Skip to main content
Sibel Murad
  • Amasya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Kat-1 oda:93 İpekköy Yerleşkesi/Amasya

Sibel Murad

  • 1984’te Sakarya’da dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sakarya’da tamamladı. 2002 yılında başladığı Sakarya Ünivers... moreedit
İnci, yakut, elmas, zümrüt, firûze, lâl ve akik gibi süs ve gösteriş amaçlı kullanılan bu cevherlerin, aynı zamanda birçok hastalığa iyi geldiklerine dair çeşitli bilgiler veren birçok eser bulunmaktadır. Biz de bu çalışmamızda... more
İnci, yakut, elmas, zümrüt, firûze, lâl ve akik gibi süs ve gösteriş amaçlı kullanılan bu cevherlerin, aynı zamanda birçok hastalığa iyi geldiklerine dair çeşitli bilgiler veren birçok eser bulunmaktadır. Biz de bu çalışmamızda cevher-nâmelerde değerli taşların tıbbi özellikleriyle ilgili bilgilere dikkat çekmek amacıyla, Osmanlı döneminde kaleme alınmış üç cevher-nâmedeki değerli taşların konuyla ilgili yönlerini bir araya getireceğiz. Çalışmamızda Tuhfe-i Murâdî , Risâle-i Cevâhir-nâme  ve Cevher-nâme-i Sultân Murâdî  adlı üç cevher-nâmeden yararlanılarak bu eserlere konu olan inci, yakut, elmas, zümrüt, firûze, lâl ve akik gibi değerli taşların tıpta kullanılışları, insan sağlığı üzerindeki olumlu-olumsuz etkileri eserlerde bahsedildiği şekliyle sunularak karşılaştırma yapılacaktır.  Çalışmamızda değerli cevherlerin sadece tıbbi özellikleri üzerinde durulacaktır. Konumuz bu taşların yalnız tıbbi faydalarıyla (veya zararlarıyla) ve tedavilerde nasıl kullanıldıklarıyla sınırlı tutulmuştur.
anlayışıyla birlikte botanik, zooloji, mineroloji, tarım tarihi, sosyal ve kültürel hayat, coğrafya, filoloji, halk edebiyatı, folklor gibi birçok konuda bilgi barındırırlar. Müfredâtlarda elifba sırasıyla hastalıkların tedavisinde... more
anlayışıyla birlikte botanik, zooloji, mineroloji, tarım tarihi, sosyal ve kültürel hayat, coğrafya, filoloji, halk edebiyatı, folklor gibi birçok konuda bilgi barındırırlar. Müfredâtlarda elifba sırasıyla hastalıkların tedavisinde kullanılan devaların Grekçe, Arapça, Farsça, Türkçe başta olmak üzere farklı dillerdeki adlarına yer verilir. Devanın diğer dillerdeki karşılığı bazen tam olarak karşılanabilirken bazen de çevrildiği dilde tam karşılığı bulunamaz. Bu gibi durumlarda, genellikle müellif ya da mütercim deva adının alıntıladığı dildeki orijinal şeklini verir. Bazen de deva adları çevrildikleri dilde ses ve şekil değişliklerine uğrarlar. Devaların adlandırılmalarında sıklıkla şekil, renk, işlev gibi özellikler öne çıkar. Şekil ve işlev olarak başka bir devaya benzerlikten ya da yabancı dilden alıntılanan deva adlarında müellifin/mütercimin yabancı dil veya tıp bilgisinin yeterli olmamasından, bazı yerlerde devayla ilgili birden fazla ad kullanılmasından kaynaklanan yanlışlıklar adlandırmada karışıklığa yol açar. Terkiplerde ve tedavilerde yanlış sonuçlar doğurmaması için müfredâtlarda bu yanlışlıklar “galat” olarak açıklanır.
Bu bildiride Nizâmü’l-Edviye ile Tercüme-i Mâ-Lâ Yesa’u’t-Tabîbe Cehluhu’daki galatlar ele alınacaktır. Galatlar, yazım-harf-kelime benzerliğinden veya yanlışlığından, yabancı dil bilgisinin yeterli olmamasından, şekil-özellik, tür-sınıf benzerliğinden, bilgi yanlışlıklarından kaynaklananlar ve sebebi belli olmayanlar olarak sınıflandırılacak, galat olunan devalar, galatları ve galatların sebepleri örneklerle sunulacaktır. Böylece müfredâtlarda deva adlandırmalarında karşılaşılan karışıklıklar ve yanlışlıklar ortaya konulmaya çalışılacaktır.
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda... more
06.03.2018 tarihli ve 30352 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Yükseköğretim Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile 18.06.2018 tarihli “Lisansüstü Tezlerin Elektronik Ortamda Toplanması, Düzenlenmesi ve Erişime Açılmasına İlişkin Yönerge” gereğince tam metin erişime açılmıştır.İlk çağlardan bu yana insanoğlunun doğayla ilişkisindeki en önemli araçlardan biri hayvanlar olmuştur. Hayvanlardan beslenme, taşıma, ulaşım, giyinme, tedavi vb. maksatlarla yararlanan insan, bunları tanımaya yönelik birçok girişimde bulunmuştur. İslam dünyasında "ilm-i hayevân" (hayvanlar ilmi) sahasının en önemli eserlerinden biri sayılan Demirî'nin (öl. 808/1405) Hayetü'l-Hayevân (773/1372) adlı eseri, taşıdığı bilgi zenginliği açısından birçok araştırmacıya kaynak olmuştur. Çok defa ihtisarları yapılan eserin, Farsçaya ve Türkçeye çeşitli tercümeleri de yapılmıştır. Çalışmamız, Demirî'nin bu eserinin Ömer bin Yunus el-Hanefi tara...
Türkçe yazılmış cevher-nâmelerden biri olan Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin ve Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir adlarıyla bilinen eser, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî tarafından 16. yüzyılda kaleme alınmıştır. Gaffârî, kitabı Şehzâde... more
Türkçe yazılmış cevher-nâmelerden biri olan Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin ve Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir adlarıyla bilinen eser, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî tarafından 16. yüzyılda kaleme alınmıştır. Gaffârî, kitabı Şehzâde Korkud’un (ö. 1513) en sadık devlet adamı olan Piyâle Bey’in emriyle yazmış ve tamamladıktan sonra şehzâdeye sunmuştur. Biri yurt dışında, beşi de yurt içinde olmak üzere altı nüshası bilinen eserin Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saadet bölümündeki nüshası yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır. Ancak çalışmada, yararlanılan da dâhil olmak üzere diğer nüshalar hakkında hiçbir bilgiye yer verilmemiştir. Bu zamana kadar yapılmış olan cevher-nâmelerle ilgili çalışmalarda ise Yahyâ bin Muhammed Gaffârî’nin cevher-nâmesinden bahsedilmiş; ancak metni hem nüshaları hem de muhtevası bakımından ayrıntılı olarak ele alan bir yayın mevcut değildir. Eser hakkında önceden kaleme alınan yüksek lisans tezi, makale vb. çalışmalardaki bilgiler gözden geçirildiğinde bunlard...
Selçuklular döneminde bilim dili olarak Arapçanın, edebiyat dili olarak da Farsçanın kullanılması Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını zorlaştırmıştır. Selçukluların yıkılmasından sonra yaşanan Anadolu Beylikleri döneminde, Oğuz Türkçesi... more
Selçuklular döneminde bilim dili olarak Arapçanın, edebiyat dili olarak da Farsçanın kullanılması Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını zorlaştırmıştır. Selçukluların yıkılmasından sonra yaşanan Anadolu Beylikleri döneminde, Oğuz Türkçesi yazı dili olarak kullanılmaya başlanmıştır. 13.-15. yüzyıllar arasında Anadolu’da farklı konularda tercüme ve telif birçok eser verilmiştir. Bu eserlerden halkı eğitmek amacıyla yazılanlar genellikle Oğuz Türkçesiyle verilirken, edebî eserlerde Arapça ve Farsça, Selçuklu Dönemi kadar olmasa da varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dönemde Oğuz dil dairesi içinde yaşamış şairlerin şiirlerinde kullandıkları Türkçe kelimeleri tespit etmek, gerek şairlerin yaşadıkları coğrafya çerçevesinde oluşan Türkçe bilincini belirlemek, gerekse şairin muhayyilesinde yaşayan Türkçe kelime hazinesini ortaya koymak bakımından önemlidir. Bir şairin şiirlerinde kullandığı kelimeler, o şairin hayal dünyasının fotoğrafıdır düşüncesinden hareketle bu çalışmada Anadolu’da ...
