DEUİFD LI / 2020, ss. 321-345.
YAHUDİLİĞİ ORYANTALİZMDEN KURTARMAK İÇİN
İSLAM’I ARAÇ OLARAK KULLANAN ALMAN-YAHUDİ
ARAŞTIRMALARI
Yazar: Susannah Heschel
Çev.: Necmettin Salih Ekiz
ÖZ
Oryantalist İslam çalışmaları 19. yüzyılda altın çağını yaşamıştır. Günümüzde hala
temel başvuru kaynakları olarak kullanılan eserlerin kaleme alındığı bu dönemde
Alman-Yahudi oryantalistlerin müstesna bir konumu vardır. Alman-Yahudi
oryantalistlerin İslam araştırmalarına dahil olmaları, İngiliz ve Fransız
oryantalistler gibi birtakım kolonyal ve emperyalist saiklerden ziyade daha çok
teolojik kaygılarla olmuştur. İslam’a uygulanan “öteki” söylemi aynı şekilde o
dönemde Hristiyan-Batı tarafından Yahudiliğe de uygulanmaktaydı. Bu
durumundan kendilerini ve dinlerini kurtarmak isteyen Alman-Yahudi
araştırmacılar İslam araştırmalarına dahil olmuşlardır. Bunu yaparken
kullandıkları en önemli araçlardan biri de İslam olmuştur. İslam gibi tek tanrıcılığa
sıkı sıkıya bağlı ve düzenli hukuk sistemi olan bir dinin Yahudilik’ten türediği
iddiası üzerinden Yahudilik Hristiyanlık karşısında konumlandırılarak Avrupalı
okuyucuya sunulmak istenmiştir. Abraham Geiger öncülüğünde başlayan
çalışmalar zengin bir literatür meydana getirmiş ve uzunca bir dönem oryantalist
çalışmalara yön vermiştir.
Anahtar Kelimeler: İslam, Yahudilik, Alman-Yahudi Oryantalizmi, Abraham
Geiger
Bu makale Prof. Susannah Heschel’in New German Critique 117 (2012, ss. 91-107)
dergisinde yayımlanan “German Jewish Scholarship on Islam as a Tool for DeOrientalizing Judaism” adlı makalesinin çevirisidir.
Prof. Dr., Dartmouth Üniversitesi, Yahudilik Araştırmaları Bölümü, Hanover,
Amerika Birleşik Devletleri
Arş. Gör., Düzce Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Tefsir ABD, e-mail:
nsekiz21@gmail.com, ORCID ID: https://orcid.org/0000-0003-3123-4371
Makalenin Hakemlere Gönderiliş Tarihi : 01/04/2020
Makalenin Hakemlerden Geliş Tarihi
: 28/04/2020
N.Salih EKİZ
322
GERMAN JEWISH SCHOLARSHIP ON ISLAM AS A TOOL FOR DEORIENTALIZING JUDAISM
ABSTRACT
Orientalist Islamic studies lived its golden age in the 19th century. In this period
when the works still used as the main reference sources were written, GermanJewish orientalists have an exceptional position. The involvement of GermanJewish orientalists in Islamic research has been more of a theological concern
rather than a number of colonial and imperialist motives such as British and
French orientalists. The “other” discourse applied to Islam was also applied to
Judaism by the Christian-West at that time. German-Jewish scholars who wanted
to save themselves and their religion from this situation participated in Islamic
research. Thus, Islam was used as a tool; it is aimed to present a different Judaism
to the European reader by positioning it against Christianity with the claim that
Islam derives from Judaism. The works started under the leadership of Abraham
Geiger created a rich literatüre and directed orientalist works for a long time.
Keywords: Islam, Judaism, German-Jewish Orientalism, Abraham Geiger
Giriş
19. yüzyılda, İslam’ı Yahudilikle çok sıkı ilişkileri olan rasyonel bir
din olarak ele alma eğiliminde olan bir Yahudi Oryantalizmi doğmuştur.
1830’lardan 1930’lara kadar, özellikle Avrupalı Yahudi alimler, Kur’an
çalışmalarıyla İslam araştırmaları sahasının şekillenmesine yardım etmişler
ve popüler okuyucu kitlesi için yazılmış olan Yahudi tarihi ve ilahiyatı
araştırmalarında Yahudiliğin bazı temel dinî iddialarını Avrupalı okuyucuya
sunarken İslam’ı adeta bir model olarak kullanmışlardır. Avrupalı
Yahudiler İslam’a son derece ilgi duymuşlar ve tevhit vurgusundan,
rasyonelliğinden, bilime ve felsefeye olan açıklığından, antropomorfizmi
reddedişinden ve ahlaka dayalı dinsel hukuka bağlılığından dolayı ondan
övgüyle söz etmişlerdir. Avrupalı Yahudiler bunu yaparken İslam’la
Yahudiliği yan yana getirerek Hristiyanlığın karşısında yer almış
oluyorlardı. Yahudi tarihçiler Müslüman İspanya’da Yahudilere gösterilen
hoşgörü ile Orta çağ Hristiyan Avrupa’sında Yahudilere yapılan zulmü
karşılaştırmışlar ve Yahudilerin ve Yahudiliğin gelişimine izin veren
İslam’ın rasyonelliğini ve hoşgörüsünü övmüşlerdir. Bu Yahudi söylemi
aslında Oryantalizmin farklı bir çeşididir; Aydınlanmış İslam’ı tasavvur
eden ve onu arındırılmış, rasyonel bir Yahudilik vurgusu yapmak için araç
olarak kullanan bir oryantalizm. Diğer bir deyişle, İslam, Avrupa
Alman-Yahudi Araştırmaları
323
Yahudileri açısından Yahudiliği İslam’a uygulanan oryantalist söylemin
aynısından kurtarmak için (for de-Orientalizing Judaism)1 bir araç olmuştur.
Edward W. Said, Avrupa Oryantalist söylemini değerlendirirken,
19. yüzyıl boyunca İslam araştırmalarının önemli gelişmeler kaydettiği
Alman oryantalizmini dışarıda bırakıp sadece İngiliz ve Fransızları ele
aldığı için uzun süre eleştirilmiştir. Said ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu ve
Orta Asya’dan gelen askeri tehditlerden doğan siyasi endişelerin etki ettiği
İslam çalışmalarının yapıldığı özellikle Avusturya, Macaristan, Rusya ve
Balkan oryantalizmini de görmezden gelmiştir.2 Müslüman bölgelere yakın
olmak Avusturya’da, Antropolog Andre Gingrich’in deyişiyle bir “sınır
oryantalizmi”, Bulgar tarihçi Maria Todorova’nın deyişiyle de Avrupa’yla
olan ilişkiden dolayı bir “balkanizm yuvalanması” meydana getirmiştir.3
Nasyonalist ve Emperyalist çıkarlar şüphesiz Avrupa
akademisinde büyük bir rol oynamıştır. Macar oryantalizmi, örneğin, Türk
dilleri araştırmalarında Macarca kökeni ve kültürel benzerlikleri kısmen
tespit etme amacı içinde olmuştur. Yine de oryantalizm yalnızca politik
saik değil, teolojik saikler tarafından da yönlendirilmiştir. Suzanne
Marchand, Alman araştırmacıların antik Yakın Doğu çalışmalarında
olduğu gibi İran ve Hint dinleri çalışmalarında da Hristiyan köken arama
amacının önemli rol oynadığını çünkü onların Hristiyan kökenler için
alternatif bir Yahudilik temeli bulmayı ümit ettiklerini öne sürmüştür. Ona
göre İslam, Hristiyanlık çoktan oluşumunu tamamladıktan sonra doğduğu
için, Almanya’da fazla ilgi görmemiştir.4
1
2
3
4
Yazar bu tabiriyle, o yıllarda (19. yüzyıl) Avrupa’da İslam’a dair olumsuz oryantalist
söylemin aynısının Yahudiliğe de uygulandığını ve Yahudi alimlerin bu olumsuz
söylemden kurtulma çabalarını kastetmektedir. (çev.)
Edward W. Said, Orientalism (New York: Pantheon, 1978). Said’in oryantalizm
çalışmasını inceleyen ve eleştiren makalelerin bir derlemesi için bkz. A. L . Macfie,
ed. Orientalism: A Reader (New York: New York University Press, 2000); ve Daniel
Martin Variscoe, Reading Orientalism : Said and the Unsaid (Seatle: University of
Washington Press, 2007)
Andre Gingrich, “Frontier Myths of Orientalism: The Muslim World in Public and
Popular Cultures of Central Europe,” Mediterranean Ethnological Summer School 2
(1996): 99-127; Maria Todorova, İmagining the Balkans (New York: Oxford University
Press, 2009).
Suzanne L. Marchand, German Orientalism in the Age of Empire: Religion, Race, and
Scholarship (New York: Cambridge University Press, 2009).
