2000’li yıllarda Türkiye’de sosyal bilimler alanının, emek/sınıf çalışmaları olarak isimlendirilebilecek bir mecranın oluşumuna tanıklık ettiğini söylemek mümkün gözükmektedir. Bu mecranın; ilk ve orta kuşak araştırmacıların eserlerinin...
more2000’li yıllarda Türkiye’de sosyal bilimler alanının, emek/sınıf çalışmaları olarak isimlendirilebilecek bir mecranın oluşumuna tanıklık ettiğini söylemek mümkün gözükmektedir. Bu mecranın; ilk ve orta kuşak araştırmacıların eserlerinin yanında genç kuşak araştırmacılar tarafından da oluşturulduğunu belirleyebiliriz. Okumakta olduğunuz derleme kitap da orta ve genç kuşak emek ve sınıf araştırmacılarınca hazırlanmış çalışmalardan oluşuyor. Bu giriş yazısında öncelikle, hazırlanmış olan bu çalışmaların, emek ve sınıf çalışmalarına ilişkin nasıl bir bilgi üretimi ortamında kaleme alındığına ilişkin kimi notlar düşmeyi amaçlıyoruz. Maddeler halinde ilerleyecek bu notları bir tür haritalandırma denemesi olarak da yorumlamak mümkün.
Özellikle kapitalizmin 2008 krizi ve dünya çapındaki toplumsal hareketlerin de etkisiyle sınıf temalı çalışma ve tartışmalar akademide yeniden görünür olmaya başlamıştır. Bu gelişim süreci, postmodern yaklaşımların ivme kaybetmesiyle de ilişkilendirilebilir. Bu önermeyi, bir parça daraltarak belirginleştirmek gerekirse, özellikle son 10 yıllık zaman dilimi içerisinde, Türkiye’de emeğe ve sınıfa odaklanan eser sayısının, farklı akademik disiplinler ve bilim dallarından beslenerek arttığını söyleyebiliriz. Yine de bu olgunun sosyal bilimlerin sosyal politika, sosyoloji, iletişim gibi başat disiplinlerinde ana akımlaşmış bir eğilim halinde olmadığını da belirtmek gerekiyor.
Belirtilmesi gereken bir başka husus, emek ve sınıf çalışmalarındaki bu artışın, beklenilenin aksine, çoğu zaman postmodern yaklaşımlarla çatışmayan bir oluşum sergilemesidir: Böylesi çalışmaların bir kısmında sınıf ancak bir “tema” olarak zikredilmekte, postmodern kod ve bilgi üretme pratikleri bu çalışmaların ufuk çizgisini belirlemektedir. Kimlik, temsil ve farklılık odaklı meseleler, sınıfsal görünümler ve kapitalizm pratiklerine değinilerek tartışılmaktadır. Bu durum olumlu bir eğilim olarak tespit edilebilmekle birlikte sınıf tartışmalarında yeni sorun alanlarını da ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmalarda kimlik, söylem, temsil gibi nosyonlar analizin merkezine alınmakta, sınıf nosyonu ise bunlara eklemlenen bir görüngü olarak konumlandırılmaktadır. Kimi durumlarda ise sınıf yerine, oldukça farklı analiz çerçeveleri içinden yeni kavramlar türetme yoluna gidilmektedir. Dolayısıyla söz konusu çalışmaların artışı, içerik olarak sınıf ve emek temalı çalışmaları çoğaltsa da, toplumsal sınıfları bir çözümleme birimi olarak incelemenin merkezine almayan bir niteliği de barındırdığı söylenebilir.Bu durum, bugün yalnız “sınıf” kavramının değil sınıfı kavrama ve toplumsal gerçekliği sınıflarla açıklama yönteminin de, bilgi üretme pratiği açısından tartışılması gereken kritik bir unsur olduğunu göstermektedir.
Bu tartışmalar yine de Türkiye’de sosyal bilimler alanında emek ve sınıf çalışmaları biçiminde dikkat çekici bir damarın varlığından ve güçlendiğinden söz etmeyi engellememektedir. Bu genel görünüm içerisinde gerek akademik gerekse toplumsal tartışmalara ilişkin olanakları açısından söz konusu birikimin temel niteliklerine işaret etmenin önemli olduğu düşüncesindeyiz.
