Skip to main content
  • Tekin AVANER, Associate Professor He is working at the Gendarmerie and Coast Guard Academy (JSGA) Institute of Securi... moreedit
Abstract In this study, the article “Deadly Sins in Public Administration” is discussed, which is written by Peter Drucker in 1980 who known as “father of modern administration” or “management guru”. Drucker, who has carried out... more
Abstract In this study, the article “Deadly Sins in Public Administration” is discussed, which is written by Peter Drucker in 1980 who known as “father of modern administration” or “management guru”. Drucker, who has carried out researches and studies in feature of the prescription on both private and public organizations, has mentioned the six deadly sins through concrete examples, which are frequently committed in non-profit public service organizations. This study, on the other hand, is the outcome of an effort to analyze and correctly understand the six sins identified by Drucker in the context of public administration by his approach to public administration. This study includes works that admitted to basic in the literature of management science and various studies which belong Drucker in the field of public administration. As a result of the study, which was created by analyzing the qualitative data obtained, six deadly sins committed in public administration and the factors associated with these sins were put forward from Drucker's eyes. These determinations, which are still valid in the field of public administration, are handled with a scientific concern as well as Drucker's inferences and analyzes on public administration. Keywords: Peter Drucker, Public administration, Performance, Productivity
There were public administration schools in Turkish administrative history. For example, in Seljuks Empire times, this school was called Nizamiye Madrasah, and administrators were trained there. Another example is the professional... more
There were public administration schools in Turkish administrative history. For example, in Seljuks Empire times, this school was called Nizamiye Madrasah, and administrators were trained there. Another example is the professional executive class in the Ottoman Empire, and they were educated in Enderun, a unique public administration school in Sultan's Palace. In the 19th century, Turkish public administration was influenced by the Western model, and Mekteb-i Mülkiye was established in 1859. The school moved to Ankara in 1935 and was named Faculty of Political Sciences. In 1952, the Public Administration Institute of Turkey and the Middle East and the first public administration department were established with the support of the USA. Within this framework, the chapter first summarizes the historical development of public administration education in Turkey, together with institutional development. Therefore, these institutions' historical roles were examined, and the interac...
Türk kamu yönetimi hızla değişmektedir. Sürecin en dikkat çeken aşaması Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya da Türk Tipi Başkanlık Sisteminin inşa edilmesidir. Bu sürece Türk kamu yönetimi açısından bakıldığında... more
Türk kamu yönetimi hızla değişmektedir. Sürecin en dikkat çeken aşaması Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya
da Türk Tipi Başkanlık Sisteminin inşa edilmesidir. Bu sürece
Türk kamu yönetimi açısından bakıldığında yönetici-yönetilen
ilişkisine sağlıklı bir işlev kazandırabilecek olan modelin tarih
boyunca, istişare temelli olduğuna dair elimizde epey kaynak
mevcuttur. İstişare, ülke ile ilgili kararların alınmasında tek
başına yetkili olmamak, deneyimli devlet adamlarının görüşleri
çerçevesinde politikalar oluşturmak noktasında büyük öneme
sahiptir. Köklü bir tarihe sahip olan Türkler tarafından kurulan devletlerde hükümdara danışmanlık yapan çeşitli kurumlar
oluşturularak meşveret usulü işletilmeye çalışılmış ve aslına
bakılırsa Türk toplumu sadece 1980’lerde değil öncesinde kurulan bütün devletlerde yönetime katılımı amaçlayan kavramlarının içini doldurmaya çalışmıştır. Hiç şüphesiz ki demokratik, anayasal yönetim anlayışı denildiğinde aklımıza da halkın
egemenliği, istişari nitelikteki uygulamalar, danışma meclisleri gibi birbirine sıkı sıkıya bağlı kavramlar gelmektedir. Bu
çalışma ile danışma kavramı ve meclislerin sahip olduğu önem
irdelenmiştir. Ayrıca bu inceleme geçmişten günümüze Türk
kamu yönetiminde danışma meclisleri geleneğini görmek ve
günümüz Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nu anlamak adına yol gösterici olma gayesindedir. Yeni hükümet sistemi
hızlı karar alma ve hızlı uygulama mottosuna sahiptir. İstişare
bu sırada ortaya çıkabilecek sorunları engin devlet tecrübesine sahip üyeler tarafından geliştirilen önerilerle giderebilecek
işleve sahiptir. Çalışma literatür ve basın-yayın kuruluşlarının
haberlerinin taramasıyla oluşturulmuştur.
Bu çalışma kamu yönetimi ve yapay zekâyı birleştiren yapay zekâ yönetimini lider ülkeler, Türkiye ve Türkiye'de yeni kurulan Dijital Dönüşüm Ofisi ve Büyük Veri ve Yapay Zekâ Daire Başkanlığı bağlamında incelemeyi aynı zamanda... more
Bu çalışma kamu yönetimi ve yapay zekâyı birleştiren yapay zekâ yönetimini lider ülkeler, Türkiye ve Türkiye'de yeni kurulan Dijital Dönüşüm Ofisi ve Büyük Veri ve Yapay Zekâ Daire Başkanlığı bağlamında incelemeyi aynı zamanda Türkiye'deki yapay zekâ gelişim ve değişimlerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Çalışma, ilgili tüm konular hakkında öne çıkan kaynakların literatür taraması, ülkelerin strateji ve politika belgeleri incelenerek oluşturulmuştur. Yapay zekânın dünyada ilerleyen bir güç olduğu inkâr edilemez bir sonuç olarak ön plana çıkmaktadır. Bu teknolojilere zaman, maddi kaynak, eğitim ve istihdam için yapılan her yatırım bu alanda kendini göstermek ve ön sıralarda yer almak adına önem teşkil etmektedir. Bu alanda gelişmiş, lider konumunda ve birbiriyle yarışan ülkelerin yanında Türkiye henüz başlangıç aşamasında sayılsa da attığı adımlarla kendini bu yeni yapay zekâya dayalı dünyaya dâhil etmek için gerek kurulan yeni kurumlarla gerekse yapay zekânın kamu yönetimine dâhil edilmesiyle çalışmalar yaptığı aşikârdır. Yeni kurulması hasebiyle Büyük Veri ve Yapay Zekâ Daire Başkanlığı hakkında akademik bir çalışmaya rastlanmamıştır. Söz konusu daire başkanlığı hakkında ulaşılan tüm veriler bir araya toplanmış ve geleceği tartışılmış; Türkiye'deki yapay zekâ çalışma ve gelişmeleri derlenmeye çalışılmıştır.
Türkiye genç fay hatları üzerinde yer alması nedeniyle deprem afeti ile sıkça karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle Malatya ve Elazığ illerinin de üzerinde bulunduğu Doğu Anadolu Fay Hattı, 1870'li yıllardan bu yana yıkım gücü yüksek olan... more
Türkiye genç fay hatları üzerinde yer alması nedeniyle deprem afeti ile sıkça karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle Malatya ve Elazığ illerinin de üzerinde bulunduğu Doğu Anadolu Fay Hattı, 1870'li yıllardan bu yana yıkım gücü yüksek olan depremler gerçekleştirmiştir. Bu nedenle afet, etkin afet yönetimi ve suç ilişkisini anılan iki il bağlamında ele almak son derece önemli görülmektedir. Diğer afet bölgelerinde olduğu gibi bu illerde de afet dönemlerinde arama kurtarma faaliyetlerinin yanı sıra bölge güvenliğinin sağlanması amacıyla önemli adımlar atılmaktadır. Afetlerin Türkçe alanyazında yeterince ele alınmayan bu yönü çalışmada; asayiş suçlarından evden hırsızlık ve yağma suçları bağlamında incelenmiştir. Jandarma bölgesinden alınan hırsızlık ve yağma suçlarına ilişkin vaka sayıları tablolaştırılarak afet yönetimi ve suç ilişkisinin olağanüstü dönemlerde önem arz eden bir konu olduğu vurgulanmak istenmiştir. Öncelikle konunun afet bölgelerinde afet yönetimi ve iç güvenlik yönetimi bakımından önemini belirten bir çerçevesi çizilmiş, ardındansa söz konusu vaka sayıları tablolaştırılarak konuya dair suçbilimsel bir analiz de literatüre kazandırılmak istenmiştir.
Türkiye ölüm, yaralanma ve mal kaybına yol açan afetlerle sık sık karşılaşmıştır. Bu doğal tehlikeler arasında başta depremler olmak üzere, heyelanlar, su baskınları, kaya ve çığ düşmeleri, kuraklık önemli oranda zararlara yol açmıçtır.... more
Türkiye ölüm, yaralanma ve mal kaybına yol açan afetlerle sık sık karşılaşmıştır. Bu doğal tehlikeler arasında başta depremler olmak üzere, heyelanlar, su baskınları, kaya ve çığ düşmeleri, kuraklık önemli oranda zararlara yol açmıçtır. Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla bir afet olayının öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gereken çalışmaların, planlanması, yönlendirilmesi, koordine edilmesi, desteklenmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla, kaynakların bu ortak hedefer doğrultusunda yönetilmesini gerekmektedir. Ayrıca afet zararlarının azaltılması ve afetlerin önlenmesi ancak çok disiplinli bir yaklaşımla uygulanacak afet risk yönetimi ile mümkün olabilir. Bir genel kolluk teşkilatlanması olan jandarma da afetlerde görev alan ve önemli rol ve işlevler üstlenen bir yapılanmadır. Bu bağlamda Türkiye Afet Planı (TAMP)'nda görev ve sorumlulukları bulunan koordinasyon birimlerinin rolleri açısından özellikle toplanma ve barınma süreçlerinde etkisi giderek öne çıkmaktadır.Bu çalışmada afet yönetiminin bir parçası olan Jandarma'nın Elazığ Depremi'nde icra ettiği faaliyetlerdeki çadır kurma birliklerinin etkinliği ile bu hususun kamudaki iletişim ve medya yansımalarına ilişkin olgular analiz edilmektedir.
Tarih boyunca pek çok göç hareketine sahne olan Anadolu, 2011 Suriye kriziyle birlikte bölgeden yoğun kitlesel göç almaktadır. Yaşanan siyasi karışıklıklar ve onun neden olduğu otorite boşluğu nedeniyle meydana gelen terör olayları, başta... more
Tarih boyunca pek çok göç hareketine sahne olan Anadolu, 2011 Suriye kriziyle birlikte bölgeden yoğun kitlesel göç almaktadır. Yaşanan siyasi karışıklıklar ve onun neden olduğu otorite boşluğu nedeniyle meydana gelen terör olayları, başta Suriye olmak üzere bölge ülkelerden insanların hayati tehlikeden kaçmak için ülkelerini terk etmelerine neden olmuştur. Bu noktada Türkiye, tehlikeden kaçan insanların sığındığı ve en çok sığınmacı barındıran bir ülke konumunda bulunmaktadır. Sayıları milyonları bulan düzensiz göçmenlere ev sahipliği yapan Türkiye, düzensiz göçü yönetmek için pek çok alanda yenilikler ve düzenlemeler yapmıştır. 2020 yılında tüm Dünya'ya yayılmaya başlayan Covid-19 pandemisi, Türkiye'de düzensiz göçü de etkilemiş, meydana gelen düzensiz göçte önemli bir düşüş yaşanmıştır. Böylece, 2020 yılında bir önceki yıla göre Ege denizi üzerinden Yunanistan'a geçen düzensiz göçmen sayısı %84 oranında, Yunanistan'a geçmeye teşebbüs eden düzensiz göçmen sayısı ise %66 oranında azalmıştır. Covid-19 salgınının Türkiye'de görülmesiyle beraber düzensiz göçte meydana gelen bu keskin düşüşte, Türkiye'nin salgın nedeniyle uyguladığı sokak ve seyahat kısıtlamalarının yanı sıra, ülkelerin göç politikalarının etkisinin büyük olduğunu söylemek mümkündür. Bu çalışmada, Türkiye'de son dönemde yaşanan düzensiz göç ve 2020 yılında tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgınının Türkiye'de düzensiz göç üzerindeki etkileri açıklanacaktır.
