Skip to main content
Bu çalışma Türk Edebiyatı için önemli bir isim olan Kemal Tahir'in romanları aracılığı ile sosyolojiye nasıl bir katkıda bulunduğunu, toplumsal gerçekçi bakış açısı ile tarihi ele alışı ve kimlik yazımı konuları esas alınacaktır. Bu... more
Bu çalışma Türk Edebiyatı için önemli bir isim olan Kemal Tahir'in romanları aracılığı ile sosyolojiye nasıl bir katkıda bulunduğunu, toplumsal gerçekçi bakış açısı ile tarihi ele alışı ve kimlik yazımı konuları esas alınacaktır. Bu çalışmada Kemal Tahir'in edebi yönünden çok toplum bilimci yönünden ve romanlarında ele aldığı sosyolojik olgular işlenmektedir. Bu çalışmada Kemal Tahir'in Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan, Osmanlı Devleti'nin son dönemlerine ve daha sonra Cumhuriyetin ilanı ve Cumhuriyetin 50'li yıllarına kadar olan süreci ele aldığı romanları konu edinmiştir. Kemal Tahir romanlarını ele alırken toplumsal ve tarihsel gerçeklikten yararlanmış ve eserlerini toplumsal gerçekçi bakış açısı ile yazmıştır. Kemal Tahir bu yönüyle yalnızca bir edebiyatçı olarak değil aynı zamanda bir toplum bilimci kişiliği ile de karşımıza çıkmaktadır. Kemal Tahir Romalarında tarih ve toplumdan yararlanırken aynı zamanda ekonomik, kültürel, politik gibi topluma dair yorumları bulunmaktadır ve yorumları bu çalışmada sosyolojik olarak incelenmektedir ve romanlarındaki karakterler bu incelemelere yol göstermektedir. Bu tezde de Kemal Tahir'in toplumsal gerçekçi bakış açısı ile yazdığı romanlardaki tarihi ele alışı ve kimlik yazımı ön plana çıkacaktır.
In this article, we aim to understand the prenatal experiences of, and attitudes towards, caesarean sections (c-section) among middle-class women in Türkiye, in the context of the State's declarations about reproductive choices in recent... more
In this article, we aim to understand the prenatal experiences of, and attitudes towards, caesarean sections (c-section) among middle-class women in Türkiye, in the context of the State's declarations about reproductive choices in recent years. These declarations addressed the following two main viewpoints: encouragement of 'at least three children' per family; and restrictions on caesarean sections. The authors take these discourses as an indirect intervention on women's bodily autonomy. Within this context, this article tries to understand women's accounts of their own prenatal experiences in Türkiye. The findings show that respondents embrace excessive medicalisation of pregnancy for the sake of their babies, and do not perceive State encouragement as being an attempt to intervene on their birth choices. In addition, participants state that they prefer c-sections, and willingly accept this service from the private sector without considering the possibility that they may not actually need the procedure.
Günümüzde teknolojide yaşanan değişimler sonucu, gündelik hayatta karşımıza çıkan pek çok aktivite sanal dünyada da gerçekleşmeye başlamıştır. Teknolojide gerçekleşen gelişimler sosyal dünyada var olan kavramlar ve anlamların dijital... more
Günümüzde teknolojide yaşanan değişimler sonucu, gündelik hayatta karşımıza çıkan pek çok aktivite sanal dünyada da gerçekleşmeye başlamıştır. Teknolojide gerçekleşen gelişimler sosyal dünyada var olan kavramlar ve anlamların dijital ortamlarda da var olmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak bir takım sosyal kavramlarda ve sosyal pratiklerde değişimler meydana gelmiştir. Dijital kültürün ortaya çıkması ile birlikte Pierre Bourdieu'nun habitus kavramı, gündelik çevrimiçi etkileşimlerin yarattığı eğilimleri ve pratikleri tanımlamak için dijital habitus kavramı olarak yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, esporun bir dijital habitus ve buna bağlı olarak dijital sermayeler (sosyal, kültürel, ekonomik) yaratıp yaratmadığı incelenmiştir. Çalışmada belirtilen konu hakkında literatür taraması yapılmış ve kavramlar özelinde ilgili literatür analizi yapılmıştır. E-spor günümüz ağ toplumlarının bir sonucu olarak görülebilir. Bunun sonucu olarak Bourdieu'nun habitusunun dijital bir versiyonun yaratıldığı iddia edilebilir. Sonuç olarak e-sporun bir dijital habitus yarattığı ve katılımcılarına dijital sosyal sermaye ve dijital bir kültür sağladığı tespiti yapılmıştır. Çalışmada bu durum e-spor özelinde örneklerle analiz edilmiştir.
In this study, we explore how women perceive menstruation in Turkey. The general discourse in Turkey defines menstruation as an adverse and even dirty biological process mainly described as "being ill" and/or making women unable to... more
In this study, we explore how women perceive menstruation in Turkey. The general discourse in Turkey defines menstruation as an adverse and even dirty biological process mainly described as "being ill" and/or making women unable to worship until becoming clean again. Experiences of menstruation also shape women's identities to a certain extent and create adverse feelings as a fundamental part of womanhood in Turkey. The experiences of the participants reflect the dynamic interactions among being suppressed, feeling self-shame, and being silent. The main dataset of this study was collected from December 2021 to February 2022 in Turkey via 20 online in-depth interviews conducted with a semi-structured questionnaire.
Bu çalışmada amacım saha çalışması sırasında karşılaştığım sorunlar ve araştırmam sırasında ve sonrasında edindiğim deneyimler ışığında kadın bir araştırmacı olarak hassas gruplarla alan araştırması nasıl yapılır göstermektir. Bu amaçla... more
Bu çalışmada amacım saha çalışması sırasında karşılaştığım sorunlar ve araştırmam sırasında ve
sonrasında edindiğim deneyimler ışığında kadın bir araştırmacı olarak hassas gruplarla alan araştırması nasıl
yapılır göstermektir. Bu amaçla yüksek lisans tez araştırmam için görüşme yaptığım “şehit anneleri” ile olan
deneyimlerimi farklı başlıklar altında toplayarak analiz ettim. Bu analiz sonucunda içerlikli ve dışarlıklı olmak
konumlarının sabit konumlar olmadığını, araştırmanın gidişatına göre sürekli değişebileceğini, erkek yoğun
ortamlarda kadın bir araştırmacı olarak araştıran ile araştırılan arasındaki güç ilişkilerinin nasıl
kurulduğunu, araştırılan ve araştırmacı arasında güven ilişkisi kurmanın alan araştırması için en önemli
unsur olduğunu kanıtlamaya çalıştım ve duygusal olarak yoğun geçen görüşmelerde araştırmacının kendini
yeniden konumlandırmak için yapması gerekenlerin ne olduğunu gösterdim.
Anahtar Kelimeler: Saha araştırması, feminist yöntem, hassas gruplar, şehit anneleri.
Women, who are among the disadvantaged groups, are among those most affected by migration. The fact that women living in unequal conditions experience more unequal conditions with migration is effective in this situation. In the current... more
Women, who are among the disadvantaged groups, are among those most affected
by migration. The fact that women living in unequal conditions experience more unequal
conditions with migration is effective in this situation. In the current migration literature, while it
has been seen that the man as the primary subject, the woman is seen as the secondary
position as an object that has to move with him. Contrary to this association, women have been
active subjects in the effect of the changing socio-economic and cultural structure in themigration process, so gender roles are not independent of this change. Due to their role, they
have transformed the process into the feminization of migration. Coping includes family, intrafamily or inter-family relations, group or community actions as well as individual/psychological
problems in the future. In this study, coping used in particular for immigrant women includes
similar processes and meanings. In this study, the coping strategies that immigrant women
develop in their daily lives depending on changing gender roles and how this affects their efforts
to adapt to socio-cultural change will be analyzed within the theoretical framework of daily life
with field data. This study was produced from the project supported by YOBÜ BAP Unit.
Key Words: Migrant, migrant woman, coping strategies, Yozgat
Since the 2000s, social media has begun to have an important place in the lives of individuals. However, gender roles and gender perceptions that we encounter in daily life continue to be influential in these media as well. Communities in... more
Since the 2000s, social media has begun to have an important place in the lives of individuals. However, gender roles and gender perceptions that we encounter in daily life continue to be influential in these media as well. Communities in social media environments are an area where individuals have the opportunity to express themselves culturally, politically, artistically, entertainmently and socially by bringing together many individuals from different walks of life. Due to this feature, Facebook groups, the world's largest social networking site and Ekşi Sözlük particularly in Turkey, constitute the data universe of the study. Within the scope of the aforementioned data set, 5014 comments from 10 different automobile Facebook groups and Ekşi Sözlük messages, which contain the subject of "female driver", "male driver", "traffic" were scanned with a critical perspective and content analysis method. All comments made by users from 2015 to 2020 and the user profiles that made these comments were examined. In this context, it has been observed that traditional gender roles are at the forefront in the comments of the posts made in the Facebook groups and the posts of Ekşi Sözlük.
Many countries in the world are experiencing rapid demographic change with the aging population. As in the rest of the world, Turkey has also been experiencing the transformation in the structure of the population depending on the... more
Many countries in the world are experiencing rapid demographic change with the aging population. As in the rest of the world, Turkey has also been experiencing the transformation in the structure of the population depending on the developments in the field of health. Since demographic aging affects many health, social, economic, and family-related factors, it necessitates the development and implementation of policies to meet emerging needs. This rapid change in the world and in Turkey does not leave much time for nation states to act against the consequences of this situation. In this review, it was tried to draw attention to the importance of the issue and to raise awareness by reviewing and critically evaluating health and social policies with the current changes from the past to the present in Turkey regarding the aging population. Despite the rapid increase in aging population in Turkey, the implementation of social policies for the elderly is insufficient. For this reason, there is a need to increase, improve and develop institutional care services for the elderly and to overcome the health problems there is a need to provide services by health professionals whose expertise is elderly. In addition, it should be ensured that the rapidly increasing elderly population is integrated into the society and positioned as active individuals contributing to the society to eliminate their invisibility in the private and public spheres, and that educations preventing negative opinions and behaviors in the society against elderly reach wider masses.
