Türk dilinin tarihi dönemleri incelendiğinde geniş bir coğrafyada ve zaman diliminde kullanılan ve en çok yazılı eserin verildiği dönemlerden biri olan Doğu Türkçesi Dönemi, Türk dili tarihinin devamlılığı açısından da büyük önem arz...
moreTürk dilinin tarihi dönemleri incelendiğinde geniş bir coğrafyada ve zaman diliminde kullanılan ve en çok yazılı eserin verildiği dönemlerden biri olan Doğu Türkçesi Dönemi, Türk dili tarihinin devamlılığı açısından da büyük önem arz etmektedir. Eski Türkçe Dönemi'nin devamcısı olan Karahanlı Türkçesi, Harezm Türkçesi ve Tarihi Kıpçak Türkçesi dönemlerinin üzerine şekillenen Doğu Türkçesi, ortak yazı dili ve edebi dil konumunda 15. asırdan 20. asra kadar devam etmiştir. Doğu Türkçesi, güçlü ve etkili bir tek merkezli siyasi yapının, dil ve tarih bilincinin, bir dilin gelişimi ve kullanımında ne denli etkili olduğunu da göstermektedir. Çinggis Han'ın etkisinde kalan siyasi ve kültürel zeminde yükselen Timürlü Devletinin himayesinde, Ali Şir Nevâyî öncülüğünde gelişen Doğu Türkçesi Timürlü Devletinin siyasi hakimiyetinden sonra hanlıklar döneminde de edebi dil ve ortak yazı dili statüsünde devam ederek 20. asra kadar ulaşmıştır. Doğu Türkçesi'nin kökleri Karahanlı Türkçesi, Harezm Türkçesi, Eski Uygur Türkçesi ve Köktürkçe dönemlerine kadar uzanmaktadır. Bu bilgiler ışığında Doğu Türkçesi güçlü bir siyasi erk ile güçlü bir edebi dil arasındaki bağlantı açısından Türk dil ve tarih bilincinin somut bir örneği niteliğindedir. Bu sebeple Doğu Türkçesi döneminde yazılmış eserler Türk dilinin bütünlüğü ve devamlılığı açısından büyük önem arz etmektedir. Tez çalışmamıza konu olan Doğu Türkçesi Kur'ân Tefsiri Farsça el-Mevahibü'l-Aliyye adlı Kur'ân tefsirinin Doğu Türkçesine tercümesidir. Tefsir-i Hüseynî olarak da bilinen Farsça tefsirin tam adı el-Mevahibü'l-Aliyye Fî Tefsîri'l-Kelami'r-Rabbaniyye'dir. 15. yüzyılın sonunda Hüseyin Vaiz Kaşifî tarafından Farsça olarak yazılan eser Ali Şir Nevâyî'ye ithaf edilmiştir. Doğu Türkçesi Kur'ân Tefsiri'nin Farsçadan tercüme olması, Hüseyin Vaiz Kaşifî'nin Farsça el-Mevahibü'l-Aliyye adlı Kur'ân tefsirinin Kastamonu Kütüphanesi nüshası, Osmanlı Türkçesi ile yazılmış Şeyh Ömer Adûlî Niğdevî'nin el-Mevahibü'l-Aliyye Tercümesi ve Doğu Türkçesi Kur'ân Tefsiri'nin Topkapı Sarayı nüshası karşılaştırılarak incelenmiştir. Tez çalışmamızı oluşturan tenkitli metin çalışmasında Topkapı Sarayı nüshasının "202a" ve "225a" varak numaraları ile Yusuf Ağa Kütüphanesi nüshasının "542a" ve "569a" varak numaraları arasında kalan Duhan, Câsiye, Ahkaf, Muhammed, Fetih, Hucurat ve Kaf sureleri Topkapı Sarayı nüshası esas alınarak incelenmiştir. Sadece Duhan Suresi Topkapı Sarayı nüshasında bulunmadığı için Yusuf Ağa Kütüphanesi nüshası esas alınarak incelenmiştir. Tez çalışmamız "İnceleme", "Metin", Dizin" ve "Tıpkıbasım" olmak üzere dört bölümde incelenmiştir. İnceleme bölümünde Türk dilinde ilk tercüme faaliyetleri, Kur'ân'ın Türk diline tercüme edilmesi, Türk dilinde ilk Kur'ân tercümeleri, Kur'ân tercümesi türleri, Doğu Türkçesi'nin tarihi gelişimi ve önemi, eserin dili ve sahası, ses bilgisi, yapı bilgisi ve söz dizimi konuları işlenmiştir. Metin bölümünde eserin eser transkripsiton harflerine aktarılmış ve iki nüsha arasındaki farklılıklar belirtilmiştir. Sonrasında metnin dizini oluşturulup sözcükler anlamlandırılmış ve çalışmanın sonuna iki nüshanın da ilgili varaklarının tıpkıbasımları eklenmiştir.