Dünya üzerinde insanlar gerek bireysel gerekse kitleler halinde bir yerden başka bir yere göç etmişlerdir. Özellikle son yıllarda Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler nedeniyle, göç konusu Dünya’nın gündeminden düşmemektedir. Orta Doğu’dan... more
Dünya üzerinde insanlar gerek bireysel gerekse kitleler halinde bir yerden başka bir yere göç etmişlerdir. Özellikle son yıllarda Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler nedeniyle, göç konusu Dünya’nın gündeminden düşmemektedir. Orta Doğu’dan Batı ülkelerine doğru gerçekleşen kitlesel göç hareketleri Türkiye ve AB ülkelerini doğrudan etkilemektedir. Yoğun göç hareketlerine maruz kalan ülkelerde göçmen nüfusunun fazlalığı, toplumu sosyal alanda etkilemektedir. Özellikle kitleler halinde meydana gelen düzensiz göçte, ani göçmen nüfusu artışının sosyal yaşamda uyum sorunlarına neden olması kaçınılmazdır. Göçmenler ile ev sahibi ülke halkı arasında görülebilen kültürel farklılıklar, sosyal yaşamda zorluklara neden olurken göçmenlerin sosyal uyumu ve toplumsal kabulüne yönelik engellere yol açabilmektedir. Suriye iç savaşı ile birlikte kitlesel olarak göç alan ve milyonlarca göçmene ev sahipliği yapan Türkiye’de özellikle kentlerde beraber yaşamak zorunda olan göçmen ve yerli halk, sosyal etkileşime girmekte, birbirlerine yabancı olan insanlar arasında önyargı olması ve sorunlar yaşanması kaçınılmaz olmaktadır. Bu çalışmada, uluslararası göç sonucunda kentlerde sosyal yaşam ve göçmenlerin sosyal uyumu ile toplumsal kabul önünde duran engeller incelenecektir.
In this study, the article “Deadly Sins in Public Administration” is discussed, which is written by Peter Drucker in 1980 who known as the “father of modern administration” or “management guru”. Drucker, who has carried out researches and... more
In this study, the article “Deadly Sins in Public Administration” is discussed, which is written by Peter
Drucker in 1980 who known as the “father of modern administration” or “management guru”. Drucker, who has
carried out researches and studies in feature of the prescription on both private and public organizations, has
mentioned the six deadly sins through concrete examples, which are frequently committed in non-profit public
service organizations. This study, on the other hand, is the outcome of an effort to analyze and correctly
understand the six sins identified by Drucker in the context of public administration by his approach to public
administration. This study includes works that admitted to basic in the literature of management science and
various studies which belong Drucker in the field of public administration. As a result of the study, which was
created by analyzing the qualitative data obtained, six deadly sins committed in public administration and the
factors associated with these sins were put forward from Drucker's eyes. These determinations, which are still
valid in the field of public administration, are handled with a scientific concern as well as Drucker's inferences
and analyzes on public administration.
“Güvenlik ve Kent: Karmaşık Sorunlara Suç, Terör ve Kent Perspektifinden Bakmak” adlı on üçüncü bölümde Özge Ayas ve Tekin Avaner, ilk olarak terörle mücadelede iç güvenlik yönetimi, insani güvenlik, hibrit tehdit ve hibrit terör... more
“Güvenlik ve Kent: Karmaşık Sorunlara Suç, Terör ve Kent Perspektifinden Bakmak” adlı on üçüncü bölümde Özge Ayas ve Tekin Avaner, ilk olarak terörle mücadelede iç güvenlik yönetimi, insani güvenlik, hibrit tehdit ve hibrit terör kavramları ile Türkiye’de kırsalda güvenliği sağlamak için oluşturulan güvenlik koruculuğu sistemini açıkladıktan sonra kentlerde terör örgütleri tarafından işlenen suçlar ve bu suçların analizini, bu kişilerin propaganda aracı olarak sosyal medyayı nasıl kullandıklarını ve siber terör konularını ele almaktadırlar. Son kısımda ise yazarlar, sosyolojik açıdan kentlerde terör ve suçluluğa odaklanarak Dünya’da ve Türkiye’de terörle mücadeleye ilişkin hukuksal düzenlemeleri, kentlerde terörün yarattığı suçlar, kent suçları, kente karşı suçları ve suçluluk sorununun topluma yansımalarını incelemektedirler.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Berlin Anlaşması'yla Romanya'ya bırakılan Dobruca'dan Türkiye'ye müteakip yıllarda çok sayıda Türk-Tatar soydaş göç etmiştir. 13.yy'dan bu yana Türk kavimlerinin yurt edindiği, Kuzey-Güney ekseninde... more
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Berlin Anlaşması'yla Romanya'ya bırakılan Dobruca'dan Türkiye'ye müteakip yıllarda çok sayıda Türk-Tatar soydaş göç etmiştir. 13.yy'dan bu yana Türk kavimlerinin yurt edindiği, Kuzey-Güney ekseninde sürekli göç hareketlerinin merkezinde yer alan Dobruca bu savaşın sonucunda bir kez daha Türk ve Tatarların yoğun olarak yer değiştirmesine şahit olmuştur. Bu dönemde Anadolu'ya göç eden Türk ve Tatar sayısı sağlıklı bir nüfus sayımı yapılamadığı için Türk ve Romen kaynaklarında büyük farklılık göstermektedir. 1880'de Edirne ve civarına 80-90 bin soydaşın yerleşmesi göç edenlerin sayısının büyüklüğüne dair yeterli işaret vermektedir. Göçün temel nedeni askeri yenilgi olmakla birlikte, Romenlerin siyasi, ekonomik ve kültürel homojenizasyon politikaları diğer önemli etkenlerdir. Azınlıkların topraklarının geniş çaplı kolonizasyonu geçimleri toprağa bağlı soydaşların göçünü daha da hızlandırmıştır. İki dünya savaşı arasında artarak devam eden göç dalgası, Dobruca'nın Müslüman Türk yoğunluklu demografik yapısını ortadan kaldırmış, bölgedeki Romen nüfus ağırlığı artmıştır. Öte yandan, Romen devletinin Dobruca'daki azınlığa tanıdığı din ve eğitim alanlarındaki haklar uygulanan milliyetçi politikalar neticesinde zaman içerisinde aşındırılmıştır. Göç ve söz konusu olumsuz uygulamalar bölgedeki Türk kimliği ve kültürel mirasında büyük tahribata sebep olmuştur. Sürekli göç alan Osmanlı Devleti ve mirasçısı Türkiye Cumhuriyeti göçmen akınlarının yarattığı sorunlarla mücadele etmiş olmakla birlikte, genç Türkiye yöneticileri göçü Anadolu'nun nüfusunu artırma, sanayi ve tarımını geliştirmede önemli bir araç olarak da değerlendirmişlerdir. Neticede, düzensiz ve artan ivmeyle süregelen göçleri belirli bir takvim ve sayıya bağlamak fikri ortaya çıkmıştır. Böylece, göçmenler ülkenin ihtiyaç duyulan bölgelerine meslek ve zanaatlarına göre iskân edilebilecekti. 1936 tarihli Dobruca'daki Türk Ahalinin Muhaceretini Tanzim Eden Mukavelename, Dobruca'dan Türkiye'ye göçleri bir düzene bağlamıştır.
Öz Türk kamu yönetimi eğitimi gündeme geldiğinde aslında eski Türk devletlerinden, özellikle Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarından bahsetmek gereklidir. Selçuklu İmparatorluğunda Nizamiye Medresesi adıyla anılan ve yöneticilerin... more
Öz Türk kamu yönetimi eğitimi gündeme geldiğinde aslında eski Türk devletlerinden, özellikle Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarından bahsetmek gereklidir. Selçuklu İmparatorluğunda Nizamiye Medresesi adıyla anılan ve yöneticilerin eğitildiği okullar var olmuştur. Diğer bir örnek ise Osmanlı üst düzey yöneticilerinin eğitildiği, özel bir kamu yönetimi okulu olan ve Sarayın içerisinde yer alan Enderun'dur. Dünya tarihinde önemli yerler almış pek çok medeniyete ve devlete ev sahipliği yapmış, çok-kültürlü bu toprakların bir ürünü olan Enderun, dünyanın sayılı yönetim okullarından birisidir. Enderun, Türk idare tarihi açısından yalnızca tarihi bir kurum değildir. Özellikle kamu yönetimi eğitimi açısından üzerinde titizlikle durulması gereken bir yapıdır. Kamu yönetimi eğitiminde model arayışları devam ederken Enderun okullarından çıkarılacak dersler vardır. Çalışmada bu kapsamda ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu kamu yönetimi eğitiminin tarihsel ve kurumsal gelişimi özetlenmiştir. Bu amaçla çalışmada Enderun okullarının iç işleyişi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Okulun yapısı, verilen eğitimin niteliği ve unsurları bu kapsamda incelenmiştir. Son olarak Enderun'un ve yönetici eğitiminin dönüşümü incelenerek, günümüze dair çıkarımlarda bulunulmuştur. Anahtar Sözcükler: Türk idare tarihi, yönetici eğitimi, yönetim okulu, bürokrat, kameralizm Abstract When Turkish public administration education is wanted to be explained, it is essential to mention the old Turkish states, especially the Seljuk and Ottoman Empires. There were public administration schools in Selcuks Empire, which was called Nizamiye madrasa and administrators were trained in that schools. Another example is the professional executive class in the Ottoman Empire, and they were educated in Enderun, a special public administration school in Sultan's Palace. Enderun, which is a product of these multicultural lands that has hosted many civilizations and states that have taken important places in the world history, was one of the world's leading administration schools in the world. Enderun is not only a historic institution in terms of Turkish administrative history. It is an important organization that needs to be meticulously emphasized, especially in terms of public administration education. There are lessons to be learned from Enderun schools while questioning models in public administration education continues. Within this framework, the article first aims to summarize the historical development of the public administration education in Ottoman Empire, together with institutional development. For this purpose, the internal functioning of Enderun schools has been tried to be revealed. The structure of the school, the nature and elements of the education provided are examined in this context. Finally, the transformation of Enderun and executive education has been examined and inferences have been made.
Türkiye'de serbest piyasa sistemine geçişle birlikte idare hukukçuları tarafından Bağımsız Düzenleyici Kurumlar (BDK) adı verilen ve gittikçe yaygınlaşan yeni idari özelliklere sahip kurumlarla karşılaşılmıştır. Bu kurumlar henüz çerçeve... more
Türkiye'de serbest piyasa sistemine geçişle birlikte idare hukukçuları tarafından Bağımsız Düzenleyici Kurumlar (BDK) adı verilen ve gittikçe yaygınlaşan yeni idari özelliklere sahip kurumlarla karşılaşılmıştır. Bu kurumlar henüz çerçeve bir kanunla tek biçeme kavuşamasalar da bir kez kurulur kurulmaz küresel ilişkilerin ortasında kalmışlardır. BDK yapılanmasının geleneksel yapıyı, hem iç hem de dış ilişkiler bakımından kırması ve yeni ilişki biçimleri ile yeni özneler oluşturmaya başlaması, yazının temel sorunsalını oluşturmaktadır. Ancak BDK'ların, uluslararası örgütler, ulus-devletler gibi diğer dış politika aktörlerine göre sürece girişi henüz erken dönem olarak görülmelidir, dolayısıyla da bir dış politika aktörü olarak etkinlikleri henüz bunlarla karşılaştırılmamalıdır. BDK'lar kendi sektörel alanlarındaki uluslararası kurumlar ile çeşitli ilişkilere girmektedirler. Bu ilişkilerin niteliği kuruluş yasalarından yola çıkılarak araştırılmakta ve değerlendirilmektedir.
