Books
İletişim, 2020
Latin Amerika hakkında rehber niteliği taşıyan bu derleme, yarı kıtanın “büyülü” ve gayet de “ger... more Latin Amerika hakkında rehber niteliği taşıyan bu derleme, yarı kıtanın “büyülü” ve gayet de “gerçek” halini birçok cephesiyle ele alıyor: Sömürgecilik mirasının ardından sürekli ABD “müdahalesi” altında verilen bağımsızlık ve kalkınma uğraşı… Otoriter-askerî yönetim tecrübelerinden, uzun dönem bir “Latin Amerika olayı” gibi görülen popülizm ile anayasa ve rejim mücadeleleri… Sosyalizm deneyimleri… Yoksullar, kadınlar, toplumsal hareketler, dinsel akımlar… Ve bütün dünyayı etkileyen zenginliğiyle müzik, edebiyat, sinema, futbol… Kıtasal olguları incelerken, tek tek ülkelerin gerçeklikleri de ihmal edilmiyor kitapta. Birçok genel konu, ülke deneyimlerinin canlı hikâyeleriyle büyüteç altına alınıyor.
Esra Akgemci ve Kâzım Ateş’in hazırladığı derlemede, Karabekir Akkoyunlu, Kavel Alpaslan, Mert Arslanalp, Serdal Bahçe, Dilan Bozgan, Güneş Daşlı, Elif Tuğba Doğan, Fırat Duruşan, Ertan Erol, Esra Çeviker Gürakar, Tolga Gürakar, Özge Kemahlıoğlu, Celal Oral Özdemir, İlhan Özgen, Barış Özkul, Gözde Somel, Aylin Topal, Nejat Ulusay, Maria L. Urbina, Sibel Utar, Oya Yeğen ve Metin Yeğin’in katkıları yer alıyor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
peer-reviewed articles
Uluslararası İlişkiler, 2024
This article presents a materialist ecofeminist critique of neoextractivism by highlighting its h... more This article presents a materialist ecofeminist critique of neoextractivism by highlighting its historical origins and elaborating its economic policy implications in Latin America. Three questions addressed are as follows: 1) How can materialist ecofeminism contribute to understanding the current dynamics of capitalist development in the Global South, 2) why (neo)extractivism hits women hardest, and 3) to what extent and how ecofeminist movements can shape a post-extractivist transition to a just and sustainable future. The article's main argument is that exploitation and oppression in Latin America can be understood in terms of gender, race, and class and, therefore, require an intersectional analysis framework. Within this framework, post-extractivist alternatives in this region must incorporate an ecofeminist analysis to understand better how social expression systems (including sexism, white supremacy, and ecological crises) intersect and reinforce each other. In this framework, this study is intended to contribute to the growing literature and debate on the development and resistance dynamics of neoextractivism in Latin America, where long-standing racial and gender inequalities intersect with class inequalities.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Praksis, 2023
Doğal kaynak sömürüsüne dayalı ekstraktivist birikim stratejisi, ormanları yerleşime, madenciliğe... more Doğal kaynak sömürüsüne dayalı ekstraktivist birikim stratejisi, ormanları yerleşime, madenciliğe ve tarıma açma eğilimini güçlendirmektedir. Son yirmi yılda giderek daha çok sektörün ekstraktivist bir şekilde yeniden yapılanmaya başlamasıyla biçimlenen bu küresel eğilim, ormansızlaştırmayı ve iklim krizini tetikleyen en temel unsurlardan biridir. Küresel üretim çağında doğal kaynakların yağmalanması, kâr marjını artırmanın araçlarından biri olarak görülmekte; ormandan kâr elde etme hırsı, orman ekosistemlerini tehlikeye atmakta ve gitgide büyüyen bir eko-sosyal krize yol açmaktadır. Bu makalenin amacı, Brezilya Amazonu’ndaki ormansızlaştırma sürecinin tarihsel gelişimini incelemek ve İşçi Partisi (PT) döneminde (2003-2016) benimsenen yeni-ekstraktivist