Ekonomik Coğrafya

Türkiye’de tarım hayatında zaman zaman idari gelişmelerle çok ciddi dönüşümler yaşanmıştır. Haşhaş, şekerpancarı, tütün gibi ürünler siyasi gelişmelerle kamuoyunu zaman zaman çok ciddi ölçüde meşgul etmiş ürünlere birkaç örnektir. Çalışma konumuz olan kenevir ise sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada sık sık gündeme gelen ve genel asayişle yakından alakalı olan bir tarım ürünüdür. Halk arasında Hint keneviri, kendir gibi isimlerle de bilinen kenevir (Cannabis sativa L.) ise esasında geçmişte yaygın olarak dokumacılıkta kullanılan başlıca lif bitkilerinden birisiydi. Hatta en eski dokumacılık örneklerinin de kenevir liflerinden elde edildiğine yönelik arkeolojik bulgular ele geçirilmiştir. Buna karşılık kötü amaçlı kullanımlarıyla da insan hayatını ve ilerleyen süreçte de kamu düzenini tahrip edici etkileri bulunan uyuşturucu maddelerin elde edilmesinde de kullanılan bir bitkidir. Kenevirin, Türkiye’de de çok köklü bir zirai geçmişi bulunmakla beraber 1949’da uluslararası ilişkiler çerçevesinde ekimi sınırlandırılmıştır. Alınan bu yasağın zirai hayatta olduğu kadar sınai açıdan da dikkat çekici sonuçları olmuştur. İlerleyen süreçte kenevirin iktisadi hayatta iyi niyetli kullanımla ortaya çıkan olumlu yönleri daha da anlaşılmış bununla birlikte ancak 2016’ya gelindiğinde kenevir ekimine kontrollü olarak ve belli illerde izin verilmiştir. Bu çalışmada da kenevirin geçmişten günümüze Türk zirai
hayatındaki gelişimi ve günümüzde gelinen nokta Ziraat Coğrafyası odağında ele alınmıştır. Bu kapsamda da kenevir ekimine izin verilen 19 ilden Amasya ve Sinop’ta ilk uygulamalar yerinde incelenmiş ve alınan karara yönelik ortaya çıkabilecek gelişmeler hakkında üreticilerle görüşmeler yapılmıştır.

Within the past few decades, Ghana's mining sector specifically the small scale mining subsector has been marred by controversies mainly due to its threat to sustainable development. This paper provides some insights into the inextricable linkage between sustainable development and illegal gold mining popularly referred to as " galamsey " and examines the effectiveness of political response and processes at the local and national level. While acknowledging the incommensurable role of the mining sector in poverty reduction through employment generation, the adverse impact on the environmental, economic and social fabric of society cannot be ignored. Notwithstanding this hard evidence at hand, successive governments are handicapped to reverse the devastating effects partly due to the complicated and multifaceted nature of the small scale mining sub-sector. Semi-structured interviews were conducted in three illegal mining communities comprised 12 illegal miners and officials task to monitor mining activities. We also extensively utilized official government reports and relevant academic literature to draw attention to the multiplicity and diversity of illegal mining. By examining livelihood strategies and reviewing successive government policies on mining and sustainability, we discovered gaps in the area of policy implementation and systemic marginalization of majority of communities where illegal mining occurs. In this paper, we advocate for a broader multidimensional and sectoral collaboration as a fundamental approach to confront illegal small scale mining activities.

