Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
Okul Öncesi Eğitim Kurumlarındaki Suriyeli Sığınmacı
Çocukların Karşılaştıkları Sorunlar Hakkında Öğretmen
Görüşleri
Elif MERCAN UZUN Eda BÜTÜN**
∗
Öz
Suriye’de yaşanan iç savaş sadece Suriye’yi değil birçok ülkeyi ekonomik, sosyal ve toplumsal olarak
etkilemektedir. Savaş ve savaşın getirdiği olumsuz yaşam koşulları, hayatta kalma endişesi gibi nedenlerle
birçok aile göç etmek zorunda kalmıştır. Aileleriyle birlikte farklı ülkelere göç eden çocuklar bu durumdan en
çok etkilenen kesimi oluşturmaktadır. Türkiye’ye sığınan çocukların geleceklerinin bu kargaşadan en az şekilde
etkilenmesi için çeşitli önlemler alınmaktadır. Bu önlemlerden bir tanesi bu çocukların çeşitli eğitim
kurumlarında eğitimlerine devam edebilmesi için imkân tanınmasıdır. Bu çalışmanın amacı okul öncesi eğitim
kurumlarına devam eden sığınmacı çocukların uyum sağlama sürecinde karşılaştıkları sorunların
belirlenmesidir.
Araştırma nitel desende oluşturulmuştur. Bu amaçla Samsun’un değişik yerlerinde görev yapan ve sınıfında
Suriyeli öğrenci olan altı okul öncesi öğretmeni ile görüşme yapılmıştır. Bu öğretmenler amaçlı örnekleme
yöntemlerinden biri olan kartopu örneklemesi ile belirlenmiştir. Araştırmada nitel araştırma tekniklerinden yarı
yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler içerik analizi tekniği ile
çözümlenmiştir.
Araştırmada Suriyeli sığınmacı çocukların bulundukları eğitim kurumlarına uyum sağlamakta ciddi güçlükler
yaşadıkları görülmektedir. Yapılan görüşmelerde bütün katılımcıların birleştiği en önemli ortak noktanın
çocukların Türkçe bilmemeleri nedeniyle ciddi sorunlar yaşadıklarıdır. Çocuklar Türkçe bilmedikleri için hem
öğretmenleri ile hem de akranları ile iletişim kuramamaktadırlar. Bu nedenle de sosyalleşememekte ve grubun
dışında kalmaktadırlar. Aynı zamanda çocukların ülkemize tam olarak yerleşemedikleri ve sığınmacı
konumunda oldukları için beslenme, barınma, temizlik gibi temel ihtiyaçlar noktasında sorunlar yaşadıkları
saptanmıştır.
Anahtar sözcükler; sığınmacı çocuklar, Suriyeli çocuklar, okul öncesi eğitim
Abstract
The civil war in Syria affects not only Syria but many other countries from economic, social and societal
aspects. Many families had to migrate due to the reasons such as the war and the negative living conditions and
survival concerns caused from that war. The children, who have migrated to different countries with their
families, constitute the portion that is affected from that situation at most. In order for the future of children
refuged to Turkey to be affected from this chaos at minimum level, many precautions are taken. One of these
cautions is to allow those children to continue their education in various institutions. The aim of this study is to
determine the problems the refugee children face with during the orientation period in pre-school education
institutions.
This research has been designed in qualitative pattern. For this purpose, interviews were conducted with 6 preschool teachers working in different points of Samsun and having Syrian students in their classrooms. These
teachers have been chosen via snowball sampling, one of the purposeful sampling methods. Semi-structured
interview method, one of the qualitative research methods, has been utilized in this study. The interview
Arş. Gör. Elif MERCAN UZUN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Okul Öncesi
Öğretmenliği ABD, elfmercan@gmail.com
∗
**Öğretmen Eda BÜTÜN, Havza Halk Eğitim Müdürlüğü, edabutun@gmail.com
72
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
questions have been prepared via the literature research made by researcher and the informal interviews made
with teachers other than ones participating in the study. The data obtained from the study have been analyzed
via the content analysis technique.
In this study, it has been observed that the Syrian refugee children have significant problems in orientating to
their present education institution. In interviews made, the most important point, at which all of the participants
agreed, is that the children have important problems because they don’t speak Turkish. Since they don’t speak
Turkish, the children communicate with neither their teachers nor peers. For this reason, they don’t socialize and
are left out of the groups. At the same time, it has been determined that the children don’t settle in our country
completely and are in refugee status, and have severe problems in basic necessities such as nutrition, sheltering,
and cleanness.
Keywords; refugee children, Syrian children, pre-school education
Giriş
Tarih boyunca insanlar farklı nedenlerle göç etmişler ya da göç etmek zorunda kalmışlardır.
Ekonomik nedenler, ülkenin siyasi yapısındaki değişim, güvenlik kaygısı, savaş ve daha iyi
yaşam koşulları elde etmek gibi sebeplerden dolayı insanlar bütün geçmişlerini kendi
ülkelerinde bırakıp farklı ülkelere göç edebilmektedirler. Göç kavramı, uluslararası bir sınırı
geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmek (Uluslararası Göç Örgütü, 2009) olarak
tanımlanabildiği gibi doğal felaketler, ekonomik ya da etnik nedenler, dini veya siyasi zulüm
yüzünden hareket etmek zorunda kalmak ya da daha iyi istihdam ve yaşam umutlarını
aramayı seçmek (Castles, 2003) şeklinde de tanımlanmaktadır.
Göç edenleri etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Alanyazında bu faktörler göç öncesi, göç
sırası ve göç sonrası faktörler olarak gruplanmaktadır. Bireylerin geldikleri ülkede
yaşadıkları travmatik olayların tümü, aileden ya da sevdiklerinden ayrılma ve geride
bıraktıkları şeyler göç öncesi faktörleri oluşturmaktadır. Göç sırasında yaşanılan olaylar,
kayıplar, göç etme şekli, şiddete maruz kalma, yetersiz beslenme, zor yaşam koşulları gibi
faktörlerden meydana gelirken, yeni gelinen yere yerleşme, uyum sağlama, sosyal hizmetlere
erişim, ayrımcılık ve sosyal dışlanma, dil engeli, eğitim hizmetlerine erişim gibi bileşenler ise
göç sonrası faktörleri oluşturmaktadır (Measham, et al.,2014).
