[go: up one dir, main page]

İçeriğe atla

Epistemoloji

Vikipedi, özgür ansiklopedi
(Bilgi felsefesi sayfasından yönlendirildi)

Epistemoloji (Antik Yunanca ἐπιστήμη, epistēmē 'bilgi' ve -loji) ya da bilgi felsefesi, bilgiyle ilgilenen bir felsefe dalıdır. Epistemologlar, bilginin doğası, kaynağı ve kapsamı, epistemolojik gerekçelendirme, inancın rasyonelliğini ve diğer çeşitli konuları incelemektedir. Epistemoloji, felsefenin etik, mantık ve metafizikle birlikte dört ana dalından biri olarak[1][2] kabul edilir.

Epistemolojideki tartışmalar genel olarak dört ana alanda[3][4][5] toplanmıştır:

  1. Bilgi doğasının felsefi analizi ve bir inancın bilgiyi oluşturması için gereken gerçeklik ve gerekçelendirme gibi koşullar
  2. Algı, gerekçe, bellek ve tanıklık gibi potansiyel bilgi ve gerekçeli inanç kaynakları
  3. Tüm gerekçelendirilmiş inançların birer gerekçeli temel inançtan mı türetilmesi gerektiği yoksa gerekçelendirmenin yalnızca bir dizi tutarlı inanca mı dayalı olması gerektiği soruları da dahil olmak üzere, bir bilgi bütününün veya gerekçelendirilmiş bir inancın yapısı
  4. Bilginin olabilirliğini sorgulayan felsefî şüpheciliğin yanı sıra, şüpheciliğin sıradan bilgi iddialarımıza bir tehdit oluşturup oluşturmadığı ve şüpheci argümanları reddetmenin mümkün olup olmadığı gibi sorunlar

Epistemoloji, bu ve diğer tartışmalarda "Ne biliyoruz?", "Bir şeyi bildiğimizi söylemek ne anlama gelir?", "Gerekçelendirilmiş inançları gerekçelendirilmiş kılan nedir?" ve "Bildiğimizi nasıl biliyoruz?" gibi soruları cevaplamayı[2][3][6] hedefler.

Epistemolojinin temel soruları

[değiştir | kaynağı değiştir]
  • Bilgi nedir?
  • Bilginin kaynağı nedir?
  • Bilginin değeri nedir?
  • Doğru bilgi var mıdır?
  • Bilginin sınırı nedir?
  • Bilginin yöntemi nedir?
  • İnsan neyi bilebilir?

Doğru bilginin ölçütü olarak farklı felsefi yaklaşımlar aklı, deneyleri, gözlemlenebilir olguları, faydayı, sezgileri ya da özleri (fenomen) kabul etmiştir. Ancak yaklaşımlar bunlarla[7] sınırlı değildir.

Epistemolojinin sorgulama alanları

[değiştir | kaynağı değiştir]

Sosyal epistemoloji: Bilgi yüklemelerinde bireyler arasındaki ilişkiler ve inançların sosyal bağlamlardaki yerini[8] araştırır.

Formal epistemoloji: Bilgi yüklemelerinde karar, mantık, olasılık ve hesaplanabilirlik gibi kavramların etkisini[9] araştırır.

Metaepistemoloji: Epistemolojinin konusu, yöntemleri ve amaçlarını araştırır. Epistemoloji alanında bilgi edinmek için sorulan soruların ve bu sorulara verilen cevapların gerekliliği ve doğruluğu üzerinde durur.

Evrimsel epistemoloji: İnsanlar ve hayvanlarda, bilginin ve bilişsel mekanizmaların geçirdiği evrimsel süreçleri[10] araştırır.

Uygulamalı epistemoloji: Araştırma sistemlerinin doğru bilgiye erişmede işe yarayıp yaramadığını araştırır.

Doğru bilgi mümkün müdür?

[değiştir | kaynağı değiştir]

Doğru bilgi mümkün değildir

[değiştir | kaynağı değiştir]

Doğru bilginin mümkün olmadığını savunan görüşler, duyuların insanı aldatması, bilginin göreceli olması ve her şeye şüpheyle yaklaşılması gerektiği gibi bakış açılarıyla, herkesin doğru kabul edebileceği kesin bilgilere ulaşılamayacağını savunmuşlardır. Antik Yunan’da, zenginlerin çocuklarına para karşılığında eğitim veren sofistler ve şüpheyi bir sistem olarak ortaya koyan septikler, doğru bilginin mümkün olmadığını savunan filozoflar arasında yer almaktadır.

Sofizm, bilgiye ulaşma yolunda temel kaynağın duyular olduğunu ve duyuların verdiği bilgilerin de aldatıcı olduğunu savunmuş, bu nedenle bilginin herkes için farklı olabileceğini öne sürmüştür. Rölativizme öncülük eden sofistler, felsefe tarihi boyunca birçok eleştiriye de maruz kalmıştır.

Başlıca temsilcileri: Protagoras ve Gorgias

Septisizm, şüpheyi bir sistem haline getirerek, bilgi üzerine doğru-yanlış şeklinde bir ayrım yapmayı reddetmiştir. Hiçbir konuda yargıda bulunulmaması gerektiğini savunan septikler, bu anlayışlarına “epokhe” ismini vermişlerdir.

