KİTAP DEĞERLENDİRMESİ
Mehmet CEBECİ
Yüksek Lisans, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sosyoloji
Luciano GALLINO, Küreselleşme ve Eşitsizlik,
Dost Kitabevi Yayınları, 2.Baskı 2012, 103 s. Ankara
Küreselleşme; günümüz dünyasında gelişen ekonomi, teknoloji, politika, kültür ile birlikte tek
dünya düzeni haline gelen bir kavram olarak meydana gelmektedir. Son yıllarda küreselleşme
konusu birçok ülke için detaylı şekilde incelenmekte ve hem ekonomi hem de siyasi açıdan
yer kürede yaşayan tüm bireyler üzerinde tezahürü oldukça hissedilmektedir. Bugün herkesin
konuştuğu küreselleşme bir dünya toplumu içerisinde bireyleri, grupları ve ulusların bir araya
gelmesi ve siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlantıların etkenleri sayesinde ortaya
çıkmıştır. Yeryüzünde yaşayan bütün toplumları ilgilendiren küreselleşme genellikle ekonomi
ve siyasi boyutu tartışılagelse dahi küreselleşme kültürel boyutu da önemli etkenler arasında
yer almaktadır. Anthony Giddens’a göre küreselleşme, dünyada herkesin karşılık olarak
bağımlılıklarının gelişmesine istinaden bir sosyal sistem üzerine kurulu olan ve ülkeler
arasında kesişen sosyal, politik ve ekonomik bağlamda dünyada artan karşılıklı bir bağımlılığı
anlatan terimdir. Küreselleşme içinde bir çok temel etkeni barındırırken bu etkenler sayesinde
de insanların birbirine olan bağlılığını artırıyor.
Dost Kitabevi yayınlarından çıkan “Küreselleşme ve Eşitsizlik” kitabı, yukarıda değindiğimiz
küreselleşme ile ilgili olarak önemli noktaların yanında küreselleşmenin doğurduğu eşitsizliğe
ve bunun yanında eşitsizliğin kalkınma hedeflerini okuyuculara sunmaktadır. Kitap ile ilgili
bu yazıda küreselleşmenin dünya pazarının etkisi, buna bağlı olarak küreselleşen dünyada
katmanlaşan eşitsizliği ve küreselleşmenin bir etkisi olarak görünen uluslararası örgütler ile
ilgili gelişmeleri ele alınıp değerlendirilecektir.
Küreselleşme kökeninin Rönesans, 15.yüzyıl ve 16.yüzyıldaki coğrafi keşiflere kadar
uzandığı belirtilse bile aslında küreselleşme tam anlamıyla XIX. yüzyılda gelişen sanayi
devrimiyle Avrupalı ülkelerin hammadde, pazar, ucuz işgücü ihtiyacından dolayı önemli bir
artış meydana geldiği görülür. Avrupalı devletler iş hacminin gelişmesiyle sömürgeleşme
yoluna giderek bir arayışa girmişlerdir. Uzak Doğu ve Afrika kıtalarında yer alan ülkelerin bir
pazar olarak görülmesi sanayisi gelişmiş ülkeler için küreselleşme yolunda önemli bir gelişme
olarak görülmektedir. Bu ülkeler hem kendilerine hammadde sağlama ve pazar yaratma hem
de ucuz işçilik imkanı yaratmaktadır. Sanayi devrimi ile başlayan bu süreçte Batılı yani
Avrupalı devletler modern toplumsal bir değişime doğru yol alarak kendilerinde başlayan bu
süreci küresel bir ağa dönüştürme ve kullanma yoluna gitmiştir. Küreselleşmenin ekonomik
boyutlu olduğu sürekli dile getirilse bile yukarıda da bahsettiğimiz üzere küreselleşme tam
anlamıyla siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik bağlantılarla daha yaygın hale
gelmektedir. Bu yaygınlaşma bilgi ve teknolojinin artmasıyla birlikte daha hızlı bir yayılım
göstermiştir. Teknolojinin burada en önemli etkisi ise bu gelişme ağını yönetmesiyle
yayılmayı daha da etkinleştirmesidir. Küreselleşme, birçok etkeni içinde barındırmasıyla
beraber sosyoloji içerisinde yer alarak toplumları incelemede ve toplumsal boyutta
ekonomiyi, siyaseti, ve kültürü ele almaktadır. Birçok sıcak tartışmanın içerisinde yer aldığı
küreselleşme; kuşkucular, aşırı küreselleşmeciler ve dönüşümcüler arasında geçmektedir.