Türkiye alan yazınına baktığımızda, erkeklik çalışmaları ve erkeklik incelemeleri, hakkında konuşulan ama akademik olarak hakkında çok fazla çalışma yapılmamış konular olarak karşımıza çıkar. Uluslararası alan yazında erkeklik çalışmaları... more
Türkiye alan yazınına baktığımızda, erkeklik çalışmaları ve erkeklik incelemeleri, hakkında konuşulan ama akademik
olarak hakkında çok fazla çalışma yapılmamış konular olarak karşımıza çıkar. Uluslararası alan yazında erkeklik
çalışmaları 1970’li yıllarda tartışılmaya başlansa da Türkiye’de üzerine çalışmalar yapılması 2000’li yılları
bulmaktadır. İlgili literatürü incelediğimizde, toplum içerisinde değişen söylemlere göre şekillenen farklı erkeklik
kültürleri olduğu görülür. Bu minvalde, erkeklikten değil erkekliklerden bahsedilir. Toplumların farklı sosyoekonomik ve kültürel yapılarına göre farklı erkeklikler ortaya çıkar. Aynı toplum içinde bile bölgelerin farklı kültürel
yapılarına göre farklı erkeklik modellerinden bahsedilebilir. Buna rağmen aynı toplum içerisinde diğer erkekliklerin
kendini ona göre kurguladığı hegemonik erkeklik unsurlarından söz edilebilir. Türkiye’deki erkeklik incelendiğinde
geleneksel bir hegemonik erkeklik algısı olmasına rağmen “Trabzon erkekliği, İstanbul erkekliği vb.” gibi farklı
erkeklik söylemleri karşımıza çıkar. Bu anlamda bu çalışmada Yozgat’ta erkeklik incelemesi yapılmıştır. Yozgat’ta
yaşayan 20- 65 yaş arası 25 erkekle ile yapılandırılmış açık uçlu görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler sonucunda
Yozgat’ta erkeklik kültürel unsurlar taşısa da Türkiye’de var olan hegemonik erkeklik anlayışını sünnet, askerlik, iş
bulma ve evlilik pratikleri üzerinden yeniden üretmektedir.
Anahtar Kelimeler: Erkeklik, Hegemonik Erkeklik, Yozgat, Toplumsal Cinsiyet.
In Turkey, football has been associated with a variety of fields. Football is an inseparable part of everyday life for a lot of men in Turkey. Football in Turkey is mainly formed with a supporter. The role of football in the construction... more
In Turkey, football has been associated with a variety of fields. Football is an inseparable part of everyday life for a lot of men in Turkey. Football in Turkey is mainly formed with a supporter. The role of football in the construction and reproduction of hegemonic masculinity is also extremely examined for the research. In the research, firstly, the relationship between sports and hegemonic masculinity was examined. Then, it was analyze the topic of the study with regards to the studies carried out both in the world and in Turkey on sports, football, partiality, and hegemonic masculinity. this study claims that masculinity in Turkey is reproduced by fans social media activities.
Feminist kuramın tarihini incelediğimizde karşımıza dalga kavramı ile ifade edilen üç dönemden bahsedilir: Birinci dalga feminizm, ikinci dalga feminizm ve üçüncü dalga feminizm. Bu araştırmada sanayi sonrası toplumlarda giderek artan... more
Feminist kuramın tarihini incelediğimizde karşımıza dalga kavramı ile ifade edilen üç dönemden bahsedilir: Birinci dalga feminizm, ikinci dalga feminizm ve üçüncü dalga feminizm. Bu araştırmada sanayi sonrası toplumlarda giderek artan bilişim ve teknolojik unsurlardan sonra toplumsal hayatın dijitalleşmesi ile ortaya çıkan dijital kültürün yarattığı dördüncü bir dalganın olup olmadığını inceliyorum. Başka bir deyişle, bu çalışma bilişim sistemlerinin bu kadar geliştiği bir dünyada feminist hareketin dönüşüm geçirip geçirmediği ve bu yeni dünyaya etki eden feminizme nasıl yansıdığı incelenmiştir. Bu değişimlerin başında gelen dijital aktivizmin olumlu ve olumsuz yanları incelenmiştir. Bu amaçla, twiterda belirli hashtagler analiz edilmiştir. Aynı zamanda 20-25 yaş aralığında 30 kadın ve erkek ile Covid 19 kapsamında alınan tedbirler nedeni ile çevrimiçi derinlemesine görüşme tekniği ile görüşülmüştür. Açık uçlu sorular sorulmuştur. Bu çalışma, gençlerin dijital feminizm hakkında ne düşündüklerini öğrenmeyi amaçlamaktadır. Çalışmada, kadın ve erkek katılımcıların sosyal medyada kadın ve feminizm ile ilgili paylaşımlara farklı yaklaştıkları saptanmıştır. Türkiye’de genç kadınların dijital feminist aktivizme yakın oldukları ve bu sayede feminizm ve kadınlarla ilgili farkındalıklarının arttığı görülmüştür. Öte yandan, erkek katılımcıların sosyal medya üzerinden erkek düşmanlığının yaygınlaştığını iddia ettikleri görülmüştür. Gençlerin çoğunluğu, sokak eylemleri yerine, daha çok insana daha hızlı ulaşılabildiği için internet üzerinde aktivizm yapılmasını desteklemişlerdir. Türkiye’de özellikle kadın cinayetleri konusunda, dijital aktivizmin bir baskı ve denetleme aracı olarak etkili olduğu katılımcılar tarafından vurgulanmıştır.
Bu çalışma, yurtdışındaki Türklerdeki kültürel anlamda yaşanan değişimlerle beraber insanlardaki kültürel çatışmaları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çalışmayı yaparken iki ülkeden insanlarla yüz yüze derinlemesine görüşme yapıldı ve... more
Bu çalışma, yurtdışındaki Türklerdeki kültürel anlamda yaşanan değişimlerle beraber insanlardaki kültürel çatışmaları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu çalışmayı yaparken iki ülkeden insanlarla yüz yüze derinlemesine görüşme yapıldı ve göç ettikleri ülkelerde kültürün hayatlarına etkisi olup olmadığı araştırıldı. Yurtdışında yaşayan insanların Türkiye’yi nasıl algıladıkları ve kendilerini nereye ait hissettikleri incelendi. Çalışma yapılırken farklı yaş grupları seçildi ve nesiller arası farklılaşma da göz önünde bulundurulmaya çalışıldı. Bu çalışmada insanların kendilerini bir yere koyamadıklarını arada bir yerde olduklarını bu anlamda bir çatışma yaşadıklarını görüldü. Çünkü yaşadıkları yerde de yabancılar Türkiye’ye geldiklerinde de yabancılar. Bu durum onları bir ikileme sokuyor, aidiyet ve kimlik konusunda kendi içlerinde bir çatışma yaşadıkları bulgularını elde edildi.
Dizi yayın günü ve sonrasında sosyal medyada yoğunlukla iki buçuk saate yakın yayın süresi boyunca yoğun olarak üzerinde durduğu “bekaret ve namus” kavramlarıyla gündeme geldi. Ben de bu yazıda hem daha önce Kara Para Aşk dizisinde... more
Dizi yayın günü ve sonrasında sosyal medyada yoğunlukla iki buçuk saate yakın yayın süresi boyunca yoğun olarak üzerinde durduğu “bekaret ve namus” kavramlarıyla gündeme geldi. Ben de bu yazıda hem daha önce Kara Para Aşk dizisinde karşımıza çıkan “bekâret” bölümlerine hem de “yıl 2017 bu konuyu masaya böyle mi yatırıyorsunuz?” eleştirilerine dair fikrimi söylemek istiyorum.
Mustang filmi hakkında İnebolu/Kastamonu’da yaşayan beş kız kardeşin hikayesini anlattığını bilmem dışında bir şey bilmiyordum. Çünkü film, “beş kız kardeşin özgürlük mücadelesini anlatıyor” diye lanse edildi. Bu yıl Fransa adına Oscar... more
Mustang filmi hakkında İnebolu/Kastamonu’da yaşayan beş kız kardeşin hikayesini anlattığını bilmem dışında bir şey bilmiyordum. Çünkü film, “beş kız kardeşin özgürlük mücadelesini anlatıyor” diye lanse edildi. Bu yıl Fransa adına Oscar adayı olan Mustang filmine dair hisslerimi anlatmaya çalışacağım.
Şiddeti erkeğin bir refleksi imiş gibi yaratan Türkiye'deki hegemonik erkekliğin bir sonucu olarak bugün bu dizide, mahkeme kararlarında ya da içinde yaşadığımız ortamlarda şiddetin masumlaştırılmasına şahit oluyoruz BluTV[i]'de... more
Şiddeti erkeğin bir refleksi imiş gibi yaratan Türkiye'deki hegemonik erkekliğin bir sonucu olarak bugün bu dizide, mahkeme kararlarında ya da içinde yaşadığımız ortamlarda şiddetin masumlaştırılmasına şahit oluyoruz BluTV[i]'de yayınlanan Masum[ii] dizisi üzerinden bir erkeklik okuması yaparak dizinin son bölümde sunulduğunu düşündüğüm 'masum' erkeklik anlayışının ne olduğunu anlamaya çalışacağım. Bu 'masum' erkek algısının nasıl yaratıldığı ile ilgili düşünmeye beni iten, geçen gün derslerimden birinde bir erkek öğrencim ile yaptığımız tartışma oldu. Başlık aslında Türkiye'de yaşanan kadına yönelik şiddet bazında erkeklerle/erkeklikle ilgili deneyimlediğimiz adalet ve toplum anlayışımızın özeti gibi. Bu anlamda, erkek öğrencimin şu sözleri kulağımda çınlıyor: "Hocam adam bir şeye sinirlenmiştir, kadın onu sinirlendirmiştir refleksi olarak kadına vurmuştur." Şiddeti erkeğin bir re eksi imiş gibi yaratan Türkiye'deki hegemonik erkekliğin bir sonucu olarak bugün bu dizide, mahkeme kararlarında ya da içinde yaşadığımız ortamlarda şiddetin masumlaştırılmasına şahit oluyoruz. Erkekliğin/erkek olmanın doğal (refleks) bir uzantısı olarak kurgulanan şiddet, dizideki erkeklerin davranışlarında da karşımıza çıktığı gibi sonunda kadını değil erkeği 'masum' bulur. Bu dizi özelinde dizideki karakterleri ve olayları inceleyerek ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım.
