Soyadı, kişinin kimliğini ve aidiyetliğini belirten önemli bir unsur, kişinin kimliğinin ayrılmaz parçasıdır. Vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez bir kişilik hakkıdır. Bu nedenle soyadına ilişkin hak yasalarda özel olarak...
moreSoyadı, kişinin kimliğini ve aidiyetliğini belirten önemli bir unsur, kişinin kimliğinin ayrılmaz parçasıdır. Vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez bir kişilik hakkıdır. Bu nedenle soyadına ilişkin hak yasalarda özel olarak düzenlenmiş ve korunmuştur. Ne var ki bu hak ülkemizde kadınlar için sadece evlenene kadar geçerli kılınmaktadır. Evlenen kadına, sadece kendi soyadını kullanma hakkı tanınmamakta, en iyi ihtimalle kocasının soyadını da almak zorunda bırakılmaktadır. Bir başka deyişle kadının evlendikten sonra yalnızca kendi soyadını taşıma hakkı yoktur. Bu durum, en başta Anayasamızın 10. maddesinde ifade edilen “Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” şeklindeki eşitlik ilkesine aykırıdır. Kaldı ki Türk Medeni Kanunu’nda yer alan “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” şeklindeki emredici hükmün yanında, eşlerin soyadını birlikte seçmelerine olanak sağlayacak irade özgürlüğüne de yer verilmemektedir. Oysa soyadı, kişinin temel kişilik hakkı olarak görülüyorsa, yalnızca erkeklere değil, kadınlara da tanınmalıdır. Kaldı ki yaşam nasıl hızlı bir değişim içindeyse yasalar da bu ölçüde yaşamın gereksinimlerine göre yaşlanmakta ve değişime uygun olarak değişime ihtiyaç duymaktadır. Yasalar önünde eşitlik temel alındığında, evlenmekle sadece kadının kimliğinin, hatta kütük bilgilerinin değişmesi, bir başka deyişle medeni hal değişikliğinin sadece kadını etkilemiş olması hem Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesine hem ülkemizin onayladığı uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan taahhütlerine aykırı düşmektedir. Kaldı ki bu uluslararası sözleşmelerin iç hukukumuzdaki kanunlardan daha üstün tutulduğu Anayasa’nın 90. Maddesi’nde belirtilmektedir.
Bu çalışmada, üniversite öğrencisi kadınların, TMK’nın 187. Maddesi olan kadının soyadına ilişkin kanun kapsamında, evlendikten sonra kendi soyadlarını korumaya yönelik ne düşündükleri ve cinsiyet eşitliği çerçevesinde soyadı kanununu nasıl değerlendirdikleri üzere bir araştırma yapılmıştır. Araştırma kapsamında, Karabük Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü’nde “Kadın Statüsü ve Sorunları” isimli ders alan ikinci sınıf öğrencilere açık uçlu sorulardan oluşan anket yapılmıştır. Ortaya çıkan bulgular çerçevesinde kadının soyadı hakkı irdelenmiştir. Genel olarak denilebilir ki üniversitelerde verilen kadın çalışmaları ve kadın haklarına ilişkin derslerin, kadınlara birey olarak hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli derecede farkındalık aşılamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kadının Soyadı, Soyadı Hakkı, Kadının Kimliği, Evlendikten Sonra Soyadı
Abstract
Surname is an important element, which defines personal identity and an inseparable part of a person’s identity. It cannot be abandoned, alienated or abdicated. For this reason, the right of surname is especially arranged and protected in laws. However, unfortunately, this right is valid for women in our country merely until their marriage. Women have to adopt their husbands’ surname after marriage or at best they have to carry double surnames by adopting spouses’ surname with their own surname. In other words, women do not have right to keep their own surnames after marriage. This situation is primarily contradictory to our 10th Article of the Constitution, which is based on the principle of equality. 10th Article of the Constitution is as “Everyone is equal before the law without distinction as to language, race, color, sex, political opinion, philosophical belief, religion and sect, or any such grounds. Men and women have equal rights. The State has the obligation to ensure that this equality exists in practice. Measures taken for this purpose shall not be interpreted as contrary to the principle of equality.” Other than that, according to the Turkish Civil Code, women will adopt her husband’s surname after marriage. Moreover, it is not allowed couples to choose a surname together. But if surname supposed to be a unique right of identity, it should be accorded not only to men but also to women. Furthermore as life conditions changes rapidly, laws need to be revised and reconstructed according to changing requirements. Thus, this enforcement regarding women’s surname contradicts the principle of equality.
In this study, in order to understand university student women’s tendency about changing their surname after marriage and their perception about surname, a written survey with open-ended questions was conducted among students in Karabük University, Midwifery Department in Health Sciences Faculty. These woman students consist of sophomores who take a course named “Women’s Problems and Status”. Within the framework of findings, the right of woman’s surname was examined. Generally it can be concluded that courses about women rights and gender studies given in universities rise awareness of students.
Keywords: Woman’s Surname, Right of Surname, Woman’s Identity, Surname after Marriage