Skip to main content
  • Deniz Baran is a teaching & research assistant at Istanbul University International Law Department, while he is a law... moreedit
Birlemiş Milletler'in başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD veya Divan), küresel çapta hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gayretleriyle, kurulduğundan bu yana insan haklarının korunması konusunda çok önemli katkılarda... more
Birlemiş Milletler'in başlıca yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD veya Divan), küresel çapta hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi gayretleriyle, kurulduğundan bu yana insan haklarının korunması konusunda çok önemli katkılarda bulunmuştur. Divan'ın kuruluşundan bu yana çözüme kavuşturduğu birçok davada doğrudan bireylerin hakları ve menfaatleri ile ilgili meseleleri ele aldığı ve 21. yüzyılda bireysel hakların uluslararası hukuk çerçevesinde korunması konusunda daha etkin bir tutuma sahip olma eğilimi göstermeye başladığı söylenebilir. Bu eğilim, 2000'li yılların başından itibaren görülen ve bireylerin adil yargılanma hakkının uluslararası hukuk çerçevesinde korunması açısından çok önemli bir yere sahip olan bazı konsüler hakların güvence altına alınmasına ilişkin bir dizi davada verilen gözlemlenmektedir. Bu kararlar kronolojik sırasıyla LaGrand, Avena ve Diğerleri ve UAD'nin en güncel kararlarından biri olan 2019 tarihli Jadhav Kararı'dır. Bu makalede söz konusu eğilime işaret edebilmek için söz konusu davalar sırasıyla detaylı bir şekilde incelenmektedir. Özellikle, son bölümde yer alan Jadhav Kararı'nın önceki emsal davalarda verilen kararların ötesine geçen yönlerine ışık tutulmaktadır. Böylece, bu makale ile Divan'ın bireysel hakları aktif bir şekilde koruma hususunda sergilediği gelişimin ilgili davaların mukayeseli bir şekilde ele alınması yöntemiyle ortaya konması hedeflenmektedir.
Since the launch of the Russian invasion against Ukraine, a number of states have been acting in tandem to impose unilateral sanctions against Russia. The United States (US) is leading this initiative with the aim of dealing a blow to the... more
Since the launch of the Russian invasion against Ukraine, a number of states have been acting in tandem to impose unilateral sanctions against Russia. The United States (US) is leading this initiative with the aim of dealing a blow to the core infrastructure of the Russian financial system.[1] The US Office of Foreign Assets Control (OFAC) in the Department of the Treasury imposed extensive economic measures against Russia’s most crucial financial institutions, critical private businesses and even some individuals believed to have a key role in funding the Russian state machinery conducting the ongoing invasion of Ukraine.

The European Union (EU) had already imposed different types of sanctions against Russia upon its annexation of Crimea in 2014. Therefore, while the current sactions far exceed those in scale, they are in one sense only an extension of the initial sanctions.[2] So far, the EU has sanctioned almost 700 people and more than 50 entities which are believed to be responsible for infringing Ukraine’s sovereignty and independence. In addition to the US and the EU bloc, there are also other states that are joining the current wave of sanctions against Russia, such as Switzerland, South Korea and Japan.[3] In general, the economic sanctions in question include freezing the assets of and placing travel restrictions on some individuals, halting loans to Russia, restrictions on aviation, restrictions on money transactions to and from Russia as well as its removal from some intergovernmental organizations such as the Group of Eight (G8).

Against this backdrop, it is worth reviewing the legal compatibility and legitimate limits of unilateral sanctions in international law norms and questioning if the above mentioned unilateral sanctions fall within these norms or not.
New Rules for the Turkish Citizenship through Investment
2019’un sonlarında ortaya çıkan COVID-19 salgını tüm dünyayı sarsmaya devam etmektedir. Salgın bu zamana kadar yaşanan can kayıplarının yanı sıra sağlık, ekonomi, ticaret ve seyahat gibi birçok alanda son yüzyılın belki de en sarsıcı... more
2019’un sonlarında ortaya çıkan COVID-19 salgını tüm dünyayı sarsmaya devam etmektedir. Salgın bu zamana kadar yaşanan can kayıplarının yanı sıra sağlık, ekonomi, ticaret ve seyahat gibi birçok alanda son yüzyılın belki de en sarsıcı tahribatlarından birine sebep olmuştur. Salgının büyük bir hızla yayılışı, başta Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) olmak üzere küresel ölçekte etkili bir işbirliği ve koordinasyon sağlaması beklenen mekanizmaların rollerini gündeme getirmiştir. Bu makalenin amacı, uluslararası hukukta COVID-19 salgını ve bulaşıcı hastalıkların yarattığı küresel krizlerle mücadele yönetimine ilişkin kurumsal mekanizmaların ve düzenlemelerin değerlendirilmesidir. İlk bölümde DSÖ’nün yapısı ve düzenlemeleri ortaya konulmakta, özellikle 2005 tarihli Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün hükümleri detaylı bir şekilde incelenmektedir. İkinci bölümde DSÖ sisteminin COVID-19 salgını bağlamında nasıl bir işlev gösterdiği değerlendirilmekte ve mevcut eksikliklere yönelik çözüm önerileri sunulmaktadır. Son bölümde ise uluslararası sağlık hukukunun dışında kalan fakat COVID-19 salgını ve bulaşıcı hastalıkların sebep olduğu küresel krizler ile doğrudan bağlantılı olan uluslararası insan hakları hukuku, uluslararası ticaret hukuku ve uluslararası kolektif güvenlik sistemi alanlarındaki küresel yönetim mekanizmalarının oynadığı roller incelenmektedir. Tüm bu değerlendirmelerin neticesinde salgınlar gibi küresel sorunların etkili çözümünde uluslararası hukukun sahip olduğu kritik önem vurgulanmaktadır.
Currently, the Eastern Mediterranean region is undergoing one of the most intense crises the region has ever witnessed. The main reason behind the current crisis is the increasing discoveries of significant oil and hydrocarbon fields in... more
Currently, the Eastern Mediterranean region is undergoing one of the most intense crises the region has ever witnessed. The main reason behind the current crisis is the increasing discoveries of significant oil and hydrocarbon fields in the East Mediterranean Basin since the 2000’s. Thus, the current maritime boundary disputes between the coastal states such as Turkey and Greece actually correspond to a crisis of distribution of the potential resources. In the current situation, the best way for a precise assessment of the Eastern Mediterranean crisis from an international law perspective is to examine two recently signed international agreements which embody the claims of the contesting parties: Turkey-Libya and Greece-Egypt maritime delimitation agreements. Therefore, in this expert brief, the most important features of both agreements and the contesting claims of the relevant parties are examined in detail in light of their reactions to those agreements. Finally, some previous maritime delimitation cases are analyzed in order to explore the possible approaches to be referred for an equitable solution of the Eastern Mediterranean crisis.
