Skip to main content
Bu yazıda, sosyal psikologların kültürler arasındaki farklılıkları açıklamada sıklıkla kullandıkları bir boyut olan bireycilik-toplulukçuluk mefhumu ele alınmaktadır. Hofstede'nin 1980'deki ilk çalışmasından bu yana,... more
Bu yazıda, sosyal psikologların kültürler arasındaki farklılıkları açıklamada sıklıkla kullandıkları bir boyut olan bireycilik-toplulukçuluk mefhumu ele alınmaktadır. Hofstede'nin 1980'deki ilk çalışmasından bu yana, bireycilik-toplulukçuluk boyutu, sosyal psikoloji alanında kültürel farklılaşmaları ve bunların sosyal psikolojik etkilerini incelemenin tipik bir yolu haline gelmiştir. Bu minvalde, yazıda, kültürel bir boyut olarak bireycilik ve toplulukçuluğun nasıl tariflendiği, bireyci ve toplulukçu kültürlerin ne tür özelliklere sahip olduğu, birbirlerinden nasıl farklılaştığı ve bu kültürlerdeki birey özellikleri ve benlik yapıları arasındaki farklılaşmalar anlatılmaktadır. Yazının son kısmında ise Türkiye'de bu konuda yapılmış çeşitli çalışmalardan ve Türkiye'nin kendine özgü konumundan söz edilmekte ve genel bir değerlendirme yapılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de yaşayan heteroseksüel gençlerin flört şiddetine dair konuşmalarına kaynaklık eden “açıklayıcı repertuarlar”ın ve konuşmalar esnasında ortaya çıkan “ideolojik ikilemler”in incelenmesidir. Çalışmanın... more
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de yaşayan heteroseksüel gençlerin flört şiddetine dair konuşmalarına kaynaklık eden “açıklayıcı repertuarlar”ın ve konuşmalar esnasında ortaya çıkan “ideolojik ikilemler”in incelenmesidir. Çalışmanın katılımcılarını 18-30 yaş aralığında 8 kadın ve 7 erkek oluşturmaktadır. Her bir katılımcıyla bireysel olmak üzere toplamda 15 ayrı görüşme yapılmıştır. Görüşmeler ses kayıt cihazına kaydedilmiş, bilgisayar ortamında yazılı hale dönüştürülmüş ve metinler söylem analizi ile incelenmiştir. Analiz sonucunda; “gelenek”, “biyolojik yapı”, “sevgi” ve “ilişkinin doğası” olmak üzere olmak üzere dört açıklayıcı repertuara ulaşılmıştır. Bunlara ek olarak, “şiddet kabul edilemez/kabul edilebilir şiddet” şeklinde adlandırabileceğimiz bir ideolojik ikilemin söz konusu olduğu görülmüştür. Bulgulara genel olarak bakıldığında, geleneksel toplumsal cinsiyet normlarına dayalı beklentilerin karşılanmamasının flört şiddetinin sebebi olarak görülebildiği, şiddete meşruiyet kazandırabildiği ve partnerlerin ‘sevgi’yi sorgulamasına neden olabildiği görülmektedir. Söz konusu toplumsal cinsiyet normlarıyla bağlantılı olarak, katılımcılar ‘romantik ilişkinin doğası ve gereklilikleri’, ‘insanın ve/veya erkeğin biyolojik/doğal yapısı’ ve/veya ‘sevgi’ üzerinden flört ilişkilerinde görülen şiddeti olağanlaştırabilmekte, meşrulaştırmakta ve/veya şiddetin varlığını kabul etmeyebilmektedirler.
Bu yazıda, psikologların queer teoriye yönelik açıklamaları ve değerlendirmeleri inceleme konusu edilmiştir. Bu amaç doğrultusunda, İstanbul'da farklı alanlarda çalışan 14 psikolog ile yarı-yapılandırılmış bireysel görüşmeler yapılmıştır.... more
Bu yazıda, psikologların queer teoriye yönelik açıklamaları ve değerlendirmeleri inceleme konusu edilmiştir. Bu amaç doğrultusunda, İstanbul'da farklı alanlarda çalışan 14 psikolog ile yarı-yapılandırılmış bireysel görüşmeler yapılmıştır. Kaydedilen görüşmeler birebir şekilde yazıya geçirilmiş ve söylem analizi ile incelenmiştir. Analiz sonucunda katılımcıların queer teoriye yönelik değerlendirmelerinde üç noktanın öne çıktığı görülmüştür: (1) Katılımcılar -pek bilgi sahibi olmadıkları bir kuram olarak- queer teoriyi cinsiyete ve cinselliğe ilişkin baskın söylemler çerçevesinde anlamlandırmışlar, (2) queer teorinin psikoloji ile ilişkisini araçsal bir düzlemde tartışmışlar ve (3) queer teoriye iki keskin eleştiri yöneltmişlerdir. Analiz sonuçları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, queer teorinin (ve genel olarak sosyal inşacı yaklaşımların) katılımcılar için henüz yeterince ulaşılabilir konumda olmadığı; bunun da söz konusu katılımcıların bilgisizliğinden ziyade psikolojinin pozitivist konumlanışından kaynaklanan bir dirence işaret ettiği söylenebilir. ***************************************************************************************** In this article, the explanations and evaluations of psychologists on queer theory are examined. For this purpose, semi-structured individual interviews were conducted with 14 psychologists working in different fields in Istanbul. The recorded interviews were transcribed and analyzed by discourse analysis. As a result of the analysis, it was seen that three points came to the fore in the explanations of the participants: (1) The participants interpreted queer theory -which they did not know much about- within the framework of dominant discourses on gender and sexuality, (2) they discussed the relationship of queer theory with psychology on an instrumental level, and (3) they made two sharp critiques to queer theory. When the results of the analysis are evaluated as a whole, it is seen that queer theory (and social constructivist approaches in general) is not yet accessible enough to the participants; and it can be said that this indicates a resistance stemming from the positivist position of psychology rather than the ignorance of the participants.