modelin sömürgecilik döneminden bu yana farklı tarihsel evrelerde uygulanan ekstraktivist stratejilerle süreklilik unsurlarını ortaya koymaktır. Makalenin temel argümanı, yeni-ekstraktivizmin doğanın temellükü, emek sömürüsü ve asimetrik sosyoekonomik ve ekolojik ilişkiler aracılığıyla Amazon bölgesindeki neoliberal birikim sürecini -daha sınırlı bir çerçevede de olsa- devam ettirdiği yönündedir. Buna göre, Amazonların korunması, endüstriyel tarımın çıkarlarıyla ormanların korunması arasında denge kurmaya dayalı yeni-ekstraktivist stratejinin aşılmasına ve ekolojik adaleti sağlayacak post-ekstraktivist bir kalkınma anlayışının benimsenmesine bağlıdır. Bu yönde bir anlayışı, Latin Amerika’da yüzyıllardır doğa ile uyum içinde yaşayan yerli halkların “İyi yaşamak” (Buen Vivir) adını verdikleri felsefi anlayışta görmek mümkündür. Bu doğrultuda, makalede Amazonların geleceği, post-ekstraktivizme olanak sağlayan koşullar açısından tartışılacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Mülkiye Dergisi, 2023
Latin Amerika’da son dönemde hızla yükselen feminist mücadele, bölgedeki toplumsal
dönüşüm süreç... more Latin Amerika’da son dönemde hızla yükselen feminist mücadele, bölgedeki toplumsal
dönüşüm süreçlerinde etkin rol oynamaktadır. Özellikle de son dönemde giderek
artan kadın cinayetlerini protesto etme amacıyla ilk kez 3 Haziran 2015’te Arjantin’de
gerçekleşen Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) eylemlerinin sağladığı
dinamizm, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde kürtajın yasallaşmasını sağlayan Marea
Verde (Yeşil Dalga) hareketinin gelişimi için zemin hazırlamıştır. Feministlerin toplumsal
adalet talebi, bu süreçte kürtaja ilişkin kamusal tartışmalarda belirleyici rol oynamış,
Latin Amerika ülkelerinde geleneksel olarak tabu kabul edilen kürtaj meselesini siyasetin
merkezine taşımıştır. Latin Amerikalı feministler hem toplumsal cinsiyet temelinde
gündelik hayat ve kamusal mekânın anlamını sorgulamaya hem de devleti dönüştürmeye
yönelik bir mücadele yürütmektedir. Bu çok yönlü mücadele, feministlerin askerî
rejim döneminde militerleşmeye karşı direnişte ön saflarda yer almalarını sağladığı
gibi bugün de yükselen otoriter rejimlere karşı kapsamlı bir hareket inşa etmelerini
mümkün kılmaktadır. Makalenin temel argümanına göre, 2019 protestolarının ana
hattını oluşturan müesses nizam karşıtlığı ve yeni-muhafazakâr ideolojiye karşı direniş,
kadın hareketinin ortak bir mücadele ekseninde mobilize olmasını sağlamış, böylelikle
2015’ten bu yana Ni Una Menos ve Yeşil Dalga hareketleriyle kendini gösteren örgütlü
kadın gücü, Latin Amerika solunun yeniden yükselmesinde başat rol oynamıştır.
Bu doğrultuda makalede, kadın hareketinin 1980’lerden günümüze karşılaşmalar
(encuentros) adlı ulusaşırı forum geleneği temelinde inşa ettiği kolektif kimlik ve bu
kimlikle edindiği siyasal olanı belirleme gücü, bölgede solun yeniden yükselmesini
mümkün kılan toplumsal dönüşüm sürecinin temel dinamiklerinden biri olarak ele
alınacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Toplum ve Bilim, 2022
Latin Amerika’da 1960’larda yoksulluk ve baskı koşullarında filizlenen Kurtuluş Teolojisi’nin mir... more Latin Amerika’da 1960’larda yoksulluk ve baskı koşullarında filizlenen Kurtuluş Teolojisi’nin mirası ve 1980’lerden itibaren hızla yükselen Pentekostalizm’in etkisi, kilisenin siyasetin önemli bir bileşeni olmaya devam ettiğini göstermektedir. Kurtuluş Teolojisi, yoksullara ve ezilenlere çözüm sunmak ve onlarla dayanışmak için Katolik öğreti içinde Kilise Taban Cemaatlerinde (CEB) kök salmış ve gecekondulardaki yerel örgütlenmelerden işçi partilerine