Research Interests:
In an attention-grabbing statement on June 20th, Egyptian President Abdel Fattah al-Sisi claimed that his country had “a legitimate right to intervene in neighbouring Libya and defend itself after receiving direct threats from terrorist... more
In an attention-grabbing statement on June 20th, Egyptian President Abdel Fattah al-Sisi claimed that his country had “a legitimate right to intervene in neighbouring Libya and defend itself after receiving direct threats from terrorist militias and mercenaries”. This followed the eastward advance of military forces loyal to the Government of National Accord (GNA). Sisi added that he had ordered the Egyptian army to “be ready to carry out any mission outside the country, if necessary.” Reportedly, his main aim would be to protect Egypt’s 1,200-km western border with Libya.
Research Interests:
Research Interests:
Doğu Akdeniz havzası, tarih boyunca sayısız politik güç arasındaki çeşitli uyuşmazlıklara tanıklık etmiştir. Günümüzde de özellikle 2000’li yılların başlarından beri büyük hidrokarbon rezervlerinin keşfedilmesini takiben Doğu Akdeniz’e... more
Doğu Akdeniz havzası, tarih boyunca sayısız politik güç arasındaki çeşitli uyuşmazlıklara tanıklık etmiştir. Günümüzde de özellikle 2000’li yılların başlarından beri büyük hidrokarbon rezervlerinin keşfedilmesini takiben Doğu Akdeniz’e kıyıdaş devletlerin havzadaki deniz alanları üzerinde birbiriyle çakışan hak iddiaları gündeme gelmeye başlamış ve bir paylaşım krizi ortaya çıkmıştır. Bu krizin temelinde, uluslararası deniz hukukuna göre deniz yetki alanlarının hakça ilkelere uygun bir şekilde paylaşılması meselesi yatmaktadır.
Doğu Akdeniz’deki uyuşmazlıklara ilişkin en güncel gelişmelerden biri, 27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında, iki devletin Akdeniz’deki deniz yetki alanları arasındaki sınırı belirlemek amacıyla yapılmış olan Mutabakat Muhtırası’dır. Söz konusu Mutabakat, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarını aktif bir şekilde koruması bakımından önemli bir adımdır. Bu makalenin amacı, uluslararası hukukta deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin ilke ve kuralları incelemek ve Mutabakat’ın hükümleri ile hukuki temellerini değerlendirmektir. İlk bölümde, Mutabakat’a giden süreci ortaya koymak için Doğu Akdeniz’deki mevcut uyuşmazlıklar incelenmektedir. Bunu takiben, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin uluslararası hukukun genel kural ve ilkeleri, uluslararası andlaşmalar ve içtihad hukuku ışığında ortaya konmaktır. Üçüncü bölümde Mutabakat’ın hükümleri, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin tespit edilmiş olan ilke ve kurallar çerçevesinde değerlendirilmektedir. Son bölümde ise Mutabakat’ın hukuki temelleri ve geçerliliğine ilişkin tartışmalar ele alınmaktadır.
Recently, the investor-state dispute settlement (ISDS) mechanisms have become one of the most debated issues among international lawyers. Numerous calls have arisen for “ISDS reform,” which have paved the way for the intergovernmental... more
Recently, the investor-state dispute settlement (ISDS) mechanisms have become one of the most debated issues among international lawyers. Numerous calls have arisen for “ISDS reform,” which have paved the way for the intergovernmental efforts to tackle so-called major problems and deficiencies of the current ISDS system. The most prominent initiative in this sense is United Nations Commission on International Trade Law (UNCITRAL) Working Group III (WGIII) which has been working on an ISDS reform process for several years. After intensive discussions and consultations within itself, WGIII has decided to assign the Secretariat of UNCITRAL together with the Secretariat of International Center for Settlement of Investment Disputes (ICSID) to prepare a draft code of conduct for Adjudicators which was seen as one of the major matters of concern.
Research Interests:
COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana Çinli karar alıcıların üst üste attığı yanlış adımlar ve yaptıkları ihmâller, salgının tüm dünyayı saracak şekilde kontrolden çıkmasında önemli bir etken oldu. Dolayısıyla, Çin’in COVID-19... more
COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana Çinli karar alıcıların üst üste attığı yanlış adımlar ve yaptıkları ihmâller, salgının tüm dünyayı saracak şekilde kontrolden çıkmasında önemli bir etken oldu. Dolayısıyla, Çin’in COVID-19 salgını sebebiyle uluslararası hukuku ihlâl edip etmediği ve bir uluslararası sorumluluğunun doğup doğmayacağı tartışmaları son derece yerinde. Nitekim Çin’in hem özel olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Sağlık Düzenlemelerinin getirdiği yükümlülükleri hem de uluslararası teamül hukuku kaynaklı özen yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle, COVID-19 salgınından ötürü zarara uğrayan devletlere karşı uluslararası sorumluluğunun bulunduğunu iddia etmek mümkündür. Ancak uluslararası sorumluluğa ilişkin değerlendirmeyi söz konusu uluslararası hukuk kaynaklarının mekanik bir değerlendirmesiyle sınırlı tutmamak ve mevcut duruma ilişkin özel şartları göz ardı etmemek gerekir. Çin’in sorumluluğun boyutları tespit edilirken yapılan ihmâller ile uğranılan zararlar arasındaki illiyet bağının kurulabilmesi mühimdir.
Research Interests:
Discussions questioning the general legal framework concerning the use of military force against the non-state actors (NSAs) in the Middle East and North Africa (MENA) region have been ongoing for a considerable amount of time. The main... more
Discussions questioning the general legal framework concerning the use of military force against the non-state actors (NSAs) in the Middle East and North Africa (MENA) region have been ongoing for a considerable amount of time. The main reason for such discussions has been the acute problem of the rapid proliferation of armed NSAs across the region in the last few decades. Most recently, events such as the US strikes on Hashdi Sabi and Turkey’s cross-border military campaigns against the so-called Syrian Democratic Forces (SDF) have fueled these discussions.
The use of private military and security companies by states, particularly by those in the Middle East and Africa (MENA) region, has remarkably increased in the last decade. With the exponentially increasing use of private military and... more
The use of private military and security companies by states, particularly by those in the Middle East and Africa (MENA) region, has remarkably increased in the last decade. With the exponentially increasing use of private military and security companies, an important question arises: Why have many states started to prefer outsourcing one of their essential functions which is the monopoly on the use of force? Apparently, they have some good reasons such as cost efficiency, political non-liability or quicker and more qualified military service procurement. However, with the exponential proliferation of the private military and security companies (PMSCs) as the new actors of the “battlefield”, the accustomed rules of war have been changing, and still there are some uncertainties about how to regulate these new actors’ status and activities, which may often not be in compliance with the principles and norms of the international humanitarian law. To address these uncertainties, in this paper, the legal framework regarding the PMSCs will be examined. However, the examination will specifically be through the prism of international humanitarian law (IHL). By doing so, it is aimed to identify some remedies for the legal status problem of the PMSCs in this field of international law.
