ÖN SÖZ Her birisi bir yıldız niteliğinde olan ve Kur’an’ı Kerim’de “Muhâcirlerin ve Ensarın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından...
moreÖN SÖZ
Her birisi bir yıldız niteliğinde olan ve Kur’an’ı Kerim’de “Muhâcirlerin ve Ensarın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük bahtiyarlık işte budur” (Tevbe, 9/100) ayetiyle ifade edilen Hz. Peygamber’in arkadaşları olan sahabiler, kuşkusuz bütün Müslümanlar için örnek nesildir. Rasûlullah’ın kendi elleriyle şekillendirdiği bu kutlu nesil, kıyamete kadar gelecek olan bütün Müslümanlara rehberlik edecektir. Onların rehberliğini belirli bir alanda sınırlandırmamak, her zaman ve zeminde onların örnekliğine müracaat etmek gerekir. Bu durum sadece Hz. Peygamber’in uygulamaları için değil, aynı zamanda vahyin her bir anına şahitliklerinden dolayı bir zorunluluktur.
Sahabeyi tanımak Hz. Peygamber’in yaşantısını, mücadelesini, tebliğini ve sünnetini tanımak demek olmanın yanı sıra diplomatik anlayışını, gayrimüslimler ile olan ilişkilerini anlamak anlamına da gelmektedir. Zira Hz. Peygamber diplomatik temaslarını bu sahabile-rin vasıtasıyla gerçekleştirmiştir. Sahabilerin hayatını okumak sıradan bir biyografi okumaktan ziyade, Hz. Peygamber’in davasının hayata geçmiş hâlini okumaktır. Sahabiler, yine Kur’an’ı Kerim’in ifadesiyle “İnsanlık için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet”tir (Âl-i İmrân 3/110).
Medine’ye hicretin akabinde Hz. Muhammed’in (sav) elçiler ve Ġs-lam’a davet mektupları vasıtasıyla sağlanan devlet düzeyindeki ilişkile-ri, daha sonraki dönemlere de örneklik teşkil etmesi bakımından ol-dukça önemlidir. Hz. Peygamber’in devlet yönetme geleneğini anla-yabilmek için diplomat olarak seçtiği kişilerin bu yönlerinin bilinmesi gerekmektedir.
Hz. Muhammed (sav), Ġslam dinini insanlara tebliğ görevini zor kullanma üzerine değil, ikna temeli üzerine oturtmuştur. Savaşı son seçenek olarak görmüştür. Bu noktada Hz. Peygamber diplomasinin yeterli olduğu ve diplomasi ile çözebileceği durumlarda hiçbir zaman askerî güç kullanmamıştır. Muhatap olduğu ya da olacağı kişi veya topluluklara önce elçiler ve mektuplar göndermiştir. Bu mektupların sayısı yüzler ile ifade edilecek kadar çoktur.
Rasûlullah (sav) zamanında, günümüzde olduğu gibi özel olarak yetiştirilmiş ve meslek olarak bunu icra eden elçiler yoktur. Dolayısıyla böyle bir meslek grubu da yoktur. Hz. Peygamber duruma ve şartlara göre en uygun kişiye bu görevi vermiştir. Ayrıca henüz Ġslamiyet’in Hicaz bölgesi dışına yeni çıkıyor olması ve bugünkü anlamda bir idari yapılanmanın mevcut olmaması nedeniyle Hz. Peygamber’in gönder-diği bu görevliler, birden fazla görevi de yerine getirmekteydiler. Bu görevler: Ġslam’ı tebliğ etmek ve yeni Müslüman olanlara Ġslam’ın kurallarını öğretmek, Müslümanların problemlerini çözecek fetva işleri (hukuki) ile uğraşmak, can ve mal güvenliği ile genel asayişi temin etmek gibi idari (valilik) görevlerdi. Hz. Peygamber’in sohbetine katı-lanlar anlamında bir terim olan sahabilerden mektupları götüren her bir görevli, aynı anda bir elçidir yani diplomattır. Bu sahabiler gelişi güzel seçilmemiş, her birisi bu göreve getirilirken farklı yönleriyle ön plana çıkmıştır. Özellikle hükümdarlara gönderilecek olan sahabilerin seçimi özel bir işti ve bu gönderilen elçiler, sahabilerin en seçkinlerin-den seçilmişti. Zira onların gittikleri yerlerde Ġslam’ı anlatmaları ve kendilerine sorulan sorulara hakkıyla cevap vermeleri gerekmekteydi. Rasûlullah (sav), ashabın arasından elçileri; yumuşak huylu, ikna ve hitabet kabiliyeti yüksek, kuvvetli deliller getirme özelliğine sahip, belagat (sözü açıkça söyleyebilme) ve fesahat (sözü kusursuz söyleye-bilme) sahibi, zeki ve mümkünse gönderilecek ülkenin dilini bilen kimselerden seçerdi. Ayrıca bu kişilerin çoğu fiziki özellikleri ve hitabet yetenekleri ile de ön plana çıkmaktaydılar. Yine gönderilecek bölgenin yöneticisini tanıyan, iyi ilişkiler kurmuş ve daha önce belirli bir hukuk-ları oluşmuş sahabiler varsa onlar öncelikli olarak görevlendirilirdi.