Türkiye hâlihazırda devam etmekte olan bir göç dalgası ile karşı karşıya kalmaktadır. 2011
yılı Mart ayında Suriye’de başlayan olaylar ve savaş yüzünden birçok kişi başta Türkiye
olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye savaştan kaçanlara yönelik
olarak açık kapı politikası uygulamıştır. Açık kapı politikasının uygulanış şekli ve kaçak
geçişler nedeniyle bir süre sonra ülkemize gelenlerin kaydı tutulamamıştır. Bu nedenle şu
anda ülkemizde kaç tane Suriyeli sığınmacı olduğu bilinememektedir. Türkiye’ye gelen
Suriyeli sığınmacıların yaklaşık olarak %34’ü 11 ilde kurulan 22 kampta yaşarken, yaklaşık
olarak %66’sı kamp dışı alanlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu sığınmacıların
%53’ü çocuklardan oluşmakta ve tahminlere göre kamplarda yaşayan okul çağındaki
çocukların %20’si, kampların dışında yaşayanların %74’ü okula gitmemektedir (UNICEF,
2015). Ülkemizde son yıllarda yapılan çalışmalar Suriyeli sığınmacıların eğitime erişimde
çok ciddi sorunlar yaşadıklarını ortaya koymaktadır (Dinçer ve diğerleri, 2013; İltica ve Göç
Araştırmaları Merkezi, 2013; Suriye’den İstanbul’a Gelen Sığınmacıları İzleme Platformu,
2013; UNICEF, 2015).
Sığınmacıların ve özellikle sığınmacı çocukların hakları uluslararası sözleşmeler ile güvence
altına alınmıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre çocukların eğitim alması en temel
73
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
haklarıdır. Türkiye’ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’de ikamet
izni talep eden münferit yabancılar ile topluca sığınma amacıyla sınırlarımıza gelen
yabancılara ve olabilecek nüfus hareketlerine uygulanacak usül ve esaslar hakkındaki
yönetmeliğin 27. Maddesinin(2015) “Mülteci ve sığınmacıların ülkemizde kalacakları süre
ile sınırlı olarak öğrenim görmeleri ve çalışmaları genel hükümlere bağlıdır” hükümlerine
göre sığınmacı çocukların eğitim alma hakları sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu konuda Milli
Eğitim Bakanlığı çeşitli düzenlemeler yaparak çocukların okullara devam etmelerini
sağlamaya çalışmaktadır.
Eğitimin mülteci ve sığınmacı çocukların korunmasında etkili ve önemli bir rolü vardır
(Suriye’den İstanbul’a Gelen Sığınmacıları İzleme Platformu, 2013). Taylor ve Sidhu (2012)
okulların mülteci ve sığınmacı çocukların yerleşimlerinde, aidiyet duygularının gelişiminde,
yeni ülkeye uyum sağlamada kritik rol oynadığını belirtmektedir. Bu noktadan hareketle,
çalışmanın amacı; okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden sığınmacı çocukların uyum
sağlama sürecinde karşılaştıkları sorunların öğretmenlerinin görüşleri doğrultusunda
belirlenmesidir.
Yöntem
Araştırma modeli
Araştırma Suriyeli sığınmacı çocukların okul öncesi kurumlarında yaşadıkları sorunları
belirlemek ve ayrıntılı bir şekilde ortaya koyabilmek için nitel desende tasarlanmıştır. Nitel
araştırma, bir konunun ya da durumun derinlemesine ve bütüncül olarak incelenmesine
olanak sağlayan bir araştırma yöntemidir (Creswell, 2013; Yıldırım ve Şimşek; 2011).
Evren ve Örneklem
Bu araştırmada okul öncesi öğretmenleri ile çalışılmıştır. Katılımcıların belirlenmesinde
amaçlı örnekleme yöntemlerinden biri olan kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır.
Çalışmada Patton’un (2014) “Bu konu hakkında kim daha çok şey bilir? Kiminle mülakat
yapmalıyım” sorusundan hareketle öğretmenlerin araştırmacıyı birbirlerine yönlendirmesi ile
çalışma grubu oluşturulmuştur. Araştırmanın çalışma grubunu Samsun’un değişik yerlerinde
görev yapan altı okul öncesi öğretmeni oluşturmaktadır. Bu öğretmenlerden ikisi bağımsız
anaokulunda, diğer dördü ilkokul bünyesindeki anasınıfında çalışmakta olup mesleki
kıdemleri 4 ile 21 yıl arasında değişmektedir. Ayrıca katılımcıların sınıflarında 2 ile 5
arasında Suriyeli sığınmacı öğrenci bulunmaktadır.
Veri toplama yöntemi
Araştırmada veri toplama aracı olarak nitel araştırmalardaki temel veri toplama araçlarından
biri olan görüşme yöntemi kullanılmıştır.
Yüz yüze yapılan görüşmelerde yarı
yapılandırılmış görüşmeler ile veriler toplanmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme tekniği;
katılımcılardan spesifik veriler toplanabilmesine olanak sağlamakta, katılımcıların
söylediklerine göre ek sorular sorabilme imkanı vermekte ve soruları esnek olabilmektedir
(Merriam, 2013). Görüşme soruları yapılan alan yazın incelemesinden yola çıkılarak
hazırlanmış ve soruların anlaşılırlığını ve amaca uygunluğunu test etmek için ön uygulaması
bir okul öncesi öğretmeni ile yapılmıştır. Ön uygulamadan alınan dönütlerden yola çıkılarak
görüşme sorularına son hali verilmiştir. Görüşme öncesi öğretmenlere araştırma hakkında
genel bilgi verilmiş ve araştırmaya katılmak isteyen öğretmenlerle görüşme yapılacak yer ve
zaman belirlenmiştir. Görüşmeler katılımcılarla araştırmacılar tarafından bire bir, yüz yüze
74
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
yapılmış ve katılımcıların bilgisi kapsamında ses kayıt cihazıyla kaydedilmiştir. Görüşme
sürecinde ses kaydına ilave olarak araştırmacılar tarafından not tutulmuştur. Görüşmeler
yaklaşık 30-45 dakika sürmüştür.