ÖZET Kooperatifçilik dünya ve Türkiye açısından son derece önemli bir olgudur. Kooperatifler aynı amaçla güçlerini birleştiren bireylerin, belediye, köy, il özel idaresi gibi kamu kuruluşlarının, dernekler, sendikalar gibi özel hukuk... more
ÖZET Kooperatifçilik dünya ve Türkiye açısından son derece önemli bir olgudur. Kooperatifler aynı amaçla güçlerini birleştiren bireylerin, belediye, köy, il özel idaresi gibi kamu kuruluşlarının, dernekler, sendikalar gibi özel hukuk tüzel kişilerinin de üye olduğu, kâr amacı gütmeyen, özüne yardım, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya ABSTRACT Cooperatives are an extremely important phenomenon for the world and Turkey. Cooperatives having the features of being non-profit and mutual assistance and interdependence are organizations whose members are individuals and public enterprises, such as mayor, village, special provincial administration, and private law entities, like associations and unions; however, they are not capital partnerships. Therefore, cooperative organizations, capital and profit do have differentiated goals. The housing cooperative, however, is like the leading sector among them. Thus, as regards that, it increases social solidarity, and then, it is obviously and evidently important and essential that the cooperative both makes great contributions to the country"s economy and has an undeniable place in the cooperative sector and provides housing, which is a human right, through the opportunities owned. In this paper, interpretation of findings on the public policy determined about the cooperative at the beginning of two thousands is covered. The cooperative movement initially and prominently stated to be observed in the Europe after the mid of the nineteenth century. In this sense, the introduction of cooperatives in Turkey dates back to the same periods, like in 1863, and the first organization was founded with the name of "County Fund (Memleket Sandığı)". Though the first organization focused on the agriculture, similar types of organizations were to be seen in housing after a short time. The foundation and operations of cooperatives were fixed with the Law of Cooperatives numbered 1163 in 1969. The purpose of focusing on the cooperative having such a long history in terms of the public policy and especially on the housing cooperative is that they had abrupt developments and various effects.
İkinci dünya savaşı döneminde Türkiye'de bürokrasinin encamı üzerine... Mülkiye Dergisi, Cilt 33 , Sayı 264, Sayfalar 61 - 78, 2009.
Edebiyat ve yönetim üzerine örnekler...
Balkanlar II,  sayı 90, Ağustos Eylül Ekim 2019, s.291-315.
Today, it is seen as a significant advantage by countries that armed unmanned aerial vehicles (AUAV) have made considerable contributions to terrestrial and air superiority in combat, have asymmetrical impact, and are time-saving and... more
Today, it is seen as a significant advantage by countries that armed unmanned aerial vehicles (AUAV) have made considerable contributions to terrestrial and air superiority in combat, have asymmetrical impact, and are time-saving and costeffective. In addition to all these, the fact that AUAVs are remotely controlled by operators away from the operation zone and therefore the absence of lifethreatening risk to operators makes AUAVs practical and advantageous. Furthermore, the fact that the AUAV operations do not create any additional costs in terms of lives and properties provides tolerance and support for public policies of these countries. The basic features that distinguish these armed vehicles from others are as follows: (i) The ability of decision-makers to follow and contribute to the process of where and how the AUAV firing will take place. (ii) Possibility of minimizing the damage to civilians due to the advantage of staying airborne on the target longer compared to manned aircraft. This article aims to understand today by making observations in the legal context, as it will be seen in the coming years that AUAVs will be used more and more. In this way, it is considered that new approaches to both national security and internal security can be benefited. Foreseeing the international and national use of these vehicles will contribute to the preparedness for the effects of these technologies for life in modern society. Günümüzde Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA)'nın zaman ve mekân üstünlüğü, asimetrik etkisi, ekonomikliği, kullanıcısının çatışma bölgesinden uzaklığı veya ölme riski taşımaması ülkeler tarafından önemli bir avantaj olarak görülmektedir. Ayrıca, SİHA operasyonlarının cana ve mala ilişkin herhangi bir ilave maliyet yaratmaması bu ülkelerin kamuoyları nezdinde yürütülen politikalara tolerans ve destek sağlamaktadır. Bu silahlı araçları diğerlerinden ayıran temel özellikler için ise şunlar söylenebilir: (ı) Karar vericilerin, SİHA atışlarının nerede ve nasıl yapılacağına ilişkin süreci takip edebilmeleri ve katkı sağlayabilme imkânı, (ıı) İnsanlı uçağa göre hedef üzerinde daha uzun kalma avantajı sayesinde sivil kişilere olan zayiatı en aza indirebilme imkânı. Bu makale, SİHA'ların önümüzdeki yıllarda daha da fazla kullanılması durumuyla karşılaşılacağından, hukuki bağlamda tespitler yaparak bugünü anlamayı amaçlamaktadır. Bu sayede, SİHA'lara ilişkin hem ulusal güvenliğe hem de iç güvenliğine yönelik yeni yaklaşımların ortaya konulmasına fayda sağlanabileceği değerlendirilmektedir. Bu araçların uluslararası ve ulusal alanda kullanımına ilişkin öngörülerde bulunmak, modern toplumun hayatına giren bu teknolojilerin etkilerine hazırlıklı olmaya katkı sağlayacaktır.
States' view of internal security has changed completely over the thirty years. During the Cold War, which was based on military security, internal security didn’t attract as much attention as the national security. It is a fact that... more
States' view of internal security has changed completely over the thirty years. During the Cold War, which was based on military security, internal security didn’t attract as much attention as the national security. It is a fact that globalization contributes to the sharing of knowledge, wealth and products among societies. However, it is clear that the tensions between the states, economic inequalities, cultural, religious and ethnic exclusion are lower to the level of individuals. It is imperative that the changing internal security concept is to be responded to in the public administration. As a matter of fact, the changing needs of internal security are reflected in the reorganization of public administration, specialisation and the strengthening of inter-agency coordination. It is indispensable to provide academic training to meet today's security needs of the gendarmerie law enforcement forces, which are the basic elements of internal security. The aim of this study is to present a model gendarmerie officer academic education and career model in the context of today's internal security and public administration approach. This study has been carried out in a theoretical foundation by reviewing the literature. In this context, first of all, the changing needs of the internal security approach are explained, and subsequent reflections of the security field to education and new expectations in public administration are emphasized. Finally, the academic and career plan for the gendarmerie officer was presented as an exemplary bachelor's and upper-level career training model./ Devletlerin iç güvenliğe bakışı son otuz yılda tümüyle değişmiştir. Askeri güvenliği temel alan Soğuk Savaş döneminde iç güvenlik ulusal güvenlik kadar ilgi çekmemiştir. Günümüzde küreselleşmenin toplumlar arasında bilgi, zenginlik ve ürünlerin paylaşımına katkı sağladığı bir gerçektir. Ancak devletlerarasında yaşanan gerilimleri, ekonomik eşitsizlikleri, kültürel, dini ve etnik dışlanmaları da bireyler düzeyine indirgediği açıktır. Değişen iç güvenlik anlayışının kamu yönetiminde karşılık bulması ise zorunluluktur. Nitekim iç güvenliğin değişen ihtiyaçları, kamu yönetimine yeniden teşkilatlanma, uzmanlaşma ve kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesi olarak yansımıştır. İç güvenliğin temel unsuru olan jandarma kolluk kuvvetlerine, günümüz güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde akademik eğitim verilmesi ise vazgeçilmezdir. Bu kapsamda çalışmanın amacı, günümüzün iç güvenlik ve kamu yönetimi yaklaşımı bağlamında örnek bir jandarma subay akademik eğitimi ve kariyer modeli sunmaktır. Çalışma literatür taraması yapılarak teorik bir zeminde yürütülmüştür. Bu kapsamda ilk olarak, iç güvenlik yaklaşımının değişen ihtiyaçları açıklanmış, müteakiben güvenlik alanının eğitime yansımaları ve kamu yönetimi anlayışında yeni beklentiler vurgulanmıştır. Son olarak ise Jandarma subayına ilişkin akademik ve kariyer planı örnek bir lisans ve üst seviye kariyer eğitim modeli olarak sunulmuştur.
İnsanların hayatını ciddi ölçüde tehdit eden ve toplumun huzuruna gölge düşüren, ekonomiyi, gündelik yaşantıyı zora sokan terör olgusu, Türkiye’nin de yıllardır mücadele ettiği bir sorundur. Ortaya çıkış nedeni farklılık gösterebilen... more
İnsanların hayatını ciddi ölçüde tehdit eden ve toplumun huzuruna
gölge düşüren, ekonomiyi, gündelik yaşantıyı zora sokan terör olgusu,
Türkiye’nin de yıllardır mücadele ettiği bir sorundur. Ortaya çıkış nedeni
farklılık gösterebilen terör, gelişen dünya ve ilerleyen teknoloji nedeniyle
gitgide küresel bir tehdit halini almaktadır. Bu sebeple, terörle mücadele
de küresel bir boyut kazanmış olup, terörü önlemek için uluslararası
kuruluşlar birtakım tedbirler almaktadırlar. Özellikle seyahat alanında
güvenlik önlemlerini artırma, terörün finansman kaynaklarını engelleme,
toplumu bilinçlendirme, kültürler ve dinler arasında diyalogu sağlama ve
hoşgörüyü geliştirme uluslararası kuruluşların terörle mücadele stratejileri
arasında yer almaktadır.
Bu çalışmada Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Birleşmiş
Milletler (BM), Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Birliği (AB), Mali Eylem
Görev Gücü (FATF) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gibi
uluslararası kuruluşların terörle mücadele politikaları incelenmiştir.
Öz: İkibinli yıllar, teknolojideki hızlı değişim karşısında kamu yönetimini geliştirme çalışmalarının da yoğunlaştığı yıllardır. Bu dönemde kamu yöneticileri bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklere e-devlet uygulamaları üzerinden... more
Öz: İkibinli yıllar, teknolojideki hızlı değişim karşısında kamu yönetimini geliştirme çalışmalarının da yoğunlaştığı yıllardır. Bu dönemde kamu yöneticileri bilgi ve iletişim teknolojilerindeki yeniliklere e-devlet uygulamaları üzerinden uyum sağlamaya çalışmıştır. Yeni hükümet sisteminde dört ofisten biri olan Dijital Dönüşüm Ofisi (DDO) ise günümüz teknolojisini kamu yönetimine adapte etmek amacıyla oluşturulan akıllı devlet uygulamalarının en önemli aktörü sayılmaktadır. Ancak Türk kamu yönetimi örgütlenmesinde karşılığı olmayan ofis tipi yönetim sistemi yeni hükümet sisteminde hiyerarşiyi de değiştirmiştir. Bu çalışmada reformlar, yatay hiyerarşi modeli ile dijital devlet uygu-lamalarını koordine eden örgüt olarak cumhurbaşkanlığına bağlı olan DDO üzerinden e-devleti a-devlete tamamlayan bir girişim olarak ele alınmaktadır. Anahtar Kelimeler: E-devlet, a-devlet, dijital devlet, ofis tipi yönetim, Dijital Dönüşüm Ofisi

Abstract:
In the millennium, it became more significant to develop public administration as a consequence of the abrupt changes in the technology. Public administrators, however, tried to adapt themselves to the changes in communication and information technologies through estate services. Digital Transformation Office (DTO), one of the four offices in the new government system, is regarded as the most significant leading actor of smart-state practices in the adaptation of up-to-date technologies to the public administration. However, administrative offices that do not overlap with the Turkish public administration have also altered the hierarchy in the new government system. The Offices, examples of a transition from vertical to horizontal hierarchy, are expected to have different roles in policy making. This paper aims to focus on DTO, under the Tur-kish Presidency, as a complementary enterprise of transition of s-state from estate that coordinates the reforms emerged considering the transition and vertical hierarchy model along with digital state practices.
