Books by Ayse Cavdar
Bookmarks Related papers MentionsView impact
This is what we are doing at Citizens Assembly in Istanbul. We have already published four issues... more This is what we are doing at Citizens Assembly in Istanbul. We have already published four issues of Saha and finally the English version with selected articles and interviews is out. The aim of Saha is to merge academic and activist experiences in many domains of political life in Turkey. Feel free to distribute...
Bookmarks Related papers MentionsView impact
A Ph.D. thesis on the urban religiosity in Basaksehir, Istanbul
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
“Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışmamızın temel amacı medyada insan haklarına ve farklı ... more “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışmamızın temel amacı medyada insan haklarına ve farklı kimliklere saygının güçlendirilmesine ve bu konuda hem medyanın hem de sivil toplumun aktif rol almasını teşvik edecek araçların geliştirilmesine katkıda bulunmak. Bu amaçla sivil toplum örgütü temsilcileri, gazeteciler ve hukukçuların bir araya gelerek tartıştığı çalışma toplantıları, atölye çalışmaları ve seminerler düzenliyoruz. Ayrıca ulusal gazeteleri belli bir takvim doğrultusunda tarayarak, ayrımcı ve düşmanlık içeren ifadelerin yer aldığı haber ve köşe yazılarını derliyor ve www.nefretsoylemi.org sitemizde yayınlıyoruz. Hedefimiz, hepimizin katkılarıyla bu alanın nefret söylemiyle ilgili geniş bir
veritabanı haline gelmesi.
With ”Media Watch on Hate Speech” work
we aim to contribute fostering respect for differences and human rights in the media and developing tools to enhance active participation of civil society in the fight against hate speech and discrimination. In order to achieve our goals we are trying to bring the journalists, legal experts and civil society representatives together in working meetings, seminars and workshops. Additionally, we sysematically scan the newspapers and publish the articles and news with discriminatory and hostile language in www.nefretsoylemi.org. We hope that this site becomes a public domain that brings a variety of information and documents on hate speech and serve as a database, and this cannot be done without a concerted effort.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Articles and Papers by Ayse Cavdar
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ArtıGerçek
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Beyond Istanbul, Sayı 11, 2021
İslamcı edebiyatta şehir, devletin mekânıdır, onunla şekillenir, dönüşür. Şehre kuşatılmış mahall... more İslamcı edebiyatta şehir, devletin mekânıdır, onunla şekillenir, dönüşür. Şehre kuşatılmış mahallenin sınırları içinden, dışarı atılan her adımda bir günahın cezbesine kapılma ihtimalinin dehşetiyle bakılır. Değişme, kendinden başka bir şeye ihtida etme korkusu içindedir karakterler; bu ihtimale direndikleri ölçüde kahramanlaşırlar. 1990'ların ikinci yarısından sonra iktidar tasavvuruyla birlikte kent muhayyilesi de değişir; mücahidden müteahhide geçiş başlamıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
in We, The City by Tuba Inal-Cekic and Urszula Ewa Wozniak, Jovis, 2021
This essay1 is part self-reflection and part invitation to self- reflection, and I write it with ... more This essay1 is part self-reflection and part invitation to self- reflection, and I write it with a very specific and yet ambigu- ous audience in mind: the “we”. The central question I grap- ple with is who this “we” is and its relation to the people in the city, understood as individuals, and to the city, understood as a collectivity. The reader may believe that I am writing about the urban resistance in Istanbul, but I want to dispel this possible misconception. I am writing about who I was in relation to that movement, what the movement was in relation to the city, and what the city was in relation to every one of us, as individuals and as collectives. If that seems like a meandering way of saying that I do not precisely know what I am trying to say, that is because I don’t.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yol Siyasi Dergi, 2021
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Saha, 2016
Endişe, korku, sakınma, kabuğuna çekilme... Son aylarda yaşananlara dair bir tarif yapmak istesek... more Endişe, korku, sakınma, kabuğuna çekilme... Son aylarda yaşananlara dair bir tarif yapmak istesek, söze buradan başlamamız gerektiği aşikâr. Peki, bu kolektif ruh hali ile güncel kentlilik biçimleri ve şehir deneyimi arasındaki bağ nedir?
