Skip to main content
Bir kuramsal söylem ve yorumlama sanatı olarak hermeneutik, genellikle anlaşılması zor ve kapalı, simge yüklü ve yaratıcı metinleri netleştirmek adına ortaya çıkmış ve bu metinlerin muhteva dünyasını anlamlandırmak ve onlardan yola... more
Bir kuramsal söylem ve yorumlama sanatı olarak hermeneutik, genellikle anlaşılması zor ve kapalı, simge yüklü ve yaratıcı metinleri netleştirmek adına ortaya çıkmış ve bu metinlerin muhteva dünyasını anlamlandırmak ve onlardan yola çıkarak kâinatı anlama ve anlaşılır kılmayı amaçlayan bir yorumbilim yöntemidir. Başlangıçta mitoloji, felsefe, din, hukuk alanlarına dönük bir yorumlama biçimi olan hermeneutik, Schleiermacher ve Dilthey ile daha sistemli bir görünüme kavuşmuş ve edebiyata da uygulanan bir yorumlama yöntemine dönüşmüştür. Ardından Gadamer, P. Ricoeur, Jauss ve Iser'in çabalarıyla da çağdaş manada evrensel hüviyet kazanan bir kuram olmuştur. Hermeneutiğin edebiyata uygulanmasında önemli bir etkisi olan Dilthey, sanatı yaşamayı anlamanın aracı (organon) olarak görür ve ona büyük bir anlam yükler. Sanatı ve sanatçıyı deha seviyesine çıkaran Dilthey, aynı zamanda okur/yorumcu'yu da yüceltmektedir. Böylece yazar ile okur arasında bir tecrübe paylaşımı olduğunu öne sürer. Metni yazan yazardır; ancak ona anlam yükleyen, yorumlayan ve çeşitlendiren okurdur. Diğer yandan ona göre, her sanatçı içine doğduğu toplumsal, kültürel ve tarihsel atmosferin bir parçasıdır ve ürettiği eser de bu atmosferin ürünüdür. Böylece ona göre, yazarın anlaşılmasında içine doğduğu, yetiştiği atmosferin de anlaşılması büyük önem arz eder. Onat Kutlar'ın İshak öyküsünü yazdığı yıllarda, Türk edebiyatını derinden etkileyen varoluşçuluk anlayışının etkisiyle bu dönem eserlerinde varoluşu sorgulama, kimlik bunalımı, yalnızlık yabancılaşma, toplumdan kaçıp iç dünyaya sığınma gibi izlekler yoğun olarak işlenmektedir. Nitekim "İshak" öyküsü de birçok yönden bahsi geçen izlekleri bünyesinde barındırmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma da Onat Kutlar'ın "İshak" öyküsünü Diltheycı hermeneutik bakışla yorumlama ve çözümleme çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
The main theme of the socialist realistic artistic understanding that takes its source from Marxism is the relation among man, society and its production. This artistic understanding emerged in Russia and fed from the teachings of... more
The main theme of the socialist realistic artistic understanding that takes its source from Marxism is the relation among man, society and its production. This artistic understanding emerged in Russia and fed from the teachings of Marxism; Turkish literature begins to be affected especially in the first years of the Republican period in some aspects such as poetry, novel, story, theatre, etc. written during the Republican period. It is seen that this understanding which is influential in literary genres leaves important influences especially on Turkish poetry. The socialist realistic poetry that emerged at the beginning of the Republic era continues in diverse forms. This understanding of poetry started with Nazım Hikmet, especially with the 1940s, is defended by a wider poet cadre. The important part of these poets, called “the 40th generation”, were inspired or nourished by the poetry concept of Nazim Hikmet. Artists such as Ercüment Behzat Lav, İlhami Bekir Tez, Attilâ İlhan, Rıfat Ilgaz, Ahmed Arif, A. Kadir, Enver Gökçe, Omer Faruk Toprak, Niyazi Akıncıoğlu, Cahit Irgat who have formed a poetical understanding on this line along with Nazım Hikmet being the pioneer of this art concept gave socialist poetry as a leading poet in this generation. Keywords: Marxism, Socialist Realism, Republican Period Turkish Literature, Poetry, Nazım Hikmet
Cagdas Turk siirinde, 1970’lerin sonunda yayimlamaya basladigi siir kitaplariyla adindan soz ettirmeye baslayan Metin Altiok, daha cok lirik, duyarli, melankolik ve trajik yonu agir basan siirleriyle on plâna cikmis bir sairdir. Altiok’un... more
Cagdas Turk siirinde, 1970’lerin sonunda yayimlamaya basladigi siir kitaplariyla adindan soz ettirmeye baslayan Metin Altiok, daha cok lirik, duyarli, melankolik ve trajik yonu agir basan siirleriyle on plâna cikmis bir sairdir. Altiok’un siirleri ask, sevgi, aci, yalnizlik, yabancilasma, melankoli, olum gibi izlekler etrafinda sekillense de onun siirlerinde siklikla tekrar edilen bir diger izlek surgun/surgun olma halidir. Kendisini bir yere ait hissedemeyen, surekli bir gocebe ve kacis halinde olan sairin bu duygusunu besleyen en onemli unsur ozyasamoykusudur. Cocuklugunda anne sevgisinden mahrum kalan sair, butun yasami boyunca bu duygunun eksikligini hissetmis, annesi ile kuramadigi sevgi bagini daha sonraki iliskilerinde de bir turlu tamamlayamamistir. Bununla birlikte sairin felsefe ogretmeni olarak hic beklemedigi bir yere, saire gore uzak bir tasra sehri olan Bingol’e atanmasi, uzun yillar Bingol’de kizi Zeynep’ten uzak gecen yillar, hic bilmedigi yeni bir kultur ve cografya...
 Turk edebiyatinda, 1980 ’lerden sonra kendisini fazlasiyla hissettirmeye baslayan postmodernizm akiminin, doksanlardan sonraki en renkli ve en guclu yazarlarindan birisi olarak karsimiza cikan Ihsan Oktay Anar, ilk romani Puslu Kitalar... more
 Turk edebiyatinda, 1980 ’lerden sonra kendisini fazlasiyla hissettirmeye baslayan postmodernizm akiminin, doksanlardan sonraki en renkli ve en guclu yazarlarindan birisi olarak karsimiza cikan Ihsan Oktay Anar, ilk romani Puslu Kitalar Atlasi ’ndan (1995) itibaren kaleme aldigi her romani ile edebiyat dunyamizin en cok ses getiren ve en ilgi cekici yazarlarindan birisi olmustur. Romanlarinda genellikle tarihi, dini, felsefi, mitolojik unsurlari postmodern bir soylemle zenginlestirerek okura sunan yazar, olusturdugu bu farkli ve renkli anlatim tarzini Suskunlar (2007) romani ile bir adim daha ileriye goturmustur. Bu calisma, Ihsan Oktay Anar ’in Suskunlar romanina, romandaki kurgulama yontemlerine, karakterlere, anlatim bicimlerine, dil-usluba odaklanarak olusturulmustur. Calismada, ayrica romanda yer alan postmodern unsurlar tespit edilmis ve bu unsurlara deginilmistir. Bu calismanin amaci, I. O. Anar’inSuskunlar romanini postmodernizm odakli, okur merkezli bir bakis acisiyla cesi...
