T.C.
MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
LÜKS KONUT SİTE SAKİNLERİ İLE GECEKONDU SAKİNLERİNİN
GÜNDELİK HAYATI: ATAŞEHİR BARBAROS MAHALLESİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Elif YURTOĞLU PEK
Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı
Kentsel Planlama Programı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Murat Cemal YALÇINTAN
OCAK 2016
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………………………………………………………………………………………………….v
SUMMARY…………………………………………………………….………………………………….………..vi
ÖNSÖZ………………………………………….…………………………………………..………………….……vii
TABLO LİSTESİ………………………………………………………..………………………………………….viii
ŞEKİL LİSTESİ..………………………………………….…………………………….……………………………ix
GRAFİK LİSTESİ…………………………………...………………………………………………………….……x
HARİTA LİSTESİ……………………………………………………………………………………………………xi
FOTOĞRAF LİSTESİ……………………………………………………………………………………………..xii
KISALTMALAR LİSTESİ………………………………………………………………………..……………..xiii
1.
2.
GİRİŞ................................................................................................................................. 1
1.1
ARAŞTIRMANIN KONUSU........................................................................................ 1
1.2
ARAŞTIRMA SORULARI............................................................................................ 3
1.3
ARAŞTIRMANIN AMACI ........................................................................................... 3
1.4
ARAŞTIRMA YÖNTEMİ............................................................................................. 3
1.5
ARAŞTIRMANIN KURGUSU ..................................................................................... 4
KENTSEL MEKÂNIN ÜRETİMİ ÇERÇEVESİNDE GECEKONDU VE LÜKS KONUT SİTELERİ . 6
2.1.
KENTSEL MEKÂNIN ÜRETİMİ ................................................................................... 7
2.1.1.
Kentsel Mekân Üretimine Klasik Kent Kuramcılarının Gözünden Bakış ........ 7
2.1.2.
Kentsel Mekân Üretimine Çağdaş Kent Kuramcılarının Gözünden Bakış.... 10
2.2.
KENTSEL MEKÂN İÇİNDE GECEKONDU VE LÜKS KONUT SİTELERİ ....................... 17
2.2.1.
Gecekondu Kavramı ...................................................................................... 18
2.2.2.
Devlet Politikalarında Gecekondunun Tarihsel Gelişimi ve Bugünü ........... 21
2.2.3.
Lüks Konut Sitesi Kavramı ............................................................................. 29
2.2.4.
Devlet Politikalarında Lüks Konut Sitelerinin Tarihsel Gelişimi ve Bugünü 31
ii
3.
GÜNDELİK HAYAT ÇERÇEVESİNDE GECEKONDU VE LÜKS KONUT SİTELERİ ................ 36
3.1.
GÜNDELİK HAYAT KAVRAMINA KURAMSAL BAKIŞ VE KENTSEL MEKÂN İLE
ETKİLEŞİMİ ......................................................................................................................... 36
4.
3.2.
GECEKONDU MAHALLESİNDE GÜNDELİK HAYAT ................................................. 40
3.3.
LÜKS KONUT SİTELERİNDE GÜNDELİK HAYAT ...................................................... 44
3.4.
GÜNDELİK HAYATI MEKÂN HARİCİNDE ŞEKİLLENDİREN ETKENLER .................... 48
3.4.1.
Ekonomik Etkenler ........................................................................................ 49
3.4.2.
Kültürel Etkenler............................................................................................ 50
3.4.3.
Psikolojik Etkenler ......................................................................................... 51
ALAN ARAŞTIRMASI: İSTANBUL ATAŞEHİR BÖLGESİ BARBAROS MAHALLESİNDE YER
ALAN LÜKS KONUT SİTELERİ VE GECEKONDU YERLEŞİMİNDE KENTSEL MEKÂNIN
GÜNDELİK HAYATA ETKİSİ..................................................................................................... 53
4.1.
ARAŞTIRMA BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ ..................................................... 54
4.2.
ARAŞTIRMA BÖLGESİNDE GÜNDELİK HAYAT ....................................................... 66
4.2.1.
Varyap Meridian Sitesi .................................................................................. 66
4.2.2.
Uphill Court Sitesi .......................................................................................... 67
4.2.3.
Varyap Meridian ve Uphill Court Sitelerinde Gündelik Hayat ..................... 69
4.2.4.
Barbaros Mahallesi’nin Gecekondu Bölgesi ................................................. 74
4.2.5.
Gecekondu Mahallesinde Gündelik Hayat ................................................... 77
5.
GENEL DEĞERLENDİRME ............................................................................................... 83
6.
KAYNAKLAR ................................................................................................................... 91
7.
EKLER ............................................................................................................................. 96
8.
ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................................... 159
iii
iv
ÖZET
Geçmişten bugüne benimsenen kentsel politikalar, politikaların uygulanışı ve
değişim hızı farklılık göstermeye başlamıştır. Bu değişim, sadece kentleri değil,
kentte yaşayan insanların da hayatlarını etkilemiş ve 20 yıl öncesine kadar yaygın
olmayan lüks konut siteleri, alışveriş merkezleri, geniş yollar, çeşitli ulaşım araçları
hayatın rutininde varlığını ispat ederek benimsenmiştir.
Günümüzde lüks konut siteleri; otoparkı, sosyal tesisleri, alışveriş merkezleri, spor
alanları, temizlik hizmetleri gibi imkânlarıyla yaşam alanı olarak görülüp, sadece
barınma amaçlı değil, birçok ihtiyaca kolay erişebilme, statü sahibi olma ya da
yatırım yapma düşüncesiyle alınmaktadır. Siteler, etrafını çevreleyen duvarlar ile
mahalleden soyutlanmakta ve kendi site yönetimleri ile de bir nevi özerkliğini ilan
etmektedir. Siteler haricinde yine kentlerde büyük bir alanı kapsayan bir diğer
yaşam alanı ise gecekondulardır. Gecekondu, yasa dışı konut olarak adlandırılan, bir
dönem inşasına af kanunları ile göz yumulmuş, günümüzde ise kentsel dönüşümün
ilk muhatap alanlarıdır.
Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin mekânsal pratikte gündelik hayat
farklılıklarını ortaya koyan bu araştırma, İstanbul’un son zamanlarda gözde ilçesi
Ataşehir’in, 17 mahallesinden biri olan Barbaros Mahallesi üzerinden
incelenmektedir. Araştırmanın amacı, lüks konut site sakinleri ile gecekondu
sakinlerinin gündelik hayat farklılıklarını ortaya koymak, bu farklılıkların oluşmasında
kentsel politikaların ve üretilen mekânın etkilerini tartışmaktır. Bunun için tarihsel
süreçte benimsenen kentsel politikalar incelenerek, günümüz durumu ele alınmış ve
Barbaros Mahallesi’nde, gecekonduda ikamet edenler ile lüks konut sitelerinde
ikamet edenlerin gündelik hayatları araştırılmıştır. Gündelik hayat analizinde
mahalle sınırları içinde bulunan gecekondular ile Uphill Court ve Varyap Meridian
siteleri örneklem alınarak, buralarda yaşayan kişilerden katılımcılar belirlenip
mülakat gerçekleştirilmiştir. Mülakatlar sonucu, gündelik hayat farklılıklarında
yaşam alanının rolü sorgulanmıştır.
Bilim Kodu:
Anahtar Kelimeler: Lüks Konut Siteleri, Gecekondu, Gündelik Hayat, Kentsel
Mekânın Üretimi, Ataşehir Barbaros Mahallesi.
Sayfa Adedi: 160
Tez Yöneticisi: Prof. Dr. Murat Cemal YALÇINTAN
v
SUMMARY
Adopted urban policies, implementation of these policies and rate of change differ
from past to present. This change has changed not only the cities but also the life of
the urban people and luxury housing estates, malls, wide roads and various
transportation tools which were not broad until 20 years before have been adopted
with proving their existence in the daily life.
At the present time, luxury housing estates have been considered as a life space
with its auto parks, recreational facilities, malls, sport facilities, cleaning services
and purchased with the idea, not only of being housing but also to meet the needs,
to have a status and to invest. Sites, have been abstracted from the neighbourhood
by the walls around and announced sort of autonomy. Other life space other than
housing estates is slums. Slum is an illegal house which was built at the time of an
amnesty law and urban transformation addressee of the day.
This study which exhibits the daily life differences of the luxury housing estate and
the slum residents at the spatial practice is being searched over Barbaros
Neighbourhood, one of the neighbourhood of Ataşehir, lately popular district of
Istanbul. Main aim of the research is to exhibit the differences between the daily
lives of the housing estate and neighbourhood habitants, to discuss the impact of
the urban policies and produced space. For this, adopted urban policies in the
historically process were analyzed, current situation has been handled and the daily
lives of the luxury housing estate and slum residents’ of Barbaros Neighbourhood.
Slums, Uphill Court and Varyap Meridian which are within the boundaries of the
neighbourhood have been sampled and interviews have been done with the
residents of these spaces. In the consequence of the interviews, the role of the life
space at the daily life differences have been questioned.
Science Code:
Key Words: Luxury Housing Estate, Slum, Daily Life, Production of Urban Space,
Ataşehir, Barbaros Neighbourhood.
Page Number: 160
Supervisor: Prof. Dr. Murat Cemal YALÇINTAN
vi
ÖNSÖZ
Hayatımın akışını değiştiren disiplin değiştirme kararım ve kararın neticesiyle
okuduğum bu güzel bölüm, geçen her gün birbirinden değerli insanlar ile tanışmama
vesile oldu. Bölümde ilk tanıdığım kişi, abi kıvamında gördüğüm ilk hoca, sevgili tez
danışmanım Prof. Dr. Murat Cemal Yalçıntan’a, yıllardır her daim yanımda olduğunu
bildiğim kıymetli hocam Prof. Dr. Hamza Ateş’e, araştırmalarımda daima
yüreklendiren Doç. Dr. Nihat Alayoğlu’na, jüri üyelerime ve tüm hocalarıma
teşekkürlerimi sunarım.
Yüksek lisansa başlamamdaki kahraman Kübra Kalyoncu Bayburt’a, tezimi
geliştirmemde emeği bulunan Öğr. Gör. İpek Kırmızı, Öğr. Gör. Tayyar Tepe ve Öğr.
Gör. Çağrı Alagöz’e, fahri danışmanım Arş. Gör. Mücahit Bektaş’a, çok değerli
Ataşehir Barbaros Mahallesi sakinlerine ve güzel yürekli tüm arkadaşlarıma
katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.
Bugün öğrenmeyi ve öğretmeyi seviyorsam eğer, en büyük sebebi, daimi destekçim,
candan öte, kıymetlim ‘annem’ Makbule Yurtoğlu ve vatan, millet sevgisi yolunda
soluksuz mücadele eden, dürüst, namuslu ve vicdanlı evlatlar yetiştirmek için varını
yoğunu ortaya koyan, albayım, ‘babam’ Fevzi Yurtoğlu sayesindedir. Örnek aldığım
ilk, karındaşım tek insan, ‘ablam’, ömürlük danışmanım Hacer Zeynep Yurtoğlu
Tetik’e; ailemizin zekâ küpü, mühendislerin şahı, ‘abim’, Mehmet Şefik Tetik’e;
ileride büyük okula gidecek olan, gözbebeğimiz Duru Melek Tetik’e şükranlarımı
sunuyorum.
Hayat arkadaşım, tez yazmam uğruna televizyonsuzluğa, sessizliğe ve kitaplar ile
dağılmış salona katlanan ‘eşim’ Volkan Pek, desteğin benim için çok önemliydi.
Anlayışın, katkıların ve güzel yüreğin için teşekkür ve sevgilerimle.
Ocak 2016
Öğr. Gör. Elif YURTOĞLU PEK
vii
TABLO LİSTESİ
Tablo 2.1: Türkiye’de Gecekondu ve Gecekondulu Nüfus
Tablo 2.2: 1963-1977 Yılları Arası Konut Gereksinimi ve Üretilen Konut
Tablo 4.1: Yıllara Göre İstanbul Nüfusu
Tablo 4.2: Ataşehir Nüfusu ve İnşa Edilen Yapı Sayısı
Tablo 4.3: Varyap Meridian Daire Sayıları
viii
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 3.1: Gündelik Hayatı İnceleme Konuları
Şekil 4.1: Araştırmada İncelenen Temel Kriterler
Şekil 4.2: Araştırma Yol Haritası
ix
GRAFİK LİSTESİ
Grafik 4.1: Yıllara Göre Ruhsat Verilen Yapı Sayısının Nüfusa Oranı
Grafik 4.2: Yıllara Göre Yanan / Yıkılan ve Ruhsat Verilen Yapı Sayısı
x
HARİTA LİSTESİ
Harita 4.1: İstanbul İlçe Haritası
Harita 4.2: Ataşehir İlçesi Mahalle Haritası
Harita 4.3: Barbaros Mahallesi Yıllara Göre İnşaat Durumu
Harita 4.4: Ataşehir Barbaros Mahallesi’nden Ümraniye Belediyesi’ne Aktarılan Alan
Harita 4.5: Ümraniye Belediyesi’nin 2008 Yılından Beri Geçerli Olduğunu İddia Ettiği
Sınır
Harita 4.6: Barbaros Mahalle Uydu Görüntüsü
Harita 4.7: Barbaros Mahallesi ve Çevresinde Lüks Konut Siteleri
xi
FOTOĞRAF LİSTESİ
Fotoğraf 4.1: Ataşehir Belediyesi, Finans Merkezi ve Varyap Meridian Görüntüsü
Fotoğraf 4.2: Barbaros Mahallesi’nin Kuş Bakışı Görüntüsü
Fotoğraf 4.3: Uphill Court B ve C Ada
Fotoğraf 4.4: Uphill Court Site İçinden Görünüm
Fotoğraf 4.5: Günümüzde Barbaros Mahallesi’nde Gecekondular
Fotoğraf 4.6: Barbaros Mahallesi’nde Kâğıt Toplayıcı Roman Evleri
Fotoğraf 4.7: Barbaros Mahallesi’nde Gecekondular
Fotoğraf 4.8: Barbaros Mahallesi’nden Geçen Kurbağalı Dere, Taşkın Sonrası
Fotoğraf 4.9: Barbaros Mahallesi’nden Varyap Meridian Sitesinin Görünüşü
xii
KISALTMALAR
AB: Avrupa Birliği
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı
İBB: İstanbul Büyükşehir Belediyesi
TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi
TDK: Türk Dil Kurumu
TEM: Trans Europan Motorway
TOKİ: Toplu Konut İdaresi
TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu
xiii
1.
GİRİŞ
1.1 ARAŞTIRMANIN KONUSU
Zaman akıp giderken, dünya daimi bir değişim ve dönüşüm içindedir. Özellikle son
20 yılda küreselleşme ile birlikte teknolojik, ekonomik, siyasi, demografik ve kültürel
değişimler ivme kazanmıştır. Hayatın her alanında daimi değişim olurken,
doğumdan ölüme tüm yaşamın içinde geçtiği kentsel mekân da değişim
geçirmektedir. Dinamik bir yapıya sahip olan mekân,
“fiziksel olarak sürekli
oluşturulup inşa edilirken, zihin dünyasında da yeniden biçimlenen bir olgudur
(Yıldız & Alaeddinoğlu, 2011).” Bu anlamda kentsel mekân oluşmaya başladığı
günden bugüne süregelen değişimin ürünüdür, bir yandan fiziken değişirken, diğer
taraftan zihinlerde algısı değişmektedir. Manuell Castells bu durumu izah ederken,
“kentsel mekân, rastlantısal olmayıp biçimlenmiştir ve bir mekânı tanımlarken
geçmiş kuşakların izlerine bakılmaksızın yalnız üzerindeki kurumlarla tanımlanması
tehlikelidir” (Castells’ten aktaran Keskinok, 1988) diyerek açıklamıştır. Bu değişim ve
dönüşüm sadece sistemsel oluyor gibi gözükse de, hem insan eliyle şekillenmesi
hem de insanı şekillendirmesi açısından birebir insan merkezlidir.
1980’li yıllar itibariyle benimsenen neoliberal politikaların ekonomide meydana
getirdiği değişimler, talep – arz çeşitliliği, ülkeler ve bireyler arası eşitsiz gelir
dağılımları doğal olarak beraberinde ekonomik refahta farklılaşmayı da getirmiştir.
Bu dönem sonunda devlet tarafından yürütülen işlerde de görev değişimine
gidilerek özelleştirme artmaya başlamıştır.
Türkiye’de 1980 dönemi, kentleşme hızının en yüksek olduğu ve kentsel nüfusun
kırsal nüfusu geçtiği dönemdir. Bu dönemde, kırdan kente iş, eğitim, sosyal imkânlar
gibi çeşitli nedenler ile göç edenler kendi konutunu ucuza inşa etme yoluna
gitmişlerdir. Bu durum, önceleri, devletin yetemediği konut sıkıntısına geçici bir
çözüm gibi dursa da, kent nüfusunun artması ve yasa dışı yapıların önlemez şekilde
çoğalması sonucu çare, özel sektör ile görev paylaşımında bulunulması yönünde
gelişmiştir. Yeni görev paylaşımları kentsel mekânı, ekonominin değişen koşullarına
göre her seferinde yeniden yıkılıp inşa edilmesini, her yenilenişte yeni toplumsal
1
ilişkilerin doğmasını sağlayan ortamlar yaratmıştır. Bu yeni ortamlardan biri de lüks
konut siteleridir.
Zaman-mekân kavramının yok olduğu, iletişimin hız tanımadığı insanların tektipleşip
akışkanlaştığı ve ülke sınırlarının soyutlaştığı bu çağda kentlerde, mahalle içlerine
duvarlar örülerek, site sınırları çizilmektedir. Daha açık belirtmek gerekirse, mahalle
içinde ekonomik refahı yüksek kesimin yaşadığı alanlar çitlerle ya da beton duvarlar
ile ayrılıp, güvenlik tarafından kamera sistemi ile izlenmektedir. Kent merkezlerinin
yüksek rant sağlaması, son dönemin gözdesi kentsel dönüşüm projeleri ise bu
sisteme öncü olmaktadır. Özetle, mahalleler site sınırları ile bölünmekte, mahalle
sakinleri ise site içindekiler ve dışındakiler olarak adlandırılmaktadır. Site dışındakiler
de, yasa dışı konutlar ve diğer yasal konutlar olarak ayrılmaktadır. Yasa dışı olarak
bahsedilen gecekondular, bu sebeple diğer konutlardan keskin bir fark ile
ayrılmaktadır. Bu durum da gecekondu sakinlerinin diğer yeni lüks konutlara
alışmasını,
diğer
konut
sakinlerinin
de
onlara
alışıp
ötekileştirmemesini
zorlaştırmaktadır.
Tez çalışması kapsamında, insan-mekân ilişkisinde, aynı mahallede farklı mekânların
yaratılmasının gündelik hayata etkisi konu edilmektedir. Mekânsal farklılıktan söz
etmek en az iki taraftan söz etmeyi gerektirir. Bu sebeple, ekonomik refahı ile sosyal
yaşantısı farklı ‘lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinleri’ karşılaştırmalı iki
grup olarak ele alınmaktadır. Araştırmada, Ataşehir Barbaros Mahallesi’nde lüks
konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin gündelik hayatları gözlemlenerek,
farklılıkların oluşmasında kentsel politikaların etkileri tartışılmaktadır. Burada dikkat
edilen önemli bir konu, mahallenin gecekondu yerleşiminin kentsel dönüşüm
sürecinde olmasıdır. Kentsel dönüşüm çalışmaları ile müteahhit firmanın ikna
süreçleri mahalle sakinlerinin gündelik hayatlarını büyük ölçüde etkilemektedir. Bu
sebeple, kentsel dönüşüm söz konusu olmayan gecekondu mahallelerindeki
gündelik hayatlar ile aralarındaki farklar da ele alınmaktadır.
2
1.2 ARAŞTIRMA SORULARI
Araştırmada irdelenen ana konu, mekânın gündelik hayat ile ilişkisidir. Bu ilişkinin
incelenmesi temel bir sorunun altında, cevaba yönelik yardımcı soruların
yanıtlanması ile ele alınmıştır.
Temel soru:
“Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin mekânsal pratikte gündelik
hayat farklılıkları nelerdir?”
Bu doğrultuda sorulan yardımcı sorular şu şekildedir:
Alt sorular:
“Gündelik hayat üzerinde mekânın etkisi nedir?”
“Gecekondu sahiplerinin gündelik hayatı nasıldır?”
“Lüks konut site sakinlerinin gündelik hayatı nasıldır?”
Araştırma kapsamında bu sorulara cevap aranmaktadır.
1.3 ARAŞTIRMANIN AMACI
Araştırmada, lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin mekânsal pratikte
gündelik hayat farklılıkları tespit edilmektedir. Amaç, bu farklılıkların oluşmasında
kentsel politikalar ile mekân üretiminin etkisini tespit etmektir.
1.4 ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
Konusu çerçevesinde araştırmanın örneklemi, bütüncül bir planlama anlayışından
uzak olarak hayata geçirilmeye çalışılan kentsel dönüşüm projelerinin odak
merkezlerinden Ataşehir Barbaros Mahallesi’dir.
Araştırma kapsamı, mahallede yaşayan lüks konut site sakinleri ile gecekondu
sakinlerinin mekânsal pratikte gündelik hayatlarını analiz etmektir. Bu analizin amacı
ise, aynı mahallede oluşmuş iki farklı mekân tipinin gündelik hayata etkilerini ortaya
3
koymaktır. Kısaca, hızlı değişim sonucu büyük bir çoğunluğu lüks siteler ile dolan
mahallede, gecekondu ve lüks konut site sakinlerinin gündelik hayatları açısından
bakılarak ikili bir sentez oluşturulmuştur. Bu sentez içinde, örneklem mahallede
kentsel dönüşüm projelerinin hayatı etkilemesi nedeniyle, dönüşüm konusunun söz
konusu
olmadığı
mahallelerdeki
gecekonduların
gündelik
hayatlarına
da
karşılaştırma amaçlı yer verilmiştir.
Bu araştırma beş aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle, teorik olarak literatür
taramasına yer verilerek kavramsal çerçeve oluşturulmuştur. İkinci aşamada,
araştırma konusu olan bölgede gözlem tekniğiyle saha incelemesi yapılarak,
gözlemler not edilmiş ve görsel veriler (kamera ve fotoğraf) toplanmıştır. Verilerin
ayrıntılı ve güvenilir olması amacıyla, ziyaretler gerçekleştirilmiştir. Üçüncü aşamada
ilgili veriler Ataşehir Belediyesi, Barbaros Mahallesi Muhtarlığı, Varyap Meridian ile
Uphill Court yönetimi ve gecekondu bölgesinde kentsel dönüşüm projesi
geliştirmekte olan Güneri İnşaat A.Ş.’den temin edilmiştir. Dördüncü olarak, bu
yöntemlere ek, yarı-yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır. Mülakatta sorulan
sorular klasik ve çağdaş kent kuramları ile saha gözlemleri neticesinde
oluşturulmuştur. Bu teknik kullanılırken, araştırmanın örneklemini oluşturan
Ataşehir Barbaros Mahallesi’nde farklı sosyo-ekonomik ve kültürel ritüellerle
yaşayan bireylerin, sosyal hayatlarında kentsel mekândan ne derece etkilenip
etkilenmediği sorgulanmıştır.
Nihayet, son aşamada, anlatılanları daha iyi
anlayabilmek için farklı ailelerin gündelik hayatına tanıklık edilmiştir. Aileler ile
zaman geçirilerek, gün içerisinde gündelik hayatın işleyişinde mekânın etkileri,
komşuluk ilişkileri, konut ve çevresiyle etkileşimleri, boş vakitlerini kullanma şekilleri
gözlemlenmiştir.
1.5 ARAŞTIRMANIN KURGUSU
Araştırma kapsamında ‘Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin mekânsal
pratikte gündelik hayat farklılıkları nelerdir?’ sorusuna yanıt vermek amacıyla
gecekondu ile lüks konut siteleri ve gündelik hayat kavramlarına yönelik yaklaşımlar
4
detaylı olarak ortaya konmuştur. Bu bağlamda, 1. bölümde araştırmanın konu, soru,
amaç ve yöntemine yer verilmiştir.
Araştırmanın 2. bölümünde kentsel mekân kavramı, klasik ve çağdaş kent
kuramcıları gözünden incelenmiş ve kentsel mekân içinde gecekondu ile lüks konut
siteleri ele alınmıştır. Gecekondu ve lüks konut sitelerinin bugününü değerlendirmek
için, tarihsel sürecine de hâkim olunması gerekmektedir, bu sebeple geçmişten
günümüze devlet politikalarında konut konusu tüm boyutlarıyla ortaya konmuştur.
Araştırmanın 3. bölümünde gündelik hayat kavramı ele alınmıştır. Öncelikle gündelik
hayatın kentsel mekân ile etkileşimi incelenerek, gecekondu mahallesinde
yaşayanların hayatları genel hatlarıyla belirtilmiş ve lüks konut sitelerinde
yaşayanlar ile karşılaştırma yapabilmek adına site sakinlerinin hayatları da ortaya
konmuştur.
Araştırmanın 4. bölümünün konusu, çalışma alanı olarak belirlenen Ataşehir
Barbaros Mahallesi’dir. Araştırma kapsamında öncelikle Ataşehir incelenmiş ve
coğrafi, demografik, sosyal gibi genel özellikleri açıklanmıştır. İkinci olarak, araştırma
bölgesinde lüks konut sitelerine örneklem seçilen Uphill Court ve Varyap Meridian
siteleri ele alınarak, sitelerin mevcut durumu incelenmiştir. Ayrıca, katılımcı site
sakinleri ile yapılan mülakatlar, gündelik hayat - lüks konut site yaşamı ilişkisinde
incelenmiştir. Aynı mahallede bulunan ve karşılaştırmadaki ikinci unsur olan
gecekondular bir diğer alt başlığı oluşturmaktadır. Katılımcı gecekondu sakinleri ile
gerçekleştirilen mülakatlar, gecekondu yaşamı - gündelik hayat ilişkisinde
irdelenmiştir.
Araştırmanın son kısmı olan 5. bölümde, lüks konut siteleri ve gecekondularda
gündelik hayat karşılaştırması tüm boyutlarıyla yer almaktadır. Bu kapsamda, önceki
bölümlerin de değerlendirmesi yapılarak, konut politikalarının hangi yönde nasıl
geliştirilmesi gereği hakkında öneriler geliştirilmiştir.
5
2. KENTSEL MEKÂNIN ÜRETİMİ ÇERÇEVESİNDE GECEKONDU VE LÜKS
KONUT SİTELERİ
Araştırmada kentsel politikalar ile üretilen mekânda, gecekondu ve lüks site
sakinlerinin mekân-gündelik hayat ilişkisi ele alınmaktadır. Araştırmada benimsenen
hipotez,
kentsel
mekânın, kişilerin gündelik hayatlarını birebir etkilediği
doğrultusundadır. Peki kentsel mekân bugüne hangi aşamalardan geçerek gelmiştir?
Nasıl üretilmiştir? Kentsel mekânda konutun önemi nedir? Bu üretim sürecinde
yaşayanlar nasıl etkilenmiştir? Günümüzün rant getiren önemli kaynağı olarak
üretilen lüks konut siteleri, eski mahalle yaşayışlarını nasıl etkilemektedir? Mevcut
yaşam farklılıklar nelerdir ve hangileri mekânın etkisinden kaynaklıdır? Gündelik
hayat, kentsel mekân haricinde nelerden etkilenmektedir? Tüm bu soruların cevabı
araştırma içinde yanıtlanmaya çalışılmıştır.
Bu bölümde, öncelikle kentsel mekân kavramının teorisyenler tarafından
kurgulanmış çerçevesi açıklanmıştır. 19. yüzyıldan günümüze kadar kent
sosyologlarının mekâna bakış açısı, kentsel mekânın üretim süreci ve kenti üretenler
ile kent sakinlerinin durumu ele alınmıştır. Bununla birlikte, devletin yıllara göre
benimsediği kentsel politikalar tartışılmaktadır.
Bölümün önemli bir diğer konusu, kentsel mekân içinde gecekondu ve lüks konut
siteleridir. Bu yapılar, günümüzde aniden oluşagelmiş değildir. Geçmişten bugüne
değişip, gelişerek oluşmuş ve üstlerinde tarihin izlerini taşıyan yapılardır. Tarihi
izlerden kasıt, salt geçirilen savaşlar, yangınlar, taşkınlar değil insanın kentsel
mekâna karşı tutumu, politikacıların aldığı kararlar ve ekonominin de izleridir.
Tarihsel süreçte gecekondu ve lüks konut sitelerinin hangi yasalar ile çıkmaza girdiği
ya da üretiminin arttığı, bu kararların mekân ve yaşayanlara etkileri bu bölümde
incelenmektedir.
6
2.1. KENTSEL MEKÂNIN ÜRETİMİ
Kent, “toplumların ve bireylerin bir arada bulundukları ve sosyalleştikleri, her türlü
sosyal ve kültürel sınıftan, farklı etnik gruplardan, birbirlerinden farklı özelliklere
sahip insanların bir araya geldiği, toplumun birbirlerinden başkalaşan kesimleri için
bir buluşma alanı rolü üstlenen mekân” (Erdönmez & Akı, 2005) olarak
tanımlanabilir.
İnsan yaşamında merkezi önemi olan kentler, aynı zamanda gündelik hayatın
vazgeçilmez bir parçasıdır ve gündelik hayat ile birlikte, kapitalist ekonominin
değişimine uyum sağlar ve ihtiyaç için üretilirken, metaya dönüşür. Bu uyum ile
birlikte değişir ve gelişir. Böylece “mekân araçsallaşır, niceliksel bir değere indirgenir
(Yırtıcı & Uluoğlu, 2004)”. Ancak mekân kavramı, tek bir değişkene ya da tek bir
topluma bağlı değildir. Belli bir süreçte değişerek oluşur ve üretimi, kullanılışı, algısı
bakımından tarihte farklı kavramlara bürünmüştür. Bu sebeple çeşitli kuramcıların
bakış açısından kentsel mekânı ve üretimini ele almak, günümüze gelişini anlamak
açısından yerinde olmaktadır. Bunun en belirgin ayrımı klasik kent kuramcıları ile
çağdaş kent kuramcılarının mekâna bakış açısında kendisini göstermektedir.
Araştırmanın alt başlığında bu iki bakış açısı ele alınmaktadır.
2.1.1. Kentsel Mekân Üretimine Klasik Kent Kuramcılarının Gözünden Bakış
Birey, henüz anne karnındayken belli bir mekân içine sıkışıp dünya mekânına
gelmeyi beklemekte iken, doğum ile mekânın aktif, ayrılmaz bir parçası olur. Birey
ve toplum yaşamında önemli bir yer tutan kentler, değişik anlamlar yüklenebilen ve
farklı algılanabilen mekânlardır. Bu bakımdan, kentler insanlar ile dönemler arası
farklılıklar oluşturmuş ve literatürde çeşitli teorisyenler tarafından açıklanmıştır.
19. yüzyılda, kent kavramı toplumsal değişimler ele alınarak aktarılmaya çalışılmıştır.
Bu dönemde kenti ele alan Karl Marx, Frederich Engels ve Georg Simmel kenti özgün
olarak, tek başına ele almamış, toplumsal hareketler ile birlikte incelemiştir.
Aralarında kent ve toplumsal ilişkilerini yakinen inceleyen Engels olmuştur.
Engels, kentleri ekonomik gelir farklılığı nedeniyle sınıf farklılıkları oluşturulmuş ve
bu farklılıklardan kaynaklı, yaşam alanları da ayrılmış mekânlar olarak görür. Ayırdığı
7
bu sınıfları, işçi sınıfı ile burjuvazi olarak tanımlar. Bu ayrım ona göre kapitalizm
kaynaklıdır ve mekânsal ayrım da sınıfsal nitelik taşımasından kaynaklıdır. Engels,
İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu ve Konut Sorunu adlı çalışmasında 19. yüzyıl
İngiltere’sini şöyle tanımlar (Engels, 1997):
“Kentlerin en kötü mahallelerindeki en kötü evler, genelde uzun bir sıra üzerine
dizilmiş, tek ya da iki katlı, kiminin konut olarak kullanılan bodrumu da bulunan bu
evler, çoğu da kural dışı yapılmış kulübelerdir. Üç, dört oda bir mutfak bulunan bu
evler, Londra’nın bazı kesimleri hariç İngiltere’de bir uçtan öteki uca işçi sınıfı
evidir.”
Aslında 19. yüzyıl İngiltere’si, 2015 dünyasındaki yoksul kesimin yaşam mekânı
açısından çok da farklı değildir. Tezin konusu olan şehir İstanbul’a bakıldığında, şehir
merkezlerinde (kentsel yenileme adı altında sayıları gitgide azalan) yasadışı konut
yani gecekonduları görmek ya da şehrin dış çeperlerinde yaygınlaşmış, işçi sınıfının
hâkim olduğu gecekondu manzaraları görmek gayet normaldir. Bu durum, sistemde
bazı şeylerin değişmediğinin ya da benimsenen politikaların ülkeler arası
benzerliğinin bir sonucudur denilebilir mi? İngiltere’deki yoksul kesim kent
merkezlerinde mi yaşamaktaydı? Benzerlik ya da farklılıktan söz edebilir miyiz?
Soruların yanıtı, tartışmanın devamında kendini göstermektedir.
Engels, İngiltere’deki bu durumu kapitalist sistemin bir çıktısı olarak görür.
Kapitalizm bir yandan fakirleştirirken, bir yandan da zenginleştirmektedir. Yani
burjuvazinin zaferi ile işçi sınıfının gerilemesi paralel ilerlemektedir. Burada kentsel
mekânın üretimi de sistemden nasibini almaktadır. Bu düzen içinde, kentsel
mekânda belli kodlar (işçi mahallesi, burjuva semti vb.) ile oluşturulmuş mahalleler
gündelik hayatın da temelini oluşturmuştur. İşçi mahalleleri, sadece barınak olarak
konutlardan değil, aynı zamanda eğlence ortamı, işçi derneklerinin mekânı, pazar
kurulup alışveriş yapılan yerler olarak da burjuvazi ve yönetimden uzak mahalleler
olmuşlardır. Bu durum, maddi durum ile farklı kentsel mekânlarda yaşamanın,
aslında gündelik hayat mekânlarında da bir ayrışma oluşturduğunun göstergesidir.
Georg Simmel, Engels’e göre kentlere farklı bir açıdan bakmaktadır. Simmel, kent
yaşamında metropollere vurgu yapar. Metropoller, para ekonomisinin hâkim olduğu
8
büyük yerleşim birimleridir. Burada insan, kapitalist sisteme ayak uydurarak
kendiliğini kaybedip tektipleşir. Gündelik hayatı yaşayışları aynılaşır, para
ekonomisine hâkim olmak temel hedef haline gelir ve bu amaç doğrultusunda
zaman kaybetmemek adına, gündelik hayat plan ve programlar ile önceden
belirlenip sistematikleştirilir. Bu düzen, kişinin şahsen belirlediği bir sistem değildir
aslında, rutinleştirilmiş ve karar alıcılar tarafından öğretilmiştir. Engels ve Simmel’in
kenti bu şekilde ele almalarının ortak yanı, iki bakış açısında da para ekonomisinin
gündelik hayata hâkimiyetidir.
Aynı dönemi paylaşan ve kent sosyolojisine katkıda bulunan bir diğer isim Max
Weber ise benzer şekilde kenti kapitalizm ile eşleştirir. Önceleri ihtiyaç için üretim
söz konusu iken, kapitalizm ile ihtiyaç fazlası üretim, üretim artışı ile üretilenin satış
politikalarında değişim ve ihtiyaçmışçasına dayatılması süreci gündelik hayatta yerini
almıştır. Weber de bu sistemin kentlerde üretildiğini ve kentlerin siyasi, ekonomik
örgütlenme temelinde kurulduğunu anlatır. Bu sisteme uyan kentler ona göre
sadece Batı’da vardır. Bunu da, yönetim organlarının seçimle iş başına gelmesi,
özerkliğin olması, hukukun var olması ilkelerine dayanarak açıklamaktadır. Weber’in
kenti, aslında olanı anlatmak kadar olması gerekeni de vurgular. Kentler, siyasi ve
ekonomik yönü ile ön plandadır derken, bu sürecin sürdürülebilir olacağını öngörür.
Aslında bu öngörüsü ile yukarıdaki sorunun yanıtını da vermektedir. Para ekonomisi
olmaksızın kentler de olamaz diyerek, kentlerin para ekonomisinin üretildiği
mekânlar olduğunu ve hukuk temelli yönetim ile ideal sistemin yaratılmış olacağını
savunur.
1920’li yıllar ile kent, kapitalist sistemden bir nebze ayrışarak iktidar ve rekabet
kavramlarıyla açıklanmaya çalışılmıştır. Bu dönem, kent sosyolojisi üzerine
çalışmaların ivme kazandığı dönemdir. Dönemin teorisyenlerinden Robert Ezra Park,
kentleri planlanmış bir sistemde değil, doğal sürecin değişmeyen parçası olarak
görür. Park, evrim teorisinden etkilenmiştir. Ona göre, kent evrimleşerek gelişip
şekillenir. Bu durum, güçlülerin hâkimiyeti ile olur.
Örneğin, kent merkezinde
yaşayan güçsüzlerin orada temeli sağlam değildir ve güçlü olan gelip onu yerinden
edebilir (Park’tan aktaran Güllüpınar, 2012). Aslında Park’ın verdiği bu örnek, yine
9
günümüz sistemini andırmaktadır. Kent merkezlerine veya çeperlerine yıllar önce
göç edenler, bugün yerlerinden rant elde etmek amacıyla başka yerlere
süpürülmektedir. Bu durum, 95 sene önceden bugünün fotoğrafının çekilmesi
gibidir.
Engels, Simmel, Weber ve Park’ın kente dair söylemleri, 21.yüzyıl kentlerinden çok
da farklı olmamakla birlikte, dördü de kenti kapitalizm temelinde ele alır.
Aralarındaki fark, Engels sınıfsal farklılıklar temelinde kentin mekânlara ayrıldığını
savunurken, Park bu süreci evrim teorisi ile ilişkilendirerek doğal sürecin bir parçası
olarak görür. Simmel, para ekonomisinin hâkim olduğu metropollere vurgu
yaparken, bu kentsel mekânlarda tektip yaşamın olduğu görüşündedir. Weber’in
kenti ise, kapitalizmin dayattığı ihtiyaç fazlası üretimin olduğu yerdir.
Kentler bugün de kapitalizmden ayrı düşünülemez. Para ekonomisi, Türkiye’de başta
İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde kentin yaratılmasında başlıca etkendir.
Ancak, 19.yüzyıl kentleri, kapitalizmin üretildiği mekânlar olarak, burjuva ve işçi
mahalleleri temelinde ayrılmış iken, bugün kent mekânları kapitalizmin üretildiği yer
olmaktan çıkıp, direk üretimin kendisi olmuştur. Açıkçası, kıyafetin hammaddesi
nasıl iplik ve kumaş ise, kentler de bugün mağaza vitrininde duran elbise değil, o
elbisenin üretildiği ana malzemedir. Kentler artık üretimin ta kendisidir. Bu varsayım
1970’li yıllar itibariyle kent sosyolojisine yeni bir boyut kazandırmıştır.
1970’lere gelene kadar ‘kentlerin sermaye ve kapitalizmin üretildiği yer’ olduğu
düşüncesine hâkim kentleşme teorileri, 1970’li yıllar itibariyle kentsel mekânın
üretiminin farklılaştığına dair söylemlere yerini bırakmıştır. Kentleşme teorilerine
yeni bir soluk getiren bu teori Henri Lefebvre, Manuel Castells ile David Harvey
tarafından etkili şekilde açıklanmıştır.
2.1.2. Kentsel Mekân Üretimine Çağdaş Kent Kuramcılarının Gözünden Bakış
Kentsel mekân, insanın insanla, insanın nesneyle ve nesnenin nesneyle olan
aralıklarının, uzaklıklarının ve ilişkilerinin üç boyutlu bir anlatımıdır (Erdönmez & Akı,
2005). Bu anlatımda kentler, kendisini inşa eden ve tanımlayan insanlar tarafından
dönemlere göre farklı odaklar merkeze alınarak açıklanmıştır. Araştırmada kentsel
10
mekân kavramı, 1970’ler ile ortaya çıkan ve kentsel gelişimde eşitsizliği eleştiren bir
bakış açısı olan Çağdaş Kent Kuramcıları neo-marksist kuram kapsamında ele
alınmaktadır. Çünkü içinde bulunduğumuz dönem, benimsenen kentsel politikalar
ve araştırma konusu gereği, süreci en iyi açıklayan kendileridir. Çağdaş Kent
Sosyolojisi olarak da bilinen bu dönem, önderleri Henri Lefebvre, Manuell Castells
ve David Harvey’in mekânı kapitalist üretim sürecinin çıktısı yani maddi bir ürün
olarak tanımlamaları doğrultusunda incelenmektedir.
2.1.2.1.
Henri Lefebvre’ ye Göre Mekân
Henri Lefebvre, mekân konusunu toplumsal analizin, Marksist felsefe ve sol
siyasetin gündemine taşıyan ilk düşünürlerdendir (Lefebvre, 2014). 1970’ler
itibariyle mekân ve kent kavramlarını kapitalist üretim süreçleriyle açıklayan NeoMarksist kuramın önderlerinden olan Lefebvre mekânı, üretim şekli açısından ele
alır. Ona göre mekân, kapitalist sistemin bir çıktısı yani ürünüdür.