Bookmarks Related papers MentionsView impact
South Atlantic Quarterly, 2019
Piousness is not a wisdom that guides the individual only in matters pertaining to the afterlife.... more Piousness is not a wisdom that guides the individual only in matters pertaining to the afterlife. On the contrary, every religion is a theory formulated to organize the profane world. Depending on the conditions of the times and community, this theory manifests itself in every field of daily life and foremost in economic relationships; thus, the faith is reinforced or dissolved. In Turkey, Islamism, which has been on the rise since the 1990s, has been through an adventure in which the profane religious experience found a field of application on the state scale during AKP rule. The “solidarity pools” created by the sects on the margins of the economy constitute the basis of this adventure. However, as the scale expands, major accidents become inevitable both in itikat (conviction) and in the administration of the profane world.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
"Fazîletliler!.. Fazîletiniz, umarım ki ...bir "selâmet kaynağı" göstermek cür'etinde bulunan şu ... more "Fazîletliler!.. Fazîletiniz, umarım ki ...bir "selâmet kaynağı" göstermek cür'etinde bulunan şu küçücük Müslüman'ı küstahlıkla ithâm etmez. ...zannımca, ...bir küstahlığım varsa, o da: Şu ilk sözümdür; çünkü: Islâm'da her Müslüman söz hakkına, ses hakkına mâliktir! Bunu bildiğim, hele pek derin olarak bildiğinizi daha iyi bildiğim halde, hakkımı kullanışımı küstahlık gibi göreceğinizi kuruntu edişimdir ki, asıl küstahlık olur... Sözün kısası: Cür'etim, demektir ki, hakkımdır." Tunalı Hilmi, "Medreseler Kongresi", Sırat-ı Mustakim, C.3, sayı: 4, sayfa: 26 Önümde ve aklımda "İslam ve..." diye başlayan onlarca kitap duruyor. İslam ve Demokrasi, İslam ve Kapitalizm, İslam ve Kadın... Bir çoğu 20'inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kaleme alınmış metinler. O dönemde, bir "ve" bağlacıyla İslam'ın yan yana konduğu kavramlar ve olguların çokluğu, dindar Müslüman entelektüellerin ve kimi durumlarda ulemanın ve siyasetçilerin inandıkları dini ve kendilerini bu dünyaya iliştirmek için gösterdikleri çabanın büyüklüğünü gösteriyor. Bugün içinden geçtiğimiz koşullar ise, bu çabanın ortaya koyduğu sonuç. Müslümanlar, her zaman olduğundan daha çok, kendi yarattıkları bir evrende yaşıyorlar. Her zaman olduğundan daha çok dünyalı ve aynı zamanda o dünyadan hiç olmadığı kadar kopuk bir evren kurdular kendilerine. Daha çok dünyayılar ve her ne kadar görmek istemesek de dünyanın gidişatında her zaman olduğundan daha çok söz sahibi oldular: Siyasi güç, materyal zenginlik, nüfus, küreselleşme sayesinde yalnız kendi yaşadıkları yerde değil dünyanın bambaşka yerlerinde olup bitenler hakkında düşünme ve söz söyleme yetisi. Bütün bunlar her bir mü'min tekine ürkütücü bir siyasi sorumluluk veriyor. Fakat hangi mü'min tekine bu sorumluluğun büyüklüğü hatırlatılsa, geçmişte yaşanmış bir mağduriyetler silsilesine ya da "Islamofobia" gibi pek de Müslüman elinden çıkmışa benzemeyen kavramlara referans verilen, koşullara teslimiyeti bir tür mazeretler paketine büründüren bir söyleme çarpıyorsunuz. Ve hiç bir zaman