Öz Dünya genelinde özel sektör yatırımlarının kamuya oranla daha fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Özel sektör yatırımlarının istihdam yaratmadaki rolü kuşkusuz çok büyüktür. Türkiye'de de özel sektör yatırımları son yıllarda artış göstermekte ve devlet tarafından da teşvik edilmektedir. Bu durum Çankırı için de söz konusudur. Türkiye'de bölgelere göre ekonomik dengesizlikler önemli bir sorundur. Bunun temel nedenlerinden en önemlisi yatırım eksiklikleridir. TÜİK 2016 verilerine göre Türkiye genelinde en yüksek istihdam oranı %54 ile TR 82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) bölgesinde gerçekleşmiştir. Bir şehre yatırım yapılması o bölgede istihdamın artacağı anlamına gelmektedir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, 2007 – 2016 yılları arasında Çankırı'da istihdamın seyrini ortaya koymak ve 2015 yılında Türk-Japon ortaklığıyla kurulan Türkiye'nin en büyük üretim kapasiteli Lastik Fabrikası'nın Çankırı istihdamına olası etkisini belirlemeye çalışmaktır. Çalışmada İŞKUR'un meslek dağılımlarına ve yaş gruplarına göre oluşturduğu verilerden yararlanılmıştır. Yöntem olarak nicel veri analiz yöntemi kullanılmış olup istatistiksel veriler üzerinden değerlendirme yapılmıştır. Çankırı ilinde 2007-2016 yılları arasında istihdamın seyrine bakıldığında; 2010 yılından 2012 yılına kadar istihdamda hızlı bir yükselme olduğu, 2014 yılında ise artış yönünde bir sıçrama yaşandığı tespit edilmiştir. 2014 yılından 2016 yılı sonuna kadarki dönemde istihdam ettirilen kişi sayısında 2402 kişilik bir artış görülmüştür. Bunun yanında istihdamın meslek gruplarına göre dağılımında yine bu yıllar arasında nitelik gerektirmeyen mesleklerde çalışanların oranının tüm yıllarda yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca yaş gruplarına göre istihdamın seyrinde özellikle 20-40 yaş grubunda 2016 yılında hızlı bir artış yaşandığı tespit edilmiştir. Ulaşılan bulgular değerlendirildiğinde, Çankırı'da istihdam artışında temel faktörün, bölgede 2015 yılında faaliyete geçen Lastik Fabrikası'nın olduğu görülmüştür. Zira il genelinde faaliyet gösteren sanayi tesisi sayısında belirtilen tarihler arasında ciddi bir değişim bulunmamaktadır. Benzer yatırımların farklı bölgelerde oluşturulması ile birlikte bölgesel ve ulusal ölçekte istihdamı arttıracağı gerçeği ortaya çıkmıştır. Abstract It is a fact that worldwide private sector investments are more common than the public sector. The role of private sector investments in creating employment is undoubtedly huge. Private sector investments in Turkey have also increased in recent years and are encouraged by the state. This is also the case for Çankırı. According to the regions in Turkey, economic imbalances are an important question. Investment deficiencies are the most important reasons for this. Turkey Statistical Institute (TSI) According to 2016 data, the highest employment rate in Turkey was realized in TR 82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) region with 54%. Investing in a city means that employment in that region will increase. The aim of this study in this context is to demonstrate the course of employment in Çankırı between 2007 and 2016 and try to determine the possible impact of Turkey's largest production capacity tire factory in Çankırı employment, which was established with Turkish-Japanese partnership in 2015. In the study, İŞKUR was injured from the data that it created according to occupational distributions and age groups. As a method, quantitative data analysis method was used and evaluated with statistical data. In the Çankırı province, when the employment of the employment is examined between 2007-2016; It is determined that there is a rapid increase in employment from 2010 to 2012 and a jump in the direction of increase in 2014. An increase of 2402 persons was observed in the number of persons employed in the period from 2014 until the end of 2016. In addition, the distribution of employment by occupational groups has been found to be high in all years, even among those who do not require qualifications in these years. Beside, according to age groups, there is a rapid increase in employment in 2016, especially in the 20-40 age group. The findings are evaluated, it is seen that the main factor in the increase in employment in Çankırı is the Tire Factory which was in operation in 2015 in the region. This is because no significant change has been observed between the dates indicated in the number of industrial facilities operating in the province. The fact that similar investments will be made in different regions will increase employment at regional and national scale.

