OSMANLI’DA
İMAMLAR
ve
Bir İmamın Günlüğü
Kemal Beydilli
OSMANLI’DA İMAMLAR
Copyright © Yitik Hazine Yayınları, 2013
Bu eserin tüm yayın hakları Işık Yayıncılık Tic. A.Ş.’ye aittir.
Eserde yer alan metin ve resimlerin Işık Yayıncılık Tic. A.Ş’nin önceden
yazılı izni olmaksızın, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt
sistemi ile çoğaltılması, yayımlanması ve depolanması yasaktır.
Editör
Mesut ÇELİK - İsmail GENÇ
Görsel Yönetmen
Engin ÇİFTÇİ
Kapak
İhsan DEMİRHAN
Epub
Ahmet KAHRAMANOĞLU
Dijital ISBN
978-605-5129-40-8
Yayın Numarası
86
Basım Yılı
Ekim 2013
Yitik Hazine Yayınları
Bulgurlu Mahallesi Bağcılar Caddesi No: 1
34696 Üsküdar/İSTANBUL
Tel: (0216) 522 11 44 Faks: (0216) 522 11 78
www.hazineyayinlari.com – www.yitikhazine.com
hazine@hazineyayinlari.com
facebook.com/kitapkaynagi
Ön Söz
Osmanlı’da İmamlar ve Bir İmamın Günlüğü adıyla takdim etmekte
olduğumuz bu çalışma, iki kısımdan meydana gelmektedir. Çalışmanın
imamlar ağırlıklı olarak işlenmiş bulunan birinci kısmı, konu hakkında genel
bir değerlendirme girişimi olup imamlar dışında hatib, müezzin gibi
camiilerdeki diğer cihet sahiblerini de ele almaktadır. Burada, konu ile ilgili
arşivlerimizde mevcud çok sayıdaki belgeden ve bu belgelere dayanarak
yapılan geniş örneklemelerden hareketle ilk defa genel bir tablonun
çıkartılması amaçlanmaktadır. İmparatorluk dönemindeki bu tablo, geçmişin
muhasebesiyle artık hayatî bir zaruret haline gelen Cumhuriyet devrindeki
kaçınılmaz ve köklü değişimin sebeplerini gözler önüne sermesi bakımından
ayrı bir önem arz etmektedir. Kitabın sonuna bu konu ile ilgili seçilmiş arşiv
belgelerinden oluşan bir bölüm ilave edilmiş bulunmaktadır.
Çalışmanın ikinci kısmını teşkil eden ve yazarının Cerîde olarak andığı
Günlük, yazma olarak Süleymaniye Kütüphanesi Zühtü Bey kitapları nr.
453 kaydı altında mahfuz olup şimdiye kadar dikkati çekmemiş ve
dolayısıyla da herhangi bir yerde kaynak olarak kullanılmamıştır. Bu kısmın
ilk bölümünde yer alan, Soğanağa Mahallesi ve burada oturanlar, camiin
imam, müezzin ve kayyum gibi hizmetlileri ve bunların aileleri hakkındaki
tesbitler, Cerîde’de verilmekte olan bilgilerden hareketle yapılmış ve arşiv
belgeleriyle takviye edilmiştir. Cerîde’de yer alan bilgilerin kaynak değeri
ve kullanılabilirliği ise ayrıca sorgulanmıştır. İkinci bölüm, gerekli düzeltme
ve açıklamalara dipnotlarında yer verilmek kaydıyla Cerîde metninin
kendisine ayrılmıştır.
İmamlarla ilgili olarak birinci elden kaynaklardan hareketle yaptığımız bu
öncü ve genel mahiyetteki değerlendirmenin daha geniş ve derin
araştırmalara ilham vermesini temenni ederek, yayımladığımız Cerîde’ye
katkıda bulunmasını, özgün bir eser olan Cerîde’nin ise bu değerlendirmenin
muhtemel zafiyetini tahfif etmesini dilemekteyim.
Çalışma esnasında yardımlarını gördüğüm yakın mesâî arkadaşlarımdan
Feridun Emecen ve Mehmet İpşirli’ye; Süleymaniye Kütüphânesi’nin
yardımsever müdürü Nevzat Kaya’ya ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi
yöneticileri ve özellikle yüzlerce belgeyi araştırıcının kullanımına özveriyle
sunan arşivimizin değerli mensuplarına, bu çalışmanın basımını üstlenen
Yitik Hazine Yayınları’nın çalışanlarına teşekkür ederim.
Kemal BEYDİLLİ
BİRİNCİ KISIM
I. Osmanlı Döneminde İmamlar
1. Genel Giriş
Osmanlı Devleti’nde imamlar, Müslüman topluma hizmet veren kadrolar
içinde en geniş yeri işgal eder ve hizmet sahaları itibariyle de çeşitlilik
gösterir. Toplum örgütlenmesi içinde mahalle imamları ayrı bir konuma sahip
olmakla beraber, sivil ve askerî kesimlerde hizmet vermek üzere özel ve
resmî kimlikleri içinde de geniş bir kitle oluştururlar. Resmî kimlikleri
içinde imamlar, padişah beratı ile hizmete alınmaları itibariyle Osmanlı
devlet sistemi içindeki tabiri ile askerîden sayılmaktaydılar. Bilindiği üzere
ehl-i berât olmak reâyâyı askerîden ayıran en önemli özellik idi. Berat ile
atanan imam, müezzin ve bir caminin hatibi vazîfe süreleri müddetince,
raiyyet rüsûmu ve avârızdan muaf tutulmuşlardır. “E’imme ve huteba
muktedâ-yı nâs oldukları i‘tibârıyla rusûm-ı ra‘iyyet ve bilâ-emr-i şerîf
tekâlif-i şakka mutâlebesiyle ta‘addi olunmak hilâf-ı kanûndur.” hükmü bu
durumu teyid eden bir örnektir.1 XVI. yüzyıldaki uygulamalarda bazı
yerlerde müezzin resm-i raiyyet’e tâbi görünmekle beraber, genelde
müezzin, hâfız, mu‘arif ve kayyum gibi din hizmetlileri aynı muafiyetten
istifade ile avârızdan hariç tutulmuşlardır. Bunlar, vazîfeleri sona erdiğinde
tekrar raiyyet olur ve raiyyet rüsûmu öderlerdi.2
İmamlar; halife, fakih veya molla sıfatlarıyla anılır3 ve hizmet verdikleri
mescid ve camilerin sair görevlileri için de geçerli olduğu gibi genelde bu
kurumların vakıflarından maaş (vazîfe) alırlardı. Dolayısıyla vakıflar, bu gibi
görevlilere geniş bir iş sahası yaratan kurumlar olarak öne çıkmaktadır.4
İmamlar içinde timar sahibi olanlara da rastlanabilmekte; bazılarına bir
takım bağ, bahçe, mezra ve tarlalardan gelen gelirler tahsis edilebilmekte ve
aşağıda belirtileceği gibi sair değişik kalemlerden de maaşlarının
karşılanması söz konusu olabilmekteydi. Tayinleri genelde vakıf
mütevellisinin veya nazırının teklifi ve bazen mahal kadısı başta olmak üzere
örnekleyeceğimiz çeşitli merciilerin arzı ile gerçekleşmekle beraber,
özellikle mahalle veya köy imamlarının, ahalinin kabul edebileceği bir şahıs
olması öngörülürdü. Kasımpaşa’da Sururî Mahallesi’ndeki aynı isimli
mescidde günde 6 akçe ile imam olan Salih b. Süleyman’ın imameti kendi
rızasıyla aynı mahalleden Mehmed’e devr etmek (ferâğ ve kasr-ı yed)
istediğinde, adayın her vechle imamete kadir olması yanında mahallelinin de
rızası ve onayının alınmış olduğunun ve kendisine berat verilmesinin semtin
bağlı olduğu Galata kadısı tarafından arz edilmesi, bu tür uygulamaya bir
örnektir.5 Yine Ayasofya Camii civarında İshak Paşa Mahallesi ahalisi 41
mühürlü olarak verdikleri arzuhalde, Hafız Halil’in vefatı ile uhdesinde olan
imamet ve hitabet cihetlerinin, ulûm-ı Arabiyyeye vâkıf, hüsn-i ahlâk ile
mevsûf ve herkesin kendisinden hoşnûd olduğu büyük oğlu Nazif’e tevcihini
istirham etmekteydiler. Nazif’in, Ahırkapı’da İshak Paşa Mescidi vakfından
imamet için günde 9 akçe ve hitabet için I. Mahmud kütüphanesi vakfından
günde 10 akçe vazîfe ile tayininin gerçekleşmiş olduğu anlaşılmaktadır.6
Ahalinin onayı ile beratsız olarak imamet hizmetinde bulunanlar da söz
konusu olabilmektedir. Bunlara 16. yüzyılda namazcı denilmekte olduğu ve
resmen imam unvanıyla anılmadıkları bilinmektedir.7 Bu tür imamlara,
özellikle kırsal kesimde XIX. yüzyılda da rastlanmaktadır: Nitekim
Trabzon’a bağlı Yoros nahiyesi Livari köyünde beratsız ve hasbî olarak
imam ve hatiblik yapmakta olan Ahmed b. Ömer, tekâlif-i şakka
mutalebesiyle ta‘addi edilmekte olduğuna dair şikâyetini dile getirdiğinde,
e‘imme ve huteba muktedâ-yı nâs olarak kabul edilmelerinden ötürü emr-i
şerîf isdarıyla muafiyyetini tescil ettirmiştir.8 Yine Muş kazasına bağlı
Musyan köyü camii imamı Hüseyin’in bu şekilde hizmet vermekte ve vergi
mutalebesiyle rencide edilmektedir. Beşiktaş Sarayı bahçesinde rençber
olarak çalışan oğlunun vasıtasıyla imamet ve hitabet cihetlerinin kendisine
tevcihi için berat taleb etmekte ve vergiden muafiyyetini dilemektedir
(1844).9
Müezzin
Asrın sonlarında bu gibi imamların askerlik hizmetine celbleri ile ilgili
meselelerine aşağıda ayrıca değinilecektir. Cihetlerin beratsız ifası genelde
kabul görmediği ve bir resmiyyet arzetmediği gibi, beratların saltanat
tebeddülünde tecdidi ve kaybedilmesi halinde de muhakkak surette bir
yenisinin çıkartılması icab etmekteydi. İsdar edilen beratların ise altı ay
içinde alınması gerekmekteydi.10 Tecdid sebebiyle iade edilen beratlardan
arşivlerimizde çok sayıda bulmak ve bu türdeki örneklemeleri mebzulen
yapmak mümkündür. Mesela, Manisa’da Kara Yunus Mahallesi’ndeki
mescidde günde 5 akçe ile imam olan Mustafa, atîk beratını İstanbul’a
getirterek, bu beratı mucebince bir yenisini almıştır.11 Reisülküttab
Abdullah Efendi’nin Üsküdar’da Kapuağası Çeşmesi kurbundaki
mescidinde, evkafından günde 2 akçe ile salâ müezzini olan Lutfullah
İsmail’in beratı zayiinden ötürü yenilenmiştir.12 Kayseri’nin Talas köyünde
Şah Alioğlu Camii’nde günde 1 akçe ile imam olan Ahmed b. Abdullah’a
zayiinden dolayı yeni bir berat verilmiştir.13 Evkaf-ı Hümayun’a mülhak
sadr-ı esbak Elhâc Mehmed İzzet Paşa vakfından günde 30 akçe vazîfe ve
senede 18 kuruş Ramazaniyye ile vaiz ve ders-i âmm-ı Risâle-i Birgivî
cihetlerine mutasarrıf olan Mehmed b. Mustafa’nın, beratını kaybettiği vakıf
mütevellisi tarafından duyurulduğunda, kendisine bir yenisi verilmiştir.14 Bu
tür işlemlerde atîk berât zuhûr ederse i‘tibâr edilmemesi kaydı
düşülmektedir.
Vakıfların zamanla yalnızca kâğıd üzerinde görünür olması ve gerçek
gelirlerini kaybetmeleri neticesinde vazîfelerin maddi yükünün karşılanması
için başka kaynaklar aranmaya başlanmış ve giderek merkezî idarenin
bunlara değişik kaynaklardan (çeşitli gümrük, mukataa, cizye gelirleri, rusûm
ve vergiler, Selâtin vakıfları, Haremeyn hazinesi, Hazine-i amire, Evkaf-ı
hümayun Nezareti) maaş tahsisi zarureti hâsıl olmuştur. İmam atamalarında
genelde bu hizmeti yerine getirmek için yeterli donanımda, dolayısıyla dinî
bilgilerle mücehhez ve iyi ahlak sahibi olmak şartları aranmakta, ancak
eğitim durumları için belirli bir kural her zaman için söz konusu
olmamaktaydı. Dolayısıyla imamlık, özellikle küçük yerleşim birimlerinde
ve kırsal kesimde babadan oğula veya aile bireylerinden teklif edilen birine
geçebilmekte; büyük yerleşim birimlerinde bu atamalar yanında, ortaya çıkan
diğer adaylar arasında cereyan eden imtihanlar amir bir rol oynayabilmekte
ve mevrus adaya göre dinî bilgilerde daha üstün donanımda olanların tercih
edilmesi söz konusu olabilmekteydi. Bursa’da Mecnun Dede Mescidi
imamının vefatı üzerine yerine kardeşinin atanması ve bunun da vefatı
akabinde imamlık hizmetinin diğer kardeşine tevcihi, ancak bu arada başka
bir adayın ortaya çıkması ve uygulamaya itirazı üzerine yapılan imtihanda,
Kuran-ı Kerîm’den birer ‘aşir ve Gürer’den bir mıkdâr ibâre okutulması ve
tecvîdden yapılan imtihanda bu adayın faikiyetinin görülmesi üzerine imam
olarak tayininin tahakkuk etmiş olması (1711) bu tür uygulamalara örnek
olarak gösterilebilir.15
2. Mahalle İmamları
Osmanlı şehir örgütlenmesi içinde mahallenin özel konumu, mahalle
imamlığını önemli bir vazîfe olarak öne çıkarmıştır. Büyük yangınların yol
açtığı olağanüstü hallerde mesken sıkıntısına çözüm bulmak amacıyla kefere
ile aynı evi paylaşmaya, şi‘âr-ı İslâmiyye’den hâric ve şer‘-i şerîfe ve
kanûn-i münîfe mugayır olması gerekçesiyle getirilen yasaklamaların da
işaret ettiği gibi,16 aynı çatı altında olmamak kaydıyla veya XVI. yüzyıl
örneklerinde olduğu gibi, henüz ayrı bir mahalle teşkil edecek kadar nüfûs
etkinliği içinde bulunmama sebebiyle17 gayrımüslim halkı da içine
alabilmekle beraber, Müslüman mahallesi, genel olarak İslam ahali
ağırlıklıydı. Mahalle, merkezde yer alan ve camiden ziyade bir mescid
etrafında gelişir ve mescide minber ilavesi ile oluşan camiler zamanla yeni
mahallelerin de doğuşuna yol açabilirdi.18 Mescidin minber ilavesiyle cami
haline getirilmesi genelde ahalinin ihtiyacı ve mahallenin belirli bir nüfusa
ulaşması neticesi olarak gündeme gelmektedir. Minber vazetmek isteyen
hayır sahibi, hatiblik cihetiyle ilgili ödemeleri de üstlenirdi. Bu konuda
yapılan başvuru, mahal kadısının arzıyla bildirilir ve minber vaz‘ı izn-i
sultanî ile gerçekleşirdi.19
Kanuni zamanında 219 Müslüman mahallesi olduğu bildirilen20
İstanbul’da genelde her mahalle, bir mescid veya cami ile donatılmış
bulunmaktaydı. Bir mahallede birden fazla cami olması sözkonusu
olabildiğinden imamlarının sayısı mahalle sayısını aşabilirdi. Bu tür fazla
camilere mahallesiz kaydıyla işaret edilmektedir. Nitekim XVI. yüzyılda
Edirne’de 134 mahalle olmakla beraber 168 mihrab mevcuttur. Dolayısıyla
bu sayı kadar imam, müezzin ve hatib bulunmakta ve mahallelerin ancak üçte
ikisi kadarında yalnızca bir mescid, dolayısıyla imam ve müezzin yer
almaktaydı.21 Bir şehzâde tahtgâhı olması hasebiyle özel bir gelişme durumu
arzetmiş olan mahallere örnek olarak Manisa’da XVI. yüzyılda 34 mahalle
ve mescidi ve ayrıca 12 büyük camii bulunmaktaydı.22 XVII. yüzyılda ise
şehrin gösterdiği gelişme doğrultusunda oluşan yeni mahallelerin ilavesiyle
mevcut mescidlerin sayısı 57 olarak belirtilmektedir.23 Kayseri’de 1500’de
35 mahalle ve mescid; Ankara’da 126 cami ve mescid;24 Musul’da ise 20
Müslüman mahallesinde 22 mescid bulunmaktaydı.25 Bununla beraber, bu
tür büyük merkezlerin dışında kalan şehirlerdeki mahalle sayılarının Diyarbakır, fethinden hemen sonra 1518’de 4, ancak 1540’da 28- daha az
olduğu gözlenmektedir. Gayrımüslim mahalleleri genelde kilise ve sinagog
çevresinde gelişmekte ve buralarda da imamların gördükleri vazîfelere
benzer işler genelde ilgili cemaatin papası vasıtasıyla yerine getirilmekteydi.
Mahalle imamlarının vazîfeleri çeşitlilik arzetmektedir: Tanzimat devrine
gelinceye kadar imam, devleti temsil etmek üzere mahallenin önde gelen
sorumlusuydu. Vazîfelerinin ifası sırasında kadılar tarafından teftiş edilir;
ahalinin imam hakkında vaki haklı şikâyetleri azillerine sebep olabilir ve
cezalandırılmalarına yol açabilirdi. Dolayısıyla belirli bir murakabenin
kaydı altında bulunurlardı. Manisa’da Yarhasanlar Mahallesi’ndeki Karaburç
Mescidi imamı Ahmed b. Mahmud’un bî-namâz olduğu töhmeti ile bir kısım
ahali tarafından istenmemesi üzerine, bizzat imamın, kendi hakkında tahkikat
açılması talebiyle mahkemeye müracaat etmesi ve sair cemaatin şehadetiyle
kendisini temize çıkartması26 veya İstanbul’da Ördek Kassab Mahallesi
ahalisinin mahalle imamı Elhâc Halil’in, hal ve evza‘ ü etvârından hoşnûd
olmadıklarından, ahaliye şetûm-ı galiza ile şetm etmekte olduğu,
kendisinden herkesin müteneffir ve mütezarrır olup emn ü rahatlarının
kalmadığı şeklindeki şikâyetleri üzerine kadıya yapılan başvuru neticesinde,
adı geçen imamın kendi rızası ile vazîfeden ayrılmasının temini ve muhtar-ı
cemaat olan başka bir kişinin imam olarak atanması bu tür denetime birer
örnektir.27
İmamlar kadıların yerine getirmesi gereken birçok işte onların doğal
yardımcılarıydı. Mahallenin düzeni, asayiş ve inzibatının sağlanması; içki
içilen yerlerin tesbiti ve fuhşiyat ile iştigal eden kadınların belirlenerek
mahalleden sürülmeleri; mahallelinin gerekli İslâmî âdâb içinde yaşamlarını
sürdürmeleri ve dinî vecibelerini yerine getirmeleri imamlar tarafından
gözlenir, özellikle vakit namazlarının ihmali ile ilgili olarak son zamanlarda
sıkça isdar edilen fermanların tatbiki ve özellikle kadınların kılık-kıyafeti ile
ilgili düzenlemelerin, zinâ’-i ayn fesâdına yol açan alışılmamış renkler ve
yeni moda elbise kesimleri gibi hususlarda kaffe-i ahvâl u etvâr-ı ibâdın
hudûd-ı şer‘iat-ı mutahharaya tatbîki emrine dikkat edilmesi28 gibi sair
hükümet emirlerinin duyurulması29 ve bunlara uygun davranılmasının
temini, hatta kadınların camilere sokulmaması30 gibi yasaklamaların
uygulanması kendilerinden beklenirdi. 3 Kasım 1839’da Tanzimat
Fermanı’nın okunuşu münasebetiyle sarayın Gülhâne Meydânı’nda
tertiplenen büyük merasime, sair hademe-i şeri‘at ve meşâyih-i tarîkat
yanında, bu fermanın içeriğini mahalle halkına iletmeleri kendilerine havale
edilen İstanbul’daki bütün hatib ve imamların da davetli olarak hazır
bulundukları bilinmektedir.31
İmamların mahallelerinde oturanlar hakkında tam bir bilgi sahibi olmaları
beklenirdi: Her imâmın mahallesinde kaç hâne vardır ve sâhib-i mülk ve
müste’cir, kibâr ve esnâf ve erâmil cümlesinin isimleri ve dirlikleri ve
san‘atları tasrihiyle defterlerinin tanzimi,32 mahallede oturanların
kimliklerinin belirlenmesi, gelen yabancıların veya yeni taşınanların tesbiti
ve kayıt altına alınması işleri; yeni gelenlerin kefalete rabtı, keza ya bu rabtın
bizzat kendisi tarafından üstlenilmesi veya genel kefalete bağlanarak bu
işlemin mahalleli adına yapılması, mahalle sakinlerinin ikamet mahal ve
sürelerinin belirlenmesi, mürûr tezkireleri’nin elde edilmesi ile ilgili ilk
işlem olmak üzere ikametgâh ve kimlik belgelerinin tanzimi,33 imamlar
tarafından görülür ve kefilsiz olanların mahallede barınmasının
sorumluluğunu taşırdı. Hapis ve tevkifi icab eden kadınların imamların
evinde mevkuf tutulmaları söz konusu olabilmektedir. Nitekim Belgrad’da
imam Hüseyin’in hanesinde habsedilen bir kadın için günde bir ekmek ve
geceleri mum verilmesi ve sair masrafının görülmesi için imama ayda 80
kuruş ödenmesi, bu tür uygulamalara bir örnektir.34 Bilâ vâris veya vâris-i
ga’ib olarak vefât edenlerin bildirilmesi,35 ölüm ve defin, doğum kayıtları,
nikah akdi gibi işlemler imamlar tarafından yürütülür, bazı beledî işlerin
görülmesi, bu meyanda mahallenin temizliğine dikkat edilmesi ve çevre
temizliğinin sağlanması,36 yangına karşı evlerdeki ocakların iyice
söndürülmesi ve temizlenmesinin temini,37 keza vazîfeleri arasına sayılırdı.
İmam
Nikah ve cenaze işlerinden belirli bir ücret alınmakta olması sebebiyle,
birden fazla cami ve mescidin bulunduğu mahallelerde imamlar arasında
çekişmeler yaşanabilmekteydi. İstanbul’da Emîn Sinan Mahallesi imamı
Hüseyin’in, nikah ve defin işlerine, aynı yerde bulunan ancak kendisine
mahsus bir mahallesi bulunmayan Hamza Paşa Mescidi imamı Elhâc
İsmail’in müdahale etmekte olduğu ve bu tür hizmetleri gördüğüne ve bunun
önlenmesine dair İstanbul kadısına yaptığı şikayet (1743), aydınlatıcı bir
örnektir.38 Bunun önlenmesi amacıyla, bu tür işlerin taksim edilmesi ve bu
gibi hizmetlerden elde edilen gelirlerin eşitce bölüşülmesi söz konusu
olmakla beraber, hizmeti görenin elde ettiği geliri paylaşmaya
yanaşmamasından ötürü aralarında kimi zaman bazı anlaşmazlıkların
çıkabildiği gözlenmektedir.39
Muhtar ve mahallenin ileri gelenleri ile birlikte fırınlarda ekmeklerin
kontrolü ve ihtikar ve sahtekarlıkların önlenmesi gibi işler yanında, yakın
zamanlarda iâne ve kurban derilerinin makbuz karşılığında toplanması da
yine kendilerine havale edilmiş, 1908’den sonra yapılan seçimlerde, seçmen
kütüklerinin hazırlanmasında vazîfe almışlardır.40
Mahallede cami;, vâkıf ve sair hayır sahiplerinin önemli maddî katkısıyla
ayakta duran ve bütün mahallelinin de iştirakinin söz konusu olduğu avârız
vakfı, bir nevi yardımlaşma kasası olarak imamın sorumluluğu altında
muhafaza edilir ve burada toplanan para faizle işletilir ve hâsıl olan meblağ,
mahalledeki hastalara, fakirlere, yardıma muhtaç evleneceklere, fakirlerin
cenazelerinin kaldırılmasına, su yollarının onarımına, cami veya mescidin
tamirine, köylerdeki avarız vakfı örneklerinde olduğu gibi kimi yerlerde
imam başta olmak üzere buradaki hizmetlilerin maaşlarının ödenmesine,41
yeni gelenlere yerleşme veya memleketlerine döneceklere yol parası
verilmesine ve buna mümasil gerekli yerlere sarf edilirdi. Ancak bu
paraların Mısır valisi Mehmed Ali Paşa’nın isyanında askerî harcamalar için
zabtedildiği bildirilmektedir.42
İmamlar resmî soruşturmaların ve hazırlanan resmî belgelerin imza ve
mühür sahibleri arasındadır: Mahalle adına verilen arzuhallerde ve
mahalleli arasındaki anlaşmazlıkların çözümünü tanzim eden belgelerde yer
alır. Gayrımüslimlerin herhangi bir şekilde kilise ihdası, mevcutların tamiri
ve bunun gerekli olup olmadığının tahkiki ve tamir akabinde vaz‘ı kadîmi
dışında herhangi bir ilavenin söz konusu olmaması için kurulan teftiş
heyetlerinin doğal üyesidir. Bunun gibi mesela, mukataaların tesbit edilen
muaccelesi dâhilinde tâliplerine usûlünce satılması işlemlerine nezaret eden
şahitler heyeti (şühûdü’l-hâl) içinde bulunurlar.43 Özellikle Tanzimat
devrinde nüfûs, emlak ve vergi tahriri işlerinde ve kırsal kesimdeki ahaliye
isabet edecek olan vergi dilimlerinin tesbitinde kendilerine de bir rol
verilmiş olması44 ve askere alınacakların kur‘a çekilişlerine nezaret
etmeleri ve bununla ilgili olan işlemleri yürütmeleri45 ve öğrenim
gördükleri süre içinde askerlikten muaf tutulan gençlerin (talebe-i ulûm)46
eğitim durumlarının tesbitiyle gerçekten öğrenci olup olmadıklarının
yoklanması amacıyla yapılan imtihanda, bu iş için oluşturulan kur‘a
meclisinin bir üyesi olarak yer almaları47 önemlerini ayrıca arttırmaktaydı.
İmamların vazîfelerinin din işleri ile kısıtlı olmadığı ve genelde mahallenin
yönetimiyle ilgili vazîfelerinin daha ağırlıklı olduğu ve köylerde ise ahali
üzerinde etkili olmasından ötürü köy hayatının önde gelen simaları ve
dolayısıyla idaresinin nüfuzlu şahsiyetleri arasında yer aldığı görülmektedir.
Trabzon’daki sıbyan mekteplerinin durumunun suret-i matlûbede olup
olmadığının tahkiki ve çocukların okula devam etmeleri ve okulu ihmal ile
herhangi bir işte çalışıp çalışmadıklarına nezaret etmek üzere köylere
müfettiş yollanması düşünüldüğünde, köylerdeki okullara nezaret işinin
imamlar ve ihtiyar heyeti tarafından yapılmakta olduğunun belirtilmesi
(1869),48 son zamanlarda böyle bir vazîfenin de kendilerine havale edilmiş
olduğuna işaret etmektedir.
İmamların yönetim ağırlıklı konumu Tanzimat devrine kadar değişmeden
kalmıştır. II. Mahmud devrinde kurulmaya başlanan muhtarlık teşkilatı,
imamların yönetici kimliklerini giderek artan bir hızla ikinci plana atmıştır.
Vakanüvis Lütfi’deki kayda nazaran, 1828-29 Rus Harbi sebebiyle
İstanbul’da erkek nüfusun tesbiti ve sicile kaydı icabettiğinden, bu hususta
imamların musâmaha edememesi içün her mahalleye ahalinin önde
gelenlerinden evvel ve sânî olmak üzere ikişer muhtar tayin edilmesine karar
verilmiştir.49 Anadolu’da muhtarlığın ilk ihdas edildiği yer olan
Kastamonu’da bu kuruluş ayânların nüfuzunun kısıtlanmasında bir araç olarak
düşünülmüş olmakla beraber50, yaygınlaşması imamların aleyhine bir netice
vermiştir. Bununla beraber bu gelişmeyi, modern şehir hizmetlerinin ve
çağdaş mahallî idare düzenlemelerinin kaçınılmaz bir sonucu olarak görmek
gerekmektedir. Dolayısıyla bu gelişmeyi, halkı imamların zülmünden ve
istibdadından kurtarmak51 haksız töhmetiyle yorumlamaya da imkân
olmadığı açıktır.52 Taşrada muhtarlıkların ayânların keyfi idarelerine karşı
bir tedbir olarak ve nihayet ayânlık idaresinin yerine kaim olmak üzere
kurulduğu ve imamların mahalle halkına ve muhtarlara kefil olmalarının
(...Bir mahalle ahâlîleri birbirlerine ve muhtârlar mahalleleri ahâlîlerine
ve imâmlar dahi topuna kefîl olarak...)53 sağlanmasıyla da bunların
itibarlarının korunmuş olduğu ayrıca gözlenmektedir. Bu gelişme
doğrultusunda mahalle imamlarına da muhtarlar gibi Darbhane-i amire’de
hakkedilen resmî mühürler hazırlanmıştır.
Son zamanlarda nüfus kayıtlarının tutulması ve mahalledeki ölümlerin
kanunun öngördüğü zaman içinde bildirilmesi kaydıyla ilmühaberler
vermekle yetkili olmaları çeşitli meselelerin oluşmasına yol açmıştır. Her
türlü ilmühaberin tanziminde 5 kuruş ücret-i tahtimiyye alınması gerektiği
halde fazla para taleb edilmesi ile ilgili şikayetler yanında bu gibi vefiyyatın
kanunun öngördüğü süre içinde ihbar edilmemesinden ötürü haklarında pek
çok davalar açılmış ve para cezaları verilmiştir. Ancak imamların yapmakta
olduğu yönetim ile ilgili işlerin muhtarlara devredilmeye başlandığı, en
nihayet nikah işlerinin de ellerinden alındığı ve aşağıda değinileceği üzere
giderek imparatorluğun son senelerindeki şikayetleri doğrultusunda yalnızca
gassallık hizmeti ile yetinmek mecburiyetinde kaldıkları ve üstelik geçim
sıkıntısı içine de girmiş oldukları tesbit edilmektedir.
3. Askerî İmamlar
Resmî konumlu imamlar arasında orduda hizmet görmekte olanların önemli
bir yer işgal ettikleri açıktır: Eski askerî sistem dâhilinde özellikle Yeniçeri
Ortaları’nda, Nizâm-ı cedîd ile kurulan talimli asker ocaklarında,
serhadlerdeki müstahkem mevkiilerde, askerî teknik sınıflar içinde (top ve
humbarahanelerde), askerî eğitim müesseselerinde (deniz ve kara
mühendishanelerinde) donanma ve Tersane’de ve nihayet yeni kurulan askerî
hastahanelerde (Maltepe Hastahanesi, h. 1243) dinî hizmetlerin imamlar
eliyle gerçekleştirildikleri ve bunların padişah beratı ile tayin edildikleri ve
muayyen maaşlara bağlanmış oldukları bilinmektedir. III. Selim devri Nizâmı cedîd uygulamaları içinde yeni ihdas edilen askerî kuruluşlardan olan
Levent Çiftliği’nde, askerlerin dinî eğitimi için imam kadrolarına yer
verilmiştir. Nizâm-ı cedîd askerinin her bölüğüne, askerlere beş vakit namaz
kıldırmak ve ta‘lîm-i aka’id-i diniyye lâzıme-i guzzât-ı İslâm olmağla
bunlara Birgivî Risâlesi’ni okutmak üzere tayin edilen imamlara günde 80
akçe yevmiyye tahsis edilmiş bulunuyordu.54 Yine III. Selim devrinde
imamet ve hitabet cihetlerinin nâ-ehle tevcih olunmaması için bir nizamname
yürürlüğe konulmuştur (1798).55 III. Selim’in, imâmet ve hitâbet bundan
sonra kimsenin ref‘inden ve kasr-ı yedinden ahâr kimseye verilmesin ve
verildiği vakit de müstehakkına verile hattı bu düzenlemenin ana kurallarını
belirten bir beyandır.56 Ancak bu uygulamada ve genelde ilmiyye sınıfında
yapılmak istenen islahatta ulemanın genel direnişleri sebebiyle başarılı
olunamadığı belirtilmektedir.57
Yeniçeri Ocağı’nın ilgası akabinde (1826) kurulan yeni ordu teşkilatında
(Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye), mansure alayları ve taburları içinde
imamlara özel bir önem verilmiştir. Bu ise, II. Mahmud’un Yeniçeri
Ocağı’nın ilgasında ve yeni askerî düzenlemelerde kendi tarafında saf
tutmaları için gerekli tedbirleri ustalıkla almış olduğu ulemanın tatmin
edilmesi kaygusunu da taşıyan ve siyasî incelik içeren bir iş olarak
görünmektedir. Mazulleri dâhil olmak üzere bütün yüksek ulemanın biraz
zorlanmış olarak olsa dahi Sultanahmet Meydanı’ndaki o kritik günde (15
Haziran 1826) Sancak-ı şerîf altında toplanması ve yeniçerilerin imhasını
sağlayacak çatışmalara cevaz vermeleri, teşebbüsün başarı ile
sonuçlanmasının başlıca etkenleri arasında olduğuna şüphe yoktur. Bu
gelişmede mahalle imamlarına da büyük işler düşmüştür: Ocağın ilgasına ve
yeni bir askerî teşkilatın kurulduğuna dair ferman suretleri halka duyurulmak
üzere mahalle imamlarına dağıtılmış,58 gizlenen yeniçerilerin ihbarı ve
yardımda bulunanların cezalandırılacaklarının ilanı,59 herkesin elinde
bulundurduğu esame varakalarının senede tebdili için ilgililere teslim etmesi
gerektiği60 ve Bektaşi tekkelerinin kapatılmasından sonra hazırlanan,
ahalinin lâzime-i diyânete i‘tinâ ve ihyâ-yı sünen-i seniyyeye ikdâm-ı
gayret içinde bulunmasına dair olan fermanlar yine mahalle imamları
tarafından halka duyurulmuştur.61 Yine aynı hadise akabinde asayişin temini
babında yatsıdan sonra sokaklarda gezinilmemesine dair olan fermanın
tamimi imamlara havale edilmiş olduğu gibi, mahalle bekçileri de imamların
ve ahalinin tekeffülüne alınmıştır.62 Hadise günü yanlarına mahalle
ihtiyarlarını ve medrese talebelerini de katarak halkı kendi önderliğinde
toplayan ve gazaya gider gibi tekbir getirerek padişahın emrine uymak üzere
Atmeydanı’na doğru sevkeden imamların katkıları63, II. Mahmud’un ehl-i
ırzın kendi kazanlarını evlerinin önüne koymaları özlemini nihayet
gerçekleştirmiş ve halkın geniş katılımı böylece sağlanmıştı. Yoğun halk
kitlelerini harekete geçirmede etkili olan imamlara aynı şekilde
imparatorluğun sair yerlerinde de bu mesele ile ilgili olarak büyük bir görev
düştüğünü söylemek yanlış olmaz.64
İmam Efendi
II. Mahmud’un dinî çevrelerin desteğini sağlamak amacıyla aldığı tedbirler
arasında 1824’de çocukların dinî eğitimlerine itina gösterilmesi ve işe
verilme gerekçesiyle bu eğitimden kaçınılmasını önlemeye matuf girişimleri,
imamlara bu anlamda önemli vazîfeler yüklemiştir. Küçük çocukların aileleri
tarafından okul yerine işe verilmeleri söz konusu olursa bu durum mahalle
imamları tarafından izlenecek ve kadılara ihbar edilecekti.65
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılışına takaddüm eden günlerde her biri 150
kişiden oluşmak üzere 51 Orta halinde kurulan Eşkinci Ocağı’nın beher
bölüğüne, İstanbul kadısı marifetiyle imtihana tâbi tutularak birer imam tayin
edilmesine ve bunlara maaş olarak İstanbul gümrüğünden günde 120 akçe
tahsisine karar verilmiştir (29 Mayıs 1826). Bunlar, eratın vakit namazlarını
kıldırma dışında, dinî eğitimle de meşgul olacaklardı. Hizmet süreleri beş
sene olarak belirlenmiş olup bu süre sonunda çeşitli yerlere kadı olarak
tayinleri mümkün olabilecekti.66
Yeniçeri Ocağı’nın ilgası üzerine 17 Haziran’da kurulduğu ilan edilen
Asakir-i Mansûre-i Muhammediyye teşkilatıyla askerî yenilenmeye, Eşkinci
tatbikatına yeni bir şekil verilerek başlandı. Bu kuruluşta da ulemanın etkisi
ağırlıklı olarak devam etti ve yeni askerî teşkilatın din hizmetlerini ellerinde
tutmayı başardılar. Özellikle en az 15 yaşında olmak kaydıyla acemi
kışlalarında eğitilmek üzere askerliğe kabul edilen gençlerin dinî
eğitimlerinin sağlanmasında bu tür imamlardan önemli işler beklenmekteydi:
Her gün sabahları birer növbet Kur’an-ı Kerîm ve avâma lâzım olacak
mesâ’il-i diniyye ve ilm-i hâllerini ve resm-i hat ve kabiliyetlerine göre
ulûm-ı sâ’ireyi ta‘lîm ve evkat-ı hamseyi cemâ‘atla edâ eylemelerine azîm
ihtimâm eylemek kanunnâmenin öngördüğü vazîfeleri arasındadır.67 Yeni
ordu bölüklerine yüz kişiye birer tane olmak üzere imam tayini ve
vazîfelerinin belirlenmesine uygulamanın hemen akabinde girişilmiş (7
Temmuz 1826) ve askerin günlük ibadeti ve dinî eğitimleri kendilerine tevdi
edilmiştir. Aynı şekilde yeni ihdas edilen Mu‘allem Bostaniyân-ı Hassa
Ocağı’nın 1512 nefer olarak tesbit edilen mevcuduna 24 Aralık 1826 tarihli
nizamnamesine göre 12 imam tayin edilmiştir.68
İstanbul’da imam adaylarının tesbiti İstanbul kadısına; taşralarda ise yerel
ulemanın dayanışmasını celbetmek amacı ile mahal kadılarına bırakıldı.
Askerlerin eğitiminde yardımcı olabileceği düşüncesiyle dinî meselelerde
bir el kitabı olan ve İmamzade Esad Efendi tarafından şerh edilen Dürr-i
Yektâ adlı eser çok sayıda basılarak dağıtıldı.69 Askerî imamlar için
önceleri ayda 30 kuruşluk bir maaş öngörülmüş olup bu paranın geçinmek
için yetersizliği ve hâl ve haysiyetlerine nazaran kifayetsiz olduğu kısa
zamanda ortaya çıktığından, 1826 Ağustos‘unda kisve-i behâ adı altında 30
kuruş daha zam yapılarak maaşları 60 kuruşa çıkartılmıştır.70 Bu imamların
talebeden ve fukaradan olmaları, elbise parasını maaş olarak kullanmaları ve
kendilerinin askerî imamlar olduklarını fark ettirecek surette elbiseler
tedarik edemedikleri müşahade edildiğinden, asker ve zabitlere her sene
Rûz-ı Hızır’da birer takım elbise verilmesinin öngörüldüğü gibi imamların
da mahzûn olmamaları içün bu uygulama içine alınmasına ve kıyafetlerinin
devlet tarafından sağlanmasına karar verilmiştir. Tahsis edilen giyeceklerinin
dökümü; birer adet dayanacak renkte mollâ kavuğu ve birer destâr ve boy
cepkâni biçiminde çaprastsız birer adet çuka entâri ve Magnisa ve bunun
emsâli alacadan birer yelek ve çuka sıkma ve ikişer adet gömlek ve gömlek
işi ve kırmızı serhâdli ayakkabı ve Kasım’da birer adet kırmızı çizme ve
beher sene ve eskidikce bolca yenlü yağmurluklar ve birer münâsib zâbit
kılıcı ve çanta ve matara ve üç senede bir defa Çerkesî biçiminde darca ve
dâhil olduğu tertîbin elbiseleri rengince çukadan birer ferâce
şeklindedir.71 Kavuklarının üzerine şürefadan olanların yeşil, olmayanların
ise beyaz veya siyah bez sarmak hususu kendi ihtiyarlarına bırakılmıştır.72
Bu arada yeni askerî kıyafetlerde kullanılmaya başlanılan ay-yıldızların sair
halk tarafından da istimali ve bazı kayık ve sair mahallere konulması
yasaklanmış ve bu hususta isdar edilen emirname mahalle imamları
vasıtasıyla halka duyurulmuştur.73
Teşebbüsün başarı kazanması kısa bir zaman sonra yeni askerî teşkilatın
mevcudunun arttırılmasını gerektirmiş, bu ise imam sayısının da
arttırılmasını zorunlu kılmıştır. Bu gelişme doğrultusunda İstanbul dışındaki
Mansure alay ve taburlarına ilk birkaç sene içinde 167 imam tayin
edilmiştir.74 Ordudaki imamların okur-yazar olmayanları eğitmesi de
beklenmiş olmakla beraber, bunda pek başarılı olamadıkları anlaşılmaktadır.
Okur-yazar olmayan subayların yükselebilmeleri için imamlar tarafından
eğitilmesi gündeme geldiğinde (1838), bizzat imamlardan pek çoğunun okuryazar olmadıkları ortaya çıkmış ve böyle bir uygulamanın mümkün
olamıyacağı görülmüştür.75 Yapılan inceleme ise orduda imam olarak
hizmet görmek üzere vasıfsız kişilerin vazife aldıklarını ortaya çıkartmıştır.
Askerî imamların sayılarının azaltılarak daha yüksek bir maaşa bağlanması
ve mesleğin câzip hale getirilerek vasıflı kişilerin imam olmasının
sağlanması çözüm olarak düşünülmüştür. Bu münasebetle görüşünü
açıklayan II. Mahmud’un tesbiti; alây ve taburlarda bulunan imâmlar hem
lüzumundan ziyâde ve hem de ekserîsi ceheleden ve ehl ü erbâb
olmadıkları doğrultusunda idi.76
Molla
Mevcud kadı kadrolarının normal kadılara tahsisi gerektiği sebebiyle,
askerî imamların hizmet süreleri hitamında başlangıçta öngörüldüğü gibi
kadı olarak kazalara tayinlerinin mümkün olamayacağı da anlaşılmıştır.77
Bu gelişmede, sivil kadılık kadrolarındaki darlık ve bunların askerî
imamlara tahsis edilmesinin şeyhülislamlıkça mahzurlu görülmesi yanında,
her bir taburda vazîfe gören 4 ve beher alayda mevcud 16 imamdan çoğunun
askerîden ve ceheleden olmaları, edâ-yı salâta dâ’ir mesâ’il-i dîniyyeyi
bile bilmedikleri78 gerçeğinin de etken olduğu anlaşılmaktadır. Böylece
Kasım 1838’de askerî imam sayısının azaltılmasına teşebbüs edilmiş,
alaylardaki imam sayısı 5 kişiye indirilmiş ve içlerinde âlim ve fazıl olan
birisinin 500 kuruş aylık ile başimam olarak atanmasına ve diğer 4 imama
ise ayda 160 kuruş verilmesine karar verilmiştir.79
Başimama, alay hocası denilmesi teklif edilmiş olmakla beraber, bu ifade
uygun görülmemiştir. Bunların hepsinin askerî elbise giymelerine, hizmetleri
hitamında yapılan imtihanlarda başarılı olmaları halinde başimamların
müderris, tabur imamlarının ise kadı olarak atanabilecekleri hususuna yer
verilmişse de bunun da tatbiki, boş kadroların ancak sivillere yetmekte
olmasından ötürü zor ve hatta asker kökenli olarak ilmiyye sınıfına geçmeleri
ve müderrislik ve kadılık gibi makamlara yükselmeleriyle, bunlara hocalık
hakkı sebebiyle askerler tarafından itibar edileceği ve efrâd-ı askeriyyenin
taraf-ı sâ’ire erbâbı ile ihtilâtı mahzûrdan sâlim olamıyacağı kaygusuyla
sakıncalı görülmüştür.80 Bunda, yakın dönemlerdeki asker-ulema ittifakının
sebeb olduğu olayların, isyanların, hal ve iclâsların hâlâ yaşamakta olan kötü
hatırasının etkili olduğuna şüphe yoktur. Bu düzenleme ise, giderek
yeniçerilerden sonra sıranın kendilerine gelmekte olduğundan
kuşkulanan81 ulemanın nüfuzunun kırılması şeklinde yorumlandığından,
siyasî iktidar ile özellikle alt kesimdeki ilmiyye mensupları arasında
güvensizlik baş göstermesine yol açmıştır.
Topçu ve arabacı sınıflarının ilavesiyle yeniden örgütlenen piyadelerin 100
kişilik 8 bölükten oluşan her yeni taburuna yalnızca 4 imam tayininin
kararlaştırılması ile bu sınıflardaki imam sayısı da yarıya indirilmiştir
(1827).82 1828’de süvari birliklerinin teşkilatlandırılmasında 400 askerden
oluşan her müfrezeye bir imam tahsis edilmiştir.83 Piyade ve süvari
birliklerindeki imam sayıları daha sonraki yıllarda azalma göstererek,
1838’de her tabura birer imama kadar gerilemiştir. Ordunun teknik
sınıflarındaki imam sayıları ise daha az tutulmuştur: Mevcudu 3600 olan
topçulara 4 imam, 2000 kişiyi bulan arabacılara ise 2 imam düşmekteydi.
Tanzimat’tan sonra başimamlar alay imamı olarak anılmaya başlanmış ve
alaylardaki günlük işlerin düzenli olarak yürütülmesine nezaret etmek üzere
oluşturulan alay meclislerinin doğal üyeleri arasında yer almışlardır
(1848).84 Ayrıca, askere alınacakların kur‘a çekilişleri ve askerlikten muaf
olacakların belirlenmesi amacıyla yapılan yoklamada, bu iş için oluşturulan
meclislerin bir üyesi olarak hazır bulunmuşlardır.85
Askerlerin umûr-i diniyye ve i‘tikadiyye hususlarında aydınlatılması ve
vecibe-i itâ‘at ve fezâ’il-i cihâdı ta‘lîm ve tefhîm eylemeleri için alaylara
ulemadan birisinin alay müftüsü unvanıyla hatib olarak tayin edilmesine
karar verilmiş ve uygulamaya geçilmiş olmakla beraber, bunların rütbe ve
benzeri mükafata gereği gibi nâil olamamalarından ötürü, daha sonraları
açılan kadrolara erbâb-ı fazl ü dânişten tâlibler zuhûr etmemiş ve bu
hususlarda liyakat kesb etmemiş olanların tayinleri söz konusu olmuş
olduğundan, uygulamaya bir müddet sonra son verilmiştir. 1871’de bu hizmet
yeniden canlandırılmış, mevcud alay imamları içinde imtihan neticesinde
liyakat kesb edenler ve dışardan talib olanlar seçilerek, bunlara İstanbul
müderrisliği unvanı tevcih edilmesi nihayet şeyhülislamın da onayı alınmış
olarak takarrur etmiş ve bu unvanın tekrar kullanılmasına karar verilmiştir.86
Bu gelişmelerin de işaret ettiği gibi, 1835’de çıkan ve kalemiyye, ilmiyye
ve askeriyye arasındaki rütbe eşitlenmesini öngören kanunun eski devirlerin
aksine ulemanın statüsünde bir gerilemeyi yansıtmakta olduğu açıktır.
Böylece bir seraskerin rütbesi sadrazam ve şeyhülislam ile eşitlenmiş,
binbaşıya kadar olan bütün diğer askerî rütbeler ise en yüksek ulema
rütbesiyle eşit hale getirilmiş, dolayısıyla askerî hiyerarşi dinî hiyerarşiden
daha üstün bir duruma sokulmuştur.87 Bu gelişme, ulemanın ne derecelerde
vüzeraya tasaddur ve takaddüm ettiğini Kemal Paşazade örneğiyle de
bildiğimiz eski dönem teşrifatının, dolayısıyla askeriyye karşısında ilmiyye
sınıfına gösterilen saygının ve protokolda ön sıralarda olma halinin artık
mazide kaldığına işaret etmesi bakımından da anlamlıdır. XVI. yüzyıl
vüzerasının idârî, ilmî ve askerî konulardaki üstün nitelik ve donanımlarına
rağmen ulemaya göstermiş oldukları bu saygının giderek azalmasındaki en
önemli etkenin, bizzat ulemanın daha sonraki dönemlerde içinde bulundukları
devrin gelişmelerine yabancı, bilgisiz, ilkesiz ve her türlü sûiistimâle açık
ilmî ve ahlâkî genel zafiyetinden kaynaklandığına şüphe yoktur.88 İlmiyye
rütbelerinin XIX. yüzyılda daha da ibtizale uğradığı, giderek değersizleşen
ve gerçek olmayan (i‘tibârî) ünvanlar haline dönüştüğü, bizzat kadıasker
raddelerine kadar yükseldikten sonra tarîkini paşalıkla mülkiyyeye tahvil
eden Cevdet Paşa tarafından ifade edilmiş bulunmaktadır.89
4. Eğitim durumları
İmamların eğitim durumlarına işaret eden kayıtlar, bunların genelde
muntazam bir öğrenim görmüş oldukları izlenimini vermemektedir. Askerî
imamlar örneğinde olduğu gibi içlerinde yeterli eğitime sahip olmayanların
da mevcud olduğu ve dinî bilgiler dışında başka konular hakkında fazla bir
vukufa sahip olmadıkları gözlenmektedir. Yüksek makam imamlarının ve
özellikle selatin camii imamları ise bu yönde birer istisna teşkil ettiklerini
söylemek mümkündür. Bununla beraber, devletin son dönemlerinde bazı
zafiyet hallerinin bu kesim için de söz konusu olduğu gözlenmektedir:III.
Selim devrinde Ramazan ayının girmesiyle birlikte tertiplenen huzur
derslerinde hocaların ilmî seviyesi düşük konuşmalarından şikayet edilmekte
olması ve hatta bunların padişah huzurunda kavgaya tutuşurcasına ellerindeki
kitapları karşılıklı olarak birbirlerine atmaları gibi nâhoş sahneler90 veya II.
Mahmud’un, 1828-29 harbi esnasında Rus cephesinden gelen bir meserret
mektubunu herkesin duyup sevinmesi için yüksek sesle okunmasını başimamı
Zeynelabidin Efendi’den istediğinde, mektubun baş taraflarını okumaya
girişen imamın gerisini çıkartamadığından, bizzat padişahın ayağa kalkıp
mektubu elinden alarak yüksek sesle okuduğuna dair kayıt,91 bu yöndeki
zafiyet hallerine işarettir. Huzur derslerinin seviyesizliği ile ilgili
şikayetlerin ise Sultan Reşad devrinde de dile getirilmekte olduğu
bilinmektedir.92
Bu durumun, genel bir şikayet konusu olarak özellikle 18. yüzyılın
sonlarına doğru gözle görünür bir halde hüküm sürmekte olan yaygın
cehaletin bir neticesi olduğunu düşünmek yanlış olmaz. III. Selim devri
düşünür ve devlet adamlarından Behic Efendi’nin vurguladığı gibi, Anadolu
ve özellikle Rumeli’de dinî bilgiler cihetiyle büyük bir cehalet hüküm
sürmektedir ve hemen Edirnekapu’dan başlamak kaydıyla bu konuda çok
ciddi tedbirlerin acilen alınması icab etmektedir.
Bu dönemde Anadolu ve Rumeli’deki camilerin cemaat kıtlığı yaşadıkları,
medrese talebelerinin azaldığı, ibadet ve eğitime olan eğilimin zayıfladığı,
ortalığı ülema kılıklı cehelenin doldurduğu ısrarla belirtilmektedir. Camie
müdavemet ve ibadete riayet hususunda bu devirde çıkartılan ve ileride de
çıkartılmasına devam edilecek olan fermanların yoğunluğu93 bu kayıtlardaki
gerçeklik payını teyid etmektedir. Cevdet Paşa’nın da hem bu devir için hem
de kendi zamanıyla ilgili olarak aynı tarzda değerlendirmelerde bulunduğu
bilinmektedir.94
Vazîfelerini iyi yapmaları için nahiye, köy ve cami imamlarının üç ayda bir
kadılar tarafından teftiş edilmeleri, Müslüman halkın cehaletten kurtarılması
için din kitaplarının matbaada basılarak dağıtılması, kadı ve naiblerin
gönderilen fermanların dillerini anlamayacak bir hale geldikleri, oysa din
adamlarının kendi sahalarında ve dünya ahvalinde kendilerini iyi yetiştirmiş
olmalarının ve böylece bunların bulundukları yerlerde özellikle siyasi ve
mülki meselelerin çözümünde görüşlerinden ve kendilerinden istifade edilen
bir kesim haline gelmelerinin gerektiği önemle vurgulanmaktadır.95
Medreselerde ve camilerde verilen derslerin kalitesinin yetersizliği, eskiden
verilen derslerle kıyas edildiğinde, onların yanında çocuk oyunu gibi
kaldıkları hakkında, genel cahillik ve ilmî zafiyet noktalarını dile getiren bu
gibi kayıtlar ayrıca aynı devrin düşünürlerinden Ömer Faik tarafından da acı
bir şekilde dile getirilmiştir.96 Ulemanın alt kesiminde geniş bir yer tutan
imamların da bu olumsuz gelişmelerden ziyadesiyle etkilenmiş oldukları
açıktır. Bununla beraber, hatiblerin ulema zümresi mensubu olarak
addedilmelerinden ötürü, imamlar içinde aynı zamanda hitabet hizmetini de
üstlenmiş olanların, hiç olmazsa dinî bilgiler açısından daha iyi bir
eğitimden geçtiklerini ve yalnızca imamet hizmetini sürdürenlere kıyasen
daha donanımlı olduklarını kabul etmek gerekmektedir. Nitekim hatiblerin
tayinlerinin izn-i sultânî ile gerçekleşmekte olmaları (hitâbet ciheti izn-i
hümâyûna mütevakkıf mevâddan olmağın) ve ancak böyle bir iznin
akabinde kendilerine berat verilmesi ve hitabet cihetine de talib olan bir
imam adayı için yapılan teklif ile ilgili işlemlerin, her iki cihet için ayrı ayrı
tanzim edilen evrak üzerinde müstakilen tekemmül ettirilmesi ve her iki cihet
için müşterek bir berat verilmekle beraber, hitabet için ayrı bir izn-i
sultânî’ye ihtiyac duyulması, bunlara verilmek istenen özel konumun
ifadesini taşımaktadır.97 Bu telakki dâhilinde imamların ulemadan
addedilmedikleri anlaşılmaktadır.
Müftü
İmamlık cihetinin babadan oğula devredilmesi şartının geçerliliği, bu iş
için gerekli dinî eğitimin aile içinde alındığı ve imamların çocuklarını
kendilerine halef olmak üzere yetiştirdikleri kanaatini uyandırmaktadır. Bu
eğitimin kalitesini ölçmek mümkün olmamakla beraber, özellikle küçük
yerleşim birimlerinde ve köylerde bunun kifayetsiz kaldığı ve zafiyet hali arz
ettiği ve genelde âvama lâzım olacak mesâ’il-i diniyye ve ilm-i hâl bilgi
düzeyini pek aşmadığı anlaşılıyor. Bununla beraber imamların kendilerince
oğullarının eğitimi ile yakından ilgilendikleri, İstanbul’da Soğanağa Camii
imamı örneğinde olduğu gibi açıkca görülmektedir: Cami imamı Mehmed
Efendi’nin oğullarından Nurbaba, Ağustos 1809’da ilk hatmine başlar ve
Temmuz 1811’de itmam eder. Hatme önce yarım ve bir cüz halinde başlanır
ve giderek cüz sayısı arttırılır. Bu sayı sonunda beş cüze kadar çıkar. Diğer
oğlu Mehmed Emin ilk hatmine Ağustos 1808’de başlamış ve Haziran
1811’de 24. hatm-ı şerîfede hatmini itmam etmiştir. Bu münasebetle
düzenlenen merasimde davetlilere hatmini 8 saatte dinletmiş, ertesi
perşembe günü camide duası okunmuş ve ziyafet verilmiştir. Mehmed Emin,
Mart 1812’de Soğanağa Mahallesi’ndeki Derviş Efendi evkafında 23 akçe
ile cüzhânlık yapmaya başlamıştır.98
Soğanağa Camii imamı Mehmed Efendi gibi mahallesinde ve şehirde olup
bitenleri kaydederek bir cerîde tutan ve dolayısıyla bir eser sahibi olan
imamlara nadir de olsa raslanmaktadır.99 Eyüp Camii ikinci imamı Hafız
Mustafa, telif ederek takdim ettiği El-âsârü’l-Mecidiyye fî’l-Menâkıbi’lHâlidiyye ünvanlı kitabının basılması ricasıyla takdim ettiğinde, bu
şeyhülislam tarafından incelenmiş ve basılmasını tavsiye etmiştir.100
Trablusgarb nizamiyye askerî taburu imamı Mehmed Rıza da bir risale telif
ederek takdim ettiğinde, eser yine şeyhülislam tarafından incelenmiş ve
fukaha beyninde muhtelifü’l-fihâ olan bey‘-i bi’l-vefâ101 ile mu‘âmele-i
şer‘iyye mes’elesinde kütüb-ı mu‘teberede mastûr ve mübeyyin olan ba‘zı
akvâli cem‘ ve tertîbden ibâret olduğuna dair rapor vermiştir. Mehmed Rıza
bu vesile ile alay imamlığına terfi ettirilmesini rica etmekle beraber, münhal
yer olmadığından atama yapılamamış, ancak kendisine 2500 kuruş atiyye
ihsan edilmiştir.102
Son zamanlarda askerî imamlar için muntazam bir eğitim görmüş olma
şartının sıkı bir şekilde arandığı anlaşılmaktadır: 1281 (1864) tarihli olarak
neşr ve ilan edilen E’imme Nizâmnâmesi, tabur imamlarının alay imamı
unvanıyla tayinlerini ve hitabete mezun olacakların yeterliliğinin
yoklanmasını öngörmekteydi. Mesela, Bosna’da 1. nizamiye alayı 1. taburuna
alay imamı ünvanıyla imam olarak tayin edilen Hacı Hasan Efendi’nin
hitabete de mezuniyetini havi berat isdarı, Kadıasker Cevdet Efendi (Paşa)
tarafından bu nizâmnâme uyarınca inha edilmiştir.103 Keza, Mirliva İsmail
Paşa livasının memuren Girit’te bulunan 2. alayının başimamı olmadığından,
Kandiye’de sakin hutebadan Hasip Efendi talib olduğunda, bizzat İstanbul’a
gelerek şeyhülislamlıkça yapılan imtihanda ehliyetini ispat etmiş ve 500
kuruş maaş, bir yem arpa ve saman; dört nefer tayin tahsisi ile alaya başimam
olarak atanmıştır.104 23 RA. 1332 / 19 Şubat 1914 tarihli olarak Harbiyye
nazırı Enver Paşa imzasıyla Şurâ-yı devlet’e havale edilen ve 4 CA. 1332 /
31 Mart 1914’de mevki‘-i mer‘iyye vaz‘ı ve nizâmât-ı devlete ilâvesi Sultan
Reşad’ın onayı ile yürürlüğe giren bir nizamname, tabur imamlarının
Darülmuallimîn Rüşdiyye kısmı derecesinde tahsil görmüş olanlar içinden
atanmasını ve bunların taburlarda ifa edeceği işleri tanzim etmekteydi. Buna
göre; alay ve tabur imamları tabur mekteplerinin müdürü olarak kabul
edilmektedir. Bunlar, kıtaları efradına Türkçe okuma-yazma, hesap ve
aka’id-i diniyyeyi talim edeceklerdir. Bu vazîfenin ifası için Darülmuallimîn
ibtidâîye kısmından mezun olanlar kadar bilgili olmaları şarttır. Mevcud
imamlar içinde bu okulun programı dâhilinde yapılacak bir imtihan
neticesinde bu şartı haiz olmayanlar bir sene için bu okula devam ettirilecek
ve sene sonunda yapılacak imtihanda başarılı olarak şahadetname alanlar
vazîfelerinde ibka ve başarısız olanlar emekliliklerini ahzetmişler ise emekli
ve aksi takdirde ordudan ihrac edilecektir. Yeniden alınacak imamlarda,
Darülmuallimîn rüşdiyye derecesinde tahsil görmüş olmaları şartı
aranacaktır. İmtihanlar alay kumandanlarının nezaretinde olarak oluşturulacak
üç kişilik bir heyet tarafından yapılacaktır. Medresetülvâizîn’den mezun
olanlar eğitim yeterliliği sebebiyle bu uygulamanın dışında
tutulmuşlardır.105 Enver Paşa’nın, ordunun etkin bir yapıya kavuşturulması
ve gençleştirilmesi ile ilgili olarak giriştiği tensikat teşebbüsleri kapsamında
yer alan bu uygulamanın da kısa bir zaman sonra çıkan büyük savaşın
etkisiyle hayatiyyete geçirilemediğini söyleyebiliriz.
Mahalle imam ve hatiblerinin de eğitilmeleri için h. 1300/m. 1882-83
senesinde Menşe’-i e’imme ve hütebâ adıyla üç adet mektep açılmış olmakla
beraber, bunların semereli olamadıkları görülmüştür. 1888 senesinde kabul
edilen mahalle imamlarının eğitimleri ve tayinleri ile ilgili yeni nizâmnâme
tatbikatından ötürü de bu mekteblerin kapatılması cihetine gidilmiştir.106
1913’te açılan Medresetü’l-e‘imme ve’l hüteba, imam ve hatibler
yetiştirecek bir kurum olarak düşünülmüş; imam ve hatibler için Kur’ân
nazariyatı ve tatbikatı, malumat-ı kanuniyye, ilm-i kelâm ahkamı, nikah ve
talak, Arapça ve Türkçe hitabet nazariyyatı ve tatbikatı, ahkam-ı ibadet gibi
dersler konulmuş; müezzinleri için bu gibi dersler dışında ezan ve ilahî
nazariyyatı ve tatbikatı gibi derslere yer verilmiş olmakla beraber, bundan da
beklenen fayda hâsıl olmamış ve Cihan Savaşı’nın patlaması üzerine
uygulama tamamen kağıt üzerinde kalmıştır.107
Özellikle köylerde dinî eğitimin sağlanması için cami ve mescidlerin
yanında her zaman mevcut olmadığı belirtilen birer de mektep açılması söz
konusu olduğunda, hazırlanan Maarif Nizâmnâmesi’nde ilk tahsilin mahalli
cemaatin ianesine tevdi edilmesine karar verilmiştir (1892). Ahalinin mektep
hocası ve cami imamı için ayrı ayrı yardımda bulunmaması için (Buralardaki
imamlara ahali tarafından ücret mukabili olmak üzere buğday, çavdar, arpa
ve sair mahsulattan aynî yardım yapılmaktadır.) bu iki hizmetin birlikte
yürütülmesinin uygun olacağı düşünülmüş, dolayısıyla buralarda hizmet
verecek imamların eğitim işlerini de üstlenmeleri düşünülmüştür. Ancak, bu
tür imamların genelde câhil ve kahil olmaları sebebiyle eğitim hizmetinde
istihdamlarından herhangi bir fayda umulmadığının dile getirilmekte olması,
genel eğitim durumlarını son dönemlerde aydınlatan bir kayıt olarak
önemlidir.108
5. Tayin ve azilleri
Vakfiyyesi olanlar, vakıf mütevellisinin ve/veya vakfa nezaret eden mahal
kadısının teklif ve arzı ve nihayet şeyhülislamın işareti neticesinde isdar
olunan berat ile vazîfelendirilmekteydiler. II. Mahmud devrinde özellikle
dağılmış ve gelirleri kalmamış olanlar da dâhil olmak üzere pekçok vakfın
bir nezaret altında birleştirilmelerinden sonra tayin teklifleri Evkaf-ı
hümâyûn Nezâreti tarafından yapılmaya başlanmıştır.109 Taşradan yapılan
başvurular kadı ilamları ve her hangi bir cihet için başvuran adayın arzuhali
ve varsa vakıf mütevellisinin arzı ile birlikte yapılırdı. Bu resmî işlem
dışında bazı nâfiz ricalin, vilayetlerde valilerin, orduda ise kumandanların
ve saraya yakın kimselerin tavassutları ayrıca bu gibi tayinlerde etkili
olabilmektedir. Bahriye ve bahrî işlere ait müesseselerdeki (Tersane, boğaz
kaleleri gibi) ve yerleşim birimlerinlerindeki (Çanakkale, Kasımpaşa gibi)
tayinler genelde Kaptan Paşa tarafından teklif edilmekteydi.110 Sivil ve
askerî amirlerin kayırmaları, saraya mensubiyet, selatin camii hademesinden
olma ve bizzat padişah vakıfları ve özellikle Haremeyn evkafına bağlı
ibadetgâhlara ait cihetlerin sözkonusu olması korunma ve kayırılma babında
ayrı bir muamelenin işaretlerini vermektedir.
9 Şubat 1870 tarihli Tevcihât-ı cihât Nizâmnâmesi çeşitli cihetlere
yapılacak tayin usûllerini tanzim etmekte, bunların ehil olmak kaydıyla
babadan oğula intikalini uygun görmekte, birden fazla olması halinde
oğullarından hangisine geçeceğini veya akrabaların tercihi ile bir yabancıya
hangi şartlarla tevcih edileceğini usûle bağlamakla beraber, bu noktada daha
önceki uygulamalardan değişik bir husus içermez. Cihetlerin müşterek
kullanılmasının giderek önlenmesine matuf bir tedbir olarak hisselerin,
vefatlar halinde diğer hisse sahiplerinden müstehak olana tevcihi ile bu tür
paylaşımlara vecihetlerin yetersiz gelirlerinin böylece bölüşümüyle kimseye
ekonomik bir fayda sağlayamama haline giderek bir son vermeyi amaçlar.
Nizâmnâmenin önemli noktası, hitabet ve imamet gibi ehliyet ve istihkak
gerektiren cihetleri için imtihan öngörmüş olmasıdır. Ancak bunun nasıl
yapılacağı belirtilmemiştir.111 1874 senesinde ise yeni bir Tevcîhât-ı cihât
Nizâmnâmesi’nin çıkartılmış olduğu bildirilmektedir.112
Mahalle imamlarının tayinlerinin belirli vasıf ve esaslara bağlanması için
Evkaf-ı hümâyûn Nezâreti’nce teşkil edilen komisyon tarafından hazırlanan
ve 10 C. 1305 / 23 Şubat 1888 tarihinde tasdike sunulan yeni bir Tevcîhât-ı
cihât Nizâmnâmesi bu konuda tanzim edilenlerin en etraflısıdır. İmamların
eğitimli ve iffet ve istikamet sahibi olmaları zaruretinin dile getirildiği bu
nizâmnâmenin hazırlanmasında, özellikle imamet ve sair cihetlerin ehil
olmayan kişiler eline geçmeleri ve hiç bir vasfı olmayanlar dâhil olmak
üzere kasr-ı yed edilmesi gibi uygulamaların sakıncalarının giderilmesi
amaçlanmaktaydı. Buna göre, uhdelerine imamet, hitabet ve müezzinlik
cihetleri tevcih edilecek olanlar İstanbul’da Mahkeme Teftiş Heyeti
huzurunda; taşralarda ise İdare Meclisleri’nde hakim, müftü, evkaf
muhasebecisi ve mahalli ulemadan oluşacak bir heyet tarafından, fıkıh
kitaplarının cihetlere müteallik meselelerinden, tecvîd ve kırâ‘atden imtihana
tâbi tutulacaklardır. İmtihanda başarılı olmalarından başka salâh-ı hâl ile
muttasıf bulunduklarına dair verilen şahadetnâmeler muvacehesinde
İstanbul’da Mahkeme-i Teftîş ve taşralarda İdare Meclisleri tarafından tahkik
edildikten sonra tevcihleri cihetine gidilecektir. Kayyum, ferraş, âbkeşlik
gibi bedenen çalışmayı icab ettirecek cihetlerin tevcihinde bu hususta da
yeterlilik aranacaktır.
İmamlar, nikah işleri ve bunların ihbarında vazîfelerini ihmal ve kötüye
kullanmaları, imamete yakışmayan davranış ve fiilleri işlemeleri halinde
vazîfeden uzaklaştırılacaklardır. İki camide birden imamet ve müezzinlik gibi
hizmetlerin ifası mümkün olmadığından bu gibi cihetlerin aynı şahısta
toplanmalarına izin verilmeyecektir. İki ayrı camiide hizmet görenler
bunlardan birini tercih edecektir.113
Mahalle mescid ve camilerinde imamet ve hitabet gibi cihetlerin aynı şahıs
tarafından yürütülmesi ise mümkündür. Birden fazla imam, hatib veya
müezzin bulunan camilerde mahlul vukuunda tayinler kıdem esasına göre
yapılacaktır. Nizâmnâme bütün cihetler için kasr-ı yed etme usûlüne prensip
olarak bir son vermektedir. Ancak, babadan oğula, kardeşlere veya damada
intikal edebilme uygulamasını haleflerde ehliyet ve liyakat şartı aranmak
kaydıyla devam edilebileceğini kabul etmekteydi. Çok çocuğu olanların en
büyüğünün ve dışarıdan yapılacak tayinlerde ölenin akrabasının öncelik
hakkının bulunduğu ve yine ehil olma şartı esas olmak kaydıyla mümkün
kılmaktadır. Cihât sahiplerinin askerlik yaşını aşmaları şartı muhafaza
edilmiştir. Haremeyn-i şerîfeyn cihetlerindeki tayinlerin ise bunlara mahsus
olan husûsi nizamnameleri dâhilinde yapılmaya devam edileceği
vurgulanmıştır. Ayrıca 1874 senesinde çıkartıldığı bildirilen Tevcîhât-ı cihât
Nizâmnâmesi ve Evkaf Nizâmnâmesi’nin bu yeni nizâmnâmeye aykırı olan
maddeleri yürürlükten kaldırılmaktaydı.114
Mahalle imamlarının tayinleri hakkında son düzenleme, 23 Temmuz 1329
(5 Ağustos 1913) tarihli Tevcîhât-ı cihât Nizâmnâmesi’yle ve 4 Haziran
1323 (4 Haziran 1917) tarihli olarak çıkartılan Müftilerin Vezâ’ifine Dâir
Nizâmnâme ile tekrar tesbit edilmiş ve imametin bu nizâmnâmeler mucebince
teşekkül edecek bir hususi heyet tarafından icra edilecek imtihanda başarı
kazanmış olanlara tevcih edilmesine karar verilmiştir. Yine buna göre bazı
mahallelerde cami mevcud bulunmadığı halde mahalle imamı
bulunabilecektir. Bir mahallede birden fazla camii ve imam bulunması
halinde imamlara mahsus olan resmî mühür teamülen mahallenin imamı
addedilen zâta teslim edilecektir. Resmî mührün ahalinin seçimi ve
müdahalesiyle bir imamdan alınıp diğerine verilmesi mümkün
olamayacaktır.115 Köy ve mahallelerdeki imamların, sair papas ve hahamlar
gibi ihtiyar heyetlerinin doğal üyesi olduklarına dair duyulan tereddüd ise
yapılan bir açıklama ile giderilmiştir.116
Sıkça çıkartılan bütün bu nizâmnâmeler, istenilen düzenlemelere arzu
edildiği derecede erişilemediğinin ve kalıcı çözümler getirilemediğinin birer
delili olsa gerektir. Nitekim bütün bu düzenlemelere rağmen köy ve
taşralardaki mahalle imamlarının tayinleri hakkında bir usûl ve kanûn
olmadığı ve her yerde başka başka uygulamalara tevessül edildiği ve
istihdam edilen imamların bazı resmî muamelat icrasında yolsuzlukları
görüldüğü ve bunlardan dolayı mesul ve muateb tutulamadıklarına ve
imamların tayin ve intihâbları hakkında bir usûl vaz‘ ü icâdı doğrultusunda
yapılan şikayetler devam etmektedir.117 İmtihan keyfiyetinin köy ve mahalle
imamlarına da şamil olup olmadığı sorun çıkarmış olduğundan, 21 Haziran
1914 tarihinde buna getirilen bir açıklamada bu tür imamların bu keyfiyet
şumulü içinde olmadıkları duyurulmuş olmasından, imamların her yerde ve
özellikle köylerde imtihandan geçirilerek tayinlerinin öngörüldüğü gibi pek
de tatbiki mümkün bir usûl olmadığı anlaşılmaktadır.
Saltanat ve hilafetin ilga ve nihayet cumhuriyetin ilanı ile beraber tayin
mekanizmasında da bazı değişikliklerin meydana geldiği anlaşılmaktadır: Bu
anlamda köylerde imam, Teşkilât-ı cedîde ve Köy Kanunu’nun ilgili maddesi
gereğince ahali tarafından seçilmekte ve hatiblerin tesbiti ise Tevcîhât-ı cihât
Komisyonu’nca yapılmaktadır. İmamların seçimden sonra muhtar tarafından
tanzim edilen ve ihtiyar heyeti azalarının da imzaladığı bir dilekçe
kaymakamlığa iletilir ve adliyece sabıka kaydı tahkikinden sonra resmî tayin
işleminin tamamlandığına ve tayinine dair adaya bir buyruldu verilirdi.
Ancak köylerde imamet ve hitabet hizmetini görebilecek nitelikte kişilerin
her zaman mevcud olmadığı, bundan başka kimse bulunmadığı ve mücavir
yerlerden imam celb edildiği veya oralardaki camilere gidildiği yolundaki
açıklamalardan anlaşılmaktadır. Bu tür seçimler köy ahalisi tarafından her
zaman kabul edilir kişiler üzerinde tahakkuk etmemiş ve itirazlara sebebiyyet
vermiştir. Nitekim Tirebolu kazasına bağlı Kuluncak köyü118 muhtar ve
ihtiyar heyetinin tanzim ettiği ve ahaliden ileri gelenlerin de mühürledikleri
bir dilekçe ile kaymakamlığa itirazda bulunulduğu görülmektedir. Dilekçede
yer alan, imamet ve hitabet vazîfesini sürdüren Kara Mustafa oğlu Ali’nin
vefatı üzerinden 4 sene geçtiği kaydı, muhakkak ki savaş sebebiyle yeni bir
tayinin yapılamadığı gerçeğine ışık tutmaktadır. Ancak aynı köyden Haşim b.
Mahmud’un, Teşkilât-ı cedîd ve Köy Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince
imam olarak seçilmesi zarureti hâsıl olmasına rağmen, bu zoraki adayın
geçmişinin iyi olmadığı, dinî bilgiden yoksun ve hattâ okuryazarlığının da
bulunmadığı gerekçesi ve ahalinin de kendisini kabul etmek istemediği
beyanıyla değiştirilmesi arzedilmekteydi.119 Yine Tirebolu’nun Tekye
köyünde120 imam olarak seçilen Hüseyin’in Tevcîhât-ı cihât Komisyonu
reisi Müftü Ahmet Necmeddin Efendi tarafından imtihanı yapılmış ve
kaymakam tarafından verilen bir mürâsile-i şer‘iyye ile tayin işlemi
tekemmül etmiştir (19 Aralık 1920). Ancak köyün ihtiyar heyeti, muhtar
seçimi bahanesi ile mührünü elinden almak ve imameti bir başkasına vermek
istediğinden aralarında geçimsizlik ve anlaşmazlık hali zuhur etmiş olduğunu
bir dilekçe ile Giresun Evkaf Müdürlüğü’ne aksettirmektedir. İmparatorluğun
son ve cumhuriyetin ilk senelerinde aynı yöre için söz konusu olan bu
örneklemeler, savaş senelerindeki dağılma ve yeniden kurulma dönemlerinin
toplumsal kargaşasının ve huzursuzluğunun işaretini taşımakta olduğuna
şüphe yoktur.
Vazîfeden ayrılma ve gerektiğinde azilleriyle ilgili uygulamalar çeşitlilik
arzetmektedir: Mescid ve cami cihetlerinin sahipleri, vefatları dışında
hastalık ve ihtiyarlık gibi sebeblerden ötürü vazîfelerini başkalarına devr ve
ferağ edebilmekte veya başka vazîfelere geçebilmekteydiler. Nitekim Asakiri hassa 8. alay 2. tabur imamı Raşid Efendi, yaşlılığı ve hizmete adem-i
iktidârı sebebiyle ve bilfiil imam olmasına rağmen tekrar yapılan imtihanda,
mesâ’il-i diniyyede ehliyyeti tebeyyün ettikden sonra 250 kuruş maaş ile
Maltepe hastahanesinde açık bulunan imamet hizmetine kaydırılmış;121
Mekteb-i harbiyye camii ikinci imamı Ahmed sar‘a illetine mübtela
olduğundan almakta olduğu 100 kuruş maaşı ile emekli edilmiş;122 Rumeli
ordusu süvari 1. alayı imamı Babadağlı Receb illet-i cününa müptela
olduğundan ayda 40 kuruş maaş ile emekliliğe sevkedilmiştir.123 Rumeli
ordusu muvazzaf süvari 1. alayındaki münhal binbaşılığa alay emini Mehmed
Nuri’nin nasbı ile boşalan alay eminliğine aynı orduda piyade 1. alayı imamı
Ali’nin tayin edilmesi ise,124 başka bir vazîfeye kaydırılmanın örneğini
vermektedir.
Vefat sebebiyle imamlık hizmetinin devredileceği kişilerin genelde kendi
oğulları olması şartı aranmakta olmasından125 ötürü vefat eden imamın bir
oğlu olup olmadığı özellikle tahkik edilir (bilâ veled vefti vâki‘ ise) ve
hizmetin varsa oğluna, hatta oğullarına, yoksa ehil olan bir başkasına
tevcihine dikkat edilirdi. Mesela, Kastomonu’da halife zaviyyesi vakfından
olmak üzere vazîfe-i mu‘ayyene ile imâm olan esseyyid Şeyh Mehmed
Efendi, bilâ veled-i zükûr fevt olup yeri hâlî ve hidmet-i lâzimesi mu‘attal
kalmağla yerine isti‘dâd ve istihkakı lede’l-imtihân zâhir olan Mehmed
Said b. Ebubekir’[in]her cihetle lâyık ve mahall ü müstahikk olduğundan
tayin edilmesi,126 bu gibi işlemlerde sorgulanan ana ilkeleri ve aranan
şartları gözler önüne serer.
Nizâmî ordunun kurulmasından sonra ayrıca bu gibi adayların askerlik
yaşını aşmış olmaları şartı aranmaktaydı.127 Mesela, Konya’da Saidili
kazasına bağlı Kadın Hanı derbendi mahallatından Karahisarlı
Mahallesi’nde yeni inşa edilen mescide minber ihdasıyla, Hafız Ömer b.
Mehmed mahallelinin de onayı ile hatib olarak atandığında, askerlik
yaşını128 aşmış olduğu özellikle belirtilmekte olup kendisinin 26 yaşında
olduğu anlaşılmaktadır.129 Geride kalan çocukların küçük olmaları halinde,
imamet hizmetini yerine getirebilecekleri yaşa gelene kadar uygun birinin
vekaleten tayin edilmesi de söz konusu olabilmekteydi.130 Ayrıca hitabet
hizmetinin de bu şekilde tevcihine dair çeşitli örnekler vermek mümkündür.
Nitekim Evkaf-ı hümâyûn’a mülhak Harput kazasına bağlı Hasnik köyündeki
camide hitabet cihetine mutasarrıf olan İbrahim vefat ettiğinde, tahsîl-i ilim
ile meşgul olan oğlu Mehmed’in bu işi yapmaya yaşca küçük olmasından
ötürü kesb-i liyâkat edinceye kadar hitabet hizmetinin aynı köy sakinlerinden
ve imtihan neticesinde liyakati açığa çıkmış olan Ömer b. Mehmed Emin
Efendi’ye niyâbet suretiyle tevcihine karar verilmiştir.131 İstanbul’da
Baruthane’deki camiide imamet ve hitabet cihetlerine mutasarrıf olan
İbrahim’in vefatı üzerine, oğulları Mustafa ve Ahmed’in yaşlarının küçük
olmalarından ötürü, cihetler, istihkak kesb edecekleri yaşa gelinceye kadar
ve bi’l-vekâle edâ-yı hidmet etmek üzere Esseyyid Hüseyin’e tevcih edilmiş
olması,132 niyabetin birden fazla çocuk için de söz konusu olduğuna işaret
etmektedir.
Müezzinlik hizmetleri de babadan oğula intikal edebilmektedir: Tersane
zindanı dâhilinde vaki cami müezzini Hafız Celil vefat ettiğinde oğlu
Mehmed Rıza müezzinliğin kendisine tevcihini niyaz etmiştir. Adayın
müezzinlik hizmetini edâya iktidârı olduğunun tahkiki üzerine, Tersane İcare
Sergisi’nden 5 kuruş aylık ve zindan fırınından günde bir çift ekmek tayiniyle
atanmasına karar verilmiştir.133
Cihetlerin müşterek hisseler halinde paylaşılması yaygın bir uygulama
olarak devam etmiştir. Bursa’da Alacamescid Mahallesi Hacı Hamza
Mescidi’nde Elhâc Mustafa b. Elhâc Selim üçte iki hisse ile imamet cihetine
mutasarrıf iken vefat ettiğinde, bu hissesi oğlu Mustafa Tahir’e tevcih
edilmiştir (1821).134 Keza, Edirne’de Mehmed Fehim ve Abdülcelil, Sarı
Yakub Mahallesi vakfından günde 1 akçe ile imamet etmektedirler.
Abdülcelil yarım akçelik hissesini Osman isminde bir başkasına devretmiştir
(1764).135 Niğde sancağında Nevşehir kazasına tabi Nar köyünde Hacı
Bayram tarafından inşa edilen camiide, Mehmed ve Mustafa günde yarım
akçelik hisselere, Osman b. Ömer ise geriye kalan yarım akçelik hisseye
sahib olmak üzere, 3 imam bulunmaktaydı. Daha sonra Mehmed yaşlılığını
ileri sürerek yarım hissesini oğlu Ahmed’e devretmek istediğinde, atama
daha önceleri vefat etmiş olan Ömer’den mahlul kalan yarım akçelik hisseyle
birleştirilerek gerçekleştirilmiştir.136 Cüz’î gelirleri içeren bu iş için
mahallelinin kayırmasını içeren 14 mühürlü bir arzuhal ile başvurulmuştur.
Günde yarım akçelik bir hissenin devredilmesi ve sahiplenebilinmesi için bu
kadar uğraşılmasının, ancak belirtilen maaş dışında daha başka bazı
gelirlerin ve ahaliden daha bazı sebeblenmelerin söz konusu olması halinde
ekonomik bir mantığı ve anlamı olabileceği açıktır. Cihetlerin bu şekilde
hisselere bölünmesi, zaten kifayetsiz olan maaşların daha da azalmasına yol
açmaktaydı. Son zamanlarda imamların vazîfe sahalarını kısıtlayan
düzenlemelerin neticesi olarak, tasarruf edilen cihetler dışında elde pek fazla
gelir getiren başka işlerin de kalmamış olmasından ötürü, cihetlerin hisseler
halinde tevcihi uygulamasına bir son verilmesine teşebbüs edildiğine
yukarıda ayrıca işaret edilmiştir.