olmadığı kadar kopuk dindar Müslümanlar dünyadan. Çünkü ellerindeki gücü "mağduriyet" tarihlerine eklemlemek için gösterdikleri zihinsel ve siyasal çaba, hem o tarihi hem de geleceği sakatlayacak kadar uzak kendi hakikatlerine. Hiç bir zaman olmadığı kadar çok bahsediyorlar tarihten. Öyle ki, şimdiki zamanı bırakıp tarihe göçtüklerini ve oradaki hikâyeleri yeniden ve yeniden yaşayabilmek, kendilerini o hikâyelerin kahramanlarına dönüştürmek için çaba sarfettiklerini düşünüyor insan. Peki ama niye? Hamaseti de mağduriyeti de "ecdad" merkezinde şekillenen bu siyasi söyleme neden bu denli ihtiyaç duyar ki bir topluluk? Bugünü ve yarını sakatlamak pahasına neden geçmişin hikâyeleri üzerine çatılmış kurguları hayata geçirmek ister? Bu karmaşanın nedeni din ve tarihi birbirine karıştırmak olabilir mi? Siyasi "düşman"ın "ak" dediğine "kara" denilerek kurgulanmış bir geçmiş olmasın bütün bu kopukluğun nedeni? Çünkü böylesi bir tarih yazımı, her ne kadar bir reddiye üzerine kurgulanmış olsa da bir "düşman"ı gerekli kılmakla kalmaz, o "düşman"la derûnî bir bağımlılık ilişkisi kurulmasına da neden olur. Din ve tarihi birbirinden ayrıştırmak yalnızca mü'minlerin yapabilecekleri bir iş. İnanmayanlar için din, tarihten başka hiçbir şey aslında. Çünkü yalnız mü'minler dine hakikate ulaştıran bir düstur rolü biçer ve tarihten ayrışmasını mümkün kılarlar. İnanmayanlar içinse din, tarih içinde ve tarihle birlikte dönüşen, değişen, insana dair ve insan tarafından üretilmiş bir fenomenden ibarettir. Şu halde dindarların dini tarihle eş tutmalarını nasıl açıklamak gerekir? Bu soruları yazının devamında cevaplamak için değil, üzerine hep birlikte kafa yorabilelim diye not düşüyorum. Çünkü bu sorulara vereceğimiz cevaplar beraberinde dini tarihten ayrıştırmanın yöntemi konusunda da düşünmeyi gerektirecek ve dönüp yine tarihe bakmaya başlayacağız. Yöntem üzerine tüm düşünmeler gibi bu da bireysel ahlak ve okuma-anlama etiğine ilişkin bir egzersiz olacak. Bunu yapmaya gayret eden ilk insanlar olmadığımızı, daha evvel defalarca, bir çoğu kan ve revanla son bulan tartışmalar yapıldığını biliyoruz. Derdimiz bugünden bakarak tarihi kendi çıkarlarımız çerçevesinde yeniden yazmak değil de, inandığımız dini keşfetmek ise, kan ve revana sebep olmayan yollar icat etmek önceliğimiz olacak. Selefiliğin, Vahhabiliğin, dünyanın bir çok yerinde Müslümanları modernleştirme cihadına girişen ve bunun için birbirleriyle de kavga halinde olan İslamcılık'ın binbir türünün düştüğü hatalara düşmemenin yollarını arayacağız. Sonra dönüp koşullarımıza ve ne arzu ettiğimize bakacağız.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Birikim, 2018
Köse İmam, Hocazade'yi kovdu: Asım'a ne olacak? Ayşe Çavdar, Birikim, Sayı: 347, Mart 2018 Erdoğa... more Köse İmam, Hocazade'yi kovdu: Asım'a ne olacak? Ayşe Çavdar, Birikim, Sayı: 347, Mart 2018 Erdoğan'ın siyasi hayatında şiirin çok önemli bir yeri var. Aldığı hatip eğitiminin de yardımıyla kürsülerden okuduğu şiirler popülaritesinin çok önemli parçasını oluşturuyor. Üzerine giydiği siyasi gömleği her kriz anında, o krizin sunduğu fırsatlar çerçevesinde değiştirse de, seçtiği şiirler içliğini değiştirmekten pek de hoşlanmadığını gösteriyor. En sık okuduğu