324
N.Salih EKİZ
Buna karşın, Avrupa’da oryantalist çalışmalarında Yahudi alimler,
en azından 20. yüzyılın başlarına kadar, neredeyse sadece İslam’a
odaklanarak Çin, Hindistan, İran ve antik Yakın Doğu’ya oldukça az ilgi
göstermişlerdir. S. Marchand, Bernard Lewis, Martin Kramer ve
diğerlerinin de belirttiği üzere, bir Yahudi “İslam’ın keşfi”, teolojik İslami
prensipler, Ortaçağın bilim ve felsefesi ve özellikle de Müslüman
hakimiyetindeki Ortaçağ İspanya’sında bir Yahudi “altın çağı” hakkında
hayli olumlu ifadeler kullanan ilmi ve popüler çalışmaların meydana
gelmesine yol açmıştır.5 Lewis’in işaret ettiği üzere, Yahudi ilim adamlarını
diğerlerinden ayıran nokta şudur: “Yahudi ilim adamı, birçok Hristiyan
meslektaşının aksine, hiçbir misyoner arzusuna ve haçlı seferi hasretine
sahip değildir ve Doğu sorunuyla da ilgilenmez. Tevarüs edilmiş
korkulardan, ön yargılardan ve sık sık Hristiyan ilim adamlarına zorluklar
çıkaran kısıtlamalardan azadedir.6 Gerçekten de Yahudiler Avrupa’da
İslam’ın en iyi uzmanları ve en büyük hayranları olmuşlardır. Onların
çalışmaları bugüne değin ilim adamlarının gündemini belirlemiş ve İslamî
kültürler üzerinde iz bırakmıştır.
1883’ten 1933’e kadar Yahudi ilim adamları, özellikle Almanya,
Macaristan ve Fransa’da, İslam’ın kökenleri, Muhammed Peygamber’in
biyografisi ve Kur’an ve Hadis (Muhammed peygamberle alakalı rivayetler)
üzerindeki Yahudi etkisine dair kayda değer bir araştırma sahası meydana
getirmişlerdir. Bazı Avrupalı Yahudiler İslam ülkelerine seyahatler
düzenleyip oralardaki öğrenciler ve meslektaşlarıyla ilişkiler kurmuş ve
Avrupalı okuyucular için birtakım seyahatnameler kaleme almışlardır.
Bunlardan bir kısmı İslam’a ihtida ederken diğerleri sahte ihtida kisvesine
bürünmüş; İslam hem Avrupa’da hem de Doğu’da bir kılık değiştirme aracı
olarak kullanılmıştır. İlim adamlarını popüler yazarlarla ilişkilendirmek;
İslam’ı takdir etmek ve Yahudilik ile İslam’ın merkezi dinî inanç ve yapıları
paylaştığı varsayımında bulunmaktır. Onların çalışmaları modern
Yahudiliğin ve Yahudi ben-bilincinin fark edilmemiş yönlerine dikkat
çekmektedir.
5
Martin Kramer, ed., The Jewish Discovery of Islam: Studies in Honor of Bernard Lewis (Tel Aviv:
Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies, 1999
6 Bernard Lewis, Islam in History (Chicago: University of Chicago Press, 1903), 11.
Alman-Yahudi Araştırmaları
325
İlk Nesil: Abraham Geiger’in Kur’an Çalışması
İslam’a karşı modern Yahudi ilgisi, Antoine de Sacy’in talebesi olan
ve Bonn Üniversitesi’nde 1819’dan itibaren Arapça profesörlüğü yapan
Georg Freytag’ın Yahudi öğrencileriyle 1830’larda başlamıştır.7 Hepsi
erkek olan bu öğrenciler (Yahudi kadınlar 1890’lara kadar beklemek
zorunda kalmıştı), Ortodoks Yahudi ailelerden gelmekte, İbranice, Talmud
ve Orta çağ tefsirleri hakkında iyi eğitilmişlerdi.8 Abraham Geiger’ın
Bonn’daki Yahudi öğrenci arkadaşlarının birçoğu rabbi olmak üzere
eğitilmişlerdi ve o günlerde Bonn tam anlamıyla “Yahudi ilahiyatçıların
akademisi” olarak görülmekteydi.9 Rabbinikliğe dair katılacak herhangi bir
ders bulamayan öğrenciler, düzenli aralıklarla bir araya gelip vaazlara
katılmak suretiyle kendi öğrenim yöntemlerini meydana getirmişlerdi.
Bunların birçoğu ilim adamı olmuş; Ludwig Ullmann Kur’an’ı Almanca’ya
tercüme edip 1840’da yayınlamış; Salomon Monk Orta çağ Arap Yahudi
felsefesinin önde gelen alimlerinden olmuş; Joseph Derenbourg başlarda
İkinci Mabet alanında uzman iken sonradan İslam hakimiyeti dönemindeki
Yahudi tarihi uzmanı olmuş ve Abraham Geiger da Kur’an ile Kitab-ı
Mukaddes ve Midraş arasındaki paralellikleri kanıtlamaya çalıştığı ödül alan
“Was hat Muhammad aus dem Judanthume aufgenommen? (Muhammed
Yahudilik’ten ne aldı)”10 isimli eserini yazmıştır. Aynı nesilden İslam
uzmanı olan başka bir öğrenci de Gustav Weil’dir. Weil, Heidelberg ve
Paris’te okumuş, Cezair, Kahire ve İstanbul’da beş yıl kalıp eğitim-öğretim
7
8
9
10
Freytag’ın Bonn Üniversitesi’ndeki kariyeri için bkz. Christian Renger, Die Gründug
und Einrichtung der Universitat Bonn und die Berufungspolitik des Kultusministers Altenstein
(Bonn: Ludwig Rôhrscheid Verlag, 1982), 237-39. Üniversite kayıtları
bulunmadığından dolayı Geiger’ın hangi seminer ve derslere katıldığı tespit etmek
artık mümkün değildir.
Monika Richarz, "Juden, Wissenschaft und Universitâten: Zur Sozialgeschichte der
jüdischen Intelligenz und der akademischen Judenfeindschaft, 1780-1848," Jahrbuch
des Institus für deutsche Geschichte, suppl. 4 (1982), 55-72
Ludwig Geiger, önsöz, "Abraham Geigers Briefe an J. Derenbourg," Allgemeine
Zeitung des Judentums, 1896, 52. İki isim arasındaki ilişkinin bir incelemesi için bkz.
Michael Graets "The History of an Estrangement between Two Jewish
Communities: Germany and France during the Nineteenth Century," in Toward
Modernity: The European Jewish Model ed. Jacob Katz (New Brunswick, NJ: Transaction,
1987), 159-69
Almancasından çeviri bana ait. Geiger’ın bu kitabı F. M. Young tarafından Judaism
and Islam adıyla İngilizce’ye çevrilmiş ve 1896 yılında yayımlanmıştır. (çev.)
326
N.Salih EKİZ
faaliyetlerinde bulunmuş, sonrasında da Heidelberg’e dönmüş, 1836’da
doktora tezini yazıp kütüphane asistanı olmuştur. Yıllarca devam ettiği
akademik yayımlarından sonra Heidelberg Üniversite’sinden profesörlük
teklifi almış ve en nihayetinde 1861’de Şarkiyat çalışmalarının başkanlığına
getirilmiştir.11
Geiger’ın 1833’te basılan çalışması tüm Avrupa’da hüsn-ü kabul
görmüştür.12 Reinhard Dozy, Heinrich Ewald, Heinrich Lebrecht
Lebrecht Fleischer, Ignaz Goldziher, Theodor Nöldeke ve Sacy, Geiger’in
kitabını “çığır açan bir çalışma” olarak niteleyen isimler arasındadır
(Nöldeke). Şüphesiz Geiger, İslam akaidinin, dini uygulamalarının ve
hukukunun Yahudilik’ten etkilendiğini ve erken dönem İslami metinlerle
rabbinik metinler arasındaki paralellikleri göstermeye çalışan Victor
Aptowitzer, Isaac Gastfreund, Hartwig Hirschfeld, Joseph Horovitz,
Abraham Katsch, Eugen Mittwoch, Israel Schaprio, Martin Schreiner,
David Sidersky ve Gustav Veil gibi Yahudi alimler tarafından takip edilen
bir model ortaya koymuştur. Tonu biraz değişkenlik gösterip
tekrarlamanın niteliği yirminci yüzyılın başlarında farklılaşsa da bu üslup
1830’lardan 1930’lara kadar tekrar edilmiştir.
Geiger İslam’a karşı son derece sempatikti: Ona göre Muhammed
coşkulu, samimi ve dindar biriydi; ayartıcı, sahtekâr ya da epilepsi hastası
değildi. Kur’an’ı yazmanın yanı sıra Tevrat’ın bir hukuk ve Musa’nın kitabı
olduğunun farkına varmış; birçok Yahudi öğretisini Kur’an’a uyarlamış
ama bununla birlikte bazılarını da tersyüz ederek almıştı. Muhammed
özgün olma ya da yeni bir din kurma niyetinde değildi fakat antik
gelenekler üzerine bir din inşa etmek istemişti. Geiger, Kur’an’la Mişna
arasında kayda değer benzerlikler tespit etmiş, Kur’an’da birkaç yerde
bahsi geçen ‘yedi kat semanın’ Mişna Hagigah 9:2’den; ‘yedi cehennemin’
Eruvin 19:1’den; Babil kulesini inşa edenlerin zehirli bir rüzgâr tarafından
(11:63) helak edileceğinin ya da öteki dünyada yerlerinin olmayacağının
11
12
Alfred Ivry, "Salomon Munk and the Mélanges de philosophie juive et arabe," Jewish
Studies Quarterly, 7 (2000), 120-26
Geiger, Was hat Mohammed aus dem Judenthume aufgenommen? Eine von der Konigl.
Preussischen Rheinuniversitàt gekronte Preisschrift (Bonn, 1833; repr. Leipzig: Kaufmann.
1902; Osnabruck: Biblio, 1971). Geiger’ın Bonn’daki çalışmalarının detayları için bkz.