1920’lerde Marksist düşünürlere göre metaların üretildiği yer olarak görülen mekân;
Neo- Marksistlere göre Lefebvre’nin tanımlamasıyla metalaşan yerdir. Kenti
metalaştıran süreç içinde kentsel plan ve projeler, kapitalizmin araçları olarak
kullanılır. Sistematik bu düzende devlet eliyle veya verilen yetkiler ile özel sektör
tarafından mekân sermaye haline getirilmiştir. Lefebvre devlet önderliğinde,
siyasileştirilmiş mekânı en güzel şekilde şöyle anlatır, “Mekân politiktir. Mekân,
ideoloji ya da politikadan ayrılabilecek bilimsel bir obje değildir ve mekân her zaman
politik ve stratejik olagelmiştir. Her ne kadar homojen gözükse de mekân sosyal bir
üründür (Lefebvre’den aktaran Yada Akpınar, 2010)”. Ve ürün olarak, her toplum,
her üretim tarzı, kendi mekânını üretir ve tarihsel süreçte şekillenen bir döngü
oluşur (Lefebvre, 2014). Buradan yola çıkarak, kentsel mekânların bir üretim çıktısı
olduğu söylenebilir. Üretim çıktısı olarak tanımlanabilen kentler, kapitalizmin
kendini temellendirdiği artı değer yaratan mekânlardır. Oluşumları ise kentte
yaşayanların istek ve beklentilerinden öte devlet müdahalesinin etkisiyledir. “Bu
düzen ile devlet, mekân üzerinden kendi iktidarını yeniden inşa eder (Uğurlu,
2013)”. Bu müdahalede içinde insan, kendi eliyle kenti inşa eden ve kullanan
rolündedir. Burada kentlerin stratejik geliştiğine de vurgu yapan Lefebvre, siyasilerin
11
mekânı günün birinde tükenebilen kıt bir kaynak olarak görüp ona göre artı değer
yaratımı ve kar elde etmede etkili hale gelen bir metaya dönüştürdüklerini ifade
eder (Güllüpınar, 2012). Böylece mekân, her üretim biçiminin kendi alanını ürettiği,
politik bir yer olup bilimsel bir nesne değil, stratejiktir.
Lefebvre mekân için yukarıdaki söylemlere değinirken aslında durumun daha da
derinine iner. Mekân incelenirken, biyolojik yeniden üretim düzeyi (aile), iş gücünün
yeniden üretim düzeyi (işçi sınıfı), toplumsal üretim ilişkilerinin yeniden üretimi yani
kapitalizmin sonucu giderek dayatılan ilişkilerin incelenmesinin gereğinden
bahseder. Bu ilişkiler, aniden ortaya çıkmaz, bunun için süreç gereklidir çünkü
toplumsal mekân yaratılırken, mekânın toplumu temsiliyeti söz konusudur ve bu bir
günde oluşmaz. Mekân tüm bu ilişkilerin oluşturulduğu yer olarak tek başına ele
alınamaz. Sistem içinde mekân, üç boyutuyla oluşan toplumsal bir üretim olarak
karşımıza çıkar.
“a) Üretimi ve yeniden-üretimi nispi bir bağlılık içinde sürekliliği sağlayan her
toplumsal oluşuma has özgül yerleri ve mekânsal kümeleri kapsayan mekânsal
pratiktir. Bu bağlılık, toplumsal mekân ve herhangi bir toplumun her üyesinin
mekânıyla ilişkisi açısından, hem belli bir yeterliği hem de belli bir performansı
gerektirir.
b) Üretim ilişkilerine, bunların dayattığı ‘düzene’ ve dolayısıyla, bilgilere, işaretlere,
kodlara, ‘cephesel’ ilişkilere bağlı mekân temsilleri.
c) Toplumsal yaşamın yasadışı ve yeraltı tarafına bağlı, aynı zamanda, muhtemelen
mekâna kodu olarak değil, temsil mekânlarının kodu olarak tanımlanabilecek sanata
da bağlı karmaşık sembolizmleri temsil eden temsil mekânları. (Lefebvre, 2014)”
Bu üçlü momenti toplumsal mekânı anlamak için beden göndermesi üzerinden
‘algılanan, tasarlanan, yaşanan mekânlar’ olarak üç şekilde ele alır.
Mekân pratiği, algılanan mekân ile doğrudan ilişkilidir. Toplumsal eylem ve
etkileşimleri maddi boyutu olarak tanımlanabilir. Yani mekânın deşifre edilmesi ile
kendini gösterir. Mekânı deşifre etmek için de, gündelik hayata bakmak gereklidir
“modern mekânsal pratik, banliyödeki bir toplu konutta oturan birinin gündelik
12
hayatıyla tanımlanır (Lefebvre, 2014).” O zaman, araştırma gereği mekânın gündelik
hayat üzerindeki etkisinin araştırılmasında mekân pratiği üzerinden incelemek
yerinde olmaktadır. Modern dünyanın gözde sitelerinde mekânın mı gündeliği
şekillendirdiği,
yoksa
gündeliğin
mi
mekânı
şekillendirdiği gerçekleştirilen
görüşmelerde kendisini ortaya çıkarmaktadır.
Mekân temsilleri, tasarlanmış mekân ile ilişkilidir. Üretim tarzının içinde hâkim olan
soyut mekân türüdür. Bu mekânın tasarımını mühendis, şehir plancısı ve mimarlar
gibi uzmanlar yapar, bir nevi bilimlerin ürettiği temsillerdir. Mekân burada haritalar,
planlar üzerinde tasarlanır, tanımlanır ve kavramları oluşturulur. Bir nevi mekân
görsel bir mantığa oturtulur. Bu görsellik bazen yönetimin gösteriş isteğinden
etkilenip ona göre şekillenebilir. Tasarım uzmanın kaleminden çıksa da karar alıcı
merci yönetimdir yani mekân temsilleri politik çıktılardır. Soyut mekânın üretildiği
bu yerler, kapitalizmin de temellerini oluşturur, burada mekânın üretimi esas rolü
üstlenir. Peki bu nasıl gerçekleşir? Somut mekânı tasarlamak için eline kalemi kâğıdı
alan uzman kişi, istenilen mekânı oluşturmak için hayal gücüne dayalı soyut mekânı
tasarlar. Tasarladığı yeni mekânda (çoğu zaman) düşük gelir grubuna yer yoktur,
çünkü kapitalist sistemi daha iyi işletebileceği insan grubuna ihtiyacı vardır. Burayı
istenilen doğrultuda soyutlar, istemediklerinden ayrıştırır. Tasarı sonunda kâğıtta
masum duran bu plan, aslında bir temsil ürünüdür ve temsil mekânının kendisidir.
Araştırmanın örneklem bölgesi Ataşehir Barbaros Mahallesi konuya yerinde bir
örnek olmaktadır. 1/5000’lik ve 1/1000’lik planları olmayan bölgede, planların ne
zaman ve ne şekilde çıkacağı belirsizdir. Bu sebeple, inşaat yapma izni de
bulunmamaktadır. Mahallenin gecekondu kısmında oturan ve kentsel dönüşüm ile
büyük bir sitenin sakini olmayı bekleyen kişiler bulunmaktadır. Bölgede inşaat için
sözlemeler yapan yüklenici firma, 1/1000’lik planları kendi büyük çaplı projesi
doğrultusunda çizdirerek yürürlüğe koyabileceği vaadini vermektedir. Durum bellidir
ki, kentin, bölgenin yapısı, ihtiyaçları ya da silueti dikkate alınmaksızın, yüklenicinin
çıkarına hazırlanacak sermayenin mekân temsilleri planlanmaktadır.
Temsil mekânları, yaşanan mekânlar ile ilişkilidir. Yaşayanların, kullananların
mekânıdır. Lefebvre bu mekânları şekilde aktarmaktadır (Lefebvre, 2014):
13
“Tasarlanmış olmaktan çok yaşanmış olan temsil mekânları, ne tutarlılığa ne
bağlantıya mecburdur. (….) Temsil mekânı yaşanır, konuşur; duyumsal bir
çekirdeği ya da merkezi vardır: Ego, yatak, oda, konut ya da ev; meydan, kilise,
mezarlık… Bu mekânlar, tutku ve eylem yerlerini, yaşanan durumların yerlerini
kapsar, dolayısıyla zamanı doğrudan içerir.”
Temsil mekânları bu açıdan, mekân temsillerinden ‘soyutlaşma ve metalaşma’
konusunda ayrılmaktadır. Burada mekânın değişim değeri değil, kullanım değeri
önceliklidir.
Lefebvre’nin mekânın üretimine önem vermesi ve iki açıdan, üç boyutlu olarak
mekânın üretimini ele almasının nedeni, dünyayı değiştirmek için mekânı
değiştirmenin gerekliliğine inanmasından kaynaklanmaktadır. Ona göre mekânın
üretim şekli önem taşırken, aslında bu üretim tarihsel olup bir süreci kapsar ve
toplumlar arasında farklılık oluşturur. Bu sebeple, mekân pratiği, mekân temsili ve
temsil mekânları, tarihsel dönemlere ve toplumlara göre farklı algılara sahip olmuş
ve çeşitli müdahalelere maruz kalmıştır. Dönemler içinde tek tip müdahale olduğu
söylenemez. Toplumlar arası fark haricinde, bir toplumun kendi tarihi içinde mekân
yönetimi dahi farklılık göstermektedir. Kentsel mekân yönetiminde devletin yıllara
göre değişen kararları ve çeşitli konut politikalarını uygulayışı, dönemler arası
farklılıklar, başlık 2.3’te anlatılmaktadır.
2.1.2.2.
Manuell Castells’e Göre Mekân
Manuel Castells mekânı, cismin işgal ettiği bir bütün olarak tanımlar. Bu işgal
kendiliğinden olmayıp ekonomik, politik, ideolojik sistemlerin eliyle gerçekleşir ve
mekân şekillendirilir (Castells’ten aktaran Keskinok, 1988). Mekân incelemesinde
Castells, mekânın nasıl üretildiğinden çok, kentsel sorunların nasıl ortaya çıktığı ile
ilgilenir. Kentsel sorunları anlamanın öncelikli yolu da kentleri anlamaktan geçer.
Kentleri anlamanın yolu ise, mekânsal biçimlerinin nasıl oluşup dönüştüğünü
kavramaktan geçer. Aslında Lefebvre’nin mekânın üretiminde yaptığı vurgu yine söz
konusu olmaktadır. Castells’in kentsel sorunlara değinmek için araştırmasını
yapacağı ilk aşama, yine mekânın üretimine dayanır. Çünkü Castells, toplumsal
oluşumların, ekonomik, siyaset ve ideoloji temeline dayandırırken, tüm bunların
14
mekânda hayat bulduğu vurgusunu yapar, öyleyse kentsel mekânlar kendiliğinden
değil, belli temeller üzerine oluşmaktadır. Bu dönüşümün en önemli bileşenini ise
yerele özgü sosyal kapital kavramı oluşturuyordu. Kapitalizm tarafından keşfedilen
kentte sermaye birikiminin yeniden üretimi ve emeğin yeniden üretimi üzerine inşa
edilen ve Castells’in (1997) kentsel sistem dediği mekanizma bir yandan çok
yaşamsal olan toplumsal-ekonomik sorunların çözümüne yardımcı olurken, emeksermaye çelişkisi gibi çeşitli kentsel sorunların da siyasallaşmasına neden
olmaktadır. Feodalizmden kapitalizme geçişte, kapitalizm için tarihsel olarak önemli
bir rol oynayan kentsel mekânın keşfi, Lefebvre’nin (1979) belirttiği üzere,
kapitalizmin 20. yüzyılı hatta 21. yüzyılı görmesinde büyük rol oynamıştır. Bu
anlamda kapitalizmin yaşadığı yeniden yükseliş süreci; kapitalizmin yereli yeniden
keşfi ile gerçekleşmiştir.
Castells’e göre, kent sorununun merkezinde emek gücünün yeniden üretimi
yatmaktadır. Kapitalizm tarafından keşfedilen kentte sermaye birikiminin yeniden
üretimi ve emeğin yeniden üretimi üzerine inşa edilen ve Castells’in (1997) kentsel
sistem dediği mekanizma bir yandan çok yaşamsal olan toplumsal-ekonomik
sorunların çözümüne yardımcı olurken, emek-sermaye çelişkisi gibi çeşitli kentsel
sorunların da siyasallaşmasına neden olmaktadır. Çünkü ona göre kentler,
işgücünün yeniden üretiminin sağlandığı mekânlardır. Emeğin yeniden üretimi için,
devlet gerekli rolü üstlenir. İşçinin hayatta kalması ve emek üretmesi için yaşamsal
ihtiyaçlarını karşılar. Böylece rutin bozulmaksızın, ertesi güne emeğin yeniden
üretimi sekteye uğramadan devam eder. Bu açıdan Castells'e göre devletin
üstlendiği rol çeşitli çelişkiler doğurmaktadır. Bir yandan verdiği hizmetler ile
sistemin düzenli işlemesini sağlarken, diğer yandan sistem içindeki eşitsizliklerin
devamını sağlar ve çelişki alanları yaratır. Bu durum dünyanın hemen hemen her
yerine yayılmıştır. İstanbul’a baktığımızda sabah tıka basa dolu toplu taşıma araçları,
sıkıcı trafik, mutsuz insan yüzleri aslında yeni bir güne başlamış olmanın verdiği
sancıları içermekte. Emeğin daimi üretimi için iş merkezlerine çalışanları ulaştıran
toplu taşımadan, 15 yıl öncesine göre bir nebze düzelen sağlık hizmetlerine kadar
her şey insanoğlunun sistemde yerini alması için var edilmiştir.
15
Castells kenti ortak tüketim mekânları olarak tanımlarken, düzende radikal bir
değişime yol açabilmenin yöntemlerine de değinir. Değişim için öncelikle kentsel
toplumsal hareketleri, toplumu ve gündelik hayatı sorgular. Burada kentsel sosyal
hareketlerin sınıfsal hareketler ile sıkı bir ilişki kurması sonucu kentte radikal
değişime yol açabileceğini savunur.
2.1.2.3.
David Harvey’e Göre Mekân
David Harvey, kent çalışmalarında kapitalist sistemin adaletsizliğine vurgu
yapmaktadır. Harvey’e göre kentsel mekân, sermayenin kârını arttırmak amacıyla
daha kârlı gördüğü kente yatırım yapması ile önem kazanarak gelişmiştir.
Lefebvre gibi, Harvey de somut mekâna vurgu yaparak sermayenin mekâna getirisi
ile ilgilenip, soyut mekâna önem verdiğine değinmiştir. Kentin inşası, düzenlenmesi
tesadüfi değil, planlı ve kâr çıktılarının hesaplanışı ile gerçekleştirilmekte, ideolojik
bir amaca sahip olmaktadır. Kapitalizm bu sistemi, adaletsiz olarak zenginlerin
çıkarlarını koruma koşuluyla gerçekleştirir. Harvey’e göre kentleşme, yapılı çevrenin
kendisinin sermaye haline geldiği, yeniden üretilerek metalaştığı, kapitalizmin
mekânı örgütleme biçimidir. Bu örgütlenişte ilk olarak, sermaye mekâna yatırım
yapmaktadır. Ardından, sermaye sabit yatırım aracı olarak yeni mekânları oluşturur.
Sınırsız kâr güdüsüyle de, devlet, emek ve sermayenin üretimine ilişkin politika ve
uygulamalara doğrudan katılır (Harvey’den aktaran Uğurlu, 2013). Bu sistemde
kapitalist sistemin açıklanması bir nevi kentleşmenin oluşum şeklini, toplumsal
ilişkileri ve gündelik hayatı da açıklar. Düzen içinde, kapitalist sermaye mekânı
oluştururken insan ve toplum ilişkilerinin ayrışacağı, üst gelir grubu ile alt gelir
grubunun belli fiziksel çevrelerde yaşayabileceği alanlar inşa eder, bireyler arası
ayrım temelinde yürütülen yanlı politikalar onun gözü ile yaratıcı yıkımdır. Harvey’e
göre, oluşan yeni kent mekânları, sadece fiziksel çevreyi değil, zihniyeti de
şekillendirir. Özellikle kente yeni gelmiş bireyler kentlileşerek, mekâna adapte
olurken; mekânların yeni rengine uyum sağlayan bireyler, topluluklar ve bu sistemin
baş aktörü devlet zihninde mekân algısı yeniden şekillenir.
Harvey (1999) , mekân – zaman ikilisini irdelerken, üretilen her yeni fiziksel çevrenin
kendine özgü mekân-zaman pratiğini içerdiğini ve toplumsal ilerlemenin, mekânın
16
fethini, bütün mekânsal engellerin yıkılmasını ve nihai olarak “mekânın zaman
aracılığıyla yok edilmesini içereceğini” belirtmektedir.
2.2. KENTSEL MEKÂN İÇİNDE GECEKONDU VE LÜKS KONUT SİTELERİ
Barınma en doğal insan hakkıdır. Bu hak ‘konut hakkı’ olarak ilk olarak 1948 yılında
İnsan Hakları Beyannamesi ile uluslararası düzeyde kabul edilmiştir. Beyanname,
konut hakkı ile birlikte sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını en temel insan
haklarından saymıştır. Beyanname’nin 25. maddesinde konut hakkı ile ilgili olarak
“Herkes, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve gönenci için yeterli beslenme, giyinme,
konut, sağlık bakımı ve zorunlu toplumsal hizmetleri de içeren bir yaşam düzeyine
kavuşma hakkına sahiptir” ifadesi yer almaktadır (Demirkol & Bereket Baş, 2013).
İlk çağlarda insanların barınak olarak kullandığı mağaralar, ilerleyen yıllarda yerini kıl
çadırlara bırakmış ve yeni barınma alanları oluşmuştur. Yerleşik düzene geçilip,
kullanılan malzemelerin gelişmesiyle çadırların yerini kerpiç ve ahşap konutlar almış,
teknolojik gelişmelerle günümüzdeki betonarme, yüksek katlı çelik binalar, konut ve
iş merkezlerinin çehresini oluşturmuştur. Kullanılan malzemeden, yaşam koşullarına
ve mekânsal dönüşümlere bakıldığında toplumsal yapı ve ekonomik durumun konut
üretimini etkilediği açıktır.
Ruşen Keleş’e göre konut, “bir ya da birkaç ev halkının yaşaması için yapılmış insan
yaşamının gerekli kıldığı uyuma, yemek pişirme, soğuktan ve sıcaktan korunma,
yıkanma ve ayakyolu gibi temel gereksinim konularında kolaylık sağlayacak barınak”
olarak tanımlanmıştır (Keleş, 1998).
Konutun sadece fiziksel boyutuyla ele alındığı bir başka tanıma göre; “Bireylerin
yaşamlarını sürdürebilmeleri için barınmalarını sağlayan, gereksinim, girişim,
projelendirme, inşaat, kullanım aşamalarından geçerek, bekâr, evli, tek veya çok
çocuklu, yaşlı, özürlü, özel konumlu (göçmenler, afetzedeler, vb.) bireylerin yasam
biçimine uygun olarak, kullanım kolaylıkları sağlayacak şekilde, kentlerde veya kırsal
alanda inşa edilen yapılar” olarak tanımlanır (Karakurt Tosun & Fırat, 2012).
17
Konut tanımlarına bakıldığında öncelikle barınma ihtiyacı ele alınmaktadır. Barınma
amacı başı çekse de, günümüzde inşa edilen konutlar ile birlikte algı da farklılaşmış
ve artık yaşam alanlarının üretimi söz konusu olmuştur. Özellikle 21.yy itibariyle
değişen bu algı ‘lüks sitelerin’ inşası ile ivme kazanmıştır. Konutun iki farklı üretim
şekli, gecekondu ve lüks konut siteleri ayrıntıları ile aşağıdaki başlıklarda
incelenmektedir.
2.2.1. Gecekondu Kavramı
Gecekondu kavramı, yapısal olarak iki kelimeden oluşmuş birleşik bir sözcüktür. Türk
Dil Kurumu’na göre gecekondu, “İmar ve yapı kanunlarına aykırı olarak başkalarına
veya kamuya ait arazi veya arsalar üzerinde toprak sahibinin bilgisi ve rızası
olmaksızın acele yapılmış konut, kondu” olarak ifade edilir (Türk Dil Kurumu, 2015).
775 sayılı Gecekondu Kanunu’nda, kavram şu şekilde tanımlanır. “Gecekondu deyimi
ile imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı
kalınmaksızın, kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası
alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir (Resmi Gazete, 1966).”
Literatürde birden çok anlamı bulunan kavram, Birleşmiş Milletler tarafından “yasal
olmayan yer işgali ya da az gelirli kimselerin yaptıkları barınak” olarak
tanımlamaktadır (Çakır, 2011).
Ruşen Keleş’e göre, “Gecekondu, bayındırlık ve yapı kurallarına aykırı olarak, gerçek
ya da tüzel, kamusal ve özel kişilerin toprakları üzerine, toprak iyesinin istenç ve
bilgisi dışında, onamsız olarak yapılan, barınma gereksinmeleri devletçe ve kent
yönetimlerince karşılanamayan yoksul ya da dar gelirli ailelerin yaşadığı barınak
türü” dür (Keleş, 1998).
Mike Davis, gecekondulardan bahsederken, yukarıdaki tanımlara benzer yanları
olmakla birlikte, bazı farklılıklara da değinmiştir. Çakır ve Keleş, daha çok
gecekonduların izinsiz ve yasa dışı olduğuna değinirken, Davis’ göre (2010)
gecekondu mahalleleri küçük bir alana sıkışmış, acayip görünüşlü yerlerdir. Ortak
özellikleri ise, viran evler, aşırı kalabalık, hastalık, yoksulluk ve ahlak düşüklüğünün
karışımıdır. Evlerin genel özellikleri, yoksul olunması gibi özellikler daima
18
söylenirken, Davis’in değindiği ‘ahlak düşüklüğü’ konusu yenidir. Gecekondu
mahalleleri yola gelmez, isyankârlık ve vahşi bir ahlaksızlığın olduğu yerlerdir. Buna
örnek olarak, Viktorya dönemi orta sınıfının dilindeki hikâyelerde, şehrin karanlık
kısımlarından gelen seslerin ve vahşiliklerin sahipleri, ahlaksız dedikleri bu kesimden
gelmektedir. Bu düşünce kırk yıl sonra da devam etmiş ve “ABD Çalışma
Bakanlığı’nın, Amerika’da kiralık konut hayatı üzerine yaptığı ilk ‘bilimsel’
araştırmada (1894) gecekondu mahallesi hala ‘kirli arka sokaklardan oluşan, özellikle
pis ve suça meyilli insanların yaşadığı bir bölge’ olarak tanımlanmaktaydı (Davis,
2010).”
Davis, gecekondu bölgelerinin seçimlerinde yoksul insanların mecburi olarak
seçtikleri ve yaşamaktan başka seçeneği olmayan tehlike alanları olduğunu savunur.
Bu mekânlar tehlike alanıdır, çünkü kentin üst gelir grubunun sahip olduğu birçok
hizmete ya da imkâna sahip değildir. Bu kentsel mekânlara korku salan etkenler ve
burada yaşayanları etkileyen unsurlar bulunmaktadır. Araştırma konusu gereği,
gecekondu kavramını tanımlarken, buralarda yaşanan genel sıkıntılara da değinmek
gerekmektedir. Davis (2010), gecekondu mahallelerini tanımlarken, yaşanan sıkıntı
ve korkuları şu şekilde anlatır:
Bu kentsel mekânlar, doğal olmayan afet mekânlarıdır. Mülkünü kaybetme
ya da ölüm riskiyle karşı karşıya olunan, zehirli kimyasalların atıldığı,
beklenmedik sellerin, fırtınaların yaşandığı ve tedbir alınmadığı risk
alanlarıdır.
Kentsel biçim patolojileridir. Yani, tehlikeli endüstriyel faaliyetler, boru
hatları bu bölgeleri çevrelemektedir.
Ulaşımda özel otomobil kullanımı desteklenmektedir. Bu destek için de,
kentin dış çeperlerinde oturanların yerleri, otoyol yapılmak üzere
kamulaştırılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir araştırmasındaki1
deyimiyle ‘Hayatlarında hiç araba sahibi olamayacak insanlar, en büyük risk
1
WHO destekli Trafik Kazaları Araştırma Ağı’nın araştırması, 24 Eylül 2002.
19
altında olan kişilerdir’ hem yerlerinden olma bakımından, hem de trafik
sıkışıklığında zarar uğrama bakımından.2
Çevre rezervlerine zarar verilen mekânlardır. Yani çevrebilimle ilgili önemli,
korunması gereken alanlar, sulak araziler gecekondu bölgesi olmaktadır.
Örneğin, İstanbul Ömerli’de, gecekondular sulak arazilere sızmıştır. Bu
durumun bir diğer sonucu da, özellikle ormanların istilası sonucu yaban
hayvanların insanlara saldırmasıdır.
Tuvalet eksikliği olan veya gider boruları ile birlikte yaşanan mekânlardır. Bu
mahallelerde, gider sıkıntısı olması nedeniyle, tuvalet sayısı konut sayısından
azdır (Bu durumu İstanbul’un 2000’li yıllarındaki gecekonduları için söylemek
gerçekçi olmaz). 1945’de Şanghay’da yapılan araştırmaya göre göçmenlerin
yaşadığı 4500 evin %11’inde tuvalet bulunmaktadır. Bir diğer çarpıcı örnek
ise, yoksul kadınlar, Hindistan’ın gecekondu mahallelerinde paralı tuvaleti
kullanmamak adına, yıkanmak ve ihtiyaçlarını görmek için akşam olup
havanın kararmasını beklemek zorunda olduklarını yapılan bir araştırmada
söylemişlerdir.
Lağım ve atıkların, gıda kirliliği, içme sularının zehirlenmesi gibi sonuçlar
doğurması, su satın alamayan ve atık zararlarına maruz kalan gecekondu
sakinleri için tehlike oluşturmaktadır.3
Gecekondu mahalleleri sağlık sorunlarının, kent merkezi ve köylere göre
daha fazla görüldüğü mekânlardır. Yukarıda bahsedilen sanayi atıkları, gider
eksikliği, temiz içme suyu yetersizliği, tuvalet eksikliği gibi nedenler, kentlere
oranla daha fazla ve kentlere göre farklılaşan hastalıkların oluşmasına sebep
olmaktadır. Bununla birlikte, kent genelinde görülen diyabet, kalp, tansiyon,
kanser gibi hastalıklar ile yoksul gecekondu mahallelerinde görülen
Üçüncü Dünya Ülkelerinde her yıl bir milyondan fazla insan (üçte ikisi yaya, bisiklet sürücüsü ve
yolcu) trafik kazasında ölmektedir.
2
Dünya’da her gün 30.000 kişi su kaynağı, kanalizasyon ve çöp kaynaklı hastalıklardan ölmektedir. Bu
rakam, ölüm nedenlerinin %75’ini oluşturmaktadır.
3
20
hastalıklar iki kat artmaktadır. BM araştırmalarına göre, bu hastalıkların aynı
mekânlarda görülme sıklığı, düşük gelirli bölgelerde daha fazladır.
Genel olarak Davis’in gecekonduya ve gecekondularda yaşanan sorunlara bakış açısı,
gecekondulaşmayı önleyecek nitelikte çalışmaların yapılmadığı, aksine orta ve üst
gelir sınıfını zenginleştiren nitelikte devlet politikalarının olduğu doğrultusundadır.
Bu durum tek bir ülke için geçerli değildir, dünyada uygulanan politikaların genelidir.
Bir konutun gecekondu olarak atfedilebilmesi için, tanımlarda da açıklandığı üzere
bazı nitelikleri taşıması gerekmektedir. Öncelikle, şahsına ait olmayan bir arsa
üzerine, sahibinin haberi olmaksızın kanuna aykırı inşa edilmesi gerekmektedir. Yapı
inşa izinleri (ruhsat vb.) olmadan, inşaatı gerçekleştirebilecek yetkinlikte kişiler
aracılığı ile değil, konutta oturacak kişinin aceleyle yapımı sonucu tamamlanır. Bu
koşullarda konut inşa edilmesinin birden çok nedeni bulunmakla birlikte, bu
koşullarda inşa edilen gecekondular, barınma için bir çözüm oluştururken, (kent
merkezlerinde yaşananlar haricinde) başka alanlarda birçok sıkıntıyı da beraberinde
getirmektedir.
Tarihsel süreç içinde gecekondulaşmaya karşı izlenen yasal tutumlar, sorunları
çözme çabaları, devlet politikaları dönemsel farklılıklar göstermiştir. Bazıları başarılı
olarak adlandırılmakla birlikte, bazılarıysa soruna çözüm üretmeyen ya da geçici
alternatifler sunan politikalar olmuştur. Türkiye’de gecekondu konusu baz alınarak
çıkarılan yasalar ve alınan kararlar, devlet politikalarında gecekondunun tarihsel
gelişimi başlığı altında incelenmektedir.
2.2.2. Devlet Politikalarında Gecekondunun Tarihsel Gelişimi ve Bugünü
Lüks konut siteleri ve gecekondularda yaşayanların gündelik hayat analizini
yaparken, bu yaşam alanlarının günümüze hangi politikalar ile geldiğine değinmek
yerinde olmaktadır. Öncelikle, gecekonduların ilk inşaları, toplumda, yasalarda kabul
edilme durumu ve planlı-plansız dönemde nasıl ele alındığı irdelenmelidir. Çünkü
toplumsal mekânın ürünü olan gecekondu, tarihsel süreci yansıtır. Bu süreçte
demek ki bir şeyler eksik veya yanlış gitmiştir ki, gecekonduların sayısı artmış ve
artan sayı ile birlikte gecekondu sahiplerinin gündelik hayatları da etkilenmiştir. Bu
21
zaman zarfında, devletin tutumu ve çözüm politikaları da süreci yakından
ilgilendirmiştir. Bu süreçteki gelişmeler planlı ve plansız dönem olarak ikiye ayrılarak
ele alınmıştır.
Gecekondu inşasının, Türkiye’de başlangıç yılı sayılabilecek kesin bir tarih veya resmi
bir kaydı bulunmamaktadır. Genel kabul, II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru ortaya
çıktığı ve savaşın sona ermesiyle hızlı bir gelişme gösterdiği şeklindedir (Çakır, 2011).
Savaşın etkilerinin 1950’ye kadar sürdüğü bu dönem, nüfus artış hızının düşük
olduğu, tarımsal faaliyetlerin devam ettiği ve kentleşme hızının orta seyirde devam
ettiği yıllardır.
1950’li yıllarda ABD ile imzalanan ekonomik işbirliği antlaşması, sonrasında alınan
Marshall yardımları ve Adnan Menderes döneminde benimsenen liberalleşme
politikaları kentleri ön plana çıkarmış ve göçün artmasında tetikleyici rol
üstlenmiştir. Bunlarla birlikte, tarımda makineleşmesinin artması ile insan gücüne
duyulan ihtiyacın azalması, toprağın bölünerek değer kaybetmesi, verimin düşmesi,
kentlerin özgürlük mekânı olarak cazip görülmesi, sanayi kollarında iş bulma ümidi,
eğitim alternatiflerine yakın olma isteği, terör olaylarından uzaklaşma düşüncesi,
kırsaldaki ulaşım sıkıntısı ve doğal afet sıklığı, Doğu illerinden Batı’nın gelişmiş sanayi
kentlerine göçü hızlandırmıştır.
Kentlerde mevcut kamu hizmetlerinin kendine yeter olması, hızlı insan akışı
karşısında, gelen nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamamıştır. Kentlerin bu duruma
hazırlıksız yakalanması, altyapı yetersizliği, konut stoğu eksikliği, ulaşım kısıtı gibi
sorunlara yol açmış ve düzensiz hızda devam eden göçe karşı konulamamıştır.
Mevcut koşullar karşısında aradığını bulamayan ve barınma ihtiyacını ucuz yolla
karşılama çabasına giren insanlar, çareyi gecekondu yerleşmelerinde bulmuşlardır.
Durumun en belirleyici örneği İstanbul’dadır. “1949 yılında İstanbul’da toplam
gecekondu sayısı 5.000 iken, 1957 yılına gelindiğinde sadece Zeytinburnu’nda 3.218
gecekondu vardır (Gökçen, 2006)” Bu yıllarda gecekondular, kullanım değeri ile ön
planda olmuşlardır.
22
Tablo 2.1: Türkiye’de Gecekondu ve Gecekondulu Nüfus
Yıllar
Gecekondu
Gecekondulu Nüfus
Kentsel
Nüfustaki Payı
(%)
1955
50.000
250.000
4.7
1960
240.000
1.200.000
16.4
1965
430.000
2.150.000
22.9
1970
600.000
3.000.000
23.6
1980
1.150.000
5.750.000
26.1
1990
1.750.000
8.750.000
33.9
1995
2.000.000
10.000.000
35.0
Kaynak: R. Keleş, (2008). Kentleşme Politikası. İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul.
Tablo 2.1’den okunduğu üzere, gecekondu sayısı ile gecekondulu nüfus, kent
içindeki payını doğru oranda arttırmıştır.
Gecekondu konusunu ciddi olarak ele alıp, soruna çözüm getirmek üzere çıkarılan
ilk yasa, 1948 tarihindeki 5218 sayılı yasadır. Bu kanun, Ankara Belediyesi sınırları
içindeki
gecekonduları
kapsamaktadır.
Mevcut
sınırlardaki
gecekonduların
iyileştirilmesi ve yeniden inşa edilecek gecekonduların önlenmesi ile arsa temin
edilmesi amacı benimsenmiştir. Ülke geneli için ise aynı yıl içinde 5228 sayılı yasa
çıkarılmıştır. Bu yıllar sadece başlangıç olup, günümüze kadar 1953, 1959, 1963,
1966 1980, 1984, 1986 yıllarında gecekondu affına dair yasalar çıkarılmıştır. Bu
kanunlar ile gecekondu yapımının önlenmesi yasalaştırılmış ancak mevcut
gecekonduların sağlıklaştırılması alanında neler yapılması gereği üzerinde
durulmamıştır. Durumun en gerçekçi göstergesi, çıkarılan yasaları takip eden
yıllardaki gecekondu sayılarıdır.
“1948'den sonraki yasalarda konut ve gecekondu sorunlarına daha fazla önem ve
yer verildiği halde, bunların tümünün ne konut ne de gecekondu yasası
görünümünde ve kapsamında olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, önlenmesi
amaçlanan gecekondu sayısı 1948'de 30.000, 1960'ta 240. 000, 1965'te ise
430. 000'e yükselmiştir. (Çakır, 2011)”
23
Açıkça görülmektedir ki, çerçeve kanun yerine ayrıntılı, gecekondu sorununu güncel
durumdan başlayarak ele alıp, geleceğe de çözüm oluşturacak yeni bir kanun yapımı
gerekmektedir.
Kente göç eden insanların barınma amaçlı yasa dışı yollarla inşa ettiği gecekondular,
1960 yılları itibariyle amaç kayması yaşamaya başlamıştır. Geldiği kente adapte
olmaya uğraşan, bir nevi kentlileşme çabası içinde olan insan, geçen yıllar ile birlikte,
inşa ettiği gecekonduyu geliştirip, yatırımlarını arttırmıştır. Bahçesini büyütüp kat
çıkma, çıktığı katlara çocuğunu evlendirip oturtma ya da kiraya verme gibi çabalara
girişmiştir. Bu eylemlerinde başlıca etkenler, çevrede gördüğü apartmanlara
özenme, kentlileşme isteği ve kazanç elde etmektir. Yasal anlamda da müeyyide
açığının olması, etkin çözümlerin olmayışı ve gecekondu afları, gecekondu inşa
etmenin yasallaşacağı düşüncesini hâkim kılmıştır. Mevcut durum, yeni göç etmekte
olan ailelere de emsal teşkil edip, gecekondu yerleşmelerinin öncelikli tercih nedeni
olmasını sağlamıştır.
Ülkede mevcut kaynakların verimli kullanılması, toplum yararına sosyo-kültürel
kalkınmanın geliştirilmesi, iktisadi faaliyetlerin artırılması gibi temel konularda 5
yıllık süreci kapsayan planlı döneme girilmiştir. 1963 yılı itibariyle başlayan süreç,
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından “Türkiye, demokrasi düzeni içinde planlı
kalkınma dönemine girmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 1963)” şeklinde tanımlanmıştır.
Peki hazırlanan planların konut üzerinde etkisi olmuş mudur? Planlı dönem
gecekondu inşasını ne derece etkilemiştir?
1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı kurulmasından bugüne kadar 9 adet kalkınma
planı hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir. DPT’nin 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı
olarak yeniden düzenlenmesi, işleyişte herhangi bir değişikliğe sebep olmamış,
planlar rutininde devam etmiştir.
Beş Yıllık Kalkınma Planları’nın ilki 1963-1967 yıllarını kapsamaktadır. Bu planda,
giderek artan göç ve konut sıkıntısını gidermek amacıyla duruma kesin çözümler
üretilmeye çalışılmıştır. Planın içeriğinde de belirtilerek, konut ilk kez bir bütün
olarak ele alınmıştır. Konut ihtiyacını karşılamak için toplam yatırımın %20’sini
geçmeyecek kadar konut yatırımı planlamış ve lüks konuttan ziyade, mevcut bütçe
24
ile daha çok konut üretiminin yolu aranmıştır. Gecekondu konusu da bir sorun
olarak tanımlanmış, 775 sayılı özel bir kanun çıkarılarak ilk kez, izinsiz yapılar yerine
‘gecekondu’ ifadesi kullanılmıştır. Kanun ile belediyelere dar gelirli kentlileri konut
sahibi yaparak gecekondu inşasını önleyici görevler verilmiştir. Kanunda,
gecekonduları önleme, ıslah ve tasfiye ile çözmenin yolları planlanmıştır. Tasfiye
edilecek gecekondular için oturanlara konut bulma ve arsa mülkiyetini çözme
önceliklendirilmiştir. Islah edilecek yerlere ise altyapı götürülmesi amaçlanmıştır.
II. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1968-1972) konut, barınma ihtiyacını karşılayan
medeniyet göstergesi olarak tanımlanmıştır. Ucuza halk konutu inşa etme tutumu
devam etmiş, bu konu için tasarruf artırımına gidilerek konut finansmanının
artırılması planlanmıştır. İlk planlara ek olarak gelen yenilik ise, kendi konutunu inşa
edenlere kredi, malzeme ve arsa yardımlarının yapılacak olmasıdır. Kamu kontrolü
ile arsa maliyetlerinin düzenlenmesi adına Arsa Ofisi kurulması ve mahrumiyet
bölgelerde kamu lojmanlarının yapılması da dönemin kararlarındandır.
III. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), konut konusunu ilk iki plan ile benzer
çerçevede ele almıştır. Gecekonduların, şehirlerin gelişiminde sorun yaratmayacak
şekilde disiplin altına alınacağı ve önleme, ıslah, tasfiye olmak üzere üçlü şekilde
çözüme kavuşturulacağı planlanmıştır. Mevcut gecekonduların onda birinin bu
dönem kapsamında yenilenmesi gerekli görülmüştür. Belli bir yüzdeyi geçmemek
üzere lüks olmayan konuta yatırım yapılması da planda mevcuttur.
IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1978-1983), hızlı nüfus artışı, kırdan kente göç ve konut
açığının yüksek olduğu yılların devamıdır. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük
kentlerin cazip çekim merkezleri olması, bu kentleri daha tercih edilir kılmıştır. Planlı
dönemin başlaması ile toplumsal konut inşaatları özellikle bu büyük kentlerde
artarak, özel sektör tarafından da inşa edilmesi teşvik edilmiştir. Arzın talebi
karşılayamaması, konut fiyatlarının yüksekliği nüfusun %50’sini gecekondularda
oturmaya mahkûm etmiştir.
25
Tablo 2.2: 1963-1977 Yılları Arası Toplam Konut Gereksinimi ve Üretilen Konut
Dönem / Konut
Toplam Konut
Gereksinimi
Üretilen Toplam
Konut
Fark
I. Beş Yıllık Kalkınma
Planı
418.793
348.420
70.373
II. Beş Yıllık Kalkınma
Planı
900.000
713.720
186.280
III. Beş Yıllık Kalkınma
Planı
1.220.000
978.361
241.639
Toplam
2.538.793
2.040.501
498.292
Kaynak: TÜİK İstanbul Bölge Müdürlüğü’nden alınmıştır, 2015.
İlk üç planda orta kalitede, uygun maliyet ile inşa edilen konutlar, Tablo 2.2’den de
okunduğu üzere, ülke genelinde ihtiyaç bulunan toplam konut miktarı ve toplamda
üretilen konut sayısı istenilen düzeye ulaşmamış ve 498.292 konut açığı ile dördüncü
dönem kalkınma planları hazırlanmıştır. Bu dönem planında, konut gereksinimine
duyulan ihtiyacı toplu konut üretimi ile karşılama düşüncesi, Toplu Konut Yasası’nın
çıkarılmasına sebep olmuştur. Yasa doğrultusunda, dar ve orta gelirlilerin konut
sorununu çözecek büyük çaplı toplu konut üretimi özendirilerek teşvikler verilmiştir.
Bu konuda, yerel yönetimlere toplu konut yapımı ve konut kooperatifleşmesi
yolunda haklar verilmiştir.
V. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), gecekondu konusunda diğer planlardan
farklı olarak ruhsatsız yapılara altyapı götürülüp ıslah edilmesini önceliklendirir. Bu
durumu 2981 sayılı Gecekondu Affı Yasası ile yasallaştırır.
VI. Kalkınma Planı gecekondu sorununu önlemek ve çözmek için belediyelerin konut
arsası olarak belirleyeceği alanlarda “Kendi Evini Yapana Yardım” programı
kapsamında bir ailenin asgari şartlarını sağlayacak, temel ihtiyaçları karşılayacak
bölümlerden oluşan konutların yani nüve konut projelerinin geliştirilmesini
planlamıştır. Belediyelerin konut konusundaki rolü, alt gelir gruplarına hitaben
konut üretimini sağlayacak şekilde ayarlanmış ve toplu konut fonu kaynaklarının
artırımı konusunda düzenlemeler yapılmıştır.
