Avrupa’da XIX. Yüzyılda yaşanan Sanayi İnkılâbı sonrasında kapitalizm-devlet- bürokrasi ve toplum ilişkisinin kamusal alan işleyişinde disiplinli çalışma ve meslek ahlakı, siyasi ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak, derinden...
moreAvrupa’da XIX. Yüzyılda yaşanan Sanayi İnkılâbı sonrasında kapitalizm-devlet- bürokrasi ve toplum ilişkisinin kamusal alan işleyişinde disiplinli çalışma ve meslek ahlakı, siyasi ve sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak, derinden nüfuz etmeye başladı. Geleneksel devletçi zihniyet, yerini zamanla şirketvari ve işletmeci zihniyete bıraktığından,
bürokraside de akıl, nitelik ve meslek ahlakına daha fazla önem verildi.
Bürokratın devletin/şirketin kendisine sağladığı sıfatı kendi çıkarına kullanması devletin/şirketin zarara maruz kalmasıyla eş değer şekilde tanımlanmıştır. Bu anlayış, Batı merkezli mikro-makro ölçekli işletmeler ve müstahdemlerince de vazgeçilmez ölçütler olarak benimsendi.
Bu yüzyılda Osmanlı Devleti’nin bütün müesseseleri liberal ekonomiye dâhil olmaya başladı. Yabancı sermayenin bilhassa Osmanlı liman kentleri merkezli yatırımlarda bulunması ve buralara yerleşmesi, kapital meslek/bürokrasi anlayışının klasik Osmanlı gündelik siyasi ve sosyal hayatına sirayet etmesine neden oldu. Gelenek ve modernlik ikilemiyle süregelen geçiş dönenimde asker-sivil bürokratın bir kısmı kimi zaman patrimonyal yönetim mekanizmasını, kimi zaman da denetimsiz kapitalizmi pragmatist/fırsatçı bir yaklaşımla mesleki ve gündelik hayatlarına uyarlayabildiler. Kendi coğrafyaları dışında faaliyet gösteren Avrupalı şirketler/kumpanyalar, gördükleri bu farklı anlayış karşısında, sanki her şey Batıda oluşmuş öteki bunun dışında kalmış gibi disiplinli iş ve meslek hayatını öğretici ve terbiye edici bir yaklaşımla
misyonlarını ifa edebilmekteydiler. Öncelikle farklı kültürlere saygıyla başlayan bu süreç zamanla ötekileştirme ve çatışmaya dönüştü, nihayetinde ise Avrupai yaşam şekli tüm kurumlarıyla çevre ülke ve toplumları değişim ve dönüşüme zorladı.