şiirse, Mehmet Akif Ersoy'un Asım'ın Nesli adlı uzun ve tamamlanmamış manzum eserinin kısa bir bölümü. Şiirden ilgili alıntıyı yapmadan önce nasıl bir önemi haiz olduğunu hatırlamakta yarar var. Çünkü Erdoğan bu şiiri tesadüfen ve kulağa hoş geldiği için tekrar etmiyor imam hatip lisesi açılışlarında. Bu şiir, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıldığı ve henüz Cumhuriyet düşüncesinin Anadolu atmosferine ancak eser miktarda karıştığı günlerde tasavvur edilen temel gelecek projelerinden birini seslendiriyor. Gelecek, yani genç insanlar. Babalarının ve dedelerinin sözünü, fikrini, hükmünü, onlar öldükten sonra da baki kılacak; gerçekleşmemiş, yarım kalmış, kıymet verilmemiş düşlerini hayata geçirecek insanlar. Başka bir dünyanın değil, bu dünyanın, profan olanın geleceğine taşıyacaklar ecdadlarının adını; onların ölümsüzlük cihadının yürütücüsü olacaklar... Asım'ın Nesli, Safahat'ın içindeki altıncı kitap. Şiir Mehmet Akif'in müderris olan babası Tahir Efendi'nin öğrencilerinden Köse İmam ile yaptığı (belki de gerçek) bir sohbetin manzum tutanağı. Birçok karakter var bu manzum tutanakta. Ana kahramanlar ise (önem sırasına göre) Köse İmam, Hocazade, Asım ve Emin. Köse İmam, adı üstünde bir imam. Halk İslam'ını temsil ediyor, tabii ki bozulmamış olanı: İnatçı, gayretli, ama zor durumlar karşısında ara yollar bulup uzlaşan pratik aklı sayesinde bir başvuru kişisi. Hocazade, babasının temsil ettiği medrese geleneğini, Köse İmam'ın temsil ettiği halk İslam'ını, devlet İslam'ını ve sufi İslam'ı terk edip kendi yolunu tutturmuş bir Müslüman şair. Zaman zaman devletle karşı karşıya gelse de gerektiğinde taviz de vererek mutlaka uzlaşan müderrisin, yeni fikirlerle başı dönmüş İslamcı oğlu. Aynı dine inansa da Hocazade'nin tuttuğu yol Köse İmam'ınkinden farklı. Onun derdi memleketi yeniden güçlendirmek. Bunun için geleneği gözden geçirmek gerektiğinin farkında. Fakat bu Köse İmam'la birlikte geçmişin yasını tutmasına mani değil. Kendine "reformist" dedirtecek kadar da cesur değil Hocazade. Çünkü düşüncelerinin karşılık bulması için dini geleneğin Köse İmam benzeri temsilcileriyle aynı masada kalması gerektiğini bilecek kadar siyaset erbabı. Şiire konu olan Asım, Köse İmam'ın oğlu, Çanakkale gazisi. Öfkeli bir adam. Ramazan'da babasının yüzüne sigarasını üfleyen bir "arsız"ı ve beraberindeki arkadaşını yerle yeksan edecek kadar güçlü-kuvvetli bir delikanlı. İçinde yaşadığı topluluğun derdiyle, kumar oynatan kahvehaneyi basmak, sokaklarda insanlar açken içki alemi yapanlara haddini bildirmek suretiyle hemhal olan şedid bir "sosyal sorumluluk" anlayışı var. Köse İmam ve Hocazade'yi bir araya getiren ve Mehmet Akif'e de bu manzum öyküyü yazdıran, Asım'ın "haklı" öfkesini, kendisine zarar vermeyeceği bir yola kanalize etme ihtiyacı. Emin, Hocazade'nin oğlu. Mehmet Akif'in bu isme sahip bir oğlu gerçekten de vardı. Şiirin kahramanının neden o değil de, Köse İmam'ın oğlu olduğu konusunda daha sonra spekülasyon yapacağım. Ama bu şiirdeki Emin, çay getirip çay götüren, hayattan ne beklediğini, ne yaptığını, geleceği konusunda ne düşündüğünü bilmediğimiz, Hocazade'nin de hakkında konuşmaya pek tenezzül etmediği bir gölge/ karakter. Sohbetin hakiki gündemi, Asım'a