26
VII. Kalkınma Planı (1996-2000), döneminde nüfus, göç ve kentleşme hızına bağlı
olarak konut sorunu önemini korumaktadır. Gecekondulaşmaları engellemek ve
oluşan rantın kamuya aktarılmasını sağlamak amacıyla 775 sayılı Gecekondu
Kanunu’nda değişikliğe gidilmesi kararlaştırılmıştır. Kanunda, gecekondu ve imara
aykırı yapılaşmayı önlemek için yaptırım gücünün artırılması amacıyla TBMM’ne
sevkedilmiştir. İlk altı plandan farklı olarak, konut üretimini hızlandırmanın bir yolu
da Kalkınmada Öncelikli Yöreler’in tespiti ile gerçekleştirilecek projeler olarak
görülmüştür.
VIII. Kalkınma Planı (2001-2005), Marmara, Bolu-Düzce depreminden sonra
hazırlanan ilk plandır. Gecekondu konusuna verilen önem, bu planda yerini
afetzedelere prefabrike ve kalıcı konut yapımına bırakmıştır. Depremin akabinde
hazırlanan plan çerçevesinde, büyük mal ve can kaybına sebep olan altyapısı yetersiz
konut ve gecekondular için gerekli tedbir olarak 3194 sayılı İmar Kanunu’nun
düzenlenmesi
öngörülmüştür.
Gecekondulaşmayı
önleyici
tedbirler
içeren,
uygulama, denetim ve müeyyidelerde AB standartlarının göz önüne alınıp, bu
standartlarla uyumlu hale gelmesi planlanmıştır.
IX. Kalkınma Planı (2007-2013), ‘gecekondu’ kelimesi hiçbir şekilde yer
almamaktadır. Bununla birlikte, ‘konut’ kavramı ve sorunlarına ilişkin etkin veri ve
çözümler de mevcut değildir. Genel olarak, Amerika Birleşik Devletleri Merkez
Bankası tarafından gerçekleştirilen faiz artırımının konut sektöründe yaşanmasının
ülkemizi de etkilediği ve 1990 itibariyle konut fiyatlarında artış yaşandığı
vurgulanmıştır.
X. Kalkınma Planı (2014-2018), konut konusunda kentsel dönüşüm politikalarının
benimsenip desteklendiği ve içinde bulunduğumuz dönemdir. Kentsel dönüşüm
konusuna oldukça önem verilmesi, plan içinde konut ile ilgili kısmın başlığından
bellidir ‘Kentsel Dönüşüm ve Konut’. Afet riski, sağlıksız yapılaşma (gecekondular),
hızlı nüfus artışı gibi nedenler ile şehirlerde dönüşüme ihtiyaç duyulduğu
vurgulanmıştır. 2012 yılında afet riski altındaki yapı ve alanların tespit edilip
yenilenmesi çalışmalarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmeye
başlanması ile başta gecekondu alanlarında dönüşümü getirmiştir. Bu konuda,
27
“2013 yılı Mayıs ayı itibarıyla 19 ilde 46 farklı alanda 97.300 adet yapıyı içeren ve
yaklaşık 610.000 kişinin yaşadığı 3.876 hektar alan dönüşüm alanı ilan edilmiştir
(Kalkınma Bakanlığı, 2015).” Başta TOKİ olmak üzere, özel sektör tarafından da
yürütülen kentsel dönüşüm projelerinde sağlıklı yapılaşmanın inşa edileceği bildirisi
ile birlikte, şehirlerin kimliği ve dokusu ile uyumlu projelerin yürütüleceği de yer
almıştır.
Plansız dönemden günümüze kadar, gecekondu konusu farklı bakış açıları, farklı
politika ve çözüm yolları ile ele alınmıştır. Plansız dönemin başlarında, çoğunluğu
göç ile kentlere gelenlerin geçici barınma mekânları olarak görülen gecekondular,
zaman içinde kentlerin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Bu dönemlerde
yöneticilerin, çok da sorun teşkil ettiğini düşünmedikleri bu yapılar, barınma
sorununu bir nebze çözen yardımcı unsur olarak düşünülmüştür. Gecekondu
sakinleri bu
süreçte, konutları,
yaşam alanları
ve rutin alışkanlıkları
doğrultusunda, geldikleri kentin de gerekliliklerini benimseyerek günlük
hayatlarını yeniden oturtmuşlardır. İlerleyen yıllar ile bu alanlardaki sağlıksız
yapılaşmanın artması, altyapı eksikliği, okul, hastane gibi ihtiyaçların karşılanma
gereği; arsaların asıl sahipleri tarafından kullanılma isteği gibi nedenler,
görmezden gelinen sorunları gün yüzüne çıkarmaya başlamıştır.
Sık ve farklı kararlar ile çıkarılan yasalar, sorunların artması ile yasaların daha
ayrıntılı yapılmasını sağlamıştır. Ancak, “her yasa bir ölçüde önceki yasanın ya da
yasaların karşılayamadığı yeni bir ihtiyaca yanıt vermek için çıkarılmıştır (Aslan,
2013)”. Bununla birlikte, dönemin siyasileri, dünya ekonomisi ve ülke gündemine
göre içerikleri değişen aflar ve planlar, genel olarak gecekondu sahiplerinde
‘konutlarının meşrulaşacağı’ izlenimini vermiştir.
Çıkarılan her yasanın, sorunu kökten çözücü alternatifler üretip son düzenleme
olduğunun söylenmesi ancak akabinde yeni düzenlemelerin gelmesi, sorunları
tanıyan kişilerce bilinçle hazırlanmış plan yoksunluğunun göstergesi olmaktadır.
Belediyeler tarafından su, elektrik doğalgaz, yol, telefon gibi hizmetlerin
götürülmesi, diğer yandan da yasa dışı konut olarak adlandırılıp, hizmetlerin
geçici olduğunun belirtilmesi, büyük bir çelişki doğurmaktadır. Sonuç olarak,
28
kendisine hizmet getirilen gecekondu sahibi, gelen her hizmet ile rüştünü
ispatladığını düşünüp, hayatını bulunduğu kentsel mekâna göre şekillendirmeye
devam etmiştir.
2.2.3. Lüks Konut Sitesi Kavramı
Lüks konut sitesi, diğer tanımıyla korunaklı yerleşme alanları; duvarları, kapıları ve
güvenlik sistemleri ile yerleşme sakinleri dışında başka kişilerin girişlerinin
yasaklandığı ya da kısıtlandığı yerleşmeler olarak tanımlanabilir (Töre & Kozaman
Som, 2009).
Blakely ve Snyder, kapalı sitelerin üç temel özelliğini vurgulamaktadır (Aktaran
Bektaş, 2014):
“Birincisi, kapalı sitelerin dışarıya kapalı olmaları ve bu sayede güvenliği
sağlamaları, ikincisi barındırdıkları sosyal ve kültürel olanaklar ile belirli bir sosyal
gruba tasarlanmış bir yaşam tarzı sunmaları ve son olarak üçüncüsü ise kapalı
sitelerdeki mülklerin değerlerini kaybetmemeleri ve iyi bir yatırım aracı
olmalarıdır.”
Bu yerleşim alanları 21.yy inşaat sektörüne damgasını vuran kentsel mekânlar
olmuşlardır. Bu açıdan günümüzde konut, barınma ihtiyacını karşılayan ekonomik
bir araç olma özelliğinin yanında kişilerin yaşam tarzlarını belirledikleri ve toplumsal
ilişkilerini düzenledikleri bir araç olarak kabul edilmeye başlanmıştır (Karakurt Tosun
& Fırat, 2012). Bir nevi toplumsal statü göstergesi olarak konut kavramının ‘barınma
ihtiyacını
karşılama’
temelli
algısı
değişmiştir.
Bu
algının
değişmesinde
projelendirilen sitelerin tüm ihtiyaçları karşılayacak market, kasap, kuaför, spor
tesisi, kreş, otopark, kuru temizleme, toplantı salonları gibi imkânları barındırması
ve pazarlama şekilleri yatmaktadır. Artık sadece konut değil, bir yaşam tarzı
satılmaktadır. Konut satın alan kişiler gayrimenkulün metrekaresi kadar sosyal
imkânlara da önem vermektedir, böylece artı bir katma değeri de satın almış olurlar.
“Bu katma değer, bu mekânların sahiplerine sunmuş oldukları ‘ayrıcalıklar
dünyasıdır” (Ertürk & Karakurt Tosun, 2009). Bu ayrıcalıklar dünyası göstermektedir
ki, tüketim sadece moda vb. konularda değil, gündelik hayatın birçok unsurunda
farklılaşarak kendini belli etmekte ve tüketim alışkanlıklarının gösterişi ile bir
29
kimliğin temsili sağlanmaktadır (Altun, 2008). Lüks kapalı sitelerin giderek daha çok
tercih edilir ve statü göstergesi olmasını Ayfer Bartu Candan şu şekilde anlamaktadır
(2009):
“İstanbul'da yaşayan orta ve üst sınıflar için kapalı ve güvenlikli sitelerde oturmak
yeni bir statü simgesi haline geliyor. Yani kapısında güvenlik olan bir site daha
cazip bir yer olarak görülüyor. Belli bir sınıfın kendini tanımlama biçiminin çok
önemli bir simgesi haline geliyor. Böylece yeni bir şehirlilik kültürü ortaya çıkıyor
ve bizim alışageldiğimiz şehir kavramından giderek uzaklaşılıyor. Tanıdıklık,
aşinalık, öngörülebilirlik, yakınlık ve belli sınırlar içinde kendini özgür hissetme
duygularının bir arada olduğunu görüyoruz.”
Amerika’da kapalı siteler üzerine araştırma yapan Blakely ve Snyder, kapalı siteleri,
normalde kamusal olan mekânların özelleştirildiği ve erişimin sınırlandırıldığı
yerleşim alanları olarak ortaya koymuşlar ve bunların kontrollü ve kullanıcı dışı
insanların içeriye girmesini engelleyici girişlere sahip, genelde duvar veya parmaklık
gibi tasarlanmış parametrelere sahip güvenlikli yerleşmeler olduğunu belirtmişlerdir
(Bektaş, 2014).
Blakely ve Snyder (Aktaran Firidin Özgür, 2006), Amerika’da kapalı siteler üzerine
yaptıkları kapsamlı araştırmada, siteleri topluluk oluşturma, komşuluk birimi ve kent
içerisindeki göreli konumu çerçevesinde ele almışlar ve bu sitelerin üç türünü ortaya
koymuşlardır. Bunlardan ilkini “yaşam tarzı toplulukları”, ikincisini “elit gruplar” ve
üçüncüsünü, “kurtarılmış bölgeler” olarak adlandırmışlardır.
Yaşam tarzı toplulukları, güvenliği ve içinde barındırdığı sosyal ve kültürel aktiviteleri
ile belli bir yaşam tarzını simgeler. Burası daha çok emekli olmadan önce boş zaman
değerlendirmek için tüm imkânları bulunan, belli bir yaşam tarzına yönelen kapalı
sitelerdir.
Bir diğer sosyal kesim, elit gruplardır. Burası sitede olması gereken tüm özellikleri
barındırırken, adından da anlaşıldığı gibi belli bir ekonomik sınıfı temsil eden,
zenginlerin yaşadığı sitelerdir. Bu siteler, boş zaman geçirme alanı olmaktan ziyade,
ait hissedilen ekonomik sınıfın üyesi olduğunu ispatlar çevreye sahip, prestiji
simgeleyen yerlerdir.
30
Üçüncü grup ise tümüyle güvenliğe dayalı olarak kurulmuş olan kurtarılmış bölgeler
ya da güvenlik bölgeleridir. Bu gruptaki kapalı siteler, genellikle kent içi alanlarda
belli sokak girişlerinin bariyerlerle kapatılması ile çevrilen ve erişime kapatılan konut
bloklarıdır. Bu tip kapalı sitelere Türkiye’de çok sık rastlanmasa da, Amerika’da yerel
yönetimlerden alınan izinler çerçevesinde oluşturulabilmektedir (Firidin Özgür,
2006).
2.2.4. Devlet Politikalarında Lüks Konut Sitelerinin Tarihsel Gelişimi ve Bugünü
Konut, tarihsel bilgileri doğrudan günümüze taşıyan bir çeşit toplu iletişim aracı
olarak kabul edilebilir (Çıkış & Ek, 2009). Bu açıdan günümüzdeki değer ve yaşayışları
geleceğe taşıyacak bir miras olarak önemli bir mihenktir yüksek katlı lüks siteler.
Peki lüks konut siteleri günümüzdeki yerini nasıl almıştır? Nasıl var olmuştur?
Tarihsel geçmişi ve devlet politikalarındaki yeri nedir? Araştırma kapsamında bu
sorulara yanıt vermek gerekmektedir, çünkü lüks konut sitelerinin, hangi amaçlar ve
ihtiyaçlar
doğrultusunda
inşa
edildiğinin
bilinmesi,
günümüz
durumunu
yorumlamada yardımcı olmaktadır.
Konut, insanın barınma ihtiyacını karşılama ve mahremini yaşama alanı olarak, ilk
çağlarda korunaklı ve kapalı yer olarak doğadan karşılanmaya başlanmıştır. İlerleyen
dönemlerde konut, bahçesinde tarımsal faaliyetlerin yapıldığı müstakil yerleşim
alanları olmuştur.
19. yüzyılda, Tanzimat Dönemi ile dünyada birçok alanda yenilikler benimsenmiş ve
yaşam tarzları da değişmeye başlamıştır. Bu yeniliklerin içinde Batılı anlamda
mimarileşme, altyapı çalışmaları ve kentsel gelişme hız kazanmış, şehir yeni alanlara
doğru genişlemeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu yüzyılda, dışa
kapalı ilk konut yerleşmesi New York’da inşa edilmiştir (Candaş, 2007), maksat,
yüksek gelir grubuna sahip kişileri kentten izole etmektir. Bu izole olma isteği,
kentlerin giderek sanayileşmesinden, özel yaşamı koruma isteğinden, korunma ve
prestij meselesinden ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de 1923’ten 1950’ye kadar olan dönemde 2.Dünya Savaşı’nın etkileri, nüfus
artış hızının düşük olması, tarımsal faaliyetlerin devamı kentleşme hızını orta seyirde
31
devam ettirmiştir.
1948 yılında ABD ile ekonomik işbirliği antlaşmasının
imzalanması sonucu Marshall yardımları alınmaya başlanmıştır. Bu yardımlar ile
mevcut demiryolu ağlarını genişletmekten ziyade geniş meydanlar, bulvarlar ve
otoyollara önem verilerek, yurtdışından yüksek yapılar örnek alınmıştır. Benimsenen
liberalleşme politikalarının çıktıları da yeni imar planlarında kendisini göstermiş ve
tarımsal üretimde makineleşme artmıştır.
1960-1980 dönemi, kentleşme hızının en yüksek olduğu ve kentsel nüfusun kırsalı
geçtiği dönemdir. Bu dönemde, yasadışı yapılaşma ve sağlıksız kent dokuları hızla
artmıştır. 1963 yılında ilk 5 yıllık kalkınma planının hazırlanmasında yer verilen
‘konut hakkı’ için uygulayıcı etkin çözümler yer almamakla birlikte, bu dönemde
artan kent nüfusu ve yetersiz konut stokuna önlem olarak, ‘toplu konut’ görülür.
1984 yılında bu amaç doğrultusunda 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile özerk konut
fonuna sahip, genel idare dışında ‘Toplu Konut ve Kamu Kamu Ortaklığı İdaresi
Başkanlığı’ kurulmuştur (Toplu Konut İdaresi, 2014). Tarımda makineleşmenin
artması ve kırdan kente göçün hızlanmasıyla, öncelikli sorunun konut yetersizliği
olması ile birlikte, ulaşım konusundaki yetersizlikler nedeniyle de minibüs ve
dolmuşlar trafikte yerini almaya başlamıştır. Yine bu dönemde ülkede otomobil
üretimi başlamıştır.
1980 itibariyle yaşanan ekonomik gelişmeler, toplumsal anlamda da değişimlere
neden olmuş ve kent ekonomisi, sanayiden hizmet ve finans sektörüne kayma
yaşamış, ülkede ithalat ivme kazanmıştır. Yeni sektörlerde yer alan ve zenginleşen
bireyler, yeni bir toplumsal tabaka oluşturmuşlardır. Bu tabakanın, yeni ekonomiye
ayak uydurması, yeni tüketim alışkanlıklarını da beraberinde getirmiştir. Tam da bu
noktada, gündelik hayat da değişmeye başlamış, modadan, beslenmeye, eğitimden,
yaşanılan konutlara kadar birçok tüketim alışkanlığında radikal değişim baş
göstermiştir. Bu dönemde, inşaat sektöründe yaşanan canlanma, bahçe içindeki
müstakil ev anlayışından sıyrılıp alternatif konutların türemesine sebep olmuştur.
Etrafı yüksek betonlar ile çevrilmiş, yüksek katlı şatafatlı konutların bulunduğu kapalı
lüks siteler ya da rezidans olarak adlandırılan yaşam alanları oluşmuştur. Tüm
dünyada yayılmaya başlayan yeni konut anlayışı, kapalı duvarların ardında
32
havuzların, yürüme parkurlarının, oyun parklarının, alışveriş merkezlerinin
bulunduğu, 7/24 özel güvenlik ile korunan ve misafirlerin güvenlik bilgisi olmaksızın
siteye alınmadığı alanlar olarak benimsenmiştir. Lefebvre’nin soyut mekânın üretim
pratikleri olarak adlandırdığı bu büyük ölçekli kentsel projeler, atıl konumdaki
alanlarda inşa edilerek, kendini toplumdan yalıtmak ve itibar sahibi olmak isteyen
bireylerin satın aldığı, kapalı duvarların ardında bir nevi özgürleşme mekânına ait
olmayı sağlamaktadır. Neoliberal politikaların ürünü olan projeler, sosyo-mekânsal
ayrışmayı güdüleyerek, kutuplaşmayı körüklemekte ve öncesinde atıl olan proje
alanlarında, dar gelirli bireylerin yaşamışına izin vermeyip, yerlerinden olmasına
sebep olmaktadır (Penbecioğlu, 2011).
Kapalı siteler, belli bir topluluktan oluşur ancak topluluk ruhu taşımaktan yoksundur.
Bu sitelerin yapılış amacı, zaten mahalle kültürü oluşturmak değildir.
“İleri kapitalist ülkelerde kapalı siteleri ortaya çıkaran temel faktörün güvenlik,
ikincisinin prestij ya da yaşam tarzı dolayısıyla toplumsal statüyü koruma ve
üçüncüsünün emlak değerlerini korumak olduğu ileri sürülmektedir. Ancak
Türkiye’de suç oranlarının ileri kapitalist ülkelerde olduğu kadar yüksek olmadığı
bilinmektedir. (…) Türkiye’deki durum daha çok ithal edilmiş bir yaşam tarzının
pazarlanması gibi durmaktadır (Firidin Özgür, 2006).”
Bu durum tam da 1980’li yıllarda başlayan radikal değişimlere denk gelmektedir.
Çünkü o yıllar, teknolojik yeniliklerin ve medyanın hayatın içinde daha çok yer aldığı,
yeni tüketim alışkanlıklarının oluştuğu yıllardır. Bu yıllar ile başlayan kapalı lüks
sitelerin pazarlanması, belli bir yaşam tarzını, mutluluğa giden yolu (firmaların
tabiriyle), prestiji, güvenlikli alanı temsil etmektedir.
1990’lı yıllara gelindiğinde devam etmekte olan göç, bir nevi sebep değiştirip artarak
devam etmiştir. Bu yıllarda doğu illerinden batıya göçün ana nedeni, terör olayları
ve siyasi gelişmeler olmuştur. 1999 yılında Gölcük merkezli yaşanan deprem, ülke
genelinde maddi manevi büyük kayıplara neden olmuştur. Depremin akabinde,
konutların depreme dayanıklılığı, yönetmeliklere uygunluğu gündemde yerini
almıştır. Konuyla ilgili olarak gerekli yasal düzenlemeler hazırlanmış ve bunların
33
başında kamu yararı sağlamak adına kentsel dönüşüm faaliyetleri gelmiştir. Özellikle
deprem merkezleri odak noktası alınmıştır.
Kentler, Eski Yunan’dan beri özgürlük ve demokrasi alanı olarak tercih edilmektedir.
2000’lere gelindiğinde bu durum değişmez. Kentler özgürlük mekânı olarak görülüp,
iş olanakları, eğitim fırsatları, ulaşım imkânları açısından tercih edilir ve yüksek hayat
standardına ulaşma kolaylığı sağladığı düşüncesi ile çekim merkezi olmaya devam
eder. Bu dönem, tarımsal uğraşın daha da azaldığı, kentte sanayi ve hizmet
sektörünün revaçta olduğu yıllardır. Ülkeler arası sınırlar soyutlaşarak, ilerleyen
teknoloji ile insan ve bilgi akışının hızlandığı dönemdir. Yine bu dönem, büyük çaplı
projelerin etkilerini gösterdiği yılardır.
Gelişip değişen üretim özellikleri, çok işlevli heterojen yapı, çoklu insan ilişkileri
kentin temel yapıtaşı olmuştur. Büyük umutlar ile göç eden veya yıllardır kentin
sakini olan insan, büyüyüp karmaşıklaşan kent sistematiği içinde inandığı
değerlerini, kültürünü ve geleneklerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıyadır.
Gündelik hayatın, insan ve mekân ikilisiyle ilişkisi, bireyler arası farklı yaşam
standartlarını da meşru kılar. Sonuç olarak, güncel durum çıktısı, mutsuz birey ve
umutsuz toplumdur. Durum böyle iken, mevcudu değiştirme ve değişimi de
kapitalist sisteme uydurmanın yolları üretilir. Kaybedilen kimliğin ve huzurun
yeniden inşası sağlanacaktır. Bunun için, mevcut konutların pazarlama şekli
değiştirilerek ‘ideal kentler, geleceğin yaşam alanları, huzur mekânları’ inşa edildiği
medyada yerini alır. Artık, asıl amacı barınma olan konut, yerini ‘huzur ve prestij
satın almaya’ bırakmıştır. Konut kavramı, anlam kayması yaşayarak, sahip olduğu
işlevlerdeki değişim ile birlikte, bireylerin konut tercihlerini de değiştirir. Bu
tercihler, insanlar tarafından zaruri görünen gereklilikleri (spor tesisleri, alış veriş
merkezleri gibi) bünyesinde bulundurması gereken mekânları ifade eder hale
gelmiştir.
Görünmez bir sınır ile üst, orta ve alt sınıf olarak ayrışan insanlar, gelir dağılımlarına
göre ayrışarak, yaşam alanlarını da kendi sınıflarından olan, benzer insanların olduğu
mekânlarda tercih ederler. Bu tercihi yaparken hangi amaç doğrultusunda konut
alacaklarına göre karar verirler. Önceliği barınma olan bireyler ile prestij amaçlı
34
yaşam merkezi almak isteyen birey arasında görünmeyen sınır git gide açılmaktadır.
Benimsenen konut politikaları da bu süreci destekleyip geliştirir. Devlet planladığı ve
gerçekleştirdiği projeler ile yapılı çevre üretimini hızlandırmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde kentsel yenileme başlıca üç amacın gerçekleşmesine yardımcı
olarak kullanılmaktadır. Bunlardan biri, yoksulluk yuvalarının temizlenmesi, ikincisi
kent özeklerinin (anakentlerin) öteki kesimleri ve yörekentler ile aralarındaki
ekonomik canlılık ayrımlarını gidermek üzere bu kesimlerin yenilenmesi ve üçüncüsü
de, kent özeklerindeki yerel yönetimlerin akçal (mali, parasal)
olanaklarının
arttırılmasıdır (Keleş, 2008). Ülkemizde bu durum, yık-yap mantığı ile işlemekte ve
mekânın metalaşıp algısının değişmesine, bir nevi haksız kazanç sağlanmasına neden
olacak şekilde ilerlemesine imkân vermektedir. Bununla birlikte, Türkiye konut
sektöründe son 10 yılda artan lüks konut siteleri, yeni yaşam tarzları inşa ederek
amacına uygun kentleşmeye uymadan, en yüksek ekonomik faydayı sağlamaktadır.
35
3. GÜNDELİK HAYAT ÇERÇEVESİNDE GECEKONDU VE LÜKS KONUT
SİTELERİ
Gündelik hayat kavramı, kendisini etkileyen faktörler ele alınarak incelenmektedir.
Bölümde gecekondu ve lüks konut sitelerinde, gündelik hayatı yaşayış şekilleri
benzerlik ve farklılıklarıyla tartışılmaktadır.
3.1. GÜNDELİK HAYAT KAVRAMINA KURAMSAL BAKIŞ VE KENTSEL
MEKÂN İLE ETKİLEŞİMİ
Gündelik hayat, yaşamsal gerekliliklerin, zamanla alışılagelmiş hareket ve
davranışların rutinleşerek gündelik işleyişi oluşturmasıdır. Bu işleyişin temelinde,
yeme-içme, barınma ve çalışma gibi temel aktörler yer almaktadır. İnsan,
alışılagelmiş ile gündelik hayatı otomatikleşerek, irdelemeden yaşar. Peki gündelik
hayatın içinde olağandışı olaylar olabilir mi? Sürecin doğal bir parçası olarak, bu
yaşayışın içinde günlük rutinler ile birlikte olağandışı olaylar da günün ayrılmaz bir
parçasıdır ve her daim olabilir. Henri Lefebvre, gündelik hayatın içinde yer alan
olağandışı yaşananları “üzeri örtülü gündeliğin ta kendisi (Lefebvre, 2013)” olarak
yorumlar. Bununla birlikte, gündelik ve modernliği birbirinden kopmayan birbirini
tamamlayan iki karşıt anlam olarak tanımlar. Lefebvre’nin bu söylemi kabul
edildiğinde, akıllara yeni bir soru gelmektedir. Alışılagelmiş hareket ve davranışlar,
gündeliği etkileyen rutinler değiştirilemez mi? Ona göre, gündelik hayat bir sonuç
değil, bir süreçtir, modernlik ile birlikte gelişir, değişir ve şekillenir. Çünkü dünya
düzenine ve sisteme ayak uydurma çabası içindedir. Lefebvre, bu durum için 1960
Fransa’sını baz alırken, aslında dünya ülkelerinin genelinden bahseder.
Lefebvre’ye göre, gündelik hayat sanayi devrimi temelinde değişmeye başlar. Bunun
nedeni, sanayileşmenin birçok alanda radikal yenilikler doğurması, ilerleyen
teknoloji ile üretim koşullarının değişmeye başlamasıdır. Tüm bunların çıktısı kentsel
mekânda vücut bulur. Lefebvre (2013) bu durumu açıklarken, sanayileşme ikinci
görünüm olarak kentsel hayatı oluşturmuyorsa sanayi toplumu, sadece üretmiş
olmak için üretmiş olur der. Bu sistemde üretilenler, aracı yani medya ile duyurulur
36
ve kentsel mekânda hayat bulan bu yenilikler, gündelik hayatın da yeniden şekillenip
değişmesini sağlar.
Lefebvre’ye göre günümüzde modernleşen, bolluk toplumu denilen bu toplum,
aslında yeni kıtlıklar meydana getirir. Eskiden yaşanan ekmek, tüp, şeker kıtlığı
bugün yerini farklı kıtlıklara bırakmıştır. Bunlardan biri, mahallelerin lüks konut site
duvarları ile örüldüğü, ya bu duvarların içinde belirtilen kurallar doğrultusunda ya da
dışında sokak aralarına park edilmiş dar alanlarda, nefes alma güçlüğü çekildiği
yerlerde, çocukların koşup oynayamadığı özgürlüğü azalan ‘mekân kıtlığıdır’. Bir
diğeri, para kazanmak hatta daha ve daha çok kazanıp, kapitalist sistemin hızına
ayak uydurmak uğruna tüm zamanlarını para kazanmaya adamaktan kaynaklı ‘boş
zaman kıtlığıdır’. Öyle ki, günümüze baktığımızda bu uğurda zorunlu çalışmak, isteğe
bağlı boş zaman geçirmeyi kısıtlar ve boş zamanın daha da değerlenmesine sebep
olur. Aslında modernleşme ile birlikte 24 saatlik zaman diliminde, zorunlu geçirilen
zaman, boş vakti geçer ve ‘boş zaman kıtlığını’ yaratır. Lefebvre (2013) bu durumu
en güzel ve öz şekilde, “modernlik, boş zaman çağını yaşamamaktır” şeklinde
açıklar. Eğer ki insan, boş zamanı yaşamak istiyorsa da, çalışma zamanını yaşamak
zorundadır. Başka bir deyişle, “boş zaman kazanmak için öncelikle ondan feragat
etmek gereklidir. Boş zamanın kendisi çalışma zamanı olmadan ele geçirilemiyorsa,
sembolik tüketim başta olmak üzere, her türlü tüketim için gerekli önkoşulu
oluşturan boş zaman, artık yoktur (Köse, 2008).”
Hermann Broch’da gündelik hayatı, Lefebvre ile benzer şekilde modernlik ile
karşılaştırır. Broch’a göre gündelik hayat, dönemin evrensel modernliğinin arka
yüzüdür ve modernliği meşrulaştırıp telafi eder.
Modernlik ve küresel gelişmeler, hayatı yakından ilgilendirirken, gündelik rutini de
etkilemesi doğaldır. Peki bu gelişmeler olurken, yaratılan yeni kıtlık alanları, gelişim
alanları kim tarafından şekillendirilir? Bu sorunun cevabını, Lefebvre toplumu
tanımlarken
vermektedir.
Günümüz
toplumunu
teknoloji
toplumu
olarak
tanımlamayan Lefebvre, teknolojiyi geliştirenlerin akılcı teknokratlar olduğunu ve
teknolojinin ülkede ne derece uygulanıp, ne kadar reklamının yapılıp gündelik
hayata aksettirileceğinin kararını da bürokratların verdiğini savunur. Bu sebeple de
37
mevcut sistemin son halini ‘teknokratik - bürokratik toplum’ olarak tanımlar.
Gündelik hayat üzerinde söz sahibi olanların yöneticiler olup, aktif rol aldığını
söyleyen Lefebvre, bu sistemi şu sözleri ile açıklar (Lefebvre, 2013) :
“Yaklaşık olarak 1960’tan itibaren, durum açıklığa kavuşur. Gündelik hayat artık
yüzüstü bırakılmış, yoksun bırakılmış bir alan, uzmanlaşmış faaliyetlerin ortak
mekânı, nötr bir alan değildir. Neo-kapitalizmin yöneticileri, Fransa’da ve başka
ülkelerde, sömürgelerin can sıkıcı ve düşük verimli olduklarını gayet iyi anladılar.
Stratejileri değişti. Yeni bir perspektif benimsediler: ulusal topraklar üzerinde
yatırım yapma, iç piyasanın düzenlenmesi. (Bu durum, el emeği ve hammadde
kaynağı olarak, yatırım alanları olarak‘ gelişmekte olan’ ülkelere başvurulmasını
hiç de engellemiyordu, fakat artık temel kaygı bu değildi.) Peki ne yaptılar? Politik
karar alma ve sermayenin ekonomik yoğunlaşması odaklarını çevreleyen her şey
(çevre bölgeleri, kır ve tarımsal üretim alanları, banliyöler, sadece el
emekçilerinden değil, memurlar ve teknisyenlerden de oluşan kitleler) kısmen
sömürgesel bir biçimde işletilmeye başlandı. (….) Tüm toplumun iyi örgütlenmiş
bir biçimde sömürülmesi, sadece üretici sınıfla sınırlı kalmayarak tüketimi de içine
aldı. Gerçekten, kapitalizm, insanların ‘modern hayat’ a uyum sağlamasını
isterken, kendisi de uyum sağladı.”
Lefebvre’nin gündelik hayatı etkileyen kapitalist sistem ve bu sisteme ön ayak
olduğunu düşündüğü yöneticiler tanımlaması, tarihçi ve sosyolog Michel De
Certau’nun gündelik hayatın bir erk tarafından yönetildiğini destekler niteliktedir.
Michel De Certau gündelik hayatı, “günlük yaşamımızdaki pek çok alışkanlık, tutum
ve uygulama (okumak, konuşmak, dolaşmak, pazara gitmek ya da yemek yapmak
vb.) taktik türündendir (Certau, 2009)” şeklinde tanımlar. Burada amacı günlük
eylem, uygulama ve üretme şekillerini meydana çıkarmaktır. İnsanların günlük
hayatlarındaki eylemlerinin toplum içinde kendini durağan ya da direnç gösterme
hallerinde belli ettiğini savunur. Direnç gösterme hali dediği, insanların taktik
uygulamasıdır. Burada insanları, iki sınıf üzerinden açıklar, ‘ezilenler ile erk sahipleri’
arasında direnç gösterme –taktik ve strateji ilişkisi olduğunu söyler.
Erk sahipleri, güçlü, aldığı kararları yukarıdan yaptırma çabasında olan ve strateji
üretip dayatandır. De Certeau’nun strateji uygulamaları ile anlattığı, “Bir istek öznesi
38
ile bir erk öznesinin belli bir çevreyle yalıtılmasıyla oluşan güç ilişkilerinin ölçülüp
tartılmasıdır. Strateji uygulaması, her şeyden önce belirli bir aidiyet olarak çerçevesi
çizilen bir alanın varlığını gerektirir. Bu alan, ilişkilere, belirgin bir biçimde dıştan
bakabilecek bir idareyi mümkün kılan, bu idarenin zeminini oluşturan alandır.
Politik, ekonomik ya da bilimsel akılcılık işte bu stratejik model üzerine kurulur.
(Certau, 2009)”
Ezilenler, zayıf, çoğunlukla yoksul, aşağılanan ve zor işleri yüklenen, güçlü olana karşı
taktik geliştirip uygulayanlardır. De Certeau taktikleri, zayıf olanlar tarafından
stratejilere alternatif olarak, daha basit ve yapıyormuşçasına göz boyama şeklinde
yapılan hareketler olarak tanımlar. Burada ezilenler mücadele eder, uyguladıkları
taktikler ile ötekinin alanına parça parça sızar. Strateji gibi belli bir mekânı yoktur,
uygulama alanı ötekinin alanıdır. Zayıf olan, kendisine dikta edilenlere karşı hep
mücadele halindedir. Kendi çıkarını sağlamak için çabalar ve birbirinden farklı
öğeleri bir araya getirerek kendi faydasına bir oluşum yaratır. Bu durumu araştırma
konusu olan gecekondu sahipleri ile bağlarsak, kente taşınmış bir aile inşa edeceği
konut için birbirinden ayrı öğeleri bir araya getirmeye çalışır. Öncelikle bütçesini,
inşaatı gerçekleştireceği arsayı, alacağı malzemeleri, gecekondunun konumu
itibariyle hem yönetim mekanizmasından uzak4 hem de yaşamsal ihtiyaçlara yakın
yerde oluşunu bir araya getirmeye çalışır. Kısaca kendi faydasına taktikler üretir.
De Certeau, ezilen ve erk arasında kurduğu bu ilişkiyi, gündelik hayat ile bağlar. Bu
bağlamda sıradan insan için gündelik hayat, merkezin yani erkin stratejilerine karşı
farklı tekniklerle geliştirdiği direnişlerden oluşur. Erkin stratejilerini değiştirmesi ile
zayıf olan da taktiklerini değiştirir. Sonucunda da, zayıf olana farklı hileleri hayata
geçirme imkânı verir. Örneğin, sahipli bir arsayı sahiplenip, gayri resmi olanı
kişiselleştirebilir, nihai olarak kişi bu durumu normalleştirir.
Lefebvre’nin gündelik hayat için savunduğu “normal olan alışılmış hale gelir; alışılmış
olan, böylelikle doğal olan ile birleşir; doğal olan da akılcılık ile özdeşir. Böylece
kapalı bir döngü ya da kapalı devre gerçekleşir (Lefebvre, 2013)” düşüncesi, doğal
4
Yasa dışı olmasından kaynaklı gözden uzak olmayı tercih eder.
39
bir süreçmiş gibi düşündürse de aslında erkin dayattığı ve oluşturduğu sistemdir. De
Ceteau da bu sistemin farkında olarak benzer şekilde strateji-taktik ikilisiyle
açıklamaktadır. Michel Foucault’nun da gündelik hayat üzerine yaptığı ‘iktidar varlığı
ve faaliyetlerinin insan özgürlüğü üzerindeki etkileri’ araştırması da yine benzer
şekilde yanıt bulmuştur. Foucault, iktidarın her yerde olduğu düşüncesi ile disiplinel
iktidara karşı gelmeyi savunur. Disiplinel iktidarın başarısını ise şu şekilde açıklar,
“Disiplinel iktidarın başarısı, hiç kuşkusuz basit aletlerin kullanılmasına bağlıdır:
hiyerarşik bakış, normalleştirici yaptırım ve bunların birleşik hale getirilmeleri ve bu
birleştirmelerin bu bileşime özgü sınav biçimi altında gerçekleştirilmesidir (Foucalt,
2006).” Bu durum ona göre doğru taktiklerin gündelik hayatın her alanına işlenilmesi
ile değişebilir.
Lefebvre, De Certau ve Foucalt söylemlerinden de anlaşıldığı gibi, gündelik hayat
sadece geçmişten gelen alışkanlıkların günlük rutini oluşturması değildir. İktidar –
insan (erk-ezilen ya da yöneten-yönetilen) ilişkisi belirleyiciler arasında önemle yer
almaktadır. Bununla birlikte, bir toplumun gündelik hayatını tanımlayabilmek için,
yaşamış oldukları toplumsal değişimler, sahip oldukları sosyo-ekonomik durum,
iktisadi sistem, kültürel ve psikolojik birçok etmen göz önüne alınmalıdır. Çünkü
gündelik ile bahsedilen, sadece gözle görülen yaşananlar değildir. Yaşanan her olay
aslında toplum çözümlemesinde bir anahtardır.
3.2. GECEKONDU MAHALLESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Araştırmanın temel sorusu “Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin
mekânsal pratikte gündelik hayat farklılıkları nelerdir?” şeklindedir. Bu doğrultuda
yanıtı aranan alt soru, “Gecekondu sahiplerinin gündelik hayatı nasıldır?”
olmaktadır. Ve neticeye ulaşmak için “Bu farklılıkların mekân ile ilişkisi nedir?”
sorusuna yanıt aranmaktadır. Burada bir diğer önemli konu, Barbaros Mahallesi
gecekondu yerleşiminin kentsel dönüşüm sürecinde olmasıdır. Kentsel dönüşüm,
gecekondu sakinlerinin gündelik hayatını etkilemekte bu sebeple dönüşümü
yaşamayan gecekondu yerleşimleri ile benzer bir hayat yaşanmamaktadır. Bu
40
gerekçe ile gecekondu mahallesinde gündelik hayat incelemesi, iki farklı yapıdaki
mahalle için ele alınmaktadır.
“Gecekondu, Türkiye’de İkinci Dünya Savası sonrasında hızlı kentleşme sonucu
ortaya çıkan kırdan şehre göçenlerin gerçekleştirdiği konut türüdür (Atsever, 2009).”
Şehre iş, eğitim, terör, savaş, yüksek hayat koşulları gibi nedenlerle isteyerek veya
zorunlu göç ile gelen kişilerin ilk karşılaştığı sorundur ‘barınma’. Kentte yaşamak için
gereken maddi varlık ile beklentilerin ilk aşamada birbirine uymaması, elzem olan
barınmayı karşılama ihtiyacı, konut pahalılığı ve uygun fiyatlı konut stoğu
yoksunluğu, kişiler için gecekonduları cazip kılmıştır. Göç edilen köyden ya da
kentten gelenler, sahip oldukları inanç, adet ve örflerini yeni yaşam mekânlarında da
sürdürürler. İnsanın doğuştan beri rutini olan alışkanlıkları, doğaldır ki devam eder.
Bununla birlikte kendi hemşerilerinin de aynı mahallede yaşaması veya yeni göçler
ile taşınmaları, o bölgenin Karadeniz Mahallesi, Çerkez Mahallesi gibi ayırt edici
şekilde tanımlanmasını sağlar.
Gecekondu sakinleri, çoğunluğu Anadolu’dan göç etmiş ailelerden oluşmaktadır.
Ailede, toplumsal rollerin dağılımı gözle görülür, baba işe gider, anne genelde ev
işleri ve çocuklar ile meşguldür, çocuklar da okula gidip sokakta oynamaktadır.
Gecekondular, geceden sabaha aniden oluşmaktan ziyade, parça parça, ele para
geçtikçe inşa edilir. Çoğunluğunun bahçesi vardır, bahçedeki meyve ağaçları
mevsimlerin geçişinin göstergesi, günün kavuşma saati ise kadın ve çocukların eve
giriş saatinin belirleyicisidir. Çocukların sokak oyunları oynayabildiği ve gündelik
hayatta geleneksel kültürün daha çok hâkim olduğu yerlerdir gecekondu
mahalleleri. Ancak değişen dünya düzen ile gecekondu mahalleri de sisteme ayak
uydurmuş ve farklılaşmaya başlamıştır.
“Günlük rutinler, ötekilerle sürekli olarak girişilen etkileşimlerle birlikte,
yaptıklarımıza yapı ve biçim kazandırır (Giddens, 2012)”. Anthony Giddens’a göre
bunlar incelenerek birey ve toplum hakkında çok şey öğrenilebilir. Bu açıdan
gecekondu-gündelik hayat ilişkisini ele almak, çalışma kapsamında öngörülen
çıktılara ulaştırabilmeyi sağlayıp, değişen düzende gecekondu sakinlerinin gündelik
hayatının ne derece farklılaştığını gösterir. Bu durumun en güzel göstergesi, saha
41
araştırmasında gerçekleştirilen mülakat çıktılarıdır. Gündelik hayat ve gecekondu
analizi bu sebeple, mülakatlara göre 4. bölümde ayrıntılarıyla sorgulanmaktadır.