On December 2, 2019, the Turkish Directorate General of Migration Management announced that as of 01.01.2020, the requests of the foreigners who have been granted a one-year or longer short-term residence permit in total or at once for... more
On December 2, 2019, the Turkish Directorate General of Migration Management announced that as of 01.01.2020, the requests of the foreigners who have been granted a one-year or longer short-term residence permit in total or at once for touristic purposes, for extending their short-term residence permits will be disapproved, in case of absence of a justifying reason other than tourism
Research Interests:
In late November 2019, Turkey and the United Nations (UN)-backed Government of National Accord (GNA) of Libya signed a memorandum of understanding (MoU) on maritime boundaries between the two states, in which the parties agreed on a 30... more
In late November 2019, Turkey and the United Nations (UN)-backed Government of National Accord (GNA) of Libya signed a memorandum of understanding (MoU) on maritime boundaries between the two states, in which the parties agreed on a 30 km-long boundary line which runs close to the Greek island of Crete. In doing so, Turkey and Libya disregarded Greece’s far-reaching and controversial maritime jurisdiction claim off the coasts of some Greek islands and overstepping the perceived maritime zones of Greece and the Greek Administration of Cyprus (GASC). Hence, Greece and the GASC immediately argued the illegality of the MoU in question, with Greece expelling the Ambassador of Libya on December 6 and sending two letters to the UN lodging its objections to the deal.
Research Interests:
On October 8, 2019, Egypt, Greece and the Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus called on the Turkish government to cease what they call illegal drilling for hydrocarbon resources in the Eastern Mediterranean Basin, off the... more
On October 8, 2019, Egypt, Greece and the Greek Cypriot Administration of Southern Cyprus  called on the Turkish government to cease what they call illegal drilling for hydrocarbon resources in the Eastern Mediterranean Basin, off the coast of  Cyprus. However, Turkey rejects these assertions, claiming that its drilling activities in the area are legitimate.
The Turkish government's "open trade policy" to negotiate and conclude bilateral and multilateral economic partnership agreements (EPAs) or free trade agreements (FTAs) with various states across the world have become particularly salient... more
The Turkish government's "open trade policy" to negotiate and conclude bilateral and multilateral economic partnership agreements (EPAs) or free trade agreements (FTAs) with various states across the world have become particularly salient since 2013. Since then, against the backdrop of a global protectionist wave, Turkey has significantly intensified its efforts to conclude "new generation FTAs." The ongoing FTA negotiations with the Japanese government-active since 2014-are one of the outcomes of those efforts. In this paper, the general characteristics of new generation FTAs and their significance in the context of the global protectionist currents will be tackled. Subsequently, advances in economic relations between Turkey and Japan will be examined in comparison with Turkey's previous new generation FTAs with Korea and Singapore and assessed in the context of Turkey's active and open trade policy of enhancing international EPAs and its priorities for leaving a considerable maneuver space for implementing its national economic policies.
In my latest, I discuss the significance of the international probe into the #Khashoggi case and its likely implications on the course of events.
Research Interests:
As it is known, with the new amendments in the regulations enacted on September 19, Turkish government had reduced the minimum limit of required investments for foreigners to acquire Turkish citizenship. With these amendments, the... more
As it is known, with the new amendments in the regulations enacted on September 19, Turkish government had reduced the minimum limit of required investments for foreigners to acquire Turkish citizenship. With these amendments, the thresholds of the different investment types to acquire citizenship dropped to one fourth or one sixth of the previous minimum limits. It is important to note that whoever wants to benefit from the opportunities of the recent amendments have to do new investments. Any investment before 19.09.2018 is currently not under the scope of the recent amendments.
Research Interests:
Güncel bir tartışmanın bir devletin veya hükümetin tanınması ile ilgili olması, söz konusu meseleyi doğrudan uluslararası hukukun kapsamına sokmaktadır. Çünkü tanıma kavramı, politik olduğu kadar hukuki bir... more
Güncel bir tartışmanın bir devletin veya hükümetin tanınması ile ilgili olması, söz konusu
meseleyi doğrudan uluslararası hukukun kapsamına sokmaktadır. Çünkü tanıma kavramı,
politik olduğu kadar hukuki bir kavramdır. Bu çalışmada, tarihte benzeri yaşanmış olan
Venezüella’daki son gelişmeler uluslararası hukuk perspektifinden değerlendirilecek ve
Maduro veya Guiado’nun meşru devlet başkanı olarak tanınmasının uluslararası hukuk
açısından neye tekabül ettiği tartışılacaktır.
In May 2018, Lebanon held its first parliamentary elections since 2009, and Hezbollah secured 13 out of 128 seats in parliament. It was not a remarkable change from the results of the previous elections (12 seats in 2009 and 14 seats in... more
In May 2018, Lebanon held its first
parliamentary elections since 2009, and
Hezbollah secured 13 out of 128 seats
in parliament. It was not a remarkable
change from the results of the previous
elections (12 seats in 2009 and 14 seats
in 2005); however, when the seats of
Hezbollah’s allies are also added to
that number1, together they obtained
more than half of the seats (65) in the
Lebanese parliament. Everybody knows
that Hezbollah is the main force within
this alliance, and therefore, the results
of the last general elections demonstrate
that Hezbollah will be the “kingmaker” in
Lebanon throughout the upcoming years.
Research Interests:
Bu yazının amacı, İsrail’in vücut bulmasından bu yana Filistin topraklarının kalbi olan Kudüs’te ortaya çıkan fiili durumun, yani Kudüs’ün statüsünün uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesidir. Öncelikle, Kudüs’ün Batı ve Doğu... more
Bu yazının amacı, İsrail’in vücut bulmasından bu yana Filistin topraklarının kalbi olan Kudüs’te
ortaya çıkan fiili durumun, yani Kudüs’ün statüsünün uluslararası hukuk açısından
değerlendirilmesidir. Öncelikle, Kudüs’ün Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmasına sebep olan tarihsel
sürece genel hatlarıyla değinilecek ve Kudüs’ün statüsünü etkileyen kırılma noktaları tespit
edilecektir. Devamında bu kırılma noktalarının uluslararası hukuk açısından Kudüs’ün statüsünü nasıl
etkilediği tartışılacaktır. Sonuç bölümünde ise önceki bölümlerdeki tartışmalar ve tezler ışığında
günümüz Kudüs’ün statüsü tartışmalarında vurgulanması gereken noktalara değinilecektir
Research Interests:
• Hukuk, ekonomik çerçeveden düşünüldüğünde, belli bir davranışın bedelini arttırmakta ya da azaltmaktadır. Bu tanımı uluslararası hukuka uyarlayacak olursak, uluslararası hukukun varlığı, devletlerin eylemlerinin ve ilişkilerinin hem... more
• Hukuk, ekonomik çerçeveden düşünüldüğünde, belli bir davranışın bedelini arttırmakta ya da azaltmaktadır. Bu tanımı uluslararası hukuka uyarlayacak olursak, uluslararası hukukun varlığı, devletlerin eylemlerinin ve ilişkilerinin hem kendileri hem de uluslararası sistem için doğurduğu “maliyetleri” etkilemektedir.