öfkesini ihtilalcilere katılarak ya da mahallesine nizam vermek için kullandığı yöntemlerle zabıtanın dikkattini çekerek gazi soluğunu mahpus damına hapsetmeyeceği bir gelecek önerisinde bulunmak. Ama bu fasılın açılabilmesi için evvela, Köse İmam'la Hocazade'nin ortak geçmişlerini ve memleketin o dönemdeki hal-i pürmelalini gözden geçirip bir envanter yapmaları gerekiyor. Oraya kadar anlatılan manzaranın başlıca iki meselesi var: İnanan insanların bile dini nasıl yanlış anladıkları ve Osmanlı'nın nasıl ve ne şekilde bu kadar 1
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Is Ahlaki Dergisi, 2010
Özet: Bu yazı liberal teorinin medyaya yüklediği bir tür sanal (virtüel) kamusal alan olma işlevi... more Özet: Bu yazı liberal teorinin medyaya yüklediği bir tür sanal (virtüel) kamusal alan olma işlevi ve niteliğinin özellikle bu dönemde giderek daha da tartışmalı olduğuna dikkat çekmektedir. Bunu yaparken bugün medya denilen yapıların köklerine, stereotiplerine bakarak bu araçların toplumsal ve siyasal iletişimde oynadıkları rolü sorgulamaktadır. Makalenin merkezinde yer alan soru şudur: Medya siyasi ve ticari işlevleri giderek daha fazla örtüşen ve bu alanların aktörleriyle ilişkileri giriftleşen bir etkinlik alanı olarak yol-suzlukların bizatihi içinde olabilir, onları yönlendirebilir ve onlardan beslenebilirken bu alanda kamusal bir mücadele içinde yer alması ne denli anlamlı olabilir? Makalenin ana fikri medyanın tek başına yolsuzlukla mücadelede bir araç olamayacağı, aksine medyanın kendisinin de bir mücadele alanı olarak görülerek toplumsal ve siyasal bir uğraş olarak yolsuzlukla mücadelenin konularından biri olarak konumlanması gerektiğidir. Abstract: This article discusses the contested character and function of media defined by liberal theory in the struggle against corruption. In order to do that it problematizes the roots and stereotypes of media, as well as their role in political communication. The central question of the article can be formulated in this way: Media can be part of corruption in a given society because of the overlap between its economic and political functions. Since its relationships with the actors of politics and economy get more and more complex, how can media be part of a wider struggle against corruption? The article claims it is impossible to see media as an objective tool in this struggle; however media can be seen as a space and subject of this struggle.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Prologue for Afetsehir / Disastercity by Nalan Yırtmaç, 2012, 2012
When the municipal police force tore my house down that I had just
started to build, the neighbor... more When the municipal police force tore my house down that I had just
started to build, the neighborhood dwellers came up by my side. I was
15 years old. I had come to Ankara by myself. One lighted my cigarette,
one offered a chair, yet another brought some water. I was crying.
They said “don’t be sorry, we will build a better one.” Indeed, we did.
We undertook the construction altogether. We built it in only one night.
There were ones who brought construction materials and others who
cooked. Nobody asked ‘who are you?’, or ‘where are you from?’