ve kurtuluş cephelerine kadar kiliseden bağımsız, özerk birçok toplumsal hareketin yükselişine katkıda bulunmuştur. Protestanlığın Evanjelik kanadı içinde güçlü bir akım olarak ortaya çıkan Pentekostalizm ise tam tersine, Tanrının iman edenlere maddi nimetler bağışlayacağı inancına dayanan bir “refah teolojisi”ni temel almakta ve “geç kapitalizmin dini” olarak anılmaktadır. Bugün Pentekostal ve Neo-Pentekostal kiliseler, Latin Amerika’da Hıristiyanları birbirine bağlayan ulusaşırı bir kültür oluşturmakta ve hem toplumsal ilişkileri ve Latin Amerika Hristiyanlığını hem de din-siyaset ilişkisini yeniden şekillendirmektedir. Brezilya’da kilisenin içinde bulunduğu özgün koşullar önce Kurtuluş Teolojisi’nin ardından Neo-Pentekostalizm’in gelişmesi için özel bir imkân sağlamıştır. Makalede, öncelikle Brezilya’da Kurtuluş Teolojisi’nin gelişimi ve İşçi Partisi’nin (PT) kuruluş sürecindeki rolü, ardından Tanrının Krallığı Evrensel Kilisesi (IURD) başta olmak üzere Neo-Pentekostal kiliselerin Bolsonaro’nun iktidara gelişindeki rolü incelenecektir. Makalenin temel argümanına göre, “yoksulluğun teolojisinin” yerini alan “zenginliğin teolojisi”, on üç yıllık PT iktidarının ardından aşırı sağcı bir liderin iktidara gelmesini sağlayan en temel unsurlardan biridir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uluslararası İişkiler, 2022
This article demonstrates that the authoritarian populist strategy is most appealing when leaders... more This article demonstrates that the authoritarian populist strategy is most appealing when leaders create a sense of crisis and present themselves as having the only solution. The article underlines three performative methods of how Jair Bolsonaro in Brazil offered simple answers for a crisis and portrayed other political actors as the responsible ones to be removed. Firstly, nativism presents a conservative view on how politics should be structured by perceiving all "non-natives" as threatening. Secondly, messianism, the fetishism of Bolsonaro as a "messiah" who leads the way in the battle between "good" and "evil, " serves to reinforce the support of the Evangelist base against "PT members. " Finally, conspiracism provides an easy way to eradicate ambiguities and helps to fuel an antagonism against the "enemy.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Mülkiye, Jun 2015
Neoliberal ekonomi politikalarının ilk kez denendiği Şili’de 2006 ve 2011’de gelişen öğrenci hare... more Neoliberal ekonomi politikalarının ilk kez denendiği Şili’de 2006 ve 2011’de gelişen öğrenci hareketi, Latin Amerika’daki direniş deneyimleri arasında ayrı bir öneme sahiptir. Önce Pinochet diktatörlüğünün baskı ortamında dayatılan, ardından demokrasiye geçiş sürecinde merkez-sol koalisyon (Concertación) hükümetlerinin “uzlaşı siyasetiyle” yeniden düzenlenen neoliberal reformlar, derin ve sancılı bir toplumsal dönüşüm sürecini beraberinde getirmiştir. Latin Amerika ülkeleri 1982 borç krizinin ardından IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla uygulanan neoliberal reçetelere uyum sağlamaya çalışırken, Şili’de çoktan derinleşme aşamasına giren neoliberal yeniden yapılanma süreci, bölgenin geri kalanına örnek bir model olarak sunulmuştur. 