 Turk edebiyatinda, ilk romani Pinhan ile birlikte bircok romaninda dogu-bati, gelenek-modernite, ask-tasavvuf, kadinin kimligi ve kadin sorunlari gibi konulara egilen Elif Şafak, Iskender romaninda bir tore cinayetini ele almaktadir. Bu... more
 Turk edebiyatinda, ilk romani Pinhan ile birlikte bircok romaninda dogu-bati, gelenek-modernite, ask-tasavvuf, kadinin kimligi ve kadin sorunlari gibi konulara egilen Elif Şafak, Iskender romaninda bir tore cinayetini ele almaktadir. Bu eser her ne kadar anne-ogul arasindaki trajik bir hikâyeyi, tore cinayetini merkeze alsa da temelde yazar, bu hikâye uzerinden kadinin toplumsal yerini ve konumunu, dogu-bati geleneklerinin getirdigi varolussal catismalari, ataerkil gelenegi ana konuyla iliskilendirerek sorgulamaya calismistir. Bu calisma, Elif Şafak’in Iskender romanina, romandaki olaylarin ele alis bicimine, catisma unsurlarina ve karakterlere odaklanarak olusturulmustur. Calismada oncelikle; eseri olusturan olay orguleri arasindaki iliskiler cozulmeye calisilmis, sikca basvurulan anlatim yontemleri belirlenmistir. Daha sonra romandaki catisma unsurlari, son olarak da kahramanlarin ozellikleri ve eserdeki islevleri tespit edilmeye calisilmistir. Bu calismanin amaci, Elif Şafak’in...
Bu calisma Modern Turk edebiyatinin oncu yazarlarindan olan Halit Ziya’nin yazdigi kisa oykulere odaklanmistir. Servet-i Funun toplulugunun en onemli yazari olan Halit Ziya ayni zamanda Modern Turk romanciliginin da oncusu kabul edilir.... more
Bu calisma Modern Turk edebiyatinin oncu yazarlarindan olan Halit Ziya’nin yazdigi kisa oykulere odaklanmistir. Servet-i Funun toplulugunun en onemli yazari olan Halit Ziya ayni zamanda Modern Turk romanciliginin da oncusu kabul edilir. Edebiyatimizda daha cok romanci kimligi ile on plana cikmis olan yazarin oykuleri de en az romanlari kadar onemlidir. Ancak yazarin oykuleri romanlarina nazaran arka planda kalmis, ihmal edilmistir. Bu calismada yazarin kisa oykulerinden yola cikilarak, kadinin oykulerdeki toplumsal kimligi ve konumu irdelenmistir. Yazarin oykulerinde kadin kimligini bilincli bir sekilde on plana cikardigi, onlarin yasadiklari sorunlari gercekci bir tarzda ele aldigi gorulmektedir. Halit Ziya’nin kadin kimligini on plana cikardigi oykuleri genellikle aile cevresinde olusturulmustur. Aldatma, magdur edilme, ihmalkârlik, evlenememe, evlilik kaygisi, dislanma, kimsesizlik, sakatlik, hastalik, erkeksiz-essiz kalma gibi durumlar ve bu durumlarin yarattigi sorunlar ve temalar cevresinde olusturulmus olan bu oykulerde kadina bakista acima ve sefkat duygusu on plana cikarilmistir.
Namık Kemal is one of the symbolic figures in the Westernization process of Turkish literary history and in addition to his productive identity in the field of literature, he is a versatile artist who has an important place in our social... more
Namık Kemal is one of the symbolic figures in the Westernization process of Turkish literary history and in addition to his productive identity in the field of literature, he is a versatile artist who has an important place in our social and political history with his political attitude and his attitude of rebellion against injustice. He is an exceptional person who has devoted his whole life to the solution of fundamental values and issues such as homeland, nation, freedom, and constitutionalism and risked all kinds of oppression and exile for this cause. Namık Kemal is undoubtedly the first name that comes to mind when exile is mentioned in Turkish literature. The artist, who lived a significant part of his forty-seven-year life in exile, escaped from compulsory civil service in his youth and at that time his exile started in Paris and London, and then continued as compulsory exile and civil service in places such as Gelibolu, Magosa, Midilli, Rodos, Sakız. Although Namık Kemal wa...
ÖZET Cumhuriyet döneminin başında halkçılık, köycülük ve sosyalist bir dünya özlemi etrafında şekillenen, Anadolu insanına yönelme düşüncesi paralelinde filizlenen ve Nazım Hikmet’in fikirleri-şiirleriyle gelişmeye başlayan toplumcu... more
ÖZET
Cumhuriyet döneminin başında halkçılık, köycülük ve sosyalist bir dünya özlemi etrafında şekillenen, Anadolu insanına yönelme düşüncesi paralelinde filizlenen ve Nazım Hikmet’in fikirleri-şiirleriyle gelişmeye başlayan toplumcu gerçekçi şiir, 1940’lı yıllarla birlikte geniş bir
şair kadrosu tarafından savunulan ve yaygınlaşan bir şiir hareketine dönüşür. İlk çalışmamızda bu şiir anlayışının ortaya çıkış serüvenine, öncüsü Nazım Hikmet’e, onun etkisinde yeşermeye başlayan “Kırk Kuşağı” toplumcu gerçekçi şiire ve şairlerine odaklanılmıştı. Bu çalışmamızda ise 1960’lı yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlayan,
özellikle 1961 Anayasası sonrasında daha özgür bir hareket alanı bulan “60 Kuşağı” toplumcu gerçekçi şiir anlayışının gelişim serüvenine, bu hareket içinde ön plana çıkan şairlere ve şiir anlayışlarına odaklanıldı. Dolayısıyla bu çalışmayla 1923-1980 yılları arasında etkili olmaya
başlayan toplumcu gerçekçi şiirin Türk edebiyatındaki konumu, gelişim serüveni ve etkisi bir bütünlüğe kavuşturulmak istenmiştir.