Bazı özel durumlarda muallimlik hizmeti görecek imamların olgun ve
yaşlıca olmasının tercih edildiği anlaşılmaktadır. İstanbul’da Muslihiddin
Mahallesi imamı Mehmed Arif inas rüşdiyesine tahvil edilmiş olan cıvardaki
Yusuf Paşa mektebinin muallimliğine tayin edilmek için başvurmuş ve aranan
şartları haiz bir gençtir. Ancak maarif meclisi, adayın bu hususa dair verdiği
itiraz dilekçesindeki ifadesiyle, başkaca bir kusur bulamayup, sakalında
pek beyaz yok, daha kemâlice ve musinn ü ihtiyâr birisinin atanmasının
daha iyi olacağı kararı ile genç imamın başvurusunu geri çevirmişti.137
Vefat ve kendi istekleriyle ayrılma dışında vazîfeden el çektirilme
sebeblerinin içinde ahlakî zafiyyet, imamet vazîfesinin yerine
getirilmesindeki ihmal ve kusurları ve liyakatsiz olmaları sebebiyle halkın
şikayeti ve çeşitli yolsuzluklar başta gelmektedir: İmamlar arasında
kalpazanlık (Bendereğli [Karadeniz Ereğlisi] Sultan Selim Camii imamı
Elhâc Mustafa tam ayar altın sikkelerin kenarlarınıtırtıklıyor.)138 veya
hırsızlık yapanlara (Kırcalar köyü imamının çaldığı eşyalar, 1583), kadınlara
sarkıntılık ve tecavüze yeltenenlere ve (Saka köyü imamının tecavüz
teşebbüsü, 1582) saldırıya uğrayarak öldürülenlere (Teraş köyü imamı,
1582) rastlanabilmektedir.139 İstanbul’da Gedikpaşa Camii imamı
Abdulbaki, mahalle halkının şikayet ve azlini icab ettiren sû-i ahvâlinin
ihbârı ve buna dair İstanbul kadısının ilamı üzerine azl edilmiştir.140 Yine
İstanbul’da Ahî Çelebi Camii’nde vaiz olan Şeyh İsmail b. Ömer, kendisini
ölmüş olarak gösterip vaizliği üzerine geçirmiş olan Hüseyin’i şikayet
etmekte, ber-hayat ve hitabet cihetinin uhdesinde olduğunu teyid
ettirmektedir.141 Samoka’da Şeyh Camii hatibi Abdullah b. Elhâc Mustafa
nâ-ehl ve ceheleden ve erbâb-ı istihkākdan olmayıp vazîfesini layıkıyla
yapmadığı gerekçesiyle Samoka kadısı Altıparmakzade İbrahim Efendi’nin
ilamı üzerine azl edilmiş ve yerine bu vazîfeye talib olan Yusuf b. Derviş
Mehmed atanmıştır.142 Lofça kasabasına tabi Pelsinç köyünde dört beş
senedir imamlık yapan Mehmed ile muhtarı Hızır askere gideceklerin kur‘a
ile tesbitinde asker adaylarını gizlemek ve hayatta olanları ölmüş gibi
göstermek gibi suçları işlemelerinden ve yapılan tahkikatta 160 kadar nüfûsu
gizlemiş oldukları meydana çıktığından 3 sene için sürgün cezası ile tecziye
edilmişlerdir.143 Keza, Aksaray’da Murat Paşa Mahallesi imamı Aziz
Efendi emlak vergisi ile ilgili bir işlemden Maliye Nezareti beytülmali
kassam kâtiblerinden Sadık Efendi ile 14 lira (1400 kuruş) ketm ve irtikab
etmelerinden ötürü vazîfeden el çektirilmiştir.144 Kıztaşı’nda Mustafa Bey
Camii imamı Mehmed Kemaleddin Çırçır harîk iâne komisyonu heyeti ile
birlikte 13683 kuruş dolandırmak suçuyla mahkemeye verilmiştir.145
Feriköy Camii imamı Ebulhayr ve müezzini Ahmet Sezaî aralarındaki
münaferet ve husumet sebebiyle vazîfelerini ifa etmediklerinden, imamet ve
müezzinlik işlerinin mahalle bekçisi ve arabacı gibi esnaf tarafından yerine
getirilmekte olduğu Pangaltı umûr-ı inzibâtiyye memuru Mirliva Mehmed
Paşa tarafından tezkire ile bildirilmiş ve haklarında soruşturma
açılmıştır.146 Çeşitli tarihlerden seçilen bu örneklemeler yapılan
suçlamaların çeşniliğini aksettirmektedir. Ramazanlarda Ayasofya Camii’nde
vaaz veren ve hitabet ciddiyetine uygunsuz davranışlar sergileyen, konuşma
esnasında el-kol hareketleri ve taklidlerle tasvîr-i mes’ele ederek cemaati
güldüren ve vaazı çocuk oyununa çeviren Şehzade Camii vaizi Hamza
Efendi’nin, bu sebebten ötürü azl edilerek vilayeti olan Adana’ya sürülmesi
(h. 1209), konunun ilgi çekici örneklerinden bir diğerini teşkil eder.147
Son dönemlerde imamların, nüfûs Nizâmnâmesi’nin 38. maddesi uyarınca
kendilerine havale edilmiş bulunan vefiyyât ilmühaberlerinin ilgili nüfûs
dairelerine vaktinde teslim edilmemeleriyle ilgili olarak mahkemeye verilme
hadiselerine sıkça rastlanmaktadır. Bunların kimi beraat etmekte ve kimine
ise para cezaları (yarım altın) kesilmekte olduğu, pek çoğunun ise bunu
ödemekten aciz bulundukları ayrıca tesbit edilmektedir. Macuncu köyü Uzun
Yusuf Mahallesi imamı Hafız Ahmed’in, vuku bulan 73 vefiyyatı müddet-i
mu‘ayyenesinde nüfûs dairesine bildirmediğinden ötürü mahkemeye
verilmesini örnek olarak ele alabiliriz: İmam savunmasında, vefiyyat ile
ilgili ilmühaberleri yazıp mahalle bekçisi İsmail Ağa’ya teslim ettiğini,
ancak bekçinin bunları iletmediğini ve bu arada vefatı söz konusu olduğunu,
ilmühaberlerin ise vefatından sonra damadı tarafından getirilip kendisine
verildiğini, dolayısıyla belgelerin vaktinde teslim edilmemesinin bu sebebten
kaynaklandığı beyan etmekte ve kendisinin bu ifadesi şahitlerce de teyid
edilmektedir. Davanın görüşülmesi sırasında ise nüfûs nizamnamesinde bu
tür evrakın kimler tarafından teslim edileceğine dair sarahat olmadığı
görülmüştür. Neticede imamın beraatına, ilmühaberlerin ise bundan sonra
ibrâz edilmemesinin esâs mes’uliyyet addolunmasının usûl ittihâz
edilmesine karar verilmiştir.148 Ancak, bunların kimler tarafından teslim
edilme mecburiyeti olduğu hususuna açıklık getirilememiş olduğu bir başka
hadiseden anlaşılmaktadır. Aynı şekilde vefiyyat ilmühaberlerini kanuni
süresi içinde teslim etmemiş olmalarından ötürü Üsküdar’da Kefcedere
Mahallesi imam ve muhtarından nüfûs Nizamnamesi’nin 57. ve 59 maddeleri
uyarınca Şurâ-yı devlet Bidâyet Mahkemesi’nce yarımşar altın ceza taleb
edilmiş ve iktizasının ifası Sicill-i nüfûs İdâre-i umûmiyyesi’nden verilen
tezkirede ifade edilmiştir (Eylül 1901). İmam ve muhtar verilen para
cezasını ödemekten ictinab ederler. Vefatı ihbar edilmesi söz konusu olan
Emine 15 Ocak 1901’de ölmüş olup gereken ilmühaber imam tarafından
cenaze sahibi Fatma’ya verilmiş olmakla beraber, bunun Fatma tarafından
zamanında iletilmemiş olduğu anlaşılıyor. Bu gibi evrakın imamlar veya
cenaze sahibleri tarafından teslim edileceğine dair açıklık olmama halinin
sürdüğü görülmektedir.149
İstanbul’da Kadırga cıvarında Bostan Ali Mahallesi’nde vuku bulan 18
vefiyyatı icabeden zamanı içinde nüfûs idaresine bildirmediği için, mahalle
imamı Hafız Mustafa, muhakeme neticesinde, nüfûs Nizâmnâmesi’nin 4. ve
5. fasıllarına tezyîl kılınan nizâm hükmünce beher vefiyyât için yarımşar
Mecidiyye altını cezaya çarptırılmış ve ayrıca mahkeme masraflarını
ödemesine karar verilmiştir. İmamın büyük bir şaşkınlık ve çaresizlik içine
düştüğünü, 50 seneyi aşan bir zaman içinde mahallesinde kusursuz hizmet
verdiğini ve bu parayı ödemeye mecali olmadığını belirtip vaktiyle
bildirmemesinin nizamnamenin neşr ve ilanından haberi olmadığından
kaynaklandığını ileri sürmesinden ve bunca senelik hizmetine, yaşlılığına ve
fakr ü zaruret haline merhameten cezasının affını rica etmekte olmasından
anlamak mümkündür. Ancak, bu şekilde bir tavassutun mahkeme vezâ’ifi ile
te’lîf edilemiyeceği ve nasıl bir işlem yapılması gerektiğinin dâhiliye
dairesine tezekkür için havale edilmesine dair bir karar verilmesinden,
kanunun hükmü olmakla beraber imamı maddî yönden zora sokan bu karar
karşısında mahkeme heyetinin de tereddüd içinde kalmış olduğunu
anlamaktayız.150
Kamu hizmeti gören devlet memuru addedilmelerinden ötürü bu gibi
imamların nerede muhakeme edilecekleri de tartışma konusu olmuş, durum
Şurâ-yı Devlet Bidâyet Müdde‘î-yi Umûmîliği’nden sorulduğunda, bilcümle
imamların vezâ’if-i mülkiyyelerinden ötürü vilayet memuru sayıldıkları ve
vazîfe-i memuriyyetlerinden mütevellid cürümlerinden dolayı devlet
memurlarına öngörülen Memûrîn Muhâkemât Kanûnu usulleri dâhilinde idarî
mahkemelerde yargılanmaları gerekeceği açıklığa kavuşturulmuştur.151
6. Maaşları, Emeklilik ve Ekonomik Durumları
Mevcut vakıflar içinde hâlâ belirli bir gelire sahib olanların mütevellileri,
tayin edilmesini istedikleri adayları bildirmeye devam etmekle beraber,
vakıf gelirlerinin kifayetsizliğinden ötürü çoğunlukla bunlara verilmekte olan
maaşların devlet hazinesinin çeşitli kalemlerinden takviyesi veya doğrudan
üstlenilmesi söz konusu olmaktaydı. Evkaf Nezâreti’nin kurulması ve bu
nezaret dışında bırakılan vakıfların ise gelirlerinin kuruması ve
kifayetsizliği, tayin ve maaş takdirinin Evkaf Nezâreti, dolayısıyla merkezî
idare eliyle gerçekleştirilmesini kaçınılmaz kılmıştır. Bu gelişme ise
imamları, maaşları hazine tarafından üstlenilen birer devlet memuru haline
getirmekteydi. Feyziyye Camii’nde imam ve hatib olarak çalışan Feyzullah
Efendizade Raşid Efendi’nin, camiin Evkaf-ı hümayun’a ilhakıyla kendisine
maaş bağlanması ile ilgili olarak yapılan işlem böyle bir gelişmeyi
aksettirmekte olan bir örnektir.152 Zaman içinde harab olmalar ve yangınlar
sebebiyle pekçok cami153, medrese154 ve meşruta hanelerin, bakım ve
onarım masraflarının karşılanması yanında, zabtedilen evkaftan dolayı
muhtaç hale düşen yetim ve dulların maaşa bağlanmaları gibi azim masrafları
icab ettiren harcamaları göğüslemek durumunda kalan Evkaf-ı hümâyûn
Hazinesi’nin tasarrufu altına aldığı vakıf gelirlerinin büyük bir kısmına
hazinenin ihtiyacı sebebiyle el atılmasının ve özellikle askerî ihtiyaçlar başta
olmak üzere çeşitli kalemlere sarfedilmek mecburiyetinde kalınmasının,
maaşların düşük tutulmasında ve sözü edilen binaların ihmalinde önemli bir
etken olduğu anlaşılıyor. Mesela, Varna’da Hayriyye Camii görevlilerinin
maaşlarına yapılması düşünülen zammın, Varna gümrüğünün fazla malından
karşılanması icab ettiği, ancak padişaha mürettep emvalden olan bu gelirin
umûr-ı hayriyyeye tahsis kılınmış olduğu bildirilmektedir. Bununla beraber,
yapılmak istenen zammın cüz‘iliğinden ötürü senede 1000 kuruş ödenmesine
karar verilmiştir.155 Kanuni evkafından Cihangir Camii görevlilerinin
maaşlarının yetersiz olduğu ve fodula tayinatlarının bulunmadığı sebebiyle,
zam ve tayinat tahsisi taleb edildiğinde, camiin aslında Anafarta-i kebir ve
tevâbii mukatasından senelik 45000 kuruş geliri olduğu görülmüş ve senede
530 kuruş tutacak olan zammın buradan ayrılarak verilmesi düşünülmüştür.
Nitekim Mehmed Emin Rauf Paşa’nın birinci sadaretinde (1815-18) buna
onay verilmiş olmakla beraber, böyle birşeye niyetlenilmiş olması, sâ’ir
vakıf hademesine sirâyet ederek hayli tasaddîye yol açtığından, üzerinden
7-8 sene geçmesine rağmen uygulanmamıştır.156 Yine, Evkaf-ı hümayuna
mülhak Yanbolu’daki Cami-i Kebîr görevlilerinin maaş ve kandiller için yağ
ihtiyacını karşılamak üzere tahsis edilen mukataa gelirleri mevcud ise de
kendilerine bırakılan gelir kifayet etmemektedir. Mukataatın senelik geliri
12000 kuruştur. Mukataa yed-i vâhid usulü ile 7500 kuruş bedel ve asakir-i
muntazama masraflarına tahsisen 2500 kuruş semere ile defter-i iltizama
idhal edilmiş olduğundan, camiin kaynak sıkıntısı, gelirlerine rağmen
sürmektedir.157 Öte yandan, Saray-ı cedîd ağası nezaretindeki evkaftan
Balıkesir’deki Bayezid Camii ise, zamanla harab olmuş ve tamire muhtac bir
hale gelmiştir. Vakıf iki köyden gelen senelik 10000 kuruşluk bir gelire
sahibtir ve bu müderris ve sair camiideki cihet sahiblerinin maaşlarına
mahsustur. Ancak, müderris tedris etmediği gibi, diğer cihet sahibleri de
dışarda başka işlerle meşgul olmaktadır. Vakıf gelirleri ise mütevellisinin
elinde kalmıştır.158 Bu durumda sözü edilen cami tamirinin doğrudan
hazineye havale edilmekte olması, yukarıdaki örneklerin tersi bir
uygulamanın da söz konusu olabildiğini gösteriyor.
Selatin camiilerinde kadro şişkinliği olduğu ve aynı cihete mutasarrıf
müteaddid kişilerin istihdam edilmekte olmaları,159 harcamaları artırıcı bir
unsur olurken, maaşların düşük tutulmasına da sebebiyyet vermekteydi. Bu
durumda herkesi memnun etmek pek mümkün olamamaktaydı. Ayrıca
buralarda, ancak cihet sahibinin vefatıyla silsile yürütülmesi suretiyle terakki
edilmesi söz konusudur. Bu durumun iş görme şevkini kırdığı, maaşların
azlığı ve işe devamsızlık ve başka işle meşgul olma halinin vazîfelerde
tekasüle sebebiyyet vermekte olduğunun tesbiti üzerine, mesela, İstanbul’da
Murad Paşa Camii görevlileri içinde gereği gibi hizmet vermeyenler
ayıklanarak işten atılmıştır. Buna rağmen camiide 18 kişinin vazîfelerinde
ibka edildiğinin belirtilmekte olması, görevli sayısının bu orta büyüklükteki
camii için ne kadar fazla olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Geriye kalan bu 18
kişinin hepsi için ayda toplam 378 akçe gibi cüz’i bir ödemede bulunulacağı,
bunların bu tasaruftan önce daha da az maaş aldıklarına işaret etmektedir.160
Şeyhülislam
1856’da yalnız İstanbul ve Bilâd-ı selâse’de mevcud selâtin camii hatib,
imam vesair hademesinin maaşlarının aylık tutarı 57600 kuruş tutmakta ve
kifayetsizliği sebebiyle yapılan zamlar neticesinde bu harcama 1857
senesinde ayda 80692 kuruşa yükselmiş bulunmaktadır.161 Bu durumda
mesela, daha önce Hamidiyye ve Lâleli evkafından mürettep dûâgûy vezaifi
mahlulatından h. 1236 (1821-22) tarihine kadar birikmiş bulunan meblağ,
şeyhülislamın onayıyla hazinece borç adı altında alınarak kullanılmış
olmasına ve dûâgûy vazîfesi tutarı olarak h. 1242 (1827-28) senesine
gelinceye kadar birikmiş olan 3359 akçe gibi mutevazı bir meblağın dahi
tekrar hazineye iâne yoluyla kaydırılmış olmasına şaşmamak lazımdır.162
Bazı camiilerin yanında zaviyelerin de tamiri ve hademesine ve meşayihine
maaş ve tayinat tahsisi icabetmekte olmasından ötürü, Evkaf-ı hümayun
hazinesinin veya bunun kuruluşundan evvel mîrî hazinenin, bu anlamda ayrıca
önemli harcamalar ihtiyar etmek mecburiyetinde kaldığını ortaya
çıkarmaktadır. Genel bozulma bu kesim için de söz konusu olduğundan, tekke
ve hangâh meşîhatının nâ-ehl elinden kurtarılması için bazı tedbirler
alınmasına teşebbüs edilmiş ve bu konu ile ilgili olarak bazı fermanlar isdar
edilmiştir.163 Bunların ihtiyaclarının karşılanması üzerinde hassasiyetle
durulmakta ve dar zamanlara rağmen kaynak oluşturulmasına çalışıldığı
anlaşılmaktadır. Mesela, Bektaşi tarikatından Hacı Melek Baba’nın
Şumnu’da postnişîn olduğu Hafız Baba tekyesine müceddeden cami ve
medrese odaları ve çeşme ve havuz inşa edilmiş olup medrese odalarında
fukara ve ahâlî-i fuzalânın aka’id-i islâmiyyelerini tashîh ve ta‘lîm için
hergün camiide ders vermek ve dersten sonra devâm-ı eyyâm-ı
şâhânelerine dû‘â etmek üzere bir müderris ve namaz kıldırmak için bir
imam tayin edilmiş ve bunlara münasib mukataat ve cizye malından yeterli
vazîfe tayin edilmiştir.164 Daha önceleri Bursa’da tanımış olduğu
İstanbul’daki Selimiyye tekkesi şeyhi Behçet Efendi’yi tebdilen ziyaret eden
Sadrazam Hurşit Ahmet Paşa, (1812-15), şeyhin ihtiyarlığından ve cuma
edası için dışarı çıkamadığından şikayet ile tekke derunundaki mescide
minber ihdası ricasına iltimas etmesi üzerine, hitabet ciheti tayini, II.
Mahmud’un da onayı ile hazineden karşılanarak yapılmıştır.165 Kapan-ı
dakik cıvarında ihya olunan Seyyid Şeyh Ahmed el-Neccârî hangâhı
derununda yeni inşa edilen camiin görevlilerine maaş bağlanması ve
kandilleri için yağ ve ayrıca oradaki fukara ve dervişlere fodula tahsisi söz
konusu olduğu gibi, bu tahsisatın arttırılması Şeyh Mehmed Refikî Efendi
tarafından rica edildiğinde, camii görevlilerine zam yapılması ve şeyhin
almakta olduğu senelik 2580 kuruşa 4860 kuruş ilave ile ceman 7140 kuruşa
çıkartılmasına karar verilmiştir.166 Bunun ise zamanı için yüksek bir ödeme
olduğu anlaşılmaktadır. Yine İstanbul’da Üsküdar cıvarında medfun Sarı
Gazi’nin bina eylediği camii ve mektebin imam ve hoca cihetleri olan aylık 8
kuruş, burasının fukara ve dervişlerin gelip gittikleri bir yer olması ve
başkaca bir gelirlerinin olmadığı da dikkate alındığından kifayetsiz
görülmüştür. Ayrıca türbedeki türbedarın da maaşı yoktur. Neticede,
maaşlarının yetersizliği teslim edilmiş ve evkafın kudreti yettiği oranda zam
yapılmasına karar verilmiş olup imam ve hoca maaşları 22 kuruş zam ile 30
kuruşa çıkartılmış ve ilk oluşacak ma‘âş mahlûlünden karşılanmak üzere
türbeye de ayda 50 kuruş taamiyye tahsisi uygun görülmüştür.167 Yaptığımız
bu örneklemeler, harcamalarla ilgili olarak karşılaşılan güçlüklerin
büyüklüğü ve çeşniliği hakkında bir fikir vermeye yeterlidir.
Tahsis edilmekte olan maaşlar (vazîfe) mıkdar olarak çeşitlilik göstermekle
beraber, değinildiği üzere genelde düşük ve hüküm süren hayat pahalılığı ile
başedemiyecek düzeydedir. İstanbul’daki imamların ise başşehre özgü bir
uygulama olarak daha şanslı olduklarını söylemek mümkündür. Maaşlarının
yükseltilmesi için yaptıkları başvurular ve taleb ettikleri pahalılık zamları,
taşraya sirâyet etmemek kaydıyla kabul görmekte ve böylece bir mıkdar
arttırılması temin edilebilmekteydi. Mesela, sayıları 25 olarak verilen selatin
camii
şeyhleri,
bayramlarda
muayede
vesilesiyle
sundukları
niyâznâmelerinde ihtiyac hallerini beyan ile kendilerine maaş bağlanmasını
rica ettiklerinde, Ayasofya ve Sultan Ahmed gibi büyük camiilerin şeyhlerine
farklıca, dolayısıyla merâtib ve haysiyyet-i zâtiyyelerine göre taksîm
edilmek üzere topluca 3000 kuruşluk bir maaş tahsis edilmiştir. Aynı şekilde
sayıları 114 olarak bildirilen yine selatin camiilerinde vazîfe gören imam ve
hatiblere de bayramlarda İmam-ı şehriyarî tarafından verilmekte olan 20’şer
kuruş pek az görüldüğünden 80 kuruş zam ile 100 kuruşa çıkartılmıştır
(1846). Dolayısıyla, imam ve hatiblere iki bayram hesabıyla Hazine-i
amire’den senede 22800 kuruş dağıtılmaktaydı. Aynı imamlara ayrıca her
sene sürre ihracında Evkaf-ı hümayun hazinesi’nden 50’şer kuruş (ceman,
5700 kuruş) ihsan edilmekteydi.168
İstanbul’daki imamların Ramazan ayı ve bayram münasebetiyle de ek
gelirlere nail oldukları anlaşılmaktadır: Sultan Bayezid Camii’nde
Ramazan’da âşir okumakta olan Hafız Mustafa b. Ali bu iş için 30 kuruş
almakta ve kendisine berat verilmiş bulunmaktadır.169 Bunun gibi mesela,
Sadrıazam Mehmed İzzet Paşa Camii vaiz ve ders-i âmmı Mehmed b.
Mustafa senede 18 kuruş Ramazaniyye almaktadır.170 Keza, Ayasofya hatibi
Ahmed Latif’in vermiş olduğu arzuhalinden beher sene Ramazan
Bayramı’nda sabah namazı okumakta olduğu ve bu iş için kendisine, bermutad-ı kadîm i‘tâ ve ihsân buyurulduğu üzere, 25 kuruş verildiği
anlaşılmaktadır.171
İstanbul dışında, özellikle Bursa gibi eski bir payıtahttaki bir selatin
camiinde hizmet görenlerin de zaman zaman kayırıldıklarına dair örnekler
bulunmakla beraber, bunların genelde sıra dışı uygulamalar olduğu
anlaşılmaktadır: Bursa’da II. Murad Camii ikinci imamı Hafız Hasan,
camiide imam ve hatib olanlara senede 6000 kuruş tahsis edilmiş olduğundan
bahisle, kendisine düşen hissenin kifayetsizliğinden ötürü geçim sıkıntısı
çekmekte olduğunu beyan etmektedir. Konu Meclis-i vâlâ’da
görüşüldüğünde, kendisine açıktan maaş tahsîsi müesses olan nizâma
mugayir addedildiğinden ve bi’l-farz İstanbul hademesine tatbikan vazîfe-i
kadîmesine bir mıkdâr zam yapılacak olsa, bu da vezâ’if hakkında olan
nizâmın dahi İstanbul’a mahsûs olması cihetiyle bu gibi taşra evkafı
hademesine şümûlu sâ’ire sirâyet edebileceği mahzûrundan ötürü sakıncalı
görülmüştür. Ancak, Hasan’ın bu ümid ile İstanbul’a kadar gelmiş olması
sebebiyle, meyusen avdetine yol açmamak için kendisine padişah adına
Evkaf-ı hümayun tarafından 1500 kuruş ihsan edilmesine karar verilmiştir.
Bursa’daki diğer imamların bu uygulama sebebiyle İstanbul’a akın
etmediklerine bakarak, yapılan kayırmanın istisnâî olduğu hükmüne
varabiliriz. Hasan’ın arzuhalinin bizzat Hüdavendigar eyaleti müşiri
tarafından İstanbul’a bildirilmesi ve kararın on gün içinde alınması, belki de
kendisinin bu şekilde özel bir muameleye tâbi tutulmasının sebebini ifşa
etmektedir.172
Maaşların mıkdarı ile ilgili olarak çeşitli seneler itibarıyla bazı örnekler
üzerinde durulması durumu daha iyi aydınlatacaktır: İşkodra sancağında
Ülgün Kalesi’ndeki Sultan Selim Camii’nde hatib olan Mustafa, günde 10
akçe; aynı camide farraş olan Hüseyin günde 5 akçe;173 Kefe’de Sultan
Selim Camii’nde ikinci imam olan Seyyid Mehmed Tahir günde 10 akçe;174
Elmalı’da vaki cami hatibi esseyid Süleyman oğluna devrettiği hitabet
hizmeti için günde 3 akçe;175 Mora’da Moton Kalesi’ndeki Fethiyye Camii
hatibi Abdullah oğluna devrettiği hitabet hizmeti için günde 20 akçe;176
Mora’da Gördüs Kalesi’nde Sultan Mehmed Camii’nde imam ve hatib olan
İbrahim imamet için günde 25, hitabet için 15 akçe; aynı camiide müezzin ve
kayyum olan Ahmed müezzinlik için 10, kayyumluk için 5 akçe; salâ
müeezzini olan İbrahim günde 4 akçe;177 Üsküdar’da Reisülküttap
Abdullah Efendi’nin mescidinde salâ müezzini olan İsmail günde 2 akçe;178
Mardin’de Şeyh Çapuk Mescidi imamı Hafız Abdullah günde 2 akçe;179
Larende kasabasında Arapzade Camii hatibi Mehmed günde 2 akçe;180
İzmir’de Camii-i atik Mahallesi’ndeki Ali Yazıcı Mescidi imamı Mehmed
günde 20 akçe;181 Galata’da Karaköy Camii hatibi seyyid Mehmed ayda 5
kuruş;182 Kapan-ı dakik’de Üçmihrablı demekle maruf Hoca Hayreddin
Camii imamı İbrahim imamet için günde 16, yasinhanlık için 2, amin ve
resulhanlık için 5 akçe;183 Erzurum’da Hasan kalesinde Kasım Bey Camii
imamı Hasan günde 8 akçe;184 Edirne’de Zağnos Subaşı Mescidi imam ve
müezini Mahmud günde imamet için 8, müezzinlik için 5 akçe;185
Topkapu’da Sadrazam Ahmed Paşa Camii imamı Mehmed günde 10
akçe;186 Baruthane Camii’nde imam ve hatibi olan İbrahim imamet için
senede 320, hitabet için ise 400 kuruş;187 Nevşehir’de Narköyü Camii
imametine iştiraken tasarruf eden Mehmed ve Mustafa ayda 15 akçe;188
Bağdad Kaplaniyye Camii imam, hatib ve müezzini olan Mustafa hepsi için
ayda 43 kuruş 26 para;189 Dolmabahçe Camii imamı Edhem ayda 170
kuruş;190 Topkapu imamı Hasan imamet için ayda 150 kuruş;191
Deyrülkamer kasabası camii imamı Halil ayda 250 kuruş;192 Boğaz’daki
Macar, Poyraz, Kılburnu kaleleri ve Telli Tabya Camii imamları ayda
150’şer kuruş;193 Bilecik’te hükümet dairesi camii imamı ayda 100 ve
hatibi 50 kuruş194 almaktaydılar.
Birden fazla cihetleri elinde tutanlara rastlanmakla beraber, bu sahada
rekor herhalde Tophane’de Çavuşbaşı’nda bulunan Divân-ı hümâyûn
kesedarı Elhâc Mehmed’in bina ettirdiği camide günde 7 akçe ile imam olan
Hafız esseyyid Mehmed Emin’indir: Kendisi imamet hizmeti dışında hitabet
(günde 6 akçe), müezzinlik (5 akçe), kayyumluk (3 akçe), devrhanlık (2 akçe)
çırağlık (2 akçe), ikad-ı kanâdil (2 akçe), âbkeş ve farraş-ı kenef (7 akçe),
muallim-i mekteb (4 akçe), serdevr (1 akçe), ihlashan (2 akçe), binahan (2
akçe), yasinhan (5 akçe) olmak üzere ayrıca 13 değişik cihet tasarruf
etmektedir. Günde toplam 51 akçe tutan bu cihetler kendisinin vefatı üzerine
aynı zamanda vakfın mütevellisi olan oğlu Abdülkadir’e tevcih
edilmiştir.195
Müezzin
Özellikle kırsal kesimde imamların, imamet vazîfesini yerine getirdikten
sonra kendi tarla ve bahçelerinde çalışmakta oldukları ve muhtemelen de
esas geçim kaynaklarını bu tür işlerden sağladıkları istidlal edilmekte; şehir
ve kasabalarda ise ticaret ve esnaflık dâhil daha başka işlerle iştigal etmeleri
kaçınılmaz olarak doğal karşılanmaktaydı. 1844’de Muğla’da Bâlî Hoca
Mahallesi’ndeki hamamın, Kiramüddin Mahallesi imamı Ömer tarafından
işletilmekte olması,196 şehirlerdeki bu tür sair iştigallere bir örnektir.
Ancak aşağıda değinileceği üzere başka işlerle uğraşmaktan ötürü esas
vazîfelerini ihmal ettiklerine dair son zamanlarda vaki olan şikayetler
doğrultusunda birtakım önleyici tedbirlerin alınması kaçınılmaz olacaktır.
Daha evvelki yüzyıllarda görülen timar sahibi imamların varlıklarına
Kemah’ta kale camii imamı Yusuf’un imamete mahsus gedik timarı tasarruf
etmekte olması (1871) örneğinin gösterdiği gibi timar sisteminin ilgasına
rağmen hâlâ raslanabilmektedir.197 Yusuf, kale ve camiin harabiyetinden
ötürü ahalinin burayı terk ile Mektebönü Mahallesi’ne taşınmış
olduklarından bahisle, imamete mahsus olan gedik timarının bu mahalledeki
Habib Ağa Camii imametine tahsis edilmesini ve kendisine yeni bir berat
verilmesini istemekteydi. Çeşme’de Sultan Bayezid Camii imamet ve hitabet
cihetlerine gedik timarı ile mutasarrıf olunmak üzere berat isdarı
münasebetiyle yapılan işlemden (1916), bu uygulamanın son döneme kadar
vaki olduğu ortaya çıkmaktadır.198
Bolu sancağında bulunan çeşitli köylerin mahsulat, rusumat ve aşaratının
Ayasofya Camii’nde hatib olanlara timar olarak meşrut olduğu, Bolu
voyvodası olan Yusuf’un bu köyleri kendi mukataası sınırları içinde olduğu
iddiası ile el koyması üzerine yapılan şikayetten anlaşılmaktadır (1760).
Şikayet sahibi olan Ayasofya Camii hatibi Mehmed’in, bu timarlara dedesi
Ahmed Efendi zamanından beri mutasarrıf olduklarını kayıtlardan hareketle
tevsik ettirmesi, hitabet hizmetinin üç nesildir aynı aile içinde kaldığı
gerçeğini de ortaya çıkartmaktadır. Bu köylerin ise daha önceleri Havass-ı
hümayun’a dâhil oldukları ve Şevval 1031/Ağustos 1622 tarihinde Ayasofya
hatiblerine tahsis edildikleri anlaşılmaktadır.199
II. Mahmud devrinde kara kaleleri muhafızları ile ilgili olarak yapılan
düzenlemeler çerçevesinde Kayseri kalesinde 1 dizdar, 2 imam, 1 müezzin
ve 2 topçu ibkası hususuna karar verilmesi üzerine, kalede imam olan
esseyyid Mustafa’nın imamete mahsus Cebel-i Erciyas nahiyesinde 1000
akçelik gedik timarı nemasızca olduğundan yine uhdesine ibka ile kendisine
berat verilmiştir. Aynı kalede imam olan Osman b. Elhâc Hafız Osman ise
açıkta kalmıştır. Bunun üzerine, Mustafa’nın alîl ve astımlı olduğu beyan
ederek timarının kendisine verilmesini inha ve istida eder. Gerçekten de bu
timar kendisine tevcih edilir. Bir müdddet sonra İstanbul’a Kayseri naibinin
ilamıyla ahalinin mahzarı gelir. Bunda Mustafa’nın ulemâdan ve erbâb-ı
istihkakdan olduğu ve elinden alınan timarı ile eskisi gibi imamet hizmetinin
kendisine verilmesi istenmektedir. Mustafa da hakkını aramak üzere
İstanbul’a gelmiştir. Bu gibi kalelere terk edilen timarların tevcihatlarının
İstanbul’dan yapılmayıp, mahal valisinin arzı ve hakim i‘lamıyla olmasının
kanun muktezası olması sebebiyle, meselenin çözümü padişah katına havale
edilir. Bu arada Mustafa’nın ulemâdan olduğu ve astım illetine mübtela
olmadığı anlaşılır. Çözüm olarak münavebe ile hizmet etmek şartıyla timarın
müştereken kullanıldırılması akla gelir. Ancak bu arada daha önceleri
Kayseri kalesi mustahfızı olup sonraları kaleyi terk eden ve ikinci imamlık
uhdesinde olarak Sahra nahiyesinde Karaayuk köyünden 1500 akçe gedik
timarına tasarruf etmekte olan seyyid Ebubekir’in varlığı ortaya çıkartılmış
olduğundan ve müşterek atama halinde kalede üç imamın bulunacağı söz
konusu olacağından, bu da nizama aykırı görülür. Ebubekir’in ise Kayseri
ağalarından Gubguboğlu demekle maruf olduğu ve imamlıkla katiyyen
ilgisinin bulunmadığının tesbit edilmesi üzerine, II. Mahmud’un emriyle
timarının ref‘iyle Mustafa’ya tevcih edilmesine karar verilir ve mesele
böylece bir çözüme kavuşturulur.200 Kale imamları olmaları hasebiyle pek
de başkaca gelirlerinin olamıyacağı düşünülen ve ayda 125 akça ancak tutan
bu gibi küçük maaşlar için yapılan bu mücadeleye, çeşitli yalan, iftira, isnad
ve haksız istishab hallerinin refakat etmekte olması düşündürücüdür.
Askerler içinde timar sahibi olanlar da sistemin ilgasından sonra maaşa
bağlanmış olup bu meyanda timar sahibi olan bölük imamlarına senede 1000
kuruş ödenmesine karar verilmiştir (1844).201
Edremit’e bağlı Bayındır köyü camii imamete meşrut mezra‘a sahip
bulunmaktaydı (1742). Aynı zamanda mezra‘dâr olan imam Halil’in vefatı
üzerine imamet ve mezra‘dârlık cihetleri oğlu Mehmed’e tevcih
edilmiştir.202 İskilip kasabasında Meydan Mahallesi’nin Tuzcuoğlu
Oymağı’nda kain Köse Ağa Camii imametine bahçe meşrut olup 3078 kuruş
ile istibdal edilmekteydi.203 Erzurum’un Gercanis kazası Halansar
köyündeki camii imam ve hatiblerine meşrut olmak üzere Mehmed isminde
bir hayırseverin arsa vakf ettiği, buna Kara Haliloğlu Baki ve Teskinoğlu
Kasım’ın dahl u taaruz etmekte olmaları üzerine yapılan şikayetten ve men‘i
için verilen fermandan anlaşılmaktadır.204
Kalyoncular Kışlası içinde yapılan camiin hitabeti, kışla önünde bina ve
vakf edilen dükkanların kiralarından olmak üzere günde 10 akçe vazîfe ile
Hafız Mustafa’ya ve Levend Çiftliği’nde yapılan camiin hitabet vazîfesi ise
günde 16 akçe olmak üzere Mehmed Said b. Elhâc Mehmed’e tevcih
edilmesi bizzat Kaptan-ı derya Gazi Hasan Paşa tarafından inha edilmekte
olup üç gün içinde şeyhülislamın işareti ile tevcihi gerçekleşmiştir.205
Saray-ı atîk’de tabbâhîn imamı olan esseyid Hafız Ahmed, Harc-ı hassa-i
İstanbul malından günde 8 akçe vazîfealmakta ve Saray-ı atîk pazarbaşıların
tarafından da ayda 2 kîl pirinç, 4 vukiyye sadeyağ ve 3 çift fodula
verilmekteydi. Vefatıyla yerine Şehremini arzıyla Ahmed b. Süleyman
atanmıştır.206 Tersane-i amire Divanhanesi’de vaki Sultan Mehmed
Camii’ne her sene 50 vukiyye zeytinyağ ve üç vazîfeli için günde 20 kuruş
vermek kaydıyla, Azapkapusu’ndan Mahzen-i surb önüne gelinceye kadarki
sahilde midye ve istiridye çıkartma hakkı Sava isimli bir zimmiye ait olup
bunun da bu hakkını oğlu Perasku’ya devrettiğinin öğrenilmekte olması
(1799),207 vazîfelerin
cümlesindendir.
kaynak
çeşniliğine
işaret
eden
örnekler
Çeşitli mukataa gelirlerinin kaynak gösterildiği camiilerin cihetlerine
ödemeler senelik olarak yapılmaktaydı: İstanbul’da Akşemseddin Camii’nde
günde 2 akça ile sermahfil ve devrhan olan Hafız Ahmed b. Musa ve yine
günde 2 akçe ile salâ müezzini olan Mehmed Emin b. Ahmed, maaşlarını
Akmişe mukataası sandal damgası malından ve sene hitamında işlemiş
olarak toptan almaktaydılar.208 Arapgir’de Osman Paşa Camii görevlileri
ve mektebindeki çocuklara yapılan günde 100 akçelik ödeme Tokad
boyahanesi damga mukataasından ödenmekteydi.209 İşkodra sancağında
Ülgün Kalesi, Sultan Selim Camii’nde günde 10 akçe ile imam olan Mustafa
ve 5 akçe ile farraş olan Hüseyin’in maaşları senelik olarak yarısı Draç
mukataasından diğer yarısı ise mîrîden olmak üzere ödenmektedir.210
Mora’da Gördüs Kalesi’nde Sultan Mehmed Camii’nde günde 25 akçe ile
imam ve 15 akçe ile hatib olan İbrahim ve aynı camiide günde 10 akçe ile
müezzin ve 5 akçe ile kayyum olan Ahmed ile günde 4 akçe ile salâ müezzini
olan İbrahim’e yine ödemeleri Gördüs mukataasından olmak üzere211 ve
yine Mora’da Moton Kalesi’ndeki Fethiyye Camii’nde günde 20 akçe ile
hatib olan Abdullah’a Mora muhassıllığı malından olmak üzere212 senelik
olarak yapılmaktaydı.
Ekonomik sıkıntılar saikiyle imamların kendilerine yakıştırılmayan bazı
hareketlere tevessül etmekte oldukları ile ilgili şikayetler eski tarihlerden
beri söz konusu edilmiştir: Allahu ta‘alâ hazretlerinin rizâ-yı aliyyesiçün
imâmet ve mü’ezzin olanlar cümleden ziyâde zühd ü takvâya muvâzabet ve
perhîzkâr olup, Hakk sübhane ve ta‘alâ hazretlerine ibâdet ve
mahremiyyâttan ictinâb ve ittika eylemek üzerlerine farz ve sünnet iken,
ashâb-ı hayratın ta‘yîn eylediği vezâ’ife kanâ‘at etmeyüp, mahallelerinde
fevt olanlardan gassâliyye ve iskat akçesi ve nakliyye ücretinden başka
düğün oldukta nikâh akçesi ve yağlık ve yemeni alup, imâm ve mü’ezzin ve
kayyum ve mahalle bekçisi ortak ve ferîk olarak cema‘at-i müsliminîn
mağdûriyetine yol açmakta olduğu, bu tür kadrolardaki bozulmanın tesbitleri
olarak kayıtlardaki yerini almaktadır.213 Bu tür güçlüklerin XVIII. yüzyılın
son dönemlerinden itibaren kendisini giderek daha kuvvetli bir biçimde
hissettirdiği, özellikle II. Mahmud devrinde yaşanan büyük tağşişin ve bunun
neticesi olan ağır enflasyonun para değeri kaybına ve hayat pahalılığına yol
açtığı, 1808-1844 arasında cari para birimi olan kuruşun gümüş içeriğinde %
83 oranında bir azalmanın meydana geldiği ve 1780-1850 arasında gıda
fiyatlarının on kattan fazla artmış olduğu gibi hususlara dair yapılan
tesbitler,214 maaşları değişmeden kalan cihet sahiplerini daha da zora
koştuğuna, dolayısıyla başka işlere ve yollara daha fazla yönelmiş
olduklarına şüphe yoktur. Geçim sıkıntılarının özellikle son devirlerde
maaşların tedahülde kalması gibi sebeblerden ötürü daha da arttığı ve infial
noktasına vardığı gözlenmektedir.
II. Abdülhamid devrinde mülkî ve askerî memurların başına gelen bu
durumdan cami imam, hatib ve dersiâmlarının da nasibini aldığı yapılan
şikayetlerden anlaşılmaktadır. İmam ve hatiplerin evkaf hazinesince
verilmeyen ve tedahülde kalan maaşlarının ödenmesi istemiyle harekete
geçen Eyüp Sultan Camii başimamı Arif Efendi ve diğer imamlar ve
hatiplerin, bu talebleri doğrultusunda arzuhaller vermeye hazırlandıkları
ihbar edilmiş ve bunların istekleri yerine getirilmeyecek olursa ellerindeki
berâtları terk ile câmi‘ kapularını kapamak gibi bazı uygunsuz hâllere
dahi tevessül edebileceklerini belirtmiş olmaları, olayın ne şekillerde
gelişebileceğini gözler önüne sermiştir. Bunların fukaradan ve ma‘âşlarının
ise cüz’iyâttan olması sebebiyle ödemelerin acilen yapılması için evkaf
nezaretinde bir komisyon kurulması ve maaşların bundan böyle de
muntazaman ödenmesi çaresine bakılmasına karar verilmiştir. (27 Ocak
1884).
İstanbul gibi hayat pahalılığının hüküm sürdüğü bir şehirde geçim
sıkıntısından fazlaca etkilenmiş oldukları anlaşılan Fatih, Bayezid, Ayasofya
dersiâmlarının 27 imzalı olarak verdikleri ortak arzuhalleri bu tür şikayetlere
ayrı bir etki katmıştır. Almakta oldukları maaşlar ile geçinmelerinin zaten
mümkün olmadığını dile getiren dersiâmlar, üstelik bunların 6 aydır duhûlda
kaldığını belirtmekteydiler ve ceman birikmiş olan 47448 kuruşun
ödenmesini taleb etmekteydiler. (21 Mayıs 1884). Bu gelişmeler karşısında
maaşların ödenmesi ile ilgili işlemlere hemen ertesi gün başlanmıştır.215 II.
Abdülhamid’in son senelerinde, Eyüp, Ayasofya, Fatih, Sultan Ahmed, Yeni
Camii, Bayezid, Süleymaniyye, Sultan Selim, Şehzade, Nur-ı Osmâniyye,
Lâleli, Rüstem Paşa, Hidâyet ve Arap Camii’nde çalışmakta olan tüm hatib,
imam, müezzin ve kayyumlardan oluşan toplam 108 cihet sahibi tarafından
mühürlenmiş olarak takdim edilen arzuhalde,216 maaşların arttırılmasının
istirham edilmekte olması, bu anlamdaki sıkıntıların daha sonraki tarihlerde
de devam etmekte olduğuna işaret etmektedir.
Cihan Savaşı sebebiyle ekonomik durumların daha da zorlaştığı ve
özellikle yer yer işgal gören bölgelerde büyük sıkıntılar çekildiğine işaret
eden örnekler, birer acı feryad haline dönüşmektedir: Trabzon’da Yeni Cuma
Camii’nde 41,5 kuruş aylık ile imamlık yapan Osman, ilk eşinden olan
çocuklarının ticaretle iştigali gerekçesiyle emsallerinin istifade etmekte
olduğu tahsisât-ı fevkalade ve pahalılık zammı ve ekmek bedeli
alamamaktadır. İstila sebebiyle evi tamamen yıkılmış olup şu andaki eşi ve
çocuklarına bakmak zorundadır. Bi’l-fi‘l namaz kıldırmak hizmeti
mukabiline ayda 41,5 kuruş revâ görülmesi hakkındaki Trabzon idare
meclisinin vermiş olduğu karar adl ü hakka açıkca mugayir olduğundan,
verilen kararın tekrar incelenmesini istemektedir. Durumu kendi ifadeleri ile
takib edecek olursak, imparatorluğun son senelerinde -hatta bu kesim
örneğiyle asker/sivil diğer bütün memurlar için bir genelleme de yapılması
kaydıyla- şartların tahammül sınırını çoktan aşmış olduğuna şahid oluruz:
“41,5 kuruş maaş ile imâmlık yapılamıyacağı derkârdır... Şimdiki ekmek
fiyâtı mukabelesinde günde 1 kuruş 13 para kazanıyorum ve bi’l-fi‘l
hizmet-i imâmeti ifâ ediyorum... Bu para ile ailemi iâşe edeceğim ve
imâmet hizmeti de göreceğim... Bu hale adalet, akıl ve mantık ne suretle
bakacağına mütehayyir olarak... dâ‘ileri de imâmet hizmeti de istid‘â-yı
adâlet eyliyoruz!”217
Askerî kadrolardaki imam maaşlarının genelde daha dolgunca oldukları
tesbit ediliyor: Yukarıda değinildiği gibi, Asakir-i mansure alay ve tabur
imamlarının maaşları önce 30 kuruş olarak belirlenmiş olmakla beraber, kısa
bir zaman sonra da 60 kuruşa yükseltilmiş; 1838’de tabur imamlarına 160,
alay başimamlarına ise 500 kuruş maaş verilmeye başlanmıştır. Bununla
beraber, Donanma-yı hümayun gemilerindeki imamların maaşlarının 100
kuruşa yükseltilmesi Bahriye Meclisi tarafından teklif edildiğinde, karşılığı
olmaksızın yeniden maaş tahsisi ve zam olunmasının bâ-irâde yasak olduğu
gerekçesi ile neticesiz kalmıştır.218 Mirliva İsmail Paşa livasından Girit’te
vazîfe gören 2. alayın başimamı olmadığından Kandiye’de hatib olan Hasib
Efendi’nin atanması 200 kuruş maaş ile tahakkuk etmiş olup aynı tarihte bir
yüzbaşıya 180 kuruş maaş verilmekte olması ise dikkat çekicidir.219 Askerî
kurumlarda çalışanlardan olarak Darüşşura-yı askerî dairesi imamı Ömer
Lütfi’nin maaşı 1858’de 200 kuruşa çıkarılmıştır.220 Aynı tarihte Gülhane
askerî hastahanesinde cerrah muavini Süleyman’ın maaşının 300 kuruşa
yükseltilmiş olması iki ayrı meslek arasındaki maaş farklılığının pek fazla
olmadığına işaret edebilir.
“200, 300, 400 kuruş maaşı ölmeye fazla ama yaşamaya yetmez.” olarak
niteleyen çağdaş bir değerlendirmeyi221 bir tarafa bırakarak, bu maaşların
ne anlama geldiğine, imamlara verilen kira bedelleri ve oturdukları vakıf
evlerinin tamirleri ile ilgili olarak yapılan harcamalarla bir açıklık getirmek
mümkündür: Sultan Selim Camii 2. imamı Hacı Şakir’in oturmakta olduğu
meşruta hane harabiyyetinden ötürü tamire muhtaç olduğundan yapılan keşfi
neticesinde onarım bedelinin 15917 kuruş tutacağı görülmüştür.222 Mimar
Sinaneddin Yusuf Ağa Camii müezzini seyyid Hasan’ın meşrut hanesinin
tamirinin 12800 kuruş tutacağı hesaplanmış ve kendisinin kira verecek halde
olmadığından evinin onarılmasına karar verilmiştir.223 Bahçekapusu’nda
Arpacılar Camii imamına meşrut olan hanenin tamirat masrafının 38500
kuruş tutacağı tahmin edilmiştir.224 Süleymaniye Camii imamına meşrut
hane oturulamaz durumda olduğu için 11750 kuruşluk bir keşifte bulunularak
onarılmasına karar verilmiştir.225 Bursa’da Şerefeddin Paşa Camii
imamının zelzeleden yıkılan meşrut hanesinin onarım bedeli 6000 kuruş
tutmuştur.226 Mescid-i Şerif-i Kâbe hademesinin iskanına meşrut hanelerin
tamirlerinin 20000 kuruş masrafla vücuda geleceğini anlaşılmış ve keşfi
üzerine tamirine girişilmiştir.227 İstanbul Vaniköy Camii imamına meşrut
hanenin onarım bedelinin de 14600 kuruş tutacağı hesaplanmıştır.228
Onarım maliyetlerinin ve ev fiyatlarının almakta oldukları maaşlarla
karşılaştırılması neticesinde imamların ev sahibi olabileceğini düşünmek
mümkün olmadığı gibi, bu maaşlarla kira ödemekten de tamamen aciz
oldukları açıkça görülmektedir. Camilerde hizmet veren diğer cihet
sahiblerinin daha az paralarla geçinmek durumunda kaldıkları
düşünüldüğünde229, yalnız maaşa kalmış olmaları halinde günlük
maişetlerini de karşılamakta zorluk çekecekleri açıktır. Sıkça gündeme gelen
zam, ihsan, iane ve tayinat yardımları ve tahsislerine dair yapılan taleplerin
çokluğu da muhakkak ki bu anlamdaki bir zaruretin varlığına işaret
etmektedir. Bu gibi taleblere genelde olumlu cevaplar verilmekte ve yetersiz
de kalmış olsa gerekli maaş zamları ve iaşe ve kira yardımları
yapılmaktaydı.
Rami kışlası içindeki camii imamına hane kirası olarak ayda 40 kuruş
yardım yapılması ve bunun kifayet etmediği doğrultusundaki müracaatı
neticesinde ödeneğinin 100 kuruşa yükseltilmesi230 veya Trablusgarb’da
askerî hastahanede imam olan Halil’in 100 kuruş olan maaşının erzak tayinatı
yapılarak 150 kuruşa çıkartılması,231 II. Mahmud vakfından Üsküdar’da
Şemsi Paşa Kasr-ı hümayununun cıvarında Adliye Camii imam-ı evveli Hacı
İbrahim Edhem’e ayda 100 kuruş hane kirası tahsisi232 bu gibi pek çok
uygulamalara yalnızca bir örnektir. Böylece kira için yapılan ödemelerin
maaş olarak verilenlerin çok üstünde olduğu ortaya çıkmaktadır.
Çeşitli zaruret içinde bulunma ve merhamete şâyân olma hallerinden ötürü
ihsân ve atiyye adı altında yapılan nakdi yardımlar eksik olmamaktadır:
Babıali’de 1245 tarihinden beri imamet hizmeti gören Hafız Halil’e 5000
kuruş atiyye ihsanında bulunulmuş,233 Ayasofya Camii ikinci imamı Hafız
Mustafa ve üçüncü imam Hafız Osman’a ev almaları için 5000’er kuruş
verilmiştir.234 Parmakkapı’da Kaliçeci Hacı Hasan Ağa Camii imamı
merhum Seyyid Ali evkafı mütevelliyesi olan ve Cebeali yangınında
eşyasıyla birlikte evi de yanmış olduğundan zor durumda kalan Şerife Hanife
Hanım’a, ev alması için vakıf musakkafatından hazine-i Haremeyn’de
mevcud 4 bin küsür kuruş tutan muaccele akçesi, ricası üzerine kendisine
verilmiştir.235 İstanbul’da Halıcılar köşkü nam mahalde Molla Ali Ensarî
Camii imamı Mehmed, cami yanında olan kira evinde ikamet etmekte
olduğunu beyan ile bu evin 1500 kuruşa kendisi için satın alınmasını
istemektedir. Ev sahibinin 2000 kuruş istemesi üzerine, yine o cıvarda Taşçı
Mustafa’nın evi 1400 kuruşa alınarak yaşlı, fakir ve şâyeste-i merhamet
olan Mehmed’e verilmiştir.236 Harem-i şerif e‘imme ve hutebasından
sâdâdtan seyyid İzam Efendi’nin 40-50 bin kuruş borcu olduğunu beyan ile
yardım istemesine 20000 kuruşluk bir ihsan ile mukabele edilmiş,237 70000
kuruşluk bir borca gark olarak hanesini son bir ümitle yol parası için rehin
edip İstanbul’a gelen yine Harem-i şerif-i hazret-i Nebevî imam ve hatibi
seyyid Mehmed’e, eli boş olarak geriye göndermemek için 10000 kuruş
atiyye olarak ihsan edilmiştir.238 Maaş ve ücretlerin kifayetsizliği ile ilgili
bu tesbitler karşısında, hâtib ve imâm-ı hazret-i mihrâb-ı Nebevî ve
türbedâr-ı vâlid-i mâcid-i hazret-i Peygamberî Müftizade esseyyid Esad
Efendi’ye Abdülmecid tarafından ihsan edilen 150.000 kuruş atiyyenin tam
anlamıyla bir servet olduğuna şüphe yoktur. Esad Efendi, padişahın 2 Mayıs
1853’de ölen ve cenazesine, devir, dua ve sadaka hizmetleri için o zamana
göre kezâ büyük bir servet sayılacak bir meblağ olarak 79.000 kuruş
harcadığı annesi Bezmiâlem Sultan’ın,239 ferâşet hidmeti vekâletiyle
ölümünden beri ervâh-ı aliyyeleri için Kur’ân-ı Kerîm tilâvetiyle hidmet-i
uhreviyyelerine müdâvemet etmiş olup, valide sultanın vefatından sonra ise
medâr-ı ta‘ayyüş olan ihsân-ı aliyyelerinden mahrûmiyetten dolayı
giriftâr-ı duyûn olmuştur. Padişahın ihsanı, bu hususu dile getiren arzuhali
üzerine gerçekleşmiştir. Esad Efendi’nin, buna teşekküren ve taraf-ı hazret-i
hilâfet-penâhîlerinden bedelen edâ-yı fariza-i hacc-ı şerîf etmiş olduğu ve
bunu teyiden Mekke kadısından tasdikli bir i‘lâm-ı resmî getirerek takdim
ettiği, sunmuş olduğu teşekkürnâmesinden ayrıca anlaşılmaktadır (1858).
Padişahın Mekke kadısının ilamını nezdinde mahfuz tutması ve konu ile ilgili
sair evrakı sadarete iade etmesi, buna verdiği önemi ifşa etmekte olması
bakımından ayrıca önemlidir.240 Bu durumda Esad Efendi’nin
Abdülmecid’e vekaleten hacca gitmiş olduğu ortaya çıkmaktadır ki,
padişahların bizzat hacca gitmediklerinin bilinmesi karşısında başka bir
emsali olmayan bu bilginin ayrıca ilgi çekici olduğuna şüphe yoktur.241
Evkaf-ı hümâyûn hazinesinden mazbut bazı camii hademelerinin maaşlarına
zam yapıldığının -muhakkakki propoganda maksadıyla- Takvîm-i Vekayi’de
yayınlanmasını istediğini bildiğimiz II. Mahmud’un,242 bunu ulemayı el
altında tutan siyasî programının bir yatırımı olarak düşünmesi gibi;
Abdülmecid’in de bu davranışını ve sergilemekte olduğu bu şahane
cömertliği, özellikle Müslüman ahali üzerinde 1856 İslahat Fermanı’nın ilan
ve tatbikinden oluşan infial ve hoşnutsuzlukların yumuşatılmasına yönelik bir
hareket olarak yorumlamak mümkündür.
Emeklilik maaşları, vazîfeden ayrılma sebebleri gibi çeşitlilik arz
etmektedir. Köy ve mahalle imamları için genelde yaşlılık ve hastalık
emeklilik için gösterilen sebebler arasında ağırlıklı bir yer tutmakla beraber
hizmet süreleri tahdid edilmemiştir. Askerî kadrolardaki imamların emeklilik
hizmet süreleri ise belirlenmiştir. II. Mahmud devrinde yeni kurulan orduda
imam olarak 12 sene çalıştıktan sonra ayrılarak kadılığa geçebilecekleri
öngörülmüş olmakla beraber, bu terakki usûlünün tatbik edilmesinin mümkün
olmadığı görülmüştür. Emekliye ayrılmanın hangi yaşta olacağına dair
bağlayıcı bir kural tam olarak yerleşemediğinden ve daha sonraları çıkartılan
Tahdîd-i sinn Nizâmnâmesi’nde alay ve tabur imamları hakkında bu husus ile
ilgili olarak bir kayıt yer almamış olduğundan, bunların kaç yaşında emekli
olacaklarına, hatta Askerî Teka‘üd Kanûnnâmesi’nin 21. maddesinde yer
alan yalnız zâbitândan ma‘dûd olanlar ifadesi ele alınarak, bunların da
zabitan gibi emekli olacakları hususuna,243 daha sonraları bir açıklık
getirilme mecburiyeti hâsıl olmuştur. Emeklilik yaşı ile ilgili görüşmeler
çerçevesinde Harbiyye ve Bahriyye nazırları bunların 60 yaşında emekli
olmalarını teklif etmekteydi. Bu yaş, ortalama yaşam süresi dikkate
alındığında yüksek olarak addedilmiş olmakla beraber, esâsen bir faaliyet-i
bedeniyye ibrâzına mecbûr bulunmadıkları ve yalnızca bazı vezâ’if-i
diniyyenin tefhîm ve telkîni ile meşgûl olduklarına binâen, uygun
karşılanmıştır.244 Hükümet ise, alay, tabur ve bahriyyedeki imamların
meşâkk-ı seferiyye ve ta‘limiyyeye ma‘rûz kalmayacakları gibi tarîk-i
ilmiyyeye sâlik ulemânın sinni arttıkca o nisbette ma‘lûmâtı ve mütâla‘âtı
tekemmül edeceği varsayımından hareketle, emeklilik yaşının 65 olarak
tesbitini ve Tahdîd-i sinn Kanunu’nun 2. maddesinin bu istikamette
değiştirilmesini, görüşülmek üzere meclise havale edilmesine karar
vermiştir.245 Bu açıklamalardan ayrıca imamlık hizmetinin fazla yıpratıcı
bir iş olarak görülmediği anlaşılıyor. I. Cihan Savaşı esnasında yapılan bir
değişiklikle 15 seneyi ikmal etmeyen askerî imamların istifalarının kabul
edilmemesi ve 15 seneyi ikmal ile istifa edenlerin ihtiyat zabitleri gibi
rütbelerini muhafaza etmeleri ve bu değişiklikten önce istifa edenlerin, 15
sene hizmetten sonra istifa etmiş gibi addedilmeleri ve rütbelerini
korumalarına karar verilmiştir.246
Emekli maaşı takdiri değişkenlik arz etmekle beraber, genel olarak en son
aldıkları maaşın tenzil edilmiş mıkdarı ile yetinmek gerekiyordu. Bu
tenzilatın ise bilfiil alınmakta olan maaşın 1/6 oranında olduğu anlaşılıyor.
Mesela, Deyrülkamer kasabasında bulunan camii imamı Halil, kasabanın
Cebel-i Lübnan’a ilhak edilmesi ve ahalinin de tamamen Hıristiyan olması
sebebiyle imama ihtiyac kalmadığından emekliye ayrıldığında, emekli maaşı
ka’ide-i muttahaze üzere 1/6 oranında tenzil edilerek bağlanmıştır.247
Ölümleri halinde bu maaşlardan dul eşlerin ve çocukların istifadelerinin
temin edilmesi yaygın bir uygulamadır: Bahriye askerî imamlarından Bilal
vefat ettiğinde 2 yaşındaki oğlu Şükrü ile kızı Hadice’ye emsâl ve nizâmına
tevfiken 85’er kuruş maaş bağlanmıştır.248 Karadeniz Boğazı topçu alayı 4.
tabur imamı Hafız Ahmed’in vefatı ile ortada kalan eş ve çocuğuna yine
nizâmına tevfiken maaş tahsis edilmiştir.249 Hicaz ve Irak ordusu piyade 2.
alayının 3. tabur imamı Osman, hasta ve emekdar olduğundan tekaüd edilmiş
ve kendisine 90 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır.250 Aynı tarihlerde
mahlulen emekli olan Redif alayı yüzbaşısı Mahmud Ağa’ya ayda 90 kuruş;
piyade askeri 2. alayı 4. taburunun 4. bölüğü çavuşu Zileli Ahmed 20 kuruş
maaş ile emekli olmuşlardır.251 Askerî olmayanlar için de bu tip
uygulamalara özellikle son devirlerde sıkça rastlanabilmektedir: Atik Ali
Paşa Camii ikinci imamı Ahmed vefat ettiğinde Nur-ı Osmaniyye’de münhal
kalan hanesinde zevcesi Fatma’nın oturmasına izin verilmiştir.252 Kezâ,
Şam’da Denizli Camii imamı İsmail öldüğünde mahlul kalan 25 kuruş maaşı
zevcesi Rabia’ya terk edilmiştir.253 Padişah müezzinlerinden olarak tekaüd
olan ve Halep’te ikamet eden Derviş Salih vefat ettiğinde, almakta olduğu
100 kuruş maaşı hanımı Esma ve kızı Cemile’ye tahsis edilmek istenmiş,
ancak Esma’nın Salih Efendi’nin boşanmış eşi olduğu ve vefatında Emine
Hanım’la evli bulunduğu ve bu sebebten ötürü maaşın nasıl bir muamele ile
tahsis edileceği sorgulanmaktadır. Bu konunun ise bizzat maliye nazırı ve
sadrıazamı işgal etmekte olması ayrıca dikkati çekmektedir.254
Maaşların hazineden ödenmesi, münhal maaşların gerekli görülen yerlere
ve kişilere dağıtımı ve kaydırılmasına kolaylık getirmekteydi. Nitekim,
Topkapu imamı Hasan Efendi vefat ettiğinde, mahsus ve münhal olan 150
kuruşluk maaşının, İstabl-ı âmire’den çıkma Seyisbaşı Amasyalı Mehmed
Ağa’ya255 veya Saray-ı hümayun’dan çıkma Nesim-i sâbâ Usta’nın vefatı
üzerine maliye hazinesinden mahsus ve münhal kalan 1530 kuruşluk
maaşından 1500 kuruşunun sabık ikinci imam Ali Efendi’ye tahsis edilmiş
olması256 bu tür uygulamaya örnektir.
7. Saray İmamları
Saray-ı hümâyûn padişah imamı olma en fazla kayırılma sebebi olmakla
beraber imam-ı evvel ve sânî olanların dışında kalanların maaşları düşüktür.
Bununla beraber, III. Selim’in ikinci imamı İzzet Efendi’nin maaşı günde 50
akçe olup257 aradan geçen uzun zamana rağmen değişmeden kaldığı, II.
Mahmud’un ikinci imamı Mehmed Arif’in de günde 50 akçe almakta
olmasından anlaşılmaktadır.258 İmam-ı evvel olanların ise daha yüksek
ödeme, tayinat ve ihsanlara nâil oldukları, binmeleri için kendilerine özel
sandal tahsis edildiği ve ilmiyye sınıfının en yüksek mevkiilerine
yükselebildikleri bilinmekte ve nihayet içlerinde şeyhülislam olanlara
rastlanmaktadır. İkinci imamlara da her üç senede bir yenilenmek şartıyla bir
kayık tahsis edilmekteydi.259 III. Mustafa devrinde imam-ı evvel olanlara
senede 40200 sağ akçe ve mestânî ve nevrûziyye-behâ verilmekteydi.260
1868’de emekli olan ikinci imam Ali’ye ise maliye hazinesinden 1500 kuruş
maaş tahsis edilmiştir ki, devrin sair imamlarıyla kıyas edildiğinde bunun
çok yüksek bir ödeme olduğu görülür.261
Sarayda padişah imamları dışında en iyi ödeme ve tayinata sahip olanlar
Darüssaade ağalarının imamlarıdır. II. Mahmud devri Darüsaade ağası
imamlarından Elhâc Mehmed Tahir, vefat etmiş olan selefi Elhâc Mustafa’nın
tahsisatı ile tayin edilmesini rica ettiğinde, bu tahsisatın günde 6 çift ekmek,
2 vukiyye et, ayda 5 kile pirinç, yine vukiyye olarak 2 kahve, 15 sadeyağ, 15
mercimek, 10 nohut ve 2 şeker ve 5 kuru üzüm olduğu anlaşılmaktadır.262
Saray imamlarının müstakilen ele alınması icab eden bir konu olduğuna
şüphe yoktur. Haremeyn evkafına nezaret, Darüssaade ağalarına havale
edilmiş olduğu gibi, bazı vakıflar da imam-ı evvellerin nezaretine tevdi
edilmiş bulunmaktaydı. Bu durumda bunların buralara yapılacak tayinlerde
nâfiz bir rol oynamakta oldukları açıktır. Mesela, imam-ı evvel idaresindeki
evkaftan İstanbul’da Kabasakal Camii’ ne hayır sahiblerinden Ahmet
Ağa’nın ihdas eylediği minber ve şeyhulkura vakfı tevliyetine günde 10 akçe
ile mutasarrıf olan cami imamı Elhâc Halil bilâ veled vefat ettiğinde, yerine
Abdullah b. Salih’in hem imâmete lâyık hem de tevliyete iktidârı olması
hasebiyle atanması İmam-ı evvel Mehmed Emin Efendi’nin mühürlü arzuhali
neticesinde tahakkuk etmiştir.263 Aynı şekilde, Darüssaade ağalarının
idaresindeki evkaftan olarak Tophane’de top arabaları imalathanesi
[Arabacılarkârhanesi] civarında merhum Darüssaade Ağası Mahmud Ağa
Camii vakfından günde 5 akçe ile mu‘allim-i mekteb ve 13 akçe ile halife-i
mekteb olan Ahmed b. Abdullah’ın bu cihetleri Hafız Abdullah b.
Abdullah’a ferağ ve kasr-ı yed etmesi Darüssaade ağası olan Hafız Mustafa
Ağa’nın mühürlü arzuhaliyle gerçekleşmiştir.264 Bu tür örnekleri ise
çoğaltmak mümkündür.
İmamlık hizmeti toplumun bütün kesimlerinde, makam ve müesseselerinde
geniş bir yaygınlık göstermektedir: Rical ve kibar konaklarında özel hizmet
veren imamlar yanında, yabancı ülkelere çeşitli sebeblerle gönderilen
fevkalâde elçilerin maiyetlerinde, daimi
elçiliklerin ihdasıyla
sefarethanelerde, şehbenderliklerde,265 yurt dışında açılan sergilerde266
varlıkları vazgeçilmezdir. Mâlikî ve Şâfî gibi değişik mezhebe mensup
imamların varlığının da söz konusu olduğu bilinmektedir.267 Rical ve kibar
konaklarında hizmet gören imamların zaman içinde saygınlıklarını
kaybettikleri ve hanenin sair hizmetkarları gibi sıradan bir muameleye maruz
kaldıkları yine III. Selim devri düşünürlerinden Ömer Faik Efendi’nin bir
uyarısından anlaşılmaktadır: İmâma ta‘zîm ve hürmet onun zâtına değil
hâmil olduğu Kur’ân-ı azîmü’ş-şân’dan ötürüdür. Dolayısıyla, imâma
ta‘zîm ve hürmet elzemdir.268 Bu muamelenin son devirlerde daha da
sıradanlaştığı anlaşılıyor.269
8. Fethedilen ve Elden Çıkan Yerler
Yeni fethedilen yerlerdeki dinî örgütlenmelerde imamların önemli roller
üstlendikleri açıktır. XVIII. yüzyılda özellikle Kafkaslar’daki fetihlerde
ahalinin Müslümanlığa geçişi ulemaya duyulan ihtiyacı arttırmaktaydı. Anapa
ahalisinin ekser ümerâ ve sipâhilerinin şeref-i İslâma gelmeleri
neticesinde şerâ’it-i İslâmı icrâ içün imâm ve hatib ve hoca ve mü’ezzin ve
ta‘lîm-i Kur’ân için mekteb ve her mektebe kelâm-i kadîm ve Birgivî
risâlesi tedarik edilmesi Faş muhafızı olan Elhâc Halil Paşa tarafından istida
edilmekte olması bu anlamdadır. Bölgede ele geçirilen yerlerden 10 adet
kilise camie tahvil edilmiş ve kilise olmayan yerlerde camii ve mektepler
yapılmış, her camie birer imam ve hatib tayin edilmiş ve mektep hocaları
gönderilmiş ve bunların maaşlarının Batum mukataasından karşılanmasına
karar verilmiştir (1731).270 Bu uygulama ile Osmanlı sisteminde emsali bu
kadar açık olmayacak bir tarzda ahalinin Müslümanlaştırılması eylemi ile
karşı karşıya olduğumuza şüphe yoktur. Bu yöredeki şeref-i İslâm ile
müşerref olan kabâ’il ve akvâma, artık matbaada basılmakta olan Birgivî
Şerhi ve İlmühal Risalesi gönderilmesinin daha sonraki devirlerde de devam
etmiş olduğu bilinmektedir.271
Düşman işgaline uğrayan yerlerdeki camiilerin tahribatı söz konusu
olduğundan, bunların istiladan sonra yeniden yapılması icab etmekte ve bu
gibi sebeblerden ötürü kaçıp gelenlere yenilerinin yapılması yanında maaş
bağlanması da gerekmekteydi. Rusların eline geçen Kabartay ulemasından
Elhâc İshak Efendi, ailesiyle Karaçay’a gelerek yerleşmiş ve burada yeni bir
camii inşa ederek 300 kişi olduklarını belirttiği talebe-i ulûma ders
vermektedir. Maddî yönden kendisinin desteklenmesini istediğinde, daha
önceleri Anapa müftüsü olarak Ruslara esir düşen ve halâsından sonra
hidmet-i fetva’da istihdâm edilen Elhâc Hüseyin’e verilmekte olduğu gibi,
kendisine de Anapa gümrüğünden ayda 30 kuruş maaş bağlanmıştır.272
Müftü
1716-18 Venedik-Avusturya savaşlarında düşman istilasına uğrayan
yerlerde 0 tahrib olunan camiilerin yeniden ihyası söz konusu olduğundan,
buralara yeni camiler ve gerekli tayinler yapılmıştır. Mesela, İnebahtı
sancağında Ölendirek kazasında Kapıcı Hamza Ağa Camii istila esnasında
yandığından, binası yeniden inşa edilmiş ve günde 3 akçe ile bir kayyum
atanmış;273 Karlıeli sancağı Zayid kasabasında Hızır Bey tarafından bina
edilen camii yine düşman istilasına maruz kaldığından yıkılmış ve vakfı ve
ta‘vizi telef olmuş olduğundan, yeniden ihya edilerek, 10 akçe ile imamet ve
12 akçe ile hitabeti Hasan’a; 6 akçe ile müezzin ve 5 akçe ile kayyumluk
cihetleri Mehmed’e tevcih edilmiş ve ödemelerin Karlıeli sancağından
Dragoşta mukataası malından karşılanmasına karar verilmiştir.274 1821
Mora’da başlayan Rum ayaklanmasında, daha isyanın ilk günlerinde ceryan
eden, Mora’da yaşamakta olan ve sayıları en asgarî hesapla 25 bini geçen
Müslüman halkın275 Türkler’e ölüm ilkesiyle ve kökten kazıyıp yok
edilmek276 amacıyla kâmilen vahşi bir katliama tâbi tutulması,277 mal ve
mülklerinin yakılıp yıkılarak yağma edilmesi esnasında, özellikle İslam
mabetlerinin ve kurumlarının tamamen tahribi sistemli olarak yürütülmüş ve
bölgedeki halkı dinî önderlerinden mahrum bırakmak gayesiyle, başta
imamlar olmak üzere bütün cami ve mescid hüddamı tümüyle katledilmiştir.
1828/29 Rus savaşı esnasında, Bulgar halkın işbirliğiyle gelişen düşman
istilası sebebiyle pek çok cami hasar ve tahribat görmüş ve Müslüman ahali
yerinden oynamıştır.278 Bu savaş sırasında mesela, Ruslar tarafından
kullanılan Tulçu Camii’nin döşeme tahtaları ve minberi harab olmuş, ayrıca
ahalisi de yarım saat mesafedeki Eski Tulçu mahalline taşınarak orada
yerleşmiştir. 1818/19’da 6281 kuruşluk bir masraf ile yapılmış olduğu
bildirilen camiin, bu yeni yerde tekrar inşaasına karar verilmiştir.279
Elden çıkan ve istila gören yerlerdeki Müslümanların dinî hizmetlerinin ne
şekilde yürütüleceği, dolayısıyla ulemanın ve imamların durumları, ilgili
devletlerle girişilen siyasî görüşmelerin önemli konuları arasındadır.
Özellikle imamların tâbi oldukları müftülerin meşîhat makamı tarafından
atanmalarının sağlanması önem kazanmaktaydı. Daha önceleri Kırım’ın
bağımsızlığı (1774) ve nihayet Rusya’nın eline geçmesiyle (1783) ortaya
çıkan meseleler,280 1878’de oluşan Bulgaristan prensliği ile ilgili
yazışmalarda da önemini muhafaza etmiş ve ilişkilerin şekillenmesinde
ağırlıklı bir yer işgal etmiş olarak konuya istenilen doğrultuda bir çözüm
getirilmiş bulunmaktaydı.281 İstila gören mahallerdeki cami, mescid ve
kütüphanelerdeki âsâr-ı mevkufe-i kadîme ve kütüb-i nefîse’nin kurtarılması
ve muhafaza altına alınması için genelde bu gibi bölgelerin imamları
harekete geçirilmekteydi.282 Kırım, Bulgaristan ve Bosna-Hersek’in elden
çıkması, devleti bu gibi konularla ilgili olarak yoğun meselelerle karşı
karşıya bırakmış olduğuna şüphe yoktur. Bosna ve Hersek’in AvusturyaMacaristan tarafından işgali ve idare altına alınması (1878) Müslüman
ahalinin dinî örgütünün başsız kalmasına yol açmıştır. Bir müddet sonra
burada dinî işlerin meşîhat makamından müstakil bir şekilde örgütlenmesine
girişilmiş (1881) ve Reisü’l-ulemâ adını alacak bir başkan riyasetinde 4
üyelik bir Meclis-i ulemâ kurulması kararlaştırılmıştır (17 Ekim 1882).
Meclis üyeleri ve başkan bölgenin yeni hükümdarı olan Kaiser tarafından
atanmaktadır. Bunların meşîhat makamı tarafından tayinleri veya bir menşur
ile tasdiki yönünde yapılan teklifler kabul edilmemiştir.283 Kadı ve
camilerin imamlarının atanmaları bu meclis tarafından gerçekleştirilmeye
başlanır.
Bosna ve Hersek’te işgal devrinde bazı camiiler tahrib edilmiş olmakla
beraber 150 yeni cami yapılmıştır. Bulgaristan’da Rus işgali esnasında
yalnızca Sofya’da mevcud 70 camiden ancak 5 tanesinin ayakta kalmış
olduğu düşünülürse Bosna-Hersek’teki şartların daha müsait geliştiği
anlaşılmaktadır.284
XIX. yüzyılda, özellikle 93 Savaşı’ndan sonra Rumeli’den akıp gelen
büyük göç dalgalarına yeni yerleşim mıntıkaları açılması ve muhacirlerin
iskana tabi tutulmalarıyla, meskenler yanında cami ihtiyacının da
karşılanmasına çalışılması, imam-hatib ve benzeri hizmetlilere duyulan
ihtiyacı önemli ölçüde arttırmış olduğuna şüphe yoktur.285
9. Askerlik Muafiyeti
Köy ve mahalle imamlarının askerlik hizmetinden muaf olmaları 1826’dan
itibaren kurulan yeni ordunun asker temini ile ilgili olarak yapılan
düzenlemelere kadar devam etmiştir. Bu dönemde artık askerlik yaşında
olsalar dahi mevcud imamların askerlikten muaf olarak vazîfelerine devamı,
ancak yeni atanacak olanların tayinlerinde askerlik yaşını geçirmiş olmaları
şartı aranmaktadır. Yukarıda örneklediğimiz Konya’da Saidili kazasına bağlı
Kadın Hanı derbendinin Karahisarlı Mahallesi’nde yeni inşa edilen mescide
minber ihdasıyla hatib olarak atanan Hafız Ömer’in askerlik yaşını aşmış
olduğunun özellikle belirtilmekte olması bu anlamdadır.286 Askerlik işlerini
düzenlemek üzere 23 M. 1265 / 19 Aralık 1848 tarihli olarak çıkartılan yeni
askerî kanunnamenin 2. faslının 14. bendi bu hususa bir açıklık
getirmekteydi: “Cevâmi‘-i şerîfe hizmet-i müşerrefesinde bulunan e‘imme
ve hutebâ ve mü’ezzinân ve kayyûmân ve sâ’ire misillü hademeden bâberât-ı âlî cihete mutasarrıf olup, me’mûriyyetlerini dahi vekîl ile idâre
etmeyerek bi‘z-zât kendüleri idâre ve ifâ etmekte olan kimseler kezâlik
hizmet-i askeriyyeden müstesnâ olacakları cihetle, bu makuleler esnân-ı
askeriyyede bulunmuş olsalar dahi kur‘aya idhâl kılınmaya”.287 Aynı
kanunnamenin 1. faslının 2. bendi askerlik yaşını da tesbit etmiş
bulunmaktaydı: “Esnân-ı askeriyye-i i‘tibârî yirmiden yirmibeşe ya‘ni
yirminci sinnin gayetinden yirmibeşinci sinnin nihâyetine değin vâki‘ olan
esnân-ı sitte şâmil olarak...”.288 Kanunname ayrıca, merâtib-i ilmiyye
rütbelerine sahib olanları, ulema ve meşayihzadeleri ve medreselerdeki
talebe-i ulûmu da askerlikten muaf tutmaktaydı. Bu durumda camilerdeki
görevlilerin askerlikten muafiyyetinin bilfiil bu vazîfeyi şahsen yapmaları ve
vekil bırakmamaları şartına bağlanmış olduğu anlaşılmaktadır ve
uygulamanın da bu şekilde yapıldığı görülmektedir.
Bununla beraber, bilfiil imamette bulunanların da yeni orduya kendi
istekleriyle asker olarak katılmalarına da engel olunmadığı anlaşılıyor.
Mesela, Burdur kazasında Kara Dede Tekyesi’ndeki Osman Camii’nde
beratlı imam ve hatibi olan Mustafa Azmi, Teke sancağında yeni teşkil edilen
redif askerine gönüllü olarak kaydolan imam kökenli askerlerdendir. Babası
eşraftan Salih Efendi’nin vefatı ve asker kayd olurken imameti ferağ ve kasrı yed ettiği anlaşılan kardeşinin işleri yürütemediği, baba evini kapattığı,
cami cemaatinin ise dağıldığı ve namaz için uzaktaki yerlere gitmek zorunda
kaldıklarını ifade ile kendi yerine iki nefer zenci gulam yazdırmak kaydıyla
askerlikten affını ve tekrar imam olarak memleketine dönmeyi istemektedir.
Verilen karar kendisinin talebi doğrultusunda olmuştur. Ancak bedel ahzı
eskiden beri icra ve tatbik edilen bir usul olmakla beraber, zenci gulam
ikamesi, bunların silk-i askeriyyede istihdâma elvermemesi ve mukteza-yı
anâsır ve mizâcları üzere hidmet-i askeriyyeye dayanamıyarak az vakitte
telef oldukları sebebiyle uygun görülmemekte ve mahallinden bir diğerinin
celb olunmak üzere kendisinin askerlikten ihracına karar verilmekteydi.289
Son dönemlerde ve özellikle harb senelerinde, ağırlıklı olarak Güneydoğu
Anadolu’daki köylerde berâtsız olarak vazîfe görmekte olan imamların
çoğunlukta olması ve bunların askere alınması neticesinde dinî hizmetlerin
aksama göstermesi yoğun şikayetlere sebebiyyet verdiğinden, bu tür imam ve
müezzinlerin de papaslar gibi askerlik hizmetinden uzak tutulmaları taleb
edilmekteydi.290 Öte yandan camilerde, içlerinde beratsızların da
bulunduğu bir takım imamların çeşitli memuriyetlerle, esnaflık, işportacılık
ve ticaretle meşgul olmaları sebebiyle, genelde akşam ve yatsı dışında beş
vakti bizzat kıldırmadıkları291 ve vekil bıraktıkları ve sair zamanlarda
mescid ve camiilerin kapalı tutulduğu tesbit edilmekte olduğundan, bu
gibilerin de askerlik hizmetinden muafiyetinin söz konusu olmaması gerektiği
ve muafiyetin hizmetin tam olarak ve bilfiil icrasıyla mümkün olacağı
doğrultusundaki mevcud kanun hükmü tekrar teyid edilmiştir.292 Harb
senelerinin zaruretinden olmak üzere yaylalardaki imamların da birkaç aylık
kısa bir süre için hizmet vermelerinden ötürü askerlik hizmeti içine sokulmak
istendiği de ayrıca görülmektedir.293
10. Nikâh Akdi
Köy ve mahalle imamlarının nikâh akdi ile ilgili işlemleri yürütmeleri,
zaman içinde özellikle nikâhların önceden alınması icab eden mahkeme
iznine tâbi olarak kıyılmasına dair bazı düzenlemeler getirilmiş olarak son
devirlere kadar devam etmiştir. Nikah işleminin nasıl bir muameleye tâbi
olduğu, nikahtan önce kaide olarak resmî bir iznin alınmış olmasının icab
ettiği ve kayıtların zabt edildiğine dair yeterli bilgiler bulunmaktadır.294
Meselâ, Soğanağa Camii imamı, mahallesinde oturmakta olan Cemile
Hanım’ın mektep hocası Elhâc İbrahim ile olan ikinci evliliğinin nikahını,
müezzin Salih ve Hüseyin ve Çukadar İbrahim Ağa’nın şahadetleriyle, 60
kuruş mehr-i mü’eccel tayini ile akdetmiştir.295 Kezâ, arşivlerimiz ve özel
ellerdeki münakahat ve müfarakat defterlerinin varlığı, nikah işlerinin
mahkeme iznine tâbi olarak yapıldığı ve bu tür işlemlerin kaydedilmekte
olduğunu göstermektedir.296 Bu durum yabancı seyyahlar tarafından da
gözlenmiş olup mesela 1587-88’de İstanbul’da bulunan Lubenau, nikah
akidlerinin
özellikle
kararlaştırılan
kaydedildiğini belirtmektedir.297
mehrler
sebebiyle
sicillere
İmamların gayrımüslimlerin de nikahlarını kıydıklarına dair bilgiler
mevcuttur. Pek alışılmış olmayan bu tür uygulamalar, sıradışı bir tatbikat
olarak genelde cemaat içi ve kilise ile olan anlaşmazlıkların bir neticesi
olarak ortaya çıkmaktadır. Gayrımüslimlerin nikah, talak ve aralarındaki
diğer anlaşmazlıkların halli ile ilgili işlemlere cemaatin metropolit ve
vekillerinden başka bir kimsenin müdahale edemiyeceği hususu, bunlara
verilen beratlarda yer almış olduğundan, bu tür uygulamalar patriklerin
şikayetlerine yol açmaktaydı. Nitekim Sakız ve İstanköy gibi adalarda
gayrımüslimlerin imamlara başvurarak nikâh kıydırdıklarına dair yapılan
şikayetler doğrultusunda, nizâm ve intizâma aykırı bulunan bu uygulamanın
önlenmesi ve gayrımüslimler için nikah ve talak işlemlerinde bulunmamaları
için sözü geçen yerlerdeki mahalle imamlarının dikkati çekilmiştir.298
Ermeni patriğinin de bu konuda şikayetler dile getirdiği bilinmektedir.299
Konunun nikah akdi için papasa imamdan daha fazla bir para ödenmesi ile
ilgili olan boyutu yanında, kilisece boşanamama gibi sıkıntılardan ötürü
imam nikahı ile tekrar evlenme yolunun açılmak istenmesi de bu tür
suiistimallerin sebebleri arasındadır.
İmparatorluğun son devirlerinde imamların nikâh işlemleriyle ilgili bir dizi
yeni düzenlemelere gidilmiştir: 8 L. 1298 / 2 Eylül 1881 tarihli Sicill-i nüfûs
Nizâmnâmesi’nin 23. maddesi, nikahın Müslümanlar için nikah izninin şer‘i
mahkemelerden ve gayrımüslimlerin de ruhanî reisleri tarafından verilen
izinnameler üzerine icra kılınmalarını ve akdedilen nikahların 8 gün içinde
sicill-i nüfûs memurlarına bildirilmesini öngörmekteydi.300 Bu ihbarın
kimler tarafından yapılacağı ve haber vermeyenlerin ne gibi bir muameleye
tâbi oldukları sözü edilen nizamnamede açıkca belirtilmemiş olduğundan;
doğum, taşınma ve nikah ilmühaberlerinden alınan ücretlerin yarısı
nizamnamenin 38. maddesi uyarınca imam ve muhtarlara terk edilmekte
olmasından ötürü, bu ihbar işlerinin de bunlar tarafından yapılması, aksi
halde bunlardan 1 ila 5 mecidiyye nakid cezası alınması hususunun,
nizamnamenin 4. ve 5. fasıllarına zeylen ilavesi 22 Z. 1300 / 29 Ekim 1883
tarihiyle Şurâ-yı devlet Tanzimât Dâiresi tarafından teklif edilmiştir.
Hükümet nezdinde bunun görüşülerek bir karara bağlanmasının epey zaman
almış olduğu anlaşılıyor. Neticede, ilmühaber resimlerinden alınan paranın
yarısı imam ve muhtarlara kalmakta olduğundan hareketle, ihbardan bunların
sorumlu tutulmaları uygun görülmüş, ancak öngörülen para cezası fazla
bulunduğundan iki çeyrek mecidiyeye tenzil edilmesine karar verilmiştir (28
N. 1304 / 20 Haziran 1887).301
1881 tarihli Sicill-i nüfûs Nizâmnâmesi’nin yerine geçen 29 SA. 1318/27
Haziran 1900 tarihli yeni bir nizamname ile nikahtan önce mahkemeden
evlilik izni getirilmesi hususu tekid edilmiş ve nikah akidlerinin ve talakların
nüfus memurluklarına bildirilmesi süresi 15 güne çıkartılmıştır.302 Bu
süreye riayet etmeyen imamların yeni nizamnamenin 26. ve 33. bendlerine
göre 2 çeyrek mecidiye (yarım altın) para cezası ile tecziyesi ve para
cezasını vermekten kaçınanların ise Ceza Kanunu’nun 37. bendinin ilgili
fıkraları uyarınca hapis cezasına çarptırılmaları nüfûs Nizâmnâmesi’nin 59.
maddesine istinaden öngörülmüştür. Böyle olmakla beraber, para cezasının
nasıl tahsil edileceğine dair açıklık getirilmemiş olduğundan, cezayı
ödemekten kaçınanlar hakkında yapılacak muamelede ve nerede mevkuf
tutulacakları hususunda tereddüdler hâsıl olduğu görülmekte, ancak 59.
maddenin imamlar için de icrasının söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.303
Gayrımüslimlerin de nikah akdinden önce rü’esâ-yı ruhâniyye’leri
tarafından izinnâme almaları ve nikah muamelesinin ancak ondan sonra icra
edilmesi ve vaktinde bildirmeme veya para cezasını ödememe gibi hallerde
imamlarla aynı şekilde cezaî muameleye tâbi tutulacakları yine bu
nizâmnâme hükmündendir.304 Ceza Kanunu’nun 200. maddesine 14 Ağustos
1913’de yapılan zeyl ile izinname istihsal olunmaksızın nikah akdedenlerin
üç aydan iki seneye kadar hapsi ve 25 Ekim 1917 tarihli Hukuk-ı Aile
Kararnamesi ise salahiyeti olmadığı halde nikah kıyan imamların 1-6 ay
arası hapis cezasına çarptırılmalarını öngörmekteydi.305 Mahkemece izin
belgesi olmadan kıyılan nikahlardan veya bunların kanunun öngördüğü zaman
içinde bildirilmemiş veya bildirim belgelerinin kaybedilmiş306
olunmasından ötürü vaki olan cezalandırmalarda bazı meselelerin çıktığı,
fakr ü zarûretlerine binâen imamlara verilen para cezalarının tahsilinde
zorluklarla karşılaşıldığı ve tevkifleri halinde takip edilecek muamelenin
henüz açıkca belirlenmemiş olmasının, konu ile ilgili yazışmaların önemli bir
boyuta çıkmasına yol açtığı ayrıca gözlenmektedir.
Son dönemlerde mahalle imamlarının eskiden beri ifasına mükellef
oldukları vazîfelerden olan cenaze ve nikah işleri dışında kalanların daha
önceki tarihlerde muhtarlara ve ihtiyar heyetlerine havale edilmiş
olmasından ötürü,307 bu tür işlemlerden almakta oldukları harçlarda önemli
bir azalma meydana gelmiş bulunuyordu. 27 Agustos 1914 tarihli olarak
çıkartılan Nüfûs Kanûnu’nun ilgili maddesi uyarınca ifasına mükellef
oldukları nikah ve izdivac işleri de 25 Ekim 1917 tarihinde çıkartılan
Hukûk-ı Aile Karârnâmesi ve bu kararnamenin muamelatına müteallik 31
Aralık 1917 tarihli Nizâmnâme mucebince mahkemelere intikal ettirilerek
ellerinden alınmıştır.308 Bu uygulama genelde ekonomik ağırlıklı
şikayetlere yol açmıştır. Bütün bu vazîfelerin kendilerinden alınmasıyla, artık
geçinmelerinin mümkün olmadığından bahisle içinde bulundukları durumu
topluca dile getiren imamlar, eskiden olduğu gibi vazîfe görmelerine ve
imâmet mühürlerini bi’l-cümle devâ’ir ve mü’essesâtta mu‘teber
addedilmesini istemekteydiler.309 İmamların tabirleriyle, bu gelişmeler
neticesinde kendilerine ancak cenaze işleri ve yalnızca gassâllık hizmeti
kalmıştır.310
İmamların, ihtiyâr heyetlerine tevdi‘ kılınan vezâ’ifin yine uhdelerine
iâdesi ile ilgili taleplerine ise, imam ve dolayısıyla ruhani reislerin ihtiyâr
hey’etleri azâsı olmadıkları ve imâmların mahallât umûr ve husûsâtına
â‘id vezâ’if-i resmiyyenin kendilerinden nez‘ edilerek muhtâr ve heyet-i
ihtiyâriyeye tevdi‘ edildiği, ancak işlerin düzgünce görülmesi için
imamların bunlarla işbirliği içinde olmaları ve dolayısıyla imamların
köylerdeki ihtiyar heyetlerinin doğal üyesi addedilmeleri gerektiği hususunun
tasrihiyle cevap verilmiştir.311
Bu durumda imamların zamanla kaybettikleri diğer vazîfeleri yanında nikah
kıyma işlerinin de imparatorluğun son döneminde ellerinden alınmış olduğu
ortaya çıkmaktadır. Günümüzde zaman zaman nükseden imam nikahı ile ilgili
tartışmaların ise, imparatorluk tarihi ve tatbikatı içinde ilmî bir mesnedi ve
geçerliliğinin bulunmadığı açıkça görülmektedir.
Bu genel şartlar dahilinde mahalle imamlarının E’imme-i Mahallât Tevhîd
ve Te‘âvün Cem‘iyyeti adı altında bir dayanışma cemiyeti kurmaya teşebbüs
etmiş olmalarını doğal karşılamak lazımdır. Cemiyet kurulmasıyla ilgili
başvuru incelendiğinde, cemiyet nizâmnâmesinin 2. maddesinin Kanûn-ı
esâsî ile idâre-i meşrûta-i meşrû‘amıza muvafık bi’l-cümle mesâ‘i ve
teşebbüsâtın icrâ-i hukûk-ı meşrû‘a ve müktesebelerin müdâfa‘a ve
mâdden ve ma‘nen tevhîd-i âmâl olunacağı ve 4. maddede Dersa‘âdet ve
bilâd-ı selâsede mahallât e’immesi işbu cem‘iyyetin hasbe’l-meslek azâ-yı
tabiiyesinden olduğu ifadelerinin üzerinde özellikle durulmuştur. 2.
maddedeki ifadenin bu cemiyetin bir nevi sendika mahiyetinde olduğunu
gösterdiği ve Ta‘tîl-i Eşgāl Kanûnu’nun 8. maddesinde hidemât-ı umûmiyye
ile meşgûl olan müessesât müstahdeminin sendika teşkîl etmeleri men‘
olunduğu ve mahalle imamlarının devlet memuru sıfatını haiz olmaları
hasebiyle hidemât-ı umûmiyyeden ma‘dud bulundukları ve özellikle 4.
madde ile üyeliğin isteme bağlı olmaksızın zorunlu bir hale getirilmek
istendiği, bunun ise hürriyet esasına uygun düşmediği; bununla beraber devlet
memurlarının bir sendika kurup kuramıyacağına dair Cemiyetler ve Ta‘tîl-i
Eşgāl Kanûnu’nda bir açıklık olmadığı ve sendikanın adi cemiyetlerden
farkına dair açıklama yapılması gerekeceği Mülkiyye ve Ma‘ârif
Dâ’iresi’nin mütalası olarak Şura-yı devlet’e intikal ettirildiğinde, “…
e’imme-i mahallât cânibinden böyle bir cem‘iyet teşkîli ahkâm-ı kanûniyye
gayr-ı müsâ‘id bulunmuş ve başkaca bir mu‘âmele ifâsına hâcet
görülmemiştir.” kaydıyla yasaklanmasına karar verilmiştir.312 Bu teşebbüs
ile İstanbul imamlarının, kendi işkollarında sendikacılık tarihimizin öncüleri
arasında yer aldıklarına şüphe yoktur.