Çalışmamızda Hz. Peygamber’in diplomatik görevler verdiği saha-bilerden tespit edebildiklerimizi bu yönleri ile ele aldık. Çalışmanın hacmi ve kapsamı gereği ele aldığımız sahabilerin hayatlarını biyogra-fik bir şekilde anlatma yoluna gitmedik. Onlar hakkında tanıtıcı kısa bir bilgi verdikten sonra diplomatik faaliyetleri ile ilgili hususları, dönem kaynaklarını merkezli olarak ele aldık. Rivayetleri olduğu gibi aktarmak yerine kıyaslamalar yaparak sebep-sonuç ilişkisi içerisinde irdele-dik. Ayrıca Hz. Peygamber döneminde olmasa bile daha sonra elçilik vazifesi ile görevlendirilmiş bir sahabi varsa onu da konuya dâhil ettik.
Eserde yer verdiğimiz sahabiler hakkında birçok çalışma yapılmış, başta siyer kitapları ve tabakât eserleri olmak üzere pek çok yerde biyografileri verilmiştir. Bizi bu çalışmaya iten neden ise tematik yakla-şımla bir insanın tüm yönlerini ele almaktan ziyade, belirli bir konu üzerindeki ortak tavırlarını ortaya koyma düşüncesi olmuştur.
Yukarıda bahsedildiği üzere Rasûlullah (sav) tarafından yazdırıldığı aktarılan ve birçoğunun tam metni kaynaklarda verilen mektupların sayısı yüzlerle ifade edilecek kadar çoktur. Fakat bu mektupların me-tinlerine gösterilen ilgi, mektubu götürene gösterilmemiştir. Bundan dolayı çoğu mektubu götüren sahabi ya belli değildir ya da görüşme-nin ayrıntıları verilmemiştir. Dolayısıyla birçok görüşmenin ayrıntısına girilememiştir.
Çalışmanın giriş bölümünde Ġslamiyet öncesi Arap diplomasisi ve Arabistan Yarımadası’nın siyasî yapısı kısaca anlatıldıktan sonra Hz. Peygamber’in diplomatik anlayışı hakkında bilgilendirmeler yapılmış-tır. Birinci bölümde diplomatik görevler verilen sahabiler tespit edilip bunların her birisi ayrı başlık hâlinde kaynaklarda geçtiği kadarıyla tek tek ortaya konulmuştur. İkinci bölümde ise elde edilen veriler ışığında sahabilerin ve görüşmelerin ortak ve ayrışan özellikleri, seçimleri gibi konular üzerinde değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu çalışmayı nasip eden Rabbime hamd, onun Rasûlü’ne, ehli-beytine ve tüm sahabesine salat olsun. Sahabe neslini anlamada kü-çük bir hayra vesile olması duasıyla...
Çalışma ve gayret bizden, tevfik ise yüce Rabbimizdendir.
Mehmet Ali KAPAR
Karaman 2020