Verilerin analizi
Araştırmada verilerin analizinde içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. İçerik analizinde, elde
edilen verileri açıklamaya yönelik kavramlara ulaşılmaya çalışılmaktadır (Yıldırım ve
Şimşek, 2011). Bu nedenle öncelikle görüşmeler araştırmacılar tarafından bilgisayar
ortamında yazılı hale dönüştürülmüştür. Daha sonra, araştırmada elde edilen tüm veriler
birçok kez okunarak kodlanmıştır. Yapılan kodlamalardan ve araştırmacıların görüşmeler
sırasında aldıkları notlardan hareketle araştırmanın amacına uygun olarak “dil sorunu”,
“Suriyeli sığınmacı çocuklara yönelik tutumlar” ve “destek ihtiyacı” olmak üzere üç tema
belirlenmiştir.
Bulgular
Araştırmada elde edilen bulgular üç ana tema etrafında organize edilmiştir. Bu temalar dil
sorunu, Suriyeli sığınmacı öğrencilere yönelik tutumlar ve destek ihtiyacıdır.
Dil Sorunu. Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle ülkemize birçok Suriye vatandaşı göç
etmiştir. Bu insanlara ülkemizde “sığınmacı” statüsünde yaşama hakkı tanınmıştır. Gelen
sığınmacıların ülkemizde karşılaştıkları ilk ve temel sorun dil farklılığıdır. Bireyin bulunduğu
toplumda kendisini ifade etmesinin, diğer bireyler ile iletişim ve etkileşim kurmasının temel
aracının dil olduğu düşünüldüğünde dil farklılığının hem sığınmacılar hem de ülke
vatandaşları açısından birçok sorunu da beraberinde getirdiği görülmektedir. Dil sorunu
sığınmacıların hem sosyal hayatlarında hem hizmet aldıkları çeşitli kurumlarda karşılarına
çıkmaktadır. Bu kurumlardan bir tanesi de okullardır.
Yapılan araştırmada bütün katılımcıların birleştiği en önemli ortak noktanın çocukların
Türkçe bilmemeleri nedeniyle ciddi sorunlar yaşadıklarıdır. Öğretmenler çocuklarla hiçbir
şekilde iletişime geçemedikleri gibi çocukların akranları ile de iletişimlerinin sınırlı
olduğunu, sınıfta yalnız kaldıklarını, yaşadıkları sorunları öğretmenlerine aktarma imkânları
bulamadıklarını bu nedenle de karşılaştıkları sorunlar ile tek başlarına mücadele etmek
zorunda kaldıklarını belirtmektedirler. Katılımcılar bu konudaki görüşlerini şu şekilde ifade
etmişlerdir:
Ne o benim ne dediğimi anlıyor, ne de ben onun. Birbirimize boş boş bakıp duruyoruz (Ö 1).
Çocuk derdini anlatamıyor, arkadaşları bir şey söylüyor anlasa bile cevap veremiyor ya da
onun söylediğini diğerleri anlamıyor, bir süre sonra da nasıl olsa anlamıyor diye çocuklar
konuşmamaya başlıyor… Bizim kendi öğrencilerimiz en ufak bir sorun ile karşılaştıklarında
bize gelirler. Ama bu çocuklar sorun yaşadıklarında bana gelmiyorlar, gelseler bile ben
tahminlerle onlara yardım etmeye çalışıyorum artık ne kadar tutarsa (Ö 2).
Bu tür öğrencilerle iletişime geçmekte zorlanıyorum hatta iletişim kuramıyorum. Çocuklar da
iletişim kurmakta güçlük çekiyorlar bu nedenle onlarla oynamak istemiyorlar (Ö4).
Bizim yaptırdığımız birçok etkinlik dile dayalı. Hikâye anlatıyoruz, tekerleme söyletiyoruz.
Onlara çok anlamsız geliyor aynı zaman bana da. Çocuğa anadili olmayan bir dilde anadil
becerisi kazandırmaya çalışmak saçma (Ö 5).
Katılımcılar sığınmacı ailelerle öğrencilerin yaşadıkları problemleri paylaşma ve çözüm
bulma noktasında ciddi sorunlar yaşadıklarını dile getirmektedirler. Katılımcılar
75
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
sığınmacıların dillerini bilmedikleri için aile ile iletişim kuramamakta ve bu nedenle çocuğun
okulda yaşadığı sorunlar çözümsüz kalmaya devam etmektedir. Katılımcılar bu konudaki
görüşlerini şu şekilde açıklamaktadırlar:
Çocuk okulda bir sorun çıkardığında veli ile iletişime geçemiyoruz. Hem tam olarak yerleşik
bir hayata bile geçmemişler hem de okula gelse bile anlaşamıyoruz bir türlü (Ö 1).
Diğer veliler bu çocukların okula pis gelmesinden çok şikâyetçiler. Ancak bu sorun için
velilerle durumu çözmeye çalışamıyoruz, iletişim kuramıyoruz. Zaten onların imkânları da
kısıtlı olduğu için ne yapabilirler ki (Ö3).
Mesela çocuk altına kaçırıyor. Ama ben aileye ulaşamıyorum. Bu çok basit bir örnek gibi
gözükse de sınıf ortamında hepimiz için ciddi bir sorun oluşturmaktadır (Ö 5).
Çocukların ailelerini birkaç kez okula çağırdık, ilk seferinde geldiler ama el kol hareketleri ile
anlaşmaya çalıştığımız için her iki taraf da bir şey anlamadı. Daha sonra okula yeni bir
arkadaş geldi, o Arapça biliyordu. O çevirmenlik yapacaktı. Bu sefer de aileler gelmedi nasıl
olsa anlaşamıyoruz diye herhalde (Ö 6).