Susannah Heschel, Abraham Geiger and the Jewish Jesus (Chicago: University of Chicago
Press, 1998), 50-6
Alman-Yahudi Araştırmaları
327
Mişna-Sanhedrin 10:3’ten ve daha diğerlerinin de Mişna’dan alındığını ki
aynı zamanda bunların Hristiyanlık kanalıyla da İslam’a geçmiş
olabileceğini ifade etmiştir. Hukuki muhakemede de benzerlikler
görülmektedir: Tüm emirler aynı değere sahiptir ancak emirlerine itaatle
yükümlü olduğumuz ebeveynler bize bir emri ihlal etmemizi söylerlerse ne
yapmak gerekir? Hem Talmud (Yebamot 6) hem de Muhammed (29:7)
sorunu ortaya koymuş ve benzer şekilde cevap vermişlerdir. İbadetten
önce abdest almak da hem Talmud hem de Muhammed tarafından gerekli
görülmüş ve namazın nasıl kılınacağı açıklanmıştır. Muhammed
“Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta)
bir yol benimse” (17:110) derken, Talmud da “İbadet ederken dudaklarını
oynatan Hanna’nın davranışından, ibadet eden kimsenin kelimeleri
telaffuz etmesi gerektiğini ve sesini çok yükseltmemesi gerektiğini
öğrendik” (Berachot 31:2) demektedir.
Geiger, Kur’an’ın birçok Hristiyan’ın yüzyıllar boyunca iddia ettiği
üzere (Peter de Venerable hariç, çünkü o Yahudileri İslam’ı
üretmelerinden dolayı suçlamıştır) Hristiyan heretiklerinin Muhammed’e
Kitab-ı Mukaddes rivayetlerini yanlış anlatmaları yoluyla meydana
gelmediği konusunda ısrar etmiştir. Aksine, ona göre, İslam Yahudi
tektanrıcılığını putperest Araplara getirmek için bir araç olarak ortaya
çıkmıştı. İslam Yahudilik’ten doğmuştu ve Muhammed, Geiger’ın
hakkında oldukça olumlu bahsettiği kişi, kendi ilahi görevine ikna
olduğunda öğretilerini Kitab-ı Mukaddes peygamberlerinin öğretileriyle
ilişkilendirmek istemişti.
Geiger’ın İslam’ın kökenlerini yeniden inşa etme çabası aynı
zamanda bir Yahudilik araştırmasıdır; bu durum, aynı şekilde
karşılaştırmalı İslam araştırmalarına giren diğer Yahudi ilim adamları için
de geçerlidir. Geiger’a göre İslam, Yahudi düşünce ve dini pratiklerinin
yapı taşlarından derme çatma bir araya getirilmiş bir dindi. Dahası o şunu
öne sürmekteydi: Yahudiler bir “dini deha” konumundaydılar ve Yahudilik
de kendi aslî karakteristik özelliklerinden ve öğretilerinin saflığından ödün
vermeden dallar meydana getirebilecek dini bir yapıydı. Geiger’ın 1874’teki
ölümünden önce 1860-1870 yılları arasında yayımladığı makale ve
kitaplarında sürekli öne sürdüğü üzere hem İslam hem de Hristiyanlık,
Yahudi tek tanrıcılığının pagan dünyaya getirilmiş halinden başka bir şey
değildi ancak Hristiyanlık teolojisi putperest inançlarla yozlaştığı halde
İslam katı tek tanrıcılığını muhafaza edebilmişti.
328
N.Salih EKİZ
Hem Geiger hem de Weil filolojik çalışmalarına tarihsel hassasiyeti
yansıtmışlardır. Sacy, Freytag ve Fleischer gibi muasır oldukları birçok
Arapça uzmanının aksine onlar Arapçanın dilsel analizleriyle pek
ilgilenmemişler ve tarihi veriler ışığında metin okuması yapmayı tercih
etmişlerdir. Örneğin Weil, Muhammed peygamberin biyografileri olan
siyer rivayetlerine odaklanmış ve erken dönem İslam tarihini yeniden inşa
etmeye çalışmıştır. Weil, metnin sunduğundan daha gelişmiş bir düzen
oluşturmak adına sûreler arasında kronolojik bir silsile oluştururken,
Geiger politik ve dini çatışmalara dair tarihi kanıtlar için Kur’an’ı analiz
ediyordu ancak ona göre Kur’an tek parça halinde bütünlük arz
etmekteydi.
Hem Weil hem de Geiger Yahudilik ile İslam arasındaki
benzerliklere vurgu yapmış ancak Weil bir adım daha ileri giderek İslam’ı
Yahudilik ve Hristiyanlık’tan üstün görmüştür. Geiger içinse İslam
Yahudilik’in bir uzantısı, Muhammed de coşkulu ve samimi bir dindardı.
Weil’a göre ise İslam, Yahudilik ve Hristiyanlığın arındırılmış haliydi:
“Muhammed’in beyanına göre İsa’nın bile lağvetmeye çağırdığı bir sürü
tören ve merasimin olmadığı bir Yahudilik ya da; teslis, çarmıh ve bunların
sonucunda ulaşılan kurtuluşun olmadığı bir Hristiyanlık” şeklinde İslam’ı
tarif ederek Weil aslında kendi döneminin din tasvirini de ortaya koymuştu:
Hukuku olmayan bir Yahudilik, inanç sistemi olmayan bir Hristiyanlık
olarak İslam dinî aydınlanmaydı.13 Buna karşın 1861’de Avusturya’lı alim
Aloys Sprenger çok ciltli Life of Muhammad adlı eserinde Muhammed’i zayıf,
kurnaz ve histerik nöbetler geçiren birisi olarak sunmuştur.
Weil yayımladığı çalışmaları sayesinde hem ilmi hem de popüler
anlamda hızlıca Avrupa’da meşhur hale geldi. Nitekim Benjamin
Disraeli’nin 1844 yılında yayımladığı Coninsby isimli romanında, romanın
karakterlerinden biri Wehl adında Heidelberg Üniversitesi’nden bir Arapça
hocasından övgüyle bahsetmekteydi. İlginç bir şekilde Disraeli, Weil’den
profesör olarak bahsetmekte ve Almanya’daki oryantalist çalışmalara bu
Yahudi profesör tarafından yön verildiğini iddia etmektedir ki kesinlikle
yıllar sonrasına kadar durum böyle değildir:
13
Gustav Weil, The Bible, the Koran, and the Talmud (London: Longman, Brown, Green,
and Longmans, 1846), ix.
Alman-Yahudi Araştırmaları
329
“Avrupa’da Yahudilerin büyük ölçüde yer almadığı büyük bir
entelektüel hareket bulamazsın… Heidelberg’in Arapça profesörü
Wehl bir Yahudi’dir. Yıllar önce ben Filistin’deyken Hristiyanlık
tarihi için materyal toplamaya çalışan ve oranın düşünce yapısını
araştıran mütevazı ve eğitimli Alman bir öğrenciyle tanıştım. Bu
öğrenci Wehl idi; o zamanlar tanınmıyordu, sonradan zamanının
önde gelen Arapça alimlerinden ve Muhammed’in hayatının yazarı
olmuştur. Ancak Yahudi ırkından olan bu Alman profesörler
kalabalıktı ve zannımca o dönemde sadece Berlin’de ondan fazla
profesör vardı.”14
Weil İslam araştırmalarında üretken bir alimdi. Arap şiiri üzerine
bir kitap (1837); Bin bir Gece Masalları’nın Almanca tercümesi (1841); Hz.
Muhammed’in biyografisi (1843); Sureleri kronolojik olarak düzenleme
girişiminde bulunduğu Kur’an’ın bir tarihsel eleştiri analizi (1844);
Halifelerin tarihinden bahseden beş ciltlik eseri (1846-51) ve 1866’da
History of the Islamic People (Müslüman Halkların Tarihi) isimli eserlerini
yayımlamıştı. Weil ağırlıklı olarak Arapça el yazmaları üzerinde çalışmıştı.
Bu el yazmaları Ulrich Jasper Seetzen (1761-1811) adında bir seyyah
tarafından Gotha’daki dukalık kütüphanesi için toplanmış ve 1826 yılında
Johann Moeller kütüphanenin bu el yazmalarını katalog halinde
yayımlamıştır.
Bir Sonraki Nesil
İslam araştırmaları 1830’larda Almanya’da henüz başlangıç
aşamasındaydı; sözlükler, tenkitli metin neşirleri yapılıyordu ancak bunları
analiz edebilecek seviyede henüz değildi. Geiger’ın da belirttiği gibi onun
Kur’an analizi sadece “salt Arapça metne” dayalıydı. 1835’te Leibzig
Üniversitesi’nde doğu dilleri profesörü olan Fleischer, Freytag gibi,
Napolyon’un yanındaki bilginlerin Orta Doğu seferinden getirdikleri
servet değerindeki koleksiyonların analiz edildiği Fransa’da Sacy’den
eğitim almıştı.15 Bonn Üniversitesi Leipzig’in yanında ufak bir merkez
14
15
Benjamin Disraeli, Coningsby; or, The New Generation, 3 vols. (London: Colburn, 1844),
2:201-2.