Keywords: E-state, s-state, digital state, managing by office, Digital Transformation Office
Öz Bir ülkenin yönetim sisteminin incelenmesi, öncelikle o ülkenin uygulama örneğini karşılaştırma olanağı vermektedir. Uluslararası genel kabul görmüş iyi uygulama, standart ve ilkeler, bir kamu yöneticisine hiç değilse perspektif ve... more
Öz Bir ülkenin yönetim sisteminin incelenmesi, öncelikle o ülkenin uygulama örneğini karşılaştırma olanağı vermektedir. Uluslararası genel kabul görmüş iyi uygulama, standart ve ilkeler, bir kamu yöneticisine hiç değilse perspektif ve öngörü kazandıracaktır. Karşılaştırmalı bakış açısı ayrıca benzerlik ve farklılıkları göstermesi, iyi ya da kötünün değerlendirilmesi ve yol haritasının çizilmesi bakımlarından da yararlıdır. Bir süredir Yeni Kamu Yönetimi reformlarından etkilenen Türkiye'nin, Anglosakson modelin nüfuzu altında olan Yeni Zelanda örneğini incelemesi gerekmektedir. Çünkü Yeni Zelanda, benzer reformları aktaran ve uygulayan bir ülke olması nedeniyle ders çıkarılabilir niteliklere sahiptir. Bu yazıda Yeni Zelanda Planlama Kurumu bağlamında bir Anglosakson kamu yönetimi modeli değerlendirmesi yapılacaktır. İlk bakışta kamu-özel sektör ve hizmetlerin içiçe geçtiği görülmekte ve Britanya ülkesinin model alındığı ifade edilebilmektedir. Modelin kendisi yerel siyasetin üzerinde bir konumda olduğundan bağlılığın araçsallığı öne çıkmış durumdadır. Bu kapsamda öncelikle ülke hakkında kısa bilgiler verilecek ve çalışmanın ilk bölümünde, ülkede 1984 sonrasında yapılan ve kamu yönetimi reformu niteliği taşıyan önemli reformlarla birlikte, merkezi yönetim ve yerel yönetimler kısaca değerlendirilecektir. İkinci bölümde ise merkezi planlama örgütü olan Yeni Zelanda Planlama Kurumu'nun kurumsal yapısı, planlama anlayışı ile planlama uzmanları için belirlenen ilkelere yer verilecektir.
Öz 1945 sonrasında ülkelerin genelde kalkınma özelde ise kırsal kalkınma konularına eğildikleri görülmektedir. Bu süreçte Türkiye'de de uluslararası literatürde "Toplum Kalkınması" olarak ifade edilen süreç ve çalışmalar söz konusu... more
Öz
1945 sonrasında ülkelerin genelde kalkınma özelde ise kırsal kalkınma konularına eğildikleri görülmektedir. Bu süreçte Türkiye'de de uluslararası literatürde "Toplum Kalkınması" olarak ifade edilen süreç ve çalışmalar söz konusu olmuştur. "Barış Gönüllüleri" adı altında uygarlık projesi olduğu söylenen ancak başarılı olmayan politika ve uygulamalar dönemin önemini ve özgün karakterini göstermektedir. Bu çalışma anılan süreçteki durumun resmini vermekte ve ortaya çıkan sonuçları analiz etmektedir.
Abstract
Governments prioritized development-especially rural development-after the 1945. In this context, studies in "community development" as termed in the international literature appeared in Turkey, as well. Policies and implementations under the label of "peace corps", which was claimed to be a civilization project demonstrate an unsuccessful but unique character of this period. This study pictures the time course and analyizes the outcomes of the projects.
Öz Kavram incelemeleri, ele alınan kavramın değişimine odaklanır. Değişim, anlamın belli bir tarihsel izlek içerisinde ele alınması ve gösterilmesi bakımından öne çıkmaktadır. Temel hedef başta günün olmak üzere gerçekte bilme ihtiyacını... more
Öz
Kavram incelemeleri, ele alınan kavramın değişimine odaklanır. Değişim, anlamın belli bir tarihsel izlek içerisinde ele alınması ve gösterilmesi bakımından öne çıkmaktadır. Temel hedef başta günün olmak üzere gerçekte bilme ihtiyacını karşılamak üzerinedir. Entelektüel merak duygusu itki halinde ise araştıran yerinde duramaz, taramalar başlar, tasvir, değerlendirme ve eleştiriler birikmeye başlar. Kavramın değişiminde etkili olan aktörler, tarihsel olaylar başlangıçtan beri ele alınır, bazen de mefhumu muhalifinden yola çıkılır. Benzerlikler, farklılıklar ilgi sahasındadır, keskin ya da muğlak ifadeler birlikte değerlidir, gerçekten ne olduğuna dair anlamada keskin ifadelerin cazibesi vardır ve fakat işi kolaylaştırsa da araştırmanın değerini artırmaz. Malum zor olan değerlidir. Reform sözünü kavramsallaştırmak ve farklı sosyal bilimlerin kullanımına sokmak olgusal düzlemin insanlık açısından önemi düşünüldüğünde mevcut yaygınlığını uzun tarihsel süreçte ele almayı gerekli kılar. Etimolojik köken ve kullanımları algıda seçiciliği tetikler haldedir ve kamu yönetiminde değişim ya da idarede reform araştırıcısı bakımından heyecan vericidir. Söz konusu ilk işaret Hamlet’ten geliyorsa o vakit iş hiç de kolay değildir. Ancak hayli öğreticidir. Bu araştırma öğrenmenin mutluluğuyla yapıldı.
İddia, Shakespeare’ın reform kullanımı, kavramın ilk kullanımı olmasa da ilk kez bir telif eserde kullanımı olduğudur. Hamlet’te yer alan bu ifade kavramın bir yandan anlamına içkin hareketliliği sağlarken kuşkusuz diğer yandan yaygınlaşmasına katkı yapmış bulunmaktadır. Türk kamu yönetimi yazını ıslahat, idari reform ve de anlam salkımında yer alan yabancı-yerli pek çok kavram ve terimden haberdardır. Ancak Herakleitos’un değişim metaforuna saplanıp kalınmış olması aynı oranda bunu aşmanın zamanının geldiğine işaret ediyor. Değişimi yönetemeyen ve değişimden olumsuz etkilenen kitlelerin yoğunluğu burada bir Stockholm Sendromu halindedir. Toplumsal kültürümüzde mikro incelemeler (dönem, konu ya da kavram) yapmak alışkanlığı yetersiz ya da yerleşik değil, ondan olsa gerek, etki-esin-tazyik ya da nüfuz sözcükleri döngüsel sorunlar yaratıp son tahlilde bağımlılık her seferinde katmerlendiğinden transfer edimi böyle bir alışkanlığın oluşmasını engelliyor. Bu yazı bunun için yazıldı.
Anahtar Sözcükler: Kamu Yönetimi, reform, Shakespeare, Hamlet, kavram incelemeleri.
Abstract
Conceptual reviews focuses on the lexical change of the notion in a historical path. The primary objective is to meet the need to know, primarily of the day. The key actors in the change of the notion and historical developments are taken into account, and sometimes the journey begins from a contrario. Analogies, differences, sharp and vogue expressions all are valuable. Sharp expressions appeal but don’t increase the value of the search. The arduous is precious. Conceptualizing the “reform” for the service of various fields of social sciences entails consideration of it in the long historical process. Etymological root and uses trigger a selective perception and it is thrilling for the researcher of reform in public administration. But, if the signal is coming from Hamlet, it is not a simple task, but very didactic. This research was done with the joy of learning.
The claim is that Shakespeare’s use of the reform is the first use of copyright, even if it is not the first use of the concept. This expression in Hamlet has contributed to the expansion of the concept, while undoubtedly contributing to the mobility of the meaning. Turkish public administration literature is aware of many foreign and indigenous concepts and terms related to reform and administrative reform. However, the fact that Heraclitus is stuck in the metaphor of change suggests that it is time to overcome it. The density of masses that can not administer the change and adversely affected by this change are in a Stockholm Syndrome. The transference of such a habit prevents the development of social habits (period, subject or concept) because transfer habits are not enough or not established, or transference-inspiration-pressure or inflectional words create circular problems and dependency is added each time. This article was written for this purpose.
Keywords: Public administration, reform, Shakespeare, Hamlet, conceptual reviews.
Research Interests:
Editörden Türkiye’de aydın, eskiden münevver Fransızcada entelektüel, kendisinden bekleneni tatmin edici düzeyde veremediğinden genellikle eleştirilmiştir. Eleştiri sahiplerinin ülkeye kendi katkıları da eleştirilebilir, bu böyle gider.... more
Editörden
Türkiye’de aydın, eskiden münevver Fransızcada entelektüel, kendisinden bekleneni tatmin edici düzeyde veremediğinden genellikle eleştirilmiştir. Eleştiri sahiplerinin ülkeye kendi katkıları da eleştirilebilir, bu böyle gider. Ancak Türkiye’nin genel gidişatından bağımsız olarak değerlendirilemeyecek bu husus vurun abalıya kültü doğurmamalıdır. Serinkanlılıkla ve bilimsel değerlendirmeler ve saptamanın ötesine geçen yapıcı eleştiriler nasıl kurulabilir? Yapıcı eleştiriler dilek ve temennilerden nasıl kurtarılabilir? Günümüz aydmı, küreselleşme ile birlikte olgusal okumaları veri seti yetersizliği nedeniyle ya da bahanesiyle doyurucu bir şey yapmaktan uzak, teslimiyetçi ya da ana akım kuramların ulusal, yerel aktarıcısı biçiminde konumlanmıştır. Olgusal kabulleniş ya çaresizlik ya da bananesi ilgisizliği şeklindedir. Hep beraber seyrediyoruz. Mevcut durumu yönetme, tehlikeleri bertaraf etme yerine işbirlikçi, kurulmuş, kurgulanmış olmayı tercih ediyoruz. Silahşorluk anlayışı da değişmemektedir. Taraf ya da karşıt olan dikotominm esiridir. Bu yüzden kavramsal okuma, eleştirme, toptan ret, uyumlaştırma, karşılık ya da kendi olanı kurma ve geliştirme arayışında da değiliz. Hepsini birden yapmaya çalışan da var kendini kurtarmaya çalışan da. Herkes kendi cılız gayretinde bir şeyler yapma derdinde, amaç yok, plan yok, sineıji yok, her şey belirsiz ve etkisiz. Her yerde laf var...
Research Interests:
Editörden Dergicilik konusunda da batı sözcüğünü içermeden değerlendirme yapmak ne kadar zor. İmkânsız da denebilir. Bu alanın da neredeyse her yanı oradan gelmekte, değişmekte ve gelişmektedir. Nitekim Hilmi Ziya Ülken, bu saptamayı en... more
Editörden
Dergicilik konusunda da batı sözcüğünü içermeden değerlendirme yapmak ne kadar zor. İmkânsız da denebilir. Bu alanın da neredeyse her yanı oradan gelmekte, değişmekte ve gelişmektedir. Nitekim Hilmi Ziya Ülken, bu saptamayı en doğru biçimde özetler:  “Bizde dergiler, Batıcılık akımıyla başlamış,... Batıcılık ve dergi sözcükleri birbirine o denli yakındır ki, düşünce ve sanat tarihimizde bu iki kavramı birbirinden ayıramayız.'"
Research Interests:
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası kitabına, “Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref... more
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası kitabına, “Milletimizin üç asırdan beri geçirmekte olduğu buhranların sebebi ve kaynağı, kültür ve maarif sahasında aranmalıdır. Âlimin atının ayağından sıçrayan çamurdan bile kendisine şeref payını çıkaran hükümdarın mesud asrı nihayet bulduktan sonra, devletimizin yapısında sarsıntılar başladı.” diyerek başlar. Olan olur ve cahiller ulema sınıfına nüfuz eder, halkta kanaatkarlık azalır ve milli karakterde zedelenme hasıl olur.