11. Sonuç
Aile bireylerinin de hesaba katılmasıyla imparatorluk coğrafyasının her
köşesindeki yaygınlıkları yanında önemli bir nüfûs oluşturduğuna da şüphe
olmayan, başta imamlar olmak üzere sair tüm câmi hüddâmı, bu genel
tablonun da ortaya çıkarttığı üzere, özellikle imamların sosyal hayattaki
etkinlikleri ve devlet organları içinde çeşitli vazîfeler üstlenen konumlarıyla
-ve başka bir çalışmada ele almayı düşündüğümüz gayrımüslim ruhbanıyla
beraber-, idarî mekanizmaya işlerlik kazandıran başlıca unsurlardan birini
teşkil etmekteydiler. Vakıf sistemi, bu kesimin en başta gelen işveren konumu
olarak, önemini sistemin bozulması dönemlerinde de muhafaza etmiş, ancak
ekonomik yönden bu tür işletmelerin zaman içinde görevlerini yerine
getiremez duruma düşmeleri, sistem ile birlikte bu kesimi de zor duruma
sokmuştur. XVIII. yüzyılın son çeyreğinden itibaren özellikle Rusya ile
girişilen uzun savaşlar ve bunun neticesi olan büyük mali buhran ve meydana
gelen hayat pahalılığı, belirlenmiş ve genelde değişme göstermeyen yetersiz
maaşlarıyla başbaşa kalan bu kitleyi de ağır bir şekilde vurmamış olmasını
düşünmek mümkün değildir.
II. Mahmud devrinde vakıfların devlet kontrolü altında bir araya
getirilmesi ve merkezî bir idareye kavuşturulmaları, vakıf gelirlerini, maruz
kaldığı talan ve yağmadan ve şahsî tasarruflarla heder olma halinden
kurtarmış olmakla beraber, imam ve sair câmi hüddamının maaşa bağlanması
sonucunu da beraberinde getirmiş olması itibarıyla, neticede bu kesimi,
devletin eline bakan geniş bir memur kitlesi durumuna sokmuştur. Bunun
kaçınılmaz sonucu muhakkak ki, dinî kurum ve mekanizma üzerinde devletin
mutlak gücünün tekemmül etmesidir. Başlayan yenilenme ve yeniden
yapılanma devrinde, bu kesimin devlete bağımlılığının hayati bir önem arz
ettiği açıktır.
Eğitim durumlarını, daha XVI. yüzyılda dile getirilmeye başlanan bu
konudaki genel zafiyetten soyutlayarak değerlendirmek; rüşvet, irtikab,
suiistimal, yolsuzluk gibi bireysel ahlâkî sıkıntıların, devrin ekonomik
durumuyla olan ilintisini kurmamak kadar hatalı olurdu. Bu konuda
söylenenler, muhakkak ki toplumun diğer kesimleri için de söz konusu
olmuştur. Yaptığımız değerlendirmede bu hususlara dair yeterli
örneklemelerde bulunulmuştur.
Emir
İmamların, idarî ve eğitim görevlerinin giderek ellerinden alındığı ve
nihayet imparatorluğun son dönemlerinde nikâh işlerinden de
uzaklaştırılmaları neticesinde, kendilerine cenaze, defin ve -yapılan
şikâyetlerde çarpıcı bir şekilde dile getirilen ifadeyle- yalnızca gassallık
hizmetinin kalması, çağdaş bir devlet mekanizmasının kurulmasıyla ilgili
gelişmelerin kaçınılmaz neticesi olduğuna şüphe yoktur. İmparatorluğun son
döneminde yoğunluk ve hayatî bir zaruret arz eden yenilenme ve yeniden
yapılanma sürecinin son aşaması olan Cumhuriyet Döneminde, bu konudaki
gelişmeleri sıhhatle değerlendirme yolunun, imparatorluk devrindeki durum,
süreç ve şartların iyi tesbit, tefrik ve tahlilinden geçtiğine şüphe yoktur.
İçinde bulunduğumuz şu günlerde imamlara sendika kurma ve bir sendikaya
üye olma hakkının verilmiş olması, bu tarihî gelişmenin en çarpıcı
örneklerinden biri olarak görülmelidir.
1 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 27252, Ayancık kazasında Alizâde Hacı Ahmet Camii’nde imam ve muallim-i
sıbyan olup aynı zamanda Emir Sultan Camii’nde bâ-berât hatib olan hafız Ahmet b. Osman’ın tekâlifi şakka mutalebesiyle ta‘addi edildiğine dair yaptığı şikayete verilen cevaptan. Tarih: Gur. RA. 1228 / 4
Mart 1813.
2 H. İnalcık, “Osmanlılarda Raiyyet Rüsûmu”, Osmanlı İmparatorluğu. Toplum ve Ekonomi üzerinde
Arşiv çalışmaları, İncelemeler, İstanbul 1993, s. 50-51, 52.
3 Ö. Ergenç, XVI. yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara 1995, s. 134.
4 B. Johansen, “The Servants of the Mosquues”, The Maghreb Review, VII/1-2, 1982, s. 23-31.
5 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 29173. Tevcih tarihi: 6 ZA. 1191 / 6 Aralık 1777.
6 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11892. Tarih: 27 N. 1273 / 21 Mayıs 1857.
7 Ziya Kazıcı, “Osmanlılarda mahalle imâmlarının bazı görevleri”, İslam Medeniyeti, V/3, İstanbul 1982,
s. 30-31.
8 BOA. Trabzon Ahkâm Defteri, nr. 4, s. 6. Tarih: Evâhir-i Ş. 1233/23 Ağustos-2 Eylül 1818.
9 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 11336. Tarih: 2 N. 1260 / 10 Ekim 1844.
10 Ziya Kazıcı, “Osmanlılarda mahalle imâmlarının bazı görevleri”, s. 30-31.
11 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 19051. Tarih: 16 L. 1143 / 24 Nisan 1731.
12 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 18556. Tarih: 25 ZA. 1193 / 4 Aralık 1779.
13 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 31100. Tarih: 18 C. 1181 / 12 Ekim 1767.
14 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 2364. Tarih: 10 B. 1247 / 15 Aralık 1831.
15 Bkz. Ziya Kazıcı, “Mahalle İmamlarının bazı görevleri”, s. 30; Hikmet Taşkömür, “Osmanlı
mahallesinde Beşeri Münasebetler”, İslam Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler, I
(Yay. Vecdi Akyüz-Seyfettin Ünlü). İstanbul 1996, s. 441.
16 BOA. Mühimme Defteri, nr. 234, s. 27-28. sene h. 1227.
17 XVI. yüzyılda Akşehir’deki gayrı müslimlerin ayrı mahalle teşkil etmeyip, müslüman mahallelerde
sakin olduklarına dair, bkz. İ. Şahin, “Akşehir”, DİA, II (İstanbul 1988, s. 299.
18 Bkz. Gökbilgin, XV. ve XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa livasındaki Has-mukataa, Mülk ve
Vakıflar, İstanbul 1952, s. 57; Özer Ergenç, “Osmanlı şehrindeki mahallenin işlev ve nitelikleri
üzerine”, Osmanlı Araştırmaları, IV, İstanbul 1984, s. 69-78.
19 İstanbul’da Kâtib Sinân Mescidi’ne mahalle halkından Elhâc Mehmed Efendi tarafından minber
konularak cuma ve bayram namazlarının kılınmasına ruhsat verilmesiyle ilgili olarak bkz. BOA.
Cevdet-Evkaf, nr. 7225. Tarih:9 SA. 1150/8 Haziran 1737. Yine İstanbul’da Sarrâc İshâk Mescidi’ne
minber vaz‘ı için bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 22644. Tarih: 26 SA.1133/24 Aralık 1720.
20 Klaus Kreiser, Istanbul. Ein historisch-literarischer Stadtführer, München 2001, s. 15.
21 Gökbilgin, Edirne, s. 36-64; Klaus Kreiser, “Zur inneren Gliederung der osmanischen Stadt”,
Istanbul und das Osmanische Reich. Städte, Bauten, Inschriften, Derwische und ihre Konvente,
İstanbul 1995, s. 29.
22 F. M. Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989, s. 87, 90
23 Mehmet Günay, XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında Manisa’nın Sosyal ve Ekonomik Durumu (16591675), s. 135. (İÜSBE. basılmamış doktora tezi, 2000).
24 Ö. Ergenç, XVI. yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara 1995, s. 57
25 A. Raymond, Osmanlı Döneminde Arap Kentleri, İstanbul 1995, s. 212.
26 Mehmet Günay, XVII. Yüzyılda Manisa, s. 135
27 Bkz. İsmail Bakırcan, İstanbul Kadılığı 94 numaralı şer‘iye siciline göre 1807-1808 senelerinde
İstanbul’un sosyal ve iktisadi hayatı, (İÜSBE, Basılmamış lisans tezi, İstanbul 1991), v. 44b-45a.
28 Bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 32153 (II. Mahmud devri). Kezâ, Cevdet-Dahiliye. nr. 2985, sene
1233; Cevdet-Dahiliye, nr. 15110, sene 1207; Cevdet-Dahiliye, nr. 13353, sene 1206. Ayrıca,
kadınların müzeyyen ve mekşûf kıyafetler giyerek gezmemeleri ve ihtiyaç dışında hanelerinden dışarı
çıkmamaları ve kadîm kıyafetle ihtiyaçlarını görüp seyir yerlerine gitmemeleri hakkında mahalle
imamlarına yapılan tenbihat ile ilgili “Te’dîb-i Tâ’ife-i Nisyân” başlığı altında olmak üzere bkz. Meselâ,
Mehmet Said, Gülşen-i Maarif, İstanbul 1252, II, 1502-1503.
29 “Taraf-ı hükûmetten ahaliye tembihat icrası lazım geldiği hâlde mahallât imamlarına olunan
tebligat üzerine akşam ezanına yakın mahalle bekçileri ‘tembih var akşam camiye buyurun’
diye sopalarını vurarak ve bülent avaz ile bağırarak mahalleyi dolaşır, herkesi haberdar eder
ve akşam namazından sonra imam efendi tembihat her ne ise halka onu tebliğ ve tefhim
ederdi”. Bkz. Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, Haz. Ali Şükrü
Çoruk, İstanbul 2001, s. 197.
30 İstanbul Kadı Sicilleri’nde (nr. 259 vr. 1b) 29 Eylül 1734 tarihli olarak yer alan böyle bir kaydın
görüntü ve neşri için bkz. Sadık Albayrak, Osmanlı’da Sosyal Yapı ve İstanbul, İstanbul 1999, s. 6465.
31 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 6. (Bu yazma Yrd.
Doç. Dr. Necati Fahri Taş tarafından yayıma hazırlanmaktadır).
32 Mehmed Emin Behîç, Sevânihü’l-levâyih, TSMKütp. nr. 370, vr. 52b. (Bkz. MÜTAE. basılmamış
yüksek lisans tezi. İstanbul 1992. Haz. Ali Osman Çınar).
33 M. Çadırcı, “Tanzimat döneminde çıkarılan men‘-i mürûr ve pasaport nizamnameleri”, Belgeler,
XV/19. Ankara 1993, s. 172.
34 BOA. Cevdet-Dahiliye, nr. 5911. Tarih: 11 CA. 1268 / 3 Mart 1852.
35 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 1150, Tarih: 23 ZA. 1260 / 4 Aralık 1844.
36 Örnekleme için bkz. İsmail Kurt, İstanbul Kadısı Ahmed Arif efendinin 23 Ş. 1225 / 23 Eylül
1810 tarihli 106 nolu ferman sicili transkribesi. (İÜSBE, basılmamış yüksek lisans tezi. İstanbul
1987), vr. 51a.
37 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 25705. (II. Mahmud devri).
38 K. Kreiser, İstanbul, s. 128-129.
39 Mehmet Günay, XVII. Yüzyılda Manisa, s. 56.
40 Aykut Kansu, 1908 Devrimi, İstanbul 1995, s. 274.
41 Bkz. Fikret Yılmaz, XVI. Yüzyılda Edremit Kazası, (EÜSBE. Basılmamış doktora tezi. İzmir 1995),
s. 166.
42 O. N. Ergin, “Türk Belediyeciliği ve Şehirciliği”, İller ve Belediyeler Dergisi, İstanbul 1947,15/16, s.
615’den naklen Kazıcı, “Osmanlılarda mahalle imâmlarının bazı görevleri”, s. 34.
43 Mehmet Genç, “Osmanlı Maliyesinde Malikâne Sistemi”, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve
Ekonomi, İstanbul 2000, s. 141.
44 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 9. Temettü
sayımlarının merkezden gönderilen memurlarca değil de ziraat memur ve vekilleri nezaretinde olmak
üzere sayımın yapılacağı köy ve mahallenin muhtar, imam ve gayr-ı müslim cemaatinin papas ve
kocabaşları tarafından yapıldığı ve hazırlanan defterlerin, muhtar, imam ve Kocabaş tarafından
mühürlendikleri hakkında bkz. Arzu Tozduman, Aydın Güzelhisarı’nın Sosyal ve İktisâdî Durumu
(1844), (İÜSBE. Basılmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 1992), s.19, 23.
45 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 251.
46 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 248.
47 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 271.
48 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 1825/31. Tarih: 16 Z. 1285 / 30 Mart 1869.
49 Lütfi Tarihi, II, 173.
50 M. Çadırcı, “Türkiyede muhtarlık teşkilatının kurulması üzerine bir inceleme”, Belleten XXXVI,
Ankara 1970, s. 412.
51 O. N. Ergin, Türkiye’de şehirciliğin tarihî inkişafı, İstanbul 1936, s. 121.
52 Ayrıca bkz. M. Çadırcı, “Muhtarlık teşkilatının kurulması”, s. 411.
53 Bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 33453-A. Tarih: 29 ZA 1249 / 9 Nisan 1834; BOA. CevdetDahiliye, nr. 1379. Tarih: 21 Z 1249 / 1 Mayıs 1834.
54 Kethüda Said Tarihi, vr. 60 a. (Kırıkkale Üniversitesi SBE. Basılmamış yüksek lisans tezi. 1999.
haz. Ahmet Özcan); Asım Tarihi, I, 39.
55 Cevdet Tarihi, VII, 10.
56 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 10637.
57 Bkz. Cevdet Tarihi, VIII, 319-320. Bu devirde yapılan islahat için ayrıca bkz. Uzunçarşılı, Osmanlı
Devletinin İlmiye Teşkilatı. Ankara 1988, s. 255-260.
58 Esad Efendi Tarihi, (Yay. Ziya Yılmazer), İstanbul 2000, s. 614; M. Dâniş, Neticetü’l-vekayi, vr.
8b. (Yay. Şamil Mutlu, Yeniçeri Ocağının kaldırılışı ve II. Mahmud’un Edirne seyahati, İstanbul
1994), vr. 17b; Cevdet Tarihi, XII, 168.
59 Esad Efendi Tarihi, s. 622-623.
60 Esad Efendi Tarihi, s. 775.
61 Esad Efendi Tarihi, s. 652-654.
62 Esad Efendi Tarihi, s. 629-630.
63 Mehmed Dâniş, Neticetü’l-vekayi, vr. 8b.
64 Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığını tebliğ etmek üzere vilayetlere gönderilen fermanlara bütün imam ve
hatibler tarafından da mühürlenmiş olarak tanzim edilen mazharlarla cevap verilmekte ve muhatab
bölgelerde de yeniçeriliğin ortadan kaldırılması emrine imtisal edilmekte olduğu beyan edilmekteydi.
Tokad, Amasya, Niksar, Sivas vilayetleri örneklemeleri için bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 17405;
17405-B.
65 Esad Efendi Tarihi, s. 361-364; Cevdet Tarihi, XII, 107. Ta‘lîmi sibyân hakkında fermân-ı âlî”
sureti için bkz. Esad Efendi Tarihi, s. 362-364; Cevdet Tarihi, XII, 238-240.
66 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48112. Eşkinci Kanunu. Kanun metninin bir sureti için ayrıca bkz. Esad
Efendi Tarihi, s. 577-586; Cevdet Tarihi, XIII, 255-263.
67 BOA. Kanunnâme-i Askeri Defteri, nr. 6, s. 9-10. Tarih: 9 CA 1241/9 Aralık 1826.
68 Abdülkadir Özcan, “Hassa Ordusunun Temeli Mu‘allem Bostaniyân-ı Hassa Ocağı. Kuruluşu ve
Teşkilatı”, İÜEF, Tarih Dergisi, 34, İstanbul 1984, s. 384.
69 Bkz. Lütfi Tarihi, I, 256-257. Bu eserin basımı ve dağıtımı için bkz. Kemal Beydilli, Türk Bilim
Tarihinde Mühendishâne, Mühendishâne Matbaası ve Kütüphânesi (1776-1826), İstanbul 1995,
s. 329-331, 405.
70 BOA. Kanunnâme-i Askerî Defteri, nr. 6, s. 11; Kanunnâme-i Askerî Defteri, nr. 1, s. 54; Lütfi
Tarihi, I, 195-196.
71 BOA. Kanunnâme-i Askerî Defteri, nr. 6, s. 23; Kanunnâme–i Askerî Defteri, nr. 1, s. 167. Tarih:
9 C. 1242/8 Ocak 1827; kezâ, BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 17318.
72 Kanunnâme-i askerî Defteri, nr. 1, s. 55.
73 Lütfi Tarihi, I, 254.
74 Atanan imamların listesi için bkz. BOA. Bâb-ı Defterî, Asâkir-i mansûre, nr. 37478/146.
75 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48400.
76 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48344.
77 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 17602, 17318.
78 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48344-A.
79 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48344-A; 48409. Erzurum’daki Piyade 16. Alay’da dört sene va’z ve
tedris ile meşgul olan Mustafa Hilmi Efendi’nin Bâb-ı seraskerî Dâr-ı şurâsı’nda şeyhülislam
tarafından belirlenen mümeyyizler tarafından yapılan imtihan neticesinde başimam olarak tayini için
bkz. BOA. Cevdet-Askeri, nr. 37838. Vesika leflerinde adayın arzuhali, şeyhülislamın imtihan
neticesini bildiren yazısı ve atama ile ilgili olarak yapılan işlemler yer almakta ve bu uygulamanın
gerekçesinin 9 N. 1254 tarihli (26 Kasım 1838) ilgili nizamı ve iktizası derkenar edilmiş bulunmaktadır.
Böylece adayın başvurusu ve atama ile ilgili olarak yapılan bürokratik işlemlerin bütün aşamalarını
takib etmek mümkün olmaktadır.
80 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 48344.
81 Avigdor Levy, “Osmanlı Ulemâsı ve Sultan II. Mahmud’un Askerî Islahatı”, Modern Çağda Ulemâ
(Yay. Ebubekir A. Bagader. Terc, Osman Bayraktar), İstanbul 1991, s. 43.
82 Lütfi Tarihi, I, 256.
83 BOA. Maliyeden Müdevver Defter, nr. 9002, s. 107.
84 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 215-216, 256.
85 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 256.
86 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 43592. Tarih: 19 Şevval 1287/21 Ocak 1871.
87 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 24031; Lütfi Tarihi, V, 25-26; Levy, “Osmanlı Ulemâsı”, s. 48. Ayrıca
bkz. Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s. 283-285.
88 Bu anlamda dile getirilen şikâyetlerle ilgili olarak bkz. H. G. Majer, “Die Kritik an den Ulema in den
osmanischen politischen Traktaten des 16.-18. Jahrhunderts”, Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik
Tarihi, Ankara 1980, s. 147-155.
89 “Bâr-ı girân-ı vezâret alanına girmekten müctenib idim. Bulunduğum tarîk-i ilmiyyenin
müntehâsı olan kadıaskerlik râddesine çıktıkdan sonra tebdîl-i tarîk epeyce güç geldi. Lâkin
sonra Hasan Efendi’nin meşîhatinde rüteb-i ilmiyye ibtizâl olunarak rüteb-i kalemiyye gibi sırf
bir emr-i i‘tibârîden kalınca tarîk-i ilmiyye şân u şerefini zâyi‘ etmekle, tebdîl-i tarîk etmiş
olduğumdan dolayı memnûn kalmışımdır.”, Marûzât, (yay. Yusuf Halaçoğlu), İstanbul 1980, s. 176.
90 Sırkâtibi Ahmed, Rûznâme, (Yay. Sema Arıkan), Ankara 1993, s. 124. “Huzûr-ı hümâyûnda ders
takrîrinde kavga” (1763) başlığı altında böyle bir nâhoşluk için ayrıca bkz. Şemdânîzâde, Mür’i’ttevârîh, (Yay. M. Aktepe), İstanbul 1978, II, A, s. 56. Huzur dersleri için bkz. Mehmet İpşirli, DİA,
XVIII, 441-444.
91 Abdulhak Mollâ, Târîh-i Livâ, İÜ. Kütp. Ty. 6075, vr. 6 b. (İÜSBE. Basılmamış yüksek lisans tezi,
1995. Haz. Mehmet Yıldız).
92 Lütfi Simavi, Osmanlı Sarayının Son Günleri. (Yay. Şemsettin Kutlu), İstanbul tz. s. 100-101; Halid
Ziya Uşaklıgil, Saray ve Ötesi. Son Hatıralar, İstanbul 1940, s. 135-141.
93 Bir müddetten beri salât-ı mefrûza cümle nâs indinde külliyyen metrûk olmak mertebesine
gelüp, evkat-ı hamsede câmi‘ ve mescidler cemaatten hâlî ve meşâyih dahi avâm–ı nâsa aka’idi sahiha ve şerâ’it-i islâmiyyeyi beyân ve telkînden sarf-ı nazar etmekte ve hizmetlerin ehil
olmayanların ellerine geçmiş olduğu hakkında bkz. BOA. Cevdet-Maarif, nr. 4225, sene 1228. İktizâyı ferâ’iz-i diniyyeden bulunduğu üzere Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye’de mütevattın ehl-i islâmın
ba‘dezîn özr-ı şer‘isi olmadıkca salât-ı hamse-i mefrûzayı câmi‘ ve mescidlerde cemaat ile edâ
etmeleri tenbîh ve te’kîd ve hilâfında bulunanlara tedîbât-ı lâzime ve lâyıkalarınan icrâ
kılınacağı. Hâmi-i din ü devlet ve mahmî-i farz u sünnet olan padişahın emr ü fermânı olarak
i‘lân ve te’yîd edilmesi hakkında bkz. BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 2866. Sene 1258. Beş vakit namaz
mecburiyeti ayrı ayrı bütün devlet kalemlerinde de okunmuştur: Maliye kitâbeti odasında, mektûbî-i
maliye odasında, Anadolu mesârifât muhâsebesinde, Rumeli muhâsebâtında, Agnâm
rûznâmçesinde, Eshâm muhâsebesinde, sergi başmuhâsebesi Beytülmal odasında, Tahsilât
muhâsebesinde, Cerîde muhâsebesinde, Anadolu varidât muhâsebesinde, Rumeli varidât
muhasebesinde, Veznede, Cerîde muhâsebesinde, Kavasbaşı Ağa’ya kıraât olunmuştur. Bkz.
BOA. Cevdet-Dahiliye, nr. 12116. Tarih 17 SA. 1269 / 30 Kasım 1852. Ayrıca bkz. BOA.CevdetEvkaf, nr. 12992, sene 1229; Mühimme Defteri, nr. 242, hkm. nr. 352, 476, 889, sene 1242; Lütfi
Tarihi, VIII, s. 140, sene 1263.
94 Cevdet Tarihi, I, 109-117; VIII, 319-320.
95 Behiç, Sevânihü’l-levâyih, vr. 8a, 12a-b, 29a, 52a. Ayrıca bkz. Beydilli, “Küçük Kaynarca’dan
Tanzimat İslahat Düşünceleri”, İlmî Araştırmalar, VIII, İstanbul 1999, s. 44-53.
96 Ömer Fâik, Nizâmü’l-atîk, vr. İÜ. Kütp. nr. 5836, vr. 11b. (İÜEF. Tarih Bölümü mezuniyet tezi, 1979.
Haz. Ahmet Sarıkaya). Ayrıca bkz. Beydilli, “Küçük Kaynarca’dan Tanzimat’a İslahat Düşünceleri”,
s. 38-39.
97 Bu gibi uygulamalara örnek olmak üzere bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 943 (Draç kalesinde Sultan
Mehmed Camii hitabeti, sene h. 943); Cevdet-Evkaf, nr. 30758 (Vidin camii imamet ve hitabeti, sene
h. 1186); Hatt-ı Hümayun, nr. 59299 (İstanbul’da Hayyâtîn-i hassa kârhânesi kurbunda vâki camii
hitabeti, sene h. 1225); Hatt-ı Hümayun, nr. 59303 (İstanbul’da Kırkçeşme’de Şeyhülislam Sunullah
Efendi Camii hitabeti, sene h. 1225); Hatt-ı Hümayun, nr. 59330 (İstanbul’da Balkapanı’nda
kassabbaşı Hacı Mehmed Ağa Camii hitabeti, sene h. 1230); Cevdet-Evkaf, nr. 30881 (Atranos
kazası, sene h. 1260).
98 Soğanağa Camii imamı Mehmed Efendi tarafından tutulan Cerîde, Süleymaniye Kütp. Zühtü Bey. nr.
453, vr. 1b, 41a.
99 Kabakçı isyanı ile ilgili önemli bir kaynak olan ve Yayla İmamı Risalesi olarak bilinen eseri de bu grup
içine dâhil etmek lâzımdır. Risalenin yazarı kendisini Topkapı’da Yayla semtinde Aydın Kethüda Câmii
imamı olarak takdim etmekte olup ismi tesbit edilememiştir. Bkz. Çetin Derin, “Yayla İmâmı Risâlesi”,
Tarih Enstitüsü Dergisi, III, İstanbul 1973, s. 213-272.
100 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 1440. Tarih 26 ZA. 1256 / 18 Ocak 1841.
101 Bey‘-i bi’l-vefâ: Satıcı bedeli geri verdikte müşterinin de satılan malı geri vermesi keyfiyeti.
102 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 8033. Tarih: 10. C. 1274 / 27 Aralık 1857.
103 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 36714. Tarih: 25 CA. 1281 / 26 Ekim 1864.
104 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 2964.
105 BOA, Şurâ-yı Devlet Tanzimât, 658/19; BOA. Meclis-i Mahsûs,. 44. Ayrıca bkz. Düstur, 2.
Tertip, VI, 332-333.
106 BOA. Yıldız Sadaret Resmî, 1305. 6.10.
107 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, I, İstanbul 1977, s. 163.
108 BOA. Şurâ-yı Devlet, 212/3. Leff 2. Tarih: 21 B. 1309 / 20 Şubat 1892.
109 Evkaf-ı Hümâyûn nezareti için bkz. J. R. Barnes, An Introduction to Religious Foundations in
the Ottoman Empire, Leiden 1986; İ. E. Mahmud İnal - H. Hüsameddin, Evkaf-ı Hümâyûn
Nezâretinin Târihçe-i Teşkilâtı ve Nuzzârın Terâcim-i Ahvâli, İstanbul 1335. Ayrıca bkz., Mehmet
İpşirli, “II. Mahmud Devrinde Vakıfların İdaresi”, Sultan II. Mahmud ve Reformları Semineri.
Bildiriler, İstanbul 1990, s. 49-57.
110 Kasımpaşa’da muhterik olan Kadı Mehmed Efendi camiinin yeniden inşası veya Rumeli
Kavağı’ndaki camiin vakfı bulunmadığından ödemelerin Evkaf-ı hümayunca yapılması hakkında
kaptan paşa tarafından yapılan başvurular için mesela bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27302; Hatt-ı
Hümayun, nr. 27315. sene 1253.
111 Düstür, 2. tertip, II, 177-179. Tarih: 8 Zilka‘de 1286 / 9 Şubat 1870.
112 BOA. Yıldız Sadaret Resmî, 1305. 6. 10.
113 Maaşların kifayetsizliği sebebiyle iki ayrı camiide vazîfe görme örnekleri daha önceki yüzyıllarda da
gözlenebilmektedir. Ancak, aynı vakit namazını aynı anda iki ayrı camiide kıldırmanın mümkün
olamayacağı açık olduğundan, bu durumda camiilerden birinde görevin yapılmamakta olduğu neticesi
çıkmaktadır. Bununla beraber, cemaatin şikayetleri imamı olmayan yerlere başkaca atamalar
yapılmasını temin edebilmekteydi. Bkz. Mehmet Günay, XVII. Yüzyılda Manisa, s. 143.
114 BOA. Yıldız Sadaret Resmî, 1305. 6. 10. Ayrıca bkz. Düstür, 2. tertip, VI, 332-333.
115 BOA. Dahiliye Hukuk Müşâvirliği, nr. 2058, 26.6.1337 / 26 Haziran 1921.
116 BOA. Dahiliye Hukuk Müşâvirliği, nr. 2-6, 28.11.1334 / 11 Kasım 1918.
117 BOA. Dahiliye Nezâreti Umûr-ı vilâyet Müdiriyeti, 1/1, 19. Tarih: 27 C. 1333 / 12 Mayıs 1915.
118 Ayhan Yüksel, Tirebolu Kazası Nüfus Defteri. Tireboluu, Espiye, Yağlıdere, Güce Nüfus
Kayıtları (1835-1847). İstanbul 2013, s. 8, 10, 25, 450.
119 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, nr. 051. V 28, 3.21.6. Tarih: 9 Nisan 1929.
120 Ayhan Yüksel, Tirebolu Kazası Nüfus Defteri, s. 211.
121 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 3007. Tarih: 27 R. 1258 / 7 Haziran 1842.
122 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 1569. Tarih: 24. Z. 1256 / 24 Şubat 1841.
123 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 7479. Tarih: 3. CA. 1263 / 19 Nisan 1847.
124 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 20844. Tarih: 27 Ş. 1271 / 13 Temmuz 1855.
125 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 12891. Tarih: 21. SA. 1209 / 17 Eylül 1794.
126 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 10986. Tarih: 2 ZA. 1228 / 27 Ekim 1813.
127 Bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 15846, Tarih: SA. 1265 / Ocak 1849.
128 Askerlik yaşı, 20. sene başından 25. sene sonuna kadardır. bkz. Tanzimattan sonra yayımlanan
kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr.3236, s. 254. 1848 Tarihli kanunname, Fasl-ı evvel, ikinci bend.
129 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 32484. Tarih: 18 M. 1269 / 1 Ekim 1852.
130 Bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16861. sene h. 1255.
131 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16749. Tarih: 2 ZA. 1271 / 17 Temmuz 1855.
132 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16861. Tarih: 18 Ş. 1255 / 25 Aralık 1839.
133 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 25890. 8 B. 1252 / 19 Ekim 1836.
134 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 26854. Tevcih tarihi: 29 L. 1236 / 30 Temmuz 1821.
135 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 31725. Ruus tarihi: 27 L. 1177 / 29 Nisan 1764.
136 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 15846. Tarih: 11 R. 1265 / 6 Mart 1849.
137 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2391/15.
138 BOA. Cevdet-Dahiliye, nr. 7790, sene h. 1199.
139 Son üç örnek için bk. Fikret yılmaz, XVI. Yüzyılda Edremit Kazası, (EÜSBE. Basılmamış doktora
tezi, İzmir 1995), s. 166-167.
140 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 17727. Tarih: 26 C. 1119 / 24 Eylül 1707.
141 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 2280. Tarih: 20 CA. 1115 / 1 Ekim 1703.
142 BOA.Cevdet-Evkaf, nr. 6273. Tarih: 17. R. 1230 / 29 Mart 1815.
143 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 18886. Tarih: 20 Ş. 1276 / 6 Mart 1860.
144 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2706/58. Tarih: 21 M. 1315 / 22 Haziran 1897.
145 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2793/45. Sene 14 ZA. 1330 / 25 Ekim 1912.
146 BOA. Yıldız Mütenevvi, 303/124. Tarih 13 L. 1325 / 19 Kasım 1907.
147 Cevdet Tarihi, VI, 149.
148 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2664/42. Tarih: 28 Ş. 1313 / 13 Şubat 1896.
149 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2713/23. Tarih: 8 C. 1319 / 22 Eylül 1901.
150 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2664/41. Tarih: 10. Ş. 1313 / 26 Ocak 1896.
151 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2799/44. Tarih: 12 L. 1328 / 17 Ekim 1910.
152 Bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27325.
153 Zaman içinde çeşitli nedenlerle harab olan camiilerin tamirleri önemli harcamalar icab ettirmekte ve
bunların onarımı için kaynak sıkıntısı yaşanmaktaydı. II. Mahmud devrinin son on yılında girişilen
büyük çaptaki kilise tamirleri ile ilgili olarak, bizzat padişahın dile getirdiği onarıma muhtaç camiilerin
varlığı, uzun yılların ihmaliyle oluşan durumu gözler önüne sermekteydi. Çeşitli camii tamirleri için
yapılan harcamalara örnek olmak üzere: Haremeyn evkafından Sarıca Paşa tarafından Edirne’de bina
edilmiş olan camiin tamiri için 3000 kuruş (Hatt-ı Hümayun, nr. 59298, sene h. 1224); İstanbul’da yine
Haremeyn evkafına tabi Gülhane kurbundaki Hamza Paşa Camii’nin tamiri için 2124,5 kuruş (Hatt-ı
Hümayun, nr. 59312, sene h. 1227); yine aynı evkafa mülhak İstanbul Divanyolu’nda Hoca Rüstem
Camii yanmış olduğundan boş arsasına yeniden yapılmak üzere 14699 kuruş (Hatt-ı Hümayun, nr.
59314, sene h. 1227); yine aynı evkafdan olarak Sultan Ahmed Camii evkafına mülhak Gebze
nahiyesine tabi Tuzla köyündeki camiin tamiri için 15155,5 kuruş ve Defterdar Ebulfazl Mehmed
Efendi’nin Tophane’deki yanmış olan camiinin yeniden yapımı için 14284 kuruş (Hatt-ı Hümayun, nr.
59338, sene h. 1240) harçanmıştır. Bu tür tamir ve yeniden yapımların ayrı bir çalışma konusu olduğu
açıktır. Camilerdeki harabiyyet halinin Selatin camilerine kadar sirayet etmiş olduğu ve Cum‘a
selamlığındaki sıkıntılara işaret eden son devirdeki bir tesbit olarak bkz. Uşaklıgil, Saray ve Ötesi, s.
112. Camilerde temizliğe riayet edilmediği hakkındaki şikayetler için ayrıca bkz. Basiretci Ali Efendi,
İstanbul Mektupları, Haz. Nuri Sağlam, İstanbul 2001, s. 305, 326.
154 İstanbul Medreseleri için yeni bir eser olarak bkz. M. S. Kütükoğlu, XX. Asra Erişen İstanbul
Medreseleri, Ankara 2000.
155 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27250. (II. Mahmud devri).
156 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27374. sene 1240 / 1824-25.
157 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27321. sene 1255.
158 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27022. sene 1235.
159 Böyle bir tesbit için bkz. BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 11072. (III. Selim devri).
160 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27958.
161 BOA. İrâde-Dahiliye. nr. 24730. Tarih: 27 B. 1273 / 23 Mart 1857.
162 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16725.
163 Tarîk-i Sa‘idiyye’den Abdüsselâm Tekkesi postnişîni Mehmed Emin efendiye gönderilen ferman için
bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11874. Tarih: Evâhir-i C. 1227 / 1-10 Temmuz 1812.
164 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 12435. sene 1220.
165 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 17256. sene 1228.
166 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27231. Tarih: 1 Z. 1252 / 9 Mart 1837.
167 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 7184. Tarih: 26 RA. 1263 / 11 Mart 1847.
168 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 6751. Tarih: 20 Z. 1262 / 9 Aralık 1846.
169 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 27283. Tarih: 10 N. 1116 / 6 Ocak 1705.
170 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 2364. Tarih: 10 B. 1247 / 15 Aralık 1831.
171 BOA. Cevdet-Dahiliye, nr. 7889. Tarih: 7 L. 1247 / 10 Mart 1832.
172 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 3537. Tarih: 2 SA. 1265 / 28 Aralık 1848. Karar tarihi: 16 SA. 1265
/ 11 Ocak 1849.
173 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11802-A. Sene 1102.
174 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 114. Sene 1174.
175 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16962. Sene 1175.
176 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 1738. Sene 1178.
177 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11559. Sene 1182.
178 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 18556. sene 1193.
179 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11382. Sene 1209.
180 BOA. Ali Emiri. IV Mustafa, nr. 1927. Sene 1220.
181 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 17755. Sene 1224.
182 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 16553. sene 1224.
183 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 13577. Sene 1237.
184 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11457. Sene 1259.
185 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 8817. sene 1252.
186 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 8864. Sene 1254.
187 BOA. Cevdet-Evkaf, 16861. sene 1255.
188 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 15864. Sene 1265.
189 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 30390. Sene 1276.
190 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 30010. Sene 1276.
191 BOA. İrâde-Dahiliye, 37900. Sene 1282.
192 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 26251. Sene 1284.
193 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 43663. Sene 1287.
194 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2713/27. Sene 1319.
195 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 8467. Tarih: L. 1155 / Ocak 1739.
196 Bkz. Volkan Levent Akgünlü, Temettü Defterleri’ne göre XIX. yüzyılın ortalarında Muğla’nın
sosyo-ekonomik yapısı, İÜSBE, Basılmamış Yüksek lisans Tezi, 2001, s. 87.
197 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 44084. Tarih: RA. 1288 / Mayıs 1871.
198 BOA. Bâbıâlî Evrak Odası, nr. 329900. Tarih: 18 R. 1334 / 23 Şubat 1916.
199 BOA. Cevdet-Timâr, nr. 8060. Tarih Evâ’il-CA. 1174 / 9-18 Aralık 1760.
200 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 26764.
201 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236, s. 503-504.
202 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 8467. Tarih: 8 L. 1155 / 6 Aralık 1742.
203 BOA. Bâbıâlî Evrak Odası, nr. 329487. Tarih: 10 RA. 1334 / 16 Ocak 1916.
204 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 27882. Tarih: 23 RA. 1217 / 24 Temmuz 1802.
205 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 29438. Tevcih tarihi: 21 ZA. 1197 / 18 Ekim 1783.
206 BOA. Cevdet-Saray, nr. 2016. Tarih: 27 CA. 1240 / 17 Ocak 1825.
207 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 19031.
208 BOA, Cevdet-Evkaf, nr. 26937. Tarih: 1 M. 1211 / 7 Temmuz 1796.
209 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 12785, sene 1248.
210 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11802-A ve B. Tarih: 26 N. 1102 / 26 Haziran 1691. Ödeme ilgili
temessükler.
211 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 11559. Tarih: 5 C. 1182 / 17 Ekim 1768. Ödeme ile ilgili temessükler.
212 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 1738. Tarih: 1 RA. 1177 / 12 Temmuz 1763. Ödeme ile ilgili temessük.
213 İÜ. Kütp. Ty. 5945, vr. 22b.
214 Bkz. Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul 1999, s. 206-217.
215 BOA. Yıldız Arşivi Hususi, 2. 4. 1301, 176/56.
216 BOA. Yıldız Tasnifi Perakende evrâkı Arzuhal ve Jurnaller, Dosya nr. 55, Gömlek nr. 64.
217 BOA. Şurâ-yı Devlet,1873/37. Tarih: 28 Mart 1918.
218 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 1029. Tarih: 29 B. 1258 / 5 Eylül 1842.
219 BOA. İrâde-Dahiliye, 2964. Tarih: 17 R. 1258./ 28 Mayıs 1842.
220 BOA. İrâde-Dahiliye., nr. 26658.
221 A. D. Mordtmann, İstanbul ve Yeni Osmanlılar. Bir Osmanlı’dan Siyasi, Sosyal ve
Bibliyografik Manzaralar. Leipzig 1877. Çev. G. Songu-Habermann, İstanbul 1999, s. 71-72.
222 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 3930. Sene 1265.
223 BOA. İrâde-Dahiliye. nr. 11372. Sene 1265.
224 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 4835. Sene 1266.
225 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 14967. Tarih: 5 R. 1272 / 15 Aralık 1855.
226 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 18428. Tarih: 12 M. 1276 / 11 Ağustos 1859.
227 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 18970. Sene 1276.
228 BOA. Irâde Dahiliye, nr. 38241. Sene 1283.
229 “Dersaadet ve bilâd-ı selâsede mevcut cevâmi-i şerîfe imam ve müezzin ve hademe-i sâiresinin
maaşâtı pek dûn bir hâlde olduğundan başka, bir de tedahülde bırakılması hademe-i mezkûrenin
fevka’l-hadd müzayakaya duçar olmalarını bâistir. Şöyle ki: bir câmi-i şerîfin imamından kayyumuna
varıncaya kadar mecmû-ı hademesinin vazîfe-i mâhiyyesi, ancak bir ufacık memur maaşına misal
olabilip, hele bazı cami ve mescid-i şerîfede şehrî beş on kuruş maaşla hizmet eden hademe pek
çoktur. Müstağnî-i arz ve tarif olduğu vechile, cevâmi-i şerîfe hademeleri evkat-ı hamsede mevcut
bulunacakları cihetle işbu hizmet-i muayyene-i şer‘iyyelerinden başka bir diğer suretle emr-i iâşelerinin
istihsali tarikine gidemeyecekleri cümlenin malûm ve müsellemidir...” Basiretçi Ali Efendi, İstanbul
Mektupları, s. 581.
230 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 23487. Sene 1273.
231 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 27649. Sene 1275.
232 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 30091. Sene 1276.
233 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 41525. Sene: 1286.
234 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 24845.Tarih: 15 M. 1283 / 30 Mayıs 1866.
235 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 12405. Tarih: 19 B. 1270 / 17 Nisan 1854.
236 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 108.
237 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 26477. Sene 1274.
238 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 18865. Sene 1276.
239 Necdet Sakaoğlu, “Bezmiâlem Valide Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, II,
İstanbul 1994, s. 224-225.
240 BOA. İrâde-Dahiliye. nr. 26114. Sene, 3 C. 1274 / 19 Ocak 1858.
241 Hanedana mensup kadınların hacca gitmeleri ile ilgili kayıtlar mevcudtur. Yine 1857’de II.
Mahmud’un ikinci eşi Hoşyâr Kadın’ın (hakkında bkz. M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları
ve Kızları, Ankara 1980, s. 121-123) hacca gitmesi ile ilgili olarak bkz. BOA. İrâde-Dahiliye. nr.
26517.
242 BOA. Hatt-ı Hümayun. nr. 26757.
243 Konunun tartışılması için bkz. BOA. Şurâ-yı Devlet Tanzimât , nr. 652/48. Tarih: 10 R. 1327 / 29
Nisan 1910.
244 BOA. Şurâ-yı Devlet Tanzimât, nr. 651/50. Tarih: 29 M. 1328 / 10 Şubat 1910.
245 BOA. Meclis-i Vükelâ, nr. 138. Tarih: 26 RA. 1328 / 7 Nisan 1910.
246 BOA. Muhâberât-ı Umûmiyye İdâresi, nr. 18, 11 CA. 1334. Kanunlaşma tarihi: 18 R. 1334 / 23
Şubat 1916.
247 BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 26251. Tarih: 20 L. 1284 / 14 Şubat 1868.
248 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 34218. Tarih: 17. Ş. 1279 / 2 Şubat 1863.
249 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 37680. Tarih: 26 CA. 1282 / 17 Ekim 1865.
250 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 18836. Tarih: 28 B. 1270 / 26 Nisan 1854.
251 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 30007. Tarih: 27 R. 1258.
252 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 98/35. Tarih: 10. ZA. 1295 / 5 Kasım 1878.
253 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 10841. Tarih: 24 CA. 1265 / 17 Nisan 1849.
254 BOA. Yıldız Arşivi Husûsi, 306/28. Tarih: 6 Safer 1312 / 9 Ağustos 1894.
255 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 37900. Tarih: 22 Ş. 1282 / 10 Ocak 1866.
256 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 40539. Tarih: 10 B. 1285 / 27 Ekim 1868.
257 BOA. Cevdet-Saray, nr. 2408. Sene L. 1204 / Haziran 1790.
258 BOA. Cevdet-Saray, nr. 4766. Tarih: 16 R. 1231 / 16 Mart 1816.
259 BOA. Cevdet-Saray, nr. 4077. Tarih: 18 M. 1215/11 Haziran 1800.
260 BOA. Cevdet-Saray, nr. 2629. Tarih: 7 N. 1169 / 5 Haziran 1756.
261 BOA. İrâde-Dahiliye, nr. 40539.
262 BOA. Bâb-ı Defterî Masârifât, nr. 32162, s. 3. Tarih: 27 Z. 1235 / 5 Ekim 1820.
263 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 502. Tevcih tarihi: 22 N. 1182 / 30 Ocak 1769.
264 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 506. Tevcih tarihi: 21 SA. 1220 / 21 Mayıs 1805.
265 Malta şehberderliğinde ayda 10 altın maaş ile imam olarak atanan Mustafa, BOA. İrâde-Hariciye,
nr. 2054. Tarih 15 R. 1281 / 17 Eylül 1864; Taygan şehbenderliği, BOA. Nariciye Mütenevvi, 56-36.
Tarih: 28 Mayıs 1895.
266 Mesela, Amerika’da açılan Sent Louis sergisine imam ve müezzin gönderilmesi, BOA. Yıldız
Sadaret Resmî, 1321. 12-24. Tarih: 21 Şubat 1904.
267 Mesela, Diyarbekir sancağında Şâfîler imamı Kurban Abdullah’a çeltük mukataası rusumundan
zimmetinde olan meblağın muhasebesi. BOA. İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 26811. Tarih: 31 Ocak 1868;
Bâbü’l-arab namıyla istihdam edilen Harem-i şerîf’deki Mâlikî imamlarından Musa Ali’nin azli ve
yerine kardeşinin nasbı. BOA. Yıldız Sadaret Resmî, 1324. 1-9. Tarih: 5 Mart 1906.
268 Nizâmü’l-atîk, vr. 10b.
269 Krş. Abdülaziz Bey, Osmanlı âdet ve merasim ve tabirleri, İstanbul 1995, I,176-177.
270 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 31768. Tarih: 4 M. 1144 / 9 Temmuz 1731.
271 Bkz. Beydilli, Mühendishane, s. 327.
272 BOA. Cevdet-Maarif, nr. 943. Tarih: 11 SA. 1212 / 5 Ağustos 1797.
273 BOA. Anadolu Muhasebesi, nr. 4222, s. 22
274 BOA. Anadolu Muhasebesi, nr. 4222, s. 14. Tarih: 5 C. 1122 / 1 Ağustos 1710.
275 Bkz. Justin McCharty, Ölüm ve Sürgün. Osmanlı Müslümanlarına karşı yürütülen ulus olarak
temizleme işlemi, Terc. Bilge Umar. İstanbul 1998, s.8 vd.
276 McCharty, aynı eser, s. 11.
277 “... Mora Ceziresi’nde olan re‘âyâ gürûh gürûh ser-mest–i mekîde-i isyân olarak ve
bulundukları kazâ ve kasabâtda olan ehl–İslâm üzerine sell-i seyf ile ekserîsini şehîd ve sıbyân
u nisvâna eyledikleri ‘ukubâtın ferden ferdâ tahrîr ü beyânı ziyâdesiyle elem ü kederi mûcib
olacağından, cünki bu mâdde, ya‘nî Mora derûnunda ve gerek Eğriboz ve Karlı-ili ve İnebahtı
sancaklarında kâ’in re‘âyâ ve havene-i Rum’un ehl-i İslâm ve sıbyân u nisvân haklarında
vuku‘ bulan gadr u hıyânetleri, eslâfda vuku‘ bulmamış ve hic hâtır u hayâle gelmez
derecelerde olup, meselâ bir iki yaşında olan kız ve erkek çocukları evvelâ ebeveyninin
huzûrunda hevâya atup, altına bıcak tutarak helâk etmek ve hâmile hatunların karnını yarmak
ve bunun gibi kal ü kaleme alınmaz ilcâ‘âtlar, kesb-i ma‘lûmât edenlerin ilâ âhıri’l-ömr
ferâmûş etmeyen, tahattur olundukca magmûm olmakda olduğu ve bu da‘vânın faslı ve ihkak-ı
hakk olunması rûz-i mahşerde huzûr-i Rabbü’l-âlemîn’e kalmıştır”. Es‘ad Efendi Tarihi,
Abdürrezzâk Bâhir Efendi zeyli, s. 678-679.
278 Bu savaş esnasındaki gelişmeler ve Rus ve Bulgar ahali işbirliğiyle ilgili olarak bkz. Ufuk Gülsoy,
1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rumeli’den Rusya’ya Göçürülen Reâyâ, İstanbul 1993.
279 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 18267. Tarih: 7 C. 1246 / 23 Kasım 1830.
280 Rusya’daki müslümanların durumu ile ilgili olarak bkz. Michael Kemper, Sufis und Gelehrte in
Tatarien und Baschkirien, 1789-1889. Der islamische Diskurs unter russischer Herrschaft.
Berlin 1998.
281 BOA. Yıldız Sadaret Resmî, 1222, 3-6. Tarih: 6 R. 1322 / 23 Haziran 1904.
282 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 98/51. Sene 1295/1878-1879; Mahir Aydın, Şarkî Rumeli Vilâyeti,
Ankara 1992, s. 206-207.
283 Aydın Babuna, Die nationale Entwicklung der bosnischen Muslime. Mit besonderer
Berücksichtigung der österreichisch-ungarischen Periode. Frankfurt, 1996, s. 135. Bunların
İstanbul’dan meşîhat makamı tarafından atandıklarını hatalı olarak ileri süren İlber Ortaylı’nın beyanı
tashih edilmelidir. Bkz. Osmanlı Toplumunda Aile, İstanbul 2000, s. 18.
284 Babuna, aynı eser, s. 92-93, 129 vd.
285 Bkz. Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, Ankara 1994, s. 207, 226.
286 BOA. Cevdet-Evkaf , nr. 32484. Tarih: 18 M. 1269 / 1 Ekim 1852. İmamet ve hitabete tâlib
olanların kur‘a ve redif bakayasından olmadıklarına dair mazbata almaları gerektiği hakkında bkz.
BOA. Ayniyât Defteri, nr. 939, s. 206-207. Tarih: 18 Z. 1293 / 3 Ocak 1877.
287 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, s. 259.
288 Tanzimattan sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, s. 254.
289 BOA. Hatt-ı Hümayun, nr. 27366., sene 1257. 1848 tarihli kanunname askerlik hizmetinden belirli
şartlar dahilinde muafiyyet için mahallinden bedel ve vekil vermeye müsaade etmekte, beyaz köleyi
kabul etmekle beraber Arap köleyi zikredilen sebebten ötürü kabul etmemekteydi. Bkz. Tanzimattan
sonra yayımlanan kanun ve nizamnameler, s. 264.
290 Böyle bir taleb ile ilgili olarak Dahiliye Nezareti’ne çekilen bir telgraf için bkz. BOA. Dahiliye
İdâre,. 21-2/44. Sene 1331/1914.
291 Burada söz konusu edilen, beş vakit şartıyla tayin edilmiş olunduğu halde, ekonomik sebeblerle başka
işlerle iştigal etmekten ötürü, namazların kıldırılmaması ve asıl vazîfenin ifa edilmemesidir. Daha
önceki yüzyıllarda, özellikle kırsal sahalardaki mescidlerde, sabah, akşam ve yatsı namazları dışında
kalan namazlarının kıldırılmaması meşru bir uygulama olarak görülmektedir. Bu gibi yerlerde imamların
sabah, akşam ve yatsı olmak üzere üç vakit şartıyla atanmaları, muhtemelen halkın tarla ve bahçelerde
çalışmakta olmalarından ve mescitlere giden cemaatin azlığından kaynaklanmaktaydı. Bkz. Mehmet
Önder, XVII. Yüzyılda Manisa, s. 143.
292 BOA. Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 328443. Tarih: 4 Z. 1333 /13 Ekim 1915. Konunun müzakeresi için
bkz. BOA. Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 330776. Tarih: 26 C. 1334 / 30 Nisan 1916.
293 BOA. Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 326374. Tarih: 13 C. 1333 / 28 Nisan 1915.
294 Ayrınıtılı bir inceleme için bkz. M. Âkif Aydın, İslâm-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul 1985, s. 8596; 136-139; 188-190. Mahkeme izni olmaksızın kıyılan nikahların meşruiyyeti ile ilgili tartışmalar için
bkz. M. Âkif Aydın, aynı eser, s. 91-92. Ayrıca bkz. Gottard Jäschke, Türkiye’de İmam Nikâhı”,
(Terc. Ahmed Mumcu). Sabri Şakir Ansay’ın Hatırasına Armağan, Ankara 1964, s. 11-34.
295 Cerîde, vr. 47b. Tarih: 23 ZA. 1227 / 28 Kasım 1812. Sair pekçok örneklemeler için bkz. M. Âkif
Aydın, aynı yer. Son dönemlerdeki nikah merasimini tasvir eden bir anlatım için ayrıca bkz. Abdülaziz
Bey, Osmanlı âdet ve merasim ve tabirleri, I, 110-113.
296 Bilgin Aydın, “Osmanlı dönemi İstanbul mahkemelerinde sicillerin korunması ve şer‘iye sicilleri
arşivinin kurulması”, Arşiv Araştırmaları Dergisi, I, İstanbul 1999, s. 57. Özellikle bkz. M. Âkif
Aydın, aynı eser, s. 89, 90-91, 93-94.
297 Beschreibung der Reisen des Reinhold Lubenau. (Yay. W. Salm). I, Königsberg 1914, s. 276.
298 BOA. Cevdet-Askerî, nr. 4047. Tarih: 12 L. 1222 / 13 Aralık 1807; CA. nr. 4077. Tarih: 21 C. 1230 /
31 Mayıs 1815.
299 BOA. Kamil Kepeci, Ermenilerin atîk ahkâm defteri, nr. 10, s. 16. Bursa kadısına hitaben kadı ve
mahalle imamlarının zimmi nikahı kıymalarını yasaklayan 16 Şubat 1823 tarihli ferman sureti. Bkz.
Yavuz Ercan, Osmanlı Yönetiminde Gayrımüslimler, Ankara 2001, s. 205-506.
300 M. Âkif Aydın, aynı eser, s. 136-137. keza, Düstur, I, Zeyl, II, 19.
301 BOA. Meclis-i mahsûs, nr. 3847.
302 M. Âkif Aydın, aynı eser, s. 139.
303 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2239/4. Tarih: 18 R. 1319 / 4 Agustos 1901.
304 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 2239/4.
305 Bkz. M. Âkif Aydın, aynı eser, s. 138, 190.
306 Nüfus nizamnamesinin 13. maddesine göre, kayb edilen evrakın harc-ı nizâmiyyelerinin
kaybedenden tahsili gerekmekteydi. Bununla ilgili bir dava örneği için bkz. BOA. Şurâ-yı Devlet, nr.
2361 / 2. Tarih: Şubat 1902.
307 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 50/30.
308 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 50/30. ve Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 343435.
309 BOA. Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 343435. Tarih: 14 CA. 1338 / 4 Şubat 1920.
310 BOA. Şurâ-yı Devlet, nr. 50/30. ve Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 343435.
311 BOA, Bâbıâlî Evrâk Odası, nr. 343435.
312 BOA. Dahiliye İrâde, nr. 126/51. Tarih: 21 ZA. 1331 / 22 Ekim 1913; BOA, Bâb-âlî Evrâk Odası,
nr. 317028. Tarih: 26 Ekim 1913.
İKİNCİ KISIM
I. Soğanağa Câmii ve Mahallesi
1. Soğanağa Câmii ve Mahallesi
Soğanağa Mahallesi, İstanbul’da imparatorluk sarayına uzanan Divanyolu
üzerinde yer alan, devlet ricali, yüksek memur, ulema, saraylı ve sarayla
irtibatlı olanlar, çeşitli iş sahipleri, tüccar ve genelde devrin önde
gelenlerinin ve zengin kesiminin oturduğu bir kibar mahallesidir.
Reisülküttaplardan Raşid ve Galib Efendilerin ve Nizâm-ı cedîd’in önde
gelen ricalinden İbrahim Kethüda’nın haneleri burada bulunmaktaydı.
Mahalle,
inşa
ettirdiği
mescidden
ötürü
II.
Bayezid
devri
soğancıbaşılarından313 Sinan Ağa’nın adıyla anılır. Mart 1514 tarihli olarak
tanzim edilmiş olan bir vakfiyyeden, mescide 10000 akçe nakid (senelik
getirisi 1000 akçedir), Nişancı Paşa Mahallesi’nde 15 odalı ve 3 dükkanlı,
senelik hasılatı 1766 akçe olan bir kervansaray, ayrıca bir kassab dükkanı,
ikisi mescid nezdinde imam ve müezzine meşrut olmak üzere 4 ev
vakfedilmiş ve mescidin imameti için günde 4, müezzinlik için 2, tevliyet
için 1,5 akçe vazîfe öngörülmüş olduğu anlaşılmaktadır.314 Ragıb Paşa
sadaretinde (1757-63) Kethüda olan Derviş Mustafa Efendi tarafından
minber vazedilerek camii haline getirilmiştir.315 Mescidin 1329/1911’da
yanmış ve ertesi sene yeniden inşa edilmiş olduğu, bu münasebetle ilave
edilmiş bulunan kitabeden anlaşılmaktadır.
Soğanağa Camii Vakfı varlığını yüzyıllar boyunca sürdürmüştür. Arşivde
bu vakfa değinen bazı kayıtlara rastlanabilmektedir: Mesela, 14 RA. 1182
(29.7.1768)’de vakfın günde 21 akçe vazîfeyle câbisi olan Hafız Mustafa b.
Ebubekir kendi rızasıyla cibâyeti Hafız Hasan b. İbrahim’e devretmiştir.316
Yine günde 5 akçe ile vakıf mütevellisi olan Mustafa b. Abdullah, vakıf
parasından 598 kuruşu zimmetine geçirmiş olarak firar etmiş olduğundan,
haliyle azl ve yerine 22 Ş. 1119 (18.11.1707) tarihinde Elhâc Abdullah b.
Mehmed tayin edilmiştir.317
2. Cerîde’de İsimleri Geçen Mahalle Ahalisi
Â’işe Hanım evkafı mütevellisi Su‘ada Bey
Abdülganî Ağa’nın eniştesi Kaşıkcı Ali Ağa
Ahıskalı Ali Efendi
Ahmed Ağa b. Abdullah
Armud İbrâhîm Ağa
Arpa Emini Moralı Bekir Bey/Paşa
Attâr Seyyid Abdurrahman Efendi
Avratpazarlı Mutâf Seyyid Mehmed Ağa
Balmumcu Behrâm Ağa
Baruthâne esbak nâzırı Defterdâr Sa’îd Efendi
Baştebdîl Hâcı Hasan Ağa ve zevcesi Â’işe Hatûn
Bedestânî Elhâc İbrâhîm Ağa ve zevcesi Saraylı Hanım
Bekir Bey
Berber Ahmed Ağa ve oğlu Bekir Efendi
Bostanî Elhâc Hasan Ağa ve zevcesi Emîne Hatûn
Büyük Râşid Efendi’nin adamlarından Emîn Ağa
Cezâyirli Hasan Paşa’nın ikinci Çukadârı Hasan Ağa
Civân Mustafa Efendi
Çardaklı Hoca kadın
Çukadâr Halîl Ağa
Çukadâr Velî Ağa
Darbhâne Emîni Hazînedâr Mehmed Emîn Efendi
Dârendevî Torun Bey lâlâsı Mehmed Ağa
Deli Emîn
Derviş Paşa Divitdârı Sâlih Efendi
Derviş Paşa Silâhdârı Mehmed Ağa
Divân kalemi ketebesi Esseyyid Halîl Nüzhet Efendi b. İbrahim
Elhâc İbrahim Çavuş Ağa’nın zevcesi Nâfiye Hatûn
Filibe Mollâsı Erzurûmî Seyyid Abdullah Efendi
Fransa’ya elçi olarak atanan Âmedci Kalemi hülefâlarından Hindîzâde
Mehmed Necîb Efendi
Gözlemeci Ali Ağa
Gümüş Terâzili Halîl Bayrakdâr
Hacegândan Rıf‘at Ahmed Bey
Hadîce Sultân halayıkı Dîlpezîr Kadın
Hâcı Mazlum ve kerimesi Â’işe
Hakkı Paşa
Hasan Efendi
Hasodabaşı Seyyid Mustafa Ağa’nın adamı Ali Ağa
Hattât Osmân Efendi
Hekîmoğlu Ali Paşa’nın neslinden İsmâ‘il Beyzâde Abdullah Bey
Hindî Hüseyin Efendi ve oğlu Nûh Efendi
Hurşîd Efendi
Hürrem Çavuş Mütevellisi Kalyoncu Nuh b. Mustafa
Hürrem Çavuş mütevelliyesi Zeliha ve zevci Berber Mustafa ve vâlidesi
Â’işe Kadın
Hüseyin Bey ve zevcesi Nâ’ile binti Mehmed Emîn
İngiltere’ye elçi olarak memur olan Tuğracızâde Hamîd Bey
İranlı Kara Hâcı Ali Ağa
İshâkçı Mütevellîsi Elhâc Baltacı Ali Ağa ve kerîmesi Şerîfe Hanım
İzmir Gümrüğünden mazul sâbık Sandık Emîni Seyyid Mehmed Efendi
İzmir Kadısı Râşid Efendizâde Ca‘fer Fevzî Bey
İzzet Paşa Vekîlharcı Hâcı Osmân Ağa
Kantarcı Elhâc Mehmed Ağa
Kapıcıbaşı Es‘ad Bey
Kapıcı Elhâc Mahmûd Ağa
Karamânî Seyyid Mustafa Efendi
Kaşıkcı Hâcı Hâfız Efendi ve zevcesi Nâciye Hanım
Kebâbcı Ahmed Ağa
Kethüdâ-yı Sadr-ı âlî İbrâhim Efendi, oğlu Kadir Bey, babalığı
Arabacıbaşı Ömer Ağa
Kürt Elhâc Mehmed Ağa
Kütahyalı Müderris Halîl Efendi
Malkara nâibi Deli Emîn’in eniştesi Müderris Efendi
Mehmed Emin Ağa b. Halîl
Mekteb mütevellisi Senâî Efendi
Mektub Hocası Elhâc İbrâhîm Efendi ve hanımı Cemîle binti Yusûf
Mehmed ibn Süleymân
Mektûbcu Efendi’nin emekdârı İbrâhîm Ağa
Merhûme Münîre’nin vâlidesi Hafize Hatûn [binti] Edhem Efendi
Mollâ Hüseyin
Mollâ İbrâhîm Efendi ve karındaşı Veli Ağa
Moralı Bekir Ağa
Mu‘tâf İsmâ‘il Ağa ve zevcesi Azmiye Hanım
Muhâf Köstencevîzâde Mehmed Sa‘îd ve zevcesi Şerîfe binti Mehmed
Mü’ezzin Mollâ Sâlih
Müderris Burnaz Bey
Müderris Burnaz Beyzâde Derviş Mehmed Esad Bey
Müderris Seyyid İsmâ‘il Efendi
Mühürdâr Şevkî Hâcı Yûsuf Efendi
Nakkâş İbrâhîm Beşe
Niğbolulu Abdülganî Ağa ve kerimesi Esma ve kocası Kaşıkçı Ali Ağa
Reisülküttâb Galib Efendi ve vâlidesi Ümmühan Hatûn binti Süleymân
Reisülküttâb Galib Efendi divân efendisi Pertâv Efendi
Reisülküttâb Mehmed Râşid Efendi ve vâlidesi Ümmügülsüm Hatûn
Rikâbdâr Sa‘îd Ağa’nın kethüdâsı Mustafa Ağa
Rodoslu Ahmed Ağa
Sa‘dullah Beyzâde Hüseyin Bey
Sa‘îd Efendi
Sâbık Mâlikâne Halifesi Defterdar Râgıb Efendi
Sâbık Mekke Mollâsı Su‘ada Bey
Sadrıazam Derviş Paşa silahdarı dergâh-ı âlî gediklilerinden Mehmed Ağa
Sahhâf Uzunsakal Eskişehirli Hasan Efendi
Sakız Halîl Efendizâde Müderris Mehmed Es‘ad Efendi
Sandık Emîni Selânikî Seyyid Mehmed Efendi ve karındaşı Pîr Efendi,
gelini Münîre ve annesi Hafize binti Edhem Efendi ve etbâ‘ı İbrahim
AğaSarrâf Karamanî Seyyid Hâcı MustafaSilâhdâr Emîn AğaSilâhşörân-ı
hâssa Abdullah Ağa
Sofya mollası Müderris Kütahyalı Halîl Efendi
Soğanağa Câmi‘i ve mahallesi imâmı Mehmed Es‘ad Efendi
Soğanağa Câmi‘i ikinci imâmı Hafız Mehmed b. Süleyman
Soğanağa Câmi‘i müezzini Salih
Soğanağa Câmii kayyumu Mehmed Emin
Soğanağa Câmi‘i mütevellisi Elhâc Abdurrahman Ağa
Soğanağa Mahallesi Medresesi Müderrisi Abdurrahman Efendi
Sultan Bayezid Camii Hâtibi Vidinli Elhâc Hasan Efendi
Sultân Bâyezîd Câmi‘i’nde İmâmvekîli Ömer Efendi
Sultân Bâyezîd Rûznâmçecisi Ahmed Efendi
Sultân Bâyezîd Rûznâmçecisi Nazîf Efendi
Şekerci Ahmed Ağa
Şekerci Bekir Ağa
Şeyhülislâm Hammâmîzâde Efendi’nin esbak Kethüdâsı Kapan-ı dakik
Nâ’ibi Elhâc Sâdık Efendi
Şeyhülislâm Hammâmîzâde ve Ömer Hulûsî Efendilerin mektubcusu sâbık
Sandıkemîni Seyyid Mehmed Emîn Efendi
Şişmân Mustafa Efendi
Tatar Mehmed Ağa
Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa Vekîlharcı Şişmân Halîl Ağa ve zevcesi
Emîne Hatun
Za‘îm Hüseyin Ağa
Zihnî Efendi ve kayınpederi Ali Efendi
3. Mahalledeki Bazı Hayır Sahibleri
Soğanağa Mahallesi sakinlerinden Hürrem Çavuş Ağa evkafı, tevliyet-i
evlâd vakfından ve tevliyeti uhdesinden gelenlere meşrût hayrattandır.
Vakfın akarından Tavşântaşı yakınlarındaki çukacılar kârhanesi mîrî olup,
senelik 114 kuruş kira bedeli hazine-i amireden ödenmektedir.318 1174’de
böyle bir ödeme talebini inceleyebildiğimiz vakfın mütevelliyesi Refiye binti
Abdulkadir, günde 10 akçelik tevliyeti 8 RA. 1178 (2.9.1764)’de yaşlılığı
sebebiyle kardeşi Ahmed’in oğlu Mustafa Ağa’ya devreder. Mustafa’nın
vefatı üzerine de tevliyet 26 RA. 1203 (25.12.1788)’de büyük oğlu Nuh
Efendi’ye intikal etmiştir.319 Nuh Efendi, 12.6.1797’de ölmüştür.320
Merhume Hadice Hatun binti Süleyman evkafının günde altı akçe vazîfe ile
mütevellisi olan molla Abdullah b. İbrahim vefat ettiğinden, tevliyet 9 L.
1126 (18. 10. 1714) tarihinde Mehmed halifeye tevcih edilmiş olup, bunların
Soğanağa mescidinde vazîfeli oldukları anlaşılıyor.321 Yine aynı vakfın
sülüsünden günde 5 akçe vazîfehan olan Esseyyid Ömer b. Esseyyid Mehmed
15 Ş. 1213 (22.1.1799)’de cihetini Sa‘dâ Hatun binti Abdullah’a
devretmiştir.322
Soğanağa Mahallesi sakinlerinden Divan-ı hümayun katiplerinden Şermî
Mustafa Efendi b. Ali b. Nuh 22 N. 1145 (8.3.1733) tarihli olarak hazırladığı
vakfiyesinde ölümünden sonra evladlarına meşrut olmak üzere dört bab hane
vakfetmiştir. Bunlardan ikisinin kira bedellerinden günde 5 akçe ile Yenikapı
Mevlevihanesi yakınlarındaki Hacı Evliya Mahallesi mescidinde ulemadan
birinin vâiz ve nâsih olmasını ve yine aynı mescidde günde 5 akçeyle bir
kişinin tefsir ve hadis-i şerif tedris ve kendi ruhu için üçer ihlâs-ı şerif
tilavet etmesini ve günde 1 akçe ile evlad ve evlad çocuklarından birinin
vakfın tevliyetini üstlenmesini şart koşmaktadır. 1232 senesine gelindiğinde
aile üyelerinden hepsinin ölmüş olması üzerine, tevliyet için bir mütevelli
tayin edilmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Tevliyet, mahalle ahalisinden Elhâc
Mehmed Ağa ve Mehmed Emin Ağa b. Halîl ve Ahmed Ağa b. Abdullah
vesairenin istidasıyla yine mahalleliden olup erbabı istihkakdan Divan
kalemi ketebesi Esseyyid Halîl Nüzhet Efendi b. İbrahim’e 24 C. 1232
(11.5.1817) tarihinde tevcih edilmiştir.323
Cerîde’de zikredilen Ayşe Hanım vakfının mütevelliyesi, Müderris Burnaz
Bey’in vefat etmiş bulunan ve adı verilmeyen hanımıdır. Vakıf tevliyeti
evlâd-ı ekbere meşrût olduğundan, tevliyet Ayşe Hanım’ın vefatıyla sabık
Mekke mollası Su‘ada Bey’e intikal etmiştir. Su‘ada Bey, vakıf parasından
3350 kuruşun Burnaz Beyzâde Derviş Mehmed Esad Bey tarafından kendi
şahsına harcamış olmasından ötürü şikayetci olarak, bu meblağı Derviş
Bey’den taleb etmekle beraber, Derviş Bey, parayı annesinin harcamış
olduğunu iddia ile böyle bir suçlamayı kabul etmemiştir. Vakıf nâzırı olan
İstanbul Kadısı Ağaimâmızâde Ahmed Ârif Efendi huzurunda Derviş ve
Su‘ada Beyler murafa‘a olunduklarında, Derviş Bey bu meblağın 2700
kuruşunun kendi zimmetinde olduğunu itiraf ve geri kalan kısmını da ödemeyi
tahahhüd etmiştir.324
Derviş Bey’in, Kabakcı hadisesinden sonra reis vekili olan Halet Efendi
ile yakın işbirliği içinde olduğuna ve Şeyhülislâm Ataullah Efendi’nin yerine
getirilen Ömer Hulûsi Efendi’nin 24 saat zarfında hemen azliyle325 tekrar
Ataullah Efendi’nin nasbını sağlayan ve bu amaçla Kabakçı’yı harekete
geçirten karanlık tertipler içinde yer aldığına dair mevcud olan
kayıtlardan,326 ayrıca devrin entrikalarına karışmış pek müstakim ve
güvenilir bir kimse olmadığı anlaşılmaktadır.
Derviş Mustafa Efendi vâlidesi Elhâc Emine Hatun vakfı: Bu vakıftan,
Soğanağa Câmii imamı Hafız Mehmed Efendi’nin günde 26 akçe vazîfesi
vardır.327
4. Mahallede Bir Vefat ve Zabt Edilen Terekesi
Soğanağa Mahallesi’nde sakin sadr-ı esbak Derviş Paşa silahdârı dergâh-ı
âlî gediklilerinden Mehmed Ağa vefat etmiş olup, muhallefatı mîrî tarafından
zabt ve tahrir edilmiştir (18 CA. 1218/5.9.1803).328 Mehmed Ağa geriye
pek fazla kıymetli birşey bırakmış görünmemektedir. Yarı hissesi eşine ait
olduğu anlaşılan harab konağı (terekesinde menzil olarak geçmektedir)
Pertâv Efendi tarafından satın alınarak, büyük ölçüde tamir görmüştür.
Pertâv Efendi, Bolu valisi olan Galib Paşa’nın divan efendisi olarak Eylül
1815’de İstanbul’dan ayrılmıştır.329 16020 kuruş gibi önemli bir mıkdar
tutan mevcud nakdini, Hanımoğlu Kirkor ve ortağı Agop adlı sarraflara
işletilmek üzere vermiştir. Ancak bunlar iflas etmiş olduklarından tereke
zabtedildiği sıralarda hapistedirler ve paraları batırmışlardır. Dolayısıyla
Mehmed Ağa dönemin parasını kaptırmış bankerzedelerindendir. Eşyalarının
bir kısmı eski ve kullanılmış olarak işaretlenmiştir. Bir nîmten, iki gömlek ve
uçkurlu iki don iç çamaşırlarının tamamını oluştururken, esb gömleği,
puşîdesi, gayşiyesi olarak sekiz parça at örtüsüne sahib olduğu dikkati
çekmektedir. Oysa bir tane atı vardır. Kendisinin bu pılıpırtısı içinde yer
alan tombak su tası ve tombak sini tas günümüz müzayedelerinde herhalde
bir servet teşkil ederdi. Evi ve eşyaları zabta şâyân görülmediğinden,
aralarında taksim edilmek üzere mirascıları olan eşi ve kızkardeşine
bırakılmıştır.330
Mevcud Eşyası:331
Kıl memlû köhne çatma yasdık, adet 24
Güvez çuka mak‘ad, adet 3, köhne şayak, adet 3
Çit yorgan, adet 3
Baş yasdığı, adet 4, yüzü, adet 2
Çarşaf, adet 2
Köhne sandal destâr pûşidesi, adet 1
Köhne abdest fûtası, adet 1
Mırhava tirşesi, adet 1
Levha, adet 4
Billûr bardak, adet 1
Yedek pûşidesi, adet 1
Köhne çit sofra, adet 1
Kilim, adet 1
Kaliçe seccâde, adet 3
Eyer ma‘a teğelti, adet 1
Köhne şâldan gaşiye, adet 1
Nuhâs yaldızlı çapkın rahtı, adet 1
Sim gaddâre, adet 1
Karakora gaddâre, adet 1
Nühâs fener, adet 1
Nühâs sahan ma‘a kapak, adet 10, tas, adet 2
Leğen ibrik, adet 1
Döşek, adet 1, şilte, adet 1
Kavuk, adet 1, gecelik, adet 1
Şam demiri simli kılıç, adet 1
Eski ma‘den serrâcı, adet 2
Köhne şâl berber takımı, adet 1
Yağmurluk kesesi, adet 1
Köhne şâl kemer, adet 1,
Müsta‘mel alaca entârî, adet 4
Müsta‘mel destâr, adet 3
Don ma‘a uçkur, adet 2
Köhne beyaz ve güğez ve turunçu çâr şâl, adet 3
Kaput ma‘a başlık, adet 1
Gezi kaplı köhne vaşak biniş, adet 1, cübbe, adet 1
Yeşil çuka kaplı nâfe kontuş, adet 1
Gezi kaplı zerdevâ cübbe, adet 1
Minder, adet 9
Ceviz iskemle, adet 2
Çit şilte, adet 3
Çit köşe yasdığı, adet 4
Boğası perde, adet 6
Kehribâr imâmeli geçme, adet 2
Tombak su tası, adet 1
Abdest havlusu, adet 1
Köhne hasır, adet 2
Kırmızı çuka esb gömleği, adet 3
Çuka kapı perdesi, adet 1, abâ , adet 2
Bez peşkir, adet 1
Kehribâr imâmeli kiraz ve yasemin çubuk, adet 10, tas 1
Nuhâs Bükreşî başlık, adet 2
Kırmızı kemhâ üzerine sırma işleme köhne gaşiye, adet 2
Fırça, çift 1
Prinç topus, adet 1, demir adet 1
Nuhâs yaldızlı esb rahtı, adet 1
Demir rikâb, çift 1, prinç 1
Duhân-ı oluk, kavanos, adet 1
Vasat sini, adet 1
Asma çalar sâat, adet 1
Simli kaltak, adet 1
Mücevveze, adet 1
Sade filinta, adet 1
Müsta‘mel mor kadife sırmalı gaşiye, adet 1
Tombak sini tas, adet 1
Şâlî çakşir, adet 1
Şile şâlı cübbe, adet 1
Şâlî biniş, adet 1
Gömlek, adet 2
Gırâr, çift 1
Müsta‘mel makreme, adet 5, çârî 5
Kerrâke sâye kaput ma‘a başlık, adet 1
Yeşil çuka kaplı köhne paça kontuş, adet 1
Köhne nâfe cübbe, adet 1
Sof ferâce, adet 1
Sırma kırcılı sof kerrâke, adet 1, şâlî adet 2
Sincâb biniş, adet 2
Yeşil çuka kaplı zerdevâ bol yenli, adet 1
Teyyûn nîmten, adet 1
Leh çiti yorgan, adet 2
Yeşil çuka biniş, adet 2
Sarı gezi kaplı kakum cübbe, adet 2
Şâlî çakşir, adet 1, çuka adet 1
Köhne biniş, adet 1
Kula esb, adet 1
5. Soğanağa Camii İmamları, Müezzini, Kayyumu ve
Bunların Ailesi ile İlgili Kayıtlar
Cerîde sahibi olan Soğanağa Camii imamı Hafız Mehmed b. Süleyman;,
Soğanağa Mahallesi imamı olarak Mehmed Esad Efendi, müezzin Salih ve
kayyum Mehmed Emin efendileri zikretmektedir. Bu durumda mahalle
imamlığı Mehmed Esad’ın uhdesinde olup, kendisinin de camiin ikinci imamı
olduğu anlaşılmaktadır. Hafız Mehmed, öğle ve ikindi namazlarını
kıldırmaktaydı.332
Verilen bilgiye göre, Mehmed Esad 21 L. 1225 (19.11.1810) tarihinde
sahhaflar şeyhi olmuş ve 13 ay 10 gün sonra azl ile yerini tekrar bu işi daha
önce uzun seneler yürütmüş olan selefi Tatlıkapı imamına terk etmiştir (18 B.
1228/16.8.1813).333 Vefat etmiş olan Sadullah Beyzade Hüseyin Bey’in
evini 23 M. 1229 (15.1.1814) tarihinde müzayededen 5000 kuruşa satın
alarak,334 22 Z. 1229 (10.7.1814)’de buraya taşındığının kaydı,335 bizzat
Hafız Mehmed Efendi’nin de ev sahibi olduğunun tesbiti karşısında önem
kazanmaktadır. Soğanağa Mahallesi imamlarının, mahallenin özelliğinden
ötürü olsa gerek, emsalleri göz önüne alınarak yapılacak bir kıyaslamanın
aksine daha belirgin bir refah hali içinde oldukları anlaşılıyor. Mehmed
Esad’ın annesi Fatma 26 CA. 1209 (19.12.1794) tarihinde ölmüştür.336
Ahmed Neş’et isimli küçük oğlu 17 ay 28 günlük olarak 11 C. 1227
(22.6.1812)’de,337 büyük oğlu Hafız Mehmed ise 18 yaşında İstanbul’daki
büyük veba salgınının kurbanı olarak 28 Ş. 1227 (6.9.1812)’de vefat
etmiştir.338
Müezzin Salih Efendi ve cami kayyumu Hafız Mehmed Emin Efendi’yle
ilgili değinmeler, doğum ve ölüm gibi tatlı ve acı olaylara dair yapılan
kayıtlardan ibarettir. Müezzin Salih’in Ahmed isiminde bir oğlu 11 Z. 1208
(10.7.1794)’de dünyaya gelmiş339 ve Şevval 1228’de (15 Ekim-15 Kasım
1813) vefat etmiştir.340 Doğum tarihi verilmeyen bir kızı 25 L. 1227
(1.XI.1812)’de vefat etmiş,341 bir başka kızı ise 20 CA. 1229
(10.5.1814)’de doğmuştur342 ve vakıf evinde oturmaktadır.
Cami kayyumu Hafız Mehmed Emin’in ismi 28 C. 1209 (20.1.1795)
tarihindeki vefatı sebebiyle geçmektedir.343 Hanımı Ayşe ise 13 R. 1216
(23. 8. 1801)’da ölmüştür.344 Kayyumluğun daha sonraları kim tarafından
yürütüldüğü belirtilmemektedir. Keza camiin mütevellisi olarak zikredilen
Elhâc Abdurrahman Ağa 4 L. 1227 (11.10.1812) tarihinde vefat etmiş
olup,345 tevliyet hizmeti Hafız Mehmed Efendi tarafından sürdürülmüştür.
Cerîde sahibi Hafız Mehmed b. Süleyman, 27 ZA. 1199 (1.10.1785)
tarihinde imamlık ve 26 C. 1204 (13.3.1790)’da hatiblik beratını346
almıştır. 29 M. 1228 (1.2.1813)’de yukarıda belirtildiği üzere Soğanağa
Camii tevliyetine mutasarrıf olmuştur.347
Eşleri:
Vahide binti Halîl, 6 sene 11 ay süren evlilikten sonra 13 RA. 1214
(15.8.1799)’da ölmüştür.348 Yeniden Cemile adında bir kadınla evlenmiş
olduğu, bunun 20 L. 1229 (5.10.1814)’de bir erkek çocuğu dünyaya getirmiş
olmasından anlaşılmaktadır.349
Çocukları:
Mehmed Emin: Annesi Vahide. 5 Ş. 1209 (25.2.1795)’de doğmuş.350
Başlangıçta bir cüzden oluşan ilk hatmini 18 C. 1223 (11.8.1808)’de
bitirir.351 Hıfza cüz sayıları arttırılarak devam eder ve nihayet son hatmini
itmam ettikten sonra, Soğanağa Câmi‘i derûnunda azîm cemiyyet ve ziyâfet
ve du‘âsı olup, hıfzını merasimle dinletir (29 CA. 1226/1.6.1811).352
15.3.1812’de Derviş Efendi evkafından günde 23 akçe ile eczahân olur.353
Nuhbaba: Annesi Vahide olmalı. Doğum tarihi belli olmamakla beraber,
ilk hatmini 18 B. 1224 (29.8.1809)’da itmam eder.354 Ağabeyi Mehmed
Emin’in ilk hatmine 13 yaşında başlamış olmasından hareketle, 1796
doğumlu olduğunu kabul edebiliriz.
Süleyman: Annesi Vahide olmalı. 23 ZA. 1211 (20.5.1797)’de doğmuş,
ancak yaşamamıştır.355 Bu durumda Vahide’nin üç sene ardarda doğum
yaptığı ve son doğumundan iki sene sonra vefat ettiği sonucu çıkmaktadır.
Fatmatü’z-zehra: Annesi Cemile olmalı. Doğum tarihi belli değil. 6 SA.
1225 (13.3.1810)’da vefat etti.356 Kardeşi Ahmed Reşid’in 1810’da
doğmuş olmasından hareketle, Fatma’nın bu tarihten daha önceleri dünyaya
geldiğini kabul etmek gerekiyor. Dolayısıyla bu durumda Fatma Cemile’nin
ilk evladı olmalıdır.
Ahmed Reşid: Annesi Cemile olmalı. 3 Z. 1225 (30.12.1810)’da doğdu,
ancak yaşamamıştır.357
Ahmed Esad: Annesi Cemile olmalı. 11 CA. 1228 (12.5.1813)’de
doğdu,358 6 aydan 3 gün eksik olarak 8 Z. 1228 (2.12.1813)’de vefat
etti.359
Bebek ölümlerinin yoğunluğu hem kendi ailesi, meslekdaşları ve mahalle
halkı hakkında verdiği bilgilerden, hem de Saray’da doğan şehzadelerin
bebek yaşlarındaki ölümlerinden takib edilebilmektedir. Bu konuda düştüğü
kayıtlardan hareketle, mesela II. Mahmud’un 1809-1814 arasında 13
çocuğunun dünyaya geldiği belirtilmektedir. Bunlardan ilk çocuğu olduğu
bildirilen Fatma Sultan, yedi ay onbeş gün yaşamış (ölümü: 23 C. 1224
(5.XI.1809), bunun vefatından bir gün sonra dünyaya gelen Ayşe Sultan altı
ay yirmidört gün yaşamış (ölümü: 18 M. 1225 (23.2.1810), Şehzade Murad 5
ZA. 1227 (24.3.1812)’de doğmuş ve beş gün yaşamış olup, Şehzade Bayezid
10 CA. 1227 (25.5.1812)’de doğmuş ancak kısa bir zaman sonra ölmüştür.
Şah Sultan 13 RA. 1227 (25.5.1812)’de doğmuş ve yaşamamıştır. Emine
Sultan, 3 Ş. 1228 (1.8.1813)’de doğmuş, on aylıkken ölmüştür. Şehzade
Mehmed iki ay yaşayarak 29 L. 1229 (14.10.1814)’de ölmüştür.360 Bu
durumda, onüç çocuktan yedisinin daha bir yaşını doldurmadan ölmesi söz
konusu olmaktadır. Ölümlerin çocuk yaşlarda da yoğunluğunu muhafaza ettiği
anlaşılıyor.
Hafız Mehmed Efendi’nin ekonomik yönden iyi durumda olduğunu
söyleyebiliriz. 1813 senesinde, öğle ve ikindi namazlarını kıldırma hizmeti
karşılığında günde 5 akçe, hitabet hizmetinden 10, aynı sene üstlendiği
tevliyet (vakıf işlerine bakma) hizmetinden 5, devrhânlıktan (Kur’an-ı
Kerim’i devamlı okuyup devretmek) 25, çeşmeye tas asmaktan 2, iki adet
eczahânlıktan 12 olmak üzere günde 59 akçelik bir geliri vardır. Bunun 26
akçesi Derviş Mustafa Efendi validesi Hacı Emîne Hatun vakfından
gelmektedir. 1229 ve 1230 (1814-1815) tarihli kayıtlarından Emtia ve Kahve
gümrüklerinden de belirtilmemiş bazı gelirleri (vazîfe) olduğu
anlaşılmaktadır.361
Birinci imam olan Mehmed Esad Efendi, 1813’de imamet hizmeti için
günde 10 akçe almaktadır. Ayrıca, camiin günde, kayyum 5, kitabet hizmeti
için 2, cibayet 1, nezaret 1, ihlashân 2, eczahân 2, ikinci eczahân 2 ve tevliyet
için 5 akçe olmak üzere vazîfe tahsisatı mevcuttur.362
Hafız Mehmed Efendi’nin, 20 ZA 1211 (17.5.1797)’de Zihni Efendi
konağından çıkarak Kaşıkcı Hacı Hafız’ın evine taşındığına dair olan
kaydından hareketle, o sıralarda henüz kira evinde oturmakta olduğu
anlaşılmaktadır.363 Daha sonraları camii yanında kendi mülkü olan bir eve
taşınmıştır. Burasının 12 CA. 1219 (19.8.1809)’da biten tamiratı esnasında
evine su getirtmiş ve ceman 850 kuruş harcamıştır.364 Kendisinin zamanla
ikinci bir ev sahibi olduğunu, 6 RA 1230 (16.2.1815)’de Avratpazarlı Mutâf
seyyid Mehmed Ağa’ya böyle bir satış yapmış olmasını belirtmesiyle
varsayabiliriz.365
İsmet Beyzade’den 1 N. 1228 (28.8.1813)’de satın aldığı çalar saat için
128 kuruş ödeyebilecek durumdadır.366
6. Cerîde’nin Muhtevası ve Kaynak Niteliği Hakkında Bazı
Değerlendirmeler
Hafız Mehmed Efendi’nin tuttuğu Cerîde, şehirde vaki olan önemli olaylar
ve siyasi gelişmeler, bazı ülema ve ricalin azl ve nasb tarihleri,
mahallesindeki evlenmeler, doğum ve vefatlar, kendi ailesi ve yakın iş
arkadaşları ile ilgili çeşitli kayıtlar ihtiva etmektedir. Bunlar, I. Abdülhamid,
III. Selim ve 1815’e gelinceye kadar II. Mahmud devrine ait kayıtlar olup,
genelde düzgün bir kronoloji takib etmekle beraber, yer yer daha önceki
tarihlere ait olaylara da geri dönülmektedir. Mesela, Süleymaniye Câmii
inşaat masrafları, Kırkçeşme suyuna, Büyükçekmece’deki Uzunköprü’ye sarf
edilen meblağ, Peçevî Tarihi’nden alındığı belirtilerek aktarılmakla beraber,
Cerîde’de neden yer verilmiş olduğuna dair bir işaret taşımamaktadır.367
Cerîde’nin ilk sayfalarında oğulları Mehmed Emîn ve Nuhbaba’nın Kur’an
hatmi ile ilgili kayıtları ayrıntılı olarak verilmiştir. Bir cüzden başlayan ve
giderek artarak beş cüze kadar varan ezberleme için birer aylık bir zamanın
yeterli olduğu görülmektedir. Hıfz tekniği bakımından önemli bir kayıt olarak
değerlendirilebilir.