1Socialist realist poetry is a movement shaped around populism, peasantism and aspiration for a socialist world in Turkey. Socialist realist poetry develops in Turkey under the leadership of Nazım Hikmet. Under the influence of Nazım Hikmet, a very strong socialist realist poetry
movement developed and became widespread in Turkey in the 1940s. In our previous article, Nazım Hikmet’s socialist realist poems and the "40 Generation" that developed under his influence were examined.
In this study, the view of socialist realist poetry and poets of the “60 Generation”, which started to become widespread since the 1960s and found a more free movement especially after the 1961 Constitution, were examined. With the study, the position, development adventure and effect of socialist realist poetry on Turkish literature, which started to be
effective between 1923-1980, were aimed to be completed.
Being one of the important socialist-realistic poets of modern Turkish poetry Ahmet Arif (1927-1991), started to poetry in 1950s and effected many poets who were also socialist-realistic after 1960s. The poet, who collected all of his... more
Being one of the important socialist-realistic poets of modern Turkish poetry Ahmet Arif (1927-1991), started to poetry in 1950s and effected many poets who were also socialist-realistic after 1960s. The poet, who collected all of his poems in his work called as Hasretinden Prangalar Eskittim (1968), in spite of writing a few poems, is one of the leading poets having a rare effect. The poet taking his style of poetry, way of saying, discourse and structure of imagery from the traditional richness of Anatolia, in spite of having a socialist identity, has constituted a saying which is not sermonic and sloganic; instead, he has adopted a way of saying which is sincere, spontaneous and original. One of the prominent factors making Ahmet Arif’s poetry different is its relationship with traditions. His adapting the traditional way of saying belonging to Anatolia ,especially to the east, to the modern poetry is the biggest indicator of his being familiar with his traditions and his being dependent on lands he lived. In his poetry, from a general aspect, we see the poet tries to keep alive the eastern culture, in a particular sense, he tries to keep alive socio economic reflections of Diyarbakır, cultural forms, folk music, way of talking etc. Folkloric and rhythmic items also feed his poetry. Therefore, sometimes in his poetry we come across with the voice of Dadaloğlu, Pîr Sultan Abdal and Celal Gûzelses who is from Diyarbakir. These folkloric and rhythmic items gains meaning and enriched by the images of socialist poetry.
Modern Türk şiirinin önemli toplumcu-gerçekçi şairlerinden birisi olan Ahmed Arif (1927-1991), şiire 1950’li yıllarda başlamış ve 1960’lardan sonraki birçok toplumcu-gerçekçi şair üzerinde önemli etkiler bırakmıştır. Bütün şiirlerini Hasretinden Prangalar Eskittim (1968) adlı eserinde
toplayan şair, çok az sayıda şiir kaleme almasına rağmen, Türk şiirinde örneğine az rastlanır bir etki bırakan şairlerin başında gelmektedir. Şiir iklimini, söyleyiş tarzını ve imgelem yapısını, Anadolu’nun geleneksel birikiminden alan şair, toplumcu bir kimliğe sahip olmasına rağmen
sloganik ve vaazcı bir söylemden uzak; içten, doğal, özgün bir şiir dili oluşturmayı başarmıştır. Ahmed Arif’in şiir anlayışını farklı kılan unsurların başında gelenekle kurduğu ilişki gelmektedir. Onun Anadolu’ya özellikle de Doğu Anadolu’ya has geleneksel söylemi modern şiire taşıması, yaşadığı topraklara bağlı, gelenek ve göreneklerine aşina bir şair olduğunun en büyük göstergesidir. Şairin şiirlerinde; genel manada Doğu kültürünü, özelde ise Diyarbakır’ı sosyoekonomik yansıması, formları, halk musikisi, konuşma tarzı vb. birçok unsuruyla yaşatmaya çalıştığını görürüz. Bu sebeple onun şiirinde yer yer Dadaloğlu’nun, Pir Sultan Abdal’ın veya Diyarbakırlı sanatçı Celal Güzelses’in sesiyle karşılaşırız. Bu folklorik ve ritmik unsurlar toplumcu şiirin imgeleri ile zenginleşerek özgün bir söyleyiş ve anlam bulur.
Özet Çağdaş Türk şiirinde, 1970'lerin sonunda yayımlamaya başladığı şiir kitap-larıyla adından söz ettirmeye başlayan Metin Altıok, daha çok lirik, duyarlı, melankolik ve trajik yönü ağır basan şiirleriyle ön plâna çıkmış bir şairdir.... more
Özet Çağdaş Türk şiirinde, 1970'lerin sonunda yayımlamaya başladığı şiir kitap-larıyla adından söz ettirmeye başlayan Metin Altıok, daha çok lirik, duyarlı, melankolik ve trajik yönü ağır basan şiirleriyle ön plâna çıkmış bir şairdir. Altıok'un şiirleri aşk, sevgi, acı, yalnızlık, yabancılaşma, melankoli, ölüm gibi izlekler etrafında şekillense de onun şiirlerinde sıklıkla tekrar edilen bir diğer izlek sürgün/sürgün olma halidir. Kendisini bir yere ait hissedemeyen, sürekli bir göçebe ve kaçış halinde olan şairin bu duygusunu besleyen en önemli unsur özyaşamöyküsüdür. Çocukluğunda anne sevgisinden mahrum kalan şair, yaşa-mı boyunca bu duygunun eksikliğini hissetmiş, annesi ile kuramadığı sevgi ba-ğını daha sonraki ilişkilerinde de bir türlü tamamlayamamıştır. Bununla birlik-te şairin felsefe öğretmeni olarak hiç beklemediği bir yere, şaire göre uzak bir taşra şehri olan Bingöl'e atanması, uzun yıllar Bingöl'de kızı Zeynep'ten uzak geçen yıllar, hiç bilmediği yeni bir kültür ve coğrafyaya olan uyumu/uyumsuz-luğu da bu sürgünlük duygusunu besleyen bir diğer durumdur. Bu çalışma; Metin Altıok'un özyaşamöyküsünden yola çıkarak, şairin şiirlerin-de sıklıkla tekrar edilen sürgünlük izleğini besleyen unsurları okuma çabasıdır. Abstract Metin Altıok is a poet who made a name for himself in contemporary Turkish poetry with poetry books that he started to publish in the late 1970s. Metin Altıok is a poet who came to the forefront with his lyrical, sensitive, melancholic and tragic poems. His poems include themes of love, pain, loneliness, alienation, melancholy and death. However, another subject frequently repeated in the poet's poems is exile / exile. The exile theme, which is frequently repeated in Metin Altıok's poems, stems from his autobiography. Deprived of the love of mother in her childhood, the poet felt the lack of this feeling throughout his life. However, his appointment to the city of Bingöl, which is far away from Ankara, a philosophy teacher, led him to loneliness. The fact that Altıok stayed away from Zeynep's daughter injured his deeply. This study aims to determine the theme of exile, which is frequently mentioned in Metin Altıok's poems.