Öncelikle, Türkiye’de sosyal bilimler alanında emek ve sınıf çalışmalarının gözden düştüğü ve azaldığı yönündeki kanaat, özellikle 2000’li yılların ortalarına kadar geçerliliğini korusa da bu yıllardan itibaren alanda dikkat çeken bir dönüşüm yaşandığı söylenebilir.
İkinci olarak, emek ve sınıf çalışmalarının, ele alınan konunun temsil olduğu biçimi ile incelenmesi şeklindeki güçlü ana akım eğilim karşısında, toplumsal formasyonun temel ilişkileri etrafında bir çözümleme çerçevesini kullandıkları ve ele aldıkları konulara dönük eleştirel bir niteliğe sahip oldukları gözlemlenmektedir. Bu eleştirel nitelik, emek ve sınıf çalışmalarına, sadece emek ve sınıfı inceleyen değil, aynı zamanda emek ve sınıf için çalışmalar karakteri katmaktadır.
Üçüncü olarak, emek ve sınıf çalışmalarının bir önceki maddede söylenen niteliği ile birleşecek şekilde, ele aldığı konuyu toplumsal ilişkiler ekseninde parça-bütün ilişkisi içerisinde tartışmayı benimsediği ve bu yolla da incelediği konuyla ilgili derinlemesine bilgi üretimine katkıda bulunduğu gözlemlenmektedir.
Dördüncü olarak, emek ve sınıf çalışmalarında alan araştırmaları, bilgi üretiminde güçlenen bir kol olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirli bir işgücü kümesi, meslek, işkolu, sektör, havza, kent vb. şeklinde belirlenip çeşitlendirilebilecek örnekler bazında gerçekleştirilen alan araştırmalarında, kapitalizmin dönüşüm dinamiklerinin ve neoliberalizmin etki ve çapının, derinlemesine bilgi üretimi ile ortaya koyulduğunu söyleyebiliriz.
Beşinci olarak, emek ve sınıf çalışmaları alanında tarih boyutlu eserlerin üretiminde bir gelişim olduğu da gözlemlenmektedir. Bu gelişim eğilimi içerisinde, kurum geçmişi, olay anlatısı ve sınıf oluşumuna dönük çalışmaların varlığı dikkat çekmektedir. Ayrıca, emek ve sınıf tarihi içerisinde, sendikal eylemi ve işçi hareketini inceleyen eserler de artış göstermektedir. Bu çalışmalar içerisinde özellikle, sendikacılık ve işçi hareketleri tarihi yazımı dışında, doğrudan belirli olay, kesit ya da kurumlara odaklanan eserlere de rastlamak mümkündür. Bu tür çalışmaların, siyasal ve sendikal kurumların arşivlerinin derlenmesi ve paylaşıma açılması ile birlikte artış gösterdiği de not edilmelidir. Bunun yanında emek ve sınıf tarihi çalışmaları içerisinde, sözlü tarih çalışmalarının da giderek yaygınlaştığını eklemek gerekiyor.
Altıncı olarak, emek ve sınıf çalışmaları alanında sendikalara, işçi hareketine ve sendikal eyleme odaklanan çalışmaların da –geçmişe kıyasla zayıf da olsa- varlığından söz edilebilir.
Yedinci olarak, emek ve sınıf çalışmaları içerisinde etnisite, toplumsal cinsiyet, kadın emeği ve cinsel yönelimlerle bağlantılı konuları eleştirel bir perspektifle ele alan araştırmaların da dikkat çekici bir biçimde geliştiği gözlemlenmekte.
Sekizinci olarak, Türkiye’de emek ve sınıf çalışmalarındaki gelişimin bir kolu da çalışma ilişkileri ile sanat arasında bağ kurmakta. Bu noktada, çalışma ilişkilerinin sanat eserlerinde temsili ve sanat üretimi sürecinde çalışma ilişkileri şeklinde iki yönlü bir mecra oluşumunun varlığından söz etmek mümkün.
Dokuzuncu ve son olarak, emek ve sınıf çalışmaları içerisinde, ele aldığı konuyu bir alan araştırmasına dayalı olarak incelese de incelemese de, alanda yaşanan dönüşümü, ana dönüştürücü program olarak neoliberalizmin içeriğinin yansımasından ibaret gören yaklaşım ve çalışmaların ağırlıkta olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, sayısı az da olsa dönüşen alanın dinamikleri ile dönüştürücü programın etkileşiminin bilgisini üreten çalışmaların da bulunduğu belirtilmelidir.