• Uluslararası hukukun ekonomik teorileridevletlerin rasyonel, kendi menfaatine yönelik karar veren ve hareket eden aktörler olarak uluslararası sistemde kendilerine yönelik doğan negatif dışsallıkların etkilerini azaltmak ve uluslararası işbirliğinin kazanımlarından faydalanmak birimler olduğunu varsaymaktadır.
• Dışsallık, en basit tanımıyla, taraflar arasında alınan kararların veya yapılan işlemlerin o kararların veya işlemlerin doğrudan muhatabı olmayan kişiler üzerinde doğurduğu etki anlamına gelmektedir. NATO, bulunduğu bölgedeki dışsallık faktörünün Türkiye’nin güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdit ve tehlikelerin önünün alınması için dahil olunmuş bir güvenlik şemsiyesidir.
• Uluslararası hukukun temel ekonomik / sözleşmesel teorileri arasında yer alan, “işbirliğinden ortak fayda doğacağı” hususu da göz önünde tutulursa, Türkiye tarafından NATO bloğu ile işbirliğinden doğacağı hesaplanan fayda, ortaya çıkan / çıkacak zarardan yüksek olduğu sürece bu işbirliğinin süreceği öngörülebilir.
• NATO’dan çıkılması durumunda hayati bir güvenlik zafiyeti oluşmaması için yapılacak savunma harcamasının bedeli ne kadar olacaktır? NATO’dan çıkılması durumunda uluslararası ilişkilerde yaşanacak gerginliklerin ihracat ve ithalat üzerindeki etkisi ne olacaktır? Bu ve bunlar gibi nice soru, söz konusu hesaplamada önem kazanmaktadır.
Research Interests:
PESCO, 2017 yılının son çeyreğinde, Avrupa Birliği (AB) üyesi 23 ülkenin ortak savunma ve güvenlik politikaları hususunda uzlaşmaya varması üzerine ortaya çıkan bir yapılanmadır. Daimi bir savuna işbirliği çerçevesi dâhilinde kurulan ve... more
PESCO, 2017 yılının son çeyreğinde, Avrupa Birliği (AB) üyesi 23 ülkenin ortak
savunma ve güvenlik politikaları hususunda uzlaşmaya varması üzerine ortaya
çıkan bir yapılanmadır.

Daimi bir savuna işbirliği çerçevesi dâhilinde kurulan ve kapsamlı bir savunma
paketi niteliğinde olan PESCO'nun, “AB'nin NATO'su” olarak adlandırılması boşa
yapılmış bir yakıştırma değildir.


Avrupa Konseyi üyelerinin yeterli oyunu alarak yasal zemine kavuşmuş olan
PESCO'nun dayandığı temel yasal zemin, Avrupa Birliği (AB) kurucu andlaşması
olarak da bilinen Lizbon Andlaşması m.42, ona atıf yapan ve uygulamasını
gösteren m.46 ve bu maddelerin detaylı açıklayıcısı niteliğinde olan 10 No'lu
Protokol'dür.

PESCO, Haziran 2016 yılında yayımlanan AB Küresel Stratejisi
neticesinde devreye sokulan Avrupa Savunma Endüstrisi Gelişim Programı çerçevesinde gelişen ve yeni bir program
olan Koordineli Yıllık Savunma Değerlendirmesi (CARD) ve Askeri Plânlama ve Yönetim Kapasitesi
(MPCC) gibi başkaca uygulamalarla beraber AB'nin yeni savunma vizyonunu
gerçekleştirebilmesi için ortaya konan makro plânın birer uzantısı
mahiyetindedir.


PESCO'nun uluslararası alandaki dinamikleri anlamlı bir şekilde
değiştirebilmesi için, oldukça esnek şekilde koordine edilen yüzeysel bir
güvenlik şemsiyesi olarak kalmaması ve sağlam bir iç birlikteliğin sağlanması
gereklidir.


Eğer derinlikli bir entegrasyon gerçekleştirilebilirse, PESCO sayesinde AB'nin
uluslararası alanda elinin güçleneceği, dolayısıyla AB'nin güvenlik ve savunma
alanında otonomisinin artacağı söylenebilir
Research Interests:
At the present time, we are witnessing the rise of secessionist movements across the world whose political discourse is built on the basis of the right to right to self-determination. Echoes of this trend can also be seen in the Middle... more
At the present time, we are witnessing the rise of secessionist movements across the world whose political discourse is built on the basis of the right to right to self-determination. Echoes of this trend can also be seen in the Middle East and North Africa (MENA) region, with the best example being the independence referendum held by Kurdish Regional Government (KRG) in Iraq. There is no doubt that the right to self-determination in the framework of international law exists, yet it is also possible to argue that the implementation of the right to self-determination was considered in the colonial context roughly a half-century ago in order to facilitate the legal independence of the colonized states and it is now highly arguable how the right to self-determination should be implemented. It seems that any use of the right to self-determination in a way paving the way for unilateral independence and secession attempts and thus harming the territorial integrity of existing states would not be approved of by the international community. From the perspective of realpolitik, passing over the constitutional framework which is binding for the different " peoples " ; ethnic, religious etc. groups within existing states and paving the way for their arbitrary secession would again pose a great danger to the maintenance of the peace both at a national and a global level. However, turning a blind eye to the serious grievances of different peoples within existing states and defining the implementation of the right to self-determination only in the colonial context would not be right or in compliance with political reality. Consequently, putting excessive emphasis on the division of the " inner-outer " self-determination and contemplating how the right to self-determination can be implemented on the basis of the internal self-determination appears to be the best option.
Research Interests:
• 2011 yılındaki Arap Devrimleri dalgası ile Libya’da başlayan halk isyanı, o dönemki Kaddafi rejimi tarafından sivil katliamlara başvurularak bastırılmaya çalışılmıştır. • Kaddafi rejiminin Libya’daki isyancılara ve sivillere karşı... more
• 2011 yılındaki Arap Devrimleri dalgası ile Libya’da başlayan halk isyanı, o dönemki Kaddafi rejimi tarafından sivil katliamlara başvurularak bastırılmaya çalışılmıştır.
• Kaddafi rejiminin Libya’daki isyancılara ve sivillere karşı başvurduğu silahlı yöntemler dolayısıyla “ülkeyi yönetme meşruiyetini kaybettiği” açıklamaları yapan devletler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yetkilendirmesi ile Libya’ya askeri müdahalede bulunmuştur.
