Skip to main content
6360 sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırı olarak belirlenmiş ve bu sınırlar içinde yer alan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştür. Kırsal alanları yakından... more
6360 sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırı olarak belirlenmiş ve bu sınırlar içinde yer alan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştür. Kırsal alanları yakından ilgilendiren bu düzenleme neticesinde yerel düzeyde merkeziyetçilik artmış ve köy halkının demokratik temsil gücü azalmış, belediyelerin sorumluluk alanları genişlemiş ve hizmet maliyetleri artmış, kentte yaşamanın gerektirdiği mali yükümlülükler köyler için de geçerli olmuş ve tarımsal üretim olumsuz yönde etkilenmiştir. 6360 sayılı Kanun’un kırsal alanlarda meydana getirdiği sorunlar, büyükşehirlerde mahallelerin kırsal ve kentsel olarak yapılandırılmasını zorunlu kılmıştır. Bu noktada 7254 sayılı Kanun ile birlikte büyükşehir sınırları içinde mahalleye dönüştürülen köylere kırsal mahalle veya kırsal yerleşik alan statüsü verilmesinin önü açılmıştır. Böylece kırsal niteliğini devam ettiren yerlere mali açıdan bazı ayrıcalıkların tanınması ve mevcut sorunların çözüme kavuşturulması hedeflenmiştir. Ancak kırsal mahalle düzenlemesinin de çeşitli aksak yönleri bulunmakta ve 6360 sayılı Kanun’un yol açmış olduğu pek çok soruna çözüm getirmemektedir.
Özet Vergi adaleti, üzerinde en çok tartışılan kavramlardan biridir. Vergi adaletinin temel amacı, vergi yükünün bireyler arasında eşit bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktır. Bu bağlamda mali güç yaklaşımından yararlanılmaktadır. Vergi... more
Özet Vergi adaleti, üzerinde en çok tartışılan kavramlardan biridir. Vergi adaletinin temel amacı, vergi yükünün bireyler arasında eşit bir şekilde dağıtılmasını sağlamaktır. Bu bağlamda mali güç yaklaşımından yararlanılmaktadır. Vergi adaletinin bir takım araçları da bulunmaktadır. Bunlar; en az geçim indirimi, artan oranlı tarifeler, ayırma ilkesi, muafiyetler ve istisnalardır. Türkiye'de mali güç yaklaşımı vergilemede adaletin ve eşitliğin en temel göstergesidir. Nitekim Anayasanın 73. maddesi de mali güç yaklaşımını benimsemiştir. Bu çalışmanın temel amacı, Türkiye'de mali güç anlayışı doğrultusunda vergilemede adaletin ne derece sağlandığını tespit etmektir. Bu bağlamda vergi gelirlerine ilişkin veriler göz önünde bulundurularak Türkiye'nin dolaylı-dolaysız vergileme tercihine, gelir, servet ve tüketim vergilerinin gelişimine, çıkartılan vergi aflarına, uzlaşma sonuçlarına ve kayıt dışı ekonominin boyutuna değinilmiştir. Türkiye'de her ne kadar Anayasanın adalet ölçüsü mali güç olsa da, 2006-2016 yılları arasında vergi yapısı incelendiğinde vergilemede adaleti sağlamada mali güç yaklaşımının dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu bağlamda Türk vergi yapısının vergi adaletini sağlayamadığı söylenebilmektedir.
Abstract Justice of taxation is one of the term that has always been discussed. The main aim of the tax justice is distributing the tax onto individuals in the fairest way. To achieve this, the term of financial strength approach is being used. There also exists several tools that ensures justice of taxation such as minimum living allowance, progressive taxes, the principle of differentiation, exemptions and exceptions. The financial strength approach in Turkey is a major indicator of justice and equity in Turkish taxation system. Also the 73 rd article of Turkish constitution states the financial strength is a tool for ensuring equality and tax justice, too. The main purpose of this research is to determine to what extent providing the justice of taxation in accordance with the concept of financial strength in Turkey. In this context, Turkey's preference between direct and indirect taxation, the development of income, wealth and consumption taxes, the frequency of tax amnesties, the results of reconciliation and the dimensions of shadow economy has been mentioned by taking into consideration of the data of the tax income. Although the financial strength is defined as the justice measurement of Turkish Constitution, financial strength do not seem to be taken into account as a tool for ensuring justice of taxation when tax structure is investigated between 2006-2016. In this context, it could be said that Turkish tax structure could not ensure justice of taxation.
Özet Bu çalışmanın temel amacı, Edirne Belediyesi tarafından hazırlanan 2015-2019 Stratejik Planını incelemek ve planlama deneyimini değerlendirmektir. Bu amaçla, Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki... more
Özet Bu çalışmanın temel amacı, Edirne Belediyesi tarafından hazırlanan 2015-2019 Stratejik Planını incelemek ve planlama deneyimini değerlendirmektir. Bu amaçla, Kamu İdarelerinde Stratejik Planlamaya İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik ve Kamu İdareleri İçin Stratejik Planlama Kılavuzu esas alınmış ve burada yer alan kriterler göz önünde bulundurularak karşılaştırmalar yapılmıştır. Karşılaştırmalar; hazırlık, durum analizi, geleceğe bakış, maliyetlendirme, izleme/değerlendirme ve diğer değerlendirmeler gibi aşamalarda yapılmıştır. Elde edilen bulgular, Edirne Belediyesi'nin stratejik planlama konusunda tüm kriterleri başarıyla yerine getiremediğini göstermektedir.