Türk dilinin terim yaratmadaki gücünü gösterdiği eserler arasında şüphesiz bilim tarihi eserleri önemli bir yere sahiptir. Birçok farklı bilim dalında telif ve tercüme eser veren Türk dilinin, terim üretmedeki çeşitliliğini... more
Türk dilinin terim yaratmadaki gücünü gösterdiği eserler arasında şüphesiz bilim tarihi eserleri önemli bir yere sahiptir. Birçok farklı bilim dalında telif ve tercüme eser veren Türk dilinin, terim üretmedeki çeşitliliğini izleyebildiğimiz bilim eserlerinden biri de tıp konulu metinleridir. Müstakil olarak tıp konusunu ele alan eserler yanında, içeriğinde tıp terimleri bulunan, farklı konularda yazılmış birçok eser bulunmaktadır. Günümüze kadar tıp metinleri, tıp sözlükleri ve tıp terimleri üzerine birçok çalışma yapılmış olup, halen tıp metinleri, tıp sözlükleri ve tıp terimleriyle ilgili çalışmalar yapılmaya devam etmektedir. Bugüne kadar yapılmış çalışmaların bir kısmı doğrudan tıpla ilgili olmayan eserlerdeki tıp terimleri üzerineyken, bir kısmı da doğrudan tıp konulu eserlerdeki terimlerle ilgilidir. Tıp terimleri kavramının içine dâhil edilen ilaç, tıpta kullanılan bitkiler, hayvansal-madensel maddeler, insan ve hayvan organları; hastalıklar, tedavi yöntemleri, tıbbi aletler ...
Ülkemizde ağız çalışmaları 19. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bugüne kadar birçok Türkolog ve araştırmacı tarafından bölge, il, ilçe ve yöre ağızları hakkında bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Ağız sınıflandırmalarında Batı grubu ağızları... more
Ülkemizde ağız çalışmaları 19. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bugüne kadar birçok Türkolog ve araştırmacı tarafından bölge, il, ilçe ve yöre ağızları hakkında bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Ağız sınıflandırmalarında Batı grubu ağızları içerisinde yer alan Amasya ağzı, bugüne kadar üç yüksek lisans tezi, iki bitirme tezi, bir kitap ve bir makaleye çalışma konusu olmuştur. Yapılan bu çalışmalar daha çok metin derleme ve yazıya aktarımı ve metinler üzerinde yapılan ses-şekil bilgisi incelemelerinden oluşmaktadır. Yapılan çalışmaların sadece birkaçında sözlük bölümü bulunmaktadır. Çalışmalarda derlenen sözcüklerle ilgili değerlendirmelere pek rastlanılmamaktadır. Bu çalışmada Derleme sözlüğünde ve Amasya ağzıyla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmalarda bulunmayan veya farklı anlamlarda kullanılan Amasya ve yöresinden derlediğimiz horā çir-, basuruklu, parla-, gıcırdamaz gağnı, bamyanın oynaşı, bekçe git-, yélik-, kepir/keper/kepür/keperük, aḫşamaştānı/sabaḫaştānı/aḫşamaştā/sabaḫaş...
Sözlükler, bir dilin söz varlığını ortaya koymaları, başka dildeki sözcüklerin öğrenilmesi, bir alanla ilgili terimleri barındırması gibi birçok bakımdan önemli eserlerdir. Bilhassa belirli bir alana ait olan sözcüklerin yer aldığı... more
Sözlükler, bir dilin söz varlığını ortaya koymaları, başka dildeki sözcüklerin öğrenilmesi, bir alanla ilgili terimleri barındırması gibi birçok bakımdan önemli eserlerdir. Bilhassa belirli bir alana ait olan sözcüklerin yer aldığı terim/alan sözlükleri yazıldıkları alana ve ilgili kişilere hizmet ederler. 14. yüzyıldan sonra birçok bilim dalıyla ilgili eserler verilmiştir. Bunlar arasında tıp ve sağlıkla ilgili metinler de bulunmaktadır. Tıp ve eczacılıkta kullanılan birçok yabancı bitki, terkip, ilaç, aş, cevher vs.nin başka dillerdeki karşılıklarını veren müstakil olarak hazırlanmış tıp-ecza sözlüklerinin yazımına ise 17. yüzyıldan itibaren başlanmıştır. Çalışmamızda Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal’ın şahsî kütüphanesinde bulunan müellifi, müstensihi ve yazılış tarihi bilinmeyen bir tıp sözlüğü tanıtılarak metni sunulacaktır. Eser 16 yaprak olup baş tarafı eksiktir. Üç “fasıl”dan oluşan eserin ilk faslında tıbbî özellikteki bitki, ilaç adlarının Türkçe, Arapça, Farsça ve Boşnakça –...
Şeyh Bedreddin’in (ol.1420) muritlerinden olan Y ė gen Mahmud tarafindan 15. yuzyilda yazilan Envâru’l-Kulub, Islamin temel esaslarini anlatan mensur bir akâid-nâmedir.  Eser; “Allah, Kur'ân-i Kerim, huruf-i mukatta’ât, Hz. Muhammed,... more
Şeyh Bedreddin’in (ol.1420) muritlerinden olan Y ė gen Mahmud tarafindan 15. yuzyilda yazilan Envâru’l-Kulub, Islamin temel esaslarini anlatan mensur bir akâid-nâmedir.  Eser; “Allah, Kur'ân-i Kerim, huruf-i mukatta’ât, Hz. Muhammed, iman, namaz, zikir, akil, nefis ve vesile” olmak uzere on bâbdan olusur. Her bâb, yazar tarafindan ilgili ayetlerin tefsiri yapilarak aciklanmistir. Harekeli nesihle 187 varak, 15 satirdan olusan eserin yazari Y ė gen Mahmud hakkinda kaynaklarda bir bilgiye rastlanilmamistir. Ayni sekilde eserin telif/istinsah tarihi hakkinda da bir bilgi yoktur. Kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanilmamissa da yazarin seyhinin Şeyh Bedreddin (ol.1420) olmasindan hareketle eserin 15. yuzyilda yazildigini soylemek mumkundur. Eser, 14-15. yuzyillarin dini ve siyasi yonuyle one cikan sahsiyetlerinden Şeyh Bedreddin’in muritlerinden biri tarafindan kaleme alinmasi ve iceriginde temel dini konulara yer verilmesi bakimindan onemlidir. Envâru’l-Kulub, harekeli bir Eski...
Teoriden Pratiğe Türk Edebiyatında Diliçi Çeviri Sadık Yazar, Mücahit Kaçar“ Diliçi çeviriye dair araştırmalar son yıllarda artış göstermiş olsa da bunların istenen düzeyde olduğu söylenemez. Bu bağlamda, diliçi çeviri ile ilgili... more
Teoriden Pratiğe Türk Edebiyatında Diliçi Çeviri Sadık Yazar, Mücahit Kaçar“ Diliçi çeviriye dair araştırmalar son yıllarda artış göstermiş olsa da bunların istenen düzeyde olduğu söylenemez. Bu bağlamda, diliçi çeviri ile ilgili literatürün genel çerçevesinin çizilmesi ve konuyla ilgili teorik ve kuramsal çerçevenin oluşturulması amacıyla elinizdeki kitap değerli araştırmacıların katkılarıyla meydana getirildi.”
Teoriden Pratiğe Türk Edebiyatında Diliçi Çeviri kitabı; “Diliçi Çevirinin Teorik Çerçevesi”, “Osmanlı Dönemi Diliçi Çeviri Metinleri Üzerine İncelemeler ve “Diliçi Çeviri Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar” başlıklı üç bölüm altında toplanan 16 adet bilimsel yazı ile “diliçi çeviri”nin tanımlamasını yapıyor, okuyucuya ve araştırmacılara diliçi çevirinin Türk Edebiyatındaki sınırlarını ve uygulama sahasını tanıtıyor.