Dil midir iktidarı yaratan yoksa iktidar mıdır dili yaratan? Örneğin, bugün “masa”ya sen “masa” dediğin, ben “masa” dediğim için onun adı “masa”dır ama bir gün gelip ben ona “sandalye” desem, sen “sandalye” desen, başkası “sandalye” dese... more
Dil midir iktidarı yaratan yoksa iktidar mıdır dili yaratan? Örneğin, bugün
“masa”ya sen “masa” dediğin, ben “masa” dediğim için onun adı “masa”dır ama bir gün gelip ben ona “sandalye” desem, sen “sandalye” desen, başkası “sandalye” dese o bundan sonra sandalye olur. Bu nedenle hep günlük dile ve onun kurguladıklarına bakmışımdır. Gene bu nedenle her yerde kadın görürüm; zira çoğu olayın, olgunun hep kadın ya da kadın bedeni üzerinden anlatıldığını düşünüyorum ve bundandır itirazım.
Türkiye’de dizi anlatısında kadının, toplumsal cinsiyet kodlarının dışında kurgulanması söz konusu olamamıştır. Kadına, gündelik hayatında dikte edilen her türlü toplumsal cinsiyete ilişkin toplumsal kod, genel olarak yeniden üretilerek... more
Türkiye’de dizi anlatısında kadının, toplumsal cinsiyet kodlarının dışında kurgulanması söz konusu olamamıştır. Kadına, gündelik hayatında dikte edilen her türlü toplumsal cinsiyete ilişkin toplumsal kod, genel olarak yeniden üretilerek ve eril söylemlerle ekranda topluma aktarılmıştır. Kadın karakterler Türkiye dizilerinde çoğunlukla ister ana tema ister yan tema olsun ya edilgen, korumaya muhtaç, masum ya da baştan çıkaran, fettan gibi özelliklerle yansıtılmıştır. Türkiye dizilerinde kadınlar geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine uygun şekilde ikincil konumda anlatılmıştır. Toplumsal yaşamda düşünüldüğü gibi dizilerde de kadın, baba, sevgili, koca gibi bir koruyucuya hem ekonomik hem de duygusal olarak bağımlı kılınmıştır.
“Kız kardeşlik” kavramı feminist düşüncede, en basit hali ile biyolojik olarak birbirleri ile bağlantıları olmayan kadınların aralarındaki dayanışma bağını ifade eder. Kız kardeşlik kelimesinin kullanımı, kadınların birbirlerine,... more
“Kız kardeşlik” kavramı feminist düşüncede, en basit hali ile biyolojik olarak birbirleri ile bağlantıları olmayan kadınların aralarındaki dayanışma bağını ifade eder. Kız kardeşlik kelimesinin kullanımı, kadınların birbirlerine, erkeklerle olan bağlarından farklı biçimde bağlanmalarına da işaret eder
Dinlediğimiz masallar bize neleri açıkça söylemeden öğretti de eşitsizliklerin olduğu bu hayata
alıştırdı, uydurdu? Biz, Pamuk Prensesi, Külkedisini, Rapunzel’i dinleyen kadınlar, kim olduk şimdi?
In Turkey, family and society are subjected to the process of social transformation in every area in which they are constructed. When the family structure in Turkey is examined, the traditional large families, nuclear families, small and... more
In Turkey, family and society are subjected to the process of social transformation in every area in which they are constructed. When the family structure in Turkey is examined, the traditional large families, nuclear families, small and single-parent families can be observed. When the family structure changes to the nuclear family, responsibilities in the family have started to change as well. In particular, as the role of and the need toward mothers increased in working life, although they used to be the only one interested in the child in the past, now fathers have begun to concern themselves with their children and education better. Therefore, this study analyzed the father-child relationship in the daily life narratives of working women academicians. In this regard, 15 women, who were working in Yozgat, were interviewed in-depth. The sociological perspective evaluates father/fatherhood in related with masculinity rather than being biologically male. The fatherhood is influenced by the social structure and forms the structure of the society with the meanings attributed to fatherhood. In this sense, this study examined the paternity perception of the spouses of the interviewed women from the perspective of women within the context of "involved fatherhood" literature. In this sense, the study showed that the perception of the father-child relationship by women academicians is structured within the framework of traditional gender roles attributed to men and women in Turkish society. It was seen in the narratives of women with higher education, such as academic education, had very limited effects on their husbands' perception of fatherhood in their family lives and that fathers were affected by both the conservative structure of their own families and the perception of masculinity in the society.
İthaki Yayınları Virginia Woolf'un biyografi kısmına, ''Küçük yaşta yazarlığa, 59 yaşında mezarlığa adım attı. Dalgalarla sörf yapıp, nehir bile denmeyecek bir kaşık suda boğuldu. Bilinç akışı mı, nehir akışı mı? Odalarda ışıksızdı.... more
İthaki Yayınları Virginia
Woolf'un biyografi kısmına, ''Küçük yaşta yazarlığa, 59 yaşında mezarlığa adım attı.
Dalgalarla sörf yapıp, nehir bile denmeyecek bir kaşık suda boğuldu. Bilinç akışı mı, nehir
akışı mı? Odalarda ışıksızdı. Paranoyaklığı zaten Shakespeare'in olmayan kız kardeşi
üzerine saatlerce konuşmasından belliydi.
Geri gelir mi? Gelirse gelsin, kim korkar bakire kurttan? Bkz: Nicole Kidman" yazarak
kendince ironik ve farklı bir tarz denemiş. Tam da tarih yazımı ve tarihten silinen kadın
figürler ile ilgili bir dersin ardından bu satırları okuyunca, ne kadar da mehter marşı
adımları ile ilerlediğimizi anladım. Ben bir sınıf dolu gence, tarihte bakın bunlar da oluyor
diyebilmenin sevincini yaşarken; bir oda dolusu erkek yazar başka bir tarihten bir kadını
tarihe böyle gömebiliyordu.
Kadının duygusal, ruhsal ve erkeğin korumasına muhtaç olduğu düşüncesi romantik aşk ile harmanlanarak, zararsızmış gibi gösterilerek 'erkek' olmanın bir şartı haline getirilir. Bir sosyal bilimci olarak diziler hiçbir zaman salt bir... more
Kadının duygusal, ruhsal ve erkeğin korumasına muhtaç olduğu düşüncesi romantik aşk ile harmanlanarak, zararsızmış gibi gösterilerek 'erkek' olmanın bir şartı haline getirilir. Bir sosyal bilimci olarak diziler hiçbir zaman salt bir eğlence nesnesi olmadı benim için. Madem izliyorum o zaman yazmak da şart diyerek 2008'den beri diziler üzerine yazıyorum. Çünkü kendimi 'feminist' diye tanımladığımdan beri dizilerde gördüğüm kadınlık ve erkeklik algılarına dair itirazlarım ve eleştirilerim var. [1] Her dizi izleyişimde tırnaklarımı çıkarmama sebep olan sahnelerle karşılaşıyorum. Bu dizilerden bir tanesi de geçen hafta Star TV'de yayınlanmaya başlayan Cesur ve Güzel adlı dizi. Dizi Ay Yapım imzalı, başrollerinde Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün yer alıyor. Senaryosunu Ece Yörenç'in yazdığı, yönetmenliğini Ali Bilgin'in yaptığı dizide, geçmişten beri birbirine düşman olan ailelere sahip Cesur ve Sühan'ın ilk karşılaşmalarından itibaren başlayan tutkulu aşkları konu ediliyor. Babasının intikamını almaya çalışan Cesur ile Cesur'un can düşmanının kızı Sühan arasındaki ilişki, ailelerin karşı çıkmasıyla imkânsız bir aşka dönüşecek gibi duruyor. Bu dizi özelinde, son zamanlarda pek çok dizide karşımıza çıkan bir erkek(lik) modelinden bahsetmek için yazıyorum. Belirli bir erkeklik biçiminin belirli bir toplumda tahakküm kurmasında medyanın da etkisi büyüktür. Medya aracılığı ile erkekler için idealler sunulur. Örneğin diziler, belirli erkek karakterlerin özelliklerini tanımlayarak belirli bir erkeklik tanımı oluştururlar. Televizyon dizileri, 1995 yılından itibaren pek çok kanalın ana yayın kuşağı içerisinde yer almış, günümüzde ise neredeyse her akşam tüm kanallarda birkaç dizi yayınlanmaya başlanmıştır.[2] Televizyon dizilerinin toplumdaki kültürel değerleri yeniden üretmede kullandığı en önemli unsurlardan biri de hiç kuşkusuz diziler içinde yaratılan karakterlerdir. Özellikle popüler dizilerdeki ana karakterler, toplumun geneli tarafından kabul gören ve benimsenen kültürel değerler ve kişilik özellikleri ile oluşturulmaktadır ya da benimsenmesi ve içselleştirilmesi istenen kültürel ve kişilik özellikleri bu popüler karakterler aracılığıyla dolaşıma sokulur. Tüm bunların sonucu olarak dizilerde yaratılan karakterlerle izleyicilere sunulan yaşam tarzlarının, toplumsal cinsiyet rollerinin ve diğer kişilik özelliklerinin kabulü kolaylaşır. Türkiye dizilerinin çoğu, şu ya da bu çerçevede erkek dizileridir.[3] Erkek merkezli bu diziler, 'eril hikayeler' sunmaktadırlar.[4] Cesur ve Güzel de bu anlamda eril hikayeleri olan bir dizi. Dizinin adında esas oğlanın adının geçmesine rağmen esas kadının 'sadece' güzelliği ile var olması bu iddiamı kanıtlar. Gerçek erkek Dizinin ilk bölümünde Cesur karakterinin kendi ağzından şunları duyarız: "Sühan sen daha önce gerçek erkekle tanışmamışsın." Cesur kendinin gerçek erkek temsili olduğuna inanır. Peki, dizide bize sunulan bu gerçek erkek nasıl bir erkektir? Cesur ve Güzel dizisinde Cesur karakteriyle karşımıza çıkan Kıvanç Tatlıtuğ, daha önce pek çok farklı erkeklik modeline hayat vermişti: Aşk-ı Memnu dizisinde Behlül, Kuzey Güney dizisinde Kuzey karakterlerine. Cesur karakterine yakından baktığımızda, Behlül ve Kuzey karakterlerinde sergilenen erkeklik unsurlarının karışımı bir erkeklik modeline rastladığımızı söyleyebiliriz.