Başlıca temsilcileri: Pyrrhon ve Timon

Doğru bilgi mümkündür

[değiştir | kaynağı değiştir]

Doğru bilginin mümkün olduğunu savunan dogmatizm ise, “bilginin kaynağı nedir” sorusuyla kendi içerisinde birçok farklı görüşe[11] ayrılmaktadır.

Rasyonalizm, bilgiye akıl yoluyla ulaşılabileceğini[12] ve algılarla elde edilen bilgilerin genel-geçer olamayacağını savunmaktadır. Sokrates’in Atina sokaklarında insanlara sorduğu sorularla, doğuştan getirdiklerine inandığı bilgiyi açığa çıkartma çabası, rasyonalizmin tarihteki ilk örneğidir. Platon ise ontolojide idealar ve görüntüler dünyası arasında yaptığı ayrımı temel alarak, idealar dünyasından gelen bilgilerin doğru, görüntüler dünyasında elde edilen bilgilerin ise aldatıcı olduğunu[13] dile getirmiştir. Aristoteles, diğer rasyonalist filozoflardan farklı olarak doğuştan bilgiye değil, doğuştan bilme potansiyeline vurgu yapmıştır. Duyulardan bağımsız, sadece akla dayalı bilginin var olamayacağını savunarak Platon’u eleştirmiştir.

Aristoteles

Farabi, dine dayalı bir rasyonalizm anlayışı geliştirmiştir. Aristoteles'ten etkilenmiş, aklın hem Tanrı'nın varlığının hem de kendi varlığının bilincinde olduğunu düşünmüştür. René Descartes şüphecilikten yola çıkarak doğuştan gelen bilgi ve duyulardan elde edilen bilgi[14] tanımlarını yapmış, doğuştan gelen bilgilerin apaçık olduğunu dile getirmiştir. Georg Wilhelm Friedrich Hegel ise, doğru bilgiye mantık yoluyla ulaşılabileceğini savunmuş, rasyonalizme bağlı olarak diyalektik kavramını ortaya koymuştur.

Başlıca temsilcileri: Sokrates, Platon, Aristoteles, Farabi, René Descartes ve Georg Wilhelm Friedrich Hegel

Empirizm, bilgiye deney yoluyla ulaşılabileceğini ve doğuştan gelen hiçbir bilginin olamayacağını öne sürmektedir. John Locke, İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme'de insan zihnini boş bir levha[15] olarak nitelendirmiş ve bilginin a-posteriori yöntemlerle elde edilebileceğini dile getirmiştir. Deney ve gözlemi merkeze aldığı yaklaşımı içerisinde, birçok kavram geliştirmiştir:

Dış deney ve iç deney: Duyu verilerinden elde edilen bilgiler, dış deneyler olarak tanımlanır. Bu dış deneyler, insan zihninin değerlendirmeleriyle işlenerek iç deneyleri[16] oluşturur.

Yalın tasarım ve karmaşık tasarım: Nesnelerin, duyu verilerine bağlı olarak algılanan renk ve koku gibi özellikleri üzerinden, yalın tasarımlara ulaşılır. Bu yalın tasarımlar, akıl yoluyla birleştirilerek, daha büyük bilgiler olan karmaşık tasarımların temellerini atar.

Birincil nitelikler ve ikincil nitelikler: Birincil nitelikler, nesnelerin oluşabilmesi için zorunlu olan kütle, hacim ve atomik yapı gibi özellikleri ifade eder. İkincil nitelikler ise, duyu verileri ve birincil niteliklerin arasındaki etkileşimlerden oluşmaktadır. Nesneler, ikincil niteliklere doğrudan sahip olmaktan ziyade, algılanma süreçlerinde bu özellikleri taşırlar.

Thomas Aquinas'ın bilginin saf akılsal yöntemlerle elde edilemeyeceği ve aklın asıl görevinin duyu verilerini işlemek olduğu yönündeki görüşleri, İngiliz felsefesinin empirist yaklaşımı üzerinde belirleyici olmuştur. Hristiyan teolojisi ve Aristoteles fiziğinden yararlanarak kozmolojik argümanı geliştirilen filozof, peripatetik aksiyomdan oldukça etkilenmiştir. Roger Bacon'un görüşleri sayesinde temelleri atılan ve Francis Bacon tarafından felsefenin yeni bir alt dalı haline getirilen bilim felsefesi de, deneysel bilgi ve tümevarımsal yöntemin gelişmesini sağlamıştır.

Zihin felsefesinde, empirist filozoflar arasında bazı görüş ayrılıklarının bulunduğu görülmektedir. Aristoteles'in görüşlerini sürdüren Thomas Aquinas, gerçekliğin olduğu gibi algılandığını savunarak doğrudan realizmi benimserken, John Locke ve David Hume gibi İngiliz empiristleri, gerçekliğin algılanmasında bilişsel süreçlerin önemini vurgulayarak dolaylı realizmi tercih etmişlerdir. George Berkeley ise, dolaylı realizmin varsayımlarını daha da ileriye götürerek idealizm ve empirizmi uzlaştırmaya çalışmıştır.