Öz Bu çalışma Modern Türk edebiyatının öncü yazarlarından olan Halit Ziya'nın yazdığı kısa öykülere odaklanmıştır. Servet-i Fünun topluluğunun en önemli yazarı olan Halit Ziya aynı zamanda Modern Türk romancılığının da öncüsü kabul... more
Öz Bu çalışma Modern Türk edebiyatının öncü yazarlarından olan Halit Ziya'nın yazdığı kısa öykülere odaklanmıştır. Servet-i Fünun topluluğunun en önemli yazarı olan Halit Ziya aynı zamanda Modern Türk romancılığının da öncüsü kabul edilir. Edebiyatımızda daha çok romancı kimliği ile ön plana çıkmış olan yazarın öyküleri de en az romanları kadar önemlidir. Ancak yazarın öyküleri romanlarına nazaran arka planda kalmış, ihmal edilmiştir. Bu çalışmada yazarın kısa öykülerinden yola çıkılarak, kadının öykülerdeki toplumsal kimliği ve konumu irdelenmiştir. Yazarın öykülerinde kadın kimliğini bilinçli bir şekilde ön plana çıkardığı, onların yaşadıkları sorunları gerçekçi bir tarzda ele aldığı görülmektedir. Halit Ziya'nın kadın kimliğini ön plana çıkardığı öyküleri genellikle aile çevresinde oluşturulmuştur. Aldatma, mağdur edilme, ihmalkârlık, evlenememe, evlilik kaygısı, dışlanma, kimsesizlik, sakatlık, hastalık, erkeksiz-eşsiz kalma gibi durumlar ve bu durumların yarattığı sorunlar ve temalar çevresinde oluşturulmuş olan bu öykülerde kadına bakışta acıma ve şefkat duygusu ön plana çıkarılmıştır. Abstract This work focuses on short stories written by Halit Ziya, one of the leading writers of modern Turkish literature. Halit Ziya, the most important writer of the Servet-i Fünun community, is also considered to be the pioneer of Modern Turkish novelism.
Necip Fazıl Kısakürek is a pioneer artist who directs Turkish thought and literary world in the Republican era. Necip Fazıl; is an important artist who has come to the forefront with his talent, character, character and actor-challenger... more
Necip Fazıl Kısakürek is a pioneer artist who directs Turkish thought and literary world in the Republican era. Necip Fazıl; is an important artist who has come to the forefront with his talent, character, character and actor-challenger identity, and has been working on very large masses. The artist is the most important representative of the Islamic thinker in the early years of the Republic, in addition to his identity as a writer, with his belief in Islamism.
Necip Fazıl is in the effort of raising a new generation / youth in many works, especially "İdeolocya Örgüsü". The ideal youth of Necip Fazıl emerged as an alternative, second way against the youth idealized by the present Republican ideology. Necip Fazıl's ideal youth; He chose Islam as an example religion, and as example personality Hz. He sees Muhammad role model. Necip Fazil's ideal youth tries to develop the world of thought through the Qur'an and hadiths. This ideal youth is a young person who tries to conceptualize the time and place where he or she lives, depending on the Islamic tradition, but who is open to change. In addition to Necip Fazil's idealized all-out enthusiasm, his moral stance is a model personality with character traits. The main aim of the artist is to create a representative personality that spreads towards the collective individual.
In this work, Necip Fazıl's thought world has been examined from the various works written by him. the idea of the future thought and ideal youth was tried to be determined by going out of the works of the artist.
Postmodernism is a movement which changes classical expression completely and offers different point of view and expression possibilities to the narration through the new concepts it brought such as supremacy, intertextuality,... more
Postmodernism is a movement which changes classical expression
completely and offers different point of view and expression possibilities to the
narration through the new concepts it brought such as supremacy, intertextuality,
dramatization, parody, pastiche.
Another factor that Postmodernism brings a different point of view is rereading
history. This view, differs from the modern view towards history.
According to this understanding; even though history is based on documents, it has
been influenced by the attitude of the writer, and in this term, it has turned into a
subjective text. Postmodernists who are nourished by the belief that "everything
that is textualized happens on the ground and the language can not convey anything
other than itself", goes to the way of writing historical facts like a writer. Thus,
they see history as an area to be approached with suspicion.
In the stories of Murathan Mungan, also feeds in which he feeds through
historical narration it is possible to see the effects of postmodernism
mentionedabove. Related to this view, Mungan also creates new reading and
directions in his narratives in the light of New Historicism. İt is also possible to see
Murathan Mungan’s view and perception towards history in the story of “Ulak ile
Sadrazam” which is in his work “Lal Masallar” as the writer handles a historical
fact with a new attitude and reconstructs it.
The purpose of the present study is to determine what kind of history
persperctive Murathan Mungan presents through his stories which adopted a
postmodernist view and also to determine theview of postmodernism towards
history and it’s handling the history
Öz Abdülhak Hâmid Tarhan, Tanzimat'ın ikinci kuşağı adlandırılan sanatçılar içerisinde biyografisi, eserleri, yaşantısı ve kendine has mizacıyla bu kuşaktaki en farklı sanatçıların başında gelmektedir. Şiir, tiyatro, manzum piyes, mektup... more
Öz Abdülhak Hâmid Tarhan, Tanzimat'ın ikinci kuşağı adlandırılan sanatçılar içerisinde biyografisi, eserleri, yaşantısı ve kendine has mizacıyla bu kuşaktaki en farklı sanatçıların başında gelmektedir. Şiir, tiyatro, manzum piyes, mektup gibi birçok türde eser vermiş olan Hâmid'in hayatı ile eserleri arasında sıkı bir bağ olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle şiirlerinde yaşadığı şehirleri, gördüğü manzaraları şiirleştirme çabasında olan Hâmid'in Belde yahut Divaneliklerim (1885) adlı şiir kitabı bunun en tipik örneklerindendir. Genç yaşlarda Paris'e gitme imkânı bulan bir Hariciye memurunun yaşadığı şaşkınlığı ve hayranlığı içeren manzumelerden oluşan bu eser, birçok yönüyle 19. Yüzyılın en önemli kültür merkezi olan Paris'in genç bir Osmanlı aydınında yarattığı tesiri göstermesi açısından önemlidir. Hâmid, Paris'in sadece mekânsal olarak etkisinde kalmamış, o şehri oluşturan bütün unsurları bir hayret ve şaşkınlıkla karşılamış, gördüğü birçok unsuru şiirleştirme çabası içerisine girişmiştir. Bu çalışma; Abdulhak Hâmid Tarhan'ın Belde ve Divaneliklerim adlı eserini merkeze alarak 19. yüzyılda Paris'e giden genç bir Osmanlı aydınının bu şehirde yaşadıklarının şiirlerindeki yansımalarını tespit etme çabasıdır. Abstract With his works, his life style and his distinct temperament, Abdülhak Hamid Tarhan is one of the most peculiar ones among the artists called as the second generation of the Tanzimat. It may be said that there is a close link between his life and his works, which include various genres such as poetry, drama and letter. Belde Yahut Divaneliklerim (1885), a poetry book of Tarhan, who tried to poetize cities he visited and scenes he seen is one of the most typical examples of this. Consisting of poems depicting the amazement and admiration experienced by an foreign service officer who had the opportunity to visit Paris at his youth, this book is important in terms of showing the effect created by Paris, a major cultural hub in the 19th century, on a young Ottoman intellectual. Focusing on Belde Yahut Divaneliklerim, this study endeavors to ascertain the poetic reflections of the experiences of a young Ottoman intellectual visiting Paris in the 19th century.