Şehir ve mahallesindeki olaylarla ilgili kayıtlar 1807 Şubat’ında İngiliz
filosunun İstanbul önlerine gelmesi ile başlamaktadır.368 Bu önemli olayın
anlatımı daha ayrıntılı olarak başka bir yerde tekrar ele alınmıştır.369
Bununla beraber vermekte olduğu bilgiler, bir görgü tanığı olarak daha özgün
ve ayrıntılı aktarımlarda bulunması, özellikle Âsım Tarihi’nde370 etraflıca
değinilen, şehrin içinde yaşanan kargaşa, korku ve telaşeyi aksettirmesi
beklentisine cevap vermekten uzaktır. Aynı özellikteki bir başka kaynak olan
Câbi Tarihi’nde bu konu ile ilgili olarak verilen renkli bilgilere nazaran
anlatımı soğukkanlı ve muhtasardır.371 Bununla beraber, bu hadiseyi,
“Devlet-i Âl-i Osmân zuhûr edeliden berü türlü türlü mesâ’ib zuhûr etti ki,
aslâ misli mesbûk değildir”,372 değerlendirmesiyle sıraladığı birkaç olay
içinde göstermiş olması anlamlıdır.373
Bu tür büyük gelişmeler içinde saydığı III. Selim’in tahtan indirilmesi,
“ümmü’l-fesâd” olarak nitelediği Kabakcı Mustafa’nın isyanı ve Alemdâr
Mustafa Paşa’nın müdahalesi ve vak‘ası, haliyle Cerîde’ye layıkıyla ve
değişik yerlerde olmak üzere mükerreren aksettirilmiştir. Bu isyan
neticesinde katledilen Nizâm-ı cedîd erkânı içinde kendisini özellikle
ilgilendiren şahıs İbrahim Kethüda’dır.374 Bu, herhalde öncelikle İbrahim
Kethüda’nın
Soğanağa
Mahallesi’nde
oturmakta
olmasından
kaynaklanmaktaydı. İdamından sonra İbrahim Kethüda’nın emvali zabt
edilmiş ve hanımı Bursa’ya sürülmüş,375 konağı olaydan sonra IV.
Mustafa’nın kızkardeşi Hatice Sultan tarafından alınmış (4.9.1807)376 ve
bir müddet sonra çırağ eylediği ve Silahdâr-ı şehriyârî ile evlendirilen
Dilpezir Usta’ya tahsis edilmiştir.377 Konağa yerleşmeleri vesilesiyle
yapılan, “Mezbûr Silâhdâr zifâf oldu. Fî 18 M. sene 1225 (23.2.1810).
Hakk sübhanehu ve te‘âlâ ikisini ma‘an dünyâ ve âhiretde ber-murâd
etmeyüp, cezâ-yı lâyıklarını icrâ eyleye”378, kaydı İbrahim Kethüda’ya
duymakta olduğu muhabbetin bir ifadesidir. Verdiği bilgiye göre, İbrahim
Kethüda’nın bu konağı, aslında yine aynı mahallede oturmuş olan
Reisülküttap Râşid Efendi’ye aitti. İbrahim Kethüda burasını 8.10.1799
tarihinde satın almıştır ve vefat tarihine kadar yedi sene onbir ay burada
oturmuştur.379 İbrahim Kethüda’ya karşı bu özel ilgisi, aile efradına dair
serpiştirilen küçük bilgilerle devam etmektedir: Vekilharcı Kubûr Ârif’in
(22.8.1810)380 ve özellikle üveybabası Arabacıbaşı Ömer Ağa’nın vefatı
(11.11.1801),381 yine Soğanağa Mahallesi’nde oturmakta olan oğlu Kadir
Bey’in ölümü (17.12.1812)382 ile ilgili olarak verilen kısa bilgilerin,
herhalde başka bir yerde rastlanmayacak ayrıntılar olarak İbrahim
Kethüda’nın biyografisine katkıda bulacağına şüphe yoktur.
Çeşitli meselelerle ilgili araştırmalarda, özellikle ayrıntı olarak addedilen
kimi bilgilerin, üzerinde durulan konuyu aydınlatabilecek mahiyette önem
arzedebildiği malumdur. Cerîde’den bu anlamda değerli bir kaynak olarak
istifade edilebileceğine şüphe yoktur. Mesela, izini takip ettiğimiz yeniçeri
ağalarından Tokadlı Mustafa Ağa’nın, vefatıyla ilgili olarak yapılan
tarihlendirme ve ölüm şekline dair verilen yanlış bilgilerin383 aksine, berhayat olarak İstanbul/Kadıköy’de tekaüd bulunduğuna dair Cerîde’de yer
alan küçük bir kayıt,384 bu konudaki büyük bir iddianın385 mesnedsizliğine
başkaca bir delil olarak kullanılma imkanını verebilmektedir.
Yine Cerîde’de yer alan, “Soğanağa Mahallesi’nde Hindîzâde Âmedci
Kalemi hülefâlarından Mehmed Necîb Efendi Fransa Devleti’ne balyozluk
içün Devlet-i aliyye’den ilbâs olunup, ta‘yîn olundu. Fî 10 M. sene 1227
(25.1.1812), yevm-i cum‘a. Ve Tuğracızâde Hâmid Bey İngiliz’e me’mûr
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd”,386 ifadesi, zikredilen elçi adaylarının
kendi mahallesinde oturmakta olmalarından ötürü, muhtemelen salt duyuma
dayanarak verilen, ancak konunun mevcud literatüründe zikredilmeyen nadir
bir bilgi olarak önem kazanmaktadır. Bu tayinlere 9 Şubat 1812 tarihli olarak
açıklık getiren Arşiv’deki ilgili belge,387 1812’de çıkan Rus-Fransız
savaşının kısa bir zaman içinde patlama ihtimaline işaretle ve İngiltere ve
Fransa’nın Osmanlı Devleti’ni Rusya’ya karşı bir ittifaka çekmek
isteyeceklerinden de haklı bir endişeye kapılmış ve 1807’de Tilsit’te
Napolyon’un Çar’la yapmış olduğu görüşmelerde devleti yalnız bıraktığını
da unutmamış olarak, siyasî durum açıklığa kavuşuncaya kadar elçilerin
gönderilmemesine karar verilmiş olduğunu ifşa etmektedir.
Bazı önemli şahsiyetlerin pek sıhhatli olmayan ve tartışılan vefat
tarihlerine açıklık getirebilmek, Cerîde-Rûznâme-Rûzmerre türünde
eserlerin ayrıntı telakki edilebilecek kayıtları içinde mümkün olabilmektedir.
Cerîde’de böyle bir kayıt muhakkak ki Ahmed Vâsıf Efendi’nin vefatı ile
ilgili olarak verilen 4 Ş. 1221 (17. 10. 1806) tarihidir.388 Bilindiği gibi
Vâsıf Efendi’nin ölüm tarihi kaynaklarda zikredilmemekte ve mezar taşı
üzerindeki 7 Ş. 1221 (20. 10. 1806) kaydı esas alınmaktadır.389 Bu konuda
Cerîde’de iki ayrı yerde tekrarlanmış olan vefat tarihine itibar edilecek
olunursa mezartaşından hareketle esas alınan tarihin doğruluğunun
sorgulanması icab edecektir. Mezar taşındaki bu tarihin taşın hazırlanışıyla
ilgili olabileceği ihtimali gözardı edilmemelidir.
Aşağıdaki küçük örneklemeler, azl ve nasblarla ilgili olarak kesin
tarihlendirmelerin yapılabilmesinde Cerîde’nin katkısını göstermektedir:
Soğanağa Mahallesi’nde oturmakta olmasından ötürü, hakkında birçok
bilgiler kaydettiği Reisülküttab Galib Efendi’nin ikinci riyasetinden azliyle
Kethüda-yı sadr-ı âlî olarak tayin edilmesi ve yerine Küçük Ârif Mehmed
Efendi’nin atanması kaynaklarda gün ve ay olarak verilememekte ve “1226
senesi Haziran/Temmuz” olarak gösterilmektedir.390 Cerîde, bu atamalar
için 15 C. 1226 (7.7.1811) tarihini vermektedir.391
Yine Galib Efendi’nin üçüncü riyasetinden azli ve yerine Mehmed Seyyidâ
Efendi’nin tayini kaynaklarda tam tarih olarak verilememekte ve “1229
senesi Temmuz ibtidâları” şeklinde gösterilmektedir.392 Cerîde’de buna
dair kayıt oldukca etraflıdır ve tayin tarihini bir ay geriye çekmektedir: “Fî 1
SA. sene 1229 (23.1.1814). Mezbûr Gālib Efendi Saferü’l-hayr’ın
gurresinde Re’îsü’l-küttâb olup, dört ay ondört gün ki, ya‘ni Cemâziye’lâhir’in ondördüncü (3.6.1814) yevm-i perşenbe azl olup, anın üzerine
Beğlikci Seyyidâ Efendi Re’îsü’l-küttâb oldu”.393
Çavuşbaşı Feyzi [Feyzullah] Beyzâde Mehmed Emin Bey’in defterdarlıktan
azli kaynaklarda 11 RA. 1223 (7.5.1808) olarak verilmekte ve halefinin
Mehmed Behic Efendi olduğu kaydedilmektedir.394 Cerîde, Feyzullah
Efendi’den sonra Behic Efendi’nin değil Süleymaniyye’de oturan Ahmed
Bey’in atandığını belirtmekte ve 3 B. 1223 (25.8.1808) tarihini
vermektedir.395
Bununla beraber Cerîde’de düzeltilmesi gereken bazı hususların
bulunduğu, bazı şahıs isimlerinde karışıklıklar ve yanlışlıklar göze
çarpmakta olduğu da tesbit edilmiştir. Bütün bunlar neşrettiğimiz metinde
dipnotlarıyla gösterilmiştir.
313 Soğancıbaşı sarayın soğan ihtiyacını karşılamaktaydı. Hesapların aylık üzerinden düzenlendiği ve
ödemelerin Başmuhasebe’den yapıldığına dair bazı örnekler için bkz. BOA. Cevdet-Saray, nr. 4246
(h.1148); nr. 8893 (h.1181); nr. 682 (h. 1175).
314 Ö. L. Barkan- E. H. Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri (953/1546 Tarihli), İstanbul 1970,
s. 130-131. Ayrıca bkz. İ. Aydın Yüksel, “Soğanağa Mescidi”, İstanbul Ansiklopedisi. VII, 25.
315 Ayvansarayi, Hadîka, I, 135.
316 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 21047.
317 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 33108.
318 Böyle bir işlem için bkz. BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 988 (h. 1174). Vakfın mütevelliyesi Refiyye imzalı
arzuhal.
319 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 29161.
320 Cerîde, vr. 43a.
321 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 18237.
322 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 5228.
323 BOA. Cevdet-Evkaf, nr. 19936.
324 Cerîde, vr. 13b.
325 Ömer Hulûsi Efendi 13 Temmuz 1807’de şeyhülislam olmuş ve hemen ertesi gün asilerin tazyikiyle
azl ile Ataullah Efendi tekrar tayin edilmiştir.
326 Bkz. “Tüfengçibaşı Ârif Efendi Tarihçesi”, Yay. Çetin Derin, Belleten, XXXVIII/151, Ankara 1974,
s. 428-429.
327 Cerîde, vr. 47b.
328 BOA. Cevdet-Maliye, nr. 24603. Başbakikulu, mirî kâtibi ve muhallefât halifesi tarafından tanzim
edilen tereke dökümü.
329 Cerîde, vr.46b.
330 BOA. Cevdet-Maliye, nr. 24603.
331 Listede yer alan eşyaların özellikle yapım malzemeleriyle ilgili açıklama ve tanımlamalar için bkz. M.
S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İstanbul 1983.
332 Cerîde, vr. 47a.
333 Cerîde, vr. 41a.
334 Cerîde, vr. 47a.
335 Cerîde, vr. 48b.
336 Cerîde, vr. 40b; 43a.
337 Cerîde, vr. 44b.
338 Cerîde, vr. 44b. veba salgınının yol açtığı ölümlerle ilgili olarak verilen “yüzbin belki daha ziyâde”
kaydı için bkz. Cerîde, vr. 48a. Bu büyük felakette kurban gidenlerin şehir nüfusunun %20’si olan
yaklaşık 100 bin kişiye varabileceği tahminleri için bkz. Daniel Panzac, Osmanlı İmparatorluğu’nda
Veba (1700-1850). Trc. Serap Yılmaz, İstanbul 1997, s. 183. Ayrıca, Hans-Peter Laqueur, Hüve’lbaki. İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve Mezar Taşları. Trc. Selahattin Dilidüzgün, İstanbul
1997, s. 98-99.
339 Cerîde, vr. 40b.
340 Cerîde, vr. 44b.
341 Cerîde, vr. 44b.
342 Cerîde, vr. 48b.
343 Cerîde, vr. 43b.
344 Cerîde, vr. 44a.
345 Cerîde, vr. 44b.
346 Cerîde, vr. 41a.
347 Cerîde, vr. 47a.
348 Cerîde, vr. 37a; 38b.
349 Cerîde, vr. 21a.
350 Cerîde, vr. 38b.
351 Cerîde, vr. 1b.
352 Cerîde, vr. 41a.
353 Aynı yer.
354 Cerîde, vr. 1b.
355 Cerîde, vr. 38a.
356 Cerîde, vr. 12a.
357 Cerîde, vr. 30b.
358 Cerîde, vr. 48b.
359 Cerîde, vr. 45a.
360 Cerîde, vr. 21a.
361 Cerîde, vr. 47a, 47b.
362 Cerîde, vr. 47a.
363 Cerîde, vr. 38a.
364 Cerîde, vr. 34b.
365 Cerîde, vr. 48b.
366 Cerîde, vr. 49a.
367 Cerîde, vr. 30b.
368 Cerîde, vr. 2a. Bu konuda bir araştırma tarafımızdan sürdürülmektedir.
369 Cerîde, vr. 30a.
370 Âsım Tarihi, I, 223 vd.
371 Bkz. Câbi Tarihi, Yay. Mehmet Ali Beyhan. TTK., Ankara 2001, s. 102 vd.
372 Cerîde, vr. 18a.
373 İngiliz filosunun İstanbul önlerine gelişiyle ilgili yeni bir araştırma olarak bk. Fatih Yeşil, “İstanbul
Önlerinde Bir İngiliz Filosu: Uluslararası Bir Krizin Siyasî ve Askerî Anatomisi”, Nizâm-ı
Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. Selim ve Dönemi = Selim III and his Era from Ancien Régime to
New Order, İSAM yay. İstanbul 2010.s. 391-494. sayfa
374 İbrahim Nesim Efendi: Küçük yaşta kaybettiği babası Ahmed, Hotin’deki bir camide imam idi. Hotin
arabacıbaşısı olan dedesi Mehmed Ağa ve daha sonraları İstanbul’da üvey babası yine arabacıbaşı
olan Ömer Ağa tarafından büyütülmüş olduğundan Arabacıbaşızâde lakabıyla da anıldı. Nizâm-ı cedîd
ricalinin önde gelenlerinden olarak, Kabakçı isyanında idamları taleb edilenler arasında yer almış ve
öldürülmüştür (29.5.1807).
375 Cerîde, vr. 33a.
376 Cerîde, vr. 33a.
377 Cerîde, vr. 12a.
378 Cerîde, vr. 12a.
379 Cerîde, vr. 37b.
380 Cerîde, vr. 37a.
381 Cerîde, vr. 43b.
382 Cerîde, vr. 45a.
383 Bkz Ali Birinci, “Koca Sekbanbaşı Risalesinin Müellifi Tokadlı Mustafa Ağa (1131-1219)”, İsmail
Aka Armağanı, İzmir 1999, s.114.
384 Cerîde, vr. 34b.
385 Ali Birinci, Tokadlı Mustafa Ağa’nın Sekbanbaşı Risâlesi müellifi olduğu iddiasındadır. Bu iddianın
ve bununla ilgili olarak kaleme aldığı yazının tamamen mesnedsiz ve ilmî hiçbir değeri olmadığına dair
yaptığımız reddiye için bkz. K. Beydilli, “Evreka, Evreka veya Errare Humanum Est”, İlmî
Araştırmalar Dergisi, 9, İstanbul 2000, s. 45-66. Sayın Birinci’nin buna rağmen aynı yazıyı bir başka
yerde tekrar yayımlamış olmasını (“Koca Sekbanbaşı Tokadlı Mustafa Ağa”, Tarihin Gölgesinde
Meşâhir-i Mechûleden Birkaç Zât, İstanbul 2001, s. 228-242), ilim terbiyesiyle bağdaşmayan ve
ciddi bir ilim adamına yakışmayan bir davranış olarak görmekte ve ayıplamakta olduğumu belirtmek
zorundayım. Zirâ, hiç yazılmamış gibi addedilmesi icab eden ve tamamen yanlış bilgi ve
değerlendirmelerden oluşan bir yazıyı, böyle olduğunu bilerek tekrar okurlara sunmak, bozuk bir gıdayı
yine aynı şekilde piyasaya sürmek gibidir ve bu ikisi arasında da hiçbir fark yoktur. Neticede, biri
mideyi öbürü ezhânı ifsâd eder!
386 Cerîde, vr. 16a.
387 BOA. Cevdet-Hariciye, nr. 4361.
388 Cerîde, vr. 33b. Mükerrer kayıt, vr. 44a.
389 Bkz. Mücteba İlgürel, Mehâsinü’l-âsâr ve Hakaikü’l-ahbâr, İstanbul 1978, s. XXXVI-XXXVII.
Burada 7 Şaban, karşılığı 21 Ekim verilmesi hatalıdır.
390 Danişmend, Kronoloji, s. 354.
391 Cerîde, vr. 15b.
392 Danişmend, Kronoloji, s. 354.
393 Cerîde, vr. 20b.
394 Danişmend, Kronoloji, s. 304.
395 Cerîde, vr. 34a.
II. Soğanağa Câmii İmamı
Hafız Mehmed Efendi Tarafından Tutulan
Cerîde’nin Metni
(vr. 1a) Komşumuz Hâcı Mazlûm’un kerîmesi Â’işe dünyaya geldi. Fî 9
CA. sene 1225 (12.6.1810), nehâren sâ‘at birbuçuk.
Hâcı Mazlum’un mahalleden ihrâcına i‘lâm olunduğu kayd şüd. Fî 18 C.
sene 1226 (10.7.1811).
Câmi‘-i şerîf avlusunda olan asma çardağı müceddeden yapıldı. Fî 25 RA.
sene 1226 (19.4.1811), yevm-i cum‘a.
Soğanağa Mahallesi’nde Bekir Bey orduya bu tarafdan râhî olduğu kayd
şüd. Fî 10 RA. sene 1226 (4.4.1811).
Soğanağa Mahallesi’nde Kapuçubaşı Es‘ad Bey Bozok tarafına hizmete
me’mûren râhî olduğu kayd şüd. Fî 20 RA. sene 1226 (14.4.1811).
Beyaz şâlî cübbe. Fî 7 CA. sene 1226 (30.5.1811).
(vr. 1b) Mecmû‘a-yı lâtifedir. [Fî] Gur. C. sene 1223 (25.7.1808).
Sahhâf Ali Efendi’den alınmışdır. sene [?]84
Nûhbaba ibtidâ’ki hatmi tamâm edüp, ikinci hatme bed’ eyledi. Fî 18 B.
sene 1224 (29.8.1811). İkinci hatmi tekmîl edüp, üçüncüye bed’ eyledi. Sene
1225 (1810-1811).
Birer cüz’den yine ezbere bed’ etti. Hakk te‘âlâ âsân eyleye. Fî 19 C.
[1225] (22.7.1810).
Oğlum Nûhbaba üçüncü hatm-i şerîfi tamâm edüp, dördüncü hatm-i şerîfe
bed’ etti. Tecvîd üzere yazı yazmağa dahi bed’ etti. Allahu te‘âlâ tekmîl-i
ilm-i şerîf etmesini müyesser eyleye. Âmîn bi-hakkı Tâhâ ve Yâsîn. Fî 2 B.
sene 1225 (3.8.1810).
Nûhbaba dördüncü hatm-i şerîfi tamâm edüp, beşinci hatm-i şerîfe bed’
eyledi. Fî 8 SA. sene 1226 (4.3.1811).
Beşinci hatm-i şerîf tamâm olup, ??396
Oğlum Mehmed Emîn ezberden ibtidâ’ki hatmı tamâm etti. Fî 18 C. sene
1223 (11.8.1808).
Birer cüz’den bed’ olundu. [Fî] GU. RA. sene 1224 (16.4.1809), yevm-i
sebt.
Birerbuçuk cüz’den bed’ olundu. Fî 18 B. sene 1224 (29.8.1809).
Yarımşar cüz’den bed’ olundu. Hakk te‘âlâ eshel eyleye. Âmîn. Fî 26 L.
sene 1224 (4.12.1809), yevm-i isneyn.
Tekrâr yarım cüz’den ikinci hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 2 M. sene 1225
(7.2.1810), yevm-i çahârşenbe günü.
Birer cüz’den ibtidâ’ki hatm-i şerîfe bed’ olundu. Kayd şüd. Fî 10 RA.
sene 1225 (15.4.1810), yevm-i sebt.
İkişer cüz’den hatm-i şerîfe ibtidâ’ bed’ olundu. Fî 11 CA. sene 1225
(14.6.1810), yevm-i perşenbe.
Def‘a-i sânîde yine ikişer cüz’den hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 29 CA.
sene 1225397 (2.7.1810), yevm-i isneyn.
Def‘a-i sâlisede yine bed’ olundu. İkişer cüz’den. Fî 17 C. sene 1225
(20.7.1810), yevm-i perşenbe.
Def‘a, üç cüz’den hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 4 Receb-i şerîf, sene 1225
(5.8.1810), yevm-i isneyn.
Def‘a-i sânî üçer cüz’den bed’ olundu. Fî 17 B. sene 1225 (18.8.1810),
yevm-i sebt.
Def‘a, üçer cüz’den üçüncü hatme bed’ olundu. Fî 28 B. sene 1225
(29.8.1810).
Def‘a, üçer cüz’den dördüncü hatme bed’ olundu. Fî 11 Ş. sene 1225
(22.9.1810).
Def‘a, üçer cüz’den beşinci hatme bed’ olundu. Fî 22 Ş. sene 1225
(22.9.1810), yevm-i sebt.
Def’a, dört cüz’den ibtidâ’ bed’ olundu. Fî 6 N. sene 1225 (5.10.1810).
Def‘a, dört cüz’den bed’ olundu, ikinci hatme. Fî 15 N. sene 1225
14.10.1810), yevm-i sebt.
Def‘a, dördüncü cüz’den üçüncü hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 22 N. sene
1225 (21.10.1810), yevm-i sebt.
Def‘a, dörder cüz’den bed’ olundu, dördüncü hatm-i şerîfe. Fî 6 L. sene
1225 (4.11.1810), yevm-i sebt.
Def‘a beşinci hatm-i şerîfe dörder cüz’den yine bed’ olundu. Fî 13 L. sene
1225 (11.11.1810), yevm-i sebt.
Beşer cüz’den hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 22 L. [sene 1225]
(20.11.1810), yevm-i sebt.
Def‘a, beşer cüz’den ikinci hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 29 L. sene 1225
(27.11.1810).
Def‘a, beşer cüz’den üçüncü hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 4 ZA. [sene
1225] (1.12.1810), yevm-i isneyn.
Beşer cüz’den dördüncü hatm bed’ olundu. Fî 13 ZA. [sene 1225]
(10.12.1810), yevm-i isneyn.
Def‘a beşer cüz’den beşinci hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 20 ZA. sene
1225 (17.12.1810).
Beşer cüz’den hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 28 ZA. [sene 1225]
(25.12.1810).
Altıncı hatm tamâm olup, yedinci hatm-i şerîfe beşer cüz’den bed’ olundu.
Fî 4 Z. [sene 1225] (31.12.1810).
Yedinci hatm tamâm olup, sekizinci hatme yine beşer cüz’den bed’ olundu.
Fî 22 Z. [sene 1225] (18.1.1811).
Beşer cüz’den onsekizinci hatm-i şerîf tamâm olup, ondokuzuncu hatm-i
şerîfe bed’ olundu. Fî 5 R. sene 1226 (29.4.1811).
Ondokuzuncu tamâm olup, yirminci hatme beşer cüz’den bed’ olundu. Fî 11
RA. sene 1226 (5.4.1811).
Yirmibirinci hatme bed’ olundu. Fî 19 RA. [sene 1226] (5.4.1811).
Beşer cüz’den yirmiikinci hatm-i şerîfe bed’ olundu. Fî 26 RA. [sene
1226] (20.4.1811).
Beşer cüz’den yirmiüçüncü hatme bed’ olundu. Fî 4 R. [sene 1226]
(28.4.1811).
Yirmiüç tamâm olup, yirmidördüncü hatme bed’ olundu. Fî 11 R. [sene
1226] (5.5.1811).
Yirmibeşinci hatme bed’ olundu, beşer cüz’den. Fî 19 R. [sene 1226]
(13.5.1811).
Yirmialtıncı ile yirmiyedinci hatme birden bed’ olundu. Fî 26 R. [sene
1226] (20.5.1811).
Yirmisekizinci ile yirmidokuzuncu hatm-i şerîfe birden bed’ olundu. Fî 3
CA. [sene 1226] (26.5.1811).
Otuz ile otuzbirinci hatme birden bed’ olundu. Fî 10 CA. [sene 1226]
(2.6.1811).
Otuzikinci ile otuzüçüncü hatme birden bed’ olundu. Fî398
Otuzdördüncü hatm-i şerîfede hatmini tekmîl etti...399
Sene 1221 (1807)
(vr. 2a) Vak‘a-i İngiliz der-İslâmbol an-Zemân-ı Sultân Selîm Han:
Binikiyüzyirmibirinci senesi îd-i adhiyyenin üçüncü cum‘a günü (12 Z.
1221/20.2.1807), ba‘de salâti’l-cum‘a İngiliz keferesinin Boğazhisâr’dan
içerüye on aded kalyonları girdiği haberi Âstâne’ye gelüp, derûn-ı Âstâne
velveleye düşdükde, yine ol gün kable’s-salâti’l-magrib kefere-i mezbûrun
on aded kalyonu gelüp, Kızıladalar önünde demirleyüp, yattılar. Bir gemisi
dâ‘imâ yelken üzerinde gezerdi. Âstâne kal‘akapularında deryâya karşu
metrisler yapılup ve toplar konup, gece ve gündüz beklenür idi. Bu minvâl
üzere keferenin kalyonları on gün oldukda (2.3.1807), yevm-i pazar ale’ssabâh kalkup, Marmara açığına gidüp, Marmara’da üç gün meks edüp,
dördüncü günü oradan dahi kalkup, Çanakkal‘ası’na vardukda, kal‘a ile katı
çok ceng ve muhârebe edüp, birkaç kalyonu sakatlanıp, yine çıkup gittikden
(3.3.1807) yirmisekiz gün sonra, binikiyüzyirmiikinci senesi Muharrem’in
yirmibirinci günü (31.3.1807), yevm-i isneyn, Sancak-ı şerîf sâ‘at
birbuçukda Irgatpazarı’na geldikde, alayın ibtidâ’sında Delibaşılar, ânın
ardınca Zü‘emâlar, ânın ardınca Hâcegân ve ânın ardınca Mevâlî-i izâm ve
ânın ardınca Kā’im-mekām Paşa ve ânın ardınca Sancak-ı şerîf ve ânın
ardınca Vezîr ve Şeyhü’l-islâm ve ânın ardınca Vezîr Kethüdâsı ve ânın
ardınca Kalem Hülefâları ve ânın ardınca Sipâh ve Silâhdârân Ocakları, bu
tertîb üzere cümlesi geçüp, Davudpaşa Sahrâsı’na dâhil oldular. Oniki gün
Davudpaşa’da durup, onüçüncü cum‘aertesi günü, yirmiikinci senesi
Saferü’l-hayr’ın üçüncü günü (12.4.1807), Davudpaşa’dan Sancak-ı şerîf
kalkup, Edirne cânibine azm-i râh etmişlerdir. Edirne’ye dâhil olup, bir
mıkdâr ânda meks edüp, ândan dahi Silistre’ye ve Karaleş’e varup, vakt-i
şitâ karîb oluncaya kadar, orada Ordu-yı hümâyûn ikāmet edüp, vakt-i şitâ
karîb oldukdan sonra, ândan dahi azm-i râh edüp, yirmiikinci senesi Receb-i
şerîf’in yirmibirinci (24.9.1807) perşenbe günü sâ‘at dörd, Sancak-ı şerîf
Edirne’ye dâhil oldular. Edirne’de kışlayup, Mosko keferesiyle dokuz mâh
mütâreke olunup, binikiyüzyirmiüçüncü senesi mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in
onuncu günü (4.7.1808) Alemdâr Mustafa Paşa (vr. 2b) beş altı bin asker ile
Edirne’ye gelüp, yedi gün —Târîh: Alemdâr Mustafa Paşa’nın Âstâne’ye
geldiğini beyân eder— Edirne’de ikāmet edüp, mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in
onsekizinci perşenbe günü (12.7.1808 salı) Sancak-ı şerîf ile Ordu-yı
hümâyûn’u alup400, beşinci gün yevm-i salı, sâ‘at dörtde Davutpaşa’ya
gelüp, sâ‘at sekizbuçukda alay ile, salı günü kable’s-salâti’l-asr Âstâne’ye
Sancak-ı şerîf mahalline teslîm olundu. Mezbûr Alemdâr Mustafa Paşa
Âstâne’ye girmeyüp, Davudpaşa Sahrâsı’na ordusunu kurup, ânda askeri ile
ikāmet eyledi. Ordu-yı hümâyûn Âstâne’ye duhûl etdikden sonra, yevm-i
perşenbe, Es‘adzâde Şeyhü’l-islâm azl olup, yerine Arabzâde Ârif Efendi
Şeyhü’l-islâm olmuştur. Yevm-i iki.401 Sancak-ı şerîf Âstâne’den çıkup,
onbeş ay yirmiüç günde yine Âstâne’ye gelüp, mahalline teslîm olunduğu
işbu cerîdeye kayd olundu.
Mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in yirmidokuzuncu pazar günü (23.7.1808) ale’ssabâh Rumeli Kaz‘askeri Şemseddin Efendi ve Anadolu Kaz‘askeri Alizâde
Efendi ve Abdülmünîb Efendi vakt-i menâsıbları nâ-tamâm olarak azl olup,
yerine Hünkâr İmâmı, Büyük İmâm Rumeli Kaz‘askeri ve Küçük İmâm
Anadolu Kaz‘askeri oldular.
Büyük İmâm imâmetten azl olup, Hünkâr Mü’ezzinbaşı yerine Sultân
Mustafa’ya İmâm-ı sânî olup, çırâğ oldu. Fî 29 CA. sene 1223 (23.7.1808).
Şemseddin Bursa’ya, Alizâde Kütahya’ya, Münîb Efendi Engürü’ye nefy
olundular. Bu mahalle kayd olundu.
Sancak-ı şerîf Âstâne’ye dâhil olduğu târîhdir: Binikiyüzyirmiüç senesi
yevm-ı salı [1808] mezbûr Mustafa Paşa, Sancak-ı şerîf ve Ordu-yı hümâyûn
ile Âstâne’ye dâhil olup, dokuz gün Davudpaşa Sahrâsı’nda kendi askeri ile
ânda ikāmet edüp, onuncu perşenbe gün onbin mıkdârı müsellah âdem ile
sâ‘at ikide, Paşakapusu’na Sâhib-i mühr Edirneli Mustafa Paşa’dan cebren
Mühr-i hümâyûn’u alup [4 C. 1223/28.7.1808], Paşa-yı mezbûru kendi
ordusuna ihzâr ettirüp, sâ‘at üçde kendi onbin mıkdârı müsellah âdem ile
Sarây-ı hümâyûn’a gidüp, Şeyhü’l-islâm Arabzâde Efendi hazretlerini
Akağalar Kapusu’ndan içerü, Sultân Mustafa’ya gönderüp, Sultân Selîm
Han’ı isterüz, tahta cülûs etsün, dediklerinde, Sultân Mustafa, etmem, deyu
inâd ve muhâlefet edüp, Akağalar Kapusu’nu kapayup, Harem-i hümâyûn’da
Harem Ağaları ile (vr. 3a) —Târîh-i katl-i Sultân Selîm Han ve cülûs-ı
Sultân Mahmûd Han ve bey‘at-ı Ricâl-i Devlet-i aliyye— Sultân Selîm
hazretlerini tutup, Harem Ağaları boğazına kaytan takup, boğup öldürmüşler
ve meyyitini Akağalar Kapusu yanında Arzodası önüne yatırdıklarında,
Alemdâr Mustafa Paşa darılıp, Darü’s-sa‘âde Ağası’nı, Hazinedâr Ağa’yı ve
Silâhdâr Ağa’yı ve Mâbeynciler’i ve Harem Ağaları ve Büyük Mîr-i âhûr
Ağa’yı Bostancılar Fırunu’na önce habs ettirüp, Sultân Mustafa’yı tahtan
attırup, yerine karındaşı Sultân Mahmûd’u yevm-i perşenbe, sâ‘at dokuzda
tahta cülûs ettirüp, sâ‘at dokuzbuçukda Sultân Mahmûd’a Ricâl-i devlet
bey‘at edüp, toplar atıldı. [28.7.1808]. Sâ‘at onda Dîvânyolu’nda münâdîler
nidâ ederek geçtiler ve Alemdâr Mustafa Paşa Vezîr-i a‘zâm olup,
Paşakapusu’na gelüp, kable’s-salâti’l-magrib umûm kaftanlarını giydirüp,
yârendesi cum‘a günü sâ‘at ikide merhûm Sultân Selîm babasının türbesine
defn ettiler. Fî 4 C. sene 1223 (4.7.1808)402
Katl-i İbrâhim Kethüdâ ve gayrühüm: Binikiyüzyirmiikinci senesi mâh-ı
Rebîü’l-evvel’in yirmibirinci günü (29.5.1807), perşenbe günü, İbrâhim
Kethüdâ ve Mişmiş Efendi, Re’is Efendi, Darbhâne Emîni Bekir Efendi ve
Bostancıbaşı, bunlar katl olunup, ser-i makû‘ları Etmeydânı’na gelüp,
yârendesi cum‘a günü sâ‘at dört, Kal‘alılar ile Ricâl-i devlet ve Ulemâ
cümlesi Sarây-ı hümâyûn’a varup, Sultân Selîm’i indirüp, sâ‘at beş, Sultân
Mustafa ibn Abdülhamîd Han’ı tahta cülûs ettirdiler. Fî 22 RA. sene 1222
(30.5.1807)403.
Bi-hesâb-ı şuhûr-ı Arabiyye müddet-i saltanat-ı Sultân Mustafa, sene 1,
mâh 2, yevm 12.
Sultân Abdülhamîd Han hazretlerinin oğlu Şâhzâde Sultân Mahmûd’un
dünyaya geldiği târîhdir, beyân olunur: Fî 13 N. sene 1199 (20.7.1785),
nehâren, sâ‘at dört.
Târîh-i Sultân Mustafa: Def‘aten Sultân Abdülhamîd’in oğlu Sultân
Mustafa’nın dünyaya geldiği târîhdir: Fî 26 Ş. sene 1196404 (6.8.1782).
Yevm-i salı, sâ‘at sekiz.
Katl-i Mîr-i âhûr-ı evvel Arab Nezîr Ağa ve gayrühüm: Sultân Mahmûd
tahta perşenbe günü cülûs edüp, ikinci cum‘aertesi günü ba‘de’s-salâti’l-asr
Mîr-i âhûr-ı evvel [ve] Vâlide Başağası Nezîr Ağa Alay Köşkü önünde katl
olundular. Başçukadâr Bâb-ı hümâyûn’da katl olundu. Dârü’s-sa‘âde Ağası
Mercân Ağa Enderûn’da katl olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘
olundu. Fî 6 C. sene 1223 (30.7.1808).
(vr. 3b) Cülûs-ı hümâyûn’un üçüncü yevm-i sebt ba‘de’l-asr sâbık
Rikâbdâr-ı Şehrîyârî Sa‘id Ağa’ya Hünkâr Kapucular Kethüdâlığı tevcîh
olunup, ol gece ba‘de’s-salâti’l-‘işâ’ merhûm olduğu bu cerîdeye kayd şüd.
Fî 6 C. (30.7 1808).
Dördüncü yevm-i ehad, ba‘de’z-zuhr Alay Köşkü altında Sırkâtibi katl
olundu. Kezâlik ol gün Bâb-ı hümâyûn’da Karaağalar’dan iki Ağa dahi katl
olundu.
Cülûs-ı hümâyûn’un beşinci yevm-i isneyn, Şeyhü’l-islâm Es‘adzâde ve
sâbık Rumeli Kaz‘askeri Ahmed Muhtâr Efendi, sâbık İslâmbol Kadısı
Murâdzâde Efendi, üçü birden Rumeli cânibine nefy olundular. Abdpaşalı
Hüseyin Ağa Sultân Mahmûd efendimizin vâlidesine Kethüdâ oldu. Arnabud
Ahmed Ağa Mîr-i âhûr-ı evvel oldu.
Cülûsun altıncı günü Kîse Dîvânı’ndan sonra Kapu Ağası ve Bostancıbaşı
azl oldular. Fî 9 C. sene 1223 (2.8.1808). Cülûs-ı hümâyûn’un altıncı salı
günü Kîse Dîvânı oldu.
Eyyâm-ı Bahûr’un evvelki günü semâdan bir matar zuhûr edüp, üç gün
gece gündüz yağdı. Mâh-ı Cemâziye’l-âhir’in onuncu çahârşenbe günü Rikâb
Kethüdâsı Mustafa Kethüdâ haremi ile ma‘an Sakız’a nefy olunduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Sene 1223 (3.8.1808).
Sancak-ı şerîf Âstâne’ye avdetde, yevm-i isneyn Yeniçeri Ordusu
Âstâne’ye dâhil oldu. Yârendesi yevm-i salı Sancak-ı şerîf dâhil olup,
çahârşenbe gecesi, sâ‘at beşde Yeniçeri Ağası füc’eten merhûm olmuşdur.
Bir gün ve bir gece Ağakapusu’nda mihmân olmuşdur. Fî 24 CA. sene 1223
(18.7.1808).
Târîh-i Katl-i Nâzır-ı Bahr-i Esved Kabakcı-yı Ümmü’l-fesâd: Ordu-yı
hümâyûn Âstâne’ye gelmezden dört gün mukaddem Alemdâr Mustafa Paşa
beşyüz âdem gönderüp, Sultân Selîm’i tahtdan indiren kal‘alılar’ın başı olan
Boğaz Nâzırı Kabakcı-yı mezbûrun konağını ale’l-gafle gece basup, başını
kesüp, malını yağma ettikden sonra, herbir kal‘alarda olan neferâtı dağıtup,
onların yerlerine kendi tarafından âdem ve devlet tarafından topçu neferâtı
koydukları bu cerîdeye kayd şüd. Fî 14 CA. sene 1223 (8.7.1808).
(vr. 4a) Cülûs-ı hümâyûn’un yedinci günü, çahârşenbe gün, sâbık Mîr-i
âhûr-ı evvel Şemseddin Bey Maçin’e, Kara Vezîr’in karındaşı Şâh Sultân
kocası Seyyid Mustafa Paşa Filibe’ye nefy olundukları işbu cerîdeye kayd
şüd. Cülûs-ı hümâyûn’un sekizinci perşenbe günü, kable’s-salâti’l-asr Alay
Köşkü altında Vâlide Kahvecibaşısı katl olundu. Fî 11 C. (4.8.1808).
İslâmbol Gümrük Emîni Eğinli Hüseyin Efendi azl olup, yerine İzmirli
Yenicelioğlu Çelebi Ağa Gümrükcü oldu. Kezâlik, Duhân Gümrükcüsü azl
olup, yerine Mahmûd Bey oldu. Fî 12 C. 1223 (5.8.1808).
Mâh-ı Cemâziye’l-âhirin onikinci günü (5.8.1808) ba‘de’s-salâti’l-cum‘a
Hünkâr Kahvecibaşısı ve Hazine-i hümâyûn Kethüdâsı ve Tebdîl Hasekisi
Bağdadlı Ali Ağa Bâb-ı hümâyûn’da ve ba‘zısı Alay Köşkü altında katl
oldular.
Merhûm Hekîmbaşı Nu‘mân Efendizâde Mes‘ud Mollâ Hekîmbaşı oldu. Fî
12 C. 1223 (5.8.1808).
Cülûs-ı hümâyûn’un onikinci yevm-i isneyn bir Vâlide Sultân Alayı oldu.
Onüçüncü günü sâbık Defterdâr Moralı Osmân Efendi Misivri’ye nefy
olundu. Onbeşinci yevm-i perşenbe sâ‘at iki şevketlü efendimiz Sultân
Mahmûd içün Kılıç Alayı oldu. Edirneli Sadr-ı a‘zam Mustafa Paşa’nın
Kapu Kethüdâsı Aziz Efendi nefy olundu. Fî 20 C. (13.8.1808).
Âstâne-i aliyye’de her ne kadar küfeci ve sokaklarda olan sergiciler ve
manavlar var ise ve Yenikapu’da olan bostan salaşları ve câmi‘-i selâtîn
avlularında olanlar cümlesi yasak olup, cümlesini kaldırdılar ve
Okçularbaşı’nda olan manavlar kaldırıldılar. Fî 20 C. sene 1223
(13.8.1808).
Mâh-ı Cemâziye’l-âhır’ın yirmiikinci isneyn günü ale’s-sabâh Şeyhü’lislâm Arabzâde Ârif Efendi azl olup, yerine sâbık Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde
Şeyhü’l-islâm oldu. Sene 1223. [22 C./15.8.1808]. Kezâlik ol gün sâbık
Kā’immekām Musa Paşa’nın ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olundu.
Arabzâde Ârif Efendi mecmû‘ yirmiyedi gün Şeyhü’l-islâm olmuştur. Fî 25
CA.- 22 C. sene 1223 (19.7.-15.8.1808).
Sâbık Rikâb Defterdârı Sa‘dullah Efendi Edirne Sarâyı’na ta‘mîr içün,
Binâ’ Emîni ve Muhallefât Halifesi Nîş tarafına Nüzûl Emîni [oldu] ve
Râmiz Efendi’ye üç tuğ verilüp Tuna Ser‘askerliği verilmiştir. Ve İslâmbol
Kadısı Muhzırbaşısı Ahmed Ağa Alay Köşkü altında katl oldu. Fî 25 C. sene
1223 (18.8.1808).
Mâh-ı Cemâziye’l-âhır’ın yirmisekizinci günü Dürrîzâde Hidâyet Mollâ
İslâmbol Kadılığı’ndan bilâ-vakt azl olup, yerine Köstendilli Tâhir Efendi
Kadı oldu. Hâkezâ ihtiyâr Sekbânbaşı nefy oldu. Receb-i şerîfin gurresi salı
günü ba‘de’z-zuhr Kapûdân-ı Deryâ Seyyid Ali Paşa azl olup, yerine Râmiz
Paşa Kapûdân Paşa oldu. Fî. Gur. B. sene 1223 (23.8.1808).
Receb-i şerîfin ikinci günü çahârşenbe gün Yeniçeri Ağası azl olup, yerine
Samsoncubaşı Yeniçeri Ağası oldu. Azl olan Ağa’nın otuzsekiz gün ağalığı
var. Müddet-i ağalığı Fî yevm 38.
Târîh-i sâ’ika: Receb-i şerîfîn ikinci günü, yevm-i çahârşenbe, sâ‘at onbir,
ba‘de’s-sabâh gün yüzüne bulut gelüp, gayet havanın yüzü bozulup, gök
gürledi. Yedi kere yıldırım indi. Biri Sultân Mehmed minâresine, biri
Süleymâniyye minâresine ve biri Osmâniyye minâresine ve biri Gedik Paşa
minâresine ve biri Koğacılar Hammâmı’na ve biri bir hâneye düştüğü işbu
cerîdeye kayd oldu. Fî 2 B. sene 1223 (25.8.1808)405
(vr. 5a) Sâbık Şeyhü’l-islâm Âşir Efendi’nin hafîdi ile üç nefer Kadı
Kethüdâları nefy olundular. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî. 9 B. sene 1223
(31.8.1808). Zemân-ı Sultân Mahmûd Han.
Mâh-ı Receb-i şerîfin onuncu günü, yevm-i perşenbe Ağakapusu önünde
Ocak bâzirgânı Yahudi katl olundu. Sene 1223 (1808).
Der-nüzûl-i İsma‘il Bey [be]-Davûdpaşa: Serezli İsma‘il Bey onbeşbin
mıkdârı asâkir ile Âstâne cıvârında Davûdpaşa Sahrâsı’na çadırlar kurulup,
oraya nüzûl etmiştir. Fî 14 B. sene 1223 (5.9.1808).
Sâbık Gümrükçü Tersâne Emîni Hasan Ağa Tersâne Eminliği’nden azl
oldu. Fî 19 B.
Sâbık Hazine Kethüdâsı Sürre Emîni Sâlih Bey Kapucubaşılık’tan udûl
edüp, Büyük Rûznâme mansıbı ile Hâcegân olmuşdur. Fî 19 B. sene 1223
(10.9.1808).
Târîh-i mesdûd-ı tarîk-ı hac: Binikiyüzyirmiüçüncü senesi Abdülvahhâb
tarafından tarîk-ı hac mesdûd olup, ol sene Âstâne’den Sürre Emîni ve
Kaftân Ağası ve Sakabaşılar Mekke ve Medine Mollâları ve sâ’ir huccâc-ı
Müslimînden aslâ bir fert gitmedi. Hacc-ı şerîf mesdûd olmuştur. Sene 1223
(1808).
Bâ-emr-i âlî Anadolu’dan Yozgat kasabasında sâkin olan Çapârzâde
Süleymân Bey Âstâne’ye bin kadar süvârî ile Üsküdâr’da Yunusbağı’na
nüzûl ettiği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 27 B. sene 1223 (18.9.1808).
Bâ-emr-i âlî ve bâ-Hatt-ı hümâyûn Ağakapusu’na tenbîh olunup, ahâlî-yi
İslâmbol’da her ne kadar ehl-i esâmî var ise zâbitleri ma‘rifetleriyle
kendülere tenbîh olunup, ulûfeleri alunup, satılmaz olsun ve terakkî
geçmesün, deyu kendülere tenbîh olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 5
SA. sene 1223 (2.4.1808).
(vr. 5b) Ziyâret-i uzemâ der-Kâğıdhâne an-zemân-ı Mustafa Paşa:
Şevketlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd Han hazretleri Ricâl-i devlet, vüzerâ-i
izâm ve sâ’ir asâkir-i Müslimîn hazretlerine Kâğıdhâne’de azîm ziyâfetler
edüp, Serezli İsma‘il Bey’e ve Karaosmânoğlu’na ve Çapanoğlu’na birer
semmûr kürk ilbâs ve birer mücevher hançer i‘tâ-yı hümâyûn olundu ve sâ’ir
Anadolu ve Rumeli Ağaları’na sâhib-i devlet tarafından birer kürk ilbâs
olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 8 SA. sene 1223 (5.4.1808).
Der-katl-i Tayyâr Paşa: Canikli Ali Paşa’nın torunu Tayyâr Paşa
Rumeli’nde katl olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olundu. Fî 12 Ş.
[1223] (3.10.1808).
Ve Üsküdâr’da olan Nizâm-ı cedîd Kışlası’nda kurbanlar zebh olunup,
ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ yine kışla kapusu küşâd ve derûnuna Sekbân askeri
vaz‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 10 Ş. [1223] (1.10.1808).
Ordu-yı hümâyûn ile gelen Çavûşbaşı Âstâne Defterdârı oldu. Asıl
Defterdâr Sekbân Defterdârı oldu. Üsküdâr’da Ayazma’da sâkin Arnabûd
Memiş Efendi Çavuşbaşı oldu. Fî 19 Ş. sene 1223 (10.10.1808).
Serezli İsma‘il Bey Davûdpaşa sahrâsında otuzyedi gün ikāmet edüp,
otuzsekizinci perşenbe günü kuşluk vakti Davûdpaşa’dan kalkup vilâyetine
azm-i râh ettiği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 22 Ş.[1223] (13.10.1808).
Kezâlik Karaosmânoğlu Filibe Âyânı Rüstem Ağa dahi ol gün gittiler.
Re’îsü’l-küttâb Mehmed Gālib Efendi Soğanağa Mahallesi’nden kalkup,
Meydancık’da olan konağa nakl ettiği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 22 Ş.
sene 1223 (13.10.1808).
Sipâhîler Ağası Edirneli Dağdevirenoğlu azl olup, yerine Velvele Sipâhîler
Ağası oldu. Fî 24 SA. sene 1223 (21.4.1808).
Galata’da meşhûr Kahvecioğlu Kalyon Başağası Galata Yenicâmi‘ önünde
katl olundu. Fî 28 Ş. sene 1223 (9.10.1808).
Çapanoğlu Süleymân Bey, Bilecikli Kalyoncu Âstâne’den vilâyetlerine
azm-i râh ettiler. Fî 29 Ş. sene 1223 (10.10.1808).
Târîh: Üsküdâr Kışlası’na müceddeden asker kayd olundu, der-zemân-ı
Mustafa Paşa: Üsküdâr’da Nizâm-ı cedîd kışlasına müceddeden vaz‘ olunan
asâkir-i şâhâneye Sadr-ı a‘zam Alemdâr Mustafa Paşa hazretleri kendülere
sâ’ir Ocaklar gibi tuğ ve sancak verüp alay ile ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ
kışlaya dikildiği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 17 N. sene 1223 (6.11.1808).
Feyzî Beyzâde Mehmed Bey müceddeden Hubûbât Nâzırı vaz‘ olundu. Fî
13 N. [1223] (2.11.1808)
(vr. 6a) Beyt-i Alemdâr Mustafa Paşa:
Rumeli’nden geldi bir çıtak
Mühr-i hümâyûn’u aldı çabucak
Sultân Mahmûd’u etti çırak
Bayram ertesi ya kılıç oynar ya bıçak
Eğer bu iş yarına kalur ise
Başına takın Şam çırak
Fî 27 N. sene 1223 (16.11.1808).
Bundan aşağı maktûl Mustafa Paşa’nın hakkında zuhûr eden vak‘aları
beyân eder: Mezbûr Alemdâr Mustafa Paşa Üsküdâr’da ve Levend
Çiftliği’nde olan Nizâm-ı cedîd Ocakları’na i‘tibâr edüp, müceddeden
Asâkir-i Cihâdiyye deyu nâm ü şân verilüp, sekbân ve nice yüzbaşılar ve
binbaşılar îcâd olunup ve yine Mustafa Paşa tarafından sâ’ir Ocaklar gibi
kendülere tuğ ve sancak verilüp, gün-be gün i‘tibâr ve şöhret buldukda,
Yeniçeri Ocakları i‘tibârdan sâkıt olur gibi oldukda, Yeniçeri Ocakları
kışlalarında meşveret edüp, Ramazan-ı şerîfin yirmiyedinci salı gece, Kadir
gecesi, sâ‘at altıbuçukda Yeniçeri Ocakları yoldaşlarına haber edüp, cümle
ittifâkıyla Paşakapusu’ndan içerü girüp, Paşakapusu’nu ateşe verüp, yanmağa
başladıkda Mustafa Paşa’ya şaşkınlık gelüp, Harem tarafına gidüp, bir kârgîr
mahzen içine girüp saklandıkda, Paşakapusu cümle muhterik oldukda,
Yeniçeri askeri Paşa’nın harem tarafına vardıklarında, lağım var imiş, Paşa
lağıma ateş ettikde, üzerinde olan Yeniçeri cümlesi helâk olup, Paşa-yı
mezbûr dahi mahzenin bir tarafına düşüp ölmüş. Bundan sonra Yeniçeri
gelüp, Vezîr Kethüdâsı Mustafa Kethüdâ’nın konağını muhâsara ettiler.
Defterdâr Efendi dahi tebdîl kaçup, Mustafa Kethüdâ konağına gelüp,
bunlara teslîm olmayup, cenge tasaddî ettiler. Konakdan Sekbanlar ve
taşradan Yeniçeriler metris alup, vakt-i zuhra kadar ceng olup, vâfir Yeniçeri
öldü. Ba‘de’z-zuhr top getürüp, Yahya Paşa Sarayı’ndan uydurup top atmağa
başladıklarında, konakdan takat getiremeyüp, sâ‘at sekizbuçukda rey’ ile
teslîm oldular. Vezîr Kethüdâsı’nı konağı içinde paralayup, ölüsünü altı nefer
lâşe ile sokak kapusu önüne attılar. Dört gün ölüsü ânda yatup, hattâ elini ve
ba‘zı a‘zâsını kelbler yemişler. Lâkin Yeniçeri Paşakapusu’nu yakmazdan
evvel Kadir gecesi, Ağayı çıkarup, Ağakapusu’nun önünde paralayup, ândan
sonra gelüp, Paşakapusu’nu yakup, bu işler zuhûr etti. Salı gün geçti,
çahârşenbe gecesi Kadı Paşa ve Kapûdân Paşa ikisi bir olup, Tophâne’yi
zabt edüp, Üsküdâr’da ve Levend Çiftliği’nde, evvelâ Sekbân askerini
Topkapu’dan Saray-ı cedîd’e doldurup, asker Saray-ı cedîd’e kal‘a
bedenleri üzerinden ve Kapûdân Paşa Kurşunlu Mahzen önünden gemi içinde
top ile cenge tasaddî ettiler. İki gün iki gece top-tüfeng ile ceng olup, iki
tarafdan çok âdem helâk oldu. Ba‘dehu mâbeynlerine Çarhçı Ali Paşa ve
Nakîbü’l-eşrâf ve İslâmbol Kadısı Tâhir Efendi ve Ocaklı tarafından ba‘zı
kimesneler tavassut edüp, Pâdişâh ile bunların mâbeynlerini ıslâh edüp,
perşenbe gecesi Kadı Paşa ile Kapûdân Paşa bir filükaya binüp firâr
etmeğle, Enderûn-ı hümâyûn’da olan Nizâm-ı cedîd askerlerine havf gelüp,
ânlar dahi kayıklar ile firâr etmeğe başladıklarında, baki kalan Nizâm-ı
cedîd askerleri cum‘a günü kışlak mahalli[nde] cümlesi Yeniçeri tarafına
teslîm oldular ve üzerlerinde olan silahlarını bırakup teslîm oldular. Yeniçeri
askeri dahi anları cümle soyup çıplak oldukları hâlde hakaret ve zillet ile
Ağakapusu’na götürüp habs edüp, üç günden sonra Tersâne-i âmire (vr. 6b)
tarafına nefy ettiler. Ve cum‘a günü Soğukçeşme Kapusu’nda [Zeyneb] Sultân
Câmi‘i’ne selâmlık olup, ba‘des-salâti’l-cum‘a Sultân Mustafa’nın
cenâzesini getürüp, babası Abdülhamîd Türbesi’ne defn olundu. Cum‘aertesi
sâ‘at dokuz, Kā’immekām Memiş Efendi’ye Mühr-i hümâyûn verilüp406,
gelüp Hasan Paşa Hanı verâsında Yazıcı Efendi konağına oturdu. Pazar günü
Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde azl olup, yerine Nakîbü’l-eşrâf Abdullah Mollâ
Şeyhü’l-islâm oldu.407 Cum‘aertesi günü merhûm Mustafa Paşa’nın
cesedini Paşakapusu’nda muhterik olan mahzen içinde bulup, oradan çıkarup,
ayaklarına ip takup, herbir ipe yirmi-otuz Yeniçeri yapuşup, Paşakapusu’ndan
alup, Dîvânyolu’nda sürüye sürüye alup, tâ Etmeydânı’na götürdüler. Orada
bir bacağını bir ağaca gerüp, başı aşağı astılar ve ağızına çubuk vermişler.
Ve cesedini kılıç ve bıçak ile pâre pâre ettiler. Ve Kastomonu Mütesellimi
Hacı Ahmedoğlu’nu ve kethüdâsını Sultan Ahmed Meydânı’nda Fîrûz Ağa
Câmi‘i yanında parça parça edüp, etini ve yağını kelbler yiyüp, mahv oldu
gitti. Nizâm-ı cedîd askerinden ve Mustafa Paşa’nın askerlerinden nîce ve
nîce âdemler katl olup, virânelerde ve sokaklarda kalup, cesedlerini kelbler
yediler ve ba‘zıları harîkde ateş içinde kalup, yanup kül oldular. Yeniçeri
askeri, salı gecesi, Kadir gecesi, sâ‘at yedibuçukda Paşakapusu’nu
yakdıkdan sonra, yarınki çahârşenbe günü Nizâm-ı cedîd, Saray-ı cedîd’den
gece dışarı çıkup, Ayasofya kurbunda, gündüz sâ‘at beşbuçukda Cebehâne
Kışlası karşusunda bakkal dükkânına, Nizâm-ı cedîd askerinden bir alay
kimesne tahassun edüp, ceng ederken, Yeniçeri tarafından dükkâna ateş
verdiler ve ândan Nizâm-ı cedîdler kaçup, Ayasofya Câmi‘i’ne girdiler.
Orada ceng ederken, Yeniçeriler ânın ile meşgûl olup, ateşi unuttular. Ateş
gittikce büyüdü. Nizâm-ı cedîd askerinin ba‘zısı Ayasofya minâresinden ve
ba‘zısı Ayasofya Câmi‘i içinden sâ‘at dokuza kadar ceng edüp, Nizâm-ı
cedîd askeri cümlesi câmi‘ avlusunda helâk oldular. Lâkin ateş gayet kuvvet
bulup, bir türlü ateşin önü alınamayup, ateş yürüdü. Bir tarafı Saray
Meydânı’ndan Sultân Sarayı ve Cebehâne Kışlası, İshâkpaşa kurbundan
Kabasakal Câm‘i’ne varınca ve Sultân Ahmed Câmi‘i’ne nâzır olan evler ve
Atmeydânı’na nâzır olan evler ve Mehterhâne Kışlası ve Fîrûz Ağa Câmi‘i,
Dîvânyolu iki taraflı Sultân Sarayı’na varınca ve Fazlıpaşa’da Binbirdirek
dedikleri meydân ve Çatalçeşme ve Soğukçeşme yanına yakın ve Yerebatan
cânibine varınca Ayasofya Câmi‘i’ne nâzır olan konaklar ve Sâ‘atcıodası ve
Ayasofya Türbeleri cümle küllehüm Ramazan’ın yirmi sekizinci çahârşenbe
günü muhterik olup, cemî‘-i ümmet-i Muhammed mükedder ve mutazarrır
olmuşlardır. Ve çahârşenbe günü Yeniçeri tarafından âdemler ta‘yîn olunup,
Üsküdâr’da ve Levend Çiftliği’nde olan Nizâm-ı cedîd kışlalarını ve
evlerini cümlesi ateşe verüp yaktılar ve evlerini cümle yağmaladılar. Îd-ı
fıtr’ın ikinci pazar günü bir mıkdâr teskîn oldu. (vr. 7a) Kapûdân Râmiz Paşa
Fıtr’ın ikinci çahârşenbe günü408 ale’s-sabâh Kurşunlu Mağaza önünde
küçük gemiden ve Tersâne-i âmire’de üçanbarlıdan bugün akşama kadar ol
kadar Âstâne’ye top attı ki, Süleymâniyye Câmi‘i’ni ve Ağakapusu’nu ve
civârında olan evleri kalbur gibi deldiler. Bu misüllü şeyler aslâ görülmüş
değildir ve Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde bu mâddenin beşinci günü Manisa’ya
nefy olundu.
Binikiyüz yirmiüç senesi mâh-ı Zilhicce’nin ondokuzuncu gecesi, sebt
gecesi, ba‘de’l-gurb, sâ‘at bir, Sultân Mahmûd Han efendimizin kerîmesi
Fatma Sultân dünyaya kadem basdı. Fî 18 Z. sene 1223409 (4.2.1809).
Târîh-i saltanat-ı Sultân Selîm Han: Merhûm Sultân Selîm ibn Sultân
Mustafa Han binikiyüzüçüncü senesi Receb-i şerîfin onüçüncü salı günü410
tahta cülûs edüp, ikiyüzyirmiikinci senesi Rebîü’l-evvel’in ondokuzuncu
günü (27.5.1807) Yeniçeri tarafından fetret zuhûr edüp, tahtan inüp, yerine
Sultân Mustafa cülûs etmiştir. [29.5.1807]. Sultân Selîm’in müddet-i
saltanatı: sene 18, mâh 8, yevm 6.
Merhûm Mustafa Paşa Üsküdâr’da olan Nizâm-ı cedîd kışlasına
müceddeden Sekbân askeri vaz‘ eyledi. Fî 10 Ş. sene 1223 (1.10.1808).
Ramazan-ı şerîfin yirmiyedinci Kadir gecesine gelince tahminen yedibin
kadar asker cem‘ olup, Kadir gece[si] Yeniçeri tarafından bir kavga zuhûr
edüp, cümlesi kırkyedi gün411 deyince perişân oldular ve kışlaları dahi
muhterik oldu.412
Târîh-i vezâret-i maktûl Mustafa Paşa: Mezbûr Mustafa Paşa, Sultân
Mahmûd’u mâh-ı Cemâziye’l-âhır’ın üçüncü perşenbe günü (27.7.1808)413,
sâ‘at dokuzda tahta cülûs ettirüp, münâdîler nidâ ettiler. Kezâlik kendi dahi
ol gün Mühr-i hümâyûn’u alup, Kapu’ya gelüp oturdu. Kadir gecesi
Yeniçeriler cumhûr edüp öldürdüler.414Üç ay yirmidört gün vezâret
etmiştir. Mâh 3, yevm 24.
1223 senesi Şevvâl’in ondördüncü günü (3.12.1808) Devlet-i aliyye
tarafından Mosko keferesi ile mükâleme içün Re’îsü’l-küttâb Gālib Efendi
ve Beğlikçi İzzet Bey, mevâlîden Murâd Mollâzâde me’mûr olup, Şevvâl‘in
yirmiüçüncü (12.12.1808) pazar günü azm-i râh ettiler. İşbu cerîdeye kayd
olundu.
Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın konağı Paşakapusu olup, nakl olundu. Fî
17 L. sene 1223, yevm-i isneyn (6.12.1808 salı).
Re’îsü’l-küttâb Mehmed Gālib Efendi, Mîr-i âhûr-ı sânî Moralı Bekir Bey,
Beğlikçi İzzet Bey, mevâlîden Murâd Mollâzâde Rızâ Mollâ, bunlar Mosko
keferesiyle mükâleme içün Devlet-i aliyye’den Rumeli’ne ta‘yîn olunup, sulh
[u] salâh (vr. 7b) olmak içün Âstâne’den azm-i râh etmişler. Binâ’en-aleyh
bu mecmû‘aya kayd olundu. Fî 23 L. sene 1223 (12.12.1808), yevm-i pazar
sâ‘at üç.
Âstâne’den firâr eden Kapûdân Râmiz Paşa ve Kadı Paşa ve sâ’ir
eşkiyâların katilleri içün ve Rumeli’nin nizâmı içün Devlet-i aliyye
tarafından Kapûdân Seyyid Ali Paşa Ser‘asker oldu. Ma‘iyyetine Topçu ve
Yeniçeri Ortaları ta‘yîn olundu. Fî 2 ZA. sene 1223 (20.12.1808).
Vezîr Kethüdâsı Köse Kethüdâ azl olup, yerine Küçük Râşid Efendi Vezîr
Kethüdâsı oldu. Fî 10 ZA.[1223] (28.12.1808). Mezbûr Köse Kethüdâ,
kırkbir gün kethüdâlık etmiştir. Yevm 41.
Sâbık Çavûşbaşı Memiş Efendi Îd-i fıtr’ın evvelki gün[ü], cum‘aertesi,
nehâren sâ‘at dokuz, Mühr-i hümâyûn’u alup vezîr olup [3
L.1223/22.11.1809], mâh-ı Zilka‘ade’nin ondördüncü pazar gün[ü] azl olup
(1.12.1809), sâ‘at yedi, yerine Çarhâcı Ali Paşa Kā’immekām oldu.415
Mezbûr Memiş Paşa’nın müddet-i vezâreti yevm 44.
Devlet-i Âl-i Osmâniyye ile İngiliz keferesi birbirleriyle barışup, taraf-ı
devletten kendülere izn verilüp, gelüp Galatasarayı’na oturup, cemî‘-i
memâlik-i Osmâniyye barışık deyû fermânlar gönderüldü. İngiliz ile Devlet-i
Osmâniyye beyninde iki sene tekmîl olundukda nizâ‘ kat‘ olunmuştur. Târîh-i
barışıklık: Fî 3 ZA. sene 1223 (21.12.1808).
Der-beyân-ı cânbâz minâreye çıkdığı: Merhûm Abdülhamîd Han’ın oğlu
Sultân Mahmûd efendimizin dünyaya bir kerîmesi, Fatma Sultân, gelüp,
binâ’en-aleyh sürûr-ı hümâyûn olup, şevketlü efendimizin izn-i
hümâyûnlarıyla Eski Saray içinde Sultân Bâyezîd Câmi‘i’nin Kaşıkçılar
tarafında olan minâreye cânbâz ip gerip, Saray-ı atîk içinde ip üzerinde
yürüyerek minârenin şerefesine çıktığı, işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 12
[ZA]. sene 1223 (30.12.1808), Îd-i adhiyye’nin yevm-i isneyn sâ‘at sekiz,
câmi‘ avlusuna ve minâre ve dükkân üzerlerine nîce yüzbin âdem cem‘ olup,
temâşâ ettiler. Hattâ avluda olan ağaçlara çıktıklarında üzerinde olan
âdemler ile ağaçlar yıkıldılar. Yarındaki salı günü, sâ‘at beş, hareket-i arz
dahi vâkı‘ olmuşdur. Yevmî yüzyirmi akçe ile halife çırâğ olundu.
Mâh-ı Zilhicce’nin onbeşinci ([1223] 1.2.1809) cum‘a günü dahi, Çarhâcı
Kā’im-mekām Ali Paşa dahi Vezneciler’de, Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın
konağı içinden Camcı Ali Câmi‘i minâresine cânbâz ip kurup, minâreye
kadar yürüdüğü işbu cerîdeye kayd olundu.
(vr. 8a) Mâh-ı Zilhicce’nin yirmialtıncı ([1223] 12.2.1809 pazar) yevm-i
sebt, Sultân Mahmûd Han’ın Beşik Alayı mecmû‘ İslâmbol’da, Eyyüb’de,
Galata, Üsküdâr’da her ne kadar mekteb var ise, cümlesi çocuklar, pilav ve
zerde Paşakapusu’nda yiyüp, beşik önünce Âmîn çığrışarak, Saray-ı cedîd’e
alay ile gittikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 26 Z. sene 1223 (12.2.1809).
Der-beyân-ı firâr-ı Kadı Paşa: Merhûm maktûl Mustafa Paşa vak‘ası
zuhûrundan üç gün sonra Kadı Paşa Rumeli cânibine firâr edüp, ol tarafda
bir mıkdâr müddet sâkin olup, sonra bir takrîb Anadolu cânibine geçüp,
başına bir alay haşerât cem‘ edüp, katı vâfir kasaba ve kurâları yağma
ettikden sonra, Teke Mütesellimi Mehmed Ağa mezbûru bir yerde ahz ü katl
edüp, ser-i maktû‘unu Âstâne’ye irsâl edüp, mâh-ı Zilhicce’nin yirmialtıncı
günü ba’de-edâ-yı salâti’l-cum‘a416 ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 26 Z. sene 1223 (12.2.1809).
Küçük Râşid Efendi mâh-ı Zilhicce’nin onuncu günü (27.1.1809) Köse
Kethüdâ üzerine Kethüdâ-yı Sadr-ı Âsafî olup, mâh-ı mezbûrun ondokuzuncu
salı günü (5.2.1809 pazar) azl olup, Hicâz Ser‘askeri’ne Defterdârlık içün
kaftan giyüp ol gün Üsküdâr’a geçirdiler. Ânın yerine Defter Emîni İbrâhim
Nâzif Vezîr Kethüdâsı olmuştur. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 29 Z. sene 1223
(15.2.1809).
Hünkâr İmâmı Büyük İmâm Rumeli Kaz‘askeri olup, yedi ay tamam
oldukda, beş ay müddeti kaldıkda, mâh-ı Muharrem’in gurresi perşenbe günü
azl olup, yerine Kethüdâzâde Rumeli Kaz‘askeri oldu. [Gur.] M. sene 1224 (
16.2.1809).
Mezbûr Mustafa Paşa vak‘asında Yeniçeri Ağası olan [Mehmed Ağa] azl
olup, yerine Yenibahçe kurbunda sâkin sâbık Sekbânbaşı Karslı Mehmed
Ağa Yeniçeri Ağası oldu. Büyük Tezkireci Efendi, Teşrifâtcı Efendi, Seyyidâ
Efendi, üçü bir günde Cezîre-i Limni’ye nefy olundu. O işbu cerîdeye kayd
şüd. Gurre-i SA. sene 1224417 (18.3.1809).
Nevrûz-ı Sultân’ın ibtidâ’ki salı günü Kapûdân Paşa Seydî Ali azl olup,
yerine Çarhacı Kā’immekām Ali Paşa, hem Kā’immekām ve hem Kapûdân
Paşa olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fi 5 SA. sene 1224418
(22.3.1809)419.
Mâh-ı Saferü’l-hayr’ın onuncu (27.3.1809) pazar günü Köstendilli Tâhir
Efendi bilâ-vakt İslâmbol Kadılığı’ndan azl olup, yerine Mekkîzâde İslâmbol
Kadısı oldu. Mezbûr Tâhir Efendi mecmû‘u yedi ay oniki gün İslâmbol
Kadısı oldu. 10 SA. sene 1224420 (27.3.1809), azl.
(vr. 8b) Zuhûr-ı Sefer-i hümâyûn: Devlet-i Âl-i Osmân tarafından
murahhas âdemler mükâleme içün Mosko keferesine ta‘yîn olup, Yaş’da
mükâleme olundukda Mosko keferesi bir türlü ilzâm olunmayup, sulha
mugayir hareket etmekle, tekrar beynehümâda nizâ‘ zuhûr edüp, Sefer-i
hümâyûn vâkı‘ olacağı ma‘lûm oldukda, Devlet-i Âl-i Osmân tarafından
fermânlar tahrîr olunup, mübâşirler Anadolu ve Rumeli cânibine asâkir ve
mühimmât cem‘ ü tedârükü içün ta‘yîn olunduğu kayd şüd. Fî 10 SA. sene
1224 (27.3.1809).
Sâbık Bursa’ya menfî olan Kapûdân-ı Deryâ Hacı Mehmed Paşa’nın tuğları
kendüye in‘âm olunup, Akdeniz Boğazı’na muhâfız olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 13 SA. sene 1224 (30.3.1809).
Rumeli Kadı‘askeri Şemseddin Efendi Bursa’ya menfî iken merhûm
olmuştur. Fî 11 SA. sene 1224 (28.3.1809).
Sâbık Gümrükcü Hasan Ağa Tersâne-i âmire Emîni oldu. Def‘a-i sânîde.
Fî 13 SA. sene 1224 (30.3.1809).
Kā’immekām Ali Paşa’nın vakt-i vezâretinde Saferü’l-hayr’ın yirmiyedinci
günü, sâ‘at dört, Paşakapusu’nun Kurâbiyeciler tarafında olan kapunun
önünde Kıbrıs Cezîresi tercemânı katl olunup, ba‘de’l-katl ân-ı vâhid cîfe-i
lâşesini kaldurup, Balıkpazaru Kapusu’na bırakdılar. Üç gün ânda kaldı. Bu
cerîdeye kayd şüd. Fî 27 SA. sene 1224 (13.4.1809).
Mâh-ı Zilka‘ade’nin ondördüncü pazar günü (1223, 1.1.1809) sâ‘at yedi,
Memiş Paşa azl olup, Çarhacı Ali Paşa Kā’immekām olup, Yusuf Paşa’nın
yerine Kā’immekām olmuşdur. Müddet-i kā’immekāmlığı, mâh 3, yevm 21.
Fî 2 RA. sene 1224 (17.4.1809), azl.
Sadr-ı sâbık Yusuf Paşa def‘a-ı sânîde Sultân Mahmûd Han’a Sadr-ı a‘zam
olup, Anadolu’dan üçbuçuk ayda Âstâne’ye gelüp, Sadr’a culûs ettiği günü
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 10 RA. sene 1224, yevm-i isneyn (25.4.1809
salı)421.
Soğanağa Mahallesi cıvârında sâkin İzzet Paşa Vekîlharcı Hâcı Osmân Ağa
Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa’ya Vekîlharc olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15
RA, sene 1224 (30.4.1809).
Bostancıbaşı Ağa ba‘de’s-salâti’l-cum‘a azl olup, yerine Haseki Ağa
Bostancıbaşı olup, Haseki Ağa’nın yerine Vezîr Karakulağı Haseki Ağa
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 14 RA. sene 1224 (29.4.1809).
Mosko keferesi Yergöğü üzerine sû-i kasd ile katı vâfir asâkir ile hücûm
eyleyüp, münhezim olup firâr edüp, ba‘zı kefere esîr olup, Âstâne’ye vürûdu
ve ba‘zısı katl olunup kulakları Âstâne’ye geldiği meserret haberleri işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 3 RA. sene 1224 (18.4.1809).
(vr. 9a) Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa Âstâne’ye geldikden yedi gün sonra sâbık
Kapûdân Sâlih Paşa’yı Safranbolu’ya, Eğinli Kā’immekām Hâcı Mustafa
Paşa’yı Bolu’ya, Şâhsüvârzâde Kā’immekām Hamdullah Paşa’yı Bursa’ya,
Sadr-ı sâbık Memiş Paşa’yı Cezîre-i Sakız’a nefy ettiği işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî 17 RA. sene 1224 (2.5.1809).
Rusçuk ‘yânı Hâcı Bekir Ağa’nın katli içün ahâlî-yi Şumlu Ser‘asker
Hüsrev Paşa’ya gelüp, mezbûrun katlini matlûb ettiklerinde, paşa-yı
müşârünileyh, mezbûr Hâcı Bekir Ağa’nın hakkında Emr-i âlî yokdur, katl
etmem, deyu, cevâb ettiklerinde, ahâlî-yi belde bir bir cem‘ olup, ittifâk ile
paşayı memleketlerinden ihrâc edüp, bir mıkdâr muhârebe olup, tarafeynden
vâfir âdem katl olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 RA.[1224]
(30.4.1809).
Yeniçeri tâ‘ifesiyle Şeyhü’l-islâm konağında ve Paşakapusu’nda, Saray-ı
hümâyûn’da Kubbealtı’nda birkaç kerre müşâvere olunup, âkıbetü’l-emr
Devlet-i aliyye ile Ocaklı ve Yeniçeri beyninde olan nifâk ü şikāk def‘
olunup, devlet ile Yeniçeri beyninde ittifâk nizâm bulup, Sadr-ı a‘zam Yusuf
Paşa ile Ricâl-i Devlet-i aliyye ve Ocaklılar ale’l-ittifâk ve ma‘an cümle
ma‘rifetleriyle Sefer-i hümâyûn’a azm ve râhî olmaları şevketlü efendimiz
hazretleri tarafından Hazine Kethüdâsı’yla Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa’ya bir
kürk ve bir kılıç ve bir Hatt-ı hümâyûn Paşakapusu’na gelüp, kırâ‘at
olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 13 RA. sene 1224 (28.4.1809).
Cirazlı dâmâdı Kapu Kethüdâsı Arnabud Hasan Efendi Bursa’ya nefy
olunduğu kayd şüd. Fî 7 R.[1224] (22.5.1809).
İbrâhim Kethüdâ merhûmun Mühürdârı Hasan Efendi Kars cânibine Nüzûl
Emîni olup, Kassâbbaşılığı ile ol cânibe me’mûr olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 7 R. sene 1224 (22.5.1809).
Yusuf Paşa’nın tuğları Paşakapusu’na sefer içün nasb olundu: Bu
mâddeden beş gün sonra, cum‘aertesi günü sâ‘at üç, ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ
Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa’nın tuğları Paşakapusu’na dikildi. Ândan altı gün
sonra, yevm-i perşenbe sâ‘at oniki, Paşakapusu’na ikiyüz Mosko esîri
İbrâ’il’den geldi.
Tuğ dikildikden altı gün sonra, cum‘a günü ale’s-sabâh Yeniçeri Ağası
ihtiyâr Karslı Ağa azl olup, yerine Zağarcıbaşı Yeniçeri Ağası oldu. Hâkezâ
ol gün Başbakikulu Torun Bey Çavuşbaşı oldu. Ânın yerine Yahya Paşazâde
Başbakikulu olduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 19 R. sene 1224
(3.6.1809).
Komşumuz Morevî Mîrâhûr-i sânî Bekir Bey Mosko ile mükâlemeye
me’mûr olan Re’îsü’l-küttâb Gālib Efendi ma‘iyyetine me’mûr olup, fî 26 L.
sene 1223 (15.12.1808), yevm-i pazar Âstâne’den azm-i râh edüp, beş mâh
ondokuz günde mezbûr Bekir Bey Âstâne’ye dâhil olmuşdur. fî 15 R. sene
1224 (30.5.1809).
Sultân Mahmûd hazretleri tahta cülûs ettikden sonra ibtidâ’ Beşiktaş
Sarayı’na Nakl-i hümâyûn vâkı‘ olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 23 R.
sene 1224 (7.6.1809), yevm-i isneyn, sâ‘at onbir, dakika kırkbeş.
(v 9b.) Kapûdân Paşa sâbık Kā’immekām Çarhacı kapûdânlıkdan azl olup,
yerine sâbık Kapûdân Paşa Hâcı Mehmed Paşa Kapûdân olmuşdur. Fî 25 R.
sene 1224 (9.6.1809)422. Paşa-yı mezbûr Çarhacı Ali Paşa’nın müddet-i
Kapûdân Paşa’lığı mecmû‘u, yevm 80 olmuşdur.
Kırkçeşme kurbunda Halebli Serbevvâbîn-i Dergâh-ı âlî Sa‘dullah Ağa’ya
üç tuğ verilüp, Çarhacı olmuştur. Fî 5 CA. sene 1224 (18.6.1809).
Der beyân-ı muhârebe-i eşkiyâ der-Üsküdâr: Üsküdâr’da sâkin olan
Ellidokuz’un yoldaşlarıyla Yirmibeşler beyninde bir nizâ‘-ı fitne zuhûr edüp,
birbirlerine düşüp, kavgaya tasaddî ettiklerinde, Yirmibeşler ve Otuzüçler
ve Yetmişbeşler ittifâk edüp, Âstâne’den geçüp, Üsküdâr’da Balaban
Câmi‘i’nden tahassun edüp, cenge şurû‘ edüp, katı vâfir ceng oldukda,
tarafeynden ba‘zı âdemler katl olup ve ba‘zıları mecrûh oldukda, Ellidokuz
firâr ettiklerinde Yirmibeşler varup, nişânlarını kırup ve dükkânlarını yıkup,
mallarını yağma ettikleri işbu cerîdeye kayd olunmuşdur. Fî 15 CA. sene
1224 (28.6.1809).
Eski Saray içünde Karaağalar Dâ’iresi’nde gece sâ‘at beş, harîk zuhûr
edüp, üç dört sâ‘at mıkdârı yandığı işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 SA. sene
1228 (2.3.1813).
Der-beyân-ı Sefer-i hümâyûn ve azîmet-i Ordu-yı hümâyûn ale’l-Mosko
Yusuf Paşa: Abdülhamîd Han merhûmun oğlu Sultân Mahmûd Han
hazretlerinin zemânında Mosko keferesiyle Sırb re‘âyâsı eşkiyâlık ve
tuğyanlık edüp, Ümmet-i Muhammed beyninde olan nifâk ve şekāvete nazar
edüp, fırsatı ganîmet bilüp, Devlet-i aliyye ile olan mükâlemeye i‘tibâr
etmeyüp, ba‘zı mahallere sû-i kasd ile hareket ettiklerinde bi-emrillâhi te‘âlâ
perîşân ve perâkende olup, ba‘zıları katl olup ve ba‘zıları esîr Âstâne’ye
geldiklerinde emr-i zarûrî üzerlerine sefer etmek lâzım geldikde, şevketlü
Efendimiz Mühr-i hümâyûn’u Sadr-ı sâbık Yusuf Paşa’ya ihsân-ı
hümâyûnları oldukda, Yusuf Paşa hazretleri dahi Ocaklı ve Yeniçeri ile
ittifâk edüp ve Ordu-yı hümâyûn tedârüki görülüp, Mosko üzerine Ordu-yı
hümâyûn’un hareketleri beyân olunur: Yevm-i pazarertesi Yeniçeri Ordusu
sâ‘at bir, Âstâne’den Dâvudpaşa Sahrâsı’na hurûc ettiler. Allahu te‘âlâ hayrı selâmetler verüp, cümlesini mansûr ve muzaffer eyleye. Âmîn. Bi-hakk-ı
Tâhâ ve Yâsîn. Ağakapusu’ndan alay ile çıkup, Kemeraltı’nda
Vezneciler’den Sultân Bâyezîd Hammâmı önünden Dîvânyolu’ndan doğru
Alay Köşkü’ne varılup, ânda Zâbitân’a hil‘atlar ilbâs olunup ve Ortalar’a ve
Neferât’a bahşîş verilüp, ândan Bahçekapusu yanından Kantarcılar’dan
Zeyrek’den inüp, oradan Topkapusu’ndan Dâvudpaşa Sahrâsı’na dâhil
olmuşdur. Fî 19 CA. sene 1224 (2.7.1809). Mâh-ı mezbûrun yirminci yevm-i
salı, sâ‘at iki, Topçu Ortası (15), Arabacı (5), Cebeci (14), Kumbaracı
Ortası (3), Lâğımcı (3), Mehterhâne Ortası (4), Ocakları alay ile
Dîvânyolu’ndan geçüp, Dâvudpaşa’ya çıktılar. Sâ‘at dört.
(vr. 10a) Sadr-ı a‘zam Kör Yusuf Paşa’nın Ordu Alayını beyân eder:
Mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in yirmiikinci günü yevm-i perşenbe ([1224]
5.7.1809), sâ‘at altı, Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa hazretleri alayı gelüp,
Dâvutpaşa Sahrâsı’na çıktı. Alayın ibtidâ’-yı evvelinde Tatarlar, sâniyen
Delibaşılar, sâlisen Çavuş Ağalar ve Zâ‘im Ağalar ve râbi‘an Atlı Topçular
ve ândan sonra Hâcegân ve ândan sonra Kapucubaşılar ve ândan sonra
Çarhacı Paşa ve ândan sonra Kaz‘asker Efendiler ve ândan sonra
Şeyhülislâm ma‘a Sadr-ı a‘zam ve ânın ardınca Zıhlılar ve ândan sonra
Kethüdâ Bey ma‘a Mehterhâne ve ândan sonra Sipâh Çavuşları ve kıs alâ
hâzâ minvâl-i muharrer üzere alay tekmîl oldu. Sâ‘at altı. Buğdaycılar
Kapusu’ndan mürûr ettiler. Herbir köşebaşlarında Dâvudpaşa’ya varınca
selâtîn câmi‘leri mü’ezzinleri Sadr-ı a‘zam hazretlerine karşu Ezân-ı şerîf
okudular. Mekteb çocukları dahi ilâhî okuyarak ve Âmîn çığrışarak alay
önünce Dâvudpaşa’ya kadar gittiler. Ve Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa hazretleri
Paşakapusu’nda ata binerken, maktûl Mustafa Paşa’nın vak‘asında firâr eden
Nizâm-ı cedîd Defterdârı Behîc Efendi’yi Paşakapusu’nda katl edüp, ser-i
maktû‘unu Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ edüp, ândan sonra atına binüp, alaya gittiği
işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 22 CA. sene 1224. Yevm-i perşenbe.
(5.7.1809).
Mecmû‘u Ordu-yı hümâyûn Dâvudpaşa Sahrâsı’nda on gün ikāmet edüp,
onbirinci yevm-i perşenbe423 günü Tamus’un ibtidâ’sında, Yeniçeri Ordusu
kalkup, azm-i râh ettiler ve üçüncü günü Topçu ve Arabacı, Cebehâneli
kalktılar. Yeniçeri Ordusu on günde Edirne’ye dâhil oldular.Yevm-i
cum‘aertesi.424 Bu tarafda Sadr-ı a‘zam Ordusu Dâvudpaşa Sahrâsı’nda
onyedi gün ikāmet edüp, mâh-ı Cemâziye’l-ahır’ın onbirinci günü yevm-i
pazar (24.7.1809 pazartesi)425, Burc-ı akreb’den Kavs’i tahvîl ve şerefsa‘d oldukda Sadr-ı a‘zam Ordusu ve ma‘a Ricâl-i Devlet-i aliyye ile
kalkup, azm-i râh ettikleri işbu cerîdeye kayd olundu. Hazret-i Hallâk-ı âlem
ve Rezzâk-ı nev‘-i benî âdem olan Rabbimiz, Rabbü’l-izzet hayırlı selâmet
verüp, eynemâ kânû ve eynemâ teveccehu herhâlde mansûr ve muzaffer
eyleyüp, fütûhât-ı celîle ve nusret-i azîm ile cümle mü’minîn ve mü’minâtı
mesrûr eyleyüp, hem gammımızı sürûra tebdîl eyleye. Âmîn. Sümme Âmîn.
Bi-hakk-ı Tâhâ ve Yâsîn.
Ordunun Edirne’ye duhûl ettiği târîhdir: Fî 21 C. sene 1224 (3.8.1809).
Mâh-ı Cemâziye’l-âhir’in yirmibirinci salı günü (3.8.1809 perşenbe) Sadr-ı
a‘zam Ordusu, sâ‘at yedi, Edirne’ye dâhil oldular. On gün Edirne’de ikāmet
edüp, onbirinci günü Şumnu cânibine azm-i râh ettiler. Şumnu’ya dâhil
olmadan birgün evvel, otuzbin mıkdârı Mosko keferesi Tuna’yı geçüp,
Babadağı’na geldiği haberi zuhûr edüp, ândan Sadr-ı âzam orduyu alup,
Rusçuk cânibine azm edüp, ânda birkaç gün ikāmet edüp, ba‘dehu Ordu-yı
hümâyûn karşu Yergöğ’e geçüp, ânda dahi bir mıkdâr vakt meks olunup,
küffârın ordusu altı yedi sâ‘at mıkdârı yerde Dâyebağları nâm mahalde olup,
bizim asâkir-i islâm ve küffâr askeri birbirleriyle mukābil oldukda, kâfire
inhizâm vâkı‘ olup, islâm tarafından sürûr ü ferâh olup ve Âstâne’ye
meserret haberi geldikde, bu taraf dahi sürûr üzere olup, İnşâallah Ordu-yı
hümâyûn Bükreş’e an-karîbü’l-ahd dâhil olurlar, derken, Varna cânibine,
Babadağı’nda olan kefere hurûc edüp, Balçık ve Köstence cânibine hücûm
edüp, vâfir cesâret etmekle, bu haber Âstâne’ye gelirken, Âstâne’den seksen
Dalkılıç Bayrakları küşâd olup ve asâkirleri Varna sefînelerine koyup, irsâl
olduklarında, Babadağı’nda olan kefere dönüp, tekrâr Silistre cânibine
teveccüh ve ol tarafları gayet tazyîk etmekle, Ordu-yı hümâyûn tekrâr yine
berî, karşuya geçüp, Silistre taraflarına asâkir tertîb etmek kasdına düştüler.
(vr. 10b). Maktûl Mustafa Paşa’nın avanelerinden firâr eden Morevî Ali
Efendi ve Küçük Râşid Efendi katl olunup, ser-i maktû‘ları Bâb-ı
Humâyûn’a vaz‘ oldukları, işbu cerîdeye kayd şüd. Fî gurre-i C. sene 1224
(14.7.1809).