The aim of this study is to find out 'interpretative repertoires' used as discursive resources for sex/gender explanations of psychologists working in various fields in Turkey. Within the scope hereof, in-depth interviews were conducted... more
The aim of this study is to find out 'interpretative repertoires' used as discursive resources for sex/gender explanations of psychologists working in various fields in Turkey. Within the scope hereof, in-depth interviews were conducted with fourteen psychologists. Interviews were recorded and then transcribed. Interview texts were analyzed through discourse analysis. As a result of the analysis, four different interpretative repertoires were identified; dichotomy, feelings, nurture and difference. As to dichotomy repertoire, sex/gender is constructed within biology-society and woman-man dichotomies while it is defined as an individual and inner phenomenon in the feelings repertoire. When it comes to nurture repertoire, sex/gender is described as an identity acquired by nurturing processes while sexual differentiation is constructed as the source of difference and variety among people in difference repertoire. The results of the study manifest that the participants conceptualize sex/gender and sexuality within a dichotomous and essentialist framework to a large extent. The discourses of psychologists in Turkey have undergone some shifts in parallel with the transformations in Western psychology, however it is still possible to argue that essentialist, dichotomous and heteronormative assumptions on sex and sexuality keep forming their discourses to a certain extent in explicit or implicit ways. This is connected with the limited relation of (mainstream) psychology to other disciplines, critical and social constructionist perspectives, qualitative methodologies and activism as well as the fact that psychology in Turkey has mostly been imported from the West. -------------------------------- [TR] Bu çalışmada, Türkiye’de farklı alanlarda çalışan psikologların cinsiyete/toplumsal cinsiyete ilişkin açıklamalarına kaynaklık eden ‘açıklayıcı repertuarların’ tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma kapsamında, on dört psikologla derinlemesine bireysel görüşmeler yapılmıştır. Katılımcıların onayı dahiilinde görüşmelerin ses kaydı alınmış ve ardından yazıya dökülmüştür. Görüşme metinleri söylem analizi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, cinsiyete/toplumsal cinsiyete ilişkin konuşmalara kaynaklık eden dört farklı açıklayıcı repertuara ulaşılmıştır; ikilik, hissiyat, yetiştirilme ve farklılık. İkilik repertuarında cinsiyet, biyoloji-toplum ve kadın-erkek ikilikleri içinde inşa edilmekteyken; hissiyat repertuarında içten gelen bireysel bir olgu olarak, yetiştirilme repertuarında ise yetiştirilme sonucu edinilen bir kimlik olarak tanımlanmaktadır. Farklılık repertuarında ise cinsiyet ayrımı insanlar arasındaki farklılık ve çeşitliliğin kaynağı olarak inşa edilmektedir. Çalışmanın sonuçları, katılımcı psikologların cinsiyeti ve ilişkili olguları, büyük ölçüde ikili ve özcü bir çerçevede kavramsallaştırdıklarını ortaya koymaktadır. Batı psikolojisinde cinsiyetin ele alınışında son otuz yılda gerçekleşen dönüşümlere paralel olarak Türkiye’deki psikologların söylemlerinde de birtakım dönüşümler olduğunu; ama özcü, ikili ve heteronormatif cinsiyet/cinsellik varsayımlarının -açık veya örtük biçimlerde- Türkiye’deki psikologların söylemlerini belirli ölçülerde şekillendirmeye devam ettiğini söylemek mümkündür. Bu durum, (anaakım) psikolojinin diğer disiplinlerle, eleştirel ve sosyal inşacı perspektiflerle, niteliksel yöntemlerle ve aktivizm alanıyla kurduğu sınırlı ilişkisellikle bağlantılı olduğu kadar, Türkiye’deki psikolojinin büyük ölçüde ithal edilmiş oluşuyla da bağlantılı görünmektedir.