Erkek yönetmen Kaan Müjdeci’nin yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Sivas filmi 11 yaşındaki Aslan’nın yaşadıkları küçük köyde karşılaştığı büyüme sancılarını ataerkil toplumdaki şiddetin, cinsiyetçiliğin ve sınıf ayrımının... more
Erkek yönetmen Kaan Müjdeci’nin yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Sivas filmi 11 yaşındaki Aslan’nın yaşadıkları küçük köyde karşılaştığı büyüme sancılarını ataerkil toplumdaki şiddetin, cinsiyetçiliğin ve sınıf ayrımının temellerini irdeleyerek bize sunan bir film. Aslan okul arkadaşı olan Ayşe’ye aşıktır. Okulda düzenlenecek olan 23 Nisan gösterisinde Pamuk Prenses’i canlandıracak olan Ayşe’nin yanına Prens olmak ister ama muhtarın oğlunun Prens seçilmesi ile hayal kırıklığına uğrar. Bir gün yaşadıkları yerde bir hayli popüler olan köpek dövüşlerinden birine denk gelen Aslan, burada dövüşü kaybeden ve öldü sanılan Sivas adında terk edilmiş kangal köpeğiyle karşılaşır. Bu andan itibaren Aslan çocuk dünyasından çıkıp erkek olmanın ne demek olduğunu öğreneceği bir sürece girer. Bu film bir büyüme hikayesi. Ancak sıradan bir büyüme değil, küçük bir çocuktan nasıl bir erkek yaratılır onu anlatan bir film.
Orphan Black, Sarah ve klonları ile bize bir ayna tutar. Bir tek Kadın hali mi vardır? Yoksa farklı kadınlar ve kadınlık halleri olabilir mi? Birinci sezonda Sarah ve klonlarını tanırken, aslında kadın olmanın pek çok farklı hallerini de... more
Orphan Black, Sarah ve klonları ile bize bir ayna tutar. Bir tek Kadın hali mi vardır? Yoksa farklı kadınlar ve kadınlık halleri olabilir mi? Birinci sezonda Sarah ve klonlarını tanırken, aslında kadın olmanın pek çok farklı hallerini de çok iyi anlatır dizi.
Sarah ve klonları bu anlamda çok başarılı bir şekilde kurgulanmıştır. Eril söylemde pek çok kişi, Sarah ve klonlara bakıldığında “aynı yüzü” gördüğümüz gibi, kadınlara baktığında tek bir kadın görür. Sanki bir tek kadın doğası varmış ve sadece bir tek ve değişmeyen kadın olma hali varmış gibi. Sarah ve klonlarının deneyimleri ile dizi boyunca durmadan şu gerçeklikle karşılaşırız: “kadın fıtratı denen bir şey yoktur!”
Doktora tez çalışmam evlilikleri boşanma ya da eşin vefatı yolu ile sonlanan kadınların evlilikleri sonlandıktan sonraki deneyimlerini karşılaştırması üzerine idi. Tez çalışmam (i) için yaptığım derinlemesine görüşmelerin birinde boşanmış... more
Doktora tez çalışmam evlilikleri boşanma ya da eşin vefatı yolu ile sonlanan kadınların evlilikleri sonlandıktan
sonraki deneyimlerini karşılaştırması üzerine idi. Tez çalışmam (i) için yaptığım derinlemesine görüşmelerin
birinde boşanmış kadınlardan biri görüşmeyi şöyle bitirmişti: “Boşanmayın, kocanızın ölmesi için dua edin.”
Bunu dile getirirken “erkek soykırımından” bahsetmiyordu. Kendi deneyimledikleri çerçevesinde Türkiye’de
kendi isteği ile boşanmaya karar vermiş kişi olmanın (resmi kurumlar için ve çevreleri için aileyi parçalamış kişi
olmanın) zorluklarından bahsediyordu. Tezimde de uzun uzun anlattığım gibi Türkiye’de boşanma “ürkütücü”
resmedilirken, evlilikleri (aileleri) kendi istekleri ile değil eşin vefatı ile sonlanan kadınlar yüceleştirilirken ve
onların yaşamlarını kolaylaştırmak adına sosyal politikalar üretilirken(1), boşanmış bir kadının dilinden bu
cümleyi duymak çok da şaşırtıcı değildi aslında.
O nedenle Aile Bütünlüğünü Koruma Komisyonu’nun diğer adının “Boşanmaları Önleme Komisyonu” olması
kaçınılmazdı (2). Boşanmış kadınların başlarına neler geldiğini anlatabilmek, kendi tezimin verilerini sunmak
için bu komisyonda yer almaya çalıştım. Geçen ay komisyona davet edildim ve bir sunum gerçekleştirdim .
Günümüzde toplumsal sorunlardan bir tanesi ve belki en önemlisi kadına yönelik şiddettir. Kadınların şiddete maruz kalması ise yine toplumsal yapının genetiği ile ilgili ve genelde ataerkil toplumların karakteristik özelliği şeklinde... more
Günümüzde toplumsal sorunlardan bir tanesi ve belki en önemlisi kadına yönelik şiddettir. Kadınların şiddete maruz kalması ise yine toplumsal yapının genetiği ile ilgili ve genelde ataerkil toplumların karakteristik özelliği şeklinde yorumlanabilir. Bu araştırmanın amacı aile içinde şiddete maruz kalan kadınlara yönelik sosyolojik bir araştırma yapmaktır, bu amaçla kadına yönelik şiddet olgusunu açıklarken öncelikle şiddetin tanımlarını yapmak ve şiddetin türlerini, yöntemlerini ve kadına yönelik şiddet ile ilgili araştırmaları göz önüne koymaktır. Kadınların şiddet uygulamaları ile yaşadıkları olumsuzlukları ve bu olumsuzlukları hafifletecek olan kuruluşları tanıtmaktır. Araştırmanın en önem arz eden yönü bu konunun sadece şiddete maruz kalan bireyleri tek tek bireysel olarak ilgilendiren bir konu olmaktan çok toplumu ilgilendirmesi ve her ne kadar aile içinde yaşanıyor olsa da toplumsal bir sorun haline gelmesidir. Çünkü sağlıklı bir toplum ancak sağlıklı ailelerin varlığı ile mümkündür. Bu çalış.manın spesifik amacı ise, Yozgat ilinde çalışan bekâr kadınların şiddet konusundaki farkındalıklarının anlaşılmasıdır
Bir toplumda evlilik olgusu ve aile kurumu var olduğu gibi, aynı toplumda boşanma olgusu da varlığını göstermektedir. Bu nedenle sosyologların göz ardı edemeyeceği toplumsal hususlardan bir tanesi boşanma olgusudur. Çalışmanın öncelikli... more
Bir toplumda evlilik olgusu ve aile kurumu var olduğu gibi, aynı
toplumda boşanma olgusu da varlığını göstermektedir. Bu nedenle
sosyologların göz ardı edemeyeceği toplumsal hususlardan bir tanesi
boşanma olgusudur. Çalışmanın öncelikli amacı, Yozgat’taki boşanmış
kadınların boşanma sonrası karşılaştıkları ekonomik, sosyo-kültürel
güçlüklerle baş etme yolları ve bu yolları izlerkenki yöntemlerinin neler
olduğudur.
Araştırmada boşanmış kadınların sosyo-ekonomik düzeyde ve
toplumsal cinsiyet bağlamında yaşamış olduğu zorluklar üzerine
çalışılmıştır. Bu doğrultuda Yozgat ve civarında yaşayan 30 boşanmış
kadın ile görüşme yapılmıştır. Boşanmış kadınların sosyo-demografik
özellikleri değerlendirilmiş ve boşanmanın boşanma sonrası yaşamları
üzerindeki etkilerinin neler olduğuna dikkat çekilmiştir.
Bu çalışmada asıl amacımız, boşanmayla evliliği sona eren
kadınların, boşanmış bir kadın olarak ekonomik açıdan Yozgat'taki
hayatı nasıl yaşadıklarını kavramaktır. Çalışmanın temel argümanı,
Yozgat'ta boşanmış kadınların, evlilikten ayrılma sonrası yetersiz veya
alınamayan nafaka ve toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünden
kaynaklanan ekonomik zorluklar nedeniyle boşanma sonrası çözüm
olarak aileleri ile yaşamaları/aile bağımlı olmaları ve tekrar evlenmeleri
dışında bir yol bulamadıklarıdır. Bu kadınlar, ailelerinin veya eski
eşlerinin desteğine güvenmeksizin, özerk haneler kuramıyorlar, kendi
ayakları üzerinde istedikleri hayatı yaşayamıyorlar. Bu çalışmada bizim
iddiamız bu kadınların evli oldukları süre içinde karşılaştıkları
ekonomik bağımlılık ve yetersiz nafaka nedeniyle ekonomik zorluklar
yaşadıklarıdır. Bu kadınlar tek ebeveyn olarak çocuk bakımından sorumlu oldukları için iş gücü piyasasında da zorluk çekmektedirler.
Bu nedenle de ekenomik olarak kendilerini güçlendirmekte zorluk
yaşamaktadırlar.
Anahtar Kelimeler: Evlilik, aile, boşanmış kadın, nafaka, bekar
ebeveyn.