Fleischer hakkında bkz. Sabine Mangold, Eine “weltbürgerliche Wissenschaft”: Die deutche
Orientalistik im 19. Jahrhundert (Stuttgart: Steiner, 2004(; 2004); Johann J. Fueck, Die
arabischen Studien in Europa bis in den Anfang des 20. Jahrhunderts (Leipzig: Harrasowitz,
1955); Martin Kramer, ed.. The Jewish Discovery of Islam (Tel Aviv: Tel Aviv University,
330
N.Salih EKİZ
olarak kalıyordu; Leipzig’te, Fleischer’ın Yahudi ve Hristiyan 300’ün
üzerinde öğrencisi vardı ve 1886’daki ölümüne kadar yönettiği 131 tezin,
Wilhelm Bacher, Eduard Baneth, Daniel Chwolshon, Morris Jastrow,
Immanuel Loew ve Fleischer’ın en mükemmel öğrencim dediği Goldziher
dahil 51 tanesi Yahudi öğrenciler tarafından yazılmıştı.16 Fleischer ayrıca
Zeitschrift der deutschen morgenlandischen Gesellschaft dergisinin kurucu
editörüydü ve Yahudilerin katkılarına açık birisiydi. Dergisini Yahudilerin
kendi çalışmalarını yayımlayabildiği Alman akademisinin en prestijli dergisi
haline getirmiş, özellikle İslam araştırmalarını da Yahudilerin rahatça dahil
olabileceği bir alan haline getirmişti.
19. yüzyılın ikinci yarısında bazı Yahudi alimler İslam dünyasıyla
iletişim kurmaya da başlamıştı. Yahudi olmayanlardan Joseph von
Hammer-Purgstall, Alfred von Kremer ve Sprenger gibi isimler de
Müslüman ülkelerde bulunmuşlardı. Ancak yüzyılın son on yılı yeni bir
gelişmeye şahit olmuştur. Arapça profesörü Horovitz Aligarh İslam
Üniversitesinde yedi kıl kalmış; Max Herz, Kahire’de camilerin mimari
restorasyonu ve antik İslami eserlerin muhafazası konusunda danışmanlık
yapmış; Gottlieb Leitner, Punjab Üniversitesi’nin kuruluşuna yardım
etmiş; Goldizher de Kahire ve Şam’a düzenlediği seyahatleri sırasında
alimler, dini reformistler ve siyasi önderlerle şahsi temaslar kurmuştur.
Goldziher’in Hadis ve Kur’an tefsirine dair muhtelif çalışmaları 20.
yüzyılda Mısır’da Arapça’ya tercüme edilip yayımlanmıştır.17 Joseph van
Ess’e göre bu tercümeler ilk olarak 1930-40’larda Ezher Üniversitesi’nde
eğitim veren Ali Hasan Abdulkadir’in yönetiminde yapılmıştır.18
Goldziher’in tarihsel yaklaşımı üzerine 1940’larda Mısır’da tartışmalar
patlak verdi. Müslüman Kardeşler’in yükselişine rastlayan bu dönemde,
kardeşliğin kurucusu Mustafa es-Sibai, 1939’da Suriye’den Ezher’e
16
17
18
1999); ve Holger Preissler, "Heinrich Lebrecht Fleischer: Ein Orientalist, seine
judischen Studenten, Promovenden und Kollegen,"Bausteine einer judischen Geschichte
der Universitat Leipzig” içinde, ed. Stephan Wendehorst (Leipzig: Leipziger
Universitàtsverlag, 2006), 245-68
Universitâtsarchiv Leipzig, Philosophische Fakultât, Promotionen. Consulted July
2009.
Josef van Ess, "Goldziher as a Contemporary of Islamic Reform," Goldziher Memorial
Conference içinde, ed. Eva Apor and Istvan Ormos (Budapest: Hungarian Academy of
Sciences, 2005), 37-50.
Age., 38.
Alman-Yahudi Araştırmaları
331
Abdulkadir’den ders almaya gelmişti ve İslam hukuku derslerinde
Abdulkadir’in Goldziher’den alıntılar yapmasına karşı çıkmıştı. Tarihsel
yaklaşımlar üzerine yapılan bu tartışmalar, Mısır’da diğer Avrupalı
tarihçilerin olduğu gibi Goldziher’in etkisini de kısıtlamıştır.19
İslam’a hayranlık gösteren Yahudi alimler Almanya’da aynı alanda
çalışan bazı önde gelen Hristiyan alimlerle keskin bir anlaşmazlığa
düşmüşlerdi. Julius Wellhausen, örneğin, Hristiyanlığın Yahudiliğe dair
gelenek haline gelmiş teolojik kötüleme tutumunu İslam hakkındaki
değerlendirmelerine de taşımıştı. C. H. Becker İslam’ın kökenlerini
Yahudilikte değil Helenizm’de bulmuştu.20 Wellhausen, 1880’lerde
çalışmalarını Eski Ahit’ten İslam’a döndürerek niyetini şu şekilde ifade
etmişti: “Peygamberler ve rahipler tarafından aşılanan Yahve’nin
Tevrat’ının ortaya koyduğu yabanî birikimi öğrenmek.”21 Bulmayı ümit
ettiği şey, van Ess’in açıkladığı üzere, “rahipsiz ve peygambersiz bir
dindarlık, yani, hukuksuz ve kurumsuz bir dindarlık”tı.22 Wellhausen,
liberal bir Protestanlık ve arındırılmış bir Yahudilik arayışı içindeydi. Ona
göre klasik peygamberler devri antik İsrail’in zirve noktasıydı; rahiplik ve
dini hukuk da Yahudilik içindeki Kitab-ı mukaddes yozlaşmasını gösteren
sonraki gelişmelerdi. Benzer şekilde, Becker da sübjektif dindarlık ile
kurumsallaşmış din arasında -Yahudilik ile Protestanlık arasında olduğu
ima edilen- bir ikilik varsaymıştı. Van Ess şöyle demiştir: “Ona göre
(Wellhausen), şeriat muhafazakarlığı besler ve gelişmeyi imkansız hale
getirir; şeriatın idealist yapısı ona tabi olanları ulaşılabilir başarıya dair
umutsuz yapar ve dolayısıyla uyuşukluğu tasdik eder.”23
İslam üzerine çalışmalar yapan bütün alimler arasında Goldziher
(1850-1921) müstesna bir konuma sahiptir. Onun kapsamlı, derin ve
19
20
21
22
23
Bkz G. H. A. Juynboll, The Authenticity of the Tradition Literature: Discussions in Modern
Egypt (Leiden: Brill, 1969).
C. H. Becker, "Der Islam als Problem," Der Islam 1 (1910): 1-21.
Julius Wellhausen, Muhammed in Medina (Berlin: Reimer, 1882), 5. Bkz Peter
Machinist, "The Road Not Taken: Wellhausen and Assyriology," Homeland and Exile:
Studies in Honor of Bustenay Oded içinde, ed. Gershon Galil, Mark Geller, and Alan
Millard (Leiden: Brill, 2009), 469-531.
Josef van Ess, "From Wellhausen to Becker: The Emergence of Kulturgeschichte in
Islamic Studies," Islamic Studies: A Tradition and Its Problems içinde, ed. Malcolm H.
Kerr (Malibu, CA: Undena, 1980), 42.
Age., 43.
332
N.Salih EKİZ
etkileyici çalışması “Wissenschaft des Judentums”24 metotları ile, özellikle
Geiger’ın geliştirdiği üzere, erken dönem İslamî metinler arasında bir
bağlantı vazifesi görmüştür. Dahası Goldziher, yalnızca bir filolog değildi,
aynı zamanda Hz. Muhammed’in peygamber olmayı nasıl tecrübe ettiğini
sorgulayan öncü bir dinî fenomenologtu.
Goldziher’in Muhammadanische Studien25 adlı hadis çalışması,
rivayetlerin aslında Hz. Muhammed’in orijinal öğretileri değil tam tersi
sonraki dönemde ortaya çıkan Müslümanlar için merkezi önem arz eden
ihtilafların yansımaları olduğunu öne sürer: “Detaylı araştırmalar, sonraki
dönemlerdeki belli başlı ihtilaflı konularda taraflardan birinin lehine olacak
şekilde kayıtları çarpıtan ruhun eğilim ve arzularını yakında ortaya
koyacaktır.”26 İsnâdlar (rivayet zincirleri) sonraki öğretileri geçmişe
yansıtarak meşrulaştırma aracı olarak kullanılmıştır. Goldziher’in
Müslümanları, öğretilerini kendilerinden önceki rabbilere atfeden ve kendi
hükümlerini de Yahudilerin siyasi, sosyal ve çevresel durumlarına göre
ayarlayan Yahudi geleneğindeki rabbiler gibidirler. Goldziher, Hz.
Muhammed’in bile öğretilerini kendilerine tebliğ ettiği Arapların
durumlarına göre ayarladığını öne sürmüştür. Dinî pratikler yumuşatılabilir
ve Kur’an tefsiri de dininin geçerliliğinin bir işareti olarak, farklı dönemlere
göre çeşitlilik gösterebilirdi. Goldziher aynı argümanı 1876 yılında
yayımlanan Hebrew Myths adlı erken dönem Midraş araştırmasında
Yahudiliğe de uygulamıştır.
Goldziher’in tarihi kaynaklara bakışında Geiger hayati etkiye
sahipti. Kaynakların anlatılan olaya dair güvenilir çok az bilgiler verdiğini,
bilakis kaynakların asıl yaptığının sonraki dönemde bu olayların nasıl
algılandığından bahsettiğini Geiger’dan öğrenmişti. Bu argüman Geiger’ı,
şüphesiz, Yeni Ahit’in Hz. İsa’nın hayatına dair yetersiz bir kaynak oluşu
24
25
26
“Yahudi Aydınlanması” olarak Türkçeleştirebileceğimiz bu kavram 19. yüzyılda,
özellikle Almanya’da, Yahudi alimlerin Yahudiliği her açıdan yeniden ele alarak diğer
dinler karşısında konumlandırma çabalarını ifade etmek için kullanılmıştır. (çev.)
