Skip to main content
Bu makale, demokrasi ile temsil kavramlarinin esanli-eszamanli dusunulup/dusunulemeyecegine yonelik bir perspektif sunmaktadir. Modern devletteki yoneten-yonetilen iliskisinde siyasal temsilin, ne ifade ettigi ya da... more
Bu makale, demokrasi ile temsil kavramlarinin esanli-eszamanli dusunulup/dusunulemeyecegine yonelik bir perspektif sunmaktadir. Modern devletteki yoneten-yonetilen iliskisinde siyasal temsilin, ne ifade ettigi ya da temsilcinin/temsilcilerin politika belirlenim sureclerinde neye/kime odaklandigi gibi sorular Hanna Fenichel Pitkin’in kavrama yonelik kapsamli calismasi olan The Concept of Representation’da derinlemesine incelenmektedir. Dusunurun cok yonlu temsil perspektifi, demokrasi ile temsil kavramlarinin farkli tarihsel kokenleri sebebiyle esanli/eszamanli dusunulemeyecegi konusuna onemli bir teorik cerceve sunar. Bu baglamda makale, Pitkin’in temsil kavramsallastirmasindan hareketle demokratik temsil dusuncesini inceleyerek demokrasinin temsili mahiyetini analiz etmeyi amaclamaktadir.
Oz Muhafazakârlik, son yillarda, populer bir olgudur. Aydinlanma sonrasi Bati toplumunda siyasal soylemlere ve pratiklere rehberlik eden dusunsel ana akimlardan birini olusturan muhafazakârlik, aydinlanma aklina ve modernlesmeye duyulan... more
Oz Muhafazakârlik, son yillarda, populer bir olgudur. Aydinlanma sonrasi Bati toplumunda siyasal soylemlere ve pratiklere rehberlik eden dusunsel ana akimlardan birini olusturan muhafazakârlik, aydinlanma aklina ve modernlesmeye duyulan mutlak inanc karsisinda, “eskiyi”, “gelenegi”, kurumsallasmis yapi ve normlari muhafaza etmeye donuk bir siyasal vizyon tasir. “Eski” ile “yeni” arasindaki bu ayrim ve hatta catisma, muhafazakâr ideolojinin odak noktasini olusturur. Nitekim tam da “kultur”u referans alan Turk muhafazakârligi da, fikri duzeyde, gecmis ve mevcut siyasal duzen ve otoriteye donuk onemli bir sorgulama icerisinde olmamistir. Turk muhafazakârliginin siyasal boyutunu konu edinen bu makalenin temel tezi, “kultur” temelinde insa edilen Turk muhafazakârliginin daha cok fikri planda kaldigi ve kendini siyasal planda yeterince one cikarmadigidir.   Anahtar Kelimeler: Muhafazakârlik, Turk Muhafazakârligi, Tek Parti Donemi, Cumhuriyet. Abstract Conservatism has recently been a popu...
Bu çalışma, Hilmi Ziya Ülken’in devlet tahayyülüne odaklanıyor. Mertebeler devleti kavramsallaştırmasıyla sunduğu devlet modeli, kendi ifadesiyle ütopik bir niteliğe sahip değildir. Siyaset teorisinde karşılaşıldığı haliyle değişen,... more
Bu çalışma, Hilmi Ziya Ülken’in devlet tahayyülüne odaklanıyor. Mertebeler devleti kavramsallaştırmasıyla sunduğu devlet modeli, kendi ifadesiyle ütopik bir niteliğe sahip değildir. Siyaset teorisinde karşılaşıldığı haliyle değişen, dönüşen ve hatta gelişen devlet realitesine dair gelecek tasavvurudur. Bu noktada çalışmanın iddiası, Ülken’in yeni hâkimiyet biçimi olarak öngördüğü mertebeler devleti modeline hümanizm düşüncesinin kaynaklık ettiği yönünde olacak. Çalışma kapsamında, Türk millî kimliğinin içeriğini belirleme konusuna odaklanan siyasal-entelektüel açılımlar karşısında hümanizma arayışına eğilerek bu hümanist perspektif ile Ülken’in devlet tahayyülü arasındaki bağıntı argümante ediliyor. Böylelikle Türk düşünürün evrensel hümanist değerleri tek-dünya medeniyetinin gelişim çizgisinde yorumladığı ve gelecekteki hâkimiyet biçimi olan mertebeler devleti modelini de aynı hümanist değerlere dayandırdığı görülecektir.