Dil farklılığının neden olduğu diğer bir olumsuzluk ise öğretmenlerin sığınmacı öğrencileri
sınıfta istememesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Öğretmenler çocuklarla iletişim sorunu
yaşadıklarını, bu nedenle kendilerini gergin hissettiklerini ve bu durumun hem sığınmacı
çocuklara hem de sınıftaki diğer çocuklara olumsuz şekilde yansıttıklarını bazen de sığınmacı
çocukları görmezden geldiklerini şu şekilde ifade etmişlerdir:
Çocukları sınıfımda istemiyorum çünkü çocukla iletişime geçemiyorum. İletişime geçemediğim
çocuğa da bir şey verebileceğimi zannetmiyorum. Zaten zar zor kendi öğrencilerimize temel
becerileri kazandırdım. Bu çocuklar gelince davranış bozuklukları gösteren çocuklar oldu. Bu
durum da benim bu çocuklara karşı önyargılı olmama neden oluyor (Ö 2).
O çocuklar beni ilgilendirmiyor. Sınıfın bir köşesinde oynayıp gidiyorlar (Ö4).
Bana hiç sorulmadı sınıfına istiyor musun diye. Ama idare ile arası iyi olan bir arkadaş vardı,
o istemediğini söyleyince onun öğrencisi de bana verildi. Bana da bu durum anlatılırken
«bunları birbirinden ayırmayalım» dediler ama gerçek nedenini sonradan öğrendim. Benim
bütün gün onları da etkinliklere katmak için alnımın derisi çatlıyor. İster istemez o çocuklara
karşı daha tahammülsüz davranıyorum, daha gergin oluyorum. Bu gerginlikte çocuklara ister
istemez yansıyor (Ö 5).
Yapılan araştırmada sığınmacı çocukların anadil farklılığının, okula uyum sağlama sürecinde
temel sorunları olduğu görülmektedir. Sığınmacı çocukların dil farklılığı nedeniyle okul
ortamına uyum sağlayamadıkları, öğretmenleri ve akranları ile iletişim kuramadıkları, temel
ihtiyaçların karşılanması noktasında ciddi sorunlar yaşadıkları görülmektedir.
Suriyeli sığınmacı çocuklara yönelik tutumlar. Bireyler genellikle tecrübelerinden,
okuduklarından, izlediklerinden ya da duyduklarından yola çıkarak çeşitli tutumlar
sergilemektedirler.Çocukların çeşitli tutumları kazanmasında ailelerin etkili bir unsur olduğu
bilinmektedir (Aboud ve Doyle, 1996; Sinclair, DunnveLowery, 2004; Güngör, 2014). Bu
nedenle ailelerin Suriyeli sığınmacılara karşı olumsuz tutumlarını çocuklar da okul ortamında
zaman zaman sergilemektedirler. Katılımcı öğretmenler ailelerin sığınmacı çocuklarla,
çocuklarının aynı ortamda olmalarından rahatsız olduklarını kendileri ile paylaşmalarını şu
şekilde dile getirmektedirler:
Evde anne babalar bütün gece sakın onunla oynama, sakın onunla konuşma, yan yana gelme,
hasta olursun dediği için ben ne kadar onları kaynaştırmaya çalışsam da nafile. Ailelerin ön
yargısı çocuklara geçiyor (Ö 3).
76
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
Aileler çocukları bu konuda dolduruyorlar. Çocuklar da oynama konusunda isteksizler. Diğer
çocuklar da kendilerini dışlanmış hissediyorlar... Çocuk bir gün okula geliyor, diğer dört gün
gelmiyor. Okula düzenli gelsinler diye onlara ufak, maddi değeri olmayan ödüller veriyorum
ama nafile… diğer çocukları sürekli uyarıyorum onları da oyuna almaları için ama çocuklar
ben arkamı döndüğüm anda kötü davranıyorlar (Ö 5).
Katılımcılar sığınmacı ailelerin beslenme, barınma, temizlik gibi temel ihtiyaçlar noktasında
sorunlar yaşadıklarını ve özellikle çocukların temizlikleri ile ilgili sorunların okul ortamında
kolayca fark edilebildiğini belirtmektedirler. Katılımcı öğretmenlerden birisi “Benim
sınıfımda dört tane sığınmacı öğrenci var fakat diğer öğrenciler sadece birisiyle oynuyor, eli
yüzü daha düzgün, daha temiz olanla (Ö3)” diyerek sığınmacı çocukların temizlik ve öz
bakım becerilerini karşılayabilecek durumlarının olmaması nedeniyle diğer çocuklarla
etkileşime geçemediklerini gözler önüne sermektedir. Temel ihtiyaçlarının karşılaması
noktasında sorun yaşanan çocukların sınıf ortamında daha çok dışlandığını katılımcılar şu
şekilde ifade etmektedir:
Evde on iki kişi kalıyorlar. İki aile birlikteymiş. Öyle olunca çocuk doğru dürüst beslenemiyor.
Okulda besliyoruz ama yıkayamıyoruz. Öz bakım becerilerini kazanmamış çoğu. Üstüne
kaçırıyor, eli yüzü kir içinde. Öyle olunca diğer çocuklar yaklaşmak istemiyorlar (Ö 1).
Devletin gerçekten bu çocukları önemsediğine inanmıyorum. Bunları aldılar ama yaşama
şartları çok kötü. Okula da o şekilde geliyorlar bu nedenle de diğer çocuklar ve aileler
tarafından istenmiyorlar. Okula gelmek gerçekten bu çocukları olumlu yönde etkiliyor mu
sanmıyorum. Burada daha çok kendi hallerine bırakılmış gibiler, üzülüyoruz ama elimizden
de pek bir şey gelmiyor (Ö 2).
Çocuklar okula düzgün şekilde gelemiyor, şartları kötü. Temel bakım becerilerinden
yoksunlar, eğitimden önce düzgün şekilde yaşama şartlarının sağlanması lazım. Diğer aileler
bu çocuklarla çocuklarının görüşmesini istemiyor. Bu durum da çocukların temizlik, yaşama
şartları gibi durumlar da etkili. Öğretmenler de sınıflarında istemiyor çünkü bu çocuklarla
ilgilenmek özel donanım istiyor ve bizde bu yok (Ö 4).
