[go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
KAMU YÖNETİMİ ANSİKLOPEDİSİ GENİŞLETİLMİŞ 2. CİLT Editörler Yasemin MAMUR IŞIKÇI Esmeray ALACADAĞLI Emre AKCAGÜNDÜZ Ankara, Aralık 2020 2 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Editörler Yasemin MAMUR IŞIKÇI Esmeray ALACADAĞLI Emre AKCAGÜNDÜZ © Bu eserin bütün hakları saklıdır. Kapak Tasarımı FMK Tasarım Sayfa Tasarımı Yasin GÜNEŞ Ankara Aralık 2020 ISBN ---------------------------Baskı Bizim A.Ş. (41356) Astana Yayınları Akademisyen Eğitim Danışmanlık Yayıncılık Hizmetleri A.Ş. Taşkent Caddesi No: 3/2 Bahçelievler, Çankaya/ ANKARA Tel: 0 312 230 04 85 Belgegeçer: 0 312 230 04 89 www.astanayayinlari.com astanayayinlari@gmail.com 3 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II 97 Burjuvazi (Bourgeoisie) Metin Özkan, (Arş. Gör. Dr.), Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, 06560, Beşevler/Ankara, Orcid No:0000-0001-6562-1981 metin.ozkan@hbv.edu.tr Yakın Anlamlı Kavramlar Kapitalist, Sermayedar, Orta Sınıf Tanım Burjuvazi, kasaba ya da kent kökenli olup sermaye, kira ve mülk sahibi ekonomik koşullarının yanı sıra geçimlerini ticaret ya da finans sektörlerinden sağlayan kişileri ifade etmek için kullanılan “özel” bir toplumsal sınıf tanımlamasıdır (Maza, 2005, s. 4). Kavramın bu özel niteliği, Batı Avrupa’nın deneyimlediği ve evrensel ölçekte kabul gören sosyo-ekonomik ve siyasal dönüşümler paralelinde beliren iktidar kavrayışını önemli ölçüde etkileyen “zihniyet devrimi”nin ana aktörlerinden birisi olmasıyla yakından ilişkilidir. Etimolojik kökleri Latince kale burcu anlamındaki “burgus” terimine uzanan burjuva kavramına küçük bir pazar kasabasında, duvarla çevrili yerleşim alanlarında (bourg) yaşayan ve ticaretle uğraşan orta sınıf Fransız vatandaşı anlamına gelen “burgeis” terimi kaynaklık eder (Hoad, 1996, s. 47). Ortaçağ Avrupası’nda kentlerin surlarla çevrili olduğu bilinmektedir. Köylüler bu surların dışındaki çiftliklerde yaşarken eğitimli, mülk sahibi ve ticaretle uğraşan kesimler ise surların içindeki kentlerde yaşarlardı. Bu taşra kasabalarında yaşayan insanlar burjuva olarak anılmıştır. Bu bağlamda tarihsel olarak burjuvazi, işçiler ve köylüler ile üretim araçlarının sahipleri arasındaki sosyo-ekonomik toplumsal sınıfı tanımlamak için kullanılmıştır: İlk “orta sınıf”. Ortaçağ’ın sonu Yeni Çağ’ın başı itibariyle Avrupa’nın deneyimlediği siyasal, sosyal ve ekonomik dönüşümler feodal yönetim mekanizmasının temelini oluşturan ilişkilerde köklü değişimleri beraberinde getirmiş ve merkezî krallıklar ortaya çıkmıştır. Nitekim bu 98 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II süreçte toplumu oluşturan soylu-ruhban-köylü tabaka düzeni yerini burjuvazinin de içinde bulunduğu çatışmacı bir toplumsal yapıya bırakacaktır (Kansu, 1994, s. 23). Bu toplumsal yapı içerisinde sosyal ve ekonomik gücüyle ön plana çıkan burjuvazi, 17. ve 18. yüzyıl demokratik devrimleriyle birlikte tarihsel ve politik bir fenomene dönüşerek siyasal iktidardan pay arayışını halk adına gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda 19. yüzyıldan itibaren küresel ölçekte kabul gören liberaldemokratik sistemde burjuvazinin oynadığı rol, kavrama yönelik iki farklı “kapitalist zihniyet” perspektifini de gündeme getirir. 