David Hume, John Locke'un tanımlarında yaptığı değişikliklerle, İngiliz felsefesi içerisinde de yeni görüşlerin oluşmasına neden olmuştur. Dış deneyler yerine izlenimler, iç deneyler yerine ise fikirler kavramlarını kullanmıştır. Olaylar arasında tümevarımsal olarak doğrulanabilecek bağlantılar yerine, düzenli olarak birbirlerini takip etme ilişkisi olduğunu düşünmüş ve nedensellik ilkesine şüpheyle yaklaşmıştır.

İslam'ın Altın Çağı'nda yaşamış olan birçok bilim insanı da, deney ve gözlemi öncelikli bilgi kaynakları olarak[17] görmüşlerdir. Aristoteles'in gözlemler üzerinden akıl yürütmeye dayalı olan mantığının, öznenin aktif bir unsur olarak kontrollü deneyler yaptığı tümevarımsal yöntemle değiştirilmesinde rol oynamışlardır. Doğa bilimlerinin sorgulama ve araştırmaya dayalı olmasına dikkat çekmişlerdir. Önceki dönemlerde geliştirilen fizik ve kimya teorilerinin doğruluklarını, doğaya bakarak test etmişlerdir.

İbn-i Heysem, aynalar ve mercekler üzerinde yaptığı deneylerden yola çıkarak büyük bir optik sistemi[18][19] geliştirmiştir. Isaac Newton'un ışığın yansıması ve renk teorisi üzerine yaptığı çalışmalarda, İbn-i Heysem'in etkilerini görmek mümkündür. Cabir bin Hayyan'ın organik maddeler ve elementler hakkındaki görüşlerini deneyler üzerine inşa etmesi, İbn-i Sina'nın felsefesinde akıl ve deney arasında kurulan ilişki gibi örnekler de, İslam filozofları arasında empirist yaklaşımın gelişmiş olduğunu göstermektedir.

Empirizm ve natüralizm, doğa bilimlerinin yöntemsel gelişimi sürecinde en çok etkilendiği görüşler arasında yer almaktadır. John Locke'un bilginin algılanmasına dair görüşlerinde fizikçi olmasının etkileri görülmektedir. Isaac Newton'un optik ve mekanik çalışmalarının yanı sıra, Charles Darwin'in doğal seçilim süreçlerini incelerken ve evrim teorisini geliştirirken empirizmden etkilendiğini dile getiren kaynaklar da[20][21] bulunmaktadır.

Bilimsel yöntem üzerine devam eden tartışmalarda, varsayımsal tümdengelimciliğe karşı en güçlü alternatif olarak kabul edilen tümevarımcılık da, empirizmin ortaya koyduğu bilgi anlayışından yararlanmaktadır. Francis Bacon ve Isaac Newton'un bilimin doğası üzerine görüşlerinden etkilenen tümevarımcılık, son halini John Stuart Mill sayesinde almıştır.

Başlıca temsilcileri: İbn-i Heysem, Thomas Aquinas, Francis Bacon, John Locke ve David Hume

John Locke

Sensüalizm, John Locke ve David Hume gibi İngiliz empiristlerinin dışarıdan elde edilen bilginin zihinde işlendiği görüşüne karşı çıkmaktadır. Duyu organlarının elde ettiği veriler dışında hiçbir bilgi elde edilemeyeceğini savunmakta ve İngiliz empirizmine göre daha duyumcu bir tutum sergilemektedir.

Başlıca temsilcileri: Étienne Bonnot de Condillac

Kritisizm, bilginin kaynağının hem akıl hem de deney olduğunu[22] söyleyerek rasyonalizm ve empirizmi eleştirmektedir. Immanuel Kant’ın düşüncelerine dayanan bu görüş, bilgileri deney öncesi anlamına gelen a priori ve deney sonrası anlamına gelen a posteriori[23] olarak ayırmaktadır.

Başlıca temsilcileri: Immanuel Kant

Immanuel Kant

Entüisyonizm, bilginin kaynağının sezgi olduğunu savunmaktadır. Gazzali’nin bilgiye iman yoluyla ulaşılabileceğini savunan “kalp gözü” anlayışı ve Henri Bergson’ın olayların bir bütün olarak değerlendirilmesine dayalı “yaşam atılımı” kavramına dayanmaktadır.

Başlıca temsilcileri: Gazzali ve Henri Bergson

Pozitivizm, bilginin kaynağının bilimin konu aldığı olgular olduğunu[24] öne sürmektedir. Auguste Comte’un düşüncelerine dayanmakla birlikte, tanımsal olarak geniş bir düşünce sistemini içermektedir.