Utopias, which are the subject of epic narratives, can be traced throughout human history. People's endless wishes, desires and search for an alternative order bear the traces of this intellectual perspective. Thus, humanity, albeit in... more
Utopias, which are the subject of epic narratives, can be traced throughout human history. People's endless wishes, desires and search for an alternative order bear the traces of this intellectual perspective. Thus, humanity, albeit in another space, keeps on its agenda the possibilities that will bring solutions to the socioeconomic, cultural and political crises of the current period. As a matter of fact, utopias, which have become a traditional literary genre since the 16th century, have a wide, deep and rich integrity of meaning that circulates between human time-space and includes past-present-future projections. It is observed that spatial depictions, which can be evaluated geographically in each of the positive or negative intellectual designs, take place as absolute information in utopias. This is because the geographical area is large enough to make it possible to describe the spatial fiction. The sea-themed works of Cevat Şakir Kabaağaçlı, whose name is identified with the debates on Mediterranean identity and Blue Anatolianism in the history of Turkish thought, have a remarkable content in terms of revealing this context. In this context, this study will discuss the ideological and representational meanings carried by spatial fiction in Kabaağaçaçlı's novel Aganta Burina Burinata based on the relationship between utopia and space. In this context, the study consists of three parts. The first part is the part where the meanings of the concept of utopia in the classical and modern period are explained and the places used are discussed. In the second part, starting from the first works that helped the development of the concept of utopia in Turkish Literature, the place of this genre in our literature will be examined and Cevat Şakir Kabaağaçlı's works will be discussed. In the third part, the sea as a utopian space will be analysed by evaluating the depiction of personality through two contrasting spaces in Aganta Burina Burinata.
Öz Muhafazakârlık, son yıllarda, popüler bir olgudur. Aydınlanma sonrası Batı top-lumunda siyasal söylemlere ve pratiklere rehberlik eden düşünsel ana akımlardan bi-rini oluşturan muhafazakârlık, aydınlanma aklına ve modernleşmeye duyulan... more
Öz Muhafazakârlık, son yıllarda, popüler bir olgudur. Aydınlanma sonrası Batı top-lumunda siyasal söylemlere ve pratiklere rehberlik eden düşünsel ana akımlardan bi-rini oluşturan muhafazakârlık, aydınlanma aklına ve modernleşmeye duyulan mut-lak inanç karşısında, "eskiyi", "geleneği", kurumsallaşmış yapı ve normları muhafaza etmeye dönük bir siyasal vizyon taşır. "Eski" ile "yeni" arasındaki bu ayrım ve hatta çatışma, muhafazakâr ideolojinin odak noktasını oluşturur. Nitekim tam da "kültür"ü referans alan Türk muhafazakârlığı da, fikri düzeyde, geçmiş ve mevcut siyasal düzen ve otoriteye dönük önemli bir sorgulama içerisinde olmamıştır. Türk muhafazakârlı-ğının siyasal boyutunu konu edinen bu makalenin temel tezi, "kültür" temelinde inşa edilen Türk muhafazakârlığının daha çok fikri planda kaldığı ve kendini siyasal plan-da yeterince öne çıkarmadığıdır. Abstract Conservatism has recently been a popular phenomenon. Conserva...
Öz: Bu çalışmanın amacı, modern devlet olgusunun belirmesi ekseninde yöneten-yönetilen kurgusunun dayandığı demokrasi anlayışındaki yurttaş tahayyülünün, en üst iktidar formunda "var edilmesi" sorununu Jean-Jacques Rousseau'nun teorik... more
Öz: Bu çalışmanın amacı, modern devlet olgusunun belirmesi ekseninde yöneten-yönetilen kurgusunun dayandığı demokrasi anlayışındaki yurttaş tahayyülünün, en üst iktidar formunda "var edilmesi" sorununu Jean-Jacques Rousseau'nun teorik çizgisinde incelemeye tabi tutmaktır. İ ngiliz, Amerikan ve Fransız devrimleriyle görünür o lan temsili demokrasilerde meşruiyet kıstası olarak egemenliğin sahibi halkın kendisini ilgilendiren siyasal süreçlerde karar verici pozisyonda olmayışı, temsili rejimlerin gerçekte "demokratik" olup olmadığına yönelik tartışmaları da beraberinde getirir. Demokratik devrimlerin ardından temsil ile demokrasinin eşanlı/eşzamanlı düşünülmesi ekseninde görünür olan paradoksal birliktelik, döngüsel olarak bir yüzüyle geçmişe diğer yüzüyle geleceğe bakan Roma tanrısı Janus'a benzetilebilir. Temsili demokrasi anlayışında meşruiyet zemininin, mevcuttaki halk adına soyut bir kurgu olan ulusal "bir"liğe dayanması ve bu dayanak noktasını temsil pratiği aracılığıyla i nşa etmesi demokrasi ve temsil paradoksal birlikteliğini, " Modern Janus" kavramından hareketle analiz etmeyi mümkün hale getirir. Temsili demokrasinin yöneten-yönetilen ilişkisindeki kurgusu teorik düzlemde takip edildiğinde ise demokrasi ile temsil kavramları bağlamında analiz edilebilecek paradoksun nasıl ve hangi şartlarda ortaya çıktığını belirgin hale getirecektir. Bu haliyle temsili demokrasinin bir yüzüyle bireyi özneleştiren diğer yüzüyle de nesneleştiren "Modern Janus" olduğu iddiasıyla çalışmada, Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi ekseninde, temsil ve demokrasi olgularının paradoksal birlikteliği analiz edilecektir.