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Field Report for the Citizen's Network for Peace, Reconciliation, and Human Security project initiated Citizens' Assembly in Istanbul, 2014
The subject of this field research is not all the problems related to the “Roma rights” issues, b... more The subject of this field research is not all the problems related to the “Roma rights” issues, but the impact of current social housing projects on the general conditions of Roma people living in Montenegro. Although, housing is part of the essential problems of Roma people, not the issue itself, but the social and political consequences of the applied solutions to this problem are questioned in this fieldwork. On the other hand, both the nature of housing problem and the formulas put in practice to solve this problem reflect the nature of “Roma rights” issue in general, especially in terms of the integration of Roma people within given societies they live in and, in turn, social and political dilemmas emerge in applied solutions in those given societies.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Express, 2009
“Türkiye’de liberalizm bir Faust öyküsü oldu.” Sosyal antropolog Aykan Erdemir’in Goethe’nin ünlü... more “Türkiye’de liberalizm bir Faust öyküsü oldu.” Sosyal antropolog Aykan Erdemir’in Goethe’nin ünlü “ruh satma” eserini hatırlayıp hatırlatması boşuna değil. “Türkiye’de Farklı Olmak –Din ve Muhafazakârlık Ekseninde Ötekileştirilenler” başlıklı araştırma küçük bir kıyamet kopardı. Araştırma, Türkiye’de AKP’nin iktidarında muhafazakârlığın hangi kanallarda derinleştiğine dikkat çekiyor, muhafazakârların düşüncelerini ve hayat tarzlarını paylaşmayanlara karşı baskıcı ve ayrımcı davrandıklarını ortaya koyuyordu. Bugüne kadar dindarların, örneğin başörtülü kesimlerin uğradığı ayrımcılıkları dile getiren araştırmalarıyla defalarca gündeme gelen Binnaz Toprak, hiç alışık olmadığı üzere muhafazakâr ve liberal kalemler tarafından topa tutuldu. Örneğin Şahin Alpay, HaberTürk’te Binnaz Toprak’ı bilimsel metodolojiden uzak bir araştırma yapmakla eleştirdi. Ayşe Buğra’nın verdiği metodoloji dersinin ardından üzerine bir ağırlık çökse de, iddiasını Zaman’daki yazısında tekrarlamayı tercih etti. Emre Aköz, Sabah’taki köşesinde Toprak’ı “bilim kisvesi altında gazetecilik” yapmakla eleştirdi. Hatta, Perihan Mağden, Ayşe Arman’la Binnaz Toprak’ı aynı kefeye koydu Radikal’de. Gökhan Özgün, Taraf’taki köşesinden Toprak’ı “cemaat düşmanı”, dahası “özel harpçi” olmakla suçladı.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
In Turkey, four people die every day due to accidents in the workplace. Moreover, both the inspec... more In Turkey, four people die every day due to accidents in the workplace. Moreover, both the inspection responsibility and the authority of the state in the workplace have been privatized. For these reasons, a group of families, lost their loved ones in workplace accidents, started a periodic protest (the Watch for Conscience and Justice) requesting public to monitor workplace accidents and related legal regulations and procedures. In time, thanks to their persistent protests, both in the public opinion and courts workplace accidents are started to be reframed (at least in popular cases). Although mainstream media ignore these incidents unless death tolls are relatively high, these families could initiate a counterpublic to discuss workplace and economic development in terms of workers’ safety. Analyzing this case, I argue counterpublic formations are vital to keeping social negotiation on common concepts alive. Furthermore, it forces the society to renew its “civic” contract to survive as a society.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Books by Ayse Cavdar
veritabanı haline gelmesi.
With ”Media Watch on Hate Speech” work
we aim to contribute fostering respect for differences and human rights in the media and developing tools to enhance active participation of civil society in the fight against hate speech and discrimination. In order to achieve our goals we are trying to bring the journalists, legal experts and civil society representatives together in working meetings, seminars and workshops. Additionally, we sysematically scan the newspapers and publish the articles and news with discriminatory and hostile language in www.nefretsoylemi.org. We hope that this site becomes a public domain that brings a variety of information and documents on hate speech and serve as a database, and this cannot be done without a concerted effort.
Articles and Papers by Ayse Cavdar
started to build, the neighborhood dwellers came up by my side. I was
15 years old. I had come to Ankara by myself. One lighted my cigarette,
one offered a chair, yet another brought some water. I was crying.
They said “don’t be sorry, we will build a better one.” Indeed, we did.
We undertook the construction altogether. We built it in only one night.
There were ones who brought construction materials and others who
cooked. Nobody asked ‘who are you?’, or ‘where are you from?’
veritabanı haline gelmesi.