Epistemolojide, deney ve gözlemden oluşan bilimsel yöntemi merkeze alan pozitivistler, yorumlama açısından aklın da önemini vurgulamışlardır. Bunlar haricindeki bilgi kaynaklarını reddetmişler, felsefe ve dinin bile genel-geçer bilgi kaynakları olmadığı görüşünü benimsemişlerdir. Bilimin gerçekliği açıklamak için yeterli olduğunu ve insanlığın bütün sorularına cevap verebileceğini düşünmüşlerdir. Viyana Çevresi'nin öncülük ettiği mantıksal pozitivistler, bu görüşlerin geliştirilmesinde önemli bir yere sahip olmuşlardır.

Auguste Comte başta olmak üzere klasik pozitivist olarak tanımlanan filozoflar ise, daha çok pozitivizmin toplum tasarımı üzerine çalışmışlardır. Bu bakımdan, sosyolojinin ve kısmen de siyaset biliminin gelişimi üzerinde etkili olmuşlardır. Düşünce tarihini, en temelde üç dönem üzerinden incelemeyi denemişlerdir:

Teolojik evre: Bu dönemde, temel bilgi edinme kaynağı dindir. Kendi içerisinde animist dönem, politeist dönem ve monoteist dönem olmak üzere üç alt evreye ayrılmaktadır. Olayların açıklanmasında, Tanrı'nın yaratmasına ve monoteist dönem özelinde kutsal kitapların incelenmesine başvurulur.

Metafizik evre: Bu dönemde, temel bilgi edinme kaynağı felsefedir. Tanrı'ya olan inanç devam etmekle birlikte, akıl ve sezgi gibi yöntemlerle gerçekliğin bir açıklaması sunulmaya çalışılır. Antik Yunan felsefesi ve Rönesans felsefesinin büyük bir bölümü, bu evrenin içerisinde yer almaktadır.

Pozitif evre: İnsanlık tarihinin ulaştığı bu son dönemde, bilgi edinmek için başvurulan araç bilimdir. Doğa, nedensellik ilkesi çerçevesinde sistematik ve düzenli bir biçimde incelenir. Entelektüel bir biçimde dünyayı analiz eden bilim insanları, bilimsel bilgiyi mükemmelleştirmek için deney ve gözlem gibi yöntemlere başvurur.

İlerlemeci tarih anlayışına benzer bir bakış açısı sunan bu görüş, teolojik ve metafizik evrelerden kalma bazı ihtiyaçları karşılama konusunda yetersiz kalmıştır. Auguste Comte, bu durumu fark etmesinin ardından, sekülerizm ve hümanizmi temel alarak, bir insanlık dini üzerine çalışmaya başlamıştır. Bu proje, dini ve ahlaki yapıyı tamamen antropolojik prensipler üzerinden incelediği için, zamanla pozitivizmin eleştirildiği noktalardan biri haline gelmiştir.

1900'lü yılların başlarında, bazı doğa bilimleri ve sosyal bilimler çevreleri tarafından savunulan pozitivizm, bilimsel yöntem için geliştirdiği konseptlerle de çeşitli olumlu tepkiler almıştır. Ancak, genel bir değerlendirme yapıldığında, pozitivistler oldukça ciddi eleştirilerle karşılaşmışlardır. Bilimin tek gerçek bilgi kaynağı olduğu görüşü, çoğu bilim insanının bile reddettiği bir yaklaşım haline gelmiştir. Thomas Kuhn ve Paul Feyerabend gibi akademisyenlerin, bilim felsefesine yönelik geliştirdikleri tarihselci yaklaşım, 1960'lı yıllardan itibaren neredeyse tamamen pozitivist yaklaşımın yerini almıştır. Bazı pozitivizme özgü düşünceler, varlıklarını bilimcilik ve yeni ateizm içerisinde sürdürmektedir. Richard Dawkins ve Stephen Hawking'in, hem felsefeye hem de dine karşıt söylemlerde bulunmaları, pozitivizmin tarihi inceleme biçimiyle ciddi benzerlikler[25][26] içermektedir.

Başlıca temsilcileri: Auguste Comte

Analitik felsefe

[değiştir | kaynağı değiştir]

Analitik felsefe, bilgiye ulaşmada dil çözümlemelerini[27] ön plana çıkarmaktadır. Ludwig Wittgenstein, Rudolf Carnap ve Hans Reichenbach gibi bilimle yakından ilgilenen filozoflar tarafından, bilimin doğru bir şekilde ifade edilebilmesi için felsefeyi bir araç olarak kullanmak amacıyla geliştirilmiştir. Metafizik gibi sadece düşünceye dayalı felsefe alanlarını eleştirmektedir.

Başlıca temsilcileri: Ludwig Wittgenstein

Pragmatizm, bilgiyi pratik değeri ve sağladığı fayda üzerinden değerlendirmektedir. Ezeli ve ebedi bilginin olmadığını, ancak içerisinde bulunulan durumda işe yarayan bilginin doğru kabul edilebileceğini savunmaktadır. William James ve John Dewey’in çalışmaları, bu görüşün temelini[28] oluşturmuştur.

Başlıca temsilcileri: William James ve John Dewey

William James

Fenomenoloji, bilgiye fenomenlerin özünün kavranmasıyla ulaşılabileceğini dile getirmektedir. Edmund Husserl’in savunduğu bu görüş, pozitivizmin sadece olgularla bilgiye ulaşılabileceği fikrini eleştirmekte, olgu bilimleri ve öz bilimleri arasında bir ayrım yapmaktadır.