• Libya’ya uluslararası müdahaleye giden yolda, Türkiye gibi diplomatik çözüm çabalarını devam ettirme taraftarı olan ülkeler, müdahale taraftarı Batılı devletlerce karar alma süreçlerinden dışlanmıştır.
• Libya’ya müdahale için birbiriyle yarışırcasına harekete geçen Batılı devletler, askeri operasyonu daha sonra NATO liderliğinde sürdürmüştür. Ancak uluslararası askeri operasyonun uluslararası hukuka uygunluğu, yetkilendirilme sebebi olan sivillerin korunmasını öncelemeden Kaddafi rejiminin devrilmesi amacıyla yürütülmesi ve sebep olunan sivil ölümleri dolayısıyla tartışmalı hâle gelmiştir.
• Birçok uluslararası ve bölgesel aktör, Güvenlik Konseyi’nin getirdiği bağlayıcı yükümlülüklere aykırı olarak Libya’daki silah ambargosunu delmiş, isyancılara silah temin etmiş, muhalif gruplara destek olmak üzere sahaya askeri personelini göndermiştir.
• Kaddafi rejiminin devrilmesinden sonra Libya’da yönetim istikrarı sağlanamamış ve 2014 yılı itibariyle ülke, “yarışan meşruiyetlere” sahip yapılar arasında parçalanmıştır. Bu yapıların birbirleriyle olan silahlı çatışmalarında savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların işlendiğine ilişkin çok sayıda resmi rapor yayınlanmıştır.
• Devrim sonrasında uluslararası toplum tarafından Libya’nın meşru temsilcisi olarak görülen Milli Genel Kongre’ye bir tür darbe yapan ve Libya’nın doğu bölümünde nüfuz kurarak kendini bağlı Temsilciler Meclisi’nin kurulmasına ön ayak olan General Halife Hafter, bu raporda vaka incelemesi olarak ele alınan Ganfouda örneğinde görüldüğü üzere Libya’da işlediği birçok savaş suçuna rağmen Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya ve Fransa gibi birçok ülke tarafından desteklenmektedir.
• Sivilleri Kaddafi rejiminden korumak için askeri müdahaleye başvurmakta tereddüt etmeyen Birleşmiş Milletler, aynı kararlığı Kaddafi sonrası daha büyük ölçekli ve yoğunlukta mezalime uğrayan sivilleri korumak için göstermemiştir. Bunun en belirgin örneği, Libya’daki geçiş sürecinde yerel otoritelerin ulusal çabalarına yardımcı ve destekleyici olması için yetkilendirilmiş bir politik misyon olan BM Libya Destek Misyonu’nun, yetkilendirildiği sınırlı çerçeve içinde dahi gerçek anlamda bir varlık gösterememiş olmasıdır. Bu açık başarısızlığa ek olarak, uluslararası medyada da yer bulan ve UHAM’a konuşan Libyalı yetkililerin iddia ettiği üzere, önceki BM Libya Destek Misyonu Başkanlarından Bernardino Leon’un adı rüşvet skandallarına karışmıştır.
• Libya’ya ilişkin hemen her kararında insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerini güçlü şekilde kınadığını dile getiren Güvenlik Konseyi’nin uygulamada iç barışın tesisini kolaylaştıracak elverişli ve ikna edici tedbirler alma konusunda başarısız olması ve güvenilirliğini yitirmiş BM organları ve yetkilileri dolayısıyla, Libya’daki BM varlığının ve BM himayesinde kurularak Libya’nın meşru temsilcisi kabul edilen Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) meşruiyeti sorgulanır hâle gelmiştir.
Research Interests:
SUNUŞ = Self-determinasyon (kendi kaderini tayin) hakkı, aksi görüşler de olmakla birlikte, Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından emredici (jus cogens) normlar arasında gösterilmiştir. = Bu hakkın jus cogens statüsünde olup olmamasından... more
SUNUŞ = Self-determinasyon (kendi kaderini tayin) hakkı, aksi görüşler de olmakla birlikte, Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından emredici (jus cogens) normlar arasında gösterilmiştir. = Bu hakkın jus cogens statüsünde olup olmamasından daha tartışmalı olan husus, hakkın kapsamıdır. Genel kabul, bu hakkın emredici norm olma özelliğinin sadece sömürge yönetimi ve işgal durumlarında geçerli olduğudur. Uluslararası Adalet Divanı pratiği de bu yöndedir. = Self-determinasyon hakkının kolonyalizm bağlamı dışında nasıl uygulanacağı tartışması önümüzdeki dönemin en önemli sorunlarından biri olacak gibi gözükmektedir. = Self-determinasyon hakkının sadece sömürge yönetimi ve işgal çerçevesine hapsedilmesi, sahadaki gerçekliğe uygun bir çözüm ortaya koymamaktadır. Bu bakımdan, iki uç arasında denge sağlayacak bir öneri olarak, " iç-dış " self-determinasyon tartışmasının üzerinde önemle durulması ve bu ayrım çerçevesinde self-determinasyon ilkesinin nasıl haklar getirebileceğinin yorumlanması gerektiği söylenebilir = Katalonya'nın, self-determinasyon hakkına dayanarak tek taralı bağımsızlık ilânı, uluslararası hukukun bugünkü uygulamasına göre kabul edilebilir değildir.
Research Interests:
Liberland'ın Kurucu Başkan Vit Jedlicka ile konuştuk... Yakın tarihte eşine az rastlanır bir girişim olan Liberland, Hır-vatistan ve Sırbistan sınırları arasında kalan 7 kilometrekare-lik bir alanda yeni bir devlet olma iddiasıyla ortaya... more
Liberland'ın Kurucu Başkan Vit Jedlicka ile konuştuk...  Yakın tarihte eşine az rastlanır bir girişim olan Liberland, Hır-vatistan ve Sırbistan sınırları arasında kalan 7 kilometrekare-lik bir alanda yeni bir devlet olma iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Liberland, modern devletin, insan hayatının birçok alanına mü-dahale eden otoriter uygulamalarına, merkeziyetçi yapısına ve geniş yetki sınırlarına aykırı bir uygulama ortaya koyma iddi-asındadır. Bu bağlamda geleneksel uygulamaların dışına çıka-rak e-vatandaşlık, dijital para birimi gibi yeni devlet pratikleri geliştirmektedir. Ÿ Monako ve Hong Kong gibi şehir ölçekli idari yapılardan ilham alan Liberland, büyük merkeziyetçi devletlerin yerine şehir dev-letlerinin var olduğu bir sistemi savunmaktadır. Ÿ Liberland'ın uluslararası kamuoyu tarafından kabul görmesi ve diğer devletler nezdinde destek bulması için şu ana kadar 80 ülkede temsilcilik ooisi açılmıştır. Her ne kadar devlet olmanın birer unsuru değillerse de diğer devletlerce henüz tanınmamış olması ve BM nezdinde bir resmiyetinin olmaması, bu iddiayı olumsuz etkilemektedir. Ÿ Liberland'ın bugün ve yakın gelecekte Uluslarası Hukuk düzle-minde bir devlet olarak kabul edilmesi-devlet olmanın unsurla-rını tam olarak karşılayamadığı gerekçesiyle-mümkün ve muh-temel gözükmese de, güncelliği dolayısıyla, bir örnek vaka ola-rak ele alınmıştır.