Research Interests:
The main theme of the socialist realistic artistic understanding that takes its source from Marxism is the relation among man, society and its production. This artistic understanding emerged in Russia and fed from the teachings of... more
The main theme of the socialist realistic artistic understanding that takes its
source from Marxism is the relation among man, society and its production. This
artistic understanding emerged in Russia and fed from the teachings of Marxism;
Turkish literature begins to be affected especially in the first years of the Republican
period in some aspects such as poetry, novel, story, theatre, etc. written during the
Republican period. It is seen that this understanding which is influential in literary
genres leaves important influences especially on Turkish poetry.
The socialist realistic poetry that emerged at the beginning of the Republic era
continues in diverse forms. This understanding of poetry started with Nazım Hikmet,
especially with the 1940s, is defended by a wider poet cadre. The important part of
these poets, called “the 40th generation”, were inspired or nourished by the poetry
concept of Nazim Hikmet. Artists such as Ercüment Behzat Lav, İlhami Bekir Tez,
Attilâ İlhan, Rıfat Ilgaz, Ahmed Arif, A. Kadir, Enver Gökçe, Omer Faruk Toprak,
Niyazi Akıncıoğlu, Cahit Irgat who have formed a poetical understanding on this
line along with Nazım Hikmet being the pioneer of this art concept gave socialist
poetry as a leading poet in this generation.
Keywords: Marxism, Socialist Realism, Republican Period Turkish Literature,
Poetry, Nazım Hikmet
Research Interests:
Öz Bu çalışma; bir kurgulama yöntemi olarak üstkurmacaya, onun edebi anlatılardaki kullanılma biçimlerine ve Murathan Mungan'ın öykülerinde üstkurmacanın hangi yönlerden ele alındığını tespit etme çabasına odaklanmıştır. Postmodern... more
Öz

Bu çalışma; bir kurgulama yöntemi olarak üstkurmacaya, onun edebi anlatılardaki kullanılma biçimlerine ve Murathan Mungan'ın öykülerinde üstkurmacanın hangi yönlerden ele alındığını tespit etme çabasına odaklanmıştır. Postmodern edebiyatın vazgeçilmez unsurlarının başında gelen üstkurmaca (metafiction), bir edebî eserde oluşturulan kurmacanın gerçek olmadığını, bu kurmacanın da içinde bir kurmaca barındırdığını gösteren, " kurmacanın örtülü veya açıkça bozulup başka bir kurmacaya yer vermesiyle oluşan bir postmodern anlatı biçimidir. Genel hatlarıyla üstkurmaca; edebiyatı bir oyun olarak gören postmodern yazarların, yazma eylemlerini de oyunun bir parçası olarak görmelerinden dolayı, anlattıkları ya da kurguladıkları şeyi nasıl oluşturduklarını dile getirmeleri, romanın veya öykünün içinde kendileriyle veya okurla bir nevi sohbet etmeleridir. 1980'lerden itibaren kaleme aldığı öyküleriyle Türk öykücülüğüne farklı bir soluk getiren Murathan Mungan'ın birçok öyküsünde postmodern sanat anlayışından, bu anlayışın öne sürdüğü unsurlardan beslendiği görülmektedir. Mungan'ın özellikle üstkurmacanın imkânlarıyla karmaşık, iç içe geçmiş, kronolojik bir sıra izlemeyen, geriye dönüş, ileriye sıçrama, bilinç akımı ve iç monolog teknikleriyle zenginleştirilmiş, ilk okumada kendini kolay ele vermeyen sıkı örülmüş öyküler oluşturduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Postmodernizm, Üstkurmaca, Modern Türk Edebiyatı, Öykü, Murathan Mungan.

Abstract
This work focuses on the supremacy as a method of editing, its use in literary explanations, and the efforts to determine in which aspects superclusters are handled in Murathan Mungan's stories. The metaficition, which is at the head of the indispensable elements of postmodern literature, is a form of postmodern narrative that shows that the founder formed in a literary work is not real and that this founder has a fiction. Metafiction in general; Postmodern writers who see literature as a game should also express themselves in writing or in narration about how they form what they are describing or constructing because they see writing as part of the play. It is seen that in many stories of Murathan Mungan, who brought a different breath to the Turkish storytelling with the story he had received since the 1980s, it is seen from the understanding of postmodern art that he feeds on these elements. It appears that Mungan has created a tightly knit set of stories that do not easily reveal themselves in the first reading, especially with the possibilities of the supercluster, enriched by complex, intertwined, chronological order, backward, leap forward, consciousness flow and inner monologue techniques. Giriş Modernizmin temel ilkelerine ve ileri sürdüğü aklın ve bilimin egemenliği, modernite, çağdaşlık ve evrensellik gibi çeşitli değerlere karşı eleştirel bakış açısı getiren tek ve mutlak olanın yerine çok sesliliği oturtan, unutulmuş, ihmal edilmiş, görmezden gelinmiş, dışlanmış, geleneksel olana yönelen, bireyin özgürlüğünü ön plâna çıkaran postmodernizm, birçok alanda olduğu edebiyat sahasına da birbirinden farklı yenilikler getirmiştir (Bkz. Rosenau, 1992: 28). Oluşan bu yeni edebiyat, bütün öğretici, idealist, yönlendirici kimliklerden sıyrılmıştır. Bu yeni edebiyatın amacı, okuru bilgilendirmek, ona yol göstermek veya okurda siyasal ya da düşünsel düzlemde bilinç oluşturmak değildir. Edebiyatı, insanı/toplumu eğitme yolunda doğrudan bir araç olarak gören geleneksel bakışın yerine okuru özgürleştirmek dışında herhangi bir amaç taşımayan, çoğu zaman mantıksal bağları olmayan, gerçek ile kurmacanın sınırlarını fazlasıyla zorlayan yepyeni bir edebî anlayıştır (Bkz. Ecevit, 2012: 58). Özellikle roman türüne getirdiği yeniliklerle önplana çıkan bu akım; romandaki klasik anlatı kurallarını altüst eder. Tekli anlatıcıların yerini çoklu anlatıcılar alır. Klasik romanda romanın temel yüklenicisi olan kahraman sıradanlaştırılır ve özneye dönüştürülür. Zaman unsuru çeşitli tekniklerle • Bu çalışma, Yusuf Aydoğdu'nun " Murathan Mungan'ın Kurmaca (Öykü-Roman) Eserlerinin Postmodern Unsurlar ve Eğitsel Değerler Açısından İncelenmesi " adlı yayınlanmamış doktora tezinden yararlanılarak oluşturulmuştur.