Başlıca temsilcileri: Edmund Husserl

Doğallaştırılmış epistemoloji

[değiştir | kaynağı değiştir]

Doğallaştırılmış epistemoloji, bilginin elde edilmesinde doğal koşulların önemini vurgulamakta ve fiziksel süreçlere[29] dikkat çekmektedir. Willard van Orman Quine, epistemolojiyi deneysel psikolojinin, felsefeyi ise doğa bilimlerinin soyut dalı olarak[30] görmekle birlikte, bilgi üzerine tartışılan problemlerin de bu eksende şekillenmesi gerektiğini[31] savunmuştur. Bilimsel yönteme dayalı bir bakış açısı geliştirmiş, önermelerin bilgi olarak tanımlanabilmesi için gerekçelendirme ve temellendirmenin zorunlu etkenler olmadığını düşünmüştür. Deneyler üzerinden elde edilen ve a-posteriori olarak tanımlanan bilgilerin felsefe üzerinden gerekçelendirilmeye çalışılmasına karşı çıkmıştır. Bunun yerine, geliştirilen teoriler kapsamında bir araya getirilmelerini ve varılan sonuçların gözlemsel verilere göre değerlendirilmesini desteklemiştir.

Rene Descartes'ın öncülüğünde gelişen geleneksel epistemolojiyi terk eden[32] ve epistemoloji tarihi boyunca cevapları aranan birçok soruyu yenileriyle değişten Willard van Orman Quine, internalizm ve eksternalizm arasında devam eden tartışmalarda da eksternalizmin radikal bir versiyonunu savunmuştur. "Gerekçelendirilmiş doğru inanç" biçiminde tanımlanan üç unsurun bir araya gelmesiyle oluştuğu savunulan bilginin, aslında "nedensel süreçlerin girdi-çıktı ilişkisi olarak fiziksel bir varlık olan insanda ortaya çıkan bir fenomen"[33] olarak tanımlanması gerektiğini düşünmüştür.

Deney ve gözlemlerin bir araya getirilmesiyle oluşan veri yığınlarının açıklanması için, birbirine alternatif olarak tanımlanabilecek birçok teorinin kullanılmasının mümkün olduğunu düşünerek ontolojik relativizme de yakınlık göstermiştir. "Deneyciliğin İki Dogması" kitabında, Immanuel Kant'ın analitik-sentetik ayrımına karşı çıkmanın[34] yanı sıra, eleştirmenleri tarafından özdeşleştirildiği mantıksal pozitivizmin de, her anlamlı önermenin duyu tecrübelerine dayandığı yönündeki görüşünü yetersiz bulduğunu açıkça dile getirmiştir.

Willard van Orman Quine, bilim felsefesi ve epistemolojide tartışılan problemlerin felsefe açısından yeterli olduğunu düşünerek, bu alanlardaki yargılarını desteklemek amacıyla ilgilendiği dil felsefesinin de dışında kalan felsefe dallarında çok az sayıda düşünce geliştirmiştir. Bilimsel yöntemin merkezinde yer alan empirizm ve natüralizmin belirli varsayımlarını çalışmalarında bir araya getirmiş, aynı zamanda mantık ve matematik gibi formal bilimler üzerine de ders vermeye devam etmiştir. Hilary Putnam ve Richard Rorty gibi neopragmatist filozoflarla birlikte, analitik felsefe veya dönemi nedeniyle postanalitik felsefe içerisinde değerlendirilmektedir.

Psikolojinin, bilişsel süreçler üzerine yaptığı incelemeler nedeniyle, doğallaştırılmış epistemoloji kendisini bu bilim dalıyla özdeşleştirmiş ve evrimsel psikoloji gibi yeni araştırma alanlarının gelişimini desteklemiştir. Günümüzde evrimci epistemoloji, doğallaştırılmış epistemolojiye bağlı bir görüş olarak varlığını sürdürmektedir.

Başlıca temsilcileri: Willard van Orman Quine

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]
  1. ^ "Kuramsal Bilginin Oluşumu ve Toplumsal Bilgiye Dönüşümünde Epistemoloji Bilgi Hizmetleri İlişkisi I" (PDF). Özgür Külcü - Marmara Üniversitesi. 15 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ağustos 2017. 
  2. ^ a b "Epistemology". Encyclopedia Britannica. 14 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2020. 
  3. ^ a b Steup, Matthias (2005). Zalta, Edward N. (Ed.). "Epistemology". Stanford Encyclopedia of Philosophy (Spring 2014 bas.). 19 Mart 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Temmuz 2021. 
  4. ^ "Epistemology". Internet Encyclopedia of Philosophy. 27 Mayıs 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2020. 
  5. ^ Borchert, Donald M., (Ed.) (1967). "Epistemology". Encyclopedia of Philosophy. 3. Macmillan. 
  6. ^ Carl J. Wenning. "Scientific epistemology: How scientists know what they know" (PDF). 23 Haziran 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. 
  7. ^ "Epistemology". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 30 Ağustos 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2020. 
  8. ^ Goldman, Alvin. "Sosyal Epistemoloji". 3 Mayıs 1998 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ocak 2022.
    • Until recently, epistemology—the study of knowledge and justified belief—was heavily individualistic in focus. The emphasis was on evaluating doxastic attitudes (beliefs and disbeliefs) of individuals in abstraction from their social environment. Social epistemology seeks to redress this imbalance by investigating the epistemic effects of social interactions and social systems.
     
