Skip to main content
Doğal afetlere yönelik alınacak önleyici koruma tedbirleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda yer alan Ek Madde 6 – (Ek: 20/8/2016-6745/28 md.) haricinde başka bir madde ile tanımlanmamış ve konu ile ilgili... more
Doğal afetlere yönelik alınacak önleyici koruma tedbirleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda yer alan Ek Madde 6 – (Ek: 20/8/2016-6745/28 md.) haricinde başka bir madde ile tanımlanmamış ve konu ile ilgili yönetmelik ve yönerge de hazırlanmamıştır. Söz konusu Ek Madde 6’da ise sadece “doğal afet yaşanan yerlerde özel mülkiyette bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının restorasyonuna yönelik proje ve uygulama işleri Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilebilir” hükmü düzenlenmiştir. Görülmektedir ki, bu madde ile de doğal afet yaşanmadan önce alınması gereken önleyici tedbirlerden ziyade afet gerçekleştikten sonra uygulanması planlanan esaslar belirtilmiştir. Doğal afetlerin ne zaman ve nerede olacağı önceden kesin olarak belli olmayan ülkemizde, risk analizlerinin doğru yapılması ve doğal afetlere hazırlanılması önemlidir. Üzücü olaylar yaşanmadan önce alınması gereken önleyici koruma tedbirleri ile yapılan risk analizleri neticesinde ekonomik olarak da tasarrufa gidilmiş olacaktır. Doğal afet yaşandıktan sonra yapılacak uygulamalar ülke ekonomisinde de çok fazla harcamaya sebebiyet verecektir. Konuyla ilgili yapılan araştırmalarda bu konuda hazırlanmış herhangi bir yönetmelik ve yönergeye rastlanmamıştır.Yukarıda bahsettiğimiz eksiklikten ötürü hem kanuna hem de kanun maddesine dayanak hazırlanmış yönetmelik ve yönergelere doğal afetlere karşı alınması gereken tedbirlerin eklenmesi önemli ve gereklidir. Kanun içine eklenecek bir madde ve bu maddeye istinaden hazırlanacak yönetmelik ve uygulama yönergesi ile kültür varlıklarımızı doğal afetlere karşı dirençli hale getirebilir, uygulamaları ülke çapında standartlaştırabiliriz. Şüphesiz ki ülkemiz gibi Japonya da doğal afetlerin çok fazla görüldüğü ülkelerin başında yer almaktadır. Bu çalışma ile Japonya’daki müze ve ören yerlerinde doğal afetlere yönelik yapılmış uygulamalar ve hazırlıklar araştırılarak ülkemizin uygulama pratiklerine uygun hale getirilerek bir standartlaşma tasarısı yapılması hedeflenmektedir. Bu çalışmada, Japonya’daki kültür varlıklarını koruma yasa ve uygulamaları ele alınacak ve sonuç olarak ülkemizdeki devlet müzeleri ve özel müzeler ile ören yerlerine yönelik bir yönetmelik önerisinde bulunulacaktır.
By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southeastern Europe and West Asia) over 10,000 years, we contextualize its Chalcolithic period and Bronze Age (about 5000 to 1000 BCE), when... more
By sequencing 727 ancient individuals from the Southern Arc (Anatolia and its neighbors in Southeastern
Europe and West Asia) over 10,000 years, we contextualize its Chalcolithic period and Bronze Age (about
5000 to 1000 BCE), when extensive gene flow entangled it with the Eurasian steppe. Two streams
of migration transmitted Caucasus and Anatolian/Levantine ancestry northward, and the Yamnaya
pastoralists, formed on the steppe, then spread southward into the Balkans and across the Caucasus
into Armenia, where they left numerous patrilineal descendants. Anatolia was transformed by intra–West
Asian gene flow, with negligible impact of the later Yamnaya migrations. This contrasts with all other
regions where Indo-European languages were spoken, suggesting that the homeland of the Indo-
Anatolian language family was in West Asia, with only secondary dispersals of non-Anatolian Indo-
Europeans from the steppe.
We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern Turkey and Northern Iraq), Cyprus, and the Northwestern Zagros, along with the first data from Neolithic Armenia. We show that these and... more
We present the first ancient DNA data from the Pre-Pottery Neolithic of Mesopotamia (Southeastern Turkey and Northern Iraq), Cyprus, and the Northwestern Zagros, along with the first data from Neolithic Armenia. We show that these and neighboring populations were formed through admixture of pre-Neolithic sources related to Anatolian, Caucasus, and Levantine hunter-gatherers, forming a Neolithic continuum of ancestry mirroring the geography of West Asia. By analyzing Pre-Pottery and Pottery Neolithic populations of Anatolia, we show that the former were derived from admixture between Mesopotamian-related and local Epipaleolithic-related sources, but the latter experienced additional Levantine-related gene flow, thus documenting at least two pulses of migration from the Fertile Crescent heartland to the early farmers of Anatolia.