Research Interests:
Editörden
Burchard, “Niçin Dergi Çıkarıyoruz?” başlıklı yazısında henüz
modernizmin dışavurumculuk dolaylarındaki serüvenini anlatmaya,
hayır, hayır, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki çabasını izaha
çalışmaktadır; dergi çıkarmaktadır.
Research Interests:
Başlarken… Dünyada ve Türkiye’deki dergiciliğe kısa bir bakış, asırların varlığına ve deneyimine işaret ediyor. Biz ise yeni başlıyoruz. Tarihsel olarak dergicilik, dünyada 17.yüzyıldan itibaren gazetecilikten farklılaşarak ortaya çıkmış... more
Başlarken…
Dünyada ve Türkiye’deki dergiciliğe kısa bir bakış, asırların
varlığına ve deneyimine işaret ediyor. Biz ise yeni başlıyoruz. Tarihsel
olarak dergicilik, dünyada 17.yüzyıldan itibaren gazetecilikten
farklılaşarak ortaya çıkmış durumdadır. Bilimsel içerikli ilk dergi
Ocak 1665 yılında Fransa’da yayımlanan Journal des Savants(Âlimler
Dergisi)’dır. Sonraki dönemlerde adının değiştiği ve edebi bir dergi
haline geldiği anlaşılmaktadır. Ülkemizdeki süreç içinse 19.yüzyılı
beklemek gerekmiş ve ilk bilimsel dergi tıp alanından gelmiştir. Vakai
Tıbbiye Dergisi adını taşıyan bu yayın 1849-1851 yılları arasında 28
sayı çıkarılabilmiştir.
Research Interests:
Özet Osmanlı, cihana hükmeden devlet ve toplum yapısıyla muazzam bir yönetim sentezi kurmayı başarmıştır. Ancak kurduğu bu düzen tarihsel süreçte değişim dinamiklerine uyum sağlayamamış ve devlet ıslahat, restorasyon veya revizyonla... more
Özet Osmanlı, cihana hükmeden devlet ve toplum yapısıyla muazzam bir yönetim sentezi kurmayı başarmıştır. Ancak kurduğu bu düzen tarihsel süreçte değişim dinamiklerine uyum sağlayamamış ve devlet ıslahat, restorasyon veya revizyonla ayakta kalmaya çabalamıştır. Devlet adamları kadim düzene dönmekle, düşmanından almak arasında kalmış ve ekonomik-toplumsal örgütlenme tarzının küresel başatlığı karşısında nasihatnameler ile sefaretnameler arasında çözüm arayıp durmuşlardır. Bu mücadele ikincinin lehine sonuçlanmış ve Osmanlı kendini batılılaşma serüveni içinde bulmuştur. Bu süreç yazıda uzun 19. Yüzyılı hazırlayan etkenlerle birlikte ele alınmaktadır. Abstract The Ottomans succeeded in establishing a marvellous administrative synthesis with their dominant state and societal structure in the world. This order, however, was not able to adapt to the changing dynamics in the historical process, although the state struggled to survive with reform, restoration and revision. The statesmen vacillated between turning back to the ancient and imitating the enemy; hence, they sought solutions between
Research Interests:
Özet Bu makalede İran İslam Cumhuriyeti'nin tarihsel süreç içerisinde planlama sistemi incelenmiştir. İran'da planlama ilk kez 1924 yılında Beşinci Milli Şura Meclisinin çalışmaya başlamasıyla gündeme gelmiştir. Makalede öncelikle devrim... more
Özet Bu makalede İran İslam Cumhuriyeti'nin tarihsel süreç içerisinde planlama sistemi incelenmiştir. İran'da planlama ilk kez 1924 yılında Beşinci Milli Şura Meclisinin çalışmaya başlamasıyla gündeme gelmiştir. Makalede öncelikle devrim öncesi kalkınma planlarının nasıl şekillendiği, bu süreçte rol alan iç ve dış faktörler ve bu planların hedefleri ele alınmıştır. Ayrıca bu dönemde Planlama Teşkilatının kuruluşu da incelenmiştir. Devrim sonrası dönemde, öncelikle yeni düzenin planlama konusunda tutumu daha sonra da bu döneme ait planların özellikleri ve hedefleri incelenmiştir. Planlama teşkilatında meydana gelen köklü değişiklikler dönemin önemli kırılma noktalarını oluşturmaktadır. Anahtar Sözlükler: İran İslam Cumhuriyeti, planlama, imar planları, kalkınma planları, planlama teşkilatı. Abstract This paper provides a historical analysis of the planning system in the Iran Islamic Republic in the pre-and post-revolution periods. Planning in Iran first came to the agenda in 1924 with the beginning of the Fifth National Advisory Council to work. Regarding the pre-revolution era, the paper examines the formation of the development plans, the effects of the internal and external factors in the irformation, the targets of the plans, and the foundation of the Planning Organization. Regarding the aftermath of the revolution, the paper focuses on the attitude of the new establishment towards the planning, and the key features and targets of the development plans in the
Research Interests:
Öz Kentsel mekânlar kentsel hafızanın en değerli varlıklarındandır. Başkent Ankara bir taşra kasabasından doğmuştur. Taşra kasabasından gelen biri için değerlendirmeye elverişlidir. Kültürel şokla birlikte yaşanan gelişmeler hafızanın... more
Öz Kentsel mekânlar kentsel hafızanın en değerli varlıklarındandır. Başkent Ankara bir taşra kasabasından doğmuştur. Taşra kasabasından gelen biri için değerlendirmeye elverişlidir. Kültürel şokla birlikte yaşanan gelişmeler hafızanın birikimlerini oluşturur. Göç, eğitim amacıyla da olsa birey yeni gördüklerini karşılaştırmadan duramaz. Okul, ilçe ve il kütüphanelerinden sonra karşılaşılan Milli Kütüphane heyecan vericidir. Bu yazı kamucu bir akademisyenin okuyucu olarak çeyrek asırlık kütüphane hizmetlerinden yararlandığı Milli Kütüphane anılarının derlenmesinden oluşmaktadır. Anahtar Sözcükler: Milli Kütüphane; kamu yönetimi; kamu personeli; kütüphane hizmetleri; okuyucu; Türkiye.

Abstract Urban areas are one of the most valuable assets of urban memory. Capital city Ankara was formed from a provincial town. Therefore, it is suitable for evaluation of people who comes from a country. Developments that associated with cultural shock put together the reservoir of memory. Even in the case of migration occurred for educational purposes, individuals cannot stop comparing the new ones. After school, town and city libraries, experiencing the National Library is breathtaking. This article is consist of a publicist academic's memories in National Library that has benefited from the services for a quarter-century as a reader.
Bir asırdan biraz önce Ahmet Şerif şöyle yazıyordu; “… okulun müdürleri ve me’mûrları uzman kimseler değil, ümmî, câhil esnâf idi. Hattâ, son zamana kadar -matbaa müdürü de olan- böyle bir kimseye, altı yüz kuruş veriliyordu. Bunun için,... more
Bir asırdan biraz önce Ahmet Şerif şöyle yazıyordu; “… okulun müdürleri ve me’mûrları uzman kimseler değil, ümmî, câhil esnâf idi. Hattâ, son zamana kadar -matbaa müdürü de olan- böyle bir kimseye, altı yüz kuruş veriliyordu. Bunun için, kunduracının yanındaki çırak ne ise, bu okuldaki öğrenci de o idi. Ondan başka bir şey öğrenemezdi.”  Kuşkusuz günümüzde tablo bu kadar vahim değil ancak yapılacaklar da var. Uzmanlaşma ve yarışma kültürü günümüz medeniyetinin temelini oluşturduğundan ya da tersi o medeniyet bize uzmanlaşma ve rekabet dayattığından hemen her sahada duraklamak bile mümkün değil. Hele her şey eğitimden neşet ediyorsa. Bu yazıda biz de kendi söküğümüzle ilgileneceğiz.
Research Interests:
Öz Türkler var oldukları uzun tarihi süreçte en çok devlet kuran uluslardandır. Ancak bu kadar çok ve etkili devlet kurmuş olmalarına karşın çoğu kez kendine özgü uygarlığı ya da devlet felsefesi olduğu göz ardı edilmeye çalışılmıştır.... more
Öz Türkler var oldukları uzun tarihi süreçte en çok devlet kuran uluslardandır. Ancak bu kadar çok ve etkili devlet kurmuş olmalarına karşın çoğu kez kendine özgü uygarlığı ya da devlet felsefesi olduğu göz ardı edilmeye çalışılmıştır. Türk kültürünün step özellikleri ile üzerinden geçtiği toprakların etkisiyle harmanlanmış bir bireşim yaratması pek çok kez itibarsızlaştırılma adına etki ve nüfuz altında olduğu şekliyle açıklanmak istenmiştir. Köprülü, 1937'deki Türk Tarih Kongresi'nde sunduğu bildirisi ile bu görüşlere itiraz etmekte ve ortaçağ Türk hukuk kurumlarına dair kanıtlarıyla Türk devletinin varlığını bilimsel delilleriyle göstermeye çalışmaktadır. Bildiri bu anlamda oldukça etkili olmuştur. Devletin tarihte aranması yöntemiyle Köprülü, bir yandan araştırmacının formasyonunu diğer yandan izlemesi gereken düşünsel yolu ortaya koymuş ve " Türk devleti " nin varlığını bilimsel olarak kanıtlamıştır. Bu yazı anılan bildirinin izlediği yöntem üzerinden tarihte devleti anlama çabasıdır. Abstract During their presence in long historical period Turks are one of the most state founding nations. But although they founded that much and influential states their original civilization and state philosophy is tried to be neglected. Turkish Culture compounding the steppe characteristics with the territories involved by blending, often, to degrade, tried to be explained as under custody and influence. Köprülü, at the 1937 Turkish History Congress, with his proclamation objected these views and with evidences regarding the Turkish Law Instutions during the middle ages tried to present the presence of the Turkish state with scientific evidences. The proclamation was very influential in this respect. With his methodology of searching the state in history; Köprülü, presented the formation of an academic and the intellectual path as well and proved the existence of the Turkish state scientifically. This paper is the search for understanding the state in history with the path of the mentioned proclamation. Giriş Bellek yoksulu toplumların " bilimsel " görüş ve açıklamalar içeren çalışmalar bir yana gündelik tartışma konularında bile muarızlarına karşılık verememeleri doğal karşılanmalıdır. Ancak bu durumda sosyal bilimler bir dezenformasyon alanına dönüşecek ve olaylar ve olgular yeteri netlikte seçilemeyebilecektir. Böylesi bir durumun belirleyicileri hedeflerine ulaşırken, karmaşa her durumda ortaya atılan fikrin etkilediği mekânın mukimlerinin sorunu olarak kalacaktır. Tüm sorun bu yumağın çözülmesi sorunudur.