21. yüzyıl itibariyle burjuva ve burjuvazi kavramlarına yönelik tanımlamalar, iş ahlakı ve erdemleri olan “insan tipi” formülasyonu (Weber, 2011, s. 25; Sombart, 2017, s. 126) ile üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran, “artı değere el koymak suretiyle ücretli emeği sömürerek yaşayan” ve sermaye gücüyle siyasal iktidarların politikalarını yönlendirme kapasitesine sahip toplumsal sınıf (Marx ve Engels, 2018, s. 40) kavramsallaştırmaları üzerinde yükselir. İçerik Fransızca orijinal kullanımında “burjuvazi” kavramı, soylu sınıfsal statüye sahip kişiler ile kentlerde/kasabalarda yaşayan “sıradan” insanlar arasındaki sosyo-ekonomik ve siyasal parametrelerdeki ayrımı ortaya koymak için kullanılmıştır (Lerner, Meacham ve Burns, 1998, s. 590). İngiltere’de ise “orta sınıf” kavramsallaştırmasının karşılığı olarak burjuvazinin, kentlerde yaşayan ve feodalizmin lord-vassal ilişkisine dâhil olmayan “bağımsız” bireyleri kategorize etmek için kullanıldığı görülür. Bağımsızlığı feodal sistemin toplumsal ve ekonomik yükümlülüklerine dâhil olmamalarından kaynaklanan bu kişiler, serf ya da köylü olmadıkları gibi soylu statüye de sahip değildirler (Wallerstein, 1988, s. 91). 11. yüzyıl Avrupası’nda ticaretin canlanışı paralelinde kentlerin siyasal, ekonomik ve kültürel olarak yükselişi burjuvaziyi tarihsel ve siyasal bir fenomen haline getirir. Feodalitenin siyasal, toplumsal ve ekonomik kurumsal yapılarındaki çözülüş akabinde ulusal devletlerin ortaya çıkmaya başladığı süreç, burjuvazinin iktidardan pay arayışını da iyiden iyiye belirginleştirir. Nitekim dönem itibariyle hem İngiltere’de hem de Fransa’da saray makamlarının, askerî, idarî ve yargı görevlerinin satın alınabilirliği burjuvazinin bu mevkileri elde etmesiyle sonuçlanacaktır (Elias, 2004, s. 256). 16. yüzyılın sonunda burjuvazi, Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II 99 siyasal iktidar-halk bağıntısının modern görünümü olan temsilîparlamenter sistemlerde önemli bir siyasal güce erişir. Bu sistemin gelişiminde, özellikle 17. yüzyıldan itibaren Avrupa’da siyasal iktidar mücadelesi bağlamında aristokratlarla işbirliği içinde bulunan burjuvazinin önemli rolü bulunur. 17. ve 18. yüzyıllardaki demokratik devrimlerde burjuvazi, kralların “yönetme tekeli”nin karşısında parlamento saflarında anayasal yönetim ve doğal hak gibi liberal-demokratik ilkeleri destekleyen, siyasal bağlamda “devrimci” bir toplumsal sınıf görünümdedir. Bu süreçte İngiltere, kral yanlıları ile Parlamento destekçileri arasında, Christopher Hill’in (2019) İngiltere’de Devrim Çağı (1640-1660-1688) olarak isimlendirdiği, uzun bir iç savaşı deneyimlemiştir. Parlamento’nun zaferiyle sonuçlanan Şanlı Devrim’in akabinde ilan edilen Bill of Rights (Haklar Bildirgesi) ise siyasal iktidar-halk bağıntısına ilişkin sadece İngiltere’de değil genel olarak Batı dünyasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu bağlamda siyasal iktidarın halk/ulus meşruiyet temelinde yükseldiği ve parlamentonun karar mekanizması konumuna geldiği yönetsel perspektif, Amerikan Devrimi ile Fransız Devrimi’ne de ilham kaynağı olmuştur. Nitekim iki ülkede de devrim sonrasında Bill of Rights’ı içerik bağlamında takip eden bildirgeler (Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, Virginia Haklar Bildirgesi ve İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi) yayınlanmıştır. Demokratik devrimlerde burjuvazinin özgürlük, eşitlik ve insan hakları adına verdiği mücadele burjuvaziye siyasal iktidardan büyük bir pay kazandırmıştır. İngiltere’de başlayıp Kıta Avrupası’na oradan da Amerika’ya yayılan sanayileşme sürecinde ise burjuvazi yeni toplumsal yapının dinamo gücünü oluşturmuştur (Laroque, 1969, s. 39). Sanayileşmenin ortaya çıkardığı değişim/dönüşüm süreci, modern devletler sisteminin liberalizm temelinde yükseleceği sosyo-ekonomik ve siyasal yapıyı hazırlamıştır. Bu süreçte klasik-liberal ekonominin sacayaklarını oluşturan kapitalistleşmenin, serbest girişimin ve özel mülkiyetin gelişimi burjuvazinin itici gücüyle gerçekleşmiştir. 