Skip to main content
Özne-beden ilişkisinde iktidarın varlığı sosyolojik tartışmalara konu olmuştur. Sinemanın toplumsal sorunlarla bağlantısına paralel olarak beden bütünlüğü ve beden sağlığına dair imgelerin sinemada yer alması kaçınılmazdır. Muhalif... more
Özne-beden ilişkisinde iktidarın varlığı sosyolojik tartışmalara konu olmuştur.
Sinemanın toplumsal sorunlarla bağlantısına paralel olarak beden bütünlüğü ve
beden sağlığına dair imgelerin sinemada yer alması kaçınılmazdır. Muhalif duruşu
simgeleyen bir sanat dalı olarak sinema bağımsız filmlerle sesini duyurmaya çalışsa
da ana akım sinemada egemen iktidarın ağırlığı her zaman hissedilmektedir. Bu
çalışmada beden bütünlüğüyle ilgili farklı özel durumların Türk Sineması’nda
nasıl temsil edildiği incelenmiştir. Sinemada temsilin toplumsal etkisi göz önünde
bulundurulduğunda ötekilik yaratılmaması açısından doğru temsilin önemli olduğu
da görülmektedir. Bu çalışma, farklı yıllarda gösterime giren dört Türk filmi -Benim
Dünyam (2013), Tamam Mıyız? (2013), Mucize (2015) ve 7. Koğuştaki Mucize
(2019)- üzerinden, bir ‘öteki’lik hali olarak bedensel ötekiliği ve sağlıklı olmamayı
tartışmaktadır
Türk Sineması’nın kendi içerisindeki dönüşümü ve gelişimi Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet Dönemi ve sonrasına kadar çeşitli biçimlerde olmuştur. Başta tiyatrocular dönemi, sonrasında ise sinema dilini geliştirip güçlendiren yönetmenlerle... more
Türk Sineması’nın kendi içerisindeki dönüşümü ve gelişimi Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet Dönemi ve sonrasına kadar çeşitli biçimlerde olmuştur. Başta tiyatrocular dönemi, sonrasında ise sinema dilini geliştirip güçlendiren yönetmenlerle kendi yolunu bulmuş ve özgün bir Türk Sineması oluşmuştur. Zaman zaman dönemin siyasi etkenlerine göre şekillenen Türk Sineması, kendi başına toplumu anlamak için sosyolojik bir boyut da taşımaktadır. 50 Soruda Türk Sineması kitabı yönelttiği sorularla hem Türk Sineması tarihine hem kendi döneminde öne çıkan yönetmenlere hem de Türkiye’de sinema eğitimine yönelttiği sorularla çok boyutlu bir biçimde Türk Sineması’nı anlamaya yönelmiştir. Gerek teorik bağlamda gerekse de teknik açıdan incelenen filmler ile yönetmenlere dair sorular cevaplanmış, böylelikle hem akademik alanda çalışma yapan akademisyenler hem de Türk Sineması’nı merak eden okuyucular için çok yönlü bir kaynak olarak hazırlanmıştır. Kronolojik olarak başlangıcından günümüze doğru ilerleyen bir yapı oluşturulmuş ve bu da okuyucunun en baştan itibaren Türk Sineması’nın nasıl gelişip modernleştiğine dair fikir üretmesini sağlayacak bir alan açmıştır.