Son dönemlerde “nafaka yüzünden zarar gören babalar” diye adlandırılan bir grup erkeğin itirazları nedeni ile nafaka uygulaması yeniden düzenleniyor. Ömür boyu nafaka ödemesi yerine önerilen evlilik süresi ne ise o süre boyunca ödenecek... more
Son dönemlerde “nafaka yüzünden zarar gören babalar” diye adlandırılan bir grup erkeğin itirazları nedeni ile nafaka uygulaması yeniden düzenleniyor. Ömür boyu nafaka ödemesi yerine önerilen evlilik süresi ne ise o süre boyunca ödenecek bir nafaka düzenlemesi. Peki, gerçekte nafaka uygulaması boşanmış kadınlar için ne ifade ediyor ve “zarar görüyoruz” diye ortalığı yıkan erkeklerin nafaka ödemesinin gerçek hayattaki temsili nedir? Bu yazı kapsamında tez çalışmam sırasında görüştüğüm kadınların deneyimlerinden size kadınların gözünden bir nafaka hikayesi anlatmak istiyorum.
Ülkelerin iş piyasaları incelendiğinde mesleklerin cinsiyete göre ayrıştığı gözlemlenebilir. Mesleki ayrışma, belli mesleklerde kadınların ya da erkeklerin daha fazla yoğunlaşmasıdır. Meslek seçimi ile ilgili işgücü piyasasında ataerkil... more
Ülkelerin iş piyasaları incelendiğinde mesleklerin cinsiyete göre ayrıştığı gözlemlenebilir. Mesleki ayrışma, belli mesleklerde kadınların ya da erkeklerin daha fazla yoğunlaşmasıdır. Meslek seçimi ile ilgili işgücü piyasasında ataerkil yapı ve toplumsal cinsiyet kalıp yargıları nedeniyle işlerin, erkek işi ve kadın işi olmak üzere ikiye ayrılması durumu söz konusudur. Bu çalışmada, ifade edilen varsayım üzerine geliştirilmiş ve sosyoloji bölümünün tercih edilmesinde hangi faktörlerin etkili olduğu, bu değişkenler arasında cinsiyetin olup olmadığını ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formları aracılığıyla 75’i kadın 45’i erkek 120 sosyoloji öğrencisi ile yüzyüze yapılan görüşmelerden elde edinilen veriler doğrultusunda bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Bulgular sosyoloji öğrencilerinin mesleğe ilişkin görüşlerinin, toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını benimseme ve mesleklerle cinsiyetleri ilişkilendirme düzeylerinin toplumsal cinsiyetle ilişkili olduğunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: sosyoloji bölümü, meslek seçimi, toplumsal cinsiyet.
Toplumsal cinsiyetin farklı temsillerinin görülebildiği alanlardan biri de yerli diziler ve dizi karakterleridir. İzleyici dizi karakterleri ile özdeşim kurabilmektedir. Kahramanlara yakınlaşırlar, kötülere karşı aralarında bir bağ... more
Toplumsal cinsiyetin farklı temsillerinin görülebildiği alanlardan biri de yerli diziler ve dizi
karakterleridir. İzleyici dizi karakterleri ile özdeşim kurabilmektedir. Kahramanlara yakınlaşırlar,
kötülere karşı aralarında bir bağ kurulur. Bu nedenle, bu çalışmada Sıfır Bir dizisinde mahalleyi
koruma amacıyla bir araya gelen erkek karakterlerin seyirci ile kurduğu homososyal bağlar
incelenmektedir. Bunu yaparken Sıfır Bir dizisinde karşımıza çıkan erkeklik halleri makalede analiz
edilmiştir. Makalenin izleyici erkekler üzerindeki etkilerini incelemek için 15 üniversite öğrencisi ile
yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Dizinin genç erkek izleyici ile erkek olma ve şiddet arasındaki
bağı pekiştiren ve normalleştiren bir ilişki kurduğu görülmüştür. Dizi üzerinden ‘gerçek erkek’ algısı
yaratılmış ve prime time dizilerdeki ‘cici’ erkeklere nazaran Sıfır Bir dizisinde küfreden, şiddet
uygulayan, öldüren karakterlerin ‘gerçek erkek’ olarak kabul edildiği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Yerli dizi, erkeklik, şiddet, medya ve televizyon, Sıfır Bir.
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as widows and divorced women. These women are stigmatized such as... more
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as widows and divorced women. These women are stigmatized such as they are called " deviant " or assumed sexually threat to stable marriage and families as widow or divorced women. Thus, because of these attitudes, they are isolated and stayed in more closed relations. Morever, because of the cultural context they live in, divorced and widow women trapped in the control of other men in the family, in the neighborhood or in the society. They need to express that they are "honorable" in order to live in a more socio-eco-friendly way after the end of the marriage by divorce or death of the spouse.
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as a widow and a divorced woman in economic, social network and... more
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as a widow and a divorced woman in economic, social network and social support, cultural stigma and single parenting issues in Turkey. I claim that widowed and divorced women are trapped in between family, market and state; and that gender based, family oriented patriarchal society and social policies do not allow these women to live their life the way they want and to stand on their own feet, and make them lean on their families or men. In this study, my argument is that divorced and widow women are doing family in order to cope with the difficulties of being single mothers. In order to understand the change in women's experiences with patriarchy, semi-structured interviews were conducted with nineteen divorced mothers and seventeen widow mothers living in Ankara. This study shows us while the divorced mothers were trying to construct a new family; they reconstruct the traditional family approach by letting grandfathers to be authority figure in the family. The findings of this study point out that divorced and widow women families are defined by the family ideal. Single mothers try to perform the family by adopting traditional family norms in their family after marital dissolution because of the pressure of patriarchal system in the society. The cases of divorced and widow women show us that family ambivalence and authority problems occur because single mothers do not fit the traditional family model in Turkey.
Öz: Kitle iletişimi politik ve ideolojik kullanım için eşsiz bir araçtır; bu nedenle kitle iletişim araçları kullanılarak yapılan yayınların ne anlattığı, neyi nasıl anlattığı önem kazanır. Sinema endüstrisi, görsel olması ve çok sayıda... more
Öz: Kitle iletişimi politik ve ideolojik kullanım için eşsiz bir araçtır; bu nedenle kitle iletişim araçları kullanılarak yapılan yayınların ne anlattığı, neyi nasıl anlattığı önem kazanır. Sinema endüstrisi, görsel olması ve çok sayıda kişiye ulaşması bakımından, kullanım biçimi sorgulanarak analiz edilmesi gereken araçlardandır. Bu çalışmada amacımız son dönem Türkiye sinemasında “kadın sorununu anlatıyoruz, kadın filmi çektik” gibi açıklamalarla gösterime giren Yedi Kocalı Hürmüz filmini ele alarak aslında söz konusu argümanların aksine Akay ve Korat’ın iddia ettiğinin aksine, yeniden yorumlanan filmin erkek egemen dilde kurgulanan kadın algısını yeniden üretildiği gözükmektedir. Bu amaçla içerik ve söylem analizi yöntemleri kullanarak, Yedi Kocalı Hürmüz filmi incelendi. Akay ve Korat’ın iddia ettiğinin aksine, yeniden yorumlanan Hürmüz karakteri, verili kadın ve erkek rollerinin yer değiştirmesinden öteye gitmediği görüldü. Hürmüz karakterine eşi/babası/ paşa babası üzerinden kazandırılmış sosyo-ekonomik statü, yine onu erkeklere bağımlı kılıyor. Ek olarak, Hürmüz’ün istediklerini elde etme konusunda cinselliğini kullanması ve erkek söylemini kendine uyarlaması da Hürmüz’ün radikal ve kadın bakış açısından yorumlanmadığının kanıtıdır.
Anahtar Kelimeler: Yedi Kocalı Hürmüz, feminist sinema, kadınlık, erkeklik, Türkiye.
Özet Postmodern tüketim kültürü içerisinde, tüketicinin kimlik oluşturmasına olanak veren kültür imgelerinin yaratıldığı alanın medya olduğu söylenebilir. Nesnelerin tüketimi, yeni imajların ve markaların tüketimi şeklinde yeniden... more
Özet

Postmodern tüketim kültürü içerisinde, tüketicinin kimlik oluşturmasına olanak veren kültür imgelerinin yaratıldığı alanın medya olduğu söylenebilir. Nesnelerin tüketimi, yeni imajların ve markaların tüketimi şeklinde yeniden şekillenmiştir. Nesnelerin içerikleri kullanım değerlerinden ziyade gösterge değerleri ile anlam kazanmaya başlamıştır. Bu anlamda, tüketim artık işlevsel amaçlarla değil, gösterge değerlerine göre yapılmaktadır denilebilir. Bu nedenle, bu çalışmada önce postmodern tüketim kültürünün ne olduğunu tartıştım. Bu bağlamda, bireylerin postmodern kültürün bir ürünü olarak, satın aldıkları mal ve hizmetlerle nasıl kimlik sahibi haline geldiğini anti-kahraman erkeklik imajları üzerinden inceledim. Bu çalışmada anti-kahraman erkek imajlarının tüketim kültürü içerisinde üretilmiş imajlar olduğunu ve Türkiye’de hali hazırda var olan geleneksel erkeklik söylemlerinin yeniden üretilmesine hizmet ettiğini savunuyorum. Bunun için, analizde, medya ürünlerinin erkeklik imajlarını dolaşıma sokmada önemli bir rol oynadığı varsayımına dayanılarak, eleştirel bir metin analizi yaptım.
Anahtar Kelimeler: Postmodern tüketim kültürü, anti-kahramanlar, imajlar, erkeklikler.

Abstract
In postmodern consumption culture, the media is placed in which consumers can find the ways to create identities. The consumption of the object is reshaped as the consumption of the new image and brand. The content of the object began to make sense to use value rather than the indicative values. In this sense, consumption is no longer related to a functional purpose but is made according to the display value. Therefore, firstly, I discuss what the postmodern consumption culture is in this study. And in this context, as a product of the postmodern consumption culture of individuals, how they have constructed the identity with the goods and services they buy. I have studied this construction process over masculinity of the anti-hero images. In this study, I argue that, the anti-hero images of male-consumption in the postmodern consumption culture are produced images and anti-hero images of male-consumption images reproduce the traditional masculinity discourse in Turkey.