[TR] Türkiye’de bugüne kadar geylerin mutluluklarını üzerine inşa ettikleri söylemlere veya söylemsel kaynaklara dair bir çalışma yapılmamıştır. Özkan’ın (2019) yüksek lisans tezi kapsamında gerçekleştirdiği araştırma sonucunda... more
[TR] Türkiye’de bugüne kadar geylerin mutluluklarını üzerine inşa ettikleri söylemlere veya söylemsel kaynaklara dair bir çalışma yapılmamıştır. Özkan’ın (2019) yüksek lisans tezi kapsamında gerçekleştirdiği araştırma sonucunda İstanbul’da yaşayan orta yetişkinlik dönemindeki geylerin mutluluğa dair konuşmalarına kaynaklık eden 7 açıklayıcı repertuarlar tespit edilmiştir. Bu makalede ise Özkan’ın çalışmasında ulaşılan açıklayıcı repertuarlardan biri olan “Uzun Süreli/Güvenli Partner İlişkisi” repertuarı detaylı bir şekilde analiz edilmektedir. Makaleye temel oluşturan araştırmada, İstanbul’da yaşayan 45-62 yaş arasında, farklı eğitim, gelir ve meslek gruplarından 10 gey ile yarı-yapılandırılmış derinlemesine bireysel görüşmeler yapılmıştır. Ses kayıt cihazıyla kaydedilen görüşmeler yazıya aktarılmış ve metinler söylem analizi yöntemi ile incelenmiştir. Araştırma kapsamında, hazırlık amacıyla öncelikle bir pilot görüşme gerçekleştirilmiştir ve görüşmede “öznel iyi oluş” kavramının psikoloji alanı profesyoneli olmayan kişilere uzak gelmesi nedeniyle soru formunda bu kavram, “mutluluk” ve “yaşam doyumu” ile ikame edilmiştir. Görüşmelerde öznel iyi oluşun parametreleri olan ilişkiler, kişilik yapısı, inanç, eğitim seviyesi, gelir düzeyi ve sağlığın mutlu ve doyumlu yaşama sahip hissetmeleriyle ilişkisi sorulmuştur. Katılımcıların öznel olarak kendilerini iyi ve mutlu olarak tanımlamalarında bir yandan uzun süreli/güvenli bir partner ilişkisinin varlığını öne çıkardıkları, diğer yandan gerek yaşlandıkça beğenilmeyecek olmaları gerekse gey camiada güvenli/uzun süreli ilişkilerin pek mümkün olmaması itibariyle de ilişki olasılıklarını düşük gördükleri tespit edilmiştir. Gey camiada geçmişe göre sadakatin azaldığı ve hatta artık olmadığına dair sıkça ifade edilen görüş, güvenli bir ilişki yaşamanın önünde duran ve kabullenilmiş bir “gerçeklik” olarak inşa edilmiştir. Görüşülen katılımcılar, sadakatin artık olmadığını ifade ettikleri gey cemaatten bireyler olarak hem bundan şikâyet edip bunun karşısında kendilerini edilgen konumluyor hem de bunu normal kabul ediyor görünmektedirler. ----------------------------------------------------------------------------------------
[EN] So far, there has been no study of the discourses that gay people build on their happiness in Turkey. As a result of the Özkan’s (2019) research as her master theis, 7 interpretative repertoires have been identified that refer to the conversations of gays in middle adulthood living in Istanbul about happiness. In this article, the repertoire of “long term/secure partner relationship”, which is one of the explanatory repertoires reached in Özkan's work, is analyzed in detail. Within the scope of the research, which formed the basis for the article, semi-structured in-depth individual interviews were conducted with 10 gays from different education, income and professional groups between the ages of 45 and 62 living in Istanbul. The interviews recorded with the voice recorder were transcribed into writing and the texts were examined by the method of discourse analysis. In interviews, relationships, personality structure, belief, education level, income level and health were asked about their relationship with the feeling of having a happy and satisfied life. It was determined that the participants of the study subjectively considered themselves to be good and happy, on the one hand, suggesting the existence of a long-term/safe partner relationship, on the other hand, they would not be liked as they got older, and they considered their relationship probability low due to the fact that safe/long-term relationships. In gay community, the often expressed view that loyalty has diminished and even no longer exists is constructed as an accepted “reality” that stands in the way of having a safe relationship. The interviewees, as individuals from the gay community where they express no more loyalty, both complain about it and position themselves passive in the face of it and seem to accept it as normal.
