Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
DPK Notları, 2023
Birikim, 2018
Brezilya'da Bolsonaro'nun zaferiyle birlikte dünyadaki hâkim siyasal momenti belirleyen, Trump, Erdoğan, Putin, Modi ve Orban gibi liderlerle bir nevi " altın çağını " yaşayan otoriter sağ popülizm yeni bir ivme kazandı. Ancak en baştan belirtmek gerekir ki eski bir asker olan Bolsonaro, Kongre'de çoğunluğu kazanamamış olsa da, arkasındaki güçlü ordu desteğiyle iktidarını daha önce Brezilya'da hiçbir sivil devlet başkanının sahip olmadığı yetkilerle donatabilecek güçte bir lider. Dolayısıyla bugün Brezilya sağ popülizmden çok daha büyük bir tehditle karşı karşıya.
2020
Brezilya'da 2018 yılında iktidara gelen Jair Bolsonaro'nun niteliğini inceleyen bu çalışma, 10 başlıktan oluşmaktadır. Bolsonaro iktidarı üzerine gerçekleşen tartışmalarda öne çıkan iki kavram sağ popülizm ve faşizmdir. Son dönem dünyanın birçok yerinde iktidara gelen ya da güç kazanan sağ özneler için de benzer bir tartışma söz konusudur. Bolsonaro iktidarının niteliği üzerinde varılacak sonucun, söz konusu sağ özneler için yapılan tartışmalar için faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu yüzden çalışmada, öncelikle sağ popülizm ve faşizm kavramlarının nitelikleri tartışılmıştır. Bu kavramlar üzerinde varılan tanımlar üzerinden bir karşılaşmaya gidilmiştir. Bu karşılaştırmanın ardından Bolsonaro iktidarının ilk yılındaki pratikleri ve Bolsonaro iktidarının niteliği üzerine yürütülen tartışmalar incelenmiştir. Sağ popülizm ve faşizm kavramları üzerine yürütülen tartışmada, bu iki kavramın birbirlerinden farklı iki kavram olduğu görülmüştür. Sağ popülizm siyasal bir stratejiyken, faşizm siyasal bir ideolojidir. Sonuç kısmında, Bolsonaro iktidarının niteliği bu iki kavram üzerinden değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda Bolsonaro iktidarının yaygın kanının aksine bir neofaşistleşme sürecinin başlangıcı olarak görülmemesi gerektiği ortaya konmuştur.
Birikim, 2016
Brezilya'da Devlet Başkanı Dilma Rousseff'in yargılanmak üzere görevinden alınması etrafında yaşanan kriz Türkiye'de iç siyasete malzeme oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve destekçileri Brezilya'da İşçi Partisi (Partido dos Trabalhadores, PT) hükümetinin devrilmesini Türkiye'de AKP hükümetini de hedef alan " büyük oyunun parçası " olarak yorumladılar. Bu yoruma göre, Brezilya ve Türkiye'nin halk destekli hükümetleri Batı merkezli müesses nizama meydan okudukları için bir " üst akıl " tarafından türlü entrikalarla alaşağı edilmeye çalışılıyor. Bu oyunun ilk perdesi 2013 yazındaki hükümet karşıtı toplumsal hareketlerdi. Bu taktik başarısız olunca " üst akıl " bu sefer yolsuzluk bahanesiyle hükümetleri yargı yoluyla devirmeye çalıştı. Türkiye, liderinin dik duruşu sayesinde üzerinde oynanan oyunu bertaraf etmeyi başardı ama Brezilya bu kadar şanslı değildi. Türkiye cumhurbaşkanının sözünü ettiği " büyük oyundan " Brezilyalıların pek haberi olmaması ilginçtir. İşçi Partililer Rousseff'in görevden alınma sürecini, aşağıda ayrıntılandıracağımız birtakım karanlık pazarlıklar, usulsüzlükler ve çıkar ilişkileri yüzünden, yumuşak darbe olarak değerlendiriyor, ama Türkiye'yi kapsayan küresel bir komplodan, AKP ile kader birliğinden, ortak bir mağduriyetten söz eden yok. Brezilya medyasında Türkiye fazla yer almıyor, var olan haber ve analizler ise Türkiye üzerinden Brezilya'da yaşananları yorumlama amacı içermiyor. Bu ilgisizliğin sebebi acaba Brezilyalıların " büyük resmi " Türkiye'yi yönetenler kadar net görememesi mi? Brezilya'da yaşananlar Türkiye'de olanlara gerçekten ışık tutabilir mi? Bu yazıda değineceğimiz gibi, 2000'lerde yükselişe geçip son yıllarda tökezleyen iki ülke ve hükümetleri arasında önemli farklılıklar olduğu gibi, elbette birtakım benzerlikler de mevcut. Ancak iki ülke arasında yapılacak serinkanlı bir karşılaştırma, karşımıza Erdoğan'ın iç siyasete yönelik söylemlerinden ve iktidara yakın medyada yer alan yüzeysel benzetmelerden oldukça farklı bir tablo çıkarıyor.