Stories about the peopling—and people—of Southern Europe and West Asia have been passed down for thousands of years, and these stories have contributed to our historical understanding of populations. Genomic data provide the opportunity... more
Stories about the peopling—and people—of Southern Europe and West Asia have been passed down for thousands
of years, and these stories have contributed to our historical understanding of populations. Genomic data provide the
opportunity to truly understand these patterns independently from written history. In a trio of papers, Lazaridis et al.
examined more than 700 ancient genomes from across this region, the Southern Arc, spanning 11,000 years, from
the earliest farming cultures to post-Medieval times (see the Perspective by Arbuckle and Schwandt). On the basis
of these results, the authors suggest that earlier reliance on modern phenotypes and ancient writings and artistic
depictions provided an inaccurate picture of early Indo-Europeans, and they provide a revised history of the complex
migrations and population integrations that shaped these cultures. —SNV
Türkiye’de sualtı arkeoloji kazılarının başlamasıyla, müzelerimize gelmiş ve konservasyonları yapılmış sualtı buluntularının sayısı bir hayli fazladır. Bununla birlikte balıkçı ağlarına takılıp, konteksinden koparılıp gelen ve herhangi... more
Türkiye’de sualtı arkeoloji kazılarının başlamasıyla, müzelerimize gelmiş ve konservasyonları yapılmış sualtı buluntularının sayısı bir hayli fazladır. Bununla birlikte balıkçı ağlarına takılıp, konteksinden koparılıp gelen ve herhangi bir konservasyon çalışması yapılmadan depolara kaldırılan sualtı kalıntılarının sayıları da yadsınamayacak kadar çoktur. Özellikle denize kıyısı olan müzelerimizin depoları ve teşhirleri yüzlerce sualtı arkeolojikbuluntuyu barındırır. Çeşitli nedenlerle sualtından ele geçen pişmiş toprak kültür varlıkları,
müze depolarına kaldırılmadan önce, gerekli tuzdan arındırma prosedürleri uygulanmazsa
geri dönüşümü olmayan kayıplara uğrayacaklardır. Aynı zamanda sualtındaki canlıların,
amfora vb. pişmiş toprak kültür varlığı yüzeyine yapışması ve yeni konaklama alanları
oluşturmasıyla da sözü edilen bu kalıntılar ciddi zarar görmekte ve bilgi kayıpları olmaktadır.
Bu deniz oluşumları kalıntı yüzeylerinden temizlenmeli ve var olan bilgi, kabukların altında
saklı kalmamalıdır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
*Japonya'da Müzeler ve Toplum Gelişimi Sunumu (Erimtan Müzesi) *Türkiye-Japonya Kültürel İşbirliği Kapsamında Müzecilikte İyi Deneyimlerin Paylaşımı Seminerleri (Erzurum, Gaziantep, Antalya, İzmir) * Eylem Planı Yarışması 2'cilik Ödülü... more
*Japonya'da Müzeler ve Toplum Gelişimi Sunumu (Erimtan Müzesi)
*Türkiye-Japonya Kültürel İşbirliği Kapsamında Müzecilikte İyi Deneyimlerin Paylaşımı Seminerleri (Erzurum, Gaziantep, Antalya, İzmir)
* Eylem Planı Yarışması 2'cilik Ödülü (Müze Depolarının Böceklerden Arındırılması)
*JICA Kursiyerlerinden Mesajlar (Japonya İzlenimleri)
Research Interests:
Museums and Community Development 2017 course. The course was held from September 28 to December 15, mainly at the National Museum of Ethnology and Lake Biwa Museum. This program started in 1994 as the Museum Technology Course organized... more
Museums and Community Development 2017 course.
The course was held from September 28 to December 15, mainly at the
National Museum of Ethnology and Lake Biwa Museum. This program started in 1994 as the Museum Technology Course organized
by the Japan International Cooperation Agency (JICA).
Afetlerin bu yapısal ve toplumsal yıkıcı etkilerinden tarihi ve kültürel varlıkların da zarar görmesi kaçınılmaz bir diğer sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle tarihin ilk dönemlerinden beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış... more
Afetlerin bu yapısal ve toplumsal yıkıcı etkilerinden tarihi ve kültürel varlıkların da zarar görmesi kaçınılmaz bir diğer sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle tarihin ilk dönemlerinden beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve her bölgesinde farklı bir medeniyetten izler taşıyan, doğu ile batı arasında bir kültür köprüsü görevi gören Türkiye’de afetlere yönelik gerçekleştirilecek hazırlık çalışmalarına tarihi ve kültürel değerlerin de korunmasına yönelik uygulamaları dâhil etme zorunluluğu açığa çıkmaktadır.