Tarama Sözlüğü, birçok araştırmacıya kolaylık sağlamış ve sağlamaya da devam etmektedir. Yakın zamanda genel ağ ortamına aktarılarak da kullanıma sunulmuştur. Sözlüğün hazırlandığı tarihten bu yana eski harfli metinlerimiz yayımlanmaya... more
Tarama Sözlüğü, birçok araştırmacıya kolaylık sağlamış ve sağlamaya da
devam etmektedir. Yakın zamanda genel ağ ortamına aktarılarak da kullanıma
sunulmuştur. Sözlüğün hazırlandığı tarihten bu yana eski harfli metinlerimiz
yayımlanmaya devam etmektedir. Birçok alanda terim olarak nitelendirilebilecek
bu söz varlığı hazinesi, hizmete sunulmasından bu yana
yapılan çalışmaların ilavesiyle birlikte daha da zenginleşecektir.
Tarama Sözlüğü’ne tıp terimleri açısından katkı sağlayacak eserlerden
birisi de Nizâmü’l-Edviye’dir. Çalışmamızda eserde Tarama Sözlüğü’nde
bulunmasına rağmen şeklen ve anlam olarak farklılık gösteren ve bilinse
veya günümüzde kullanılmaya devam etse bile Tarama Sözlüğü’nde çoğu
tanıklanmadığı için bulunmayan kelime ve kelime grupları incelenmiştir.
Taramamızdaki kelime ve kelime gruplarının aynı zamanda Güncel Türkçe
Sözlük ve Derleme Sözlüğü’nde de yer almamasına dikkat edilmiştir.Çalışmamıza ilk olarak yazar ve eser, daha sonra Tarama Sözlüğü hakkında
kısa bilgiler verilecek, ardından elde ettiğimiz bulguların sınıflandırılması
ve değerlendirmesi yapılarak eserde Tarama Sözlüğü’ne katkı sağlayacak
olan söz varlığı tablolar halinde sunulacaktır.
Çokanlamlılık (Fr. polysémie), bir dilde sözcüğün temel (göndergesel) anlamı dışında yeni kavramları karşılaması olarak tanımlanmıştır 1 � Aksan 2 , "çokanlamlılığın oluşumunu insanoğlunun genellikle birbirine benzer niteliği ve işlev... more
Çokanlamlılık (Fr. polysémie), bir dilde sözcüğün temel (göndergesel) anlamı dışında yeni kavramları karşılaması olarak tanımlanmıştır 1 � Aksan 2 , "çokanlamlılığın oluşumunu insanoğlunun genellikle birbirine benzer niteliği ve işlev açısından yakınlığı olan nesneler arasında ilişki kurmasıyla bir göstergeyi, ilk yansıttığı kavramın yanı sıra başka bir nesneyi de anlatır duruma getirmesi, daha canlı ve kolay bir anlatıma yönelmesi sonucunda gerçekleştiğini" ifade etmiştir.
Cevherler, insanoglunun var olmasindan beri dikkatini cekmis degerli veya yari degerli taslardir. Cevherlerin adlarindan, renklerinden, ozelliklerinden ve insan sagligi acisindan faydalarindan bahseden eserler olan cevher-nâmeler... more
Cevherler, insanoglunun var olmasindan beri dikkatini cekmis degerli veya yari degerli taslardir. Cevherlerin adlarindan, renklerinden, ozelliklerinden ve insan sagligi acisindan faydalarindan bahseden eserler olan cevher-nâmeler genellikle mensur olarak yazilmislardir. Ilk orneklerine Eski Yunan ve Roma’da rastlanilan cevher-nâmelerin yazilis tarihleri oldukca eskidir. Sonraki donemlerde Arap ve Fars ilim adamlarinca da yazilan bu eserlerin dilimize cevrilmesi Osmanli Donemi’nde gerceklesmistir. Bu calismada, Garsu’d-din Ahmed b. Ibrahim b. el-Nakib el-Halebi (o. 1563)’nin oglu olan Muhammed bin Garsu’d-din el-Halebi tarafindan tercume edilen bir cevher-nâme tanitilacaktir. Berlin’de Almanya Milli Kutuphanesi, Turkce Yazmalari Katalogu, Ms. or. oct. 1625 arsiv numarasinda kayitli olan eser, Hermes’in Arapca cevher-nâmesinden tercume edilerek II. Selim’e sunulmustur. Harekesiz nesihle yazilan eser 36 yaprak, 17 satirdir. Eserin tercume kismi yakut, inci, bâd-zehr, zeberced, zumurrud...
Türkçe yazılmış cevher-nâmelerden biri olan Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin ve Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir adlarıyla bilinen eser, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî tarafından 16. yüzyılda kaleme alınmıştır. Gaffârî, kitabı Şehzâde... more
Türkçe yazılmış cevher-nâmelerden biri olan Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin ve Kitâbu
Cevheri’l-Cevâhir adlarıyla bilinen eser, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî tarafından 16. yüzyılda
kaleme alınmıştır. Gaffârî, kitabı Şehzâde Korkud’un (ö. 1513) en sadık devlet adamı olan Piyâle
Bey’in emriyle yazmış ve tamamladıktan sonra şehzâdeye sunmuştur. Biri yurt dışında, beşi de yurt
içinde olmak üzere altı nüshası bilinen eserin Topkapı Sarayı Müzesi Hırka-i Saadet bölümündeki
nüshası yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır. Ancak çalışmada, yararlanılan da dâhil olmak üzere
diğer nüshalar hakkında hiçbir bilgiye yer verilmemiştir. Bu zamana kadar yapılmış olan cevhernâmelerle
ilgili çalışmalarda ise Yahyâ bin Muhammed Gaffârî’nin cevher-nâmesinden bahsedilmiş;
ancak metni hem nüshaları hem de muhtevası bakımından ayrıntılı olarak ele alan bir yayın mevcut
değildir. Eser hakkında önceden kaleme alınan yüksek lisans tezi, makale vb. çalışmalardaki bilgiler
gözden geçirildiğinde bunlarda bazı eksiklikler olduğu da görülmektedir. İşaret edilen eksiklikler
nedeniyle bu makalede, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî’nin Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin
adlı eserine ait nüshaların hepsi ayrıntılı olarak tekrar ele alınmıştır. Cevher-nâmenin muhtevası,
bilinen tüm nüshaları karşılaştırılarak ortaya konmuş, bunlar benzerlikleri ve farklılıkları
bakımından incelenerek tanıtılmıştır. Eserin muhtevası L. ve İÜ-423 nüshalarından hareketle ele
alınmıştır. Söz konusu farklılıklar bize kitabın sağlam bir metninin ortaya konmasının ancak nüsha
karşılaştırması yapılmasıyla mümkün olduğunu göstermiştir. Bu noktada örnek teşkil etmesi
düşüncesiyle makalenin sonunda eserin tüm nüshalarında yer alan bir bölümünün tenkitli metni
verilmiştir. Böylece, Gaffârî’nin cevher-nâmesi ve metnin tespit ettiğimiz nüshaları hakkında bu
zamana kadarki en kapsamlı tanıtmanın yapılmasına çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Yahyâ bin Muhammed Gaffârî, Yâkûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin, Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir, cevher-nâme, cevâhir-nâme

The work, known as Yâqûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me'âdin and Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir, which is one of the ore-book written in Turkish, was written by Yahyâ bin Muhammed Gaffârî in the 16th century. Gaffari wrote the book by the order of Piyale Bey, who was the most loyal statesman ofŞehzade Korkud (d. 1513), and presented it to the prince after completing it. The copy of the work, of which six copies are known, one abroad and five in the country, has been studied as a master's thesis
in the Topkapı Palace Museum Hırka-i Saadet section. However, no information about the other copies, including the one used, was included in the study. In the studies on ore-book made up to this time, Yahyâ bin Muhammed Gaffârî's ore-book was mentioned; however, there is no publication that deals with the text in detail in terms of both its copies and its content. Master's thesis, article, etc. written beforehand about the work. When the information in the studies is reviewed, it is seen that
there are some deficiencies in them. Due to the deficiencies pointed out, in this article, all the copies of Yahyâ bin Muhammed Gaffârî’s Yâqûtatü’l-Mehâzin fî Cevâhiri’l-Me’âdin were discussed in detail.
The content of the ore-book was revealed by comparing all known copies, and these were introduced by examining them in terms of their similarities and differences. The content of the work has been
handled with reference to the copies of L. and İÜ-423. These differences have shown us that it is only possible to present a solid text of the book by comparing copies. At this point, the critical text of a part of the work, which is included in all copies of the work, is given at the end of the article in order to set an example. Thus, it has been tried to make the most comprehensive introduction to Gaffârî's ore-book and the copies of the text we have identified so far.