Bosna Vâlisi İbrâhim Paşa tarafından Tatar Ağası meserret haberi ile
Âstâne’ye gelüp, mezbûra altın çelenk ve semmûr kürk ve katı vâfir in‘âm ve
ihsân olundu. Tatar-ı mezbûrun takrîrine göre Sırp keferesinden onbeşbin
mıkdârı kefere katl olundu. Kayd şüd. Fî 7 C.[1224] (20.7.1809)
Ordu-yı hümâyûn Davudpaşa’ya çıktıklarında, Yeniçeri tâ’ifesi yüz bulup,
üçer, beşer ve onar bir yere gelüp, gece ile ba‘zı konaklara ve ba‘zı evlere
varup, akçe aldıkları ve ba‘zı âdemlere ve dükkânlara ve sarrâflara ve
kefere tâ’ifesine tasallut edüp, herbir kimesneyi hâline göre tecrîm ve bazı
ehl-i ırz hatûnların önüne çıkup, fi‘l-i şenî‘ kasdıyla zorlayup ve ba‘zı
mahallerde zâbitâna itâ‘at etmeyüp, kurşun ve tüfeng atup, eşkiyâlık ettikleri
onbeş gün mıkdârı ânların şerlerinden çarşular açılmayup, katı vâfir fesâd
ettikleri işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 21 CA.[1224] (3.8.1809).
Vefât-ı Gümrükcü Hasan Ağa: Selânikî Gümrükçü Hasan Ağa Tersâne-i
amire Emîni iken ayağının birine nüzûl inüp, bir ayağı gayet şişüp, şevketlü
Pâdişâhımız meşhûr olan hekîm ve cerrâhlar ta‘yîn ve mu‘âlece ettiler. Bir
türlü fâ’ide vermedi. Gayetü’l-emr ecele çâre bulmayup, dâr-ı dünyâdan dârı bekāya rıhlet eylediği, işbu cerîdeye kaydolundu. Fî gurre-i C, sene 1224
(14.7.1809). Yevm-i cum‘a. Mezbûr Hasan Ağa’nın konağı ve eşyâsı ve
sehmi ve malikâneleri ve Selânik’de olan çiftlikleri ve akarâtları ve nakden
mevcûd bulunan akçesi cemî‘-i mâ-meleki onikibin kîse akçeye bâliğ ve
belki daha ziyâdeye (120.000) bâliğ olmuşdur. Bilâ veled olduğu içün
Devlet-i aliyye zabt etti.
Merhûm Hamidîzâde damadı Enderûn-ı hümâyûn’dan, Hazine
Kethüdâlığı’ndan çıkma Gürcü Mehmed Efendi Anadolu Kaz‘askeri oldu. Fî
gurre-i C. sene 1224 (14.7.1809).
Âstâne-i aliyye’den Ordu-yı hümâyûn ile azm-i râh eden Kethüdâ-yı Sadr-ı
Âsafî İbrâhim Efendi Silivri’de merhûm olup, cenâzesi Eyyûb-i Ensârî’de,
getürüp defn ettiler. Yerine Âstâne-i aliyye’den bâ-Hatt-ı şerîf Sultân
Kethüdâsı Azmî Efendi Rikâb Kethüdâsı oldu. Fî 22 C. sene 1224
(4.8.1809). Ândan evvel Rikâb Kethüdâsı olan Cânîbî Sâlih Efendi Ordu-yı
hümâyûn’a râhî olmuşdur. Fî C. (Ağustos 1809).
Sultân Mahmûd Han’ın kerîmesi Fatma Sultân yedi ay onbeş gün yaşayıp,
mâh-ı Cemâziye’l-ahir’in 23. cum‘aertesi günü, sâ‘at sekiz, cenâzesini
götürüp, Osmâniyye Türbesi’ne defn olduğu, işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 23
C. sene 1224 (5.8.1809).
(vr. 11a) Merhûm Fatma Sultân mâh-ı mezbûrun yirmiüçüncü cum‘aertesi
kable’l-asr, sâ‘at sekizde defn olunup, yirmidördüncü gecesi, pazar gecesi,
sâ‘at üç Â’işe Sultân dünyâya geldi. Fî 24 C. sene 1224 (6.8.1809). Üç gece
Boğaziçi yalıları iki taraflı Âstâne’den Rumeli Kavağı’na varunca kandil ile
donanma ettiler.
Şa‘bân-ı şerîf’in beşinci günü (15.9.1809), yevm-i cum‘a sâ‘at on, Sâhib-i
devlet Yusuf Paşa’nın tahrîrâtıyla Tatar Odabaşısı meserret haberleriyle
Âstâne’ye gelüp, cümle mü‘minîn [ü] mü‘minât ferahnâk oldular. Yergöğü
cıvârında Dâyebağı kurbında Mosko keferesiyle mukātale ve muhârebe
olundukda, yirmibin mıkdârı kâfir kılıçdan geçmiştir. El-hamdü-li’l-lâhi
Râbbü’l-âlemîn yine ol gün, cum‘a günü vakt-i kuşlukda yedi araba Mosko
keferesi şapkası ile yirmi aded esîr Âstâne’ye geldi. Sırp keferesine Mosko
tarafından yedibin imdâd imiş, giderken Vidin Vâlisi Mollâ Paşa katl etmiş.
Fî 23 Ş. sene 1224 (3.10.1809). Kîse Dîvânı’ndan sonra Rikâb Re’îsi ile
Beğlikçi İzzet Bey azl oldular. Yârendesi çahârşenbe günü Limye426
Cezîresi’ne İzzet Bey nefy olunmuşdur. Yârendesi perşenbe gün kable’z-zuhr,
Üsküdâr’da Kadıköyü’nde katl olunup, İzzet Bey’in ser-i maktû‘u Bâb-ı
hümâyûn’a vaz‘ olundu.
Sâbık Sadr-ı a‘zam Çelebi Mustafa Paşa İsmâ’il Muhâfızı olup, kıllet-i
zahîre ve kıllet-i asâkir olmağla, Paşa-yı mûmâileyh İsmâ’il Kal‘ası’nı vire
ile Mosko keferesine teslîm edüp, kal‘a-i mezbûr yed-i küffâra geçtiği işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî gurre-i N. sene 1224 (10.10.1809).
Paşa Kapusu’nda ihrâk zuhûr edüp, bi’l-cümle muhterik oldu. [Yevm-i]
İsneyn, gece sâ‘at oniki. Fî 23 RA. sene 1203 (22.12.1788).
Sadr-ı a‘zam Kethüdâsı Sâlih Paşa Binâ’ Emîni nasb olunup,
Paşakapusu’nun binâ’sı tekmîl olup, içine girdiler. Fî 1 B. sene 1203
(28.3.1789).
Tuna cıvârında Kuzgun nâm mahalde sâkin ve meşhûr beyne’n-nâs Pehlivân
Ağababa nâm kimesneye Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa üç tuğ verüp, Tuna üzerine
Ser‘asker etmiştir. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1, gurre-i N. sene 1224
(10.10.1809).
Vezîr-i azâm Ordu-yı hümâyûn ile Edirne’ye dâhil olduktan sonra beş gün
mürûrunda Âstâne’den Sekbanbaşı tarafından herbir Esnâf Kethüdâları’na
tenbîh olunup, esnâfına göre birer, ikişer bayrak, yüzyirmişer âdem ile
Karadeniz Muhâfızı olmak içün tenbîh olunmuşlar idi. Ba‘dehu ol tertîb men‘
olunup, esnâfın ma‘mûrca olanlarına sehm verilüp ve aşağı takımını herbir
esnâfın hâl-i mıkdârlarına göre bin kîse akçeden sâlyâne tevzî‘ ü taksîm ve
tahsîl olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî gurre-i B. sene 1224 (12.8.1809).
(vr. 11b) Fî 22 CA. sene 1224 (5.7.1809 çarşanba), yevm-i perşenbe, sâbık
Bender Vâlisi Hasan Paşa Kā’immekām olup, Kapu’ya oturdu. Ramazan-ı
şerîf’in üçüncü günü (12.10.1809 perşenbe), yevm-i cum‘a azl olup, yerine
sâbık Cebecibaşı Osmân Paşa Kā’immekām oldu. Hasan Paşa’nın müddet-i
vezâreti: mâh 3, yevm 11.
Mosko keferesi Tuna üzerine köprü kurup, ikide bir bizim tarafa geçüp,
birkaç yerden Silistre’ye gelüp, etrâfını çevirüp, bir müddet muhâsara edüp,
gayet tazyîk etmekle, bizim Ordu-yı hümâyûn Rusçuk’dan otuzbin mıkdârı
asker tertîb edüp, Baba ile Boşnak Ağa başbuğ olup, kâfir ile ceng ederken,
Sâhib-i mühr Yusuf Paşa bir tarafdan, Arnabud Mikdâd Paşa bir tarafdan
gelüp, küffârı bi-izni’l-lâhi te‘âlâ perîşân ü berbâd edüp, bakıyyetü’s-süyûf
olanlar dahi bi’l-külliyye Tuna’ya, öteye geçüp, firâr ettiği meserret haberini
Sadr-ı a‘zam Paşa Çukadârı Eyyüb Ağa Âstâne’ye gelüp, gayet ile kendüye
ikrâm olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 25 N. sene 1224 (3.11.1809).
Anadolu askerlerine Sadr-ı a‘zam izin verüp, Ordu-yı hümâyûn kışla içün
Şumlu’ya kalkup, Baba Paşa Tuna Ser‘askeri olduğu işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî 20 L. sene 1224 ( 28.11.1809).
Koska’da Yâsincizâde İran’a elçilik içün taraf-ı devletten kürk giyüp,
me’mûr olmuşdur. Fî 28 L. sene 1224 (6.12.1809). Mezbûr Yâsîncizâde
Efendi fermânlarını ve hediyelerini alup, mükemmel Kapu ile Üsküdâr’a
geçüp, Acem Şâhı’na elçilik ile azm-i râh etmiştir. Binâ’en-aleyh işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 20 N. sene 1225 (19.10.1810), sâ‘at iki, yevm-i
perşenbe.
Kalafat Paşa’nın küçük oğlu Müderris, İzmir Mollâsı olup, Şeyhü’l-islâm
Efendi kendinin bi’n-nefs İzmir’e gitmesine izin vermeyüp, niyâbete izin
verdi de, bi-nefsihî kendim giderim, niyâbet vermem, deyu recâ vü ta‘allül
ettikde, Limye’ye nefy ettikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 27 L. sene 1224
(5.12.1809). Ba‘de’n-nefy mollâlığı üzerinden hekk olundu.
Tavukpazarı kurbında Çilingirler içinde gece sâ‘at altı, pazar gece, bir
harîk zuhûr etti. Dörtbuçuk sâ‘at yandı. Mecmû‘u Tavukpazarı ve Esîrpazarı
ve Çilingirler mecmû‘u Parmakkapu’ya varınca ve Sedefçileriçi ve
Karababa Sokağı muhterik olmuştur. Fî 2 ZA. sene 1224 (9.12.1809).
Ve bizim mahallede Sakız Halîl Efendizâde Müderris Mehmed Es‘ad
Efendi haremi ve cemî‘-i uşakları ile Molova’ya râhî oldular. Fî 2 ZA. sene
1224 (9.12.1809).
Ve Hasodabaşı Seyyid Mustafa Ağa’nın adamı Ali Ağa’nın bir oğlu
dünyâya geldi. İsmi Mehmed’dir. Fî 5 ZA. sene 1224 (12.12.1809).
Sâbık Tuz Emîni Köse Mustafa Ağa, maktûl Alemdâr Mustafa Paşa’ya
gayet intisâbı olup, ba‘zı kimesneler külliyyetli ubûdiyyet alup ve ba‘zı
kimesneleri dahi lisânen te’kîd edüp, Mustafa Paşa Vak‘ası’nda firâr,
ba‘de’z-zemân yine meydâna çıkup bir nizâ‘ zuhûr etmekle, mahbûs olup,
birkaç günden sonra zindânda katl olundu. Fî 10 ZA. sene 1224
(17.12.1809).
Kumkapu kurbında Kethüdâzâde Rumeli Kadısı olup, Baldırtaşakzâde
Süleymân Ağa’nın Şeyhü’l-islâm Dürrîzâde Abdullah Efendi’ye kemâl-i
kurbiyyeti olmağla, ânın iltimâsıyla Tezkireci olup, kemâl-i serbestiyyetinden
nâşî mansûbları çıkarmayup, fürûht edüp, Kadı efendilere gadr edüp, ânlar
da Rikâb’a arz-ı hâl etmeleriyle, Bursa’ya nefy olunduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 15 ZA. sene 1224 (22.12.1809).
Mezbûr Süleymân Mollâ Kapan-ı dakîk Nâ’ibi oldu. Fî 21 N. sene 1225
(20.10.1810).
(vr. 12a) Sâbık Bostancıbaşı Hâcı Mehmed Paşa, Kapûdân Paşa’lıkdan azl
olup, yerine Tayyâr Paşa Kethüdâsı Hâfız Ali Paşa Kapûdân oldu. Fî 23. Z.
sene 1224 (29.1.1810).
Rumeli Kaz‘askeri Kethüdâzâde Efendi azl olup, yerine Osmânpaşazâde
İzzet Bey Kaz‘asker oldu. Fî gurre-i M. sene 1225 (6.2.1810).
Târîh-i binâ’-yı Paşakapusu: Sâbık Binâ’ Emîni Hüseyin Efendi
Paşakapusu’na Binâ’ Emîni nasb olup, ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ Paşakapusu
binâ’sına şürû‘ olundu. Fî 8 M. sene 1225 (14.2.1810). Mezbûr
Paşakapusu’nun binâ’sı bir seneden otuzdört gün noksânda tekmîl olup, içine
girüp oturdular. Fî 4 Z. sene 1225 (31.12.1810). Yevm-i perşenbe, sâ‘at üç.
Merhûm İbrâhim Kethüdâ’nın konağını alan Hadîce Sultân çırâğı Dilpezîr
Usta, Silâhdâr-ı Şehriyârî’ye akd olundu. Fî 8 M. sene 1225 (13.2.1810).
Mezbûr Silâhdâr zifâf oldu. Fî 18 M. sene 1225 (23.2.1810). Hakk
sübhanehu ve te‘âlâ ikisini ma‘an dünyâ ve âhiretde ber-murâd etmeyüp,
cezâ-yı lâyıklarını icrâ eyleye.
Sultân Mahmûd’un kerîmesi Â’işe Sultân altı ay yirmidört gün dünyâda
mu‘ammer olup, [binikiyüzyirmi] beşinci senesi Muharrem’in onsekizinde
(23.2.1810) fevt.
Binikiyüzyirmibeşinci senesi Muharrem’in ondokuzuncu cum‘a günü
(24.2.1810), sâ‘at onbir, cemre-i ûlânın beşinci günü, gayet sert rüzgâr ile
Âstâne-i aliyye’ye katı vâfir kar yağup, saçaklarda birer karış mıkdârı buz
tutdu. Lâkin birkaç gün zarfında cümle mahv olduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 19 M. sene 1225 (24.2.1810).
Târîh-i zuhûr-ı kaht min-Âstâne-i aliyye: Binikiyüzyirmidört senesi mâh-ı
Zilhicce’nin gurresinden (7.1.1810) beru Âstâne’ye kaht zuhûr edüp, ekmekçi
dükkânları önünde nîce âdemler, ellerinde paraları, ekmek deyu, çağırışurlar.
Alması gayet emr-i asîr olup, ba‘zı kimeseler gece feneriyle varup aldığı,
oniki ve onüç dirhem francala bir paraya olduğu, siyâh ve çarşu ekmeği
onbeş onaltı seneden kalmış gayet siyâh ve çürük darı ekmeği kırk dirhem bir
paraya, gayet acı, lâ-teşbîh siyâh tuğla gibi, ânın dahi alması müşkil ve
çarşularda ve sokaklarda gezdirici âdemler bulunmayup, esnâf tâ’ifesi simit
ile iktifa ettikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Unun herbir okkası yirmialtı,
yirmisekiz para oldu. Ekmeğin yirmibeş dirhemi bir paraya narh verilüp, yüz
dirhem dörder paraya olmak üzere bir ekmek dört paraya, böyle izin verilüp,
böyle işlediler. Fî 15 RA. sene 1225 (20.4.1810).
İslâmbol Kadısı Mekkîzâde azl olup, ânın yerine Ağa İmâmızâde İslâmbol
Kadısı oldu. Fî gurre-i SA. sene 1225 (8.3.1810).
Ve kerîmem Fatmatü’z-zehra dâr-ı bekāya intikal etti. Fî 6 SA. sene 1225
(13.3.1810), sâ‘at sekiz, pazar gecesi.
Bizim mahallede Sandıkemîni Seyyid Mehmed Emîn Efendi’nin zevcesi
Hadîce Hatun dâr-ı bekāya rıhlet eyledi. Fî 13 SA. sene 1225 (13.4.1810).
Mezbûr Emîn Efendi zevcesi vefâtından beş mâh yedi gün mürûr ettikde
Süleymân Paşa’nın zevcesi Zeliha Hatun binti Abdullah’a akd olundu. Mihr-i
mu’eccele 3000. Fî 7 Ş. [sene 1225.] (5.9.1810).
Sultân Mustafa vüzerâlarından merhûm Yağlıkcı Emîn Paşazâde Emîn Bey,
sâbık Sadr-ı Anadolu Kaz‘askeri fevt şüd. Fî 8 RA. sene 1225 (13.4.1810).
Mısır Vâlisi Mehmed Ali427 Paşa Âstâne-i aliyye’de Ayasofya-yı kebîr ve
Mahmûd Paşa ve Gümrük önündeki Yenicâmi‘ ve Sultân Ahmed Câmi‘i içün
mahsûs mihrâblı ve gayet a‘lâ ve münakkaş ve cedîd hasırlar gönderüp,
mezbûr câmi‘ilere döşendikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Fî gurre-i CA. sene
1225 (4.6.1810).
(vr. 12b) Adapazarı kurbında merhûm Sultân Mustafa’nın vâlidesinin
müceddeden binâ’ ettiği mekteb-i şerîfenin binâ’sı tekmîl olup, pilâv ve
zerde ile du‘â vü senâlar olunup, mekteb-i şerîfe çocuklar bed’ ettiler. Gayet
ma‘mûr ve cem‘iyyetli mekteb ve önünde sebîl vâkı‘ olmuşdur. Fî 27 M.
sene 1225 (4.3.1810).
Ayasofya-yı kebîr’in hatîbi Karahâfız hoca oldu.
Târîh-i katl-i eşkiyâ-yı Hâcı Ahmedoğlu Sancak-ı Bolu: Bolu Sancağı’nda
çok zemân eşkiyâlık eden Hâcı Ahmedoğlu nâm kimesne üzerine defe‘atiyle
nefîr-i âmm olup, bir türlü hakkından gelmek mümkün olmadığı ecilden,
Ocaklı tarafından itlâk olunup, sefere gitmek şartıyla Hammâmlı nâm karyede
sâkin iken, Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa’nın birkaçyüz Delibaşıları ol
havâlilerde gezerken, birbirleriyle mukātele ederken, mezbûr Hâcı
Ahmedoğlu’nu katl edüp, ser-i maktû‘u Âstâne-i aliyye’ye gelmiştir. Fî 5 SA.
sene 1225 (12.3.1810).
Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa’nın Kethüdâsı Kütahya’ya nefy olunmuştur.
Uncular Kethüdâsı ve birkaç neferden nizâm-ı âlem içün bunlar dahi nefy
olundular. Fî 5 SA. sene 1225 (12.3.1810).
Kavga-yı Eşkiyâ-yı Galata: Altmışdörtler ve Yetmişbeş berâber olup,
Yetmişbeşler ve Otuzbirler, ânlar dahi beraber olup, birbirleriyle husûmet
edüp, Galata’da Arab Câmi‘i kurbında tüfeng ile beş altı sâ‘at ceng edüp,
ba‘dehu beynlerine Hâcı Bektaş Vekîli tavassut edüp, kavga def‘ olundukda,
yârendesi pazarertesi günü ale’s-sabâh Geredeli Sekbânbaşı Deli Mehmed
Ağa azl olup, yerine Muhzır ağalıkdan Sekbânbaşı olan Karslı Mehmed Ağa
defa-i sânîde yine Sekbânbaşı oldu. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 27 SA. sene
1225 (3.4.1810). Mezbûr Deli Mehmed Manisa’ya nefy olup, ânda iken
kendüye iki tuğ verilüp, kırk gün mürûrunda nakl olunup, ser-i maktû‘u
Âstâne’ye geldi. Fî 5 R. sene 1225 (10.5.1810).
Cebecibaşı
Osmân Paşa Ramazan-ı
şerîf’in üçüncü günü
kā’immekāmlıktan azl olup, yerine sâbık Sekbânbaşı İznikmid’li Halîl Bey
Kā’immekām Paşa olup, sâ‘at dört, yevm pazar, Paşakapusu’na oturdu. Fî 4
RA. sene 1225 (9.4.1810). Mezbûr Osmân Paşa altı ay Kā’immekām oldu.
Bi‘t-temâm işbu cerîdeye kayd şüd.
Katl-i Sihirbâz min Âstâne-i aliyye: Bir sihirbâz, Arab âdemi bir insân
tasvîri penbeden yapup büğülerken, ânı Yeniçeriler tutup, yaptığı tasvîri
kucağına verüp, ardınca nice bin âdem seyirci ile Paşakapusu’na götürüp, bir
gece Tomruk’da mahbûs olup, ikinci gün Bostancılar Fırunu’nda mahbûs ve
kendüye eziyyet olundukda, birkaç refîkleri var imiş, haber verdikde, ânlar
dahi ahz ü habs olundukda, birkaç gün Fırun’da habs olundukdan sonra,
ba‘de’s-salâti’l-cum‘a üç nefer âdem ve üç yerde katl olunduğu işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 15 RA. sene 1225 (20.4.1810).
Merhûm Yahya Efendi cıvârında Kılıç Ali Mahallesi’nde bir konağın
bahçıvânı ile ...dârı, konak sâhibi olan ağalarını katl edüp, bir mıkdâr mal
alup firâr ettiklerinde, Devlet-i aliyye’nin haberi olup, mezbûrları tecessüs
ettiklerinde, birkaç günden sonra ahz olunup, kendülerden su’âl olundukda,
maktûlün oğlu bizlere bir mıkdâr akçe verüp, babamı katl edün dedi. Biz de
binâ’en-aleyh katl ettik deyu [i‘tirâf] ettiklerinde, oğlunu konağı önünde ve
biri Beşiktaş’da ve biri gayrı yerde katl olundukları işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 16. RA. sene 1225 (21.4.1810).
(vr. 13a). Âstâne-i aliyye’de vuku‘ bulan eşkiyâyı def‘: Âstâne-i aliyye’de
Sultân Mahmûd Han-ı sânî zemânında Âstâne’de bazı mahallerde erâzil ve
eşkiyâ tâ’ifesi çoğalup, ehl-i ırz tâ’ifesinin emvâl ve eşyâsı yağma edüp ve
ehl-i ırz-ı nisvân tâ’ifesini odalarına çeküp hetk-i ırz etmekle, bir türlü ehl-i
ırz ve esnâf tâ’ifesi emîn ve rahat bulmayup, dâ’imâ ümmet-i Muhammed
şiddet ü meşakkat üzere olup, bir türlü böyle eşkiyâlara ve hareketlerine
tehammül etmek mümkün olmadığı ecilden, ehl-i ırz ve esnâf tâ’ifesi ayağa
kalkup, binbeşyüz mıkdârı âdem Paşakapusu’na varup, birkaç gün cumhûr
cemâ‘at hâllerini ifâde edüp, bu misillü eşkiyâ ve hammâl ve tâği-yi dağî
âdemlerden ümmet-i Muhammed’in bir türlü râhatları ve emniyyetleri yoktur.
Bizim elimize Hatt-ı şerîf veyahûd Fermân-ı âlîşân verin ki, bu misillü
eşkiyâlar bir mahalde ehl-i ırz-ı avreti çevirdikde, yahûd esnâfın malını bigayr-ı hak cebren aldıkda, ânların demi heder olup katl olunmasıçün Fermânı âlîşânı esnâf tâ’ife[si] yedlerine verilmek taraf-ı devletten matlûbumuzdur,
dediklerinde, taraf-ı devletten cesâret edemeyüp, birkaç gün meks
olundukda, esnâf ehl-i ırz tâ’ifesi gayetiyle Paşakapusu’na hücûm etmekle,
taraf-ı Pâdişâhî’den kendülere izn ve Fermân-ı âlîşân verilüp, zikr olunan
eşkiyâlar Allahu azîmü’ş-şân’ın emrine imtisâl ve Resûl’ün şerî‘atine ittibâ‘
ve Ulu’l-emr’e itâ‘at etmeyüp, eşkiyâlık sevdâsında olanları her ne tarafta
eşkiyâlık ederler ise, ânları esnâf ve ehl-i ırz ve Ocaklılar ale’l-ittifâk demi
heder olmak üzere haklarından gelinmeleri içün Fermân-ı âlîşân sâdır olup,
Ağakapusu’nda cümle Ocaklu ve sâ’ir ehl-i ırz muvâcehelerinde kırâ‘at
olunup ve Sicillât’a kayd olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 15 RA.
sene 1225 (20.4.1810), yevm-i perşenbe, sâ‘at onbir.
Târîh-i harîk-i kebîr min-Beyoğlu: Karşu Beyoğlu’nda Galatasarayı
kurbında, Firûzağa kurbında, nehâren sâ‘at bir, bir harîk zuhûr edüp, İngiliz
Sarayı yanında Aynalıçeşme’ye varınca ve ândan Kasımpaşa’ya varınca ve
Dörtyolağızı’na varınca ve Frenk sarayları cümle muhterik olup, oniki sâ‘at
dahi ziyâde yandı. Ber-mûcib-i tahmîn yedi sekizbin mıkdârı menzil muhterik
olup, katı vâfir zarâr-ı küllî olduğu işbu cerîdeye kayd olunmuştur. Fî 15 RA.
sene 1225 (20.4.1810). Yevm-i sebt428. Belki onbin menzil muhterik oldu.
Sultân Mahmûd Han ibn Abdülhamîd Han hazretleri Beşiktaş Sarayı’na
nakl-i hümâyûn ettiklerine binâ’en tahrîr olundu. Fî 6 RA. sene 1225
(11.4.1810). Yevm-i perşenbe, sâ‘at.429
Sultân Mahmûd Han hazretlerinin emriyle Üsküdar’da Ayrılıkçeşmesi
kurbında merhûm Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın bağında müceddeden
binâ’ olunan köşk tekmîl olup, Sultân Mahmûd Han saltanat ile biniş ettiği
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 11 CA. sene 1225 (14.6.1810).
Köstendilli Tâhir Efendi Anadolu Kadı‘askeri oldu. Fî gurre-i C. sene
1225 (4.7.1810).
Târîh-i harîk, fî 4 Ş. sene 1228 (2.8.1813). Yevm-i sebt gecesi, sâ‘at sekiz.
Tavukpazarı kurbından Tahtahan’dan zuhûr edüp, Kürkçüler ve Hüseyin Ağa
Câmi‘i karşusında olan evler muhterik oldu. 430
(vr. 13b) Soğanağa Mahallesi’nde sâkine sahibetü’l-hayrât ve’l-hasenât
merhûme Â’işe Hanım’ın evkāfının mütevelliyyesi olan Burnaz Bey zevcesi
merhûme olup, tevliyet-i mezbûr evlâd-ı ekbere meşrût olmağla, evlâttan
sâbıkan Mekke Mollâsı Su‘adâ Bey hazretlerine tevliyet intikāl edüp,
tevliyet-i mezbûrun nukud-ı mevkufesi üçbinüçyüzelli kuruş mütevelliyye-i
müteveffiyyenin oğlu Müderrisînü’l-kirâmdan Burnaz Beyzâde Dervîş
Bey’in kendi umûruna sarf ve istihlâk ile nukud-ı mevkufeyi telef edüp,
mütevelli-i sânî Su‘adâ Bey, nukud-ı mevkufeyi mezbûr Dervîş Bey’den
matlûb ettikde, benim vâlidem kendi umûruna sarf ile istihlâk edüp, şimdi
müflisen merhûme oldu, bende nukud-ı mevkufe yokdur deyu, bi’l-külliyye
inkâr etmekle, veliyyü’n-ni‘am Şeyhü’l-islâm Efendi’ye arz-ı hâl olunup,
emr-i veliyyü’n-ni‘amiyle nâzır-ı vakf olan İslâmbol Kadısı Ağaimâmızâde
Ahmed Ârif Efendi huzûrunda Dervîş Bey ile Su‘adâ Bey murâfa‘a
olduklarında, mezbûr Dervîş Bey nukud-ı mevkufeden kendi zimmetinde olan
ikibinyediyüz kuruşunu (kuruş 2700) ikrâr edüp, vâdesine te‘ahhüd
eylediğini i‘lâm-ı şer‘iyye-i kaviyyeye rabt olunup, mezbûr ikibinyediyüzelli
kuruş mütevellî-yi mezbûr Su‘adâ Bey’e edâsına ta‘ahhüd edüp, vakf-ı
mezbûrun nukud-ı mevkufesinden yalnız ikibinyediyüzelli kuruş ma‘lûm ve
izhâr olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Şâhid: İmâm-ı mahalle-i Soğan
Sinân Ağa ve mü’ezzin Sâlih Efendi ve büyük Vidinli Şeyhü’l-kurra mekteb
hocası ve Sultân Bayezîd Câmi‘i hatibi Vidinli Hasan Efendi ve gayrühüm.
Vakf-ı mezbûr musakkafâtından merhûm İbrâhim Kethüdâ konağına bahçe ve
kuş tarafına zâmm ü ilâve olunan arsa, zirâ‘ 2750, beher yevm icâre yedi
akçe, sene-i kâmilesi 22 kuruş ve beher mâh 30 akçe ile kırkbeş zirâ‘ arsaya
mutasarrıf merhûm Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa Vekîlharcı Şişmân Halîl
Ağa, ândan dahi İbrâhim Kethüdâ’nın zevcesi Ayşe Hanım’a ferâgat gerd.
Târîh-i vezâret-i Halîl Paşa der-İznikmid: Fî 21 R. sene 1225
(26.4.1810). İznikmidli Kā’immekām Halîl Paşa mâh-ı Rebîü’l-evvel’in
dörüncü günü (9.4.1810) Kā’immekām olup, Receb-i şerîf’in onbirinci sebt
günü (12.8.1810) ba‘de’z-zuhr azl olup, ânın üzerine Darbhâne-i âmire
Emîni Ahmed Şâkir Efendi Kā’immekām Paşa olup, Paşakapusu’na gelüp
oturdu. Mezbûr Halîl Paşa dört ay altı gün altı sâ‘at Kā’immekām olmuştur.
Fî 11 B. sene 1225 (12.8.1810), yevm-i sebt. Ahmed Şâkir Kā’immekām
olmuşdur. Mezbûr Halîl Paşa Kapu Kethüdâsı konağında iki gün oturup,
üçüncü yevm-i isneyn, her mâh bin kuruş Hazine-i hümâyûn’dan kendüye
verilmek şartıyla malı dahi kendüye in‘âm, teka‘üd olup, İznikmid’de sâkin
olmak ile çırâğ oldu. Fî 12 B. sene 1225 (13.8.1810). Mezbûr Halîl Paşa’ya
müceddden tuğları ibka olunup, Varna’ya muhâfız olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 11 R. sene 1227 (25.3.1812).431
Sâbık Kā’immekām Bender Muhâfızı Ağa Hasan Paşa tekā‘üd olup,
Kadıköyü’nde sâkin iken, vakt-i eceli takarrub edüp, dâr-ı bekāya rıhlet
eyledi. Fî 9 B. sene 1225 (10.8.1810).
Köse Kethüdâ Darbhâne-i ma‘mûre Emîni oldu. Seyyid Mehmed Efendi
Tophâne Nâzırı oldu. Hasan Tahsîn Efendi Nişancı olduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 12 B. sene 1225 (13.8.1810).
Sâbık Darbhâne Emîni iken Kā’immekām olan Ahmed Şâkir
binikiyüzyirmibeşinci senesi Receb-i şerîf’in üçüncü gün (4.8.1810
cumartesi), yevm-i sebt, Kā’immekām olup, yirmiyedinci senesi Ramazan’ın
sekizinci günü (15.9.1812), yevm-i salı sâ‘at altı, azl olup, yerine Rüşdî
Efendi Kā’immekām Paşa oldu. Târîh-i Şâkir Ahmed Paşa: Mezbûr Ahmed
Şâkir Paşa yirmialtı (26) aydan üç gün noksân Kā’immekām olmuştur.
(vr. 14a). Sene 1225. Baba Paşa’nın Esîr olduğu târîhdir.
Binikiyüzyirmibeşinci senesi mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in yedinci günü
(10.6.1810) Mosko keferesi Babadağı tarafından Pazarcık’da muhâfız olan
Baba İbrâhim Paşa’nın432 üzerine küllî asker ile iki def‘a hücûm edüp,
ikisinde perîşân olup, firâr edüp, üçüncüsünde pazar gecesi nısfü’l-leylde
ale’l-gafle Baba Paşa’yı basup, kefere Pazarcık içine girdikde, Paşa-yı
müşârünileyh dahi şehre ateş verüp, bir tarafdan kefere bir tarafdan ateş ve
bir tarafdan paşa-yı müşârünileyh cenge tasaddî edüp, katı vâfir müddet ceng
olup, âkıbet keferenin galebesine tahammül olunmayup, ehl-i İslâmın ba‘zısı
Varna cânibine ve ba‘zısı Şumlu cânibine firâr edüp, Baba Pa[şa] firâr
etmeyüp, ceng içinde hayyen ahz olup esîr olduktan sonra, Sadr-ı a‘zam
Yusuf Paşa musâhelaya rağbet edüp, kâfir tarafına elçi gönderdikde, kefere
musâleha içün katı vâfir teklîf-i mâ-lâ-yutâk ettikde, böyle keferenin teklîfine
bir türlü tehammül olunamadığı ecilden, kefere ile musâleha olunmayup,
mu‘attal kaldığı keferenin ma‘lûmu olup, asâkir-i İslâmın dahi ol tarîkde
kılleti olduğu ecilden, Mosko keferesi ehl-i İslâm vilâyetlerini basup, mâl-i
emlâkını garet ve evlâd ü nüfûslarını bi’l-külliyye esîr ve vilâyetlerini harâb
ettiklerinden sonra tekrâr askerini iki kol edüp, bir kolu Varna üzerine ve bir
kolu Şumnu üzerine hücûm ettikte, Varna tarafına giden kefere münhezim
olup, birkaç sâ‘at geriye firâr edüp, ânda karâr ettilerinde ve Şumlu tarafına
giden kâfirler de üç def‘a Şumlu üzerine hücûm edüp, bi-inâyeti’l-lahi te‘âlâ
kâfirler münhezim olup, bir mıkdâr gerüye firâr edüp, Âstâne’ye Tatar ile
meserret haberleri vurûd ettikde, şevketlü Sultân Mahmûd efendimizin
mesmû‘u oldukda Paşakapusu’na haber gönderüp, cemî‘-i Ricâl-i devlet ve
Ocaklu ve Ulemâ ve sâ’ir İşerleri ile mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in yirmibirinci
günü (21.6.1810), yevm-i pazar, ba‘de’s-salâti’z-zuhr, Sultân Mehmed
Câmi‘i içinde müşâvere-i azîm olup, ertesi gün Şeyhü’l-islâm Konağı’nda ve
Ağakapusu’nda meşveret olup, üçüncü gün Paşakapusu’nda meşveret olup,
ba’del-meşveret Enderûn-ı hümâyûn’a telhîs olup, şevketlü efendimiz
Kapu’ya Hatt-ı hümâyûn gönderüp, bi’n-nefs kendüm sefere azîmet
edeceğim, deyu cevâb ettikde433, Mi‘mâr Ağa’ya Davudpaşa Sarayı’nı
ta‘mîr içün kaftan giydirilüp, sarayın ta‘mirine bed’ olundu. Fî 25 CA.[1225]
(28.6.1810). Ve selâtîn câmi‘lerde olan mollâları asker yazup, üç dört bin
mıkdârı talebe efendiler asker yazıldı. Ve cemî‘-i Ricâl-i devlet ve Ocaklı ve
sâ’ir harbe darbe kadir olan ümmet-i Muhammed sefer tedârükini görmeğe
başladılar. Ve Edirne Sarayı ta‘mîri içün bu tarafta Ricâl-i devletden birkaç
âdem ta‘yîn olundu ve Râmî‘ Çiftliği küllî ta‘mîr olup ve Eyyüb tarafına arpa
ve saman, koyun vesâ’ir zahîre ve Rumeli’nde küllî mekkâre arabaları ve
baygîrler Çekmece tarafına cem‘ olup ve yollara Ordu-yı hümâyûn içün
zahîre ve sâ’ir tedârük görülüp, şevketlü Pâdişâhımız Sefer-i hümâyûn içün
Edirne’ye bugün kalkar, yarın kalkar deyu, herbir erbâb-ı sefer olanlar böyle
muntazır iken, Anadolu’dan asâkir-i bî-pâyân süvârî ve piyâde ve
Rumeli’nden kezâlik böyle ve Âstâne’den beşyüz bir def‘a ve beşyüz bir
def‘a talebeden yazulup, orduya ta‘yîn ve râyih olup ve Âstâne’den Ocaklu
ve sâ’ir gönüllü Asâkir içün oraya gittiler ki, hiçbir seneye kıyâs değil.
Cümle asâkir orduya cem‘ olup, onda birkaç ay asâkir meks edüp, küffâr
ba‘zı yerleri muhâsara ve tazyîk ettikde, bizim askerden ba‘zıları darb-ı ceng
edüp ve ba‘zıları imdâd etmeyüp, küffâr-ı hâksâr darb-ı destiyle katı çok
yerleri ve vilâyetleri alup zabt, ba‘zısını esîr ve ba‘zısını vire ile alup ve
ale’l-husûs vilâyet-i Rusçuk birkaç ay katı küllî muhâsara idüp, Ramazan-ı
şerîfin evâ’ilinde ânı dahi vire ile aldı, deyu Âstâne’ye şuyû‘ bulup, bizim
orduda cem‘ olan asker herbirleri vilâyetlerine dağılıp, gitti ve Ordu-yı
hümâyûn’u Sadr-ı ‘azam Edirne’ye getürüp, ânda kışladığı ve Sultân
Mahmûd Han dahi sefere gitmeyüp, Beşiktaş Sarayı’nda ikāmet edüp,
evvelki tertîb bozulduğu işbu cerîdeye kaydolundu. Îd-i fıtr’ın beşinci cum‘a
günü Beşiktaş Sarayı’ndan Saray-ı cedîd’e nakl-i hümâyûn vâkı‘ oldu. Fî 5
L. sene 1225 (3.11.1810).
(vr. 14b) Vezîr Kethüdâsı Azmî Efendi azl olup, yerine Süleymâniyye’de
sâbık Nizâm-ı cedîd Defterdârı Ahmed Bey Kethüdâ-yı Sadr-ı Âsafî olduğu
işbu cerîdeye kayd olunmuşdur. Fî 14 CA. sene 1225 (17.6.1810), yevm-i
Pazar.
Gümrükçü Eğinli Hüseyin Efendi Gümrük’den azl olunup, Edirne’ye ve
Ordu-yı hümâyûn’a Nüzûl Emîni ve Kassâbbaşı ettiler. Ânın yerine sâbık
Hazinedârbaşı Osmân Ağa Gümrükçü ve hem Matbah Emîni oldu. Köse
Kethüdâ, Tophâne, Baruthâne ve Cebehâne Emîni oldu. Boğaz Nâzırı İsmâ‘il
Ağa Arpa Emîni oldu. Yusuf Âgâh Efendi Vidin Nüzûl Emîni oldu. Fî 14 Ca.
sene 1225 (17.6.1810).
Nasb-ı Tuğ-ı hümâyûn Bâb-ı Sarây-ı Cedîd: Pâdişâhımız, şevketlü,
mehâbetlü, kudretlü Sultân Mahmûd Han-ı sânî hallede’llâhu hilâfetehu ilâyevmi’d-dîn ve nasrullâhi te‘âlâ hazretleri a‘dâ-yı dîn-i İslâm olan Mosko
keferesi üzerine bi’n-nefs Sefer-i hümâyûn’a azîmet etmekle cemî‘-i ulemâ
ve meşâyihân ve sâ’ir ricâl-i Devlet-i Osmâniyye Sarây-ı cedîd’e cem‘ olup,
ba‘de’l-kırâ’at-i Sûretü’l-feth ve ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ, sâ‘at üçbuçukda
Kubbe önüne, ya‘nî Sarây-ı cedîd derûnunda Dîvânyeri önüne Tuğlar-ı
hümâyûn nasb olundu. Fî 3 B. sene 1225 (4.8.1810).
[Binikiyüzyirmiüç senesi Ramâzan’ının Kadir gecesi (15.11.1808), salı
gecesi Alemdâr Mustafa Paşa’yı basup, Paşakapusu’nu ihrâk bi’n-nâr edüp,
katl ettikden sonra, altıncı pazar günü Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde Efendi azl
olunup, ânın üzerine ol gün Dürrîzâde Nakîbü’l-eşrâf, Abdullah Mollâ
Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 6 L. sene 1223 (25.11.1808). Mezbûr Abdullah Mollâ
yirmialtı ay onaltı gün Şeyhü’l-islâm olup, beşinci senesi Şa‘bân’ının
yirmiikinci yevm-i sebt, sâ‘at dört azl olup, ânın üzerine Samânîzâde Ömer
Hulûsî Efendi def‘a-i sâlisede Şeyhü‘l-islâm oldu. Fî 22 Ş 1225
(22.9.1810). Sultân Mahmûd kurbunda Nişâncı-yı cedîd’de damâdı
Mekkîzâde’nin konağına oturmuşdur. Ellialtı gün ânda olup, elliyedinci gün
ki, Şevvâl’in ondokuzuncu perşenbe günü Süleymâniyye’ye nakl ettiği kayd
şüd. Fî 19 L, sene 1225 (17.11.1810)]434.
Sadr-ı Rum İzzet Bey bilâ-vakt gazaban azl olup, ânın yerine Mollâcıkzâde
Atâ Efendi Rumeli Kaz‘askeri olup, İzzet Bey nefy olunduğu işbu cerîdeye
kayd olundu. Mollâcıkzâde Atâ Efendi’nin oğlu Üsküdâr Mollâsı oldu. Gur.
ZA [1224](8.12.1809). Fî 21 Ş. sene 1225 (21.9.1810).
Mezbûr Osmân Paşazâde nefyden itlâk olunduğu kayd şüd. Fî 25 RA. sene
1226 (19.4.1811).
Katl-i Sülaymân Paşa Vâli-i Bağdad: Şevketlü Pâdişâhımız Sultân
Mahmûd Han ibn Abdülhamîd Han efendimiz saltanatlarında Bağdad-ı behişt
Vâlisi Süleymân Paşa ulu’l-emre itâ‘at ü inkıyâd olmayup, dâ‘imâ meyl ü
muhabbeti Râfizî ve Vahhâbî tarafına olmağla, hakkında katl içün evâmir-i
aliyye sâdır olup, ol tarafda tahsîl-i emlâk-ı mîrî içün me’mûr olan sâbık
Re’îsü’l-küttâb Hâlid Efendi’ye hitâben Fermân-ı âlîşân vardıkda, mezbûr
Re’is Efendi paşa-yı müşârünileyhi bir takrîb ile katl edüp, ser-i maktû‘u
Âstâne-i aliyye’ye gelüp, Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 10 L. sene 1225 (8.11.1810).
Firâr-ı Şâm Vâlisi Genç Yusuf Paşa: Şâm-ı şerîf Vâlisi Genç Yusuf Paşa
dahi kezâlik Devlet-i aliyye’ye itâ‘at ü inkıyâd-ı kalîl ve Râfizî tarafına
meyl-i kesîri olduğu, şevketlü Pâdişâhımızın mesmû‘-ı devletleri oldukda,
Akka Vâlisi Süleymân Paşa’ya hitâben, mezbûrun katli içün Hatt-ı şerîf sâdır
olup, hufyeten Hatt-ı şerîf Süleymân Paşa’ya irsâl olunup, asâkir-i küllî ile
ale’l-gafle Süleymân Paşa, müşârünileyhi basup, bir mıkdâr muhârebe olup,
ba‘dehu Yusuf Paşa birkaç nefer âdem ile Mısır tarafına firâr ve cemî‘-i mâmelekini[n] taraf-ı devlet içün zabt olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî
11 Ş. sene 1225 (11.9.1810).
(vr. 15a) Şeyhü’l-islâm Sâmânîzâde damadı Mekkîzâde’ye Fâtma Sultân
velâdetinde Sadr-ı Anadolu pâyesi verildiği kayd şüd. Fî 25 RA. sene 1226
(30.4.1810). Mekkî Efendizâde İslâmbol Kadısı iken, binikiyüzyirmibeşinci
senesi Muharem’in âhirinde (7.3.1810) azl olup, ânın üzerine Ağaimâmızâde
Ahmed Efendi, Saferü’l-hayr’ın gurresinde (8.3.1810) İslâmbol Kadısı oldu.
Ol dahi binikiyüzyirmibeşinci senesini zabt edüp, bu seneden kırkiki gün
noksân kaldıkda, mâh-ı Zilhicce’nin ondokuzuncu (15.1.1815) yevm-i isneyn
günü azl olup, ânın üzerine Avratpazarı kurbında Mustafa Edîb Efendi
İslâmbol Kadısı olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 19 Z. sene 1225
(15.1.1811). Mezbûr Edîb Efendi’nin müddet-i senesine dört ay onbir gün
var iken, bilâ-vakt azl olup, yevm-i isneyn, ânın üzerine Hammâmîzâde
Efendi İslâmbol Kadısı olduğu kayd şüd. Fî Gur. Ş. sene 1226 (19.10.1811).
Enderûn-ı hümâyûn’dan çıkma Mîr-i âhûr-ı evvel Hüseyin Ağa hizmet ile
Şâm-ı şerîf’e me’mûr olup, ânda iken merhûm olup, ânın yerine Koca İzzet
Paşazâde Mîr-i âhûr-ı evvel oldu. Fî 25 M. sene 1226 (19.2.1811). Onbeş
gün sonra hasta iken Ordu’ya me’mûr olup, araba ile Âstâne’den azm
eylediği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 9 SA. sene 1226 (5.3.1811), yevm-i
isneyn.
Mezbûr İzzetpaşazâde Sa‘îd Bey Şumnu’ya dâhil olup, Mühr-i hümâyûn’u
Yusuf Paşa’dan alıp, yârendesi gün Şumnu’da merhûm olup, ol mahalle defn
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 SA. sene 1226 (24.3.1811).
İbrâ’il Nâzırı Ahmed Ağa Ordu’ya sevk-i asker için Edirne’ye me’mûr
olup, Âstâne’den azm-i râh eyledi. Fî 18 M. sene 1226 (12.2.1811).
Âstâne’den altmışbir gün mürûrunda mezbûr Ahmed Ağa’ya Mühr-i hümâyûn
teveccüh edüp, Sadr-ı a‘zam olmuşdur.435
Kavga-yı Tahtakale der-Eşkiyâ-yı Hammâl: Yirmialtıncı ve
Yirmiyedinciler’in yoldaşları birbirleriyle husûmet edip, binâ’en-aleyh
Tahtakale derûnunda bir taş han içine kapanup, birbirlerine handan kurşun
atup çenk ettiler. Sâ’ir Odalar’ın zâbitleri mecmû‘u cem‘ olup, bir mıkdâr
teskîn ettiler. Üçüncü isneyn günü ihtiyâr Sekbânbaşı azl olup, ânın yerine
Karadeniz Boğaz Nâzırı[nı] yirmibeş Cemâ‘at’in[e] Sekbânbaşı ettiler.
Binâ’en-aleyh kayd olundu. Sâbık Sekbânbaşı Deli Mehmed üzerine
Sekbânbaşı olan ihtiyâr Ağa bir yıldan onbir gün noksan Sekbânbaşı
olmuşdur. Def‘a-i sânîde Boğaz Nâzırı’nı Sekbânbaşı ettiklerinin târîhidir. Fî
16 SA. sene 1226 (12.3.1811). Boğaz Nâzırı iken Sekbânbaşı olan Ağa,
yetmişbir gün ağalık edüp, azl oldu.
Yusufzâde Efendi Edirne Mollâsı olup, azm-i râh ettiği kayd şüd. [Fî] 15
RA. sene 1226 (9.4.1811).
Târîh-i serika-i Türbe-i Vâlide Sultân der-Eyyub-i Ensârî: Cennetmekân-ı merhûm Sultân Selîm-i sâlis hazretlerinin Eyyub-i Ensârî aleyhi’rrahmetü’l-Bârî’de binâ’ vü ihyâ buyurdukları İmâret-i âmire kurbunda
Vâlide Sultân merhûmesinin türbesini bir gece tarîk-i âmm tarafından demir
keski ile pencerelerini kırup, hufyeten içerüsüne girüp, merhûmenin başı ve
ayağı tarafında olan gümüş şamdânları ve gümüş askıları ve mushafları ve
üzerinde olan şallarını çaldıklarını işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 25 SA. sene
1226 (21.3.1811).
Vefa Meydânı ittisâlinde Külhân’a karşu Yusuf Âgâh Efendi’nin konağı
derûnunda leylen sâ‘at yedi, bir harîk zuhûr edüp, konak ve cıvârında birkaç
menzîl muhterik olduğu kayd şüd. Fî 28 SA. sene 1226 (24.3.1811).
Mezbûr Yusuf Âgâh Ordu-yı hümâyûn’da Vezîr Kethüdâsı oldu. Fî 28 SA.
sene 1226 (24.3.1811). 3 mâh, 17 yevm.
(vr. 15b) Bizim efendinin çukadârı Süleymân Ağa, Sarây-ı cedîd’de olan
ağasının yanına gittiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 SA. sene 1226
(21.3.1811). Mezbûr Süleymân Ağa ibn Abdullah, Sandık Emîni Seyyid
Mehmed Efendi’nin oğlunun lâlâsı merhûm İbrâhim Ağa’nın zevce-i
metrûkesi Hatîce binti Mehmed’e akd olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Mihr-i mu‘accel 90 kuruş. Fî 2 ZA. sene 1226 (18.11.1811). Yevm-i isneyn,
sâ‘at dört.
Tevcihât-ı Vüzerâ: Merhûm Alemdâr Mustafa Paşa’nın ikiyüzyirmiüç
Ramazan’ı Kadir gecesi fetret zuhûrunda katl olunup, ânın yerine Çavuşbaşı
Memiş Efendi Kā’im-mekām olup, Îd-i fıtr’ın ibtidâ’ki yevm-i sebt sâ‘at
dokuz, kendüye Mühr-i hümâyûn teveccüh edüp436, kırkdört gün tamamında
mâh-ı Zilka‘de’nin ondördüncü (31 12.1808) pazar günü sâ‘at yedi azl olup,
ânın üzerine Çarhacı Ali Paşa Kā’im-mekām oldu. Mühr-i hümâyûn Ma‘den
Emîni Kör Yusuf Paşa’ya teveccüh edüp, Yusuf Paşa gelinceye kadar mezbûr
Ali Paşa’yı Kā’im-mekām ettiler. Ali Paşa üç ay yirmialtı gün Kā’im-mekām
olup, ikiyüzyirmidördüncü senesi mâh-ı Rebîü’l-evvel’in onuncu
(25.4.1809) yevm-i isneyn, mezbûr Yusuf Paşa gelüp, Arzodası’na cülûs
edüp, mezbûr Ali Paşa azl olup, mukaddemâ Kapudân Paşa’lık dahi kendüye
ihsân-ı hümâyûn olmak ile, Tersâne-i âmire’ye gitti. Bir mıkdâr müddedten
sonra Sefer-i hümâyûn vuku‘ bulup, Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa dahi
yirmidördüncü senesi mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in ondokuzuncu günü
(2.7.1809), Yeniçeri Ordusu ile sâ’ir Ocaklar’ı Âstâne’den Davudpaşa
Sahrâsı’na çıkarup, Cemâziye’l-evvel’in yirmiikinci (5.7.1809) yevm-i
perşenbe sâ‘at altı, Alay ile Âstâne’den Davudpaşa’ya çıktı. Davudpaşa’da
Ordu-yı hümâyûn on gün ikāmet edüp, onbirinci yevm-i perşenbe437
Tâmus’un ibtidâ’sında kalkup, Edirne’ye teveccüh olundu. On günde
Edirne’ye dâhil oldu.438 Ba‘dehu Edirne’den Ordu kalkup, Tuna cânibine
azîmet edüp, birbuçuk sene zarfında vuku‘ bulan havâdisât-ı rûzgâr cümlenin
ma‘lûmudur. Altıncı senesi Ordu-yı hümâyûn Şumnu kasabasında kışlayup,
ânda iken mâh-ı Rebîü’l-evvel’in üçüncü (28.4.1811)439 yevm-i perşenbe,
Sadr-ı a‘zam Kör Yusuf Paşa azl olup, ânın yerine Karslı Ali Paşa Kā’immekām oldu. Mezbûr Kör Yusuf Paşa ikinci vezâretinde Âstâne’ye gelüp,
Âstâne’den Ordu-yı hümâyûn ile gidüp azli gününe gelince mecmû‘
yirmiyedi mâh ondokuz gün vezâreti vardır. Müddet-i vezâret: 27 Mâh, 19
yevm. Mezbûr Karslı Ali Paşa, ondört gün Kā’im-mekām olup, mâh-ı
Rebîü’l-evvel’in onyedinci (11.4.1811) günü sâbık İbrâ’il Nâzırı Ahmed
Ağa’ya Mühr-i hümâyûn verilüp, Sadr-ı a‘zam olup, varup Şumnu’da Sadr-ı
a‘zam makāmına iclâs buyurdukları işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 16 RA.
sene 1226 (10.5.1811).
Kethüdâ-yı Sadr-ı a‘zam Yusuf Âgâh Efendi azl olup, ânın üzerine Ordu-yı
hümâyûn’da Re’îsü’l-küttâb Gālib Efendi Vezîr Kethüdâsı oldu ve Gālib
Efendi üzerine Nu‘mân Efendi birâderi sâbık Tezkire-i evvel [Küçük Ârif
Mehmed Efendi] Re’îsü’l-küttâb olduğunu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 C.
sene 1226 (7.7.1811)440.
Ordu-yı hümâyûn’da olan Vezîr Kethüdâsı Çavuşzâde azl ve ânın yerine
Yusuf Âgâh Sadr-ı Âsafî olup, mezbûr Çavuşzâde ile Sadr-ı a‘zam Kör Yusuf
Paşa Dimetoka’ya nefy olundukları kayd şüd. Fî 28 SA. sene 1226
(24.3.1811). Mezbûr Yusuf Paşa Dimetoka’da birbuçuk ay mıkdâr sâkin olup,
ba‘dehu cemî‘-i emvâlini zabt ve kendüsü Rodos’a nefy olundu.
Merhûm Kapûdân [Küçük] Hüseyin Paşa Kethüdâsı, Kara Kethüdâ
[Mehmed], Mîr-i âhûr-ı evvel İzzet Paşazâde merhûm Sa‘îd Bey üzerine
Mîr-i âhûr-ı evvel oldu ve Büyük Han kurbunda Kapuçubaşı Ebezâde Mîr-i
âhûr-ı sânî olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 9 ZA. sene 1226 (25.11.1811).
Mezbûr Kethüdâ Kara Hüseyin441 Ağa, yedi ay yirmiüç gün Mîr-i âhûr-ı
evvel olup, ba‘dehu üç tuğ ile Kapûdân Paşa olduğu işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî 6 ZA. sene 1226 (22.12. 1812), yevm-i isneyn.
(vr. 16a) Târîh-i Kavga-yı Tavukpazarı: Yirmibeş Cemâ‘ati ile Otuzbirler
mâbeyninde bir kavga zuhûr edüp, Yirmibeş Bölükler dahi otuzbirler ile
birlik olup, Yirmibeş Cemâ‘at ile Kalpakçılarbaşı’da, Rebîü’l-âhir’in
yirmialtıncı (20.5.1811) yevm-i sebt, sâ‘at altı, bir mıkdâr ceng edüp,
Yirmibeş Cemâ‘ati’n birkaçını kurşun ile mecrûh edüp, mecmû‘u çarşular
kaçup, parmakkapılar kapanup, çarşu cümle boşaldı. Otuzbirler Sepetci
Hanı’na girüp, ânda ceng ettiler. Kable’s-salâti’l-asr Ortalar’ın zâbitleri
gelüp, tavassut edüp, kavga def‘ oldu. Ertesi gün Sekbânbaşı azl olup, ânın
yerine Elliiki’nin Edirne Ağası Çelebi Ağa Sekbânbaşı oldu. Mâh-ı Rebîü’lâhir’in yirmi yedinci (21.5.1811) günü ba‘dez-zuhr Yirmibeş Cemâ‘at ile
Otuzbirler ile Yirmibeş bölükler bir olup, Tavukpazarı’nda iki sâ‘at mıkdârı
ceng ettiler. Cümle çarşular kapanup, Parmakkapular kapandı. Sonra herbir
Ortalar’ın zâbitleri gelüp, yoldaşlarını alup kışlalarına gittiler. Yirmibeş
Cemâ‘ati’nden ustalıkdan çıkma, Boğaz Nâzırı iken Sekbânbaşı olan Mustafa
Ağa, yetmişbir gün ağalık edüp, azl olmuşdur. Ânın üzerine Elliiki’nin
Edirne Ağası Çelebi Ağa Sekbânbaşı olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 27
R. sene 1226 (21.5.1811). Yevm-i âhâd, ba‘de’l-kışlak Ağalarağası Halîl
Ağa ma‘iyyetine ta‘yîn olunan Ortalar’da ve çarşularda kavga eden eşkiyâlar
Ortalar’ıyla Davudpaşa Sahrâsı’na çıkup, ânda beş gün meks edüp,
Cemâziye’l-evvel’in sekizinci (31.5.1811) cum‘a günü, ba‘de’s-salâti’lcum‘a kalkup, azm-i râh-ı cehîm ettikleri işbu cerîdeye kayd olunup, tahrîr
olundu. Fî 8 CA. sene 1226 (31.5.1811).
Ordu-yı hümâyûn Defterdârı Râgıb Efendi Şumnu’da merhûm olup, ânın
yerine Âstâne sâbık Rikâb Kethüdâsı Mustafa Efendi Defterdâr nasb
olunduğu442 işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 25 SA. sene 1227 (10.3.1812).
Sadr-ı a‘zam Ahmed Paşa hazretleri Şumnu’dan kalkup, Rusçuk üzerine
feth ü nusret niyyetiyle azm-i râh buyurdukları, bi-inâyeti’llahi’l-melikü’lmennân paşa-yı müşârün-ileyh ma‘iyyetinde Boşnak Ağa ve Kalender Paşa
ve Maraşlı Ali Paşa ve Ağalarağası ve sâ’ir Rumeli ağaları ile küffâr-ı
hâksâr üzerine hücûm ettiklerinde, katı vâfir ceng olup, küffâr tarafından çok
kâfir katl olup ve ehl-i islâm tarafından çok mü‘mîn şehîd oldukdan sonra,
hamden li’l-lâhi te‘âlâ ehl-i islâm askeri gālib olup, yirmidört sâ‘at zarfında
küffâr perîşân ü berbâd olup, firâr edüp ve Rusçuk’u ehl-i islâm zabt ve
derûnuna duhûl edüp ve sâkin olup, el’ân bizim yedimizde olduğu işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 17 C. sene 1226 (9.7.1811).
Ramazân-ı şerîfe’den mukaddem Serezli İsmâ‘il Bey ve ma‘iyyetinde olan
asâkir-i muvahhidîn ile Vidin arafından karşu küffâr tarafına geçüp ve
Rusçuk tarafından Sadr-ı a‘zam Yergöğü tarafına geçüp, katı çok ceng olup,
Ağalarağası şehîd ve çok mü‘min şehîd olup, gālibiyyet ehl-i islâm tarafında
bi-inâyeti’llâh vâkı‘ olmuşdur.
Soğanağa Mahallesi’nde Hindîzâde Âmedci Kalemi hülefâlarından
Mehmed Necîb Efendi Fransa Devleti’ne balyozluk içün Devlet-i aliyye’den
ilbâs olunup, ta‘yîn olundu. Fî 10 M. sene 1227 (25.1.1812), yevm-i cum‘a.
Ve Tuğracızâde Hâmid Bey İngiliz’e me’mûr olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd.443
Şeyhü’l-islâm Hammâmîzâde Kethüdâsı Sâdık Efendi Kapan-ı dakik
Nâ’ibi olduğu kayd şüd. Fî 20 R. sene 1226 (25.5.1810).
(vr. 16b) Defterdâr Efendi azl olup, Darbhâne-i âmire Emîni oldu.
Darbhâne Emîni Köse Kethüdâ azl olup, konağında meks, Vezîr Kethüdâsı
Osmân Efendi azl konağında meks, ânın üzerine Hâlet Efendi Vezîr
Kethüdâsı oldu. Vezîr Mektûbcusu Râgıb Bey Defterdâr olduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 21 CA. sene 1226 (13.6.1811).
Târîh-i Kaht-ı Ekmek der-İslâmbol: Binikiyüzyirmidört Zilhicce
gurresinde (7.1.1810) Âstâne’de kaht zuhûr edüp, katı çok meşakkat
olduğundan nâşî yirmibeş dirhem ekmek bir paraya, yüz dirhemi dört paraya
nizâm verilüp, bu uslûb üzere sene. Fî 15 C. sene 1225 (12.1.1811). Bu
târîh-i mezbûrdan fî 28 C. sene 1226 (20.7.1811), yirmisekizinci gününe
gelince, yüz dirhem ekmek dört paraya fürûht oldu. Cemâziye’l-âhir’in
yirmisekizinci (20.7.1811) yevm-i perşenbe doksan dirhem ekmek üç paraya
bey‘ olunmasına bâ-Hatt-ı hümâyûn izin verilüp, bu minvâl üzere bey‘
olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 28 C. sene 1226 (20.7.1811).
Kırkaltı gün kadar doksan dirhem ekmek üç paraya bey‘ olunduğu işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 14 Ş. sene 1226 (3.9.1811). Kırkaltıncı günü,
Şa‘bân-ı şerîf’in ondördüncü (3.9.1811) yevm-i isneyn, seksen dirhem
ekmek iki paraya bey‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 14 Ş. sene
1226 (3.9.1811).
Târîh-i Hedm-i Mekân-ı Eşkiyâ der-Üsküdâr: Üsküdâr’da büyük
İskele’de ve cıvârlarında hammâl tâ’ifesi ve ba‘zı eşkiya ve erâzil kimesne
kayıkhâneleri üzerinde veyahûd hâneler ve ba‘zı bekâr âdemler içün ihdâs
olunan odalara girüp tahassun idüp, işret ve çalgı ve fâhişe avretleri
odalarına alup, dâ‘imâ fısk ü fesâd edüp, devlete ve zâbite itâ‘at ü
inkıyâdları olmayup ve ba‘zı ehl-i ırz olan hatûnların dahi önlerine geçüp,
odalarına götürüp ve ahâlî-i vilâyet ve zâbitler bunlara, bu misillü fısk ü
fesâdı etmeyin, deyu tenbîh ve te’kîd ettiklerinde bu hammâl tâ’ifesi ve
bunlara mu‘în olanlar bi’l-ittifâk müsellah olup, âlet-i harb ile cenge tasaddî
ettiklerinde, bi’l-cümle bu eşkiyâlar ile başa çıkmak emr-i asîr olduğu
ecilden, şevketlü efendimiz Hatt-ı hümâyûn Paşakapusu’na gönderüp, bu
misillü eşkiyâ tâ’ifelerinin Üsküdâr’da tahassun ettileri odaları bi’l-külliyye
hedm olsun, deyu, itâ‘at-i ulu’l-emre vâcib olmağla, binâ’en-aleyh
Sekbânbaşı Ağa ve Bostanbaşı Ağa ve Mi‘mâr Ağa ve Üsküdâr Ustası ve
Üsküdâr Mollâsı ve ahâli-yi Üsküdâr ve cümle Ocaklar ile ale’l-ittifâk beş
altıyüz mıkdârı dülger ve sâ’ir amele, ellerinde balta ve kancaları ile bu
eşkiyâların oldukları mahalleri, medîne-i Üsküdâr’da her ne kadar var ise
bi’l-cümle hedm ettikleri işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 3 B. sene 1226
(24.7.1811).
Târîh-i hârîk der-Kurb-ı Yenikapu: Binikiyüzyirmialtıncı senesi mâh-ı
Receb-i şerîf’in sekizinci (29.7.1811) isneyn gecesi sâ‘at bir, kable’l-işâ’
Lanka Yenikapusu ittisâlinde basmacılar derûnunda bir harîk zuhûr etti.
Hâric-i surdan ân-ı vâhidde basmacılar bi’l-cümlesi muhterik olup, surun
dâhiline ateş girüp, iki kol olup, Cellâd Çeşmesi’ne vardı ve bir kolu
Musallâ Mahallesi cânibine yürüyüp, tâ ki Havuzlu Hammâm muhterik olup,
ânda nihâyet buldu. Ve bir tariki Alaca Mescid tarafında ve bir taraf
Dülbentci Mahallesi’nde nihâyet buldu. Netîce-i kelâm ekseriyya muhterik
olan, kefere evleri muhterik oldu. Ber-muceb-i tahmîn dörtbin kefere evi, bin
kadar Müslüman evi, mecmû‘u 5000 hâne. Bu mıkdâr hâne birkaç hammâm
ve birkaç ekmekci dükkânı ve katı vâfir dükkân-ı sâ’ire muhterik oldu. İşbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 8 B. sene 1226 (29.7.1811).
(vr. 17a) Maktûl Hamîd Halîl Paşa’nın küçük oğlu Galata Mollâsı Nuri
Bey kendi hâlinde olmayıp, dâ‘imâ işret ü zinâ vesâ’ir irtikâb-ı menâhî ve
fısk ü fücûr üzere olduğunu şevketlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd’a zâbit
tâ’ifesi haber verüp, ve ba‘zı ef‘âl-i kabîha ve fi‘l-i şenîlerini bi’z-zât Sultân
Mahmûd efendimiz rü’yet ettiklerine binâ’en, Kā’im-mekām Ahmed Paşa’ya
Hatt-ı şerîf sudûr edüp, mezbûrun mevleviyyeti ref‘ ve tarîk-i ulemâdan ihrâc
olunup, kendüye katle bedel bir tuğ ile Edirne Muhâfızı olup ve Âstâne’den
azm-i râh olduğu işbu cerîdeye kayd olunmuştur. Fî 7 Ş. sene 1226
(27.8.1811).
Târîh-i harîk-i azîm der-İslâmbol. Beyân-ı harîk-i kebîr der-İslâmbol:
Binyüzdoksanaltı senesi Ramazân-ı şerîfe’nin onüçüncü (22.8.1782) salı
gecesi, sâ‘at üç, ba‘de’t-terâvih Unkapanı kurbûnda bir harîk zuhûr edüp,
altmışbeş sâ‘at mütemâdî yandı. Âstâne’nin ekserî yerleri muhterik olup,
ekallî yerleri baki kaldığı, ne gûne olduğu erbâbının ma‘lûmudur. Fî 13 N.
sene 1226 (1.10.1811).444
Bu harîkden otuz sene mürûrunda kezâlik Ramazân-ı şerîf’in onüçüncü
(1.10.1811) salı gecesi sâ‘at altı, Balat kurbunda Fener Kapusu civârında
Kanlı Kilise yanında Rum keferesi önünde harîk zuhûr edüp, gayet şedîd
rüzgâr ile aşağıdan yukarı ateş yürüyüp, Fethiyye Câmi‘i’nin yukarı,
Çahârşenbe Pazarı’na yukarı ve Sultân Selîm Câmi’i’ne varınca ve Nişâncı
Mehmed Paşa Câmi‘i’ne karîb cümle yerler muhterik oldu. Ber-muceb-i
tahmîn altı yedi bin mıkdârı hâne muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd
olunmuşdur. Fî 13 N. sene 1226 (1.10.1811).
Binikiyüzyirmiyedi senesi Ramazân’ının ondokuzuncu (26.9.1812)
cum‘aertesi gecesi, sâ‘at üç Balat’dan bir harîk zuhûr edüp, onsekiz sâ‘at
mıkdârı yandı. Ber-muceb-i tahmîn onbin mıkdârı hâne muhterik olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 29 N. sene 1227 (6.10.1812).
Etmeydânı’na gelen eti, Yedikule’den Ustalar alup, bârgîrler ile gelirken,
Hekîmoğlu Câmi‘i kurbunda Kocaçınar Câmi‘i kurbuna geldikde, Ustalar’ın
önünde karşuya kesdirme bir âdem geçmek murâd ettikde, Ustalar,
önümüzden geçme, dur, dediklerinde, ol âdem durmayup, karşuya geçtikde,
Ustalar, ol âdemi kamçı ile birkaç kerre vurduklarında, karşusunda
Hekîmoğlu Ali Paşa’nın neslinden, mevâlî-i izâmdan sâbık Medîne Kadısı
Su‘adâ Bey çukadârları çıkup, bire itler, bu âdemden ne istersiniz, bi-gayr-ı
hakk döğersiniz, deyüp, sopa ile Ustalar’ı birkaç kerre vurduklarında, ânlar
dahi etleri oraya bırakup, Orta’larına varup, haber verdiklerinde, kavga
büyüyüp, fitne-i azîm vâkı‘ olacağı ma‘lûm oldukda, çukadârları tutup,
Ağakapusu’na habs edüp, mezbûrun kethüdâsını imâmeti çukadârları bi-gayrı hakk Ağakapusu’nda boğup attıklarından sonra Ocaklu cumhûr edüp,
Sekbânbaşı Ağa’yı dahi azl edüp, yerine Muhzır Ağa’yı Sekbânbaşı ettiler.
Su‘adâ Bey hazretlerini Bursa’ya nefy olunsun deyu, fermân oldukda, recâ ve
minnet Beykoz’a nefy olunmasını karâr verdiler. Bu mâdde işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 16 L. sene 1226 (3.11.1811).
Merhûm Kapûdân [Küçük] Hüseyin Paşa Kethüdâsı Kara Hüseyin445
Ağa: Mîr-i âhûr-ı evvel Kara Hüseyin Ağa Kapûdân Paşa olup, ânın üzerine
Çahârşenbe Pazarı’nda sâkin sâbık Edirne Bostancıbaşısı İsmâ‘il Ağa Mîr-i
âhûr-ı evvel olduğu kayd şüd. Fî 7 ZA. sene 1226 (23.11.1811).
Mezbûr Kapûdân-ı Deryâ Kara Hüseyin446 Paşa otuzüç gün tamamında,
yevm-i pazar merhûm olduğu bu mecmû‘aya kayd şüd.447 Fî 6 Z. [1226]
(22.12.1811).
Mâh-ı Zilhicce’nin ondördüncü (30.12.1811) yevm-i isneyn, merhûm Kara
Hüseyin Paşa448 üzerine Hüsrev Paşa Kapûdân Paşa olduğu kayd şüd. Fî
14 Z. sene 1226 (30.12.1811).
Muhzır Ağa otuzbeş gün Sekbânbaşı olup, azl oldu. Ânın üzerine İslâmbol
Ağası Mehmed Ağa’yı Sekbânbaşı ettiler. Gelüp Ağakapusu’na oturduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 26 Z. sene 1226 (11.1.1812).
(vr. 17b). Sultân Mahmûd’un Evlâdları Târîhleridir: [Şevketlü
Pâdişâhımız Sultân Mahmûd‘un ibtidâ’ki evlâdı Fatma Sultân’ın dünyaya
geldiği târîhdir. Fî 12 Z. sene 1223 (29.1.1809). Sebt gecesi sâ‘at bir.
Ba‘de’l-magrib, yedi ay onbeş gün mürûr ettikde, vefât etmişdir. Fî 23 C.
sene 1224 (29.1.1810). Fatma Sultân’ın vefâtından bir gün sonra ikinci
evlâdı Ayşe Sultân pazar gecesi, sâ‘at üç, dünyaya geldi. Fî 24 C. sene 1224
(30.1.1810). Ânın içün yalılarda kandil donanması oldu. Yirmidört gün
mu‘ammer olup vefât etti. Fî 18 M. sene 1225 (23.2.1810)]449
Şevketlü, mehâbetlü, kudretlü, Pâdişâhımız Sultân Mahmûd Han ibn
Abdülhamîd Han hazretlerinin bir kerîme-i muhteremeleri, üçüncü evlâdı
Fatma Sultân-ı sânî, cum‘a gecesi sabâha karîb dünyaya geldi. Başkadın
hazretlerinden doğdu. Hakk te‘âlâ meymûn-ı mübârek eyleye. Âmîn. Fî 25
RA. sene 1226 (19.4.1811).
Def‘a: şevketlü efendimizin def‘a-i râbi‘ada kerîme-i muhteremeleri Sâliha
Sultân hazretleri dünyaya geldiği kayd şüd. Fî 24 CA. sene 1226
(16.6.1811).
[Yine şevketlü efendimizin beşinci evlâdı Sultân Murâd Şâhzâde dünyaya
geldi. Hakk te‘âlâ ömrünü medîd eyleye. Âmîn. İsneyn gecesi sâ‘at bir. Fî 9
ZA. sene 1226 (25.11.1811). Yedi gün toplar atulup, şenlik oldu. Def‘a:
Şevketlü efendimiz hazretlerinin altıncı evlâdı Sultân Bâyezîd Şâhzâde
efendimiz salı gecesi sâ‘at 3 dünyaya geldi. Hakk te‘âlâ ömr-i devletlerin
mezîd eyleye. Âmîn. Fî 10 RA. sene 1227 (28.3.1812). Yedinci evlâdı Şâh
Sultân Beşiktaş Sarayı’nda dünyaya geldi. Nehâren sâ‘at 2, yevm-i pazar. Fî
13 CA. sene 1227 (4.6.1812).]450
Şevketlü Sultân Mahmûd-ı sânî hazretlerinin Silâhdârı Şerbetci Emîn
Ağa’nın Hadîce Sultân halayıkı Dîlpezîr Kadın’dan, Soğanağa Mahallesi’nde
İbrâhim Kethüdâ’nın konağında bir oğlu dünyaya geldi. kayd şüd. Fî 20 Ş.
sene 1226 (9.9.1811). Leylen pazar gecesi. Mezbûr Silâhdâr Emîn Ağa
Silâhdârlıkdan azl olup, Soğanağa Mahallesi’nde konağına gelüp meks ettiği
işbu mecmû‘aya kayd şüd. Fî 16 N. sene 1226 (4.10.1811). Onyedinci sebt
gecesi azl.
Mâh-ı Cemâziye’l-evvel‘in yirmidokuzuncu günü (10.6.1812) yevm-i salı
Kîse Dîvânı’nda, sâ‘at dört, Beşiktaş Sarayı’nda Sultân Mahmûd Han
efendimizin sekizinci evlâdı Mihrmâh Sultân’ın dünyaya geldiği işbu
cerîdeye kayd şüd. Sene 1227 (1812).
İslâmbol Ağası iken Sekbânbaşı olan Mehmed Ağa azl olup yedi ayda iken
Sekbânbaşı olup, azl olup, ânın üzerine Serdârlar Kâtibi Ondokuz’un
Mehmed Efendi Sekbânbaşı olduğu kayd şüd. Fî 24 C. sene 1227 (5.7.1812).
Dârü’s-sa‘âde Ağası Kāsım Ağa azl olup, Beşiktaş’da ikāmet ve malı
kendüye in‘âm olup ve ânın yerine Hazinedâr Ağa Dârü’s-sa‘âde Ağası
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 7 Z. sene 1227 (12.12.1812).
Mezbûr Silâhdâr Emîn Ağa’nın bir oğlu dahi dünyaya geldi Fî 15 SA. sene
1229 (6.2.1815).
(vr. 18a) Târîh-i Musâlaha-yı Mosko der-zemân-ı Sultân Mahmûd Han:
Sadr-ı a‘zam Ahmed Paşa hazretleri Şumnu’dan Rusçuk üzerine asâkir-i
vâfire ile varup, küffâr-ı hâksâr ile muhârebe ve ceng olup, tarafeynde katı
vâfir âdem katl olundukdan sonra fetih müyesser olup, üç dört ay mürûr
ettikden sonra, Sadr-ı a‘zam bir mıkdâr kayık yaptırup, bir gün hufyeten
Tuna’dan Yerköy tarafına dört beş bin mıkdârı asâkir geçüp, gece geçerken
küffârın ma‘lûmu oldukda, gelüp cenge mübâderet olundukda, iki tarafdan
çok ceng olup, küffâr tarafı münhezim olup, firâr edüp, birkaç sâ‘at
mürûrunda küffâr yine hücûm ettikde, yine ehl-i islâm gālib olduğu, lâkin
ikinci cengde Ağalarağası Halîl Ağa şehîd oldu. Yine üçüncü def‘a küffâr
hücûm edüp, bi-hamdi’l-llâhi te‘âlâ küffâr tarafı münhezim oldukda, küffâr
kendi tarafını çeküp, ihfâ’ edüp, islâm tarafı onbeş yirmi bin mıkdârı asâkir
ile metris içinde oturup beklerken, yirmibeş gün zarfında küffâr hîle edüp,
onüç yahûd ondört sâ‘at mıkdârı yerden kayıklar ile Rusçuk tarafına asker
geçirüp, ale’l-gafle hufyeten bizim büyük orduyu basup, bizim Ordu-yı
hümâyûn dahi küffârın bu misillü hîlesinden gāfil olmağla, tedârükden gāfil
olmağla, Ramazân-ı şerîf içinde Kadir gecesi bizim orduyu basup, gāret
edüp, malını yağma ve çok kimesneleri esîr edüp, teymûr-bend ile karşu
tarafa geçürüp, bizim Ordu-yı hümâyûn perîşân olup, bizim ordu içinde
küffâr oturup, Ordu-yı hümâyûn ve mühimmâtını ve topları zabt edüp ve
bizim tarafdan Tuna’yı geçüp ve bizim tarafdan karşuya ve karşu tarafdan
beri tarafa hiç kimesne geçirmeyüp, cümlesi yed-i küffârda kaldı. Karşu
tarafdan metris içinde olan askeri küffâr etrâfını çevirüp, muhâsara içinde
kaldılar. Bizim ordu tarafından Sadr-ı a‘zam Moralı Bekir Bey hazretlerini
Âstâne’ye gönderüp, dâhil oldukda, Şevvâl-i şerîfin onsekizi, Şeyhü’l-islâm
konağına ve Paşakapusu ve Enderûn-ı Hümâyûn’da olmadığı ecilden, Vezîr
Kethüdâsı Gālib Efendi birkaç murahhas ile Bükreş taraflarına mükâlemeye
ve sulh-ı nizâma varması içün ta‘yîn olunup ve yedi sekiz ay mıkdârı
Bükreş’de meks ve nizâm ve râbıta buldukda,451 esîr olan esîrleri ve ba‘zı
kimesneleri küffâr salıverüp ve ba‘zı esîrler ile Gālib Efendi küffâr tarafında
iken, Ordu-yı hümâyûn’da olan Sadr-ı a‘zam İbrâ’il Nâzırı Ahmed Paşa
hufyeten azl olup, ânın vezâretine Hûrşîd Paşa Sadr-ı a‘zam olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 29 Ş. sene 1227 (7.9.1812). Mezbûr Ahmed Paşa’nın
onyedi ay on gün vezâreti vâriddir. Ahmed Paşa, Bursa’ya tekā‘üd olunmak
fermânı sâdır olmuşdur. El-yevm vezîr-i a‘zam olan Hûrşîd Paşa Ordu-yı
hümâyûn ile birkaç ay Şumnu’da ikāmet idüp, Hotin ve Bender ve İsmâ‘il ve
Kili kal‘aları el-haleti hâzihî bir müddedden beru Moskolu yedine düşüp ...
ve İbrâ’il ile Yergöğü kal‘ası musâlahada bu zikr olunan yerleri bize verüp,
bunlardan mâ‘adâsı ... ve Boğdan’dan sülüsü ve Eflak’dan nısfı bizim,
gayrısı Mosko’nun olmak şartıyla musâlaha olunup, ... mevsim-i şitâda oldu.
Kalkup Edirne’ye teveccüh edüp, esnâ-yı râhda şitâdan çok hayvan ve insan
telef ve helâk oldu. Ordu-yı hümâyûn Edirne’ye dâhil ve cümle asker
Edirne’de meks edüp, ba‘dehu Sadr-ı a‘zam Hûrşîd Paşa kendü kapusu ile ...
Sırb keferesi üzerine teveccüh eylediği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 10 C.
sene 1228 (10.6.1813).
Devlet-i Âl-i Osmân zuhûr edeliden berü türlü türlü mesâ’ib zuhûr etti ki,
aslâ misli mesbûk değildir. Biri doksanaltı senesi Ramazân’ında vukû‘ bulan
harîk-i azîmdir (1786) ve biri ikiyüzyirmiikide (1807) Âstâne’ye cebren
gelen İngiliz gemileridir. Üçüncü Sultân Selîm ile Mustafa Paşa merhûmun
vak‘ası, dördüncü binikiyüzyirmialtıncı (1811) senesi bizim Âl-i Osmân
ordusunun nısfı Rusçuk’dan karşuya geçüp ve nısfı Rusçuk’da iken, iki ordu
birden basup, gasb-ı gāret-i yağma edüp, ordunun yed-i küffârda kalup,
perîşân-ı hâl olmaklığıdır.
(vr. 18b) Vezâret-i Azîz Paşa. Fî 4 Z. sene 1226 (20.12.1811), yevm-i
cum‘a ba‘de’z-zuhr: Sâbık Çavuşbaşı Azîz Efendi’ye Trabzon mansıb ile
müceddeden kendüye üç tuğ ihsân-ı hümâyûn olduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Kezâlik, yevm-i cum‘a, merfû‘-livâ sâbık Kapûdân Sâlih Paşa’nın tuğları
ibkā olunup, Kastomonu mansûb verildiği kayd şüd. Merfû‘-livâ sâbık
Kā’im-mekām Mustafa Paşa’nın tuğları ibkā olarak, mansûben Bursa’nın
nizâmına me’mûr olduğu kayd şüd. Moravî Osmân Efendi’ye üç tuğ teklîf
olunup, kabûl etmedi. Binâ’en-aleyh Limni cezîresine nefy olunduğu kayd
şüd. Fî 4 Z. sene 1226 (20.12.1811).
Vezâret-i Silâhdâr Süleymân Paşa: Merhûm Sultân Selîm Han
hazretlerinin silâhdârı Süleymân Bey’e üç tuğ verilüp, Şâm-ı şerîf mansıbı
ile ihsân-ı hümâyûn olduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 8 M. sene 1227
(23.1.1812).
Mezbûr Azîz Paşa, mâh-ı Muharrem’in altıncı günü (21.1.1812), isneyn
sâ‘at sekiz, Üsküdâr’a geçti. Trabzon mansıbı İznikmid mansıbına tahvîl
olmuşdur, Azîz Paşa’nın mansıbı.
Şâm-ı şerîf Vâlisi Süleymân Paşa Üsküdâr’dan kalkup, Şâm-ı şerîf
cânibine azm-i râh eylediği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 RA. sene 1227
(3.4.1812).
Sâbık İbrâ’il Nâzırı Sadr-ı a‘zam Ahmed Paşa azl olup, ânın üzerine
Hûrşîd Paşa Sadr-ı a‘zam olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 29 Ş. sene 1227
(7.9.1812)452. Sadr-ı a‘zam-ı esbak Ahmed Paşa’nın müddet-i vezâreti 17
mâh, 10 yevm.
Azîz Paşa iki sene iki ay vezâret edüp, Bursa’da vazîfe edüp, yerine
kethüdâsına üç tuğ verilup, Azîz Paşa’nın mansıbı Çirmen Sancağı ve
vezâreti takımı kendüsüne ihsân-ı hümâyûn olduğu kayd şüd. Fî 20 M. sene
1229 (12.1.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde sâbık Şeyhü’l-islâm Hammâmîzâde mektubcusu
Seyyid Mehmed Emîn Efendi def‘a-i sânîde yine Ömer Hulûsî Efendi’ye
Mektupcu olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 19 M. sene 1227 (3.2.1812).
Dört ay tamamında Şeyhü’l-islâm ve Mektûbcu ma‘an azl oldular. Fî Gur. C.
Mektûbcu Efendi Anadolu Kadı‘askeri Efendi’ye Kethüdâ olduğu kayd şüd.
Fî Gur. C. sene 1227 (12.3.1812).
Vezâret-i Hazinedâroğlu der-Canik: Canik Muhassılı Hazinedâroğlu’na üç
tuğ ihsân-ı hümâyûn olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. RA. sene 1227
(15.3.1812).
Azl-i Bülbül Hâfız Kâtib-i Dârü’s-sa‘âde Ağası: Sultân Mahmûd
efendimizin tahta cülûsundan üç gün sonra Haremeyn Yazıcısı Bülbül Hâfız’ı
azl edüp, ânın üzerine kendinin İkinci Kahvecibaşısı Teberdâr Mustafa
Ağa’yı Haremeyn Yazıcısı edüp, dört sene iki buçuk mâhdan sonra kendi
mîr-i âhûr-ı evvel mansıbı ile çırâğ edüp, lihyesini küşâd ettiği kayd şüd. Fî
14 N. sene 1227 (21.9.1812).
(vr. 19a) Nakl-i Hümâyûn: Şevketlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd Han
binikiyüzyirmiyedinci senesi mâh-ı Rebîü’l-âhir’in yirmibeşinci günü
(8.5.1812), rûz-ı Hızır’ın üçüncü günü sâ‘at on, karîb-i perşenbe, ale’ssabâh, Beşiktaş Sarayı’na nakl-i hümâyûn ettiler. Kezâ, sene-i mezbûrda rûzı Hızır’da kuzu Âstâne’de zebh olunmayup, yirmidört gün te’hîr olunduğu
kayd şüd. Üsküdâr’da Bulgurlu Mezârlığı’na karşı, Sarıkaya nâm mahalde
Vâlide Sultân, oğlu Sultân Mahmûd Hân içün gāyet ra‘nâ vü musanna‘ bir
müferrih köşk, müceddeden binâ’ edüp, tekmîl olup, Vâlide Sultân oğluna
gāyet azîm ziyâfet ettiğinin târîhi işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 3 B. sene 1228
(2.7.1813), yevm-i perşenbe, Kandil akşamı.
Der-Ta‘mîr-i Câmi‘-i Osmâniyye: Binikiyüzyirmiyedinci senesi mâh-ı
Rebîü’l-âhirde (Mayıs 1812) Osmâniyye Câmi‘i’nin küllî ta‘mîrine Sultân
Mahmûd Han bed’ edüp, dokuz ayda ta‘mîr taman olup, yirmisekizinci senesi
Muharrem’in beşinci günü câmi‘-i şerîfin kapuları küşâd olup, ibtidâ’
salâti’l-cum‘ayı Sultân Mahmûd Han edâ ettiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 5
M. sene 1228 (8.1.1813).
Haber-i Meserret ve Tertîb-i Alay-ı Medîne-i Münevvere:
Binikiyüzyirmiyedinci senesi mâh-ı Zilka‘ade’nin onsekizinci günü
(4.12.1811), Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa’nın tarafından me’mûr olan
Tosun Paşa Yenbuğ tarafından katı vâfir asâkir-i vâfire ile ve urbân şeyhleri
ile ale’l-ittifâk Vehhâbî üzerine hücûm olundukda, bi-inâyeti’llâhi te‘âlâ
Vahhâbî üzerine gālib olunup, Medîne-i Münevvere’den ve Mekke-i
Mükerreme’den külliyyen ihrâc ve Hind cânibine mezbûrun firârı haberi îd-i
edhânın ikinci günü Mehmed Ali Paşa tatarları ile Medîne-i Münevvere’den
neccâb ile meserret haberi geldikde, katı vâfir toplar atılup, sürûr olmuşdur
ve tatarlara birer semmûr kürk ilbâs olunup, çok ikrâm olunmuşdur. Fî 12 Z.
sene 1227 (17.12.1812). Mâh-ı Muharrem’in yirmisekizinci (1228,
31.1.1813) cum‘aertesi günü ale’s-sabâh alay tertîbi kurulup, Eyyüb-i
Ensârî’de miftâh-ı şerîfi alınup, Dîvân-ı erkân-ı devlet teşrîfât üzere cem‘
olup, türbe-i şerîfde du‘â vü senâ olunup, ba‘dehu Eyüb’den alay bağlanup,
Edirnekapusu’ndan içerü girip, ale’t-tertîb Dîvânyolu’ndan sâ‘at sekizde
mürûr edüp, dokuzda Enderûn-ı hümâyûn’a vâsıl oldu. Erba‘înin tekmîli
günü geldi. Bir tarafdan alay ile ve bir tarafdan ale’d-devâm kar yağardı.