Araştırma örneklemi Ataşehir Barbaros Mahallesi gecekondu bölgesi, müteahhitler
tarafından kentsel dönüşüm projesi planlanan ve 2010 yılından bugüne kat karşılığı
sözleşmelerin yapıldığı bir alandır. Bu sebeple son yıllarda mahallede gündelik
hayatta ciddi değişimler yaşanmaya başlamıştır. Araştırmada bu ince ayrım dikkate
alınarak, dönüşüm söz konusu olmayan başka il ve mahallelerdeki gecekondu
sakinlerinin gündelik hayatları dâhil edilerek karşılaştırma yapılmıştır.
Gündelik hayat karşılaştırması denilince birçok unsurun dikkate alınması
gerekmektedir. Araştırmada, örneklem mahallede gündelik hayat üzerinde en çok
etkisi bulunan Şekil 3.1’ deki konular baz alınmıştır. Başlıklar, lüks konut site
sakinlerine göre uyarlanarak benzer şekilde sorulmuştur.
Şekil 3.1: Gündelik Hayatı İnceleme Konuları
Taşınma nedeni
Mahallenin beklentiyi karşılaması
Akraba / tanıdık ile birlikte taşınma
Günlük hayat rutinleri
Komşuluk ilişkileri
Kentsel dönüşümün mahalle üzerindeki etkileri
Belediye hizmetlerinin gündelik hayata etkisi
Lüks konut sitelerinin gündelik hayata etkisi
Muhitin gündelik hayata etkisi
Mahalledeki konut politikalarının gündelik hayata
etkisi
Köy ile kent arasında kalmış bir yaşam olarak tanımladığı, Ankara’nın gecekondu
mahallelerini konu alan Kemal Ateş
(2005), gecekondu mahallelerinden
bahsederken adet ve geleneklerin gündelik hayatta önemli bir yeri olduğunu
gözlemlemiştir. Bunun nedeni hem geleneklerine duydukları inanç ile sürdürme
isteği, hem de bulundukları ortama uyum sağlama, cemaatin bir parçası olup
dışlanmama düşüncesi olmuştur. Bu durum, kentsel dönüşüm sürecindeki
gecekonduların bulunduğu Barbaros Mahallesi için son yıllarda geçerli değildir.
Kurbağalı Dere taşkınları sonucu gecekonduların ağır zarar görmesi yüklü meblağda
tadilatı gerektirdiğinden; mahalle sakinleri, dönüşüm olacağı düşüncesiyle bu
42
hasarları onarmadan mahalleden taşınmayı tercih etmektedir. Netice olarak,
mahalleden taşınan sakinler için hemşerilerin düşüncesi, cemaatten kopmamak için
adetleri yerine getirme gibi durumlar önemini yitirmiştir. Gündelik hayatı etkileyen
bu
durum
dönüşüm
planı
olmayan
gecekondu
mahalleri
ile
paralellik
göstermemektedir.
Mübeccel Kıray’a göre (2007) kente göç edenlerin ilk sorunu güvensizlik olmuştur,
bunu aşmanın ilk yolu da barınacak yerlerinin olmasıdır. Güvensizlik hissini azaltan
önemli bir diğer etken ise akrabalar ile yaşamadır. Kente akrabaları ya da tanıdıkları
ile taşınanlar, birlikte hareket etme, birbirinden yardım talep etme gibi durumlarda
güven hissetmişlerdir. İstanbul’da Ümraniye ilçesindeki üç gecekondu mahallesinde
yapılan bir araştırmaya göre tüm katılımcıların %92’si İstanbul’a gelmeden önce
gecekondularda oturan akrabalarının olduğunu ve arkalarından geldiklerini
söylemişlerdir (Türkdoğan, 2015). Benzer durum kentsel dönüşüm sürecinde
yaşayanlar için de geçerlidir. Yapılan mülakatlarda, bir akrabanın diğer akrabasını
kendi mahallesine taşınmasını ikna etmesi ya da birlikte taşınmaları Barbaros
Mahallesi’nin gecekondu yerleşmesi için de geçerlidir.
Hemşehri ya da akraba olarak aynı gecekondu mahallesinde yaşayan sakinler için
gündelik hayatlarını etkileyen bir diğer konu ise ‘kendi aralarındaki çatışmalardır’.
Ateş (2005) , kişilerin kendilerini Türk, Sünni, Alevi, Kürt gibi tanımlamalarını aidiyet
duygusuna bağlar. Ancak aynı cemaatten olma durumunun da kendi içinde sıkıntıları
bulunmaktadır. Örneğin, geldikleri şehrin ya da köyün adının kirleneceği düşüncesi
ile kişiler birbirlerinin hayatlarına ailedenmişçesine karışmaktadır. Sonuç olarak,
konu komşu duymasın diye hastasını sağlık ocağına yazdırmama, veremden çok
komşu dedikodularından çekinme, kadın – erkek ilişkilerinde gizliliğe yönelme gibi
durumlar ortaya çıkmaktadır (Ateş, 2005). Barbaros Mahallesi cemaat olgusunun bu
kadar yoğun olduğu ve mahalle sakinlerinin birbirine karıştığı bir mahalle değildir.
Özellikle mahallede ileri yaş nüfusun daha fazla olması, rutin ve dingin hayatların
varlığı; mahallede dere taşkını, dönüşüm beklentisi nedenleriyle taşınmaların
fazlalığı nüfus yoğunluğunu azaltmış, belli bir gruba aidiyet ihtiyacı gözlenmemiştir.
43
3.3.
LÜKS KONUT SİTELERİNDE GÜNDELİK HAYAT
Araştırmanın temel sorusu “Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin
mekânsal pratikte gündelik hayat farklılıkları nelerdir?” şeklindedir. Bu doğrultuda
yanıtı aranan alt soru, “Lüks konut siteleri sakinlerinin gündelik hayatı nasıldır?”
olmaktadır. Ve neticeye ulaşmak için “Üretilen lüks sitelerin sosyal ve mekânsal
ayrışmada rolü nedir? Bu ayrışmanın gündelik hayat üzerindeki etkileri nelerdir?”
sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu amaçla, insanın doğum ve ölüm arasında mekân ile
ilişkisi irdelenmektedir. Çalışmanın savı, gündelik hayat ile mekânın iç içe olup,
mekânın hayatı etkilediği doğrultusundadır.
“Modern mekânsal pratik, anlamlı sınır-durum olarak, banliyödeki bir toplu konutta
oturan birinin gündelik hayatıyla tanımlanır (Lefebvre, 2014).” Lefevbre’nin de
savunduğu gibi, modern mekânı anlamanın yolu, gündelik hayat tanımasıyla belli
olur. Bu sebeple araştırmada, günümüz gözdesi olan lüks konut siteleri modern
yaşamı anlamanın anahtarı olacaktır.
Kentsel mekânların giderek kalabalıklaşması, artan nüfus yoğunluğu, kentin fiziki
yapısını önemli ölçüde değiştirmektedir. Artan altyapı, ulaşım, konut, iş merkezi,
sosyal tesis inşaatları kenti daha da karmaşıklaştırmakta ve güven ortamından
yoksullaştırmaktadır. Sennett’in değindiği gibi, kentsel yaşam renksizleşmekte ve
kamusal alan kaybolmaktadır. Artan karmaşayla paralel, güvensizlik ve endişe
ortamı, bireyleri güvenli mekân arayışına itmiş ve kapalı sitelere mahkûm etmiştir.
Güven arayışı ile lükse sahip olma isteğinin birleşmesi sonucunda da prestijli konut
edinimleri ivme kazanmıştır.
Gündelik hayat, Certau tarafından ‘bireylerin yaşam pratikleri’ olarak tanımlanır.
Geçmişten gelen rutinlerin bugün hala devam etmesi, yaşamsal ihtiyaçların
karşılanması adına gerekliliklerin tümü 24 saatlik işleyişi tamamlar.
İnsan-mekân ilişkisi, insanın ilk nefesi ile başlamaktadır. Benimsenen inanışlar,
adetler ve kültürel değerlerin öğrenilmesi ile devam eden yaşlar, yine mekânın
etkileşimiyle sürmektedir. Mekân ise bu süreçte durağan değildir, bugüne kucağında
yükler ile gelir, üzerinde tarihsel olan ne varsa barındırır, geçmiş kuşakların izlerini
44
taşır. Kapitalist ekonomik sisteme göre boyut değiştirir, örgütlenir, algısı şekillenir.
Bu değişim esnasında mimarisi de farklılaşır. Mekânın değişimi, insan ile olan
etkileşimi gereği, toplumsal anlamda da karşılıklı değişime yol açar. Bunun en açık
örneği, 2000’li yıllar ile inşası ve talebi artan lüks konut siteleridir.
Lüks konut siteleri, bünyesinde bulundurduğu imkânları nedeniyle gündelik hayatı
kolaylaştırıcıdır. Bu sebep, tercih edilirliğini arttırır. Kapitalist ekonomide, bireylerin
farkında olmaksızın yapma zorunluluğu hissettikleri ve elzem gördükleri şeyler, bu
site sınırlarında ulaşım kolaylığına sahiptir. Özellikle çalışan bireylerin bu sitelerde
ikameti, yaşam pratiklerini yerine getirmede yardımcı niteliğinde görülür.
Lüks konut sitelerinin, site sakinlerine sunduğu imkânlar ve pazarlanış yöntemleri
çoğunlukla şu şekildedir:
-
7/24 güvenlik ve kamera sistemi varlığı. ‘Rahat, güvenli bir uyku’ mottosu ile
pazarlanmaktadır.
-
Site çevresinin yüksek duvarlar-çitler ile çevrili olması, kentin karmaşasından
uzakta, dingin ve güvenilir bir mekânda oturulduğu hissiyatını vermek için
kurgulanmıştır. Aslında Blakely ve Snyder, kapalı sitelerdeki bu korumanın suç
oranlarını düşürmediğini ancak önlemlerin kişilerin kendilerini güvende hissetme
gereksinimleri ile bağlantılı olduğunu belirtmiştir (Blakely ve Snyder’den aktaran
Firidin Özgür, 2006).
-
Konut
temizliği
hizmeti,
görevliler
tarafından
istenildiğinde
gerçekleştirilebilir.
-
Çamaşır yıkama odaları veya kuru temizleme hizmeti bulunmaktadır.
-
Akıllı ev teknolojisi ile evdeki tüm elektronik cihazlar uzaktan kumanda
edilebilir. Örneğin eve gelmeden önce fırının çalıştırılıp yemeğin pişirilmesi veya
kombi ile kaloriferlerin açılması gibi.
-
Araç yıkama hizmeti.
-
Açık-kapalı otopark ile park sorununun konut sahibi ve misafirleri için
kaldırılması
-
Toplantı salonları ile home office çalışanlara mekân kolaylığını sağlanması.
-
Sinema salonları ile tiyatro sahnelerinin mevcudiyeti.
45
-
Spor tesisleri, havuz kompleksleri ile aktivite yakınlığı ve kolaylığı.
-
Yürüyüş parkurları ile zinde hayat inancı.
-
Piknik alanları ile mangal keyfi yaşama imkânına yakınlık.
-
Çocuklara özel aktiviteler ile misafir çocukları veya ikamet edenlerin
çocukları için eğlenceli zaman geçirme kolaylığı. Konut sakinleri çocukluklarındaki
mahalle hayatını kendi çocuklarına da yaşatma arzusu ile kapalı lüks siteleri çekici
bulmaktadır. Aslında, Low’un da söylediği gibi, bu siteler çocukluktaki mahalle
hayatındaki güvenliğin bir arayışı olmaktadır (Low’dan aktaran Firidin Özgür, 2006).
-
Ana ulaşım yollarına servis seferlerinin bulunması ile aracı bulunmayan
kişilere de hizmet sunumu. Makul gibi gözükse de, servis saati haricinde, aracı
olmayan ya da ehliyeti bulunmayan kişiler, sitede mahkûm kalmaktadır.
-
Site etkinlikleri ile eski zaman mahalle dostluklarının kazanılacağı düşüncesi.
Ancak unutulmaktadır ki, sitelerin inşa amacı mahalle kültürünü yeniden yaşatmak
değildir, bu şekilde düşünceyi oluşturan şey pazarlama yöntemidir.
-
Yapay yeşil alanlar ile doğaya duyulan özlemin giderilmesi. Sitelerin altında
kapalı otoparkların olması, yeşil alanların ise az miktarda toprak tabakasının üzerine
hazır gelmesi ve her yerin beton olması, yağmur sularının yeraltı kaynaklarına
ulaşmasını engellemektedir.
-
Alışveriş merkezlerinin site içinde olması ile zaman tasarrufu kazanıldığı
inancı. Site dışındaki esnaf ile tanışmamayı, sadece dayatılan markalara tabii olup,
belli yerlerden alışveriş yapılmasını zorunlu kılar.
-
Kuaför, berber ve güzellik salonlarına yakınlık.
-
Homojen, belli bir sınıfa ait olma isteği, özellikle üst gelir grubuna yakınlık ile
kendini soylulaştırma. Site dışında yaşayanları ötekileştirmenin temel nedenidir.
-
Prestij sahibi olunduğuna karşı inanç. Kendini özel ve ayrıcalıklı hissetme
duygusunu tatmin etmektedir, çünkü yüksek gelir grubundaki kişiler, istedikleri
hayatı, kendileri gibi olan kişiler ile yaşayabilmektedir. Kişileri kendi istekleri
doğrultusunda, istedikleri özelliklere sahip sitelerde yaşamaya ya da yatırım
yapmaya yetkili kılar.
-
Pazarlama yöntemleri ile huzur veren mekânlara sahip olunacağı düşüncesi.
46
Günlük hayat işlerinin, alışılagelmiş rutinlerden oluştuğuna değinilse de, bu
alışılmışlık, daha kolay bir yaşamın görülüp öğrenilmesi ile yeniye kolay adapte
olabilmektedir. Gündelik rutini, sabah işe gidip, akşam evine dönmek olan birey için,
zaman yoksunluğu, uzaklık gibi nedenlerle sosyal aktivite kısıtı mevcut olduğu
varsayıldığında; ikamet ettiği yerin yukarıda anlatılana benzer site olması
durumunda, bu aktiviteleri yapabilme fırsatı olacaktır.
Tüm bu imkânlar düşünüldüğünde konut, “barınma işlevinin yanı sıra sosyal bir rol
de üstlenerek, toplumsal yaşamda bir kimlik ve statü aracı olarak kabul görmekte,
piyasadaki diğer metalar arasında, bireyin kimliğini teşhir edebileceği, sosyal
statüsünü sergileyebileceği, toplumsal ve ekonomik gücünün göstergesi olan en
belirgin araç haline gelmektedir (Altun, 2008).”
Buradan yola çıkarak günümüzde, konutta anlam kayması yaşandığı söylenebilir.
Güncel akım denilebileceği gibi, ‘yüksek katlı kapalı siteler içinde yaşam’ bir moda
olmuştur. Özellikle son 10 yılda toplumda kendini kabul ettiren bu akım, birey
üzerinde ve yaşam tarzında direkt etki yaratmıştır. Bununla birlikte, her geçen gün
nüfusu, trafiği, karmaşası artan kentlerde yaşam zorluğunun da paralel olarak
artması, özel yaşamı, mahremiyeti koruma güdüsünü de beraberinde getirmiştir. Bu
açıdan da kapalı siteler bireylerin tercih sebebi olmaktadır.
Kapalı lüks siteler yoğun talep ile arz edilirken. Kent üzerinde de önemli etkileri
bulunmaktadır.
“İlki, belli bir grubun kendini toplumun geri kalanından yalıtmasıyla oluşan bir sosyal
ayrışma süreci ve bunun mekânsal ifadesi, ele alınması gereken en büyük sonuçtur.
Çünkü burada dışlamaya dayalı olarak toplumun geri kalan kısmı ‘öteki’leştirilerek site
içinde özelleştirilen kamusal alanlara erişimi engellenmektedir. İkincisi, özellikle kent
çevresindeki geniş arazilerin konut kullanımına açılması ile doğal değerlerin, özellikle
İstanbul örneğinde kamuya ait olan orman alanları ve su havzalarının yanlış
kullanımının ortaya çıkmasıdır. Üçüncüsü otomobile bağımlı bir yaşam tarzı ile
otomobil kullanamayan ev hanımları, çocuklar ve yaşlıların bu ortama hapsedilmesi
söz konusudur. Dördüncü olarak ise, bu sitelerin ortak servisleri özel sektörden
karşılamasıyla yerel yönetimlerle olan bağlarının kopmasının, demokratik katılımı ve
yurttaşlık bilincini azalttığı ve yerel yönetimlere vergi vermemek üzere şikâyetlerin
47
başladığı ileri sürülmektedir. Bunu nedeni olarak da kamu alanının aşınması ve
kamudan alınan hizmetlerin niteliğinin düşmesi gösterilmektedir. (Firidin Özgür,
2006)”
Kapalı lüks sitelerin kent üzerindeki etkileri, insan-mekân etkileşimi nedeniyle, insan
hayatında da değişimlere neden olmaktadır. Yukarıda değinildiği gibi, orman
alanları, su havzaları gibi şehrin ekosistemini oluşturan temel değerlerin tahrip edilip
zarar verilmesi, gelecek yıllarda insan yaşamını olumsuz etkileyecektir. Bununla
birlikte, kamusal mekânların, duvarlar ile çevrilip konut alanlarına çevrilmesi yine
insan hayatı üzerinde etkili olmaktadır.
3.4. GÜNDELİK
HAYATI
MEKÂN
HARİCİNDE
ŞEKİLLENDİREN
ETKENLER
Gündelik hayat, toplumsal bütün ölçeğinde kavrayışları ve değerlendirmeleri gerekli
kılar. Eğer ki gündelik hayat araştırması yapılacak ise, burada gündelik ile iç içe olan
herşey ele alınmalıdır. Bu sebeple, geneli rutinleşmiş gözüken gündelik hayat,
aslında olağandışı olayları da içeren bir zaman dilimidir. Lefebvre’ye göre bir günün
hikâyesi, dünyanın hikâyesi ve toplumun hikâyesini kapsar (Lefebvre, 2013). Eğer bir
toplumu anlamak istiyorsak, demek ki incelememiz gereken ilk şey ‘gündelik
hayatları’ olmalıdır. Ayrıntılarına bakıldığında bir insanın gündelik hayatı birbirinden
farklı pek çok olay ile dolu iken, toplum genelinde bu ayrıntılar artmaktadır. Ancak
genel çerçeveden bakıldığında, o toplumun gündelik hayatı nasıl, neye ve kime göre
yönlendirildiği açığa çıkmaktadır. Lefebvre’nin söylemi de bu doğrultudadır.
Araştırmada da bu bakış açısı benimsenerek, örneklem bölgede gündelik hayat
incelemesi yapılarak, insanların üretilen mekânlar sonucu oluşan gündelik iş, eylem
ve davranışları öğrenilmektedir. Burada gündelik hayatın mekândan etkilenişi
araştırılırken, başka bilgilerin de gerekliliği doğmaktadır. Bu da, gündelik hayatın
işleyişini yönlendiren diğer etkenler olmaktadır. Bunlar, araştırma mülakatlarında
görüşülen katılımcıların etkilendiklerini dile getirdikleri ‘ekonomik, kültürel ve
psikolojik’ etkenler olarak gruplandırılmıştır. Bu başlıklar incelenirken, aslında
hepsinin birbiriyle etkileşim içinde olduğu bilinmelidir.
48
3.4.1. Ekonomik Etkenler
Ekonomi, insanların ve toplumların, para kullanarak veya para kullanmadan, zaman
içinde çeşitli malları üretmek ve bunları bugün ve gelecekte tüketmek üzere,
toplumdaki fertler ve gruplar arasında bölüştürmek için kıt üretim kaynaklarını
kullanma konusundaki tercihlerini inceler. (Celep, 2006) Tanımda da görüldüğü
üzere, ekonomi insan odaklıdır. İnsan eliyle şekillendirilip, sonuçları yine insan
yaşamını etkilemektedir. Bu sebeple ekonomik sistemdeki değişimler insan hayatı
üzerinde de etkilidir.
Tarihten günümüze bakıldığında, ekonominin temelinde insan tarafından kıymet
biçilen gümüş, altın, para gibi maddi unsurlar kullanılmıştır. Bu kaynaklara sahip
olma durumu, kişiler ve toplumlar arası farklılık göstermiş ve göstermektedir.
Bugün, parasal değeri olup kıymet biçilen son model araçlar, lüks sitelerde konut
sahibi olma, son teknoloji bilgisayar, telefon kullanımı da ekonomik durumun
göstergesi halini almıştır. Bireylerin maddi kaynakları, elde edilen kazanç, sahip
olunan mal, mülk ve eşyalar gündelik hayatı etkilemektedir. Örneğin, aynı
mahallede ikamet edip aynı semtteki işlerine (trafiksiz yolda) giden A ve B bireyleri
için, A’nın kendi aracı olduğu varsayıldığında işe gitmek için evden çıkış saati B’ye
göre daha geç olur. Yine eve dönüşlerde ulaşım standardı ve konforu açışından B
bireyinin evine ulaşım saatinin geçliği sebebiyle zaman kaybı daha çok olur. A ve B
bireylerinin iş sonrası kendilerine kalan saatleri ve yorgunlukları farklılık gösterir. Bu
durum için Lefebvre, özellikle metropollerdeki beyaz yakalı çalışanları kastederek,
kapitalizm ile 1960 sonrası sanayileşmenin kendine zaman ayırma ve keyif sürme
fırsatını insanların elinden aldığını söylemiştir (Lefebvre, 2013). Gündelik hayata
bakıldığında, aslında yerinde bir tanımlamadır. Siyasiler önderliğinde alınan
karaların, burjuva çıkarlarını daha fazla koruyan nitelikte olup, işçi sınıfın yaşayışını
zorlaştırıcı nitelikte olması, sistem çarkının daimi dönmesi amaçlı, onların daha çok
çalışmalarını gerekli kılmıştır. Bu bakımdan ekonomik gelir farklılıkları, sadece
parasal anlamda değil, yukarıda örnek verilen B kişisi gibi, gündelik hayatın içinde
olması gereken boş zaman dilimlerini de etkilemekte ve sömürmektedir.
49
Sahip olunan parasal kaynaklar, her ne kadar kişinin kendi çabası ile elde edilmiş
görülse de dünya ve ülke ekonomisi de gündelik hayatın rutinini etkileyen önemli bir
faktördür. Beklenmedik anda yaşanan ekonomik krizler veya yatırımlar, bireylerin
sahip oldukları kaynakları ellerinden ani çıkarmalarına ya da kâr artışına sebep olup
yaşam standartlarını tamamen değiştirebilir.
Gündelik hayat bir nevi tiyatro sahnesi gibi tanımlanabilir. Sahnedeki oyuncuları da
gündelik hayatın inşa edeni (baş aktörü) ve yaşayanı olarak tanımlarsak, sahnede
komutları veren yönetmeni de gündeliğin etkenleri sayabiliriz. Yöneticinin
söylemlerinden bir diğeri de siyasal düşüncedir. Siyasilerin kentin şekillenmesinde
önemli rolü bulunmaktadır. Gerek yerel yöneticilerin gerekse merkezi yöneticilerin
kentlerin siluetini, yaşam kalitesini etkileyecek kararlar vermeleri gündelik yaşamı
etkilemektedir. Örneğin, etkisi günümüzde yoğun olarak görülen 2012 yılında
çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile
riskli alan veya yapı ilan edilen bölgelerde inşaatların yapımı kolaylaymış, özel
sektörde müteahhitlerin ‘kentsel dönüşüm’ adı altında yatırım yapmaları artmıştır.
Ekonomik ve siyasi etkenler ile değişen gündelik hayata karşı çözüm, Lefebvre’nin
gözü ile devrimdir. Burada devrimden kastettiği, burjuvanın daha zengin olma,
mülklerini çoğaltma isteği ile olmuşmuş ortamdan mutlak suretle uzaklaşma, yani
özgürleşme mücadelesidir. Gündelik hayat ancak bu şekilde özgürleşir.
3.4.2. Kültürel Etkenler
Türkiye, çeşitli coğrafyalardan Anadolu’ya göç etmiş farklı dil, din ve ırktan insanların
yüzyıllardır yaşadığı coğrafi bir bölgedir. Bu sebeple gündelik hayatın içinde kültürel
farklılıklardan doğan etkenleri görmek mümkündür. Türk Dil Kurumu’na göre kültür,
“Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler
ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve
toplumsal çerçevesine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünüdür (Türk
Dil Kurumu, 2015)”.
Toplumların sahip olduğu kültür, maddi ve manevi değerler çeşitlilik göstermektedir.
Özellikle Türkiye gibi çok uluslu yapıya sahip ülkelerde farklılıkların zenginlik olarak
50
görülüp, değerlendirilmesi önemlidir. Son yıllarda gelişen iletişim olanakları kültürel
farklılıklar ülkeler arasında da sınır tanımamaktadır. Dünya’daki tüm kültürler iç içe
geçmeye başlamış ve kültürel çeşitliliğin tanınması artmıştır. Gündelik hayat içinde
de iş veya eğitim ortamlarında sıklıkla karşılaşılan farklı kültürler arasında üstünlük
kıyası yapılmadan, bu durum zenginlik olarak görülmelidir. Ancak olması gereken ile
olan birbiriyle örtüşmemektedir. Kültürel farklılıkları ayrı bir zenginlik olarak
kullanmak yerine, kültürel manipülasyonlar ile yeni bir tartışma ortamı meydana
getirilmektedir. Lefebvre, gündelik yaşamın çeşitli manipülasyonlar ile yeniden
şekillendirildiğini savunurken bu durumu izah etmektedir. Teknolojik gelişmeler,
enformasyonun dünyasallaşması, bunlara bağlı üretilen yeni bilgi ve ürünler, kentin
bu bilge ve gelişmelere ev sahipliği yapması modern dünyada mutasyona sebep
olmakta, bu da kültürel değişimi arttırmaktadır. 20.yüzyıl itibariyle, gazeteler, moda,
reklamlar ve medya etkinliğinde oluşturulan bilinç, kültürel alanın kurumsallaşması
ile gündelik hayatın bürokratikleşmesinin ilk adımı olmuştur. De Certeau bu sistem
içinde insanın kendi evinde yabancılaştığından bahseder. Yani, ortak kültürün içinde
kendini gösteremeyen insan kaybolur. Benzer durum, araştırmanın örneklem
bölgesi Ataşehir Barbaros Mahallesi’nde kendisini göstermektedir. Modern gündelik
hayat içinde siyasal düşüncenin de ötesine geçen yaşam biçimleri, sınıfsal ayrışımlar
ile insanlar arası ayrım, kültürel manipülasyonlar ile kendini göstermektedir. Böylece
ilk önce aileden öğrenilen kültürel değerler, yerini dayatmalara bırakır.
3.4.3. Psikolojik Etkenler
Gündelik hayatı etkileyen bir diğer faktör de psikolojik kaynaklıdır. Psikoloji,
davranışsal ve zihinsel işleyişlerin incelendiği bilimdir (Tübitak Bilim Ve Teknik
Dergisi, Psikoloji Köşesi).Diğer bilim dalları kadar eski olmayan psikoloji, aslında
insan yaratılışıyla birlikte oluşagelmiştir. Psikolojik durum, insanın sabah kalktığı
andan uyuduğu ana kadar günlük hal ve davranışlarını etkiler. Gündelik hayat içinde
bireyin ılımlı oluşu, sinirliliği bu durumla ilgilidir. Bir nevi davranışların çıktısı olan
psikolojiyi etkileyen çeşitli sebepler vardır. Bunlar, eş, aile, arkadaş, iş, çevre kaynaklı
olabildiği gibi fiziksel kaynaklı da olabilir.
51
Büyük kentlere bakıldığında psikolojik değişimin içsel ve dışsal itkileri sıklıkla yer
değiştirmektedir. İnsan, iş yerinde masa başında (Lefebvre’nin deyimiyle zorunlu
zamanını geçirirken) özgürleşme yani gitmek ve kalmak arasında hapsolmuştur. İş
sonrası yoğun trafikte geçirilen verimsiz ve sıkıcı zaman, bir süre sonra algılarımızı da
rutinleştirerek değişimlere karşı duyarsız olunmasını sağlar. Bireyde olaylara karşı
ilgisizlik, rutinleşme ve bıkkınlık belli bir süre devam ettiğinde, bu durum
kemikleşmeye başlar ve yeni karşılaştığı durumlarda vereceği tepki de enerjisiz olur.
Birey artık kendisi olmaktan çıkar ve gündelik olanı istediği için yapmaz, olması
gerektiği için bir ritüele dönüştürür. Daniel Buren, psikolojik yıpranmanın kentsel
mekânda, kırsala göre daha çok olduğunu savunur. Çünkü maruz kalınan karmaşa,
görsel bombardıman bu yıpranmayı şiddetlendirir. (Buren, 1997)
52
4.
ALAN ARAŞTIRMASI: İSTANBUL ATAŞEHİR BÖLGESİ BARBAROS
MAHALLESİNDE YER ALAN LÜKS KONUT SİTELERİ VE GECEKONDU
YERLEŞİMİNDE KENTSEL MEKÂNIN GÜNDELİK HAYATA ETKİSİ
Bu bölümde, mekânın gündelik hayat üzerindeki etkileri örneklem bölge Ataşehir
Barbaros Mahallesi üzerinde ele alınmaktadır. Ataşehir ve Barbaros Mahallesi’nin
mevcut durumunu tahlil etmek için bölgenin genel özelliklerine değinilmektedir.
Böylece kentsel mekân-gündelik hayat ikilisinde ele alınacak mekânın genel
özellikleri, ulaşımı, ekonomik yapısı ve demografik - sosyal yapısı bölge hakkında
bilgi edinilmesini sağlamaktadır.
Gündelik hayat incelemesinde Ataşehir Barbaros Mahallesi sınırlarında bulunan
Varyap Meridian ve Uphill Court site sakinleri ile aynı mahallenin gecekondu
sakinlerinin gündelik hayatları Şekil 4.1’de mevcut bulunan ‘taşınmadan önceki
gündelik hayatları ile taşındıktan sonraki gündelik hayatları’ karşılaştırması ile
mekânın gündelik hayatları üzerindeki etkileri esas alınarak incelenmiştir.
gecekonduya
taşınmadan önce
gündelik hayat
gecekonduya
taşındıktan sonra
gündelik hayat
benzerlik ve
farklılıklar
siteye
taşınmadan önce
gündelik hayat
siteye
taşındıktan sonra
gündelik hayat
benzerlik ve
farklılıklar
karşılaştırma
Şekil 4.1: Araştırmada İncelenen Temel Kriterler
53
Aynı mahallede yaşayan insanların, gündelik hayatları üzerinde mekân ve konutun
etkilerinin değişimlere sebep olup olmadığını araştırmak için gecekondu sakinleri ile
lüks konut site sakinleri olmak üzere 2 farklı grup ile mülakat gerçekleştirilmiştir.
Ataşehir
Barbaros
Mahallesi
genel
özellikleri
incelemesi
Araştırma
bölgesinde
oturan
kişilerin genel
profilinin
incelenmesi
Çıkarılan
profiller
arasındaki
mülakat
yapılacakların
tespit edilmesi
Mülakat
yapılması
Karşılaştırma
yapılması
Sonuç
Şekil 4.2: Araştırma Yol Haritası
4.1. ARAŞTIRMA BÖLGESİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
İstanbul, jeopolitik ve jeostratejik konumu başta olmak üzere, tarihten günümüze,
dünyanın gözde şehri olmuş ve önemini korumuştur. Şehrin cazibe merkezi olarak
görülmesi, göç ile gelen nüfus yoğunluğunun fazla olması sonucunu doğurmuştur.
Bu açıdan yerel yönetim mekanizmalarının ihtiyacı ve yatırım gerekliliği daimi
olmuştur. Özellikle 1950’li yıllar ile sanayileşmenin artması, dünya çapında kentlerde
yaşayan nüfusu arttırmış ve kentsel nüfus %30 oranında olmuştur (Danış, 2012). Bu
yıllar İstanbul için de dönüm noktası olmuş, şehre gelen insan akımı hızlanmıştır.
İstatistiki verilere göre Tablo 4.1’de görüldüğü üzere İstanbul nüfusu artmaya
devam etmektedir. 1940 yılında 793.949 kişi olan nüfusun artış hızı %1,39’dur. 2014
yılına gelindiğinde artış hızı %15,2’ye çıkarak, nüfus 14.377.018’e çıkmıştır. 74 yılda
nüfus artış hızı yaklaşık 10,93 kat artmıştır.
Tablo 4.1: Yıllara Göre İstanbul Nüfusu
Yıl
Nüfus
Nüfus Artış Hızı (%)
1940
793.949
1,39
1950
983.041
2,70
1960
1.466.535
2,94
54
1970
2.132.407
5,49
1980
2.772.708
1,71
1990
6.629.431
3,90
2000
8.803.468
2,88
2010
13.255.685
2,6
2014
14.377.018
1,52
Kaynak: www.tuik.gov.tr, TÜİK adresinden alınmıştır, Kasım 2015.
İstanbul, her dönem artan göçler sonucu şehir merkezinden dış çeperlere doğru
yayılma göstermiştir. Anadolu Yakası sınırlarında bulunan Ataşehir ilçesi de yakın
geçmişte yaşam alanı olup, günümüzün gözde ilçelerinden biri haline gelmiştir.
Ataşehir, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yer almaktadır. Ortasından
geçen TEM otoyolu ile iki bölgeye ayrılan Ataşehir, Doğu ve Batı Ataşehir olarak
adlandırılmaktadır. İlçe, kuzeyinde Ümraniye, kuzeybatısında Üsküdar, güneyinde
Kadıköy ve Maltepe, doğusunda ise Sancaktepe ile komşudur.
Harita 4.1: İstanbul İlçe Haritası
Kaynak: www.istanbul-rehber.com adresinden alınmıştır, Kasım 2015
55
1980 öncesi bütüncül yaklaşımdan uzak ve kişisel kararlara bağlı yapılaşmanın hâkim
olduğu yıllarda, bölgenin batısında gecekondulaşma başlamıştır. 1990’lı yıllara
gelindiğinde bölgenin, Kadıköy Belediyesi’ne bağlı bir uydu kent olup, planlı
yerleşime geçilmesi kararı alınmıştır. Bu karar sonucu, geniş sosyal alanları, yürüyüş
parkurları, spor sahaları ile “Ataköy ve Bahçeşehir projelerinden esinlenilerek inşa
edilen projeye Ataşehir adı verilmiştir (Kılıç, 2006).”
Bölgenin ulaşım kolaylığı, arazi düzgünlüğü, sağlam zemine sahip olması, İstanbul’un
her geçen gün genişleyen alanları arasında Ataşehir’i gözde kılmıştır.5 Bununla
birlikte, 1999 yılında yaşanan Gölcük Depremi, sağlam zeminli alanlar arasında
Ataşehir’in dikkat çekmesini sağlamıştır.
2000’li yıllar itibariyle mekânın üretimi devletin ve aktörlerinin başrolü çektiği yıllar
olmuştur. TOKİ ve yerel yönetim mekanizmalarının yetkilerinin artırılması, kentsel
dönüşüm projeleri ile yapılı çevre üretimi ivme kazanmıştır. Ataşehir de bu
dönemde 6 Mart 2008’de TBMM’de kabul edilen yasa ile ilçe statüsü kazanmış ve
Ataşehir Belediyesi kurulmuştur. Belediyenin hizmete geçmesi, 29 Mart 2009 yerel
seçimleri akabinde başlamıştır. İlçe 25,84 kilometrekarelik alanda, Harita 4.2’de
görüldüğü üzere 17 mahalleden oluşmaktadır (Ataşehir Belediyesi, 2015).
Harita 4.2: Ataşehir İlçesi Mahalle Haritası
Kaynak: www.atasehirmerkez.com adresinden alınmıştır, Kasım 2015
Proje kapsamında inşa edilen konutlar, Habitat II Kent Zirvesi’nde “En İyi Kurumsal Uygulamalar ve
Projeler” yarışmasında ‘Kent İçinde Kent’ dalında ödül kazanmıştır.
5
56
Belediyenin kurulması vesilesiyle Ataşehir de sermaye birikimini kentleşmeden
sağlayabilecek koşulları sağlar hale gelmiştir. Bu durumu açıklayan veriler ile ilçenin
yıllara göre inşa edilen konut sayısı, ruhsat verilen yapı sayısı artış göstermiştir. Bu
durum ile ilişkili olarak, aşağıda da değinileceği gibi, 2012 yılında çıkarılan Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun sonucu, riskli yapı teşhisi
konularak yıkılan yapı sayısı artmıştır. Tablo 4.2’de yer aldığı üzere 2012 yılında 8
adet yanan ve yıkılan yapı mevcut iken, 2014 yılına gelindiğinde bu sayı 386’ya
çıkmaktadır.
Tablo 4.2: Ataşehir Nüfusu ve İnşa Edilen Yapı Sayısı
Yıl
Nüfus
Ruhsat Verilen
Yapı Sayısı
Yanan ve Yıkılan
Yapı Sayısı
2008
351.046
216
92
2009
361.615
354
53
2010
375.208
897
13
2011
387.502
933
6
2012
395.758
822
8
2013
405.974
798
69
2014
408.986
819
386
Kaynak: Veriler, Ataşehir Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü, İskân Birimi yetkilisi ile
14.11.2015 tarihinde gerçekleştirilen görüşmede alınmıştır. Verilerin 2008 yılından
başlaması, 2009 yılında belediyenin kurulması nedeniyle, önce-sonra
değerlendirilmesinin yapılmak istenmesinden kaynaklıdır.
57
420000
0,30%
410000
405974
400000
0,24%
408986
0,25%
0,24%
395758
390000
387502
0,21%
0,20%
0,20%0,20%
380000
375208
370000
0,15%
361615
360000
350000
351046 0,10%
340000
0,06%
0,10%
0,05%
330000
320000
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Nufüsa göre Ruhsat Verilen
Yapı Oranı
0,06%
0,10%
0,24%
0,24%
0,21%
0,20%
0,20%
Nüfus
351046 361615 375208 387502 395758 405974 408986
0,00%
Grafik 4.1: Yıllara Göre Ruhsat Verilen Yapı Sayısının Nüfusa Oranı
Kaynak: Ataşehir Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü, İskân Birimi’nden 14.11.2015
tarihinde alınan veriler doğrultusunda tez kapsamında hazırlamıştır.
Grafik 4.1’e bakıldığında, Ataşehir’de 2008 ile 2014 yılları arasında doğal bir nüfus
artışı görülmektedir. 2009 yılı itibariyle ruhsat verilen yapı sayısındaki artışın nedeni,
Ataşehir’in ilçe olarak ayrılıp belediye kurulmasının etkisi olduğu söylenebilir. 2011
yılı sonrası bu orandaki az miktardaki düşüşün sebebi ise yerel ve genel seçimlerin
etkisi olarak görülmektedir.
58
Yıllara Göre / Yıkılan ve Ruhsat Verilen Yapı Sayısı
1000
933
897
822
800
819
798
600
400
200
0
2007
386
354
216
92
2008
53
2009
13
2010
6
8
2011
2012
Ruhsat verilen Yapı sayısı
69
2013
2014
2015
Yanan ve Yıkılan Yapı sayısı
Grafik 4.2: Yıllara Göre Yanan / Yıkılan ve Ruhsat Verilen Yapı Sayısı
Kaynak: Ataşehir Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü, İskân Birimi’nden 14.11.2015
tarihinde alınan veriler doğrultusunda tez kapsamında hazırlamıştır.
Grafik 4.2’ye bakıldığında 2008 yılından 2013 yılına kadar yanan ve yıkılan yapı
sayısında azalma söz konusu olmuştur. Ancak 2013 yılında bu sayıda ani bir artış
olmuş ve 2014 yılında daha önce hiç olmadığı kadar yapı yıkılmıştır. Bunun
gerekçesinin 2012 yılında çıkarılan Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkında Kanun olduğu öngörülmektedir çünkü bölgedeki gecekondularda yıkım
işlemi bu kanunun çıktığı dönem sonrası artmıştır. Burada ilginç olan beklenenin
altında ruhsat verilen yapı olmuştur. Bunun nedeni ise, döneme denk gelen yerel
seçimlerin işleyişi bir nebze yavaşlattığı yönündedir.
Harita 4.3: Barbaros Mahallesi Yıllara Göre İnşaat Durumu
59
Kaynak (Harita 4.3 devamı): D. Erdem Okumuş (2014), Kentsel Dönüşümde Sosyal
Donatı Alanlarının Değişimi ve Kentsel Yaşam Kalitesine Etkisi: Ataşehir Barbaros
Mahallesi Örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü,
İstanbul.
Harita 4.3’ten okunduğu gibi, konut, işyeri ve diğer yapılar yıllara oranla doğru
orantılı olarak artış göstermiştir. 1982 yılından 2002 yılına kadar geçen sürede çok
sayıda bina ile plansız bir mahalle gelişmiştir. 2002 ile 2005 yılları arasında ise, boş
arsaların geliştiği görülür. Boş arsaların geliştiği bu dönem aynı zamanda kapalı lüks
konut site inşaatını arttığı dönemdir. 2010 yılı itibariyle de bölgede yapı
yoğunluğunun arttığı ve boş arsa oranının azaldığı görülmektedir.
2018’de bitmesi planlanan ve birçok kamu kurumunun merkezinin bulunacağı
Finans Merkezi ile Ataşehir, Anadolu Yakası’nın gözde semtlerinden biri haline
gelmiştir. Bu durum sadece müteahhitleri etkilememiş, bölgenin yerel yönetimini de
yakından ilgilendirerek 2014 yılı içinde önemli kararların alınmasına vesile olmuştur.
Barbaros Mahallesi sınırları, 2014 Eylül ayına kadar Harita 4.2’deki gibi geçerli iken,
çıkarılan torba yasa ile 0-4 ve E-80 karayolunun kuzeyinde kalan kısım Ümraniye
Belediye sınırlarına dâhil edilmiştir.