Günümüzde şifa arama sürecinin en temel destekçisi sağlık teknolojileridir. Bu alandaki gelişmeler insan sağlığının doğrudan etkileyicileri haline gelmiştir. Her iyinin kusurları da olmakla birlikte tıbbi cihaz ve teknoloji üretiminin... more
Günümüzde şifa arama sürecinin en temel destekçisi sağlık teknolojileridir. Bu alandaki gelişmeler insan sağlığının doğrudan etkileyicileri haline gelmiştir. Her iyinin kusurları da olmakla birlikte tıbbi cihaz ve teknoloji üretiminin yerli ve milli olması ya da olmaması bakımından ülke kaynaklarının iktisadi olduğu kadar etkin ve verimli değerlendirilmesi ile bağımlılık riski, duyarlı aktörlerin daim temel düşünme problematiği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yön akılda kalmak üzere donanımsal anlamda görüntüleme ve laboratuvar cihazlarının, robotik cerrahinin, sağlık sektöründe kullanılan birçok ürünün insan sağlığına katkısı daha çok göz önünde tutulmaktadır. Ne var ki bu yazı, yazılım teknolojileri ile sağlık verisinin işlenmesi ve ihtiyaç duyan kişilerin sağlık hizmetine doğru ve zamanında erişiminin cezbedici kolaylığını Türkiye örneği üzerinden ele almak istemektedir. Dünyada yaygın kabul gören HIMSS Emram (dijital hastane) standartlarının Türk kamu hastanelerinde de uygulanarak kâğıtsız hastane modeline geçiş amacı, bu noktada sağlık teknolojilerinin sağlık hizmetleri yönetimi bakımından ileri bir aşamayı oluşturmaktadır. Böylece tedavi, laboratuvar, görüntüleme, hemşirelik, faturalama, eczacılık vb. hizmetleri de dâhil olmak üzere bir hastanın hastaneye girişinden itibaren tüm işlemlerinde kâğıt kullanımının ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Yazı, sağlık hizmetlerinin yönetiminde ülkemiz örneğinde yazılımsal güncel ve son teknolojik gelişmelerin HIMSS örneğinde çözümlemesini amaçlamaktadır.
Research Interests:
Öz Sağlık Bakanlığı, 2011’de yayımlanan 663 Sayılı KHK(Kanun Hükmünde Kararname) ile yeniden yapılandırılmış ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Bakanlığın bağlı kuruluşu olarak ilk kez kurulmuştur. İlgili düzenleme ile Sağlık Bakanlığı... more
Öz
Sağlık Bakanlığı, 2011’de yayımlanan 663 Sayılı KHK(Kanun Hükmünde Kararname) ile yeniden yapılandırılmış ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Bakanlığın bağlı kuruluşu olarak ilk kez kurulmuştur. İlgili düzenleme ile Sağlık Bakanlığı bünyesindeki eğitim ve araştırma hastaneleri, devlet hastaneleri, ağız ve diş sağlığı merkezleri Kurum’un taşra teşkilatı olarak kurulan Genel Sekreterlikler tarafından yönetilen Kamu Hastaneleri Birlikleri’ne bağlanmıştır. Bu yapılandırmanın amaçlarından biri 663 sayılı KHK öncesinde İl Sağlık Müdürlükleri’ne bağlı olarak faaliyet gösteren ve alım planlamalarını kendileri yapan sağlık tesislerinin ihtiyaçlarının birlik merkezinden planlanması, alımların ortak bir düzlemde yapılması ile mal ve hizmet alımlarının cazip hale getirilmesi, rekabet ortamı oluşturularak birim fiyatların ve giderlerin düşürülmesidir. Genel Sekreterliklerin ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu’nun taşra teşkilatı olan Halk Sağlığı Müdürlükleri’nin kurulması illerde 3 başlı bir sağlık yapılanması meydana getirmiş, bu durum son zamanlarda eleştirilere de konu olmuş ve 15.08.2017 tarihinde alınan Bakanlar Kurulu Kararı ile yayımlanan 694 Sayılı KHK ile ’de Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü olarak Kamu Hastaneleri Kurumu Bakanlığın merkez birimi haline gelmiş, bağlı kuruluşların taşra yapılanması sona ererek görev ve yetkileri il sağlık müdürlüklerine devredilmiştir. Bu çalışmanın amacı genelde kamu sağlık hizmetleri örgütlenmesinin, özel olarak ise Kamu Hastaneleri Birlikleri’nin ve dolayısıyla Genel Sekreterliklerin kurulmasının anlamlı olup olmadığı yönündeki tartışmalara mal ve hizmet alımlarının etkinliği yönünden bir perspektif sağlamaktır. Bu çalışmada Mülga Ankara 1. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği tarafından planlanarak gerçekleştirilen vitreoretinal cerrahi ve total parenteral nutrisyon (TPN) cihaz ve malzemeleri temini işlemleri incelenmiş ve merkezi alımın ekonomik katkıları değerlendirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Kamu Politikaları, Sağlık Politikası, Kamu Hastane Birlikleri, TPN, Vitrektomi

Efficient Resource Management of Health Services: An Evaluation on the Cases of Central Purchasing of the Vitreoretinal Surgery and Total Parenteral Nutrition Devices and Equipment 

Abstract
The Public Hospitals Administration of Turkey was founded as affiliated to Ministry of Health in 2011 by the Statutory Decree 663, which restructured the Ministry. Under this regulation, the training and research hospitals, state hospitals, and oral and dental health centres have been affiliated to the Unions of the Public Hospitals, which is the decentralized organization of the Public Hospitals Administration, currently, administered by General Secretariats. The purpose of such a restructuring was to make purchasing plans central by means of the unions, and hence, create price competition and decrease costs. Recently, the restructuring has been criticized in that a three-headed health structure was created in provinces with the foundation of the General Secretariats and the Public Health Directorates, the decentralized organization of the Turkey Public Health Institute. Under the statutory law 694, the Institution of Public Hospitals, renamed as the General Directorate of Public Hospitals, was reorganized as a unit of Ministry, and its affiliated units in the provinces were transferred to the provincial health directorates. This paper aims to provide a perspective on the debates over whether the General Secretariats’ foundation and, in general, the organization of the public health services was functional in terms of the efficiency of goods and services purchasing. In this study, the procurements of the vitreoretinal surgery and total parenteral nutrition (TPN) devices and equipment, planned by the abolished General Secretariat of Ankara 1st Regional Public Hospitals Union, are examined and economic contributions of the central purchasing method are evaluated.  Keywords: Public policies, health policy, the Unions of the Public Hospitals, TPN, Vitrectomy.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Yazdığı iki makalenin 1959 tarihli Türk Kamu Yönetimi Bibliyografyasında yer aldığını görünce oldukça heyecanlandım. Bu yazılar Fethi AYTAÇ'ın aynı zamanda ilk kalem denemeleriydi ve Türk İdare Dergisi'nin 1956 tarihli 241 ve 245.... more
Yazdığı iki makalenin 1959 tarihli Türk Kamu Yönetimi Bibliyografyasında yer aldığını görünce oldukça heyecanlandım. Bu yazılar Fethi AYTAÇ'ın aynı zamanda ilk kalem denemeleriydi ve Türk İdare Dergisi'nin 1956 tarihli 241 ve 245. sayılarında yayımlanmışlardı. 1928-1957 yılları arasında yayımlanmış olan yayınların derlendiği Bibliyografya Türk Kamu Yönetiminin kurucularından Cemal MIHCIOĞLU ile TODAİE'deki yabancı uzmanların başkanı da olan Albert STURM tarafından hazırlanmıştı. Kamu yönetimcileri açısından önemli bir kaynakta üstelik söyleşinin de konusu olan " Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Hakkında " yazılmış bu yazı, aynı zamanda bu konuda yarım asrı aşan bir deneyimin varlığını da gösteriyordu. Bu deneyim ve birikim gerçekten etkileyiciydi. Mülki idarenin her basamağında görev yapmış olan Sayın Fethi AYTAÇ, uzun idarecilik hayatı süresince sadece köy ve mahalle yönetimi konusunda değil, aynı zamanda genel olarak mahalli idareler alanında oldukça üretken bir yazardır. Kendisi köy ve mahalle yönetimlerinin dünü, bugünü ve yarınına dair görüşleri ile karşınızdadır… Özgeçmiş 1928 yılında doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Eskişehir'de tamamladı. 1951 yılında A.Ü. SBF'nin İdari şubesinden mezun oldu. Kütahya ili maiyet memuru sıfatı ile aynı yıl kamuda görev aldı, 1954 yılında kaymakamlık kursunu bitirip Sivas ili Kangal kaymakamlığına atandı. Bir yıl süren bu kaymakamlığı aynı İl'in Gürün, Erzincan İl'inin İliç, Eskişehir'in Mihallıçcık, ardından 2'nci kez İliç, sonra Gümüşhane İli'nin Torul, Afyon İli'nin Bolvadin kaymakamlıkları izledi. 1964 yılı sonlarında atandığı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü (MİGM) Şube Müdürlüğü görevini, Daire Başkanlığı, Genel Müdür Yardımcılığı, Genel Müdür Vekilliği görev ve sıfatları izledi. 1980 yılında aynı birimde Genel Müdür oldu. 1981 yılında Tekirdağ Valiliğine atandı. 1991 yılı sonunda ikinci kez Mahalli İdareler Genel Müdürü oldu. Bu görevde iken 1993 yılında yaş haddinden emekli oldu. MM: Köy ve mahalle yönetimlerinin oluşumu ve gelişimi bakımından dönüm noktalarını ana hatlarıyla saptar mısınız?
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Türkiye’nin çeşitli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların en başında memleket sorunlarını dert eden hemen herkesin ortak kaygısı ve saptaması olan eğitim sorunu yer almaktadır. Sorunun tarihsel olduğu aşikardır ve uzun asırların varlığı... more
Türkiye’nin çeşitli sorunları bulunmaktadır. Bu sorunların en başında memleket sorunlarını dert eden hemen herkesin ortak kaygısı ve saptaması olan eğitim sorunu yer almaktadır. Sorunun tarihsel olduğu aşikardır ve uzun asırların varlığı bilinmektedir. Sade ilerleme ve sonrasındaki çöküşün değil bilindiği üzere hemen tüm zamanların reform, revizyon, restorasyon ya da reorganizasyon gibi idari alanda pek çok tekrar edilen eskiye dönme ya da yeniden biçim vermek için bilinçli değişiklikler yapma çabalarının ortak ve en başta yer verilen konusu ya da sorunu eğitim sorunudur. Dolayısıyla Topçu’nun sorunu kavrayışı ve dikkat çekici ele alışı ve günümüze kadar geçen sürede karşılaştığımız buhran sıklığı ve onu çözme çabaları tekrar eden olgunun teşhis ve tedavi bakımından yeniden ele alınmasını gerekli kılmış ve Topçu’nun saptamalarının yeniden değerlendirilmesi ve hatırlanmasını zorunlu kılmıştır. Kuşkusuz sade eğitim sorunu değil, ahlak temelinde inşa edilen siyaset ve yönetim, hasılı devlete dair de söyledikleri vardır Topçu’nun.
Research Interests:
Devletler; salgın hastalıkların neden olduğu tehlikeler karşısında etkileri tüm topluma yayılmadan önce erken tedbir almak zorundadır. DSÖ her ne kadar üst bir örgüt olarak pandemi ilan etse de alınacak önlemler konusunda her ülkenin... more
Devletler; salgın hastalıkların neden olduğu tehlikeler karşısında etkileri tüm topluma yayılmadan önce erken tedbir almak zorundadır. DSÖ her ne kadar üst bir örgüt olarak pandemi ilan etse de alınacak önlemler konusunda her ülkenin kendi otoriteleri yetkilidir. 2020 yılında pandemi olarak ilan edilen Covid-19, tüm dünyayı etkisi altına almış bulaşıcı bir salgın hastalıktır.
Covid-19 salgınının Türkiye’de de etkilerini göstermesi üzerine ülke çapında alınan önlemler tüm bakanlıkların harekete geçmesi ile ortak bir politika alanı bulmuştur. Öncelikle Sağlık Bakanlığı’nın salgına karşı aldığı önlemler ile süreç başlatılmıştır. Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda Cumhurbaşkanının direktifleri ile seyahat ve sokağa çıkma yasakları, karantina uygulamaları, alışveriş merkezleri ve eğlence mekânlarının kapatılması gibi hızlı ve kararlı yanıtlar, salgının etkilerinin sınırlandırılmasını desteklemiştir. Pandemi ile mücadelede sağlık politikalarının biçimlendirilmesinde başta İçişleri ve Sağlık Bakanlığı olmak üzere diğer bakanlıklar faaliyet alanları ile ilgili konularda politikalar geliştirmiştir. Merkezde geliştirilen politikalar doğrultusunda taşrada Covid-19 mücadelesini güçlendirmek için illerde valinin, ilçelerde kaymakamın başkanlığı ve koordinesinde kararlar alınmış, uygulamaya aktarılmış ve denetlenmesi sağlanmıştır.