Research Interests:
Kemal Özer (1935-2009), one of the important authors of Turkish literature in the Republican era; is a productive and versatile artist who had worked on many types of literature such as poetry, story, moment, travel writing, essay,... more
Kemal Özer (1935-2009), one of the important authors of Turkish
literature in the Republican era; is a productive and versatile artist who
had worked on many types of literature such as poetry, story, moment,
travel writing, essay, criticism, journal, interview.
K. Özer gave particular importance to poetry especially among the
species mentioned above, and he came to the forefront with his poet
identity. The poet started to write poetry at the beginning of the 1950s,
while in his early works of poetry especially in Gül Yordamı (1959), Ölü
Bir Yaz (1960), Tutsak Kan (1963), the influence of 'İkinci Yeni' poetry is
seen, it seems that he started to adopt a socialist realistic poetry concept
together with his work Kavganin Yüreği (1973) written after 1970's.
Although Kemal Özer's relation with the Second New is short, the
poetry of this period has important effects on his understanding. K. Özer
has created a poem that pushes the boundaries of poetry to create new
utterance possibilities, which regards the word as the basic element of
poetry, the image of which is important, the new quests in inter-word
relations, against syntax and general rules. This creation has created a
closed, distant-associative, self-confessing universe of poetry.
It is possible to say that the poet generally goes to certain themes
and items in his works which he keeps on the socialist realistic line. In
this period, especially the problems of the working class become the focal
point of his poems. His sensitivity towards this mass also shapes his
understanding of poetry and the language of poetry. This new
understanding of poetry, especially started with the Kavganin Yüreği, is
fed from a political and discourse.
Items such as social and political quarrels, labor-labor, supremacy,
hope, universality, consciousness-consciousness and conceptcollectivism
are the main thematic elements in this basic template.
Research Interests:
POLITICAL DISCOURSE IN TURGUT UYAR’S POEM CALLED “KURTARMAK BÜTÜN KAYGILARI”: FLIGHT FROM THE SYSTEM AND RESISTANCE Turgut Uyar, who is considered as one of the most important poets in Modern Turkish poetry, has begun poetry in 1940s... more
POLITICAL DISCOURSE IN TURGUT UYAR’S POEM CALLED “KURTARMAK BÜTÜN KAYGILARI”: FLIGHT FROM THE SYSTEM AND RESISTANCE
Turgut Uyar, who is considered as one of the most important poets in Modern Turkish poetry, has begun poetry in 1940s under the influence of Garip movement in poetry. It is possible to see the influences of this movement in his works “Arz-ı Hal (1949)” and “Türkiyem (1952)”. In this period, while the effects of Garip poetry shows itself obviously, especially in his first work “Arz-ı Hal”, , his work “Türkiyem” has an epic style and it emphasizes the love of country and Atatürk.
In Turgut Uyar’s poetry in second term, which experienced a significant change later, the effects of Second New poets begin to be seen. His approach to Second New starts with his work named “Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959)”. His second work, in this line, is “Tütünler Islak (1962)”. Linguistic and discursive change in his first work continues in his second work, too. Meaning, to some extent, remains in the second plan in his poetry in this period and he states that poetry is an issue of language. Textual and lexical deviations, abstraction, inversion, allusions, unusual associations, illogical sayings are techniques used by Uyar frequently, like most of the Second New poets. On the other hand, it can be stated that the poet, in this period of his poetry, mostly focused on social and political discourse, and this style makes his poetry to be considered around the themes such as hope about future, desire for change, resistance, flight away from the urban places, revival and awakening.
The change in his language is clearly seen in the content and thematic elements of the poems. In this respect, his work named “Kurtarmak Bütün Kaygıları” is a good example which shows the change in his poetry and view of life.
Uyar’s poems do not only alienate towards modern world and escape from it but also it includes a futuristic attitude which has a return and revival.
In this respect, “Kurtamak bütün kaygıları” is the poetry of the hope and thought that is tried to be revived by the poet who calls for the struggle again, and believes that he has no way other than changing the system.
This study tries to examine the changes in Turgut Uyar’s view of poetry, his life over his poetry, his way of handling society and the future from a reader centered perspective through his work “Kurtarmak Bütün Kaygıları”.
Research Interests:
ÖZET Türk edebiyatında, 1980‟lerden sonra kendisini fazlasıyla hissettirmeye başlayan postmodernizm akımının, doksanlardan sonraki en renkli ve en güçlü yazarlarından birisi olarak karşımıza çıkan... more
ÖZET
Türk edebiyatında, 1980‟lerden sonra kendisini fazlasıyla hissettirmeye başlayan postmodernizm akımının, doksanlardan sonraki en renkli ve en güçlü yazarlarından birisi olarak karşımıza çıkan İhsan Oktay Anar, ilk romanı Puslu Kıtalar Atlası‟ndan (1995) itibaren kaleme aldığı her romanı ile edebiyat dünyamızın en çok ses getiren ve en ilgi çekici yazarlarından birisi olmuştur. Romanlarında genellikle tarihî, dinî, felsefî, mitolojik unsurları postmodern bir söylemle zenginleştirerek okura sunan yazar, oluşturduğu bu farklı ve renkli anlatım tarzını Suskunlar (2007) romanı ile bir adım daha ileriye götürmüştür. Bu çalışma, İhsan Oktay Anar‟ın Suskunlar romanına, romandaki kurgulama yöntemlerine, karakterlere, anlatım biçimlerine, dil-üsluba odaklanarak oluşturulmuştur. Çalışmada, ayrıca romanda yer alan postmodern unsurlar tespit edilmiş ve bu unsurlara değinilmiştir. Bu çalışmanın amacı, İ. O. Anar‟ınSuskunlar romanını postmodernizm odaklı, okur merkezli bir bakış açısıyla çeşitli yönlerden incelemektir. Anahtar Sözcükler: Postmodernizm, Roman, İhsan Oktay Anar, Suskunlar,

                                          ABSTRACT
İhsan Oktay Anar, who is one of the most attractive and powerful authors of Postmodernism movement that has begun to be more effective since 1980‟s in Turkish literature, has become one of the most influential and attractive authors thanks to all of his novels including his first one named The Atlas Of Misty Continents(1995). The author generally presents historical, religious, philosophical and mythological elements enriched by a postmodern discourse to his readers, and he advanced this colorful and different style in his novel Taciturns(2007).