Sinema, başlangıcından itibaren düşüncelerin imajlara dönüştüğü bir sanat dalı olmuştur. Sinema ile felsefenin aynı düzlemde olduğu kabul edildiğinde aralarındaki ortak noktalardan birinin imgeler olduğu da görülecektir. Bu nedenle sinema... more
Sinema, başlangıcından itibaren düşüncelerin imajlara dönüştüğü bir sanat dalı olmuştur. Sinema ile felsefenin aynı düzlemde olduğu kabul edildiğinde aralarındaki ortak noktalardan birinin imgeler olduğu da görülecektir. Bu nedenle sinema bir sanat olarak daima filozofların ilgisini çeken bir alandır. Sinema felsefesinde kendine önemli bir yer edinen "filmler düşünür felsefesi" özellikle Daniel Frampton'ın filmozofi kuramıyla yeni bir sayfa açmıştır. Frampton, filmlerin tıpkı felsefi metinler gibi felsefe yapabildiğini, bunu sinemaya özgü öğeler ile gerçekleştirdiğini iddia etmektedir. Düşünen filmler insan zihninden farklı olan film zihine sahiptir. Film zihin, film düşünme yoluyla film dünyayı yaratır ve bu dünya gerçek dünyadan farklı bir dünyadır. Filmozofi filmi bir düşünme biçimi olarak ele alırken film biçimine dair yeni bir kuram geliştirir. Aynı adlı yüksek lisans tezinden türetilen bu çalışmada öncelikle sinema felsefesi alanında düşünceler açıklanmış, filmler düşünür felsefesi incelenmiş ve Frampton'ın filmozofi kuramının temelleri olan film zihin, film düşünme ve film dünya kavramları detaylı olarak irdelenmiştir. Ardından Çağdaş Türk Sineması'ndan amaçlı örneklem ile seçilen filmler Frampton'ın filmozofik analizi ile incelenmiştir. Çağdaş Türk Sineması'nda film düşünme eylemini gerçekleştiren filmlerin hangi sinematik bileşenlerle ve nasıl felsefe yaptıkları tespit edilmeye çalışılmıştır.
Yaşanılan dijital çağda, kültürün korunması ve gelecek nesillere aktarılması giderek zorlaşmaktadır. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, toplumun her kesimini etkilediği gibi çocuk oyunlarını ve oyuncaklarını da etkilemektedir. Geleneksel... more
Yaşanılan dijital çağda, kültürün korunması ve gelecek nesillere aktarılması giderek
zorlaşmaktadır. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler, toplumun her kesimini etkilediği gibi
çocuk oyunlarını ve oyuncaklarını da etkilemektedir. Geleneksel oyun ve oyuncakların
yerini dijital oyunlar ve endüstriyel olarak üretilmiş oyuncakların aldığı görülmektedir.
Geçmişte çocuklar tarafından beden gücü ile oynanan oyunlar ve elle yapılan oyuncaklar artık pek bilinmemektedir. Özellikle televizyon, sinema ve bilgisayarın, değişen oyun kültürüne etkisi oldukça fazladır. Zamanın bir getirisi olarak, bu araçların yöndeşmesi ve mobilize olması oyun ve oyuncak kültüründeki değişimleri hızlandırmıştır. Bu çalışmada oyun ve oyuncak kavramlarının sinemada nasıl yer aldığı incelenerek kültürün yeniden üretiminde oynadığı rol ele alınmaya çalışılmıştır. Örneklem olarak ise TRT Çocuk kanalında yayımlanan Rafadan Tayfa isimli çizgi dizinin sinema filmine uyarlanmış hali Rafadan Tayfa Dehliz Macerası seçilmiştir. Rafadan Tayfa Dehliz Macerası filminin Türk kültüründe var olan oyun ve oyuncakları barındıran hikâyesiyle kültürün yeniden üretimine hizmet ettiği düşünülmektedir. Vizyona girdiği yıl Türk Sineması’nın en çokizlenen canlandırma filmi olan Rafadan Tayfa Dehliz Macerası, doküman incelemesi ile ele alınıp betimsel içerik analizi yöntemi ile incelenmiştir. Filmde yer alan geleneksel Türk oyunları ve oyuncakları belirlenerek kültürün yeniden üretilmesine katkısı tartışılmış; filmde yer alan oyun ve oyuncakların, çocuklara kültürlerini tanıma imkânı verme yoluyla kültürün yeniden üretimine katkı sağladığı sonucuna varılmıştır.