“Muslim Studies” adıyla İngilizce meşhur olan eser, “İslam Kültürü Araştırmaları”
olarak yakın zamanda Türkçe’ye de çevrilmiştir. (çev.)
Ignaz Goldziher, "The Principles of Law in Islam," Muslim Studies içinde, ed. trc. C.
R. Barber and S. M. Stern (New Brunswick, NJ: Aldine Transaction, 2006), 302.
Goldziher’in muasırı ve Oxford Üniversitesi’nde Arapça profesörü olan D. S.
Margoliouth bu argümanı Joseph Schacht ve Henri Lammens gibi daha da ileri
götürmüştür.
Alman-Yahudi Araştırmaları
333
iddiasında bulunurken çok sıkıntıya sokmuştur. Böyle yaparken o
Tübingen Okulu’nu; vardığı sonuçlardan dolayı akademik olarak aforoz
edilen David Friedrich Strauss’un 1835’de yazdığı Life of Jesus’u takip
etmekteydi. İnciller mitsel yapıda olduklarından dolayı Hz. İsa’nın
hayatının detaylarının güvenilir bir şekilde bilinemeyeceğini öne sürmek bir
tür sapkınlıktı; İsa’nın, Geiger’ın iddia ettiği üzere, Mişna, Tosefta,
Targumim ve Talmud gibi Rabbinik literatür üzerinden daha iyi
anlaşılabileceğini öne sürmek ise Protestan ilahiyatçılara hakaret etmek
demekti. Tarihselcilik problemin sadece bir yönüydü; İsa’nın Ferîsî bir
Yahudi olduğunu iddia etmek ise, Leipzig Üniversitesi’nden Sami dilleri
uzmanı Franz Delitzsch’in deyişiyle “çarmıh olayından on kat daha
korkunç bir şeydi.”27
İslam’ın ortaya çıkışında Yahudi etkisi olduğu meselesinde
Goldziher, Yahudilerin İslam’ın orijinalliğini inkarlarını aksettirmiştir:
İslam “neredeyse orijinal hiçbir şey” içermez; “Muhammed yeni fikirler
iddiasında değildi”; “Muhammed’in öğretileri kendi özgün dehasının
ürünleri değildi… ancak onun tüm doktrinleri Yahudilik ve Hristiyanlıktan
alınmıştı”; İslam “Sami düşünce tarafından üretilen en önemli
manifestodur.”28 Goldziher İslam’ın özgünlüğünü bu şekilde inkar etmeye
İslam’ı kötülemek için değil, bilakis Yahudiliğin geçerliliğini vurgulamak
için niyetlenmiştir. İslam ve Yahudiliği gelişme kabiliyeti olmayan ve
mitolojiden yoksun Sami dinler olarak gören Sami diller filoloğu Ernest
Renan’a yazdığı reddiyede Goldziher, Yahudilik ve İslam’ın yenilikçi bir
doğaya, yabancı fikirler ve ritüelleri asimile etme kapasitesine ve değişen
şartlara kendilerini uyarlama özelliğine sahip olduklarını öne sürmüştür.
Mitoloji kalıbından azade olarak İslam ve Yahudilik kendilerini bilimsel
anlayışa sahip bir tarih başlatma imkânı veren monoteizme
yükseltmişlerdir.29 Bu tür argümanlar, Goldizher’in daha önce 1862’de
henüz 12 yaşında yazdığı ilk yayını olan ve Macaristan’ın oldukça
muhafazakâr Yahudi toplumunda kendisine sapkın unvanı kazandıran
27
28
29
Heschel, Abraham Geiger, s. 196’dan alıntılanmıştır.
Bu ve benzeri yorumlar için, bkz. Robert Simon. Ignac Goldziher: His Life and
Scholarship as Reflected in His Works and Correspondence (Budapest: Hungarian Academy
of Sciences, 1986), 11-156.
Ignaz Goldziher, The Dogma and Law of Islam (Heidelberg, 1910), 16
N.Salih EKİZ
334
ufak bir kitapçıkta eleştirdiği, Macaristan’ın muhafazakâr Ortodoks
Yahudi cemaatine de yöneltilmişti.
Yahudilik ile İslam’ı müttefik yapmaktan ziyade, Goldziher’in
İslam’ında, Yahudiliği Avrupalı Hristiyan kitleye sunma çabası
görmekteyiz. İslam’daki hadis gibi Yahudilikte de Aggadah; Fıkıh gibi de
Halaka vardı. Her iki din de antropomorfizmi reddeden ve ahlaki
davranışlara vurgu yapan monoteist dinlerdi. Şam’da katıldığı bir Cuma
namazından sonra Goldziher şunları yazmıştı: “Müslüman olduğuma artık
içten içe kanaat getirdim.” Kahire’de bir camide de şöyle demişti, “O yüce
Cuma gününde binlerce dindarın arasında secdeye gittiğimde hayatımda
hiçbir zaman bu kadar samimi, bu kadar içten hissetmemiştim.” “Keşke
ben de kendi Yahudiliğimi İslam ile aynı makul seviyeye yükseltebilsem.”30
Bu tarz yorumları herhangi bir kiliseyi ziyaret eden bir başka Yahudi
alimden duyamayız. Yahudilik ile İslam’ı müttefik yapmakla aslında, akla
aykırı dogmalara, mucizelere ve doğa üstü olaylara dayanan Hristiyanlık
teolojik olarak marjinalleştirilmiş olmaktadır.
Modern Yahudi Benliğinin Oluşumunda İslam
Liberal Yahudilik ile Liberal Protestanlık arasındaki ayırımların net
olmayışından kaynaklanan, Uriel Tal’in öne sürdüğü üzere31, Hristiyanlığa
karşı yazılan Yahudi reddiyelerinde İslam sessiz bir muhatap işlevi
görmüştür. Aklî bir din olarak İslam, Hristiyanlığın aklı ihlal etmesine
işaretle, Yahudi düşünürler tarafından Yahudiliğe ilhak edilmişti. Hermann
Cohen, Ernst Renan’la ve onun ilham aldığını gelenekle tamamen ters
düşerek, Hristiyanlığı mitsel ve dolayısıyla da felsefi açıdan yalan yanlışlarla
dolu ve ahlaktan yoksun bir din olarak görmüştü. Nitekim o şöyle yazmıştı:
“Orta Çağ Yahudi felsefesi gerçek monoteizmden dışarıda kalacak şekilde
pek de İslam’dan ayrı olarak olgunlaşmamıştır. İslam ile Yahudilik
arasındaki çok yakın ilişki -ki diğer monoteist dinlerden çok daha fazladıranne-kız olan bu iki din arasındaki akrabalık ile açıklanabilir.32 Bernard
30
31
32
Ignaz Goldziher, Tagebuch, ed. Alexander Scheiber (Leiden: Brill, 1978), 59.
Uriel Tal, Christians and Jews in Germany: Religion, Politics, and Ideology in the Second Reich,
1870-1914, trans. Noah Jonathan Jacobs (Ithaca, NY: Cornell University Press, 1975)
Hermann Cohen, Religion of Reason out of the Sources of Judaism, trc. Simon Kaplan (New
York: Ungar, 1972), 92. "Orta çağ Yahudi felsefesi gerçek monoteizmden dışarıda
kalacak şekilde pek de İslam’dan ayrı olarak olgunlaşmamıştır. İslam ile Yahudilik
Alman-Yahudi Araştırmaları
335
Lewis de Cohen’i takip ederek şöyle der: “Yahudilik ve İslam aralarındaki
birçok benzerlikten dolayı kardeş dinlerdir. Bir Yahudi, özellikle de eğitimli
bir Yahudi, İslam’ı etüt ederken Hristiyan çalışma arkadaşlarına üstün gelir
ve onların kolayca anlayamadığı şeyleri direk anlayabilir.33 Franz
Rosenzweig’in olumsuz bir İslam değerlendirmesine yönelişi onun çok
daha sempatik bir Hristiyanlık düşüncesine sahip olduğunu gösterir ancak
bu aynı zamanda Yahudiliğin akıl dini olmasına dair endişelerinden, hem
Yahudilik hem de Hristiyanlığın ortak olduğu, böylece İslam’ı dışladıkları,
bir Heilsgeschihte’ye (kurtuluş tarihi) yöneliştir.34 Leo Strauss, [benzerliklere
dayanmayı] Liberal Yahudilik ve Geiger’ın teolojik savunmaları olarak
görmekten vazgeçmiş ve İslam-Yahudi benzerliklerini Yahudiliğin bir
hukuk dini olarak Hristiyanlığa üstünlüğünü savunmak için kullanmıştır.