Küreselleşmenin etkisiyle toplumların ulusal sınırlarının kalkması ve toplumların zoraki
dengede tutulması oldukça zor görülmektedir. Küresel sorunların her geçen gün daha da artış
göstermesi ve bütün dünyayı sarması hızlı değişen dünyada etkisini elinde bulundurması
kaçınılmaz birçok sorunu getirmiştir. Bunlardan en önemlisi küreselleşme ile birlikte bir çok
insan, insanın yanında ülkeler zenginleşme gösterirken bazıları ise toplumdan soyutlanarak
gittikçe fakirleşmiş ve ekonomik anlamda eşitsizlik ortaya çıkmıştır. Bu eşitsizlik küresel
eşitsizliği meydana getirmiş ve ekonomik bağlamda toplumsal katmanlarda bir uçurum
oluşmuştur. Bu uçurumlar da küreselleşen dünyada eşitsizliği dünyanın her bir yanında
yaşayan insanlara etkisi olmuştur. Sosyolojik bir şekilde ele alınan toplumsal katmanlaşma,
içinde yer aldığı küreselleşmenin getirdiği eşitsizlik ile birlikte toplumlarda yer alan birçok
aileyi, toplumsal grupları, işçileri, öğrencileri fazlasıyla etkilemiştir.
Kitapta küreselleşme ve eşitsizlik ile ilgili olarak küreselleşen dünyada pazarın önemi ele
alınarak pazar etkenlerinin küreselleşmeye nasıl etki ettiğinin konusu işlenmiştir. Pazarın
toplumsal yapısının küreselleşmenin gelişim tarihi ile aynı zamanda denk geldiği 16.yüzyıl ile
sanayi devriminin etkisinin olduğu söylenmektedir. Daha sonra batının bu etkiyi ele aldığını
da göz ardı etmemek gerekir. 20.yüzyılda ise kurumsallaşan pazar etkisi dünyayı yöneten
ülkeler ile özdeşleştirilmiştir. Pazarın kendi pazarını da yarattığına değinilerek reklam
faktörünün etkisi ve tüketim alışkanlığı, dağıtımın da önemli bir rolü olduğu ele alınmıştır.
Küreselleşmenin belli bir süre sonra teknolojinin yönetiminde olmasıyla birlikte pazarın
aslında gelişen teknoloji ile birlikte özellikle 1980’lerden sonra daha etkili olduğu ele
alınmaktadır. Teknolojinin etkisini giderek artırdığı bugünlerde siber pazarın meydana geldiği
çok açıktır. Küreselleşme ile birlikte insanların artık alacağı bir şeyi sınırlar olmadan hatta
kıtalar ötesi yerlerden internet üzerinden kredi kartı ile dahi alabileceği ve internetin çok
önemli olduğunu vurgusu yapılmaktadır. Teknoloji, üretici ve satıcı arasında bütün sınırı
kaldırmaktadır. Tüccarlardan beklenen şey aslında modern tüccarların eline geçmiş olduğu
söylenmektedir. Teknoloji kavramıyla bizlerin kullandığı internetin olumlu ve olumsuz
durumları olduğunu da belirterek bizleri kayıt altına aldığı, çoğu zaman işimizi kısa zamanda
halledebileceğimiz gibi yönlerine de değinilmektedir. Küresel anlamda pazar konusunu ele
alan kitap, küreselleşmenin yerellik konusunu da meydana çıkartacağını anlatmaktadır.
Burada önemli olan rekabetçiliktir. Rekabeti ortaya çıkartan ise artık birçok şeyi aynı anda
bulabilmektedir. 20.yüzyıl ile birlikte insanlar pazar ağının genişlediğini çok daha iyi fark
edebilir. Yerel unsurlardan daha bağımsız bir şekilde kendilerinin istediğini görebilirler.
Burada ön plana rekabet öne çıkmakta ve küreselleşme etkisinin yerele olan etkisi
görülmektedir. Pazarda rekabetçilik olsa bile yerelleşme ve küreselleşme yine aynı anda
devam etmektedir. Burada pazarın teknoloji yani kitle iletişim kurması çok önemlidir. Aynı
zamanda devletin de burada etkisi ve korumacılığı söz konusudur. Pazarın önemli bir etmeni
olarak devlet faktörünü de asla göz arda edilmemelidir. Devlet pazarı yaratırken devleti
ayakta tutan ekonomik etken de pazarın kendisidir. Böyle bir durumda ise devlet yaptığı
anlaşmalar, oluşturduğu pazar ve gümrük işleri de pazarı oldukça etkilemektedir. Sanayi
devletlerinin gelişmişliği ve birçok pazara yayılmaları, kendi mallarını yayma istediği burada
düşünülebilir etkendir. Küreselleşme ile birlikte gelişen toplumlarda modernliğe doğru bir yol
alırken aynı zamanda meslek sektörünün gelişmesi ve genişlemesi de ortaya çıkmıştır. Köylü
sınıfının kentlere göç etmesiyle birlikte işçi sınıfı çoğalmış ve uzmanlaşan kişiler meslekler
grubu oluşmuştur. Teknolojinin gelişmesi ve etkisi birçok alanı açmış, büyük fabrikalar
birçok alanda iş sahası olmuştur. Günümüzde ise çeşitli meslekler ortaya çıkmıştır.