Keywords: Yahyâ bin Muhammed Gaffârî, Yâqûtatü'l-Mehâzin fî cevâhiri’l-Me’âdin, Kitâbu Cevheri’l-Cevâhir, ore book
ÖZET Selçuklular döneminde bilim dili olarak Arapçanın, edebiyat dili olarak da Farsçanın kullanılması Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını zorlaştırmıştır. Selçukluların yıkılmasından sonra yaşanan Anadolu Beylikleri döneminde, Oğuz... more
ÖZET Selçuklular döneminde bilim dili olarak Arapçanın, edebiyat dili olarak da Farsçanın kullanılması Oğuz Türkçesinin yazı dili olmasını zorlaştırmıştır. Selçukluların yıkılmasından sonra yaşanan Anadolu Beylikleri döneminde, Oğuz Türkçesi yazı dili olarak kullanılmaya başlanmıştır. 13.-15. yüzyıllar arasında Anadolu'da farklı konularda tercüme ve telif birçok eser verilmiştir. Bu eserlerden halkı eğitmek amacıyla yazılanlar genellikle Oğuz Türkçesiyle verilirken, edebî eserlerde Arapça ve Farsça, Selçuklu Dönemi kadar olmasa da varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Bu dönemde Oğuz dil dairesi içinde yaşamış şairlerin şiirlerinde kullandıkları Türkçe kelimeleri tespit etmek, gerek şairlerin yaşadıkları coğrafya çerçevesinde oluşan Türkçe bilincini belirlemek, gerekse şairin muhayyilesinde yaşayan Türkçe kelime hazinesini ortaya koymak bakımından önemlidir. Bir şairin şiirlerinde kullandığı kelimeler, o şairin hayal dünyasının fotoğrafıdır düşüncesinden hareketle bu çalışmada Anadolu'da yaşayan Kadı Burhaneddin'le (öl. 1398), onunla yakın dönemde yaşamış olan Seyyid Nesîmî'nin (öl. 1417 ?) şiirlerinde bulunan bitki ve hayvan adları karşılaştırılacaktır. Mukayese edilecek olan bu iki şairin en önemli ortak özelliği, şiirlerinde Azerbaycan Türkçesi özelliklerinin bulunmasıdır. Çalışmada, bu şairlerin şiirlerinde geçen bitki ve hayvan adları tespit edilerek Türkçe bitki ve hayvan adlarının hangi sıklıkla kullandıkları ortaya konacak, bitki ve hayvan adlandırmalarında tutulan yol ve şairlerin bu sözcükleri kullanım yeri ve biçimi üzerinde değerlendirmeler yapılacaktır. ABSTRACT Arabic was used in Great Selcuks and Anatolian Selcuks as a science language and Persian language was used as a literature language. Anatolian Beyliks were founded after the Great Selcuks and in this period Oghuz Turkish was used in manuscripts. Many manuscripts were writed in Anatolia between 13-15 centuries. This manuscripts which were writed in Oghuz Turkish aimed to instruct society. At the same time Arabic and Persian language continued same period in literature but not in Selcuks time. To determine the words which showes us the literature's geography, poets's imaginations with Turkish words and Turkish word treasury in poems in Oghuz Turkish time is important. This study compare plant and animal names in poems of Kadi Burhaneddin and Nesimi who lived in Anatolia in 14. century. To compare the words showes us their imagination ability with Oghuz Turkish words. Kadi Burhaneddin and Nesimi's most popular property is using of early Azerbaijani Turkish. There are many question. This study aims to find answers. How many times did they used Turkish plant and animal words? What was the method? Where did they used these words? These are main questions in this study.
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 1 9. 1 4 (M a r t) / 5 5 "Tıp terimleri" üzerine yapılan çalışmalar hakkında bir bibliyografya denemesi / S. Murad (55-67. s.) Öz Türk dilinin terim... more
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i 2 0 1 9. 1 4 (M a r t) / 5 5 "Tıp terimleri" üzerine yapılan çalışmalar hakkında bir bibliyografya denemesi / S. Murad (55-67. s.) Öz Türk dilinin terim yaratmadaki gücünü gösterdiği eserler arasında şüphesiz bilim tarihi eserleri önemli bir yere sahiptir. Birçok farklı bilim dalında telif ve tercüme eser veren Türk dilinin, terim üretmedeki çeşitliliğini izleyebildiğimiz bilim eserlerinden biri de tıp konulu metinleridir. Müstakil olarak tıp konusunu ele alan eserler yanında, içeriğinde tıp terimleri bulunan, farklı konularda yazılmış birçok eser bulunmaktadır. Günümüze kadar tıp metinleri, tıp sözlükleri ve tıp terimleri üzerine birçok çalışma yapılmış olup, halen tıp metinleri, tıp sözlükleri ve tıp terimleriyle ilgili çalışmalar yapılmaya devam etmektedir. Bugüne kadar yapılmış çalışmaların bir kısmı doğrudan tıpla ilgili olmayan eserlerdeki tıp terimleri üzerineyken, bir kısmı da doğrudan tıp konulu eserlerdeki terimlerle ilgilidir. Tıp terimleri kavramının içine dâhil edilen ilaç, tıpta kullanılan bitkiler, hayvansal-madensel maddeler, insan ve hayvan organları; hastalıklar, tedavi yöntemleri, tıbbi aletler gibi birçok terimle ilgili çalışmalar yapılmıştır. Çalışmalar "tıp terimli" başlıklı olanlar, tıp terimlerinden herhangi birini konu edinenler ve terimler için önemli bir kaynak olan sözlükler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çalışmada günümüze kadar tıp terimleri üzerine yapılan çalışmalar ortaya konacak, bunlardan bazıları özetlenerek açıklanacaktır. Böylece tarihi tıp metinleriyle ve tıp terminolojisiyle ilgilenen bilim insanlarına bu alanda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilecek, hangi konuların ele alındığı ortaya konarak henüz üzerinde çalışılma yapılmayan konular hakkında araştırmacılara fikir sağlanacaktır. Anahtar kelimeler: Tıp terimleri, bibliyografya, tıp metinleri, tıp sözlükleri. Studies on medical terms: A bibliyographic study Abstract Undoubtedly, historical works of science have an important place among the works in which the Turkish language demonstrates its power in creating terms. One of the scientific works in which we can observe the diversity of the Turkish language in terms of production in terms of orijinal and translation in many different disciplines is the medical texts. Apart from only the works dealing with the subject of medicine, there are many works written on different topics in terms of medical terms. To date, many studies have been done on medical texts, medical dictionaries and medical terms, and still work on medical texts, medical dictionaries and medical terms. While some of the studies conducted so far are directly related to the medical terms in non-medical works, some are directly related to the terms in the books on medicine. There are studies about the drug included in the 1 Dr. Öğr. Üyesi, Amasya Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, (Amasya / Türkiye),
Anadolu’da bilim dili olarak Türkçenin kullanılması 14. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Bu tarihten itibaren birçok alanda telif/tercüme eserler yazılmıştır. Bu eserlerden bazıları yazıldıkları dönemlerden sonra yaşamış bazı âlimler... more
Anadolu’da bilim dili olarak Türkçenin kullanılması 14. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Bu tarihten itibaren birçok alanda telif/tercüme eserler yazılmıştır. Bu eserlerden bazıları yazıldıkları dönemlerden sonra yaşamış bazı âlimler tarafından özetlenme, genişletilme, yeniden düzenlenme gibi işlemlere tabi tutulmuşlardır. Lârendevî Dervîş Siyâhî tarafından 17. yüzyıl başlarında yazılan, bilinen ilk müstakil tıp-eczâ sözlüğü Lugat-ı Müşkilât-ı Eczâ da bu şekilde daha sonra başkası tarafından düzenlenerek tekrar hazırlanan eserlerden birisidir. Lugat-ı Müşkilât-ı Eczâ’da ilaç yapımında kullanılan bitkilerin, terkiplerin, gıdaların ve hastalıkların Arapça, Farsça, Grekçe, Hintçe, Süryanice, Ermenice ve İbranice gibi birçok dildeki Türkçe karşılıkları verilmiştir. Sözlük, sözcüklerin sadece ilk harflerinin Arap alfabesindeki sırasına göre düzenlenmiştir. Lugat-ı Müşkîlât-ı Eczâ’nın bu haliyle yeterince kullanışlı olmadığı düşüncesiyle eser, 18. yüzyılda yaşayan ve şerh, tercüme, belâgat, din gibi birçok konuda eserler vermiş olan Mustafa İsâmeddîn tarafından Arap alfabesine göre sadece ilk harfleri bakımından değil sözcüklerin tüm harfleri dikkate alınarak alfabetik olarak düzenlenmiştir. Çalışmamızda Müretteb Müfredât-ı Siyâhî adlı eser tanıtılacak, adı geçen bu iki eser karşılaştırılarak Mustafa İsâmeddîn’in eserinde ne tür bir yenilik ortaya koyduğu hakkındaki tespitlerimiz sunulacaktır.