Key Words: Postmodern consumption culture, anti-hero, images, masculinities.
Research Interests:
Özet Bu çalışmada Türkiye’de 1980 sonrası yükselişe geçen kadın hareketinin, yine 1980’den itibaren uygulanan neo-liberal politikaların ve uluslararası organizasyonların 1970’ler ve sonrasında ürettiği toplumsal cinsiyet ana akımlaştırma... more
Özet
Bu çalışmada Türkiye’de 1980 sonrası yükselişe geçen kadın hareketinin, yine 1980’den itibaren uygulanan neo-liberal politikaların ve uluslararası organizasyonların 1970’ler ve sonrasında ürettiği toplumsal cinsiyet ana akımlaştırma çalışmalarının bir eleştirisini yapmak amaçlanmıştır. Çalışma, Türkiye’de son dönem kadın hareketinin politik alanını belirleyen uluslararası toplumsal cinsiyet rejimine bu çerçeveden bakarak, hali hazırda çok karmaşık olan bu etkileşimlerin bir bölümüne ışık tutabilmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla çalışmada, son dönemde tartışmaya açılan ve toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı bir kavram olarak sunulan toplumsal cinsiyet adaleti kavramının, Türkiye’de var olan toplumsal cinsiyet anlayışını ana akımlaştırdığı iddia edilmekte ve toplumsal cinsiyet adaleti ile toplumsal cinsiyet eşitliği kavramlarını birbirleri ile karşıt kavramlar olarak ele almak yerine birbirleri ile bağlantılı kavramlar olarak ele alındığında kadınların toplumda, ailede ve piyasada deneyimledikleri eşitsizliklerin ve farklılıkların daha iyi anlaşılabileceği ileri sürülmektedir. Bu nedenle bu çalışmada ilk olarak çalışmanın kuramsal çerçevesini açıklamak için toplumsal cinsiyeti ana akımlaştırma çalışmalarının kadın örgütleri üzerine etkisi sözü geçen kavramlar çerçevesinde incelenecektir. Son olarak da bu tartışmanın yarattığı “toplumsal cinsiyet adaleti” kavramı tartışılacaktır. Tartışma, kavramların ve tartışmanın derinleşmesi için ulusal ve uluslararası söylemlerden örnekler verilerek yapılacaktır. Bu sayede, Türkiye’de son dönem kadın hareketinin kavramlar üzerinden nasıl farklılaştığı ve kutuplaşmaya gittiği gösterilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kadın Hareketi, Neo-Liberal Politikalar, Toplumsal Cinsiyeti Ana Akımlaştırma, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Toplumsal Cinsiyet Adaleti.
Abstract: When we analyze the discussion starting as Kurdish Discussion (Kürt Açılımı) then continuing as Democratic Discussion (Demokratik Açılım), we witness that either ruling party or opposition parties use families of martyrs in... more
Abstract: When we analyze the discussion starting as Kurdish Discussion (Kürt Açılımı) then continuing as Democratic Discussion (Demokratik Açılım), we witness that either ruling party or opposition parties use families of martyrs in their discourses to legitimize their goals. Among these discussions, some of them talk about tears and grieves of families of martyrs. Some of them emphasize on grievance of families of martyrs. While ruling party and opposition parties have been discussing Democratic Discussion, families of martyrs, themselves, also involve into discussions. While some families support the process, some of them talk about the fact that martyrs would not renounce their rights. Among these discourses of families, outshining discourse has become fathers of martyrs’. Their comments are for either their own sake or for the sake of mothers of martyrs. However, we could slightly hear of voices of mothers in these discussions.
In that sense, in this study, I want to look for the answer of this question: Is there any difference among the approaches of women and men who lost their sons in the war about political participation as active actors after they lost their sons in the war? In that sense, by political participation, I mean formal political participation such as voting, membership of NGOs, participating the activities of NGOs, be in a relationship with media in order to affect policymaking process and public opinion, preparing meeting and/or demonstration, writing press release, etc. Related to this main question I want to analyze the conditions causing these differences. I argue that mainly patriarchy, additionally religion and nationalism, make these differences related to Turkish traditional approach to behave women and men as agents. I argue that while man who lost his son in the war line up with formal political participation; women hesitate for formal political participation although they are more aware of political issues than they were before they lost their sons in the war. I argue that while religion and nationalism, which of course have patriarchal bases, make fathers more politically active, they curtail the discourse of mothers.
Key Words: Mothers of Martyrs, Fathers of Martyrs, Martyrdom, Kurdish Question, nationalism, religion, political participation, NGOs.
Research Interests:
SOCIAL MEDIA LADS: SAMPLE OF EKŞİ SÖZLÜK Social media has become an important part of the daily life of individuals, and moreover, it has played an important role in the determination of masculinity, the way of masculine believing,... more
SOCIAL MEDIA LADS: SAMPLE OF EKŞİ SÖZLÜK

Social media has become an important part of the daily life of individuals, and moreover, it has played an important role in the determination of masculinity, the way of masculine believing, sexuality, values and tastes. In that sense, virtual dictionaries nowadays have become widespread. People of different parts of society use these dictionaries to express themselves as economic, artistic, intellectual, political, cultural, entertainment and social. Because of this feature, it is possible to read Ekşi Sözlük as an area where we can reach a lot of data in order to evaluate sexist discourse in the context of hegemonic masculinity concept. In the scope of the research, 2303 comments and opinions were examined from seven headings. All comments made from 2016 to 2019 and the user profiles that make these comments were examined. In this context, it is seen that the masculine sexuality perception in comments in dictionary is dominated. Men using Tinder are questioned in the context of masculinity and it is seen that users already in compliance with the existing traditional understanding of masculinity in Turkey. According to the traditional understanding of masculinity existing in Turkey, "social media youthfulness" has been produced as an understanding of masculinity. On the other hand, it is observed that women using Tinder are classified and criticized within the framework of this perception of masculinity. Hegemonic masculinity is produced through the use of a masculine language dominated by writers through social media. This (re) production through social media makes it difficult for women to exist in virtual arenas and other masculinities other than the dominant masculinity.
Key Words: Social Media, Masculinity, Hegemonic Masculinity, Virtual Dictionaries, Tinder.
Media, symbols and indicators provide production, consumption and reproduction. The media creates ideals for women and men. In addition to the ideal women's types, ideal male types began to appear. Society consolidates the conservative... more
Media, symbols and indicators provide production, consumption and reproduction. The media creates ideals for women and men. In addition to the ideal women's types, ideal male types began to appear. Society consolidates the conservative rhetoric over women, while men and male bodies become more "bold". This study investigates the male identity and the ideal male body exhibited on photographs and articles in Men's Health Turkey magazines. The published numbers of Men's Health Turkey magazine in 2017 were examined for this purpose and articles and photographs related to male body were subjected to analysis. It is aimed to reveal the characteristics of the hegemonic male role model reproduced as the ideal male identity by advice, letters and photographs in the men's magazines. In the study, it is investigated how men's body images are presented in the men's magazines and what masculinity is offered for men. Key words: Masculinity, hegemonic masculinity, male body, media and male magazines.
Sinema, toplumda yaşanan değişmeleri, çalışmaları, beklentileri yani toplumsal dinamiği, 'sanatsal gerçekliği' içinde temsil eder. Her kültürel temsil/üretim gibi, sinema da ait olduğu toplumdan soyutlanamaz. Sinema siyasetle, tarihle,... more
Sinema, toplumda yaşanan değişmeleri, çalışmaları, beklentileri yani toplumsal dinamiği, 'sanatsal gerçekliği' içinde temsil eder. Her kültürel temsil/üretim gibi, sinema da ait olduğu toplumdan soyutlanamaz. Sinema siyasetle, tarihle, aileyle, kadın, erkek ve cinsellikle olan ilişkileri açısından bireysel ve toplumsal yaşamımızı belirleyen bu alanlarda karşılıklı etkileşimler taşıyan bir sanat dalıdır. Sinema çağımızın en büyük mitos üreticisi, güçlü bir iletişim aracı, gündelik yaşamımıza, düşünme biçimimize, değer yargılarımıza, amaçlarımıza ve isteklerimize etki eden bir endüstridir. Sinema endüstrisi, görsel olması ve çok sayıda kişiye ulaşması bakımından, kullanım biçimi sorgulanarak analiz edilmesi gereken araçlardandır.
Öl Dediler Öldüm: Türkiye’de Şehitlik Mitleri, Serdar Değirmencioğlu (der.). İletişim Yayınları.
Research Interests:
şehit annelerinin ordu ve devlet algısı, savaş ve çözüm kavramlarına yaklaşımları tartışılıyor.
Bu çalışmada amacımız Türkiye’de 1980 sonrası yükselişe geçen kadın hareketinin, yine 1980’den itibaren uygulanan neo-liberal politikaların ve uluslar arası organizasyonların 1970’ler ve sonrasında ürettiği toplumsal cinsiyet rejimi... more
Bu çalışmada amacımız Türkiye’de 1980 sonrası yükselişe geçen kadın hareketinin, yine 1980’den
itibaren uygulanan neo-liberal politikaların ve uluslar arası organizasyonların 1970’ler ve sonrasında ürettiği
toplumsal cinsiyet rejimi çalışmalarının; biyo-iktidar, yönetimsellik ve normalleşme gibi Foucaultgil kavramları
kullanarak eleştirisini yapmaktır. Türkiye’de son dönem kadın hareketinin politik alanını belirleyen uluslararası
toplumsal cinsiyet rejimine bu çerçeveden bakarak, hali hazırda çok karmaşık olan bu etkileşimlerin bir
bölümüne ışık tutabilmeyi hedeflemekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Foucault, Kadın Hareketi, Neo-liberal politikalar, toplumsal cinsiyet rejimi, biyo-iktidar,
yönetimsellik.