  9. ^ Weisberg, Jonathan. "Formal Epistemoloji". 14 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ocak 2022.
    • Formal epistemology explores knowledge and reasoning using “formal” tools, tools from math and logic. For example, a formal epistemologist might use probability theory to explain how scientific reasoning works. Or she might use modal logic to defend a particular theory of knowledge.
     
  10. ^ Bradie, Michael (21 Ocak 2020). "Evrimsel Epistemoloji". 9 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Aralık 2022.
    • Human beings, as the products of evolutionary development, are natural beings. Their capacities for knowledge and belief are also the products of a natural evolutionary development.
     
  11. ^ Bilgi Felsefesinin Temel Problemleri I. Raunt. s. 2.
  12. ^ "Rasyonalizm vs. Empirizm". Rationalism vs. Empiricism. Stanford Encyclopedia of Philosophy. 2 Eylül 2021. 30 Ağustos 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023.
    • Rationalists generally develop their view in two steps. First, they argue that there are cases where the content of our concepts or knowledge outstrips the information that sense experience can provide. Second, they construct accounts of how reason, in some form or other, provides that additional information about the external world.
     
  13. ^ Bertrand Russell. "İdealar Teorisi". Batı Felsefesi Tarihi - İlk Çağ Felsefesi. A History of Western Philosophy - Ancient Philosophy. ss. 228-249. 
  14. ^ "Continental Rationalism". Continental Rationalism. Internet Encyclopedia of Philosophy. 30 Ekim 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2023.
    • Descartes distinguishes between three kinds of ideas: adventitious (adventitiae), factitious (factae), and innate (innatae). As an example of an adventitious idea, Descartes gives the common idea of the sun (yellow, bright, round) as it is perceived through the senses. As an example of a factitious idea, Descartes cites the idea of the sun constructed via astronomical reasoning (vast, gaseous body). According to Descartes, all ideas which represent “true, immutable, and eternal essences” are innate.
     
  15. ^ "John Locke: İde Nedir? İdeler Doğuştan mıdır? İdelerin Kaynağı Nedir?". Evrim Ağacı. 6 Ekim 2020. 27 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • İnsan zihni doğuştan boştur; Locke’un deyişiyle zihin “tabula rasa”dır, boş bir levhadır. Zihnin üzerine hiçbir şey yazılı değildir, zihin boş bir sayfa gibidir ve tüm bilgiler deneyimden türemiştir.
     
  16. ^ "Locke: Epistemoloji". Locke: Epistemology. Internet Encyclopedia of Philosophy. 14 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023.
    • Empiricism emphasizes knowledge from empirical observation, but some knowledge depends only on a reflection of our ideas received from experience.
    • Locke claims that all simple ideas come from experience, but we can combine simple ideas in new ways. Having already gained from experience the idea of gold and the idea of a mountain, we can combine these together to form the idea of a gold-mountain. This idea depends on our past experience, but we can form the idea of a gold-mountain without ever seeing one. According to Locke’s empiricist theory of ideas, then, all of our complex ideas are combinations of simple ideas we gained from experience.
     
  17. ^ "İslam'ın Altın Çağı: Bilimsel Yöntem". Islamic Golden Age: Scientific Method Documentary. Kings and Generals. 21 Ocak 2021. 1 Nisan 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2024. 
  18. ^ "İslam'ın Altın Çağı'nda Evrim Teorisi". Evrim Ağacı. 25 Mayıs 2024. 29 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 17 Temmuz 2024.
    • Zamanının çoğunu din ve fen bilimlerine adamış olan El-Heysem, çok önemli bir fizikçi ve optik biliminin kurucusu olarak kabul edilir. Bazı kaynaklar Heysem’i, bilimsel yöntemleri kullanma şeklini göz önünde bulundurarak “ilk bilim insanı” olarak kabul eder.
    • Newton ve Kepler’den yüzlerce yıl önce, Dünya merkezli bir kainat sisteminin gerçek olmayabileceğini, uzayda başka sistemlerin de olabileceğini ve Dünya’nın Güneş sistemine tabi olduğunu söylemiştir. Optik ve ışık konusunda en yüksek düzeyde deneysel çalışmalar yapmıştır.
    • Işığın büyük ama “sonlu” bir hıza sahip olduğunu ve ışığın kırılması olayının ışığın farklı maddeler (ortamlar) içindeki hızlarının farklı olmasından kaynaklandığını duyumsatan ifadelere yer vermiştir.
     