Harita 4.4: Ataşehir Barbaros Mahallesi’nden Ümraniye Belediyesi’ne Aktarılan Alan
Kaynak: www.hurrriyet.com.tr adresinden alınmıştır, 2015
60
Aktarılan bu alan, Finans Merkezi inşaatının sürdüğü ve yıllık gelirinin 150 milyon
(Hürriyet Gazetesi, 2015) civarında olduğu bilinen önemli bir bölgedir. Sınır
değişikliğinin bu sebeple gerçekleştiği ve büyük bir rantın kaydırılma çabası olduğu
ve siyasi farklılıklar akla gelen ilk sebep olmaktadır. Konuyla ilgili, yönetici ve siyasi
yorumları, birbirine zıt olarak ikiye ayrılmış durumdadır.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, durumun flulukları çözen bir
uygulama olduğunu savunmuş “Vergi ve ruhsat işlemlerinde Ataşehir ile Ümraniye
arasındaki flulukları çözen ama hiçbir şeyi değiştirmeyen, ilçe hududunda herhangi
bir değişiklik yapmayan bir uygulama” demiştir. Peki burada bahsedilen fluluk nedir?
Yaşanan görev karmaşalarından yola çıkarak, tahmin edilen şudur (Mumay, 2014):
Finans Merkezi inşaatında dinamit kullanımının etrafta oturanları rahatsız etmesi
üzerine Ataşehir Kent Plus site sakinleri, durumu İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi’ne bildirmiştir. Oda ise bu durumu İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile İstanbul
Valiliği’ne bildirmiştir. Valilik konuyla ilgili, Ataşehir Kaymakamlığı’nın takip etmesini
uygun görmüştür. Büyükşehir Belediyesi ise Ümraniye Belediyesi’ni yetkili kılmıştır.
Kısaca, merkezi yönetimin taşra teşkilatı valilik ile yerinden yönetim mekanizması
büyükşehir belediyesinin yetkilendirdiği yönetim birim ve ilçeleri farklılık
göstermiştir. İşin son durumunda ise Ümraniye Belediyesi, İnşaat Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi’ne verdiği yazılı cevapta konuyla Ataşehir Belediyesi’nin
ilgilenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu ve benzer durumlarda yaşanan belirsizlikleri
önlemek amacıyla bu ayrımın yapıldığı Bakan tarafından savunulmaktayken,
Ataşehir Belediye Başkanı ise, “Ortada vergi ve inşaat harçları ile birlikte yıllık 150
milyon lirayı aşan bir gelirin CHP’li bir belediyeden AKP’li bir belediyeye aktarılma
meselesi var. Biz Ataşehir Belediyesi, Barbaros Mahallesi halkıyla bu karara
direneceğiz” diyerek, bu ayrımın rant düşüncesinden kaynaklı olduğunu
savunmuştur.
61
Tez Örneklemi Varyap Meridian
Sitesi
Fotoğraf 4.1 : Ataşehir Belediyesi, Finans Merkezi ve Varyap Meridian Görüntüsü
Kaynak: www.metropol34.com adresinden üretilmiştir, 2015.
Konunun bu şekilde yorumlanmasından rahatsızlık duyan Ümraniye Belediyesi ise
Harita 4.5’deki haritayı yayınlayarak açıklama yapmıştır. Yaptığı açıklama şöyledir
(Çoban, 2014):
“Ümraniye ve Ataşehir İlçe sınırları 06.03.2008 tarihinde kabul edilen 5747 sayılı
‘Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki’ Kanun kapsamında belirlenmiştir. Buna göre 5747
Sayılı Kanunun 1. Maddesi 18. Fıkrası ile Ümraniye İlçesinin güneyinde Ataşehir
İlçesi kurulmasına karar verilmiş ve doğal bir sınır olan 0-4 ve E-80 Karayolları iki
ilçe arasında sınır olarak belirlenmiştir. Bu düzenleme ile Kadıköy İlçesinden
Ümraniye İlçesine bağlanan kısımlar, Ümraniye İlçesinden de Ataşehir İlçesine
bağlanan kısımlar olmuştur. Kanun yürürlüğe girdiği 2008 yılından itibaren 0-4 ve
E-80 Karayollarının kuzeyinde, Ümraniye İlçesine eklenen kısımlara ait her tür iş ve
işlemler ile Belediye hizmetleri Ümraniye Belediyesi tarafından yürütülmüş ve
halen de yürütülmektedir. Bölgeye ait tapu kayıtları da Ümraniye Tapu
Müdürlüğünde bulunmakta olup, tapu iş ve işlemleri Ümraniye Tapu Müdürlüğü
tarafından yürütülmektedir. Yine bu bölgede bulunan vatandaşlarımız da
Ümraniye İlçesinin seçmenleri olarak kayıtlı bulunmaktadır.”
62
Harita 4.5: Ümraniye Belediyesi’nin 2008 Yılından Beri Geçerli Olduğunu İddia Ettiği
Sınır Haritası
Kaynak: www.hurrriyet.com.tr adresinden alınmıştır, 2015
Yapılan açıklama ile görülmektedir ki Ümraniye Belediyesi, 2014 yılı değişikliği değil,
2008 yılında alınmış kararın uygulamasıdır demektedir. Sonuç olarak, 0-4 ve E-80
Karayolları iki ilçe arasında sınır olarak belirlenerek, karayolunun kuzeyinde kalan
kısım Ümraniye Belediyesi’ne aktarılmıştır. Bu durum, mahalle sakinleri arasında da
ilgi uyandırmıştır. Çünkü mahalle sakinleri kendi belediye sınırlarında inşa edilecek
Finans Merkezi’nin, gelecekte kendi arsalarına yapılacak kentsel dönüşüm
projesindeki konutlar için kiracı hazinesi olacağı düşüncesindedir. Nihayetinde,
bölgedeki dönüşüm ve yapılaşma çalışmaları siyasal çatışmaları da beraberinde
getirmekte ve mahalle sakinlerinin hayatlarını etkilemektedir.
Ataşehir Kaymakamlığı’ndan edinilen bilgiye göre Barbaros Mahallesi 2014 yılı
nüfusu 45.000 kişidir. Mahalle yerleşiminin tarihine bakıldığında 1970’li yıllarda göç
almaya başlamış, gecekondulaşma ile başlayan yaşam, bugün yerini büyük lüks
konut sitelerine bırakmıştır.
Barbaros Mahallesi konumu itibariyle, planlanan Finans Merkezi’ne 1 km, planlanan
metro hattına 1 km, Boğaz Köprüsü’ne 9 km, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne 15
km, Sabiha Gökçen Havalimanı’na 25 km, Atatürk Havalimanı’na ise 37 km
63
uzaklıktadır. 1. ve 2. boğaz köprülerinin çevre yolları Ataşehir sınırları içinden
geçerek Anadolu Otoyolu olarak birleşmektedir.
Harita 4.6 : Barbaros Mahalle Uydu Görüntüsü
Kaynak: www. harita.yandex.com.tr adresinden üretilmiştir, 2015.
Ataşehir Barbaros Mahallesi demografik ve sosyal yapısı, lüks konut site sakinleri ile
gecekondu sakinleri olmak üzere kendi içlerinde gruplanmışlardır. Lüks konut sitesi
olarak, 2012 yılında yaşamın başladığı Meridian ile Uphill Court siteleri baz
alınmaktadır. Burada yaşayan bireyler, sosyalleşmek üzere birçok imkâna sahip,
ekonomik gelir seviyesi üst düzeyde olan birey ve ailelerdir. Varyap Meridian
bloklarına yaklaşık 300 metre aşağıda, aynı mahalle sınırlarında gecekondular
bulunmaktadır.
Gecekondu sakinlerinin çoğu 1970-1980 yılları arasında Ordu, Sivas ve
Kahramanmaraş’tan göç ederek mahalleye taşınan ve kendi yaşam alanını inşa eden
ailelerden oluşmaktadır. İki yanından Kurbağalı Dere kollarının geçtiği alan, 10 yıl
öncesine kadar sakin, mahalle kültürünün yaşandığı, komşuluk ilişkilerinin yoğun
olduğu bir yer olmuştur. Günümüzde mahallenin gecekondu hâkimiyetinin yoğun
64
olduğu kısımda, geçimini kâğıt toplayıcılığıyla sağlayan Romanlar ile emekliler
çoğunluktadır. Kâğıt toplayıcıların son 10 yılda mahalleye taşınması ile mahallede
sağlıklı yaşanılabilir bir ortam kalmamıştır. Çöplerden toplanan teneke ve kâğıtlar
nedeniyle mahallede sinek, haşere böcek, fare gibi canlıların türediği, sağlığı tehdit
edici bir ortam oluşmuştur. Mahalle sakinlerinin durumdan şikâyetçi olmaları,
Roman komşuları ile aralarında gerginliğe neden olmuştur. Mahalle içinde soyut bir
sınıflandırma ve ayrım oluşmuştur, bu ayrım 3 grup doğurmuştur. Mahallenin
yapısını bozduğu düşünülen Romanlar, 1970’lerden günümüze mahallede ikamet
eden ve ‘asıl sahipleriyiz’ diyen emekliler, son 5 yıl içinde mahalleye taşınmış,
mahallenin yeni sakinleri6.
Mahalle sakinleri içlerinde birçok farklılığı barındırmaktadır. Öncelikle bireyler
arasında büyük bir eğitim seviyesi farklılığı bulunmaktadır. Bu duruma pek çok etken
olmakla birlikte, 1970’lerde okullara ulaşım sıkıntısı nedeniyle eğitimlerinin yarıda
kaldığı gecekondu sakinleri tarafından sıkça dile getirilmektedir. Mahallenin emekli
kesimi, mahalleye taşındıkları ilk yıllarda çocuklarının okula giderken dizlerine kadar
çamurun içinden geçerek, zor koşullarda okula ulaştıklarını ifade etmişlerdir.
Bununla birlikte, ekonomik refah bakımından büyük ölçekli fark bulunmaktadır. 3’e
ayrılan grubun ilk sınıfında bulunan Romanlar, kağıt toplayıcılığı ile geçimlerini
sağlamaya çalışmaktadır. 2.grupta bulunan emekli ailelerin çoğunluğu kendi evinde
oturmakta, çocukları ve torunları uzakta yaşayan ailelerdir. İlk gruba kıyasla,
ekonomik refahı daha fazladır. 3. grubun çoğunluğu ise beyaz yakalı çalışanlar
oluşturmaktadır. Evlerini yatakhane gibi kullanan, günlerinin çoğunu mesaide
geçiren tek yaşayan kişiler veya çekirdek ailelerdir. Tüm bu gruplarda sosyal hayat
kavramı herkes için farklı bir anlam taşıyarak, farklı yaşayışları içermektedir.
Araştırma kapsamında gecekonduda yaşayan 1 ve 2. grup birlikte, lüks kapalı
sitelerde yaşayanlar ise ayrı olarak, toplamda iki farklı grup şeklinde ele
alınmaktadır.
Ataşehir Barbaros Mahallesi’nde Kasım 2013 – Mart 2015 yılları arasında bir inşaat firmasında
çalışılmıştır. Bu süreçte gecekondu sakinleriyle birebir görüşme ve onları tanıma fırsatı olmuş ve tez
konusunun temelleri o zaman belirlenmiştir. O süreçte edinilen bilgiler araştırmada derlenerek
kullanılmıştır.
6
65
4.2. ARAŞTIRMA BÖLGESİNDE GÜNDELİK HAYAT
Barbaros Mahallesi, yukarıda da değinildiği gibi iki farklı grubun yaşadığı bir
mahalledir. Mahalle içindeki yaşam farklılıkları lüks konut sitelerinde ve
gecekondularda olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Harita 4.7’de gösterildiği üzere, mahalle içinde ve çevresinde birçok lüks konut sitesi
mevcuttur. Araştırmada, son dönemin gözde sitelerinden olması ve gecekondu
yerleşimine yakınlığı nedeniyle Varyap Meridian sitesi örneklemlerden birini
oluşturmuştur. Diğer bir lüks konut sitesi ise Uphill Court seçilmiştir. Bu sitenin
seçilmesinde, mülakat katılımcılarına ulaşma konusunda zorlanılmaması etken
olmuştur. Site hayatı ve gecekondu hayatını daha da açıklamak amacıyla, yapılan
mülakatlar alt başlıklar altında ele alınmıştır.
Araştırmanın Gecekondu Bölgesi
Harita 4.7: Barbaros Mahallesi ve Çevresinde Lüks Konut Siteleri
Kaynak: www. harita.yandex.com.tr adresinden üretilmiştir, 2015.
4.2.1. Varyap Meridian Sitesi
Barbaros Mahallesi sınırları içinde bulunan Varyap Meridian; 60, 45, 41 ve iki adet
24 katlı rezidans kule, 3 adet ticari blok ve otel projelerinden oluşmaktadır. İnşaatı
2009 yılında başlamış olup, 2012 Şubat itibariyle yaşam başlanan proje 5 adadan
oluşmaktadır. Toplam inşaat alanı 410.000 m²’lik alandan oluşan projenin %15’i
oranında yapılaşma gerçekleşmektedir. Geriye kalan yerleşimin büyük bir kısmını
yeşil doku ve rekreatif alanlar oluşturmaktadır. Özel kapalı yüzme havuzu, kafeterya,
66
fitness salonu, sauna, buhar odası ve soyunma odalarından oluşan sosyal tesis, açık
havuz ve yüzme havuzları da proje içindedir.
Tablo 4.3: Varyap Meridian Daire Sayıları
Bloklar
Daire sayısı
D + E Blok
379
B + C Blok
427
A Blok + Villalar
426
Toplam
1.232
Kaynak: Varyap Meridian Teknik İşler Müdürü Deniz Akyıldız ile gerçekleştirilen
mülakattan elde edilen verilerdir, Mayıs 2014.
Projeyi diğer kapalı konut projelerinden ayıran bir özelliği, USGBC tarafından verilen
LEED kayıtlı Türkiye’nin ilk yeşil konut projesi olması ve toplamda 7 sertifikalı bir
proje olmasıdır (Akyıldız, 2014). Varyap Meridian etkin su kullanımı ve ekosistemin
korunması için projede geri dönüşüm çalışmalarına yer vermesi ile de reklam
yaparak ön plana çıkmış bir projedir.
Fotoğraf 4.2: Barbaros Mahallesi’nin Kuş Bakışı Görüntüsü
Kaynak: Güneri İnşaat Arşivi, 2014.
4.2.2. Uphill Court Sitesi
Barbaros Mahallesi sınırları içinde bulunan Uphill Court, A, B ve C ada olmak üzere
toplam 3 ada üzerine kurulu, ada yönetimleri birbirinden ayrı bir sitedir.
67
Fotoğraf 4.3: Uphill Court B ve C Ada
Kaynak: www.uphillcourtbada.com adresinden alınmıştır, 2015.
A ada, toplam 9 blok, 814 daire ve ticari bloktan oluşmaktadır. B ada, 6 blok, 743
daire ve 5 işyerinden, C ada ise 5 blok, 206 daire ile işyerlerinden oluşmaktadır. B ve
C ada, arasından geçen yol ile birbirinden ayrılırken, Fotoğraf 4.3’de görüldüğü gibi
adalar arasına yapılan üstgeçit bağlantıyı sağlamaktadır. Tüm adalarda site içinde
açık yüzme havuzu, masa tenisi, çocuk parkı, açık-kapalı otopark, çardak, tropik bitki
alanı ve hafta sonu kahvaltılarının organize edildiği kafeterya bulunmaktadır. Site
sakinleri ücretsiz olarak plates dersleri verilmektedir.
Tablo 4.4: Uphill Court Daire Sayıları
Bloklar
Daire sayısı
A
814
B
743
C
206
Toplam
1.763
Kaynak: Uphill Court A, B ve C Ada Site Yönetimleri ile gerçekleştirilen mülakattan
elde edilen verilerdir, Kasım 2015.
Reklamlarında Batı Ataşehir'in vahası olarak tanıtılan site, yüksek katlı, balkonsuz,
dikdörtgen kütle yığınları görünümündedir.
68
Fotoğraf 4.4: Uphill Court Site İçinden Görünüm
Kaynak: www.uphillcourtbada.com adresinden alınmıştır, 2015.
4.2.3. Varyap Meridian ve Uphill Court Sitelerinde Gündelik Hayat
Araştırmada Varyap Meridian ve Uphill Court sitelerinde gündelik hayatın analizi için
site sakinleri ile mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Yarı yapılandırılmış şekilde
gerçekleştirilen mülakatlarda kartopu yöntemi kullanılmış ancak site sakinlerine
ulaşma ve mülakat gerçekleştirmeye ikna etme konusunda yaşanan sıkıntılar,
örneklem sayısının daha fazla olmasını engellemiş ve toplam 8 kişi ile mülakat
gerçekleştirilmiştir.
Öncelikle, katılımcılara siteye taşınma nedenleri sorulmuş ve alınan cevaplarda,
çocuklara uygun sosyal imkânların olması, daha iyi koşullara sahip olma isteği,
güvenlik, yeni ve temiz bir site olması, ferah dairelerin olması, iş yeri veya okula
yakınlık ya da sadece havuz için taşınma sebepleri baş göstermiştir. Soruya verilen
çeşitli yanıtların içinde, ortak olan tek sebep ise ‘güvenliktir’. Soruya yanıt
verenlerden katılımcı F, güvenlik konusunda “Siteye giren çıkan biraz daha belli”
69
diyerek, sitenin duvarlar ile çevrilmesinin ve kapıdaki güvenlik işlevinin önemini bu
şekilde vurgulamıştır.
Taşınmadan önce bir akrabanın siteye taşınarak methetmesi ya da aynı semtten
birlikte gelme gibi bir durum söz konusu olmamaktadır. Gecekondu sakinlerinde ise
bu durum farklılık göstermekte ve aynı köyden birlikte göç etme ya da bir akrabanın
önerisi üzerine arkasından gelme durumu yaşanmıştır.
Taşınmanın ardından adaptasyon sorunu yaşayan site sakini azınlıkta olup, sorun
yaşanmasının nedeni de yeni muhite alışma güçlüğünden kaynaklanmıştır.
Araştırmanın temel kavramı olan gündelik hayat ile ilgili sorulan ‘Taşınmanızın
ardından gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu?’ sorusuna verilen yanıtlarda
ortak nokta ulaşım olmaktadır. Ulaşımda toplu taşıma kullanan, katılımcı I, toplu
taşımaya erişimin zorlaştığını ve en az 1 saat daha eklendiğini vurgulamıştır. Özel
aracı bulunan katılımcı F ise, ana yol akslarına daha kolay ulaştığını vurgulamıştır.
Aynı soru gecekondu sakinlerine de sorulmuştur, alınan yanıtlar birçok konuda
hayatlarının değiştiği doğrultusunda olmuştur. Gecekondu sakinlerinin yanıtları
4.2.5. başlıkta ele alınmaktadır.
Oturulan muhit ile gündelik hayat ilişkisini irdelemek için “Oturduğunuz muhit
gündelik hayatınıza yön veriyor mu?” sorusu sorulmuştur. Katılımcı F, Ataşehir’in iş
okulu ve Bağdat Caddesi’ne mesafe olarak orta bir yerde olması nedeniyle yön
verdiğini; katılımcı G, bağlantı yollarına yakınlığı ile sosyal imkânlara mesafesi
sebebiyle kolaylaştırdığını söylemiştir. Katılımcı H, bölgenin trafik sıkıntısı nedeniyle
gündelik hayatı zorlaştırdığını ve araba kullanmanın zor olduğunu düşünmektedir.
Katılımcı J de muhitin gündelik hayatına yön verdiğini söylemiş, sebep olarak da
marketlere yakınlığı, sitede ve civarda otopark imkânın varlığını savunmuştur.
Katılımcı I bu soruya, “Arabayla her yere yakın ama toplu taşımayla da her yere uzak
burası. Yine de epey geliştiği için her zaman çok uzağa gitmeme gerek kalmıyor,
burada halledebiliyorum. Yani zorlukları da kolaylıkları da var” demiş ve Ataşehir
ilçesinde yaşamanın gündelik hayatını olumlu olumsuz etkilediğini savunmuştur.
Gündelik hayat ile muhit etkileşiminin olmadığını sadece katılımcı J söylemiştir.
70
Gündelik hayata yön veren en büyük etken ise, katılımcılar tarafından iş hayatları
şeklinde yanıtlanmıştır. Öğrenci bir katılımcı için ise bu durum eğitimi olmuştur.
Sorunun devamı niteliğinde sorulan, gündelik hayatı yönlendirme konusunda şahsi
kararlar mı yoksa sistemsel dayatmalar mı sorusuna ise site katılımcılarından 4 kişi
şahsen karar verip yönlendirdiğini, 3 kişi sistemin yön verdiğini, 1 kişi ise her ikisinin
de etkili olduğunu söylemiştir.
Site yaşamının gündelik hayat üzerinde etkisi var mı, varsa nelerdir? Sorusuna
katılımcıların tümü evet demiş ve sebebini açıklamışlardır. Yanıtlar ‘Yazın havuzdan
yararlanıyorum, yazın havuzun katkısı var onun haricinde kışın yok, sosyal
imkânların
iyi olması hayatımı olumlu
etkiliyor, oğlumu dışarı güvenle
gönderebiliyorum, evet güvenli olduğu için kendimi daha rahat hissediyorum’
şeklindedir. Katılımcı I, “Evet, hırsız girmesinden ya da gece sokakta yürürken
başıma bir şey gelmesinden korkmuyorum. Arkadaşlarımla yazın havuza
girebiliyorum” diyerek site yaşamının güvenlik boyutunda hayatını etkilediğini ve
havuzdan faydalandığını dile getirmiştir. Katılımcı L ise “Güvenlik için site
tercihimdir, katkılarında zaten bahsettiğim gibi hayatımı kolaylaştırıp, zaman
tasarrufu sağlıyor” demiştir.
Mahallelerde daha sık görülen komşuluk ilişkilerinin sitelerdeki durumunu
sorgulamak için “Komşuluk ilişkileriniz var mı?” sorusu sorulmuştur. Varyap
Meridian ve Uphill Court sakinleri arasında bu konuda farklılık görülmüştür. Varyap
katılımcıları, komşuluk ilişkilerinin yok denecek kadar az olduğunu ve sadece
asansörde merhabalaştıklarını söylemiştir. Katılımcı L ise bu soruya,
“Komşuluk anlamında değil ama bazen beraber spor yaptığımız ve aynı zamanlara
denk geldiğimiz 2-3 kişi var. Ama sadece sporda muhabbet ettik, birbirimizin evine
hiç gidip gelmedik.” şeklinde yanıt vermiştir.
Uphill Court sakinlerinin yanıtlarında ise komşuluk ilişkisinin daha samimi olduğuna
dair yanıtlar alınmıştır. Katılımcı H, “Farklı komşu tiplemesi ile beraberim çünkü
kalabalık bir site. Ama ilk defa burada sabah kahvesine gitmeye alıştım, bu da
hoşuma gidiyor” demiştir. Katılımcı J, “Karşı komşumla iyiyiz, bir iki de görüşüp
selamlaştığımız komşumuz var. İstanbul şartlarında gayet iyi diyebilirim” ; katılımcı
71
K, “Komşuluk ilişkileri açısından olumlu katkıları oldu yani birbirimize sık olmasa da
gider geliriz. Öncesinde böyle değildi” demiştir. Yine aynı siteden öğrenci olan
katılımcı I, “Karşı komşum ve daha önce aynı okulda okumuş olduğum, sonradan
benimle aynı siteye taşınmış olan iki arkadaşım ve aileleri ile çok iyi anlaşıyoruz. Sık
görüşüyoruz” şeklinde yanıt vermiştir.
‘Gündelik hayatınızda sitenin imkânlarından yararlanıyor musunuz?’ sorusuna, tüm
site katılımcıları evet şeklinde yanıt vermiş, en çok yararlanılan ise havuz olmuştur.
Barbaros Mahallesi’nde birbirine çok yakın bulunan Varyap Meridian, Uphill Court
ve
gecekondular
arasında
etkileşimi
öğrenmek
için
‘Sitenin
yakınında
gecekonduların olması gündelik hayatınızı etkiliyor mu?’ sorusu sorulmuştur. Tüm
yanıtlar, etkilemediği yönünde olmuştur. Sadece katılımcı E, görsel olarak daha güzel
yerler olabilir tavsiyesinde bulunmuştur. Aynı sorunun, sitelerin varlığı hayatınızı
etkiliyor mu şeklinde değiştirilmişi gecekondu sakinlerine sorulmuştur, ayrıntıları
4.2.5. başlığında ele alınmıştır.
Gecekondu sakinleri ile site sakinlerinin mahalledeki sorunlarda farkındalıklarını
görmek amacıyla ‘Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?’
sorusu
sorulmuştur. Soruyla ilgili Varyap Meridian sakinlerinden katılımcı E’nin verdiği yanıt
konuyu özetler niteliktedir:
“Burası çok izole bir yer aslında baktığınız zaman, orası da (gecekondular) buraya
göre izole değil ya da. Aslında burası gündelik hayattan, Türkiye’nin gerçeklerine
baktığımız zaman birazcık daha farklı bir yer burası. Sıkıntı olarak da ne olabilir
bilmiyorum ama bir sıkıntısı yok diye de düşünebilirim.”
Diğer katılımcıların yanıtları genellikle ulaşım üzerine olmuştur. Katılımcı F, “Toplu
taşıma yok, yetersiz”, katılımcı G, ‘Bulvar 216 yapıldıktan sonra çok kalabalıklaştı ve
trafiği arttı’ demiştir. Soruya katılımcı I, ‘Hiçbir yere doğrudan gidiş yok. Arabayla 10
dakika sürecek mesafeyi toplu taşımayla en az 45 dakikada gidebiliyorum. Bazen
aynı mesafe için birden fazla araç kullanmak zorunda kaldığım da oluyor’ şeklinde
yanıt vermiştir. Katılımcı J, ‘Ulaşım arttırılabilir, sosyal etkinlikler düzenlenebilir
mesela kültür merkezleri açılabilir’ demişken, katılımcı K ve L de trafik sıkıntısına
değinerek metro olmamasının herkesi özel araç kullanmaya ittiğini savunmuştur.
72
Katılımcı H ise farklı bir bakış açısı ile “Devamlı yüksek binalar yapılıyor, bu olay beni
rahatsız ediyor. Tabii bir de havasızlık, sokağa çıkmak istemiyorum. Binalar ile
boğulmuş sokaklar, her yerde araba ve egzoz dumanı, en sevmediğim tarafı”
demiştir.
Sitelerin sorunlarına değinmek için, sitelerin en büyük sıkıntısı sorulmuştur. Verilen
yanıtlarda, tam teşekküllü spor salonu eksikliği ve aidat yüksekliği baş göstermiştir.
Siteyle ilgili sıkıntılarda ise site yönetimleri aktif görev almaktadır.
Bir diğer soru, Ataşehir Belediyesi’nin hizmetlerinin yeterliliği ve geliştirilmesi
gereken yönler konusunda olmuştur. Belediye hizmetlerinden genel memnuniyet
söz konusu iken trafik konusunda geliştirilmesi gereken yollar ve metro hattının
yapılması öneriler arasında söylenmiştir. Bununla birlikte katılımcı H tarafından, yeşil
alanların artırılması, katılımcı I tarafından sokak hayvanları için kulübe ve mama
alanları yapılması önerilmiştir.
Gündelik hayatı etkileyen yapılması istenen yatırımlar ile buna karşın en çok yapılan
yatırımlar sorulmuştur. Verilen yanıtlarda 2 katılımcı bilgi sahibi olmadığını söylemiş,
diğer katılımcılar ise “yeme-içme, alışveriş merkezleri, lokanta, konut ve işyeri”
demişlerdir.
Mülakatın sonunda katılımcılara, devletin konut politikaları hakkındaki görüşleri
sorulmuştur. Katılımcı E fikri olmadığını söylemiş, diğer katılımcılar ise genel olarak
memnuniyetsizliklerini dile getirmiştir. Memnuniyetsizlik nedenlerinde katılımcı F,
“Aşırı bina dikiliyor. Barbaros Mahallesi özelinde ise bu kadar büyük binaları
kaldıracak yolu var mı bakmıyorlar. Planlı bulmuyorum”, katılımcı G, “Yeterli sosyal
imkân yapılmadan konut yapıldığını düşünüyorum” , katılımcı H, “Kesinlikle
beğenmiyorum, yeşillikleri yok ettiler” demiştir. Diğer site sakinlerinden katılımcı I,
“Devletin desteklediğim herhangi bir politikasının var olduğundan şüpheliyim, konut
politikaları dâhil”, katılımcı J, “Tek kelime ile berbat”, katılımcı K, “Fazla ve plansız.
Planlı gibi görülse de aslında birçok şey düşünülmeden plansızca yapılıyor”, katılımcı
L ise beğenmiyorum demiştir.
73
Sitede gündelik hayat, gündelik hayatta mahallenin durumu ve yönetimlerin etkisi
üzerine sorulan sorular, gecekondu sakinlerine de uyarlanarak aynı mahallede
ikamet eden gecekondu sakinlerine sorulmuştur.
Son olarak, kızına site hayatı dışındaki hayatı göstermek için anneanne ve dedelerini
ziyaret ettiren, orada eski mahalle günlerini anlatan katılımcı E’ nin siteler için
söylediği sözler önem taşımaktadır, “Hep ona (kızına) söylüyorum fanusta
yaşıyormuşuz gibiyiz yani dışarıda bir hayat var ama biz birazcık izole yaşıyoruz”
sözleri site hayatını açıklar niteliktedir.
4.2.4. Barbaros Mahallesi’nin Gecekondu Bölgesi
Barbaros Mahallesi’nde gecekonduların hâkim olduğu yer, Kurbağalı Dere’nin iki
kolu arasında kalmış bölgedir. Mahalleye 1980’ler itibariyle taşınan mahalle
sakinleri, geldikleri yıllarda dereden balık tuttuklarını ve dere suyunun berrak
olmasının, etraftaki ağaçların ve toprağın verimliliğinin güzelliğine kapılarak
taşındıklarını dile getirmişlerdir. Yerleşimin yeni başlaması nedeniyle yolların
olmaması ve ulaşım için balçığa girmek durumunda olmaları, işe ve okula gidenlerin
hayatlarını etkileyen en etkili olumsuzluk olmuştur o zamanlarda. Yol haricinde,
taşımalı su olması da hayatı zorlaştıran bir diğer etken olmuştur.
Fotoğraf 4.5: Günümüzde Barbaros Mahallesi’nde Gecekondular
Kaynak: Güneri İnşaat Arşivi, 2014.
74
2000’li yıllara gelindiğinde yol ve toplu taşıma sorunu çözülmeye başlamış ancak
yeni bir sorun mahalleliyi rahatsız eder olmuştur, mahalle sakinlerinin deyimiyle
‘esmer vatandaşların gelmesi’. Bugün hala devam eden bu sorun güncelliğini
korumakta ve gündelik hayatlarını etkileyen önemli bir unsur olmaktadır.
Fotoğraf 4.6 : Barbaros Mahallesi’nde Kağıt Toplayıcı Roman Evleri
Kaynak: Güneri İnşaat Arşivi, 2014.
Fotoğraf 4.7 : Barbaros Mahallesi’nde Gecekondular
Kaynak: Güneri İnşaat Arşivi, 2014.
Son yıllarda kentsel dönüşüm projelerinin yoğun olarak planlandığı, çeşitli
müteahhit firmaların gelip kat karşılığı anlaşmalar yaptığı Barbaros Mahallesi,
gündelik hayat incelemesinde kentsel dönüşümün etkisi altındadır. Gecekondu
sakinlerinin çoğu, ‘konutlar her gün yıkılabilir ve kısa sürede yeni, lüks konutların
sahibi oluruz’ düşüncesiyle yaşamaktadır. Gecekondularda çatı, gider sorunu ya da
badana gibi masraf çıkaran konularda harcama yapmak istememektedirler. Acil
yapılması gereken harcamalarda ise, müteahhit ile sözleşme imzalanmış ise masrafı
firmadan talep etmektedirler. Kentsel dönüşüm söylemleri her anlamda mahalle
sakinlerinin hayatlarının merkezi konumundadır. Dönüşüm, yılların komşuları ve
akrabalar arasında da husumete yol açmıştır. Müteahhitlere imza veren gecekondu
sakinleri, projenin ilerlemeyişinin sebebini imza vermeyen komşularını görmektedir.
75
Mahallenin erkekleri çoğunlukla mahalle camisinde vakit namazlarına gitmekte ve
namaz aralarında evlerinde bulunmaktadır. Mahallenin iki kahvesi bulunup, kahveye
giden erkek sayısı azdır, bunun nedeni ise yaşı ileri olan erkeklerin namaz vakitleri
arasında evlerinde bulunma isteği, gençlerin ise çalışmalarından kaynaklıdır.
Kadınlar ve çocuklar ise yaz ayları haricinde sokakta nadir görülmektedir.
Fotoğraf 4.8 : Barbaros Mahallesi’nden Geçen Kurbağalı Dere, Taşkın Sonrası
Kaynak: Tez kapsamında çekilmiştir, 2015.
76
Fotoğraf 4.9 : Barbaros Mahallesi’nden Varyap Meridian Sitesinin Görünüşü
Kaynak: Tez kapsamında çekilmiştir, 2015.
4.2.5. Gecekondu Mahallesinde Gündelik Hayat
Araştırmada Barbaros Mahallesi’nin gecekondu kısmında gündelik hayatın analizi
için gecekondu sakinleri ile mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Yarı yapılandırılmış
şekilde gerçekleştirilen mülakatlarda katılımcıların farklı gruplardan olmasına dikkat
edilmiştir. Mülakatlar, mahalleye ilk taşınan, mahallede sözü dinlenen ileri yaşta bir
kişi, mahallede Kahramanmaraşlı grubun temsilcisi bir kişi, Kurbağalı Dere taşkını
sonrası evi belediye tarafından yıkılan bir aile, mahallenin gençlerinden bir kişi ve
Romanlar arasından bir kişi ile toplam 5 katılımcıyla gerçekleştirilmiştir.
Öncelikle, katılımcılara Barbaros Mahallesi’ne taşınma nedenleri sorulmuştur.
Katılımcı A, “Burada akrabam vardı. Karşıda otururken (Şehremini), bir gün dedi gel
buralara. Bak boş arsalar var. Geldim baktım dere akıyor mis gibi, içinde balıklar
yüzüyordu o zaman. (kızı dâhil olup, balık tuttuklarını anlatıyor) Ama bildiğin
mahrumiyet. Neyse o şekilde geldik buralara” şeklinde yanıt vermiştir.
77
Katılımcı B ise, Antalya’dan taşındıklarını ve nedeninin Mustafa Kemal Mahallesi’nde
oturan akrabalarının çağırması ve kendi evlerini yapma isteği olduğunu söylemiştir.
Katılımcı D’nin hikâyesi de benzerdir, Barbaros Mahallesi’nde oturan abisinin
ısrarları ile 1979 yılında Eyüp Sultan’da kirada oturduğu evinden Barbaros
Mahallesi’ne taşınıp kendi evini inşa etmiştir. Farklı olarak katılımcı C ve ailesi, yeni
yerleşim yeri olması nedeniyle geldiklerini ifade etmiştir.
Tüm katılımcıların evleri, kendileri tarafından inşa edilmiştir. Kendi evini inşa eden
katılımcılar, ardından ya akrabalarını çağırmış ya da zaten akrabalarının çağırması ile
mahalleye göç etmişlerdir. Örneğin katılımcı C taşındıktan sonra halası ve aile
gelmiştir, katılımcı D, abisinin ısrarıyla gelmiş, katılımcı Ç ise anne, baba, eş, çocuk,
kardeş ve yengeleriyle birlikte taşınmıştır, bu durumu “Biz tüm akrabalar birlikte
geldik zaten, kimse kalmadı bizden gelmeyen” sözleri ile açıklamıştır.
“Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?” sorusuna verilen yanıtlar
ise ulaşım konusunda birleşmiştir. Genellikle 1970 sonlarında taşınan aileler,
mahallenin toplu taşıma eksikliği, yollarının olmayıp dizlerine kadar çamura girmek
zorunda kaldıklarını söylemişlerdir. Bu açıdan gündelik hayatlarını ve mahalleye
alışmayı en çok zorlayan konu olmuştur ulaşım. Katılımcı D, eşinin ve çocuklarının
mahalleyi benimseyememesini ve alışamadıklarını şu sözler ile dile getirmiştir,
“Bize hiç iyi gelmedi Yeni Sahra. Hanım da, ben de, çocuklar da alışamadık.
Apartmandan sonra gecekonduya taşınınca, çocuklar ev diye benimseyemedi,
kimseyle komşu olamadık. Bir geldik ki, insanlar burada sokakta yaşıyor, kadınlar
sokakta mesela. Hanımım öyle yaşamadı ki, ben desen işe gideceğim ama ne
vasıta var, ne de yol. Tabii olmadı işsiz kaldım, çok yokluk çektik. Sonra yeni bir iş
buldum, çok uğursuz geldi Yeni Sahra. Bir de evi yapmak için çok borçlandık, ilk kez
çalıştı eşim. Çocuk baktı, o da çok zor oldu. Biz kendi evimizi yapacağız dedik ama
orada kiradayken çok daha mutluyduk, çocuklar güzel yetişiyordu, ben
Beşyüzevler’de çalışıyordum, yakındım. Hani cam vardır ya üflenir, abajur,
akvaryum, vazo yapılır. İşte ben onun üfleme ustasıydım, tüm cam atölyeleri de
Beşyüevler’deydi, yakındım. İşte öyle geldik kendi evimiz uğruna ama uğursuz
geldi burası bize.”
78
Konuşmasının devamında, Barbaros Mahallesi’nin taşındıkları yıllardaki (1979)
yaşam koşulları sorulmuştur, verdiği yanıt şu şekildedir:
“Çocuklar Yenisahra’da okula gitti ama sevemediler. Mahallede desen, suyu
çeşmeden alıyorduk, evimiz dere kenarında diye sevinirdik önceleri ama sonra
onun da taşkın korkusuyla yaşadık hep. 1979’da o suda kurbağalar yaşardı, şimdi
kâğıt toplayanların oturduğu yerde Arnavut bahçeleri vardı, güzeldi de. Ama o
dahi değişti şimdi. Çingeneler de gelince, mahalle toptan çekilmez oldu. Mesela
kızımı erken evlendirdim ben. Yoksa geri görüşlü değilim, kaderim o kadar kötü
gitti ki, kızım da kurtulsun istedim mahalleden.”
Kâğıt toplayıcılığı ile geçinen katılımcı Ç, oturduğu muhitin gündelik hayatına
katkılarını “Burası bizim için çok iyi bir yer, bir kere çok merkez. Ben bu kadar nüfus
ile bu kadar merkezde neresini bulabilirim? Bahçemde de kâğıtlarımı istifliyorum,
sıkıntımız yok” diyerek açıklamıştır.
Katılımcı A’da, mahalleye geldikleri zaman yaşadıkları güzellik ve sıkıntıları dile
getirmiştir:
“Çok mahrumiyetti. Yol yok, her yer balçık. Ovanın ortasındasın. Ulaşım yoktu
Kadıköy’e. Eskiye göre şimdi çok iyi, ama yol konusunda çok çektik. Tabii buraya
taşınmanın şöyle bir güzelliği de oldu, balık tutar mangal yapardık, Şehremini’ye
göre buranın en güzel farkı o oldu.”
Site hayatına göre komşuluk ilişkilerini daha sıkı olduğu düşüncesi ile “Komşuluk
ilişkileriniz var mı?” diye sorulmuştur. Mahalleye ilk taşınan kişilerin birbirine daha
bağlı olduğu ve komşuluk ilişkilerini sürdürdüğü gözlenmiştir, ancak 2000’li yıllarda
mahalleye taşınan ve mahallelinin ‘esmer vatandaşlar’ diye adlandırdığı Romanlar’ın
gelmesi ile bu ilişkilerin köreldiği savunulmaktadır. Bir de son yıllarda yaşanan dere
taşkınları sonucu konutların harap olması ve mahalleden taşınmalar da komşuluk
ilişkilerini değiştiren etmenlerdir. Katılımcı A, bu soruya şu şekilde yanıt vermiştir:
“Eskiden çok iyiydi, ama son dere taşkını sonrası kimse kalmadı. Taşındı herkes,
şimdi de bir bahçenin içinde kızım, oğlum hep birlikteyiz. Birlikte yiyip içiyoruz
genelde, eskisi gibi değil ama yine de var komşular.”
79
Mahallede esmer vatandaş olarak ayrımcılık yapıldığını söyleyen katılımcı Ç, bu
soruya “Biz burada Amasya’dan gelenler ile görüşürüz daha çok, hani diğerleri ile
sorunumuz yok ama yine de var bir ayrı gayrılık” şeklinde yanıt vermiştir.
Mahalle sakinlerini etkileyen bir diğer önemli konu ise mahallede 4-5 yıldır hâkim
olan kentsel dönüşüm söylemidir, hatta söylemden öte, mahalleye çeşitli inşaat
firmaları gelerek kat karşılığı sözleşme yapmıştır. Bu konuda, katılımcılara
“Mahalleye yapılması planlanan kentsel dönüşüm projesi gündelik hayatınızı
etkiliyor mu? , Dönüşüm yapılmasını istiyor musunuz?” diye sorulmuştur. Görüşme
gerçekleştirilen tüm katılımcılar, dönüşümün gerçekleşmesi taraftarıdır.
Katılımcı A’nın kızı, gündelik hayatlarını etkileyen kentsel dönüşüm proje planı için
“Geçen sene inşaat başlayacak dediler, bekledim. Baktım inşaat yok, badanamı
yaptım. Bu sene de aynısı oldu, yine yaptım badanamı. Ne yapacaksın, oturuyoruz
mecbur” demiştir. Mahalleli dönüşüm olmasını beklerken, evim nasılsa yıkılacak
düşüncesi ile evlerini yenileme ya da evin hasarlarını giderme konusunda endişe
yaşamaktadır.
