Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Nazilerin adeta dinsel birer ayine dönüştürdükleri kitap yakma eylemlerinin en büyüğü 10 Mayıs 1933’te, Berlin - Opernplatz’ta gerçekleşmişti. Silahlar eşliğinde toplanmış, rastgele üst üste yığılmış yirmi beş bin kitap içinde Heine’nin metinlerine de özel bir ilgi vardı. Bu ilgide Heine’e yönelik yazılarının katkısı büyüktü.
Kitabı okumak, kitabı sevmek onu ruhunda hissetmek etrafında olup bitenleri soyutlayarak anlatmak isteyen insanoğlunun binlerce yıllık mücadelesinin en üst aşamasında olmanın gururu ile çevrelenmiş durumdadır. Merak dürtüsünün etkisinden kurtulamayan tarih; kültürü, uygarlığı, doğayı, canlıları anlatan çeşit çeşit kitaba sahip olmanın yanında o kitapları kontrol altına al-mak isteyen romanlara konu olmuş acımasız iktidar hırsına da sahiptir. Ray Bradbury 1951'de yayımladığı Fahrenheit 451 adlı distopyasında gelecekte kitapların başına neler gelebileceğini gözlerimizin önüne sermekteydi. Bağımsız düşüncenin ve kitap okumanın toplumda kargaşa ve mutsuzluğa yol açtığına inanan distopik devlet gücü tarafından bütün kitaplar yasaklanmış ele geçirilenler ise İtfaiyeciler adı verilen geniş yetkilerle donatılmış bir örgüte yaktırılmıştır. Aldo-us Huxley'in 1931'de kaleme aldığı Cesur Yeni Dünya'da Vahşi'nin Denetçi ile girdiği tartışma kitap ile iktidar arasındaki ilişkiyi Ray Bradbury'den daha erken işlemiştir. Bilimin ve tekniğin hâkim olduğu yenidünyada dinin yerini irdeleyen Denetçi için eskinin yaratıcısını işleyen eserler kasada kalmalı, kendisini yoklukla gösteren yaratıcıya ise fırsat verilmeliydi. George Orwell'ın 1948'de yazdığı 1984 ise şüphesiz ki distopyanın en fazla önemsenen romanı olarak yerini hâlâ korumaktadır. 1984'te kitap ve dergilerin Büyük Biradere uygunluğunu denetleyen bir memurlar ordusu vardı. Romanda kitaplar, dergiler, broşürler, afişler, filmler, karikatürler ve fotoğraflar sü-rekli gözden geçirilerek partinin ihtiyaçlarına uygun hale getiriliyor, tarih gerektiği zaman silini-yor, gerektiği zaman ise çıkarlara uygun şekilde yeniden yazılıyordu. Sorun yarattığına inanılan yazılı metinler ile partinin önce düzeltip sonra yanlışlığına kanaat getirdiği belgeler ise büyük fırınlarda yakılıyordu. Adil Yakubov'un 1974 yılında yayımlanan Uluğ Bey'in Hazinesi adlı eseri-nin iki hazinesinden birincisi Semerkant Rasathanesi'nin kütüphanesinde bulunan dört bir yandan toplanmış kitaplar ve risalelerken ikincisi Timurlenk'ten kalma çok kıymetli taşlardı. Bir dev-let adamı olarak Uluğ Bey yaşanan taht kavgaları arasında kütüphanenin başına geleceklerden korktuğundan Ali Kuşçu'ya kütüphanesini kurtarması için emanet eder. Böylece binlerce yıldır yaşanan iktidar-kitap çatışmasının bambaşka bir örneği yeniden başlar. Kurgulara konu olan bu kitap yakmanın ya da kitabı kendi çıkarlarına uygun hale getirmenin
Nihayet Dergi, 2023
Kitaplar, evdeki en uzun ömürlü eşyalardan biridir. Bugün kahve parasına alınan bir kitap hiç değilse yüz sene sonra bile hâlâ okunabilir. Bu yüzden kitapların genellikle parasının hakkını verdiğini düşünürüm. Tabii bu süre, okuyucunun kitaplara nasıl baktığına bağlı biraz da. Geçen gün bu konuyu düşünürken Türkçe literatürde W. J. Barrow’un El Yazmaları ve Belgeler: Bozulmaları ve Onarılmaları adıyla çevrilen eseri hariç başka bir kitap yahut makale bulamadım. Bu sebeple hem kendi tecrübelerimden hem de yabancı kaynaklardan ya- rarlanarak kitapları nasıl koruyabileceğimize dair bir yazı kaleme almaya karar verdim. Bunları maddeler hâlinde sıraladım
www.hikmetulugbay.com, 2011
Birkaç gün öncesine kadar yazılı ve görsel basında, İstanbul 12 nci Ağır Ceza Mahkemesi'nin Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan gazeteci-yazar Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" isimli henüz basılmamış kitabının tüm nüshalarına el konulmasına karar vermesini ve bu karar üzerine de kitabın elektronik ortamdaki kayıtlarının silinmesine ilişkin haber ve yorumları dinleye ve okuyageldik. 30 Mart 2011 günü görsel ve 31 Mart 2011 günü de yazılı basında, bu kez Tanrı Bilimci Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ın yazmakta olduğunu belirttiği Nurculuk ve Fetullah Gülen hakkındaki kitabına ilişkin belgelere ve notlarına el konulduğunu öğrendik. Aynı gün diğer bir Tanrı Bilimci Prof. Dr. Şahin Filiz'in evinin ve Üniversite'deki çalışma odasının arandığı ve bazı belgelerine el konulduğunu da haber aldık. Haberler bunlarla da sınırlı değildi, başka beş bilim adamlarının ev ve çalışma yerlerinde arama yapılmış ve bazı belgelere el konulmuştu 1 .