Abstract: This study aims to examine the problem of "creating" citizen envisagement within a democracy. Its reference point for this is based on the ruler-governed construct within the framework of the occurrence of modern State phenomena in the utmost rulership form as considered through the theoretical perspective of Je an-Jacques Ro usseau. Th e fact that the people who are the sovereign force with regards to the policies they are engaged in are not in a position of decision-making, which is a benchmark of constitutionalism in representative democracy and thu s bri ngs abo ut the controversy as to whether or not these representative regimes are legitimately democratic. After the English, American and French Revolutions, the paradoxical co-occurrence of representation and democracy, which can be seen when they are considered simultaneously, can be seen to resemble the Roman God Janus with its cynically retro-and forward-looking faces. It is possible to analyze the paradoxical co-occurrence of representation and democracy with reference to the notion o f a " Modern J anus" because t he ground o f l egitimacy in th e conception of representative democracy is not only based on an abstract fiction of national unity for the presently existing public, but also because this base is constructed through the practice of representation. When the fiction of representative democracy in the relationship between the ruler and ruled is traced theoretically, it becomes apparent how and under which conditions the occurrence of the paradox to be analyzed in the context of the notions of democracy and representation emerges. The paradoxical association o f representation an d democracy wi ll be analyzed in reference to Rousseau's So cial Contract through the suggestion that such representative democracy is a Modern Janus, which on the one hand regards individuals as a subject while also objectifying them on the other hand.
Bu çalışma, modern devletin ortaya çıkışıyla birlikte yöneten-yönetilen ilişkisinde en önemli meşruiyet dayanağı haline gelen temsil kavramının, tarihsel ve düşünsel temelleri bağlamında dönüşümünü açıklamayı amaçlamaktadır. Temsilin... more
Bu çalışma, modern devletin ortaya çıkışıyla birlikte yöneten-yönetilen ilişkisinde en önemli meşruiyet dayanağı haline gelen temsil kavramının, tarihsel ve düşünsel temelleri bağlamında dönüşümünü açıklamayı amaçlamaktadır. Temsilin ortaya çıkışından kurumsallaşmasına kadar izlenen tarihsel ve düşünsel süreç, kavramın dönüşümü paralelinde bir anlam kargaşasını da beraberinde getirdiğini göstermektedir. 12. yüzyıldan itibaren siyasal bir içerikle donatılan temsil, 17. ve 18. yüzyıllara gelindiğinde egemenliğin devrine yönelik sunmuş olduğu perspektif sayesinde modern-temsilî demokrasinin merkezi kavramlarından biri haline gelir. İngiliz, Amerikan ve Fransız devrimleriyle birlikte modern kavrayışına ulaşan temsil, modern siyasal rejimlerde demokratik meşruluk açısından anahtar bir rol oynamaktadır. Siyasal spektrumun farklı konumlarına ait yönetsel eğilimlere adapte olma konusunda olağanüstü bir kapasiteye sahip olan kavram, demokrasi teorisindeki güncel tartışmaları yeniden üzerine çekmiştir. Demokrasi teorisi içerisinde “temsili yeniden düşünen” akademik çizgi, modern devletteki yöneten-yönetilen kurgusunu temsil özelinde ilişkisel ve sistemik bir yaklaşım çerçevesinde ele alır. Temsil, demokratik kurum ve faaliyetlerle birlikte düşünüldüğünde, kendi başına demokratik bir fenomen olarak sunulabilir. Ancak, modern devlette temsilin gerçek niteliğinin kavranabilmesi için, temsil ile demokrasi kavramlarının farklı ve hatta çelişkili tarihsel kökenleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda çalışma, modern devlette temsilin gerçek anlamının, emredici vekâlet anlayışından “yeni” temsil anlayışına geçiş sürecinde bulunabileceğini ileri sürmektedir.