Research Interests:
Research Interests:
İstanbul Şehir Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Modern Türkiye Gençlik Kongresi'ne sunduğum tebliğ.
Research Interests:
Research Interests:
Türk Ticaret Kanunu 402/2 (f) İncelemesi
Research Interests:
Türkiye'de yabancı unsurlu MÖHUK evliliği yapmak isteyenlere rehber olacak bir bilgilendirme.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Protokol’de ortaya konan tarzda kurumsal askeri işbirliklerinin uzun vadede olumlu sonuçlar doğurduğuna ve taraf devletler arasındaki müttefiklik ilişkisini güçlendirici etkide bulunduğuna dair tecrübe geçmişteki birçok benzer başka... more
Protokol’de ortaya konan tarzda kurumsal askeri işbirliklerinin uzun vadede olumlu sonuçlar doğurduğuna ve taraf devletler arasındaki müttefiklik ilişkisini güçlendirici etkide bulunduğuna dair tecrübe geçmişteki birçok benzer başka örnekte yaşandı. Özellikle de Katar’ın, Türkiye gibi ülkesinde sürekli askeri varlığının bulunduğu bir devlet ile bu tip derinlemesine işbirlikleri geliştirmesi çok daha anlaşılabilir ve belki de gerekli bir durum.
Research Interests:
Gerilimin tırmandığı ve tarafların karşılıklı kozlarını cüretkâr bir şekilde sahaya sürdüğü bu süreçte Yunanistan’ın attığı belki de en ilgi çekici adım, Mısır ile uzun yıllardır yapmak için uğraştığı karşılıklı deniz yetki alanlarının... more
Gerilimin tırmandığı ve tarafların karşılıklı kozlarını cüretkâr bir şekilde sahaya sürdüğü bu süreçte Yunanistan’ın attığı belki de en ilgi çekici adım, Mısır ile uzun yıllardır yapmak için uğraştığı karşılıklı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını nihayet akdetmiş olmasıdır.
Research Interests:
DSÖ’ye yönelik kamuoyunda yer alan suçlamalar ve bilhassa DSÖ’nün belli devletlerin yanında saf tutup “politikleştiği” yönündeki ithamlar genelde çeşitli devletlerin politik çekişmeleri çerçevesinde piyasaya sürülüyor.
Research Interests:
Facebook'un öncülüğünde başlatılan son derece iddialı bir kripto para birimi projesi olan "Libra"nın uluslararası hukuk açısından ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu sorunların kesin bir listesini önermek fazla iddialı olacaktır.... more
Facebook'un öncülüğünde başlatılan son derece iddialı bir kripto para birimi projesi olan "Libra"nın uluslararası hukuk açısından ortaya çıkarma potansiyeline sahip olduğu sorunların kesin bir listesini önermek fazla iddialı olacaktır. Ancak şu an için temel olarak üç alanda sorunların doğması oldukça olası gözükmektedir.
Research Interests:
F-35 Programı hem ulusal (ABD açısından) hem uluslararası boyutları olan, kamu ile özel sektörlerin iç içe girdiği çok katmanlı bir program.
Research Interests:
Başkan Trump’ın üç yıllık icraatı dikkate alındığında, mevcut uluslararası hukuk düzeninin temellerini sarsan adımların atılmasında son derece istikrarlı bir gidişatın olduğu söylenebilir.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
If evidence of the journalist’s killing was cleared out before Turkish police could conduct a search, then the ‘sacrosanct’ nature of the consular building effectively obstructed justice
Research Interests:
Apartheid uygulamalarının uluslararası hukukta kesin bir suç olduğuna dair birçok kaynağın varlığı göz önüne alınırsa, İsrail son yasasıyla birlikte, apartheid suçunu işleyen bir fail olarak değerlendirilmelidir.
Research Interests:
Orta Doğu için " Westfalya " Avrupa tarihinde yabancı süjelerin korunmasına dair mekanizmaların nasıl oluşturulduğuna dair önemli çalışmaları olan ve Freie Universität Berlin'de postdoktora çalışmalarını sürdüren değerli araştırmacı Dr.... more
Orta Doğu için " Westfalya " Avrupa tarihinde yabancı süjelerin korunmasına dair mekanizmaların nasıl oluşturulduğuna dair önemli çalışmaları olan ve Freie Universität Berlin'de postdoktora çalışmalarını sürdüren değerli araştırmacı Dr. Patrick Milton ile 2017 yılı içerisinde iki kez karşılaşmıştım. Bu karşılaşmalar, Merkezi İstanbul'da olan ve benim de bir mensubu olduğum düşünce ve araştırma kuruluşu Al Sharq Forum'un, Orta Doğu bölgesinde yeni bir güvenlik mimarisinin imkânlarını tartışmak üzere düzenlediği etkinliklere Milton'u da davet emesi vesilesiyle gerçekleşmişti. Kendisiyle yaptığım sohbetlerde, özel olarak günümüz Avrupa'sının, genel olarak da günümüz devletler sisteminin mihenk taşlarından biri olduğu şüphesiz olan Westfalya Barışı'nın, bugünün Orta Doğu'suna ilham verip veremeyeceğine dair çalışmaları ve heyecan verici fikirleri olduğunu fark ettim. Ancak bu heyecan verici fikirlerinden bahsettiği sohbetimiz kısa kalmış, fikirlerini daha detaylı ve kapsamlı bir şekilde görebilmek için internet üzerinden geçmiş yayınlarına göz atma ihtiyacı hissetmiştim. Nihayetinde 10 Ekim 2016'da Milton ile beraber İran üzerine eserleri olan İngiliz akademisyen Michael Axworthy'nin Foreign Affairs'ta yayımladığı " A Westphalian Peace for the Middle East " başlıklı yazıya rastladım. Benim gibi devlet ve egemenlik gibi konular üzerine çalışan ve bunları Orta Doğu perspektifinden değerlendirmeye çalışan genç bir akademisyen için önemli bir yazıydı. Milton ile ilk sohbet ettiğimde bende uyanan, bu ilgi çekici fikir ve argümanların daha fazla bilinirlik kazanması gerektiği yönündeki his bu yazıyla beraber daha pekişti. Bu sebeple, bu uzun yazının doğrudan bir çevirisi olmayan ama önemli noktalarını kendi yorumlarımla not edeceğim bir yazı yazmaya ve karar verdim.