  19. ^ Mahmut Aydın. "Entelektüel ve Bilimsel İlerlemeler". Dinler Tarihi & Tarih, İnanç ve İbadet. ss. 543-544. 
  20. ^ Caner Taslaman. "Bacon'cı İlkeler, Gözlem, Tümevarım ve Evrim Teorisi". Evrim Teorisi, Felsefe ve Tanrı. s. 166. 
  21. ^ Enis Doko ve Alper Bilgili. "Sunuş". Dahi ve Dindar: Isaac Newton. s. 7. 
  22. ^ "Immanuel Kant". Immanuel Kant. Stanford Encyclopedia of Philosophy. 28 Temmuz 2020. 30 Ağustos 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023.
    • He synthesized early modern rationalism and empiricism, set the terms for much of nineteenth and twentieth century philosophy, and continues to exercise a significant influence today in metaphysics, epistemology, ethics, political philosophy, aesthetics, and other fields.
     
  23. ^ "A Priori ve A Posteriori". A Priori and A Posteriori. Internet Encyclopedia of Philosophy. 4 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2023.
    • “A priori” and “a posteriori” refer primarily to how, or on what basis, a proposition might be known. In general terms, a proposition is knowable a priori if it is knowable independently of experience, while a proposition knowable a posteriori is knowable on the basis of experience. The distinction between a priori and a posteriori knowledge thus broadly corresponds to the distinction between empirical and nonempirical knowledge.
     
  24. ^ "Pozitivizm". Positivism. Encyclopedia Britannica. 26 Aralık 2022. 20 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023.
    • The basic affirmations of positivism are (1) that all knowledge regarding matters of fact is based on the “positive” data of experience and (2) that beyond the realm of fact is that of pure logic and pure mathematics.
    • The sort of fruitfulness that it lacks can be achieved only in the third phase, the scientific, or “positive,” phase—hence the title of Comte’s magnum opus: Cours de philosophie positive (1830–42)—because it claims to be concerned only with positive facts.
     
  25. ^ "Hangi Felsefe Öldü?". Öncül Analitik Felsefe Dergisi. 18 Aralık 2020. 28 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2024. 
  26. ^ "Dawkins Karmaşası: Natüralizm Saçmalığı". Öncül Analitik Felsefe Dergisi. 10 Nisan 2022. 20 Mayıs 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ekim 2024. 
  27. ^ "Analitik Felsefe". Analytic Philosophy. Encyclopedia Britannica. 30 Temmuz 2022. 14 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ocak 2023.
    • Analytic philosophy, also called linguistic philosophy, a loosely related set of approaches to philosophical problems, dominant in Anglo-American philosophy from the early 20th century, that emphasizes the study of language and the logical analysis of concepts.
     
  28. ^ Bertrand Russell. "William James ve John Dewey". Batı Felsefesi Tarihi - Modern Felsefe. A History of Western Philosophy - Modern Philosophy. s. 538-567. 
  29. ^ "Çağdaş Epistemolojide Yer Alan Temel Kavramlar ve Yaklaşımlar Nelerdir?". Evrim Ağacı. 12 Aralık 2020. 6 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • Özellikle Quine tarafından sistemleştirilen bu görüşe göre, insanın bilişsel yetileri ve bilgi ile ilişkin zihinsel süreçleri evrimsel bir çerçevede anlaşılır. Yani bilen kişi fizyolojik/biyolojik bir yapı olarak dışsal uyarıcılara tepki vermektedir. O halde insan zihni evrimsel bir sürecin sonucu olup çevresel etkilere oldukça duyarlıdır; çevreden gelen girdileri zihnimiz işler ve çıktı olarak karşımızda bilgiyi görürüz.
    • Onun için her inanç ya da bilgi, aksi tecrübeler ışığında revize edilebilirdir, deneye dayanmayan bir inanç ya da bilgiden söz edilemez. İşte bu epistemoloji ile bilim arasındaki bütünlüğe işaret eden ve natüralizmin bir türü olarak görülebilecek bir bakış açısı olabilir. Doğallaştırılmış epistemoloji duyu verileri ile başlayan süreci psikolojinin konusu olarak gördüğü için epistemoloji ve psikoloji arasında doğrudan bir bağ kurar. Doğallaştırılmış epistemoloji yaklaşımına göre kanıt ile kuram arasındaki epistemik bağlantı belirlenmelidir, gözlem önermeleri ile teorik çıktılar arasındaki ilişki ancak ve ancak empirik bilimler yoluyla bilinebilir. Doğallaştırılmış epistemoloji bilginin doğasında yer aldığı düşünülen “gerekçelendirme” unsurunun yerine “gözlemsel unsurlar ile kuram arasındaki nedensel ilişki”yi koymak istiyormuş gibi görünüyor.
    • Quine, bilgiye nasıl ulaşmamız gerektiği veya epistemik normların varlığı konusunda tamamen doğalcıdır (natüralisttir); yaygın bir yoruma göre Quine için epistemoloji deneysel psikolojinin bir alt dalı olmalıdır, pozitif bilimler ile daha fazla bütünleşmelidir.
     