Anahtar Kavramlar: Mustafa İsâmeddîn, Müretteb Müfredât-ı Siyâhî, Lugat-ı Müşkilât-ı Ecza, Dervîş Siyâhi Lârendevî, Tıp Ecza Sözlüğü.

Abstract
The use of the Turkic language as a language of science in Anatolia comes to the end of the 14th century. From this date, in many areas copyright / translation works
160 | Sibel MURAD
AUID 11 (Aralık 2018): 159-167
have been written. Some of these works have been summarized, enlarged or rearranged by some scholars who lived after the period of their writing. The first known copyright medical-pharmacy dictionary, Lugat-i Müşkilât-ı Eczâ, written by Lârendevi Dervîş Siyahî in the early 17th century, is one of the works prepared later by another person. In Lugat-ı Müşkilât-ı Eczâ, the plants, compounds, foods, diseases used in medicine are given Turkish equivalents in Arabic, Persian, Greek, Hindi, Syriac, Armenian and Hebrew. Dictionary, only the first letters of the words are arranged in order in the Arab alphabet Considering that Lugat-ı Müşkîlât-ı Eczâ is not sufficiently useful, this work was arranged by Mustafa İsâmeddîn, who had lived in the 18th century and gave works on many subjects such as commentary, translation, rhetoric and religion alphabetically according to the Arabic alphabet, taking into account all the letters of the words, not just the first letters. In this study the work called Müretteb Müfredât-ı Siyâhî will be presented these two works will be compared and we will present our determinations about what kind of novelty has emerged in the work of Mustafa İsâmeddîn.
Keywords: Mustafa İsâmeddîn, Müretteb Müfredât-ı Siyâhî, Lugat-ı Müşkilât-ı Ecza, Dervîş Siyâhi Lârendevî, Medicine Pharmacy Dictionary.
Öz Sözlükler, bir dilin söz varlığını ortaya koymaları, başka dildeki sözcüklerin öğrenilmesi, bir alanla ilgili terimleri barındırması gibi birçok bakımdan önemli eserlerdir. Bilhassa belirli bir alana ait olan sözcüklerin yer aldığı... more
Öz Sözlükler, bir dilin söz varlığını ortaya koymaları, başka dildeki sözcüklerin öğrenilmesi, bir alanla ilgili terimleri barındırması gibi birçok bakımdan önemli eserlerdir. Bilhassa belirli bir alana ait olan sözcüklerin yer aldığı terim/alan sözlükleri yazıldıkları alana ve ilgili kişilere hizmet ederler. 14. yüzyıldan sonra birçok bilim dalıyla ilgili eserler verilmiştir. Bunlar arasında tıp ve sağlıkla ilgili metinler de bulunmaktadır. Tıp ve eczacılıkta kullanılan birçok yabancı bitki, terkip, ilaç, aş, cevher vs.nin başka dillerdeki karşılıklarını veren müstakil olarak hazırlanmış tıp-ecza sözlüklerinin yazımına ise 17. yüzyıldan itibaren başlanmıştır. Çalışmamızda Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal'ın şahsî kütüphanesinde bulunan müellifi, müstensihi ve yazılış tarihi bilinmeyen bir tıp sözlüğü tanıtılarak metni sunulacaktır. Eser 16 yaprak olup baş tarafı eksiktir. Üç " fasıl " dan oluşan eserin ilk faslında tıbbî özellikteki bitki, ilaç adlarının Türkçe, Arapça, Farsça ve Boşnakça –bir kelimenin Ermenice-karşılıkları yer almakta, ikinci fasılda insan vücudunda bulunan kan, safra, balgam, sevda unsurlarının oranlarına göre insan mizacına nasıl etki ettikleri ve bunlara göre insan tabiatları tanıtılmaktadır. Son fasılda ise birçok hastalık adının Türkçe, Arapça ve Farsça karşılıkları bulunmaktadır. Sözlüğün madde başları çoğunlukla Arapça, Farsça olup yer yer Türkçe madde başlarına da rastlanmaktadır. Çalışmamızda, çeşitli bitkilerin, devaların, hastalıkların Arapça, Farsça, Türkçe ve Boşnakça karşılıklarının bulunduğu söz konusu sözlük tanıtılarak çeviriyazı alfabesiyle metni sunulacaktır. Abstract Dictionaries are important works in many ways, such as revealing the existence of a language, learning other words, and accommodating terms related to a field. In particular, the terms / field dictionaries in which a word belongs to a specific field are served in the field in which they are written and related persons. There are also works related to medicine and health among the works taken many sciences related works in Turkish after the 14th century. However it has been started since the 17th century for the writing of self-made medicine-pharmacy dictionaries, which give the name of many foreign plants, preparations, medicines, fodder and ores used in the field of medicine-pharmacy their equivalents in other languages such as Turkish or Arabic, Farsi. In our work, we will present a medical dictionary that situated in the personal library of Professor Dr. Mehmet Fatih Köksal and does not know who wrote and on which date it was written. The work has 16 leaves and the starting side of the work is missing. There are three chapters in the content of the work. In the first chapter, the medicinal names of the plants and medicines in the medicinal properties are
Research Interests:
Amasya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. Yıl 2018, Cilt 2, Sayı 3.
Research Interests:
Cevherler, insanoğlunun var olmasından beri dikkatini çekmiş değerli veya yarı değerli taşlardır. Cevherlerin adlarından, renklerinden, özelliklerinden ve insan sağlığı açısından faydalarından bahseden eserler olan cevher-nâmeler... more
Cevherler, insanoğlunun var olmasından beri dikkatini çekmiş değerli veya yarı değerli taşlardır. Cevherlerin adlarından, renklerinden, özelliklerinden ve insan sağlığı açısından faydalarından bahseden eserler olan cevher-nâmeler genellikle mensûr olarak yazılmışlardır. İlk örneklerine Eski Yunan ve Roma’da rastlanan cevher-nâmelerin yazılış tarihleri oldukça eskidir. Sonraki dönemlerde Arap ve Fars ilim adamlarınca da yazılan bu eserlerin dilimize çevrilmesi Osmanlı döneminde gerçekleşmiştir.
Bu çalışmada, Garsü’d-dîn Ahmed b. İbrahîm b. el-Nakîb el-Halebî (ö. 1563)’nin oğlu olan Muhammed b. Garsü’d-dîn el-Halebî tarafından tercüme edilen bir cevher-nâme tanıtılacaktır. Berlin’de Almanya Millî Kütüphanesi, Türkçe Yazmaları Kataloğu, Ms. or. oct. 1625 arşiv numarasında kayıtlı olan eser, Hermes’in Arapça cevher-nâmesinden tercüme edilerek II. Selim’e sunulmuştur. Harekesiz nesihle yazılan eser 36 yaprak, 17 satırdır. Eserin tercüme kısmı yakut, inci, bâd-zehr, zeberced, zümürrüd, elmas, dehnec, mıknatıs, altın, becâzî, gümüş, mercan akîk, mehî, kezek, yesb, lâcûd (lâcüverd), ciz’, nuhâs, sünpâre, sendalûz olmak üzere 21 bab olup pîrûze, kehrübâr, lâl-i bedahşî, benefs, yeşim, cemest başlıklarında 6 fasıl da Garsü’d-dîn el-Halebî tarafından eklenmiştir. Her bab farklı sayılarda fasıllardan oluşmaktadır. Eserde yer alan cevherler yazar tarafından ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Eserin yazarı Muhammed b. Garsü’d-dîn el-Halebî hakkında kaynaklarda çok az bilgiye ulaşılabilmiştir. Eserin II. Selim’e sunulduğundan hareketle 16. yüzyılda yazıldığı anlaşılmaktadır.