Gāyet soğuk ve buz ve meşakkat-ı şedîd var idi. Bu alay ke’enne Kılıç Alayı
gibi aynı öyle idi. Binâ’en-aleyh işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 M. sene 1228
(31.1.1813). Mekke-i Mükerreme vâfir ceng ile Vahhâbî’den alınup,
meserret haberi ile tatarlar Rodos’a gelüp, ândan gemiye binüp, gemi gark
olup, Rodos’ta Yusuf Paşa ve Hasan Bey tahrîrâtı üzere Cidde ve Mekke’nin
(vr. 19b) fethinin meserret haberi Âstâne’ye geldiği işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 3 RA. sene 1228 (6.3.1813), yevm-i sebt.
Muhârebe-i Rusçuk Cengi Mosko ile. Sene 1227 (1811/12): Devlet-i Âl-i
Osmân ordusu Rusçuk nâm mahalden Yergöğü tarafına geçtikde Mosko ile ol
tarafda birkaç def‘a ceng ü muhârebe olup, bi-inâyeti’-llahi te‘âlâ ol tarafda
olan asâkir-i islâm gālib iken, mosko keferesi bir hîle ile Tuna’yı geçüp,
bizim Rusçuk’da olan orduyu bir gece ale’l-gafle basup, perîşân ettikde,
bizim karşu tarafda olan asâkire dahi perîşânlık geldikde birkaç ay mıkdârı
mütâreke olup, Vezîr Kethüdâsı Gālib Efendi, Ordu Kadısı Selîm Mollâ ve
Yeniçeri Efendi karşuya geçüp, Bükreş’e varup, Mosko keferesi’nin
murahhas vezîri ile birkaç ay ânda sulha nizâm vermek içün mükâleme
olunup, âhirü’l-emr netîce-i kelâm nerede karâr buldu ise, iki tarafdan tahrîr
olunup, Tatar ile Âstâne’ye irsâl olunup, mâh-ı Muharrem’in yirmibeşinci
günü (9.2.1812) Âstâne’ye gelüp, yirmialtıncı günü yevm-i sebt, cemi‘
Ulemâ ve Ricâl-i devlet ve cemî‘-i Ocakluyân Paşakapusu’nda cem‘ olup,
katı vâfir cem‘iyyet ve umûm üzere meşveret-i uzmâ olup, bir türlü mâddeye
karâr ve nizâm verilmediğinden nâşî, bu minvâl üzere Paşakapusu’nda ale’ddevâm azîm umûmî meşveret üç gün oldu. Dördüncü salı günü Kîse Dîvânı
olup, ulûfe çıkdı. Rebîü’l-evvel’in yirmibeşinci (8.4.1812) günü Ortalar’dan
üç bin Yeniçeri matlûb olundu. Ortalar’dan üç bin âdemi tekmîl edüp,
Rebîü’l-âhir’in beşinci günü (18.4.1812) asâkir tekmîl olup, gemiler ile
Varna’ya irsâl olundu. Yedi sekiz ay mıkdârı Gālib Efendi Bükreş nâm
mahalde sâkin olup, ba‘dehu Zilhicce’nin onbeşinci günü (20.12.1812)
orduya geldi. Ândan sonra Dîvân Tercemânı kâfir-i hınzır-ı mel‘ûnun
hıyâneti zuhûr edüp, orduda katl olup ve karındaşı bu tarafta saray
meydânında katl olundu.453 Ba‘dehu Mosko keferesi ile müsâlaha olup, ehli islâm esîrleri halâs bulup, mahallerine geldiler. Mâh-ı Zilhicce’nin ikinci
(7.12.1812) yevm-i pazar, Baba Paşa, Sultân Mahmûd efendimizin Âstâne’ye
gelüp, dâhil olmuşdur. Ordu-yı hümâyûn Şumnu’da ikāmet etti. Mâh-ı
Zilhicce (Aralık 1812) içinde Ordu-yı hümâyûn Şumnu’dan kalkup, mahrûsei Edirne’ye dâhil olup, Edirne’de ikāmet olundu.
Miftâh-ı Medîne-i Mükerreme ve Mekke: Binikiyüzyirmisekizinci senesi
Muharrem’in yirmisekizinci (31.1.1813) günü, Medine-i Münevvere’nin
miftâhı Âstâne’ye geldikden üç ay sonra Mekke-i Mükerreme’nin dahi
miftâh-ı sa‘âdeti deryâ tarafından Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa’nın oğlu ile
Âstâne’ye geldikde, yine evvelki gibi Alay tertîbi kurulup, yevm-i pazar
sâ‘at iki, Eyyüb’de cemî‘-i Ulemâ ve Ricâl-i devlet ve Ocaklu zâbitler cem‘
olup, orada alay kurulup, türbede ba‘de’d-du‘â vü senâ alay kalkup,
Topkapu’dan içerüye ve ândan Aksaray ve Dîvânyolu’ndan, sâ‘at dört
Enderûn-ı hümâyûn’a vâsıl olmuşdur. Bir azîm cem‘iyyet olmuşdur ki, bunun
misli mesbûk değildir. Görmeyenlere Hak te‘âlâ haberler vere. Hattâ,
Vahhâbî’nin bir âdemi ahz olunup, boğazında çifte zincirler ile alay içinde
bile getürüp, ba‘dehu Alay Köşkü altında katl olundu. Yedi gün toplar atulup
ve mehterhâne ile meserret olmuşdur. Fî Gur. R. sene 1228 (3.4.1813).
Yevm-i pazar.
Morâvî Yusuf Âgâh Efendi hacc-ı şerîfe Sürre Emîni olduğu târîhidir. Fî
Gur. B. sene 1228 (30.6.1813).
Bu alay ve meseretden yedi sekiz ay sonra Mehmed Ali Paşa’nın Kapu
Kethüdâsı Necîb Efendi, Mısır’da paşanın yanından Zilhicce gurresinde
(25.11.1813) Âstâne’ye gelürken, Vahhâbî’nin ser‘askeri ve Tâ’if’i cebren
ve kahren zabt eden habîsi hayyen ahz olunup, Kapu Kethüdâsı ma‘an
Âstâne’ye getürüp, birkaç gün mahbûs olup Zilhicce’nin yirmiyedinci
(21.12.1813) günü Alay Köşkü altında katl olunduğu kayd şüd. Sene 1228
(1813). Mısır Vâlisi Mehmed Ali Paşa, bi-nefsihî kendi berren hacc-ı şerîfe
gittiği kayd şüd. Sene 1228 (1813).
(vr. 20a) Fî 29 Ş. sene 1227 (7.9.1812). Binikiyüzyirmiyedi senesi mâh-ı
Şa‘bân’ı şerîfin yirmidokuzuncu günü Sadr-ı a‘zam Lâz Ahmed Paşa azl
olup,454 ânın üzerine Hûrşîd Paşa Sadr-ı a‘zam oldu. Ba‘dehu birkaç ay
Şumnu’da ikāmet edüp, sonra vakt-i şitâda Şumnu’dan Edirne’ye
teveccühlerinde esnâ-yı râhda şiddet-i şitâdan çok hayvan ve insan telef
olup, Edirne’ye dâhil oldukda, birkaç ay dahi ânda meks edüp, sonra Rumeli
Kaz‘askeri ve kendi kapuhalkı ile harbî eşkiyâsı üzerine teveccüh ettikde,
Yeniçeri vesâ’ir Ocaklu beraber gitmeden i‘râz ettiklerinden, zikr olunan
asâkir ile harb üzerine vardıkda, bi-inâyeti’l-melikü’l-mennân ehl-i islâm
Bosna tarafından vesâ’ir taraflardan fevc fevc gālib olup ve guzâtü’lmüslimîn mâl-ı ganîmet ile müstağnî oldukları hâlde birkaç ay zarfında
Belgrad Kal‘ası vesâ’ir palankalar ve memleketler yed-i islâma dâhil olup,
cümlesi nizâm buldukda, Sadr-ı a‘zam kalkup Edirne tarafına teveccüh
buyurduklarında, Âstâne’den şevketlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd hazretleri
Ordu-yı hümâyûn ile Sadr-ı a‘zam hazretlerini Âstâne-i aliyye’ye da‘vet içün
kendi silâhdârını Edirne’ye gönderdi. Fî 3 M. sene 1229 (26.12.1813),
yevm-i pazar. Sadr-ı a‘zam Hûrşîd Paşa hazretleri mahrûse-i Edirne’den
Ordu-yı hümâyûn ile kalkup, Âstâne-i aliyye’ye râhî ve müteveccih olduğu
kayd şüd. Fî 16 M. (8.1.1814), yevm-i pazar. Edirne’den Silâhdâr Ağa
Âstâne’ye geldi. Fî 19 M. (11.1.) yevm-i perşenbe. Muharrem’in yirmibirinci
(13.1.) günü Cebehâne Ortaları alay ile Âstâne’ye dâhil oldular.
Muharrem’in yirmidördüncü (16.1.) günü ale’s-sabâh Sadr-ı a‘zam
Çekmece’den kalkup, yirmibeşinci (17.1.) günü sabâh namazından evvel
Davudpaşa’ya gelüp, nüzûl edüp, bir mıkdâr ânda meks edüp, sonra Ricâl-i
devlet ve Ulemâ ve Zu‘emâ ve Tatarân, Ocak ve Delibaşı ve Çavuşân ve
Kapuçubaşı ve Kadı‘askerân ve Tersâniyyân ve Katar Şeyhleri ve Sipâh ve
Silâhdârân Ocakları vesâ’ir erbâb-ı Dîvân ve erbâb-ı alay olanlar bicem‘ihim cümleten Davudpaşa’ya cem‘ olup, sonra orada sâ‘at üç, alay
kurulup, teşrîfât üzre ândan alay yürüyüp, sâ‘at altıda alay ile Sâhib-i devlet
Irgatpazarı’na gelüp, ândan Yenisaray’a gelüp, Pâdişâh ile arza girüp, sonra
alay ile Paşakapusu’na gelüp, umûm üzre hil‘âtlar ilbâs olunup, ba‘dehu
Arzodası’na cülûs ettikleri işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 25 M. sene 1229
(17.1.1814).
Sadr-ı a‘zam hazretleri Âstâne’ye geldikden üç gün sonra Kā’im-mekām
Rüşdî Paşa Gelibolu’ya nefy olunup, karadan gitti. Mukaddemâ Gelibolu’da
olan Şâkir Ahmed Paşa tuğları ibkā olunup, Kütahya mansıbı kendüye tevcîh
olunduğu kayd şüd. Fî 28 M. sene 1229 (20.1.1814). Ordu-yı hümâyûn
Âstâne’ye dâhil oldukdan beş gün sonra, ya‘ni Safer gurresi (23.1.1814)
yevm-i sebt, Vezîr Kethüdâsı Gālib Efendi azl olup, üzerine Ordu Defterdārı
Mustafa Efendi Kethüdâ Bey oldu. Gālib Efendi Re’îsü’l-küttâb oldu.455
Rikâb Defterdârı asl oldu. Kayd şüd. Fî Gur. SA. sene 1229 (23.1.1814).
Gālib Efendi otuzbirbuçuk ay kethüdâlık etmişdir. Altı gün İslâmbol’da,
gayrısı orduda. Kā’im-mekām Rüşdî Paşa’nın hizmet-i vezâreti, 13 mâh, 17
yevm.
Edirne’den Sadr-ı a‘zam Rüşdî Paşa Âstâne’ye geldikde on ay mürûrunda
Sırp keferesi müceddeden isyân edüp, Belgrad üzerine vesâ’ir mahalle
tasallut ettiği kayd şüd. Fî 5 L. sene 1229 (20.9.1814).
(vr. 20b) Fî 1 SA. sene 1229 (23.1.1814). Mezbûr Gālib Efendi Saferü’lhayr’ın gurresinde Re’îsü’l-küttâb olup, dört ay ondört gün ki, ya‘ni
cemâziye’l-âhir’in ondördüncü (3.6.1814) yevm-i perşenbe azl olup, ânın
üzerine Beğlikci Seyyidâ Efendi Re’îsü’l-küttâb oldu456. Gālib Efendi dört
ay ondört gün Re’îsü’l-küttâb oldu. Beğlikci Kîsedârı Remzî Efendi Beğlikci
olduğu kayd şüd. Fî 14 C. sene 1229 (3.6.1814).
Mezbûr Gālib Efendi Kanlıca’da yalısında mühürdârı oğlunu ve
gulâmlarını hıtân içün azîm düğün ve cem‘iyyet edüp, bir hafta Sultân
Mahmûd Han gece tebdîl varup, bu cem‘iyyeti gördükde gazab edüp,
ba‘de’l-magrib azl edüp, yârendesi cum‘a günü sâ‘at dörtte Anadolu’da
Kütahya’ya nefy olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Yevm-i cum‘a Küçük
Tezkireci Doğramacızâde azl olup, ânın yerine Kethüdâ Kâtibi Tezkire-i sânî
olduğu kayd şüd.
Mezbûr Gālib Efendi menfiyyen Kütahya’da ikāmet üzere iken, Bolu Vâlisi
Abbâs Paşa bi-ecelihî merhûm olup, yeri hâlî kalmağla, Ramazân-ı şerîf’in
ibtidâ’ki salı günü (17.8.1814) ba‘de’z-zuhr sâ‘at yedide, Abbâs Paşa’nın
tuğları ve mansıbı Bolu Sancağı Gālib Efendi’ye tevcîh ü ihsân-ı hümâyûn
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. N. sene 1229 (17.8.1814). Mezbûr
Gālib Paşa dörtbuçuk ay Bolu Sancağı’na mutasarrıf olup, ba‘dehu otuzuncu
senesi Muharrem’in onbeşinci (28.12.1814) günü kendüye Sivas mansıbı
tevcîh olup, Muharrem’in yirmiüçüncü (5.1.1815) günü Bolu’dan kalkup,
Sivas cânibine azm-i râh olunmuşdur. Fî 27 M. sene 1230 (9.1.1815).
Sadr-ı a‘zam Lâz Ahmed Paşa Şumnu’da Ordu-yı hümâyûn’da azl olup,
mezbûrun yerine Hûrşîd Paşa Sadr-ı a‘zam olmuşdur. Fî 29 Ş. sene 1227
(7.9.1812)457. Mezbûr Hûrşîd Paşa hazretleri gerek Ordu-yı hümâyûn’da
gerek Âstâne-i aliyye’de mecmû‘u iki sene yedi ay ondokuz gün Sadr-ı a‘zam
olup, sonra otuzuncu senesi Cemâziye’l-âhir’in onsekizinci (30.3.1815)
perşenbe günü azl olup, ânın üzerine Defterdâr Mehmed Abdurra’uf Bey
Sadr-ı a‘zam olduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 18 R. sene 1230
(30.3.1815).458
(vr. 21a) Sadr-ı a‘zam Hûrşîd Paşa pirinç ve mum içün
Kürkçülerkapusu’nda helvacıya muttasıl bakkalı ve Bahçekapusu’nda
bakkalı ve Zindânkapusu cıvârında olan bakkalı salb ettiği işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 3 ZA. sene 1229 (17.10.1814).
Bağçekapusu cıvârında Melekgirmez nâm mahalli bâ-fermân-ı âlî hedm
olunup, yerine Sultân Mahmûd efendimiz mücedden bir câmi‘-i şerîf binâ’ vü
ihyâ buyurdular.459 Câmi‘-i şerîfin binâ’sı tekmîl olup, ol cum‘a Sultân
gelüp, edâ ettiği târîh işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 12 Ş. sene 1229
(30.7.1814).
Sultân Mahmûd Han-ı sânî Ravza-i mutahhara’nın kisve-i sa‘âdetini kendü
hattıyla resm edüp, Saray-ı cedîd-i Topkapu nâm mahalde dokutup, tamam
oldukda, gāyet azîm alay ile Saray-ı cedîd’den çıkup, Divânyolu’ndan
Dikilitaş’dan Osmâniyye önünden Terlikçiler içinden Paşakapusu’ndan
Demirkapu’dan Yalıköşkü’ne, ândan yine kayık ile Beşiktaş sarayı’na teslîm
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 9 B. sene 1229 (27.6.1814).
Binikiyüzyirmidokuzuncu senesi mâh-ı Şevvâl-i şerîfin yirminci
(5.10.1814) salı gecesi sâ‘at dokuzbuçukda zevcem Cemîle’nin ağrısı tutup,
on sâ‘at yirmibeş dakika tamamında bir oğlum dünyaya kadem bastı, zuhûra
geldi. Allah sübhânehu ve te‘âlâ hakkımızda hayırlı halef eyleye, âmîn. Fî 20
L. sene 1229 (5.10.1814). Salı gecesi sâ‘at 9. Vaz‘-ı haml, 10 sâ‘at, 25
dakika.
Binikiyüzyirmidokuz senesi (1814), Sultân Mahmûd, rûz-ı Kasım’ın
beşinci cum‘a günü sâ‘at üç, gayet kış ve fırtına ile idi, Beşiktaş Sarayı’ndan
Âstâne’ye nakl eyledi. İşbu cerîdeye kayd şüd.
(vr. 21b) Târîh-i Şehzâdegân ve Sultânân an-Evlâd-ı Sultân Mahmûd
Han ibn Abdülhamîd Han: [Sultân Mahmûd Han-ı sânî’nin ibtidâ’ki evlâdı
Fatma Sultân dünyaya geldiği târîhi, fî 19 ZA. sene 1223 (6.1.1809). Fevt
şüd.]460 Yedi ay onbeş gün oldukda merhûm olup, ba‘de’l-asr Osmâniyye
türbesine defn olundu. Fî 23 C. sene 1224 (5.9.1809).
Mezbûrun vefâtından bir gün sonra ikinci evlâdı Ayşe Sultân pazar gecesi
sâ‘at üç dünyaya geldi. Fî 24 C. sene 1224 (6.9.1809). [Ânın içün
Boğaziçi’nde yalı donanması oldu. Altı ay yirmidört gün mu‘ammer olup,
merhûm oldu. Fî 18 M. sene 1225 (23.2.1810).]461
Târîh: Üçüncü evlâdı Fatma Sultân-ı sânî cum‘a gecesi sabâha karîb
dünyaya geldi. Fî 25 RA. sene 1226 (19.4.1811).
Târîh: Dördüncü evlâdı Sâliha Sultân hazretleri dünyaya teşrîf eyledi
târîhidir. Fî 26 CA. sene 1226 (18.6.1811).
[Beşinci evlâdı şevketlü kudretlü Sultân Murâd Şâhzâde isneyn gecesi
sâ‘at iki dünyaya geldi. Fî 5 ZA. sene 1226 (21.11.1811). Yedi gün top
donanması olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Müddet-i ömrü beş yevm.]462
[Altıncı evlâdı Sultân Bâyezîd Şâhzâde salı gecesi dünyaya geldi. Fî 10
RA. sene 1227 (24.3.1812). Fevt şüd.]463
[Târîh: Yedinci evlâdı Şâh Sultân, yevm-i pazar sâ‘at 2, Beşiktaş
Sarayı’nda dünyaya geldi. Fî 13 CA. sene 1227 (25.5.1812). Fevt şüd.]
Târîh: Sekizinci evlâdı Mihrmâh Sultân salı gün, Kîse Divânı’ndan sonra,
sâ‘at beş, Beşiktaş Sarayı’nda dünyaya geldi. Üç gün toplar atulup şenlik
ettiler. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 29 CA. sene 1227 (10.6.1812).
Târîh: Sekizinci evlâdı Şâhzâde Abdülhamîd Han mâh-ı Rebîü’l-evvel‘in
üçüncü günü, yevm-i sebt ba‘de’l-asr, sâ‘at 10 dünyaya geldi. Hakk sübhâne
ömr-i şerîfini mezîd eyleye. Âmîn. Fî 3 RA. sene 1228 (6.3.1813).
Târîh: Sultân Mahmûd-ı Gazi-i sânî’nin dokuzuncu evlâdı Şâhzâde Osmân
Han dünyaya geldiği târîhdir, Beşiktaş’da Fî 12 B. sene 1228
(11.7.1813).464 Leylen sabâha karîb, pazar gecesi. Sürre Emîni çıkdığı
gündür.
[Târîh: Emîne Sultân. Sultân Mahmûd efendimizin onuncu evlâdı Emîne
Sultân dünyaya teşrîf eyledi. Yevm-i cum‘a, nehâren sâ‘at 2. Fî 3 Ş. sene
1228 (1.8.1813). Fevt şüd, Fî 7 B. sene 1229 (25.6.1814).]465
Devletlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd-ı sânî hazretlerinin onbirinci evlâdı
Şâhzâde Sultân Ahmed efendimizin dünyaya geldiği târîhdir. Tahrîr ü kayd
olundu. Fî 7 Ş. sene 1229 (25.7.1815), nehâren, sâ‘at 4.
[Şevketlü efendimizin onikinci evlâdı Şâhzâde Sultân Mehmed hazretleri
Beşiktaş’da iken Ramazân’ın sekizinci salı gün, sâ‘at 6, Şâhzâde Sultân
Mehmed dünyaya geldi. Fî 8 N. 1229 (24.8.1814), salı. İki mâh mu‘ammer
olup ba‘dehu vefât edüp, Osmâniyye türbesine defn olundu.]466
(vr. 22a) Binikiyüzyirmidokuzuncu senesi mâh-ı Şevvâl’in yirmidokuzuncu
(14.10.1814) günü yevm-i perşenbe, ale’s-sabâh sâ‘at bir, şevketlü Sultân
Mahmûd efendimizin bir kerîmesi Şâh Sultân dünyaya geldi. Kayd şüd. Fî 29
L. sene 1229 (14.10.1814).
Sultân Mahmûd Han’ın önüçüncü evlâdı Zeynep Sultân nehâren sâ‘at 8,
dünyaya geldi. Kayd şüd. Saray-ı cedîd-i Âstâne’de, yevm-i çahârşenbe. Fî 9
CA. sene 1230 (19.4.1815).
Sultân Mahmûd Han’ın ondördüncü evlâdı Mecîd Şehzâde Şa‘bân-ı şerîfin
onbirinci salı günü salâti’l-ale’s-sabâh, sâ‘at 1, dünyaya geldi. Hakk sübhâne
ömr-i şerîfini mezdîd eyleye. Âmîn. Fî 11 Ş. sene 1238 (23.4.1823).
[Binikiyüzaltmış senesi mâh-ı Şevvâl’in yirmibirinci cum‘aertesi
Abdülmecîd’in Şehzâde Sultân Mehmed Reşâd. Binikiyüz altmış senesi mâhı Zilka‘ade-i şerîf’in yirmisekizinci pazarertesi günü Sultân Abdülmecîd
Han’ın evlâdı Münîre Sultân dünyaya geldi. Fî 28 Z[A]. sene 260
(9.12.1844)]467
(vr. 22b) Fî 5 N. sene 1228 (1.9.1813). Binikiyüzyirmisekizinci senesi
mâh-ı Ramazân-ı şerîfin beşinci günü sâbık Çavuşbaşı Abdi Beyefendi’ye
bâ-Hatt-ı hümâyün ve bâ-İrâde-i aliyye mukaddemâ Sultân Mustafa Han
zemânında nizâm verilen Sapanca Gölü’nü İznikmid deryâsına karuşdurmak
içün rabıta bulmuştur iken, bu âna gelince meks olunmuşdur idi. Şimdi bu
târîhde, Ramazân’ın beşinci günü Abdi Bey’e kaftan ilbâs olunup, Binâ’
Emîni nasb olunduğu İznikmid’den Sapanca’ya varınca ikisinin mâbeyninde
olan mesâfeler iki gemi yanyana geçecek kadar yarılup, mezbûr küll-i
deryâya karışmak içün me’mûr âdemler ta‘yîn olunduğu işbu cerîdeye kayd
olundu. Der-zemân-ı Sultân Mahmûd-ı sânî. Mezbûr Abdi Bey, Aziz
Paşa’dan me’zûnen Âstâne’ye geldiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 22 ZA. sene
1228 (16.11.1813). Âstâne’ye geldikde, ol tarafda küllî masârif olacağını
vilâyetlere zarar-ı küllîsi olacağını haber verdikde, men‘-i küllî ile men‘ ü
meks olundu.
(vr. 23b) Vilâyet-i Anadolu’da Teke Mütesellimi Mehmed Ağa fevt olup,
yerine oğlu A‘yân-ı vilâyet oldukda, oğlundan babasının terekesi içün taraf-ı
Devlet-i Osmâniyye’den otuz-kırk bin kîse akçe matlûb olundukda, mezbûr
vermeyüp, isyân ettikde, taraf-ı devletden kendüye nefîr-i âmm olunup,
paşalar ta‘yîn olundukda, kal‘aya girüp tahassun edüp, iki sene mütevâliyyen
cenge tasaddî edüp, Çarhacı Ali Paşa’yı birkaç def‘a perîşân edüp, âkıbet
Çarhacı Ali Paşa azl olunup, Limni Adası’na nefy olundukda, sonra Kapûdân
Paşa Donanma-yı hümâyûn ile ta‘yîn olunup, birbuçuk sene kadar deryâdan
ve karadan ceng edüp, âkıbet kara tarafından bir takrîb ile zaferyâb olup,
kal‘aya duhûl ve mezbûru hayyen ahz edüp, birkaç gün mürûrundan sonra
katl olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olunduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 3 B. sene 1229 (21.6.1814).
Vilâyet-i Anadolu’da Eskişehir civârında mâ-i Sakarya’nın derûnunda ada
içünde tavattun eden eşkiyâdan Kumarcı Ömer nâm kimesne, yirmi seneden
mütecâviz ada-yı mezbûrun derûnunda tahassun edüp, gāyet kendüye ve
gerek zâd ü zahîresine ve olduğu adaya istihkâm verüp, Devlet-i aliyye’ye
itâ‘at ü inkıyâd etmeyüp, etrafında olan kurâ’ vü kasabaların emvâl ve
hayvanâtlarını dâ‘imâ gasb ü gāret edüp ve tarîk-i câddeden mürûr ü ubûr
eden ibâdullahın önüne geçüp, nefislerini katl ve mâl [u] eşyâlarını yağma
edüp, olduğu ada içine cem‘ edüp, dâ‘imâ böyle ibâdullaha zülm ü
ta‘addiyyesi hâdden ziyâde olmağla ve olduğu ada dahi gāyet su‘ûbetli ve
alınması güç olmağla Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa ordusuyla varup, birkaç gün
ceng ü muhârebe edüp, bir türlü hakkından gelinmeyüp, bu âna kadar terk
olunmamış idi. Şimdi, şevketlü efendimiz Sultân Mahmûd Han Bursa Vâlisi
Mustafa Paşa’ya hitâben fermân-ı âlîşân ile eşkiyâ-yı mezbûrun üzerine
me’mûr olup ve nefîr-i âmm ile katı vâfir asâkir cem‘ olup, Âstâne-yi
aliyye’den balyemez toplar ve havan, humbara ta‘yîn olunup, eşkiyâ-yı
mezbûrun olduğu adayı muhâsara edüp, kırk elli gün mıkdârı ceng ü
muhârebe olup, âkıbetü’l-emr eşkiyâ-yı mezbûr hayyen ahz olunduğu, işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 27 N. sene 1229 (12.9.1814). Ba‘dehu cezâsı tertîb
olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olundu.
(vr. 24a) Der-Menâsıb-ı Târîh-i İslâmbol Kādıları Beyân Olunur:
Mekkîzâde Efendi İslâmbol Kadısı oldu. Sene 1224 (1809/10). Beşinci
senesi Muharrem’in âhirinde azl oldu. Ânın üzerine Ağaimâmızâde Ahmed
Efendi Kādı oldu. Fî Gur. SA. sene 1225 (8.3.1810). Bu seneden kırkiki gün
noksân kaldıkda azl oldu. Ânın üzerine Mustafa Edîb Efendi oldu. Fî 19 ZA.
sene 1225 (16.12.1810). Mezbûr Edîb Efendi’nin seneyi tekmîline dört ay
onbir gün var iken, bilâ-vakt azl oldu. Ânın üzerine Hammâmîzâde oldu. Fî
Gur. Ş. sene 1226 (19.10.1811). Ânın dahi seneyi tekmîline ellidört gün var
iken azl ve Gelibolu’ya nefy olunup, üzerine Emîn Mollâ Kādı oldu. Fî 6 C.
sene 1227 (17.6.1812). Mezbûr Emîn Mollâ’nın vakt-i tekmîl olup, ânın
üzerine Müheyzâde Efendi İslâmbol Kādısı oldu. Fî Gur. C. sene 1228
(1.6.1813). Sâbık Kādı-yı mezbûr Emîn Mollâ Nakîbü’l-eşrâf oldu. Fî 7 N.
sene 1228 (3.8.1813). Müheyzâde Efendi vaktini tamam edüp azl olundukda,
ânın üzerine maktûl Halîl Paşazâde Ârif Bey oldu. Fî Gur. C. sene 1229
(21.5.1814).
(vr. 24b) Der-Menâsıb-ı Vüzerâ ve Tevcîhât-ı Menâsıb-ı Vüzerâ Beyân
Olunur: Sene 1229 (1814/15). Îd-ı fıtr, yevm beş. Sâbık Kā’im-mekām-ı
Rikâb-ı hümâyûn Rüşdî Paşa’nın tuğları ibkā ve Silistre mansûb ve Sadr-ı
a‘zâm Hurşîd Paşa kayını Mehmed Râşid Ağa’ya müceddeden üç tuğ ihsân-ı
hümâyûn olup, Cezîre-i Girid-i Kandiye kendüye mansûb ihsân olunmuşdur.
Fî 5 L. sene 1229 (20.9.1814).
Kayseriyye Vâlisi Karslı Ali Paşa’ya Rumeli Vâliliği tevcîh olunmuşdur.
Fî 5 L. sene 1229 (20.9.1814).
Rumeli Vâlisi Behrâm Paşa’ya Urfa mansıbı tevcîh olunmuşdur. Fî 5 L.
1229 (20.9.1814).
Silistre Vâlisi İpsalalı Ahmed Paşa’ya Kastamonu tevcîh olunmuşdur. Fî 5
L. sene 1229 (20.9.1814).
Teke Mütesellimi Elhâc Mehmed Ağa’nın oğlu katl olup, Devlet-i aliyye
tarafından kabz-ı malı içün me’mûr olan sâbık Tersâne-i amîre Emîni Vâhid
Efendi’ye Teke Vâlisi olmak üzere üç tuğ ihsân-ı hümâyûn olmuşdur. Fî 27 L.
sene 1229 (12.10.1814).
[İsparta Vâlisi Eğinli Elhâc Mustafa Paşa’nın tuğları ref‘ olunmuşdu. Fevt
şüd.]468
Afyon Karahisâr Vâlisi Mehmed Paşa’nın tuğları ref‘ olundu. Fî 27 L. sene
1229 (12.10.1814).
Mezbûr Behrâm Paşa’nın tuğları ref‘ olunup, kendi Limye Cezîresi’ne nefy
olunmuşdur. Fî 5 ZA. 1229 (19.10.1814).
Sivaslı Zarâlzâde torunu Lütfullah Bey’e müceddeden üç tuğ verilüp, Bolu
mansıbı tevcûh oldu. Fî 3 M. sene 1230 (16.12.1814).
Bolu Vâlisi Gālib Paşa’ya Sivas Eyâleti kendüye tevcîh olundu. Fî 3 M.
sene 1230 (16.12.1814).
İzmirli Yenicelioğlu Ahmed Ağa’ya müceddeden üç [tuğ] verilüp, Silitre
mansıbı kendüye tevcîh olundu. Fî 13 SA. sene 1230 (25.1.1815).
Sultân Mahmûd’un Kahvecibaşılığı’ndan Mîr-i âhûr-i evvel olan Mustafa
Ağa’ya üç tuğ müceddeden verilüp, Ma‘den Emîni olup, Ma‘den kendüye
tevcîh olundu. Fî Gur. Z. sene 1228 (25.11.1813).
Sivas Vâlisi Baba Paşa’ya merhûm Ahmed Paşa’nın mansıbı Erzurum
tevcîh olundu. Fî 3 M. sene 1230 (16.12.1814).
Morâvî Bekir Paşa’ya müceddeden üç tuğ verilüp, Selânik mansıbı
kendüye tevcîh . Fî 3 B. sene 1228 (2.7.1813).
Bolu Vâlisi Gālib Paşa’ya Sivas tevcîh olunup, cânib-i Sivas’a azm-i râh
etmişdir. Fî 3 M. sene 1230 (16.12.1814).
Zarâloğlu torunu Lütfullah Bey’e müceddeden üç tuğ ve Bolu Sancağı
kendüye tevcîh olundu. Fî 3 M. sene 1230 (16.12.1830).
Diyarbekir Vâlisi Emîn Paşa bi-ecelihî fevt olup, mukaddemâ Diyarbekir
kal‘asını ta‘mîr içün ol cânibe me’mûr oldu.
Kirmaslı Süleymân Bey’e müceddeden üç tuğ ve Diyarbekir mansıbı
kendüye tevcîh olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 21 M. sene 1230
(3.1.1815).
(vr. 25a) Der-Mansıb-ı Mevâli-yi izâm: Sultân Ahmed Câmi‘i’nde ders-i
âmm Muzzaf Efendi Kuds-ı şerîf Mollâsı olduğu kayd şüd. Fî 2 M. sene 1228
(5.1.1813).
Şâhzâde Câmi‘i’nde ders-i âmm Hoca Emîn Efendi Halep Mollâsı olduğu
kayd şüd. Fî 2 M. sene 1228 (5.1.1813).
Hünkâr İmâmı, Kaz‘asker-i Rumeli-i esbak Tatar Ahmed Efendi İmâm-ı
evvel iken azl olup, ânın üzerine Şeyhü’l-islâm-ı esbak Sâlihzâde’nin imâmı,
Sultân Mahmûd Han’a İmâm-ı sânî oldu. İmâm-ı sânî mukaddem İmâm-ı
evvel olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 17 N. sene 1228 (13.9.1813).
Enderûn-ı hümâyûn’dan çırâğ olan Kahvecibaşı Rüstem Efendi’de Anadolu
Kaz‘askeri pâyesi var iken, Sultân Mahmûd efendimizden izn alup, tarîk-i
Mevleviyyeti terk edüp, konağını ve yalısını cemî‘-i îrâdını bey‘ edüp, terk-i
diyâr olup, Mekke-i Mükerreme’de mücâveret ettiği işbu cerîdeye kayd
olunmuşdur. Sene 1229 (1814/15).
Burnâz Beyzâde Derviş Bey, İzmir Mollâsı olup, Âstâne’den İzmir’e râhî
oldu. Üsküdâr’dan gitti. Fî 13 RA. sene 1229 (5.3.1814).
Ders-i âmm Muzzaf Efendi ve Hoca Emîn Efendi, bu mezbûrân
mansıblarını tekmîl etmeden bilâ-vakt nefy olundular. Altı mâh mürûrunda
itlâk olunup, Âstâne’ye geldiler.
(vr. 25b) Devlet-i Âl-i Osmân’ın azl ü nasb olan Ricâl ve Hâcegân ve
Ricâl-i Ocaklar tahrîr ve beyân olunur: Dârü’s-sa‘âde Ağası Kāsım Ağa
azl olup, malı in‘âm, Medine-i Münevvere’ye Şeyhü’l-harem nasb olunduğu
kayd şüd. Fî 1 Z. sene 1227 (6.12.1812).
Başyazıcı Mehmed Efendi Sekbânbaşı’lıkdan azl olup, üzerine Serhâd
Ağaları’ndan Deli Sa‘dullah Ağa Sekbânbaşı olduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 18 Z. sene 1227 (23.12.1812).
Mezbûr Sa‘dullah Ağa yirmi gün ağalık edüp, ba‘dehu azl olup, ânın
üzerine Serdârlar Kâtibi Mehmed Efendi Sekbânbaşı olduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 8 M. sene 1228 (11.1.1813).
Beyne’n-nâs meşhûr ve ma‘rûf olan Baba Paşa’ya Sivas mansıbı tevcîh
olundu. Fî 20 M. sene 1228 (23.1.1813).
Sultân Mahmûd efendimizin Vâlide Kethüdâsı fevt olup, ânın yerine Hoca
Hanı kurbında Seyyid Mehmed Efendi Vâlide Kethüdâsı olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. RA. sene 1228 (4.3.1813).
Mezbûr Baba Paşa küliyyetlü asker ve mükemmel Kapu ile Üsküdâr’dan
kalkup, mansıbına azm-i râh eyledi. Fî 19 R. sene 1228 (21.4.1813).
Vidin Vâlisi İdris Mollâ Paşa Âstâne’ye dâhil olduğu, behren, işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 21 CA. sene 1228 (22.5.1813).
Târîh: Moralı Bekir Bey Soğanağa Mahallesi’nde sâkin iken Arpa Emîni
olup, sekizinci senesi rûz-ı Hızır’da zabt edüp, ba‘dehu Receb-i şerîf’in
yirmialtıncı [pazar günü sâ‘at dört]469, mezbûr Bekir Bey’e üç tuğ ihsân-ı
hümâyûn olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 26 B. sene 1228 (25.7.1813).
Yevm-i Cum‘aertesi, sâ‘at dört.
Bekir Paşa’nın üzerine Alaca Mescid’de Şerbetçi damadı konağında sâkin
Ser-Bevvâbîn-i Dergâh-ı âlî Sâlih Ağa’ya Arpa Emâneti verildi. Fî 1 Ş. sene
1228 (30.7.1813).
[Sadr-ı sâbık İbrâ’il Nâzırı Ahmed Paşa’nın tuğları ibkā ve Erzurum
mansûb ve Şâhincibaşı kendüye mihmândâr olduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 13 Ş. sene 1228 (11.8.1813).]470
Mezbûr Bekir Paşa’ya vezâret verilüp, kırkiki gün kapusunu düzmek içün
Âstâne’de oturup, kırküçüncü gün Ramazân’ın dokuzuncu yevm-i cum‘aertesi
gemiye binüp, bahren mansıbı olan Selânik’e râhî olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 9 N. sene 1228 (5.9.1813).
Sultân Mahmûd efendimizin İkinci Kahvecibaşı’sı sâbık, Yazıcı
Efendi’likden azl olup, Mîr-i âhûr-ı evvel olan Mustafa Ağa’ya şevketlü
Pâdişâhımızın kendüye üç tuğ ile Ma‘den Emîni mansıbı ihsân-ı hümâyûn
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. Z. sene 1228 (25.11.1813).
(vr. 26a) Yenişehr-i fenâr’ından gelen Mîr-i ‘alem Âbidîn Bey Mîr-i âhûr-ı
evvel olduğu bu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur.Z. sene 1228 (25.11.1813).
Mezbûr Mustafa Paşa Üsküdâr’dan kalkup, mansıbına azm-i râhî olduğu
kayd şüd. An-el-yevm-i hamsîn. Fî 9 SA. sene 1229 (31.1.1814).
[İzmirli Yenicelioğlu Ahmed Ağa’ya üç tuğ ile kendüye vezâret ihsân-ı
hümâyûn olup, Rumeli tarafına azm-i râh etti. Fî 13 SA. sene 1229
(4.2.1814).]471
Ordu-yı hümâyûn Âstâne’ye geldikden kırk gün sonra Lokmacı Yeniçeri
Ağası azl olup, ânın üzerine Başyazıcı-ı sâbık Sekbânbaşı Mehmed Efendi
Yeniçeri Ağası oldu. Fî 5 RA. sene 1229 (25.2.1814). Yevm-i cum‘a.
Galatasaray Ağalığı’ndan Saray-ı cedîd’de Hasodabaşı Seyyid Mustafa
Ağa Kapuağası oldu. Fî 5 R. sene 1229 (27.3.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde Müderris Kütahyalı Halîl Efendi Sofya Mollâsı
olup, Mart’ın yirmibirinci günü, mâh-ı Rebîü’l-âhir’in onbirinci cum‘aertesi
günü, sâ‘at beş, Âstâne’den azm-i râh eyledi. Kayd şüd. Fî 11 R. sene 1229
(2.4.1814).
Tavşântaşı’nda sâkin Mâlikâne Halifesi Süleymân Efendi magzûben azl
olup, ânın üzerine Kāsım Efendi oldu. Fî 25 C. sene 1229 (14.6.1814).
Nâs beyninde meşhûr olan Bostancıbaşı Küfrî Deli Abdullah azl olup, ânın
yerine Baştebdîl Ali Bey Bostancıbaşı oldu. Haseki Ağa azl olup, ânın
üzerine Başhaseki Haseki Ağa oldu. Hakezâ, Paşakapusu’nda Odabaşı ve
Ağa Karakulağı tebdîl-i tagyîr olmuşdur. Fî 22 ZA. sene 1229 (8.12.1814).
Sâbık Rikâb Re’isi Bozoklu Mustafa Efendi Çavuşbaşı oldu. İşbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 5 L. sene 1229 (20.9.1814).
Mezbûr Çavuşbaşı Bozoklu Mustafa Efendi azl olup, Vezîr Kethüdâsı
Mustafa Efendi’nin üzerine Kethüdâ Bey oldu. Mustafa Efendi, konağında
meks olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 7 R. sene 1230 (17.2.1815).
Tezkire-i evvel Ahmed Bey, Bozoklu Mustafa Efendi’nin üstüne Çavuşbaşı
oldu. Fî 7 R. sene 1230 (17.2.1815).
Soğanağa Mahallesi’nde Hindîzâde Mehmed Necîb Efendi Kethüdâ Kâtibi
olduğu kayd şüd. Fî 12 RA. sene 1230 (22.2.1815).
Soğanağa Mahallesi ittisâlinde Hakkı Paşa konağı karşusunda Baruthâne
Nâzırı Sa‘îd Efendi Defterdâr oldu. Kayd şüd. Fî 18 R. sene 1230
(30.3.1815).
(vr. 27b) Der-Katl-i Eşkiyâ-yı Kalyoncu der-Cânib-i Bursa: Zaman-ı
Sultân Mustafa Han vaktinde Anadolu’da Bilecik nâm mahalde Kalyoncu
nâm bir eşkiyâ zuhûr edüp, gün be-gün devlet ü serveti ve nâm ü şânı ziyâde
olup, on ve onbeş sene zarfında gāyet şöhret bulup, katı çok asâkir ve mala
mâlik olup ve çok vilâyet zîr-i destinde olmağla, kendüye gurûriyyet gelüp,
Devlet-i aliyye’ye itâ‘at etmeyüp, kendi aklına tâbi‘ olup, olduğu yere kal‘a
binâ’ edüp, içine top vaz‘ edüp, gāyet kendüye istihkâm vermekle, Âstâne-i
aliyye’den şevketlü Sultân Mahmûd efendimiz İznikmid Vâlisi Azîz Paşa’yı
üzerine nefîr-i âmm eyledikde, çok asâkir ve kurb-ı cıvârında olan gaza
ağaları cümlesi birden mezbûrun üzerine Bilecik’de olduğu mahalle varup,
muhâsara ettiklerinde iki tarafdan cenge şürû‘ olunup, bir mıkdâr ceng
olundukda, mezbûr Kalyoncu cesâret edemeyüp, havfe tâbî‘ olmağla, gece
hafiyyen firâr edüp, her ne tarafa gitti ise, yolları bağlu olmağla bir türlü
necât bulmayup, âkıbet üç âdem ile piyâde Domaniç Dağı’nda Çukurca nâm
karye kurbında Nasefoğlu’nun âdemleri tutup, hayyen Bilecik’de Azîz
Paşa’ya getürüp, ol dahi bir mıkdâr su’âl [ü] cevâbdan sonra katl edüp, ser-i
maktû‘-ı menhûsesi Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olunup, cemî‘-i emvâl ü eşyâsı
cânib-i mîriyye zabt olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 Ş. sene 1227
(24.8.1812).
Katl-i Es‘ad Bey Eşkiyâ-yı Sâkin-i Pazarköy der-Kurb-ı Yalova:
Pazarköyü’nde bir mıkdâr ceng edüp, ba‘dehu nısfü’l-leylde kendü eliyle
konağını ihrâk bi’n-nâr edüp firâr, Teke Mütesellimi’nin yanına, ânda bir
mıkdâr meks edüp, ândan dahi Mısır cânibine firâr edüp, Reşîd’e vardukda,
Mısır Vâlisi Ali Paşa bir tarîk ile ahz edüp ve katl edüp, ser-i maktû‘unu
Âstâne’ye irsâl ve Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 13 B. sene 1228 (12.7.1813).
Katl-i Veli Paşa: Anadolu’da Divriğli Köse Paşa’nın472 oğlu Veli Paşa,
Devlet-i aliyye’ye itâ‘at ü inkıyâddan i‘râz edüp, ekser evkātda Devlet-i
aliyye’ye muhâlefet etmesi ile hakkında katl içün evâmir-i aliyye sâdır
olmağla, mezbûr Veli Paşa Kurı civârında olan âsî Kürt tâ’ifesinde firâr
edüp, Baba Paşa mezbûrun katli içün ol havâlîye râhî olup, Kürt ile
muhârebe edüp, ba‘dehu aman istediklerinde, Baba Paşa mezbûr Veli Paşa’yı
Kürtler’den matlûb ettikde, Kürtler Veli Paşa’yı hayyen Baba Paşa’ya irsâl
ettiklerinde, Baba Paşa mezkûr Veli Paşa’yı katl edüp, ser-i maktû‘u
Âstâne’ye gelüp, Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olunduğu, işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî sene 1228. 1 Îd-i fıtr. (27-30.9.1813).
Katl-i Eşkiyâ-yı Yılıkoğlu der-Cânib-i Silistre: Cânib-i Rumeli’nde
Silistre nâm mahalde katı vâfir asâkir ile eşkiyâlık edüp, Devlet-i
Osmâniyye’ye itâ‘at ü inkıyâd etmeyen Yılıkoğlu nâm şâkî Tuna sevâhilinde
katı çok eşkiyâlık ve zorbalık edüp, çok yerleri harâb ve çok âdemleri katl
ve çok kimesneler bunun yüzünden mutazarrır olup, ba‘de-zemân hafv
kendüye târî olup, Mosko cânibine firâr edüp, nice müddet ânda kaldıkdan
sonra yine Tuna cânibine geldükde ahz ve katl olunup, Vezîr Kethüdâsı Gālib
Efendi adamıyla ser-i maktû‘u Âstâne’ye geldi. Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘
olundu. Fî 6 L. sene 1228 (2.10.1813).
(vr. 28a) Târîh-i Şeyhü’l-islâm: Binikiyüzyirmiüç senesi Ramazân-ı
şerîf’in yirmiyedinci (16.11.1808) Kadir gecesi Alemdâr Mustafa Paşa’yı
kapusunda basup, Paşakapusu’nu ihrâk bi’n-nâr edüp, malını yağma ve
Mustafa Paşa’yı katl edüp, altıncı Pazar gün Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde
Şeyhü’l-islâm’lıkdan azl olup, ânın üzerine Dürrîzâde Abdullah Mollâ
Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 6 L. sene 1223 (25.11.1808).473
Mezbûr Şeyhü’l-islâm Abdullah Efendi yirmiiki mâh onaltı gün tamam
oldukda azl olup, ânın üzerine beşinci senesi Şa‘bân-ı şerîf’in yirmiikinci
sebt günü sâ‘at dört, Samânîzâde Ömer Hulûsî Efendi def‘a-i sâlisde
Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 22 Ş. sene 1225 (22.9.1810).
Samânîzâde Ömer Hulûsî yirmibir mâha sekiz gün tamamında azl olup, ânın
üzerine def‘a-i sânîde mezbûr Dürrîzâde Seyyid Abdullah Mollâ Şeyhü’lislâm olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. C. sene 1227 (12.6.1812).
Mezbûr Abdullah Mollâ otuzdört ay on gün474 Şeyhü’l-islâm olup,
Nevrûz-ı Sultâniyye’nin ibtidâ’ki çahârşenbe günü ale’s-sabâh azl olup,
Üsküdâr nahiyesinde Kadıköyü’nde meks olunmasına irâde-i hümâyûn
ta‘alluk edüp, ol gün gāyet fırtına olup ve kar yağmakla, Kadıköyü’ne
geçmek mümkün olmayup, Fındıklı’da ol gün meks olundu. Mollâ Gürânî’de
sâbık Nakîbü’l-eşrâf Zihnî475 Efendi Şeyhü’l-islâm olduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 10 C. sene 1230 (20.5.1815).
(vr. 29a) Meydân Ustaları Yedikule Salhânesi’ne ta‘yîn olunan lahm içün
vardıklarında o sene bir mıkdâr lahm kıllet olmağla, Ustalar Kurna kâtibine
ve Kassâbbaşı’na ba‘zı hezeyân-ı kelâm ile şetm etmeğle, Kassâbbaşı Sadr-ı
a‘zam Hûrşîd Paşa’ya teşekkî edüp, ol dahi Sultân Mahmûd Han’a telhîs
edüp, Sultân Mahmûd Han Yeniçeri Ağası’na tenbîh edüp, ol yaramazlık ve
itâ‘atsizlik eden Ustalar’ı tutup, cezâlarını tertîb eyle dedikde, Yeniçeri
Ağası, dört Usta’nın ikisi firâr edüp ve ikisi ahz olunup, Başyamak ile
Çardak’dan kal‘aya ve yanınca cellâd beraber gidüp, kal‘aya varıklarında
cezâları tertîb olunmak içün kayığa koyup gönderildikde, Yeniçeri Ağası
tebdîl Çardak Kulluğu’nda otururken, Eskiodalar’da olan Ustalar bir bir
cem‘ olup, Karakullukcular’ı vesâ’ir yoldaşlara haber edüp, işidenler cem‘
olup silâhlanup, birkaç yüz âdem Ağakapusu’na varup, Ağa’yı ânda
bulamayup, sonra Zindân’a varup, ânda dahi Ustalar’ı bulamayup, sonra
Çardak’a vardıklarında Ağa’yı ânda bulup, Ağa’nın üzerine silâh ile cümlesi
birden hücûm ettiklerinde, Ağa bunlara, ne istersiniz, deyu cevâb ettikde,
bunlar, Ustalar’ı isteriz, deyu cevâblarında, Ağa tarafından kayık ile âdem
gönderilüp, Ustalar gerü getirdiklerinde, Ustalar ve Yeniçeri Ağa’sı
Çardak’dan beraber olup, Ağa’yı yayan önlerine katup, etrâfını silâhlı
âdemler kuşatup, böyle hakāret ü rezâlet ile Ağakapusu’na getürüp,
Kethüdâyeri Odası’na habs ettiler. Ba‘dehu Paşakapusu’na birkaç kerre
Başçavuş’u gönderüp, bizler bu Ağa’yı istemesiz, azl olunsun, dediklerinde,
Vezîr Enderûn’a telhîs ettikde, Sultân Mahmûd musırran bir türlü Ağa’yı azl
etmem dedikde, Ağakapusu’nda cem‘ olan asker ba‘des-salâti’l-magrib sâ‘at
birde, Ağa-yı mezbûru paralayup, yerine Kulkethüdâsı’nı gönderüp, Ağa
ettirdiler. Merhûm Ağa’yı tavhânede gasl edüp, Sultân Süleymân Türbesi
yanına defn ettiler. Kayd şüd. Fî 5 R. sene 1230 (17.3.1815). Yevm-i salı,
sâ‘at sekiz.
(vr. 29b) Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Kütâhyalı Müderris Halîl
Efendi’nin Mehmed ismiyle bir oğlu dünyaya geldi. Zilka‘ade’nin yirminci
cum‘a gecesi, sâ‘at beş, dakîka kırkbeş. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 ZA.
sene 1226 (26.11.1811).
Katl-i Eşkiyâ-yı ‘yân-ı Hasköy fevt şüd an-cânib-i Rumeli: Cânib-i
Rumeli’nde Edirne civârında Hasköy nâm mahalde ‘yân-ı vilâyet olan
Emîn Ağa nâm kimesne, Devlet-i aliyye’ye isyân ü tuğyân etmekle, taraf-ı
Devlet-i aliyye’ye isyân ü tuğyân etmekle, taraf-ı Devlet-i aliyye’den cem‘-i
gafîr ile üzerine nefîr-i âmm olup, katı çok zemân tarafeynden kıtâl olunup,
âkıbet eşkiyâ-yı mezbûr firâr etmeğle, bir-takrîb ahz olunup ve ol tarâfda katl
ve ser-i maktû‘u Der-aliyye’ye irsâl olunup, Bâb-ı hümâyûn’a vaz‘ olunduğu
kayd şüd. Fî 25 RA. sene 1228 (28.3.1813).
(vr. 30a) Târîh-i Vak‘a-yı İngiliz: Binikiyüzyirmibirinci senesi mâh-ı
Şevvâl-i şerîf’in birinci gününde (12.12.1806), Devlet-i Âl-i Osmân ile
Devlet-i Rusya beyninde olan ahdnâmeye mugāyir harekâtda Mosko Devleti
vâkı‘ olup, binâ’en-aleyh Sefer-i hümâyûn vâkı‘ olup ve sefer tedârükine
şurû‘ olunurken İngiliz Devleti, benim Rusya Devleti ile beynimizde ahd-i
va‘dimiz vardır, ben de sefer ederim, deyu da‘vâ edüp, bir türlü ilzâm
olmayup, ol dahi sefer açup ve bir mıkdâr sefîne ile Akdeniz Boğazhisârı
hâricinde sed-bend olup, Âstâne’ye gelen sefîneye mâni‘ olup, gāyet
İslâmbol’u tazyîk ve muhâsara ettikde, Âstâne-i aliyye tarafından Kapûdân
Sâlih Paşa sekiz on nefer beylik kalyon ile Çanakkal‘a’sı önünde muhâfaza
olup, ânda dururlar iken, Îd-i adhâ’nın ibtidâ’ki günü oniki kalyon ile
Boğaz’dan içerü hucûm edüp, bizim kal‘alardan top ve bizim kalyonlardan
top atup, ânda katı vâfir ceng olup, âhirü’l-emr İngiliz gālib olup, bizim ânda
olan kalyonları yakup kül eyledi. Ândan sonra Boğaz’dan içeriye geçüp, Îd-i
adhâ’nın üçüncü cum‘a günü, salâti’l-cum‘adan sonra mezbûr İngiliz
keferesinin içerü girüp, Âstâne’ye teveccüh ettiği haberi geldikde, Âstâne
içinde bir haşyet ve bir havf düşdü ki, cümle zâbitân ve ahâlî-yi İslâmbol
birbirlerine karışdı. Cum‘a gün ba‘de’l-‘asr Barûthâne önünden İngiliz
gemileri göründü. Ba’de-salâti’l-magrib Kızıladalar önüne gelüp yattılar.
Ehl-i islâma havf düşüp, gece ve gündüz çalışup, deryâ tarafından Yedikule
ve Samatya ve Yenikapu ve Kumkapu ve Çatladıkapu ve Âhûrkapu ve İncili
Köşk ve Topkapu, ve Yalı Köşkü ve İslâmbol Ağası İskelesi ve Kurşun
Mağaza ve Tophâne’ye ve Üsküdâr’da Ayazma’ya ve Salacak ve Harem
İskelesi’ne ve Haydarpaşa ve Lota Burnu’na ve Fenerbahçe’ye cümle
tabyalar yaptırılıp, mükemmel toplar konup, bekçiler ve askerler koyup, gece
ve gündüz beklediler. Hâlen Ordu-yı hümâyûn ve Sancak-ı şerîf
Davudpaşa’ya çıkmamış idi. Cümle asâkir Âstâne’de olduğu ecilden,
Tersâne’de mevcûd olan kalyonlar hazırlanıp, onar akçe ulûfe ile gemilere
dalkılıç onsekizbin âdem yazdılar. Cümlesi hazırlanup durdular. Kefere’nin
üzerine varmadılar. Kefere tarafından ve gerek bizim tarafdan aslâ bir top ve
tüfeng atılmayup, on gün bu minvâl üzere böyle durdular. Onbirinci pazar
gün, kable’z-zuhr İngiliz gemileri Kızılada tarafından kalkup, Marmara
Adası’na aşağı gittiler. İki gün Marmara’da yatup, üçüncü gün ândan dahi
kalkup, Boğaz Hisâr’a varup, ânda kal‘alar ile gāyet katı çok ceng edüp,
ândan dahi darb-ı destî ile geçüp, Akdeniz’e geçüp gitti. Birkaç vakt
mürûrunda İngiliz gelüp, Boğaz ağızına yatup, Âstâne’ye geçen sefînelere
mâni‘ olup, ba‘zısını esîr ettikde, Âstâne tarafından Donanma-yı Hümâyûn
ile Kapûdân Seyyid Ali Paşa Boğaz Hisâr’dan dışarı çıkup, İngiliz ile bizim
donanma katı vâfir ceng edüp, bizim iki gemi batup ve kapûdân esîr olup,
bizim baki gemiler Âstâne’ye gelüp, ta‘mîr oldu ve âhirü’l-emr İngiliz ile
sulh olup, devlet barışdı ve Mosko Devleti ile sefer el-yevm baki duruyor.
Binikiyüzyirmibirinci senesi tamam, binikiyüzyirmiiki sene girdikde,
Muharrem’in ondokuzuncu (29.3.1807) cum‘aertesi günü Nevrûz-ı sultân’ın
sekizinci günü, Yeniçeri Ordusu, sâ‘at iki, alay koyulup, sâ‘at sekiz tekmîl
oldu. Nevrûz’un dokuzuncu günü Konakcı Tuğları ânın ardınca Cebehâne
Ordusu ve ânın ardınca Topçular ve ânın ardınca Arabacılar geçdikde tekmîl
oldu. Muharrem’in yirmibir (31.3.1807), isneyn günü sâ‘at bir, Sancak-ı şerîf
Irgâdpazarı’na geldi. Sancak-ı şerîf alayın ibtidâ’-yı evvelinde Delibaşılar,
ardınca Za‘îmler, ardınca Hâcegânlar, ardınca Mevâlî-i izâm ve ânın ardınca
Kā’im-mekām Paşa ve ânın ardınca Sancak-ı şerîf ve ânın ardınca Vezîr ve
Şeyhü’l-islâm ve ardınca Kethüdâ Bey ve ardınca Kâtibler ve ânın ardınca
Sipâh ve Silâhdâr Ocağı ve ânın ardınca Sakalar bu tertîb üzere Davudpaşa
Sahrâsı’na çıkdıkları kayd şüd. Fî 21 M. sene 1222 (31.3.1807).
(vr. 30b) Târîh-i Masârifât-ı Câmi‘-i Süleymâniyye: Merhûm Sultân
Süleymân tâbe serâhu hazretleri câmi‘-i şerîfine ve etrâfında olan
medreselere ve i‘mâret ve tavhâne ve dârü’ş-şifâ’ya ve sâ’ir cevânibinde
olan tevâbi‘ ve levâhıkı olan binâ’larının mecmû‘una sarf olan masârifâtı
ber-mûceb-i muhâsebe makbûl-ı Pâdişâhâne olup, deftere kayd olunan
Peçevî Târîhi derûnunda tahrîr olunduğu vech üzere cemî‘-i masârifât bu
minvâl üzere tahrîr olunmuşdur. Sekiz kerre yüzbin dahi doksanaltıbin
üçyüzseksenüç filori
sarf olunmuşdur. Bu vaktin hesâbınca
ikibinikiyüzkırkbir yük akçeye baliğ olmuşdur. Bi-hesâb-ı kîse, 3735.
Merhûm Sultân Süleymân’ın pederleri Yavuz Sultân Selîm merhûmun
ba‘de’d-defn üzerine binâ’ olunan Türbe-i şerîf ve Câmi‘-i şerîfine ve
Mekteb-i münîf ve İmâret ve Dârü’ş-şifâ ve Medrese’lerine vesâ’ir
cıvârında olan binâ’ların Peçevî Târîhi’nin derûnunda tahrîr olunduğu üzere
mecmû‘an giden ve masârifât İçhazine’den verilen altun dörtyüzbin altun
verilmiştir. Bi-hesâb-ı kîse 2200, 110 para.
Masârifât-ı Mâ’-ı Kırkçeşme: Merhûm Sultân Süleymân Âstâne’ye
cereyân ettirdiği Kırkçeşme Suyu’na sarf olan masârifâtı Peçevî Târîhi’nin
derûnunda tahrîr olunduğuna binâ’en ber-muceb-i muhâsebe mecmû‘-ı
masârifât: 846 kîse, 166 kuruş, 80 akçe.
Masârifât-ı Uzunköprü der-Çekmece-i Kebîr: Büyük Çekmece’de olan
kebîr köprüye sarf olan masârifât ol deftere göre mecmû‘-i akçe yüzonbeşbin
akçedir.
[Binikiyüzyirmibeşinci senesi Îd-i adhiyye’nin ikinci (29.12.1810) yevm-i
isneyn, ba‘de’l-magrib alâmeti zuhûr edüp, îd-i şerîfin üçüncü gecesi salı
gecesi, sâ‘at iki, ba‘de’l-işâ’, oğlum Ahmed Reşîd dünyaya geldi. Hakk
sübhanehu ve te‘âlâ hakkımızda hayırlı halef eyleye, âlimînden, sâlihînden
eyleye, âmîn. Bi-hakk-ı Tâhâ ve Yâsîn, bi-câhi nebiyyü’l-enbiyâ ve’lmürselîn. Fî 3 Z. sene 1225 (30.12.1810). Merhûm olmuşdur.]476
(vr. 31a) Târîh-i Gizli Sıtma Hacı İbrâhim Efendi ve gayrı: Rebîü’l-
evvel’in onyedinci (25.5.1807) perşenbe477 günü sâ‘at altıda İbrâhim
Kethüdâ ahz olunup, katl olundukdan sonra478, sekiz sâ‘at, sâbık Duhân
Gümrükcüsü iken Vezîr Kethüdâsı olan Memiş Efendi ve Re’is Efendi ve
Bostancıbaşı ve Darbhâne Emîni Bekir Efendi, bu dört âdem ahz olunup,
Paşakapusu’nda Kummeydânı’nda başları katl olup, cesedleri ânda kalup,
serân-ı maktû‘ları bir leğen içine vaz‘ olup, Etmeydânı’na ma‘hûd âdemlere
irsâl olundu. Re’s-i maktû‘lar meydâna vaz‘ olup, cümle nâs varup temâşa
ettiklerinde ve Yeniçeri tâ’ifesinin ba‘zısı ayaklarıyla tepüp ve ba‘zısı bıçak
ile çalup istihzâ ettiler. Ve Bolu Voyvodası Hacı Ahmedoğlu’nun
kapuçukadârını dahi ânda paraladılar. Bu fetretin yârendesi cum‘a günü [29
Mayıs] sâ‘at dört, cemî‘-i Ocaklı ve Ulemâ bir bir cem‘ olup, bayraklar ile
ve nice bin âdem ile Bâb-ı Hümâyûn’a varup, Kapu‘da bir mıkdâr meks
edüp, ba‘dehu Enderûn’dan Selîm Han’ı sâ‘at beş indirüp, ânın yerine Sultân
Mustafa ibn Abdülhamîd cülûs edüp, Ricâl-i devlet cümle bey‘at ettikde,
sâ‘at altıya onbeş dakîka kala toplar atulup, altı sâ‘at onbeş dakîka Ayasofyayı kebîr ibtidâ’ selâmlık olup, sâ‘at yedi edâ-yı salâti’l-cum‘a olup, herkes
yerli yerine gitti. Mâbeynci Kör Ahmed Bey hayyen ahz olunup, Paşakapusu
kurbında Alay Köşkü altında kılıç üşürüp, pâre pâre edüp parçaladılar. Yine
ol cum‘a günü ba‘de’s-salâti’l-‘asr sâ‘at on, Gizli Sıtma Hâcı İbrâhim
Efendi’yi yalısında suyolu içinde bulup, alup Paşakapusu’na getirdiler.
Paşakapusu’ndan Yeniçeriler alup, yalınayak başı açık hakāret ve zillet ile
Divânyolu’ndan alup, Etmeydânı’na giderlerken, Sultân Bâyezîd Medresesi
yanından geçüp, üçüncü uncu dükkânı önüne vardıkda, mezbûr İbrâhim
Efendi’nin takatı kalmayup, ânda yıkıldıkda, bıçak üşürüp, parça parça edüp,
herbir parçalarını Sultân Bâyezîd Meydânı’nın bir tarafına attılar. Bir gece
parçaları Meydân’da kalup, kelbler ekl edüp ve ba‘zısını devşirüp yârendesi
gün getürüp defn ettikleri, işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 18 RA. sene 1222
(26.5.1807).
Yeniçeri Ağası Sadr-ı azam İbrâhim Paşa Ordu-yı hümâyûn’u Âstâne’den
alup gittikden sonra, Rikâb Kethüdâsı Şamlı Râgıb Efendi’ye üç tuğ verilüp,
mükemmel kapu ile Konya mansıbı ile Âstâne’den Üsküdâr’a geçüp azm-i
râh etmiştir. Fî 15 SA. sene 1222 (24.4.1807).
Maktûl Memiş Efendi’nin müddet-i kethüdâlığı, 37 yevm.
Der-Beyân-ı Sefer-i Hümâyûn ale’l-Mosko: Devlet-i Âl-i Osmân Gâzi
Sultân Selîm-i sâlis zamanında Rusya ve İngiliz Devleti beyninde olan şurût
ve ahdnâmeye mugāyir olan şurût ve sulhnâmeye muhâlif hareket üzere
olduklarına binâ’en-aleyh nakz-ı ahd vâkı‘ olmağla, mezbûr İngiliz’i ve
Mosko devletleriyle sefer etmek iktizâ edüp, sefer tedârükine şurû‘ olunup,
Mosko Devleti bayrakları altında olan keferelerin herbirlerine tenbîh ve
sefîneleri ahz ve Tershâne’ye rabt olup ve Balyozları’na küşâd verilüp ve
Âstâne-i aliyye’den ihtiyâten bin nefer âdem ile on Orta tertîb ve İsmâ‘il
Kal‘ası’na ta‘yîn ve îrsâl olunup ve Karadeniz Boğazı’nda olan kal‘alara ve
Akdeniz’de olan Boğaz Kal‘aları’na ve ba‘zı münâsib olan mahallere katı
vâfir tedârük ve asâkir tertîb ve Sefer-i hümâyûn vâkı‘ olduğu cümlenin
ma‘lûmu olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 7 L. sene 1222 (8.12.1807).
Sene-i mezbûrda, Şevvâl-i şerîf’in onyedinci günü (18.12.) Sefer-i hümâyûn
içün Sancak-ı şerîf’in Âstâne’den çıkmasıçün Paşakapusu’na Hatt-ı hümâyûn
gelüp, kırâ‘at olunup selâtîn câmi‘lere du‘âlar sipâriş olunup, tedârük-i sefer
içün Ricâl-i devlet’e, Ocaklılar’a tenbîh ve tekîd olundu. Ve bundan
birbuçuk mâh mu’ahhar Mosko keferesi kable’l-muhârebe bir hîle vü hud‘a
ile Hotin ve Bender kal‘aları’na duhûl edüp ve ahâlîlerini âhar diyâr-i
islâma ihrâc edüp, kal‘aları ve derûnunda olan mâl-i emlâkini zabt edüp,
derûnunda kefere iskân ettiği haberi Âstâne’ye geldi. Binâ’en aleyh Sancak-ı
şerîf hurûcu içün tevcîhât olup, sâbık Yeniçeri Ağası İbrâhim Sadr-ı a‘zam,
Mustafa Refîk Efendi Kethüdâ-yı Sadr-ı âlî, Moravî Osmân Efendi
Defterdâr, Mehmed Gālib Re’îsü’l-küttâb, İzzet Bey Âmedî, Halîl Ağazâde
Es‘ad Bey Başbakikulu, Hâcı İbrâhim Efendi Nişâncı, Pehlivân Ağa Yeniçeri
Ağası, Fetvâ Emîni Seyyid İbrâhim Efendi Ordu Kādısı olmuşdur. Fî 27 L.
sene 1222 (28.12.1807). Mâh-ı Zilka‘ade’nin ondokuzuncu (18.1.1808) günü
yevm-i isneyn sâ‘at beş, Sâhib-i mühr İbrâhim Paşa’nın tuğları
Paşakapusu’na dikildi. Ol [gün] yirmisekiz Mosko esîri geldi. Mâh-ı
mezbûrun onaltıncı günü (15.1.1808) burada [U]lah Beyi’nin babası katl
olup, malı mîrîye zabt olundu.479
(vr. 31b) Soğanağa Mahalle[sinde] Büyük Tezkireci Gālib Efendi Mısır
seferi feth olup, Ordu-yı hümâyûn Âstâne’ye geldikden sonra, Fransa
Devleti’ne mükâleme içün elçilik ile Devlet-i Âl-i Osmân tarafından me’mûr
olup, Âstâne’den azm-i râh etmişdir. Fî 28 ZA. sene 1216 (1.4.1802). Dokuz
ay bir gün tamam oldukda Fransa’dan Âstâne’ye geldi. Ale’d-devâm dört
sene dokuz ay onsekiz gün Büyük Tezkireci oldu. Binikiyüzyirmibirinci
senesi Receb-i şerîf’in onsekizinci (1.10.1806) Perşenbe günü sâ‘at iki,
Re’isü’l-küttâb olduğu kayd şüd.480
Târîh-i Muhârebe-i Kādı Paşa: Sultân Selîm Han Anadolu’yu Nizâm-ı
cedîd etmek murâd ettikde, ahâlî-yi Rumeli kabûl etmeyüp, cemî‘-i Rumeli
Edirne ile ittifâk edüp, Nizâm-ı cedîd’den imtinâ‘ ettiklerinde, Sultân Selîm
Han musir olup, elbette ederim, deyü Âstâne’de olan Nizâm-ı cedîd asâkiri
ile Anadolu askerine Kādı Paşa’yı Ser‘asker edüp, katı küllî asker ve top ve
cebehâne ile Rumeli cânibine ta‘yîn olunup, Silivri’de bir müddet meks
edüp, ba‘dehu Çorlu kasabasına vardıkda, ahâlî-yi Rumeli ile Kādı Paşa ve
Nizâm-ı cedîd ânda cenge tasaddî ettiklerinde, birkaç gün ânda muhârebe
olup, tarafeynden katı çok hasârat ve katl-i nüfûs olup, âhirü’l-emr Nizâm-ı
cedîd tarafı bozulup perîşân olup, Kādı Paşa firâr ettikde, tarafeynden sulha
rağbet olunup, Nizâm-ı cedîd askerine izin verilüp, her kimesne kendü
vilâyetlerine gittikleri işbu cerîdeye kayd olundu. Fî Gur. B. sene 1221
(14.9.1806).
Târîhî Sefer-i Hümâyûn: Binikiyüzyirmiikinci senesi Muharrem’in
yirmibirinci (31.3.1807) günü, yevm-i isneyn, Sancak-ı şerîf ile sâbık
Yeniçeri Ağası Sadr-ı a‘zam İbrâhim Paşa Davudpaşa’ya çıkup,
Davudpaşa’da oniki gün meks olunup, onüçüncü cum‘aertesi Saferü’lhayr’ın üçüncü (12.4.1807) günü, Sancak-ı şerîf ve Ordu-yı hümâyûn
Davudpaşa’dan kalkup, Mosko seferine azm-i râh ettiler. Fî 3 SA. sene 1222
(12.4.1807).
Târîh-i Fetret-i Kal‘alı Neferâtı: Ordu-yı hümâyûn Âstâne’den azm-i râh
ettikden kırk gün sonra Sultân Selîm Han, bundan sonra Yeniçeri azaldı.
İslâmbol’un cümlesini Nizâm-ı cedîd ederim, zu‘mıyla birkaç bin Nizâm-ı
cedîd esbâbı yapdırup, bir mıkdârını Bostancıbaşı’ya verüp, Boğaziçi’nde
olan Ocaklar’a taksîm edeler, Nizâm-ı cedîd olmak içün. Ve bir mıkdârını
dahi sâbık Re’îsü’l-küttâb Mahmûd Efendi’ye verüp, Rebîü’l-evvel’in
onyedinci (25.5.1807) yevm-i isneyn, Karadeniz Boğazı’nda olan Kal‘a
Yamakları’na götür, bunları giyüp Nizâm-ı cedîd olsunlar, deyü teslîm
olundukda, mezbûr Mahmûd Efendi esbâbları alup, ol tarafa vardıkda,
Mahmûd Efendi kal‘a-yı mezbûrların neferâtlarına ve zâbitlerine,
Pâdişâhımızın emri böyledir, bunları giyüp Nizâm-ı cedîd olun, deyu,
kendülere hitâb ettikde, ânlar kabûl etmeyüp ve bunlar dahi musırr olup
ısrârlarında, kal‘a neferâtlarında fitne zuhûr edeceği Mahmûd Efendi’nin
yakınen ma‘lûmu oldukda, kayığa binüp Âstâne’ye firâr ettikde, neferâtların
dahi mecbûren firâr ettiği mesmû‘ları oldukda, ânlar dahi birkaç kayığa
binüp, ardınca sür‘at edüp, kendüyi katl edüp ve yanında olan âdemlerden
birkaç âdem katl oldukda, işbu haber ba‘de’l-asr Âstâne’ye geldi. Ba‘dehu
bunda olan Ricâl-i devlet’in kalbine havf düşüp. Üç günden sonra, yevm-i
perşenbe (28.5.) ale’s-sabâh dört beş bin mıkdârı Yeniçeri ve kal‘a
neferâtları Tophâne Meydânı’na cem‘ olup, ândan mavnalarla ve kayıklar ile
İslâmbol tarafından Çardak ve Unkapanı’na çıkup, Topçu ve Arabacı ve
Cebehâne Ocağı ve Yeniçeri cümlesi ale’l-ittifâk Etmeydânı’na cem‘ olup,
ba‘dehu Şeyhü’l-islâm ve Kādı‘askerler ve Sekbânbaşı Ağakapusu’na cem‘
oldular ve Enderûn-ı Hümâyûn’a haber gönderdiler. Sultân Selîm nâdim
olup, Nizâm-ı cedîd’e la‘net olsun, deyu münâdîler çarşularda nidâ ettiler.
Enderûn’dan ve Ricâl’den ondört nefer âdem matlûb ederiz, deyu, tekrâr
Enderûn’a haber gönderdiler. Pâdişâh cevâb verdi ki, bunlar benim yanımda
değildir, konaklarını basup alsınlar, deyu cevâb ettikde, mezbûrun cümlesi
katl edüp, İbrâhim Kethüdâ’yı Yenikapu’[da] Dülger Gülâbîoğlu’nun
hânesinde hammâllar bulup, Mehterbaşısı Ali Ağa ile ikisini ma‘an,
yalınayak, başı açık döve döve Etmeydânı’na yevm-i perşenbe sâ‘at altı
götürüp, mezbûra kılıç üşürüp, parça parça edüp, her parçası kuruş kadar
kalup, ayaklar altında mahv olup gittiği kayd şüd. Fî 17 RA. sene 1222
(25.5.1807).
(vr. 32a) Târîh-i Matar-ı Şedîd der-İslâmbol: Ba‘de’s-salâtü’z-zuhr ve
kable’s-salâti’l-asr semâdan bir matar-ı şedîd zuhûr etti ki, aslâ misli
mesbûk değildir. Ol kadar şedîd zuhûr etti ki, Âstâne’de Mahmûdpaşa
Çarşusu ve Tavşântaşı cıvârları ve ba‘zı mahaller suyun darbından yarılup,
birkaç âdem boyu çukur olup, aslâ mürûr u ubûru mümkün olmadığı işbu
cerîdeye kayd şüd. Üsküdâr’da ve Kasımpaşa’da ve Eyyüp’de vesâ’ir
mahallerde katı çok hasârât-ı küllî vâkı‘ olmuşdur. Fî 4 SA. sene 1204
(24.10.1789).
Cülûs-ı Sultân Selîm Han: Mart’ın yirmiyedinci gününde Şeref-i şems idi.
Ol gün şevketlü, kudretlü, mehâbetlü Sultân Selîm-i sâlis ibn Sultân Mustafa
Han amucası Sultân Abdülhamîd’in yerine Pâdişâh olup, taht-ı âlîlerine
cülûs ettikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Yevm-i salı, sâ‘at beş. Fî 11 B. sene
1203 (7.4.1789).
Târîh-i Katl-i Selîm Ağa ve Oğlu Nâzîf Efendi: Tahta cülûs ettikden
otuzdört gün sonra Şa‘bân-ı şerîf’in onbeşinci (11.5.1789) yevm-i
pazarertesi, Sultân Selîm Han tebdîlen Tersâne-i âmire’ye varup, Tersâne
Emîni Hâcı Selîm Ağa’yı ânda katl ettiği bu cerîdeye kayd şüd. Selîm Ağa
merhûmun oğlu Ahmed Nâzîf Efendi dahi Kadir gecesi (20.6.1789) katl
olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olundu. Ramazân’ın yirminci
günü Koca Yusuf Paşa Mühr’den azl olunmuşdur. Fî 20 N. sene 1203
(14.6.1789).481
Şevketlü Pâdişâhımız Sultân Mahmûd Han hazretlerinin kerîme-i
muhteremeleri olan Fâtma Sultân kırk günlük oldukda, cum‘a gününe tesâdüf
edüp, kable’s-salâti’l-cum‘a sâ‘at dört, çocuğu Mâbeyn’e götürüp, şevketlü
efendimizin kucağına verdiklerinde, teşekküren birkaç kurbân zebh
olundukda, Enderûn-ı Hümâyûn’da olan hademe-i devlet Şehzâde dünyaya
geldi zannedüp, İslâmbol içinde olan Vezirler ve cümle Ricâl-i Devlet-i
Osmâniyye ve Ulemâ-yı izâmlar taraf be-taraf cemî‘-i etrâfın Hasekiler ve
Teberdârlar ve Mehterler ve Çukadârlar müjdeler edüp ve bahşişler
aldıklar[ından] sonra, Sadr-ı a‘zam Yusuf Paşa Saray-ı Hümâyûn’a
Karakulağı gönderüp, tashîh ettiklerinde, aslı olmayup yalan çıkup, herkes
me’yûs oldukları işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 RA. sene 1224 (13.5.1809).
Yevm-i cum‘a sâ‘at dört.
Târîh-i Âstâne’ye Kesret Kar Yağdığı: Binikiyüzyirmiüç Muharrem-i
gurresi (28.2.1808) yevm-i sebt ve cemre-i sâniyenin ibtidâ’ki günü,
Âstâne’ye dört parmak mıkdârı kar yağup, mâbeyni iki gün fasl olup, üçüncü
yevm-i salı yine kar yağmağa başladı. Bir fırtına ile üç gün üç gece ol kadar
kar yağdı ki, beş altı karış mıkdârı yağup, çarşu içleri ve Divân yolları ve
mahalle aralarında olan yollara birbuçuk âdem boyu mıkdârı kar dolup,
çarşulardan ve câddelerden bir türlü mürûr u ubûr mümkün olmadığı
ecilden, bâ-Fermân-ı âlî çarşuları ve Divân yollarını vesâ’ir mahalleri
lağımcılar kazup, karı kova ile denize ve ba‘zı vîrânelere taşıyup attılar.
Yirmibeş gün mıkdârı buz yüzünden kapandı. Ba‘dehu mahv olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 5 M. sene 1223 (3.3.1808).
(vr. 32b) Harîk-i Sarây-ı Şâh Sultân: Mart’tan iki gün mukaddem cum‘a
gecesi ale’s-sabâh Şâh-ı merhûmenin sarayının hariciyyesi muhterik olup,
katı vâfir zî-kıymet mal ve eşyâsı muhterik olup, mutazarrır ve mükedder
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 M. sene 1223 (28.2.1808).
Kā’im-mekām Tayyâr Paşa azl olup, ânın yerine sâbık Vezîr Kethüdâsı
Eğinli Mustafa Efendi Kā’im-mekām olup, mezbûr Tayyâr Paşa Rumeli
cânibine me’mûren Âstâne’den azm-i râh ettiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 18
M. sene 1223 (16.3.1808).
Elçi-i Acem: Acem tarafından Devlet-i Âl-i Osmân’a bir büyük elçi
gelüp482, Üsküdâr’da Nizâm-ı cedîd’de konak verilüp, ba‘dehu Âstâne’de
Ekşikaradut cıvârında Şamlı Hüseyin Efendi konağına gönderilüp, ânda beş
altı mâh mıkdârı sâkin olup, ba‘dehu izn-i Devlet-i Âl-i Osmân ile kendü
vilâyetine gönderildüğü işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. SA. sene 1223
(29.3.1808).
Muhârebe-i Lâz Mollâ Mustafa der-derûn-ı Câmi‘-i Sultân Mehmed:
Sultân Mehmed Câmi‘i etrâfında olan medreseler derûnunda sâkin olan
mollâlardan bu Lâz mollâsı, câmi‘ avlusunda Yeniçeriler ile silâh ile kavga
edüp, Yeniçeriler gālib olup, mezbûr mollâ silâh ile câmi‘ içine kapanup ve
cemî‘-i zâbitân câmi‘-i şerîfin dışarısından pencerelerden câmi‘ içine kurşun
atup, mezbûr mollâ mü’ezzin mahfiline çıkup, cebehânesini önüne döküp,
dışarda olan zâbitân ile ceng ederken, dışarıdan atılan tüfengden bir kurşun
mollânın cebehânesine dokunup, cebehânesi ateş alup yandıkda, mollânın
esbâbı yanup bir türlü tahammül edemeyüp, câmi‘den taşra olup,
Deremeydânı’na karşu kaçarken, bıçâk ile Yeniçeriler önüne karşu
geldiklerinde birkaç âdem öldürüp, ba‘dehu kendi dahi helâk olduğu kayd
şüd. Fî 28 M. sene 1223 (26.3.1808).
Muhârebe-i Eşkiyâ der-Üsküdâr Fesâd-ı azîm: Medine-i Üsküdâr’da
Ellidokuz’un yoldaşlarından biri eşkiyâlık edüp, ümmet-i Muhammed, nisâ
vü ricâl bunun şerrinden gāyet mutazarrır olup, ahâlî-yi Üsküdâr gelüp,
Usta’ya şikâyet ettiklerinde, ol eşkiyâ silâh ile çarşuda gezerken, Usta ol
eşkiyâyı tutmak kasdıyla üzerine vardıkda, eşkiyâ-yı mezbûr teslîm olmayup,
silâhına yapuşup cenge tasaddî ettikde, mezbûru tüfeng ile vurup katl
ettiklerinden, Ellidokuz’un yoldaşları vesâ’ir eşkiyâ-yı Üsküdâr silâh ile
pâre pâre cem‘ olup, Üsküdâr mahallesini çep-çevre tüfeng ile kuşatup, katı
vâfir muhârebeden sonra, mezbûrlar ittifâk ile Üsküdâr Ustası ma‘iyyetinde
olan Haseki-yi Hassa’yı tutup, Yenicâmi‘ avlusunda paraladıkları işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 21 SA. sene 1223 (18.4.1808).
Alizâde Efendi Sadr-ı Anadolu olup, üç mâh mürûrunda maktûl Mustafa
Paşa hengâmında Kütahya’ya nefy olundu. Fî Gur. RA. sene 1223
(27.4.1808).
Fitne-i Kal‘alılar: Karadeniz Kal‘aları’nda olan Yamaklar pâre pâre cem‘
olup ittifâk ile oradan kalkup, Yemiş İskelesi’nde Çardak’a gelüp, gece
Ağakapusu’nu basup, Sekbânbaşı’nı ve Karakulağı gece Ağakapusu’ndan
alup, Çardak’a indirüp, mezbûrları bir sefîneye vaz‘ edüp nefy ettiler.
Yerlerine bir gayrı kimesne nasb ettiler. Ol ecilden nâs beyninde bir azîm
havâdis olup, nâsa bir havf târî oldu. Darbhâne Emîni azl olup, yerine
Ahmed Şâkir Efendi oldu. Fî 17 RA. sene 1223 (13.4.1808).
(vr. 33a) Bahr-i Esved Yamakları Fesâdı Beyân Olunur: Bahr-i siyâh
Kal‘aları neferâtları ale’l-ittifâk Âstâne’ye gelüp, Çardak’da Ellialtılar’ın
Başyasakcıları Hasan Ağa yedlerinde, ânların birkaç yoldaşları mahbûs idi.
Gelüp, Hasan Ağa’dan cebren mahbûslarını alup gittiler. Ândan sonra
zâbitân, bu işler Hasan Ağa’nın fitne ve tahrikiyle oldu, deyu, mezbûru
Çardak’dan tutup, ba‘de’l-asr Ağakapusu’na götürdüler. Kendüye bu işler
su’âl ve cevâb olundukda, bir türlü cevâba ve nutka kādir olmadığı ecilden,
cümle zâbitân ittifâklarıyla mezbûrun katl olunmasını murâd ettiklerinde,
halâs olması bir türlü mümkün olamayup, mezbûr Hasan Ağa’yı
Ağakapusu’nda Şadırvân Meydânı’nda kandil ipiyle boğup, ölüsünü Kapu
önünde meydana attılar. Yarendeki günü Ellialtı’nın Çorbacısı’nı ve İkinci
Yasakcı Osmân Ağa’yı Yenikapu’sunda bir sefîneye vaz‘ edüp, nefy ettikleri
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 RA. sene 1223 (27.4.1808).
Boğaz Kal‘ası Yamakları ittifâk edüp, dâ’imâ fitne vü fücûr Bahr-i Siyâh
Kal‘ası neferâtından zuhûr ediyor, bizler ânların sebebiyle Devlet-i
aliyye’de lisâna geldik. Bizler ânları kabûl etmeziz, deyüp, gelüp
birbirleriyle ceng ü muhârebe edüp, Macarlı’dan birkaç kimesne katl ve
bakisi firâr ettikleri kayd şüd. Fî 27 RA. sene 1223 (23.5.1808).
Maktûl İbrâhim Kethüdâ’nın cemî‘-i emvâli mîriyye zabt olunup, ba‘dezzuhr kable’l-asr zevcesini bâ-Fermân âlî Bursa’ya nefy olunduğu kayd şüd.
Fî 2 R. sene 1223 (28.5.1808).
Şevketlü pâdişâhımız Sultân Mustafa Han tarafından Arab Hazinedâr Ağa
yediyle Mühr-i Hümâyûn sâbık Sekbânbaşı Çelebî Ağa’ya gönderilmişdir. Fî
13 R. sene 1223 (8.6.1808).
Ordu-yı hümâyûn’u Âstâne’ye götüren Sadr-ı a‘zam İbrâhim Paşa’dan
orduda Yeniçeriler cebren Mühr-i Hümâyûn’u alup, Âstâne’ye irsâl edüp ve
mezbûru birkaç ricâl ile bir mahalde meks ettikleri işbu cerîde’ye kayd şüd.
Fî 8 R. sene 1223 (3.6.1808).
Sultân Mustafa’nın Silâhdârı ve Hazine Kethüdâsı ve Başçukadâr Ağa
Enderûn’dan çırâğ olup, çıktıkları kayd şüd. Fî 12 R. sene 1223 (7.6.1808).
Ser-i Maktû‘-ı Vâlide Kethüdâsı: Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın ser-i
maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olundu. Yevm-i çahârşenbe. Fî 19 R. sene
1222 (26.6.1807).
Cümle Ocaklu ma‘rifetleri ile yevm-i salı Sekbânbaşı Ağa azl olunduğu
kayd şüd. Fî 17 R. sene 1222 (24.6.1807).
Şâhsuvârzâde Kā’immekām olduğudur: Çavûşbaşı Şâhsuvârzâde
Hamdullah Bey Kā’immekām Paşa olup, Hasan Hüseyin Efendi yerine
Çavuşbaşı olup, Hubûbât Nâzırı Mustafa Efendi Vezîr Kethüdâsı olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî R. sene 1222 (Haziran 1807).
Galata’da Arabcâmi‘i kurbında gece sâ‘at yedi bir harîk zuhûr edüp,
onyedi sâ‘at yandı. Galata’nın ekserî yerleri muhterik oldu. Hattâ Meyyit
İskelesi’nde nihâyet buldu. Fî 4 CA. sene 1222 (10.7.1807).
Es‘adzâde Mehmed Atâ Efendi Meşîhat’tan azl olunup, yerine Samânîzâde
Hulûsî Efendi olup (13.7.1807), onyedi sâ‘at mürûrundan sonra Kal‘alılar
azl ettirüp, yine kemâ fî’l-evvel Es‘adzâde Şeyhü’l-islâm olduğu kayd şüd.