Katılımcı B ise, kentsel dönüşüm söyleminin gündelik hayatlarını komşuluk ilişkileri
açısından etkilediğini söylemiştir. Mahalleye gelen inşaat firmalarının beklentiyi
arttırması, arsa sahiplerine verilecek yüzdenin daha fazla olması ümidiyle, en iyiyi
aramanın komşuları ile arasını açtığını savunmaktadır. Bunu da “35 yıllık komşularım
ile kentsel dönüşüm yüzünden aram açıldı. Çünkü onlar yerini vermek istemiyor. Ee
ben verdim. Şimdi onları mı bekleyeceğiz? Onları ikna etmeye çalışıyorum. Eskisi gibi
komşuluk ilişkileri kalmadı anlayacağın” sözleri ile vurgulamaktadır.
Mahalle sakinlerinin, yakın mesafede bulunan lüks konut siteler hakkındaki
düşüncelerini ve hayatlarını etkileme durumunu öğrenmek için “Varyap Meridian’ın
yapılması günlük yaşantınızı etkiliyor mu, orada yaşamak ister miydiniz?” sorusu
sorulmuştur. Katılımcı A, mahallede iki farklı yaşam alanının olmasını gençlerde
dışlanmışlık hissi oluşturduğunu ancak yaşı ileri olanları etkilemediğini söylemiştir.
Ayrıca, Varyap Meridian’ın yapılması gelişmek için iyi, onlar kalkınırsa ben de
kalkınırım diyerek olumlu bulmuştur.
80
Katılımcılardan biri hariç, hepsi lüks konut sitesinde oturmayı istediğini dile
getirmiştir. Sebep olarak da, depreme dayanıklı, otoparkı bulunan, çöpleri toplanan
yeni konutlar olmasını ifade etmiştir. Olumsuz yanıt veren katılımcı C, ailesinin
sitede uyum sıkıntısı yaşaması nedenini vurgulamıştır. Mevcut gecekondularında
yaşamanın artılarını ise şu şekilde söylemiştir:
“Dediğim gibi daha özgür. Ben burada hortumu takıp arabamı yıkayabilirim,
istediğim yere park edebilirim. Çocuklar istediği yerde oynar. Sadece maddi değil,
benim burada kafam rahat. Sitede girip çıkana karışılır, burası öyle değil. İnsanlar
senin bebekliğini biliyor, orada insanlar bir şey bilmiyor. Bana daha tehlikeli
geliyor.”
Barbaros Mahallesi’nde gündelik hayata katkısı olup olmamasını öğrenmek için
mahalleye yapılan yatırımlar sorulmuştur. Bu konuda mahalle sakinleri Ataşehir
Belediyesi’nin yetersiz olduğunu düşünmektedir. Belediyeden beklenen hizmetler,
eğitim, Kurbağalı Dere’nin ıslah çalışmaları, kaldırım ve yol çalışmaları, imar
planlarının hazırlanması yönündedir. Ancak belediyenin mahalleler arasında
ayrımcılık yaptığı düşünülmektedir. Bu konuda katılımcı A, “Kızım ben kendimi
bildim bileli sağcıyım. Burası da CHP belediyesi, bizim mahalle de benim gibi. O
yüzden hiç yardım gelmez bize. Ne taşkında yardım geldi ne de şikâyetlerimizi
dikkate alıyorlar. Bak 5000’lik plan çıkacak diyorlar ama 1000’lik için belediyeden ses
soluk yok” diye şikâyetini dillendirmiştir. Bu konuyu destekleyen bir başka katılımcı
ise, aynı mahalle içinde dahi insan ayrımcılığının yapıldığını anlatmıştır. Katılımcı C,
Ataşehir Belediyesi zabıtalarının okul servis kontrollerinde ihmalkâr davrandığını
“Okul servislerinde bizim sokaklara giren servislerde, ayakta öğrenci var mı diye
kontrol olmuyor. Ama onların servislerinde oluyor. Bizim çocuklar ayakta gidebiliyor
servislerde, çünkü kontrol yok. Ama oradaki çocuklar ile bu mümkün değil” sözleri
ile ifade etmiştir. Belediyenin ayrımcılık yapmasını temellendirirken de,
“Belediye particilik yapıyor. Bak şimdi, hemen arkada Mustafa Kemal Mahallesi
var, orası CHP’li ve oraya hep yatırım olur. Kaldırımları var onların ama bizim yok
mesela. İstihdamda da ayrımcılık çok, bizden birini almazlar belediyeye çalışmaya.
Şimdi bizim mahalleden A Hanım var, kendisi AKP kadın kollarında ve sayesinde
biraz yardımlar olmaya başladı” sözlerini sarfetmiştir.
81
Ataşehir Belediyesi için yukarıdaki şikâyet ve beklentiler söylenirken, belediyenin en
çok yaptığı hizmetleri ise, inşaat olarak belirtmişler ve bununla birlikte devletin
konut politikalarında eksik olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcı D, dere taşkını sonucu evini ve eşyalarını kaybetmiş, sonrasında ise
mahalleden taşınmak zorunda kalmıştır. Kendisi benimsenen politikalarda haksızlık
yapıldığını şu sözler ile savunmaktadır:
“Haksızlık yapılıyor hiç memnun değilim. Dere taşkını olduktan sonra herkese
yardım yapıldı, benim yerimde izinsiz hiçbir şey yok ama 5 kuruş yardım etmediler.
Taşkın sonrası hiçbir şeyim kalmadı, sıfırdan başladık ama kimseden yardım
almadım. Taşkın sonrası evimi yıktılar. Kanunsuz hiçbir işim olmamasına rağmen
bizimkini yıktılar. Yani artık bilemiyorum, kaderim mi böyleymiş. Diğer evlerin
elektrik ve su makbuzu var diye yardım yaptılar ve onlara da benimle aynı koşulda
ev sattılar. Adamlar işgalci resmen, şimdi yeni evlerini aldılar ama dere
kenarındaki evleri yıkılmadı. Şimdi oraları da kâğıt toplayıcılara kiraya verdiler.
Bana da tebligat geldi, evini yıkacağız dediler. Hâlbuki benim evimin ruhsatlı
tapusu var, 25 sene emlak vergisi ödedim, Özal zamanında çıkarttım tapuyu.
Taşkından sonra da dediler ki, sana Kartal’dan ev vereceğiz, 20 sene taksitle
verdiler. Kartal’dan ev olunca da Ataşehir Belediyesi hiç yardım vermedi, artık
taşındınız Kartal Belediyesi ile konuşun dedi. Ne oralı olduk, ne de buralı, 63
yaşındayım, bir 20 sene daha yaşamam ki, çocuklara borç bırakacağım ardımdan.”
82
5. GENEL DEĞERLENDİRME
Doğaldır ki, her insanın ekonomik refahı, sosyal hayatı, inanış ve kültürü aynı
değildir, aynı olması da beklenemez. Peki bu farklılıklar yaşanılacak mekânın
seçilmesinde etkili midir? Seçilen mekânda hayatın rutini nedir? Buradan yola
çıkarak, aynı mahallede yaşayan lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin
gündelik hayat analizi tezin temelini oluşturmuş ve site ile gecekondu sakinlerinin
gündelik hayatları incelenmiştir.
Araştırmanın temeli “Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin mekânsal
pratikte gündelik hayat farklılıkları nelerdir?” sorusuna dayanmaktadır. Sorunun
yanıtında bugünü anlayabilmek adına ilk olarak, gecekondu ve lüks konut sitelerinin
tarihsel oluşumunu bilmek gerekmektedir. Bu sebeple, öncelikle gecekondu ile lüks
konut siteleri kavramları, ardından da tarihsel süreçte benimsenen kentsel
politikalar ele alınmıştır.
Gecekondu kavramı 775 sayılı kanunda, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz
yapılar olarak tanımlanmıştır. Gecekondu inşalarının başlangıcı için net bir tarih
söylenememekle birlikte gecekondu sayılarının arttığı yıllar ile artış sebepleri
bellidir. 1950’li yıllarda benimsenen politikalar, tarımda makineleşmenin artması,
insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması, kentlerin özgürlük mekânı olarak cazip
görülmesi ve kentlerde sanayi kollarında iş bulma düşüncesi, eğitim ve terör gibi
unsurlar İstanbul başta olmak üzere büyük kentlere olan göçü arttırmıştır. Kentlerin
kendine yeterli olup, gelen nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamaması ya da kentlerdeki
yüksek konut fiyatları, göç edenleri ucuz ve hızla yapılan gecekondulara
yönlendirmiştir. Bu durum önceleri devletin işini bir nebze kolaylaştırır gibi görünse
de ilerleyen yıllarda sorunlara neden olmuş ve çözüm arayışıyla yasalar çıkarılmaya
başlanmıştır. Yasaların çıkarıldığı ve ilgili kararların alındığı yıllar kendi içinde
ayrılmaktadır.
Bütüncül yaklaşımdan uzak ve kişisel kararlara bağlı yapılaşmanın hâkim olduğu
1960 yılı öncesi yıllar plansız dönem; 1960 yılı sonrası ise planlı dönem olarak
adlandırılır. Bunun sebebi, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından ilki 1963-1967
yıllarını kapsayan beş yıllık kalkınma planlarının yapılmaya başlanmasıdır.
83
Günümüzde 10. Kalkınma Planı’nın uygulandığı bu planlar, kalkınmak için konulan
iktisadi ve sosyal hedeflerden oluşmaktadır. Gecekondu konusu da ilk plan itibariyle
planlarda yer alan bir mesele olmuştur. Ancak çıkarılan yasalar ve kalkınma
planlarında görülmüştür ki, her yasa bir önceki yasanın çözemediği konuyu çözmek
üzere çıkarılmış ve yetersiz kalmıştır.
Tezin bir diğer önemli konusu, lüks konut siteleridir. Lüks konut siteleri, etrafı duvar
ya da çitlerle çevrili, site girişinde güvenliği bulunan, kamera sistemi ile giriş çıkış
kontrollerinin yapıldığı konut, iş yerleri ve sosyal alanları bulunan yaşam alanlarıdır.
Amerika’da kapalı lüks siteler üzerine araştırma yapan Blakely ve Snyder de benzer
şekilde tanımlamıştır. Onlara göre site; güvenliği bulunan, sosyal ve kültürel
olanakları ile belli bir sosyal tabakadaki grup için tasarlanmış, değerini koruyan
mülklerin olduğu kapalı yaşam alanlarıdır (Aktaran Firidin Özgür, 2006).
Yüksek gelir grubuna hitap etmesi amacıyla, kentten izole olarak, dışa kapalı ilk
konut yerleşmeleri Amerika Birleşik Devletleri’nde 19. yüzyılda inşa edilmiştir.
Türkiye’de ise 1980’li yıllarda neoliberal ekonominin benimsenmesi ile buna bağlı
olarak yeni kentleşme politikalarının ortaya çıkışı, kapalı sitelerin yeni bir tüketim
alışkanlığı olmasına sebep olmuştur. Türkiye’de ilk olarak İstanbul’da görülen lüks
konut siteleri, çevresindeki duvarlar ve güvenlik görevlileri nedeniyle güvenlik
açısından, lüks yaşamın cazip oluşundan ve belli bir gruba ait olma isteği nedeniyle
hızla yaygınlaşmaya başlamıştır. Burada önemli bir diğer etken ise, devlet veya yerel
yönetimler tarafından karşılanmayan ya da eksik kalan ihtiyaçların siteler
bünyesinde bulunuyor olmasıdır. Otopark, çocuk oyun alanları, spor tesisleri gibi
imkânlara site sakinlerinin kolay erişebilirliği, mahallelerde bu imkânlara
ulaşamayan kişi ve aileler için de siteleri cazip kılmıştır.
2000’lere gelindiğinde, kentlere göçün daha da artmış olması, inşaat sektöründeki
teknolojik gelişmeler, nüfus artışı gibi unsurlar inşaat sektörünün hızla büyümesini
sağlamıştır. Ayırca devletin kolaylaştırıcı yasalar ile inşaat sektörüne olumlu katkıları
da etkin olmuştur. Bu süreçte büyüyüp kalabalıklaşan kentlerde insan, sakin ve
huzurlu hayat arayışında, kendini güvende hissetme isteğiyle ve medyanın da
yönlendirmeleriyle, kapalı siteleri ‘huzurlu yaşam mekânları’ olarak tercih etmeye
84
başlar. Böylece, asıl amacı barınma olan konut, yerini huzur ve prestij satın almaya
bırakır.
Gecekondu ve lüks konut siteleri görüldüğü gibi öncelikle yapılış amacı bakımından
birbirinden ayrılmaktadır. Buralarda yaşayan kişilerin de yaşam alanlarından
beklentileri ve gündelik hayatları birbirinden ayrılmaktadır. Peki site sakinleri ile
gecekondu sakinlerinin gündelik hayatları nasıldır? Bu sorunun yanıtı, örneklem
bölgede gerçekleştirilen mülakatlar ile netlik kazanmıştır.
Mahallenin gecekondu yerleşiminde gerçekleştirilen mülakat sonuçları göstermiştir
ki, Barbaros Mahallesi gecekondularında gündelik hayatı etkileyen en büyük unsur
‘kentsel dönüşüm çalışmaları’ dır. Dönüşüm, 2012 yılında kabul edilen Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun benimsenerek hayata
geçirilmeye çalışılmaktadır. Projenin uygulanacağı düşüncesi, kat karşılığı arsasını
müteahhitte veren ile vermek istemeyen mahalle sakinleri, bu doğrultuda yaşanan
sorunlar, mahalledeki gündelik hayatı normal bir gecekondu yerleşiminden
ayırmaktadır. Bu sebeple mahallenin gündelik hayat incelemesinde bu ayrım önem
teşkil
ederek,
kentsel
dönüşüm
sürecindeki
bir
mahalle
olarak
değerlendirilmektedir.
Lüks konut site sakinleri ile gecekondu sakinlerinin gündelik hayatı yaşayışlarını
analiz etmek için, araştırmanın örneklemi Ataşehir Barbaros Mahallesi sınırlarında
Uphill Court ve Varyap Meridian site sakinleri ile gecekondu sakinlerinden
katılımcılarla
yarı
yapılandırılmış
mülakat
gerçekleştirilmiştir.
Gecekondu
yerleşimine yakınlığı nedeniyle Varyap Meridian sitesi, mülakat katılımcılarına kolay
erişim sağlanabildiği için de Uphill Court sitesi araştırmaya konu alınmış, site
sakinlerinden 8, gecekondu sakinlerinden 5 kişi ile mülakat gerçekleştirilmiştir.
Mülakatta sorulan sorular klasik ve çağdaş kent kuramları ile saha gözlemleri
neticesinde oluşturulmuştur.
Tüm katılımcılara Barbaros Mahallesi’ne taşınma nedenleri sorulmuştur. Site
sakinlerinin taşınma amacı, başta güvenlik, site ferahı, iyi koşullara sahip olma isteği
olmuş iken; gecekondu sakinleri ise arsa alarak kendi evini inşa etme ve kendi evine
sahip olma isteğiyle taşındıklarını dile getirmişlerdir. Ayrıca, site sakinlerinden farklı
85
olarak, gecekondu sakinleri yakın akrabaları ile birlikte hareket etmeyi tercih etmiş
ya beraber taşınmış ya da mahalleye önce gelen akrabalarının ardından gelmişlerdir.
Bunun nedeni ise, benzer işlerde birlikte çalışma, zor koşullarda dayanışma sağlama
düşüncelerinden gelmektedir.
Yeni taşınılan mekânın gündelik hayatı etkileyip etkilememesinde, site sakinleri çok
fazla etkilenmediğini söylemiş, gecekondu sakinleri hayatlarının değiştiği yönünde
yanıt vermiştir. Çünkü gecekondu sakinleri 1970’li yılların sonunda mahalleye
taşındıklarında mahallenin yolu, okulu ve suyu yoktur. Taşıma su ile evlerine su
taşıyan, çamur nedeniyle çizme giyerek iş veya okuluna zorluklarla giden gecekondu
sakinleri, mahallenin tüm zorluklarını çektiklerini dile getirmiştir. Bu koşulların da
gündelik hayatlarını etkilediğini savunmaktadırlar. Bu zorlukları yaşadığını anlatan
gecekondu sakinleri, günümüzde de mahallenin elverişsiz yaşam şartlarına sahip
olduğunu, sağanak yağmurların ardından Kurbağalı Dere’nin taşıp gecekonduları su
bastığını, mahallede kâğıt toplayıcıların kâğıt istifleri nedeniyle mahalleyi haşere
böceklerin bastığını söylemişlerdir. Bu doğrultuda, oturdukları muhitte olumsuz
koşulların gündelik hayatlarını etkilediğini ifade etmişlerdir.
Site sakinlerinin Barbaros Mahallesi’nde en çok etkilendiği konu, yaşanan trafik
sıkıntısıdır. Bunun haricinde, site sakinleri mahallenin genel sorunlarına fazla hâkim
değildir. Gerekçesi ise, sitelerin kendi yönetiminin olması, bu yönetimlerin belediye
gibi görev tanımlarının varlığı ve sitede yaşanan sorunların kısa sürede çözülmesidir.
Bu sebeple yerel yönetimlere ihtiyaç duyulmamaktadır. Nihayetinde,
sitelerin
sınırlarıyla mahalleden ayrılması ve kendi yönetimlerinin olması, site sakinlerinin
güvenlik duvarları arasında kendilerini soyutlanmasını ve duvarların ardını da
ötekileştirdiğini ifade etmektedir. Gecekondu sakinleri ise çevrelerinde gerçekleşen
tüm yenilik ve sorunlar ile daha hızlı yüzleşmektedir.
Gündelik hayatta komşuluk ilişkilerinde ise beklenilenin aksine, gecekondu sakinleri
sıkıntılı ilişkiler yaşamaktadır. Bunun nedeni mahallenin kentsel dönüşüm sürecinin
etkisi altında olmasıdır. Mahalledeki kentsel dönüşüm proje çalışması, mahalleliyi
ikiye bölmüştür. Yıllardır samimi olan komşular, dönüşümün olmasını isteyen ve
istemeyenler olarak anlaşamamakta, kat karşılığı sözleşme imzalayanlar projenin
86
ilerlememesini, karşı duran komşularına bağlamaktadır. Bununla birlikte, dere
taşkınları da mahalleliyi göç etmek zorunda bırakmış, bu da komşuluk ilişkilerinin
kopmasına neden olup zedelemiştir.
Lüks konut sitesi Varyap Meridian’da ise komşuluk ilişkileri selamlaşmaktan öte
değilken, Uphill Court da ise katılımcılar komşularıyla görüştüklerini, bu durumun da
İstanbul gibi büyük kentlerde zor bulunacağını ifade etmiştir.
Komşuluk ilişkilerinde görüldüğü gibi mahalledeki gündelik hayatı etkileyen önemli
etken, kentsel dönüşüm çalışmalarıdır. Gecekondu sakinleri, konutlarının çatısı
aktığında ya da badana yapılması gerektiğinde, yıkım olacağı düşüncesiyle hareket
edemediklerini ya da evleri yıkılacağı için kiracı bulamadıklarını, mevcut kiracıların
da taşındığını bu durumdan olumsuz etkilendiklerini anlatmıştır. Kentsel dönüşüm
sürecinde olmayan gecekondu yerleşmelerinde bu sorunlar mevcut olmayıp,
gündelik hayatı da etkilememektedir. Yine gerçekleştirilen mülakatlar göstermiştir
ki, Barbaros Mahallesi’nde site hayatı yaşayan konut sakinleri için de kentsel
dönüşümün hayatlarını etkilemesi söz konusu değildir. Tek endişe ettikleri, yeni
konutların yeni araçları trafiğe dâhil edeceğidir.
Ataşehir Belediyesi’nin mahallede gerçekleştirdiği hizmetlerde ise site sakinleri ile
gecekondu sakinleri fikir ayrılığına düşmektedir. Site sakinleri, kavşak ve yol
düzenlemelerinin geliştirilmesinin önemine vurgu yaparken, gecekondu sakinleri
farklı açıklamalar yapmıştır. Gecekondu sakinleri, belediyenin mahalleler arası siyasi
ayrım yaptığını, personel istihdam edileceği zaman ya da yatırımlarda Mustafa
Kemal Mahallesi’ni önemsediğini, hatta aynı mahallenin içinde de ayrım olduğunu
anlatırlar. Örneğin, gecekondulardan öğrenci alan okul servislerinde ayakta yolcu
kontrolünün ihmal edildiğini, sitelerden öğrenci alan servislerde ise sıkı denetim
olduğunu bildirmişlerdir. Bu durum, Lefebvre’nin yeni mekânların toplumlar arası
farklılıkları ve çeşitli ilişkileri oluşturacağı görüşünü destekler niteliktedir.
Barbaros Mahallesi araştırmaları sonucu, kentsel mekânın gündelik hayat üzerindeki
etkileri, Klasik Kent Kuramcıları’nın bazı söylemlerini destekler nitelikte olduğu
görülmüştür.
87
Engels, ekonomik gelir farklılıkları nedeniyle sınıf farklılıklarının çeşitli yaşam
alanlarını oluşturduğunu savunmuş ve 19. yy İngiltere’sinde yaptığı araştırmalarda
işçi mahallerini örnek göstermiştir. Aslında bu, sadece bir mahalleye özgü değil,
dünya genelinde mevcut olan bir durumdur ve ekonomik gelir farklılıkları yaşam
mekânlarını da farklılaştırmaktadır. Tıpkı Engels’in söylediği gibi, Barbaros Mahallesi
de mahalle sakinlerinin hayatlarına yön verecek derecede iki farklı yaşam alanını
içinde barındırmaktadır; gecekondular ve lüks konut siteleri. Bu iki yaşam mekânını
incelerken Simmel’in tektipleşme varsayımı mevcudiyetini ispat etmektedir.
Metropol yaşamında tektipleşmenin hâkim olduğunu söyleyen Simmel, bu
düşüncesinde gündelik hayat yaşayışlarının aynılaştığını savunmaktadır. Benzer
durum, örneklem bölge için de geçerli olmaktadır. Mahallede gerçekleştirilen
mülakatlarda, kişilerin gündelik hayatları sorulduğunda, özellikle lüks konut site
sakinleri hafta içi iş ve ev ikilisinin günü doldurduğunu, birbiri ile aynılaşan hayatlar
yaşadıklarını anlatmışlardır. Dönüşüm hayata geçirildiğinde, gecekondu sakinlerinin
hayatları, site sakinleri gibi tektipleşip, onlara benzeyeceği öngörülmektedir.
Kentleri evrim teorisine benzeten Park, kentte yaşayan güçsüzlerin (yönetim yer
almayan, ekonomik geliri az) temelinin sağlam olmayışından kaynaklı, güçlüler
tarafından yerlerinden edindiğini dile getirmektedir. Barbaros Mahallesi’nde kentsel
dönüşüm sürecindeki gecekondu yerleşmesi de tıpkı bu söylemdeki gibi, üst gelir
grubunun gelip yerleşeceği lüks konut siteler ile doldurulup, yeni bir yaşam alanı
inşa edilecek ve güçsüzler yerlerinden edilecektir.
Klasik kent kuramcılarından farklı olarak çağdaş kent kuramcıları, kentsel mekânın
üretiminde mekânın kapitalist sistemin bir çıktısı olduğu düşüncesine hâkimdir.
Bu kuramcılardan Lefebvre, her üretim tarzının kendi mekânını ürettiği düşüncesi ile
kentsel planlamanın toplumun istekleri ile değil, devlet müdahalesi ile sistematik
olduğunu dile getirir. Mevcut söylem bugün, kentsel dönüşüm politikalarının
uygulamasında da kendini göstermektedir. Ataşehir ilçe sınırları paylaşımında
(5.bölümde ayrıntılandırılmıştır) yaşanan politik sorunlar, Barbaros Mahallesi
uygulama planlarının mahalle sakinlerinin beklentilerini karşılamaması, tasarlanmış
mekânın (mekân temsillerinin) yönetimin isteklerinden etkilenip ona göre
88
şekillendiğinin çıktısıdır. Peki bu süreçte planlanan soyut mekânın, gündelik hayat ile
ilişkisi nedir? Lefebvre, bu ikilinin birbiriyle ilişkisine değinerek, mekânı anlamak için
gündelik hayata bakmanın gerekliliğini savunur. Bunu “Modern mekânsal pratik,
banliyödeki bir toplu konutta oturan birinin gündelik hayatıyla tanımlanır (Lefebvre,
2014).” sözleri ile açıklamaktadır. Aynı şekilde Castells de, toplumsal oluşumları
ekonominin, siyasetin ve ideolojinin temeline dayandırırken tüm bunların mekânda
hayat bulduğuna değinir ve mekândaki bu değişimleri çözümlemek için toplumu ve
gündelik hayatı sorgulamak gerektiğini savunur.
Bir diğer görüş Harvey’in sistem üzerine söylemidir. Barbaros Mahallesi’nde
ekonomik gelir farklılıkları bulunan mahalle sakinlerinin, aynı mahallede böylesine
farklı hayatlar sürmesini Harvey, sistemin düzenine bağlar. Bunu da şu şekilde
açıklar, kapitalist sermaye mekânı oluştururken, insan ve toplum ilişkileri ayrışır, üst
gelir grubu ile alt gelir grubunun yaşayabileceği fiziksel çevreler inşa edilir ve bu
bireyler arası ayrım temelinde yürütülür.
Tez araştırmasında konu alınan gündelik hayat, kendisini ilgilendiren birçok unsuru
ele almayı gerektirir. Araştırmada gündelik hayatı lüks konut site sakinleri ile
gecekondu sakinleri arasında ele alırken de, klasik ve çağdaş kent kuramcılarında
yola çıkarak, mahallenin özellikleri, belediye yönetimi, yaşayanların birbirlerinden
etkilenme durumları irdelenmiştir. Çünkü aynı mahallede birbirine mesafe olarak
çok yakın ama yaşayış olarak çok uzak olan gecekondu ve site hayatı, ortak
etkilendikleri unsurlar üzerinden değerlendirilmelidir.
Sonuç olarak, sitelerin sunduğu imkânlar, bu imkânların mahallelerde mevcut
olmayışı, üst gelir grubuna ait olma isteği, değerini arttıran gayrimenkule sahip olma
düşüncesi lüks konut sitelerini tercih edilir kılmaktadır. Doğal bir süreç sonucu, site
sakinlerinin mekândan etkilenişi,
hayata bakış açıları ve yaşayışları gecekondu
sakinlerinden farklı olmakta ve bu noktada mekân etkili olmaktadır. Neticede, site
sakinlerinin mekâna dair sıkıntısı sitede kapalı havuzun olmayışı iken; gecekondu
sakinlerinin mekândan etkilenişi, konutlarının yanından geçen derenin her
yağmurda taşma ihtimalinin verdiği endişedir.
89
Son sözde, saha araştırmaları da göstermektedir ki, mahalle sakinlerinin konut
sahibi olma nedenleri arasındaki farklılığın ‘barınma’
ya da ‘prestij-kâr amacı’
olması, bu sonucu destekleyen kentsel politikaların varlığı gündelik hayatta
yaşanılacak farklılıkların temel taşıdır. Bu ayrımların en aza indirgenebilmesi için,
kentsel politikaların bölgeler arası farklılıkları arttırmayan, mekânı meta haline
getirmeyen, kârlılığı denetlenebilen, herkese eşit uzaklıkta, planlı, çevreci, sağlıklı,
ülke gerçeklerine uygun ve sürdürülebilir olması gerekmektedir.
90
6. KAYNAKLAR
Altun, D. A. (2008). Yeni Yaşam Tarzları: Kapalı Konut Yerleşkeleri. Dokuz Eylül
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, sayı: 10 (3), s. 73-84.
Aslan, Ş. (2013). Türkiye'de Gecekondular ve Yasalar. İçinde: Aysun Koca vd. (Ed.)
Kentleri Savunmak. Notabene Yayını, Ankara, s.228-232.
Ateş, K. (2005). Toprak Kovgunları. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Atsever, F. (2009). Kentsel Gelişme ve Alışveriş Merkezleri. Yüksek Lisans Tezi, Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Aydıner Boylu, A. (2013). Yaşlılıkta Yaşam Kalitesi ve Konut İlişkisi. Hacettepe
Üniversitesi, Toplum ve Hizmet Dergisi, sayı: 24 (1), s. 145-156.
Bektaş, B. (2014). Kapalı Siteler Üzerine Yerel Bir Değerlendirme: Mersin Örneği.
Toplum ve Demokrasi, sayı: 11, s. 97-114.
Bereket Baş, Z. ve Demirkol, S., (2013). Kentsel Dönüşümün 6306 Sayılı Yasa
Kapsamında Hak ve Özgürlükler Açısından Ele Alınması. Türkiye Barolar Birliği
Dergisi, sayı: 108, s. 23-70.
Buren, D. (1997). Kente Yerleşmek. Sanat Dünyamız Dergisi, sayı:78, Yapı Kredi
Yayınları, s. 133-147.
Candaş, E. (2007). İstanbul'da Dışa Kapalı Konut Sitelerinin Tasarımında Güvenlik
Konusunun İrdelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Castells, M. (1997). Kent, Sınıf, İktidar. (A. Türkün, Çev.) Bilim ve Sanat Yayınları,
Ankara.
Celep, C. (2006). EBY/EBM Eğitim Ekonomisi ve Planlaması Ders Notu. Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.
Certau, M. D. (2009). Gündelik Hayatın Keşfi I - Eylem, Uygulama, Üretim Sanatları
(Cilt I). (L. A. Özcan, Çev.) Dost Kitapevi, Ankara.
91
Çakır, S. (2011). Türkiye'de Göç, Kentleşme/Gecekondu Sorunu ve Üretilen
Politikalar. Süleyman Demirel Ünivrsitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler
Dergisi, sayı: 23, s. 209-222.
Çıkış, Ş., & Ek, F. İ. (2009). Konutta Lüks Kavramının İmgesel Dönüşümü: İzmir Kent
Merkzinde Çok Katlı Lüks Konutlar. Mimarlık Dergisi 348, s.64-71.
Davis, M. (2010). Gecekondu Gezegeni. (G. Koca, Çev. ) Metis Yayınları, İstanbul.
Engels, F. (1997). İngiltere'de Emekçi Sınıfın Durumu. (Y. Fincancı Çev.) Sol Yayınları,
Ankara.
Erdönmez, M., & Akı, A. (2005). Açık Kamusal Kent Mekanlarının Toplum
İlişkilerindeki Etkileri. Megaron Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi EDergisi, sayı: 1(1), s.67-87. http://www.megaron.yildiz.edu.tr
Ertürk, H., & Karakurt Tosun, E. (2009). Küreselleşme Sürecinde Kentlerde Mekansal,
Sosyal ve Kültürel Değişim: Bursa Örneği. Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Sosyal Bilimler Dergisi, sayı: 16, s. 37-53.
Firidin Özgür, E. (2006). Sosyal ve Mekansal Ayrışma ÇerçevesindeİYeni Konutlaşma
Eğilimleri: Kapalı Siteler. Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Foucalt, M. (2006). Hapishanenin Doğuşu: Gözetim Altında Tutmak ve
Cezalandırmak. (M. A. Kılıçbay, Çev.) İmge Kitabevi, Ankara.
Gecekondu Kanunu. (1966). T.C. Resmi Gazete, 12362, 30.07.1966.
Giddens, A. (2012). Sosyoloji. C. Güzel (Der.) Ayraç Yayınevi, Ankara.
Gökçen, T. (2006). Zeytinburnu Gecekonduları. İçinde: B. Evren (Ed.), Surların Öte
Yanı Zeytinburnu. Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul, s: 366-375.
Güllüpınar, F. (2012, Temmuz). Kent Sosyolojisi Kuramları Üzerine Bir Literatür
Değerlendirmesi. Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, sayı: 3 (21), s.1-29.
Harvey, D. (1999). Postmodernliğin Durumu. (S. Savran Çev.) Metis Yayınları,
İstanbul.
92
Karakurt Tosun, E., & Fırat, Z. (2012). Kentsel Mekandaki Değişimler ve Kişilerin
Konut Tercihleri: Bursa Örneği. Business And Economics Research Journal, sayı: 3(1),
s. 173-195.
Keleş, R. (1998). Kentbilim Terimleri Sözlüğü. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Keleş, R. (2008). Kentleşme Politikası. İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul.
Keskinok, H. (1988). Kentsel Mekan Yaklaşımlarına Bir Örnek: Castells. ODTÜ
Mimarlık Fakültesi Dergisi, sayı: 1 (8) s. 67-75
Kılıç, A. (2006). Toplu Konut Projelerinin Çevrelerine Olan Rant Getirisi ve Ataşehir
Örneği. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
İstanbul.
Kıray, Mübeccel B. (2007). Kentleşme Yazıları, Bağlam Yayınları, İstanbul.
Kongar, E. (1982). Kentleşen Gecekondular ya da Gecekondulaşan Kentler Sorunu.
Türkiye Gelişme Araştırma Vakfı, Ankara.
Köse, H. (2008). Lefebvre ve Modern Dünyada Gündelik Hayat. Gazi Üniversitesi
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, sayı: 27, s.7-26.
Lefebvre, H. (2013). Modern Dünyada Gündelik Hayat. (I. Gürbüz Çev.) Metis
Yayınları, İstanbul.
Lefebvre, H. (2014). Mekanın Üretimi. (I. ERgüden Çev.) Sel Yayıncılık, İstanbul.
Öktem, B. (2011). İstanbul'da Neoliberal Kentleşme Modelinin Sosyo-Mekansal
İzdüşümleri. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, sayı: 44, s. 23-40.
Özyurt, C. (2007). Yirminci Yüzyıl Sosyolojisinde Kentsel Yaşam. Balıkesir Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sayı: 10 (18), s. 111-126
Penbecioğlu, M. (2011). Kapitalist Kentleşme Dinamiklerinin Türkiye'deki Son 10 Yılı:
Yapılı Çevre Üretimi, Devlet ve Büyük Ölçekli Kentsel Projeler. Birikim Dergisi, sayı:
270, s.62-73.
Tekeli, İ. (2010). Gündelik Yaşam, Yaşam Kalitesi ve Yerellik. Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul.
93
Töre, E. Ö., & Kozaman Som, S. (2009). Sosyo-Mekansal Ayrışmada Korunaklı Knout
Yerleşmeleri: İstanbul Örneği. Megaron İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık
Fakültesi E-Dergisi, sayı: 4 (3), s. 121-130.
Türkdoğan, O. (2015). Gecekondu ve İnsan, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya.
Uğurlu, Ö. (2013). Neoliberal Politikalar Ekseninde Türkiye'de Kentsel Mekanın
Yeniden Üretimi. Türk Tabipler Birliği Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, sayı: 47, s.
2-12.
Yada Akpınar, İ. (2010). İstanbul'u Yeniden İnşa Etmek: 1937 Henri Prost Planı.
İçinde: Elvan Ergut ve B. İmamoğlu (Ed.) 2000'den Kesitler II: Cumhuriyet'in
Mekanları/Zamanları/İnsanları Doktora Araştırmaları Sempozyum Kitabı. Dipnot
Yayınları ve ODTÜ Yayınevi, 2001, Ankara, s.107-124.
Yıldız, M. Z., & Alaeddinoğlu, F. (2011). Küreselleşme Çağında Değişen Mekan
Algılayışları. 38.ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi
Bildiriler Kitabı, 2007, Ankara.
Yılmaz, G. (2008). Kapitalizmde Zaman-Mekan Sıkışması. Çalışma Ve Toplum Dergisi,
sayı: 17, s. 155-172.
Yırtıcı, H., & Uluoğlu, B. (2004). Mekanın Altyapısal Dönüşümü. İstanbul Teknik
Üniversitesi Mimarlık Planlama Tasarım Dergisi, sayı: 1, s. 43-52.
GÖRÜŞMELER
Candan, A. B. (2009, Ağustos). Güvenlikli Sitelerde Oturmak Yeni Bir Statü Simgesi
Haline Geldi. (Z. Güney, Röportaj Yapan)
Akyıldız, D. (2014, Mayıs). Varyap Meridian Teknik İşler Müdürü, Varyap Sitesi
Hakkında Teknik Bilgi Edinimi. (E. Yurtoğlu Pek, Görüşmeyi Yapan)
Ataşehir Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü, İskân Birimi Yetkilisi (2015, Kasım).
Ataşehir Konut Sayıları Hakkında Bilgi Edinimi. (E. Yurtoğlu Pek, Görüşmeyi Yapan)
R. Aygen, Ataşehir Kaymakamlığı İlçe Nüfus Müdürü (2015, Kasım). Ataşehir Nüfus
Verileri Hakkında Görüşme, (E. Yurtoğlu Pek, Görüşmeyi Yapan)
94
İNTERNET SİTELERİ
URL-1, http://www.toki.gov.tr/kurulus-ve-tarihce
2014.
Toplu Konut İdaresi. 10 Ekim
URL-2, www.atasehir.bel.tr/tarihce Ataşehir Belediyesi, Tarihçe. 10 Mart 2015.
URL-3,www.atasehir.bel.tr/barbaros-mahallesi Ataşehir Belediyesi, Barbaros
Mahallesi. 10 Mart 2015.
URL-4, www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/nedir.htm Tübitak Bilim ve
Teknik Dergisi, Psikoloji Köşesi. 17 Haziran 2015.
URL-5, www.academia.edu//1427183/DEMOGRAF%C4%B0_N%C3%BCfus
Academia, Didem Danış, (2012). Demografi: Nüfus Meselelerine Sosyolojik Bir Bakış.
22 Haziran 2015.
URL-6,
www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.565ba657d
c8414.27413516 Türk Dil Kurumu. 13 Eylül 2015
URL-7,
www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/9/plan1.pdf
Kalkınma Bakanlığı 1.Beş Yıllık Kalkınma Planı, 9 Ekim 2015.
URL-8,
www.kalkinma.gov.tr/Lists/Kalknma%20Planlar/Attachments/12/Onuncu%20Kalk%
C4%B1nma%20Plan%C4%B1.pdf Kalkınma Bakanlığı, 10.Kalkınma Planı, 9 Ekim
2015.
URL-9, http://www.hurriyet.com.tr/ak-parti-ve-chpli-belediyeler-arasinda-barbarosmahallesi-tartismasi-27171603 Hürriyet Gazetesi, 18 Kasım 2015.
URL-10,
www.hurriyet.com.tr/ak-parti-ve-chpli-belediyeler-arasinda-barbarosmahallesi-tartismasi-27171603 Çoban, C. Hürriyet Gazetesi, 18 Kasım 2015.
URL-11,
www.hurriyet.com.tr/ak-parti-ve-chpli-belediyeler-arasinda-barbarosmahallesi-tartismasi-27171603 Hürriyet Gazetesi. 18 Kasım 2015.
URL-12,
www.hurriyet.com.tr/iste-istanbul-finans-merkezinin-yerini-degistirenfluluka-bir-ornek-27169150 Mumay, C. Hürriyet Gazetesi. 18 Kasım 2015.
95
7. EKLER
EK – 1: MÜLAKATLAR
Görüşmeci A – Gecekondu Sakini
Yaş: 73
Meslek: Alçıpan ustası
Eğitim durumu: İlkokul
Doğum yeri: Kastamonu
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
A: 1973 yılında
EYP: Nereden taşındınız?
A: Bilir misin oraları bilmem ama Şehremini’de oturuyorduk.
EYP: Avrupa Yakası’nda bildiğim kadarıyla. Peki neden taşındınız?
A: Ben aslında 16 yaşında gelim İstanbul’a. Hep benim sevdam yüzünden. İki şansım
vardı, ya okuyacaktım ya da sevdiğimle evlenmek için para biriktirecektim. Ben ikinci
yolu seçtim, o yüzden de ilkokul mezunu olarak kaldım. İstanbul’a ilk gelişim
Zonguldak’tan. Amcamın yanına gelip 8 ay yorgancılık yaptım, bir yandan da yine
onun dükkânı vardı Söğütlüçeşme’de, orada lokantasında çalıştım. Asıl işim alçıpan
ustasıyım, yıllarca ondan ekmek yedim. Velasılı kelam, 1959 yılında paramı biriktirip
evlendim. Düğün günü bile üstüne tekrar para istediler, o telaş ile hayvanlardan
satıp yine para verdim ve evlenebildik.
EYP: Peki Ataşehir’e gelişiniz nasıl oldu?
A: Burada akrabam vardı. Karşıda otururken, bir gün dedi gel buralara. Bak boş
arsalar var. Geldim baktım dere akıyor mis gibi, içinde balıklar yüzüyordu o zaman.
(kızı dâhil olup, balık tuttuklarını anlatıyor) Ama bildiğin mahrumiyet. Neyse o
şekilde geldik buralara.
EYP: Konutunuzu kendiniz mi inşa ettiniz?
96
A: Evet, planı falan bana ait. Sonra peyderpey ekledik büyüttük. Ama tapusu var.
Aldığımda 200 metrekare arsaydı.
EYP: Sizin arkanızdan başka akrabalarınız da geldi mi?
A: Gelmez mi? 3-4 aile geldi bizimkilerden.
EYP: Buraya geldiğinize memnun kaldınız mı? Buraya taşınmak gündelik hayatınızda
neleri değiştirdi?
A: Yine işe gidip geldik onda bir değişiklik olmadı. Ama çok mahrumiyetti. Yol yok,
her yer balçık. Ovanın ortasındasın. Ulaşım yoktu Kadıköy’e. Eskiye göre şimdi çok
iyi, ama yol konusunda çok çektik. Tabii buraya taşınmanın şöyle bir güzelliği de
oldu, balık tutar mangal yapardık, Şehremini’ye göre buranın en güzel farkı o oldu.
EYP: Yeni bir mekâna taşınmanız sizde ya da aile fertlerinde adaptasyon sorununa
neden oldu mu?