1990’lar boyunca Latin Amerika’yı dünyanın en eşitsiz bölgesi haline getiren neoliberal politikalar 2000’li yıllarla birlikte iflas ederken, Şili’nin erken deneyimi ve sonrasındaki süreç, Küresel Güney’de neoliberal modelin bir “başarı hikâyesi”ne dönüştüğü tek istisna olarak gösterilmiştir. Güney Amerika’nın en istikrarlı ve müreffeh ülkelerinden biri olan Şili, bölgenin diğer ülkelerine kıyasla daha yüksek rekabet gücüne, daha yüksek kişi başı gelir ve daha düşük yolsuzluk ve suç oranlarına sahiptir. Ne var ki 2006’da “Penguen Devrimi” ve 2011’de “Şili Kışı”na yol açan öğrenci hareketi, istikrarlı ve yüksek büyüme oranlarının ardındaki toplumsal eşitsizliği ve adaletsizliği gözler önüne sermiştir. Bu makalenin amacı, neoliberalizmin Şili deneyinin sonuçlarını öğrenci hareketi açısından tartışmak ve Şili öğrenci hareketini Latin Amerika’nın post-neoliberal dönüşüm süreci bağlamında incelemektir. Koyu renk pantolonları ve beyaz gömleklerinden dolayı “penguenler” olarak anılan lise öğrencilerinin, Pinochet döneminin miraslarından birine, neoliberal eğitim sistemine karşı mücadeleleri, 2011’de farklı toplumsal kesimlerin desteğiyle, neoliberal gündeme karşı büyük bir muhalefet hareketi olarak süreklilik kazanmıştır. Makale, öğrenci hareketinin gelişim sürecini inceleyerek, Şili Kışı’na yol açan nedenleri “neoliberalizmin baharında” arayacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Praksis, Jul 2014
Zapatistaların “Öteki Kampanya”sı, Latin Amerika’da son dönemde toplumsal hareketlerle sol partil... more Zapatistaların “Öteki Kampanya”sı, Latin Amerika’da son dönemde toplumsal hareketlerle sol partiler arasındaki ilişkinin önemini gösteren en önemli örneklerden biridir. Zapatistalar “Lacandon Ormanlarından Altıncı Deklarasyon”un ardından, Meksika’nın 2006 seçimlerini protesto ederek, seçim siyasetinin ötesinde “başka bir siyaset yapma biçimi” geliştirmek için “Öteki Kampanya”yı başlattılar. Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN/EjércitoZapatista de Liberación NacionalJ’nun bu girişimi aşağıdan yukarı örgütlenme biçimiyle alternatif bir sol program belirlemek ve yeni bir anayasa üzerine formül üretmek üzere geliştirilmiş yeni bir siyasi birlik arayışıydı. Ancak “Delege Sıfır” adıyla Meksika’yı baştan sona dolaşan Subcomandante Marcos, PRD (Demokratik Devrim Partisi) ve onun sosyalist adayı López Obrador’u o kadar sert bir retorikle eleştirdi ki, sonunda “Öteki Kampanya” PRD’nin seçim yenilgisinin esas sorumlusu haline geldi. Bu makale öncelikle EZLN’nin söz konusu seçim sürecinde oynadığı rolü incelemeyi, ardından EZLN-PRD ayrılığına yol açan temel nedenleri belirlemeyi amaçlamaktadır. Makalede öne sürülen düşünceye göre, Zapatistaların konumu solu iktidara taşıyıp taşımaması açısından değil, Meksika soluna ve daha genel olarak post-neoliberal dönemde Latin Amerika soluna içkin olan çelişkileri ortaya çıkarmış olması açısından önemlidir. Toplumsal hareketlerin bu süreçte oynadığı rol, seçim politikalarının ötesinde değerlendirilmeli ve Latin Amerika solunun çelişkileri bu süreçte toplumsal harekelerle sol partilerin kurduğu ilişkide aranmalıdır. Makale, “Öteki Kampanya”yla birlikte Zapatista hareketinde başlayan yeni dönemi bu açıdan incelemeyi ve EZLN’nin ortaya koyduğu direniş pratiğinin Meksika solunun geleceği açısından önemini göstermeyi amaçlamaktadır. - See more at: http://www.praksis.org/tr/sayilar/34-sayi-21-yuzyilda-direnisler/#sthash.QqJwZDCq.dpuf
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2014
Bugün Venezuela’daki şiddet olaylarını tetikleyen esas faktör, Chávez’in ölümünün ardından Boliva... more Bugün Venezuela’daki şiddet olaylarını tetikleyen esas faktör, Chávez’in ölümünün ardından Bolivarcı Devrim sürecine yönelik iç ve dış baskıların artması, özellikle de Maduro’nun son yerel seçimlerdeki başarısı üzerine muhalefetin izlediği riskli stratejidir. Buna yol açan nedenleri anlamak için öncelikle Chavista ve anti-Chavista hareketi arasındaki, ya da daha görünür haliyle Batı ve Doğu Caracas arasındaki çatışmanın sınıf karakterine odaklanan ekonomi politik bir bakış açısına ihtiyaç var.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Üniversitesi Afrika Çalışmaları Dergisi, 2012