        This paper is based on ĠhsanOktayAnar‟s novel named Taciturns, the methods of construction, characters, wording and language style in this novel. In this study, postmodern elements are also found and touched on. The aim of this study is to analyze İ. O. Anar‟sTaciturnsnovel with a reader focused approach and in aspect of postmodernism.
Keywords: Postmodernism, Novel, İhsan Oktay Anar, Taciturns
Research Interests:
Türk edebiyatında, ilk romanı Pinhan ile birlikte birçok romanında doğu-batı, gelenek-modernite, aşk-tasavvuf, kadının kimliği ve kadın sorunları gibi konulara eğilen Elif Şafak, İskender romanında bir töre cinayetini ele almaktadır. Bu... more
Türk edebiyatında, ilk romanı Pinhan ile birlikte birçok romanında doğu-batı,
gelenek-modernite, aşk-tasavvuf, kadının kimliği ve kadın sorunları gibi konulara eğilen
Elif Şafak, İskender romanında bir töre cinayetini ele almaktadır. Bu eser her ne kadar
anne-oğul arasındaki trajik bir hikâyeyi, töre cinayetini merkeze alsa da temelde yazar,
bu hikâye üzerinden kadının toplumsal yerini ve konumunu, doğu-batı geleneklerinin
getirdiği varoluşsal çatışmaları, ataerkil geleneği ana konuyla ilişkilendirerek
sorgulamaya çalışmıştır.
Bu çalışma, Elif Şafak’ın İskender romanına, romandaki olayların ele alış
biçimine, çatışma unsurlarına ve karakterlere odaklanarak oluşturulmuştur. Çalışmada
öncelikle; eseri oluşturan olay örgüleri arasındaki ilişkiler çözülmeye çalışılmış, sıkça
başvurulan anlatım yöntemleri belirlenmiştir. Daha sonra romandaki çatışma
unsurları, son olarak da kahramanların özellikleri ve eserdeki işlevleri tespit edilmeye
çalışılmıştır. Bu çalışmanın amacı, Elif Şafak’ın İskender romanını okur merkezli bir
bakış açısıyla çeşitli yönlerden incelemektir.
Anahtar Sözcükler: Elif Şafak, roman, İskender, Töre Cinayeti,

ABSTRACT
Elif Şafak, who -in most of her novels- has focused on issues like east-west,
tradition-modernity, love-mysticism, women's identities and women's problems in
Turkish Literature since her first novel Pinhan, discusses honor killing in her novel
İskender. Although this novel simply takes a tragic story between a mother and son or
the honor killing at the center of the novel, the writer basically tries to question many
different subjects such as the social status and position of women, existential conflicts
imposed by the east-west tradition, patriarchal tradition and so on by linking them with
main subject.
This study was created by focusing on Elif Şafak's İskender, the way the events
were discussed, elements of conflict and characters. In the study, firstly the relations
between plots that formed the work were tried to be solved, and frequently used
narration method were identified. Then the factors of conflict, the features of
protagonists and their functions in the work were tried to be determined respectively.
The aim of this study is to investigate Elif Şafak's novel İskender with a reader centered perspective from various aspects.
Keywords: Elif Şafak, Novel, İskender, honor killing,
Research Interests:
Intertextuality that takes its source from postmodernism and deconstructionism; The simplest meaning is the relationship or exchange between two texts. According to postmodern literary understanding there is no new work. Each work is... more
Intertextuality that takes its source from postmodernism and deconstructionism; The simplest meaning is the relationship or exchange between two texts. According to postmodern literary understanding there is no new work. Each work is built on the knowledge of the past. For this, intertextuality is an indispensable element for the relationship between the past and the present. Intertextuality has begun to spread with the understanding of postmodern art which started to become effective in world literature especially after 1950s.
Turkish literature has been used systematically since the 1960s. Texts have been frequently used in Murathan Mungan's narratives, which have taken an important place in Turkish literature with their narratives since the 1980s.
This work; Focuses on the rewriting of the "Stelyanos Hrisopulos Ship" by Said Faik Abasıyanık by Murathan Mungan with the possibilities of intertextuality. The way Murathan Mungan pursues what he intends in this way has been tried to be determined on the basis of postmodern criteria.
Keywords: Postmodern Narration, Intertextuality, Turkish Literature, Story, Sait Faik Abasıyanık, Murathan Mungan.