Toplum ve Bilim sayı 155, 2021
Brezilya'yı yöneten İşçi Partisi'nin (PT) iktidar stratejisi, hem farklı sermaye kesimlerini hem de yoksul emekçi sınıfları yakın zamana kadar aynı hegemonya projesi altında toplayabilmesine dayanıyordu. Bu makale bir yandan emek gelirlerini yükseltip yoksulluğu azaltmaya, diğer yandan ise finans ve üretim sermayesinin kazanımlarını korumasına imkân vererek görünüşte istikrarlı bir sınıflararası koalisyonun kurulmasına bağlı olan bu hegemonya projesinin hangi strateji ve mekanizmalarla çalıştığını araştırıyor. Kendisini var eden uluslararası ekonomik ve siyasal ortamın değişmesi sonucunda Brezilya burjuvazisi ile işçi sınıfının farklı talep ve arzularını dolayımlama yetisini kaybetmesi, PT popülizminin de sonunu getirmiştir. PT'nin kendisine destek olan alt sınıfları yabancılaştırma, beklentilerini soğurma ve uyumlulaştırmadaki rolü, Dilma Rousseff'in azledilmesi ve Lula'nın tutuklanması karşısındaki cılız sosyal tepkiler ile Jair Bolsonaro'nun sürpriz seçim zaferini açıklamakta yardımcı olacaktır.
3. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi-KTÜ, 2019
İnsan & Toplum (The Journal of Humanity and Society), 2020
Öz: Dünyanın farklı bölgeleri gibi Latin Amerika'da toplumsal hareketler çok farklı yöntemler benimsemiştir. Kültürel, dinî, siyasi ve toplumsal normlar/motivasyonlar farklılık gösterdiği için eşitsizlikle mücadele yöntemi de farklılıklar içermektedir. Her ne kadar mücadeleleri, yöntemleri, talepleri, doğmuş oldukları şartlar farklı olsa da son kertede söz konusu hareketlerin paylaştığı ortak noktanın "kapitalizmle mücadele ve emperyalizme muhalefet" olduğunu söylemek mümkündür. Kıtadaki hiçbir toplumsal hareket, izledikleri yöntem ve kamuoyundaki tepkileri açısından Brezilya'daki Topraksız Kır İşçileri Hareketi (MST) kadar dikkatleri üzerine çekmeyi başaramamıştır. Brezilya ve Latin Amerika'daki en iyi örgütlenmiş, etki gücü yüksek ve en aktif olan bu örgütün yöntem, içerik ve yayılım açısından benzeri olmayan ve eşitsizlikle mücadelede en başarılı örgütlerin başında yer alması, hareketin ideolojik formasyonu ve örgütsel yapısının çok güçlü olmasından kaynaklanmaktadır. Bu makale, özü itibarıyla eşitsizlikle mücadelede daha önce hiç denenmemiş bir yöntemi benimseyen ve oldukça da başarılı sonuçlar elde eden aynı zamanda Topraksızlar hareketi olarak bilinen MST'yi konu edinmiştir. Çalışma, örgütün eşitsizlikle mücadelede temayüz ettiği çalışma sistematiği, başarılı olmasını sağlayan unsurların incelenmesi dışında eylemlerini (işgalleri) hangi felsefi ve ideolojik kökene dayandırdığı ve nasıl meşrulaştırıldığını incelemeyi amaçlamıştır. Makale, üç temel iddia üzerine kurulmuştur. Öncelikle