Bu araştırmanın amacı, KKTC' de yaşayan Kıbrıslıların ve Türkiyelilerin "Kıbrıs Meselesi"ni konuşurken hangi söylem kaynaklarını kullandıklarının, bu kaynaklara dayanarak/bu kaynakların içinden ne gibi özne pozisyonları ürettiklerinin ve... more
Bu araştırmanın amacı, KKTC' de yaşayan Kıbrıslıların ve Türkiyelilerin "Kıbrıs Meselesi"ni konuşurken hangi söylem kaynaklarını kullandıklarının, bu kaynaklara dayanarak/bu kaynakların içinden ne gibi özne pozisyonları ürettiklerinin ve bunları nasıl müzakere ettiklerinin söylem analizi yöntemiyle incelenmesidir. Bu amaçla Kıbrıslı Türkler ve Türkiye'den göç etmiş toplam 16 kişi ile "Kıbrıs meselesi" üzerine tartışmaların yapıldığı 8 odak grup oluşturulmuş, elde edilen yazı dökümleri, söylem analizinin temel analitik kavramları olan açıklayıcı repertuarlar, özne pozisyonları ve ideolojik ikilemler (Wetherell ve Potter, 1992; Edley, 2001) açısından analiz edildi. Bu analize göre Kıbrıslı Türkler ile Türkiye'den göç edenlerin Kıbrıs meselesini konuşurken ortak bir anlam inşasına gidemedikleri, bir anlamda paralel hayatlar sürdürdükleri görülmektedir. Grupların kendi başlarına kurdukları bu anlam inşalarında özellikle "ana vatan-yavru vatan" metaforu dikkat çekicidir.
------
[EN]
By adopting discourse analitic approach , we analyzed how the Turkish migrants and Cypriot Turks constructs their understandings on Cyprus issue, which discursive resources they used, what subject positions they constructed and how negotiated these positions on their daily conversations. With 16 participants who are Cypriot Turks and Turkish migrants, 8 focus groups organized which Cyprus issue was discussed. Transcripts were analysed according to discourse analysis's main analytic concepts, interpretative repertoires, subject positions and ideolojical dilemmas (Wetherell ve Potter, 1992; Edley, 2001). As these analyses show that Cypriot Turks and Turkish migrants are unable to construct a shared understanding on this issue, "motherland" and "little one" metaphors are salient in both groups meaning constructions.
Bu yazıda, kurumsal konuşmaların hem saf hem de uygulamalı konuşma analiziyle incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, bir üniversitenin öğrenci işleri bürosunda farklı zamanlarda yapılan iki konuşmanın ve ayrıca yine söz konusu... more
Bu yazıda, kurumsal konuşmaların hem saf hem de uygulamalı konuşma analiziyle incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, bir üniversitenin öğrenci işleri bürosunda farklı zamanlarda yapılan iki konuşmanın ve ayrıca yine söz konusu üniversitenin öğrenci sağlık biriminde (mediko) yapılan bir konuşmanın kayıtları analiz edilmiştir.
Bu çalışmanın amacı, vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin “vakıf üniversitesi öğrencisi” olmaya dair açıklamalarının incelenmesidir. Bu amaçla, vakıf üniversitelerinde okumakta olan öğrencilerle derinlemesine görüşmeler yapılmış ve... more
Bu çalışmanın amacı, vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilerin “vakıf üniversitesi öğrencisi” olmaya dair açıklamalarının incelenmesidir. Bu amaçla, vakıf üniversitelerinde okumakta olan öğrencilerle derinlemesine görüşmeler yapılmış ve öğrencilerin açıklamalarına kaynaklık eden söylemlere bakılmıştır. Çalışma kapsamında; çoğunluğu 20’li yaşlarda olmakla birlikte, 18-45 yaş aralığında 19 vakıf üniversitesi öğrencisi ile görüşülmüştür; 12 öğrenci ile bireysel görüşme yapılmış, diğerleriyle de 2 ayrı odak grup görüşmesi yapılmıştır. Görüşmeler yarı-yapılandırılmış tarzda yürütülmüş ve ses kayıt cihazı ile kaydedilmiştir. Kaydedilen görüşmeler, söylem analizi tekniği ile analiz edilmek üzere yazıya dökülmüştür. Görüşmelerin analizi sonucunda; katılımcıların açıklamalarının “vakıf üniversitesine dair söylemler” ve “vakıf üniversitesi öğrencisi olmaya dair söylemler” şeklinde iki başlık altında toplandığı görülmüştür. Vakıf üniversitesine dair söylemler başlığı altında iki temaya ulaşılmıştır; “eğitim kalitesi” ve “erişim kolaylığı”. Benzer şekilde, vakıf üniversitesi öğrencisi olmaya dair söylemler başlığı altında da iki farklı temaya ulaşılmıştır; “başarısız/yetersiz öğrenci” ve “ayrıcalıklı/zengin öğrenci”. Ayrıca katılımcıların açıklamalarında “kendini olumsuzlamaya karşı kendini eşitleme” şeklinde bir ideolojik ikilemin söz konusu olduğu görülmüştür. Analiz sonuçları bir bütün olarak ele alındığında, “vakıf üniversitesi”nin ve “vakıf üniversitesi öğrencisi”nin öncelikle olumsuz bir şekilde anlamlandırıldığı görülmektedir. Her ne kadar vakıf üniversitelerinin bazı açılardan olumlu yönleri veya avantajları olduğu söylense de özellikle “eğitimin kalitesi” ve “akademisyenlerin niteliği” bakımından devlet üniversitelerine kıyasla daha olumsuz değerlendirildiği; bununla bağlantılı şekilde vakıf üniversitesi öğrencisinin de devlet üniversitesi öğrencisine göre daha “başarısız/yetersiz” olarak konumlandırıldığı söylenebilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