Research Interests:
TUluslararası hukuk konusunda çağımızın çınarlarından biri olan ve mevcut uluslararası sisteme dair akademik alandaki derinlikli eleştirel yaklaşımlarıyla adeta bir ekolün de temsilcisi konumunda bulunan Prof. Dr. Richard Falk, 16 Ağustos... more
TUluslararası hukuk konusunda çağımızın çınarlarından biri olan ve mevcut uluslararası sisteme dair akademik alandaki derinlikli eleştirel yaklaşımlarıyla adeta bir ekolün de temsilcisi konumunda bulunan Prof. Dr. Richard Falk, 16 Ağustos Çarşamba akşamı İstanbul'da bir konferans verdi. Esasında buna bir konferans değil de ders dememiz lazım, zira Falk, Türkiye'de farklı üniversitelerde hukuk okuyan/okumuş gençlerden müteşekkil bir dernek olarak birkaç yıldır yaptıkları güzel etkinliklerle adlarını duyuruna Istanbul Center of International Law (ICIL)'un bu yılki uluslararası hukuk yaz okulu programı kapsamında bir ders vermek için İstanbul'a geldi. Hâlihazırda Princeton Üniversitesinde öğretim üyesi olan Falk'un program dahilinde bir amfi dolusu gence verdiği 1 saatlik dersin konusu ise " uluslararası hukukun, Filistin meselesi bağlamında ne ifade ettiği " idi. Bu yazıya da ilham olan ders sadece Filistin meselesi bağlamında çok önemli bir perspektifi sunmuyordu, aynı zamanda uluslararası hukukun geçerliliği, etkinliği, anlamı gibi meselelere dair hepimizin, bilhassa da hukuk okuyan ve bu alanı tercih eden gençlerin zihnini berraklaştıran bir yaklaşımı ortaya koyuyordu. Bu sebeple de sadece Filistin meselesi ve İsrail'in hukuk ihlâlleri ile ilgilenenlerin değil, genel anlamda uluslararası hukukun mahiyetini ve uluslararası siyaset ile ilişkisini sorgulayan tüm zihinlerin kulak vermesi gereken şeyler söyledi Falk. Uluslararası Hukukun " Yaptırım Gücü " Falk, uluslararası hukukun ne kadar etkili bir hukuk dalı olduğunu hepimize sorgulatan birçok noktayı tek bir örnek, yani Filistin örneği üzerinden son derece güzel bir şekilde özetledi: Hepimizin öğrendiği, öğrettiği uluslararası hukuk ilkeleri ve kuralları çerçevesinde, ayrıca pratik anlamda Birleşmiş Milletler'in (BM) aldığı kararlar ve uluslararası toplumun yaptığı çağrılar hesaba katıldığında, Filistin meselesine dair her şey ama her şey bu kadar Filistin lehineyken nasıl oluyor da İsrail'in işgali pervazsızca, hiçbir geriletmeye maruz kalmaksızın ve kuvvetlenerek sürüyor? Hukuk denilen şey herkese uygulanmadığında ne kadar hukuktur?
Research Interests:
Research Interests:
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi olan ve Görüşler sayfamıza sıkça katkıda bulunan Prof. Dr. Berdal Aral'ın " Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme: BM Güvenlik... more
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi olan ve Görüşler sayfamıza sıkça katkıda bulunan Prof. Dr. Berdal Aral'ın " Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme: BM Güvenlik Sistemi ve İslam Dünyası " isimli kitabı Küre Yayınları'ndan 2016'nın Kasım ayında çıkmıştı. Bizler de Birleşmiş Milletler konusundaki önemli çalışmalardan biri olarak raflarda yer edinecek olan bu kitabında anlattıklarından yola çıkarak Berdal Hoca ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerine eğilen bir platform olan ve 8-9 Ekim'de İstanbul'da düzenlediği etkinlikle ses getiren Al Sharq Forum'un kurucusu olan isim, birçoğumuzun yakından bildiği... more
Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerine eğilen bir platform olan ve 8-9 Ekim'de İstanbul'da düzenlediği etkinlikle ses getiren Al Sharq Forum'un kurucusu olan isim, birçoğumuzun yakından bildiği biri: Wadah Khanfar. Aslen Filistinli olan Wadah Khanfar, İslam coğrafyasının yakın tarihinde karşı karşıya kaldığı birçok toplumsal hadisenin tam orta yerinde gazetecilik yapmış bir isim. Güney Afrika'dan Hindistan'a, oradan Irak'a kadar uzanan gazetecilik macerasında hepimizin en iyi bildiği kısım ise Al Jazeera kanalının genel başkanı olduğu dönem. Al Jazeera'nin çoklu medyaya geçişinde ve global bir marka haline gelişinde önemli rol oynayan Khanfar, 2012 yılından beri, kurucusu olduğu Al Sharq Forum'un yöneticiliğiyle meşgul. Kendisiyle hem İstanbul'daki toplantı sonrasında kısa bir değerlendirme almak hem de Orta Doğu'daki önemli meseleleri konuşmak için buluştuk.
Research Interests:
'nden ayrılma yönünde karar aldığı referandum, yani kamuoyunda bilinen adıyla " Brexit " dünya gündeminin birinci sırasına oturdu. Dünyanın dört bir tarafından yapılan analizler ve yoğun politik tartışmalar devam ederken tarihi bir... more
'nden ayrılma yönünde karar aldığı referandum, yani kamuoyunda bilinen adıyla " Brexit " dünya gündeminin birinci sırasına oturdu. Dünyanın dört bir tarafından yapılan analizler ve yoğun politik tartışmalar devam ederken tarihi bir kırılma noktası olma potansiyeli taşıyan Brexit'i içeriden birine sorduk: Denis Macshane. Denis Macshane, İngiltere'de Brexit konusunda yorumu en çok değer taşıyan isimlerin başında geliyor zira kendisi 2002-2005 yılları arasında İngiltere'de AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Bakanlığı yaptı. Günümüzde The Guardian gazetesinde köşe yazıları yazmakta olan Macshane, AB'de kalma yönündeki kampanyaya destek vermişti. Macshane, KARAR'a verdiği röportajda neden o tarafta durduğunu anlatıyor.