18. yüzyıla gelindiğinde klasik liberalizmin ekonomi-politiği birbirini tamamlayan üç ana bileşen üzerinde yükseliyordu. Bunlardan birincisi, kişinin ekonomik güdülerinin temelinde, en az çaba ile en fazla tatmini aramasını ifade eden “ekonomik davranış (Homo Economicus) ilkesi”nin bulunduğudur. İkincisi, devletin düzen-güvenlik bağlamında “gece bekçisi” konumu paralelinde faaliyet alanını ekonominin dışında 100 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II tutmaya yönelik “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” (laissez-faire, laissez-passer) anlayışıdır. Üçüncüsü, piyasa ekonomisinin rekabet temelinde kendi kendini düzenlediği ve ekonomik faaliyetlerin “görünmez el” aracılığıyla genel dengesini bulabileceği varsayımları ekseninde “doğal düzen” düşüncesidir. Klasik liberalizmin yukarıda kısaca özetlenen ekonomi-politiği, Adam Smith’in iktisat teorisi üzerinde yükselir. Smith, Ulusların Zenginliği [1776] isimli eserinde, toplumda bölüşüm -başka bir ifadeyle gelir dağılımı- sorunsalı üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmamıştır. Düşünüre göre işçiler, sermayedarlar/burjuvazi ve toprak sahiplerinden oluşan üç toplumsal sınıf arasında piyasa, bölüşümü doğal dengesinde sağlayacaktır. Bu noktada her bir toplumsal sınıfın ya da bireyin kendi çıkarlarının peşinde koşması, aslında zenginliğe hizmet edecektir. Dolayısıyla Smith’in teorisinde rekabet temelinde piyasa ekonomisi; yalnızca kendilerini ve gelirlerini düşünen insanların, ekonomik faaliyetleriyle kamu yararına hizmet etmelerini sağlayacak önemli bir argüman olarak dikkat çeker (Smith, 1997, s. 161). Bu bağlamda Smith, rekabetin önüne geçeceğinden dolayı herhangi bir toplumsal sınıfın ekonomik-siyasal üstünlüğünü kabul etmemektedir. Örneğin tüccarlar ve sanayicilerden oluşan toplumsal sınıfın (burjuvazi), ulusu zenginleştirmesine rağmen sürekli olarak ayrıcalık peşinde olduğundan siyasal iktidarda hegemonik bir kazanım elde etmemesi gerektiğini belirtir (Smith, 2002, s. 7). Ancak şu nokta gözden kaçmamalıdır ki dönem itibariyle toplumsal sınıflar arasındaki bölüşüm sorunsalı henüz belirgin bir görünüm arz etmemektedir. Klasik liberalizmin ekonomi politiği, kapitalizmi, insan doğasına ve aklına en uygun ekonomik sistem olarak sunarken burjuvazinin aristokrasiye karşı mücadelesi devam etmektedir. Bu mücadelede “emek işçileri” de büyük ölçüde burjuvazi saflarında yer almaktadır. Son tahlilde toplumsal sınıflar ve insanlar arasında büyük ekonomik uçurumları görünür kılan Sanayi Devrimi ile birlikte burjuvazi, siyasal ve sosyolojik bağlamlarıyla kapitalist bir toplumun “yönetici-üst sınıfı”nı tanımlamanın ifadesi haline gelecektir. Fransız Devrimi ile Sanayi Devrimi’nden önce eğitimli, ticaretle uğraşan ve ekonomik konumlarıyla ön plana çıkan şehir sakinlerini ifade eden burjuvazi, aristokrasinin siyasal gücünü kaybettiği 18. yüzyıl sonrası dönem de dâhil olmak üzere, pejoratif bir kavramsallaştırmaya sahip olmuştur. Modern kavrayışıyla burjuvazinin pejoratif bir anlam yüküyle donatılmasına, özellikle Marksist literatürdeki burjuva ile Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II 101 kapitalist kavramlarının ekonomik bağlamda özdeş kullanımı kaynaklık eder. Ellen Meiksins Wood’un belirttiği üzere, tanımsal düzeyde bir kentte yaşayan ve geçimini bedensel işler haricinde sermaye gerektiren