ÖZET Küreselleşen dünyada kitle iletişim araçlarının kullanım alanları ve kullanıcı sayısı sürekli artmaktadır. Medya günümüzün en önemli kitle iletişim araçlarından birini oluşturur ve medyanın insanlar üzerindeki etkisi her geçen gün artmaktadır. Medya, insanların bilgiye daha hızlı ulaşmasına imkân sağladığı gibi, insanların yer seçimindeki tercihlerinde de etkili olmaya başlamıştır. Turizm, insanların eğlenmek, dinlenmek, yeni yerler keşfetmek, farklı kültürleri tanımak veya farklı sebeplerle yaptıkları seyahatlerdir. Bu açıdan turizm ve medya arasında çok önemli ilişki vardır. İnsanların seyahate katılmadan önce, ziyaret edecekleri ve konaklayacakları yerlerin seçiminde medya aktif rol oynamaktadır ve birçok insanın bu tip tercihlerini yönlendirmektedir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de ulusal yazılı medyada turizm ile ilgili haberlerin işlenişini değerlendirmektir. Bunun için, 2013-2014 yıllarına ait beş farklı gazete incelenmiştir. Tespit edilen haberlerin analizi için " Haber Sınıflama Formu " kullanılmıştır. Gazetelerde turizm ile ilgili haberlerin; boyutu, başlığı, türü, hangi sayfada yayınlandığı, turizmin hangi konusu ile ilgili olduğu gibi veriler forma işlenmiş ve haberler içerik analizi ile değerlendirilmiştir. Yapılan araştırmaların bulgularına göre, Türkiye'de yazılı medyada turizm konulu haberlerin yeteri kadar ele alınmadığı sonucuna varılmıştır. ABSTRACT THE APPROACH OF PRINTED MEDIA TO TOURISM IN TURKEY: TOO MANY PROBLEMS, NO INTEREST In globalizing world, the usage of mass comminucational devices and the number of users are increasing continuously. Media is one of the most significant communicational goods in todays world and its influence over people is inclining day by day. Media gives opportunity for people to achieve information rapidly and also effective in spatial preferences. Tourism includes travels of people for entertainment, resting, exploring new places, getting to know different cultures and for some other reasons. In this point of view there is a strong relation between tourism and media. Media is influential in spatial preferences of people for visiting and relaxing before their tourism choices and guiding many people in their touristic activities. The purpose of this research is to evaluate the approach of the pieces of news about tourism in media. For this aim, five different newspaper in 2013-2014 period were examined. For the analysis of selected pieces of news " News Classification Form " was used. The data of the pieces of news related to tourism as the title, dimension, type, publication page were put in the form and content analysis of this data were carried out. According to the findings of the research, it concluded that Turkey has insufficiently addressed the news media on tourism.

Son yılların en fazla gündeme taşınan konularından biri olan “Coğrafi İşaret” uygulaması zanaat ürünlerinden yemeklere, tarım ürünlerinden jeolojik değerlere değin pek çok ürün grubunu kapsamaktadır. Söz konusu uygulama esasında belli ve de temel özelliğini sınırlı bir coğrafi sahadan alan ürünlerin kalitesini koruyarak ilerleyen yıllarda da aynı kalitede varlığını korumasını sağlamak amacıyla geliştirilmiş, Fransa çıkışlı bir uygulamadır. Söz konusu uygulamayla ülkelerin birer alamet-i farikası olan ürünler için hem sürdürebilirlik temelli bir üretim politikası benimsenmekte hem de ürünlerde zamanla meydana gelebilecek dejenerasyonun önüne geçilmek hedeflenmektedir. Bir kısım jeolojik değerler de bu kapsamda koruma altına alınarak ilerleyen süreçte taklit ürünlerle ulusal ve uluslararası pazarlarda yaşanabilecek haksız rekabetin önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Burada jeolojik değerlerle dikkat çeken husus coğrafi işaret kapsamında orta ve uzun vadede sürdürülebilirliği mümkün olamayacak tek ürün grubu olmasıdır. Nitekim bahis konusu bu doğal kaynaklar, aynı zamanda tükenebilir kaynaklardır. Türkiye’de de coğrafi işaret konusuna yoğun bir şekilde eğilinmesiyle jeolojik değerler de hızla bu kapsamda koruma altına alınmaya başlamıştır. 2019 itibariyle Türkiye’nin toplam 9 jeolojik değeri coğrafi işaret kapsamına alınmıştır. Öte yandan Türkiye’nin bu anlamda potansiyelinin çok yüksek bir ülke olduğunun da belirtilmesi gerekmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de coğrafi işaret kapsamına alınabilecek doğal taşlar, mineraller ve taş işlemeciliği ürünlerinden toplam 23 değer ele alınmıştır.