Bu makale, Brezilya’nın son dönemde Afrika’yla geliştirdiği yakın ilişkinin doğasını anlamaya yön... more Bu makale, Brezilya’nın son dönemde Afrika’yla geliştirdiği yakın ilişkinin doğasını anlamaya yöneliktir. Brezilya, Afrika’yla en az 200 yıldır etkileşim içinde olmasına rağmen, ancak son on yılda kıtayla sağlam bağlar ve güçlü ortaklıklar kurabilmiştir. Söz konusu dönemde özellikle Sahra-altı Afrika, sadece Brezilya’nın değil, Çin ve Hindistan gibi diğer yükselen güçlerin de, küresel ekonomi ve siyasetteki konumlarını güçlendirmeleri açısından önemli bir güç mücadelesi alanı haline gelmiştir. Ancak Brezilya’nın Afrika’da artan rolünün ardında yatan dinamikler, sadece bu temelde anlaşılamaz. Afrika dışında en çok siyahî nüfusa sahip ülke olan Brezilya, kıtayla arasındaki tarihsel ve kültürel bağları “Güney-Güney” ilişkileri kapsamında güçlendirmeyi hedeflemektedir. Makalede ileri sürülen düşünce, Lula döneminde Brezilya’nın Afrika’ya yönelik politikalarının temelini oluşturan “Güney-Güney” kalkınma işbirliği sürecinin, kıtaya yönelik geleneksel Kuzey-Güney ilişkilerinin mantığından çok fazla ayrılmadığı hatta yeni bir bağımlılık ve emperyalizm biçimi olduğu yönündedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
non peer-reviewed articles
Ayrıntı Dergi, 2023
Latin Amerika’da “sola dönüş” ya da “pembe dalga” gibi kavramlarla anılan inişli çıkılı süreç, ge... more Latin Amerika’da “sola dönüş” ya da “pembe dalga” gibi kavramlarla anılan inişli çıkılı süreç, genellikle iktidara gelen solcu liderlerin başarı ve başarısızlıkları ile ele alınıyor. Oysa bu liderleri sınırlayan oligarşik yapıları incelemek, solun sınırlılıklarını tespit etmek ve bu sınırlılıklar içinde sol siyaset için alan açabilecek imkânlara işaret etmek, sürecin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Sömürgecilik döneminden bu yana sınıfsal, etnik, ırksal, cinsiyetçi pek çok farklı zeminde kendini gösteren eşitsizlik ve adaletsizliklerle mücadele etmek için iktidar değişikliğinin yeterli olmadığı, daha radikal toplumsal dönüşüm süreçlerinin inşa edilmesi gerektiği ortada. Bunun için de esas olarak solcuları iktidara getiren toplumsal hareketlerin nasıl geliştiğine bakmak gerek.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ayrıntı Dergi, 2022
Bugün Latin Amerika’da bir kez daha solun yükselişi konuşuluyor. 2019’daki kitlesel protestolar, ... more Bugün Latin Amerika’da bir kez daha solun yükselişi konuşuluyor. 2019’daki kitlesel protestolar, sağa doğru yönelişin kalıcılaşmayacağının ilk önemli işaretiydi. Şili’den Kolombiya’ya, Porto Riko’dan Haiti’ye, Ekvador’dan Honduras’a uzanan protesto dalgası, solcuları iktidara getiren toplumsal hareketlerin hiçbir yere gitmediğini gözler önüne sermişti. Bu süreç, seçim siyasetinde de karşılığını bulmakta gecikmedi. 2018’de López Obrador’un zaferiyle, nihayet Meksika’da da solun iktidara gelmesinin ardından yeni bir ilerici dalga yükseldi: 2019’da Arjantin’de Alberto Fernández, 2020’de Bolivya’da Luis Arca, 2021’de ise Peru’da Pedro Castillo, Honduras’ta Xiomara Castro ve Şili’de Gabriel Boric, seçim zaferleriyle hem geleneksel sağcılara hem de “yeni muhafazakârlara” meydan okudular. Özellikle Boric’in zaferi, son yıllarda hem “yeni sağın” yükseldiği hem de geleneksel sağın yeni bir kurumsallaşma sürecine girdiği Şili açısından ayrı bir anlam ve önem taşıyor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yeni E Dergisi, 2018