sektörler aracılığıyla sağlayan bireyleri ifade eden “burjuva” ve “kapitalist” kavramlarının özdeş kullanımı, İngiliz ve Fransız devrimlerinin teorik/pratik arka planlarıyla yakından ilişkilidir (Wood, 2003, s. 22). Eric Hobsbawm da tarihsel gelişim çizgisinde burjuvazinin, ekonomik bağlamda kapitalist, sermayedar, sermaye üzerinden kâr elde eden girişimci veya bunların hepsi birden olabileceğini ifade eder (Hobsbawm, 2009, s. 263). Burjuvazi kavramı, kendi içerisinde belirli sınırları barındıran iki farklı perspektif aracılığıyla analiz edilebilir. Bunlardan birincisi, kavramın belirli bir ekonomik konum ile bu konum tarafından yaratılan toplumsal sınıfı imlediğine yönelik Marksist kullanımdır. Buna göre burjuvazi, kapitalist ve pro-kapitalist üretim/tüketim sistemlerinde üretim araçları tekelinde bulunan mülkiyet sahiplerinin yarattığı ve siyasal iktidarı feodal aristokratik bir hüviyet taşıyan özel bir sınıftır (Dobb, 2007, s. 9). Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto [1848] isimli eserlerinde, burjuvaziyi tanımlamak için Ortaçağ’ın yönetsel yapısına işaret ederler: Burjuvazi, Ortaçağ’ın statüye dayalı yönetim yapısında ortaya çıkan ve ayrıcalıklara sahip soylu sınıflardan özellikle aristokrasinin karşısında kendilerini konumlandırmış “küçük mülk sahipleri”nin sınıfıdır (2018, ss. 52-53). 17. ve 18. yüzyıl “demokratik devrimleri”nde sosyo-ekonomik güçlerinin yanına siyasal güç de ekleyen burjuvazi, modern endüstrinin ve küresel ekonominin kuruluşuyla birlikte özel çıkarlarını modern devletin çıkarlarıyla eşgüdümlü düşünülmesini sağlamıştır (Wood, 2003, ss. 44-45). Marksist literatürün takip ettiği bu perspektif, üretim ilişkilerinde ve dolayısıyla devletin yönetsel konumlarında “baskın sınıfı” tanımlamanın bir yolu olarak kullanılır. Marksist literatürde burjuvazi, üretim araçlarını tekelinde bulundurması ekseninde ekonomik niteliğinin yanında kültürel ve siyasal olarak toplumsal düzeyde egemen konumuyla karakterize edilir. Bu noktada sosyo-ekonomik ve siyasal bağlamlarda etkin konumu gündeme gelen burjuvazinin de kendi içerisinde bir sınıflandırmaya tabi tutulduğu görülür (Poulantzas, 1975; Carchedi, 1977; Burris, 1999): Büyük sanayi ve ticari şirket sahipleri, büyük gayrimenkul ve hisse sahipleri, rant üzerinden yüksek gelir elde eden yatırımcıların kategorize 102 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II edildiği yüksek burjuvazi; büyük tüccarlar ile küçük/orta ölçekli sanayicilerden oluşan orta burjuvazi; küçük esnaf ve zanaatkârlar ile “beyaz yakalı” çalışanların dâhil oldukları küçük burjuvazi. Marksist literatürde kapitalist sistemin “egemen sınıfı” olarak tanımlanan burjuvazinin (Marx ve Engels, 2018, ss. 54-55) ayırt edici unsuru, tâbi tutulduğu sınıflandırmanın da açıkça gösterdiği üzere, sosyo-ekonomik ve kültürel bağlamlarda kendine yeten “bağımsız” bir kentsoylu grup oluşturduğuna yönelik tahayyüldür. Burjuvazi kavramına yönelik ikinci perspektif, soylular ile aristokratlara karşı sosyo-ekonomik parametrelerden hareket eden bir muhalefeti konumlandırma girişimidir. Bu noktada burjuvazi, ticaretin kârlılığı üzerinden saygınlık konumuna erişimin anahtarı olarak görülür. Bu kullanım, kırsal ve toprağa dayalı –eski- servet biçimi ile kent yaşamına ve ticarete dayalı –yeni- servet biçimi arasındaki iktidar ilişkilerini tanımlamaya olanak sağlayan zıtlığın ifadesidir (Green, 1959; Davis, 1963; Kitch, 1967). Bu çerçevede burjuvazinin ekonomik konumunun üzerinde kent yaşamı ve kültürü bağlamında bir “orta sınıf” olarak düşünülmesi mümkün hale