The plants in the Fabaceae family have taken a special place in human and animal nutrition as an important source of protein from past to present. Within the scope of the cultivation of leguminous plants, forage legumes have taken place in the agricultural life with their various functions. It is a group of forage plants that have direct effects on animal nutrition and indirect effects on human nutrition, and have yield and quality enhancing properties in the supply of animal products. 22 % of the vegetable protein in human nutrition and 38 % of the protein requirement of farm animals are provided from pulses worldwide. Leguminous plants have a very high capability of soil rehabilitation and can positively affect agricultural productivity in economic terms. However, in spite of their such important and positive effects, considering their small share in the total field crops, it is a necessity to examine leguminous plants by different disciplines sensitively.
All of the forage legumes examined within the scope of the study are easily grown in Turkey either naturally or by cultivation. The culture of the Turkish forage legumes was evaluated as a whole in this study within the scope of drawing attention to leguminous plants, all kinds of which are cultured all over the world, in the context of the 2016 International Year of Pulses. Following this evaluation, in the light of the findings obtained, the issue was analyzed from the geographical perspective and alternatives on the spatial scale were tried to be brought to the agricultural activity in question.

Türkiye’de gerek AB’ye üyelik sürecinde Birliğin mekânsal politika geliştirme süreçlerine uyum sağlama ihtiyacı, gerekse kamu politikalarının üretim sürecinde ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerine mekân perspektifini entegre etmeye çalışan bütüncül bir bakış açısı arayışı ekonomik coğrafyayı popüler bir alan haline getirmektedir. Dolayısıyla, Türkiye’de son dönemde bölgesel kalkınma politika ve uygulamalarının sayısındaki ciddi artış ekonomik coğrafyaya ilişkin uluslararası çalışmaları incelemeye değer kılmaktadır.
2009 Dünya Kalkınma Raporu bölgesel kalkınma politikaları alanında küresel gelişmelerin ve genel trendin takip edilebilmesi ve diğer ülke tecrübelerinden yararlanılabilmesi açısından önemli dersler içermektedir. Raporun ana teması ekonomik coğrafyadır. Raporda ekonomik kalkınmanın mekâna yansımasının yoğunluk, mesafe ve ayrışma olmak üzere üç boyutlu olarak değerlendirilmesine yönelik ampirik bulgulara yer verilmektedir. Ampirik bulgular dünyanın birçok farklı bölgesi incelenerek üretilmiş olup, bu yönüyle çok farklı özelliklere sahip ülkeler için dahi raporda çıkarımlarda bulunulabilmektedir.
Raporun kapsamlılığından daha önemli özelliği ise ekonomik kalkınma ve mekân ilişkisine dair kimi yerleşik varsayımların aksi yönündeki bulgularıdır. Özellikle ekonomik kalkınmanın mekâna yayılma süreci ve bunun hızlandırılmasına dair mekanizmalara ilişkin çıkarımlar birçok ülkede uygulanan yerel ve bölgesel kalkınma politikalarının başarı ya da başarısızlık nedenlerine ışık tutabilecek özelliktedir.
Bu çalışmada, raporda sıklıkta atıfta bulunulan şehirleşme ile ekonomik büyüme, yakınsama ve göç arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Çalışmanın amacı, raporun şehirleşmeye ilişkin yerleşik genel yaklaşımının incelenmesi ve raporun çıkarımlarının Türkiye için geçerliliğinin araştırılmasıdır.
Çalışmanın bulguları bize küresel ölçekte analizler içeren Dünya Kalkınma Raporunun genelleştirilebilir yargılara sahip olduğunu göstermektedir. Ancak ülkelerin tarihsel, kurumsal ve coğrafi farklılıkları; öne sürülen yargıların her ülke için aynı ölçüde geçerli olmasını engellemektedir. Rapordaki ampirik bulguların genelleştirilmesiyle ortaya konulan yargıların bir kısmının Türkiye için de kısmen ya da tamamen geçerliyken, bir kısmının Türkiye’nin durumunu yansıtmadığı görülmüştür. Bazı yargılar ise gerçekleşmeleri ilgili değişkene ilişkin belli eşik değerlerin aşılması ön koşuluna bağlandığından Türkiye için henüz test edilememektedir.