With ”Media Watch on Hate Speech” work
we aim to contribute fostering respect for differences and human rights in the media and developing tools to enhance active participation of civil society in the fight against hate speech and discrimination. In order to achieve our goals we are trying to bring the journalists, legal experts and civil society representatives together in working meetings, seminars and workshops. Additionally, we sysematically scan the newspapers and publish the articles and news with discriminatory and hostile language in www.nefretsoylemi.org. We hope that this site becomes a public domain that brings a variety of information and documents on hate speech and serve as a database, and this cannot be done without a concerted effort.
started to build, the neighborhood dwellers came up by my side. I was
15 years old. I had come to Ankara by myself. One lighted my cigarette,
one offered a chair, yet another brought some water. I was crying.
They said “don’t be sorry, we will build a better one.” Indeed, we did.
We undertook the construction altogether. We built it in only one night.
There were ones who brought construction materials and others who
cooked. Nobody asked ‘who are you?’, or ‘where are you from?’
ve ürettiği kavramların nasıl çalıştırılabileceğini anlatan Wacquant’ın ikinci konuşmasının konusu ise kentler ve dışlama mekanizmalarıydı.
devamı linkte...
1 Türkiye Hayali, kendi deneyimimizden yola çıkarak, Ağa üye örgütlerin kendi üyelerinin ülkenin geleceğine odaklanarak düşüncelerini ifade edebilecekleri
bir katılım aracı olarak tasarlandı. 1 Türkiye Hayali’nin temel çalışması olan “Hayalgücü Buluşmaları”na katılanlar, 2030 yılının “Hayal Gazeteleri”ne yazdıkları haberler aracılığıyla ülkelerini gelecekte nerede görmek istediklerini tasvir ettiler.
1 Türkiye Hayali bir katılım aracı olarak, tam da üzerine düşen görevi yerine getirdi; katılımcılara kendilerini rahatça ifade edecekleri ortamları sunarak, bunun yapıcı, çözümü gözeten bir yaklaşımla gerçekleştirilmesini sağladı. Diğer
yandan ise kutuplaşmanın arttığı bir ortamda, beklenti ve taleplerdeki ortaklığı görünür kılarak, başka bir siyasi ve sivil kültürün mümkün olduğunu gözler önüne serdi.
On 14-16 February 2018, Philipps-Universität Marburg’s Centre for Near and Middle Eastern Studies will be hosting an international academic workshop on “The Politics of Culture in Contemporary Turkey.” The purpose of this workshop will be to investigate contemporary (counter)hegemonic discourses on culture in Turkish society. Political power in modern,
capitalist societies, as outlined by Antonio Gramsci in his famous Prison Notebooks, works through consensus more than force. Consensus, however, is based on the ruling elite's ability to obtain cultural hegemony and to establish its world view as the commonly accepted norm. Accordingly, culture must be seen as a site of ideological struggle and a terrain of containment and resistance, in which different world views and ways of life compete with each other. From this perspective, the question of how a person lives—or, more particularly, how a person displays his or her way of life publicly—can easily turn into an ideological power struggle, resulting in the stigmatization of the ideological ‘other.’ Lifestyle presence, in this sense, can be an efficient means to lay claim to public space and to demand or contest political power. The issue of culture will be investigated from this perspective.
Ahmet Öğüt (artist), Yelta Köm (architect) , Artıkişler (video collective), Sevgi Ortaç (artist), Seçkin Aydın (artist), Ayşe Çavdar (urbanist&journalist), Önder Özengi (researcher/curator), Eda Soyal (architect)
on the focus of border politics, urban warfare, artistic&architectural methodology.
Curator - Pelin Tan
More Info:
http://blog.goethe.de/actopolis
Curator intro speech:
www.youtube.com/watch?v=uHiopdhHkWg&list=PLTUzqknRY5zdY6SE5jpbfYXGqe7luO3t_&index=2
Haziran 2019’da Türkiye Anayasa Mahkemesi, başından beri savunduğumuz gibi, barış talep etmenin suç olmadığına hükmetti ve Ağır Ceza Mahkemeleri de bu doğrultuda Barış Bildirisi İmzacılarına yönelik peşpeşe beraat kararları vermeye başladılar. Ancak bütün bu beraat karalarına rağmen yüzlerce akademisyen halen kamuda görev yapamaz halde ve akademik özgürlüklere sahip değiller. Kısa süre önce Dr Bülent Şık toksik atıkların kamu sağlığına zararlarına değinen Kanser Araştırması Sonuçlarını açıkladığı gerekçesiyle 15 ay hapse mahkum edildi. Meslektaşlarımızla dayanışma içinde akademinin bağımsızlığını, huzurunu ve ifade özgürlüğünü savunmayı sürdürüyoruz.