Orada yaşadıkları zorlukların yanında burada yaşadıkları zorluklara da yardımcı olamıyoruz
çünkü şartlarının iyileştirilmesi lazım. Evleri yok, sokaklardalar. Diğer aileler çocuklarının
sınıflarında istemiyor. Bu sadece onlarla ilgili bir durum değil genel olarak aileler belirli
alışkanlıkları edinmemiş çocuklarla çocuklarının görüşmesini istemiyor. Belki daha düzgün
şartlarda yaşasalar buradaki aileler de daha farklı tutum sergilerler diye düşünüyorum (Ö 6).
Katılımcıların ifadelerinden hareketle ailelerin sığınmacılardan rahatsız olmalarının temel
noktalarından birinin sığınmacıların farklı bir milletten olmalarından öte yaşadıkları hayat
koşullarının kötü olması ve çocukların bu şartlar nedeniyle temel bakım becerilerini
kazanmamış ya da karşılayamamış olmalarıdır. Ayrıca bazı sığınmacı çocukların olumsuz
davranışlar sergilemeleri de ailelerin bu çocuklara olumsuz tutum takınmasına neden
olmaktadır. Aileler kendi çocuklarını sığınmacı çocuklardan uzak tutarak kendi çocuklarını
çeşitli hastalıklardan, olumsuz davranışlardan koruyacaklarını düşünmektedirler. Her ne
kadar bu koruma davranışı sığınmacı çocukların dışlanmasına neden olsa da öğretmenler bu
durumun önüne geçmede yetersiz kalmaktadırlar. Çünkü öğretmenler Suriyeli çocukları tam
olarak kendi öğrencileri gibi benimsememekte, bu durumu geçici bir durum olarak
değerlendirmektedir. Ayrıca çoğunlukla sığınmacı çocukların ailelerine ulaşmakta güçlük
çekmekte ve bir muhatap bulamamaktadırlar.
Destek ihtiyacı. Ülkemize göç eden sığınmacıların hem ağır koşullardan gelmeleri hem de
yeni bir ülkeye, kültüre uyum sağlamak zorunda olmaları sığınmacıların birçok noktada
destek görme ihtiyacına neden olmaktadır. Göç süreci sonunda en çok destek ihtiyacı olan
77
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
kesim ise çocuklardır. Çünkü çocuklar bu dönemde hem gelişimsel desteğe, hem yaşadıkları
travmatik olayları atlatmaya ve yeni geldikleri ülkeye uyum sağlamaya yönelik psikososyal
desteğe ihtiyaç duymaktadırlar (AlmqvistveBroberg, 1999; Fazel,Reed, Panter-Brick ve
Stein,2012; Thabet, AbedveVostanis, 2004). Katılımcılar çocukların yaşadıkları travmaları
atlatabilmeleri ve ülkeye uyum sağlayabilmeleri için onlara psikososyal destek sağlanması
gerektiği konusundaki görüşlerinişu şekilde dile getirmektedirler:
Bu çocuklar çok zor şeyler yaşamışlar ve biz onlardan hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına
devam etmelerini bekliyoruz (Ö 1).
Bu çocukları ülkeye alıp eğitim vermeye kalktıysak adam akıllı yapmamız lazım. Onlara hem
eğitsel hem de sosyal olarak destek olunması gerekiyor. Sadece okula kaydetmekle olmuyor ki.
Bu konuda öncelikle bizlere, diğer çocukların ailelerine sonra da onlara yardımda
bulunulması gerekiyor (Ö 4).
Çocuklar savaştan kaçtılar ama burada da farklı bir savaşın içine girdiler. Tabii ki şartları
Suriye’dekilerle karşılaştırılamaz, burada can güvenliği gibi dertleri yok ama tam olarak
faydalı olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü konuşamıyoruz, anlaşamıyoruz. Çocuklar ne tür
travmalar yaşadılar bilemiyoruz (Ö 5).
Katılımcılardan bazıları sığınmacı çocuklara verilmesi gereken psikososyal desteğin onların
okula kaydedilmesinden çok daha önemli olduğunu belirtmektedirler. Sadece okula gelmeleri
ile çocukların okula uyum sağlayamayacağını, çok daha planlı ve sürekli olarak destek
verilmesi gerektiğini düşünen katılımcılar görüşlerini şu şekilde ifade etmişlerdir:
Bu çocuklar eğer ülkemizde yaşamaya devam edeceklerse Türkçe öğrenebilecekleri ve
toplumla kaynaşabilecekleri farklı bir programa ihtiyaç vardır (Ö 1).
Burası bir okul ama bu çocukların bizim verdiğimiz eğitimden faydalanabildiklerini
düşünmüyorum. Sadece okula gidip geliyorlar. Onların kendilerini anlayabilecek birilerine ya
da kendilerini ifade edebilecekleri bir ortama ihtiyaçları var. Buraya boş boş gelmeye değil
(Ö 4).
Bu çocuklar şu anda sığınmacı konumundalar. Ama belki de uzun süre ülkemizde kalacaklar.
Bu nedenle bu çocuklarla daha planlı ilgilenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Benim burada
bir iki oyun oynatmamla olacak iş değil (Ö 6).
Çocuklara verilebilecek desteğin sağlanması için gerekli olan birincil iletişim kanalı dildir.
Fakat yaşanan dil problemi bu noktada da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Dil
engelinin çocuğa yapılacak olan psikososyal desteği de engellediğini düşünen katılımcıların
konu hakkındaki görüşleri şu şekildedir:
Çocuklardan birisi durup dururken ağlamaya, bağırmaya başlıyordu. Ailesi ile din kültürü
öğretmenimizin yardımıyla konuştuk. Savaşta gözünün önünde iki kardeşi ölmüş. Rehber
öğretmenimiz yardım etmeye çalıştı ama her seferinde çeviri yapacak birisini bulması çok zor
oluyor (Ö3).
Çocuklarda ciddi şekilde özgüven eksikliği var. Aslında bunun nedenleri de tartışılabilir ama
öncelikle çocukların kendilerine güvenleri desteklenmeli. Ama bunu ben sözlü iletişim
kuramadan yapamıyorum (Ö 4).