  30. ^ "Quine, Doğallaştırılmış Epistemoloji ve Epistemolojinin Normatif Yönü". Öncül Analitik Felsefe Dergisi. 9 Nisan 2020. 27 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • Quine için bu başarısızlıktan çıkarılması gereken tek bir ders vardır: Descartes’dan bize miras kalan gerekçelendirme (justification) merkezli klasik epistemoloji tasfiye edilmelidir. Ona göre epistemoloji, insan bilgisinin nedensel ya da doğa-kanunsal (nomological) unsurlarını deneysel psikolojinin içerisinde betimsel olarak inceleyen bir araştırma alanı olarak devam etmelidir.
     
  31. ^ "Natüralizm ve Doğallaştırılmış Epistemoloji". Öncül Analitik Felsefe Dergisi. 28 Aralık 2019. 28 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • Bu yaklaşım, ele alınacak nesneler (metafizik) ile ele alınma metodu (epistemolojik) arasında doğrudan bir ilişki içerir; natüralizmin epistemolojide oldukça radikal bir biçimi, bu anlamda kimileri için Quine’nın doğallaştırılmış epistemoloji anlayışıdır. Metafiziksel (ontolojik de denebilir) bir yaklaşım ile epistemolojik bir yaklaşımın açık kesişim noktalarından biri Quine’ın yaklaşımında görülebilir. Quine, epistemolojik metot ve gerekçelendirme tartışmalarında a priori ilkelerin varlığını dahi reddetmeyi teklif eder. Natüralizmin epistemolojik eğilimi bu doğrultuda, a priori bilginin bütün formlarını reddetmeye ve bilginin insan-doğa etkileşiminin bir ürünü olduğunu savunmaya dayanır. Felsefenin doğallaşması veya bilimselleşmesi türündeki Quine’ın argümanları oldukça ses getirmişti.
    • Tüm bu çizilen çerçevede, doğallaştırılmış epistemolojinin bir tür metodolojik natüralizmi varsaydığı veya ona yaslandığı söylenebilir. Metodolojik natüralizm, bilgi elde etme sürecinde en meşru metot olarak empirik bilimlerin kullandığı metodu benimser. Bu nedenle şu tanımı yapmak yerinde olacaktır: “Doğallaştırılmış epistemoloji, metodolojik natüralizm şemsiyesinde yer alan bir epistemolojik yaklaşımdır.”
     
  32. ^ "Carnap, Quine ve Metafizik". Öncül Analitik Felsefe Dergisi. 7 Nisan 2020. 25 Şubat 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • Quine’ın geleneksel epistemolojinin doktrinel projesine, özellikle de Descartes’ın “kesinlik arayışı” olarak belirleyip bir tür “ilk felsefe” kavrayışı içerisinde ele aldığı epistemolojik programa karşı yönelttiği eleştiri kısa ama oldukça keskindir. Quine’a göre, Hume’un tümevarım hakkındaki şüpheleri ve bu bağlamda nedensellik ilkesine ilişkin ileri sürdüğü eleştiri, teorinin ya da bilimin gözlemden dedüktif olarak türetilemeyeceğini açıkça gösterir: Bilimin duyusal deneyimler temelinde “doğrulanması” mümkün değildir. O halde, Descartes’ın “kesinlik arayışı” başarısız ve hatta böyle bir araştırma programının başlatılması bile problemlidir.
     
  33. ^ "Epistemoloji (Bilgi Felsefesi): Neyi, Ne Kadar, Nasıl Bilebiliriz?". Evrim Ağacı. 8 Mayıs 2024. 19 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • "Bilgi, kartezyen epistemolojinin iddia ettiği gibi a-priori yöntem ve ilkeler ile elde edilen gerekçelendirilmiş doğru inanç değil, nedensel süreçlerin girdi-çıktı ilişkisi olarak fiziksel bir varlık olan insanda ortaya çıkan bir fenomendir."
     
  34. ^ "Willard Van Orman Quine". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 6 Temmuz 2023. 25 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Temmuz 2024.
    • Analytic truths might be characterized as those true solely in virtue of the meanings of the words they contain, or of the rules of the language, or something of the sort. Synthetic truths, by contrast, state matters of extra-linguistic fact, and are known by experience. The logical empiricists accounted for truths which do not seem to be answerable to experience, most obviously the truths of logic and mathematics, by saying that they are analytic. This position was very widely held by the 1940s. Quine, however, famously casts doubt on analytic-synthetic distinction, and rejects the use made of it by the logical empiricists and other philosophers from the 1930s on.
     

Konuyla ilgili yayınlar

[değiştir | kaynağı değiştir]
  • Ahmet Cevizci, Bilgi Felsefesi, Say yay., İstanbul
  • Harun Tepe, Felsefede Doğruluk ya da Hakikat, Ankara
  • Nayla Fatouki, İdea Nedir?, çev: Atakan Altınörs, Say yay., İstanbul
  • Tucker McElroy; Notable Scientists; A To Z Of Mathematicians; 2005
  • Ian Stewart; Significant Figures: The Lives and Work of Great Mathematicians; ISBNs: 978-0-465-09612-1

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Stanford Felsefe Ansiklopedisi makaleleri

İnternet Felsefe Ansiklopedisi makaleleri


Britannica Ansiklopedisi

Diğer bağlantılar