EN: The aim of this study is to examine the explanations of students studying in a private (foundation) university on being a “private university student”. Within this scope, in-depth individual and focus group interviews were conducted with 19 students from different private universities so as to find out the discursive resources of their explanations. Interviews were recorded and then transcribed. Interview texts were analyzed through discourse analysis. As a result of the analysis, the explanations of the participants were separated into two main categories; “discourses on the private university” and “discourses on being a private university student”. Within the first category, two themes were obtained; “the quality of education” and “accessibility”. Within the second category, two themes were obtained; “unsuccessful/insufficient student” and “privileged/wealthy student”. Additionally, a typical ideological dilemma was seen in the explanations of the participants; “self-negation versus self-equalization”. The results of the study manifest that the participants explain “the private university” and “being a private university student” within a negative framework. Even though some advantages of private universities were mentioned, they were mostly described more negatively than public universities with regard to “the quality of education and academicians”. Relatedly, private university students were described as “unsuccessful/insufficient students” in comparison with public university students.
EN: Critical discourse analysis is an interdisciplinary field which includes various approaches of critical analysis of discourse. While its roots are based on the studies of Critical Linguistics in the late 1970s, it has started to be... more
EN:
Critical discourse analysis is an interdisciplinary field which includes various approaches of critical analysis of discourse. While its roots are based on the studies of Critical Linguistics in the late 1970s, it has started to be seen as a 'different and radical theory of the language' with the 1990s. Critical discourse analysis conceptualizes language as a social practice, focuses on the relations between language and power, and examines how social injustice, discrimination, power and hegemony are constructed and justificated in the usage of language. In this paper, the approaches of Norman Fairclough, Teun A. Van Dijk, Ruth Wodak, Ron Scollon and Siegfried Jager are discussed as the main approaches of critical discourse analysis. Various theorists on critical discourse analysis have shared the basic principles of ESA (focusing on social problems, being critical, serving an emancipatory knowledge, interdisciplinary, etc.), but have introduced theoretically and methodologically different approaches. Nevertheless, all of these approaches often feed on each other and contain various theoretical and methodological similarities.
*********

TR:
Eleştirel söylem analizi, söylemin eleştirel analizine yönelik çeşitli yaklaşımları içeren disiplinlerarası bir alandır. Eleştirel söylem analizi, 1970’lerin sonuna doğru şekillenen Eleştirel Dilbilim çalışmalarına dayanmakla birlikte, 1990’lardan itibaren dile ilişkin farklı ve radikal bir teori olarak ele alınmaya başlamıştır. Dili bir sosyal pratik olarak gören ve dil ile iktidar arasındaki ilişkilere odaklanan eleştirel söylem analizi; sosyal eşitsizlik, ayrımcılık, iktidar ve hegemonyanın dil kullanımı içerisinde nasıl vücut bulduğunu, inşa edildiğini ve meşrulaştırıldığını eleştirel bir şekilde inceler. Bu makalede, eleştirel söylem analizi içerisindeki temel yaklaşımları temsil eden Norman Fairclough, Teun A. Van Dijk, Ruth Wodak, Ron Scollon ve Siegfried Jager’in yaklaşımları ele alınmakta ve tartışılmaktadır. Eleştirel söylem analizine dair çeşitli teorisyenler, ESA’nın temel prensiplerini (sosyal problemlere odaklanma, eleştirel olma, özgürleştirici bir bilgi birikimine hizmet etme, disiplinlerarasılık gibi) paylaşmakla birlikte, teorik ve yöntemsel olarak birbirinden farklı yönleri olan yaklaşımlar ortaya koymuşlardır. Yine de bu yaklaşımların tümü, çoğu zaman birbirlerinden beslenmekte ve çeşitli teorik ve yöntemsel benzerlikler ihtiva etmektedirler.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yaşayan farklı cinsel yönelimlerden bireylerin "romantik aşka" dair açıklamalarını hangi söylemsel kaynaklara dayandırdıklarını incelemektir. Çalışmanın katılımcılarını 21-43 yaş arası, farklı cinsel... more
Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yaşayan farklı cinsel yönelimlerden bireylerin "romantik aşka" dair açıklamalarını hangi söylemsel kaynaklara dayandırdıklarını incelemektir. Çalışmanın katılımcılarını 21-43 yaş arası, farklı cinsel yönelimlerden 15 kişi oluşturmaktadır. Her bir katılımcıyla bireysel olarak gerçekleştirilen görüşmeler, katılımcıların onayı dahilinde ses kaydedilmiş ve ardından birebir şekilde yazıya geçirilmiştir. Görüşme metinleri, Wetherell ve Potter (1988) tarafından geliştirilen "açıklayıcı repertuarlar" yaklaşımı çerçevesinde analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, katılımcıların romantik aşka dair açıklamalarına kaynaklık eden yedi farklı açıklayıcı repertuara ulaşılmıştır: Sevgiden farklı olarak aşk, ilk aşk, stratejiye dayanan aşk, bilinmezlikten beslenen aşk, işlevselliği etkileyen aşk, ihtiyaç olarak aşk ve heteroseksüel olmayan aşk. Bulgulara genel olarak bakıldığında, romantik aşkın farklı alanlarda ve farklı söylemsel bağlamlarda yansımaları olduğu görülmektedir. Sonuç olarak, romantik aşk, egemen kültürün ataerkil düzeni içinde, toplumsal cinsiyet normlarının, heteronormatif söylemlerin ve popüler kültürün şekillendirdiği aşk temsilleriyle ve öznel deneyimlerle yoğrulurken tek bir düzlemde onu tanımlamaya çalışmak mümkün görünmemektedir. --------
ABSTRACT: The aim of this study is to examine how individuals from different sexual orientations living in Turkey construct the meaning of "romantic love" and on which discursive resources they base their explanations. The participants of the study consist of 15 individuals from different sexual orientations between the ages of 21-43. The interviews were conducted individually, recorded with the approval of the participants, and then transcribed. Interview texts were analyzed within the framework of the "interpretative repertoires" approach developed by Wetherell and Potter (1988). As a result of the analysis, seven interpretative repertoires are obtained; 'love as opposed affection', 'first love', 'love based on strategy', 'love fed by obscurity', 'love affecting functionality', 'love as need' and 'non-heterosexual love'. When the findings are examined, it is observed that romantic love has reflections in different fields and different discursive contexts. As a result, while romantic love, in the patriarchal order of dominant culture, is molded by the love representations and subjective experiences shaped by gender norms, heteronormative discourses and popular culture, it does not seem to be possible to define it in a single way.
EPB’nin 8. sayısı tematik bir bütünlük oluşturmaksızın yedi özgün makaleyi kapsıyor. Makalelerden üçünün peşi sıra tercüme edildikleri orijinal dillerindeki (İngilizce ve Almanca) formatları da sunuldu. Böylece sayı dahilinde on içerik... more
EPB’nin 8. sayısı tematik bir bütünlük oluşturmaksızın yedi özgün makaleyi kapsıyor. Makalelerden üçünün peşi sıra tercüme edildikleri orijinal dillerindeki (İngilizce ve Almanca) formatları da sunuldu. Böylece sayı dahilinde on içerik bulunmaktadır.
TR: Bu yazının amacı, queer teori ile psikoloji arasındaki ilişkilenme imkânlarını soruşturan ve psikolojideki çeşitli meseleleri queer perspektifle ele alan sınırlı sayıdaki çalışmayı aktarmak ve böylece psikoloji ile queer teori... more
TR:
Bu yazının amacı, queer teori ile psikoloji arasındaki ilişkilenme imkânlarını soruşturan ve psikolojideki çeşitli meseleleri queer perspektifle ele alan sınırlı sayıdaki çalışmayı aktarmak ve böylece psikoloji ile queer teori arasındaki mevcut ilişkiselliğe dair genel bir çerçeve çizmektir. Bu sayede, söz konusu çalışmalarda ortaya konulan öneriler/fikirler üzerinden hem (özellikle Türkiye’de daha da can alıcı bir şekilde karşımıza çıkan) psikoloji ile queer teori arasındaki sınırlı ilişkiselliğin kaynaklarını anlamak, hem de bu ilişkilenme halinin gelişmesi oranında queer teorinin psikolojiye neler sunabileceğine dair bir anlayış geliştirmek mümkün olabilecektir.  ********

EN:
The aim of this article is to summarize the studies investigating the possibilities of the relationship between psychology and queer theory and examining various issues in psychology from the perspective of queer theory, in this manner to draw a frame for  the existing relationship between psychology and queer theory. Through the suggestions/ideas in these studies, there is an opportunity to understand the reasons of limited relationship between psychology and queer theory (especially in Turkey) and the future contributions of queer theory to psychology in accordance with their developing relationship.