Research Interests:
Abstract In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the husband experience the life after marital dissolution as widows and a divorced women. My basic argument is that... more
Abstract
In this study, my main purpose is to grasp how women whose marriage is ended up either by divorce or the loss of the
husband experience the life after marital dissolution as widows and a divorced women. My basic argument is that
widowed and divorced women are trapped in between family, market and state; and that gender based, family oriented
patriarchal society and social policies do not allow these women to live their life the way they want and to stand on
their own feet; but make them lean on their families or men. In this study, I further argue that divorced and widow
women experience economic decline, loss of social network and social support but in different ways. These women are
stigmatized such as they are called “deviant” or assumed sexually threat to stable marriage and families as widow or
divorced women. Thus, because of these attitudes, they are isolated and stayed in more closed relations. They have
difficulties in labor market since they are responsible for child care as a single parent. On the other hand, we see starting
points for empowerment of these women after marital dissolution since they re/started to work and to control the money
and spending. However, because of the cultural context they live in, divorced and widow women trapped in the control
of other men in the family, in the neighborhood or in the society.
The situation of women in fields related to natural sciences, technology, engineering and mathematics (STEM) is one of the significant research topics of the 2000s. The main argument behind this agenda is that some professions... more
The situation of women in fields related to natural sciences, technology, engineering and mathematics (STEM) is one of the significant research topics of the 2000s. The main argument behind this agenda is that some professions traditionally considered to be suitable for women and some for men, due to gender stereotypes. It is also argued that provided the necessary social and economic conditions, women can accomplish as well as men do in mentioned fields. Engineering is one of these professions which is traditionally attributed to men. On the basis of these, the purpose of this study is to determine the factors that influence the choices of female students in high school as they choose engineering as a profession.
The data set of this research is collected through a series of high school visits within the course of a project called Honey Bees are Becoming Engineers. We conducted surveys with 420 tenth grade female students in six high schools from selected cities of Turkey. As a result, we argue that female students do not choose to study engineering because of gendered prejudices and gendered stereotypes regarding engineering education and when their perspective change with a positive encouragement, they might consider choosing to engineer as a profession.
Key Words: Engineering, gender stereotypes, female students, high schools, Turkey.
Öz Bu çalışmada amacımız günün farklı saatlerinde yayınlanan televizyon programları aracılığı ile yaratılan iki farklı hegemonik erkekliğin kadınları ve erkekleri nasıl etkilediğini göstermektir. Gündüz kuşağı programlarında kadınlara... more
Öz
Bu çalışmada amacımız günün farklı saatlerinde yayınlanan televizyon programları aracılığı ile yaratılan iki farklı hegemonik erkekliğin kadınları ve erkekleri nasıl etkilediğini göstermektir. Gündüz kuşağı programlarında kadınlara sunulan erkeklik ile “prime time”da erkeklere sunulan erkekliklerin birbirinden farklılaştığını iddia ediyoruz. Bu iki erkekliğin birbirini öteleyerek toplumda farklı cinsiyetler için farklı erkeklik modelleri sunduğunu göstermeyi amaçlıyoruz. Prime timeda yayınlanan programlar, sanata duyarlı, kadınlarla rahat iletişim kuran, eğitimli, bakımlı, kibar erkeklik rollerini “doğru” erkeklik olarak tanımlayarak hegemonik erkekliği yeniden kurarlar. Öte yandan, gündüz kuşağında yayınlanan programlar, fiziksel bakımdan güçlü erkeğin aynı zamanda psikolojik bakımdan da dayanıklı, cesur ve erkeksi erkeklik rollerini “doğru” erkeklikler olarak sergiliyorlar. Çalışmada programdaki temel erkek karakterlerin özellikleri, farklı erkeklik temsilleri ve hegemonik erkekliğin, farklı erkeklik biçimleri üzerindeki tahakkümü ve kadınlar açısından etkileri incelenmiştir. Programların temel erkek karakteri arasında gerçekleşen ve araştırmanın temel kavramlarını oluşturan erkeklik temsilleriyle ilişkili olarak sahneler örnekleme dâhil edilmiştir. Bu programlar, ‘erkeklik performansları’, ‘kadın-erkek ilişkileri’ ve ‘idealize edilen erkeklik’ şeklinde kategoriler oluşturulmuştur. Gündüz kuşağında sunulan erkeklikler ile hegemonik erkeklik tipinde yaşanan değişime rağmen, Türkiye’de hala geleneksel erkeklik kalıplarının direnç içinde olduğunu ve bu değişimin ancak melez bir yapı ortaya çıkarttığını da iddia ediyoruz.
Anahtar Kelimeler: Gündüz kuşağı, prime time, hegemonik erkeklik, erkeklik performansları.
Bu çalışma, Yozgat ili iş yeri isimlerinden hare - ketle, Yozgat sosyo-kültürel yaşamında Türkiye Türkçesinin yabancılaşmanın görülme neden - lerine değinilmiştir. Yozgat ilinin ve Yozgat isminin sosyo-kültürel tarihi anlatılmıştır.... more
Bu çalışma, Yozgat ili iş yeri isimlerinden hare
-
ketle, Yozgat sosyo-kültürel yaşamında Türkiye
Türkçesinin yabancılaşmanın görülme neden
-
lerine değinilmiştir. Yozgat ilinin ve Yozgat isminin
sosyo-kültürel tarihi anlatılmıştır. Yozgat ili içerisin
-
de daha önce yer alan milletlerin dil özellikleri ve bu
sebeple dilin uğradığı değişim üzerinde durulmuştur.
Yabancılaşma nedenleri ve bu konuda neler yapıla
-
bileceği araştırılmıştır. Araştırmada anket metodu
kullanılmış ve 100 iş yerine anket uygulanmıştır. An
-
ket sorularına verilen yanıtların analizleri yapılmış,
çalışmalar ile ilgili çeşitli konularda grafikler hazır
-
lanarak istatistikî verilerin netleştirilmesi sağlanmış
-
tır. İşyeri isimlerinin hangi şartlarda verildiğine dair
yapılan anket çalışmasında Yozgat ilinde ve bazı ilçe
-
lerinde (Sarıkaya, Boğazlıyan, Kadışehri) işyerlerine
verilen isimlerin eğitim durumlarına göre de farklılık
gösterdiği sonucuna ulaşılmış, birçok iş yeri isminin
verilme sürecinde herhangi bir araştırma yapılmadı
-
ğı belirlenmiştir. İş yeri isimleri kökenleri itibariyle
incelenmiş, isimler arasında Türkiye Türkçesi’nin ya
-
nında, Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, İtalyanca,
Yunanca, Eski Türkçe, Moğolca, Soğdca, Sanskritçe ve
kökeni bilinmeyen iş yeri isimlerinin kullanıldığı or
-
taya çıkmıştır. Bu isimlerin anlamları araştırıldıktan
sonra çalışmaya eklenmiştir. Ve bu isim seçimlerinin
Yozgat’ın sosyo-kültürel yapısını etkileyip etkilemedi
incelenmiştir. Sonuç bölümünde yapılan tüm çalış
-
maların amaçları, sonuçları ve konuyla ilgili neler ya
-
pılabileceğine dair öneriler sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Yozgat, İş Yeri İsimleri, İş Yeri
İsimlerinde Yabancılaşma, Sosyo-Kültürel Yapı, Türki
-
ye Türkçesi
Artificial intelligence (AI) is becoming increasingly widespread and has significant implications in the field of education. However, there has been limited research on gender differences in the use of AI applications among male and... more
Artificial intelligence (AI) is becoming increasingly widespread and has significant implications in the field of education. However, there has been limited research on gender differences in the use of AI applications among male and female students. This study aims to examine the effects of gender on the adoption and usage of AI applications. Specifically, it focuses on the tendencies of Yozgat Bozok University Sociology Department students, both male and female, to use AI applications in activities such as assignment writing, studying, thesis writing, and other academic tasks. It seeks to understand the gender-based attitudes and usage patterns of students towards these technologies. Method: A qualitative research method was employed, utilizing focus groups and in-depth interviews. Participants included an equal number of male and female students with diverse demographic characteristics. During the research process, participants were engaged in in-depth discussions regarding their experiences, attitudes, and perceptions related to AI applications. Participants were selected from among students enrolled in the Sociology Department of Yozgat Bozok University.
After the first Covid 19 case was seen in Turkey in March 2020, the state sent the university students home for three weeks break. Later, when the cases were raised and the pandemic was spread in the country, the state decided to continue... more
After the first Covid 19 case was seen in Turkey in March 2020, the state sent the university students home for three weeks break. Later, when the cases were raised and the pandemic was spread in the country, the state decided to continue with online education for all the universities in Turkey. For one year, universities have been given online education. Although it prevented the extension of the Covid 19 in Turkey, online education has negative effects on students, especially young girls. This study examines the effects of online education for female and male students of the Sociology Department at Yozgat Bozok University. We conducted an online in-depth interview with 20 female and 20 male students. Since Turkey is a patriarchal and conservative society, going back home means doing housework, taking care of the older, sick people, or the siblings for those girls. For many young people in Turkey, studying at university means being free to live their own lives without the pressure of their families because many universities are abroad from their hometowns. When they went back home, they have to deal with the gender division of labor in the house. Thus, education becomes nothing compared to housework for those girls’ parents. Many female students dropped out. Many others froze registrations. Some of them have difficulties balancing housework and school duties. Male students are pushed to work outside or at the family businesses for money. Thus, they cannot continue to follow the lectures. Different from female students, male students can leave the home and go to different regions in Turkey when they feel the pressure. Both female and male students’ school success has got worse.