Çalışmamızda “Cevher-nâme” adlı bu eser tanıtılarak eserin yazım ve dil özellikleri hakkında bilgi verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Cevher, Cevher-nâme, Muhammed b. Garsü’d-dîn el-Halebî, 16. yüzyıl, Osmanlı Türkçesi.
Research Interests:
Ülkemizde ağız çalışmaları 19. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bugüne kadar birçok Türkolog ve araştırmacı tarafından bölge, il, ilçe ve yöre ağızları hakkında bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Ağız sınıflandırmalarında Batı grubu ağızları... more
Ülkemizde ağız çalışmaları 19. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Bugüne kadar birçok Türkolog ve araştırmacı tarafından bölge, il, ilçe ve yöre ağızları hakkında bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Ağız sınıflandırmalarında Batı grubu ağızları içerisinde yer alan Amasya ağzı, bugüne kadar üç yüksek lisans tezi, iki bitirme tezi, bir kitap ve bir makaleye çalışma konusu olmuştur. Yapılan bu çalışmalar daha çok metin derleme ve yazıya aktarımı ve metinler üzerinde yapılan ses-şekil bilgisi incelemelerinden oluşmaktadır. Yapılan çalışmaların sadece birkaçında sözlük bölümü bulunmaktadır. Çalışmalarda derlenen sözcüklerle ilgili değerlendirmelere pek rastlanılmamaktadır. Bu çalışmada Derleme Sözlüğü'nde ve Amasya ağzıyla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmalarda bulunmayan veya farklı anlamlarda kullanılan Amasya ve yöresinden derlediğimiz horā çir-, basuruklu, parla-, gıcırdamaz gağnı, bamyanın oynaşı, bekçe git-, yélik-, kepir / keper/kepür / keperük, aḫşamaştānı / sabaḫaştānı /aḫşamaştā / sabaḫaştā gibi birkaç sözcük ve söz öbeği üzerinde değerlendirmelerde bulunulacaktır. Abstract The dialect studies in our country have been carried out since 19th century. Until today, many Turkologists and researchers have made scientific studies about the region, province, district and local dialects. Amasya dialect, which is a dialect of Western group in terms of dialect classifications, has been the subject of three master's theses, two graduation theses, one book and one article. These studies are mostly composed of text compilation and transcription, and sound-figure information studies on texts. Only a few of the works carried out have a dictionary section. There are few evaluations about the words that are collected during the studies. In this study, we will make evaluations on some words such as horā çir-, basuruklu, parla-, gıcırdamaz gağnı, bamyanın oynaşı, bekçe git-, yélik-, kepir/keper/kepür/keperük, aḫşamaştānı/sabaḫaştānı/aḫşamaştā/sabaḫaştā which have not been present in the eclectic dictionary, have not been used in previous studies or have been used in different meanings.
Research Interests:
Research Interests:
Bir dilin söz varlığını ortaya koyan en önemli eserler sözlüklerdir. Arapça ve Farsça başta olmak üzere dilimize pek çok dilden eserler tercüme edilmiştir. Tercümelerin daha iyi anlaşılması ve belli başlı Arapça-Farsça sözcüklerin... more
Bir dilin söz varlığını ortaya koyan en önemli eserler sözlüklerdir. Arapça ve Farsça başta olmak üzere dilimize pek çok dilden eserler tercüme edilmiştir. Tercümelerin daha iyi anlaşılması ve belli başlı Arapça-Farsça sözcüklerin öğrenilmesi için farklı dönemlerde pek çok sözlük yazılmıştır. Çoğu müstakil olarak hazırlanan sözlüklerin mecmualar içinde yer alan örnekleri de bulunmaktadır. Bildirimizde 19. Yüzyılda Merzifon’da yaşamış olan İsmail bin Muhammed’e ait sözlükler mecmuası tanıtılacaktır. “Lügat” adıyla Amasya Beyazıd İl Halk Kütüphanesi 05 GÜ 28 numarada kayıtlı olan eser 303 varaktır. Mecmuanın derleyicisi olan İsmail b. Muhammed hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanılmamakla beraber mecmuadaki bilgilere göre 1829’da hayatta olduğu anlaşılmaktadır. Sekiz farklı sözlükten oluşan bu mecmuanın başında bulunan ilk üç sözlük Arapça-Türkçe olup diğer dört sözlük ise Farsça-Türkçe/Arapça-Türkçe’dir. Mecmuada üçüncü sırada yer alan Ahter-yi Sagîr dışında diğer sözlüklerde Arapça/Farsça sözcüklerin altında Türkçeleri verilerek satır altı usulüyle hazırlanmıştır. Merzifonlu İsmail bin Muhammed, mecmuada yer alan bir sözlük dışında her sözlüğün sonunda kendi adını zikretmiş ve her birinin derlenme tarihini ve yerini kaydetmiştir. Amacımız bu sözlük mecmuasındaki sözlükleri gün yüzüne çıkartarak Türk sözlükçülüğüne bir örnek kazandırmaktır.
Anahtar kelimeler: İsmail bin Muhammed, Merzifon, lügat, mecmua, sözlük.
Research Interests:
Özet Tarihî dönemlerden günümüze Türk dilinde "kadın" kavramını karşılamak için birçok sözcük ve söz öbeği kullanılmıştır. Kadın, "katun" ve "ana" başta olmak üzere birçok sözcük ve söz öbeğiyle kimi zaman toplumda üstlendiği ailevi ve... more
Özet Tarihî dönemlerden günümüze Türk dilinde "kadın" kavramını karşılamak için birçok sözcük ve söz öbeği kullanılmıştır. Kadın, "katun" ve "ana" başta olmak üzere birçok sözcük ve söz öbeğiyle kimi zaman toplumda üstlendiği ailevi ve sosyal role göre anılmış, kimi zaman da olumlu-olumsuz özelliklerine göre adlandırılmıştır. Bu adlandırmalar kültürel geçiş dönemlerinde değişikliklere uğramıştır. Bir toplumun kültürel anlamda geçirdiği en etkin değişikliklerden biri din ve inançtır. Dolayısıyla İslamiyetin kabulünden sonra farklılıklar gösteren kadın tipi ve algısının onu ifade eden sözcüklere de yansıdığı muhakkaktır. Bu yansımanın tesirini bize en iyi gösterecek olan kaynaklar o döneme ait metinlerdir. Bu metinler içerisinde de kutsal kitapların ve dinî metinlerin tercümeleri, kadın için kullanılan sözcüklerin yaşanılan değişiklik karşısındaki durumunu göstermesi bakımından önemlidir. Dilimizdeki birçok sözcük gibi kadın için kullanılan bazı sözcükler de İslamiyetin kabulünden sonra ya eski anlam alanlarını kaybetmiş ya da anlam bakımından değişikliğe uğramışlardır. Bu çalışmada Kuran'ın İslamiyetin kabulünden sonra yapılan ilk tercümesinden günümüze gelinceye kadar çeşitli dönemlerde yapılmış tercümelerine dayanılarak Türklerde "kadın" için kullanılan sözcük ve söz öbekleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Böylece hem İslamiyet sonrasında yaşanan "kadın" tipi ve algısındaki değişiklik hem de bu algının yüzyıllar içindeki durumu sözcük ve söz öbekleriyle ortaya konulacaktır. Abstract Many words and phrases have been used to meet the concept of "woman" from the historical period to the day-today in the Turkish language. Woman, with many words and phrases, especially "katun" and "ana", sometimes named according to the family and social role that it undertakes in the society, and sometimes according to its positive and negative characteristics. These nomenclature have undergone changes during cultural transitions. One of the most effective changes that a society has lived in cultural terms is religion and faith. Therefore, the character of woman who showed differences after the acceptance of Islam and the perception of the perception of it reflected in the
Research Interests:
Osmanlı döneminde XVIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türkçe kelimelerin madde baĢı olarak alındığı sözlüklere pek rastlanmamaktadır. Bu dönemde hazırlanan sözlükler Arapça-Türkçe ve Farsça-Türkçe olup çoğu, eğitim amacıyla yazılmıĢtır.... more
Osmanlı döneminde XVIII. yüzyılın ikinci yarısına kadar Türkçe
kelimelerin madde baĢı olarak alındığı sözlüklere pek rastlanmamaktadır. Bu
dönemde hazırlanan sözlükler Arapça-Türkçe ve Farsça-Türkçe olup çoğu,
eğitim amacıyla yazılmıĢtır. Bu iki dilli sözlüklerin yanı sıra bu dönemde çok
dilli sözlüklerin de yazılmıĢ olduğunu görmekteyiz. Bu çok dilli sözlüklerden
biri olan Lügat-ı Müşkilât-ı Eczâ, 17. yüzyıldaki ilk çok dilli alan
sözlüklerinden sayılabilecek özelliklere sahip bir eserdir. Lârendevî Dervîş
Siyâhî tarafından yazılan çok dilli bir ecza/tıp terimleri sözlüğü olan eserde
Arapça, Farsça, Grekçe, Hintçe, Süryanice, Ermenice, Ġbranice ilaç
yapımında kullanılan bitkilerin, terkiplerin, çeĢitli aĢların, Ģifalı birçok
cevherin, hastalıkların ve birçok tıbbi terimin Türkçe karĢılıkları verilmiĢtir.
