Elif Demoglu
MARMARA ÜNİVERSİTESİ, Cinema, Department Member
DIJITALLEŞME BAĞLAMINDA TÜRK SINEMASINDA YENI EĞILIMLER Editör: Seher Şeylan
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
Research Interests:
-
Research Interests:
Sinemada Yakın-Plan seyircinin bakışını detaylandırır, yönlendirir. Yüzün odak noktası olması ile yüz dışındaki her şey önemini yitirir sadece ifade ve karakterin iç dünyası önem kazanır. Bu durum özdeşleşmeyi de destekleyen bir araç gibi... more
Sinemada Yakın-Plan seyircinin bakışını detaylandırır, yönlendirir. Yüzün odak noktası olması ile yüz dışındaki her şey önemini yitirir sadece ifade ve karakterin iç dünyası önem kazanır. Bu durum özdeşleşmeyi de destekleyen bir araç gibi görünmektedir. Yakın-Planın sağladığı yakınlık ve samimiyet duygusu diğer yandan bir aldatmaca olarak da ele alınabilir. Karakterin duyguları dışındaki her şeyi önemsizleştirmesiyle körleştirici, sınırlayıcı bir etkisi de bulunmaktadır. Bu çalışmada Yakın-Planı baştan sona bir anlatım dili olarak tercih eden 'Rosetta' ve 'Mavi En Sıcak Renktir/Adele'in Hayatı' filmlerinde Yakın-Planın anlatım dili üzerine ve seyircinin karakter ile özdeşleşmesi konusunda farklı etkileri karşılaştırmalı olarak incelenecektir.
Research Interests:
Gerçekçi kuramcılardan Siegfried Kracauer, sinemaya toplumbilimsel açıdan yaklaşan ilk kuramcılardandır. Caligari'den Hitler'e (1947, 2011a) eserinde Weimar dönemi sinemasını incelemiş ve Nazi Partisi iktidara gelmeden önce filmlerde... more
Gerçekçi kuramcılardan Siegfried Kracauer, sinemaya toplumbilimsel açıdan yaklaşan ilk kuramcılardandır. Caligari'den Hitler'e (1947, 2011a) eserinde Weimar dönemi sinemasını incelemiş ve Nazi Partisi iktidara gelmeden önce filmlerde faşist eğilimlerin simgelerinin görülebileceğini dile getirmiştir. Sinemanın toplumu gerçekçi biçimde yansıtması gerektiğini ifade eden Kracauer, fiziksel gerçekliğin sinemada 'bulunmuş öykü' (found story) ile yakalanabileceğini belirtmiştir. Bulunmuş öyküde, hayatın doğal akışının yakalanması, belirsizlik gibi unsurlar önem kazanmaktadır. Bulunmuş öykü, sinemada gerçekliğe ulaşmada işlevsel bir biçim olmasına rağmen toplumun gerçekliğini yansıtmada tek başına yeterli değildir. Naziler iktidara gelmeden hemen önceki yılların Berlin'ini belgeleyen, sıradan insanların kendi gündelik yaşamlarını canlandırdığı Bir Pazar Günü (1930, R. Siodmak, E. Ulmer) filmi, Weimar dönemi sineması içerisinde çekim koşulları, belgesel ve kurmaca arasında kurduğu köprü açısından ayrıksı bir yerde dururken, filmde bulunmuş öykü yapısı görülmektedir. Aynı zamanda, Kracauer'in Caligari'den Hitler'e (2011a) kitabında eleştirdiği Weimar dönemi sinemasının ürünü olmasıyla, eleştirel bir okumaya imkân tanımaktadır. Bu çalışmada, bulunmuş öykü yapısını, sinema ve toplum ilişkisi bağlamında incelemek amacıyla Bir Pazar Günü filmi toplumbilimsel yöntemle analiz edilmiştir. Kracauer'in Caligari'den Hitler'e (2011a) kitabında eleştirdiği film, yazarın Film Teorisi (2015) kitabında ideal film biçimi olarak öne sürdüğü bulunmuş öykü yapısını taşısa da, bu yapının toplumun, dönemin gerçeklerini aktarmada tek başına yeterli olmadığı ortaya koyulmuştur.
Research Interests:
Gerçekçi kuramcılardan Siegfried Kracauer, sinemaya toplumbilimsel açıdan yaklaşan ilk kuramcılardandır. Caligari'den Hitler'e (1947, 2011a) eserinde Weimar dönemi sinemasını incelemiş ve Nazi Partisi iktidara gelmeden önce filmlerde... more
Gerçekçi kuramcılardan Siegfried Kracauer, sinemaya toplumbilimsel açıdan yaklaşan ilk kuramcılardandır. Caligari'den Hitler'e (1947, 2011a) eserinde Weimar dönemi sinemasını incelemiş ve Nazi Partisi iktidara gelmeden önce filmlerde faşist eğilimlerin simgelerinin görülebileceğini dile getirmiştir. Sinemanın toplumu gerçekçi biçimde yansıtması gerektiğini ifade eden Kracauer, fiziksel gerçekliğin sinemada 'bulunmuş öykü' (found story) ile yakalanabileceğini belirtmiştir. Bulunmuş öyküde, hayatın doğal akışının yakalanması, belirsizlik gibi unsurlar önem kazanmaktadır. Bulunmuş öykü, sinemada gerçekliğe ulaşmada işlevsel bir biçim olmasına rağmen toplumun gerçekliğini yansıtmada tek başına yeterli değildir. Naziler iktidara gelmeden hemen önceki yılların Berlin'ini belgeleyen, sıradan insanların kendi gündelik yaşamlarını canlandırdığı Bir Pazar Günü (1930, R. Siodmak, E. Ulmer) filmi, Weimar dönemi sineması içerisinde çekim koşulları, belgesel ve kurmaca arasında kurduğu köprü açısından ayrıksı bir yerde dururken, filmde bulunmuş öykü yapısı görülmektedir. Aynı zamanda, Kracauer'in Caligari'den Hitler'e (2011a) kitabında eleştirdiği Weimar dönemi sinemasının ürünü olmasıyla, eleştirel bir okumaya imkân tanımaktadır. Bu çalışmada, bulunmuş öykü yapısını, sinema ve toplum ilişkisi bağlamında incelemek amacıyla Bir Pazar Günü filmi toplumbilimsel yöntemle analiz edilmiştir. Kracauer'in Caligari'den Hitler'e (2011a) kitabında eleştirdiği film, yazarın Film Teorisi (2015) kitabında ideal film biçimi olarak öne sürdüğü bulunmuş öykü yapısını taşısa da, bu yapının toplumun, dönemin gerçeklerini aktarmada tek başına yeterli olmadığı ortaya koyulmuştur.