Hayatını devam ettirmek için diğer canlılar gibi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan insanların bu gereksinimlerini karşılamaları amacıyla üretilen mal ve hizmetleri kullanması yoluyla oluşan tüketimi özellikle maddi ürünlere ve... more
Hayatını devam ettirmek için diğer canlılar gibi ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan insanların bu gereksinimlerini karşılamaları amacıyla üretilen mal ve hizmetleri kullanması yoluyla oluşan tüketimi özellikle maddi ürünlere ve hizmetlere olumlu anlamlar atfedilen hedonist(fanteziler), gösteriş ve bir gruba ya da kültüre ait olma (ülkemizde Batı kültürüne dahil olma) gibi amaçlar için estetikleşmiş ürünler ve hizmetlerin satın alındığı, sahiplenildiği, tüketildiği ve bir bölümünün de peşine düşüldüğü ortamın kültürünü oluşturan tüketim kültürü (Zorlu, 2006:60) şekillendirmektedir. Bu süreci cinsiyet ve toplumsal cinsiyet açısından değerlendirecek olursak; konunun teorik ve toplumsal değişimle oluşan güncel durum açısından değerlendirme gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Teorisyenlerin büyük çoğunluğu modernleşme ile birlikte teknoloji kullanımının erkeklerin kontrolüne geçmesiyle kadının ikincilleştirildiği geleneksel işbölümünün oluştuğunu, hatta bağımlılık kuramı ile de kapitalist sistemin sistematik olarak eşitsizlik, hiyerarşi ve bağımlılık ilişkileri ortaya çıkardığı görüşünü savunmaktadır. Buna göre modernleşme ve kapitalistleşmenin kadınları ikincilleştirme süreci onlara üretimde değil yeniden üretimde yer vermesi ve tüketici konumuna yerleştirmesi ile gerçekleşmektedir. Tüm bu süreçlere ek olarak kitle iletişim araçlarının kuşatması altında kalan genelde tüketicilerin özelde ise kapitalist sistemin " bilinçli olarak tüketici konumuna " yerleştirdiği kadınların tüketim anlayışları dünyada yaşanan gelişmelere bağlı olarak, her geçen gün daha fazla ve daha farklı şeyler istemelerini ve bu isteklerini sürekli olarak değiştirmelerini; firmaların tüketicileri anlama ve taleplerini karşılayarak tatmin etmelerini giderek zorlaştırmakta olduğu görüşü de teorik açıdan değerlendirmenin içerisinde yer almaktadır. Ancak konunun toplumsal değişim ekseninde ele alınması da özellikle üçüncü dalga ve sonrasında tüm dünyada yükselen kadın hareketlerinin çoğulculuk ve çeşitlilik felsefelerinin şekillendiriciliği üzerinde durmayı gerektirmektedir. Bugünün başarılı pazarlama taktiğinin temeli: aktivizm modası. Bu çalışma şu sorunun cevabını aramaktadır: Aktivizm modası dünyada ve Türkiye'de yükselen kadın hareketlerinin bir sonucu mu, yoksa bilinçli kapitalizmin çağında mıyız? Markalar, tüketicilere ulaşmanın yeni yollarını bulmak için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Özellikle de milenyum gençleri alıcı güçlerini artırıyor ve sevdikleri markalarla yeni bir ilişki arayışındalar. Bu nesiller " sadece marka " dan daha fazlasını istiyorlar. Hayatlarına uyan bir hikâye istiyorlar ve bunu yapmak için markaları ona göre seçiyorlar. Örneğin, Red Bull (Felix Baumgartner'ın uzaydan atlaması). İnsanların ihtiyaçlarını medya ve reklamlara göre belirlediği günümüzde bu alanlar ayrıca önem taşımaktadır. Bunun bilincinde olunması firmaları pazarlama ve sunum taktiklerine ek olarak reklam stratejileri belirlemeye yöneltmiştir. Markalar üzerinden örneklendirilecek olursa; uzun bir süre boyunca, Dove'nin " Gerçek Güzellik " kampanyası, genç kız ve kadınlara yönelik reklamlarda çeşitlilik ve özgünlük eksikliği konusundaki farkındalığı artırdı. Dove, son 12 yıldır Gerçek Güzellik için Dove Kampanyası dâhilinde normal kadınları reklamlarında kullanıyor. Dove'un güzellik kampanyası, kampanya başladığında satış 2,5 milyon satmışken, bugun bu miktar 4 milyona kadar çıktı. Fakat en önemlisi, bu kampanya, yaygın algıları değiştirdi ve feminizmin günlük diyalog içine girmeye başlamasına yardım etti. Markanın, erkek deodorantı Axe'ın (diğer adıya Lynx'in) de sahibi olan Unilever'e ait olduğundan pek bahsedilmiyor. Bu deodorant markasının televizyon reklamları, Victoria's Secret seviyesinde erişilemez, kalıplaşmış güzellikte kadınları kullanıyor. Aynı reklam
Research Interests:
Tüketimin, hem sosyal yaşam, hem de kültürel değerler için odak noktası haline gelmesi, tüketim kültürü düşüncesinin temelini oluşturmaktadır. Tüketim sadece ekonomik bir olgu değildir, aynı zamanda kültüreldir; ekonomik açıdan ihtiyaç... more
Tüketimin, hem sosyal yaşam, hem de kültürel değerler için odak noktası haline gelmesi, tüketim kültürü düşüncesinin temelini oluşturmaktadır. Tüketim sadece ekonomik bir olgu değildir, aynı zamanda kültüreldir; ekonomik açıdan ihtiyaç doyuran ürünler, sembolik ve kültürel açıdan da anlamlar taşımaktadır. Tüketim olgusunun postmodern dönemde ön plana çıktığı görülmekle birlikte, aynı derecede başka bir durum da bu edinimin içeriğinin de değişmiş olmasıdır. Tüketim kültürünün yeni özneleri, kendi tüketim tarzlarını bir yaşam projesi haline getirmektedirler. Giysilerini, yaşam pratiklerini, görünüşlerini ve bedenlerini bu yaşam projesi etrafında bir araya getirerek kendi öznelliklerini ve beğenilerini diğerlerine teşhir etmektedirler. Nesnelerin tüketimi, yeni imajların ve markaların tüketimi şeklinde yeniden şekillenmiştir. Nesnelerin içerikleri kullanım değerlerinden ziyade gösterge değerleri ile anlam kazanmaya başlamıştır. Tüketim kültürü içinde yaşayan birey, kişisel tercihlerine göre, ürünleri, giysileri, görünüşleri seçerken bir yaşam tarzı oluşturmaktadır. Bu anlamda, tüketim artık işlevsel amaçlarla değil, gösterge değerlerine göre yapılmaktadır denilebilir. Bu yönden düşünüldüğünde, bireyler tükettikleri ile kültürel semboller yaratarak bir imaj, bir gösterge yaratmaktadırlar.
Medya, sembol ve gösterge üretimi, tüketimi ve yeniden üretimini sağlamaktadır. Tüketim toplumunda öznelerin kendi kimlikleri ile özdeşleşmesi medya aracılığı ile üretilen sosyal pratikler vesilesi ile gerçekleşmektedir. Medya kadınlar ve erkekler için idealler yaratır. İdeal kadın tiplerinin yanında ideal erkek tiplerine de yer verilmeye başlanmıştır.
Bu çalışmada, Men’s Health Türkiye ve GQ Türkiye dergilerinde yer alan yazılar ve fotoğraflar üzerinden önerilen erkek kimliği ve ideal erkek bedeninin sergilenişi araştırılmaktadır. Men’s Health Türkiye ve GQ Türkiye dergilerinin 2016-2017 yılları arasında yayınlanmış sayıları bu amaçla incelenmiş ve erkek bedeni ile ilgili yazılar ve fotoğraflar analize tabi tutulmuştur. Çalışmada erkek dergilerinde yer alan öneriler, yazılar ve fotoğraflar incelenerek önerilen ideal erkek kimliği olarak yeniden üretilen metroseksüel-sportif erkek rol modelinin ve özelliklerinin ortaya konması amaçlanmaktadır. Çalışmada, erkeklere yönelik dergilerde nasıl bir erkek beden imgesinin ortaya konulduğu ve erkekler için nasıl bir erkeklik önerildiği araştırılmaktadır. 
Anahtar Kelimeler: Erkeklik, erkeklik sosyolojisi, medya ve tüketim kültürü.
Bu çalışmada, Türkiye’de orta sınıf kadınların hamilelik süresince uygulanan tanı ve kontrole dayanan testler hakkındaki deneyimlerini ve sezaryene yönelik tercihlerini anlamaya çalıştık.
Kadına biçilen rol belli; “mağdur”, “masum”, “suskun”… Bu durum hayal gücüyle yaratılan dizilerde bile farklılaşmıyor; kendi ayakları üzerinde duran ama “fettan” kadınlar dışında. Oysa toplumsal dönüşümü yaratabilecek bir popüler kültür... more
Kadına biçilen rol belli; “mağdur”, “masum”, “suskun”… Bu durum hayal gücüyle yaratılan dizilerde bile farklılaşmıyor; kendi ayakları üzerinde duran ama “fettan” kadınlar dışında. Oysa toplumsal dönüşümü yaratabilecek bir popüler kültür aracı televizyon. Hükümetin sık sık dizilerdeki evlilik dışı ilişkilere laf etmesi de bundan. Bir de bu gözle izleyin…
Ekranda görünmeye başladıkları andan itibaren gerçek hayatımızı da dolduruyor, neredeyse her gün, bir sohbetimizde yer buluyorlar: “Fatmagül sonunda mutlu oldu, ne güzel!”, “Simay da hak etti başına gelenleri ama”, “Yazık bu Feriha’ya”, “Timur kendi oğlu olmadığı halde Hasan’ı ne çok seviyor”… Onlar artık bizden biri, öyle oldukları için de tehlikeli çünkü çoğunda toplumsal cinsiyet yeniden üretiliyor; tecavüzcüsüne âşık edilenleri mi ararsınız, “namus”u kurtulsun diye sevmediği biriyle evlendirileni mi? Hasbelkader ayakları üzerinde duran, cinsel özgürlüğünü yaşayan bir kadın karakter olsa bu sefer de tıpkı geçen haftalarda Bülent Arınç’ın yaptığı gibi hükümet topa tutuyor: “Dizilerdeki evlilik dışı ilişkiler Türk aile yapısını zedeliyor”. Her gün neredeyse dört kadının öldürüldüğü bu ülkede, geleneksel rol modellerini övücü, böylesi muhafazakâr açıklamaların cinayetlere ortaklık olduğu bilinmezmiş gibi… Öyleyse ne yapmalı? Dizilerdeki rol modelleri toplumu nasıl etkiliyor? Sosyolog Esra Gedik, Behzat Ç.’nin senaristi Ercan Mehmet Erdem ve oyuncu Tülin Özen’le konuştuk… Söz önce Gedik’de…