Lügat-ı Müşkilât-ı Eczâ, döneminde yazılan ilk kapsamlı alan sözlüğü
olmasının yanında yazıldığı dönemin dil özelliklerine örnek teĢkil etmesi
bakımından önemli bir eserdir. Dilimizdeki birçok sözcük ve ekin zaman
içinde söyleniĢi değiĢtiği hâlde imlada yazılıĢı aynı kalmıĢtır. Dildeki bu
değiĢimin söyleniĢe yansımasının aksine imlanın sabit kalması genel bir
kuraldır. Bu durum yazılıĢla söyleyiĢin farklılaĢmasına yol açmaktadır. Bu
bağlamda çalıĢmada Lügat-ı Müşkilât-ı Eczâ tanıtılarak eserde yer alan bazı
eklerin yazımındaki düzlük-yuvarlaklık uyumu ele alınacaktır.
Anahtar Sözcükler: Lügat-ı MüĢkilât-ı Eczâ, Lârendevî DervîĢ Siyâhî,
17. yüzyıl, ecza sözlüğü, düzlük-yuvarlaklık uyumu,
Osmanlı Türkçesi.
LABIAL HARMONY IN THE LÜGAT-I MÜŞKILÂT-I ECZÂ
Abstract
Until the second half of the 18th century in the Ottoman period, the
dictionary in which Turkish words are taken as head of matter is rarely seen.
Dictionaries prepared in this period are mainly Arabic-Turkish and PersianTurkic
and mostly written for educational purposes. In addition to bilingual
dictionaries, we also see multilingual dictionaries in this period. Lügat-I
Müşkilât-ı Eczâ, one of these multilingual dictionaries, is a work that has
features that can be counted among the first multilingual field dictionaries of
the 17th century.It is a dictionary of multilingual pharmacy-medical terms
written by Lârendevi Dervîş Siyahî. At this book has been given Turkish
equivalents of the Arabic, Persian, Greek, Hindi, Syriac, Armenian, Hebrew
plants, drugs, various foods, many medicinal mine and diseases and many
medical terms which used in medicine. Lügat-ı Müşkilât-ı Eczâ is also be an
important work in that it is an example of the language characteristics of the
in this period that it was written in addition to being the first comprehensive
dictionary written during the period.The spelling remained the same whenmany words and phrases in our tongue were changed in time.It is a general
rule to keep the writing constant, contrary to the reflection of this change on
the speaking. This leads to differentiation of speaking and writing.In this
context, at this work firstly Lügat-ı Müşkilât-ı Eczâ is to be introduced, then
will be mentioned ın this study labial harmony in some of the suffixes.
Keywords: Lügat-ı MüĢkilât-ı Eczâ, Lârendevî DervîĢ Siyâhî, 17th
century, dictionary of pharmacy-medical, Ottoman language,
labial harmony.
Research Interests:
Özet Şeyh Bedreddin'in (ö.1420) müritlerinden olan Yėgen Mahmûd tarafından yazılan Envâru'l-Kulûb, İslamın temel esaslarını anlatan mensur bir akâid-nâmedir. Eser; " Allah, Kur'ân-ı Kerîm, hurûf-ı mukatta'ât, Hz. Muhammed, iman, namaz,... more
Özet Şeyh Bedreddin'in (ö.1420) müritlerinden olan Yėgen Mahmûd tarafından yazılan Envâru'l-Kulûb, İslamın temel esaslarını anlatan mensur bir akâid-nâmedir. Eser; " Allah, Kur'ân-ı Kerîm, hurûf-ı mukatta'ât, Hz. Muhammed, iman, namaz, zikir, akıl, nefis ve vesile " olmak üzere on bâbdan oluşur. Her bâb, yazar tarafından ilgili ayetlerin tefsiri yapılarak açıklanmıştır. Harekeli nesihle 187 varak, 15 satırdan oluşan eserin yazarı Yėgen Mahmûd hakkında kaynaklarda bir bilgiye rastlanılmamıştır. Aynı şekilde eserin telif/istinsah tarihi hakkında da bir bilgi yoktur. Kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanılmamışsa da yazarın şeyhinin Şeyh Bedreddin olmasından hareketle eserin 15. yüzyılda yazıldığını söylemek mümkündür. Envâru'l-Kulûb, harekeli bir Eski Anadolu Türkçesi metni olma özelliğiyle Eski Anadolu Türkçesinin yazım ve dil hususiyetlerini göstermektedir. Bu çalışmadaki amacımız Envâru'l-Kulûb adlı mensur akâid-nâmeyi tanıtmak ve yazıldığı dönemin yazım ve dil özelliklerini örneklerle ortaya koymaktır. Envâr al-Kulûb, written in the 15th century by Yėgen Mahmud, one of the disciples of Sheikh Bedreddin (died in 1420) it is a prose that explains the basic Islam Beliefs. Manuscript consists of ten sections, including Allah, Quran, abbreviated letters, Hz. Mohammed, faith, prayer, dhikr, mind, human soul, means. Each chapter is explained by the author by commenting the related Quran sentences. There was no information about the writer Yėgen Mahmûd written in naskh with vowel point 187 leaves and 15 lines. In the same way, there is no information about the date of the writing and rewriting of manuscript. Although no information was found in the sources, it is possible to say that manuscript was written in the 15th century, as the sheikh of the author was Sheikh Bedreddin (died 1420). Manuscript is important in that it is written by the students of Sheikh Bedreddin, one of the religious and politically prominent personalities of the 14th-15th centuries, and places the main religious-mystical issues in its content. Manuscript gives information about both the religious-mystical understanding of the period and the views that have formed around Sheikh Bedreddin. Envâr al-Kulûb shows the spelling and language characteristics of the Old Anatolian Turkic with the feature of being a with vowel point Old Anatolian Turkish text. Our aim in this study is to introduce Envâr al-Kulûb which is a prose that explains the basic Islam beliefs and reveal the spelling and language characteristics of the written text.
Research Interests:
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Arapça ve Farsça eser veren müellifler, 14. yüzyıldan itibaren Anadolu Türkmen beylerinin talepleri doğrultusunda Türkçe eserler vermeye başlamışlardır. Bir yandan daha önce Arapça telif ettikleri... more
Anadolu Selçuklu Devleti zamanında Arapça ve Farsça eser veren
müellifler, 14. yüzyıldan itibaren Anadolu Türkmen beylerinin talepleri
doğrultusunda Türkçe eserler vermeye başlamışlardır. Bir yandan daha önce
Arapça telif ettikleri eserleri Türkçe’ye aktarırken diğer taraftan da yeni eserler
yazmışlardır. Anadolu Türk tıbbına kaynaklık eden Arapça ve Farsça eserlerden
bir kısmı bu dönemde Türkçe’ye kazandırılmıştır. Böylelikle, Türkçe’nin,
dönemin tıp terimlerini karşılayabilen yapısı gözler önüne serilmiştir.