Bu bölümde, Eleştirel Söylem Analizinin (ESA) ne olduğuna dair genel bir çerçeve sunulmaktadır. Bu doğrultuda; ilk iki kısımda ESA’nın kapsamı, temel çerçevesi ve tarihsel kökenleri sunulmakta; üçüncü kısımda ESA geleneği içinde yer alan... more
Bu bölümde, Eleştirel Söylem Analizinin (ESA) ne olduğuna dair genel bir çerçeve sunulmaktadır. Bu doğrultuda; ilk iki kısımda ESA’nın kapsamı, temel çerçevesi ve tarihsel kökenleri sunulmakta; üçüncü kısımda ESA geleneği içinde yer alan dört farklı yaklaşım (Norman Fairclough’un diyalektik-ilişkisel yaklaşımı, Ruth Wodak’ın söylem-tarihsel yaklaşımı, Teun A. van Dijk’ın sosyo-bilişsel yaklaşımı ve Foucaultcu Söylem Analizi-FSA) aktarılmakta; dördüncü kısımda örnek bir analiz uygulaması sunularak ESA’ya yöneltilen eleştirilerden söz edilmektedir.
Bir toplumsal grup olarak kadınlığı hayatın her alanında eşitsiz ve dezavantajlı bir konumda tutan ataerkil toplumsal yapılanmanın kadınların fiziksel, sosyal ve psikolojik iyi oluşları üzerinde olumsuz etkiler üretmesi kaçınılmazdır.... more
Bir toplumsal grup olarak kadınlığı hayatın her alanında eşitsiz ve dezavantajlı bir konumda tutan ataerkil toplumsal yapılanmanın kadınların fiziksel, sosyal ve psikolojik iyi oluşları üzerinde olumsuz etkiler üretmesi kaçınılmazdır. Kurumsal ve kişilerarası düzeylerde mevcut olan eşitsiz ve ayrımcı düzenlemeler, uygulamalar ve davranışlar kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıklarına, iyilik hallerine ve yaşam kalitelerine gerek doğrudan gerekse dolaylı biçimlerde ciddi zararlar vermektedir. Nitekim, giderek artan sayıda ampirik araştırma, ayrımcılık ile sağlık arasındaki negatif ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu bölümde, öncelikle genel olarak ayrımcılık-sağlık ilişkisinden söz edilecek; sonrasında ise daha spesifik olarak toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıklarına verdiği zararları ortaya koyan çalışmalara dair genel bir değerlendirme sunulacaktır.
Bu yazıda, psikoloji disiplininde tarihsel olarak cinsiyet ve cinselliğin nasıl ele alındığına ve bununla ilişkili problemlere dair eleştirel bir değerlendirme sunulmaktadır. Böylece, Batı kaynaklı güncel literatüre aşina ol(a)mayan... more
Bu yazıda, psikoloji disiplininde tarihsel olarak cinsiyet ve cinselliğin nasıl ele alındığına ve bununla ilişkili problemlere dair eleştirel bir değerlendirme sunulmaktadır. Böylece, Batı kaynaklı güncel literatüre aşina ol(a)mayan veyahut çeşitli sebeplerle erişimi ol(a)mayan yerli okuyuculara; psikoloji disiplinine yönelik -1990’lardan ve hatta daha öncesinden bu yana giderek daha fazla dile getirilen- eleştirilere, bu eleştirilerle bağlantılı olarak gerçekleşen dönüşümlere ve eleştirel/sosyal inşacı psikolojinin sağladığı imkânlara dair derli toplu bir değerlendirme sunmak amaçlanmıştır.
Psikoloji, yakın zamanda sosyal teorinin özellikle canlı bir alanı. Bunu kendi içinde güçlü bir eleştirel yaklaşımın gelişmesine ve bununla da ilintili olarak farklı bilgi ve kuram alanlarıyla etkileşime girmesine borçlu. Bu... more
Psikoloji, yakın zamanda sosyal teorinin özellikle canlı bir alanı. Bunu kendi içinde güçlü bir eleştirel yaklaşımın gelişmesine ve bununla da ilintili olarak farklı bilgi ve kuram alanlarıyla etkileşime girmesine borçlu. Bu derleme, bu zihin açıcı literatüre geniş bir bakış açısı sunuyor.

Eleştirel Psikoloji derlemesindeki yazılar, kurama ve yönteme eğiliyor; eleştirel yaklaşımların ve eleştirel gündemlerin ayrıntılı bir taramasını yapıyor. Marksizm-psikanaliz diyaloguyla, postkolonyal teoriyle ve Fanon’la, Foucault’yla, feminizmle, neoliberalizm eleştirisiyle düşünsel ilişkiler üzerinden, alanın kuramsal etkileşiminin ufkunu önümüze seriyor.

Toplumsal cinsiyet, cinsiyet ve cinselliğin özcü, iki-kutuplu, normatif inşasının sorgulanması, erkeklik çalışmaları, yine hem kuram hem yöntemle ilgili bir ağırlık merkezi oluşturuyor. Ayrımcılık, özel olarak Kürt meselesi, bir diğer ağırlık merkezi.

Türkiye’de politik psikolojinin çerçevesini çizmeye çalışırken; akademik özgürlüğün daraldığı ortamda psikoloji eğitimi, çatışma koşullarında tanıklık ve yas deneyimleri gibi özgül meselelere odaklanılıyor.