Küreselleşme ile gelişen iş sahalarında iş güvencesi ve güvencesizliği adı altında değişiklikler
meydana gelmiştir. Bunun yanında çalışma koşullarına da düşünüldüğünde birçok gelişmiş
ülkede çalışma koşulları iyiyken gelişmemiş ve gelişmekte olan üçüncü dünya ülkelerinde
çocuk işçiler, kadınlar daha çok görülmektedir. Özellikle gelişmemiş toplumlarda ağır işlerde
çalışarak daha az ücret alanlar; kadın ve çocuk işçiler, kurumsala uymayan kuralların dışında
çalışma: işçi yasası – iş hukuku, ağır yüklü işler gibi çalışmaları sonucunda az bir ücret
almaktadır. Ayrıca böyle ülkelerde ücret azlığının yanında işsizlik de oldukça yüksek
oranlarda görülmektedir. Küreselleşme boyutunda insanların birçok alana yayıldığı
anlaşılırken gelişmemiş ülkelerde işsizliğin çok olduğu ve bunun da yeni umutlar yaratacak
gelişmiş ülkelere göçü artıracağı kaçınılmaz bir gerçektir. Görüldüğü üzere özellikle Afrika
ülkeleri ve Uzak Doğu’da yer alan gelişmemiş ülkelerin insanları iş bulma umuduyla kendi
küresel ağını oluşturmaya çalışmaktadır. Küreselleşmenin yanında birçok kişi eğitim almak,
iş bulmak gibi eşitsizliği giderme düşüncesiyle başka ülkelere göç etmektedir. Elbette bu
eşitsizliği hiçbir şekilde kırmayacak bir olgudur. Aksine toplum içinde bir eşitsizlik
katmanlaşmaya zemin hazırlayacaktır.
Kitapta küreselleşme boyutunda dünyada eşitsizliklerin katmanlaşması da işlenmektedir.
Toplumsal katmanlaşmanın toplumun kendi yapısından ileri geldiğinin ve toplum yapısının
kendi tezahürü olduğu belirtilerek ele alınmaktadır. Toplumsal katmanlaşmanın iki işlevinin
olduğu yaklaşımda birinci işlevinde eşitsizlikleri ortaya çıkarırken, ikinci işlevde ise katmanı
tamamen bütünsel olarak ele alınmaktadır. Bütünsel olarak ele alınan katmanda sadece kendi
içinde bir iç eşitsizlik olduğunu ve gelir dağılımından kaynaklandığı gösterilmektedir.
Toplumsal katmanlaşmanın anlaşılması üzerine bireysel değil toplumsal yaklaşımlar olmakla
birlikte küreselleşme ile toplumsal katmanlaşma dünya üzerinde eşitsizliği doğru bir ivme
kazandırmaktadır. Etnik gruplar, dini gruplar toplumsal katmanlaşma içerisinde ise en çok
eşitsizliğe uğrayan bir yapı olarak yer almaktadır. Her ikisinde de aidiyet duygusu hat safhada
oluşmakta ve bu da ayrıcalıklar kendiliğinden meydana gelmektedir. Sığınmacı olarak da
toplumsal katmanlar içerisinde en kötü koşullarda yaşayan ve eşitsiz şekilde yer alan gruplar
arasında yer alarak toplumsal yapının en dibinde bulunurlar. Toplumsal katmanlaşmada farklı
olduğunu hissettirdiğimiz grupların ve yapıların daha da marjinal hale geleceğini ve kendi
yapılarını dışlanmış hissedeceğini ele alınmaktadır. Bu durum bir yanda toplumsal
katmanlaşmada değişim olduğunu fark ederek değişime ayak uyduranlar diğer bir yanda da
kapanan bir yapıyı ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal katmanlaşmada yaşanan eşitsizlikler
kültürel, siyasi ve ekonomik etmenlerle de önemli bir faktördür. Küreselleşme ile birlikte
gelişmiş ülkelerde eşitsizlik katmanının çok belli olmadığını ama yine de fazlasıyla hissedilir
derecede fark olduğunu, gelişmemiş toplumlarda ise birçok faktör ile birlikte eşitsizlik
katmanının ileri düzeyde olduğu görülmektedir. Bu katmanlaşmanın en önemli faktörü
ülkelerin ekonomi kazanımları olarak gösterilmekte ve bu kazanımların ülkeler arasındaki
farklılığı da ortaya çıkardığı gözlemlenmektedir. Bu kazanımların pek çoğu yüksek ve orta
gelirli ülkelerde elde edilmiştir ve aşırı yoksul ülkelerin çoğunda yaşam standartları
düşmüştür. Gerçekten de, 1990'lar dünyanın en zengin ülkesi olan ABD için ekonomik bir
patlama dönemi olmuşken, BM'in 2003 yılındaki İnsan Kalkınma Raporu, aynı dönemde çoğu
Sahra-altı Afrika'da yer alan elliden fazla ülkenin kıtlık, küresel AIDS salgını, çatışmalar ve
başarısız ekonomi siyasetlerinin bir sonucu olarak yaşam standartlarında düşüş yaşadığını
ortaya koymuştur (Giddens, 2008: 438) 1 . Dünyadaki toplumsal katmanlaşma sürekli bir
devinim içinde gelişme göstermekte ve bunu yakalamak, üzerinde çalışmak hem sosyolojik
hem de siyasi anlamda ilgi odağında yer alacağını bildirmektedir.