Research Interests:
Research Interests:
Fikir namusunu koruyabilmiş, ehl-i vicdan bir ses demiştim Norman Finkelstein hakkında yazarken. 30 yılını Filistin davasına adamış, adalet için fırtınayı tek başına göğüsleyebilmiş bu zatı dilim döndüğünce anlatmaya çalışmış ve yazımızın... more
Fikir namusunu koruyabilmiş, ehl-i vicdan bir ses demiştim Norman Finkelstein hakkında yazarken. 30 yılını Filistin davasına adamış, adalet için fırtınayı tek başına göğüsleyebilmiş bu zatı dilim döndüğünce anlatmaya çalışmış ve yazımızın devamını sözü kendisine vererek getirmek istediğimi belirtmiştim. Sağ olsun beni kırmadı ve kendisi hakkındaki yazımı tam olarak tamamlayacağını düşündüğüm soruları cevapladı. Ben kendisini anlatmıştım, biraz da o anlatsın:-Sizi Filistin meselesi için bu kadar motive eden ve hassas hâle getiren şey nedir? Çok daha konforlu bir akademik hayat seçebilirdiniz ve kimse sizden Filistin'in lehinde cephe almanızı beklemezdi. Bu riski neden aldınız? Politik davamı onların beni sakıncalı bulup bulmamasına göre belirlemiyorum. Gençliğimde birçok politik mücadelenin içinde bulundum (Vietnam, Orta Amerika meseleleri, Sivil Hakları, Çiftçi Hakları gibi). 1982 Haziran'ında İsrail, Lübnan'ı işgal ettiğinde de Filistin mücadelesine dahil oldum. Bu anlaşmazlık çözülene kadar da Filistinlilerin haklarını savunmaya devam edeceğim. Hiçbir şey beni sözümden döndüremez. Eğer Filistin mücadelesi ben hayattayken sona erebilir ve ben hâlâ sağlıklı olursam başka bir dava için de mücadelemi sürdüreceğim-Zoru yolu seçip Filistin meselesi hakkında doğruları söylemeyi tercih ettiniz, bu fırtınaya karşı durmak gibi bir şey. Bu sizin akademik hayatınızı nasıl etkiledi? Siz veya yayınlarınız büyük bir dışlanma ile yüz yüze kaldı mı? Hiçbir zaman büyük bir akademik başarıya sahip değildim. Harika bir öğrenci değildim ve akademik hayat kıstaslarına uymuyordum. Ben devrimci olmak istedim, profesör değil. Ancak devrim hiçbir zaman gerçekleşmedi, bu yüzden öğretmen olmaya karar verdim. Başarılı bir " öğretmendim " ve birkaç kitap yayımladım. Ancak ne zaman ki Filistin-İsrail meselesi hakkında, konuya tamamen vakıf olarak, dersler verip dediklerim yankı yapmaya ve geniş kitlelere ulaşmaya başlayınca İsrail lobisi (güçlü Yahudi organizasyonları ve bireyler) beni akademik hayattan söküp atmak durumunda kaldılar. Nihayetinde başarılı da oldular.-Tabi ki size birçok Müslüman genç, duruşunuzdan ötürü hayranlık duyuyor. Bunu iyi gösterebiliyorlar mı, geri dönüşler nasıl? Müslüman gençlerden birçok e-mail alıyorum seyahatlerimde birçoğuyla karşılaşıyorum. Neredeyse her zaman saygılı, akıllı ve idrak sahibiler. Müslüman dünyasında ve bilhassa yurtdışında yaşayan Müslümanlar arasında henüz tıpası açılmamış su kaynağı misali büyük bir cevher var. Fakat ne yazık ki bu cevher henüz Arap dünyasını demokratikleştirebilmeye ve geliştirmeye kadir olamadı. Benim Müslüman gençliği baz alarak söyleyebileceğim o ki eğer dünyanın bu bölgesi bir şekilde barışa ve adalete kavuşursa eminim ki Müslüman alemi dünyanın zirvesinde olacaktır.-Geçtiğimiz yazdan sonra Filistin meselesi hakkında umutlu musunuz? İşgalin akıbeti nasıl olacak, bu mesele nasıl bitebilir? Gelecek, Filistinlilerin parlak gördüğü kadar parlak; umutsuz gördüğü kadar umutsuz olacaktır. Belki bir inançsızım ama şu söze inanırım: " Tanrı, kendine yardım edenlere yardım eder. " (Editör notu: Biz de Hacc Sûresi 40. Ayet diyerek bu taraflara çekelim sözü). Eğer Filistinliler doğru bir liderlik ile yönlendirilirse, büyük şiddetsiz bir kitlesel hareket organize edebilirse (Tanımayanlara not düşelim, kendisi her durumda " Aman şiddetten uzak durun " klişesine saplanan biri değildir, yeri gelip silahlı direnişe sahip çıkmışlığı dahi vardır. Kısa bir röportajda bu cümlesi çok lümpen durabilir lakin öyle değil, haksızlık etmeyelim diye not düşmek istedim.) ve yurtdışında bir Filistin dayanışması sağlanabilirse İsrail illegal şekilde işgal ettiği topraklardan çekilmeye zorlanabilir. Fakat Filistinlilerin diplomasi ile veya silahlı direnişle kalıcı kazanımlara ulaşacağına inanmıyorum.-Hamas ve Hizbullah hakkındaki düşünceniz nedir? Herkesin İsrail zulmünü " Ama Hamas şunu yaptı, bunu yaptı… " bahaneleriyle örtmeye çalıştığı bir ortamda çıkıp bu söylemin ne kadar saçma olduğunu çok net şekilde söylemeniz cidden dikkat çekiciydi.
Research Interests:
ABD'nin Princeton Üniversitesi'nde uluslararası hukuk profesörü ve California Üniversitesi Küresel Çalışmalar Bölümü Araştırma Danışmanı olan Richard Falk, Türkiye'yi yakından takip eden, Türkiye siyasetini ve Türkiye'nin uluslararası... more
ABD'nin Princeton Üniversitesi'nde uluslararası hukuk profesörü ve California Üniversitesi Küresel Çalışmalar Bölümü Araştırma Danışmanı olan Richard Falk, Türkiye'yi yakından takip eden, Türkiye siyasetini ve Türkiye'nin uluslararası arenadaki yerini izleyen; saygın bir akademisyen. 2008-2014 yıllarında Birleşmiş Milletler'in Filistin İnsan Hakları Raportörü olarak da görev yapan Falk ile Türkiye dış politikasından küresel gelişmelere kadar geniş yelpazede bir sohbet gerçekleştirdik.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
An interview with me in Turkish on American Muslims, their radicalization (or its lack thereof), religion-state relations in Muslim contexts, and religious life and culture among American Muslims in general. Deniz Baran’ın Düşünce... more
An interview with me in Turkish on American Muslims, their radicalization (or its lack thereof), religion-state relations in Muslim contexts, and religious life and culture among American Muslims in general.
Deniz Baran’ın Düşünce Mektebi’nde 2017 Haziran-Ağustos’unda yayımladığı röportaj. Bugün birtakım yaklaşımlarım değişmiş olsa da, hatta eskilerini tadil edecek yeni birtakım gözlemler yapmış olsam da iki kısımlı röportajı derli toplu halde burada tekrar paylaşmak istedim.

"Deniz Baran bu röportajında, ABD'de uzun yıllar geçirmiş hem akademik (kendisi siyaset bilimi alanında akademisyen) hem sivil toplum düzleminde faaliyetlerin içerisinde yer almış Halil İbrahim Yenigün ile Amerika'da ki Müslüman gençliği, üniversiteleri ve sivil toplum hareketlerini derinlemesine bir şekilde ele alıyor."