Bu çalışmada, 15. yüzyılın önemli tıp eserlerinden Terceme-i Akrabâdîn
incelenecektir. Bu farmakoloji eseri, Sabuncuoğlu Şerefeddin tarafından
Cürcânî’nin Zahîre-i Harzemşâhî adlı eserinin ‘Akrabâdîn’ bölümünün
tercümesiyle oluşturulmuş ve Türkçe’nin tıp terimlerini ifade etmedeki
yetkinliğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Eser, çeşitli ilaç terkiplerinin
hazırlanış ve kullanılış biçimleriyle, terkiplerin hangi hastalıkların tedavisinde
kullanılabileceğini açıklamaktadır. Bu çalışmada, Terceme-i Akrabâdîn’deki
terkipler hakkında bilgi verilecek ve bunların nasıl adlandırıldığı örneklerle
açıklanacaktır.
Anahtar sözcükler: Terkip adlandırmaları, Sabuncuoğlu Şerefeddin, Terceme-i
Akrabâdîn, Eczacılık terminolojisi, Eczacılık tarihi.
The naming of pharmaceutical forms in Sabuncuoğlu Serefeddin’s
‘Terceme-i akrâbâdîn’ (15th c.)
The compilers of Arabic and Persian written works during the time of
Anatolian Seljuk dynasty, started to create Turkish written works by following
the demands of Anatolian Turcoman governors from the 14th century on.
Beside translating the Arabic treatises into Turkish, they also wrote new works.
Some parts of Arabic and Persian written works, which were the sources of
Anatolian Turkish medicine, were translated into Turkish. The linguistic
structure of Turkish provided for the development of contemporary medical
terminology.
In this study, one of the important pharmaceutical works of the 15th
century, Sabuncuoğlu Şerefeddin’s Terceme-i Akrabâdîn, which is translated
from Zahîre-i Harzemşâhî by Cürcânî, will be reviewed. The significance of this
text derives both from its terminology and description of compounds. The
manuscript includes information about the preparation and usage of drugs and
their indications. The terminology in this akrabâdîn (pharmacopaea) will be
examined and detailed information about the naming of compounds will be
presented.
Key words: Pharmaceutical terminology, Pharmacopea, history of pharmacy,
Sabuncuoğlu Şerefeddin, Terceme-i Akrabâdîn, Turkey.
Research Interests:
İnsanlık tarihi boyunca hastalıkların teşhis ve tedavileriyle ilgili birçok yöntem kullanılmıştır. Önceleri bedensel, ruhsal, sosyal tüm olumsuzlukların nedenini tabiatüstü olaylarda gören insan, çareyi ilk olarak büyücülerde aramıştır.... more
İnsanlık tarihi boyunca hastalıkların teşhis ve tedavileriyle ilgili birçok yöntem kullanılmıştır. Önceleri bedensel, ruhsal, sosyal tüm olumsuzlukların nedenini tabiatüstü olaylarda gören insan, çareyi ilk olarak büyücülerde aramıştır. Şifacı, iyileştirici olarak da bilinen bu kişiler hastalıkların tespitinde ve tedavisinde önemli rol oynamışlardır. Daha sonra deneme-yanılma yoluyla yeni sağaltma yöntemleri keşfeden insanlık, modern tıbbın temelini atmıştır.
Halk hekimliği/tıbbı bilimsel tıptan uzak, tamamen geleneksel ve büyüsel sağaltma yöntemlerinden oluşan bir müessesedir. Mantık dışı uygulamaların tedavi amaçlı kullanıldığı halk hekimliği metinleri ve içeriğinde halk hekimliğine dair uygulamaların ağırlıkta olduğu metinler, yazıldıkları dönemin bilimsel tıp anlayışına bağlı kalan tıp metinlerinden ayrılırlar.
Bu çalışmada 16. yüzyıl Osmanlı müellif/mütercimlerinden olan Bâlî Efendi‟ye (öl. 980/1572-73) ait tercüme bir eser olan “Terceme-i Aynü‟l-Hayat”taki halk hekimliği sahasına giren bazı uygulamalar ele alınacaktır. Terceme-i Aynü‟l-Hayat‟a içinde birçok hekimden alıntıların ve tecrübelerin de aktarılmış olmasına rağmen daha çok geleneksel ve büyüsel uygulamaların bulunduğu bir halk hekimliği kitabı demek yanlış olmaz. Bu uygulamaların bir kısmı tedavi amacı güderken bir kısmı da tedavi etme maksadı dışındadır. Tedavi amaçlı uygulamalar, hayvansal ürünler, bitkiler, insan organları ile hazırlanan tedavi yöntemlerinden oluşmaktadır. Tedavi amacı olmayan uygulamalar ise nazara karşı koruyucu, aşk ve muhabbeti arttırıcı, savaşta ve ikili ilişkilerde üstün gelmekle alakalı birçok konuyla ilgilidir.
Anahtar Kelimeler: Tarihî Tıp Metinleri, Terceme-i Aynü‟l-Hayat, halk hekimliği, batıl inanışlar, büyüsel uygulamalar
Several methods have been used throughout the history of humanity on the diagnosis and treatment of disease. Human, who previously see all the negativity of physical, mental and social as a supernatural event, firstl sought remedy on sorcerers. These people, who were also known as healers, have played an important role in the detection and treatment of disease. Later, mankind who discovered new treatment methods through trial-and-error, has laid the foundation of modern medicine.
Folk medicine is an institution that is away from scientific medicine and composed entirely of traditional and magical treatment methods. The folk medicine texts that are used for the treaatment of people as illogical practice and the text that is on the weight of that application on the folk medicine are separated from the medical texts that depend on the scientific medicine understanding that were written of that time.
In this study, some applications will be discussed that are within the field of folk medicine and a work named „ Tercemi-i Aynül Hayat‟, which is a work of Bali Efendi ( 980/1572-73 ) who was one of 16th century Ottoman authors/translators. Although many excerpts and experiences were transferred in Tercemi-i Aynül Hayat, it would not be wrong to name this work as a folk medicine book where more traditional and magical practices are found. While some of these applications are used for therapeutic purposes, some were used out of treatment. The therapeutic applications consist of treatment methods that are prepared from animal products, plants and human organs. The applications that were not for treatment purposes consist of subjects related with protector against evil, love and affection enhancer, and dominate in war and bilateral relations.
Key Words : Historical Medical Texts, Terceme-i Aynü'l-Hayat, folk medicine, superstitious beliefs, magical practices.
Research Interests:
Geleneksel tıpta ilaçlar müfred/basit ve mürekkep/bileşik ilaçlar şeklinde iki kısma ayrılmaktadır. Başka maddelerle karıştırılmadan kullanılan gıda, bitki, madenî ve hayvânî maddelere basit ilaçlar denilmektedir. İslam medeniyetinde... more
Geleneksel tıpta ilaçlar müfred/basit ve mürekkep/bileşik ilaçlar şeklinde iki kısma ayrılmaktadır. Başka maddelerle karıştırılmadan kullanılan gıda, bitki, madenî ve hayvânî maddelere basit ilaçlar denilmektedir. İslam medeniyetinde müfredât ismiyle bilinen bu basit ilaçların tanınması, etkileri ve özelliklerinin bilinmesi için özel kitaplar yazılmıştır. Bu eserlerden en önemlisi İbnü’l-Baytâr’ın (ö.1248) kısaca el-Müfredât (el-Câmi‘ li-Müfredâti’l-Edviye ve’l-Ağziye) isimli eseridir. Bu eser yazıldığı dönemden itibaren Müslüman tabip ve eczacıların başvuru kaynağı hâline gelmiştir. Bu eser daha sonra bazı tenkit ve tashih çalışmalarıyla birlikte İbn Kütbî (ö. 1354) tarafından muhtasar olarak yeniden yazılmış ve Mâ-Lâ Yesa‘u’t-Tabîbe Cehluhu ismiyle isimlendirilmiştir. İbn Kütbî, İbnü’l-Baytâr’ın eserini ihtisar ederken eksik gördüğü bazı hususları da ilave ederek kendi kitabını daha faydalı ve kullanışlı hale getirmiştir. İbn Kütbî’nin Osmanlı döneminde hekimbaşıların talimde okuttukları kitaplar arasında yer alan bu önemli eseri Hasan b. Abdurrahman tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.
Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi Nr. 4715’te kayıtlı müellif nüshası esas alınarak Prof. Dr. Mücahit Kaçar editörlüğünde Doç. Dr. Sibel Murad, Dr. Nuray Demir Öztürk ve Dr. Ahmet Akdağ tarafından hazırlanan bu eserde ayrıca ayrıntılı bir terimler dizini yer almaktadır.