Off-University Kış Dönemi derslerinin yakında başlayacağını duyurmanın heyecanı içindeyiz! Bu dönem Türkiye'de siyasi baskıya maruz kalan akademisyenler tarafından verilen sekiz çevrimiçi derse; New School’daki New University in Exile Consortium, Kassel Üniversitesi, Potsdam Üniversitesi, Göttingen Üniversitesi, LMU Münih, Berlin Humboldt Üniversitesi ve Berlin Freie Üniversitesi işbirliği ile ev sahipliği yapıyoruz.
Off-University kış dönemi derslerimizi aşağıda bulabilirsiniz:
Comparative History of the Modern Middle East (Dr. Yüksel Taşkın)
Homelessness and Homemaking (Prof. Dr. Andrea Pető ve Dr. İclal Ayşe Küçükkırca)
Identity and Conflict in the Middle East (Dr. Nazan Bedirhanoğlu ve Dr. Elçin Aktoprak)
Media and Discrimination (Dr. Ülkü Doğanay)
Political Economy of the Global South in the Age of Financialisation (Dr. Ali Rıza Güngen)
Right and Violation: A Critique of Violence (Dr. Ahmet Murat Aytaç)
Social Welfare Labor and State in Turkey (Dr. Onur Can Taştan)
Global Political Economy: Evolution and Dynamics (Dr. Ulaş Şener ve Dr. Benan Eres)
Çevrimiçi dersler, bilimsel faaliyetleri ve beyanları nedeniyle kurumlarından uzaklaştırılmış, istifaya zorlanmış veya adli takibata uğramış Türkiyeli akademisyenlerce verilmektedir. Off-University dünya çapında akademik özgürlükleri destekleyen sivil toplum kuruluşlarının fon ve destekleriyle faaliyetlerini yürütmektedir.
Off-University, ders yükümlülüklerini tamamlayanlara paydaş üniversitelerle işbirliği içinde AKTS kredili başarı sertifikaları sunmaktadır. Derslere katılımda, katılımcıların eğitim düzeyi sorgulanmaz ve tüm dersler ücretsizdir. Off-University öğrencileri korumayı ilke edinmiş olup, katılımcıların kişisel bilgilerini toplamaz.
Off-University dersleri daha demokratik ve daha az hiyerarşik bir öğrenme olanağı sağlayan (Coworkingsquares) platformunda sürdürülmektedir. Eğitimciler tarafından hazırlanmış okuma parçaları ve kısa video anlatımları, haftada bir kez gerçekleşen çevrimiçi sunum ve tartışmaların temelini oluşturur.
İlk araştırma dersimiz “ Homelesseness and Homemaking: On D ifferent M eanings of the H ome S pace ” 30 Eylül'de başladı. Daha önce derslerimize kayıt yaptırmış dünyanın dört bir yanından gelen öğrencileri platformumuzda ağırlamaktan heyecan duyuyoruz.
Daha fazla bilgi ve media ilişkileri için bizimle iletişim kurabilirsiniz:
E-Mail: mail@off-university.de
telefon: +49 152 51491348 (Tuba İnal Çekiç)
We are more than happy to welcome spring with an exciting online learning program that supports the idea of “university without borders”. In the 2019 Summer Semester, Off-University presents 6 free online courses from different fields in collaboration with Humboldt University of Berlin, Kassel University, LMU Munich, and Technical University Berlin:
+ Feminist Political Philosophy
+ Political Economy of the Global South in the Age of Financialisation
+ Contemporary Turkish Literature
+ Comparative Political History of Modern Middle East
+ Urban Theory and the Right to the City
+ Commons
https://off-university.com/en-US/News/Detail/summer-semester-at-off