Böyle yaparak aslında Strauss, Hristiyanlık tasavvurunda uzun zamandır
yerleşik olan; bir yandan sözde kanunculuk ile Yahudi sekülerliği arasında,
diğer yandan da sözde daha yüksek ahlakîlik ile Hristiyan maneviyatı
arasındaki ikiliği kabul etmiş oluyordu. Ancak Strauss bu ikiliği yeniden
değerlendirerek şöyle demiştir: “Hristiyanlık ile Yahudilik arasında uzlaşı
yoktur; Yahudilik saf ve duru bir anti-Hristiyan ilkedir.”35 Tamamen,
materyalizmi ve hukukun önceliğine bağlılığı sayesinde Yahudilik, İslam
gibi, doğrusu Hristiyanlıktan üstündür. Strauss’a göre, Hristiyanlık ve
modern devlet, inanç hakkında kaygılanıp hukukun toplum ve dindeki
merkeziliğinden endişe duyarken; İslam, Yahudi ve antik Yunan
felsefelerinin hepsi hukukun ve ahlakın toplum için üstünlüğüne saygı
göstermiştir. Hukuku dikkate almayış açısından Strauss, Hristiyanlıkla
sekülerliği irtibatlandırır ve Yahudilik, modernite ve sekülerlikten
33
34
35
arasındaki çok yakın ilişki -ki diğer monoteist dinlerden çok daha fazladır- Anne-kız
olan bu dinler arasındaki akrabalık ile açıklanabilir" (Almanca aslından çeviri; çev.)
(Religion der Vernunft aus den Quellen des Judentums [Darmstadt: Melzer, 1966], 107-8)
Lewis, Islam in History, 12
Professor Robert Erlewin’le özel e-posta yazışması, Ekim 2009. Rosenz Weig'in
İslam üzerine yazıları Gesine Palmer ve Yossef Schwartz’in şu çalışmasında bir araya
getirilmiştir, eds., "Innerlich bleibt die Welt eine": Ausgewàhlte Texte zum Islam (Berlin:
Philo, 2003)
Leo Strauss, Philosophie und Gesetz, C. 2 Gesammelte Schriften’den, ed. Heinrich Meier
(Stuttgart: Metzler, 1997), 327-28; Leo Strauss: The Early Writings, ed. ve trc. Michael
Zank (Albany: State University of New York Press, 2002), 94, Leora Batnitzky’da
alıntı yapıldı, "Leo Strauss's Disenchantment with Secular Society," New German
Critique, no. 94 (2005): 13.
N.Salih EKİZ
336
etkilenmeden kalırken, onun iddiasına göre, seküler çağda Hristiyanlığı
kendi ölümünden sorumlu tutar.
Sonraki Yahudi Alimlerin İslam Çalışmaları
Goldizher’in özgünlüğü ve üretkenliği onu İslam araştırmalarında
müstesna bir figür haline getirmiştir. Diğer birçok meslektaşı gibi,
Goldizher de uzmanlığının büyük kısmını bir üniversite çatısı altına
olmaksızın tamamlamıştı. Almanya, İngiltere ve Filistin’den profesörlük
teklifleri almasına rağmen Macaristan’dan ayrılmayı kabul etmemiş, nihayet
55 yaşında Budapeşte Üniversitesi’nde profesör olana kadar beklemek
zorunda kalmıştı. Benzer şekilde Gustav Weil 1861’de profesör olduğunda
55, Derenbourg 56, Gotthold Weil de 59 yaşındaydı (ve iki yol sonra
Naziler iktidara geldiğinde profesörlüğünü kaybedecekti.) Geiger,
Heinrich Graetz, Hartwig Hirschfeld, Martin Schreiner, Israel Shapiro,
Heinrich Speyer, Moritz Steinschneider ve Leopold da diğer birçok
Yahudi alim gibi ya Rabbinik kurumlarda eğitim vermiş ya da hiç eğitim
vermemiş isimler arasındaydı. Dolayısıyla bu isimlerin alimliği Alman
akademisinin bir ürünü değildi, yine de onların yayınları profesörlüklerini
elde etmiş olan Hristiyan meslektaşlarının çalışmalarını harekete
geçirmiştir. Belki de bu durumun en bariz örneği, Nöldeke’nin 1860’da
yayımlanan ve Gustav Weil’in 1844’te yayımlanan aynı konuda öncü
çalışması Historisch-kritische Einleitung in den Koran (Kur’an’a TarihselEleştirel Giriş)’i temel aldığı Kur’an kronolojisi çalışması Geschichte des
Qorans (Kur’an Tarihi) adlı eserleridir. Bu çalışmasından dolayı Nöldeke
1864 yılında henüz 31 yaşında Kiel Üniversitesi’nden profesörlük elde
etmiştir. Weil ise, kendi çalışması çok daha fazla övgü aldığı halde, 50’li
yaşlarına kadar Heidelberg Üniversitesi’nden profesörlük alamamıştı.
Yeni yüzyılın girişiyle bu durum radikal bir biçimde değişti.
Ludmila Hanisch, Oryantalist çalışmalara, özellikle İslam üzerine,
1920’lere kadar Yahudiler tarafından yön verildiğini ortaya koymuş ve
onun tahminine göre 1933’te Oryantalistik kürsülerin %25’i Yahudiler
tarafından doldurulmuş ve daha birçok Yahudi (birkaçı kadın olmak üzere)
bu alanda çalışmalar yapmaktaydı.36 Hâsılı, İslam araştırmaları Naziler
iktidara gelince akâmete uğramış ve Yahudiler akademik mevkilerini
36
Ludmila Hanisch, "Akzentverschiebung: Zur Geschichte der Semitistik und schaft
wâhrend des 'Dritten Reichs,'" Berichte zur Wissenschaftsgeschichte 18, no. 4 (1995): 218
Alman-Yahudi Araştırmaları
337
kaybetmişlerdir. Örneğin, Berlin Üniversitesi Sami dilleri filolojisinin,
Aryan filolojisine çevrilmesi gerekecekti.37 Hepsi olmasa da sürgüne
gönderilen Yahudi alimlerin çoğu ilmi çalışmalarını İsrail, ABD ve diğer
ülkelerdeki üniversitelerde sürdürmüşlerdir. Ancak çalışmalarının doğası
ve tonu kaçınılmaz olarak, Almanya’da olduğu gibi, II. Dünya Savaşı
sonrası döneme evirilmişti. Third Reich38 döneminde Yahudi alimlerin
çalışmaları ne söz konusu edilmiş ne de tanınmıştır. Savaştan sonra Yahudi
alimlerin çalışmaları, özellikle Kur’an araştırmaları, son yıllarda Angelika
Neuwirth’in çabalarına kadar Almanya’da devam etmemiştir.39
Yüzyılın başlarında, Arapça çalışmaları Avrupa’daki rabbinik
okullarında olağan hale gelmişti ve Yahudilerin Arapça çalışmalarıyla,
İslam ve Yahudi kutsal kitapları arasındaki paralellik çalışmalarında olduğu
gibi, Yahudi felsefesi de önemli gelişmeler kaydetti. Bununla birlikte, bazı
çalışmalarda bir ton değişimi de ortadaydı. İslam, önceki çalışmalarda
olduğu gibi yüceltilmemekteydi. Örneğin Hirschfeld, Kur’an’dan
“gösterişli mecazlarına rağmen okunması yavan” ve “farklılıklarının
meydana getirdiği zorluklar Kur’an’ı çalışmayı teşvik edeceğine
vazgeçiren” bir kitap olarak bahsetmişti.40 Mittwoch, İslam’daki namaza
dair çalışmasında, Yahudilikte üç, İslam’da beş vakit farz olduğu halde,
37
38
39
40
"Semitik Filoloji kürsüsü Aryan dilleri için kullanılacaktır." Kraliyet-ve Prusya Bilim
Bakanı, açık ve örgün eğitim, 6 Aralık, 1935, Berlin Üniversitesi Rektörüne ve Eugen
Mittwoch’un şahsına UK M 225, p. 25. Humboldt Ünivesitesi arşivleri, 26 Ocak,
2012. (Dipnot Almanca aslından çeviri çev.)
Hitler dönemi Nazi Almanya’sına verilen isim. Hitler’e göre Birinci Reich Yunan,
İkinci Reich Roma Üçüncü Reich ise kendi imparatorluğunu ifade etmekteydi. Reich
kelimesi sözlükte ‘krallık, imparatorluk’ anlamına gelmektedir. (çev.)
“Geiger’ın projesinin başardıklarını vurgulamak önemlidir. Belki de ilk kez, Kur’an
ayetleri orijinal kültürel bağlamlarına tekrar entegre edilmiş ve yeni bir dinin temel
metni içinde kanonize edilmeden önce ne oldukları görülmüştür. Şöyle ki; çağdaş
dönemin baskıcı soru ve problemlerine verilen cevaplar, ki bu cevaplar
muhataplarının zaten bir noktaya da kadar aşina olduğu birbirine girmiş, düzeltilmiş,
uyarlanmış ve yeniden yorumlanmış rivayetler ve motiflerdir. Geiger, Horovitz ve
Speyer’a göre Kur’an kendini sadece İslam tarihinin bir hareket noktası olarak arz
etmeyip, bilakis karmaşık ve çok dilli bir menşe’ ortamına yerleştirilmesi gereken
geçişken bir metindir.” (The Qur’an in Context: Historical and Literary Investigations into
the Quranic Milieu, ed. Angelika Neuwirth, Nicolai Sinai, and Michael Marx [Leiden:
Brill, 2010], 5).
Hartwig Hirschfeld, New Researches into the Composition and Exegesis of the Qoran
(London: RoyaJ Asiatic Society, 1902), 5.
338
N.Salih EKİZ
namazın Yahudilikten alınma olduğunda ısrar etmişti.41 İslam’ın
özgünlüğünü reddetmek, kendini Yahudiliğin özgünlüğüne yaslar:
Yahudilik, diğer monoteist dinleri meydana getirmiştir ancak o
kendiliğinden var olmuştur. Kitab-ı Mukaddes ile Antik Yakın Doğu
dinlerinin metinleri arasındaki paralellikler, söylenene göre, benzer ritüel
ve öğretileri onaylayan putperestliği yıkmaya niyetlenmiş Kitab-ı
Mukaddes metinlerinin yanlış anlaşılmaları olması sebebiyle, Yahudi alim
ve teologlar tarafından reddedilmiştir.
Yahudiliğin dini özgünlüğü, şüphesiz, ilahi vahyin yerini
tutmaktaydı: eğer Tanrı Kitab-ı Mukaddes’i yazmasaydı, o zaman en
azından Yahudiliğin önemi, ilaveten iki monoteist dinin daha meydana
gelmesine kaynaklık etmesi sebebiyledir denebilir. 20. yüzyılın başlarında
Yahudi alimler arasında İslam’a yönelik ilginin azalması, o halde, İslam’ı
Yahudiliğin dünya medeniyetine bir katkısı olarak görme isteğindendi.
Aynı zamanda, bir din olarak İslam ile askerî fetihler peşinde koşan
Müslümanlar arasında ayrım yapmak gerekliydi. Osmanlı genişlemesi ve
Jön Türkler’in neden olduğu Avrupa’ya dair endişeler Yahudilerin İslam’a
ilgilerine engel olmuştur.
Siyonizm, istikametin değişmesinde başka bir etken olmuştur. Gil
Eyal, ilmin, Avrupa’lı Yahudi İslam uzmanlarından kamu politikası
kapsamında İsrail’e aktarıldığını ortaya koymuştur.42 Siyonist Oryantalizm
siyasette olduğu gibi edebiyat, sanat ve müzikte de kendini göstererek
çeşitli yönlere intikal etmiştir.43 Avrupa’da önde gelen Yahudi İslam
uzmanlarının bazıları Arapça ve İbranice eğitim veren iki dilli bir İbrani
Üniversitesi, hatta iki uluslu bir devlet, düşüncesinden yana olmuşlardır.
Kudüs İbrani Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü Başkanı Joseph Horovitz,
üniversitenin kelam, tefsir, fıkıh gibi çeşitli İslamî ilimler eğitimi verecek
41
42
43
Eugen Mittwoch, Zur Entstehungsgeschichte des islamischen Gebets und Kultus (Berlin:
Verlag der koeniglichen Akademie der Wissenschaften, 1913).
Gil Eyal, The Disenchantment of the Orient: Expertise in Arab Affairs and the Israeli State
(Stanford, CA: Stanford University Press, 2006).
Yaron Peleg, Orientalism and the Hebrew Imagination (Ithaca, NY: Cornell University
Press, 2005).
Alman-Yahudi Araştırmaları
339
şeyhlere görev vermesini istemiştir. Hatta, ona göre, bölüm başkanı da
Avrupa ya da Amerika’da eğitim almış bir Arapça uzmanı olmalıdır.44
Eğer Yahudi alimler İslam’ı Yahudiliğin azametli bir ürünü olarak
görüyorlarsa, Siyonistler de Arapları Kitab-ı Mukaddes Yahudi kimliğinin
özgünlüğünü sürdürenler olarak görüyorlardı. Arap düşüncesinin durgun
ve geniş oluşu, şüphesiz, Edward Said’in betimlemesine göre, Avrupalı
Oryantalistlerin söylemlerinin merkezini teşkil etmekteydi. Bu durum bazı
Siyonistleri Yahudi kimliğini yüceltme adına kefiyyeh45 giymeye ve deveye
binmeye ve diğer Siyonistleri de aşağılayıcı hareketler yapmaya sevk
etmiştir. Örneğin Joseph Klausner şunları yazmıştı: “Eğer bir Yahudi,
bedevi adetlerini benimseyecek olursa; deve sürer, silah ateşler ya da Arap
ipi (‘ikâl) takarsa -anında Yahudi yazarlarımız heyecanlanır… Eğer
[Yahudilerin İsrail’e yerleşmeleri asimile olmak anlamına geliyorsa]…
Arapların geri kalmışlığına asimile olmaktansa, diasporada kalmak ve
Avrupa aydınlanma kültürüne asimile olmak daha iyidir.”46
Siyonist hareketle birlikte Yahudi hüviyeti İslam’la karmaşık ve
endişe verici bir hale gelmiştir. Amnon Raz-Krakotzkin’in yazdığı üzere,
“Siyonizm’in dönüşü Protestanlığın manevi idealine idi; İkinci Mabet
döneminin kutsal toprakları, İsa-Mesih devrine.”47 Ben biraz daha ileri
giderek şunu söyleyebilirim; Kutsal topraklar Siyonistler için bir nevi İsa
vazifesi görmüştür: Masum, pak, yozlaşmamış, zaman üstü, sürülmüş, tıpkı
Protestanların iki bin yaşındaki tarihsel İsa’yı geri alabileceklerini sanmaları
gibi, Siyonistlerin de iki bin yıl sonra “ikinci dönüş” ile kurtarabileceklerini
sandıkları kutsal topraklar. Siyonizm’in Hristiyan dünyası ile iş birliği, İsa’yı
Yahudilerin toplu çektikleri acıları yansıtan bir figür olarak sunan Uri Zvi
Greenberg’den Klasuner’a yazılan şiirlerden hareketle aşırı heycanlı bir İsa
hayranlığı tarafından hazırlanmıştır. Filistinli Araplarla yaşanan çatışmalar
44
45
46
47
Menahem Milson, "The Beginnings of Arabic and Islamic Studies at the Hebrew
University in Jerusalem," Judaism 45, no. 2 (1996): 169-83
Güney Doğu Anadolu bölgesinde poşi de denen, Filistin’de başa takılan desenli
geleneksel eşarp.
Joseph Klausner, "Fear," HaShiloah (1905), quoted in Peleg, Orientalism and the Hebrew
Imagination, 95.
Amnon Raz-Krakotzkin, "A National Colonial Theology: Religion, Orientalism, and
the Construction of the Secular in Zionist Discourse," Tel Aviver Jahrbuch fuer deutsche
Geschichte 30 (2002): 312-26.
N.Salih EKİZ
340
da eklenince, Yahudilerin İslam araştırmalarından uzaklaşması Hristiyan
muhayyilesi ile olan ittifakın yararına olmuştur.
Sonuç
İslam değerlendirmesinde Yahudi ve Hristiyanlar arasındaki tezat
çarpıcıdır. Almanya’nın önde gelen Hristiyan İslam uzmanlarının çoğuna
göre İslam, ibadet ve şeriat açısından Yahudiliğin diğer bir örneğidir.
Şüphesiz, Suzanne Akbari’nin ortaya koyduğu üzere, Hristiyanlar Orta
çağdan beri İslam’ı Yahudiliğin talihsiz bir yükselişi olarak görmüşlerdir. 48
Hristiyanlığın İslam’la herhangi bir bileşeni olmadığı için -Yahudilik
düşünceleri, metinleri ve Hristiyanlığın kalbinde yatan kişilerin aksineİslam aleyhine Hristiyan polemikleri dini bağlılıklarına etki etmeksizin
devam edebilmiştir.
19. yüzyılın birçok Yahudi-Alman düşünürü ve tarihçisi için İslam
yalnızca takdir edilesi bir şey değil, aynı zamanda Yahudiliği Avrupa
dünyasında sunmak için iyi bir örnekti. İslam hukuku ve etiğinin
rasyonelliğine dair çalışmaları, İslamî monoteizmi ve antropomorfizmi
reddetmesini takdir etmeleri, İslam’ın doğuşunu ve Kur’an’ın meydana
gelişini Rabbinik Yahudilik bağlamında izah etmeleriyle aslında Yahudiler,
Yahudiliğin kanûni nizamının rasyonel ve etik temelini ve dini hukuk ve
monoteizme bağlılığını savunuyorlardı. Rabbinik Yahudiliğin İslam
inançları ve ibadetleri üzerindeki yoğun etkisini öne sürerek bu Yahudi
alimler aynı zamanda geleneksel ilahi vahiy inancına bir vekil sağlamış
oluyorlardı: Belki de tanrı Yahudi kutsal metinlerini vahyetmemişti ancak
bu metinler Batının üç monoteist dinini meydana getirecek kadar
güçlülerdi.
Yine de Yahudi alimlerin İslam uzmanlığının önemi daha da öteye
gitmektedir. Kur’an ve hadislerdeki Yahudi yansımalarını tespit ederek,
Yahudi alimler erken dönem İslam’ını şekillendiren dini akımların en
önemlisini teşkil etmiş oldular. İslam araştırmalarında 19. yüzyıldaki
Hristiyan meslektaşları, Nöldeke ve Wellhasuen gibi, daha ziyade
Helenistik ve heretik Hristiyan grupların etkisi üzerine odaklanmışlardı.