gelir. Böylelikle burjuvazi, belirli bir akrabalık ilişkisini içeren ve çeşitli düşünceler, tutumlar ve bağlılıklar ile ideolojik karakterinde analiz edilebilir. Burjuvazinin, ekonomik ve teknik bağlamlarda akılcılık ile girişimciliği merkezine alan düşünsel perspektifi, Max Weber tarafından Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu [1905] isimli eserinde ortaya konulmuştur. Feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde “orta sınıf” olarak burjuvaziye ve burjuvazinin davranış biçimini yönlendiren etkenlere dikkat çeken Weber, analizinde rasyonaliteyi ön plana çıkarmakla birlikte burjuvazinin tarihsel bağlamda farklılaşmasının da izinin sürülmesine imkân tanımaktadır (Weber, 2011, s. 42). Bu noktada, Weber’in kapitalizm varsayımlarını eleştiren ancak modern ekonomik toplumun tarihsel süreçteki gelişim çizgisini etkileyen faktörler konusunda Weber’i takip eden Werner Sombart’ın Burjuva [1913] isimli eseri, bu perspektife yönelik önemli bir analiz olarak dikkat çekmektedir. Tarihsel verilere dayanarak kapitalist zihniyetin gelişim çizgisini burjuva zihniyeti ve girişimcilik ruhu çerçevesinde takip eden Sombart, burjuvazinin 14. yüzyılda Floransa’da doğduğuna işaret etmektedir. Nitekim bahsi geçen dönemde İtalya; Rönesans’ın yaşandığı, matbaanın kullanılmaya başlamasıyla eğitim seviyesinin yükseldiği, ekonominin büyüdüğü ve uluslararası ticaretin gelişmesiyle birlikte kent devletlerinin Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II 103 önemli yönetsel merkezler haline geldikleri bir ortama sahip olduğu için burjuvazinin doğmasına da pratik düzlemde zemin hazırlamıştır (Sombart, 2017, s. 157). Bahsi geçen unsurlar, toprak aristokrasisinin sosyo-ekonomik ve siyasal gücünü zayıflatan ve modern yönetsel ilişkileri belirleyen burjuva kapitalist zihniyetinin oluşumuyla yakından ilişkilidir. Bu çerçevede kapitalist zihniyetin oluşum sürecini iki aşamalı bir olgu olarak değerlendiren Sombart’a göre (2017, s. 143), 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar süren birinci aşamada burjuvazi; dindarlık, dürüstlük, rasyonalite ve çalışkanlık gibi özellikleriyle ön plana çıkan insan tipolojisini tanımlar. 19. yüzyılın ortalarından itibaren ikinci aşamada ise burjuvazi; sanayileşme ve küresel ölçekteki şirketlerin etkisinde bahsi geçen özelliklerinden uzaklaşmak “zorunda kalan” ve kurnazlık, ilerleme, büyüme, hız ve kâr peşinde koşan insan tipolojisini tanımlamanın adresi haline gelir. Gelecekteki Yönelimler Burjuvaziyi konu alan çalışmaların, genel olarak kavrama yönelik Marksizm ve liberalizm olmak üzere iki rakip düşünsel düzlemden hareket ettiği görülür. Bununla birlikte iki teorik açılım arasında kavramın modern kullanımlarını açıklayan sezgisel bağlantılar bulunmaktadır. Bu noktada burjuvaziye yönelik gelecek projeksiyonları, modern toplumlarda sınıfları tanımlamanın ve teorize etmenin zorluğuyla yakından ilişkilidir. Bu bağlamda Marksist literatürün ekonomik ilişkilerdeki konumuyla eşitlediği ve liberal literatürün yaşam tarzı, akrabalık ilişkileri, kalıtsal özellikler, ahlakî tutumlar ve etik olgusuyla eşitlediği burjuvazi açılımları, kavramın gösterdiği sosyolojik heterojenliğin göz ardı edilmesine olanak tanır. Buna karşın tarihsel süreçte sosyolojik tepkiselliğiyle ön plana çıkan “burjuvazinin büyüsü”, Kıta Avrupası’nda başlayan ve evrensel ölçekte kabul gören sosyoekonomik ve siyasal dönüşüm süreçlerini beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede kavrama yönelik nihai çalışma alanı, modern sosyolojinin imkân tanıdığı sınıf kategorileri