A: Hayır, sadece yol olmadığı için çizmeler ile gidip gelmeye başladık her yere.
EYP: Şimdi durum nasıl? Bir gününüz nasıl geçiyor? Burada yaşamanın olumlu,
olumsuz yanı var mı hayatınızda?
A: Şimdi emekliyiz, camiden eve, evden camiye. Olumlu bir şey bilemem de,
olumsuz yanı çok. 10-15 sene evvel, bu sokağın alt kısmına, sen de biliyorsun esmer
vatandaşlar geldi. Bizim burada huzurumuz yerindeydi, şimdi ise hiç huzurumuz
kalmadı. Hemen karşı evin yanında uyuşturucu satanlar var, torunları sokağa
salamaz olduk. Her an bir silah sesi. Geçen akşam da gecenin ikisi, on ele yakın
havaya ateş ettiler. Bir diğer yanda desen, kâğıt toplayıcılar. Mahallede koku mu
dersin, fare mi dersin ne ararsan var. 150’ye yakın hane vardır, her biri mikrop
saçıyor.
EYP: Gündelik hayatınız etkilendi mi?
A: Etkilenmez mi? Bak küçük oğlum asabidir, her an onlarla kavga edecek diye
korkuyorum.
EYP: Peki son 10 yılda değiştiğini söylediğiniz gündelik hayatınızı etkileyen en büyük
etmen nedir? Siz mi yön veriyorsunuz bir günün nasıl geçeceğine?
97
A: Ben yön veriyorum tabii, istediğimi yaparım gönlüm ne isterse. Hanım da var
tabii. Yaz gelene kadar burada cami – ev arasındayız. Bu caminin kurucularındanım
ben. Sokağın adını veren de benim. Yaz gelince köye gidiyoruz, mis gibi orası. Orada
da evim var (telefonunu çıkartıp, bahçe ve ev fotoğrafları gösteriyor) yazın nüfus
kaydımı da oraya aldırıyorum, ama oy kullanmaya geldim bu yaz, şimdi yine
nüfusum burada. Bahar olunca burada bahçede yine mangal yapıyoruz. Çocuklar
düzenledi bahçeyi, çim ektiler bu yaz, çok uğraştılar. 10.000 TL para harcamışlar.
EYP: Bildiğim kadarıyla bir firma ile arsa payı karşılığı kat sözleşmeniz var. Buraya
yatırım yapmaya devam ediyorsunuz o zaman.
A’nın kızı: Geçen sene inşaat başlayacak dediler, bekledim. Baktım inşaat yok,
badanamı yaptım. Bu sene de aynısı oldu, yine yaptım badanamı. Ne yapacaksın,
oturuyoruz mecbur.
A: Bekliyoruz bakalım, yapacaklar diye. 5000’lik plan çıkıyor inşallah Ocak ayında.
Bakacağım plan çıkınca da bir hareket yok, o zaman sözleşmeyi fesih edeceğim.
EYP: Kentsel dönüşüm söylemleri hayatınızı etkiledi mi?
A: Bana 13 daire düşüyor. 11 tanesi 1+1, 2 tanesi de 103 metrekare. İstiyorum ki,
inşaat başlasın da göreyim. İyice Fikirtepe oldu burası. 7-8 yıldır dönüşüm
dediklerinden beri bir sürü firma geldi, hep toplantılara gidip durduk. Önce Acarlar
geldi, şimdi Güneri ile anlaştık.
EYP: Sizce dönüşüm olunca ne olacak? Nasıl bakıyorsunuz bu duruma?
A: İyi olacak tabii, yerimiz değerlenecek.
EYP: Peki bahçe içindeki bu ortamı aramaz mısınız?
A: Şimdi benim bahçemde kokulu üzüm, kiraz, incir, zeytin, elma, kayısı ağaçlarım
var. Ramazan ayında iftarımızı 35 kişi ile bahçede yaptık mesela.
A’nın kızı: Tabii bir seferde yaptık iftarı, evin içinde olsak veremezdik onca kişiye bir
anda. Şimdi biz apartmanda otursak mümkün değil.
EYP: Bu durumda içinde yaşadığınız mekân hayatınızı nasıl etkiliyor?
98
A: Bahçenin olması iyi tabii, geçen gün hava güzelken televizyonu da çıkarttık
bahçeye maç izledik. Mangal da yaptık. Sizi de bekleriz gelin birlikte yapalım havalar
ısınınca. Ama eski tadımız kalmadı. Hani diyorsun ya mekânın hayata etkisi diye, işte
en büyük etkisi ‘dere’ (Kurbağalı Dere). Son dere taşkınından sonra hiç tadımız
kalmadı. Harap oldu millet komşular taşınıp gitti. Her yer balçık batak, rezil olduk.
EYP: Bu durum karşısında belediyenin yardımları oldu mu? Memnun musunuz
hizmetlerden?
A: Yok canım, sadece çöp alıyorlar. Derenin ıslahı yıllardır yapılacak, yeni başlandı.
EYP: Sizce neden yeterli hizmet sağlanmıyor peki?
A: Kızım ben kendimi bildim bileli sağcıyım. Burası da CHP belediyesi, bizim mahalle
de benim gibi. O yüzden hiç yardım gelmez bize.
EYP: Ayrımcılık olduğunu mu düşünüyorsunuz?
A: Evet, ne taşkında yardım geldi ne de şikâyetlerimizi dikkate alıyorlar. Bak 5000’lik
plan çıkacak diyorlar ama 1000’lik için belediyeden ses soluk yok.
EYP: Peki mahalleye en çok hangi yatırımın yapılmasını isterdiniz?
A: Kentsel dönüşüme izin versinler, dereyi ıslah edip bir de esmerleri göndersinler
yeter.
EYP: İstanbul’un gözde ilçelerinden birinde bahçe kültürüyle yaşıyorsunuz. Peki
memnun musunuz oturduğunuz bölgeden?
A: Hayır. Esmerlerin gelmesiyle eski huzurumuz kalmadı.
EYP: Bahçede çitlerin arkasındaki yeşil branda yoktu, neden yaptınız?
A: İşte bu esmerler yüzünden. Eksik kalan yere de çekeceğim yazın, bahçede rahat
edelim.
EYP: Tam karşınızda yüksek katlı site var, Varyap Meridian. Onun varlığı sizi etkiliyor
mu?
A: Yoo.
EYP: Varyap Meridian’ın günlük yaşantınıza bir etkisi var mı?
99
A: Gelişmişlik açısından iyi, onlar kalkınırsa ben de kalkınırım. Benim yerim de
değerlenir.
EYP: Mahallede iki farklı yaşam alanının olması sizi etkiliyor mu?
A: Dışlanmışlık oluyor gençlerde, bende yok ama.
EYP: Orada oturmak ister miydiniz?
A: Evet.
EYP: Neden?
A: Konforlu bir kere, bir sürü faydası var.
EYP: Kendi inşa ettiğiniz konutta yaşamanın gündelik hayatınıza bir katkısı var mı?
A: Evet, her istediğimi yapıyorum, rahat bir kere.
EYP: Bunları kapalı büyük sitelerde yapma şansınız olacak mı?
A: Olmaz tabii, ama yazın köye gittiğimde de yaparım, çok fark etmez benim için.
Daha çok çocukları düşünüyorum ben. Onlara kalacak yapılacak güzel evler.
EYP: Son olarak, komşuluk ilişkileriniz nasıl?
A: Eskiden çok iyiydi, ama son dere taşkını sonrası kimse kalmadı. Taşındı herkes,
şimdi de bir bahçenin içinde kızım, oğlum hep birlikteyiz. Birlikte yiyip içiyoruz
genelde, eskisi gibi değil ama yine de var komşular.
EYP: Peki çok teşekkür ederim anlattıklarınız için.
A: Ne demek.
100
Görüşmeci B – Gecekondu Sakini
Yaş: 73
Doğum yeri: Kahramanmaraş
Meslek: İnşaat Teknikeri
Eğitim durumu: Üniversite (2 yıllık)
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
B:1982 yılında.
EYP: Arsa tapunuz var mı?
B: 1982 yılında hisseli tapu aldık. Sonra çok olaylar oldu, Tercüman Gazetesi ve
Emlak Bankası yerleri hariç iptal ettiler tapuları. Mahkeme falan açtık, çok uğraştık.
Ama şimdi hisseli tapumuz var.
EYP: Nereden ve neden taşındınız?
B: Antalya’dan taşındık. Mustafa Kemal Mahallesi’nde akrabalar vardı, sonra da biz
geldik. Kendi evimizi de buraya yaptık. Ben 2 yıl çalışmak için Libya’ya gittim geldim,
temelli burada kaldık. Buraya gelince de 2.köprü inşaatında çalıştım, öyle bir projesi
var ki, o kadar sağlam ki, projeyi gördüğümde ben bile inanamamıştım.
EYP: Evinizi kendiniz inşa ettiniz o zaman?
B: Evet.
EYP: Şimdi hanede kaç kişi oturuyorsunuz?
B: 2 kişiyiz, karım ve ben. Çocuklar evlenip gitti.
EYP: Taşındıktan sonra geldiğiniz yer ile burası arasında adaptasyon sorunu yaşadınız
mı?
B: Altyapı hiç yoktu, çamur içinde yaşadık. Ulaşım çok zordu bir de.
EYP: Taşındıktan sonra gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu?
B: Yok, sadece Libya’ya gidip geldim.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
101
B: Yaşadığım gün.
EYP: Peki gündelik hayatınız nasıl geçiyor?
B: Sabah kalkarım kahvaltımı yaparım, sonra dışarı çıkarım. Artık canım ne isterse.
Ama son yılda ikna çalışmaları ile geçiyor.
EYP: Nasıl ikna çalışmaları? Ne iknası?
B: İşte firma geldi inşaat için, akrabaları, komşuları ikna etmeye çalışıyorum
(gülüyor).
EYP: Yani bir gününüzü siz mi şekillendiriyorsunuz? Yoksa içinde yaşadığımız sistem
mi etkiliyor?
B: Ben ne istersem onu yapıyorum. Şimdi ikna için, firma ile birlikte dernek kurduk.
Orada geçiyor çoğu zamanım.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
B: Ben yazın Ayvalık’a gidiyorum. Orası gibi değil tabii burası, orada hava güzel. Bak
şimdi buraya kış geldi, insanlar kötü kömür yakıyor, kokuya bak. Kömürü dahi
bilmiyorlar, ama orası öyle değil. Mecbur yaşıyoruz burada.
EYP: Oturduğunuz muhitten memnun musunuz? Bu mahalle günlük yaşantınızı
etkiliyor mu?
B: Dedim ya, rahat nefes bile alamıyoruz. Kötü kömür yakıyorlar, ciğerlerimizi bile
etkiliyor. Şimdi bir de Finans Merkezi yapılacak buraya, işte o zaman güzel olacak.
EYP: Nedir güzel olacak olan?
B: Kaliteli insan gelecek.
EYP: Nasıl kaliteli?
B: Bilgili insan gelecek.
EYP: Memnun musunuz bu durumdan?
B: Tabii memnunum. Dönüşüm sonrası buraya yapılacak olan evlere gelip
oturacaklar onlar.
102
EYP: Yani buraya firmanın gelmesinden memnun musunuz?
B: Evet.
EYP: Peki firmanın gelmesi günlük yaşantınızı etkiledi mi?
B: Beklenti arttı. Beklenti artınca komşular ile aramız açıldı. 35 yıllık komşularım ile
kentsel dönüşüm yüzünden aram açıldı.
EYP: Neden?
B: Çünkü onlar yerini vermek istemiyor. Ee ben verdim. Şimdi onları mı
bekleyeceğiz? Onları ikna etmeye çalışıyorum. Eskisi gibi komşuluk ilişkileri kalmadı
anlayacağın.
EYP: Kentsel dönüşüm yapılırsa, karşıdaki Varyap gibi konutlar olabilir. Onlarda
oturmak ister miydiniz?
B: Depreme dayanıklı, sağlıklı yerler. Otoparkı var, çöpleri topluyorlar, isterim tabii.
EYP: Belediye çöpleri toplamıyor mu şimdi?
B: Topluyor ama yolları yapmıyor. Ben yol kenarında yürüyemiyorum, yollar imara
uyumsuz.
EYP: Varvap’ın size çok yakın olması gündelik hayatınızı etkiledi mi?
B: Öngörü oldu bizim için, iyi oldu. Ama başka bir şeyi etkilemedi.
EYP: Bölgeye yapılan yatırım ve yardımları nasıl buluyorsunuz? Yeterli mi?
B: Hayır değil. Çok mahrumiyet bizim mahalle, mecbur yaşıyoruz.
EYP: Yatırım yapılacak olsa, en çok ihtiyaç olan ne sizce?
B: Yollar planlara göre düzgün yapılmalı.
EYP: Devleti konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
B: İyi bence, ama halkı mağdur etmemek şartıyla daha çok olmalı. Bak buraya neden
TOKİ gelmiyor? Neden özel? TOKİ olsa, müteahhit gibi olmaz, işler daha kolay ilerler.
EYP: Çok teşekkür ederim katkılarınız için.
B: Rica ederim kızım.
103
Görüşmeci C – Gecekondu Sakini
Yaş: 27
Doğum yeri: Ardahan
Meslek: Serbest meslek (personel servis taşımacılığı ve bakkal işletmeciliği)
Eğitim durumu: Ön Lisans
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
C: 1985 yılında Fikirtepe’den taşındık.
EYP: Fikirtepe’ye ne zaman taşınmış aileniz?
C: 1970 sonrası, henüz ben yokken.
EYP: Niçin peki?
C: İş bulmak için.
EYP: Taşınma nedenini gerçekleştirebilmişler mi?
C: Evet.
EYP: Niçin Barbaros Mahallesi’ne taşındınız?
C: Yeni yerleşim yeriydi biz geldiğimizde.
EYP: Tapunuz var mı?
C: Kısmi tapu var.
EYP: Sizden önce burada yaşayan akrabalarınız var mıydı?
C: Hayır, ilk biz geldik.
EYP: Sizden sonra gelen oldu mu?
C: Evet, halamlar geldi.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
C: 4 kişiyiz annemlerle.
EYP: Fikirtepe’den buraya taşındıktan sonra adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
104
C: Ben küçüktüm ama hatırlıyorum. Bizim evin olduğu yer taş ocağıymış, gelip
camları taşlıyorlardı.
EYP: Bu sizi nasıl etkiledi? Gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu?
C: Korkuyorduk, başka bir şey olmadı. Ben küçüktüm de, babamlar anlatır. Buralar
çok mahrumiyetti diye, zorluğunu onlar yaşamış.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
C: Normal, rutin olan.
EYP: Sizin rutininiz nedir?
C: İş ile ev arasında geçiyor günüm. Sabah servise çıkarım erken, öğleden sonra da
dükkâna (babasının bakkalı) gelirim yardıma.
EYP: Gündelik hayatınıza yön veren en büyük şey nedir?
C: İş tatbikî.
EYP: İş harici?
C: Vallahi pek bir şey yapmam, ya evdeyimdir ya da arkadaşlar ile. Zaten tek bir
günüm tatil.
EYP: Sizce gündelik hayata yön vermede sistemin bir etkisi var mıdır?
C: %50 olarak vardır, geri kalan %50’de benim şahsım.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınızı kolaylaştırır ya da zorlaştırır mı?
C: Kolaylaştırıyor.
EYP: Hangi sebep ile?
C: Şimdi için söylüyorum, kolaylaştırıyor. Çünkü ben gece 2’de de eve girebiliyorum
ama Beşiktaş’ta olsam giremem. Burası daha özgür.
EYP: Ne bakımdan daha özgür?
C: Herkes birbirini tanıyor çünkü.
EYP: Bu bir mahalle baskısı oluşturmaz mı?
105
C: Eğer düzgün hareketler yaparsan bir şey olmaz.
EYP: VaryapMeridian’da otursanız durum nasıl olur?
C: Oradaki yaşam çok büyük, çok yoğun.
EYP: Orada yaşamak ister miydiniz?
C: Hayır.
EYP: Neden?
C: Ailem uyum sıkıntısı yaşar.
EYP: Burada yaşamanın nasıl artıları var?
C: Dediğim gibi daha özgür. Ben burada hortumu takıp arabamı yıkayabilirim,
istediğim yere park edebilirim. Çocuklar istediği yerde oynar. Sadece maddi değil,
benim burada kafam rahat. Sitede girip çıkana karışılır, burası öyle değil. İnsanlar
senin bebekliğini biliyor, orada insanlar bir şey bilmiyor. Bana daha tehlikeli geliyor.
EYP: O zaman burada kendi inşa ettiğiniz konutta oturmak iyi mi kötü mü sizin için?
C: İyi bence.
EYP: Bahçeye çıkar mısınız? Komşular ile mesela?
C: Annemler çıkar ama ben pek çıkmam.
EYP: Varyap Meridian’ın yapılması hayatınızı etkiledi mi?
C: Sadece ticari boyutta.
EYP: Bakkala gelip alışveriş yapıyorlar mı?
C: Yok canım o açıdan değil, onlar gelmiyor. Mesela eskiden dolmuşlar çok kalabalık
olurdu, şimdi Varyap’a da giriyorlar diye daha sık dolmuş koydular. Çünkü oradaki
insanlar kalabalık dolmuşa binmiyor. Bir de servis açısından fark etti. Okul
servislerinde bizim sokaklara giren servislerde, ayakta öğrenci var mı diye kontrol
olmuyor. Ama onların servislerinde oluyor.
EYP: Kim yapıyor bu kontrolü? Biraz daha açar mısın?
106
C: Ataşehir Belediyesi yapıyor. Bizim çocuklar ayakta gidebiliyor servislerde, çünkü
kontrol yok. Ama oradaki çocuklar ile bu mümkün değil.
EYP: Yani belediye ayrımcılık mı yapıyor diyorsun?
C: Evet.
EYP: Neden yapsın?
C: Çünkü belediye particilik yapıyor. Bak şimdi, hemen arkada Mustafa Kemal
Mahallesi var, orası CHP’li ve oraya hep yatırım olur. Kaldırımları var onların ama
bizim yok mesela. İstihdamda da ayrımcılık çok, bizden birini almazlar belediyeye
çalışmaya.
EYP: Bunun için bir başvurunuz oldu mu?
C: Şimdi bizim mahalleden A Hanım var, kendisi AKP kadın kollarında ve sayesinde
biraz yardımlar olmaya başladı.
EYP: Belediyenin yatırımlarını nasıl buluyorsunuz?
C: Eksik.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
C: Eksik.
EYP: Genel olarak oturduğun yerden memnun musunuz?
C: Yollar hariç genelde evet. Mesela buradan Levent’e gidiyorum arabamla, bir tek
benim arabam çamurlu oluyor, diğerlerininki değil. Hani bir dizi vardı Medcezir diye,
o da Mustafa Kemal’de çekildi. İşte tam öyle bizim burası da. Filmdeki ayrımcılık
aynen var, belediye ön ayak olmuyor.
EYP: Buraya yatırım yapılacak olsa hangi alanda olsun isterdiniz?
C: Eğitim.
EYP: Şimdi hangi alanda yatırım yapılıyor?
C: İnşaat.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir? İyi, kötü diyecek olsak hangisidir?
107
C: İyi bir şey.
EYP: Hangi açıdan?
C: Dediğim gibi, önce yollar yapılır ve hala bizim burada sobalı evler çok fazla,
onların yerini doğalgaz alır.
EYP: Mahallede kentsel dönüşüm çalışmalarının olması gündelik hayatınızı etkiledi
mi?
C: Hayır.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
C: Belediyenin eksik yatırımı.
EYP: Teşekkür ederim.
108
Görüşmeci Ç – Gecekondu Sakini
Yaş: 48
Doğum yeri: Amasya
Meslek: Kağıt toplayıcı
Eğitim durumu: İlkokul
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
Ç: Depremin olduğu sene, 1999’du.
EYP: Niçin Barbaros Mahallesi’ne taşındınız?
Ç: Yeni bir hayat kurmak istedik, deprem olmuştu İstanbul ucuzladı dediler, biz de
geldik.
EYP: Sizden önce burada yaşayan akrabalarınız var mıydı?
Ç: Biz tüm akrabalar birlikte geldik zaten, kimse kalmadı bizden gelmeyen.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
Ç: Annem de bizimle sağolsun, çocuklar ile birlikte 7 kişiyiz.
EYP: Barbaros’a taşındıktan sonra adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
Ç: Yeni bir yer olsun istedik, geldik de. Tabii büyük şehre alışmak zor, her şey farklı.
EYP: Yeni bir şehir, yeni bir mahalle bu sizi nasıl etkiledi? Gündelik hayatınızda bir
değişiklik oldu mu?
Ç: Hani çocuk gibi bir sürü şey öğreniyorsun, İstanbul hele ayrı bir dünya. Biz
geldiğimizde Ataşehir, Ataşehir değildi zaten, bizim köy gibiydi. Ama İstanbul hep
büyüktü.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
Ç: Ekmek peşinde çalışıp durmak.
EYP: Gündelik hayatınıza yön veren en büyük şey nedir?
Ç: Çalışmak.
109
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınızı kolaylaştırır ya da zorlaştırır mı?
Ç: Burası bizim için çok iyi bir yer, bir kere çok merkez. Ben bu kadar nüfus ile bu
kadar merkezde neresini bulabilirim? Bahçemde de kağıtlarımı istifliyorum,
sıkıntımız yok.
EYP: Peki Varyap Meridian’da otursanız durum nasıl olur?
Ç: Oturamayız ki ya da oturmazdık deyim. Satar başka bir yere giderdik, orada olsak
işimizi nasıl yapacağız?
EYP: Varyap Meridian’ın yapılması hayatınızı etkiledi mi?
Ç: Ablacım orası çok yüksek, insan korkuyor ama yolumuz da düşmüyor o taraflara,
bizde değişen bir şey olmadı.
EYP: Burada yaşamanın nasıl artıları var?
Ç: Bizim için çok. Dediğim gibi merkezdeyiz, yerimiz geniş, iyiyiz böyle.
EYP: O zaman burada kendi inşa ettiğiniz konutta oturmak iyi mi kötü mü sizin için?
Ç: Çok iyi, her şey isteğimiz gibi.
EYP: Komşular ile ilişkileriniz nasıl mesela?
Ç: Biz burada Amasya’dan gelenler ile görüşürüz daha çok, hani diğerleri ile
sorunumuz yok ama yine de var bir ayrı gayrılık.
EYP: Belediyenin yatırımlarını nasıl buluyorsunuz?
Ç: Belediye hiç bakmaz buralara. Bak görüyorsun, bizim ev derenin kenarında, her yıl
mutlaka taşar bu dere. Kimseler ilgilenmez, o ona atar topu, olan yine bize olur.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
Ç: Karmaşık şeyler.
EYP: Buraya yatırım yapılacak olsa hangi alanda olsun isterdiniz?
Ç: Evler yenilensin, bizlere verilen sözler tutulsun. Yapılacaksa yapılsın da inşaat,
satıp gidelim bizde.
EYP: Nereye gideceksiniz? Memlekete mi?
110
Ç: Yok ablacım, Çekmeköy taraflarına.
EYP: Peki belediye hangi alanda yatırım yapılıyor?
Ç: Bizim buralarda hiçbir şey yapmıyor, varsa yoksa üst taraf yani siteler. Burayı
umursayan yok.
EYP: Mahallede kentsel dönüşüm çalışmalarının olması gündelik hayatınızı etkiledi
mi?
Ç: Biz hala çalışır dururuz. Onlar arada gelir toplantı yapar, çiçek çikolata dağıtır, ne
değişsin? Ama komşulardan duyuyorum, çatı akıyor yaptırmasak mı nasılsa yıkılacak
diyorlar, millet haklı.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
Ç: Durmadan inşaat konuşuluyor. Bekle bekle nereye kadar, biz burada mağdur
durumdayız, bir firma gidiyor diğeri geliyor, her biri ayrı bir söz veriyor. Şimdi birkaç
yıldır bunlar geldi, bakalım bu ne olacak.
EYP: Teşekkür ederim.
111
Görüşmeci D – Gecekondu Sakini
Yaş: 63
Meslek: Üfleme cam ustası
Eğitim durumu: İlkokul
Doğum yeri: Çankırı, Çerkeş
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
D: 1985 yılında.
EYP: Nereden taşındınız?
D: Eyüp Sultan’dan.
EYP: Taşınma nedeniniz nedir?
D: Arsa almıştım 1979 yılında, Eyüp Sultan’da kiracıydım. Sonra işte kendi evimizi
yapalım diye geldik. Ama ondan önce ilkokulu bitirince 1961’de, 2 sene sonra geldik
Eyüp Sultan’a. Hani gençliğim Eyüp’te geçti, orada da evlendim.
EYP: Taşınma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
D: Nasıl yani?
EYP: Yani kendi evinizi yapabildiniz mi?
D: Yaptık, yaptık. Çok zorlandık yaparken ama bitti sonrasında.
EYP: Tapusu var mı evinizin?
D: Var tabii.
EYP: Kaç kişi yaşıyorsunuz?
D: Eskiden dörttü, şimdi çocuklar gitti, teyzenle ben kaldık. Bir kızım, bir oğlum var.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı mahalleye?
D: Yok kimse gelmedi, benim tüm eşim dostum Eyüp’te kaldı, oradan ev aldı.
EYP: Sizden önce Barbaros Mahallesi’nde yaşayan akrabalarınız var mıydı?
112
D: Önce abim geldi tabii, 1974 olması lazım. Sonra dedi ki, ille buraya gel, arsa al ev
yap. Biz de o şekilde geldik, yoksa keyfimiz çok yerindeydi karşıda.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
D: Ooo hemde nasıl, çocuklar hiç alışamadı, biz de alışamadık tabii.
EYP: Neden kaynaklı alışamadınız?
D: Biz karşıda apartman dairesinde oturuyorduk, apartmanın 7.katındaydık. Mediha
Şen Sancakoğlu’na (ses sanatçısı) yakın oturuyorduk, muhitimiz çok iyiydi, tüm iş
arkadaşlarımda o muhitte oturuyordu, çocuklar rahat rahat okula gidip geliyordu,
çok iyiydik biz orada Elif kızım.
EYP: Peki Barbaros’a gelince ne oldu?
D: Bize hiç iyi gelmedi Yeni Sahra. Hanım da, ben de, çocuklar da alışamadık.
Apartmandan sonra gecekonduya taşınınca, çocuklar ev diye benimseyemedi,
kimseyle komşu olamadık.
EYP: Neden bu kadar zor oldu peki? Günlük yaşamınızda neler değişti?
D: Bir geldik ki, insanlar burada sokakta yaşıyor, kadınlar sokakta mesela. Hanımım
öyle yaşamadı ki, ben desen işe gideceğim ama ne vasıta var, ne de yol. Tabii olmadı
işsiz kaldım, çok yokluk çektik. Sonra yeni bir iş buldum, çok uğursuz geldi Yeni
Sahra. Bir de evi yapmak için çok borçlandık, ilk kez çalıştı eşim. Çocuk baktı, o da
çok zor oldu. Biz kendi evimizi yapacağız dedik ama orada kiradayken çok daha
mutluyduk, çocuklar güzel yetişiyordu, ben Beşyüzevler’de çalışıyordum, yakındım.
Hani cam vardır ya üflenir, abajur, akvaryum, vazo yapılır. İşte ben onun üfleme
ustasıydım, tüm cam atölyeleri de Beşyüevler’deydi, yakındım. İşte öyle geldik kendi
evimiz uğruna ama uğursuz geldi burası bize.
EYP: Peki Barbaros Mahallesi’nde yaşam koşulları nasıldı geldiğinizde?
D: Çocuklar Yenisahra’da okula gitti ama sevemediler. Mahallede desen, suyu
çeşmeden alıyorduk, evimiz dere kenarında diye sevinirdik önceleri ama sonra onun
da taşkın korkusuyla yaşadık hep. 1979’da o suda kurbağalar yaşardı, şimdi kağıt
toplayanların oturduğu yerde Arnavut bahçeleri vardı, güzeldi de. Ama o dahi değişti
113
şimdi. Çingeneler de gelince, mahalle toptan çekilmez oldu. Mesela kızımı erken
evlendirdim ben. Yoksa geri görüşlü değilim, kaderim o kadar kötü gitti ki, kızım da
kurtulsun istedim mahalleden.
EYP: Peki bugün hayatınız nasıl? Bir gününüz nasıl geçiyor?
D: Elif kızım ben by-pass ameliyatlıyım, şekerim var insülin kullanıyorum, tansiyon
hastasıyım çalışamıyorum. Normalde benim emekli maaşım yüksekten olacaktı ama
Beşyüzevler’deki işi bırakıp Yeni Sahra’da işe girince, burası en aşağıdan ödedi
sigortamı. Şimdi asgari en düşükten alıyorum maaşı. Hastayımda, evden camiye,
camiden eve geçiyor.
EYP: Memnun musunuz günlük hayatınızdan?
D: Elhamdülillah.
EYP: Cevabı tahmin ediyorum ama yine de soracağım. Sizce yaşadığınız mekânın,
günlük hayatınıza etkisi var mı?
D: Evet, işte benim kadersizliğim Yeni Sahra’dan dolayı oldu. Tüm arkadaşlarım
Beşyüzevler’den ev aldı, ben de buraya geldim, hiç mutlu olmadım.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
D: beğenmiyorum. Yol iyi ama bazı şeyleri beğenmiyorum.
EYP: Ne gibi?
D: Haksızlık yapılıyor hiç memnun değilim. Dere taşkını olduktan sonra herkese
yardım yapıldı, benim yerimde izinsiz hiçbir şey yok ama 5 kuruş yardım etmediler.
Taşkın sonrası hiçbir şeyim kalmadı, sıfırdan başladık ama kimseden yardım
almadım.
EYP: Neden yardım vermediler sizce?
D: Taşkın sonrası evimi yıktılar. Kanunsuz hiçbir işim olmamasına rağmen bizimkini
yıktılar. Yani artık bilemiyorum, kaderim mi böyleymiş. Diğer evlerin elektrik ve su
makbuzu var diye yardım yaptılar ve onlara da benimle aynı koşulda ev sattılar.
Adamlar işgalci resmen, şimdi yeni evlerini aldılar ama dere kenarındaki evleri
yıkılmadı. Şimdi oraları da kâğıt toplayıcılara kiraya verdiler. Bana da tebligat geldi,
114
evini yıkacağız dediler. Hâlbuki benim evimin ruhsatlı tapusu var, 25 sene emlak
vergisi ödedim, Özal zamanında çıkarttım tapuyu. Taşkından sonra da dediler ki,
sana Kartal’dan ev vereceğiz, 20 sene taksitle verdiler. Kartal’dan ev olunca da
Ataşehir Belediyesi hiç yardım vermedi, artık taşındınız Kartal Belediyesi ile konuşun
dedi. Ne oralı olduk, ne de buralı, 63 yaşındayım, bir 20 sene daha yaşamam ki,
çocuklara borç bırakacağım ardımdan.
EYP: Kartal’a taşınmanız tam olarak nasıl oldu?
D: Dediğim gibi, son taşkın sonrası tüm mahalleyi su bastı. Bizim evi biliyorsunuz, tek
katlı ve dere kenarında. Camlarımda da demir var, çingeneler girmesin diye
taktırmıştım. Bir gün Örnek’e gitmiştim (Örnek Mahallesi), telefonum çaldı, hanım
arıyor ‘ben ölüyorum dedi’, mahalleye nasıl geldim, nasıl yetiştim hiç bilmiyorum.
Bir geldim mahalle dere olmuş akıyor, bizim sokağa girmeme imkân yok, evde
mahsur kalmış bizim hanım, demirler de var ya camda çıkamıyor, kapıyı açamıyor.
Tek derdim, gidip onu kurtarmak, nasıl eve gidebilirim derken. Delikanlılardan biri
bağırdı ‘Amca gel, eşini aldık biz evden’ diye. Koşup yan sokağa bir çıktım,
komşularla oturmuş ağlıyor, ‘öleceğimi sandım’ diyor. Her yerimiz çamur, balçık
içinde. Neyse o akşam komşularda kaldık, tek bir kıyafetimiz yok, eve desen
giremiyoruz. Ertesi gün eve bir girdik ki, zaten sen de gelip görmüştün bizim evi
biliyorsun, duvardaki çamur izleri insan boyuylaydı. Eşyalar harap, her yer balçık,
zaten birçoğu da dereye kapılıp gitmiş, kalanlar da kullanılacak gibi değil. İşte
sonrasında da tebligatlar falan derken, biz köye gittik. Haber geldi, eviniz yıkılıyor
diye, koşup geldim, onca güzelliği Beşyüzevler’de bırakıp, bir ev uğruna geldiğimiz ve
zar zor inşa ettiğimiz evimiz, gözlerimin önünde 10 dakikada yıkıldı, öylece izledim.
Hanımı getirmedim, dayanamazdı görmeye. Sonra da dediler işte Kartal’dan size ev
satacağız, şansımız mı vardı kabul etmemeye. 20 senelik borç ile mecbur kabul ettik.
Evimi büyükşehir belediyesi yıktı, kanunsuz iş yapmadım diye mi? Ama ben bu
yaştan sonra yanlış insan olamam.
EYP: Şimdi memnun musunuz peki yaşadığınız yerden? Beşyüzevler gibi apartman
dairesi değil mi?
115
D: Beşyüzevler’de Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı dahi benim binamda
oturuyordu. Boğaziçi Köprüsü dahi gözüküyordu evimden. Şimdi burası da apartman
ama oturan çok az, komşuluk pek yok. Merkezi sistem, yakıt parası çok. Bir de ayda
540-550 TL evin taksiti var. Yakıt desen 300’den aşağı gelmedi geçen yıl.
EYP: Peki şimdi burasıyla kıyasladığınızda kendi inşa ettiğiniz konutun, hayatınızda
ne gibi faydaları vardı?
D: Eğer muhit temiz olsaydı, müstakil ev çok güzel oluyor, kendi planladığın yerde
yaşıyorsun ama sonra lağım bastı, çamur balçık oldu, çingeneler geldi, faydası da
kalmadı.
EYP: Siz Barbaros Mahallesi’nde otururken mahalleye Varyap Meridian projesi inşa
edilmişti. Onun yapılması sizin hayatınızı etkiledi mi?
D: Hayır.
EYP: Orada oturmak ister miydiniz?
D: Tabii, bizim de olsun isterdik, zaten o yüzden gelen firmaya verdik evi, sözleşme
yaptık. Zaten Yeni Sahra’ya da ondan alışamadık, gecekondu olmasından.
EYP: Sizin mahalleye de kentsel dönüşüm projesi yapılmasını istiyor musunuz?
D: Evet, tabii ki.
EYP: Taşkın olmadan önce, müteahhit firmanın mahalleye gelmesi ve kentsel
dönüşüm söylentileri günlük hayatınızı etkiledi mi?
D: Tabii bir heves oldu herkeste. Evler yıkılacak diye çatı aksa bile idare etmeye
çalıştı herkes, masraf olmasın dedik. Şimdi de bir gelişme olmasını bekliyoruz, olsun
da en azından yeni yapılacak evler, şimdiki ev taksitini ödesin.
EYP: Çok teşekkür ederim paylaştıklarınız için.
D: Ne demek kızım, takıldığın bir şey olursa sor yine.
116
Görüşmeci E – Varyap Sakini
Yaş: 39
Doğum yeri: İstanbul
Meslek: Muhasebe uzmanı
Eğitim durumu: Lise
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
E: 2012 Haziran’dı yanılmıyorsam.
EYP: Neden peki burası?
E: Ataşehir bölgesinde bir yer arıyorduk biz. Emlakçılardan birisi burasını gösterdi ve
bu evin ferahlığı, açıkçası dört duvarının cam olması çok ferah gözüktü gözüme.
Daha önce başka yerlerde de ev baktık ama bu ferahlıktan dolayı burayı tercih ettik
diyebilirim.
EYP: İşiniz buraya mı yakın?
E: Yok, daha çok benim kızımın okuluna yakındı burası o yüzden Ataşehir’i istedik.
EYP: Eğitim için yani.
E: Evet.
EYP: Nereden taşındınız peki?
E: Altunizade
EYP: Doğma büyüme İstanbul’da mıydınız?
E: Aslında şöyle, evlenene kadar Altunizade’de değildim, evlendikten sonra oraya
taşındım. Öncesinde mahalle hayatındaydık hani buradan farklı olarak.
EYP: Burası oturduğunuz ilk rezidans mı?
E: Evet evet.
EYP: Peki Ataşehir beklentinizi karşıladı mı? Kızınızın eğitimi ve benzeri konularda.
117
E: Tabii, bir de bizim farklı durumlarımız da vardı. Babamızın evinin de buraya yakın
olması bizim burayı seçmemize neden oldu.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da geldi mi peki buraya?
E: Yok gelmedi.
EYP: Sizden öce burada oturan bir akrabanız var mıydı?
E: Yok hayır.
EYP: Buraya geldikten sonra adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
E: Yaşamadık, zaten biz günlük hayatı öyle çok evde geçiren insanlar değiliz. Ben
işteyim, kızım okulda. Dolayısıyla akşam geliyoruz eve, sabah çıkıyoruz.
EYP: Bir nevi otel gibi kullanıyorsunuz.
E: Aynen öyle.
EYP: Buraya taşınmanızın gündelik hayata bir etkisi oldu mu? Olumlu ya da olumsuz.
E: Yani şöyle, yüzme havuzu var, yazın ondan faydalanıyoruz. Ya da fitness var,
yararlanmak istiyoruz ama faydalanamıyoruz. Bu tür şeylerde olumlu faydası var
diyebiliriz ama onun haricinde olumsuz bir faydası olmadı. Biraz aileme uzak oldu
diyebillirim.
EYP: Aileniz nerede?
E: Ailem Çamlıca’da oturuyor, anane ve dede. Eskiden de yürüme mesafesinde
değildik ama azıcık uzaklaştık.
EYP: Taşınırken ferah olduğunu söylediniz. Peki anne ve kız olarak taşınmanızda
başka etkenler oldu mu? Güvenliğin olması gibi.
E: Bunu düşündük ama biz zaten öncede güvenlikli bir yerde oturuyorduk. Oradan
taşınmamızın sebebi, orası artık çok eskimişti tadilat gerekiyordu ya oralarda başka
bir yere geçecektik ya da Ataşehir’de eğitim için gelecektik.
EYP: Şimdi gündelik hayat konusuna değinmek istiyorum. Sizce gündelik hayatı
oluşturan unsurlar nelerdir? Yani bir gününüzü nasıl yaşarsınız?
E: İşe gitmediğim bir günü mü?
118
EYP: İkisi de, hem hafta içi hem sonu olarak kıyaslarsanız.
E: Hafta içi rutin zaten, sabah işe gidip (iş yeri Küçükyalı’da) akşam 7 bazen de 8 gibi
geliyoruz eve. Dışarda bir işimiz varsa onu yapıyoruz. Eve gelince de normal zaman
geçiriyoruz. Yemek yemek, televizyon izlemek veya kitap okumak gibi geçiyor
gündelik hayatımız.
EYP: Hafta sonu?
E: Bizim çocuktan dolayı şöyle bir sürecimiz oldu. Geçen sene sınava gireceği için
cumartesi-pazar günleri dershane veya özel ders gibi şeyler geçti. Öyle sosyal
hayatımız olmadı. Geçen sene 8.sınıftaydı. Şimdi de, biz bu binada oturuyoruz diye
bu binanın bir şeyinden faydalanmıyoruz. Yine dışarıda vakit geçiriyoruz. İşte yine
Avm’ler yine aileler, anne, baba vs. ya da arkadaş gezmeleri gibi. Rezidansın o
anlamda bir faydası olmadı bize diyebilirim.
EYP: Peki yine aynı bu mahallenin içinde, alt kısımda yaşamayı ister miydiniz?
E: Tabii ki istemezdik çünkü bir evin yeni olması bizim için bir avantaj. Ondan sonra
bir de dışarıdan bakıldığı zaman böyle cezbedici bir havası var. Tabii ki oturulması
mecburi bir durum olsa mecburen oturulur, o ayrı bir konu ama orası mı, burası mı
diye sorulsa. Hangisini tercih edersiniz dense, burası.
EYP: Buraya gelmenizdeki ilk etkene eğitim desek…
E: Ben buralara gelmeden önce, ben oralarda hayatta oturmam diyordum. Hani hep
bina bina, böyle sıcak bir şey vermiyordu bana, bir hissiyat vermiyor diyordum. Daha
önce şurada Uphill, Ağaoğlu falan yapılmıştı, ben hayatta oturmam diyordum ama
sonra buraya gelince… Bundan önce birkaç ev gördük Kent Plus’ta, oradaki evlerin
de boğucu bir havası vardı, karanlık, kasvetli. Sonra buraya gelince güneşli bir günde,
bir de eşya olmadan, tamam dedik burası güzel.
EYP: Cidden dışarıdan bakınca farklı bir havası da var, değişik bir yanı var doğrusu.
E: Evet evet.
EYP: Gündelik hayatınıza hafta içi en çok yön veren şeye ne diyebilirsiniz o zaman?
E: İşim.
119
EYP: Hafta sonu?
E: Kızım.
EYP: Gün içinde yapmak isteyip de yapamadığınız ne var?
E: Spor yapmak, kitap okumak mesela.
EYP: Bu durumda, gündelik hayatıma ben yön veriyorum diyebilir misiniz?
E: Daha çok dayatmalar yön veriyor diye düşünüyorum.
EYP: Sistem mi?
E: Evet içinde bulunduğumuz sistem, dayatmalar. İş hayatı zaten bir sürü şey
dayatıyor bize bir şekilde, çalışıyor olmak, para kazanma hırsı. Ya da maddi anlamda
ihtiyaçların bitmemesi gibi. O dayatmalar şimdi okullarda bile böyle, daha önce
çocuklara hiçbir zaman özel öğretmen almazdık, ben şimdi bu yaşıma geldim, hiç
özel öğretmen görmedim, dershanelere de belli dönemlerde gidilirdi. Ama şimdi
çocukların hepsi bakıyorum özel okula gidiyor, özel öğretmen geliyor evlerine veya
işte ablalar geliyor ders çalıştırmak için. Bunların hepsi işte sınavlar, Teog’lar falan
hep sistemin dayatması diye düşünüyorum.