Sınıfında dört tane sığınmacı öğrenci bulunan bir okul öncesi öğretmeni, Suriyeli sığınmacı
öğrencilerin okullara herhangi bir hazırlık yapılmadan yerleştirilmesi nedeniyle daha yoğun
sıkıntılar yaşadıklarını ve kendilerinin de onlara nasıl yardımcı olabileceklerini bilmediklerini
şu şekilde dile getirmektedir:
78
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
Çocuklar burada dışlanıyorlar, şaşkınlar. Çünkü kimse ile diyalog yok, yalnız kalıyorlar. Ne
yapacaklarını bilmiyorlar. Devlet bunları buraya getirdi ama tamamen bize kaldılar. Ne
yapacağımızı tam olarak bilemiyoruz, yardımcı olmak istesek de elimizden çok bir şey
gelmiyor. Belki önceden bilseydik bu öğrencilerin geleceğini ona göre bir hazırlık yapardık.
En azından çocukları alıştırırdık ya da kendimiz hazırlanırdık. Ama damdan düşer gibi
geldiler (Ö 2).
Tartışma ve Yorum
Araştırma sonucunda, Suriyeli sığınmacı çocuklar okullara yerleştirilirken gerekli
planlamalar yapılmadığı için birçok sorun yaşandığı ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmada
öncelikli sorunun dil farklılığı olduğu görülmektedir. Dil engeli alanyazında özellikle
vurgulanan noktalardan biridir. Dil engeli sadece eğitim hizmetlerine erişimi engellemekle
kalmamakta aynı zamanda sağlık, sosyal yardım almanın veya sosyal çevreyle etkileşime
girmenin önünde büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Fazel, et al.,2012;Measham,
et al., 2014; Ryan, Dooley ve Benson, 2008; Scheppers, et al., 2006). Dil engeli, çocukların
okulda diğer çocuklardan izole edilmelerine ve yalnız kalmalarına neden olabilmekte,
kendilerini ifade edemedikleri için içlerine kapanmalarına ya da saldırgan davranışlar
sergilemelerine neden olabilmektedir (Yohani, 2010). Yapılan çalışmada da sığınmacı
çocuklar öğretmenleri ve akranları ile iletişime girememekte, kendilerini ifade
edememektedirler. Eğitim sürecinin temelinde öğretmen-öğrenci etkileşimi olduğu
düşünülürse bu çocuklar sadece formalite icabı okula gitmekte, okulun kendilerine
kazandırmaya çalıştığı bilgi, beceri ve tutumdan çoğunlukla yoksun kalmaktadırlar. Ayrıca
akranları ile de anlaşmakta güçlük çektikleri için sosyalleşemeyerek çoğunlukla yalnız
kalmaktadırlar. Öğretmenlerden bazıları iyi niyetli olsalar bile böyle bir durumla daha önce
karşılaşmadıkları için sorun çözme konusunda kendilerini yetersiz hissetmekte, sınıflarındaki
diğer çocukların aileleri ile sığınmacı çocuklar arasında kalmaktadırlar.
Suriyeli sığınmacı çocukların aşmak zorunda olduğu diğer bir güçlük ise diğer velilerin
dolayısı ile de çocukların kendilerine yönelik olan tutumlarıdır. Suriyeli çocukların içinde
bulunduğu şartlar nedeniyle temizlik gibi temel bakım becerilerini karşılayamamaları diğer
ailelerde rahatsızlık oluşturmaktadır. Verilen yanıtlar incelendiğinde ailelerin bu çocuklara
yönelik olumsuz tutum sergilemesinin en temel nedeninin sosyo-ekonomik imkânsızlıklar ve
bazı çocukların olumsuz davranışlar sergilemesi olduğu görülmektedir. Öğretmenler
karşılaştıkları bu olumsuz durumları aşabilmek için veli ile görüşme imkânı bulsalar bile
sağlıklı bir diyalog kuramamaktadırlar.
Mültecilerin ve sığınmacı çocukların yaşadıkları şeyler onlar üzerinde ciddi etkiler
bırakmaktadır. Bu etkileri biraz olsun hafifletebilmek için öncelikle çocuklara psikososyal
destek sağlanması gerekmektedir. Özellikle sığınmacı çocuklara okula gitme hakkı tanınması
şüphesiz ki onların sosyalleşmesini ve bulundukları ülkeye, ülkemize uyum sağlamasını
kolaylaştıracaktır. Mülteci ve sığınmacı çocukların pozitif psikososyal uyumu, yerleşilen
ülkedeki sosyal destek hizmetleri, kültürel bütünleşme, etnik ve kültürel olarak benzer
yaşıtların varlığı ve okula aidiyet duygu ile bağlantılıdır (Birman, et al., 2008; Kia-Keating ve
Ellis, 2007; Kovacev ve Shute, 2004).Ancak katılımcıların verdiği yanıtlardan da
anlaşılabileceği gibi öğretmenler kendilerini bu konuda yeterli görmemekte, çocukların
gelişimlerine katkı sağladıklarını düşünmemektedirler. Bu nedenle yardımcı olmak isteyen
öğretmenlerin bile bu durum karşısında çaresiz kaldıkları görülmektedir. Öğrencilerin
bulundukları çevreye yönelik olarak aidiyet duygusunun gelişmesi bir yana sahip oldukları
farklılıklar daha da vurgulanmaktadır.
79
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
Yapılan çalışma sonucunda Suriyeli çocuklar yoksulluk, dil ve kültür farklılığı, dışlanma gibi
birçok sorunla çok erken yaşlarda baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Katılımcılardan
birisinin söylediği “Çocukların ülkemize uyum sağlamasını kolaylaştırması beklenen bu
uygulama ile aslında çocuklara bu ülkenin bir parçası olmadığını net bir şekilde
hissettiriyoruz. (Ö4)” şeklindeki ifadesi son derece düşündürücüdür.