Emek ve sınıf çalışmalarına ilişkin bu kısa haritalandırma denemesinin ardından, “sınıfın suretleri”ni, Türkiye toplumuna ait bir sınıf kompozisyonu içerisine yerleştirmeye çalışalım. Gezici mevsimlik tarım işçileri dışarıda bırakılacak olursa, kitap kentsel işçi sınıfının farklı dilimlerinin kuramsal ve olgusal bilgisini içeriyor. Bu olgusal dünya içerisinde, Türkiye’de işçi sınıfının kadim ve yeni üyeleri var. Bu üyeleri bir toplumsal sınıf kompozisyonu içerisine katarak değerlendirmek gerekirse, Korkut Boratav (2004) ve Serdal Bahçe vd. (2011) tarafından türetilmiş şemaların, kitapta kuramsal ve olgusal dünyası incelenen emek gruplarını, toplumsal sınıf düzleminde yeniden tanımlayıp bu düzleme yerleştirebilmek bakımından uygun kavramsal araçlar sunduğunu söyleyebiliriz. Buna göre, ilgili toplumsal sınıflar ve emek gruplarını, Boratav’ın toplumsal sınıf ve alt gruplara ait şemasına göre, meslek ve emek sürecindeki pozisyonları bakımından, tarım işçisi (gezici mevsimlik tarım işçileri), yüksek nitelikli ücretli (cerrah, bankacı, avukat, mühendis, mimar, reklamcı, İKY müdürü), beyaz yakalı ücretli (büro çalışanı, öğretmen, mağaza müdürü, mağaza müdür yardımcısı, uzman satış danışmanı,satış danışmanı), niteliksiz hizmet işçisi (ev işçisi, güvenlik ve temizlik işçileri, çağrı merkezi çalışanı, kasiyer), mavi yakalı işçi (madenci) şeklinde sınıflandırabileceğimiz bir kompozisyon ortaya çıkmaktadır. Bahçe vd.’nin toplumsal sınıf türetimlerine baktığımızda ise sayılan emek gruplarının, kentli profesyoneller, kentli nitelikli emekçiler, kentli emekçiler ve tarım emekçileri şeklindeki sınıf oluşumlarına ait bir kompozisyona dahil edilebilecekleri görülmektedir…
SINIFIN SURETLERİ
Emek Süreçleri ve Karşı Hareketler
Giriş
Türkiye’de Emek ve Sınıf Çalışmaları Üzerine Kimi Gözlemler ve “Sınıfın Suretleri”ne Dair Notlar
Denizcan Kutlu ve Çağrı Kaderoğlu Bulut
Tarladan Teknokente Emek Süreçleri
Kentlileşen Türkiye’de Kırda Çalışan Olmak: Gezici Mevsimlik Tarım İşçisi Genç Kadınların “Çölü”
Kezban Çelik ve Yasemin Yüce Tar
Bir Ev İşçisinin Yol Hali: “Gündelikçi” Kadın Emeği Gözünden Kenti Anlamak
Hilal Kara
AVM Mağazalarındaki Satış İşi: Performans ve İş Tatmininin Toplumsal Cinsiyet Temelli Analizi
Ece Öztan, Nurcan Özkaplan ve Ester Ruben
Zanaattan Robotiğe: Tıp Teknolojisi ve Türkiye’de Kuşaklararası Cerrah Tipolojisi
Gülşah Başkavak
Teknokentte Sınıf İçi İletişim
Taylan Özgür Yıldırım ve Mehmet Türkcan
Ofisten İnternete Karşı Hareketler
“Anemik Uzlaşma”dan Potansiyel İsyana Beyaz Yakalı Hayatlar
Bahadır Nurol
Beyaz Yaka Örgütlenmeleri ve Beyaz Yaka Kavramını İşgörenler Meselesi Üzerinden Yeniden Düşünmek
Ayça Yılmaz Deniz
Bilişim ve İletişim Teknolojileri Sektörü Emekçilerinin Sınıf Mücadelesi Kapasitesi Üzerine Değerlendirmeler
Güven Savul
Bilgi Toplumu ve Sermaye: Neoliberal Üniversite Karşısında Bir Hegemonya Kırıcı Olarak Hackerlar
C. Akça Ataç
İnternetin Ortak Alanları ve Dijital Çitleme
Nazlı Bülay Doğan ve Şevket Uyanık