Kitapta son bölümlere doğru küreselleşmenin kendi içinde önemli koşullar taşıdığı
vurgulanmıştır. Gelişen teknoloji ile birlikte iletişim, sermayenin serbest dolaşımı ve dünya
ticaretinin gelişmesi ve yayılması sayesinde küreselleşmenin kendi içinde çözümleneceğinin
ve buna istinaden önemli olanaklarının yer aldığını belirtmektedir. Ekonomik büyümenin,
eşitsizliğin giderilmesi, iş ve yaşam koşullarının sağlamlaştırılması, toplumsal ve kişisel
gelişimin bu olanaklar sayesinde güçleneceğini değinmektedir. Küreselleşme ile birlikte
bununla ilgilenen birçok uluslararası kurumun, politikacı ve medya mensuplarının bunu kendi
tekellerinde değil toplumsal çıkarlar için kullanmasının sağlanması gerektiği ortadadır. Kendi
çıkarlarına karşı bir yapıya çevirmelerinde kuşkusu olanların zaman geçtikçe kuşkunun
kalmadığıdır. Özellikle medya, uluslararası kuruluşlar, ekonomi uzmanları, küreselleşme ile
ilgili olarak her zaman ekonomik büyümeyi, işsizliğin azalmasını ve verimliliğin artmasını
ağız birliği etmelerine rağmen birçok Avrupa ülkesi bu ağız birliğinden kaçındığı görülür.
Küreselleşme ile birlikte olumlu görünen bir yüz bazı çıkarlar doğrultusunda olumsuz bir
tarafa doğru çevrilmektedir. Özellikle küreselleşmenin artık kaçınılmaz bir gerçek olduğu
ortadayken ülkelerin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) dediğimiz oranlar ekonomisi gelişmiş
ülkelerde iyi durumdayken gelişmemiş ülkelerde bu oran oldukça düşüktür. Uluslararası
örgütlerin yaptığı araştırmalar ve ekonomi uzmanlarının incelemesiyle bu durum kapanacak
gibi görünmemektedir. Yıllardan beri giderilmeyen bu eşitsizlik günümüzde dahi önemli
farklılıklar çıkmaktadır. Büyüme, iş ve verimliliğin ve küreselleşme desteği arttıkça düzelme
olacağı yerde her geçen sene gerileme yaşanmaktadır. Küreselleşme aslında bir bütünleşmeyi,
1 GIDDENS, Anthony, Sosyoloji, Yayıma hazırlayan Cemal Güzel, 1. Baskı, Kırmızı Yayınları,
düzeltmeyi sağlamaya çalışırken aslında bir kutuplaşmayı da ön plana çıkarmaktadır. Her ne
kadar uluslararası kuruluşlar önemli bir etken olsa bile oldukça pasif davranmakta veya çıkar
gözetilmektedir.
Kitap, küreselleşmeye,
küreselleşmenin iktisadi boyutuna ve eşitsizliğe karşın çalışma
yapanların başvurabilecekleri bir kaynak eser olarak değerlendirilebilir. Kitapta özellikle
küreselleşmenin pazar etkisini ve ekonominin bu etkiyle birlikte doğurduğu eşitsizliği
aktarmaktadır. Kitapta küreselleşme boyutunun farklı konularda farklı etkilerini bir arada
vermesi, kitabın kaynak olarak görülmesi açısından önemli bir etkendir.