Yapılan çalışmada sığınmacı çocukların ilk karşılaştığı güçlüğün dil farklılığı olduğu
saptanmıştır. Bu sorun sadece bizim ülkemizde değil dünyada sığınmacı alan birçok ülkenin
genel sorunudur. Phinney,Horenczyk, Ljebkind ve Vedder(2001) tarafından yapılan
çalışmada yeni göçmenlerin ilk etapta kendi dillerinde ve kültürlerine uygun şekilde
desteklenmesi gerektiğini belirtmektedir. Kirmayer ve diğerleri (2011) de çocukların göç
sonrası yaşadıkları stres kaynaklarından en önemlilerinden birinin yeni bir dilde eğitim almak
olduğuna değinmektedirler. Bu nedenle öncelikle bu çocukların göç etmeden önce ve göç
sırasında yaşadıkları travmatik durumlar çözülmeli, özellikle barınma, ısınma, giyinme ve
daha insani şartlarda yaşamalarını sağlayabilecek imkânlar tanındıktan sonra ülkemize uyum
sağlayabilecekleri çalışmalar yapılmalıdır. Kirmayer ve diğerleri (2011), çocuğun zihinsel ve
ruhsal sağlığını etkileyen faktörlerden birinin göç sonrası yerleşilen yerde ve okulda
ayrımcılıkla ve sosyal dışlanma ile karşı karşıya gelinmesi olduğunu belirtmektedirler.
Ülkemizde de sığınmacı çocuklar okullarda çeşitli sebeplerden yalnız kalabilmektedir. Bu
çocukların okullarda olumsuz tutumlarla karşılaşmaması için planlı bir eğitim programına
tabi tutulması gerekmekte temel düzeyde akranları ve öğretmenleri ile iletişime
geçebilecekleri temel dil becerilerinin kazandırılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir.
Kaynaklar
Aboud, F. E. ve Doyle, A. (1996). Parentelandpeerinfluences on children’sracialattitudes.
International Journal of InterculturalRelations, 20, ¾,371-383.
Almqvist, K. ve Broberg, A. G. (1999). Mentalhealthandsocialadjustment in
youngrefugeechildren 3½ yearsaftertheirarrivalSweden. Journal of theAmerican
Academy of Child&AdolescentPsychiatry, 38(6), 723-730.
Birman, D.,Beehler, S., Harris, E. M., Everson, M. L., Batia, K., Liautaud, J. (2008).
International
family,
adult,
andchildenhancementservices
(faces):
A
communitybasedcomprehensiveservices model forrefugeechildren in resettlement.
AmericanJournal of Orthopsychiatry, 78(1), 121-132.
Castles, S. (2003). Towards a sociology of forcedmigrationandsocialtransformation.
Sociology, 31(1), 13–34.
Creswell, J. W. (2013). Nitel, nicel ve karma yöntem yaklaşımları araştırma deseni. (Çev.
Ed. Demir, S. B.). Ankara: Eğiten Kitap.
Dinçer, O. B.,Federici, V., Ferris, E., Karaca, S., Kirişçi, K. ve Çarmıklı, E. Ö. (2013).
Suriyeli mülteciler krizi ve Türkiye. Sonu gelmeyen misafirlik. 08.08.2015 tarihinde
http://www.brookings.edu/~/media/research/files/reports/2013/11/18-syria-turkeyrefugees/usakbrookings-report-final-version14november13.pdf adresinden alınmıştır.
Fazel, M.,Reed, R. V., Panter-Brick, C. ve Stein, A. (2012). Mentalhealth of
displacedandrefugeechildrenresettled
in
high-incomecountries:
Risk
andprotectivefactors. Lancet. 379: 266–82.
80
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
Güngör, M. (2014). Okul öncesi dönem çocuklarının televizyon izleme alışkanlıkları ve anne
baba tutumları. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(28),
199-216.
Uluslarası Göç Örgütü (IOM) (2009). Göç terimleri sözlüğü. 17.07.2015 tarihinde
http://www.goc.gov.tr/files/files/goc_terimleri_sozlugu(1).pdf adresinden alınmıştır.
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (2013). Sivil toplum örgütlerinin Türkiye’deki Suriyeli
mülteciler için yaptıkları çalışmalar ile ilgili rapor. 21.07.2015 tarihinde
http://www.igamder.org/wp-content/uploads/2012/06/Suriye-STK-Raporu.pdf
adresinden alınmıştır.
Kia-Keating, M. ve Ellis, B. H. (2007). Belongingandconnectiontoschool in theresettlement:
Youngrefugees, schoolbelonging, andpsychosocialadjustment. Clinical Child
PsychologyandPsychiatry, 12, 29-43.
Kirmayer, L. J.,Narasiah, L., Munoz, M., Rashid, M., Ryder, A. ve diğerleri. (2011).
Commonmentalhealthproblems in immigrantsandrefugees: general approach in
primarycare.
CanadianGuidelinesforImmigrant
Health.17.07.2015
tarihinde
http://psychiatry.utoronto.ca/wp-content/uploads/2012/12/Kirmayer-et-al-2011common-mental-health-problems-in-immigrants-and-refugees.pdf
adresinden
alınmıştır.
Kovacev,
L.
ve
Shute,
R.
(2004).
Acculturationandsocialsupport
in
relationtopsychosocialadjustment of adolescentrefugeesresettled in Australia.
International Journal of Behavioral Development, 28, 259-267.
Measham, T.,Jaswant, G., Rousseau, C., Pacione, L., Blais-McPherson, M. ve Nadeau, L.
(2014).
Refugeechildrenandtheirfamilies:
Supportingpsychologicalwellbeingandpositiveadaptationfollowingmigration. CurrProbl Pediatr AdolescHealthCare,
44, 208-215.
Merriam, S. B. (2013). Nitel araştırma. Desen ve uygulama için bir rehber. (Çev. Ed. Turan,
S.). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Patton, M. Q. (2014). Nitel araştırma ve değerlendirme yöntemleri.(Çev. Ed. Bütün, M. ve
Demir, S. B.). Ankara: Pegem Akademi.
Phinney, J. S.,Horenczyk, G., Ljebkind, K. ve Vedder, P. (2001). Ethnicidentity,
immigration, andwell-being: An interactionalperspective. Journal of SocialIssues, 57,
(3), 493–510.
Ryan,
D.,Dooley, B., veBenson, C. (2008). Theoreticalperspectives on postmigrationadaptationandpsychologicalwell-beingamongrefugees: Towards a resourcebased model. Journal of RefugeeStudies, 21(1), 1-18.