Fî 8 C. sene 1222 (14.7.1807). Yevm-i isneyn.
Sâbık Galata Mollâsı Şeytân Emîn ve Eyyüb’de Seyyid Efendi ma‘an nefy
oldular. Kayd şüd. Fî 7 CA. sene 1222 (12.8.1807).
Musa Paşa def‘a-i sânîde yine Kā’immekām. Gur. C. [1222] (6.8.1807).
Hünkâr Başçukadârı nefy olup, malı mîriyye zabt olundu. Hazine Kethüdâsı
Sâlih Bey Kadıköy’e nefy olunup, yerine bedel Sürre Emîni ettiler. Fî 27 CA
[1222] (2.8.1807).
(vr. 33b) Harîk-i Kebîr der-Uzunçarşu: Tahtakal‘a kurbında bir harîk
zuhûr edüp, Uzunçarşu muhterik olduğu kayd şüd. Fî 11 CA. sene 1222
(17.7.1807).
Acemoğlu Kışlası karşusundan bir harîk leylen sâ‘at beş zuhûr edüp, çok
evler muhterik olup, Lâleli Câmi‘i’nde nihâyet buldu. Fî 15 C. sene 1222
(21.7.1807).
Soğanağa Mahallesi merhûm İbrâhim Kethüdâ’nın konağını Hadîce Sultân
tarafından Mülknâme-i Hümâyûn ile alup, içine taşındılar. Fî 1 B. sene 1222
(4.9.1807).
Bizim mahallede sâbık Sandık Emîni Emîn Efendi İzmir Gümrüğü’nden azl
olup, Âstâne’ye geldi. Fî 8 Ş. sene 1222 (11.10.1807).
Tayyâr Paşa itlâk olup, Âstâne’ye geldikde tuğları kendüye ihsân olup,
Trabzon mansıbı ile ve Canik Muhâfızlığı ile kâmyâb olup, sonra Musa Paşa
Kā’immekāmlık’tan azl olup, yerine Tayyâr Paşa Kā’immekām olup, iki ay
yirmibeş gün Kā’immekām oldu. Fî 19. L. sene 1222 (20.12.1807). Ba‘dehu
Tayyâr Paşa dahi azl olup, yerine sâbık Vezîr Kethüdâsı Hâcı Mustafa Efendi
Kā’immekām oldu. Fî 14 M. sene 1223 (12.3.1808). Yevm-i cum‘a. Mezbûr
Tayyâr Paşa Rumeli cânibine me’mûr olup, Âstâne’den azm-i râh etmişdir. Fî
18 M. sene 1223 (16.3.1808). Ba‘dehu Rumeli’nde iken Mustafa Paşa
vezâretinde katl olup, ser-i maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olunduğu işbu
cerîdeye kayd şüd.
Elçi-i Acem ale’l-Fransa: Diyâr-ı Acem’den Âstâne’ye bir Büyük Acem
Elçisi gelüp, Devlet-i Osmâniyye’ye çok hediyeler getürüp, Üsküdâr’da
Nizâm-ı cedîd Kışlası’na konak verilüp, ba‘dehu Âstâne’den Fransa
Devleti’ne gittiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gu L. sene 1223
(20.11.1808).483
Ordu-yı hümâyûn’da Vezîr Kethüdâsı Mustafa Refîk Âstâne’ye gelüp,
Re’îsü’l-küttâb olup, yine Ordu’ya râhî olduğu kayd şüd. Fî 5 N. sene 1222
(6.11.1808).
Der-beyân-ı Bakırcı Lâz Hâcı Mustafa: Sultân Bâyezîd Câmi‘i ittisâlinde
Bakırcı Lâz Hâcı Mustafa Ağa’ya Kapuçubaşılık verilüp ve Ma‘den Emîni
olup, bu tarafdan azm-i râh etmişdir. Fî 17 ZA. sene 1223 (4.1.1809).
Soğanağa Mahallesi’nde Gālib Efendi Ordu-yı hümâyûn’da tekrar
Re’îsü’l-küttâb olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 17 SA. sene 1223
(14.4.1808)484
Ordu-yı hümâyûn Defterdârı Osmân Efendi azl olup, yerine Kâğıdhâne
Nâzırı Behçet Defterdâr olup, Ordu’ya azm-i râh ettiği kayd şüd. Fî 10 RA.
sene 1223 (6.5.1808).
Osmânpaşazâde İzzet Bey İzmir’e nefy olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî
7 RA. sene 1223 (3.5.1808).
Eyyüb-i Ensârî’de bir cum‘a gecesi harîk zuhûr edüp, ânda Yeniçeri Ağası
duvardan düşüp öldüğü işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 26 Ş. sene 1221
(9.11.1806).
Mâte Re’îsü’l-küttâb Ahmed Vâsıf Efendi, defn-i Türbe-i Eyyüb, Vâlide
Sultân. Fî 4 Ş. sene 1221 (17.10.1806)485.
Vâlide Kethüdâsı Yusuf Ağa Hacca râhî olmuşdur: Vâlide Kethüdâsı
Yusuf Ağa hacc-ı şerîfe niyyet edüp, bu tarafdan azm-i râh ettiği kayd şüd. Fî
12 B. sene 1221 (25.9.1806).
Harîk-i azîm der-Galata: Ramazân-ı şerîfin pazar gecesi iftârdan yarım
sâ‘at sonra Galata’da Sandıkcılar içinde bir harîk zuhûr edüp, onaltı sâ‘at
mütemâdî yandı. Tophâne tarafından Kal‘akapusu’nda nihâyet bulup ve bir
tarafı Kulkapusu’na, bir tarafı Balıkpazarı’na ve bir tarafı Arabcâmi‘i’ne
varınca cümlesi muhterik olup, katı vâfir hasârat olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 30 N. sene 1221 (11.12.1806).
(vr. 34a) Râgıb Efendi Defterdâr oldu: Soğanağa Mahallesi’nde Mâlikâne
Halifesi Râgıb Efendi Defterdâr oldu. Rikâb-ı Hümâyûn’a. Fî 10 B. sene
1222 (13.9.1807).
Köse Kethüdâ def‘aten yine Kethüdâ-yı Sadr-ı a‘zamî oldu ve Yusuf Âgâh
Tersâne-i âmire Emîni oldu. Fî 28 B. sene 1222 (11.10.1807).
Soğanağa Mahallesi’nde mekteb karşusunda bir harîk zuhûr edüp, üç hâne
muhterik oldu. Leylen sâ‘at sekiz. Fî 11. B. sene 1222 (14.9.1807).
Süleymâniyye kurbında sâbık Defterdâr Sa‘dullah Efendi’nin konağı
muhterik oldu. Leylen sâ‘at sekiz. Fî 3 B. sene 1222 (6.9.1807).
Sadr-ı sâbık Kör Yusuf Paşa’ya Kars Vâliliği tevcîh ve Kars Ser‘askeri
olduğu kayd şüd. Fî 21 B. sene 1222 (24.9.1807).
Râgıb Efendi Defterdârlık’dan azl olup, Büyük Rûznâmeci oldu. Yerine
Yusuf Âgâh Defterdâr oldu. Gümrükcü Hasan Ağa, Âgâh’ın üzerine Tersânei âmire Emîni olduğu bu cerîdeye kayd şüd. Fî 7 Z. sene 1222 (5.2.1808).
Der-Beyân-ı Kaht-ı Kahve: Kahvenin yirmibeş dirhemi seksen paraya
beyne’n-nâs bey‘ olunup, bir türlü tahammül olunmayup, tahmîsi kapayup,
şerbete izin486 verildiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 L. sene 1221
(12.12.1806).
Sâbık Vezîr Kethüdâsı Ahmed Âtıf Efendi’nin Kırkçeşme’de olan konağı
içinden leylen sâ‘at yedi harîk zuhûr edüp, malıyla ma‘an muhterik oldu. Fî 9
ZA. sene 1221 (18.1.1807).
Pâzbânoğlu fevt şüd: Vidin Muhâfızı Pazbânzâde Osmân Paşa kendi eceli
ile fevt olup, fevt-i hayrı Âstâne’ye geldiği kayd şüd. Fî 15 ZA. sene 1221
(24.1.1807).
Çelebî Efendi, ya‘ni Köse Kethüdâ Defterdârlık’dan azl olup, üzerine
Moravî Osmân Efendi oldu. Fî 13 B. sene 1221 (26.9.1806).
Nizâm-ı cedîd Defterdârı Feyzullah azl olup, ânın üzerine Süleymâniyye’de
Ahmed Bey Defterdâr oldu. Fî 3 B. sene 1223 (25.8.1808)487
Vezîr Kethüdâsı İbrâhim Efendi azl olup, ânın üzerine Mektûbcu Mustafa
Refîk Vezîr Kethüdâsı oldu. Fî 3 B. sene 1221 (16.9.1221).
Mısır Seferi’nde Kul Kethüdâsı olan Kāsım Ağa’ya iki tuğ ile İznikmid
mansıbı ihsân-ı Hümâyûn olmuşdur. Fî 15 RA. sene 1220 (13.6.1805).
Kāsım’dan onsekiz gün evvel Âstâne’ye kar yağdı. Bir karış gāyet berd-i
şedîd olup, der-akab hareket-i arz vâkı‘ oldu. Fî 19 Ş. sene 1220
(12.11.1805).
Azl-i İsmâ‘il Paşa: Sadr-ı a‘zam İsmâ‘il Paşa Mühür’den azl olup, ânın
üzerine Yeniçeri Ağası Hâfız İbrâhim Paşa Vezîr-i azam oldu. Fî sene 1 B.
sene 1221 (14.9.1806). Mezbûr İsmâ‘il Paşa’nın müddet-i vezâreti birbuçuk
seneden yirmiiki gün noksân vâkı‘ olmuşdur.
Kıllet-i Lahm-ı Ganem: Bin[iki]yüzondokuzuncu senesi Îd-i fıtr’dan sonra
(15.1.1805) lahm-ı ganemin gāyet kılleti olduğundan kıyyesi altmış paraya
bey‘ olundu.
Bin[iki]yüzondokuzuncu senesi Mart’ın yirminci (20.3.1805/18 Z 1219)
günü Âstâne’ye parmak mıkdârı kar yağdı. Yirmiikinci gün yine Âstâne’ye
bir karışdan ziyâde yağdı. İki gün zarfında cümlesi mahv oldu. Der-akab
çağla bademi geldiği işbu cerîdeye kayd şüd. Sene 1219 (1805).
Yeniodalar Kışlası derûnunda bir harîk zuhûr edüp, birkaç kışla muhterik
oldu. Fî 13 M. sene 1220 (13.4.1805).
Râhî-i İzmir: Soğanağa Mahallesi’nde sâkin sâbık Sandıkemîni Seyyid
Mehmed Efendi İzmir’e Gümrükcü olup, Âstâne’den azm-i râh [etti].
Sadâret-i uzmâ İsmâ‘il Paşa olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. İbtidâ-yı Nisân
yevm-i sebt488, nehâren sâ‘at sekiz, dakîka kırk. Fî 13 M. sene 1220
(13.4.1805).
Sadr-ı a‘zam Kör Yusuf Paşa azl olup, ânın üzerine sâbık Bostancı İsmâ‘il
Paşa Sadr-ı a‘zam oldu. Fî 22 M. sene 1220 (22.4.1805).
Üsküdâr’da sâkin sâbık Bostancıbaşı Hâcı Ağa Kapûdân paşa oldu.
Mezbûr Yusuf Paşa yalısında ikāmet etti.
(vr. 34b) Mezbûr Kör Yusuf Paşa’nın ibtidâ’ Mühr’e gelüp, bu azli târîhine
gelince müddet-i vezâreti ne mıkdâr olduğu beyân olur. İbtidâ gelüp
Arzodası’na cülûs etdüği târîh: Fî 16 CA. sene 1213 (26.10.1798)489,
yevm-i perşenbe, sâ‘at beş, dakîka kırk. Müddet-i vezâreti, sene altı, mâh
sekiz, yevm altı.
Ahz-ı İsmâ‘il Paşa ba’de-fevti’l-Cezzâr: Akka Vâlisi Cezzâr Ahmed Paşa
merhûm oldukdan sonra cebren yerini zabt eden İsmâ‘il Paşa’yı tutup,
Âstâne’ye ihzâr olunup, Âstâne’ye duhûl ettikde, üç sâ‘at mıkdârı
Bostancılar Ocağı’nda sâkin olup, bilâ-su’âl ve’l-cevâb katl olup, ser-i
maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 2
SA. sene 1220 (2.5.1805).
Gedik Paşa Tatlıkapusu kurbında sâ‘at altı, bir harîk zuhûr edüp, Bursevî
Esîrci’nin konağı ile vâfir evler muhterik oldu. Sene 1220 (1805).
Hazirân’ın cum‘a gecesi sâ‘at bir, dakika on, Ay külliyyen tutulup, altı sâ‘at
mıkdârı kaldı. sene 1220 (1805).
Soğanağa Mahallesi’nde sâbık Sandıkemîni Efendi’nin haremi İzmir’e
gittiği kayd şüd. Fî 27 CA. sene 1220 (23.8.1805). Yevm-i perşenbe.
Sâbık Emîrü’l-hâc Azmzâde Abdullah Paşa menfî iken itlâk olup, tuğları
yine ibkā, müceddeden Emîr-i hâc oldu. Fî 7 RA. sene 1220 (5.6.1805).
Vefât-ı Vâlide-i Sultân Selîm Han: Sultân Selîm Han’ın Vâlidesi490
merhûme olup, çahârşenbe günü kable’z-zuhr ve ba‘de’l-asr Eyyûb-i
Ensârî’de kendi yaptırdığı türbesine defn olunduğu işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî 22 B. sene 1220 (16.10.1805).
Zifâf-ı Hîbetullah Sultân: Sultân Abdülhamîd’in kerîmesi Hîbetullah
Sultân Seyyid Ahmed Paşaoğlu Alâ’eddîn Paşa’ya akd olup, bunca alaylar
ile düğünler edüp, zifâf olduğu bu cerîdeye kayd şüd. An-zemân-ı Sultân
Selîm. Fî 18 L. sene 1218 (31.1.1804).
Cezzâr Paşa fevt şüd: Akka Vâlisi Cezzâr Ahmed Paşa merhûm olup,
mevti haberi Âstâne’ye geldi. Fî 1 SA. sene 1219 (12.5.1804).
Ta‘mîr-i Menzil-i İmâm-ı Soğanağa: Soğanağa Câmi‘i’ne muttasıl,
mutasarrıf olduğum menzilimin ta‘mîrine bed’ olunduğunu ve ne mıkdâr
masârıf olduğunu gerek üstâdiyye ve amele ve gerek sâ’ir masârıfât minhaysü’l-mecmû‘ 850 kuruş, su getürmek içün olan masârıf ve sonra olan
ta‘mîrât 350 kuruş. Ta‘mîre bed’ olunduğu târîh, Fî 27 RA. sene 1219
(6.7.1804), Yevm-i perşenbe. Tekmîl olduğu târîh, 12 CA. (19.8.1804)
Tekmîl, yevm-i sebt.
Tekā‘üd-ı Tokadlı Mustafa Ağa: Dergâh-ı âlî Yeniçeri Ağası Tokadlı
Mustafa Ağa azl olup, Üsküdâr Nâhiyesi’nde Kādıkaryesi’nde tekā‘üd oldu.
Fî 12 CA. sene 1219 (19.8.1804).
Ve ânın üzerine Sadr-ı a‘zam İbrâhim Paşa Yeniçeri Ağası olmuşdur.491
Kapûdân-ı Deryâ Kādir Paşa donanma ile Âstâne’ye geldikden üç gün sonra
azl olup, ânın üzerine Bostancıbaşı Kapûdân Paşa olduğu kayd şüd. Fî 27 Ş.
sene 1219 (1.12.1804)492.
Rumeli’nde eşkiyâda derebeyi Tokacıklıoğlu’nun Filibe Nâzırı Hüseyin
Bey’in ve Mennik ‘yânı’nın cezâları tertîb. Ser-i maktû‘ları geldi. Fî Gur.
B. sene 1219 (6.10.1804).
Vefât-ı Kâtib-i Sultân Bâyezîd Han Câmi‘i, Fî 25 C. sene 1219 (1.9.1804).
Vefât-ı zevce-i Elhâc Zihnî Efendi Ser-levhâ-i yemîn. Fî 15 B. sene 1219
(20.10.1804). Yevm-i cum‘a.
Divânyolu’nda Irgatpazarı’na karîb Sinekli Medrese’yi Sadr-ı a‘zam
Kethüdâsı Kâtibi Tayfûr Efendi ba‘de’l-harîk müceddeden binâ’ edüp,
ba‘de’d-du‘â vü senâ mollâlar duhûl ettikleri işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 22
Z. sene 1217 (15.4.1803).
Zuhûr-ı harîk der-Çatalçeşme: Çatalçeşme kurbında Kā’immekām-ı
merhûm Abdullah Paşa’nın konağından leylen sâ‘at yedi bir harîk zuhûr
edüp, Acıhammâm ve Divânyolu ve etrâflarında katı çok yerler muhterik
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 7 Z. sene 1217 (31.3.1803).
Defterdâr Pepegî Hasan [Tahsin] Efendi azl olup, yerine Feyzullah Efendi
Defterdâr olmuşdur. Fî [12 SA]. sene 1218 (3.6.1803).
(vr. 35a) Es‘adzâde Mehmed Atâ’ullah Efendi Sultân Selîm’in vak‘ası
hilâlinde Şeyhü’l-islâmlık’dan azl, yerine Samânîzâde Şeyhü’l-islâm olup,
onyedi sâ‘at mürûrunda mezbûr Samânîzâde azl olup, ânın yerine yine
Mehmed Atâ’ullah oldu. Fî 8 CA. sene 1222 (14.7.1807).
Sâlihzâde Efendi Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 5 SA. sene 1218 (27.5.1803)493.
Mezbûr Sâlihzâde azl yerine Şerîf Efendizâde Atâ’ Efendi oldu. Fî 1 B. sene
1221 (14.9.1806)
Sâlihzâde’nin müddet-i meşîhati sene üç, mâh dört, yevm iki. Samânîzâde
azl olup, yerine Sâlihzâde olmuşdur. Fî 26 M. sene 1218 (18.5.1803)
Şeyhü’l-islâm Hamîdîzâde azl olup, nefy oldu. Fî 10 B. sene 1205
(15.3.1791).
İvâzpaşazâde Mollâ Bey494 meşîhatten azl olup, müddet-i meşîhati yevm
seksendört, yerine Arabzâde Atâ’ Efendi Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 14 Ş. sene
1199 (22.6.1784).
Arabzâde Efendi fevt şüd495. Yerine Nakîbü’l-eşrâf Ârif Efendi. Fî 18 L.
sene 1199 (24.8.1785)496.
Müftîzâde Ahmed Efendi Şeyhü’l-islâm oldu. Fî 23 R. sene 1200
(23.2.1786)497.
Azl-i Şeyhü’l-islâm Mekkî Efendi ve yerine Dürrîzâde Ârif Efendi. Fî 23
ZA. sene 1206 (13.7.1792)498.
Mâte Şeyhü’l-islâm Tevfîk Efendi. Müddet-i meşîhati, yevm onüç. Fî 23 B.
sene 1205 (28.3.1791)499.
Şeyhü’l-islâm Mollâ Bey fevt şüd. Fî 2 ZA. sene 1212 (18.4.1798).
Şeyhü’l-islâm Âşir Efendi fevt şüd. Fî 26 Ş. sene 1219 (30.11.1804).
Mâte Tatarcıkzâde Abdullah Mollâ. Fî 20 ZA. sene 1211 (17.5.1797).
Vefât-ı Anadolu Kādı‘askeri Kocamüftîzâde Seyyid Mehmed Efendi. Fî 14
SA. sene 1212 (8.8.1797).
Mâte Keçecîzâde Efendi Sadr-ı Anadolu. Fî 28 N. sene 1214 (23.2.1800).
Mâte Arabzâde Sâdık Efendi Sadr-ı Anadolu. Fî 14 CA sene 1200
(15.3.1786).
Becâyiş-i Sadr-ı Rûm Mekkî Efendi. Fî 14 C. sene 1200 (14.4.1786).
Mâte Sadr-ı Anadolu Osmân Mollâ. Becâyiş-i Dürrîzâde Abdullah Mollâ
Sadr-ı Anadolu. Fî 8 SA. sene 1220 (11.12.1785).
Mâte Sadr-ı Rûm Velî Efendizâde. Fî 22 Ş. sene 1220 (20.6.1786).
Perşenbe gecesi.
Dürrîzâde Abdullah Efendi Sadr-ı Anadolu’dan
Emînpaşazâde Emîn Bey. Fî 8 SA. sene 1221 (27.4.1806).
azl,
becâyiş-i
Alizâde Efendi Sadr-ı Anadolu olup, üç mâh mürûr ettikde Kütahya’ya nefy
olunmuşdur. Fî 1 RA. sene 1223 (27.4.1808).
Müftîzâde Selîm Mollâ İslâmbol Kādısı oldu. Fî 15 Z. sene 1217
(8.4.1803).
Merhûm Sultân Selîm’in Kahvecibaşısı Rüstem Ağa Mekke pâyesiyle
mevleviyyetle Enderûn’dan çırâğ oldu. Fî 20 C. sene 1218 (7.10.1803).
Arabzâde Ârif Mollâ ibtidâ’ Sadr-ı Rûm oldu. Fî Gur. B. sene 1215
(18.11.1800). Def‘a-i sânîde Sadr-ı Rûm oldu. Fî Gur. Ş. sene 1220
(25.10.1805). Def‘a-i sâlisede Şeyhü’l-islâm olup, müddet-i kalîlde azl
oldu. Fî 28 CA. sene 1223 (22.7.1808)500.
Sadr-ı Anadolu Mollâcıkzâde azl. Fî Gur. M. sene 1215 (25.5.1800).
Alizâde Efendi İslâmbol Kādısı olmuşdur. Fî 15 C. sene 1213
(24.11.1798).
İsmet Bey Sadr-ı Rûm oldu, ibtidâ’. Fî Gur. B. sene 1214 (29.11. 1799).
İslâmbol Kādısı Nakibzâde Ahmed Efendi azl, becâyiş-i Sırkâtibi Efendi.
Fî 16 M. sene 1213 (30.6.1798).
İslâmbol Kādısı İshâk Efendizâde Mehmed Atâ azl oldu. Becâyiş-i
Süleymâniyye kurbında Osmân Mollâ Efendi. Fî 10 C. sene 1210
(22.12.1795).
Âşir Efendi Rûmeli Kādı‘askeri iken vilâyeti Kastomonu cânibine nefy
olunup, ba’de-mürûri’z-zemân itlâk olunup, Âstâne’ye geldiği işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 3 ZA. sene 1215 (17.4.1801).
Cevdet Efendi İslâmbol Kādısı iken Gelibolu’ya nefy olundu. Fî 26 ZA.
sene 1206 (16.7.1792).
Çavuşzâde Ahmed Şemseddin İslâmbol Kādısı iken azl olunup, ândan
sonra İsmet Bey Kādı oldu. Fî 25 N. sene 1207 (6.5.1793).
Sâlihzâde Efendi’nin Sadr-ı Rûm olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. B.
sene 1209 (22.1.1795).
Hekîmbaşı Hayrullah Efendi’nin Sadr-ı Rûm olduğu kayd şüd. Fî Gur. B.
sene 1209 (22.1.1795).
Mollâcıkzâde Mehmed Atâ Efendi’nin İslâmbol Kādısı olduğu kayd şüd. Fî
20 C. sene 1209 (12.1.1795).
Azl-i İslâmbol Kādısı Mollâcıkzâde. Ânın yerine Osmân Mollâ. Fî 20 C.
sene 1210 (1.1.1796).
Osmân Mollâ dahi azl olup, ânın üzerine Hamdullah Bey Kādı oldu. kayd
şüd. Fî 11 C. sene 1211 (12.12.1796).
Tatarcıkzâde Abdullah Mollâ Manisa’ya nefy oldu. Ve Keçecizâde
Konya’ya nefy olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. [Fî] Sene 1209 (1795),
ba‘de’l-mağrib.
Velî Efendizâde Sadr-ı Rûm olduğu kayd şüd. [Fî] Gur. B. sene 1216
(7.1.1801).
Samânîzâde Hulûsî Efendi Sadr-ı Rûm olduğu kayd şüd. [Fî] Gur. B. sene
1212 (20.12.1797).
Büyük Hâne-i hassa ... dâriyye Mahallesi’nde Haremeyn Câbîsi Kara Hâcı
Hasan Efendi mevt şüd. Fî 28 ZA. sene 1203 (15.8.1789).
(vr. 35b) Mazrûbî Ahmed Efendi Tefsîr-i şerîf’i hatm edüp, Süleymâniyye
Câmi‘i’nde gāyet cem‘iyyet-i uzmâ ile hatm du‘âsı vâfir efendilere iznnâme
verildiği kayd şüd.Fî 3 Z. sene 1211 (30.5.1797).
Hayri Efendi merhûmun dâmâdı Elhâc Sa‘îd Efendi’nin Yenişehr-i fenâr
Kādısı olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. N. sene 1219 (4.12.1804).
Zabtı.
Râşid Efendizâde Ca‘fer Fevzî Bey İzmir Kādısı olup, bu tarafdan azm-i
râh eylediği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 5 N. sene 1222 (6.11.1807).
Vefât-ı Mazrûbî Efendi: Mevâlî-yi izâm’dan meşhûr ve ma‘rûf-ı fâzıl ü
müfessîr Mazrûbî Ahmed Efendi dâr-ı bekāya intikāl etti. Fî 12 Ş. sene 1225
(12.9.1810). Yevm-i salı.
Ayasofya-yı kebîr’de Cum‘a Şeyhi Enfîzâde Hacı Sırrî Efendi fevt şüd. Fî
17 CA. sene 1205 (22.1.1791).
Azl-i Cezâyirli Hasan Paşa: Cezâyirli Kapûdân-ı Deryâ Hasan Paşa
Âstâne’de Kā’immekāmlık’tan azl olup, Şumnu cânibine Ser‘asker olup,
Âstâne’den kavî asker ile ol cânibe azm-i râhî oldukda, ol cânibe varup, bir
mıkdâr ânda meks ettikde, orada mezbûr Gāzî Hasan Paşa kendü eceliyle
âhirete intikāl şüd. Fî 12 B. sene 1204 (28.3.1790).
Dârendeli Mehmed Paşa merhûmun torunu Hasanpaşa Hanı verâsında sâkin
iken, Çavuşbaşı olup, el-yevm Çavuşbaşı iken, Ramazân-ı şerîf’in onuncu
günü hasta olup, konağında merhûm olup, Sultân Bâyezîd Türbesi’ne defn
olundu. Fî 22 L. sene 1225 (20.11.1810). Yevm-i isneyn, sâ‘at sekiz.
Rikâb Kethüdâsı Ahmed Bey fevt şüd: Süleymâniyye kurbında sâkin elyevm Rikâb-ı Hümâyûn Kethüdâsı Ahmed Bey fevt şüd. Fî 21 ZA. sene 1225
(18.12.1810). Yevm-i isneyn.
Soğanağa Mahallesi’nde Re’îsü’l-küttâb Gālib Efendi’nin vâlidesi
Ümmühan Hatûn binti Süleymân fevt şüd. Fî 24 Z. sene 1225 (20.1.1811).
Nasb-ı İbrâhim Kethüdâ def‘a-i sânî: Vezîr Kethüdâsı İbrâhim Efendi
def‘a-i sânîde Âtıf Efendi üzerine tekrâr Sadr-ı Âsafî oldu. Fî 17 SA. sene
1212 (11.81.1797).
Kalpakçılarbaşı’nda leylen sâ‘at dört bir harîk zuhûr edüp, Divânyolu’na
kadar mecmû‘u muhterik oldu. İbtidâ’-i Ağustos, sene 1218 (1803).
Zuhûr-u harîk kurb-ı Cebehâne: Ayasofya-yı kebîr karşısında Bâb-ı
Hümâyûn’a karşu Sultân Sarayı’nın yanında, pazar gecesi sâ‘at dört bir harîk
zuhûr edüp, Cebehâne kurbında İshâk Paşa mahallesi külliyyen ve Bayram
Furunu’na kadar Kabasakal Mahallesi’ne varınca cümlesi muhterik olduğu
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 17 C. sene 1218 (4.10. 1803).
Ta‘mîr-i Konak-ı Gālib Efendi: Soğanağa Câmi‘i’ne karşu Re’îsü’l-küttâb
Gālib Efendi’nin konağının ta‘mîrine bed’ olundu. Gurre-i Muharrem ta‘mîr
tekmîl oldu. Fî 25 C. sene 1218 (12.10.1803).
Çırâğ-ı Kapûdân Hüseyin Paşa: Sultân Selîm Han’ın Başçukadâr’ı Küçük
Hüseyin Ağa, Enderûn-ı Hümâyûn’dan Kapûdân Paşalık ile çırâğ olduğu
kayd şüd. Fî 16 B. sene 1206 (10.3.1792). Yevm-i cum‘a sâ‘at dört.
Mezbûr Hüseyin Paşa âhirete intikāl etti. Sene oniki, yevm-i perşenbe
toprağa düştü. Müddet-i vezâreti ale’d-devâm sene onüç501.
Kā’immekām Yenişehirli Mustafa Paşa Mora Vâlisi olup, Âstâne’den azm-i
râh eylediği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 R. sene 1217 (20.8.1802).
Zuhûr-ı Harîk der-Irgatpazarı: Irgatpazarı kurbında Hüseyin Ağa
Mahallesi’nde sâ‘at dört, leylen çahârşenbe gecesi, bir harîk zuhûr edüp,
Hüseyin Ağa Mahallesi ve Câmi‘i, Uçurlu câmi‘i ve Esîr Pazarı ve
Çilingirler cümle muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. [Fî 7 RA.] sene
1217 (7.8.1802).
(vr. 36a) Dergâh-ı âlî Yeniçeri Ağa[sı] azl olup, ânın yerine Sekbânbaşı
Halîl Bey Ağa olduğu kayd şüd. Fî 20 CA. sene 1217 (18.9.1802).
Zuhûr-ı Harîk derûn-ı Kışla-yı Cebehâne: Ayasofya-yı kebîr karşusunda
Cebehâne Kışlası derûnundan leylen sâ‘at altı bir harîk zuhûr edüp, mecmû‘ı kışlayı ve Arslânhâne ve Nakkaşhâne ve hammâm katı çok yerler muhterik
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 12 Ş. sene 1217 (8.12.1802).
Kitâbcılarbaşı’nda bir harîk zuhûr edüp, leylen sâ‘at yedi, Ilıca Hammâm
ve katı çok yerler muhterik olduğu kayd şüd. Fî 15 C. sene 1217
(13.10.1802).
Mükâleme-i Françe der-Gālib Efendi: Fransa keferesi Mısr-ı Kahire’den
çıkup, kendü vilâyetine gemi ile gittikden sonra, Sultân Selîm Han tarafından
mükâleme içün me’mûr olan Âmedci Gālib Efendi’nin bu tarafdan Fransa
vilâyetine varup, bu tarafa gelmesi mecmû‘-ı mâh dokuz, yevm on. Sene
1217 (1802).
Yeniçeri Ağası Mahmûd Paşa’nın oğlu Cebecibaşı Osmân Ağa’ya üç tuğ
verilüp, Hanya mansıbıyla çırâğ oldu. Kayd şüd. Fî 21 Ş. sene 1217
(17.12.1802).
Sâbık Vezîr Kethüdâsı Moravîzâde Osmân Efendi Çavuşbaşı olup, üç gün
sonra azl olup, Edirne’ye ta‘yîn olundu. Fî 6 L. sene 1217 (30.1.1803).
Irgadpazarı’nda İplikçihanı kapusunda muttasıl kürkçü dükkânından leylen
sâ‘at beş bir harîk zuhûr edüp, katı çok yerler muhterik oldu. Fî 9 L. sene
1217 (2.2.1803).
Vefât-ı Şâh Sultân: Sultân Mustafa’nın kerîmesi Şâh Sultân merhûme olup,
sâ‘at dokuz nehâren, Lâleli Câmi‘i’nde namazı kılınup, Edirnekapusu
haricinden çıkarup, Eyyüb kurbında olan türbesine kable-salâti’l-mağrib defn
olundu. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 17 ZA. sene 1217 (11.3.1803). Yevm-i
cum‘a.
Feth-i İskenderiyye: Sultân Selîm Han zemân-ı saltanatlarında
İskenderiyye feth olup, yevm-i perşenbe, miftâhını Âstâne’ye getürüp, Alay
ile Saray-ı Hümâyûn’a geldiği kayd şüd. Fî 27 C. sene 1216 (4.11.1801).
Receb-i şerîf’in onbirinci çahârşenbe gecesi İskenderiyye fethi içün beş
gün deniz donanması olup, katı vâfir sürûr olup, denizden çadır
uçurdukları502 gāyet sürûr-ı Hümâyûn olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 29
CA. sene 1216 (7.10.1801).
Rûz-ı Kāsım’ın otuzuncu günü, Şa‘bân’ın gurresinde (7.12.1801)503
yevm-i isneyn sâ‘at üç, Kapûdân-ı Deryâ Gāzi Hüseyin Paşa Mısr-ı
Kahire’yi feth edüp, Donanma-yı Hümâyûn ile mesrûren Âstâne’ye dâhil
olup, Taraf-ı devlet’den kendüye çok ihsân-ı Hümâyûn olduğu işbu cerîdeye
kayd şüd. Sene 1216 (1801).
Kā’immekām Abdullah Paşa fevt şüd: Îd-i fıtr’ın üçüncü cum‘aertesi [3 L
1216/6.2.1802] sâ‘at üç tevcîhât günü, Kā’immekām Abdullah Paşa
Arzodası’nda füc’eten merhûm olup, ânın yerine Yenişehirli Çavuşbaşı
Mustafa Bey Kā’immekām olup, Tezkire-i evvel Ârif Efendi Çavuşbaşı
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 3 L. sene 1216 (6.2.1802).
Zuhûr-ı Sârik-i Sultân Selîm: Deniz donanması günü gece bir sârik Sultân
Selîm Câmi‘i’nin yukarı tabakasına girüp, ânda olan ümmet-i Muhammed’in
sandıklarından katı küllî mal sirk edüp, mezbûr sârik ahz olunup, Muhzır Ağa
Tomruğu’na habs olunup, ânda birkaç gün sâkin oldukdan sonra bir gece
sârik-i mezbûr Tomruk’dan hufyeten firâr edüp, Taraf-ı devlet’den mezbûrun
bulunması içün gāyet ihtimâm olup, taraf be-taraf mezbûru ararlarken, bir gün
Aksaray cıvârında bir yerde ahz olunup, Alayköşkü önünde katl olunduğu
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 12 L. sene 1216 (15.2.1802).
Fevt şüd: Melek Mehmed Paşa merhûm olup, Soğukçeşme karşusunda
Zeynep Sultân türbesine defn olundu. Fî 15 L. sene 1216 (18.2.1802).
Sadâret-i Ömer Paşa: Filibe Âyânı Çelebî Ömer Ağa’ya Belgrad muhâfızı
ile kendüye üç tuğ ihsân-ı Hümâyûn oldu. Fî 24 L. sene 1216 (27.2.1802),
yevm-i sebt.
Büyük Çamlıca’da sâkin Küçük Hüseyin Efendizâde Silâhdâr-ı hâssa
Elhâc Mahmûd Sa‘îd Bey fevt şüd. Fî 2 ZA. sene 1216 (6.3.1802).
Soğanağa Mahallesi’nde Âmedci Gālib Efendi Fransa’ya mükâleme içün
taraf-ı Devlet-i aliyye’den me’mûr oldu. Fî 12 ZA. sene 1216 (6.3.1802).
(vr. 36b) Sultân Ahmed Câmi‘i kurbında Kabasakal Mahallesi’nde leylen
sâ‘at on bir hârik zuhûr edüp, Şeyhü’l-islâm Samânîzâde’nin konağı ve
birkaç konaklar muhterik oldu. Hakezâ ol gece Şam Kapukethüdâsı Süfyân
Ağa fevt şüd. Fî 18 ZA. sene 1216 (22.3.1802).
Şeyhü’l-islâm Samânîzâde Tavşântaşı kurbında Kā’immekām Mustafa Paşa
konağına nakl etmişdir. Fî 22 ZA. [1216] (26.3.1802) Hakkı Paşa’nın tuğları
ref‘ olundu. Fî 18 ZA. [1216] (22.3.1802).
Soğanağa Mahallesi’nde Âmedci Gālib Efendi elçilik ile Fransa’ya azm-i
râhî oldu. Fî 28 ZA. sene 1216 (1.4.1802). Yevm-i isneyn.
İsyân ü Tuğyân: Gürcü Osmân Paşa tuğyânlık edüp, binâ’en-aleyh tuğları
ref‘ olup, katline fermân olup, mezbûr Osmân Paşa katı vâfir asâkir ile
Âstâne’ye azîmet ettikde, Devlet-i aliyye tarafından nefîr-i âmm olup,
mukātele içün Kapûdân Hüseyin Paşa üzerine ta‘yîn olunup, katı vâfir asâkir
ile Davudpaşa Sahrâsı’na ordusunu kurup, yirmi gün mıkdârı ânda meks
edüp, ba‘dehu beşyüz kîse akçeye musâlaha olundukları kayd şüd. Fî 20 SA.
sene 1217 (22.6.1802).
Ayasofya-yı kebîr Câmi‘i Şeyhi Mardinî Efendi fevt şüd. sene 1215
(1800/81).
Mart’ın yirmiiki[nci] günü, cum‘a sâ‘at üç, Âstâne’ye kar yağdı.
Yirmiüçüncü günü gāyet soğuk olup, kar yağdı. Yirmidördüncü gün Kızıl
yumurta-yı keferî504 oldu. Fî 21 ZA. sene 1215 (5.4.1801).
Fî binikiyüzonbeşinci senesi, RA. 6 (28.7.1800), Mısr-ı Kahire’nin fethi
müjde-i haberi Âstâne’ye gelüp, Sultân Selîm ba‘de’l-magrib toplar atup,
sürûr ettiler.
Yalı Donanması: Binikiyüzonaltı senesi mâh-ı Cemâziye’l-evvel’in
onikinci (20.9.1801) pazar günü kable’z-zuhr Kapûdân Hüseyin Paşa
tarafından Âstâne-i aliyye’ye, İskenderiyye feth oldu, deyu meserret [haberi]
geldikde, ba‘de’l-magrib toplar atulup ve Boğaziçi’nde olan yalılar iki taraf
Rumeli ve Anadolu Kavağı’na varınca kandiller ve mahyalar donandı.
Paşakapusu ve Ağakapusu donanup, katı vâfir sürûr olduğu bu cerîdeye kayd
şüd. Fî 13 CA. sene 1216 (21.9.1801).
İnhizâm-ı Yusuf Paşa: Mısır tarafına Ser‘asker olan Vezîr-i a‘zam Yusuf
Paşa, Mısır’da bozulup perîşân olup, Ariş tarafına firâr ettiği haberi
Âstâne’ye gelüp şuyû‘ buldu. Fî 22 ZA. sene 1214 (17.4.1800).
Katl-i Hüseyin Paşa: İznikmidli Hüseyin Paşa’yı Saray-ı cedîd derûnunda
Bostancılar Ahuru içinde boğup, ser-i maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘
olundu. Fî 28 Z. sene 1214 (23.4.1800).
Sâbık Duhân Gümrüğü’nde, Sandıkemîni Seyyid Mehmed Emîn Efendi
zindândan halâs olup evine geldiği kayd şüd. Fî 10 M. sene 1215 (3.6.1800).
Mezbûr Emîn Efendi’nin karındaşı Pîr Efendi ihzâren Selânik’den gelüp,
Duhân Gümrükcüsü Memiş Efendi konağına geldiği kayd şüd. Fî 22 RA.
sene 1215 (13.8.1800).
Zuhûr-ı Lâz Küçük Ali der-Galata: Galata’da atîk Yağkapanı İskelesi’nde
kahveci Lâz Küçük Ali nâm kimesne, iki âdem katl edüp, mezbûrun dahi katli
içün Devlet-i aliyye’den fermân sâdır olup, mezbûr Lâz Ali bir türlü ele
geçüp, katl olmak mümkün olmadığı ecilden, Yeniçeri Ağası ve Tersâne-i
âmire Emîni ve Bostancıbaşı vesâ’ir zâbitân, mezbûrun kahvesini birkaç yüz
âdem ile çevirüp, ol içerüden bunlar dışardan bir gün bir gece tüfeng ile
ceng edüp, Lâz Ali yalnız olduğu hâlde yine birkaç âdem katl edüp ele
gelmedi. Âhirü’l-emr dükkânının altını lağım ettiler. Lağım ile mezbûr Lâz
Ali ve dükkânını barut ile havaya atup katl olduğu kayd şüd. Fî 28 RA. sene
1215 (19.18.1800).
Mısır vak‘asında Yusuf Paşa’nın Kā’immekām’ı Bekir Paşa azl olup, ânın
yerine sâbık Çavuşbaşı Abdullah Bey Kā’immekām oldu. Fî 10 B. sene 1214
(8.12.1799).
Soğanağa Mahallesi’nde Hacegân-ı Divân-ı Hümâyûn Rif‘at Ahmed Bey
fevt şüd. Fî 8 N. sene 1214 (3.2.1800).
Duhân Gümrükcüsü Selânikli Osmân Ağa fevt şüd. Yevm-i cum‘aertesi
sâ‘at sekiz. Fî 20 N?. sene 1214 (15.2.1800).
(vr. 37 a) Mısr-ı Kahire derûnunda olan Fransa keferesiyle Sadr-ı a‘zam
Yusuf Paşa beyninde sulha binâ’en sefîne-i tüccâr ve gerek sefîne-i mîrî ve
gerek gayr-ı sefînelerin Âstâne tarafından Mısır cânibine âzim olup,
Mısır’da olan Fransa’yı alup, kendü vilâyetlerine götürmek içün bu tarafdan
kırkbeş sefîne İskenderiyye’ye irsâl olunduğu kayd şüd. Fî 13 N. sene 1214
(8.2.1800).
Yenişehirli Mustafa Bey Çavuşbaşı ve Şerîf Efendi Tersâne-i âmire Emîni
oldukları bu mecmû‘aya kayd şüd. Fî 4 L. sene 1214 (1.3.1800).
Re’îsü’l-küttâb Âtıf Efendi azl, ânın üzerine Cânibî Efendi Re’îsü’l-küttâb
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 ZA. sene 1214 (15.4.1800).505
Başmuhâsebe Kîsedârı Peksimetcibaşızâde Feyzî Efendi Defterdâr oldu. Fî
20 ZA. sene 1214 (15.4.1800)506.
Sâbık Esmâ Sultân Kethüdâsı Çelebî Efendi fevt şüd. Fî 14 Z. sene 1214
(9.5.1800).
Boynueğri Abdullah Paşazâde Mehmed Sa‘îd Bey fevt şüd. Fî 10 L. sene
1213 (17.3.1799).
Darbhâne-i ma‘mûre Emîni Kanbur Mustafa Bey fevt şüd. Fî 1 ZA. sene
1213 (6.4.1799).
Sultân Ahmed Han mekteb hocası Kayseriyyeli Hâcı Hâfız fevt şüd. Fî 1
ZA. sene 1213 (6.4.1799).
Kapucu Hâcı Mahmûd Ağa Soğanağa Mahallesi’nde fevt şüd. Fî Gur. R.
sene 1217 (1.8.1802).
Ve tarîk-i hac avdetinde Pirinç Ovası’nda Rodoslu Ahmed Ağa fevt şüd. Fî
20 SA. sene 1214 (24.7.1799).
Sadr-ı Anadolu Keçecizâde Efendi fevt şüd. Fî 28 N. sene 1214
(23.2.1800).
Zevcem Vâhide bint-i Halîl fevt şüd. Fî 13 RA. sene 1214 (15.8.1799).
Yevm-i cum‘a nehâren, sâ‘at altıbuçuk. Hukuk-ı zevciyyet: altı sene, onbir
mâh beynehümâda.
Âhbâbımızdan Gedikpaşa Mahallesi’nde sâkin Mü’ezzin Mustafa Efendi
fevt şüd. Fî 12 RA. sene 1212 (4.9.1797).
Yağcı Ömer Ağa’nın zevcesi Nesîbe Hatûn fevt şüd. Fî 6 R. sene 1212
(28.9.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Re’îsü’l-küttâb Mehmed Râşid Efendi fevt
şüd. Fî 15 N. sene 1212 (3.3.1798), yevm-i sebt.507 Ânın üzerine Âmedci
Ahmed Âtıf Efendi Re’îsü’l-küttâb oldu. Fî 17 N. sene 1212 (5.3.1798).
Sâbık Çavuşbaşı Genç Osmân Ağa fevt şüd. Fî 20 L. sene 1212 (7.4.1798).
İvâzpaşazâde Şeyhü’l-islâm-ı esbak İbrâhim Beyefendi fevt şüd. Fî 2 ZA.
sene 1212 (18.5.1798).
Soğanağa Mahallesi’nde bizim mü’ezzinin mektebinin mütevellisi fevt şüd.
Fî 23 RA. sene 1211 (26.9.1796).
Sadr-ı Rûm-ı sâbık Hekîmbaşı Hayrullah Efendi attan düşüp üç gün
mürûrunda fevt şüd. Fî 29 N. sene 1210 (7.4.1796).
Sadr-ı Anadolu-yı esbak Yenişehirli İbrâhim Bey fevt şüd. Kadir gecesi
defnihu, makbere-i Sultân Bâyezîd. Fî 27 N. sene 1210 (5.4.1796).
Soğanağa Mahallesi’nde Gözlemeci Ali Ağa fevt şüd. Fî 4 Z. sene 1210
(10.6.1796).
Tatarcıkzâde Abdullah Mollâ fevt şüd. Fî 20 Z. sene 1210 (26.6.1796).
Sadr-ı Anadolu-yu esbak Kocamüftîzâde Seyyid Mehmed Efendi fevt
[şüd]. Fî 14 SA. sene 1212 (8.8.1798).
Zihnî Efendi’nin kayınpederi Ali Efendi fevt şüd. Fî 29 B. sene 1212
(17.1.1798).
Dizdâriyye Mahallesi’nde Bostânî Hâcı Hasan Ağa’nın zevcesi Emîne
Hatûn fevt şüd. Fî 29 B. sene 1209 (19.2.1795).
Sahhâf Kara Mustafa fevt şüd. Fî 25 L. sene 1209 (15.5.1795).
Râşid Efendi’nin mühürdârı Hâcı Şevkî fevt şüd. Fî 9 CA. sene 1210
(21.11.1795).
İbrâhim Kethüdâ’nın vekilharcı Kubûr Ârif fevt şüd. Fî 21 B. sene 1225
(22.8.1810).
(vr. 37b) Fransa keferesi Mısr-ı Kahire’ye girüp zabt ettikde, Pâdişâhımız
Sultân Selîm Han ibn Sultân Mustafa Han, Vezîr-i a‘zam Kör Yusuf Paşa’yı
Ser‘asker nasb edüp, karadan Şam-ı şerîf cânibinden Ariş üzerinen Mısır’a
müteveccih oldukları tahrîr ü beyân olunur. Fî Gu ZA. sene 1213 (6.4.1799),
Ser‘asker nasb olundu. Îd-i adhiyye, yevm-i 11 [ZA] (16.4.1799) günü
Yeniçeri Ağası onbeş Orta ile Üsküdâr’a geçüp, Haydarpaşa’ya çadırlarını
kurup oturdular. Herbir Orta’ya Taraf-ı devlet’den üçer kîse akçe ihsân-ı
Hümâyûn oldu. Zilhicce-i şerîf’in onbeşinci (20.5.1799) günü sadr-ı a‘zam
ordusu Üsküdâr’a alay ile geçti. Haydarpaşa’da ikāmet ettiği, yevm oniki.
Onüçüncü günü Ordu Üsküdâr’dan kalkup azm-i râh ettiler. Fî 28 Z. sene
1213 (2.6.1799).
Soğanağa Mahallesi’nde merhûm Râşid Efendi’nin konağını Vezîr
Kethüdâsı İbrâhim Efendi mülkünü satun alup, konağın içine nakl ettiği işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 8 CA. sene 1214 (8.10.1799). Mezbûr İbrâhim Efendi,
derûn-ı konakda yedi sene onbir mâh sâkin olup, ba‘dehu eşkiyâlar
vak‘asında katl olunduğu kayd şüd.
Testerecilerbaşı’nda leylen sâ‘at beş bir harîk zuhûr edüp, katı çok yerler
muhterik olduğu yine ol gün yevm-i perşenbe nehâren sâ‘at iki, menfasında
sâkin olan İzzet Mehmed Paşa Mühür’den ve Şeyhü’l-islâm Dürrîzâde, ikisi
birden azl oldular. Fî 18 RA. sene 1213 (30.8.1798).
Fransa Balyosu Yedikule’ye kaldurulup ve Sefer-i Hümâyûn zuhûr ettiği
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 RA. sene 1213 (1.9.1798)508.
Ma‘den Emîni Yusuf Paşa ibtidâ’ki vezâretinde Âstâne’ye gelüp Sadr-ı
a‘zam olduğu beyân olunur. Fî 16 CA. sene 1213 (20.10.1798). Yevm-i
perşenbe, sâ‘at beş, dakîka kırk, Arzodası’na cülûs etti.
Rûmeli Vâlisi Alo Paşa’yı Kapûdân Hüseyin Paşa, Rûmeli’nde Pâzbânoğlu
kavgası avdetinde bir konak yerinde ale’l-gafle mezbûr Alo Paşa’yı kurşun
ile vurup katl edüp ve ser-i maktû‘unu Âstâne‘ye irsâl eylediği kayd şüd. Fî
12 C. sene 1213 (21.11.1798).
Moravîzâde Osmân Efendi Çavuşbaşı olduğu kayd şüd. Fî 10 C. sene 1213
(19.11.1798).
Sandıkemîni Efendi’nin etbâ‘ı İbrâhim Ağa’nın bir oğlu dünyaya geldi. Fî
22 N. sene 1213 (27.2.1799).
Zemân-ı Sultân Selîm’de Cezzâr Ahmed Paşa’ya Ser‘askerlik içün, Emîr-i
hâclık içün, Çerde[ci]lik içün, Akkâ Vâlisi ve Mısır Vâliliği içün, bir günde
beş mansûba Kapukethüdâsı’nın kaftân giydiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 16
B. sene 1213 (24.12.1798).
Venedik Körfezi’nde Korfu nâm mahalli bahren Donanma-yı Hümâyûn ve
Donanma-yı Mosko ehl-i islâm ma‘iyyetinde ma‘an muhâsara edüp ve berren
Tepedelenli Arnavud Ali Paşa asâkir-i küllî ile muhâsara ve tazyîk edüp,
bahren Korfu Kal‘ası’nı feth edüp, fetihnâme ve meserret haberi Âstâne’ye
geldikde, Devlet-i aliyye’den, gelen âdemlere semmûr kürk ilbâs, katı çok
ikrâm olduğu bu cerîdeye kayd şüd. Fî 10 L. sene 1213 (17.3.1799).
Kapûdân Hüseyin Paşa Vidinli Pazbanoğlu’na Ser‘asker olup, tuğları
dikilüp, kendü Eyyüb-i Ensârî tarafından katı küllî asâkir ile alay edüp,
Davudpaşa Sahrâsı’na çıkup, Vidin cânibine müteveccih olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 24 L. sene 1212 (11.4.1798).
Boğaziçi’nde Arnavudköyü’nde bir harîk-i azîm zuhûr edüp, karye-i
mezbûr bi’l-külliyye muhterik olduğundan başka yemîn ü yesârlarında olan
yalılardan çok yalı gerek Müslüman gerek kefere yalıları muhterik olup, katı
küllî mazarrat oldu. Fî 2 ZA. sene 1212 (18.4.1798).
(vr. 38a) Fransız kefere altıyüz sefîne ile hufyeten Mısır cânibine teveccüh
eyleyüp, yetmişbin kâfir ile İskenderiyye nâm mahalle varup, İskenderiyye’yi
zabtedüp, ba‘dehu Mısr-ı Kahire’yi zabt ve cemî‘-i emvâl ü eşyâları yağma
ve içinde olan ümmet-i Muhammed’i esîr eyleyüp, ümmet-i Muhammed’i
katı küllî tazyîk ettiğinin haberi ibtidâ’en Âstâne’ye geldiği işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 12 M. sene 1213 (26.6.1798)509.
Sadr-ı a‘zam Kethüdâsı Şerîf Efendi azl olup, ânın üzerine Vezîr
Mektûbcusu İbrâhim Efendi ibtidâ’en Vezîr Kethüdâsı oldu ve ânın yerine
Mektûbî Başhalifesi Mustafa Refîk Efendi Sadr-ı âlî Mektubcusu olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 24 SA. sene 1213 (7.8.1798).
Şâh Sultân Kethüdâsı İbrâhim Efendi azl olup, ânın üzerine Azîz Efendi
Sadr-ı a‘zam Kapukethüdâsı oldu. Fî 25 M. sene 1213 (9.7.1798).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Râşid Efendi’nin Tersâne-i âmire Emîni
olup, üçanbârlı kalyonu ibtidâ’en deryâya ilkā edüp, kendüye Taraf-ı
devlet’den katı küllî in‘âm olunup, mezbûr kalyona Selimiyye tesmiye
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 3 Îd-i fıtr, sene 1210 (11.4.1796). Râşid
Efendi onyedi ay Tersâne Emîni olmuşdur.
Mart’ın onüçüncü günü Cum‘a gecesi, Ramazân-ı şerîf’in yirmibeşinci
(24.3.1797) günü, İslâmbol’a kar yağup, gāyet berd-i şedîd olup, bir karış
mıkdârı yağdı, cemî‘-i sular donduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Sene 1211
(1797).
Bizim, kendimiz Zihnî Efendi konağından Kaşıkcı Hâcı Hâfız’ın evine nakl
olunduğu kayd şüd. Fî 20 ZA. sene 1211 (17.5.1797).
[Cum‘aertesi gecesi sâ‘at beş, dakîka elli, oğlum Süleymân dünyaya
geldiği kayd şüd. Fevt şüd, Fî 23 ZA. sene 1211 (20.5.1797).]510
Merhûm Râşid Tersâne Emâneti’nden azl olup, def‘a-i sânîde Re’îsü’lküttâb olup, ile’l-vefât azl olmadı. Fî 25 SA. sene 1212 (19.8.1797).
Şâh Sultân Kethüdâsı İbrâhim Efendi Tersâne Emîni oldu. Fî 25 SA. sene
1212 (19.8.1797).
Vezîr Kethüdâsı Abdullah Efendi Büyükrûznâmçe oldu. sene 1212 (1797).
Bâzergânbaşızâde Râsih Efendi Riyâset’den azl. Fî 25 SA. sene 1212
(19.8.1797).
Hakkı Paşa’nın tuğları ref‘ olundu. Nefy olundu. Fî 8 SA. sene 1212
(2.8.1797).
Atina Voyvodası Elhâc Ali Ağa katl olup, ser-i maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a
vaz‘ olunduğu kayd şüd. Fî 25 M. sene 1210 (11.8.1795).
İzzetpaşazâde Sa‘îd Bey Çavuşbaşı olup, selefi Selânikli Mustafa Paşa’nın
malını cânib-i mîriyye zabt içün me’mûr olmuşdur. Fî 10 B. sene 1210
(20.1.1796).
Şevketlü Sultân Selîm Han Hakkı Bey’e üç tuğ ihsân edüp, Rûmeli Vâlisi
olup, nizâm-ı Rûmeli içün bu tarafdan kendüye on top ve iki havan humbara
verilüp ve katı küllî asâkir ve mükemmel Kapu ile Âstâne’den Edirne
cânibine râhî olduğu kayd şüd. Fî 13 Ş. sene 1210 (22.2.1796).
Şerbetci Dâmâdı, Hubûbât Nezâreti’nden azl, yerine Hâcı İbrâhim Efendi
Hubûbât Nâzırı olduğu kayd şüd. Fî 2 N. sene 1210 (11.3.1796).
Re’îsü’l-küttâb Râtıb Bekir Efendi azl ve Rodos’a nefy olunup, ânın
üzerine Bâzergânbaşızâde Râsıh Efendi Re’is [oldu]. Fî 20 SA. sene 1211
(25.8.1796).
Bizim câmi‘de sâkin Karamânî Seyyid Mustafa Efendi, Hûrşîd Efendi ile
Hacc-ı şerîf’e râhî oldular. Fî 7 RA. sene 1211 (10.9.1796).
Rûmeli ... azl, bir gayrı mansûb verdikleri kayd şüd. Fî 19 ZA. sene 1211
(16.5.1797).
(vr. 38b) Şa‘bân-ı şerîf’in beşinci (25.2.1795) çahârşenbe gecesi sâ‘at
onbir dakîka yirmiüç, oğlum Mehmed Emîn Efendi dünyaya teşrîf eyledi.
Hazret-i Hakk ü sübhânehu ve te‘âlâ ömrünü uzun eyleyüp, ulemâ-yı
âmilînden ve âlimînden eyleyüp, din-i Muhammedî’ye hâdim eyleye. Âmîn.
Bi-hakk-ı Tâhâ ve Yâsîn. Bi-câhi nebiyyü’l-enbiyâ ve’l-mürselîn. Dört sene
sekiz ay sekiz güne bâliğ oldukda, vâlidesi merhûme oldu.511 Allahü te‘âlâ
kendüye hayırlı, uzun ömür vere. Âmîn. sene 1209 (1795).
Vezîr Hamîd Halîl Paşa azl olunup, Şeyhü’l-islâm Tâ’if’e nefy olunup,
Halîl Paşa Bozcaada’ya nefy olunup, ba‘dehu mezbûr Halîl Paşa katline emr-
i âlî sâdır olup, mezbûru mahallinde katl edüp, ser-i maktû‘u Bâb-ı
Hümâyûn’a vaz‘ olunduğu kayd şüd. Fî 22 C. sene 1199 (2.5.1785)512.
Kadırga Limânı koyunda Esmâ Sultân513 fevt şüd. Fî 11 ZA. [1202]
(13.8.1788) Gece sâ‘at yedi.
Filibe Mollâsı Erzurûmî Seyyid Abdullah Efendi fevt şüd. Fî 21 N. sene
1206 (13.5.1792). Yevm-i cum‘aertesi.
Soğanağa Mahallesi’nde Re’îsü’l-küttâb Râşid Efendi’nin vâlidesi
Ümmügülsüm Hatûn fevt şüd. Fî 25 N. sene 1207 (6.5.1793).
Firdevsî Efendi Re’îsü’l-küttâb iken azl olup, ânın üzerine Râtıb olduğu
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 Z. sene 1219 (3.3.1805)514.
Hasır İskelesi kurbında gece sâ‘at iki, bir harîk zuhûr edüp, Büyük
Gümrük’den Ayazmakapusu’na ve Kantarcılar içine varınca Kal‘a’nın iç
tarafı ve dışarısı ve Balıkpazarı Tahmis önü ve Tahtakal‘a ve cıvârında olan
Haffâflar ve Zindânkapusu ve Kuruyemişciler ve Teknecileriçi ve Taşçılar
ve Zeytinyağcılar ve Odunkapusu ve Keresteciler ve Duhân Gümrüğü
bunların cümlesi muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 20 Z. sene 1209
(8.7.1795).
Soğanağa Mahallesi’nde İshâkcı Mütevellisi Hâcı Ali Ağa’nın bir oğlu
dünyaya geldi. Rûz-ı Kāsım’da yevm-i cum‘a, vaktü’z-zuhr. Sene 1210 CA.
(14.C.1210/26.11.1795).
Cezzâr Ahmed Paşa Emîr-i hâclıkdan azl ve yerine Âzmzâde Abdullah
Paşa Emîr-i Hâc oldu. Fî 15 R. sene 1210 (29.10.1795).
Silâhdâr-ı hazret-i Şehriyârî Bey ile Abdullah Ağa Enderûn-ı
Hümâyûn’dan çırâğ olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 22 C. sene 1210
(3.1.1796).
Mîr-i âhûr-ı evvel Câbirzâde azl olup, ânın yerine Başçukadâr Ağa Mîr-i
âhûrluk ile Enderûn-ı Hümâyûn’a çırâğ oldu. Fî 22 C. sene 1210 (3.1.1796).
Paşakapusu derûnundan gece bir harîk zuhûr olup, Paşakapusu dâ’iresi
bi’l-cümle muhterik olduğu kayd şüd. Fî 23 RA. sene 1203 (22.12.1788).
Paşakapusu’nu yapmak içün Vezîr Kethüdâsı Sâlih Efendi Binâ’ Emîni nasb
olunup, binâ’sı tekmîl olup, içine girdiler. Fî Gur. Ş. sene 1203 (27.4.1789).
Uzunçarşu başından harîk zuhûr edüp, katı vâfir yerler muhterik olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 20 B. sene 1204 (5.4.1790).
Yağlıkçılar içinde Evliya Câmi‘i kurbında gece bir harîk berber
dükkânından zuhûr edüp, Yağlıkçılar çarşusu ve Yorgancılar çarşusu ve
Haffâflar çarşusu ve Kavukçular ve Sipâh çarşusu ve Abacılar ve Bitpazarı
ve Bozmacılar ve Hallâclar çarşuları ve Bedesten Kapusu’na varunca katı
çok hanlar cümlesi muhterik olup, katı küllî zarar olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 15 B. sene 1205 (20.3.1791). İsneyn gecesi.
Âhûrkapu cıvârında Arabacılar Kışlası yanından zuhûr edüp, harîk-i azîm
kışla-yı mezbûr ve cemî‘-i cıvârları tâ ki, Küçük Ayasofya’nın mihrâbına
varınca, bu etrâflar cümlesi muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 10 Ş.
sene 1212 (28.1.1798).
(vr. 39a) Der-beyân-ı harîk-i azîm fî İslâmbol: Ramazân-ı şerîf’in
onüçüncü gecesi sâ‘at üç, ba‘de’t-terâvîh Unkapanı kurbından bir harîk zuhûr
edüp, mütemâdi altmışüç sâ‘at İslâmbol muhterik olup kül oldu. İslâmbol’un
ekserî mahalleleri muhterik olup, ekalli baki kalup, bu misillü harîk aslâ
İslâmbol’da misli mesbûk olmadığı kayd şüd. Fî 13 N. sene 1196
(22.8.1782).
Filibe Mollâsı Erzurûmî Seyyid Abdullah Efendi’nin oğlu Mehmed Râşid
ba‘de’z-zuhr kable’l-asr sâ‘at sekiz yevm-i salı dünyaya geldi. Fî 3 C. sene
1199 (13.4.1785).
Soğanağa Mahallesi’nde Beylikci Mehmed Râşid Efendi’nin ibtidâ’en
Re’îsü’l-küttâb olduğunun târîhi kayd şüd. Fî 12 RA. sene 1202
(22.12.1787)515.
Okçularbaşı’nda leylen sâ‘at on, bir harîk zuhûr edüp, Okçularbaşı ve
cıvârında katı vâfir yerler muhterik olduğu kayd şüd. Fî 5 Z. sene 1199
(9.10.1785).
Nazîf Ahmed Efendi’nin Defterdâr olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 12
SA. sene 1201 (4.12.1786)516.
Kuyucu Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın Darbhâne Emîni olduğu, Ellilik ve
Yüzlük ibtidâ’ îcâd ettiği târîh kayd şüd. Fî 10 C. sene 1201 (30.3.1787).
Kassâbbaşı ve sâbık Gümrükcü Elhâc İsmâ‘il Ağa’ya üç tuğ ihsân-ı
hümâyûn olup, ibtidâ’en Kütahya mansubı ile çıktı. Fî 13 R. sene 1201
(2.2.1787).
Sâbık Duhân Gümrükcüsü es-Seyyid Elhâc Selânikî Nu‘mân Bey nefy
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 18 B. sene 1201 (6.5.1787).
Karadeniz’de Mosko keferesinin bir beylik kalyonu fırtına ile Boğaz’dan
içeri girüp, derûnunda dörtyüz nefer âdem gelüp, Tersâne’ye bağladılar. Fî
20 Z. sene 1201 (3.10.1787).
Re’îsü’l-küttâb Râşid Efendi’nin Çavuşbaşı olduğu kayd şüd. Fî 12 Ş. sene
1206 (5.4.1792).
Bağçekapusu kurbında Âşir Efendi’nin konağının ittisâlinden leylen sâ‘at
bir harîk zuhûr edüp, eski Mengene ve Çatal saraylara varınca katı vâfir
yerler muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 23 N. sene 1206
(15.5.1792).
Kantarcılar içinde nehâren sâ‘at üç bir harîk zuhûr edüp, Uzunçarşu
başından baştanbaşa Yağlıkcılar içine varınca cümlesi muhterik olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 23 M. sene 1206 (22.9.1791).
Def‘aten Unkapanı’ndan nehâren sâ‘at yedi, bir harîk zuhûr edüp, tâ ki Şeyh
Vefâ Meydânı’na varınca kadar cümlesi muhterik olduğu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 27 SA. sene 1207 (14.10.1792).
Abdülhamîd’in Kahvecibaşısı Hüsem Ağa üç tuğ ile Enderûn-ı
Hümâyûn’dan çırâğ olmuşdur. Fî 12 M. sene 1207 (30.8.1792).
Târîh-i Matar-ı şedîd: Âstâne-i aliyye’de, yevm-i salı nehâren sâ‘at
yedibuçuk, bir matar-ı şedîd zuhûr edüp, katı küllî hasârât edüp, çok yerleri
harâb ettiği işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 27 M. sene 1208 (4.9.1793).
Fî 9 M. sene 1208 (17.8.1793) yevm-i perşenbe, nehâren sâ‘at yedibuçuk,
gün tutuldu.
Saray-ı atîk derûnunda gece sâ‘at yedi, bir harîk zuhûr edüp Helvacı Ocağı
ve Aşcılar Ocağı cümle muhterik oldu. Fî 8 CA. sene 1208 (12.12.1793).
Devlet-i aliyye ile Mosko Devleti barışup, Mosko Devleti tarafından gelen
elçiye517 cemî‘-i Ricâl-i devlet ikrâm ve ziyâfet edüp, nevbet Re’îsü’lküttâb Râşid Efendi’ye geldikde, Soğanağa Mahallesi’nde Râşid Efendi’nin
konağında azîm alay ile elçinin geldiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 22 CA.
sene 1208 (26.12.1793).
Melek Mehmed Paşa’nın vezâretinde Arzodası’nda bir yalancı şâhidi tutup,
ters işkenbe vurup, yüzünü boyalayıp, omuzlarına çan asup ve etrâfında
külhânî uşaklar bağrışup ve Âstâne sokaklarında gezdikleri işbu cerîdeye
kayd şüd. Fî 16 C. sene 1208 (19.1.1794).
Okçularbaşı’nda kebâbcı dükkânı üzerinde gece sâ‘at iki, bir harîk zuhûr
edüp, vâfir yerler muhterik olduğu kayd şüd. Fî 1 B. sene 1208 (2.2.1794).
Soğanağa Mahallesi’nde Daltabançeşmesi fevkinde Hindîzâde Hüseyin
Efendi fevt şüd. sene 1209. Nehâren Îd-i fıtr’ın ibtidâ’sında, nehâren sâ‘at
on, dakîka elli, ba‘de’l-asr yevm-i pazarertesi. (21.4.1795).
(vr. 39b) Târîh: Velâdet-i Sultân Mustafa-yı merhûm ibn Sultân
Abdülhamîd Han dünyaya teşrîf etti. Fî 27 Ş. sene 1196 (7.8.1782). Yevm-i
salı sâ‘at sekiz.
Târîh: Velâdet-i Sultân Mahmûd Han ibn Abdülhamîd Han dünyaya teşrif
etti. Fî 13 N. sene 1199 (20.7.1785). Nehâren sâ‘at dört.
Târîh: Vezâret-i Şahin Ali Paşa Âstâne’ye gelüp, Paşakapusu’na oturup
hâmil-i mühr olduğu kayd şüd. Fî 1 B. sene 1199 (10.5.1785).
Târîh-i Kapûdân Hüseyin Paşa. Mezbûr Hüseyin Paşa Enderûn-ı
Hümâyûn’da Başçukadâr Ağa iken Sultân Selîm Han hazretleri kendüye üç
tuğ verüp, Kapûdân Paşalık ile kendü Enderûn-ı Hümâyûn’dan çırâğ ettiği
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 16 B. sene 1206 (10.3.1792), yevm-i cum‘a sâ‘at
dört.
Târîh-i Koca Yusuf Paşa. Def‘a-i sânîde Sadr-ı a‘zam olup, Paşakapusu’na
oturduğu kayd şüd. Fî 14 C. sene 1205 (18.2.1791).
Rusçuklu Şerîf Hasan Paşa Sadr-ı a‘zam iken İsmâ‘il Kal‘ası’na imdâd
etmediği ecilden katl olunup, ser-i maktû‘u Bâb-ı Hümâyûn’a vaz‘ olundu. Fî
14 C. sene 1205 (18.2.1791).
Mosko keferesi İsmâ‘il Kal‘ası’na hücûm edüp, katı küllî asâkir ile
muhâsara-i küllî ile cebren ve kahren aldığı kayd şüd. Fî 1 CA. sene 1205
(6.1.1791).
Sadr-ı a‘zam Koca Yusuf Paşa’nın tuğları Sefer-i Hümâyûn içün
Davudpaşa Sahrâsı’na çıktı. Yevm-i salı. Fî 4 C. sene 1202 (9.2.1788).
Altıncı gün Mart’ın ibtidâ’sında518, Yeniçeri Ordusu Davudpaşa
Sahrâsı’na çıktılar. Sekizinci gün Cebehâne çıktı, dokuzuncu gün
Topçuarabacı Ordusu çıktılar. Onuncu gün, yevm-i isneyn Sancak-ı şerîf
Davudpaşa Sahrâsı’na çıktı. Fî 10 C. sene 1202 (18.3.1788).
Avdette Sancak-ı şerîf Edirne’ye geldi. Fî 5 B. sene 1206 (28.2.1792).
Edirne’den kalkup Sancak-ı şerîf Âstâne’ye gelüp mahalline vaz‘ olundu.
Fî 10 Ş. sene 1206 (3.4.1792), yevm-i isneyn sâ‘at yedi.
Târîh-i Koca Yusuf Paşa. İbtidâ’-i vezâretinde Mühr-i Hümâyûn’u alup,
Paşakapusu’na oturduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 23 R. sene 1200
(24.1.1786).
Mezbûr Şâhin Ali Paşa vezâretten azl olundu. Cemî‘-i müddet-i vezâreti,
mâh sekiz, yevm yirmibeş519. Fî 26 RA. sene 1200 (27.1.1786).
Târîh-i zuhûr-ı Sefer-i Hümâyûn der-zemân-ı Sultân Abdülhamîd Han-ı
Gāzi rahmetu’llahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten. Fî 10 CA. sene 1201
(28.2.1787). İbtidâ’ sefer havâdisi zuhûr edüp, Devlet-i aliyye ihtiyâten
serhâdlere ve ba‘zı mahallere Yamaklar ve asâkir-i vâfire Âstâne’den ta‘yîn
olunup ve Kassâbbaşı İsmâ‘il Paşa’yı Özi Muhâfızı edüp, Âstâne’den
gönderüldüğü kayd şüd. Fî 2 R. sene 1201 (23.12.1786)520.
Târîh-i mezbûrdan yedi ay mürûr edüp, ba‘dehu mâh-ı Z. fî 3 (16.9.1787),
Mosko Balyozu’nu Yedikule’ye kaldırdılar. Ândan sonra Âstâne’den on Orta,
bin nefer âdem ile tertîb ü ta‘yîn olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 Z.
sene 1201 (28.9.1787).
Hamsîn’in onuncu günü cum‘aertesi, sâ‘at dört dakîka otuzyedi, Sadr-ı
a‘zam Koca Yusuf Paşa’nın tuğları ba‘de’d-dû‘a ve’s-senâ Paşakapusu’na
dikildi. Fî 2 CA. sene 1202 (9.2.1788).
Vezîr-i a‘zam Koca Yusuf Paşa seferden avdet edüp, Livâ’-i sa‘âdeti
Âstâne’ye getürüp, mahalline vaz‘ olundukdan sonra, otuzbir gün mürûrunda,
yevm-i perşenbe rûz-ı Hızır’ın ibtidâ’sında ba‘de’z-zuhr sâ‘at yedi
Mühür’den azl olup521, ânın üzerine Melek Mehmed Paşa sadr-ı a‘zam
oldu. Mehmed Paşa taşrada bulunmağla, ânın yerine Çeğizlikli522 Ali Paşa
kā’immekām oldu. Sadr-ı sâbık Yusuf Paşa’ya Trabzon mansûb ve Anapa
Muhâfızı olduğu kayd şüd. Fî 11 CA. sene 1206 (6.1.1792)
Ali Paşa kā’immekāmlıkdan azl olup, kendü mansıbı Konya cânibine
müteveccih ve azm-i râh etmişdir. Fî 17 L. sene 1206 (8.6.1792).
Vefât-ı Çeğizlikli Ali Paşa vâli-i Konya. Fî 13 N. sene 1208 (14.4. 1794)
Re’îsü’l-küttâb Süleymân Paşa523 fevt şüd. Fî ... sene 1208 (?. 1794/95).
(vr. 40a) Târîh-i İbtidâ-yı zuhûr-ı Dağlılar der-Rûmeli: 1208 sene-i
mezbûrda Edirne Bostancıbaşı azl olup, yerine olan Serbostâncıyân
ma‘iyyetine Âstâne’de olan Ocak-ı Bostâncıyân herbirlerinden Ocak’ına
göre onar onbeşer, yirmişer, otuzar âdemler ta‘yîn olunup, birkaç yüz
müsellah âdemler bu tarafdan ibtidâ’en gönderildiği işbu cerîdeye kayd şüd.
Fî 25 L. sene 1208 (26.5.1794).
Rûmeli diyârında ondört sene Dağlılar eşkiyâlık edüp, Sultân Mustafa
cülûsunda nihâyet bulup, ortalık bu misillü eşkiyâlar şirretinden emîn
oldular. Bu eşkiyâların hasâreti cümlenin ma‘lûmudur. Fî 20 RA. sene 1222
(28.5.1808).
Târîh-i riyâseti Râşid Mehmed Efendi: İlâ-vefâtihî yedi seneden kırk gün
noksân Re’îsü’l-küttâb olmuşdur. Sadr-ı a‘zam Mehmed Melek Paşa
vezâretden azl olup, ânın yerine sâbık Darbhâne Emîni Mısır Vâlisi İzzet
Paşa Sadr-ı a‘zam oldu. Mezbûr Melek Paşa yalısında tekā‘üd olmuşdur. Fî
26 RA. sene 1209 (21.10.1794). Yevm-i isneyn sâ‘at bir.
Târîh-i Vezâret-i Musa Paşa: İbtidâ’en Yenişehirli Serbevvâbîn-i Dergâhı âlî Musa Bey’e ibtidâ’en üç tuğ verilüp, Cerde mansıbıyla çıktı. Fî 1 R.
sene 1209 (26.10.1794).
Târîh-i vezâret-i Selânikî Mustafa Paşa: Mezbûr Büyük Gümrük Emîni
iken azl olup, Çavuşbaşı olup, onaltı gün mürûrundan sonra kendüye üç tuğ
verilüp, Rûmeli Vâlisi olup, Âstâne’den azm-i râh etti. Fî 12 C. sene 1209
(4.1.1795).
Mezbûr Mustafa Paşa bir sene on gün mürûr ettikden sonra tuğları ref‘,
malı ve eşyâsı mîrîye zabt olunmuştur. Fî 21 B. sene 1209 (11.2. 1795).
Vezâret-i Bekir Paşa: Sâbık Kethüdâ-yı Sadr-ı âlî Lokmacı Elhâc Bekir
Ağa’ya524 üç tuğ ile Kütahya mansıbı kendüye ihsân olunmuşdur. Fî 21 B.
sene 1209 (11.2.1795).
Târîh-i Câmi‘-i Selimiyye: Üsküdâr’da Harem İskelesi’nde Sultân Selîm
Han’ın müceddeden binâ’ vü ihyâ buyurdukları câmi‘-i şerîfin ibtidâ’en
temeline bed’ ü şürû‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 25 ZA. sene 1216
(29.3.1802). Câmi‘-i mezbûrun binâ’sı tekmîl olup, edâ-yı cum‘a olunacak
vakit Yeniçeriler ile Nizâm-ı cedîd beyninde nizâ’ vâkı‘ olduğuna binâ’en,
ibtidâ’-yı salâti’l-cum‘ada Sultân Selîm kendü bi’n-nefs varmayup, haftaya
bir cum‘a günü câmi‘-i şerîf açılup, edâ-yı salâti’l-cum‘a olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 15 M. sene 1220 (15.4.1805).525 Câmi‘-i mezbûr
dört sene bir ayda tekmîl olmuşdur. Sahîh ve esahh olmak üzere böyle
ma‘lûm ola.
Târîh-i Câmi‘-i Eyyüb Sultân: Selîm Han’ın Vâlidesi, Eyyûbî Ensârî’nin
kadîmü’l-eyyâm câmi‘-i şerîf’ini külliyyen hedm ettirüp ve cıvârında olan
ba‘zı tevâbi‘ ve levâhık-ı lâzimeyi câmi‘e ilâve ile câmi‘-i şerîf tevsî‘ ve
müceddeden binâ’ vü inşâ edüp ve kurb-ı civârında imâret ve türbe ve sebîl
ve mekteb-i münîf-i hayrât tekmîl olup ve ibtidâ’ cum‘a namazını Sultân
Selîm ile ma‘an câmi‘-i şerîfde edâ ettiğime binâ’en câmi‘-i şerîfin küllühu
tekmîl olduğu târîh işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 4 Z. sene 1215 (18.4.1801).
Târîh-i Kışla-yı cedîd der-Üsküdâr: Harem İskelesi’nde Sultân Murâd’ın
sarayını Nizâm-ı cedîd kışlası olmak içün İrâde-i aliyye-i şâhâne-i Selîmî
vâki‘ olup, saray-ı mezbûr hedm olunup, arsası üzerine müceddeden binâ’
olunacak Nizâm-ı cedîd’in kışlasının temellerine ibtidâ’en bed’ olunduğu
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. RA. sene 1215 (23.7.1800). Kışla-yı
mezbûru Sultân Mahmûd’un tahta culûsu günü Yeniçeri tarafından ihrâk bi’nnâr edüp ve cıvârında olan dekâkîn ve hâneler cümlesi muhterik olup, bir
sene hâlî ve mu‘attal kalup, ba‘dehu nısfı âhara bey‘ olunup, arsası mu‘attal
kaldığı işbu cerîdeye kayd şüd. Sene 1223 (1808/09).
Ayasofya-yı kebîr karşusunda Cebehâne Kışlası harîk ve muhterik olup,
ibtidâ’. Fî 18 ZA. sene 1217 (12.3.1803). Nehâren sâ‘at iki, dakîka kırkdört,
yevm-i sebt. Ba‘dehu arsası üzerine müceddeden binâ’ olunmak irâde-i
hümâyûn vâkı‘ olmağla mezbûr kışlanın müceddeden binâ’[sı] içün temel
direkleri dikildi. Binâ’sı tekmîl olup, kışlanın derûnuna duhûl ettikleri işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 22 RA. sene 1218 (12.7.1803). Dört sene mürûr edüp,
beşinci sene ki, binikiyüzyirmiüçüncü senesi (1808) Mustafa Paşa
vak‘asında Ayasofya-yı kebîr harîkında def‘a-i sânîde yine muhterik olup,
arsası hâlî kaldığı işbu cerîdeye kayd şüd. sene 1223 ([Kasım]1808).
(vr. 40b) Selânikî Elhâc Nu‘mân Bey İsmâ‘il kal‘ası’na Binâ’ Emîni olup,
ânda iken kendi eceli ile vefât edüp, bu tarafa mevt haberi gelüp Devlet-i
Osmâniyye tarafından cemi‘ emvâl ve eşyâsı mîrîye zabt olunduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 2 ZA. sene 1208 (11.6.1794).
Soğanağa Câmi‘i Mü’ezzini Sâlih Efendi’nin oğlu Ahmed dünyaya geldiği
târîhdir. Fî 11 Z. sene 1208 (10.7.1794), ba‘de’z-zuhr.
Galata kulesi kurbından gece sâ‘at dört harîk zuhûr edüp katı çok yerler ve
kule muhterik olduğu kayd şüd. Fî 29 Z. sene 1208 (28.7.1794).
Târîh-i vefât-ı Soğanağa Câmi‘i İmâmı Mehmed Efendi’nin vâlidesi Fatma
Hatûn binti İbrâhim fevt şüd. Fî 23 CA. sene 1209 (16.12.1794).
Vefât-ı Re’îsü’l-küttâb Dürrî Efendi sâkin-i Hocapaşa, füc’eten fevt şüd. Fî
13 C. sene 1209 (5.1.1795).
Tezkîre-i evvel Firdevsî Efendi Re’îsü’l-küttâb olduğu bu cerîdeye kayd
şüd. Fî 14 C. sene 1209 (6.1.1794).
Soğanağa Câmi‘i Kayyûmu Hâfız Mehmed Efendi fevt şüd. Fî 28 C. sene
1209 (20.1.1795).
Şâhzâde Câmi‘i’nin Şeyhi Hamza Efendi vilâyeti Adana’ya nefy olunup,
ânda fevt şü. Fî 6 L. sene 1209 (26.4.1795).
Ayasofya-yı kebîr Cum‘a Şeyhi Bozoklu Hâcı Mehmed Efendi fevt şüd. Fî
28 Ş. sene 1212 (15.2.1798). Ânın yerine Mardinî Ayasofya Şeyhi olduğu
kayd şüd. Fî 29 Ş. sene 1212 (16.2.1798).
Sâbık Vezîr Kethüdâsı Lâleli Mustafa Efendi fevt şüd. Fî 29 Ş. sene 1212
(16.2.1798).
Mütevellîsi olduğum Soğanağa Câmi‘i’ne muttasıl Acıçeşme’nin mecmû‘u
... tecdîd olundu. Fî 29 Ş. sene 1212 (16.2.1798).
Soğanağa Mahallesi’nde Zihnî Efendi’nin konağını Sandıkemîni alup,
ta‘mîrine bed’ oldu. Fî 2 Z. sene 1211 (29.5.1797). Ta‘mîri tekmîl oldu. Fî 9
RA. sene 1212 (1.9.1797).
Sultân Bâyezîd Câmi‘i’nin usûl-ı vâkıfdan ta‘mîrine bed’ olundu. Fî 2 M.
sene 1212 (27.6.1797). Ta‘mîri tekmîl olup, edâ-yı salâta bed’ olundu. Fî 2
B. sene 1212 (21.12.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin İranlı Kara Hâcı Ali Ağa fevt şüd. Fî 22 N.
sene 1217 (16.1.1803).
Anadolu cânibinden Alo Paşa katı çok asâkir ve alay ile Üsküdâr’da
Haydarpaşa’ya nüzûl etti. Fî 10 M. sene 1212 (5.7.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde Civân Mustafa Efendi fevt şüd. Fî 18 N. sene
1209 (8.4.1795). Ve zevcesi Emîne Hatûn müteveffiyye şüd. Fî 20 Ş. sene
1211 (18.2.1797).
Mezarlığa dikilen erik ağacı. Fî 21 Ş. sene 1209 (13.3.1795).
Mazrûbî Efendi Tefsîr-i şerîf’in kırâ’atini tekmîl edüp, Süleymâniyye
Câmi‘i’nde du‘â olunudu. Fî 3 Z. sene 1211 (30.5.1797).
Bizim Soğanağa Mahallesi’nde Sandıkemîni Efendi’nin karındaşı Pîr
Efendi bu tarafdan Selânik’e râhî olmuşdur. Fî 23 RA. sene 1215
(14.8.1800), yevm-i perşenbe.
Bizim câmi‘-i şerîfde olan odaya Karamanî Seyyid Mustafa’yı vekîl nasb
edüp vaz‘ olundu. Fî 16 L. sene 1206 (7.6.1792).
Soğanağa Mahallesi’nde sâbık Sandıkemîni Seyyid Mehmed Emîn Efendi
Şeyhü’l-islâm Samânîzâde’ye Mektûbcu olduğu kayd şüd. Fî 29 Ş. sene 1225
(29.9.1810). Mektûbcu Efendi azl olduğu kayd şüd. Fî 10 CA. sene 1226
(2.6.1811).
Kezâlik sene-i mezbûrun Ramazân-ı şerîfi gurresi cum‘aertesi gecesi sâ‘at
dört isbât olunup, selâtîn câmi‘lerde kandiller yanup, ezân-ı şerîf okunup,
terâvih-i şerîf kılındığı işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 N. sene 1225
(30.9.1810).
(vr. 41a) Soğanağa Mahallesi’nde Soğukçeşme yanında Niğbolulu
Abdülganî Ağa’nın bir kerîmesi dünyaya geldi. Fî 3 L. sene 1223
(22.11.1808). Yevm-i Îd-i fıtr nehâren sâ‘at 10.
Hakkı Paşa’nın vefâtı haberi Âstâne’ye geldiği işbu cerîdeye kayd şüd. Fî
19 B. sene 1226 (9.8.1811).
Sarrâf Karamanî Seyyid Hâcı Mustafa’nın bir kerîmesi dünyaya geldiği
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 16 SA. sene 1226 (12.3.1811). Yevm-i isneyn.
Soğanağa Mahallesi’nde Şekerci Bekir Ağa’nın oğlu dünyaya geldi. Fî 7
M. sene 1226 (1.2.1811).
Soğanağa Mahallesi’nde Şeyhü’l-islâm Samânîzâde Mektûbcusu Seyyid
Mehmed Emîn Efendi’nin oğlu lâlâsı İbrâhim Ağa merhûm olduğu kayd şüd.
Fî Gur. Z. sene 1225 (28.12.1810).
Sahhâflar Çarşısı’nda Tatlıkapu İmâmı Sahhâflar Şeyhi olup, beş on sene
mıkdârı Şeyh olup cümle ahâlî-yi esnâf ittifâklarıyla mezbûru azl edüp, ânın
yerine cümle esnâf ittifâkı ve ma‘rifetleriyle Soğanağa Câmi‘i İmâmı Efendi
Sahhâflar Şeyhi olduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 21 L. sene 1225
(19.11.1810), yevm-i ehad, sâ‘at yedi. Otuzüç ay on [gün] sonra Şeyh azl
olup, yeni Tatlıkapu İmâmı def‘a-i sânîde Şeyh oldu. Fî 18 B. sene 1228
(16.8.1813).
Binyüzdoksandokuz senesi mâh-ı Zilka‘ade’nin yirmiyedinci günü
Soğanağa Câmî‘-i şerîfinin imâmetine bâ-berât mutasarrıf olduğum işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 27 ZA. sene 1199 (1.10.1785).
Bâ-berât-ı âlîşân Soğanağa Câmi‘-i şerîfinin hitâbetine mutasarrıf olup,
ibtidâ’ kırâ’at-ı hutbe ettiğim işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 26 C. sene 1204
(13.3.1790).
Oğlum Mehmed Emîn Efendi çahârşenbe günü sâ‘at üç, hıfzını dinletmeye
bed’ olunup, sâ‘at onbir tekmîl edüp, yârendesi perşenbe gün Soğanağa
Câmi‘i derûnunda sâ‘at dört azîm cemiyyet ve ziyâfet ve du‘âsı olup, gāyet
azîm düğün olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 9 CA. sene 1226 (1.6.1811).
Derviş Efendi evkāfından yirmiüç akçe vazîfe ile Eczâhân cihetine oğlum
Hâfız Mehmed mutasarrıf olduğu kayd şüd. Fî Gur. RA. sene 1227
(15.3.1812).
Saltanat-ı Sultân Selîm Han zemanında müceddeden binâ’ ve ihdâs olunan
Hasköy’de Humbaracı ve Lâğımcı Kışlaları ve Tophâne ve Demirhâne’nin
binâ’ları tekmîl olup, ba‘de’d-du‘â ve’s-senâ taraf-ı Devlet-i aliyye’den
içine vaz‘-ı asâkir-i cedîd olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 22. B. sene
1208 (23.2.1794).
Üsküdâr’da Büyük İskele’de olan Mihrimân Sultân’ın Vakıf Han’ı ve
Çukur Hammâm’ı nutk-ı Hümâyûn ile hınta ve şa‘îr ve darı anbârları olup,
derûnuna vaz‘-ı hınta ve şa‘îr olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 CA.
sene 1208 (1.1.1794).