Salgının etkilerini azaltmak için hızlı ve etkili bir şekilde politika geliştiren Türk kamu yönetimi bu yönüyle diğer ülkeler tarafından da örnek gösterilmektedir. İşte bu kitap içerik itibariyle pandemiye karşı mücadele politikasını bütüncül bir bakış açısı ile sergilemektedir. Çalışmada Covid-19 pandemisine karşı Türk kamu yönetiminin geliştirdiği mekanizmalar/önlemler, uygulanan politikalar ve stratejiler başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere ele alınan her bir bakanlık nezdinde ve sistematik bir şekilde değerlendirilmiştir.
2.baskı
2.baskı
Bir devletin uluslararası alanda egemen siyasi bir aktör olarak kendisini kabul ettirebilmesi ve iradesini gösterdiği topraklarda da varlığını koruyabilmesi ve devam ettirebilmesi için dışa ve içe dönük boyutlarıyla “güvenlik” meselesine... more
Bir devletin uluslararası alanda egemen siyasi bir aktör olarak kendisini kabul ettirebilmesi ve iradesini gösterdiği topraklarda da varlığını koruyabilmesi ve devam ettirebilmesi için dışa ve içe dönük boyutlarıyla “güvenlik” meselesine eğilmesi gerekir. Ülke içinde kendisi aracılığıyla yurttaş olarak tanımlanan bireyler “zor”la ve “rıza”yla kendisinin egemenliğini kabul etmekle ve koyduğu hukuk kurallarına -kendisi gibi- uymakla yükümlüdürler. Ülkedeki toplumsal ilişkilerinin her yönüyle kurulması, yönlendirilmesi ve kontrol edilmesi egemenliğe dair unsurlar olarak görülmekle birlikte aynı zamanda iç güvenliğe dair unsurlardır. Güvenlik konusu, egemenlik uzantısında geniş bir kapsamda değerlendirilebileceği gibi yaygın olarak emniyetin, asayişin, toplum/kamu düzeninin sağlanması kapsamında değerlendirilmektedir.
İç güvenlik açısından “kamu düzeni”, “kamu hizmeti”, “kolluk” kavramları ve aralarındaki ilişkinin mahiyeti ön plana çıkmaktadır.  Üçü arasında da belirleyici olanın “kamu düzeni” olduğu söylenebilir.
Bu yazının amacı, terör ve terörizm kavramlarına, nedenlerine, amaçlarına ve türlerine açıklık getirmektir. Terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçlarını toplumsal, hukuksal ve iç güvenlik bağlamında değerlendirmektir. Terörizm,... more
Bu yazının amacı, terör ve terörizm kavramlarına, nedenlerine, amaçlarına ve türlerine açıklık getirmektir. Terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçlarını toplumsal, hukuksal ve iç güvenlik bağlamında değerlendirmektir. Terörizm, şiddeti ve korkuyu toplumlar üzerinde değiştirmenin aracı olarak kullanmaktadır. Terör ve terörizm, toplumsal yaşamın gündelik akışı içerisinde devletlerin veya toplumların güven toplumu olma özelliklerine zarar vermektedir. Terör ve terörizm toplumsal istikrarın düzen bozucularıdır. Öğrenme teorilerine göre, bireyler her toplumsal davranış gibi terör davranışlarını da öğrenmektedir. Eleştirel teoriler toplumsal eşitsizliğin bir ürünü olarak suç davranışının ortaya çıktığını vurgularken, toplumsal teoriler suçu, birey ile toplum arasındaki kopukluğun ürünü olarak görmektedirler. Diğer yandan bireyler kendilerine verili bir dünyada, kendilerinden öncekilerin bilgileri üzerine kendi yaşamlarını inşa etmektedirler. Bu hazır bilgilerle donatılmış bir çevrede sosyalleşme sürecine dâhil olmaktadırlar. Eğer bireyler suç kültürünün temel statü tayin edici olduğu bir sosyal çevrede bu sürece başlar ise, suçu kendinden önceki suçlu bireylerden miras almaktadırlar. Ve toplumsal yapı içerisinde suçun devam ettiricisi konumuna gelmektedirler. Suçun devam ettiricisi olan bireyler, suç kültürüyle herhangi bir teması olmayan bireyler tarafından suçlu olarak damgalanmaktadırlar. Bu da bireylerin kendileri gibi suçlu olan bireyler ile temasını güçlendirmektedir. Nihayetinde suçlu olarak damgalanan bireyler, suç kültürü içerisinde kendi suçluluğunu içselleştirmektedir. Kendi suçluluğunu içselleştiren bireyler ise, toplumların devamlılıklarını sağlayabilmesi noktasında en temel unsur olan iç güvenliği tehdit etmektedirler.
Yönetim ve hatta kamu yönetimi bilimin inceleme nesnesi olduktan sonra bir yandan ana çerçevesini oluşturur ve siyaset ile hukuktan ayrılıp uzmanlık birikimini sağlarken diğer yandan kendinden önce var olan alanlarla iletişim ve... more
Yönetim ve hatta kamu yönetimi bilimin inceleme nesnesi olduktan sonra bir yandan ana çerçevesini oluşturur ve siyaset ile hukuktan ayrılıp uzmanlık birikimini sağlarken diğer yandan kendinden önce var olan alanlarla iletişim ve ilişkisellik içinde olmuştur. Multidisipliner bir alanda ve evreni o denli geniş çevrede kamuya özgülenmiş işlerin kamu yararı doğrultusunda ve kamu düzeni, kamu sağlığı ve kamu esenliğini sağlamak adına uğraşını vermektedir ki işin zorlu ve önemli olduğuna delalettir. Güvenlik alanı da bu kapsamda düşünülmelidir. Güvenlik konusu ve kavramı da eski ve devletler ve toplumları için aynı şekilde önemlidir. Kamu yönetimi kendinden eski ve köklü bir alanı bir yandan etkilerken diğer taraftan etkilenmektedir. İşletme nosyonu ve rekabetinin nasıl kamu yönetimini etkilediği açıktır. Bu etkileme çoğu kez bir ve birlikte hizmet yerine birinin diğerini sönümlemesi etkinliğine dönüşmektedir. Ehliyetsiz karar verici ve uygulamacılar yetersiz teorik verilerle hasımlaştırdıkları kamu yönetiminden uçsuz bucaksız da taleplerde bulunmaktadırlar. Güvenlik sektörü de aşağı yukarı böyledir. Her şeyi algıda seçicilik ve yetiştikleri kültür içerisinden değerlendiren zihniyet vatandaş olgusunu edilgen addederek, buyurgan ve ben bilirimci olabilmektedir. Oysa tarih, yöneten ve yönetilenlerin birbirleri üzerinde hakları olduğunu işaret etmekte ve aralarındaki dengenin bozulduğunda duraklama ve yıkılışa gidildiğine dair bilgilerin bolluğunu göstermektedir. Hasılı kamu yönetimi ve iç güvenlik yönetimi birbirleri için rakip değildirler ve her toplum ve devlet kendi güvenliği ve geleceğini kendi milli çıkarları doğrultusunda düşünmek ve hazırlamak zorundadır.
Gerçekten de kamu yönetimi, ekonomik ve toplumsal gereksinimlere kayıtsız kalamaz. Çünkü kamu yönetimi bu ihtiyaçları karşılamak için vardır. Bu nedenle ekonomik ve toplumsal gerekçelerle beliren beklentiler kamu yönetimini yapısal ve işlevsel açıdan dönüştürmektedir. Kamu yönetiminde yaşanılan dönüşüm süreci alt alanları yani eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik gibi yönetimleri de dönüştürmektedir. Güvenlik yönetimi alanında yaşanılan bu süreç bize muazzam örnekler sunmaktadır. Algının, yapının ve işleyişin nerden nereye doğru dönüştüğünü çok çarpıcı bir şekilde görebilme imkanı vermektedir. Ancak bu dönüşüm süreci uluslararası alanda birçok benzer özelliklere sahip olsa da her zaman her yerde aynı özellikler sergilemesi de söz konusu değildir. Bu durumu yönetimin evrenselliği ve tarihselliği tartışması bağlamında ele almak mümkündür. Ama şu bir gerçektir ki dönüşüm süreci mümkün mertebe kontrol altına alınmalı ve ulusal ihtiyaçlar doğrultusunda yönlendirilmelidir.
Türkiye’de 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile başlatılan sağlık hizmetlerindeki dönüşüm Sağlık Bakanlığı’nın taşra örgütlenmesini etkilemiştir. SDP’nin 60. hükümet programına girmesiyle de sağlık örgütlenmesinde yapısal... more
Türkiye’de 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile başlatılan sağlık hizmetlerindeki dönüşüm Sağlık Bakanlığı’nın taşra örgütlenmesini etkilemiştir. SDP’nin 60. hükümet programına girmesiyle de sağlık örgütlenmesinde yapısal değişikliklere gidilmiştir. 1983 tarihli ve 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile varlığını sürdüren klasik taşra örgütlenmesi, 2011 tarihli 663 sayılı KHK ile sağlık yönetimin taşra örgütlenmesi birtakım değişikliklere uğramıştır. Daha önce İl Sağlık Müdürlüğü odaklı taşra teşkilat yapısı 663 sayılı KHK ile Kamu Hastane Birliği Genel Sekreterliği, Halk Sağlığı Müdürlüğü odaklı bir yapıya dönüştürülerek İl Sağlık Müdürlüklerinin bürokratik yapısı zayıflatılmış başka bir deyişle işlevsellikleri koordine etme düzeyinde bırakılmıştır.
663 sayılı KHK’da bürokratik yapılanmada birtakım sorunların ortaya çıkması ve sunulan sağlık hizmetlerinin kalitesinin de düşmesi nedeniyle 2017 yılında çıkarılan 694 sayılı KHK ile yeniden İl Sağlık Müdürlükleri aktif hale getirilmiş, Genel Sekreterlikler ve Halk Sağlığı Müdürlükleri kapatılarak İl Sağlık Müdürüne bağlı başkanlıklar haline getirilerek, söz konusu başkanlıkların 1.derecede disiplin amirinin İl Sağlık Müdürü olması sağlanmıştır.
Bu çalışmada Türk Sağlık Yönetiminin 2017 sonrasında yeniden yapılandırılması konusu tarihsel olarak ve mevzuat temelinde ele alınmaktadır. Bu bağlamda merkez örgütlenmesi ve taşra yapılanması arasındaki ilişki ve süreçler, Kamu Hastaneleri Hizmetleri Başkanlığı, Halk Sağlığı Başkanlığı, şehir hastaneleri ile Yalova İl Sağlık Müdürlüğü örneklerinde değerlendirilmektedir.
Güvenlik sorunu olmasaydı devleti ve toplumu yönetmenin kolay olacağı saptaması galat-ı meşhur mektepler olmasaydı analojisine dairdir. İnsanın varlığı ‘durduk yerde’ deyimini ontolojik değinmeler bakımından haklı çıkarsa da pozitivist... more
Güvenlik sorunu olmasaydı devleti ve toplumu yönetmenin kolay olacağı saptaması galat-ı meşhur mektepler olmasaydı analojisine dairdir. İnsanın varlığı ‘durduk yerde’ deyimini ontolojik değinmeler bakımından haklı çıkarsa da pozitivist bilimsellik kaygısı güvenlik sorununu durduk yerde ortaya çıkmadığı yönünden ele alacaktır. Nitekim risk ya da tehdit algısı paranoid bir tablo olmaktan öte varlık/yokluk gerçekliğini işaretlemekte ve bunun için hazır olmayı gerektirmektedir. Bu hazırlık sadece devletin uhdesinde değil günümüzde topyekûn sivil toplumu da ilgilendirmektedir.