Şayet Yahudi alimlerin katkıları olmasaydı, çağdaş Kur’an çalışmaları,
48
Suzanne Akbari, Idols in the East: European Representations of Islam and the Orient, 11001450 (Ithaca, NY: Cornell University Press, 2009
Alman-Yahudi Araştırmaları
341
özellikle de Neuwirth’in eski çağlarda dini seslerin çoksesliliğini gösteren
çalışması gibi, büyük oranda eksik kalırdı.49
İslam araştırmaları, Yahudiliği yalnızca özgürleştirmekle kalmayıp
onu aklayan ve softalıktan, mesihçilikten, egzotizmden, erotizmden ve
uluslararasıcılıktan arındıran çok daha geniş bir 19. yüzyıl Alman
Yahudilerinin gündeminin parçasıydı. Yahudiliği “aklileştirme” çabası 19.
yüzyıl Yahudi düşünce ve sosyal tarihlerinde tanımlanmıştı. Bununla
beraber İslam’ın rolü hiçbir zaman dahil edilmemişti. Bununla birkaç şeyi
kastediyorum: İslam araştırmalarını meydana getirirken Yahudi alimlerin
katkıları; Avrupalı rabbilerin eğitiminde Arapçanın önemi; muhayyel
İslam’ın Yahudilikteki değişimleri destekleyen rolü; Jacques Derrida’nın
kelimeyi kullandığı şekliyle, Yahudi oryantalistlerin farklılığı (differance)
değişmekte ve ötelenmektedir. Yahudilerin tutumları, şüphesiz,
Siyonizm’in doğuşu ve 20. yüzyılın yeni Hristiyan-Yahudi ittifaklarının yeni
imkanlarıyla değişti. 2. Dünya Savaşı ve İsrail Devleti’nin kurulması,
Yahudilerin benlik anlayışlarında ve İslam ve Hristiyanlık ile ilişkilerinde
tamamen yeni politik ve teolojik koşullar meydana getirmiştir.
19. yüzyıl Avrupa Yahudi Oryantalizminin farkı şudur: Yahudiliği
İslam üzerinden tanımlamak Yahudiliği oryantalizmden kurtarma
çabasının bir parçasıydı; bu da Yahudiliği İslam’ın bilim, felsefe, Yunan
felsefesine ilgi, matematik, tıp ve dil sanatları açısından altın çağına yeniden
yönlendirmek demekti. Bu vazifeyi yerine getirebilmesi için, tabi ki,
İslam’ın da Sûfîlik, Şiîlik ve Yahudilikte reddedilen diğer mistik ve
apokaliptik unsurlardan arındırılması gerekiyordu. 19. yüzyıl AlmanYahudi söyleminde İslam oryantalizmin bir parçası değildi, aksine,
Yahudiliği İslam üzerinden tanımlamak, Yahudiliği oryantalizmden
kurtarmak için bir araçtı.
49
Neuwirth, Sinai, and Marx, Quran in Context.
N.Salih EKİZ
342
KAYNAKÇA
Akbari, Suzanne. Idols in the East: European Representations of Islam and the
Orient 1100-1450. Ithaca, NY: Cornell University Press, 2009.
Becker, C. H. "Der Islam als Problem". Der Islam 1 (1910), 1-21.
Cohen, Hermann. Religion of Reason out of the Sources of Judaism. trc. Simon
Kaplan. New York: Ungar, 1972.
Disraeli, Benjamin Coningsby; or, The New Generation, 3 c. London: Colburn,
1844.
Eyal, Gil. The Disenchantment of the Orient: Expertise in Arab Affairs and the
Israeli State. Stanford, CA: Stanford University Press, 2006.
Geiger, Abraham. Was hat Mohammed aus dem Judenthume aufgenommen? Eine
von der Konigl. Preussischen Rheinuniversitàt gekronte Preisschrift .Bonn,
1833; Yeniden basım. Leipzig: Kaufmann. 1902; Osnabruck:
Biblio, 1971.
Geiger, Ludwig "Abraham Geigers Briefe an J. Derenbourg". Allgemeine
Zeitung des Judentums, 1896.
Gingrich, Andre “Frontier Myths of Orientalism: The Muslim World in
Public and Popular Cultures of Central Europe”. Mediterranean
Ethnological Summer School 2 (1996), 99-127.
Goldziher, Ignaz. "The Principles of Law in Islam". Muslim Studies içinde,
ed. trc. C. R. Barber and S. M. Stern. New Brunswick, NJ: Aldine
Transaction, 2006.
Goldziher, Ignaz. The Dogma and Law of Islam. Heidelberg, 1910.
Goldziher, Ignaz. Tagebuch, ed. Alexander Scheiber. Leiden: Brill, 1978.
Graets, Michael. "The History of an Estrangement between Two Jewish
Communities: Germany and France during the Nineteenth
Century." Toward Modernity: The European Jewish Model içinde. ed.
Jacob Katz. New Brunswick, NJ: Transaction, 1987, 159-69.
Hanisch, Ludmila. "Akzentverschiebung: Zur Geschichte der Semitistik
und schaft wâhrend des 'Dritten Reichs". Berichte zur
Wissenschaftsgeschichte 18, no. 4 (1995).
Alman-Yahudi Araştırmaları
343
Heschel, Susannah. Abraham Geiger and the Jewish Jesus. Chicago: University
of Chicago Press, 1998.
Hirschfeld, Hartwig. New Researches into the Composition and Exegesis of the
Qoran. London: RoyaJ Asiatic Society, 1902.
Ivry, Alfred. "Salomon Munk and the Mélanges de philosophie juive et arabe".
Jewish Studies Quarterly 7 (2000): 120-26.
J. Fueck, Johann. Die arabischen Studien in Europa bis in den Anfang des 20.
Jahrhunderts. Leipzig: Harrasowitz, 1955.
Juynboll, G. H. A. The Authenticity of the Tradition Literature: Discussions in
Modern Egypt. Leiden: Brill, 1969.
Kramer, Martin. The Jewish Discovery of Islam: Studies in Honor of Bernard Lewis.
Tel Aviv: Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African
Studies, 1999.
L. Marchand, Suzanne. German Orientalism in the Age of Empire: Religion, Race,
and Scholarship. New York: Cambridge University Press, 2009).
Lewis, Bernard. Islam in History. Chicago: University of Chicago Press,
1903, 11.
Machinist, Peter. "The Road Not Taken: Wellhausen and Assyriology".
Homeland and Exile: Studies in Honor of Bustenay Oded içinde, ed.
Gershon Galil, Mark Geller, and Alan Millard. Leiden: Brill, 2009.
Mangold, Sabine. Eine “weltbürgerliche Wissenschaft”: Die deutche Orientalistik
im 19. Jahrhundert”. Stuttgart: Steiner, 2004.
Neuwirth, Angelika. Sinai, Nicolai. and Marx, Michael. The Qur’an in
Context: Historical and Literary Investigations into the Quranic Milieu,
Leiden: Brill, 2010.
Milson, Menahem. "The Beginnings of Arabic and Islamic Studies at the
Hebrew University in Jerusalem". Judaism 45, no. 2 (1996).
Mittwoch, Eugen. Zur Entstehungsgeschichte des islamischen Gebets und Kultus.
Berlin: Verlag der koeniglichen Akademie der Wissenschaften,
1913.
Peleg, Yaron. Orientalism and the Hebrew Imagination. Ithaca, NY: Cornell
University Press, 2005.
344
N.Salih EKİZ
Preissler, Holger "Heinrich Lebrecht Fleischer: Ein Orientalist, seine
judischen Studenten, Promovenden und Kollegen". Bausteine einer
judischen Geschichte der Universitat Leipzig” içinde, ed. Stephan
Wendehorst. Leipzig: Leipziger Universitàtsverlag, 2006.
Raz-Krakotzkin, Amnon. "A National Colonial Theology: Religion,
Orientalism, and the Construction of the Secular in Zionist
Discourse". Tel Aviver Jahrbuch fuer deutsche Geschichte 30 (2002).
Renger, Christian. Die Gründug und Einrichtung der Universitat Bonn und die
Berufungspolitik des Kultusministers Altenstein. Bonn: Ludwig
Rôhrscheid Verlag, 1982, 237-39.
Richarz, Monika. "Juden, Wissenschaft und Universitâten: Zur
Sozialgeschichte der jüdischen Intelligenz und der akademischen
Judenfeindschaft, 1780-1848". Jahrbuch des Institus für deutsche
Geschichte, suppl. 4 (1982): 55-72.
Simon. Robert. Ignac Goldziher: His Life and Scholarship as Reflected in His
Works and Correspondence. Budapest: Hungarian Academy of
Sciences, 1986.
Strauss, Leo. Philosophie und Gesetz, C. 2 Gesammelte Schriften’den, ed.
Heinrich Meier. Stuttgart: Metzler, 1997.
Tal, Uriel. Christians and Jews in Germany: Religion, Politics, and Ideology in the
Second Reich, 1870-1914, trans. Noah Jonathan Jacobs, Ithaca, NY:
Cornell University Press, 1975.
Todorova, Maria. İmagining the Balkans. New York: Oxford University
Press, 2009.
van Ess, Josef. "Goldziher as a Contemporary of Islamic Reform".
Goldziher Memorial Conference içinde, ed. Eva Apor and Istvan
Ormos. Budapest: Hungarian Academy of Sciences, 2005.
van Ess, Josef. "From Wellhausen to Becker: The Emergence of
Kulturgeschichte in Islamic Studies". Islamic Studies: A Tradition and Its
Problems içinde, ed. Malcolm H. Kerr. Malibu, CA: Undena, 1980.
W. Said, Edward, Orientalism. New York: Pantheon, 1978.
Wellhausen, Julius. Muhammed in Medina. Berlin: Reimer, 1882.
Alman-Yahudi Araştırmaları
345
Weil, Gustav. The Bible, the Koran, and the Talmud. London: Longman,
Brown, Green, and Longmans, 1846.
Zank, Michael. Leo Strauss: The Early Writings. Albany: State University of
New York Press, 2002.