Ve Tophâne’de olan Topçu ve Arabacı Ocakları ve Tophâne ve sâ’irleri
cümlesi binâ’ları tekmîl ve derûnlarına vaz‘-ı asâkir-i cedîd olmuştur. Fî 28
B. sene 1208 (1.3.1794).
Ve Beyoğlu’nda müceddeden binâ’ ve ihdâs olan kebîr Topçu Kışlası ve
derûnunda Câmi‘-i şerîf binâ’sı tekmîl olup, derûnuna Topçu asâkiri vaz‘
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî sene 1221(1807/08).
Soğanağa Mahallesi’nde Silâhşör Abdullah Ağa’nın dünyaya bir oğlu
geldi. Fî Z. 18 sene 1226 (3.1.1812).
Nu‘mân Efendi’nin Mühürdârı evini ta‘mîr edüp, nakl ettiği kayd şüd. Fî
10 R. sene 1227 (23.4.1812).
(vr. 41b) Mollâcıkzâde sâbık Rûmeli Kādı‘askeri Ahmed Muhtâr Efendi
fevt şüd. Bi-emri’llahi te‘âlâ. Fî Gur. CA. sene 1226 (24.5.1811).
Daltaban Mahallesi’nde Hubûbât Kâtibi Lutfullah Efendi Ordu-yı
hümâyûn’a Nüzûl Emîni olup, Âstâne-i aliyye’ye azm-i râh ettiği gün işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. CA. sene 1226 (24.5.1811).
Binikiyüzyirmialtı senesi Cemâziye’l-evvel’in yirmiyedinci salı gün
ba‘de’s-salâti’l-fecr azîm yağmur zuhûr edüp, Beşiktaş’da ve Kasımpaşa’da
vesâ’ir yerlerde ol kadar kesret-i bârân oldu ki, nîce evler ve dükkânlar ve
hammâmlar yıkılup ve nîce hayvânât ve insân helâk ve telef ve zâyi‘ olduğu
işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 27 CA. sene 1226 (19.6.1811).
Anadolu Kādı‘askeri Tâhir Efendi azl olup, ânın üzerine Çahârşenbe
Pazarı’nda Şeyhzâde Efendi Anadolu Kādı‘askeri olmuşdur. Fî Gur. C. sene
1226 (23.6.1811).
Osmânpaşazâde İzzet Bey Rûmeli [Kādı‘askeri] oldu. Sene 1224 (1810).
Altı yedi ay mıkdârı Kādı‘asker olup, ba‘dehu vakti temâm olmadan
magzûben bilâ-vakt azl olup ve Bursa’ya nefy olup ve ânın üzerine
Mollâcıkzâde Atâ Efendi Sadr-ı Rûm oldu. Fî 21 Ş. sene 1225 (21.9.1810).
Atâ Efendi vakti müddeti tamâm olup ve azl olup ve ânın üzerine dahi Âşir
Efendi’nin Hafîd’i526 Sadr-ı Rûm olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 21 Ş.
1226 (10.9.1811). Mezbûr Âşir Efendizâde Hafîd Efendi üçbuçuk ay
Kādı‘asker olup, ba‘dehu merhûm oldu. Ândan sonra Alizâde Efendi Sadr-ı
Rûm olduğu kayd şüd. Fî 7 Z. sene 1226 (23.12.1811).
Mezbûr Sadr-ı Rûm Alizâde Efendi Manisa’ya nefy olunup, ânın yerine
Hünkâr İmâmı Büyük İmâm Tatar Ahmed Efendi Rûmeli Kādı‘askeri oldu.
Alizâde Efendi dört ay beş gün Kādı‘asker olmuşdur. Nefy târîhi, 10 R. sene
1227 (23.4.1812).
Sadr-ı Anadolu-yu sâbık Köstendilli Tâhir Efendi bâ-hatt-ı Hümâyûn
Aydın’da kendinin arpalığı Tire’ye nefy olunup, ânda tekā‘üd olduğu işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 21 CA. sene 1227 (2.6.1812). Tire’den Saruhan’a nakl
olunmuş iken, İzmir’den kalktıkda tarîk-i râhda fevt olmuşdur. Fî Z. 1228
(25.11-12.1813).
Sâbık İzmir Mollâsı Abdülmünîb Efendi gazab-ı Pâdişâh ile Engürü’ye
nefy olunup, ânda katı vâfir vakt sâkin iken, ânda dahi kendü hâli üzere
olmayup, umûr-ı vilâyete karuşup, memleketi müşevveş etmekle, ândan dahi
kendü vatan-ı aslîsi olan vilâyet-i Ayntâb’a nefy olduğu kayd şüd. Fî 19 CA.
sene 1227 (31.5.1812).
Üsküdâr Mollâsı Bozoklu Osmân Efendi kemâl-i irtikâbından nâşî altı mâh
mürûrunda bilâ-vakt azl olup, ânın üzerine Ebezâde Efendi Üsküdâr Mollâsı
olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 CA. sene 1227 (13.5.1812).
Eskisaray ittisâlinde Burnaz Beyzâde Müderris Derviş Bey Rûmeli’nde
Tatarpazarcığı’na bâ-fermân-ı âlî nefy olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî
12 CA. sene 1227 (24.5.1812).
(vr. 42a) Sâbık Darbhâne Emîni iken Kā’immekām olan Ahmed Tâhir
Paşa’nın Baştebdîl’i ve Anbâr Emîni, sâbık İslâmbol Kādısı
Hammâmîzâde’nin vikāyesi Rif‘at Efendi ve Kethüdâ’sı ve İslâmbol Kādısı
konağında Muhzırlar Kethüdâsı Ali Ağa, bu beş nefer âdemler bir günde nefy
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 14 C. sene 1227 (25.6.1812).
Şeyhü’l-islâm-ı sâbık Samânîzâde’nin Kapu Kethüdâsı Seyyidâ Efendi ile
Çukadâr’ı Sâlih Ağa Sinop’a nefy olundukları kayd şüd. Fî 15 B. sene 1227
(25.7.1812).
Ayasofya Câmi‘i karşusunda Cebehâne Kışlası Âlemdâr Mustafa Paşa
vak‘asında muhterik olup, birkaç sene hâlî ve mu‘attal kalup, ba‘dehu Sultân
Mahmûd Han hazretlerinin emriyle Köse Kethüdâ’nın Mühürdârı Edhem
Efendi Binâ’ Emîni olup, yediyüzelli kîse akçeye keşf olunup, ibtidâ’ mezbûr
kışlanın binâ’sına şurû‘ olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 SA. sene
1228 (17.2.1813).
Ordu-yı hümâyûn Edirne’de iken vezîr Kethüdâsı Gālib Efendi Moravî
Bekir Paşa’nın konağını satın alup, Fî 15 L. sene 1228 (11.10.1813),
yirmidokuzuncu senesi Muharrem’in ondördünde (6.1.1814) konağa tapû
koyup, Muharrem’in onsekizinci günü (10.1.1814) yevm-i isneyn eşref
sâ‘atde haremi Bekir Paşa konağına nakl ettikleri işbu cerîdeye kayd şüd.
Muharrem’in yirmibeşinci günü (17.1.1814) Gālib Efendi konağına kendi
geldi. Gālib Efendi üç tuğ ile Bolu Vâlisi oldukda haremini ol tarafa
istedikde, haremi bu tarafda olan konaklarını boşaltıp, Bolu tarafına râhî
olduklarının târîhidir. Fî 10 Z. sene 1229 (23.11.1814). Yevm-i isneyn sâ‘at
üç. Bu tarafda kendi konağını ve Bekir Paşa’nın konağını deynine bedel
sarrâfa fürûht etmişdir. Kîse 1000.
(vr. 42b) Târîh-i Sadr-ı Anadolu: Köstendilli Tâhir Efendi Anadolu
Kādı‘askeri olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 1 C. sene 1225 (4.7.1810).
Vakt-i müddeti tekmîl olup azl oldu. Ânın üzerine Çahârşenbepazarı’nda
Şeyhzâde Efendi Anadolu Kādı‘askeri oldu. Fî 1 C. sene 1226 (25.6.1811).
Ânın dahi vakt-i müddeti tamâm olup, ânın üzerine Mekkîzâde Efendi
Anadolu Kādı‘askeri olduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. C. sene 1227
(12.6.1812). Mekkîzâde Efendi müddeti tekmîl olup azl oldukda, ânın
üzerine sâbık Şeyhü’l-islâm Sâlihzâde Efendi’nin oğlunun Anadolu
Kādı‘askeri olduğu kayd şüd. Fî Gur. C. sene 1228 (1.6.1813). Sâlihzâde’nin
oğlunun vakti tamâm olup azl oldukda, ânın üzerine Bekir Ağazâde Anadolu
Kādı‘askeri olduğu kayd şüd. Fî Gur. C. sene 1229 (21.5.1814). Bekir
Ağazâde dört ay yedi gün Anadolu Kādı‘askeri olup, magzûben azl olup, ânın
üzerine Haffâfzâde Şeytân Emîn Efendi Sadr-ı Anadolu işbu cerîdeye kayd
şüd. Fî 7 L. sene 1229 (22.9.1814).
Osmânpaşazâde İsmet Bey Sadr-ı Rûm oldu. Altıbuçuk mâhdan sonra
magzûben bilâ-vakt azl ve Bursa’ya nefy olundu. sene 1224 (Eylül 1809).
Ânın üzerine Mollâcıkzâde Atâ Efendi Sadr-ı Rûm oldu. Müddeti tekmîl
olup azl oldu. Fî 21 Ş. sene 1225 (21.9.1810). Ve ânın üzerine Âşir
Efendizâde Hafîd Mollâ Kādı‘asker oldu. Fî 21. Ş. sene 1226 (10.91.1811).
Üçbuçuk aydan sonra merhûm olup, ânın üzerine Alizâde Efendi Kādı‘asker
oldu. Fî 7 ZA. sene 1226 (23.11.1811). Dört aydan sonra Manisa’ya nefy
olup, ânın üzerine İmâm-ı evvel-i Hünkâr Tatar Ahmed Efendi Kādı‘asker
oldu. Fî 10 R. sene 1227 (23.4.1812). Müddeti tekmîl olmağla on gün kala
azl olup, ânın üzerine Hazine Kethüdâsı Halîl Efendi Kādı‘asker oldu. Fî
Gur. R. sene 1228 (3.4.1813). Mezbûr Halîl Efendi’nin bir sene vakti tamâm
olup azl olup, ânın üzerine Mekkîzâde Âsım Efendi Sadr-ı Rûm oldu. Fî Gur.
R. sene 1229 (23.3.1814). Âsım Efendi’nin bir sene müddeti tekmîl olup azl
oldukda, ânın üzerine tekrâr İzzet Bey Sadr-ı Rûm olduğu kayd şüd. Fî Gur.
R sene 1230 (13.3.1815).
(vr. 43a) Soğanağa Mahallesi’nde Çukadâr Velî Ağa fevt şüd. Sene 1208.
Îd-i adhiyye, yevm dört cum‘a günü (20.6.1794).
Ayasofya-yı kebîr Şeyhi Bozoklu Hâcı Mehmed Efendi fevt şüd. Fî 28 Ş.
sene 1212 (15.2.1798).
Lâleli sâbık Vezîr Kethüdâsı Abdullah Efendi fevt şüd. Fî 29 Ş. sene 1212
(16.2.1798).
Soğanağa Mahallesi’nde İranlı Kara Hâcı Ali fevt şüd. Fî 22 N. sene 1217
(16.1.1803), yevm-i sebt.
Soğanağa Mahallesi’nde Hürrem Çavuş Mütevellisi Kalyoncu Nuh fevt
şüd. Fî 16 Z. sene 1211 (12.6.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde Hindîzâde Hüseyin Efendi fevt şüd. Sene 1209.
Îd-i fıtr (21.4.1795), nehâren sâ‘at on, dakîka elli, yevm-i pazarertesi.
Soğanağa Mahallesi’nde Civân Mustafa Efendi fevt şüd. Fî 18 N. sene
1209 (8.4.1795), yevm-i salı. Zevcesi Emîne Hatûn fevt şüd. Fî 18 Ş. sene
1211 (16.2.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde Cezâyirli Hasan Paşa’nın ikinci Çukadârı Hasan
Ağa fevt şüd. Fî 13 C. sene 1211 (14.12.1796).
Soğanağa Mahallesi’nde Kebâbcı Ahmed Ağa tarîk-i hâcda fevt şüd. Fî 11
Z. sene 1211 (7.6.1797).
Soğanağa Mahallesi’nde Rodoslu Ahmed Ağa’nın vâlidesi fevt şüd. Fî 3 B.
sene 1209 (24.1.1795)
Soğanağa Câmi‘i Kayyûmu Mehmed Emîn fevt şüd. Fî 28 C. sene 1209
(20.1.1795), yevm-i salı.
Soğanağa Mahallesi İmâmı’nın vâlidesi Fatma kadın fevt şüd. Fî 26 CA.
sene 1209 (19.12.1794), yevm-i salı.
Tavşantaşı’nda Saka Murtaza fevt şüd. Fî 22 CA. 1209 (15.12.1794),
yevm-i cum‘a.
Soğanağa Mahallesi’ndeki medresenin müderrisi Abdurrahman Efendi fevt
şüd. Fî 27 SA. sene 1209 (23.9.1794).
Selânikî Elhâc Nu‘mân Bey İsmâ‘il’de fevt şüd. Fî 24 ZA. sene 1208
(22.6.1794).
Soğanağa Mahallesi’nde Re’îsü’l-küttâb Râşid Efendi’nin vâlidesi
Ümmügülsüm Hanım fevt şüd. Fî 25 N. sene 1207 (6.5.1793).
Sahhâf Elhâc Abdî Efendi fevt şüd. Fî 6 C. sene 1208 (9.1.1794), yevm-i
cum‘a.
Cezâyirli Hasan Paşa Şumnu’da fevt şüd. Fî 12. B. sene 1204 (28.3.1790)
Ayasofya-yı kebîr Şeyhi Enfîzâde Elhâc Sırrî fevt şüd. Fî 17 CA. sene
1205 (22.1.1791).
Dizdâriyye Medresesi’nde Humbaracı Abdullah Efendi fevt şüd. Fî 18 N.
sene 1205 (21.5.1791).
Dizdâriyye Mahallesi’nde Haremeyn Câbisi Hasan Ağa fevt şüd. Fî 28 ZA.
sene 1203 (20.8.1789).
Soğanağa Mahallesi’nde Mühürdâr Şevkî Hâcı Yusuf Efendi fevt şüd. Fî 9
CA. sene 1210 (21.11.1795), yevm-i cum‘a.
Dizdâriyye Mahallesi’nde Bostanî Elhâc Hasan Ağa zevcesi Emîne Hatûn
fevt şüd. Fî 29 B. sene 1209 (19.2.1795).
Soğanağa Mahallesi’nde Zihnî Efendi’nin konağında Ahıskavî ihtiyâr ? Ali
Efendi fevt şüd. Fî 4 Z. sene 1210 (10.6.1796).
Tatarcık Abdullah Efendi fevt şüd. Fî 14 SA. sene 1211(19.8.1796).
Soğanağa Mahallesi’nde Gözlemeci Ali Ağa fevt şüd. Fî 4 Z. sene 1210
(10.6.1796).
(vr. 43b) Soğanağa Mahallesi’nde Mü’ezzin Sâlih Efendi’nin mektebinin
mütevellisi Senâî Efendi fevt şüd. Fî 22 RA. sene 1211 (25.9.1796).
Soğanağa Mahallesi’nde Kantarcı Elhâc Mehmed Ağa fevt şüd. Fî 2 Z.
sene 1212 (18.5.1789).
İvâzpaşazâde Şeyhü’l-islâm İbrâhim Beyefendi fevt şüd. Fî 2 Z. sene 1212
(18.5.1789).
Çavuşbaşı Genç Osmân Ağa ba‘de’l-azl fevt şüd. Fî 20 L. sene 1212
(7.4.1789).
Soğanağa Mahallesi’nde Re’îsü’l-küttâb Râşid Efendi fevt şüd. Fî 15 N.
sene 1212 (3.3.1789), yevm-i sebt.
Bâlîpaşa Mahallesi mü’ezzini Mustafa Efendi fevt şüd. Fî 17 RA. sene
1212 (9.9.1797). Kürt Alo Paşa’yı Kapûdân Hüseyin Paşa, Rûmeli’nde katl
edüp, fevt şüd. Fî 12 C. sene 1213 (21.10.1798).
Sadr-ı Anadolu Keçecizâde Efendi fevt şüd. Fî 28 N. sene 1214
(23.2.1800).
Zevcem Vâhide kadın bint-i Halîl fevt şüd. Fî 13 R. sene 1214
(14.9.1799), yevm-i cum‘a.
Rikâbdâr-ı Hazret-i Şehryârî Rodoslu Ahmed Ağa tarîk-i hâcda maktûlen
fevt şüd. Fî 20 SA. sene 1214 (24.7.1799).
Darbhâne-i amîre Emîni Kanbûr Mustafa Bey fevt şüd. Fî 1 ZA. sene 1213
(6.4.1799).
Ve Abdullah Paşazâde sâbık Kapucular Kethüdâsı Mehmed Sa‘îd Bey fevt
şüd. Fî 13 L. sene 1214 (10.3.1800).
Esmâ Sultân Kethüdâsı Çelebi Efendi fevt şüd. Fî 14 Z. sene 1214
(9.3.1800).
Duhân Gümrükcüsü Selânikî Seyyid Osmân Ağa fevt şüd. Fî 21 N. sene
1214 (16.2.1800). yevm-i sebt.
Enderûn’dan çıkma sâbık Başmuhâsebe Rif‘at Ahmed Bey fevt şüd. Fî 8 N.
sene 1214 (3.2.1800).
Soğanağa Mahallesi’nde Derviş Paşa Divitdârı Sâlih Efendi fevt şüd. Fî 27
R. sene 1215 (17.9.1800). Yevm-i çahârşenbe.
Medine-i Münevvere Muhâfızı Koca Yusuf Paşa fevt şüd. Fî 23 RA. sene
1215 (14.8.1800).
İznikmidli Hüseyin Paşa Saray-ı cedîd derûnunda katl olup, fevt şüd. Fî 1
R. sene 1217 (1.8.1802).
Soğanağa Mahallesi’nde Kapucu Elhâc Mahmûd Ağa fevt şüd. Fî 15. sene
1215 (1800/01).
Soğanağa Mahallesi’nde Çardaklı Hoca kadın fevt şüd. Fî 15 L. sene 1215
(1.3.1801).
Soğanağa Mahallesi’nde Çukadâr âver-zâver Halîl Ağa fevt şüd. Fî 1 B.
sene 1215 (18.10.1800).
Soğanağa Mahallesi’nde Gümüş Terâzili Halîl Bayrakdâr fevt şüd. Fî 28
B. sene 1215 (15.12.1800).
Ayasofya-yı kebîr Şeyhi Mardinî Efendi fevt şüd. Fî 27 B. sene 1215
(14.12.1800).
İbrâhim Kethüdâ’nın babalığı Arabacıbaşı fevt şüd. Fî 5 B. sene 1216
(11.11.1801).
Sahhâf Tatar Musa Efendi fevt şüd.
Şeyhü’l-islâm Müftîzâde Efendi fevt şüd. Fî 14 SA. sene 1212 (8.8.1797).
Sadr-ı Anadolu Büyük Müftîzâde Hoca fevt şüd. Fî 18 ZA. sene 1216
(22.3.1802).
Paşakapusu Süfyân Ağa fevt şüd.
(vr. 44a) Küçük Hüseyin Efendizâde Silâhdâr Elhâc Sa‘îd Bey fevt şüd. Fî
2 Z. sene 1216 (5.4.1802).
Vezîr-i a‘zam Melek Mehmed Paşa hazretleri fevt şüd. Fî 15 L. sene 1216
(18.2.1802).
Îd-ı fıtr’ın üçüncü tevcîhât günü Kā’immekām Abdullah Paşa fevt şüd. Fî 3
L. sene 1216 (6.2.1802).
Kayyûm-ı Câmi‘-i Soğanağa’nın zevcesi Ayşe Hatûn fevt şüd. Fî 3 R. sene
1216 (13.8.1803).
Soğanağa Mahallesi’nde Kaşıkcı Hâfız’ın zevcesi Hâciye Hanım fevt şüd.
Fî 2 C. sene 1216 (10.10.1801).
Yekce Elhâc İbrâhim Çavuş Ağa’nın zevcesi Nafiyye Hatûn fevt şüd. Fî 27
C. sene 1217 (25.10.1802).
Sultân Mustafa’nın kerîmesi Şâh Sultân fevt şüd. Fî 17 ZA. sene 1217
(11.3.1803).
Kapûdân-ı deryâ Gāzi Hüseyin Paşa fevt şüd. Fî 24. Ş. sene 1218
(9.12.1803).
Soğanağa Mahallesi’nde Derviş Paşa Silâhdârı Mehmed Ağa fevt şüd. Fî
16 CA. sene 1218 (3.9.1803).527
Sâbık Re’îsü’l-küttâb, Sultân Bâyezîd’de, Râsih Efendi fevt şüd. Fî 15 CA.
sene 1218 (2.9.1803).
Serlevha-i yemîn Elhâc Zihnî Efendi’nin zevcesi Ayşe Hatûn fevt şüd. Fî
15 B. sene 1219 (20.10.1804).
Davudpaşa İskelesi’nde sâkin Sultân Bâyezîd Kâtibi fevt şüd. Fî 24 C. sene
1219 (30.9.1804).
Okçularbaşı’nda Kahveci Hâcı Hüseyin Ağa fevt şüd. Fî 2 L. sene 1219
(4.1.1805).
Sahhâflar Şeyhi Kādıçeşmeli Mustafa Efendi fevt şüd. Fî 7 Z. sene 1220
(26.2.1806).
Sâbık Şeyhü’l-islâm Mustafa Âşir Efendi fevt şüd. Fî 26 Ş. sene 1219
(30.11.1804).
Akka Vâlisi Cezzâr Ahmed Paşa fevt şüd. Fî 1 SA. sene 1219 (12.5.1804).
Sultân Selîm-i sâlis-i merhûmun vâlidesi fevt şüd. Fî 22 B. sene 1220
(16.10.1805).
Cezzâr Paşa’nın yerine geçen İsmâ‘il Paşa Âstâne’de katl fevt şüd. Fî 2
SA. sene 1220 (2.5.1805).
Süleymâniyye’de Abdullah Mollâzâde Sadr-ı Anadolu Osmân Mollâ fevt
şüd. Fî 8 SA. sene 1220 (8.5.1805).
Sadr-ı Rûm Velî Efendizâde fevt şüd. Fî 22 Ş. sene 1220 (15.11.1805).
Hasan Paşa Hanı kurbında sâkin Feyzullah Ağa fevt şüd. Fî 21 ZA. sene
1220 (10.2.1806).
Büyük Râşid Efendi’nin Emîn Ağa’sı fevt şüd. Fî 26 M. sene 1221
(15.4.1806).
Sâbık Re’îsü’l-küttâb Vâsıf Ahmed Efendi fevt şüd. Fî 4 Ş. sene 1221
(17.10.1806).528
Eyyüb’de gece zuhûr eden harîkde duvar altında kalan Yeniçeri Ağası fevt
şüd. Fî 26 Ş. sene 1221 (8.11.1806).
Soğanağa Mahallesi’nde Kaşıkcı Hâcı Hâfız Efendi fevt şüd. Fî 7 CA. sene
1223 (1.7.1808).
Soğanağa Mahallesi’nde Müderris Seyyid İsmâ‘il Efendi fevt şüd. Fî 16
CA. sene 1223 (10.7.1808).
(vr. 44b) Sâbık Şeyhü’l-islâm Es‘ad Efendizâde Atâ Efendi Aydın’da
Güzelhisar’da fevt şüd. Fî 12 N. sene 1226 (30.9.1811).
Soğanağa Mahallesi’nde Kürt Elhâc Mehmed Ağa fevt şüd. Fî 19 C. sene
1220 (14.9.1805).
Soğanağa Mahallesi Mü’ezzini Sâlih Efendi’nin oğlu Mollâ Ahmed fevt
şüd. Fî L. sene [12]28 (15.10-15.11.1813).
Rûmeli Kādı‘askeri Mollâcıkzâde Ahmed Muhtâr Efendi fevt şüd. Fî 1 CA.
sene 1226 (24.5.1811).
Hakkı Paşa hazretleri merhûm fevt şüd. Fî 19 B. sene 1226 (9.8.1811).
Sâbık Kapûdân Hüseyin Paşa Kethüdâsı Kapûdân-ı Deryâ Kara Hüseyin
Paşa fevt şüd. Fî 20 Z. sene 1226 (5.1.1812).
Bi’l-fi‘l Sadr-ı Rûm iken Âşir Efendizâde Hafîd Efendi fevt şüd. Fî 6.Z.
sene 1226 (22.12.1811). Yevm-i pazar.
Sâbık İslâmbol Kādısı İmâmzâde Ahmed Efendi fevt şüd. Fî 13 M. sene
1227 (28.1.1812). Yevm-i isneyn.
Samokovîzâde Efendi min-rütbe-i Kādı-yı Mekke-i mükerreme fevt şüd.
19. M. sene 1227 (3.2.1812).
Defterdâr Râgıb Efendi orduda Şumnu’da iken fevt şüd. Fî 21 M. sene
1227 (5.2.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Berber Mustafa Ağa’nın vâlidesi Ayşe Hatûn fevt
şüd. Fî 2. RA. sene 1227.
Sultân Mahmûd’un ibtidâ’ki evlâdı Fatma Sultân’ın vâlidesi fevt şüd. Fî 5
RA. sene 1224 (20.4.1809).
Hürrem Çavuş mütevelliyesi Zelihâ’nın zevci Berber Mustafa’nın vâlidesi
Ayşe Kadın fevt şüd. Fî Gur. B. sene 1227 (11.7.1812).
Sarrâc İshâk Câmi‘i Kayyûmu Kādıoğlu Ahmed Efendi fevt şüd. Fî 2 R.
sene 1227 (15.4.1812).
Soğanağa Câmi‘i İmâmı’nın oğlu Ahmed Neş’et onyedi mâh, yirmisekiz
gün mu‘ammer olup fevt şüd. Fî 11 C. sene 1227 (22.6.1812). Yevm-i pazar.
Şâhzâde-i Sultân Mahmûd üç ay üç gün mu‘ammer olup, ba‘dehu fevt şüd.
Bâyezîd Şâhzâde. Fî 14 C. sene 1227 (24.6.1812).
Şâhzâde Sultân Murâd sekiz ay bi’t-tamâm mu‘ammer olup, yevm-i sebt
sâ‘at onbir fevt şüd. Fî 9 B. sene 1227 (19.7.1812). Ba‘de’l-magrib sâ‘at iki
cenâzesi Sarây-ı cedîd’den çıkup, leylen sâ‘at yedi, Abdülhamîd Türbesi’ne
defn şüd.
Soğanağa Câmi‘i’nin İmâmı’nın oğlu Hâfız Mehmed onsekiz yaşında iken
mat‘ûnen fevt şüd. Fî 28 Ş. sene 1227 (6.9.1812), yevm-i ehad, sâ‘at nehâren
dörtbuçuk.
Soğanağa Câmi‘i Mütevellisi Elhâc Abdurrahman Ağa bir ay mıkdârı hasta
olup fevt şüd. Fî 4 L. sene 1227 (11.10.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Tatar Mehmed Ağa fevt şüd. Fî 7 L. sene 1227
(14.10.1812). Yevm-i isneyn.
Sâbık Şeyhü’l-islâm Samânîzâde Ömer Hulûsî Efendi fevt şüd. Fî 9 L. sene
1227 (16.10.1812). yevm-i çahârşenbe.
Manisa’da tekā‘üd Sadr-ı esbak İzzet Mehmed Paşa fevt şüd. Fî 8 N. sene
1227 (15.9.1812).
Şerîf Halîl Ağazâde Kapuçubaşı Es‘ad Bey fevt şüd. Fî 23 L. sene 1227
(30.10.1812).
Elmâspaşâzâde Mehmed Sâdık Bey fevt şüd. Fî 19 L. sene 1227
(26.10.1812).
Enderûn-ı Hümâyûn’dan çıkma Hurşîd Efendi fevt şüd. Fî 20 L. sene 1227
(27.10.1812).
Soğanağa Câmi‘i Mü’ezzini Mollâ Sâlih’in kerîmesi fevt şüd. Fî 25 L. sene
1227 (1.11.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Berber Ahmed Ağa’nın oğlu Bekir Efendi fevt
şüd. Fî 6 ZA. sene 1227 (11.11.1812).
(vr. 45a) Osmâniyye kurbında Abdullah Efendizâde Müneccimbaşı Efendi
fevt şüd. Fî 7 Z. sene 1227 (12.12.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Armud İbrâhim Ağa fevt şüd. Fî 15 ZA.
sene 1227 (20.11.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Hüseyin Bey zevcesi Nâ’ile binti Mehmed Emîn
fevt şüd. Fî 2 Z. sene 1227 (7.12.1812).
Soğanağa Mahallesi’de Vezîr Kethüdâsı İbrâhim Kethüdâ’nın oğlu Kadîr
Bey fevt şüd. Fî 12 Z. sene 1227 (17.12.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Hindî Hüseyin Efendi’nin oğlu Nûh Efendi fevt
şüd. Fî 13 Z. sene 1227 (18.12.1812).
Soğanağa Mahallesi’nde Darbhâne Emîni Hazînedâr Mehmed Emîn fevt
şüd. Fî 2 M. sene 1228 (5.1.1813).
Ordu-yı hümâyûn Kādısı Müftîzâde Selîm Mollâ Edirne’de fevt şüd. Fî 3
M. sene 1228 (6.1.1813).
Mollâcık-zâde Rûmeli Kādı‘askeri Atâ Efendi fevt şüd. Fî 5 SA. sene
1228 (7.2.1813).
Cirâzlı dâmâdı ricâl-i Devlet-i aliyye’den Hasan Efendi fevt şüd. Fî 10
SA. sene 1228 (12.2.1813).
Silâhşörân-ı hassa Soğanağa Mahallesi’nde Elhâc Abdullah Ağa fevt şüd.
Fî 9 SA. sene 1228 (11.2.1813).
Demirkapu’da sâbık Beyhân Sultân Kethüdâsı ve Re’îsü’l-küttâb Arif
Efendi fevt şüd. Fî 11 SA. sene 1228 (13.2.1813).
Kudüs-i şerîf’den bâ-fermân Âstâne’ye gelen Ebu’s-su‘ûd Efendi fevt şüd.
Fî 15 SA. sene 1228 (17.2.1813).
Sultân Mahmûd Han’ın vâlidesi kethüdâsı Kara Hüseyin Ağa fevt şüd. Fî
Gur. RA. sene 1228 (4.3.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Bedestân Elhâc İbrâhim Ağa’nın zevcesi fevt şüd.
Fî 7 RA. sene 1228 (10.3.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Kethüdâ-yı Sadr-ı âlî Gālib Efendi’nin odalığı
fevt şüd. Fî 25 RA. sene 1228 (28.3.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Şekerci Ahmed Ağa fevt şüd. Fî 15 R. sene 1228
(17.4.1813).
Serezli meşhûr İsmâ‘il Bey fevt şüd. Fî 3 B. sene 1228 (2.7.1813).
Karavezîr’in karındâşı Şâh Sultân’ın kocası Mustafa Paşa fevt şüd. Fî 13
B. sene 1228 (12.7.1813).
Vidin Kal‘ası Muhâfızı Mollâ Paşa İdris Paşa Üsküdâr’da fevt şüd. Fî 17
N. sene 1228 (13.9.1813).
İshâk Paşa Medresesi’nde Bafravî Seyyid Ali Efendi fevt şüd. Fî 3 L. sene
1228 (28.9.1813).
Lüleci Seyyid Mehmed Ağa’nın kerîmesi Fatma Hatûn fevt şüd. Fî 24. N.
sene 1228 (20.9.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Hürrem Çavuş mütevellîsinin kerîmesi fevt şüd.
Fî 10 L. sene 1228 (6.10.1813).
İmâm Efendi’nin mahdûmu Mehmed Es‘ad altı aydan üç gün eksikde,
yevm-i isneyn fevt şüd. Fî 8 Z. sene 1228 (2.12.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Attâr Seyyid Abrurrahman Efendi fevt şüd. Fî 9 Z.
sene 1228 (3.12.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Sandık Emîni’nin gelini Münîre fevt şüd. Fî 12 Z.
sene 1228 (6.12.1813). Yevm-i cum‘a. Bu merhûme Münîre’nin vâlidesi
Hafize Hatûn [bint-i] Edhem Efendi fevt şüd. Sene 1228 (1813).
(vr. 45b) Cebehâne-i âmire’nin Binâ’ Emîni Edhem Efendi fevt şüd. Fî 7 Z.
sene 1228 (1.12.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Dârendevî Torun Bey lâlâsı Mehmed Ağa fevt
şüd. Fî 14 Z. sene 1228 (8.12.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Sa‘dullah Beyzâde Hüseyin Bey fevt şüd. Fî
6 M. sene 1229 (29.12.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde Mu‘tâf İsmâ‘il Ağa’nın zevcesi Azmiye fevt şüd.
Fî 15 M. sene 1229 (7.1.1814).
Saruhan Sancağı Mutasarrıfı Azîz Ahmed Paşa Bursa’da sâkin iken fevt
şüd. Fî 13 M. sene 1229 (5.1.1814).
Rûmeli nâm mahalde Rusçuk A‘yânı Boşnak Ağa fevt şüd. Fî 19 M. sene
1229 (11.1.1814).
Sahhâf Koca Yusuf Efendi Ferâ’izci sâkin-i Meydân-ı Vefa fevt şüd. Fî 1
SA. sene 1229 (23.1.1814).
Komşumuz Sahhâf Uzunsakal Eskişehirli Hasan Efendi fevt şüd. Fî 21 SA.
sene 1229 (12.2.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde Bedestânî Elhâc İbrâhim Ağa’nın zevcesi Saraylı
fevt şüd. Fî 23 RA. sene 1229 (15.3.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Sandık Emîni Selânikî Seyyid Mehmed
Efendi mâh-ı Rebîü’l-âhir’in onbirinci cum‘a günü ba’del-asr onbire çeyrek
var iken, Mart’ın yirminci günü dâr-ı fenâdan dâr-ı bekāya rıhlet eyledi. Fî
11 R. sene 1229 (2.4.1814), yevm-i cum‘a.
Ayasofya-yı kebîr Cum‘a Şeyhi Şâkir Efendi ve Re’isü’l-kurrâ fevt şüd. Fî
14 C. sene 1229 (3.6.1814). Yevm-i perşenbe.
Soğanağa Mahallesi’nde Rikâbdâr Sa‘id Ağa’nın kethüdâsı Mustafa Ağa
fevt şüd. Fî 9 B. sene 1229 (27.6.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Sultân Bâyezîd Câmi‘i’nde İmâmvekîli
Ömer Efendi fevt şüd. Fî 21 L. sene 1229 (6.10.1814).
Hekîmoğlu Ali Paşa’nın neslinden İsmâ‘il Beyzâde Abdullah Bey fevt şüd.
Fî 22 L. sene 1229 (7.10.1814).
Sadr-ı sâbık İbrâ’il Nâzırı Ahmed Paşa Erzurum’da vâli iken ânda fevt
şüd. Fî 15 Z. sene 1229 (28.11.1814).
Sâbık Kā’immekām Eğinli Elhâc Mustafa Paşa Bursa’da menfî iken ânda
fevt şüd. Fî 20 Z. sene 1229 (3.12.1814).
Şeyhü’l-islâm-ı esbak Sâlihzâde Ahmed Efendi fevt şüd. Fî 11 M. sene
1230 (24.12.1814) .
Soğanağa Mahallesi’nde Baştebdîl Hâcı Hasan Ağa’nın zevcesi Ayşe
Hatûn fevt şüd. Fî 12 RA. sene 1230 (22.2.1815).
(vr. 46b)529 Derviş Paşa Silâhdârı’nın konağını Pertâv Efendi mülkiyyet
üzere alup, küllî ta‘mîr edüp, içinde girüp oturdular. Fî 20 M. sene 1229
(12.1.1814). Mezbûr Pertâv Efendi Bolu Vâlisi Gālib Paşa’ya Divân Efendi
olup, Âstâne’den azm-i râh etmişdir. Fî 15 L. sene 1229 (30.9.1815).
Soğanağa Mahallesi’nde Kütahyalı Halîl Efendi Sofya Mollâsı iken senesi
tekmîl olmasına dört ay var iken, azl olup yine Âstâne’ye geldiği târîh. Fî 18
M. sene 1230 (31.12.1814).
Binikiyüzyirmidokuzuncu senesi Rûz-ı Kasım’ın evvelinden Erbâ‘in’e
gelince, Erbâ‘in ibtidâ’sından binikiyüzotuzuncu senesi Hamsîn âhirine
gelince aslâ ve kat‘â kış olmayup, bahar eyyâmı gibi vakitler böyle geçti.
Lâkin hamsîn tekmîl olup, ertesi Nevrûz günü yevm-i çahârşenbe günü ale’ssabah bir fırtuna ile kar yağmağa başladı. Ol gün akşama kadar bir buçuk
karış mıkdârı kar yağup, ertesi gün saçaklar ve ve sular donup buz bağladı ve
gāyet soğuk-ı şedîd oldu. Ağaçlar ve nebâtât incindiği işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî 10 C. sene 1230, yevm-i Nevrûz.
(vr. 47a) Hitâbet yevmî 10 akçe. Vakt-i zuhr ile vakt-i asr imâmeti içün
yevmî 5 akçe, devrhân-ı sânî 25, çeşmeye tas asmak içün yevmî 2, eczâhân
aded 2, yevm altı, mecmû‘u vezâ’if-i yevmî 26 akçe an-evkāf-ı merhûm
Derviş Mustafa Efendi vâlidesi merhûme Hâcce Emîne Hatûn vakfından sene
1227 (1813). El-mutasarrıf-ı hâzâ’l-vazîfe-i İmâm-ı Câmi‘-i Soğanağa Hâfız
Mehmed Efendi ibn Süleymân. Vazîfe-i Soğanağa vazîfe-i Derviş:
26+27=53.
Vazîfe-i imâmet-i Câmi‘-i Soğanağa yevmî 15, vazîfe-i Kayyûm yevmî 5
akçe, vazîfe-i Kitâbet yevmî 2, vazîfe-i Cibâyet yevmî 1, vazîfe-i Nezâret
yevmî 1, vazîfe-i İhlâshân yevmî 2, vazîfe-i Eczâhân yevmî 2, def‘a-i vazîfei Eczâhân yevmî 2, mecmû‘-i vezâ’if yevmî 22+5=27. Vazîfe-i Tevliyet
yevmî 5 akçe. sene 1228 (1813).
Târîh-i Soğanağa Câmi‘-i şerîf tevliyetine mutasarrıf olduğumu beyân eder.
Fî 29 M. sene 1228 (1.2.1813).
Soğanağa Mahallesi’nde sâkin Sa’dullah Beyzâde Hüseyin Bey biemri’llahi te‘âlâ fevt olup, sâkin olduğu bütün menzili mahlûl olup, taraf-ı
vakıfdan mezâd olup, Sûk-ı Sultânî’de dörtbinbeşyüz kuruş mahalle İmâmı
Mehmed Es‘ad Efendi üzerine karâr edüp, resm-i mütevellî 450, dellâliyye
90, ahbâriyye 50, harc-ı istikā 225, harc-ı hüddâmiyye 125, masârıf-ı vakf
157, mecmû‘u 1000 kuruş masârıf olup, zâyi‘ ? baki 3500 kuruşunu, onu
onbuçuk kuruş hesâbı üzere bâ-izn-i hâkim-i Kādı-yı İslâmbol ve Nâzır-ı
vakf-ı mezbûr bâ-hüccet-i şer‘iyye ve devr-i şer‘î üzere mütevvellî-i vakf-ı
mezbûr olan mahalle İmâmı Mehmed Es‘ad Efendi’ye mal edüp ve kendüye
meblağ-ı mezbûru teslîm olunduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Harc-ı hücceti istidâne içün 36 kuruş verildi. Muhâsabeye idhâl olmadı. Fî 23 M. sene
1229 (15.1.1814).
125+125+450+95+50+2,5+157,5=1000+3500 mesârif-i mu‘ay-yene=4500
baki mâl-ı vakf-ı mezbûr.
(vr. 47b) Vezâ’if-i İmâm-ı Câmi‘-i Soğanağa an-evkāf-ı Derviş Mustafa
Efendi yevmî 26 akçe.
Vezâ’if-i eczâ-i şerîf der-Câmi’-i Soğanağa evkāf-ı Derviş Mustafa Efendi
merhûm: sene 1228, 1229, 1230. M/8, SA/8, RA/8, R/8, CA/6, C/6, Ş/6,
N/6, L/6, ZA/6, Z/7.
Vezâ’if-i Emîn-i Gümrük-i Emti‘a: sene 1229, 1230. M/2, SA/2, RA/2,
R/2, CA/2, C/2, B/2, Ş/2, N/2, L/2, ZA/2, Z/2.
Vezâ’if-i Gümrük-i Kahve: sene 1230. M, SA, RA, R, CA, C, B, Ş, N, L,
ZA, Z.
(vr. 48a) Zuhûr-ı Tâ‘ûn der-İslâmbol: Binikiyüzyirmiyedinci senesi
Cemâziye’l-evvel’in (Mayıs 1812) içinde İslâmbol içinde tâ‘ûn zuhûr edüp,
gün be-gün müşedded olup, sekizinci senesi Muharrem gāyetine gelince
(2.2.1813) dokuz ay sürdü. Sabî-i sübyân ü nisvân ve fukarâ vü gurebâ
İslâmbol’da, Eyyüb’de, Galata ve Tophâne ve Üsküdâr vesâ’ir etrâflarda
ber-mûceb-i tahmîn yüzbin belki daha ziyâde kimesne merhûm olmuşdur.
Binâ’en-aleyh işbu cerîdeye kayd olundu. Fî Gur. CA. sene 1227
(13.5.1812). Bir mesâ’ib oldu ki, cemî‘-i ibâdullah, mü‘min ve kâfir cümle
nâs işlerinden ve maslahatlarından fâriğ olup, ecellerine muntazır olmuşlardı
ve çok âdemlerde, mü’min ve kâfir İslâmbol’dan firâr edüp, diyâr-ı âhara
gittiler.
Binikiyüzyirmisekizinci senesi Muharrem’in onsekizinci günü (21.1.1813),
Erbâ‘în’in otuzuncu çahârşenbe günü kar yağup ol kadar gece soğuk oldu ki,
Unkapanı ve Balat taraflarında deniz dondu. Ba‘zı mahallerde kayıklar
işlemediler. Binâ’en-aleyh işbu cerîdeye kayd olundu. Fî 18 M. sene 1228
(21.1.1813).
Târîh-i Şiddet-i Şitâ: Def‘a, sene-i mezbûrda Erbâ‘în’in yirmidördüncü
gecesi gāyet fırtuna ile birbuçuk karış mıkdârı kar yağup, gāyet kış şedîd
olmuşdur. Tâ ki Hamsîn’in nihâyetine gelince Âstâne’de kar mütemâdî durdu.
Mart’ın dokuzuncu günü bir fırtuna ile dört gün mütemâdî kar yağup, soğuk-ı
şedîd olup, mağazalarda bir türlü kömür kalmayup, okkası on paraya ve yüz
vakiyyesi otuz kırk kuruşa bey‘ olunup, gāyet kış uzayup, ibâdu’llâh ve
hayvânât zahmet çekmiştir. Rûz-ı hazara kadar soğuk-i şedîd olup, sebzevât
bulunmayup, pırasanın ve ıspanağın kıyyesi sekiz on paraya ve lahm-ı ganem
yüz paraya ve sabunun kıyyesi beş altı kuruş ve zeytinyağı kıyyesi iki kuruş
ve yüz paraya ve mumun kıyyesi üçbuçuk kuruşa vesâ’ir me’kûlât ve
meşrûbât buna kıyâ-sen, pirinç kilesi yirmibeş kuruşa bey‘ olunup, ibâdu’llâh
gāyet meşakkat çeküp ve muzdarib olup mükedder olduğu işbu cerîdeye kayd
olundu. Fî M ilâ gāyet-i R. sene 1228 (Ocak- 1 mayıs 1813).
Târîh-i Ebu’s-su‘ûd-ı Kudsî: Kudüs-i şerîf kurbında Hazret-i Musa
aleyhi’s-selâm’ın türbedârı mazinne-i kirâm ve ulemâ-i izâmdan Ebu’s-su‘ûd
Efendi nâm kimesne, şevketlü Pâdişâh’ımız Sultân Mahmûd Han’ın mesmû‘-ı
devletleri olup, Âstâne’ye gelmesi içün irâde-i Hümâyûn ta‘alluk etmekle,
bâ-fermân-ı âlîşân mezbûr Muharremü’l-haram’ın yirmi-üçüncü günü
(26.1.1813) yevm-i salı Âstâne’ye dâhil olup, mâh-ı Saferü’l-hayr’ın
onbeşinci (17.2.1813) salı günü merhûm olup, Kā’im-mekām ve Şeyhü’lislâm vesâ’ir Ulemâ ve Ricâl cenâzesinde hâzır olup, Eyyüb-i Ensârî’de defn
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 15 SA. sene 1228 (17.2.1813).
Mecmû‘u Âstâne’de yirmiiki gün mihmân olmuşdur.
Def‘a, binikiyüzyirmisekiz senesi (1813) yine Âstâne’de tâ‘ûn zuhûr edüp
câ be-câ ba‘zı mahallerde çok kimesne fevt olduğu kayd şüd.
(vr. 48b) Cârr Mollâ Sıkmaz İbrâhim Efendi ve karındâşı Veli Ağa ile ? iki
karındâşı biribirine ve biribirine akd-i nikâh olup, zifâf oldukları işbu
cerîdeye kayd şüd. Fî 22 C. sene 1227 (3.7.1812). Cum‘a gecesi.
Mezbûr İbrâhim Efendi’nin bir oğlu dünyaya geldi. Kayd şüd. Fî 2 L. sene
1228 (28.9.1813). Ve karındâşı Veli Ağa’nın dahi bir oğlu dünyaya geldi. Fî
17 CA. sene 1229 (7.5.1814).
Cemîle binti Yusûf Mehmed ibn Süleymân def‘a-i sânîde Mekteb Hocası
Elhâc İbrâhim Efendi ve Mü’ezzin Mollâ Sâlih ve Mollâ Hüseyin ve
Çukadâr İbrâhim Ağa şehâdetleriyle mezbûr Mehmed bin Süleymân akd ü
tezvîc olundu. Mihr-i mü’eccel 60 kuruş. Fî 23 ZA. sene 1227(28.11.1812).
Binikiyüzyirmisekiz senesi mâh-i Cemâziye’l-evvel’in onbirinci
(12.5.1813) gecesi çahârşenbe gecesi, sâ‘at ikide vakt-i salâti’l-‘işâ
mahdûmum oğlum Mehmed Es‘ad dünyaya geldi. Hakk sübhânehu ve te‘âlâ
kudûmunu mübârek eyleyüp, hakkımızda hayr-ı halef eyleye, âlimîn ve
sâlihînden eyleye. Âmîn.
Kurb-ı cıvârımızda komşumuz Kütahyalı Müderris Halîl Efendi’nin bir
oğlu dünyaya geldi. Fî Gur. C. sene 1228 (1.6.1813). Nehâren, yevm-i pazar.
Altı aydan üç gün noksân vefât etti.
Soğanağa Câmi‘i Mü’ezzini Sâlih Efendi’nin bir kızı dünyaya geldi. Fî 20
CA. sene 1229 (10.5.1814). Yevm-i çahârşenbe gecesi.
Soğanağa Mahallesi’nde Niğbolulu Abdülganî Efendi’nin kerîmesi
Esmâ’nın dünyaya bir oğlu geldi. Fî 23 B. sene 1229. Yevm-i isneyn.
Soğanağa Câmi‘-i şerîfi İmâmı Mehmed Es‘ad Efendi merhûm Hüseyin
Bey menzilini satın alup, gecesi içine nakl etti. Hakk sübhânehu ve te‘âlâ
mübârek eyleye. Âmîn. Fî 22 Z. sene 1229 (10.7.1814). Yevm-i pazar, isneyn
gecesi. Kıymet, 5000 kuruş.
Soğanağa Mahallesi’nde Za‘îm Hüseyîn Ağa’nın bir oğlu dünyaya geldi.
Kayd şüd. Fî 6 M. sene 1230 (19.12.1814).
Soğanağa Mahallesi’nde Balmumcu Behrâm Ağa’nın dünyaya bir oğlu
geldi. İşbu cerîdeye kayd şüd. Fî 28 RA. sene 1230 (10.3.1815). Yevm-i
cum‘a, sâ‘at altı, vakt-i namâz.
Bizim sokak içinde olan evi Avratpazarlı Mutâf Seyyid Mehmed Ağa’ya
bey‘ ettim. Ol da[hi] menzil-i mezbûre gelüp, nakl etti. Fî 6 RA. sene 1230
(16.2.1815), yevm-i isneyn.
Soğanağa Mahallesi’nde Abdülganî Ağa’nın eniştesi Kaşıkcı Ali Ağa’nın
dünyaya bir oğlu geldi. Bu mahalle kayd şüd. Fî 25 SA. sene 1230
(6.2.1815).
Soğanağa Mahallesi’nde Kâtib Pertev Efendi’nin bir oğlu dünyaya geldiği
bu mahalle kayd şüd. Fî Gur. R. sene 1230 (13.3.1815), yevm-i isneyn, sâ‘at
bir, dakîka elli.
Kezalik ol gün Pertev Efendi’nin vekîlharcının bir kızı dünyaya geldi.
Kayd şüd. Fî 1 R. sene 1230 (13.3.1815).
Soğanağa Mahallesi’nde Sultân Bâyezîd Rûznâmeci Nazîf Efendi’nin
dünyaya bir oğlu geldi. Kayd şüd. Fî 20 RA. sene 1230 (2.3.1815).
Soğanağa Mahallesi’nde Niğbolulu Abdülganî Ağa’nın bir kerîmesi
dünyaya geldi. Kayd şüd. Fî 3 Îd-i fıtr, sene 1226 (21.10.1815), nehâren
sâ‘at on.
Soğanağa Mahallesi’nde Silâhşör Elhâc Abdullah Ağa’nın oğlu Selîm Bey
dünyaya geldi. Kayd şüd. Fî 18 Z. sene 1226 (4.12.1811).
(vr. 49a) Soğanağa Mahallesi’nde Es‘ad Bey Anadolu’nun sağkolu tarafına
asker sürmeğe me’mûr olup, azm-i râh olduğu işbu cerîdeye kayd olundu. Fî
8 RA. sene 1224. Yevm-i sebt.
Sultân Mahmûd’un Başkadın’ı Fatma Sultân’ın vâlidesi fevt şüd. Fî 5 RA.
sene 1224 (20.4.1809).
Mezbûr Es‘ad Bey Soğanağa Mahallesi’nde olan konağını Sultân Bâyezîd
Rûznâmecisi Ahmed Efendi’ye bey‘ edüp, mahalleden gitmişdir. Fî 12 L.
sene 1226 (30.10.1811).
Halebli’nin yerine Hattât Osmân Efendi geldi ve Hasan Efendi menziline
ta‘mîr içün bed’ eyledi. Fî 11 L. sene 1225 (9.11.1810).
Soğanağa Mahallesi’nde İshâkçı Mütevellîsi Elhâc Baltacı Ali Ağa’nın
kerîmesi Şerîfe Hanım Çavuşzâde’nin mühürdârı ile zifâf olduğu işbu
cerîdeye kayd olundu. Fî 17 CA. sene 1227 (29.5.1812).
Muhâf Köstencevîzâde Mehmed Sa‘id Şerîfe binti Mehmed’e akd
olmuşdur. Fî 6 RA. sene 1229 (26.2.1814). Mihr-i mü’eccel 85 kuruş
Mahallemizde Hürrem Çavuş Mütevellîsi ve Sultân Bâyezîd Hatîbi ve
hâcılar Abdurrahman Kapûdân sefînesiyle kalkup gittikleri günü tahrîr
olundu. Mevlâ-yı mute‘âl hayr ü selâmet versün. Fî 14 C. sene 1229
(3.6.1814). Yevm-i perşenbe.
Soğanağa Mahallesi’nde Nakkâş İbrâhim Beşe fevt şüd. Fî 4 RA. sene
1226. Yevm-i cum‘a ve zevcesi fevt şüd. Fî 26 M. sene 1228 (29.1.1813).
Bizim Mektûbcu Efendi’nin hidmetkâr ve emekdârı İbrâhim Ağa fevt şüd.
Fî Gur. Z. sene 1225 (28.12.1810). Yevm-i perşenbe.
Bizim mahallede Deli Emîn’in eniştesi Müderris Efendi Malkara Nâ’ibi
olup, bu tarafdan gitti. Fî 28 ZA. sene 1225 (25.12.1810). Bu tarafdan
Aksaray’a nakl ettiler. Fî 13. L. sene 1226 (31.10.1811).
Şişmân Mustafa zevcesini tatlîk etti. Fî 5 SA. sene 1223 (14.4.1807),
yevm-i salı. Def‘a-i sânîde tatlîk etti. Fî 20 SA. sene 1227 (5.3.1812).
Bizim tavuk çıkdığı gün, 9 RA, yevm-i ehad. Evvelki piliç, Gur. R. Beyaz
tavuğun piliçi, fî 12 R. yevm-i cum‘a.
Hüseyin Bey beyaz câriye 10050. Emîn Efendi siyah câriye 700 alındığı
tahrîr olunmuşdur. Fî Gur. Ş. sene 1224 (11.9.1809).
Gecelik ... kavuk 2, fî 1 RA. [sene] 1227 (15.2.1812).
Siyah harmani yed olundu. Fî 24 ZA. sene [sene] 1224 (31.12.1809). 10
Erba‘în.
Elden ? alındı. Fî 18 Z. sene 1224 (24.1.1810).
İbtidâ’-yı Nevrûz-ı Sultânî’de gāyet soğuk ve kış olup, mütevâliyyen dört
gün kar yağdığı işbu cerîdeye kayd şüd. Fî Gur. RA. sene 1226 (26.3.1811).
İbtidâ’-yı Ramazân-ı şerîf yevm-i cum‘a’dır. Sene 1228 (28.8.1813).
Evimde olan çalar sâ‘at İsmetbeyzâde’den bey‘ olundu. Kıymet, 128 kuruş.
Fî 1 N. sene 1228 (28.8.1813).
Karagümrük’de bir Müslüman avreti bakkal keferesiyle baskun verip, ol
mahalde olan Kulluk Çorbacısı bakkaldan bin kuruş alup, bakkala küşâd
vermiş. Ba‘dehû haber alındıkda bakkal ile avret ma‘an oldukları mahalle
salb oldular. Çorbacılık üzerinden ref‘ olup ve kendi diyâr-ı âhara nefy
olunduğu işbu cerîdeye kayd şüd. Fî 25 Z. sene 1229 (8.11.1814).
396 Mürekkep dağılmasından okunamıyor.
397 Metinde sehven 1229.
398 Mürekkep dağılmasından okunamıyor.
399 Mürekkep dağılmasından okunamıyor.
400 Dolayısıyla bu, 7.7.1808 perşenbe günü olmalıdır.
401 Es‘adzâde’den kasıt Topal Ataullah Efendi’dir. azli “ikinci gün” değil perşenbe günüdür.
402 4.7.1808 perşenbe olup, ertesi gün defn edildiği kayd edildiğine göre 5 Temmuz, dolayısıyla 5.C.
olmalıdır.
403 29.5.1808 (21 RA.1222) cuma günü III. Selim’in tahtan indirildiği tarihdir.
404 26.Ş.1193/7.9.1779 olacak.
405 Aynı olayın anlatımı için krş. Câbî Tarihi, (yay. M. A. Beyhan) s. 1027. Burada tarih: 5 B. 1223
(10.10.1808)’dür.
406 3 Şevval 1223/22. Ekim 1808 salı günü, Danişmend, Kronoloji, s. 70
407 3 Şevval 1223/22 Ekim 1808 Salı, Danişmend, Kronoloji, s. 151
408 5 Şevvâl (1223) çarşanba günü olmalıdır.
409 Üstü çizilmiştir.
410 11 Receb 1203/ 7 Nisan 1789 salı olacak.
411 Sekbân askerinin kuruluşunun 47. günü anlamındadır.
412 18 Kasım 1808.
413 II. Mahmud’un tahta çıkışı, 4 C.1223/28.7.1808 perşembe günüdür.
414 26 N. 1223/15 11.1808 salı.
415 Sadrıazam olarak atanan Kör Yusuf Ziya Paşa Halep valisi olduğundan, İstanbul’a gelene kadar
sadaret kaymakamlığına Çarhacı Ali Paşa atanmıştır. Ziya Paşa 23 Nisan 1809’da İstanbul’a
gelmiştir.
416 Bir üstteki kayıtda, bu günün “yevm-i sebt” olduğu belirtilmiş olduğuna göre, cuma gününe tesadüf
etmediği açıktır.
417 Metinde sehven 1223.
418 Metinde sehven 1223.
419 Danişmend’e göre 20 Mart 1809 (3 SA.1224), Kronoloji, s. 224.
420 Metinde sehven 1223.
421 Danişmend’e göre 8 RA. pazar günü gelmiştir.
422 Danişmend’e göre, 7.6.1809 (23 R. 1224) çarşamba günü.
423 20.7.1809’da Davudpaşa Sahrası’na geldikleri kaydından hareketle, bu tarih üzerine geçen onbir
gün, 17 C 1224/30.7.1809 olmalıdır.
424 Yukarıdaki hesaba göre, 26 C 1224/8.8.1809
425 Ancak anlatımdan hareketle, Davutpaşa Sahrası’na 5.7.1809 (22.CA 1224) gelindiğine göre, 17 gün
sonraki tarihin 9 C 1224/22.7.1809 olması icab etmektedir.
426 Limni.
427 Metinde sehven Emîn.
428 15 RA için yevm-i sebt denilmiş olmakla beraber, bir üstteki kayıtda aynı tarih için yevm-i perşenbe
denilmektedir.
429 Sâati gösterilmemiştir.
430 Sahifenin sonunda olan bu kayıt herhalde sonradan ilave edilmiş olmalıdır.
431 1227 senesine ait olan bu son cümle sonradan ilâve edilmiş olmalıdır.
432 Hakkında bk. Salih Erol, Pehlivan İbrahim Paşa Vakayiʻnâmesi (Baba Paşa Tarihi). Eskişehir
Anadolu Üni. SBE. Yüksek Lisans tezi, 2007.
433 II. Mahmud’un bizzât sefere niyetlenmesi hakkında bkz, Ş. Mutlu, Yeniçeri Ocağının Kaldırılışı ve
II. Mahmud’un Edirne Seyahati. Mehmed Dâniş Bey ve Eserleri, İstanbul 1994, s. 28 vd.
434 Köşeli parentez içine alınan kayıtların üzerleri çizilidir.
435 Altmışbir gün ilavesiyle tayin tarihi 20.RA.1226/14.4.1811 çıkmakla beraber, Danişmend’de bu
16.RA 1226/10.4.1811 olarak gösterilmektedir.
436 Danişmend’e göre, 3 L 1223/22 Ekim 1808.
437 Davutpaşa’da 11 gün oturulduğuna göre, bu tarih 3 C 1224/1.7.1809 pazar olmalı.
438 Verilen bu bilgilere göre, Edirne’ye muvasalat 11.7.1809 tarihinde olmalıdır.
439 Danişmend’e göre 16 R 1226/10.4.1811, çarşanba. Kronoloji, s.71
440 Ârif Mehmed Efendi’nin tayini, Danişmend’de gün ve ay verilerek gösterilememiştir. Kronoloji, s.
354.
441 Mehmed olacak. Bkz. Danişmend, Kronoloji, s. 224-225.
442 Râgıb Efendi’den sonra Hüseyin Hüsni Bey defterdâr olup, Mehmed Emîn Raûf ve Hacı Mehmed
Saîd efendilerden sonra sözü edilen Mustafa Mazhar Efendi sadaret kethüdalığından mazûl olarak
defterdâr olmuştur (Mart 1817). Bkz. Danişmend, Kronoloji, s. 304-305.
443 Paris ve Londra’daki maslahatgüzarların vefatları sebebiyle boşalan temsilciliklere, Necîb Efendi ve
Hâmid Bey’in elçi olarak tayinleri kesinleşmiş olmakla beraber, Avrupa’daki gelişmeler dikkate
alınarak yollanmaları tahakkuk etmemiştir. Bâbıâlî, Fransa ile Rusya arasında savaşın çıkmak üzere
olmasından ve Fransa’nın Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti ile ittifâk yapmayı düşünmesinden;
İngiltere’nin de Fransa’ya karşı Bâbıâlî’yi kendi tarafına çekmek istemesinden ötürü, şimdilik
zikredilen merkezlere elçi gönderilmesini askıya alarak, Avrupa’daki siyasi gelişmelerin açıklık
kazanmasını beklemeyi uygun görmekteydi. Konu ile ilgili çalışmalarda sözü edilmeyen bu atamalar
için bkz. BOA. Cevdet-Hariciye, nr. 4361 (25 M. 1227/9 Şubat 1812).
444 Eskiye dönük bir hatırlatma olduğu hemen alttaki kayıtdan anlaşılmaktadır.
445 Mehmed olacak.
446 Mehmed olacak.
447 Bu kayıt tarihinden 33 gün düşülmesi neticesinde Kara Hüseyin Paşa’nın 3 ZA.1226/19.11.1811
tarihininde kaptanlığa getirildiği anlaşılıyor.
448 Dayezâde damad Küçük Hüseyin Paşa’nın kethüdalığında bulunmasından ötürü metinde Hüseyin
Paşa olarak geçen bu zatın ismi Kara Kethüda Mehmed Paşa’dır. Bkz.Danişmend, Kronoloji, s. 226.
Keza Hüsrev Paşa’nın atanma tarihi 6 Z 1226/22.12.1811 olarak verilmektedir.
449 Köşeli parantez içindeki bu satırların üstü çizilmiştir.
450 Köşeli parantez içine alınan satırların üztü çiziktir.
451 Bükreş görüşmeleri ve barışı hakkında mükâleme mazbataları ışığında olmak üzere bk. Mehmet İlkin
Erkutun, Mevridü’ll-Uhûd. 1812 Bükreş Andlaşması ile ilgili Galib Paşa Evrâkı. İstanbul Üni.
SBE. Yüksek Lisans tezi. 1997. Danışman Kemal Beydilli.
452 Danişmend’e göre 27 Ş 1227/5.9.1812, Kronoloji, s. 71
453 Divân tercümanı Demetrius Murusi ve kardeşi Panagiotes’dir. Üçüncü kardeşleri Aleksander ise
kürek cezasına çarptırılmıştır. Jorga’ya göre Fransız elçisinin yönlendirmesiyle suçsuz olarak
cezalandırılmışlardır. Osmanlı Tarihi, V, 212, Çev. B. S. Baykal, Ankara 1948.
454 Danişmend’de 27 Şaban 1227/5.9.1812 olarak gösterilmektedir.
455 Danişmend’e göre, 30 M.1229/22 1. 1814.
456 Galib Efendi’nin azil ve Seyyidâ Efendi’nin tayin tarihi, Danişmend’de (Kronoloji. s. 354) tam
olarak tesbit edilememiş olup, Receb ortaları/Temmuz ibtidâsı olarak gösterilmiştir.
457 Mükerrer kayıd olup, Danişmend’de tayini 27 Ş 1227 olarak gösterilmiştir.
458 Danişmend’de, azli ve dolayısıyla halefi Mehmed Emin Rauf Paşa’nın tayin tarihi, 20 R
1230/1.4.1815.
459 Melekgirmez sokağındaki yıkım ve yapılacak câmi sebebiyle isminin değiştirilmesi için bkz. BOA.
Hatt-ı Hümâyûn, nr. 16589. (M. 1228 / Ocak 1813) ve Câbî Tarihi, s. 914.
460 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
461 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
462 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
463 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
464 Bkz. BOA. Hatt-ı Hümâyûn, nr. 17050
465 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
466 Köşeli parantez içinde gösterilenlerin üstü çizilmiştir.
467 Yazı değişikliğinden hareketle, çok daha geç tarihli olan bu satırlar sonradan ilave edilmiş olmalıdır.
468 Üstü çizilmiştir.
469 Üstü çizilmiştir.
470 Üstü çizilmişdir.
471 Üstü çizilmiştir.
472 Köse Paşa için bkz. Necdet Sakaoğlu, Anadolu Dereboyu Ocaklarından Köse Paşa Hanedânı,
Ankara 1984.
473 Bu azil ve tayinler 3 L 1223/22.11.1808 tarihli olarak gerçekleşmiştir. Danişmend, Kronoloji, s. 150151.
474 2 sene 9 ay 10 gün olacak. Azil tarihi, 10 R 1230/22.3.1815, Danişmend, Kronoloji, s.151
475 Zeynî olacak, Atama tarihi, 10 R 1230/ 22.3.1815, Bkz. Danişmend, Kronoloji, 151
476 Herhalde vefâtından ötürü olacak ki üstü çizilmiştir.
477 Pazartesi olmalıdır.
478 Yakalanış ve öldürülmesi 28 Mayıs perşenbe’dir.
479 Kasdedilen firârî Eflâk Voyvodası Konstantin İpsilanti’nin babası Aleksander İpsilanti’dir. İsim
verilmemekle beraber, katli için bkz. Âsım Tarihi, I, 214-215.
480 Danişmend’de tayin tarihi tam olarak verilememekte ve Şa‘bân iptidâları/Teşrinievvel ortaları
denilmektedir. (Kronoloji, s. 353) Bu bakımdan tam tarih verilmiş olması ayrı bir kıymet
arzetmektedir.
481 Danişmend’de, 13 R.1203/7 Haziran 1789, Kronoloji, s. 66
482 Bkz. n. 84.
483 Napoléon nezdine gönderilen Asker Han, Âsım Tarihi, II, 170-171
484 Danişmend’de 19 SA/16.4 olarak gösterilmekte, Kronoloji, s. 354.
485 Aynı kayıt için mükerreren bkz. vr. 44a. Kaynaklar Vâsıf’ın ölüm tarihini vermemek-tedir. Mezartaşı
7 Ş 1221 tarihlidir. Bkz. İlgürel, Mehâsinü’l-âsâr ve Hakaikü’l-ahbâr, İstanbul 1978 s. XXXVI ve
n. 124.
486 Devlet kalemlerinde kahve ikrâmından vazgeçilerek şerbet ikramı anlaşılmalıdır.
487 Feyzullah olarak kayd edilen şahıs Çavuşbaşı Feyzi Beyzâde Mehmed Emin Bey olup, Danişmend,
Kronoloji, s. 304’de azil tarihi 11 RA 1223/7.5.1808 olarak verilmekte ve halefi olarak Ahmed Efendi
atlanarak, Behic Efendi gösterilmektedir.
488 1 Nisan 1805 Julien takvimine göredir. Tayin tarihi Danişmend’de 24.4.1805/24 M 1220 olarak
gösterilmektedir.
489 Danişmend’de 15 CA, perşenbe, Kronoloji, s. 69.
490 Mihrişah Sultan.
491 İbrâhim Paşa’nın sadareti eyyâmında (14 Ekim 1806-18 Haziran 1807) yapıldığı anlaşılan bu kayıd,
paşanın sadrıazamlığından evvel olan Yeniçeri Ağalığına işaret etmektedir. Yeniçeri ağalığından
sadarete geçmiştir.
492 Abdülkadir Paşa’nın azli ve halefinin tayini 20 Ş 1219/24.11.1804 olarak verilmektedir. Bkz.
Danişmend, Kronoloji, s. 221
493 Danişmend’de tayini 29 M 1218/21.5.1803 olduğundan verilen bu tarih defterdeki kayıt tarihi
olmalıdır.
494 İvâzpaşazâde İbrâhim Beyefendi. Hakkında bkz. M. İpşirli, DİA, XXI, 290-291.
495 Arabzâde Ahmed Ataullah Efendi, ölümü, 15/16 L 1199/21/22.8.1785.
496 Dürrîzâde Mehmed Ârif Efendi’nin atama tarihi Danişmend’de 17 L 1199/23.8.1785.
497 Müftizade’nin tayini Danişmend’e göre, 10 R 1200/10.2.1786.
498 22 ZA 1206/12.7.1792 olarak Danişmend, Kronoloji, s.148.
499 22 B 1205 27.3.1791.
500 Şeyhülislam oluş tarihi 27 CA 1223/21.7.1808, Danişmend, Kronoloji, s. 150.
501 Ölümü 22 Ş 1218/ 7.12.1803. Kaptanlık müddeti 11 sene, 8 ay, 27 gün (Danişmend, Kronoloji, s.
221). Kayıttaki “sene oniki” ifadesi kaptan paşalık devrine işaret olup, “müddet-i vezâreti”
beyanınından ise, paşalığa yükseltilmesi anlaşılmak gerekmekle beraber, bu yükselmesinin kaptan
paşalığı ile beraber olduğu bilinmektedir.
502 Kasdedilen mühendis Selim’in yaptığı balondur. Bkz. K. Beydilli, Türk Bilim ve Matbaacılık
Tarihinde Mühendishâne, Mühendishâne Matbaası ve Kütüphânesi (1776-1826), İstanbul 1995,
s. 54.
503 Şa‘bân’ın gurresi 25 Kasım’a tekabül etmektedir.
504 Paskalya yortusu.
505 Âtıf Efendi’nin azli 9 ZA 1213/14.4.1799 olup, halefi Mustafa Rasih Efendi’dir. Cânibî Mehmed
Sâlih Efendi’nin atanması 4 CA 1232/22.3.1817 tarihindedir.
506 Tayini, 12 SA 1218/3.6.1803, Danişmend, Kronoloji, s.303
507 Üçüncü reisliğidir. Danişmend. Kronoloji, s.351.
508 Fransız temsilcisi Ruffin, 1 Eylülde ilan edilen savaşın ertesi günü, 2 Eylül’de Yedikule’ye nakl edildi.
509 İskenderiye’ye yapılan Fransız saldırısı 2 Temmuz 1798’de başladığına göre, bu haberin İstanbul’a
Haziran’da gelmesi mümkün değildir.
510 çizilmiştir.
511 Bu hesaba göre 30 CA 1214/30.10.1799.
512 Azli 20 CA 1199/31.3.1785 tarihindedir. Aynı tarihte kendisiyle beraber azl edilen Şeyhülislam
Dürrîzâde Seyyid Mehmed Atâullah Efendi’dir.
513 III. Ahmed’in kızı, 1726’da doğdu. Hakkında bkz. Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları,
Ankara 1980, s. 90-91.
514 Tayini 6 ZA 1209/25.5.1795 olup, 1209 olarak tashihi gerekmektedir.
515 Tayin tarihi gün olarak Danişmend’de (Kronoloji, s. 349) belirtilmemiştir.
516 İkinci defterdarlığıdır.
517 General Kutusow. 26 Eylül 1793’de İstanbul’a gelmiştir.
518 1.3.1788/4.C 1202.
519 Dokuz ay yirmidört gün olacak.
520 Kassapbaşı’nın bu tayini 1201 senesindedir Bkz. M. İlgürel, Mehâsinü’l-âsâr, s. 379.
521 12 N 1206/4.5.1792.
522 Danişmend’de (Kronoloji, s.68) “İznikli”.
523 Süleyman Feyzi Efendi/Paşa.
524 Temmuz 1798’de Fransızların Mısır’a saldırdıkları esnada Mısır Valisi olan zâttır.
525 Bu tarih metinde sehven 1200 olarak gösterilmişdir. Müteakib cümlede caminin dört senede bitirildiği
kayd edilmekte olduğuna göre doğrusu 1220 olmalıdır.
526 Kasd edilen hemen müteakib cümlede adı geçen Âşir Efendizâde Hafîd Efendi’dir.
527 Terekesi için bkz. BOA. Cevdet-Maliye, nr. 24603.
528 Vâsıf’ın ölüm tarihi kaynaklarda gün olarak belirtilmemektedir. Mezartaşı üzerindeki 7 Ş. 1221 tarihi
ölüm tarihi olarak kabul edilmekte olmasından ötürü (Bkz. M. İlgürel, Mehâsinü’l-âsâr, XXXVI, n.
79), bu mükerrer kaydın ayrı bir önem taşıdığı açıktır. Bkz. n. 83.
529 vr. 46a boş bırakılmıştır.
Kaynaklar
YAZMALAR
Soğanağa Camii İmamı Mehmed Efendi’nin Ceridesi, Süleymaniye Kütp.
Zühtü Bey. nr. 453
Tanzimattan Sonra Yayımlanan Kanun ve Nizamnameler, İÜ. Kütp. nr. 3236
[Muharrerât-ı mütenevvi‘a], İÜ. Kütp. Ty. nr. 5945
I- BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ (BOA)
Ali Emiri, IV Mustafa, nr. 1927
Anadolu Muhasebesi, nr. 4222
Ayniyat Defteri, nr. 939
Bâb-ı Defterî Asâkir-i Mansûre, nr. 37478/146
Bâb-ı Defterî Masârifât, nr. 32162
Bâbıâlî Evrak Odası, nr. 317028, 326374, 328443, 329487, 329900,
330776, 343435
Cevdet-Askerî, nr. 4047, 4077, 37838
Cevdet-Dahiliye, nr. 1379, 2985, 5911, 7790, 7889, 12116, 13353, 15110
Cevdet-Evkaf, nr. 114, 943, nr. 988, 1738, 5228, 6273, 7225, 8467, 8817,
8864, 10986, 11382, 11457, 11559, 11802-A, 11802-B, 11874, 11892,
12785, 12891, 12992, 13577, 15846, 16861, 15864, 16553, 16725,
16749, 16861, 16962, 17727, 17755, 18237, 18267, 18556, 19031,
19051, 19936, 21047, 22644, 25890, 26854, 26937, 27252, 27283,
27882, 29173, 29438, 30758 30881, 31100, 31725, 31768, 32484, 33108
Cevdet-Hariciye, nr. 4361
Cevdet-Maarif, nr. 502, 506, 943, 2280, 2364, 4225
Cevdet-Maliye, nr. 24603.
Cevdet Saray, nr. 682, 2016, 2408, 2629, 4077, 4246, 4766 , 8893
Cevdet-Timâr, nr. 8060
Dahiliye Hukuk Müşâvirliği, nr. 2-6, nr. 2058
Dahiliye İdâre, nr. 126/51, nr. 21-2/44
Dahiliye Nezâreti Umûr-ı Vilâyet Müdiriyeti, nr. 1/1
Hariciye Mütenevvi, nr. 56-36
Hatt-ı Hümayun, nr. 1029, 3007, 10637, 11072, 12435, 16589, 17050,
17256, 17318, 17405, 17405-B, 17602, 20844, 24031, 25705, 26114,
26757, 26764, 27022, 27231, 27250, 27302, 27315, 27321, 27325,
27366, 27374, 27958, 26517, 30091, 32153, 33453-A, 38241, 43663,
44084, 48112, 48344-A, 48400, 59298, 59299, 59303, 59312, 59314,
59330, 59338
İrâde-Dahiliye, nr. 108, 1440, 1569, 2866, 2964, 6751, 7184, 7479, 8033,
10841, 11336, 11372, 18836, 23487, 24730, 26477, 26658, 27649,
30007, 30010, 30390, 34218, 36714, 37680, 37900, 40539, 41525, 43592
İrâde-Hariciye, nr. 2054
İrâde-Meclis-i Vâlâ, nr. 1150, 3537, 3930, 4835, 12405, 14967, 18428,
18865, 18886, 18970, 24845, 26251, 26811
Kamil Kepeci, Ermenilerin Atîk Ahkâm Defteri, nr. 10
Kanunnâme-i Askerî Defteri, nr. 6
Maliyeden Müdevver Defterler, nr. 9002
Meclis-i Mahsûs, nr. 44, nr. 3847
Meclis-i Vükelâ, nr. 138
Muhâberât-ı Umûmiyye İdâresi, nr. 18
Mühimme Defteri, nr. 234, nr. 242
Şurâ-yı Devlet Tanzimât, nr. 652/48, nr. 658/19, nr. 651/50
Şurâ-yı Devlet, nr. 212/3. Leff 2, nr. 50/30, nr. 98/35, nr. 98/51, nr. 1825/31,
nr. 2239/4, nr. 2361 / 2, nr. 2391/15, nr. 2664/41, nr. 2664/42, nr.
2706/58, nr. 2713/23, nr. 2713/27, nr. 2793/45, nr. 2799/44, nr. 1873/37
Trabzon Ahkâm Defteri, nr. 4
Yıldız Arşivi Hususi, 2. 4. 1301, 176/56, 306/28,
Yıldız Mütenevvi, nr. 303/124
Yıldız Perakende Evrâkı Arzuhal ve jurnallar, Dosya nr. 55, Gömlek nr. 64
Yıldız Sadaret Resmî, 1222, 3-6; 1305. 6. 10; 1305. 6. 10; 1321. 12-24;
1324. 1-9
II- BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ
Nr. 051. V 28, 3.21.6. Tarih: 9 Nisan 1929.
YAYINLAR
Abdulhak Mollâ, Târîh-i Livâ. İÜSBE, Basılmamış yüksek lisans tezi,
İstanbul 1995. Haz. Mehmet Yıldız
Abdülaziz Bey, Osmanlı Âdet ve Merasim ve Tabirleri, I, İstanbul 1995.
Akgünlü, Volkan Levent, Temettü Defterleri’ne göre XIX. yüzyılın
ortalarında Muğla’nın sosyo-ekonomik yapısı, İÜSBE, Basılmamış
yüksek lisans tezi, 2001
Albayrak, Sadık, Osmanlı’da Sosyal Yapı ve İstanbul, İstanbul 1999.
Âsım Tarihi, I, İstanbul tz.
Aydın, Bilgin, “Osmanlı dönemi İstanbul mahkemelerinde sicillerin
korunması ve şer‘iye sicilleri arşivinin kurulması”, Arşiv Araştırmaları
Dergisi, I, İstanbul 1999
Aydın, M. Âkif, İslâm-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul 1985
Aydın, Mahir, Şarkî Rumeli vilâyeti, Ankara 1992
Babuna, Aydın, Die nationale Entwicklung der bosnischen Muslime. Mit
besonderer Berücksichtigung der österreichisch-ungarischen Periode,
Frankfurt 1996
Bakırcan, İsmail, İstanbul Kadılığı 94 numaralı şer‘iye siciline göre 18071808 senelerinde İstanbul’un sosyal ve iktisadi hayatı, İÜSBE,
basılmamış lisans tezi, İstanbul 1991
Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey, Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı, Haz. Ali
Şükrü Çoruk, İstanbul 2001
Barkan, Ö. L.-Ayverdi, E. H., İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri (953/1546
Tarihli), İstanbul 1970
Barnes, J. R., An Introduction to Religious Foundations in the Ottoman
Empire, Leiden 1986
Basiretci Ali Efendi, İstanbul Mektupları, Haz. Nuri Sağlam, İstanbul 2001
Beydilli, Kemal, Türk Bilim Tarihinde Mühendishâne, Mühendishâne
Matbaası ve Kütüphânesi (1776-1826), İstanbul 1995
———, “Küçük Kaynarca’dan Tanzimat’a İslahat Düşünceleri”, İlmî
Araştırmalar, VIII, İstanbul 1999
Cevdet Paşa, Marûzât, Yay. Yusuf Halacoğlu, İstanbul 1980
———, Cevdet Tarihi, I, VI, VII, VIII, XII, XIII
Çadırcı, Musa, “Tanzimat döneminde çıkarılan men‘-i mürûr ve pasaport
nizamnameleri”, Belgeler, XV/19, Ankara 1993
———, “Türkiyede muhtarlık teşkilatının kurulması üzerine bir inceleme”,
Belleten, XXXVI, Ankara 1970
Danişmend, İ. H. , İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1971
Düstur, 2. Tertip/II, VI, VII; Zeyl/II
Emecen, M. Feridun, XVI. Asırda Manisa Kazası, Ankara 1989
Ercan, Yavuz, Osmanlı Yönetiminde Gayrımüslimler, Kuruluştan
Tanzimat’a Kadar Sosyal Ekonomik ve Hukuki Durumları, Ankara 2001
Ergenç, Özer, XVI. yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara 1995
Ergin, O. N., Türkiye Maarif Tarihi, I, İstanbul 1977
ERKUTUN, Mehmet İlkin, Mevridü’l-Uhûd. 1812 Bükreş Andlaşması ile
ilgili Galib Paşa Evrâkı. İstanbul Üni. SBE. Yüksek Lisans tezi. 1997.
Danışman Kemal Beydilli.
Es‘ad Efendi Tarihi, Yay. Ziya Yılmazer, İstanbul 2000
Ferâ‘izci-zâde Mehmed Said, Gülşen-i Maarif, II, İstanbul 1252
Genç, Mehmet, “Osmanlı Maliyesinde Malikâne Sistemi”, Osmanlı
İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2000
Gökbilgin, T., XV. ve XVI. Asırlarda Edirne ve Paşa livasındaki Hasmukataa, Mülk ve Vakıflar, İstanbul 1952
Gülsoy, Ufuk, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Rumeli’den Rusya’ya
Göçürülen Reâyâ, İstanbul 1993
Günay, Mehmet, XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında Manisa’nın Sosyal ve
Ekonomik Durumu (1659-1675), İÜSBE. Basılmamış doktora tezi, 2000
Hüseyin Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, İstanbul 1281
İlgürel, Mücteba, Mehâsinü’l-âsâr ve Hakaikü’l-ahbâr, İstanbul 1978
İnal, E. Mahmud-Hüsameddin, H., Evkaf-ı Hümâyûn Nezâretinin Târihçe-i
Teşkilâtı ve Nuzzârın Terâcim-i Ahvâli, İstanbul 1335
İnalcık, H., “Osmanlılarda Raiyyet Rüsûmu”, Osmanlı İmpatorluğu. Toplum
ve Ekonomi üzerinde Arşiv çalışmaları, İncelemeler. Eren yay. İstanbul
1993
İpek, Nedim, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, Ankara 1994
İpşirli, Mehmet, “Huzur Dersleri”, DİA, XVIII
———, “II. Mahmud Devrinde Vakıfların İdaresi”, Sultan II. Mahmud ve
Reformları Semineri. Bildiriler, İstanbul 1990
———, “İvâzpaşazâde İbrâhim Beyefendi”, DİA, XXI, 290-291
Johansen, B., “The Servants of the Mosques”, The Maghreb Review, VII/1-2,
1982
Jorga, N. , Osmanlı Tarihi, V, Çev. B. S. Baykal, Ankara 1948
Kansu, Aykut, 1908 Devrimi, İstanbul 1995
Kazıcı, Ziya, “Osmanlılarda mahalle imâmlarının bazı görevleri”, İslam
Medeniyeti, V/3, İstanbul 1982
Kemper, Michael, Sufis und Gelehrte in Tatarien und Baschkirien, 17891889. Der islamische Diskurs unter russischer Herrschaft, Berlin 1998
Kethüda Said Tarihi, Kırıkkale Üniversitesi SBE, Basılmamış yüksek lisans
tezi, Kırıkkale 1999, Haz. Ahmet Özcan
Kreiser, Klaus, “Zur inneren Gliederung der osmanischen Stadt”, Istanbul
und das Osmanische Reich. Städte, Bauten, Inschriften, Derwische und
ihre Konvente, İstanbul 1995
———, Istanbul, Ein historisch-literarischer Stadtführer, München 2001
Kurt, İsmail, İstanbul Kadısı Ahmed Arif efendinin 23 Ş. 1225 / 23 Eylül
1810 tarihli 106 nolu ferman sicili transkribesi, İÜSBE, Basılmamış
yüksek lisans tezi. İstanbul 1987
Kütükoğlu, M. S., Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh
Defteri, İstanbul 1983
———, XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, Ankara 2000
Laqueur, Hans-Peter, Hüve’l-baki. İstanbul’da Osmanlı Mezarlıkları ve
Mezar Taşları, Çev. Selahattin Dilidüzgün, İstanbul 1997
Levy, Avigdor, “Osmanlı Ulemâsı ve Sultan II. Mahmud’un Askerî Islahatı”,
Modern Çağda Ulemâ. Yay. Ebubekir A. Bagader. Terc, Osman
Bayraktar, İstanbul 1991
Lubenau, R., Beschreibung der Reisen des Reinhold Lubenau, Yay. W. Salm,
Königsberg 1914
Lütfi Tarihi, II, V, VIII
Majer, Hans Georg, “Die Kritik an den Ulema in den osmanischen
politischen Traktaten des 16.-18. Jahrhunderts”, Türkiye’nin Sosyal ve
Ekonomik Tarihi, Yay. O. Okyar-H. İnalcık, Ankara 1980
McCharty, Justin, Sürgün ve Ölüm. Osmanlı Müslümanlarına Karşı
Yürütülen Ulus Olarak Temizleme İşlemi, Terc. Bilge Umar, İstanbul
1998
Mehmed Emin Behîç, Sevânihü’l-levâyih, MÜTAE, Basılmamış yüksek
lisans tezi. İstanbul 1992. Haz. Ali Osman Çınar
Mordtmann, A. D., İstanbul ve Yeni Osmanlılar. Bir Osmanlı’dan Siyasi,
Sosyal ve Bibliyografik Manzaralar, Leipzig 1877. Çev. G. SonguHabermann, İstanbul 1999
Mutlu, Şamil, Yeniçeri Ocağının Kaldırılışı ve II. Mahmud’un Edirne
Seyahati. Mehmed Dâniş Bey ve Eserleri, İstanbul 1994
Ortaylı, İlber, Osmanlı Toplumunda Aile, İstanbul 2000
Ömer Fâik, Nizâmü’l-atîk, İÜ. Kütp. nr. 5836, İÜEF. Tarih Bölümü
mezuniyet tezi, 1979, Yay. Ahmet Sarıkaya
Özcan, Abdülkadir, “Hassa Ordusunun Temeli Mu‘allem Bostaniyân-ı Hassa
Ocağı, Kuruluşu ve Teşkilatı”. İÜEF, Tarih Dergisi, 34, İstanbul 1984
Pamuk, Şevket, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul 1999
Panzac, Daniel, Osmanlı İmparatorluğu’nda Veba (1700-1850), Çev. Serap
Yılmaz, İstanbul 1997
Raymond, A., Osmanlı Döneminde Arap Kentleri, Çev. Ali Berktay, İstanbul
1995.
Sakaoğlu, Necdet, Anadolu Dereboyu Ocaklarından Köse Paşa Hanedânı,
Ankara 1984
———, “Bezmiâlem Valde Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,
II, İstanbul 1994
Sırkâtibi Ahmed, Rûznâme, Haz. Sema Arıkan, Ankara 1993
Simavi, Lütfi, Osmanlı Sarayının Son Günleri, Yay. Şemsettin Kutlu,
İstanbul tz.
Şahin, İlhan, “Akşehir”, DİA, II, İstanbul 1989
Şemdanîzâde Fındıklılı Süleyman, Mür’i’t-tevârîh, Yay. M. Aktepe, II- A,
İstanbul 1978
Taşkömür, Hikmet, “Osmanlı mahallesinde Beşeri Münasebetler”, İslam
Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler, I. Yay. Vecdi AkyüzSeyfettin Ünlü. İstanbul 1996.
“Tüfengçibaşı Ârif Efendi Tarihçesi”, Yay. Çetin Derin, Belleten,
XXXVIII/151, Ankara 1974
Tozduman, Arzu, Aydın Güzelhisarı’nın Sosyal ve İktisâdî Durumu (1844),
İÜSBE. Basılmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 1992
Uluçay, M. Çağatay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1980
Uzunçarşılı, İ. H., Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1988
YEŞİL Fatih, İstanbul Önlerinde Bir İngiliz Filosu: Uluslararası Bir
Krizin Siyasî ve Askerî Anatomisi / Nizâm-ı Kadîm’den Nizâm-ı Cedîd’e
III. Selim ve Dönemi = Selim III and his Era from Ancien Régime to New
Order, İstanbul 2010,
YILDIZ, Aysel Danacı, Asiler ve gaziler; Kabakçı Mustafa risalesi. /
Ubeydullah Kuşmani Ebubekir Efendi. İstanbul 2007
Yılmaz, Fikret, XVI. Yüzyılda Edremit Kazası, EÜSBE, Basılmamış doktora
tezi, İzmir 1995
Yüksel, İ. Aydın, “Soğanağa Mescidi”, İstanbul Ansiklopedisi, c. 7, İstanbul
1994
Salih Erol, Pehlivan İbrahim Paşa Vakayi‘nâmesi (Baba Paşa Tarihi).
Eskişehir Anadolu Üni. SBE. Yüksek Lisans tezi, 2007.