Terörün, güvenlik sorunlarının bitmediği bir ülkede yaşıyoruz. Bu saptamayla yapılan bir giriş encamı gösterir ve okurların her halde şahin olunduğuna dair kanaatlerini güçlendirir. Ancak aslolan böyledir ve devlet ile milletin askeri örgütlenmeler üzerinden anlatıldığı nadir tarihsel gerçeklikte naif olmaya da gerek yoktur. Savaşın yerini terör (ülkemiz bakımından trafik dahil) ya da asimetrik güç mücadelelerinin aldığı bir kesit açısından bakıldığında da epey
uzun zamandan beri güvenlik risk ve tehdit ile algılamaları konuları ve öncelikleri biteviye
sürmektedir
Çalışmanın amacı, akıllı kent uygulamalarını engelli politikaları üzerinden değerlendirerek, dünyadaki örnek uygulamaların anlatılması ve bu perspektifte yerel yönetimlerin akıllı kent uygulamalarında, engelsiz projelerin ne şekilde... more
Çalışmanın amacı, akıllı kent uygulamalarını engelli politikaları üzerinden değerlendirerek, dünyadaki örnek uygulamaların anlatılması ve bu perspektifte yerel yönetimlerin akıllı kent uygulamalarında,
engelsiz projelerin ne şekilde geliştirilebileceğine yönelik bazı öneriler sunmaktır. Çalışma nitel olarak hazırlanmış ve akıllı kent kavramının tanımı yapılarak, dünya örneklerinden ve Türkiye’de gerçekleştirilmiş projelerden bahsedilmiştir. Engelli politikalarının daha etkin bir biçimde hayata geçirilebilmesi ve engelsiz bir yaşam adına akıllı kent uygulamalarında yerel yönetimler tarafından sunulabilecek hizmetlere ilişkin bazı önerilerde bulunulmuştur.
Kamu yönetimi disiplininin tarihsel süreçteki gelişiminin incelenmesi yöntem olarak örgüt-bürokrasi kuramlarının tarihsel gelişimine endekslenmiş haldedir. Yönetimin evrenselliği savına destek olan bu çabalar kamucu yönetim perspektifini... more
Kamu yönetimi disiplininin tarihsel süreçteki gelişiminin incelenmesi yöntem olarak örgüt-bürokrasi kuramlarının tarihsel gelişimine endekslenmiş haldedir. Yönetimin evrenselliği savına destek olan bu çabalar kamucu yönetim perspektifini göz ardı eden biçimde okuru, işletmeci yönetim sürecinin kavram ve kuramlarına yöneltmektedir. Bilimsel yönetim ekolünden başlayarak ele alınan süreçte klasik/neo-klasik katkılar kül halinde verilmektedir. Kamucu yaklaşım demode edildiğinden, öğrencilerin ontolojik sorgulamalar yapamadan epistemolojik kurgunun boca edilmesiyle dimağların şirazesinden çıkarılmaya çalışıldığı tespit edilebilir. İdrak ve bilinç şoklar içerisinde dengesini bulmada oldukça zorlanmakta hiç değilse zaman kayıpları oluşmaktadır. Mevcut post-modern anın kuşatıcılığı sorgulamayı ve karşılaştırmayı kendi uhdesinde tutmakta en muhafazakâr ideolojiler bile çevresel ve teknolojik gelişmeler karşısında yönünü kaybeder halde bulunmaktadır. Değişmenin hızı ve kapsamı hayatiyet kazanınca da onu kısa süreli belleğin ötesinde takip etmek bile olanaksızlaşmakta, eleştirmek, reddetmek gibi zor eylemler yerine kabullenmiş ruh haline girilmektedir.

Bu bölümde benzer yöntem içinde belli bir tarihsel kesitten itibaren örgüt, idare ya da teşkilatın geçirdiği istihalelere odaklanan ve değişimi yönetmek adına kuramsal açılımlara vurgu yapan ve literatürde “durumsallık yaklaşımı” (contingency approach) olarak da bilinen kapitalist öğretinin ortaya çıkışı, öncüleri ve yaklaşımın temel varsayımları ile birlikte geleceğe yönelik çeşitli öngörüler de yapılmaya çalışılacaktır. Böylece yönetim biliminin dünyada bugün ulaştığı düzeyi anlamanın basamakları orta yere konulmak istenmektedir.
Hukuk devletini Kıta Avrupası, hukukun üstünlüğünü (rule of law) Anglo-Amerikan hukuk sistemi çerçevesinde kabul ettiğimizde bu açıdan başlayan bir dönüşümün epey mesafe kat ettiği açıktır. Bu doğrultu, hukuk devleti anlayışından hukukun... more
Hukuk devletini Kıta Avrupası, hukukun üstünlüğünü (rule of law) Anglo-Amerikan hukuk sistemi çerçevesinde kabul ettiğimizde bu açıdan başlayan bir dönüşümün epey mesafe kat ettiği açıktır. Bu doğrultu, hukuk devleti anlayışından hukukun üstünlüğü biçimine doğru gelişimin, devletin dönüşümünü beraberinde getireceği açıktır. En başta tarihsel süreç bir başka hukuk sisteminin transferinin sancılı ve bedel karşılığında olacağını kanıtlamıştır. Sancı ve bedel, eski-yeni ikiliğinde yeninin tek başına benimsenmesi ve yayılımı sürecinin sonlanmasına kadar olan süreçte etkili olacaktır. Hukuk sisteminin dönüşümünden hukuk disiplinlerine ge-çildiğinde de benzer bir sürecin varlığı dikkati çekmektedir. Kamu hukuku içinde kamu yöne-timi ile ilgili en önemli hukuk disiplinlerinden biri olan idare hukuku göz önüne alındığında, idare hukuku anlayışındaki olası dönüşümlerin kamu yönetimini etkilemesi kaçınılmazdır. Kıta Avrupası ve Anglo-Sakson hukuk sistemi olarak iki ayrı sistemin varlığında Kıta Avrupa sis-temine dahil olan Türkiye’nin giderek Anglo-Amerikan sisteminden yaptığı transferlerle başlangıçta melezleşen hukuk sisteminin geçmişte yaşadığı ‘düalist yapı’ pratiği içinde giderek eskinin tasfiye edileceği bir devrimin beklenmesinin kaçınılmaz olacağı bir tablo ile karşılaşa-cağı açıktır. Tüm bu süreç aynı oranda kaçınılmaz sarsıntılar yaratacaktır. Yazı encamın çözümlenmesi üzerinedir.
Modern dönem olarak adlandırılan 16.yüzyıl sonrasında dünya, çok büyük toplumsal dönüşümlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu dönüşümler sırasında devlet ve toplumda görülen yeniden biçim vermeler çoğunlukla ‘reform’ kavramı ile... more
Modern dönem olarak adlandırılan 16.yüzyıl sonrasında dünya, çok
büyük toplumsal dönüşümlerle karşı karşıya kalmıştır.
Bu dönüşümler sırasında devlet ve toplumda görülen yeniden biçim vermeler çoğunlukla ‘reform’ kavramı ile karşılanırken ‘devrim’ler “ani ve köklü değişiklikler” olarak nitelenmişlerdir. Yeniden ancak bilinçli olarak yapılan biçim vermeler anlamında reform kavramının kabaca 16. yüzyıldan başlayarak yayılımı anakronik ya da retrospektif açılardan kullanımlara neden olmuş, bu bakımdan ‘antik’ olarak adlandırılan dönemlerde de reform kavramını çağrıştıran gelişmeler literatürde yer almaya başlamıştır. Arkeoloji, felsefe, hukuk ya da tarih disiplinleri “değişim”le karşılaştıklarında ya da esaslı yeni yapılandırmalar sırasındaki pek çok durumu ‘reform’ olarak adlandırmışlardır. Arkeolojik çalışmalardaki “ilk yazılı reform”un Sümerlerde yapıldığı saptaması bu
durumu örneklendirebilir haldedir.
What is surprising that 70 years after Waldo’s “The Administrative State” published, we still cannot say that his objective of building a democratic public administration is achieved, if not diminished. Certainly, this has many... more
What is surprising that 70 years after Waldo’s “The Administrative State”
published, we still cannot say that his objective of building a democratic
public administration is achieved, if not diminished. Certainly, this has many dimensions. First of all, the corporate developments and progress of the American society, mainly the West’s, resulted in a tendency to adopt managerial instruments and the culture of the private organizations into the public administration mainly to the state. Lacking motivation to develop its own theories and instruments to reach its own goals, public administration is focused mainly on efficiency and economy issues. The classic dilemma of the public administration discipline as separation of politics, as decision making and public administration, as the execution also lead to a negligence of democracy within the public administration. Therefore, as of today, Waldo is still true, still rock solid and still necessary for the public administration discipline and for world peace as well.
Halkla İlişkiler konusu kavramsal, tarihsel, yapısal olarak ve Türk Kamu Yönetimi perspektifinde ancak yerel ve küresel ölçekleri öngörecek bir biçimde ele alınıp değerlendirilmektedir.
Türk İdare Tarihi Araştırması kapsamında 1945 yılında cereyan eden idari olaylar zamandizinsel olarak ele alınmaktadır.
Türk İdare Tarihi Araştırması kapsamında 1935 yılında cereyan eden idari olaylar zamandizinsel olarak ele alınmaktadır.
This study will illustrate pursuits in the transition from the traditionally expressed public administration to the newly developed public administration. As a matter of fact, bureaucratic managerial principles, which left their mark on... more
This study will illustrate pursuits in the transition from the traditionally
expressed public administration to the newly developed public administration. As a matter of fact, bureaucratic managerial principles, which left their mark on the 20th century, such as division of labor, expertise, hierarchy and closeness were replaced by new public management (NPM) by the last quarter of the 20th century. With the effects of neoliberalism, critiques of the traditional forced both the bureaucratic principles and administrative mechanism to transform. A prominent feature of this approach is its commitment to the adoption of the management techniques of business by state and the thesis that public administration should act in the same way as private sector (Avaner, 2018: 1 and 17). Osborne and Gaebler’s article Reinventing Government (1993) conceptualized the framework of this approach. The New Right stream readily embraced the idea that the state should no longer row but stay at the helm, as well as the transformation that occurred in the state apparatus as a result of the dynamics of market forces. While the approach that the state should no longer act in the market as a producer became a dominant paradigm worldwide, the transformation of the state took place in two important dimensions: structurally and functionally.
FARKLI BOYUTLARIYLA AFET YÖNETİMİ, Eds.MuratYAMAN, Erkan ÇAKIR
Çin, sülale değişimleri göz ardı edilerek imlenen beş bin yıllık uzun tarihi nedeniyle tüm zamanların ülkesi ya da medeniyeti algısına sahiptir.4 Son çeyrek asırda başlayan hareketi ile de yakın gelecekte dünyanın iktisadi ve siyasi... more
Çin, sülale değişimleri göz ardı edilerek imlenen beş bin yıllık uzun tarihi nedeniyle tüm zamanların ülkesi ya da medeniyeti algısına sahiptir.4 Son çeyrek asırda başlayan hareketi ile de yakın gelecekte dünyanın iktisadi ve siyasi etkinliğinin zirvesine oturacağı kimi zaman kaygılı, tedirgin, kimi zamansa model ülke olarak dikkatlerin yoğunlaşmasına neden olmuştur. Son ivme nedeniyle akademik çalışmalar başta olmak üzere inceleme ve araştırmaların sayısında ve derinliğinde belirgin artışlar