Scheppers, E., Van Dongen, E., Dekker, J., Geertzen, J ve Dekker, J. (2006).
Potentialbarrierstotheuse of healthservicesamongethnicminorities: a review.
FamilyPractice, 23, 325–348.
Sinclair,S.,Dunn,
E.
Ve
Lowery,
B.
Therelationshipbetweenparentalracialattitudesandchildren’simplicitprejudice.
of ExperimentalSocialPsychology, 41(3), 283-289.
(2004).
Journal
Suriye’den İstanbul’a Gelen Sığınmacıları İzleme Platformu (2013). Yok sayılanlar; kamp
dışında yaşayan Suriye’den gelen sığınmacılar İstanbul örneği. 11.08.2015 tarihinde
81
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
http://www.gocder.com/sites/default/files/projephoto/Yok_Sayilanlar_Suriyeliler_Rapo
ru.pdf adresinden indirilmiştir.
Taylor, S. ve Sidhu, K. (2012). Supportingrefugeestudents in schools:
Whatconstitutesinclusiveeducation? International Journal of InclusiveEducation, 16(1),
39-56.
Thabet, A.,Abed, Y. ve Vostanis, P. (2004).
anddepressionamongrefugeechildrenduringwarconflict.
PscychologyandPsychiatry, 45(3), 533-542.
Comorbidity of
Journal
of
PTSD
Child
Türkiye’ye iltica eden veya başka bir ülkeye iltica etmek üzere Türkiye’den ikamet izni talep
eden münferit yabancılar ile topluca sığınma amacıyla sınırlarımıza gelen yabancılara
ve olabilecek nüfus hareketlerine uygulanacak usül ve esaslar hakkındaki yönetmelik
(2015).
UNICEF. (2015). Suriye insani yardım operasyonu. 21.08.2015 tarihinde
http://unicef.org.tr/sayfa.aspx?id=72&mnid=134&d=1&dil=tr sitesinden alınmıştır.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (8. Tıpkı
Basım). Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yohani, S. (2010). Nurturinghope in refugeechildrenduringearlyyears of post-waradjustment.
ChildrenandYouth Services Review, 32(6), 865-873.
Extended Abstract
Introduction: The civil war in Syria affects not only Syria but Turkey from economic, social
and societal aspects. Hundreds of thousands of people escaping from confliction environment
try to continue their lives in our country under very difficult conditions. Because of the illegal
passages, it is not exactly known how many Syrian people live in Turkey right now. Many
cautions have been taken in order for the future of refugee children to be affected from this
situation at minimum level. One of these precautions is to allow the children to continue
having education in various educational institutions. But it is controversial to what extent this
approach results in desired way. The aim of this study is to determine the problems the
Syrian refugee children studying in pre-school educational institutions in orientation period.
Method: In this study, in order to prevent the misunderstandings and failures in
understanding Syrian refugee children because of their age and language difference, we
worked with pre-school teachers, who closely know those children, observe them, and share
their experience. For this purpose, interviews were conducted with 6 pre-school teachers
working in different points of Samsun and having Syrian students in their classrooms. These
teachers have been chosen via snowball sampling, one of the purposeful sampling methods.
The occupational experience of these teachers varies between 4 and 21 years. Furthermore,
there were 2-5 Syrian students in their classes. 2 of the teachers were working in independent
day-nursery institutions, while 4 were working in pre-school classes within the elementary
schools. Semi-structured interview method, one of the qualitative research methods, has been
utilized in this study. The interview questions have been prepared via the literature research
made by researcher, and then we cooperate with a pre-school teacher in order to ensure the
82
Cilt:1 Sayı:1
E.M. Uzun & E. Bütün
understandability of these questions. According to the responses obtained from the prepractice, the final form of the questions has been shaped. The teachers thought to interview
have been informed about the study, and the time and location of the interview have been
determined with the ones wanting to participate in this study. The data obtained from the
study have been analyzed via the content analysis technique. The interviews recorded have
been translated into written form by the researcher in computer environment. All of the data
obtained in the study have been coded by reading. During the coding, the different
dimensions and the themes suitable for those dimensions have been determined in accordance
with the objective of the study. The findings obtained from the study have been organized
into 3 main themes. These themes are the native language problem, the attitudes towards
Syrian refugee students, and the need for support. Results and Discussion: In this study, it
has been observed that Syrian refugee students have important orientation problems in their
present pre-school education institutions. The most important point in all of the interviews is
that the children have many important problems because they cannot speak Turkish. Since
they cannot speak Turkish, the children can communicate with neither their teachers nor
peers. For this reason, they cannot socialize and are left out of the groups. Moreover, teachers
cannot communicate with the parents and children since they cannot speak the native
language of the student. Teachers don’t want Syrian students in their classes because they
have communication problems with them, and they think that they are “punished” by
assigning Syrian students into their classes. Because the refugees in Turkey have migrated
from very difficult conditions and they have to adopt themselves into a new country and
culture, the support is needed in terms of many aspects. The children constitute the segment
that requires the highest level of support at the end of migration process. The participants
emphasize that providing the refugee children with the required psychosocial support is more
important than registering them in school and that orientation into the school cannot be
ensured only by going to the school but it requires more planned and continuous support. But
the first step of supporting the children is the language to be used in communication. Bu the
language problem experienced is an important problem at this point. It is seen that the
teachers willing to help the children do not know what to do, cannot find the way out. At the
same time, it has been determined that the children cannot settle in our country completely
and are in refugee status, and have severe problems in basic necessities such as nutrition,
sheltering, and cleanness. Participants especially emphasized that the Syrian refugee children
draw attention because of their problems with personal cleaning, and that the parents warn
their children about not interacting with Syrian children. In interviews, it has been found that
there were many problems because the required preparations have not been made before
registering Syrian children into the schools. Even if teachers are well-intentioned, they feel
themselves ineligible because they have never experienced such a problem, and they get
stuck between the refugee students and the parents of other students in class. And the Syrian
children have to struggle with many problems at very young ages such as poorness, language
and culture differences, and exclusion. It is very attention-grabbing that one of the
participants stated that, through that practice supposed to ease the adaptation of the children
in our country, we in fact get them feel that they are not a part of this country.
83