This study intends to uncover the relation between social, economic and political theories of Friedrich von Hayek who is the Austrian economist. Each theory corresponds to one specific structure. As proceeding of the mainstream system... more
This study intends to uncover the relation between social, economic and political theories of Friedrich von Hayek who is the Austrian economist. Each theory corresponds to one specific structure. As proceeding of the mainstream system formed by structure, it is necessary to be a conformity between the structures thereby between the theories. Spontaneous order is the center of Hayek's grand theory. Individualism and liberty which are the warranties of spontaneous order, shape the social structure; competition and property shape the economic structure; democracy and rule of law shape the political structure. It can be stated that there is a conformity between these three structures. Hayek explains the conformity of political and economic structures with the concept of "market"; the conformity of political and social structures with the concept of "demarchy"; and he explains the conformity of economic and social structures with the concept of "catallaxy".
This article offers a perspective on whether the concepts of democracy and representation can be simultaneously comprehended. The questions of what political representation implies in modern states in terms of the relationship between the... more
This article offers a perspective on whether the concepts of democracy and representation can be simultaneously comprehended. The questions of what political representation implies in modern states in terms of the relationship between the ruler and the ruled or what or who the focal point are for representative/rep-resentatives in the policy making processes are probed in The Concept of Representation, which is the study of Hanna Fenichel Pitkin. Pit-kin's multifaceted perspective of representation provides an important theoretical framework as the concepts of democracy and representation cannot be simultaneously considered due to their different historical origins. In this regard, the article aims to analyse the representation-al nature of democracy by examining the idea of democratic representation based on Pitkin's conceptualization of representation.
Siyasal temsil, modern devlette yöneten-yönetilen ilişkisinin demokratik bir meşruluk temelinde yükselmesini sağlayan yönetsel paradigmanın merkezinde yer alır. Teorik düzlemde “halkın kendini, kendi içinden seçtiği temsilciler... more
Siyasal temsil, modern devlette yöneten-yönetilen ilişkisinin demokratik bir meşruluk temelinde yükselmesini sağlayan yönetsel paradigmanın merkezinde yer alır. Teorik düzlemde “halkın kendini, kendi içinden seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetmesi” olarak kavramsallaştırılan modern demokrasinin anlamını ve işlevini konu edinen her düşünsel eylem, yönetsel paradigmanın temel bileşenlerinden temsil olgusuna yüklenen rolü sorgulamayı gerektirir. Tarihsel gelişim çizgisinde siyasal temsil, değişen sosyo-ekonomik ve siyasal koşullar altında çeşitli kavrayışları paralelinde farklı siyasal rejimleri meşru bir formda sunmaya imkân tanıyan teorik açılımlarla donatılır. Temsilin farklı siyasal rejimlere adapte olma konusundaki eşi benzeri görülmemiş kapasitesi, modern devlette temsil olgusunun mahiyetini açıklayabilmek için teorik düzlemde kökensel bir soruşturmayı gündeme getirir.
Metin Özkan, modern devletin ortaya çıkışı ekseninde Machiavelli’den Sieyès’e takip ettiği teorik çizgide siyasal temsilin kökenlerini inceleyerek modern dünyada temsilin olağanüstü varlığını kavramın dönüşümünden hareketle açıklıyor. Bu girişim, Ortaçağ pratiklerinden itibaren özellikle 17. ve 18. yüzyılların düşünsel ikliminde siyasal temsilin hangi argümanlarla teorize edildiği ve nasıl bir kavrayış bütünüyle donatıldığı üzerine kurulu. Kitap, “temsilin ne anlama geldiği” sorusu üzerinden modern devlette temsile yüklenen rolü tartışmaya açıyor. Bu perspektif, modern yöneten-yönetilen kurgusunda bütün politik edimler popülist ve hukukî bağlamlarıyla halka atfedilirken siyasal temsilin ideal ile pratik arasındaki süregiden gerilimine ışık tutması hasebiyle dikkate değerdir.