Adına ister otoriter popülizm ister neo-faşizm diyelim, dünya genelinde aşırı sağ dalganın gidere... more Adına ister otoriter popülizm ister neo-faşizm diyelim, dünya genelinde aşırı sağ dalganın giderek güçlendiği tespitiyle analize başlamak bir alışkanlık oldu. Bu tespitin hakkını verebilmek için hem içinde yaşadığımız çağın geneline dair bir çıkarımda bulunmamızı sağlayan siyasal, toplumsal ve ekonomik koşulları hem de bu koşulları farklı siyasi coğrafyalarda değişik biçimlerde karşımıza çıkartan özgün dinamikleri ortaya koymamız gerekiyor. Küresel ekonomik krizin tetiklemesiyle eşitsizliklerin artması, işsizlik ve yolsuzluk gibi çözülemeyen yapısal sorunların siyasetçilere ve demokrasiye olan inancı zayıflatarak temsil krizine yol açması ve kendisini sistem karşıtı olarak tanımlayan popülist bir liderin toplumda giderek yayılan endişe ve ümitsizlikten beslenerek yükselmesi, dünyada olduğu gibi Brezilya’da da aşırı sağın güçlenmesine yol açan temel faktörler arasında. Bununla birlikte Brezilya’da diğer ülkelerdeki benzerlerinden çok daha açık bir biçimde kendini gösteren faşizm tehdidine dikkat çekmek gerekiyor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Birikim, 2018
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Birikim, Mar 2016
Latin Amerika’da 21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren art arda iktidara gelen sol popülist parti... more Latin Amerika’da 21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren art arda iktidara gelen sol popülist partiler bugün zor zamanlardan geçiyor. Bir yanda Arjantin ve Venezuela seçimlerinde solun yenilgisi, diğer yanda Brezilya’da İşçi Partisi lideri Dilma Rousseff’in içinde bulunduğu siyasi kriz, Latin Amerika’ya hâkim olan “sol rüzgârın” yönünü değiştirmiş gibi görünüyor. Değişmeyen bir şey varsa o da şu ki, Latin Amerika’da sol tartışmaları yine seçim odaklı. Venezuela’da Chávez’i 1999’da iktidara taşıyan sürecin ardından “yükselen sol” üzerine kısa sürede geniş bir literatür oluştuğu gibi, şimdi de çokça “solun yenilgisi” analiz ediliyor. Hemen belirtmek gerekirse, Latin Amerika gibi hayatın her alanında farklı biçimlerde gelişen direniş pratiklerine ev sahipliği yapan ve toplumsal mücadelenin kazanımlarının siyasi alanla sınırlı olmadığı bir coğrafyada, sadece seçim sonuçlarına bakarak solun başarısı üzerine değerlendirme yapmak yüzeysel bir bakış açısının ürünü. İktidara gelmek/iktidarda kalmak sol mücadele açısından en önemli mesele olabilir. Ancak seçim başarısının sol tahayyüllerin öngördüğü toplumsal dönüşüm için yeterli olmadığını bugüne kadarki Latin Amerika deneyimlerinde gözlemlemek mümkün. Benzer şekilde ortada seçim başarısızlığından daha temel sorunların olduğunu da görmek gerekiyor. Bu doğrultuda Arjantin, Venezuela ve Brezilya’daki güncel gelişmelere odaklanarak solun yükselişini ve düşüşünü gündeme getiren temel meselelerin altını çizdikten sonra, seçim siyasetinin ötesinde Latin Amerika’da solun esas yenilgi ve kazanımlarını tartışmaya çalışacağım.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Birikim, Jan 2012
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ayrıntı, Jan 2014
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Socrates, 2018
Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun kazandığı seçim zaferinin yankıları sürüyor. Irkçı, diktatörlük ya... more Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun kazandığı seçim zaferinin yankıları sürüyor. Irkçı, diktatörlük yanlısı, homofobik ve kadın düşmanı söylemleriyle gündeme gelen ve bugüne kadar ciddiye bile alınmayan bir siyasetçinin Latin Amerika’nın en büyük ülkesinde seçim kazanması, üzerine çokça düşünülmesi gereken bir mesele. Diğer yandan meselenin en çok ilgi çeken yanlarından biri de, Bolsonaro’nun destekçileri arasında Ronaldinho, Neymar ve Káka gibi futbol yıldızlarının yer alması.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Socrates, Aug 2016
Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde 5-21 Ağustos tarihlerinde gerçekleşecek 31. Yaz Olimpiyat Oy... more Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde 5-21 Ağustos tarihlerinde gerçekleşecek 31. Yaz Olimpiyat Oyunları, birçok sorun ve tartışmayı beraberinde getirdi. Ülkedeki siyasi ve ekonomik kriz bir yana, Rio de Janeiro eyaleti ciddi mali sorunlarla boğuşuyor. Öyle ki eyalet yönetimi olimpiyatların başlamasına 50 günden az zaman kala, finansal acil durum deklarasyonu yayınlayarak mali OHAL ilan etti ve kamu hizmetlerinin güvence altına alınması için ek finans imkânı istedi. Eyalet genelinde maaşları altı aydır ödenmeyen lise öğretmenleri grevdeyken 70'den fazla lise işgal altında. Eyalete bağlı olan Rio de Janeiro Devlet Üniversitesi (UERJ) dört aydır kapalı ve üniversite hastanesi HUPE yüzde 60 kapasiteyle çalışıyor. Dolayısıyla çalışanlarının maaşlarını bile ödeyemeyen bir yönetimin, dünyanın en büyük organizasyonlarından birine nasıl ev sahipliği yapacağı konusunda ciddi endişeler var.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
online publications
Birikim, 2023
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Books
Esra Akgemci ve Kâzım Ateş’in hazırladığı derlemede, Karabekir Akkoyunlu, Kavel Alpaslan, Mert Arslanalp, Serdal Bahçe, Dilan Bozgan, Güneş Daşlı, Elif Tuğba Doğan, Fırat Duruşan, Ertan Erol, Esra Çeviker Gürakar, Tolga Gürakar, Özge Kemahlıoğlu, Celal Oral Özdemir, İlhan Özgen, Barış Özkul, Gözde Somel, Aylin Topal, Nejat Ulusay, Maria L. Urbina, Sibel Utar, Oya Yeğen ve Metin Yeğin’in katkıları yer alıyor.
peer-reviewed articles
dönüşüm süreçlerinde etkin rol oynamaktadır. Özellikle de son dönemde giderek
artan kadın cinayetlerini protesto etme amacıyla ilk kez 3 Haziran 2015’te Arjantin’de
gerçekleşen Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) eylemlerinin sağladığı
dinamizm, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde kürtajın yasallaşmasını sağlayan Marea
Verde (Yeşil Dalga) hareketinin gelişimi için zemin hazırlamıştır. Feministlerin toplumsal
adalet talebi, bu süreçte kürtaja ilişkin kamusal tartışmalarda belirleyici rol oynamış,
Latin Amerika ülkelerinde geleneksel olarak tabu kabul edilen kürtaj meselesini siyasetin
merkezine taşımıştır. Latin Amerikalı feministler hem toplumsal cinsiyet temelinde
gündelik hayat ve kamusal mekânın anlamını sorgulamaya hem de devleti dönüştürmeye
yönelik bir mücadele yürütmektedir. Bu çok yönlü mücadele, feministlerin askerî
rejim döneminde militerleşmeye karşı direnişte ön saflarda yer almalarını sağladığı
gibi bugün de yükselen otoriter rejimlere karşı kapsamlı bir hareket inşa etmelerini
mümkün kılmaktadır. Makalenin temel argümanına göre, 2019 protestolarının ana
hattını oluşturan müesses nizam karşıtlığı ve yeni-muhafazakâr ideolojiye karşı direniş,
kadın hareketinin ortak bir mücadele ekseninde mobilize olmasını sağlamış, böylelikle
2015’ten bu yana Ni Una Menos ve Yeşil Dalga hareketleriyle kendini gösteren örgütlü
kadın gücü, Latin Amerika solunun yeniden yükselmesinde başat rol oynamıştır.
Bu doğrultuda makalede, kadın hareketinin 1980’lerden günümüze karşılaşmalar
(encuentros) adlı ulusaşırı forum geleneği temelinde inşa ettiği kolektif kimlik ve bu
kimlikle edindiği siyasal olanı belirleme gücü, bölgede solun yeniden yükselmesini
mümkün kılan toplumsal dönüşüm sürecinin temel dinamiklerinden biri olarak ele
alınacaktır.