Doğa Eroğlu, Aysel Gürel Kayaoğlu, Baran Gürsel, Eser Sandıkçı ve Umut Şah’ın hazırladığı ve yazdığı derlemede ayrıca Yasemin Gülsüm Acar, Ege Akpınar, Kenan Alparslan, Ersin Aslıtürk, İdil Atabinen, Aydın Bayad, Ümit Eser, Erica Burman, N. Ekrem Düzen, Olga S. Hünler, İdil Işık, Buket Kılıçer, Athanasios Marvakis, Barış Özgen Şensoy, Ian Parker, Ercan Şen, Mete Sefa Uysal, Şanser Yener, Ayçe Feride Yılmaz ve İlham Yılmaz’ın yazıları bulunuyor.
Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) olarak en başından itibaren gerek psikoloji alanındaki gerekse genel olarak toplumdaki homofobi ve transfobiye karşı çeşitli çalışmalar ve faaliyetler içerisinde olduk/oluyoruz.... more
Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği (TODAP) olarak en başından itibaren gerek psikoloji alanındaki gerekse genel olarak toplumdaki homofobi ve transfobiye karşı çeşitli çalışmalar ve faaliyetler içerisinde olduk/oluyoruz. LGBTİ’lere yönelik homofobi, transfobi, ayrımcılık ve nefretin birçok farklı (ideolojik, toplumsal, politik, dini, vb.) kaynağı olmakla birlikte, psikologlar ve diğer ruh sağlığı uzmanları arasında karşılaşabildiğimiz homofobi ve transfobinin, kısmen bu konuda yanlış, eksik ya da yetersiz bilgi birikiminden kaynaklandığını söylemek mümkün. Bu durum, örneğin, “iyi niyetli” veya “bilimsel” olduğu varsayılan ama esasında zarar verici ve homofobik/transfobik olan müdahaleler şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Tam da bu noktadan hareketle, TODAP olarak, psikologların LGBTİ’lerle mesleki çalışma yaparken bilgi yanlışlığı veya eksikliğinden kaynaklanan bu tür zarar verici müdahalelerden kaçınabilmelerine ve böylece LGBTİ’lerin homofobik/transfobik olmayan bir ruh sağlığı hizmeti alabilmelerine imkân sağlamak üzere bir kılavuz hazırlamaya karar verdik. Böylece 16 yazarın ortak emeğinin ürünü olan “Psikologlar İçin LGBTİ’lerle Çalışma Kılavuzu” ortaya çıktı. Her ne kadar kılavuzun öncelikli hedef kitlesi psikologlar ve psikoloji öğrencileri olsa da kılavuz genel olarak ruh sağlığı ile ilişkili tüm meslek çalışanlarına (psikiyatristler, psikolojik danışmanlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri, rehber öğretmenler) hitap etmektedir. Umuyoruz ki bu kılavuz, alandaki homofobi ve transfobiyle mücadelede ve LGBTİ’lere homofobik/transfobik olmayan bir ruh sağlığı hizmeti sunulmasında meslektaşlarımıza az da olsa rehberlik eder.

*Kılavuzun olabildiğince çok meslektaşa ve öğrenciye ulaşabilmesi adına basılı formatın ücretsiz olarak dağıtılmasının yanı sıra PDF formatı da online olarak erişime açılmıştır.

**Kılavuzun size gönderilmesi için todap.der@gmail.com adresine isim, meslek, kurum ve adres bilgilerinizi göndermeniz yeterlidir.

Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği
www.todap.org
Bu çalışmada, Türkiye'deki gençlerin "cinsel yönelim" kavramına, heteroseksüelliğe, eşcinselliğe, biseksüelliğe ve transseksüelliğe ilişkin sosyal temsilleri ele alınmıştır. Ayrıca bu temsillerin, gençlerin homofobi düzeyleri ve LGBT... more
Bu çalışmada, Türkiye'deki gençlerin "cinsel yönelim" kavramına, heteroseksüelliğe, eşcinselliğe, biseksüelliğe ve transseksüelliğe ilişkin sosyal temsilleri ele alınmıştır. Ayrıca bu temsillerin, gençlerin homofobi düzeyleri ve LGBT bireylerle olan tanışıklık durumu ile ilişkisi de incelenmiştir. Diğer bir ifadeyle, kitapta gençlerin, sözü edilen cinsel yönelimleri/kimlikleri ve bu yönelimlere/kimliklere mensup insanları gündelik etkileşimlerde nasıl tarifledikleri ele alınmıştır.
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Karşı Radyo, TODAP'tan Umut Şah ve Özge Güdül ile LGBTİ Bireylere Yönelik Ayrımcılığa Karşı Başlatılan Kampanyanın Detaylarını Konuştu.
(www.karsiradyo.com)
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests: