ISSN 1301 7667
MERSİN ÜNİVERSİTESİ KILIKIA ARKEOLOJİSİNİ ARAŞTIRMA MERKEZİ
MERSIN UNIVERSITY PUBLICATIONS OF THE RESEARCH CENTER OF CILICIAN ARCHAEOLOGY
KAAM
YAYINLARI
O LBA
XXV
(Ayrıbasım / Offprint)
MERSİN
2017
KAAM YAYINLARI
OLBA
XXV
© 2017 Mersin Üniversitesi/Türkiye
ISSN 1301 7667
Yayıncı Sertifika No: 14641
OLBA dergisi;
ARTS & HUMANITIES CITATION INDEX, EBSCO, PROQUEST
ve
TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır.
Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün (DAI) Kısaltmalar Dizini’nde ‘OLBA’ şeklinde yer almaktadır.
OLBA dergsi hakemlidir. Makalelerdeki görüş, düşünce ve bilimsel değerlendirmelerin yasal sorumluluğu yazarlara aittir.
The articles are evaluated by referees. The legal responsibility of the ideas,
opinions and scientific evaluations are carried by the author.
OLBA dergisi, Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır.
Published each year in May.
KAAM’ın izni olmadan OLBA’nın hiçbir bölümü kopya edilemez.
Alıntı yapılması durumunda dipnot ile referans gösterilmelidir.
It is not allowed to copy any section of OLBA without the permit of the Mersin University
(Research Center for Cilician Archaeology / Journal OLBA)
OLBA dergisinde makalesi yayımlanan her yazar, makalesinin baskı olarak ve elektronik ortamda yayımlanmasını
kabul etmiş ve telif haklarını OLBA dergisine devretmiş sayılır.
Each author whose article is published in OLBA shall be considered to have accepted the article to be published
in print version and electronically and thus have transferred the copyrights to the Mersin University
(Research Center for Cilician Archaeology / Journal OLBA)
OLBA’ya gönderilen makaleler aşağıdaki web adresinde ve bu cildin giriş sayfalarında
belirtilen formatlara uygun olduğu taktirde basılacaktır.
Articles should be written according the formats mentioned in the following web address.
Redaktion: Yrd. Doç. Dr. Deniz Kaplan
OLBA’nın yeni sayılarında yayınlanması istenen makaleler için yazışma adresi:
Correspondance addresses for sending articles to following volumes of OLBA:
Prof. Dr. Serra Durugönül
Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü
Çiftlikköy Kampüsü, 33342 Mersin - TURKEY
Diğer İletişim Adresleri
Other Correspondance Addresses
Tel: 00.90.324.361 00 01 (10 Lines) 4730 / 4734
Fax: 00.90.324.361 00 46
web mail: www.kaam.mersin.edu.tr
www.olba.mersin.edu.tr
e-mail: sdurugonul@gmail.com
Baskı / Printed by
Matsis Matbaa Hizmetleri
Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Caddesi No: 51 34290 Sefaköy / İstanbul
Tel: 0212 624 21 11 www.matbaasistemleri.com
Sertifika No: 20706
Zero Prod. Ltd.
Tel: 00.90.212.244 75 21 Fax: 00.90.244 32 09
info@zerobooksonline.com www.zerobooksonline.com/eng
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
KILIKIA ARKEOLOJİSİNİ ARAŞTIRMA MERKEZİ
(KAAM)
YAYINLARI-XXV
MERSIN UNIVERSITY
PUBLICATIONS OF THE RESEARCH CENTER OF
CILICIAN ARCHAEOLOGY
(KAAM)-XXV
Editörler
Serra DURUGÖNÜL
Murat DURUKAN
Gunnar BRANDS
Deniz KAPLAN
OLBA Bilim Kurulu
Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN
Prof. Dr. Fikri KULAKOĞLU
Prof. Dr. Serra DURUGÖNÜL
Prof. Dr. Marion MEYER
Prof. Dr. Susan ROTROFF
Prof. Dr. Kutalmış GÖRKAY
Prof. Dr. İ. Hakan MERT
Prof. Dr. Eda AKYÜREK-ŞAHİN
Prof. Dr. Yelda OLCAY-UÇKAN
MERSİN
2017
Vefat Eden Meslektaşlarımızı
Saygı ile Anıyoruz…
Prof. Dr. Güven ARSEBÜK
Prof. Dr. Arzu ÖZTÜRK
Dr.-Ing. Martin BACHMANN
İçindekiler / Contents
K. Serdar Girginer – Murat Durukan
Mersin/Gülnar Akyapı Mağarası’nda Bulunan Prehistorik Mağara Resimleri
..........
1
A. Tuba Ökse
Yukarı Dicle Havzası’nda Akkad Dönemi’ne Tarihlenen Bir Yapı:
Salat Tepe II A: 6 ....................................................................................................................................................................... 17
Atakan Akçay
A Late Uruk-Early Bronze Age Transitional Period Cemetery in the
Upper Tigris Region: Aşağı Salat ............................................................................................................................ 49
Elif Ünlü
Tell Tayinat Yerleşiminde Geç Tunç – Erken Demir Çağı Geçiş Dönemi
Seramikleri Üzerinden Amik Ovası’nda Görülen Yerel Devamlılıklar ve
Doğu Akdeniz Bağlantıları .............................................................................................................................................. 91
Bülent Kızılduman
Kıbrıs’ta Kaleburnu-Kral Tepesi/Galinoporni-Vasili’de Dikkate Değer Bir
Geç Tunç Çağı Yapısı ......................................................................................................................................................... 113
Aynur Özfırat
Melekli-Kültepe (Iğdır) Höyüğü, Urartu Kalesi ve Columbarium:
Ağrı Dağı’nın Kuzey Eteğindeki Minuahinili (Karakoyunlu) Kenti
.................................
161
İbrahim Hakan Mert
Kap Monodendri Poseidon (Enipeus) Altarı:
Bir Altar mı Yoksa Deniz Feneri mi? ................................................................................................................ 183
Tuna Akçay
Sikke Buluntuları Işığında Olba’daki Pers ve Makedon Varlığı Üzerine
Düşünceler ..................................................................................................................................................................................... 211
Hüseyin Köker
Komama Gümüş Sikkeleri
............................................................................................................................................
227
Mustafa Şahin – Murat Akın
Nikaia’dan Musa Heykeli: Polyhymnia .......................................................................................................... 241
VI
İçindekiler / Contents
Münteha Dinç – Serra Durugönül
Sculptural Workshop(s) of Lydia in the Light of Sculptures from
Philadelphia and Thyateira ........................................................................................................................................ 251
Hüseyin Metin
Hellenistic Mouldmade Bowl Moulds from Kremna
.........................................................................
Gonca Cankardeş-Şenol – Erkan Alkaç – Mai Abdelgawad
The Results of Clay Analysis of Stamped Amphora Handles of Miletus
and Rhodian Peraea in Alexandria (Egypt)
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
271
......................
297
...................................
317
Murat Durukan
Yeni Veriler Işığında Mallos, Magarsos ve Antiokheia ad Pyramos Problemi
......
345
Ahmet Mörel
Dağlık Kilikia Bölgesi’nde Bir Kırsal Yerleşimin Gelişimi: Çatıören Örneği
.......
381
Şener Yıldırım
Dating Dispute Over the Cross-in-Square Church in the Episcopal
Palace in Side ........................................................................................................................................................................... 421
MERSİN ÜNİVERSİTESİ
KILIKIA ARKEOLOJİSİNİ ARAŞTIRMA MERKEZİ
BİLİMSEL SÜRELİ YAYINI ‘OLBA’
Kapsam
Olba süreli yayını Mayıs ayında olmak üzere yılda bir kez basılır. Yayınlanması
istenilen makalelerin en geç her yıl Kasım ayında gönderilmiş olması gerekmektedir.
1998 yılından bu yana basılan Olba; Küçükasya, Akdeniz bölgesi ve Ortadoğu’ya ilişkin orijinal sonuçlar içeren Antropoloji, Prehistorya, Protohistorya, Klasik Arkeoloji, Klasik Filoloji (ve Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri),
Eskiçağ Tarihi, Nümizmatik ve Erken Hıristiyanlık Arkeolojisi alanlarında
yazılmış makaleleri kapsamaktadır.
Yayın İlkeleri
1. a. Makaleler, Word ortamında yazılmış olmalıdır.
b. Metin 10 punto; özet, dipnot, katalog ve bibliyografya 9 punto olmak üzere,
Times New Roman (PC ve Macintosh) harf karakteri kullanılmalıdır.
c. Dipnotlar her sayfanın altına verilmeli ve makalenin başından sonuna
kadar sayısal süreklilik izlemelidir.
d. Metin içinde bulunan ara başlıklarda, küçük harf kullanılmalı ve koyu
(bold) yazılmalıdır. Bunun dışındaki seçenekler (tümünün büyük harf
yazılması, alt çizgi ya da italik) kullanılmamalıdır.
2. Noktalama (tireler) işaretlerinde dikkat edilecek hususlar:
a. Metin içinde her cümlenin ortasındaki virgülden ve sonundaki noktadan
sonra bir tab boşluk bırakılmalıdır.
b. Cümle içinde veya cümle sonunda yer alan dipnot numaralarının herbirisi
noktalama (nokta veya virgül) işaretlerinden önce yer almalıdır.
c. Metin içinde yer alan “fig.” ibareleri, küçük harf ile ve parantez içinde
verilmeli; fig. ibaresinin noktasından sonra bir tab boşluk bırakılmalı
(fig. 3); ikiden fazla ardışık figür belirtiliyorsa iki rakam arasına boşluksuz
kısa tire konulmalı (fig. 2-4). Ardışık değilse, sayılar arasına nokta ve bir
tab boşluk bırakılmalıdır (fig. 2. 5).
VIII
Kapsam / Yayın İlkeleri
d. Ayrıca bibliyografya ve kısaltmalar kısmında bir yazar, iki soyadı taşıyorsa
soyadları arasında boşluk bırakmaksızın kısa tire kullanılmalıdır (DentzerFeydy); bir makale birden fazla yazarlı ise her yazardan sonra bir boşluk,
ardından uzun tire ve yine boşluktan sonra diğer yazarın soyadı gelmelidir
(Hagel – Tomaschitz).
3. “Bibliyografya ve Kısaltmalar” bölümü makalenin sonunda yer almalı, dipnotlarda kullanılan kısaltmalar, burada açıklanmalıdır. Dipnotlarda kullanılan
kaynaklar kısaltma olarak verilmeli, kısaltmalarda yazar soyadı, yayın tarihi,
sayfa (ve varsa levha ya da resim) sıralamasına sadık kalınmalıdır. Sadece bir
kez kullanılan yayınlar için bile aynı kurala uyulmalıdır.
Bibliyografya (kitaplar için):
Richter 1977
Richter, G., Greek Art, NewYork.
Bibliyografya (Makaleler için):
Corsten 1995
Corsten, Th., “Inschriften aus dem Museum von Denizli”, Ege
Üniversitesi Arkeoloji Dergisi III, 215-224, lev. LIV-LVII.
Dipnot (kitaplar için)
Richter 1977, 162, res. 217.
Dipnot (Makaleler için)
Oppenheim 1973, 9, lev.1.
Diğer Kısaltmalar
age.
adı geçen eser
ay.
aynı yazar
vd.
ve devamı
yak.
yaklaşık
v.d.
ve diğerleri
y.dn.
yukarı dipnot
dn.
dipnot
a.dn.
aşağı dipnot
bk.
Bakınız
4. Tüm resim, çizim ve haritalar için sadece “fig.” kısaltması kullanılmalı ve
figürlerin numaralandırılmasında süreklilik olmalıdır. (Levha, Resim, Çizim,
Şekil, Harita ya da bir başka ifade veya kısaltma kesinlikle kullanılmamalıdır).
Kapsam / Yayın İlkeleri
IX
5. Word dökümanına gömülü olarak gönderilen figürler kullanılmamaktadır.
Figürlerin mutlaka sayfada kullanılması gereken büyüklükte ve en az 300
pixel/inch çözünürlükte, photoshop tif veya jpeg formatında gönderilmesi
gerekmektedir. Adobe illustrator programında çalışılmış çizimler Adobe
illustrator formatında da gönderilebilir. Farklı vektörel programlarda çalışılan çizimler photoshop formatına çevrilemiyorsa pdf olarak gönderilebilir.
Bu formatların dışındaki formatlarda gönderilmiş figürler kabul edilmeyecektir.
6. Figürler CD’ye yüklenmelidir ve ayrıca figür düzenlemesi örneği (layout)
PDF olarak yapılarak burada yer almalıdır.
7. Bir başka kaynaktan alıntı yapılan figürlerin sorumluluğu yazara aittir, bu
sebeple kaynak belirtilmelidir.
8. Makale metninin sonunda figürler listesi yer almalıdır.
9. Metin yukarıda belirtilen formatlara uygun olmak kaydıyla 20 sayfayı geçmemelidir. Figürlerin toplamı 10 adet civarında olmalıdır.
10. Makaleler Türkçe, İngilizce veya Almanca yazılabilir. Türkçe yazılan
makalelerde yaklaşık 500 kelimelik Türkçe ve İngilizce yada Almanca özet
kesinlikle bulunmalıdır. İngilizce veya Almanca yazılan makalelerde ise
en az 500 kelimelik Türkçe ve İngilizce veya Almanca özet bulunmalıdır.
Makalenin her iki dilde de başlığı gönderilmeldir.
11. Özetin altında, Türkçe ve İngilizce veya Almanca olmak üzere altı anahtar
kelime verilmelidir.
12. Metnin word ve pdf formatlarında kaydı ile figürlerin kopyalandığı iki adet
CD (biri yedek) ile birlikte bir orijinal ve bir kopya olmak üzere metin ve
figür çıktısı gönderilmelidir.
13. Makale içinde kullanılan özel fontlar da CD’ye yüklenerek yollanmalıdır.
MERSIN UNIVERSITY
‘RESEARCH CENTER OF CILICIAN ARCHAEOLOGY’
JOURNAL ‘OLBA’
Scope
Olba is printed once a year in May. Deadline for sending papers is November
of each year.
The Journal ‘Olba’, being published since 1998 by the ‘Research Center of
Cilician Archeology’ of the Mersin University (Turkey), includes original
studies done on antropology, prehistory, protohistory, classical archaeology,
classical philology (and ancient languages and cultures), ancient history,
numismatics and early christian archeology of Asia Minor, the Mediterranean
region and the Near East.
Publishing Principles
1. a. Articles should be written in Word programs.
b. The text should be written in 10 puntos; the abstract, footnotes, catalogue and bibliography in 9 puntos ‘Times New Roman’ (for PC and for
Macintosh).
c. Footnotes should take place at the bottom of the page in continous
numbering.
d. Titles within the article should be written in small letters and be marked as
bold. Other choises (big letters, underline or italic) should not be used.
2. Punctuation (hyphen) Marks:
a. One space should be given after the comma in the sentence and after the
dot at the end of the sentence.
b. The footnote numbering within the sentence in the text, should take place
before the comma in the sentence or before the dot at the end of the
sentence.
c. The indication fig.:
* It should be set in brackets and one space should be given after the dot
(fig. 3);
Scope / Publishing Principles
XI
* If many figures in sequence are to be indicated, a short hyphen without
space between the beginning and last numbers should be placed (fig. 2-4);
if these are not in sequence, a dot and space should be given between the
numbers (fig. 2. 5).
d) In the bibliography and abbreviations, if the author has two family names,
a short hyphen without leaving space should be used (Dentzer-Feydy);
if the article is written by two or more authors, after each author a space,
a long hyphen and again a space should be left before the family name of
the next author (Hagel – Tomaschitz).
3. The ‘Bibliography’ and ‘Abbreviations’ should take part at the end of the
article. The ‘Abbrevations’ used in the footnotes should be explained in the
‘Bibliography’ part. The bibliography used in the footnotes should take place
as abbreviations and the following order within the abbreviations should be
kept: Name of writer, year of publishment, page (and if used, number of the
illustration). This rule should be applied even if a publishment is used only
once.
Bibliography (for books):
Richter 1977
Richter, G., Greek Art, NewYork.
Bibliography (for articles):
Corsten 1995
Corsten, Th., “Inschriften aus dem Museum von Denizli”, Ege
Üniversitesi Arkeoloji Dergisi III, 215-224, pl. LIV-LVII.
Footnotes (for books):
Richter 1977, 162, fig. 217.
Footnotes (for articles):
Oppenheim 1973, 9, pl.1.
Miscellaneous Abbreviations:
op. cit.
in the work already cited
idem
an auther that has just been mentioned
ff
following pages
et al.
and others
n.
footnote
see
see
infra
see below
supra
see above
XII
Scope / Publishing Principles
4. For all photographies, drawings and maps only the abbreviation ‘fig.’ should
be used in continous numbering (remarks such as Plate, Picture, Drawing,
Map or any other word or abbreviaton should not be used).
5. Figures, embedded in Word documents can not be used. Figures have to be
in the length in which they will be used in the page, being at least 300 pixel/
inch, in photoshop tif or jpeg format. Drawings in adobe illustrator can be
sent in this format. Drawings in other vectoral programs can be sent in pdf if
they can’t be converted to photoshop. Figures sent in other formats will not
be accepted.
6. Figures should be loaded to a CD and a layout of them as PDF should also
be undertaken.
7. Photographs, drawings or maps taken from other publications are in the
responsibility of the writers; so the sources have to be mentioned.
8. A list of figures should take part at the end of the article.
9. The text should be within the remarked formats not more than 20 pages, the
drawing and photograps 10 in number.
10. Papers may be written in Turkish, English or German. Papers written in
Turkish must include an abstract of 500 words in Turkish and English or
German. It will be appreciated if papers written in English or German would
include a summary of 500 words in Turkish and in English or German. The
title of the article should be sent in two languages.
11. Six keywords should be remarked, following the abstract in Turkish and
English or German.
12. The text in word and pdf formats as well as the figures should be loaded in
two different CD’s; furthermore should be sent, twice the printed version of
the text and figures.
13. Special fonts should be loaded to the CD.
OLBA XXV, 2017
EFES MÜZESİ’NDE KORUNAN ROMA DÖNEMİNE AİT
BİR GRUP STRİGİLİS
Taylan DOĞAN – Kahraman YAĞIZ *
ABSTRACT
A Group of Roman Strigilai in the Ephesus Museum
The subject of this article is on six strigilai, of which one is made of iron, one of
copper and four worked as bronze. All are preserved in the Ephessos Museum and were
purchased in different times. Five of them are intact, apart from one example represented only with its spoon part. They have different measures, the shortest one being 15 cm
and the longest one 28.6 cm. These measurements are parallel to other strigilis findings.
The handle form of the strigilis play an important role in the chronological order
from the 5th century BC to the 1st century BC. Handles seem to gradually become
quadrangle within the centuries. With the 1st century BC the development of the quadragle handle form seems to be finished. The only change in strigilis belonging to the
first century AD is the concave bow on the egdes of the handles and the narrow handle
gap. This determination is important for a terminus for the strigilis. This develepment
continues from the 1st century AD to the end of the Roman Period. In the Roman period
the handle is not the determinant factor in the dating of the strigilis anymore, as it was
substituted by the general typology of the strigilis.
In the pre Roman Period there is a kind of attachment between the handle of the
strigilis and the spoon. However in the Ephesos examples which were analysed typologically, it is observed that none of them have this attachement and that the handle is
directly adhered to the spoon. It can be determined that there are three different types.
These types are grouped in terms of technical features and differences between handle
and spoon.
According to Kotera-Feyer’s classification the analysis on Ephesos examples show
that they can be grouped as the ones with “Vertical Form” and four of them as the
“Reverse S Form”. Kotera-Feyer’s “Reverse S Form” has the same typological features
with Bonis’s “Pannonia Type”. “Pannonia” and “Reverse S Form” types of strigilai are
parallel with the Anatolian one when we consider the forms of the Ephesian examples.
* Arş. Gör. Taylan Doğan, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü,
Kötekli/Muğla/Türkiye. E-posta: dgntaylan@gmail.com
Yrd. Doç. Dr. Kahraman Yğız, Adıyaman Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü,
Altınşehir/Adıyaman/Türkiye. E-posta: kyagiz@adiyaman.edu.tr
318
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
However their ornaments are different. This fact indicates that one of the subordinate
group of these strigilai could have been produced in Anatolia. The suggested date for
the “Reverse S Form” strigilai by Kotela-Feyer is 1st century AD. However with the
enlightment of the Laodikeian examples the suggested date by Kotela-Feyer can be
receeded to the Augustian Period.
Four of the mentioned strigilai have ornaments on their handles and spoons. In one
example the ornament is applied only to the handle. The majority of the ornaments
are floral and geometric. Only one example is represented with a temple and a snake,
within geometrical and floral motives on the spoon part. Linear and plantal ornaments,
geometrical ornaments, star, architectural designs and figurative scenes are represented
only on one strigilis alltogether, thus it is a unique example. The snake and star motives
on the strigilis must have been related with the Dioskorai and the represantation of a
temple can be related with the religious tends of the items owner.
The examples from the Ephesus Museum are dated according their decorations and
by using Feyer`s method. Accordingly, the “Reverse S” formed examples are dated to
the 2nd century AD and the “Vertical” formed Strigilai to the 1st century AD.
Keywords: Ephesos Museum, Strigilis, Roman Period, Chronology, Typology,
Ornament.
ÖZET
Efes Müzesi’ne farklı tarihlerde satın alma yoluyla kazandırılan bir demir, bir bakır
ve dört bronzdan oluşan toplam altı strigilis, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Strigilislerden beşi tam veya tama yakın korunmuşken biri sadece kaşık bölümünden
oluşmaktadır. Farklı uzunluklara sahip Efes örneklerinin en kısası 15 cm olarak ölçülürken, en uzunu 28, 6 cm olarak ölçülmüştür. Bu ölçüler, genel olarak diğer strigilis
buluntularının uzunluklarıyla paralellik göstermektedir.
Strigilislerin kronolojik gelişiminde önemli bir rol oynayan kulp formlarında
MÖ 5. yüzyıldan MÖ 1. yüzyıla kadar ovalden dörtgene doğru bir gelişim süreci
gözlenir. MÖ 1. yüzyıl ile birlikte kulbun ön kısmından arka kısmına geçiş 90 derece
ile sağlanır ve böylece dörtgen kulba doğru olan gelişim süreci tamamlanmış olur.
MS 1. yüzyıla ait strigilislerin kulplarında görülen yegâne değişiklik ise kulp kenarlarının içe doğru bükülmesi ve kulp aralığının daralmasıdır. Bu tespit, kulp kenarı içe doğru
kıvrılmış strigilisler için terminus oluşturması açısından önem teşkil eder. MS 1. yüzyıl
ile birlikte bu sürecin Roma Dönemi sonuna kadar devam ettiği görülmüştür. Roma
Dönemi strigilislerinin tarihlendirilmesinde belirleyici öğe artık kulp olmaktan çıkmış,
bunun yerini genel strigilis tipolojisi almıştır.
Roma Dönemi öncesinde strigilis kulbunu arka kısımda kaşığa bağlayan bir eklenti
bulunmaktadır. Ancak tipolojik açıdan incelediğimiz Efes örneklerinin hiçbirinde söz
konusu eklentinin olmadığı, kulbun direk olarak kaşığa bağlandığı tespit edilmiştir.
Konu üzerine yaptığımız literatür araştırmaları da Roma Dönemi’nde istisnai örnekler
olmakla birlikte, bu tespitimizi desteklemektedir. Yine örneklerimiz üzerinde yapılan
incelemeler sonucunda kronolojik bir gelişimden ziyade yapım tekniğine dayanan ve
kulptan kaşık bölümüne geçişlerdeki farklılıklar göz önünde bulundurularak üç farklı
tip belirlenmiştir.
Efes örnekleri üzerinde yapılan incelemeler, iki örneğin Kotera-Feyer’in oluşturduğu strigilis sınıflamasına göre “Dikey Form” kategorisinde, dört örneğin ise “Ters
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
319
Çevrilmiş S Profilli Form” kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini göstermiştir.
Kotera_Feyer’in “Ters Çevrilmiş “S” Formu, Bónis’in, “Pannonia Tipi” olarak adlandırdığı strigilisler ile aynı forma sahiptir. Pannonia veya Ters Çevrilmiş “S” formundaki
strigilisler Efes örnekleri özelinde Anadolu örnekleri ile form olarak tamamen paralel
olmalarına karşın, bezeme sistemi açısından oldukça farklı oldukları tespit edilmiştir.
Bu tespit, beraberinde bu tipin bir alt grubunun Anadolu’da üretilmiş olabileceklerini
göstermesi açısından önem taşımaktadır. Yine “Ters Çevrilmiş S Profilli Tip”in başlangıç tarihi olarak Kotera-Feyer’in önerdiği MS 1. yüzyılın sonu tarihini, Laodikeia’dan
ele geçen bir örnek ışığında biraz daha erkene Augustus Dönemi’ne (MÖ 27-MS 14)
çekmek mümkün görünmektedir.
Söz konusu strigilislerden dördü bezemeli olup, bezemeler strigilislerin kulp ve
kaşık bölümlerinde yer almaktadır. Bunlardan sadece bir örnekte bezeme kulp bölümünde bulunmaktadır. Bezemelerin geneli bitkisel ve geometrik öğelerden oluşurken,
bir örnekte tapınak içinde tasvir edilmiş bir yılan figürü ile birlikte bitkisel ve geometrik
motifler de yer almaktadır. Çizgisel ve bitkisel bezemeler, geometrik desenler, yıldız
motifleri, mimari tasarımlar ve figüratif sahneler gibi oldukça çeşitli bezeme öğelerini
üzerinde barındıran bu strigilis ünik bir örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Strigilis
üzerinde betimlenen yılan ve yıldız motiflerinin Dioskurlar ile bağlantılı olması ve tapınağın da yine bu sahnede yer alması, strigilis sahibinin dini eğilimlerinin bir yansıması
olarak sunulabilir.
Efes Müzesi’nde korunan bu örneklerin tarihlendirilmesi gerek Kotera-Feyer’in
oluşturduğu tipoloji gerekse benzer örnekler dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre;
örneklerimizden “Ters Çevrilmiş S Profilli Form” kategorisine dâhil edilenler MS 2.
yüzyıla, “Dikey Form” kategorisinde ele alınanlar ise MS 1. yüzyıla ait olmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Efes Müzesi, Strigilis, Roma Dönemi, Kronoloji, Tipoloji,
Bezeme.
Anadolu strigilisleri üzerinde yaptığımız ön araştırmalara ve bunun yanı sıra
müze çalışanları, kazı başkanları ve çalışanlarıyla yaptığımız görüşmeler sonucunda birçok müze ve kazı deposunda çok sayıda strigilisin bulunduğu bilgisini
elde etmiş bulunmaktayız1. Binin üzerinde strigilis ele geçmiş olmasına rağmen
1 Anadolu’da strigilislerin ele geçtiği bazı merkezler ve yayın bilgileri: Allianoi için bk. Yaraş 2001, 470;
Yaraş v.d. 2007, 73; Antandros için bk. Polat 2002, 26; Polat – Polat 2003, 457; Polat v. d. 2007, 465-466;
Doğan 2015, 141 vd; Arykanda için bk. Oransay 2006, 27, 78, 82-83, 177-178; Assos için bk. Comstock
– Vermeule 1971, 427, no. 616; Stupperich 1992, 14, abb. 4, 18, abb. 9; Stupperich 1993, 17, abb. 7, 19,
abb. 9, 23; Stupperich 1996, 13, 16, 18; Utili 1999, 137 abb. XIX, 138 abb. XX; Attaleia Nekropolü için
bk. Tosun – Yalçınsoy 2010, 148; Akman – Tosun 2012, 54, 56: Bolu İli, Merkez İlçe, Tabalar Mahallesi
8 Pafta, 118 Ada, 32 Parseldeki Kurtarma Kazısı için bk. Güneş 2008, 77-78; Dardanos Tümülüsü için
bk. Sevinç - Treister 2003, fig. 90, 91, 94; Didyma için bk. Tuchelt 1988, 30; Kotera-Feyer 1993, 113;
Edincik Levhalı Mezarları için bk. Yalman 1990, res. 26; Elaussa Sebaste için bk. Schneider 2004, 183;
Ainos için bk. Başaran 2005, 412; Ephesos için bk. Kotera-Feyer 1993, 113; Halikarnassos için bk. Pedersen 1999, 308; İdyma için bk. Gürbüzer 2006, 82, 83, 95, kat. no, 89, 90, lev. 27; İzmir İDÇ Liman
Kurtarma Kazısı için bk. Küçükgüney – Tunç-Altun 2008, 63; İzmir Batı Liman 1205 Parsel Kuratrma
Kazısı için bk. Konak Tarakçı – Selçuk 2012, 188, 189; Juliopolis Nekropolü için bk. Arslan v. d. 2012,
320
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
strigilisler hakkında detaylı bilgi veren bir yayın yapılmamış, genellikle ya kazı
sonuçları kapsamında sadece sayı verilerek geçiştirilmiş ya da kazı bantlarında bir
paragraflık bilgiyle okuyucuya sunulmuştur. Bu kısa bilgiler dışında, bugüne dek
ne yazık ki sadece iki makale yayınlanmıştır. Bunlardan ilki D. Baykan tarafından
yayınlanan “Antik Çağ’da Strigilisin Ecza Amaçlı Kullanımı: Veriler ve Kanıt”
isimli çalışmadır2. Antik çağ yazarlarınca sık bir biçimde dile getirilen strigilisin
tıp amaçlı kullanıldığı bilgisi, bu makale ile Allianoi’den ele geçen dört örnek
ışığında arkeolojik kanıtlarla da desteklenmiş ve bilim dünyasına tanıtılmıştır.
İkinci yayın ise bu çalışmanın birinci yazarı olan T. Doğan tarafından yayınlanan “Antandros Ölü Gömme Geleneğinde Strigilis: Tipolojik ve Kronolojik
Gözlemler” isimli çalışmadır3. Bu çalışmada ise Antandros özelinde strigilisin ölü
gömme geleneğindeki yeri, tipolojileri ve kronolojik gelişimleri üzerinde durulmuştur. Antandros örnekleri üzerine yapılan bu çalışma ile MÖ 5. yüzyıldan MÖ
1. yüzyıla kadar strigilislerin kronoloji gelişimi takip edilebilmiş, ancak Roma
Dönemi’ne ait strigilislerin kentte ele geçmeyişi nedeniyle kronolojik gelişim
zincirinin Roma halkası eksik kalmıştır.
Çalışmamızın temel amacı, Efes örnekleri ışığında Anadolu strigilisleriyle
ilgili yayın eksikliğini gidermek, strigilis kronolojisinin eksik halkası olan Roma
Dönemi strigilislerinin kronolojik gelişimlerini ve tipolojilerini tespit etmek
ve son olarak, Kotera-Feyer’in, “Ters Çevrilmiş S Profili Form”, Bónis’in ise
“Pannonia” olarak isimlendirdikleri tipin Anadolu üretimi veya en azından bu
176, res. 12; Kaunos için bk. Öğün 1983, 240; Karaçallı Nekropolü için bk. Çokay-Kepçe 2006, 74, kat.
no. MT6: Kelenderis için bk. Zoroğlu 1990, 307; Zoroğlu – Arslan 1998, 458-459; Klazomenai için bk.
De Ridder 1915, pl. 73. no. 1578; Kyme için bk. Uçankuş 1980, 148; Atıcı – Karakaş 2013, 236-237;
Labranda için bk. Karlsson v.d. 2012, 199; Laodikeia için bk. Şimşek 2007, 111; Şimşek 2011, 168, lev.
134, 722-730; Lara-Fener Mahallesi 1975 Sokak, 5745 Ada, 15 Parsel Mezar Kurtarma Kazısı için bk.
Tosun 2008, 91; Limyra için bk. Borchhardt 1999, 84; Miletos için bk. İslam – Aslan 2014, 387, 388;
Mylasa için bk. Kızıl 2009, res. 153; Myrina için bk. Pottier v.d. 1887, 201, Fig. 20; Nif (Olympos) için
bk. Tulunay 2011, 411; Baykan 2015; figs. 3; Parion için bk. Başaran – Tavukçu 2006, 614-618; Tavukçu
2006, 163, d n.1066; Kasapoğlu 2008, 77; Patara için bk. Işık 1996, 194; Işık 1998, 164-165; Işık 2001,
398-399; Işık 2003, 91;Şahin 2010, 38 vd; Pergamon için bk. Yaraş 2004, abb. 11; Gaitzsch 2005, taf.
73.8; Perge için bk. Abbasoğlu – Özdibay 2009, 487; Pınarkent Nekropolü için bk. Karabay – Günaydın
2013, 78, 84; Pompeipolis için bk. Summerer v.d. 2010, 27; Priene için bk. Kotera-Feyer 1993, 113; Samsun İli, İlkadım İlçesi, Dikilitaş Sokak Yeraltı Odaları Kurtarma Kazısı için bk. Endoğru – Ünan 2011,
205; Sardes için bk. Kotera-Feyer 1993, 113; Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü için bk. Akarsu v.
d. 2011, res. 12; Selmanlı Tümülüsü için bk. Bal 2013, 343; Smyrna için bk. De Ridder 1915, nr. 1579;
Tekirdağ/Karaevlialtı için bk. Atik – Işın 2005, 51; Tekirdağ Naip Tümülüsü için bk. Delemen 2004, 88,
res. 84-86; Teos için bk. Kadıoğlu v.d. 2012, 450; Tripolis için bk. Duman – Baysal 2015, 641; Troia için
bk. Korfmann 2005, 165. Ayrıca Adana Arkeoloji Müzesi, Adıyaman Müzesi, Anamur Müzesi, Antalya
Müzesi, Aydın Müzesi, Burdur Müzesi, Efes Müzesi, Erimtan Müzesi, Eskişehir Müzesi, Fethiye Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Bolu Müzesi, Hierapolis Arkeoloji Müzesi gibi birçok müzede strigilisler
bulunmaktadır.
2 Baykan 2010, 141 vd.
3 Doğan 2015, 141 vd.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
321
tipe ait bir grubun Anadolu’da da üretilmiş olabileceğine ilişkin önerimizi bilim
dünyasına sunmaktır.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemi’ne Ait Bir Grup Strigilis4
Efes Müzesi’nde korunan ve çalışma konumuzu oluşturan strigilislerden biri
demir (1 no’lu strigilis), biri bakır (5. no’lu strigilis) ve dördü bronzdan (2, 3,
4 ve 6 no’lu strigilisler) yapılmıştır. Strigilis yapımında kullanılan malzemenin
seçiminde, üretici veya talep eden bireyin tercihi mutlaka belirleyici olmalıydı.
Ancak burada maden endüstrisinin gelişimi de önemli bir rol oynamış olmalıdır. Kullanılan malzemenin strigilis fiyatına da yansıdığı düşünüldüğünde arzın
talebe göre şekillendiği kuşkusuz unutulmamalıdır. İstisnai örnekler her zaman
olmakla birlikte en erken strigilislerin gümüş veya bronzdan yapıldıkları, Yunan
Dünyası’nda demir endüstrisinin gelişmesiyle birlikte MÖ 4. yüzyıldan itibaren
demirin yoğun olarak tercih edildiği görülmektedir. Hatta Hellenistik Dönem’de
kullanılan strigilislerin çoğunun demirden yapıldığı tespit edilmiştir5. Hellenistik
Dönem’de strigilis yapımında neredeyse kullanımı ortadan kalkan bronzun, gerek
literatür üzerinden yaptığımız incelemeler gerekse Efes örnekleri ışığında Roma
Dönemi’nde tekrar yoğun bir biçimde kullanım gördüğünü belirtmemiz mümkün
görünmektedir.
Efes Müzesi’nde bulunan örneklerin farklı uzunluklara sahip olduğu gözlemlenmiştir. Bu örneklerden en kısası 15 cm olarak ölçülürken, en uzunu 28, 6 cm
olarak ölçülmüştür. Bu ölçüler, genel olarak diğer strigilis buluntularının uzunluklarıyla paralellik göstermektedir.
Strigilis kronolojisinin oluşturulmasında kulpların yuvarlak bir formdan dörtgen bir forma doğru geçirdikleri gelişim büyük bir öneme sahip olup, bu gelişimi
MÖ 5. yüzyıldan MÖ 1. yüzyıla kadar takip etmek mümkündür6. Strigilis kulbunun dörtgen yapıya doğru evrilme sürecinin milattan sonraki süreçte de devam
edip etmediğini tespit etmek amacıyla Efes örneklerinin kulpları üzerinde yapılan
incelemeler, form yapılarında kronolojik bir gelişimin olmadığını göstermiştir.
Kulbu korunan dört örneğin de strigilis kulp gelişiminin son halkası olan dörtgen
bir yapı sergilediği görülmüştür. Ancak burada değinilmesi gereken önemli bir
husus kulp kenarlarının içe doğru bükülmesi ve kulp açıklığının daraltılmasıdır.
4 Konumuzu oluşturan strigilisleri belgelememize izin veren Efes Müze Müdürlüğü’ne, yardımseverlikleri
ve uygun çalışma alanı sağladıkları için müze uzmanlarından Lale Pancar ile Veysel Dağ’a teşekkür
etmeyi bir borç biliriz.
5 Kotera-Feyer 1993, 84, 89; Amore 2005, 114; Antandros Nekropolisi’nde ele geçen ve kesin olarak tarihlendirilen bronz strigilisler’in MÖ 5. yüzyılda %86 ve MÖ 4. yüzyıla %14 oldukları, demir strigilislerin
ise MÖ 5. yüzyılda, %30, MÖ 4. yüzyılda %70 ve Hellenistik Dönem’de ise %100 oranında oldukları
tespit edilmiştir. Bk. Doğan 2012, grafik 4.
6 Doğan 2015, 161-163, tab. 1.
322
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
Diğer merkezlerde ele geçen ve yayınlanan örnekler7 üzerinde yaptığımız literatür
araştırmalarıyla bu tekniğin ilk defa Augustus Dönemi (MÖ 27-MS 14)’nde kullanılmış olabileceği ve zamanla kulbun ön ve arka kısımlarının birleşerek bir sapa
dönüştüğü sonucuna ulaşmış bulunmaktayız.
Augustus Dönemi’yle birlikte kronolojik gelişim zincirini tamamlayan kulpların yerini strigilisin genel formuna dayanan farklı tiplerin ortaya çıktığını görebilmekteyiz. Efes Müzesi’nde korunan ve aşağıda detaylı bir şekilde ele alınan strigilislerin genel yapılarıyla Kotera-Feyer’in sınıflandırmasına göre “Ters Çevrilmiş
S Profilli Form” ile “Dikey Form” kategorisine yakın oldukları belirlenmiştir.
Bunun dışında, tipolojik açıdan yaptığımız incelemeler sonucunda kulptan kaşık
kısmına geçişte üç farklı tipin varlığı da dikkatten kaçmamıştır. Bunlar:
Tip 1: Bu tipte bir birinden bağımsız olarak şekillendirilen sap ve kaşık daha
sonra birleştirilmiştir. Sap kaşık başlangıç yerinde “˦” biçiminde açılan yuvaya
oturtulmuştur. Böylelikle ön ve arka kısımlarda saptan kaşığa geçiş kademeli
olarak verilmiştir. Çalışmamızda 1 no’lu strigilis bu tip altında değerlendirilmiştir
(fig. 1).
Tip 2: Bu tipte ise kuptan kaşığa geçiş eğimli ve yumuşaktır. 2-4 no’lu strigilislerde geçiş yumuşak ve eğimli olarak sağlanmıştır. 5 no’lu strigilisin ön kısımda
kulptan kaşığa geçiş kısmı her ne kadar korunamamış olsa da kaşık başlangıç
yerinin kulp ile aynı aksta yer alması, kulptan kaşığa geçişin eğimli ve yumuşak
olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla 5 no’lu strigilisi de bu tip içerisinde değerlendirmek yanlış olmasa gerektir (fig. 2-5).
Tip 3: Bu tip strigiliste kulptan kaşığa geçişin dış bükey bir yiv ile sağlandığı
görülmektedir. 6 no’lu örneğin, kulbun kaşık ile birleşme yerinin küçük bir kısmı
korunmuş olmasına rağmen, kulptan kaşığa geçişin dış bükey bir yiv ile sağlandığı açıkça gözlemlenmektedir (fig. 6).
Ters Çevrilmiş “S” Profilli Form Kategorisinde Yer Alan Strigilisler
Kotera-Feyer tarafından “Ters Çevrilmiş S Form” olarak tanımlanan bu tip,
Bónis tarafından “Pannonia Tipi” olarak tanımlanmıştır. Kotera-Feyer bu tip
için genel bir tanımlama yapmış ve nedenini belirtmemekle beraber, Bónis tarafından “Pannonia Tipi” olarak isimlendirdiği strigilisleri bir alt grup olarak ele
almıştır. Kotera-Feyer bu tipin, MS 1. yüzyılın sonunda görülmeye başladığını,
MS 200 civarında çeşitli varyasyonlarıyla yoğun bir biçimde yaygınlaştığını
ve MS 3. yüzyılda doruk noktasına ulaştığını bize aktarmaktadır8. Ancak bu
7 Şahin 2010, 95, B3, 98, B11, B12; Şimşek 2011, 168, lev. 134, 729, kat. no. 455, 719, 720.
8 Kotera-Feyer 1993, 141.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
323
tipin üretim merkezlerine ilişkin bir öneride bulunmamaktadır. Kotera-Feyer’in
MS 1. yüzyılın sonunda görülmeye başladığını belirttiği bu tipin ortaya çıkış
tarihini Laodikeia’da ele geçen bir örnek ışığında9 biraz daha erkene, Augustus
Dönemi (MÖ 27-MS 14)’ne çekmemiz mümkün görünmektedir.
Bónis’in, Pannonia Tipi olarak isimlendirdiği bu strigilislerin üzerinde genellikle gemi, kantharos, yunus ve balık motifleri bulunmaktadır10. Bónis, Pannonia
Tipi için üretim yeri olarak Balkanlar veya Pontus’u göstermekle birlikte,
Trakya’da da benzer örneklerin varlığından bahsetmektedir11. Bölgede ele geçtiği
merkezler arasında Brigetio12, Romanya ve Bulgaristan territoryumu13, Trakya14,
Bucium15, Vajta16 gibi birçok merkezi saymak mümkündür.
Gerek Kotera-Feyer’in “Ters Çevrilmiş S Form”u gerekse Bónis’in, “Pannonia
Tipi” üzerinde yaptığımız incelemeler form açısından ikisinin de benzer olduğunu
göstermiştir. Bu durum Kotera-Feyer’in nedenini açıklamadığı ayrımın bezeme
sistemine dayalı olabileceği düşüncesini uyandırmıştır. Nitekim Efes örnekleri
başta olmak üzere Anadolu’dan ele geçen diğer strigilisler ile Pannonia örnekleri
arasında yaptığımız karşılaştırmalar bu düşüncemizi haklı çıkarmıştır.
Anadolu’da Roma Dönemi’ne ait strigilislerin ele geçtiği hemen hemen her
yerleşimde bu strigilis tipi ile karşılaşmak mümkündür. Form olarak Pannonia
örnekleriyle tamamen paralel olan Anadolu örnekleri bezeme açısından farklı bir
sisteme sahiptir. Anadolu örneklerinin kulp ve kaşık bölümlerinde neredeyse her
zaman bitkisel bezemeler bulunmaktadır. Bu bezemeler strigilislerin kulp ve kaşık
bölümlerinin dış yüzünde yer alan çeşitli bitkisel bezemeler ve dalgalı çizgiler
şeklindedir. Kulp üzerinde genellikle dövme tekniğiyle yapılmış spiraller, kalp biçimli yapraklarla süslenmiş dalgalı çizgiler veya sadece dalgalı çizgilerden oluşan
bir kombinasyonun olduğu görülmektedir. Kaşık üzerinde ise kaşığın dış kısmında
orta kısmı biraz geçecek kadar uzun yine dövme tekniğiyle yapılan dalgalı çizgiler
bulunmaktadır. Bazı durumlarda bu dalgalı çizgilerin başlangıç ve bitiş kısımlarının birer kalp motifi ile sonlandırıldığı da görülmektedir.
Anadolu’da kazılar sonucu ortaya çıkarılan strigilisler ile ilgili yayınların çok
az olması, bu strigilis tipinin üretim merkezini veya merkezlerini belirlemede
9 Şimşek 2011, 168, lev. 134, 729, kat. no. 455.
10 Bónis 1968, 52.
11 Bónis 1968, 57.
12 Gui – Cociş 2014, pl. V.
13 Vagalinski 1993, 27.
14 Vagalinski 1995, 435, fig. 33.
15 Bassi – Buonopane 2011, 422, 423, fig. 8, 9.
16 Bónis 1968, 43.
324
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
zorluk çıkarmaktadır. Bu tipin Anadolu’da ele geçtiği merkezler Assos17, Parion18,
Klazomenai19, Laodikeia20, Hierapolis21, Stratonikeia22 ve Juliopolis23tir. Bunların
dışında satın alma yoluyla Fethiye Müzesi24, Aydın Müzesi25, Burdur Müzesi26
ve çalışma konumuzu oluşturan Efes Müzesi’ndeki gibi çeşitli müzelere kazandırılan bu tip strigilislerin varlığı bilinmektedir. Ağırlıklı olarak Batı Anadolu’da
ele geçtikleri görülen Anadolu örnekleri ve Pannonia örnekleri sayısal verilerle
karşılaştırıldığında Anadolu’nun Pannonia’ya göre ezici bir üstünlüğünün olduğu
dikkat çekmektedir. Anadolu ve Pannonia dışında bu tipe nadir olarak rastlanmaktadır. Delphi27, Xanten28, Berlin Staatliche Müzesi29 ve Viyana Sanat Tarihi
Müzesi’nde30 bu tipe ait birer ve Stein’den31 iki örnek bilinmektedir.
Analizler yapılmadığı veya üzerinde mühür barındırmadıkları sürece bunların
nerede üretilmiş olabileceği konusunda kesin bir yargıya varmamız mümkün
değildir. Ancak Anadolu örneklerinin sayısal olarak çokluğu, neredeyse her yerleşimde ele geçmesi ve bezeme sisteminin Pannonia’dan farklı olarak kendine
özgü oluşu Anadolu’da bu tipi üreten bir veya birden çok farklı atölyenin varlığına işaret etmektedir. Nitekim Pannonia’da ele geçen iki strigilis Pannonia’ya
Anadolu’dan strigilis ihraç edildiğini düşünmemize olanak sağlamaktadır.
Bucium (Romanya’da) ve Vajta (Macaristan’da)’dan ele geçen bu iki strigilis üzerinde Tarsuslu iki strigilis ustasının ismi yazılmıştır. Bucium örneğinin üzerinde
“Tarsuslu Teodoro yaptı” ibaresi yer alırken32, Vajta örneğinin üzerinde “Efendim
Rufus Tarsuslu ustadır” ibaresi bulunmaktadır33. Sonuç olarak, farklı bezeme sistemlerine sahip olmaları nedeniyle Pannonia’da aynı tipi üreten farklı şubelerin
17 Comstock – Vermeule 1971, 427, no. 616.
18 Başaran – Kasapoğlu 2013: şek. 8. M120.
19 De Ridder 1915, pl. 73. no. 1578.
20 Şimşek 2011, 168, lev. 134, 728.
21 Hierapolis Müzesi’nde sergide yer almaktadır.
22 Müze Env. No: 2773, 3.32-80 ve 4. 32.80.
23 Arslan v. d. 2012: res. 12.
24 Müze Env. No: 2123.
25 Şimdi sergide bulunmaktadır.
26 Müze Env. No: 219.18.73.
27 Homolle 1908, 108, fig. 360.
28 Bridger – Kraus 2000,72, res. 22.4.
29 Kotera-Feyer 1993, abb 42.
30 Kotera-Feyer 1993, abb 43.
31 Bogaers 1958-1959, afb. 15-16.
32 Bassi – Buonopane 2011, 422, 423, fig. 8, 9.
33 Bónis 1968, 43.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
325
olabileceği unutulmamakla birlikte, Pergamon34 ve Tarsus35 atölyelerinin kesin
olarak belirlenmiş olması Anadolu’nun strigilis üretiminde önemli bir yere sahip
olduğuna ilişkin kanıtlardır.
1. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 1/19/83) fig. 1
Demirden yapılan strigilis, kaşığın uç kısmındaki küçük bir eksiklik dışında
tam olarak korunmuştur. Toplam uzunluğu 23,4 cm olan strigilisin kulp ölçüleri
uzunluk 10,7 cm, genişliği cepheden 1,2 cm, profilden 1,0 cm’dir. Kaşık ölçüleri
ise uzunluk 12,7 cm, genişlik 2,4 cm, derinlik 0,8 cm şeklindedir.
Ters Çevrilmiş S Profilli Form kategorisinde yer alan strigilis, aynı zamanda
kuptan kaşığa geçiş şekline göre de Tip 1 içinde yer alır. Strigilisin sapı kareye
yakın bir kesite sahiptir. Sap, kaşık başlangıç yerinde “˦” biçiminde açılan yuvaya oturtulmuştur. Böylelikle ön ve arka kısımlarda saptan kaşığa geçiş kademeli
olarak verilmiştir. Ön kısımda kaşık başlangıç yeri yarım daire biçiminde şekillendirilmiştir. Kaşığın başlangıç ve bitiş kısımları oldukça dar verilirken, orta kısmı
geniş bir hazneye sahiptir. Kaşık kısmı genel itibariyle derin bir yapıya sahip
değildir.
Strigilisin bezeme anlayışına bakıldığında ise bitkisel ve dalgalı çizgilerden
oluşan bezemenin kulp bölümünde yer aldığı görülür. Bezeme alanını sınırlayan
yatay kısa kazıma çizgiler dışında bezemelerin tamamı çekiç dövme tekniğiyle
yapılmıştır. Kulbun arka kısmında merkezde dik bir düz çizgi ve bunun iki yanında birer dalgalı çizgi motifi yer alır. Bu bezeme şeması alttan ve üstten kısa
yatay kazıma dörder çizgiden oluşan ince bantlarla sınırlanmıştır. Kulbun profil
kısmında bir birine bağlı ardışık spirallerden oluşan bir bezeme bulunmaktadır.
Kulbun ön kısmında ise bir sarmaşık motifi yer alır. Ancak sarmaşık motifinin
dalları ucunda yaprak yerine iki nokta bulunmaktadır.
1 no’lu strigilisin yapımında her ne kadar farklı bir teknik kullanılmış ve
farklı bir kulp yapısı gözlense de, form olarak Kotera-Feyer’in “Ters Çevrilmiş
S Profilli Form” ile benzerlik gösterdiğinden strigilisi bu tipin altında değerlendirmek mümkündür. Oran sistemi olarak 1: 2-3 oranına sahiptir. Bu strigilisi
diğerlerinden ayıran en temel fark, kulp yapısıdır. Burada kulp yerine çubuk
biçiminde bir sap kullanılmıştır. Oldukça çeşitlilik gösteren, bu tarz saplara sahip
strigilisler, genellikle duvara asmak için sapın bitiminde bir deliğe sahiptir. Ancak
bizim örneğimizde herhangi bir delik bulunmamaktadır. Deliksiz benzer örnekler
çoğunlukla Kotera-Feyer’in “Dikey Form” olarak belirttiği forma sahip oldukları
gibi bunlar genellikle MÖ 1. yüzyıla tarihlenmişlerdir. Delikli olup ve bizim
34 Kotera-Feyer 1993, 68, 113; Bolla – Buonopane 2010, 429.
35 Vagalinski 1995, 437; Steinhart –Wirbelauer 2000, 261, d n. 22; Bolla – Buonopane 2010, 429.
326
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
örneğimizde olduğu gibi “Ters Çevrilmiş S Profilli Form” yapısına sahip strigilislerin ise MS 1. ve 2. yüzyıllara ait oldukları görülmektedir36. Roma Dönemi
strigilis tarihlenmesinde strigilisin kulbu değil, genel strigilis tipinin dikkate
alınması gerektiği için “Ters Çevrilmiş S Profilli Form” yapısına sahip strigilisler örneğimizi tarihlendirmemizde rol oynamıştır. 1 no’lu Strigilisin genel form
yapısı dikkate alındığında en yakın örnek MS 200 civarına tarihlendirilen ve St.
Severin’de ele geçen bir strigilistir37. Bu strigilis tipinin MS 200 civarında oldukça yaygınlaştığı ve yoğun bir biçimde kullanıldığı fikri38 de hesaba katıldığında,
örneğimiz için önerilebilecek tarih MS 200 dolayları olmalıdır.
2. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 28/48/80) fig. 2
Bronzdan yapılan strigilis, kaşık ucundaki çok az eksiklik dışında tam korunmuştur. Toplam uzunluğu 28,6 cm olan strigilisin kulp uzunluğu 11,0 cm’dir. Kulp
genişliği hem cepheden hem de profilden 1, 6 cm’dir. Yatay kulp açıklığı 0, 8 cm,
dikey kulp açıklığı ise 10,7 cm’dir. Strigilisin kaşık ölçüleri uzunluk 17, 6 cm,
genişlik 2,2 cm, derinlik 1,0 cm şeklindedir.
Kulp dörtgen bir yapıya sahiptir. Kulp açıklığı oldukça dar yapılmıştır. Kulbu
oluşturan bronz plaka içe doğru çektirilerek kulp açıklığı daha da daraltılmıştır.
Bu şekliyle parmaklar kulp açıklığından geçememekte, kulbu bir sap biçiminde
kavrayabilmektedir. Gerek kulbun ön kısmından tepe kısmına geçiş, gerekse tepe
kısmından arka kısma geçiş sert bir biçimde verilmiştir. Böylelikle kulbun tepesi
düz bir form almıştır. Strigilisin arka kısmında, kulptan kaşığa geçiş keskin bir
açıyla sağlanmıştır. Bu bölümde herhangi bir eklentiye ait iz bulunamamıştır.
Kulptan kaşığa geçiş şekline göre Tip 2 içinde yer alan bu strigilisin ön kısmında,
kulptan kaşığa geçiş eğimli ve yumuşak bir biçimde sağlanmıştır. Kaşık başlangıç
kısmı yarım daireye yakın bir yapıya sahiptir. Genel itibari ile kulptan çok fazla
geniş bir yapıya sahip olmayan kaşık, derin bir hazneye sahiptir.
Strigilisin bezeme şemasına bakıldığında kulp ve kaşık bölümünde bitkisel
ve dalgalı çizgilerden oluşan bezemelerin yer aldığı görülür. 1 no’lu strigiliste
olduğu gibi bezemeler çekiç dövme tekniğiyle yapılmıştır. Bunlardan kulbun arka
kısmındaki bezemenin merkezinde yer alan bitkisel motif, bir dalın sağından ve
solundan çıkan yapraklardan oluşur. Motifin kaşığa bağlandığı nokta baklava dilimi şeklindedir. Bu motifi iki yandan birer dalgalı çizgi sınırlar. Dalgalı çizgilerin
36 Delikli, ters çevrilmiş “S” profilli formlar için bk. Fremersdorf 1926, 291, abb. 1, 10; Amandry
v.d.1972, fig. 10; Delikli, dikey formlar için bk. Borell 1991, taf. 52, 140; Kotera-Feyer 1993, abb. 41;
Bolla – Buonopane 2010, fig. 6; Deliksiz, dikey formlar için bk. Kakish 2015, fig. 2, 7.
37 Fremersdorf 1926, 291, abb. 1, 10.
38 Kotera-Feyer 1993, 141.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
327
kaşığa bağlandığı uç kısımları ise ok şeklindedir. Kaşık bölümünün dışında ise bir
adet dalgalı çizgi motifi yer alır.
Strigilisin genel uzunluğu, kulp uzunluğunun iki katından fazla olup, 1: 2-3
oranına sahiptir39. Form olarak bu örneğimizin çok sayıda benzerlerini görmek
mümkündür. Hatta bu formun Roma Dönemi’nde çok yaygın bir biçimde kullanıldığını belirtmek yanlış olmasa gerektir. Strigilisin yakın benzerlerini Berlin
Staatliche Müzesi40, Viyana Sanat Tarihi Müzesi41, Louvre Müzesi42, Boston
Güzel Sanatlar Müzesi43, Brigetio44, Samothrace Nekropolisi45 ve Delphi46 gibi
birçok yerde görmek mümkündür. Bunlardan Samothrace Nekropolisi’nde47 ele
geçen örnek MS 2. yüzyılın ilk yarısından ortalarına kadar tarihlendirilirken,
Brigetio48 örnekleri ise MS 2. yüzyılın sonu, 3. yüzyılın başına tarihlenmiştir.
Benzer örneklerden yola çıkarak örneğimizin MS 2. yüzyıla ait olduğunu söylemek mümkündür.
3. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 29/48/80) fig. 3
Bronzdan yapılan strigilis, kaşık bölümündeki bir kırık ve kaşık ucundaki
eksiklik dışında tam korunmuştur. Strigilisin toplam uzunluğu 26,3 cm’dir. Kulp
uzunluğu 11,0 cm, kulp genişliği hem cepheden hem de profilden 1,6 cm’dir. Kulp
açıklığı yatay 0,8 cm, dikey 10,7 cm’dir. Strigilisin kaşık uzunluğu ise 15,3 cm,
genişliği 2,2 cm ve derinliği 1,1 cm’dir.
Kulptan kaşığa geçişi itibariyle yine Tip 2 içinde değerlendirilen bu strigilisin
kulbu dörtgen bir yapıya sahiptir. Kulp açıklığı parmakların geçemeyeceği kadar
dar yapılmıştır. Kulbu oluşturan bronz plaka içe doğru çektirilerek kulp açıklığı daha da daraltılmıştır. Bu nedenle kulp bir sap biçiminde tutulabilmektedir.
2 no’lu örnekte olduğu gibi hem kulbun ön kısmından tepe kısmına geçiş hem de
tepe kısmından arka kısma geçiş sert bir biçimde verilmiştir. Bu da tepenin düz
bir form almasına neden olmuştur. Arka kısımda kulptan kaşığa geçiş keskin bir
açıyla sağlanmıştır. Bu bölümde herhangi bir eklentiye ait iz saptanamamıştır. Ön
kısımda kulptan kaşığa geçiş eğimli ve yumuşak bir geçişle sağlanmıştır. Kaşık
39 Kotera-Feyer 1993, 14.
40 Kotera-Feyer 1993, abb. 42.
41 Kotera-Feyer 1993, abb. 43.
42 De Ridder 1915, pl. 73. no. 1578.
43 Comstock – Vermeule 1971, 427, no. 616.
44 Gui – Cociş 2014, pl. V.
45 Dusenbery 1998, 493, w12-7.
46 Homolle 1908, 108, fig. 360.
47 Dusenbery 1998, 493, w12-7.
48 Gui – Cociş 2014, pl. V.
328
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
başlangıç kısmı yarım daireye yakın bir biçim sergilemektedir. Kaşık, orta kısımda derin bir hazneye sahiptir.
3 no’lu strigilis, 2 no’lu örnekte olduğu gibi dövme tekniğiyle yapılmış bitkisel
ve dalgalı çizgilerle bezeli olup, bezeme kulbun arka kısmı ile kaşığın dış yüzünde
yer almaktadır. Kulbun üstündeki ana bezeme kalp şeklinde yaprakla başlayan ve
yine kalp yaprakla sonlanan bir dalgalı çizgi motifidir. Bu motif üstten ve alttan
yatay iki kazıma çizgiyle sınırlandırılmıştır.
Kaşığın dış kısmında iki farklı bezeme bir arada kullanılmıştır. Bunlar bitkisel
bir motif ile ona bağlanan tek sıra dalgalı çizgiden oluşan bir başka motif şeklindedir. Bitkisel bezemenin gövde bölümünde spiral biçimli dallar yer alır. Bu dallar
ikişerli gruplar halinde dört sıra oluşturacak şekilde iki yana açılan toplam sekiz
spiralden oluşur. Bitkisel bezemenin tepe noktasında ise kalp şeklinde bir yaprak
yer alır. Bu yaprak aynı zamanda tek sıra dalgalı çizgiden oluşan ikinci bezemenin
de başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Dalgalı çizgiden oluşan ikinci bezeme, bu
kalp şeklinde yapraktan çıkmakta ve kaşığın kavisli bölümünü geçerek kaşığın uç
kısmında sonlanmaktadır.
2 no’lu strigilis ile aynı form ve orana sahip olan bu strigilisin sadece kaşık
kısmı daha az korunmuştur. Benzer örnek ve tarih olarak 2 no’lu strigilisten herhangi bir farklılık göstermemektedir. Dolayısıyla 3 no’lu strigilis de MS 2. yüzyıla
ait olmalıdır.
4. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 2533) fig. 4
Bronzdan yapılan strigilis, kulp ve kaşık bölümündeki bazı kırıklar ile kaşık
ucundaki küçük bir eksiklik dışında tam korunmuştur. Toplam uzunluğu 15,0 cm
olan strigilisin kulp uzunluğu 6,0 cm’dir. Kulp genişliği cepheden 1,7 cm, profilden 1,8 cm’dir. Yatay kulp açıklığı 0,7 cm, dikey kulp açıklığı 6,1 cm’dir. Kaşık
uzunluğu 9,0 cm, kaşık derinliği ise 0,9 cm’dir.
Genel itibari ile oldukça küçük bir strigilistir. Kulp dörtgen bir yapıya sahiptir.
Kulp açıklığı diğer örneklerde olduğu gibi oldukça dar yapılmış ve bir sap biçiminde kavranabilmektedir. Kulbu oluşturan bronz plaka içe doğru çektirilerek
kulp açıklığı daha da daraltılmıştır. Gerek kulbun ön kısmından tepe kısmına geçiş
gerekse tepe kısmında arka kısma geçiş sert bir biçimde verilmiştir. Böylelikle
kulbun tepesi düz bir biçimde verilmiştir. Arka kısımda kulptan kaşığa geçiş keskin bir açıyla sağlanmıştır. Bu bölümde herhangi bir eklentiye ait iz bulunamamıştır. Kulptan kaşığa geçişi, Tip 2 özelliğini sergilemektedir. Derin bir yapıya sahip
olan kaşığın başlangıç kısmı hafif yuvarlatılarak verilmiştir.
Strigilis üzerinde herhangi bir bitkisel veya figüratif sahne yer almamaktadır.
Ancak kulbun dış kısmında kulp başlangıç ve bitim yerlerinde ikişer adet iç bükey
yiv yer almaktadır.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
329
Minyatür yapısı dışında 2 ve 3 no’lu strigilisler ile aynı forma sahiptir. Oran
sistemi olarak diğer strigilisler de olduğu gibi bunda da 1: 2-3 oranı vardır.
Strigilisin neredeyse aynısı Hierapolis49 ve Burdur50 Arkeoloji Müzeleri’nde yer
almaktadır. Hierapolis ve Burdur örnekleri dışında en yakın paraleli Parion’dan
ele geçmiştir51. Ancak MS 1. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen Parion örneğinin yapımında demir malzemesi kullanılmıştır. Örneğimizin ait olduğu strigilis sınıfının MS 1. yüzyılda ortaya çıktığı, 2. yüzyılda popüler hale geldiği ve
3. yüzyılda doruk noktasına ulaştığı bilgisinden yola çıkarak ve aynı tipe sahip
1-3 no’lu strigilislerin de MS 2. yüzyıla ait olması, bu strigilisi de MS 2. yüzyıla
tarihlendirmemize olanak sağlamıştır.
Dikey Form Kategorisinde Yer Alan Strigilisler
MÖ 1. yüzyılda farklı şekillerde karşımıza çıktığı ve daha sonraki süreçte
yaygınlaştığı görülmektedir. Bu tipte, kaşığın uç noktası aşağı, yukarı ya da düz
devam edebilirken, kulp, parmakların arasından geçebileceği kadar geniş açılı olmayıp, daha çok tutamak görevini görmektedir52. Bu forma Ürdün53, Romanya54,
Anadolu55 gibi neredeyse antik dünyanın her yerinde rastlamak mümkündür.
5. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 8/24/77) fig. 5
Bakırdan yapılan strigilisin kaşık ve kulp bölümlerinde kırık ve eksik parçalar bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 24,6 cm’dir. Kulp uzunluğu 12,0 cm, kulp
genişliği hem cepheden hem de profilden 2,4 cm’dir. Yatay kulp açıklığı 1,0 cm,
dikey kulp açıklığı ise 11,0 cm’dir. Kaşık ölçüleri uzunluk 12,6 cm, genişlik 9 cm,
derinlik 1,6 cm şeklindedir.
Tip 2 içinde değerlendirilen bu strigiliste kulp dörtgen bir yapıya sahiptir.
Kulp açıklığı oldukça dar yapılmıştır. Kulbu oluşturan plaka içe doğru çektirilerek kulp açıklığı daha da daraltılmıştır. Kulbun arka kısmından tepe kısmına
geçiş keskin bir açıyla sağlanmıştır. Kulp tepesi düz verilmiştir. Kulbun ön kısmı
korunmamakla birlikte tepe kısmından ön kısma geçiş kısmı çok az korunmuş ve
bu haliyle geçişin keskin bir açıyla verildiği görülmektedir. Arka kısımda kulptan
kaşığa geçiş keskin bir açıyla sağlanmıştır. Bu bölümde herhangi bir eklentiye ait
iz bulunamamıştır. Ön kısımda kulptan kaşığa geçiş kısmı korunamamış ancak
49 Sergide yer almaktadır.
50 Müze Env. No: 219.18.73
51 Başaran – Kasapoğlu 2013: şek. 8. M120.
52 Kotera-Feyer 1993, 141.
53 Kakish 2015, fig. 2-4.
54 Bassi – Buonopane 2011, fig. 9
55 Yalman 1990, 410, res. 26.
330
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
başlangıç yerinde kulp ile aynı aksta yer alması eğimli ve yumuşak bir geçişe sahip olduğunu göstermektedir. Kaşık başlangıç kısmı yarım daireye yakın bir biçim
sergilemektedir. Kaşık oldukça geniş ve derin bir yapıya sahiptir.
Diğer örneklere göre oldukça zengin bir bezemeye sahip olan strigilisin kaşık
dış yüzüne ve kulbun arka kısmına kazıma ve çekiç dövme tekniği ile bitkisel
ve figüratif tasvirler yapılmıştır. Kulbun arka kısmı tamamen bitkisel motiflerle
bezenmiştir. Bu motifler kulbun üst kısmında kazıma çizgilerle oluşturulmuş iki
ince bant, kaşığa bağlandığı noktada ise bir ince bant ile sınırlanmıştır. Bantların
içinde dalgalı çizgilerden oluşan bezeme yer alır. Bu dalgalı çizgiler ardışık küçük
noktalardan oluşur. Kulpta ana benzeme yine çekiç dövme tekniği ile yapılmış bir
birine bağlı ardışık spiral motiflerinden oluşur. Üç sıra halindeki dikey spiral motiflerden merkezde yer alanı, sağ ve solunda yer alan spirallere göre daha büyük
boyutludur. Spiral motiflerinin her üçünün başlangıç ve bitiş noktalarında kalp
şeklindeki birer sarmaşık yaprağı yer alır. Merkezde yer alan spiral dizisinin hem
başlangıç hem de bitiş bölümünde bulunan sarmaşık yapraklarının iki yanında
toplam dört adet merkezi noktalı rozet yer alır.
Strigilisin kaşık bölümünde ise hem figüratif hem de bitkisel bezemelerin bir
arada kullanıldığı iki farklı bezeme yer alır. Bunlardan biri kaşığın kulba bağlandığı alt bölümde, diğeri kaşığın kavisli üst kısmında bulunur.
Kaşığın alt bölümünde içinde yılan figürünün yer aldığı bir Korinth tapınağı tasvir edilmiştir. Ancak bu betimleme bilindik Korinth tapınaklarından biraz
farklıdır. Tapınak, iki basamaklı bir krepidomaya sahiptir. Krepidomada volütlü
kaideler üzerinde yükselen iki sütun yer alır. Gövdesi verev şekilde yivlendirilmiş
sütunların bilezik kısmında birer İon volütü yer alır. Korinth başlıkları ise bu volütlerin üzerine yerleştirilmiştir. Tapınak Korinth başlıklarından çıkan kemerli bir
üst yapıya sahiptir. Bu kemerli yapı dıştan tepe noktasına doğru üçgen bir yapıya
bürünür ve tepe noktasında palmetten oluşan bir akroter yer alır. Yine tepe noktasında akroterin hemen altından iki yana uzanan birer phallos bulunur. Üçgen şeklindeki alınlığın ortasında ise iç içe dairelerden oluşan bir bezeme yer almaktadır.
Tapınağın kemerli üst yapısı iki bölmelidir. Yarım daire şeklindeki kemer kısmı
içte kalmaktadır. Kemerin dışında yer alan ikinci bölüm, yukarıda da belirtildiği
gibi, tepeye doğru üçgen bir alınlık oluşturacak şekilde daralır. Kemerli bölümün
üzerinde sağa ve sola dönük hilal dizileri, kemerin dışındaki ikinci bölüm üzerinde ise dikey çizgilerden oluşan bezeme yer alır. Ayrıca Korinth sütunlarının
üstünde, kemerli yapının bağlantı noktalarının dışında, birer bitkisel motif yer
almaktadır. Tapınağın iç kısmında ise ağzı açık, başı sağa dönük bir yılan tasviri
bulunur. Yılanın sağında ve solunda ikişer yıldız motifi betimlenmiştir. Kazıma
tekniğinde yapılmış bu yıldızların çizgi şeklinde altı kolu bulunmaktadır. Kaşık
kısmında birinci ve ikinci bezeme alanları arasında bağımsız bir şekilde duran
birer kalp yaprak tapınağın tepe akroterinin iki yanında yer alır.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
331
Kaşık kısmının ikinci bezeme alanı yukarıda da belirtildiği gibi, kaşığın kavisli
bölümü üzerinde yer alır. Bezemenin merkezinde kazıma tekniğinde yapılmış iki
dikey çizgi, altta iki kısa paralel çizgi üzerine bağlanır. Bunun iki yanında uçları kalp yaprakla sonlanan birbirine bağlı spiraller yer alır. Bu kalp yapraklarla
sonlanan iki motifin de iki yanında uçları ok şeklinde dalgalı çizgiler bulunur.
Merkezdeki bu bezeme şeması sağdan ve soldan yine kazıma tekniğinde yapılmış
birer dikey çizgi sınırlar. Dikey çizgilerin altında iki kısa paralel çizgi daha yer
alır. Ancak merkezde yer alan dikey çizgilerin aksine bu kısa çizgilerle bağlanmazlar. Kaşık kısmında yer alan son bezeme öğesi iki bölümlüdür. Kaşığı her iki
kenardan sınırlayan bu bezeme şeması ikinci bezeme alanı boyunca birbirine bağlı
ardışık spiraller şeklindeyken, tapınak tasviri bulunan birinci bezeme alanında
merkezi noktalı bir birine bağlı baklava dilimlerinden oluşan banda bağlanır.
Bezeme sistemine bağlı olarak strigilisimizi diğer strigilislerden özgün kılan
iki özelliğe burada değinmek yerinde olacaktır. Birincisi, birbirinden oldukça
farklı bezeme öğelerinin bir arada verilmesi iken, ikinci strigilis sahibinin dini
inancına ilişkin bize bilgi sunmasıdır. Yukarıda detaylı bir biçimde tanımlanan
bezeme öğelerine bakıldığında strigilis üzerinde basit dalgalı çizgiler, bitkisel
motifler, geometrik desenler, yıldızlar, mimari tasarım ve figüratif sahnelerin bir
arada kullanıldığı görülmektedir. Strigilis üzerinde neredeyse boş yer bırakılmayacak derecede oldukça birbirinden farklı bezeme öğelerinin yapıldığına şahit
olmaktayız. Gerek literatür gerekse müze araştırmalarımıza dayanarak bu derece
zengin ve birbirinden farklı bezeme öğelerini üzerinde barındıran bir strigilisin
varlığına ulaşabilmiş değiliz. İstisnai örnekleri olmakla birlikte, strigilis üzerine
betimlenen sahnelere bakıldığında bunların genellikle her kesime hitap edebilecek bezeme veya figüratif sahneler oldukları görülmektedir. Ancak yukarıda da
belirtildiği üzere, örneğimizin üzerinde bir tapınağın girişinde, sağında ve solunda
ikişer yıldızın bulunduğu bir yılan yer almaktadır. Yıldız ve yılanın Dioskurlar
ile bağlantılı olduğu56 ve tapınağın da içinde yer aldığı bu üçleme doğal olarak
strigilis sahibinin bu inanca sahip olabileceğini düşündürtmektedir.
Strigilisin genel uzunluğu, kulp uzunluğunun iki katından biraz fazla olup,
Kotera-Feyer’in oranlama sistemine göre 1: 2-3 oranına sahiptir. Dikey forma
sahip olan bu strigilis tipinin MÖ 1. yüzyılda farklı şekillerde karşımıza çıktığı
ve daha sonraki süreçte yaygınlaştığı görülmektedir57. Kulp ve kaşık kısmında
görülen bu farklılıklar Roma Dönemi strigilislerini birbirinden ayırt etmemizi sağlamaktadır. Kaşığın uç noktası aşağı, yukarı ya da düz devam edebilmektedir. Bu
formda kulp, parmakların arasından geçebileceği kadar geniş açılı değil, daha çok
tutamak görevini görmektedir. Örneğimiz ile form ve bezeme açısından birebir
56 Tosun 2015, 4-5.
57 Kotera-Feyer 1993, 141.
332
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
örtüşen bir örnek bulunmamakla birlikte kulp, kaşık ve genel yapısı dikkate alınarak benzerleri bulunabilmiştir58. Benzer örneklere bakıldığında MS 1. yüzyıldan
MS 4. yüzyıla kadar geniş bir zaman diliminin kullanıldığı, hatta Roma Dönemi
olarak geçiştirilen örneklerin de olduğu görülmüştür. Her durumda gerek “Dikey
Form” yapısı, gerek benzer örnekler ve gerekse kulp kenarlarının içe doğru kıvrılması 5 no’lu strigilisin Augustus Dönemi’nden daha erken olamayacağını göstermektedir. MÖ 1. yüzyılda ortaya çıkan bu formun MS 1. yüzyılda yaygınlaştığı,
yine aynı yüzyılda kaşığın arka kısmına bezeme yapma geleneğinin başlaması
nedeniyle ve Zetinbağı örneğinden hareketle 5 no’lu strigilisi MS 1. yüzyıla tarihlemek mümkündür.
6. No’lu Strigilis (Müze Env. No: 13/90/92) fig. 6
Strigilisin kaşık bölümüdür. Uç kısmı korunamayan kaşığın toplamda 3/2’si
korunmuştur. Bronzdan yapılmış strigilisin korunan uzunluğu 12,0 cm, genişliği
3,4 cm, derinliği ise 1,7 cm’dir. Oldukça ince bir levhadan kesilmiştir. Derin bir
yapıya sahip olan kaşığın üst kısmında bir adet delik bulunmaktadır. Kaşığın
başlangıç yeri yarım daire biçiminde şekillendirilmiştir. Strigilisin ön kısmında,
kulptan kaşığa geçiş dış bükey bir yiv ile sağlanmıştır. Bunun dışında kaşığın
üzerinde herhangi bir bezeme öğesine rastlanmamıştır.
Gerek çalışma konusu oluşturan strigilislerden gerekse yaptığımız literatür
araştırmasında bu örnek kadar ince cidarlı bir strigilise rastlanmamıştır. Sadece
kaşık bölümü korunmuş olması itibariyle kesin olmamakla birlikte kaşığın yapısından yola çıkarak Feyer’in sınıflandırmasına göre bu strigilis parçasını “Dikey
Form” kategorisinde değerlendirmek mümkündür. Dikey form kategorisinde
değerlendirilen strigilislerin en erken örneklerinin MÖ 1. yüzyıla ait olmaları, bu
strigilisin de MÖ 1. yüzyıldan daha erkene gidemeyeceğini göstermektedir. Buna
kaşın gerek strigilisin sadece kaşık bölümün korunmuş olması, gerekse benzer bir
örneğinin bulunamamış olmasından dolayı 6 no’lu strigilisin üst zaman sınırına
yönelik her hangi bir öneride bulunmak mümkün olamamıştır. Ancak bir tarihleme kriteri olmamakla birlikte yaptığımız araştırmalar neticesinde, MÖ 1. yüzyıla
ait bu kadar ince cidarlı bir örnek bulunamamış, böylesine ince cidarlı örneklerin
5 no’lu örnekte olduğu gibi çoğunlukla MS 1. yüzyıla ait oldukları görülmüştür.
Dolayısıyla kesin olmamakla birlikte söz konusu örneğimiz için önerebileceğimiz
tarih MS 1. yüzyıldır.
58 Richter – Litt 1915, 296, no. 859, 860; Wiseman – Mano-Zissi 1972, pl. 87, fig. 28; Maaß 1979, 70,
no. 42;Yalman 1990, 410, res. 26; Sevinç – Treister 2003, pl. 11 fig. 90; Bolla – Buonopane 2010,
fig. 4, 5; Bassi – Buonopane 2011, fig. 9; Kakish 2015, fig. 2-4.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
333
Sonuç ve Değerlendirme
Çalışma konumuzu oluşturan altı adet strigilis Efes Müzesi’ne çeşitli tarihlerde
satın alma yoluyla kazandırılmıştır. Bu strigilislerden beşi (1-5 no’lu örnekler)
tama yakın korunurken, biri (6 no’lu örnek) strigilisin kaşık bölümünden oluşmaktadır.
Strigilislerin yapıldığı malzemeye bakıldığında çeşitlilik arz ettiği görülmektedir. Biri demir, biri bakır ve dört tanesinin ise bronzdan yapıldığını görmekteyiz.
Bu durum erken dönemlerin aksine Roma Dönemi strigilislerinde belirli bir malzemenin tercih edilmediğini göstermesi açısından oldukça önem teşkil etmektedir.
Strigilislerin boyutlarına bakıldığında ise ortalama 15 ile 28 cm arasında değiştikleri görülse de 15 cm uzunluğunda olan 4 no’lu strigilisin minyatür oluşu
gözden kaçmamaktadır. Bu örneğimizin minyatür yapısı, Peleponessos’da olduğu
gibi59 bir çocuk veya bebek mezarından ele geçtiği fikrini uyandırsa da, vücudun
belirli bölgelerini temizlemek için bilinçli olarak bu boyutta üretilmiş olabileceği
de göz ardı edilmemelidir. 4 no’lu örneğe rağmen ölçü bakımından örneklerimizin
genel anlamda strigilis uzunluklarıyla paralellik arz ettikleri belirlenmiştir.
Strigilislerin kulpları üzerinde yaptığımız incelemeler sonucunda kronolojik
bir gelişimin olmadığı yargısına varılmış, farklı tiplerin olduğu görülmüştür. Bu
durum Yunan strigilislerinin kulplarında görülen kronolojik gelişimin, Roma
Dönemi’nde yaşanmadığını göstermesi açısında anlamlıdır. Bununla birlikte bu
çalışma ile strigilis kulpları üzerine tespit ettiğimiz önemli bir husus kulp kenarlarının içe doğru bükülmesidir. Diğer merkezlerde ele geçen ve yayınlanan
strigilisler üzerinde yaptığımız incelemeler sonucunda kulp kenarlarının içe
doğru bükülmesi tekniğinin ilk defa Augustus Dönemi’yle birlikte kullanıldığı
tespit edilmiştir. Bu saptama ile kronolojik gelişimi biraz daha ileriye MS erken
1. yüzyıla taşımak mümkün olmuştur. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere strigilis
kulbunun yuvarlak yapıdan dörtgen yapıya geçiş sürecinde herhangi bir gelişimin
yaşanmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışma konumuzu oluşturan ve kulba sahip
1-5 no’lu strigilislerden 2-5 no’lu örneklerin klasik formdaki dörtgen kulplara
sahip olduğu ve 1 no’lu strigilisin ise kareye yakın bir profil veren sap olduğu
görülmüştür. Klasik tipteki kulplara sahip bütün örneklerin kulp tepesinin düz
verildiği, yani kulbun ön kısmından tepe noktasına geçişin metalin bükülmesinin
verdiği eğim dışında neredeyse 90 dereceyle sağlandığı görülmektedir. Ayrıca
kulplar üzerinde yapılan incelemeler sonucundan varılan bir diğer sonuç ise kulpların cephe ve profil genişlik ölçülerinin neredeyse eşit olduğudur. 1 no’lu örnekte
cephenden 1,2 cm, profilden 1,0 cm, 2 ve 3 no’lu strigilsilerde hem cepheden hem
de profilden 1,6 cm, 4 no’lu örnekte cepheden 1, 7 cm, profilden 1, 8 cm, 5 no’lu
59 Kotera-Feyer 1993, 101.
334
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
örnekte ise hem cepheden hem de profilden 2,4 cm olarak ölçülmüştür. Olasılıkla
bu eşitlik, elin strigilis kulbunu rahat bir biçimde kavramasını sağlamaya yöneliktir. Oluşturulan bu dörtgen yapı, kulp açıklığının daralmasını ve böylelikle kulbun
kulp olmaktan ziyade sap işlevini almasını da beraberinde getirmiştir.
Çalışma konumuzu oluşturan strigilisler üzerinde yaptığımız incelemeler
sonucunda tespit ettiğimiz önemli bir husus strigilisin eklenti bölümünün kullanılmamış olmasıdır. Efes Müzesi örnekleri ışığında yaptığımız literatür araştırmalarıyla, strigilis kulbunun bükülerek arka kısımda kaşığa bağlantıyı sağladığı
bölümün Roma Dönemi öncesine ait strigilislerin hepsinde (istisnai örnekleri
ileride çıkabileceği unutulmamakla birlikte) kullanıldığı sonucuna ulaşmış bulunmaktayız. Ancak Roma Dönemi örneklerinde Efes örneklerinde olduğu gibi
neredeyse hiçbir zaman kullanılmadığı görülmektedir.
Tipolojik açıdan yaptığımız incelemeler sonucunda genel form itibariyle iki
tip, detaylarda ise üç farklı tip belirlenmiştir. Genel form itibariyle ele alınan
örneklerden 1-4 no’lu strigilisler Kotera-Feyer’in belirlediği “Ters Çevrilmiş S
Profilli Form” kategorisine girmektedir. Örneklerden 5 no’lu strigilis yine KoteraFeyer’in belirlediği “Dikey Form” kategorisine girmektedir. 6 no’lu strigilis ise
sadece kaşık bölümünden oluşması ve benzer bir örneğinin bulunmayışı nedeniyle şüpheleri beraberinde getirmiştir. Ancak kulp başlangıç yerinin çok az da
olsa korunmuş olması sayesinde “Ters Çevrilmiş S Profilli Form” kategorisinde
olmadığını açıkça göstermekte ve formu “Dikey Form” kategorisine yaklaştırmaktadır. Dolayısıyla kulp-kaşık birleşim yerinden yola çıkarak söz konusu
6 no’lu strigilis de “Dikey Form” kategorisine dâhil edilmiştir. Kotera-Feyer,
belirlediği bu form yapılarının tarihsel olarak bitiş sınırlarını belirtmese de başlangıç ve kabaca yaygın oldukları yüzyılları belirtmiştir. Konu üzerine yaptığımız
kapsamlı çalışmalar Kotera-Feyer’in tespitlerini çoğunlukla teyit etmekle beraber,
“Ters Çevrilmiş S Profilli Form”un başlangıç tarihini güncellememiz gerektiğini
göstermiştir. Bilindiği üzere yeni buluntuların ortaya çıkması ile daha önce sunulan öneriler de değişebilmektedir. Nitekim bu çalışma ile Kotera-Feyer’in “Ters
Çevrilmiş S Profilli Form”un başlangıç tarihi için önerdiği MS 1. yüzyıl sonunu,
Laodikeia’dan ele geçen bir örnek ışığında biraz daha erkene, Augustus Dönemi
(MÖ 27-MS 14)’ne çekmek mümkün olmuştur.
Kotera-Feyer’in belirttiği yüzyıllar ve benzer örnekler dikkate alındığında
“Ters Çevrilmiş S Profilli Form” kategorisine dâhil ettiğimiz 1-4 no’lu strigilisler
MS 2. yüzyıla, “Dikey Form” kategorisinde ele aldığımız 5 ve 6 no’lu strigilisler
ise MS 1. yüzyıla ait olmalıdır.
Tipolojik açıdan örneklerimiz üzerinde yaptığımız incelemeler sonucunda
hepsinin kaşık başlangıç kısmının yarım daireye yakın bir formda biçimlendirildiği görülmüştür. Ancak kulptan kaşık kısmına geçişte üç farklı tipin varlığı
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
335
belirlenmiştir. Birinci tipte (1 no’lu strigilis), birbirinden bağımsız olarak üretilen
ancak sonradan birleştirilen strigilis sapından kaşığa geçiş kademeli verilerek “˦”
biçiminde sağlanmakta, ikinci tipte (2-5 no’lu strigilisler) kulptan kaşığa geçiş
eğimli ve yumuşaktır. Üçüncü tipte (6 no’lu strigilis) ise kulptan kaşığa geçiş dış
bükey bir yiv ile sağlanmaktadır. Detaylardan hareketle saptadığımız bu farklılıklar kronolojik bir gelişimi temsil etmemekte, strigilisin yapım tekniğiyle ilişkili
bir durumdur.
Efes Müzesi’nde bulunan strigilislerin bezemeli örneklerinde bezemeler
standart bir biçim ortaya koymakta ve bezemelerin kulpta ön, arka ve yanlarına,
kaşığın ise dış kısmına yapıldıkları görülmektedir. Bu örnekler üzerinde kişi veya
atölyeye işaret eden her hangi bir yazıt veya mühür izine rastlanmamıştır. Ancak
genel itibariyle 5 no’lu strigiliste olduğu gibi oldukça zengin süslemelere sahip
ünik bir örnek de bulunmaktadır.
Çalışma konumuzu oluşturan örneklerden 1, 2, 3 ve 5 no’lu strigilislerin birbirinden farklı bezemelere sahip olduğu, ancak kullanılan teknik açısından standart
bir uygulamanın varlığı tespit edilmiştir. Her dört örnekte de dövme tekniği kullanılarak bezemeler yapılmıştır. “Ters Çevrilmiş S Profilli Form” kategorisinde ele
alınan 1-3 no’lu strigilisler bitkisel bezemelere sahipken, “Dikey Form” kategorisinde ele alınan 5 no’lu strigiliste ise yalnızca bitkisel unsurlar betimlenmemiş
aynı zamanda bir yılan ve bir mimari yapı da betimlenmiştir. “Ters Çevrilmiş S
Profilli Form” kategorisindeki bezemeli 1-3 no’lu örneklerden klasik tipteki kulba
sahip 2 ve 3 no’lu strigilislerin hem kulp hem de kaşığın dış kısmında bitkisel
bezemeler mevcut iken, sap biçimindeki kulba sahip 1 no’lu strigiliste ise sadece
sap bölümünde bezemeler yer almaktadır.
Bezeme açısından en dikkat çeken örnek 5 no’lu strigilistir. Strigilisin kulbu
üzerinde başlangıç ve bitiş kısımları kalp biçimindeki sarmaşık yapraklarıyla biten üç sıra halinde ardışık spiral motif yer almaktadır. Kaşığın dışında bitkisel ve
geometrik desenlerin dışında bilindik Korinth tapınaklarından biraz daha farklı bir
düzen arz eden bir tapınak ve tapınağa ait iki sütun arasında kazıma ile yapılan
dört adet yıldız ile çevrelenmiş ağzı açık bir yılan betimi bulunmaktadır. Bütün
bu bezemeler ile oldukça estetik bir görünüm kazanan strigilis olasılıkla özel bir
sipariş üzerine yapılmış olmalıdır. Ancak üzerinde strigilis sahibini veya atölyeye
işaret edecek herhangi bir bezeme veya damga bulunmamakla beraber, yılan ve
yıldız motiflerinin Dioskurlar ile bağlantılı olması strigilis sahibinin dini inancına
dair kanıt oluşturması açısından anlamlıdır.
Örneklerimizin dördünü (1-4 no’lu strigilisler) Kotera-Feyer tarafından “Ters
Çevrilmiş S Form” veya Bónis tarafından “Pannonia Tipi” olarak isimlendirilen
tip içinde değerlendirmek mümkündür. Ancak form açısından gerek KoteraFeyer’in “Ters Çevrilmiş S Form”u gerek Bónis’in “Pannonia Tipi” gerekse Efes
336
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
örnekleri arasında her hangi bir farklılığın olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Efes
örnekleri ışığında yaptığımız literatür ve müze araştırmaları bu tipin Anadolu’da
oldukça yoğun bir biçimde ele geçtiğini ortaya koymuştur. Kotera-Feyer’in bu
tip ile ilgili sunduğu örneklerin azlığından dolayı Anadolu örnekleri ile Pannonia
örnekleri arasında karşılaştırmalar yapılmış ve Anadolu ile Pannonia örneklerinin
form açısından benzer olmalarına karşın bezeme açısından oldukça farklı oldukları görülmüştür. Pannonia örneklerinde genellikle gemi, kantharos, yunus ve balık
motifleri gibi su veya Dionysos ile ilişkili betimler yer alırken, Anadolu örnekleri
üzerinde bitkisel veya çizgisel bezemelerin hakim olduğu belirlenmiştir. Ayrıca
Pannonia’da ele geçen iki strigilis üzerinde Tarsuslu iki strigilis ustasının isminin
yer alması Pannonia’nın Anadolu’dan strigilis ithal etmiş olabileceğini düşündürmüştür. Ancak ulaşabildiğimiz Anadolu örneklerinde Pannonia’da görülen
bezeme öğelerinin yer almayışı bu tipin farklı bir varyasyonunun orada üretilmiş
olabileceğini de düşündürmektedir. Bu durum, en azından bitkisel bezemeye sahip
olanların Anadolu’da üretilmiş olabileceklerini önermemize olanak sağlamaktadır. Elbette ki bu tip üzerine analizler yapılmadığı, atölyelere işaret eden damga
veya yazıtlara sahip strigilisler bulunmadığı sürece bu tespitimiz bir öneriden
öteye geçmeyecektir.
Bibliyografya ve Kısaltmalar
Abbasoğlu – Özdibay 2009
Abbasoğlu, H. – Özdibay, A., “Perge Kazı ve Onarım Çalışmaları
2007 Yılı Raporu”, KST 30/2, 483-502.
Akman – Tosun 2012
Akarsu v.d. 2011
Akman, A. – Tosun, A., “Attaleia Nekropolü (Eski Doğu Garajı Halk Pazarı Mevkii) Kurtarma Kazısı 2010 Yılı Çalışmaları”, MKKS
20, 47-70.
Akarsu, S. – Akarsu, B. M. – Tırpan, A. A., Roma Dönemi’nden
Ortaçağ’a Tıp Aletleri”, Lokman Hekim Journal 2011; 1 (3), 13-17.
Akat-İslam – Aslan 2014 Akat-İslam, H. – Aslan, A., “Milet Nekropolü, Değirmentepe
Mevkii Kazı Çalışmaları (2012-2013)”, MKKS 23, 377-396.
Amandry v.d. 1972
Amore 2005
Arslan v. d. 2012
Atik – Işın 2005
Amandry, P. – Grandjean, Y. – Holtzmann, B. – Maffre, J.J. –
Rougemont, G., “Collection de l’Ecole française d’Athenes”, BCH
96, 5-115.
Amore, M. G., Settlement and Burial in Apollonia and Its Area
(Albania), Torino Universitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Torino
Arslan, M. – Metin, M. – Cinemre, O. – Çelik, T. – Türkmen, M.,
“Juliopolis Nekropolü 2010 Yılı Kazı Çalışmaları”, MKKS 20,
177-214.
Atik, N. – Işın, M. A.,“Tekirdağ/Karaevlialtı 2000, 2002, 2004 Yılları Kazı Çalışmaları”, KST 27/1, 47-59.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
Bal 2013
Barış 2011
Başaran 2005
337
Bal, N., “Selmanlı Tümülüsü Kurtarma Kazısı”, MKKS 22,
337-348.
Barış, Ş., Bolu Müzesi Bizans Dönemi Eserleri, Selçuk Üniversitesi
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Başaran, S., “Enez (Ainos) 2004 Yılı Kazı, Onarım ve Koruma
Çalışmaları”, KST 27/2, 409-421.
Başaran – Kasapoğlu 2013
Başaran, C. – Kasapoğlu, H., “Parion Kazısı Metal Buluntuları”,
III. ODTÜ Arkeometri Çalıştayı - Türkiye Arkeolojisinde Metal:
Arkeolojik ve Arkeometrik Çalışmalar (ed. P. Ayter – Ş. Demirci –
A. M. Özer) , Ankara, 2013, 126-140.
Başaran – Tavukçu 2006 Başaran, C. – Tavukçu, A. Y., “Parion Kazısı 2005”, KST 28/1
609-629.
Baykan 2015
Baykan 2010
Baykan, D., “Metal Finds from Nif-Olympus”, Resent Studies on the
Arvhaeology of Anatolia (ed. E. Laflı – S. Patacı), 41-48.
Baykan, D., “Antik Çağ’da Strigilisin Ecza Amaçlı Kullanımı:
Veriler ve Kanıt”, Colloquium Anatolicum IX, 141-153.
Bassi – Buonopane 2011 Bassi, C. – Buonopane, A., “Un deposito di bronzi dallo scavo
archeologico di un edificio di età romana a Trento, via Zanella”,
Tra Protostoria e Storia. Studi in Onore di Loredana Capui, Roma,
413-429.
Bogaers 1958-1959
Bogaers, J. E., “Enn Romeins askist uit Stein”, BABesch 34,
197-209.
Bolla – Buonopane 2010 Bolla, M. – Buonopane, A., “Strigili Del Museo Archeologico Di
Verona”, AquilNost LXXXI, 413-444.
Bónis 1968
Borchhardt 1999
Borell 1991
Bridger – Kraus 2000
Bónis, É. B., “Emaillierte Palästra-Geräte aus Brigetio”, FolA 19,
25-58.
Borchhardt, J., “Bericht der Grabungskampagne in Limyra 1998”,
KST 21/2, 83-91.
Borell, B., Statuetten, Gefasse und Andere Gegenstande aus Metal,
Im Anhang Grabfunde aus dem Tessin, Mainz am Rhein, German.
Bridger, C. – Kraus, K., “Römische Gräber in Xanten, Viktorstraße
21”, BJb 200, 2000, 25-81.
Comstock – Vermeule 1971
Comstock, M. – Vermeule, C., Greek, Etruscan and Roman bronzes
in the Museum of Fine Arts[catalogue], Boston.
Delemen 2004
De Ridder 1915
Doğan 2012
Delemen, İ., Tekirdağ Naip Tümülüsü, İstanbul.
De Ridder, A., Les Bronzes Antiques du Louvre, Ernest Leroux,
Paris.
Doğan, T., Antandros Nekropolisi’nde Ele Geçen Strigilis Buluntuları, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Muğla.
338
Doğan 2015
Duman – Baysal 2014
Dusenbery 1998
Endoğru – Ünan 2011
Fremersdorf 1926
Gaitzsch 2005
Gui – Cociş 2014
Güneş 2008
Gürbüzer 2006
Homolle 1908
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
Doğan, T., “Antandros Ölü Gömme Geleneğinde Strigilis: Tipolojik
ve Kronolojik Gözlemeler”, TÜBA-AR 18, 141-165.
Duman, B. – Baysal, H. H., “Tripolis 2. Sezon Kazı ve Restorasyon
Raporu: 2013”, KST 36/2, 633-650.
Dusenbery, E. B., The Nekropoleis, Samothrace, 11, Princeton.
Endoğru, M. – Ünan, S. “Samsun İli, İlkadım İlçesi, Dikilitaş Sokak
Yeraltı Mezar Odaları Kurtarma Kazısı”, MKKS 19, 203-216.
Fremersdorf, F., “Weitere Ausgrabungen unter dem Kreuzgang von
St. Severin in Köln”, BJb 131, 290-325.
Gaitzsch, W., Eisenfunde aus Pergamon: Geräte, Werkzeuge und
Waffen. Pergamenische Forschungen 14, Berlin.
Gui, M. – Cociş, S., “Millefiori Inlaid Hilts, Strigil Handles, or
What?”, Ephemeris Napocensis XXIV, 257–276.
Güneş, M.Y., “Bolu İli, Merkez İlçe, Tabalar Mahallesi 8 Pafta, 118
Ada, 32 Parseldeki Kurtarma Kazısı 2005”, MKKS 17, 75-89.
Gürbüzer, M., İdyma’daki Hellenistik Dönem Oda Mezarı, Muğla
Sıtkı Koçman Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Muğla.
Homolle, T., Fouilles de Delphes, Paris.
Işık 1996
Işık, F., “Patara 95”, KST 18/2, 191-219.
Işık 2001
Işık, F., “Patara 2000”, KST 23/1, 397-413.
Işık 1998
Işık 2003
Kadıoğlu v.d. 2012
Kakish 2015
Işık, F., “Patara 1997”, KST 20/2, 159-179.
Işık, F., “Patara 2002”, KST 25/1, 87-103.
Kadıoğlu, M. – Adak, M. – Özbil, C. – Yalçın, D. Ö. – Polat, Y.,
2010 Yılı Teos Kazı Raporu (İlk Sezon)”, KST 33/3, 429-460.
Kakish, R., “A Strigil from Roman Jordan: Evidence for Personal
Care (Case Study)”, MAA 2/15, 63-70.
Karabay – Çamoğlu Günaydın 2013
Karabay, N. – Çamoğlu Günaydın, B., “Pınarkent Nekropol Alanı
Kurtarma Kazısı 2011”, MKKS 21, 73-94.
Karlsson v.d. 2012
Kasapoğlu 2008
Kızıl
Karlsson, L. – Bild, J. – Henry, O., “Labraunda 2010”, KST 33/3,
191-208.
Kasapoğlu, H., Parion Nekropolü 2006 Yılı Seramik Buluntuları,
Atatürk Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
Kızıl, A., “1990-2005 Yılları Arasında Milas’da Kurtarma Kazıları
Yapılan Mezarlar ve Buluntuları Üzerine Genel Bir Değerlendirme”,
Die Karer und die Anderen (ed. F. Rumscheid), Internationales
Kolloquium an der Freien Universitat Berlin 13. bis 15. oktober
2005, 359-377.
Konak-Tarakçı – Selçuk 2013
Konak-Tarakçı, S. – Selçuk, T., “Batı Liman 1205 Parsel Kurtarma
Kazısı 2011”, MüzeKKS 21, 185-198.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
Korfmann 2005
Kotera-Feyer 1993
339
Korfmann Manfred Osman, “2004 Yılı Troia Kazı Sonuçları”, KST
27/2, 161-175.
Kotera-Feyer, E., Die Strigilis, Peter Lag, Berlin.
Küçükgüney – Tunç Altun 2008
Küçükgüney, Z. – Tunç Altun, A. P., “İDÇ Liman Kurtarma Kazısı
(İzmir İli, Aliağa İlçesi, Çakmaklı Köyü, Kendirci Mevkii, 613 ve 68
Parsellere ait)”, MKKS 17, 53-75.
Maaß 1979
Oransay 2006
Öğün 1983
Pedersen 1999
Polat 2002
Polat – Polat 2003
Polat v.d. 2007
Pottier v.d. 1887
Richter – Litt 1915
Sevinç – Treister 2003
Schneider 2004
Stupperich 1992
Maaß, M., Griechische und römische Bronzewerke der Antikensammlungen, München.
Oransay, A. B. S., Arykanda Antik Kentinde 1971-2002 Kazı
Sezonlarında Ele Geçen Madeni Buluntular ve Madencilik Faliyetleri,
Ankara Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara.
Öğün, B., “Kaunos Kazıları”, KST 5, 239-241.
Pedersen, P., “Investigations and Excavations in Hallikarnassos in
1998”, KST 21/2, 305-315.
Polat, G., “Antandros 2001 Yılı Kazıları”, KST 24/2, 21-31.
Polat, G. – Polat, Y., “Antandros 2002 Yılı Kazıları”, KST 25/2,
453-462.
Polat, G. – Polat, Y. – Yağız, K. – Küçük, T. – Zunal, O., “Antandros
2006 Yılı Kazıları”, KST 29/2, 455-477.
Pottier, E. – Reinach, S. – Veyries, A., La Nécropole de Myrina,
Paris.
Richter, G. M., Litt, D., Greek, Etruscan and Roman Bronzes, The
Gilliss, New York.
Sevinç Nurten, Treister Mikhail, “Metalwork From The Dardanos
Tumulus”, Studia Troica 13, 215-260.
Schneider, E. E., “Excavation and Resarch ad Elaussa Sebaste: The
2003 Campaign” KST 26/2, 181-193.
Stupperich, R., “Zweiter Vorbericht über die Grabung in der WesttorNekrople von Assos im Sommer 1990”, AMS 5, 1-33.
Steinhart – Wirbelauer 2000
Steinhart, M. – Wirbelauer, E., “Par Peisistratou. Epigraphische
Zeugnisse zur Geschichtenden Schenkens”, Chiron 30, 255-289.
Stupperich 1993
Stupperich 1996
Summerer v.d. 2010
Şahin 2010
Stupperich, R., “Dritter Vorbericht über die Grabung in der WesttorNekrople von Assos in Sommer 1991”, AMS 10, 1-36.
Stupperich, R., “Vierter Vorbericht über die Grabung in der WesttorNekrople von Assos in Sommer 1992”, AMS 21, 1-33.
Summerer, L. – Remy, B. – Barat, C. – Dalaison, J. – Delrieux, F.,
“2008 Pompeiopolis Yüzey Araştırması”, AST 27/1, 25-36 .
Şahin, F., Patara Metal Buluntuları, Akdeniz Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya.
340
Şimşek 2007
Şimşek 2011
Tavukçu 2006
Tosun 2008
Tosun 2015
Tosun – Yalçınsoy 2010
Tuchelt 1988
Tulunay 2011
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
Şimşek, C., “2006 Laodikeia Yılı Antik Kenti Kazıları”, KST 29/3,
99-123.
Şimşek, C., Laodikeia Nekropolü (2004-2010 Yılları), Laodikeia
Çalışmaları, İstanbul.
Tavukçu, Z., Parion Nekropolü 2005 Yıllı Buluntuları, Atatürk
Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, Erzurum.
Tosun, A., “Lara-Fener Mahallesi 1975 Sokak, 5745 Ada, 15 Parsel
Mezar Kurtarma Kazısı”, MKKS 17, 89-103.
Tosun, M., “Fethiye Müzesi’ndeki Dioskurlar ve Tanrıça Tasvirli
Adak Stellerinin İkonografik, Epigrafik ve Tipolojik Özellikleri”,
Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Yıl: 2, Sayı: 1, 1-29.
Tosun, A. – Yalçınsoy, H., “Doğu Garajı-Halk Pazarı MevkiiAttaleia Doğu Nekropolü Kurtarma Kazısı 2008 Yılı Çalışmaları”,
MKKS 18, 135-158.
Tuchelt, K., “Bericht Uber Die Arbeiten Der Didyma-Grabung’
1987”, KST 10, 29-37.
Tulunay, E. T., “Nif (Olympos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesi:2009
Yılı Kazısı”, KST 32/3, 405-423.
Uçankuş 1980
Uçankuş, H. T., “Kyme Kurtarma Kazısı 1979”, KST 2, 139-149.
Vagalinski 1993
Vagalinski, L.,”Strigiles de l’époque romaine sur le territoire de la
Bulgarie contemporaine (in bulgarian)”, ArheologijaSofia XXXV/ 2,
22-35.
Utili 1999
Vagalinski 1995
Utili, F., Die archaische Nekropole von Assos, AMS 31, Bonn.
Vagalinski, L. F., “Roman Bronze Strigils and Rings for them
Thrace”, Acta of the 12th International Congress on Ancient
Bronzes, Nijmegen 1992 (Nijmegen 1995), S. T. A. M. Mols –
A. M. Gerharti-Witteveen – H. Kars – A. Koster – W. J. Th. Peters –
W. J. H. Willems (eds), 435-443.
Wiseman – Mano-Zissi 1972
Wiseman, J. – Mano-Zissi, D., “Excavations at Stobi, 1971”, AJA
76/4, 407-424.
Yalman 1990
Yaraş 2001
Yaraş 2004
Yaraş v. d. 2007
Zoroğlu 1990
Zoroğlu – Arslan 1998
Yalman, B., “Edincik-Zeytinbağı Levhalı Mezarları ve Buluntuları”,
TürkTKB 10/1, 397-413.
Yaraş, A., “2000 Yılı Allanoi Kazısı”, KST 23/1, 463-478.
Yaraş, A., “Die >>Koca Koru Tepe<< - Nekropole bei Bergama”,
IstMitt 54, 227-242.
Yaraş, A. – Baykan, D. – Karaca, E., “2006 Yılı Alionai Kazısı”,
KST 29/2, 71-85.
Zoroğlu, L., “Kelenderis 1989 Yıllı Kazısı”, KST 12/2, 301-323.
Zoroğlu, L. – Arslan, N., “Kelenderis 1997 Yılı Kazı Çalışmaları”,
KST 20/2, 457-463.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
Fig. 1 1 no’lu Strigilis.
Fig. 2 2 no’lu Strigilis.
341
342
Taylan Doğan – Kahraman Yağız
Fig. 3 3 no’lu Strigilis.
Fig. 4 4 no’lu Strigilis.
Efes Müzesi’nde Korunan Roma Dönemine Ait Bir Grup Strigilis
Fig. 5 5 no’lu Strigilis.
Fig. 6 6 no’lu Strigilis.
343