Küreselleşme sürecinde yaşanan sosyo-ekonomik değişimlerin etkisiyle birlikte sermayeye dayalı merkeziyetçi kalkınma anlayışı yerini insan odaklı yerel kalkınma anlayışına bırakmıştır. Yerel kalkınma anlayışı, bölgede mevcut olan... more
Küreselleşme sürecinde yaşanan sosyo-ekonomik değişimlerin etkisiyle birlikte sermayeye dayalı merkeziyetçi kalkınma anlayışı yerini insan odaklı yerel kalkınma anlayışına bırakmıştır. Yerel kalkınma anlayışı, bölgede mevcut olan ekonomik, fiziki, kültürel ve beşeri kaynakların kullanılması suretiyle yerel düzeyde sunulan fırsatların, yerel aktörlerin de katkısıyla azami düzeye çıkartılması olarak tanımlanmaktadır. Yerel kalkınma anlayışının önem kazanmasıyla birlikte sivil toplum kuruluşları, küreselleşen dünyada hem yerel düzeyde hem de uluslararası alanda politika oluşturan ve toplumu yönlendiren aktörler olarak ön plana çıkmıştır. Sivil toplum kuruluşları, özellikle son yıllarda toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında kamusal otoritenin yetersiz kaldığı eğitim, kültür, sağlık, çevre, turizm, istihdam, sosyal hizmetler ve hatta kentsel dönüşüm gibi yerel kalkınma açısından öneme sahip pek çok alanda oldukça önemli görevler üstlenmektedirler. Bu kuruluşlar yerel paydaşların da katılımıyla birlikte yerel kalkınma politikaları oluşturabilir, etkili ve verimli faaliyetler neticesinde eğitim seviyesini yükseltebilir, kentsel yoksullukla kalıcı bir şekilde mücadele edebilir, çeşitli kuruluşlarla gerçekleştirilen işbirliği çerçevesinde yeni istihdam olanakları yaratabilir ve turizm, sanayi ve ticaret gibi temel sektörlerin gelişmesine katkı sağlayabilirler. Çalışmanın temel amacı, yerel kalkınma sürecinin temel aktörlerinden biri olarak nitelendirilen sivil toplum kuruluşlarının bu sürece yapmış oldukları doğrudan veya dolaylı katkıları teorik çerçevede ortaya koymaktır.
Kentsel alanların yönetimi hususunda yerel düzeydeki en yaygın örgütlenme biçimi belediyelerdir. Belediyeler, günlük yaşamın işleyişini doğrudan etkileyen pek çok görev ve sorumluluğu üstlenmiş olan idari ve mali özerk birimlerdir.... more
Kentsel alanların yönetimi hususunda yerel düzeydeki en yaygın örgütlenme biçimi belediyelerdir. Belediyeler, günlük yaşamın işleyişini doğrudan etkileyen pek çok görev ve sorumluluğu üstlenmiş olan idari ve mali özerk birimlerdir. Ülkemizde, nüfusun yaklaşık olarak % 94’ü belediye sınırları içerisinde ikamet etmektedir. Belediyelerin üstlenmiş oldukları görev ve sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirebilmeleri için yeterli mali kaynaklara sahip olmaları şarttır. Bu açıdan belediyelerin etkin ve kaliteli hizmet üretebilmesi, bu idarelerin mali özerkliğe sahip olması ile yakından ilgilidir. Mali özerklik, belediyelerin kendi öz gelir kaynaklarına sahip olmasını ve bu kaynakları başka bir yönetim biriminin müdahalesi olmaksızın kurumun amaçları doğrultusunda kullanabilmesini ifade etmektedir. Belediyelerde mali özerklik düzeyinin tespitine yönelik pek çok yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler içerisinde en yaygın olanı, yerel öz gelir oranının tespit edilmesidir. Bu çalışmanın temel amacı, 2014-2017 yıllarını kapsayan dönemde Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin mali özerklik düzeyini tespit etmektir. Yapılan değerlendirmelerde yerel öz gelir oranının ortalama olarak % 16,35 olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu oran Türkiye ortalamasının da oldukça altındadır. Bu çerçevede Tekirdağ Büyükşehir Belediyesinin mali açıdan özerk olmadığı ve büyük ölçüde merkezi yönetimden gelen yardımlara bağımlı olduğu söylenebilmektedir.
Toplumun sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, bireylerin gelir, servet ve harcamalarını şekillendiren en önemli unsurlardan birisidir. Türkiye’de iller bazında ciddi bir sosyo- ekonomik gelişmişlik farkının olduğu bilinmektedir. İllerin... more
Toplumun sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, bireylerin gelir, servet ve harcamalarını şekillendiren en önemli unsurlardan birisidir. Türkiye’de iller bazında ciddi bir sosyo- ekonomik gelişmişlik farkının olduğu bilinmektedir. İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik farklarına bağlı olarak vergi ile ilgili verilerde de farklılıklar meydana gelmektedir. Çeşitli göstergelerden hareketle Çanakkale ilinin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi ile vergi gelirlerine ilişkin istatistikleri incelendiğinde, elde edilen bulgular, Çanakkale’de vergi gelirlerinin ilin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyine paralel bir gelişim gösterdiğini ortaya koymaktadır.