Tüfek, Mikrop ve Çelik Kitap Kritiği, 2019
İnsanoğlu varoluşundan beri sürekli hayatta kalma mücadelesi vermiş, bu mücadelenin sonunda birtakım yer değiştirmelerde bulunmuş ve farklı yaşam tarzları benimsemiştir. Günümüzde insanların ilk atalarının Afrika'da ortaya çıktığı ve diğer kıtalara bu bölgeden yayıldığı iddiası arkeolojik buluntuların da etkisiyle bilim çevrelerinde kabul edilmektedir. Doğal olarak insanoğlunun benimsediği farklı yaşam tarzlarının ilk örneklerinin Afrika'da olması ve ilk gelişmelerin yine bu kıtada meydana gelmesi beklenir. Afrika her ne kadar ilk çıkış noktası olsa da hiçbir zaman insanların kendilerini en hızlı geliştirdikleri yer olmadı. İlk insanın Afrika'da ortaya çıkmasına rağmen günümüz dünyasında en geri kalmış bölgelerden birinin yine bu bölge olması uzun zamandır bilim adamlarının konu üzerine araştırmalar yapmalarına neden olmuştur. Özellikle ⅩⅩ. yüzyılın ikinci yarısında yoğunlaşan araştırmalar genellikle batılı bir bakış açısının izlerini taşımaktadır. Jared Diamond bu konu üzerinde yaptığı çalışmalarla diğer araştırmacılardan ayrılır. Bu çalışma Diamond'u diğer araştırmacılardan ayıran özelliklerin neler olduğunu ve onu diğerlerinden ayıran meşhur eseri Tüfek, Mikrop ve Çelik'i incelemeye ve tanıtmaya çabalamaktadır. Yazarı anlayabilmemiz için yazarı kısaca tanımak zaruridir. Diamond 1937 yılında öğretmen ve dilbilimci bir anne ile çocuk hastalıkları uzmanı doktor bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren kuşları gözlemlemeye ilgi duymuş, bu yüzden doktor olma amacıyla girdiği üniversitede bölümünü değiştirerek biyoloji eğitimi almıştır. Fizyoloji alanında doktora yapıp 1961 yılından itibaren moleküler fizyoloji, evrimsel biyoloji ve biyo-coğrafya alanında araştırmalar yaptı (s.19). Bunların yanında dillere olan ilgisi ve annesinin dilbilimci olması sayesinde fazla sayıda dil öğrendi. Onu diğer araştırmacılardan farklı kılan şey ise çoğunluğu geri kalmış bölgeler olan çok farklı coğrafyalarda uzun süreler bulunup insanlık tarihine farklı bir bakış açısıyla bakabilmesidir. Evrim biyoloğu olması nedeniyle yıllarca Güney Amerika, Güney Afrika, Avustralya, Endonezya ve Yeni Gine'de yaşamış ve bu bölgelerdeki yerli halklarla yakınlık kurarak onları tanıma fırsatında bulunmuştur (s. 20). Bu konuda daha önce yapılan araştırmalar genelde bu toplumları küçük gören, onların yeterince zeki olmadıkları için geri kaldıklarını belirten küçümseyici yaklaşımlara sahiptir. Diamond ise eserinde bunu fazlasıyla eleştirerek gerçekte böyle olmadığını iddia ediyor. Yazar bu eseri yazmaya 1972 yılında Yali adlı Yeni Gineli bir politikacı ile yaptığı sohbet üzerine karar vermiştir. Bu konuşmadan sonra insanlığın, tarihin ve dillerin evrimi üzerine araştırmalarını yoğunlaştıran Diamond, kendisini bu kitabı yazmaya iten en güçlü şeyin insanların çoğunun inandığı ırkçı biyolojik açıklamalara karşın tarihin genel seyriyle ilgili inandırıcı, ayrıntılı,
La antropología feminista como desafío, 2023
International Journal of Environmental Research and Public Health, 2021
IASET Publications, 2022
ALTERIDADES, 2001
Trends in Psychiatry and Psychotherapy, 2016
Journal on Data Semantics, 2012
Yakob Taruklangi, 2024
Journal of Health and Pollution, 2018
PDEs, Submanifolds and Affine Differential Geometry, 2002
EMPATI: Jurnal Ilmu Kesejahteraan Sosial, 2020
Penerbit Manggu Makmur Tanjung Lestari, 2023