paralelinde siyasal, toplumsal ve ekonomik bağlamlarda burjuvazinin tanımlanması ve kategorize edilmesi üzerine kurulu olacaktır. İlgili Kavramlar Kapitalizm, Sermaye, Toplumsal Sınıf 104 Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II Tavsiye Edilen Okumalar Beaud, M. (2003). Kapitalizmin tarihi. (F. Başkaya, Çev.). Ankara: Dost Kitabevi. Dejung, C., Motadel, D. & Osterhammel, J. (2019). The global bourgeoisie: the rise of the middle classes in the age of empire. New York: Princeton Univ. Press. Febvre, L. (1995). Uygarlık, kapitalizm ve kapitalistler. (M. A. Kılıçbay, Çev.). Ankara: İmge Kitabevi. Gill, G. (2008). Bourgeoisie, state and democracy: Russia, Britain, France, Germany and the USA. Cambridge: Oxford Univ. Press. Marx, K. & Engels, F. (2018). Komünist manifesto. (T. Bora, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. Maza, S. (2005). The myth of the French bourgeoisie: an essay on the social imaginary 1750-1850. Cambridge: Harvard Univ. Press. Pirenne, H. (2012). Ortaçağ Avrupası’nın ekonomik ve sosyal tarihi. (U. Kocabaşoğlu, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. Sombart, W. (2017). Burjuva. (O. Adanır, Çev.). 3. Baskı, Ankara: Doğu Batı Yayınları. Weber, M. (2011). Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu. (M. Köktürk, Çev.). Ankara: Bilgesu Yayıncılık. Kaynakça Burris, V. (1999). Class structure and political ideology. Critical Sociology, 25(2-3), 308-332. Carchedi, G. (1977). On the economic identification of social classes. London: Routledge. Davis, J. (1963). Capitalism and it’s culture. New York: Farrar & Rinehard. Dobb, M. (2007). Kapitalizmin gelişimi üzerine incelemeler, geçiş tartışmaları. (F. Akar, Çev.). İstanbul: Belge Yayınları. Elias, N. (2004). Uygarlık tarihi II. (E. Özbek, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. Green, R. W. (1959). Protestantism and capitalism: the Weber thesis and it’s critics. Boston: Heath Publishing. Hill, C. (2019). İngiltere’de devrim çağı (1603-1714). (U. Kocabaşoğlu, Çev.). 2. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları. Kamu Yönetimi Ansiklopedisi Cilt II 105 Hoad, T. F. (1996). Bourgeois. The concise Oxford English etymology. New York: Oxford Univ. Press. Hobsbawm, E. (2009). Sermaye çağı, 1848-1875. (B. S. Şener, Çev.). Ankara: Dost Kitabevi. Kansu, A. (1994). The rise of the modern state and politics in Western Europe. Ankara: METU. Kitch, M. J. (1967). Capitalism and the reformation. London: Longman. Laroque, P. (1969). Sosyal sınıflar. (Y. Gürbüz, Çev.). İstanbul: Remzi Kitabevi. Lerner, R. E., Meacham, S. & Burns, E. M. (1988). Western civilizations. New York: Norton. Marx, K. & Engels, F. (2018). Komünist manifesto. (T. Bora, Çev.). İstanbul: İletişim Yayınları. Maza, S. (2005). The myth of the French bourgeoisie: an essay on the social imaginary 1750-1850. Cambridge: Harvard Univ. Press. Poulantzas, N. (1975). Classes in contemporary capitalism. London: New Left Books. Smith, A. (1997). Ulusların zenginliği, C.1. (A. Yunus ve M. Bakırcı, Çev.). İstanbul: Alan Yayıncılık. Smith, A. (2002). Ulusların zenginliği, C.2. (M. T. Akad, Çev.). İstanbul: Alan Yayıncılık. Sombart, W. (2017). Burjuva. (O. Adanır, Çev.). 3. Baskı, Ankara: Doğu Batı Yayınları. Wallerstein, I. (1988). The bourgeois(ie) as concept and reality. The Newleft Review, 167-Feb., 91-106. Weber, M. (2011). Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu. (M. Köktürk, Çev.). Ankara: Bilgesu Yayıncılık. Wood, E. M. (2003). Kapitalizmin kökeni. (A. C. Aşkın, Çev.). Ankara: Epos Yayınları.