EYP: Sizce oturduğunuz muhit hayatınızı kolaylaştırıyor mu?
E: Lokasyon olarak evet.
EYP: Peki sizce oturduğunuz konut, konut ve sitenin sahip olduğu unsurlar hayatınızı
kolaylaştırıyor mu?
E: Kolaylaştırıyor diyebilirim. Evin asansörünün olması ya da asansöre binmeden,
dışarıda gideceğin katı seçmen mesela.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz nasıl?
E: Komşuluk ilişkisi yok denecek kadar az. Ancak merhaba-merhaba. Asansörde
karşılaşınca günaydın, iyi akşamlar vesaire o kadar.
EYP: Buradan önce Altunizade’de nasıldı?
E: Orada daha samimi ilişkilerimiz vardı. Bizim görüştüğümüz aileler olabiliyordu
ama burada yok. Kızımla yaşıt olan biri ve annesi vardı, çocuklar oynarken bizde
120
görüşebiliyorduk. Çocuklar kaynaşınca anne babalar mecburen kaynaşıyorlar,
burada öyle bir durum olmadı şimdiye kadar. Karşı komşumuz ile arada aşure
yapınca getirdi, ben tatlı yapınca götürüyorum ama ev oturması yapmadık.
EYP: Genel olarak soruyorum, mekânın gündelik hayata etkisi olduğunu düşünüyor
musunuz?
E: Şöyle düşünüyorum, güzel bir yerde oturuyor olduğumdan, belki doğru değil ama
biraz daha güvende hissediyorum kendimi.
EYP: Çok katlı olması etkiliyor mu güven açısından?
E: Yok etkilemiyor çünkü depreme dayanıklı bir bina, o yüzden bir korkumuz yok.
Tabii bir deprem olmadı bilemiyoruz ama dayanıklı olduğunu düşünüyorum. Zaten
bizim oturduğumuz yer 3.kat, çok yüksekte de değil.
EYP: Aidatlar konut metrekaresine göre değişiyor mu?
E: Değişiyor evet.
EYP: Birazda bölge üzerine konuşalım. Mahalleye yapılan yatırımları nasıl
buluyorsunuz, yeterli mi?
E: Açıkçası trafik olarak memnun değiliz, çünkü trafik her geçen gün artıyor.
Altyapısının da çok düzgün olduğunu düşünmüyoruz her geçen gün daha kötü
oluyor trafik.
EYP: Mahalleye bir yatırım yapılmak istense ne yapılmasını istersiniz?
E: Ben özellikle toplu taşımanın arttırılmasını istiyorum burada, metronun yakınlarda
bir yerden geçiyor olmasını. Kullanabilir miyim, ne kadar kullanırım bilmiyorum ama.
Gerçi yeni otobüsler, minibüsler de konuldu Kadıköy’e vs. Mesela metro buralardan
geçiyor olsa çok daha kullanışlı, her yere rahat ulaşım olur, trafik biraz rahatlar.
EYP: Bu mahallede yaşamaktan memnun musunuz?
E: Memnunum ama işte dediğim gibi, bu mahallenin beni etkileyen bir şeyi çok fazla
olmuyor. Dediğim gibi biz geliyoruz, otel gibi kullanıyoruz çoğunlukla. Ama
memnunuz, genel olarak Ataşehir’de yaşamaktan memnunuz, mutluyuz.
121
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
E: Eski binaların, dayanıksız binaların yıkılıp, yerine daha dayanıklı sağlam binaların
ve görsel olarak da daha güzel binaların yapılıyor olması.
EYP: Devletin konut politikalarını yeterli ve yerinde buluyor musunuz?
E: Yani açıkçası çok bir fikrim yok bu konuda.
EYP: Belediyenin sunduğu hizmetlerden genel olarak memnun musunuz?
E: Memnunum.
EYP: Peki sizce mahallenin en büyük sıkıntısı nedir? Alt kısım ile birlikte burayı da
düşündüğünüzde.
E: Burası çok izole bir yer aslında baktığınız zaman, orası da buraya göre izole değil
ya da. Aslında burası gündelik hayattan, Türkiye’nin gerçeklerine baktığımız zaman
birazcık daha farklı bir yer burası. Sıkıntı olarak da ne olabilir bilmiyorum ama bir
sıkıntısı yok diye de düşünebilirim.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
E: Güvenlik ve eğitim diyelim.
EYP: Sitede yaşamanın gündelik hayatınız üzerindeki etkileri var mı?
E: Çok fazla yok, sadece dışarıda yapabileceğimiz bir şey yoksa havuzundan
faydalanıyoruz. Faydalanmasak dahi hani onun varlığı bir rahatlık veriyor bize tabii.
Dışarıda bir spor salonuna üye olup, gidip zaman harcamaktansa alt katımızda var
gidebiliyoruz.
EYP: Sitenin sosyal imkânları neler?
E: Restoran tam diyemeyiz de küçük kafesi gibi bir yeri var, spor salonun havuzu,
otoparkı var.
EYP: Alışveriş yapabildiğiniz bir yer var mı?
E: Var, bakkalımız var. Bir de temizlik hizmeti, araç yıkama hizmeti var. Aslında biz
burada yaşıyoruz ama sadece daireye girip çıkıyoruz, hani yönetimden de daha
detaylı bilgi alabilirsiniz.
122
EYP: Sitenin altında gecekonduların olması sizi tedirgin edip etkiliyor mu?
E: Çok fazla etkilemiyor, tabii görsel olarak daha güzel yerler olsa olabilir ama görsel
olarak şöyle bir baktığım zaman (camdan dışarıyı gösteriyor) çok da etkilenmiyorum.
EYP: Peki özel firmaların bu ve benzer şekilde dönüşüm projelerini destekliyor
musunuz?
E: Aslında destekliyorum ama şimdi şöyle oluyor, bir firma geliyor bir bina yapıyor,
yanına başka bir firma gelip başka bir bina yapıyor, böylece farklı farklı binalar
oluyor. Hani orada böyle bir ortak karar alınıp benzer şekilde yapılsa. Mesela Paris’in
eski bir bölgesi var şimdi adını hatırlamadığım, oradaki binaların hepsi birbiri ile çok
benzer ve yukarıdan falan bakıldığı zaman çok düzenli bir alan. Tüm binalar benzer
şekilde, aynı boyda, irili ufaklı yok, farklı renk yok. Bizde de öyle yapılabilir. Mesela
Şerifali’de yeni yerleşim yerleri yapılıyor, bilmem görünüz mü ama orada da düzgün
bir planlama yok, hep böyle irili ufaklı büyük siteler var. Böyle bir şey olsa
düşünülebilir, birbiriyle uyumlu.
EYP: Bu sitenin en büyük sıkıntısı nedir sizce?
E: Hmm bilemedim ama sanırım aidatları yüksek. Şöyle bir şey de olabilir, bu kadar
büyük binalara karşı yeşil alan çok az, çıkıp yürüyebileceğin bir yeşillik yok.
EYP: Gecekondular için ne düşünüyorsunuz? Sizin için ne ifade ediyor?
E: Aslında şimdi buradayız ama biz küçükken oturduğumuz yerde komşumuzun
evine izinsiz gider gelirdik. Şimdi annemlerin oturduğu o yere tekrar bakıyorum
(Çamlıca) kimse kimseyi tanımıyor, yine bu kentsel dönüşüm sonrası yeni yeni
binalar yapıldı, yeni yeni binalar yapıldı. Eskisi kadar insan ilişkileri kalmadı. Aslında
tam olarak gecekondu değil de mahalle hayatıydı o. Şimdide kalmadı.
EYP: Kızınızın mahalle hayatını bilmesini ister misiniz?
E: Bilmesini isterdim ama zaten çok uzak değil, annemlerin oturduğu yer yine bir
mahalle sonuçta zaten gidiyoruz da anane dedeye görüyor, geliyor. Hatta özellikle
ben bilmesini de istiyorum, çünkü her şey böyle değil. Hep ona söylüyorum fanusta
yaşıyormuşuz gibiyiz yani dışarıda bir hayat var ama biz birazcık izole yaşıyoruz ama
123
sadece burada oturuyor olmamızdan da kaynaklı değil. Benim çalışıyor olmam, onun
okul hayatı da bunda etkili.
EYP: Sorularım bu kadardı, zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
E: Rica ederim.
124
Görüşmeci F – Uphill Court Sakini
Yaş: 24
Meslek: Öğretim görevlisi
Eğitim durumu: Doktora öğrencisi
Doğum yeri: Mersin
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
F: 2010’da
EYP: Nereden taşındınız?
F: Atatürk Mahallesi’nden, yine Ataşehir’e bağlı.
EYP: Taşınma nedeniniz?
F: Daha iyi koşullar için geldik, bölge ve ev açısından.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
F: Evet.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
F: 4 kişiyiz.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
F: Hayır.
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
F: Hayır, sadece biz taşındık.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
F: Yok yaşamadık.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu? Ne gibi?
F: Ana yollara daha kolay ulaşabiliyoruz, onun haricinde bir değişiklik olmadı.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
125
F: Bir gün içinde yaşanan tüm olaylardır bence.
EYP: Geldiğiniz yeni çevre yani Uphill gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
F: Hayır değiştirmedi.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
F: Hafta içi okul veya iş yoğunluğunda geçiyor. Hafta sonu ise genelde geç
kalkıyorum, arkadaşlar ile buluşacaksam onun için dışarı çıkıyorum, fazla da bir şey
yaptığım olmuyor, rutin işler.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
F: Tabii ki iş ve okul.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
F: Çalışıyorum yoğun olarak.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
F: Yoğun ama memnunum yani.
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayat düzeni (sistem)
mi?
F: Tabii ki de sistem (gülüyor)
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
F: Orta bir yer olması açısından yön veriyor.
EYP: Ne gibi orta yer?
F: İş yerime Kavacık’a, Bağdat Caddesi’ne ve okula ulaşımı kolay olduğu için hayatı
da kolaylaştırıyor.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
F: Yok ya, nasıl yön versin ki? Gecekondularda yaşayanlar bu soruya nasıl cevap
veriyor?
126
EYP: Mesela gecekondu sakinleri konutlarını kendi ihtiyaç ve zevklerine göre inşa
ettiklerinden, konutlarını da yaşamlarına göre şekillendirdiklerini söylüyorlar. Peki
sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
F: Evet var. Mekâna göre enerjin değişiyor, giyiminden hal ve hareketlerine kadar
şekil veriyor insana. Aslında mekânın içindeki insanlar yön veriyor da diyebiliriz.
EYP: Sitede komşuluk ilişkileriniz var mı?
F: Evet var, annemin var, arada bir görüşüyorlar.
EYP: Ne sıklıkla görüşüyorlar?
F: Yani öyle ayda belli bir gün gibi değil, arada bir görüşüyorlar ama.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetleri nasıl buluyorsunuz?
F: Trafikte en son göbeği yenilediler, geçiş şeylerini düzelttiler. Düğüm noktaları
çözüldü.
EYP: Yeterli mi peki?
F: Şimdilik rahatlattı, yoksa değil.
EYP: Mahallenize en çok hangi yatırımın yapılmasını isterdiniz?
F: Metronun bitmesi lazım, o yüzden ulaşım diyebilirim.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
F: Memnunum, dediğim gibi ulaşımda orta yerde olması benim için çok iyi. Onun
haricinde yaşayan insanlar düzgün, sitenin imkânları da iyi. Bir yere gitmek,
arkadaşlarınla oturup çay kahve içmek için mekânlar da yakın.
EYP: Ataşehir’e en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
F: Yeme-içme, her geçen gün yeni bir yer kafe açılıyor.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
F: Eski konutların ya da şehirleşmeyi bozan konutların yerine devlet eliyle daha
düzgün, modern, yeni konutların yapılması.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
127
F: Aşırı bina dikiliyor. Barbaros Mahallesi özelinde ise bu kadar büyük binaları
kaldıracak yolu var mı bakmıyorlar. Planlı bulmuyorum.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
F: Toplu taşıma yok, yetersiz.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
F: Spor salonu yok. Kapalı havuz alanı var ancak işletmeye geçirilemiyor.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
F: Sosyal imkânları için. Bir de giren çıkan biraz daha belli.
EYP: Nedir sitenin sosyal imkânları?
F: Otopark, havuz, kendi peyzaj ve düzeni var. Bir de kafesi var, kafenin işletmecisi
de sitede yaşıyor, hafta sonları kahvaltı için inenler oluyor kafeye.
EYP: Sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
F: Yazın havuza giriyorum, kışın bir katkısı yok benim için.
EYP: Sitenin yakınında gecekonduların olması gündelik hayatınızı etkiliyor mu?
F: Biz çok görmüyoruz Varyap’ın arkasında kaldığı için. Sadece E-5’e bağlanırken
yanından geçiyoruz.
EYP: Mahalleye planlanan diğer kentsel dönüşüm projeleri günlük yaşamınızı
etkiliyor mu?
F: Yoo hayır.
EYP: Çok teşekkür ederim zaman ayırdığınız için.
F: Rica ederim.
128
Görüşmeci G - Uphill Court Sakini
Yaş: 58
Meslek: Emekli Bankacı
Eğitim durumu: Lisans
Doğum yeri: İskenderun
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
G: 2010’da
EYP: Nereden taşındınız?
G: Atatürk Mahallesi’nden.
EYP: Taşınma nedeniniz?
G: Havuzu olduğu için taşındık bu siteye
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
G: Evet
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
G: 4
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
G: Hayır
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
G: Hayır
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
G: Hayır, herhangi bir sıkıntı yaşamadık.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu? Ne gibi?
G: Hayır olmadı.
129
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
G: Günlük rutin yapılan işlerdir.
EYP: Geldiğiniz yeni çevre (Uphill) gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
G: Taşındığım dönem emekli olduğum için rutinlerim değişti, özellikle işle ilgili
rutinler.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
G: Yürüyüşü seviyorum. Yürümek, gazete okumak gibi güncel faaliyetleri takip
ederek geçiyor.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
G: Genelde eşimle birlikte hareket ettiğimiz için, eşim.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
G: Gazete okur, haber izlerim.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
G: Evet
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayat düzeni mi?
G: Ben karar veriyorum.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
G: Bağlantı yollarına yakın olması ve sosyal imkânlar olduğu için yön veriyor. Tabii bu
durumda da kolaylaştırmış oluyor.
EYP:
Oturduğunuz konut gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
G: Hayır
EYP: Sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
G: Hayır
130
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
G: Samimi bir ilişkimiz yok.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetlerden memnun musunuz?
G: Daha da geliştirilebilir çünkü Ataşehir oldukça büyük bir muhit ve her geçen gün
de büyüyor.
EYP: Mahallenize en çok hangi yatırımın yapılmasını isterdiniz?
G: Ulaşım konusu olabilir, ulaşım daha da kolaylaştırılabilir.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
G: Memnunum, herhangi bir sorun yok.
EYP: Peki hangi açıdan memnunsunuz?
G: Her yere kolay ulaşım sağlanıyor.
EYP: Mahallede en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
G: Yeni alışveriş merkezleri ve lokanta çok sayıda açılıyor.
EYP: Şimdi oturduğunuz yerden memnun musunuz?
G: Evet, standartlarıma uygun.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
G: Halkın refahı açısından gerekli olduğunu düşünüyorum.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
G: Yeterli sosyal imkân yapılmadan konut yapıldığını düşünüyorum.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
G: Bulvar 216 yapıldıktan sonra çok kalabalıklaştı ve trafiği arttı.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
G: Düzgün bir yönetiminin olmaması.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
G: Güvenli olduğunu düşündüğümüz için.
131
EYP: Sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
G: Tabii, güvenli olduğu için kendimi daha rahat hissediyorum.
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
G: Var. Park, havuz gibi belli imkânları var.
EYP: Peki bu imkânlardan siz faydalanıyor musunuz?
G: Pek çoğundan yararlanıyoruz, mesela otoparkının olması bizim için bir
vazgeçilmez.
EYP: Sitenin yakınında gecekondular var, onlar sizin gündelik hayatınızı etkiliyor
mu?
G: Herhangi bir etkisi olmadı, hayır.
EYP: Mahalleye planlanan diğer konut projeleri günlük yaşamınızı etkiliyor mu?
G: Bizim çok yakınımızda olmadığı için etkilemiyor.
EYP: Sağolun katılımınız için.
132
Görüşmeci H – Uphill Court Sakini
Yaş: 64
Meslek: Eczacı
Eğitim durumu: Lisans
Doğum yeri: İnebolu
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
H: 2008’de
EYP: Nereden taşındınız?
H: Levent’te oturuyorduk öncesinde, oradan geldik.
EYP: Taşınma nedeniniz?
H: Eşimin iş yerine yakın olduğu için geldik.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
H: Evet
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
H: Eşim ve ben, 2 kişiyiz.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
H: Evet
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
H: Hayır
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
H: Evet.
EYP: Ne gibi sorunlar?
H: Levent ve Ataşehir birbirinden çok farklı iki ilçe, burası yeni oturan bir yerken,
Levent’te ise her şey daha oturmuş durumda.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda değişiklik oldu mu?
133
H: Oldu, güvenlik bakımından daha huzurluyum ve tabii daha mutlu oldum.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
H: Bence faaliyetlerdir.
EYP: Daha da açacak olursak?
H: O günün malum işleridir.
EYP: Peki geldiğiniz yeni çevre gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
H: Evet tabii, yeni yer demek yeni alışkanlıklar demek. Yeni yollara alışmak, yeni
marketleri bulup tanımak bunlar komple değişti.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
H: Evimin gereksinimlerini, ailemin ve sevdiklerimin ihtiyaçlarını karşılamakla
geçiyor. Bir de kendimi unutmayayım, kendi güncel faaliyetlerimi de yaparım.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
H: Torunlarım.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
H: Gününe bağlı değişiyor ama briç günümde arkadaşlarımla beraber olurum. Hafta
sonu da eşimle geçiririm.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
H: Evet
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayat düzeni mi?
H: Ben yön veriyorum.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Mesela kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
H: Zorlaştırıyor. Araba kullandığım için bu bölgede zor oluyor bu yüzden bence zor
bir bölge.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınıza yön veriyor mu?
134
H: Konut kolaylaştırıyor hayatımı, evimi seviyorum.
EYP: Sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
H: Mevsimine göre değişiyor, mesela kışın mekândaki havaya göre evde kalmak
zorunda olabiliyorsun.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
H: Farklı komşu tiplemesi ile beraberim çünkü kalabalık bir site. Ama ilk defa burada
sabah kahvesine gitmeye alıştım, bu da hoşuma gidiyor.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetlerden memnun musunuz?
H: Ulaşımın zor olduğunu zannediyorum ama genel olarak memnunum.
EYP: Mahallenize yatırım planlandığında en çok hangi yatırımın yapılmasını
isterdiniz?
H: Yeşil alanlar açısından çok eksik burası, önceliğim yeşil alanlar ve geniş yollar.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
H: Memnunum. Burada ilk kez site yaşantısını tattım ve sitede yaşamayı da sevdim.
EYP: Mahallede en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
H: Çok fazla konut yapılıyor.
EYP: Oturduğunuz yerden memnun musunuz?
H: İhtiyaçlarıma cevap verdiği için memnunum.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
H: Eski yıllarda yapılan binaların yenilenerek daha çağdaş ve modern ve sağlam bina
haline getirilmesi.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
H: Kesinlikle beğenmiyorum, yeşillikleri yok ettiler.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
H: Güvenlik, otopark ve sosyal faaliyetleri için.
135
EYP: Sizce sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
H: Havuzuma girebiliyorum, sporumu yapabiliyorum hemen site içinde olması büyük
avantaj.
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
H: Az önce dediğim gibi var ve faydalanıyorum.
EYP: Sitenin yakınında gecekonduların olması sizin hayatınızı etkiliyor mu?
H: Hayır hiç etkilemedi.
EYP: Mahalleye planlanan diğer konut projeleri günlük yaşamınızı etkiliyor mu?
H: Farkında bile değilim açıkçası.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
H: Devamlı yüksek binalar yapılıyor, bu olay beni rahatsız ediyor. Tabii bir de
havasızlık, sokağa çıkmak istemiyorum. Binalar ile boğulmuş sokaklar, her yerde
araba ve egzoz dumanı, en sevmediğim tarafı.
EYP: O zaman konut projeleri sizi etkiliyor diyebilir miyiz?
H: Rahatsızlık vermesi açısından evet denebilir.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
H: Tam teşekküllü bir spor salonunun açılmaması.
EYP: Teşekkür ederim katkılarınıza.
H: Rica ederim ne demek.
136
Görüşmeci I – Uphill Court Sakini
Yaş: 22
Meslek: Öğrenci
Eğitim durumu: Lisans okuyor.
Doğum yeri: İstanbul
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
I: Aralık 2007’de
EYP: Nereden taşındınız?
I: Ümraniye, Bulgurlu Mahallesi’nden.
EYP: Taşınma nedeniniz?
I: Ailemize katılacak olan kardeşimle beraber, eski evimize sığmayacaktık buraya
geldik.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
I: Evet, kardeşim de Ocak 2008’de doğdu.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
I: 4, annem, babam, ben ve kardeşim.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
I: Hayır.
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
I: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
I: Yaşamadım.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda değişiklik oldu mu?
I: Toplu taşımaya erişimim biraz daha zorlaştı ve her yere gidişime en az 1 saat daha
eklendi.
137
EYP: Geldiğiniz yeni çevre gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
I: Bir şey değişmedi.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
I: Okul odaklı geçiyor genelde. Uyanıp okul git, derslerime giriyorum, sonra yola
çıkıp eve geliyorum ve dinlenip uyuyorum.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
I: Ders programım ve okul işlerim, bunun haricinde de sosyal aktivitelerim. Yani
arkadaşlarım ya da okulun faaliyetleri gibi.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
I: Saat olarak oranlayınca en çok yaptığım şey yol tepmek.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
I: İstanbul’daki ulaşım sıkıntıları haricinde evet memnunum yani.
EYP: Peki sizce gündelik hayat nedir?
I: Her gün tekrarladığımız rutinlerden oluşan düzen ve bu düzen içinde yaşanan ufak
tefek farklılıkların bütünü.
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayat düzeni mi?
I: İkisi de bence.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Mesela kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
I: Arabayla her yere yakın ama toplu taşımayla da her yere uzak burası. Yine de epey
geliştiği için her zaman çok uzağa gitmeme gerek kalmıyor, burada halledebiliyorum.
Yani zorlukları da kolaylıkları da var.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınızı şekillendiriyor mu?
I: Hayır etkisi yok.
EYP: Sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
138
I: Bütün arkadaşlarım Avrupa Yakası’nda oturduğu için kimse evime gelmeye sıcak
bakmıyor, tabii etkiliyor beni burada yaşamak.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
I: Karşı komşum ve daha önce aynı okulda okumuş olduğum, sonradan benimle aynı
siteye taşınmış olan iki arkadaşım ve aileleri ile çok iyi anlaşıyoruz. Sık görüşüyoruz.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetlerden memnun musunuz?
I: Migros’un oradaki kavşağın sonunda düzenleyip, uygun yere trafik ışıkları
koymaları güzel oldu fakat düzeni biraz saçma buldum. Gidiş yönünde illa bi karakol
etrafında dolaşmak gerekiyor. Bir de yeni yaptıkları parklar güzel oldu.
EYP: Mahallenize yatırım planlandığında en çok hangi yatırımın yapılmasını
isterdiniz?
I: Buralardaki sokak hayvanları için bir şey yapılabilir. Onlar için ufak kulübeler,
mama veya su bulabilecekleri yerler olsa güzel olurdu. Ayrıca cami sokağına çift sıra
araba park edilince bütün araçların çekilmesi için müdahale edilmeli, kendi evime
gidemez hale geliyorum özellikle Ramazan ayında.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
I: Buralar çok gelişti. Yeme – içme ve ufak alışverişler için seçeneklerim var. Alışveriş
yapabileceğim marketler, pastaneler var, bu imkânlar hoşuma gidiyor.
EYP: Mahallede en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
I: Pek bilgim yok.
EYP: Oturduğunuz yerden memnun musunuz?
I: Memnunum, rahat ve imkânları var.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
I: Muhtemelen birilerinin cebine para girsin diye eski binaları yıkıp yerine yenilerini
yapıyorlar. Pek anlam veremiyorum.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
139
I: Devletin desteklediğim herhangi bir politikasının var olduğundan şüpheliyim.
Konut politikaları dâhil.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
I: Mimar Sinan Cami. Bir de onunla ilgili konutlar, park ve trafik sorunları. Bir de
gürültü, gecenin geç saatlerine kadar sürdüğüne şahit olduğum vaazlar, cami için
gelip gidenlerin düzeni bozması.
EYP: Başka?
I: Hiçbir yere doğrudan gidiş yok. Arabayla 10 dakika sürecek mesafeyi toplu
taşımayla en az 45 dakikada gidebiliyorum. Bazen aynı mesafe için birden fazla araç
kullanmak zorunda kaldığım da oluyor.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
I: Kapalı spor salonu planlanmıştı hala yok. Olsaydı faydalanmayı çok isterdim.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
I: Daha güvenli ve çocuk parkı, havuz gibi olanakları var.
EYP: Sizce sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
I: Evet, hırsız girmesinden ya da gece sokakta yürürken başıma bir şey gelmesinden
korkmuyorum. Arkadaşlarımla yazın havuza girebiliyorum.
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
I: Var, havuz, park, otopark gibi.
EYP: Sitenin sosyal imkânlarından ne kadar yaralanabiliyorsunuz?
I: Plates derslerine katılıyorum, bir de havuza giriyorum yaz aylarında.
EYP: Aynı mahallede gecekonduların olması sizin hayatınızı etkiliyor mu?
I: Siteye çok da yakın değiller ya da benim yolumun üstünde olmadıklarından beni
etkilemiyor.
EYP: Mahalleye planlanan diğer konut projeleri günlük yaşamınızı etkiliyor mu?
140
I: Planlardan haberdar değilim ama etkileyeceğini pek sanmıyorum. Belki metronun
gelmesi güzel olabilir.
EYP: Teşekkür ederim aktarımlar için.
141
Görüşmeci J – Uphill Court Sakini
Yaş: 45
Meslek: Eczacı
Eğitim durumu: Lisans
Doğum yeri: Gaziantep
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
J: Ocak 2008’de taşındık.
EYP: Nereden taşındınız?
J: Ümraniye’den geldik.
EYP: Taşınma nedeniniz?
J: Yeni ev aldık, yeni evimize geldik.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
J: Evet.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
J: 4 kişi yaşıyoruz.
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
J: Hayır.
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
J: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
J: Biraz, tabii farklı yerden gelince oluyor ister istemez.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda değişiklik oldu mu?
J: Büyük bir değişim olmadı.
EYP: Geldiğiniz yeni çevre gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
142
J: Yok olmadı.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
J: Oğlumu okula bırakıp işe gidiyorum. Dönüşte de onu okuldan alıp eve geliyoruz. O
ödevini yaparken, ben de yemek yapıyorum, gün bitiyor zaten.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
J: Oğlum ve işim.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
J: Çalışırım, en büyük zamanım da işte geçiyor hayli ile.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
J: Evet.
EYP: Peki sizce gündelik hayat nedir?
J: Her gün yaptığınız klasik şeyler ile.
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, hayat mı?
J: Ben yön veriyorum.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Mesela kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
J: Vermiyor.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınızı şekillendiriyor mu?
J: Vermiyor.
EYP: Sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
J: Yok.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
J: Karşı komşumla iyiyiz, bir iki de görüşüp selamlaştığımız komşumuz var. İstanbul
şartlarında gayet iyi diyebilirim.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetlerden memnun musunuz?
143
J: Yeterli buluyorum.
EYP: Mahallenize yatırım planlandığında en çok hangi yatırımın yapılmasını
isterdiniz?
J: Ulaşım arttırılabilir.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
J: İhtiyaçlarıma cevap verdiğinden memnunum.
EYP: Mahallede en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
J: İşyeri çok açılıyor.
EYP: Oturduğunuz yerden memnun musunuz?
J: Memnunum, düzenli ve güvenli bir site.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
J: Düzensiz yapılaşmanın düzene sokulması.
EYP: Destekliyor musunuz yani?
J: Evet.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
J: Tek kelime ile berbat.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
J: Güvenliğin olması ve sosyal yaşam için.
EYP: Sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
J: Var, oğlumu dışarıya güvenle gönderebiliyorum.
EYP: Güvenlik olduğu için mi?
J: Tabii ki, büyük rahatlık. Yoksa sokağa kim bırakabilir çocuğunu?
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
J: Yüzme havuzu ve spor etkinlikleri var.
EYP: Sitenin sosyal imkânlarından ne kadar yaralanabiliyorsunuz?
144
J: Yaz aylarında yüzmeye gidiyorum, kızım da yogaya gidiyor.
EYP: Aynı mahallede gecekonduların olması sizin hayatınızı etkiliyor mu?
J: Yok.
EYP: Mahalleye planlanan diğer konut projeleri günlük yaşamınızı etkiliyor mu?
J: Hayır etkilemiyor.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
J: Ulaşım arttırılabilir, sosyal etkinlikler düzenlenebilir mesela kültür merkezleri
açılabilir.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
J: Kış spor etkinlikleri artırılabilir. Özel günler için kutlama alanı oluşturulabilir.
EYP: Teşekkürler.
J: Rica ederim.
145
Görüşmeci K – Uphill Court Sakini
Yaş: 45
Meslek: Emekli Öğretmen
Eğitim durumu: Lisans
Doğum yeri: Mersin
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
K: 2010’da.
EYP: Nereden taşındınız?
K: Yine Ataşehir’de oturuyorduk, sadece mahalle değiştirdik.
EYP: Taşınma nedeniniz?
K: Çocuklara uygun sosyal imkânları için.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
K: Evet.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
K: 4
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
K: Hayır taşınmadı kimse.
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
K: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
K: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda değişiklik oldu mu?
K: Komşuluk ilişkileri açısından olumlu katkıları oldu yani birbirimize sık olmasa da
gider geliriz. Öncesinde böyle değildi.
EYP: Geldiğiniz yeni çevre gündelik hayatınızı değiştirdi mi?
146
K: Kısmen.
EYP: Ne gibi?
K: Daha sosyalleştim diyebilirim çünkü daha sosyal bir çevrem oldu.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
K: Temizlik, yemek ve spor gibi faaliyetlerle geçiyor.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
K: Çocuklarım.
EYP: Günlük yaşantınızda en çok ne yaparsınız?
K: Spor yaparım.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
K: Evet memnunum.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
K: Günü anlamlandırmaktır.
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, hayat mı?
K: Ben veriyorum, kimsenin etkisi yok.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu? Mesela kolaylaştırıp
zorlaştırıyor mu?
K: Kolaylaştırıyor, marketler yakın, sitede ve etrafımızda otoparklar var.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınızı şekillendiriyor mu?
K: Hayır.
EYP: Sizce yaşadığınız mekânın gündelik hayatınıza etkisi var mı?
K: Bazı konularda evet, dediğim gibi kolay ulaşılan marketler ya da alışveriş
merkezleri hayatımı da etkiliyor.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
K: İyi görüşüyoruz.
147
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetlerden memnun musunuz?
K: Memnunum.
EYP: Mahallenize yatırım planlandığında en çok hangi yatırımın yapılmasını
isterdiniz?
K: Yolları geliştirmeli, bu konuda çok eksik.
EYP: Bu bölgede yaşamaktan memnun musunuz?
K: Memnunum, sosyal imkânlara ve alışveriş noktalarına yakınlığından.
EYP: Mahallede en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
K: Avm yapımı.
EYP: Oturduğunuz yerden memnun musunuz?
K: Evet çünkü güvenli.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
K: Yenilenmedir.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
K: Fazla ve plansız. Planlı gibi görülse de aslında birçok şey düşünülmeden plansızca
yapılıyor.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz?
K: Çocuklarım sosyalleşsin diye.
EYP: Sitede yaşamanızın gündelik hayatınıza katkısı var mı?
K: Evet, komşuluk ilişkileri ve sosyal imkânları iyi çünkü.
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
K: Var, ücretsiz spor dersleri, havuz, park gibi belli imkânları var.
EYP: Sitenin sosyal imkânlarından ne kadar yaralanabiliyorsunuz?
K: Bütün imkânlarından faydalanıyoruz.
EYP: Aynı mahallede gecekonduların olması sizin hayatınızı etkiliyor mu?
148
K: Hiç düşünmedim ama hayır.
EYP: Mahalleye planlanan diğer konut projeleri günlük yaşamınızı etkiliyor mu?
K: Etkilemiyor.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
K: Trafik ve trafik.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
K: Kapalı spor salonunun kurulmaması, açılmasını bekliyoruz.
149
Görüşmeci L – Varyap Meridian Court Sakini
Yaş: 35
Meslek: CSR Müdürü
Eğitim durumu: Lisans
Doğum yeri: İzmir
EYP: Ataşehir Barbaros Mahallesi’ne ne zaman taşındınız?
L: Tam 1 yıl oldu, 2015 Ocak’ta taşındım.
EYP: Nereden taşındınız?
L: Kadıköy’den
EYP: Taşınma nedeniniz?
L: Her şey elimin altında olsun istedim.
EYP: Kadıköy’de elinizin altında değil miydi?
L: Tam anlamıyla değildi, sadece caddeye gidebiliyordum burada daha belli başlı
marketler, restoranlar var ve hepsi yakın ve benzer arkadaşlarım ile gidiyorum.
EYP: Taşıma nedeninizi gerçekleştirebildiniz mi?
L: Evet.
EYP: Hanede kaç kişi yaşıyorsunuz?
L: 1
EYP: Sizinle birlikte akrabalarınız da taşındı mı?
L: Hayır.
EYP: Sizden önce burada akrabalarınız taşınmış mıydı?
L: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından adaptasyon sorunu yaşadınız mı?
L: Hayır.
EYP: Taşınmanızın ardından gündelik hayatınızda bir değişiklik oldu mu?
150
L: Yani hayatım daha düzenli hale geldi.
EYP: Hangi açıdan?
L: Akşam yemeğinde mesela alternatiflerim daha fazla, hizmetler çok olduğundan
arkadaşlarımı daha rahat misafir edebiliyorum.
EYP: Sizce gündelik hayat nedir?
L: İşin dışında kalan zaman.
EYP: İşteyken yaşamıyor musunuz?
L: O bizim iş hayatımız oluyor.
EYP: Geldiğiniz yeni çevrenin yani Varyap’ın gündelik hayatınıza katkısı oldu mu?
L: Ulaşım konusunda ve spor salonumun site içinde olması nedeniyle zaman
tasarrufu açısından hayatımı olumlu etkiledi.
EYP: Bir tam gününüz nasıl geçiyor?
L: Sabah 7’de gün benim için başlıyor, herhangi bir seyahatim yoksa 9’da işte
oluyorum Maslak’ta. Akşam ise 7 gibi evde oluyorum ve gelince spora iniyorum.
Herhangi bir planım yoksa da evde zaman geçiriyorum.
EYP: İş yerinizin Maslak’ta olduğunu söylediniz, neden Maslak değil peki burası?
L: Önceki iş yerim buradaydı, o sebeple buraya geçtim ancak sonrasında Anadolu
Yakası’na alıştım ve buranın atmosferini daha çok seviyorum.
EYP: Gündelik yaşamınıza yön veren en büyük etken nedir?
L: İş.
EYP: Günlük yaşantınızdan memnun musunuz?
L: Değilim.
EYP: Neden?
L: Çünkü yeterince kendime vakit ayıramıyorum. İş dolayısıyla aile kuramadım.
EYP: Sizce gündelik hayatınıza siz mi yön veriyorsunuz, yoksa hayat düzeni mi?
151
L: Genelde sistem yön veriyor, çok azına biz müdahale edebiliyoruz.
EYP: Oturduğunuz muhit gündelik hayatınıza yön veriyor mu?
L: Evet.
EYP: Oturduğunuz konut gündelik hayatınıza yön veriyor mu?
L: Etkiliyor, mesela sobalı bir ev olsa ısınmak için ona zaman harcamanız gerekir,
şimdi her şey hazır geliyor.
EYP: Komşuluk ilişkileriniz var mı?
L: Komşuluk anlamında değil ama bazen beraber spor yaptığımız ve aynı zamanlara
denk geldiğimiz 2-3 kişi var. Ama sadece sporda muhabbet ettik, birbirimizin evine
hiç gidip gelmedik.
EYP: Mahalleye belediye tarafından yapılan hizmetleri nasıl buluyorsunuz? Yeterli
mi?
L: Yeterlidir herhalde, belediye bize çok yakın burada ama belediyeye henüz bir
işimiz düşmedi.
EYP: Mahallenize en çok hangi yatırımın yapılmasını isterdiniz?
L: Metro
EYP: Bu mahallede yaşamaktan memnun musunuz?
L: Evet. İki köprüye de ulaşımı rahat bence, alışveriş ve marketlere de yakınım.
EYP: Mahallenize en çok hangi alanda yatırım gerçekleştiriliyor?
L: Bilmiyorum.
EYP: Sizce kentsel dönüşüm nedir?
L: Bence kentsel dönüşüm, oturması sağlıklı olmayan binaların yerel dinamikleri göz
önünde tutarak yenilenmesidir.
EYP: Devletin konut politikalarını nasıl buluyorsunuz?
L: Beğenmiyorum.
EYP: Niçin?
152
L: Çünkü bina sağlamlığına göre değil, binanın bölgesel olarak getirisine göre
yapıldığını düşünüyorum.
EYP: Yaşadığınız mahallenin en büyük sıkıntısı nedir?
L: Ulaşımdaki trafik sıkışıklığı. Bölgede metro olmadığı için herkes özel araçlarını
kullanmakta, bu da sabah ve akşam saatlerinde Ataşehir’e girip çıkmayı zorlaştırıyor.
EYP: Neden sitede yaşamayı tercih ettiniz, gündelik hayatınıza katkısı var mı?
L: Güvenlik için site tercihimdir, katkılarında zaten bahsettiğim gibi hayatımı
kolaylaştırıp, zaman tasarrufu sağlıyor.
EYP: Sitenin sosyal imkânları var mı?
L: Evet, havuz, spor salonu, güvenliği var.
EYP: Sitenin sosyal imkânlarından yararlanıyor musunuz?
L: Az önce bahsettiğim gibi, yararlanıyorum.
EYP: Sitenin yakınında gecekonduların olması gündelik hayatınızı etkiliyor mu?
L: Hayır.
EYP: Mahalleye planlanan diğer kentsel dönüşüm projeleri günlük yaşamınızı
etkiliyor mu?
L: Şimdilik etkilemiyor ama o projeler tamamlandığında etkiler herhalde.
EYP: Yaşadığınız sitenin en büyük sıkıntısı nedir?
L: Bir sıkıntı yok zaten olunca yönetim hemen çözüyor.
153
EK – 2: FOTOĞRAFLAR
Fotoğraf 1: Barbaros Mahallesi Kuş Bakışı
Fotoğraf 2: Mahalle Sakinlerini Evinde Ziyaret
154
Fotoğraf 3: Katılımcının İş Yeri
Fotoğraf 4: Varyap Meridian Teknik İşler Sorumlusu İle Görüşme
155
Fotoğraf 5: Taşkın Sonrası Kurbağalı Dere ve Dere Kenarında Gecekondular
Fotoğraf 6: Kâğıt Toplayıcı Vatandaşların Bahçesi
156
Fotoğraf 7: Mahalle Camisi
Fotoğraf 8: Mahalle İçinde Sokak
157
Fotoğraf 9: Mahallede Yeni Görünümlü Binalar
Fotoğraf 10: Mahalleye Yapılması Planlanan Konsept Kentsel Dönüşüm Projesi
158
8. ÖZGEÇMİŞ
Ad Soyad: ELİF YURTOĞLU PEK
Adres Bilgileri: Göztepe, Kadıköy/İstanbul
E-posta: yurtogluelif@gmail.com
Eğitim Durumu: Lisans
Doğum Yeri / Yılı: Çanakkale / 1990
Sürücü Belgesi: B
EĞİTİM
2013-…. : Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Kentsel Planlama Yüksek Lisansı, İstanbul
2007- 2012: Kocaeli Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Kocaeli
2004-2007: Cumhuriyet Lisesi, Ankara
İŞ TECRÜBESİ
03.2015 – (devam) İstanbul Medipol Üniversitesi,
Öğretim Görevlisi
11.2013 - 03.2015 Güneri İnşaat,
Kurumsal İletişim ve İş Geliştirme Uzmanı
04.2010 - 05.2011 İzmit Kent Konseyi Gençlik Meclisi,
Kurucu Başkan/Gönüllü
02.2010 - 03.2010 Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Stajyer
SERTİFİKA BİLGİLERİ
Kalkınma Stratejileri
Liderlik Zirvesi
Paramı Yönetebiliyorum
Diksiyon Kursu
Beden Dili Eğitimi
6. Genç Kariyer Eğitimi
Küre Kaymakamlığı, KUZKA ve MSGSÜ – 2013
Young Guru Academy - 2010
Visa Europe, UNDP ve Devlet Planlama Teşkilatı- 2010
Milli Eğitim Bakanlığı -2009
Gölcük Kent Konseyi - 2009
İstanbul Aydın Üniversitesi ve İBB - 2008
PROJE ve BAŞARILAR
“Geleceğe Küresel Bakış” Projesi, 2013
“Her Meclise Bir Gençlik Temsilcisi" Projesi, 2009
"One Day One Culture" AB Gençlik Projesi, 2008
“Ankara Cumhuriyet Lisesi 2007 Mezunları Lise Birinciliği”, 2007
159
160