Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2009, Ankara Okulu Yayınları
Klasik tefsirlerin Kur’an mesajını daha anlaşılır kılmak ve böylece ilâhî kelâmı avam-ı nâsın daha iyi anlamasına katkıda bulunmak gibi bir amaçla yazıldığını söylemek zordur. Gerçi böyle bir maksat üzerine yazılmış tefsirler de mevcuttur; ancak ortaya çıkan ürünlerden hareketle maksadın hâsıl olduğunu söylemek çok kolay değildir. Bunun temel sebeplerinden biri, Ortaçağ İslâm dünyasında tefsirin, bilgi ve entelektüel donanım itibariyle elit zümrelere has bir meşguliyet alanı olmasıdır. Bu yüzden, klasik tefsirlerin hemen hepsinde -tabiri caizse- akademik bir dil kullanılmıştır. Böyle bir dil tefsirde ihtisas sahibi olmayan insanların Kur’an’la doğrudan ilişki kurmalarına müsaade etmediği için, avam-ı nâsın Kur’an mesajına muttali olması genellikle sûfîler, vaizler ve kıssacılar tarafından kullanılan popüler dinî edebiyat vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Esasen bugün de durum çok farklı değildir. Zira günümüzde halkın çok büyük bir kesimi akademik çevrelerdeki tefsir çalışmalarından bihaber olmasına karşın popüler dinî yayınlara epeyce ilgi göstermektedir.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Derin Tarih-Hilafet özel sayısı
2024
Ehl-i sünnet ve Şîa fıkhında yer alan küllî kaidelerin kavramsal çerçevelerinin incelendiği bu çalışma, konuya dair ilk araştırmadır. Makalede her iki mezhepte küllî kaide olarak telakki edilen ilkeler arasındaki farkların ana hatlarıyla gösterilmesi hedeflenmektedir. Bununla beraber her bir kaidenin müstakil olarak çalışılması dahi mümkündür. Bu araştırmada, Ehl-i sünnet tarafından küllî kaideler için belirlenen özelliklerin, Şîa fıkhında ne oranda dikkate alındığı gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Şîa fıkhındaki küllî kaidelerde öne çıkan hususların neler olduğunun icmalen belirlenmesine gayret edilmiştir. İnceleme neticesinde, Şîa’nın inanç geleneğinde olduğu gibi mantıkî önermeler olarak kabul edilen küllî kaideler bağlamında da Ehl-i sünnet fıkhı ile arasında birçok farklılık olduğu görülmüştür. Küllî kaidelerin fıkhın bir alt disiplini olması, fürû fıkıhta ise metodolojik ihtilafların bulunması doğaldır. Nitekim dört Sünnî mezhep bu kaideleri kendine özgü sistematiği içerisinde ele almış ve farklı hükümler beyan etmiştir. Öte yandan dört Sünnî mezhebin üzerinde ittifak ettiği onlarca küllî kaide de mevcuttur. Fakat Şîa’nın küllî kaideleri ideolojik kurgular ile farklı yorumladığı ve Ehl-i sünnet’ten çok farklı bir yaklaşım tarzı ortaya koyduğu görülmektedir. Konunun çok geniş olması nedeniyle araştırmada, son dönemde Şiî bilginlerce derlenen Dürûsun fi’l-kavâʻidi’l-fıkhiyye isimli eser merkeze alınmıştır. Mezkûr çalışma ekseninde Şîa’nın diğer kavâid-i külliyye literatürüne de sıklıkla atıfta bulunulmuştur. Şîa’nın küllî kaideler konusunda bilhassa Ehl-i sünnet’in hadis ve fıkıh kaynaklarını görmezlikten geldiği açıktır. Şîa’nın teolojisinin ayrılmaz parçası olarak görülen masum imamlar teorisi, küllî kaidelerde de yoğun şekilde işletilmektedir. Ayrıca Ehl-i sünnet ile Şîa arasındaki keskin ayrım noktalarından olan sahabeye karşı tutum da Şîa’da objektif olmaktan oldukça uzaktır ve sahabeye karşı ideolojik yaklaşım sergilemektedirler.
İslam Geleneğinde ve Modern Dönemde Sünnet, 2020
Hitit University, 2013
Hz. Peygamber’in sünnet ve hadisleri, İslam kültürünün daima ilgi odağı olmuştur. Günümüze kadar sünnet ve hadis etrafında gerçekleşen söylemle-rin çoğu, ya bu kaynakların Hz. Peygamber’e aidiyeti meselesi ya da sün-net’in doğru anlaşılması ve uygulanması üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu tar-tışmalarda görülen en önemli husus tarafların birbirlerini sünnet ve hadis münkiri olarak vasıflandırmalarıdır. Şüphesiz bu vasıflandırmada savunma-cılık ve duygusallık ön planda yer almaktadır. Son dönemlerde el-Câhız’ında içerisinde yer aldığı Mu’tezile ekolünün sün-net ve hadis hakkındaki görüşleri üzerine yapılan araştırmalarda “Mu’tezile’nin hadis münkiri” olduğuna dair ezberin bozulduğu görülmüş-tür. İşte bu makalede malumu ilam’dan ziyade bizzat kendi eserlerine da-yanılarak el-Câhız’ın sünnet ve hadis konusundaki görüşleri tespit edilmeye çalışılacaktır.
2017
Imam Ebu Hanife ve Imam Şafii Selef donemi âlimlerinden olup birer fikih mezhebi kurucularidir. Ebu Hanife ve Şafii, fikhin yani sira akaid ve kelam meseleleri ile de ilgilenmislerdir. Ebu Hanife “el-Fikhu’l-ekber” adli risalesinde akaide iliskin goruslerini muhtasar bir sekilde yazmistir. Ebu Hanife risalesinde nakli delillere fazla yer vermeden konulari akli delillerle izah eder. Imam Şafi’nin “el-Fikhu’l-ekber fi usuli’din” adli risalesi Ebu Hanife’nin risalesine gore daha hacimli ve mufassaldir. Şafii risalesinde konularla ilgili nakli delilleri verdikten sonra akli izahlar yapar. Ebu Hanife’nin risalesinde yer almayan “imamet” gibi bazi konular Şafii’nin risalesinde yer almistir. Her iki imam da risalelerinde donemlerindeki muhalif gruplarin goruslerine cevap tekil edecek aciklamalarda bulunmuslardir.
Hikmet Yurdu Dusunce-Yorum Sosyal Bilimler Arastirma Dergisi, 2011
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Sharing Conservation Decisons: Current Issues and Future Strategies, 2018
Trinity College Melbourne, 2023
Applied Mechanics and Materials, 2012
e-Motion: Revista de Educación, Motricidad e Investigación, 2021
Lógoi. Revista de Filosofía - N. 46, 2024
Open Forum Infectious Diseases
Research Square (Research Square), 2019
Environmental Entomology, 2009
American Political Science Review, 2016
International Journal of Comparative Education and Development, 2021