hareketin farklı birçok hususiyetleri dışında diğer toplumsal hareketlerden ayrıştığı en önemli nokta, ekonomik ve toplumsal ilişkileri dönüştürmeyi amaçlanması dışında "yeni bir insan" yaratma misyonu üstlenmiş olmasıdır. İkinci olarak MST'nin başarılı olmasının en önemli nedeni, onun ademimerkeziyetçi yapısından ve işgale katılanların inisiyatif alabilmelerinden ileri gelmektedir. Son olarak hareketin eşitsizlikle mücadelesinde sonuç almadaki en güçlü motivasyonu "fiilî durum" yaratmış olması ve "geniş kitlelerin örgütlenmiş" olmasıdır.
2024
Asya’daki ve dünyadaki seçimler Güney Çin Denizi’ndeki saflaşma ve çatışma durumunu nasıl etkileyecek?
3. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kongresi-KTÜ, 2019
Son dönemde hem birçok bilim insanı hem de birçok ekonomist tarafından yükselen güçler hakkında çeşitliçalışmaların ve araştırmaların yapıldığı gözlemlenmektedir. Bu çalışmalar ve araştırmalar incelendiğinde;yükselen güçler hakkında bazı genel tespitlere ulaşılmaktadır. Bu anlamda yükselen güçler terimi ekonomialanında belirli bir etkinlik düzeyine ulaşan ve sisteme dair reformist ve revizyonist beklentiler içerisinde olandevletler için kullanılmaktadır. Fakat yükselen güç kavramının gücün tüm unsurlarını içermeden sadeceekonomi odaklı bir şekilde analiz edildiği görülmektedir. Bu ise; kavram hakkında yanlış ve yanıltıcı sonuçlaraulaşılmasına neden olmaktadır. Ayrıca yükselen güçler içerisinde birbiriyle pek çok özellik ve durum açısındanayrışan ülkeler bulunmaktadır. Örneğin; Çin ve Brezilya gibi iki ülkenin bu tip bir sınıflandırma içerisinde yeralması sorunlu bir duruma işaret etmektedir. Bu açıdan kavramın daha derin ve bütüncül bir analizlesorgulanması gerekmektedir. Bu çalışmada söz konusu sorgulama teorik bağlamda Emperyalizm Teorisi veDünya Sistemleri Yaklaşımı ışığında yapılacaktır. Ayrıca kavram genel olarak yükselen güçler hakkındakiargümanlar ekseninde ve özel olarak da Brezilya örneği özelinde incelenecektir.
21. Yüzyılda Krizler: Dönüşen Uluslararası Sistemde Devletler, 2019
In: T. Uthmeier, D. Mischka (eds.), Steinzeit in Bayern (Darmstadt 2023) 949–954.
Entre horizons terrestres et marins. Sociétés, campagnes et littoraux de l'Ouest atlantique, 2017
Diving and hyperbaric medicine, 2014
Arabian Journal of Geosciences, 2021
Modular and Offsite Construction (MOC) Summit Proceedings, 2019
International Journal of Cardiology, 1988
Endocrinology, 2002
Climate Dynamics
Pediatric Reports, 2020
Metabolites, 2021
European Journal of Pharmaceutics and Biopharmaceutics, 2012
Proceedings of the 34th International Conference on Education and Research in Computer Aided Architectural Design in Europe (eCAADe) [Volume 1]