Research Interests:
Cumhuriyet döneminin Nâzım Hikmet, Nail V. Çakırhan ve Ercüment Behzat Lav ile birlikte ilk toplumcu gerçekçi şiir kuşağı şairlerinden olan İlhami Bekir Tez, ayrıca Nâzım Hikmet’in öncülüğünde başlayan serbest şiir yazma geleneğinin de... more
Cumhuriyet döneminin Nâzım Hikmet, Nail V. Çakırhan ve Ercüment Behzat Lav ile birlikte ilk toplumcu gerçekçi şiir kuşağı şairlerinden olan İlhami Bekir Tez, ayrıca Nâzım Hikmet’in öncülüğünde başlayan serbest şiir yazma geleneğinin de ilk temsilcilerindendir. Hatta kimi kaynaklara göre Tez, serbest şiirin ilk başlatıcısı sayılmaktadır. Şiirle başladığı edebi serüvenini daha sonra kaleme aldığı üç romanı ile devam ettiren Tez’in, ayrıca çocuk edebiyatına dönük çalışmalarıyla beraber dergi faaliyetleri, gazetecilik, köşe yazarlığı ve yayınevi yönetimi gibi alanlarda da kültür ve edebiyat dünyasına katkıda bulunduğu görülmektedir. Edebiyatımızın birçok tür ve alanına katkıları olan bir sanatçı olmasına rağmen, Tez’in eser ve çalışmalarına dönük çok az sayıda incelemenin olması oldukça düşündürücüdür. Refik Durbaş’ın (1997) kaleme aldığı (İlhami Bekir Tez ile yapılmış olan üç söyleşi, onun şiirlerine dönük yazılmış olan birkaç yazı ve bazı şiir örneklerinden meydana gelmiş olan) Mektup Var İlhami Bekir’den adlı sınırlı çalışma dışında, sanatçının edebi dünyasına dönük herhangi bir edebi ve akademik kitap çalışması söz konusu değildir. 2015 yılında Berfin Bahar Dergisinin 220. sayısında yer alan üç eleştiri yazısı, 2019 yılında Gülsün Okumuş tarafından hazırlanmış olan “İlhami Bekir Tez’in Hayatı, Sanatı ve Eserleri” adlı yüksek lisans tezi ve Mustafa Kurt’un 2011 yılında kaleme aldığı “İlhami Bekir Tez’in “Herhangi Bir Roman Kitabıdır” adlı Eseri Üzerine Bir İnceleme” adlı makale çalışması dışında sanatçıyla ilgili eleştirel ve akademik bakışla ele alınmış herhangi bir çalışmanın olmaması, birçok türde eser kaleme almış olan ve edebiyat tarihimizin üretken sanatçılarından olan Tez’in çok yönlü bir şekilde ele alınması gerekliliğini de ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu çalışmanın amaç ve kapsamının farklı olması sebebiyle sanatçının şiirlerinden yola çıktığımızı ve bu şiirlerindeki kadın tipolojisine yöneldiğimizi, özellikle de onun en başarılı aşk şiiri örneği olan En Güzel Şarkı şiirine odaklandığımızı belirtmek isteriz.
Anlama, anlaşılma ve yorumlama konusu, insanın öncelikle içine doğduğu dünyayı daha anlaşılır kılma gayretiyle başlamış; daha sonraki süreçte din, tarih, toplum, kültür ve felsefe gibi yaşamın başka alanlarına yönelik meselelerinin... more
Anlama, anlaşılma ve yorumlama konusu, insanın öncelikle içine doğduğu
dünyayı daha anlaşılır kılma gayretiyle başlamış; daha sonraki süreçte din, tarih, toplum, kültür ve felsefe gibi yaşamın başka alanlarına yönelik meselelerinin çözümleme girişimleriyle güncelliğini her daim korumuştur. İnsanın anlamaya ve yorumlamaya dönük bu çabası ve tutumunu besleyen güdü; kendi dışındaki dünyalara duyduğu ilgi, bilinmeyenin yarattığı çekicilik ve merakla beraber varoluşunun ortaya koyduğu sancıların bir dışavurumudur. Dolayısıyla çalışmamızın konusu olan heremeneutiğin merkezinde konumlanan temel sorun, tam olarak bu yönleriyle kendini göstermektedir. Bir kuramsal söylem ve yorumlama sanatı olarak hermeneutik, genellikle anlaşılması zor, kapalı, simge yüklü ve yaratıcı metinleri netleştirilmek adına ortaya çıkmış, bireyin bu metinleri, onların dünyasını anlamlandırmak ve onlardan yola çıkarak kâinatı anlama ve anlaşılır kılmayı amaçlamıştır. Bu sebeple hermeneutik, insanlık tarihinin bütün gelişimsel serüveninde başvurulan bir yol, yöntem ve kuram olarak kullanılmış, tarihsel süreç içerisinde değişim-dönüşümler yaşayarak genişlemiştir.
Çağdaş Türk romancılığının araştırmacı, avangart, aykırı ve çok yönlü romancılarından biri olan Orhan Pamuk, 197o'lerin ortalarından itibaren yazmaya başladığı romanları ile sadece Türk edebiyatında değil, Dünya edebiyatında da hatırı... more
Çağdaş Türk romancılığının araştırmacı, avangart, aykırı ve çok yönlü romancılarından biri olan Orhan Pamuk, 197o'lerin ortalarından itibaren yazmaya başladığı romanları ile sadece Türk edebiyatında değil, Dünya edebiyatında da hatırı sayılır bir konuma oturmuş önemli bir yazardır. Pamuk, yöneldiği çarpıcı alan ve konular, postmodern unsurlarla zenginleştirdiği metinler, kullandığı farklı anlatım kurgulama teknikleri,  roman anlayışını sürekli yenileyen ve geliştiren tutumuyla her eserinde okuru şaşırtan bir yazar olarak dikkat çekmektedir. 1974'ten itibaren yazmayı bir yaşam biçimine dönüştüren Pamuk, yazacağı her konuyu bir bilim adamı gibi birçok yönüyle araştıran ve yöneldiği tarihi olayları bir tarihçi gibi bütün ayrıntıları ile irdeleyen, çalışkan, dikkatli ve çok yönlü
bir yazardır. Pamuk, bu çok yönlü yazarlığını; "bütün kitaplarım Doğu'nun ve
Batı'nın yöntem, usul, alışkanlık ve tarihinin karışmasından yapılmıştır ve kendi zenginliğimi de buna borçluyum" (Esen-Kılıç, 2018: 9) şeklinde ifade eder. Her eserinde yeni ve farklı olanın peşinde koşan yazar; bildungsromandan (oluşum romanı), tarihi romana, arayış/yolculuk romanından polisiyeye, aşk romanından psikolojik romana değin birçok roman türünü denemekten çekinmez. "
Research Interests:
Postmodernism is a literary movement which emerged as a reaction to modernism movement and has begun to show its effect on western literature after 1950s and in Turkish literature since 1980s. Being effective in many areas, such as... more
Postmodernism is a literary movement which emerged as a reaction to modernism movement and has begun to show its effect on western literature after 1950s and in Turkish literature since 1980s. Being effective in many areas, such as thought, art, economics, cinematography, architecture, this movement has also influenced Murathan Mungan like many authors in this period of Turkish literature.
It is seen that Murathan Mungan, who has begun to write since 1980s and contributed to Turkish literature in the various disciplines such as poetry, novel, story, essay, memoir, biography, criticism, play, film scenario, has written  his short stories and novels under the influence of postmodernism literature and elements of it.
In spite of many studies on Murathan Mungan, the postmodern elements and educational values in author’s fiction works have not been examined in details. In present study, postmodernism movement, which has shaped the author’s short stories and novels, the postmodern elements in his works and educational values are studied by content analysis method. As it is a work-centered study, which is grounded on postmodern perspective, determination of the main and subtitles in this study has been based on the data which are obtained from novels and short stories.
In this study, the aim is to understand what kind of values are attempted to be transferred and imposed to the society through author’s literary works via examining postmodern elements and educational values in  Murathan Mungan’s works.
Key words: Murathan Mungan, Postmodernism, novel, short story,