non peer-reviewed articles
online publications
https://birikimdergisi.com/guncel/11578/arjantinde-mileinin-macist-zaferi-ve-feminist-mucadele
Esra Akgemci ve Kâzım Ateş’in hazırladığı derlemede, Karabekir Akkoyunlu, Kavel Alpaslan, Mert Arslanalp, Serdal Bahçe, Dilan Bozgan, Güneş Daşlı, Elif Tuğba Doğan, Fırat Duruşan, Ertan Erol, Esra Çeviker Gürakar, Tolga Gürakar, Özge Kemahlıoğlu, Celal Oral Özdemir, İlhan Özgen, Barış Özkul, Gözde Somel, Aylin Topal, Nejat Ulusay, Maria L. Urbina, Sibel Utar, Oya Yeğen ve Metin Yeğin’in katkıları yer alıyor.
dönüşüm süreçlerinde etkin rol oynamaktadır. Özellikle de son dönemde giderek
artan kadın cinayetlerini protesto etme amacıyla ilk kez 3 Haziran 2015’te Arjantin’de
gerçekleşen Ni Una Menos (Bir Kadın Daha Eksilmeyeceğiz) eylemlerinin sağladığı
dinamizm, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde kürtajın yasallaşmasını sağlayan Marea
Verde (Yeşil Dalga) hareketinin gelişimi için zemin hazırlamıştır. Feministlerin toplumsal
adalet talebi, bu süreçte kürtaja ilişkin kamusal tartışmalarda belirleyici rol oynamış,
Latin Amerika ülkelerinde geleneksel olarak tabu kabul edilen kürtaj meselesini siyasetin
merkezine taşımıştır. Latin Amerikalı feministler hem toplumsal cinsiyet temelinde
gündelik hayat ve kamusal mekânın anlamını sorgulamaya hem de devleti dönüştürmeye
yönelik bir mücadele yürütmektedir. Bu çok yönlü mücadele, feministlerin askerî
rejim döneminde militerleşmeye karşı direnişte ön saflarda yer almalarını sağladığı
gibi bugün de yükselen otoriter rejimlere karşı kapsamlı bir hareket inşa etmelerini
mümkün kılmaktadır. Makalenin temel argümanına göre, 2019 protestolarının ana
hattını oluşturan müesses nizam karşıtlığı ve yeni-muhafazakâr ideolojiye karşı direniş,
kadın hareketinin ortak bir mücadele ekseninde mobilize olmasını sağlamış, böylelikle
2015’ten bu yana Ni Una Menos ve Yeşil Dalga hareketleriyle kendini gösteren örgütlü
kadın gücü, Latin Amerika solunun yeniden yükselmesinde başat rol oynamıştır.
Bu doğrultuda makalede, kadın hareketinin 1980’lerden günümüze karşılaşmalar
(encuentros) adlı ulusaşırı forum geleneği temelinde inşa ettiği kolektif kimlik ve bu
kimlikle edindiği siyasal olanı belirleme gücü, bölgede solun yeniden yükselmesini
mümkün kılan toplumsal dönüşüm sürecinin temel dinamiklerinden biri olarak ele
alınacaktır.
https://birikimdergisi.com/guncel/11578/arjantinde-mileinin-macist-zaferi-ve-feminist-mucadele
Simón Bolívar’ın rolünü incelemeyi ve onun politik mirasını cumhuriyetçilik
temelinde tartışmayı hedefliyor. Bu doğrultuda öncelikle Bolivarcı cumhuri-
yetçiliğin şekillendiği bağımsızlık sürecinin dinamikleri, ardından Bolívar’ın
yazdığı Bogota ve Angostura anayasalarında öne çıkan cumhuriyet düşüncesi ele alınacak. Cumhuriyetçiliğin Bolívar için anlamını hem teorik hem de pratik açıdan tartışmak, 21. yüzyılda sosyalist lider Hugo Chávez’in geliştirdiği Bolivarcı ideolojinin anlaşılması için de rehber niteliğinde olacaktır.
Esra Akgemci ve Kâzım Ateş’in hazırladığı derlemede, Karabekir Akkoyunlu, Kavel Alpaslan, Mert Arslanalp, Serdal Bahçe, Dilan Bozgan, Güneş Daşlı, Elif Tuğba Doğan, Fırat Duruşen, Ertan Erol, Esra Çeviker Gürakar, Tolga Gürakar, Özge Kemahlıoğlu, Celal Oral Özdemir, İlhan Özgen, Barış Özkul, Gözde Somel, Aylin Topal, Nejat Ulusay, Maria L. Urbina, Sibel Utar, Oya Yeğen ve Metin Yeğin’in katkıları yer alıyor.