The aim of the philosophy of nature for two centuries after Thales started the philosophy of nature by saying "Water is the main substance of everything"; The main principle of existence is to find and explain everything that exists. In... more
The aim of the philosophy of nature for two centuries after Thales started the philosophy of nature by saying "Water is the main substance of everything"; The main principle of existence is to find and explain everything that exists. In the Renaissance period, the thinkers have laid the foundations of modern science by defining nature independently of God. It can be said that the desire to subjugate nature began with the industrial revolution. In the age of technology and information we live, it is observed that the ignored nature begins to deteriorate and the ecological balance is shaken. For centuries, the nature of mankind's escape to find healing and peace has become a force that man wants to dominate with the benefits of modernism. Deep ecology philosophy, which is one of many ecological approaches, sees man as a member of nature and makes a position that keeps him equal with other beings. In recent years, in order to prevent the irregularity of the order of nature, it is seen that mass media are used other than civil society organizations. One of these tools, cinema is used as a medium in which ecological problems are raised. Apart from documentaries for the protection of nature, animation films and independent art films focus on these problems. Reha Erdem can be said to show the sensitivity of the director to the nature, living in nature or fleeing to nature. In the scope of this study, the fantastic nature descriptions of the imagination and reality that Erdem has established are dealt with in the ecological context. The director's latest film, Big Big World (2016), was tried to be analyzed through semiotic analysis using Deep Ecology paradigm.
Research Interests:
Research Interests:
Sinema, bireyi ve toplumu mercek altına alarak çağının sorunlarını yansıtma misyonunu yüklenir. Çağdaş anlatı sinemasının amacı toplumsal ve bireysel gerçeklere dikkat çekerek izleyicinin deneyimledikleri ile etkin olmasını ve eleştirel... more
Sinema, bireyi ve toplumu mercek altına alarak çağının sorunlarını yansıtma misyonunu yüklenir. Çağdaş anlatı sinemasının amacı toplumsal ve bireysel gerçeklere dikkat çekerek izleyicinin deneyimledikleri ile etkin olmasını ve eleştirel bir tavır geliştirmesini sağlamaktır. Çağımızın önemli toplumsal sorunlarından olan yabancılaşma ve anomi, sinemanın ele aldığı konulardan biridir. Yabancılaşma bireyin kendine ve içinde yaşadığı topluma yabancılaşması olarak açıklanabilir. Anomi ise yabancılaşma ile ilişkili olarak bireyin toplumsal kurallardan ve değerlerden kopması durumudur. Bu çalışmada yabancılaşma ve anomi kavramlarının Türk Sineması’nda ne şekilde yer aldığı incelenmiştir. Kaygı (2017) ve Küçük Şeyler (2019) filmleri çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır. Filmler belirlenen değişkenler (metropol yaşamı, insanın üretim tarzı, emeğe, kendine ve topluma yabancılaşma ile toplumsal uyum mekanizmalarının bozulması) bakımından incelenmiştir.
Bugün tüm dünyada yaygın olarak kullanılan sanal ortamlar, bireylerin gerçek kimlikleri dışında dijital kimlikleri ile sanal dünyada varlık göstermelerini mümkün kılmaktadır. Bu durum özellikle dijital göçmenler ve dijital yerliler... more
Bugün tüm dünyada yaygın olarak kullanılan sanal ortamlar, bireylerin gerçek kimlikleri dışında dijital kimlikleri ile sanal dünyada varlık göstermelerini mümkün kılmaktadır. Bu durum özellikle dijital göçmenler ve dijital yerliler kavramları ile birbirinden ayrılan nesillerden dijital yerlilerde sıklıkla görülmektedir. Sosyal medya platformları ve dijital oyunlar ise bireylerin dijital kimliklerini kullanarak farklı biri gibi davrandıkları mecralar olarak öne çıkmaktadır. Bu mecraları kullanan bireyler dijital olarak kendilerini var ederken gerçek kimlikleri yerine kendi tasarladıkları dijital kimlikler edinebilmekte ve bu yeni kimlikleri ile dijital uzamdaki diğer bireyler ile etkileşimde bulunabilmektedirler. Bu bağlamda, çalışmada sanal dünyada dijital kimlikler edinilerek oynanan sanal dünya (roleplay) oyunları ile çeşitli sosyal medya araçları ele alınarak dijital kimlik ve dijital toplum çerçevesinde irdelenmiştir. Bu oyunları oynayan ve sosyal medya araçlarını mahlas (nickname) üzerinden kullanan bireylerle odak grup görüşmesi yöntemiyle görüşmeler yapılmıştır. Yapılan görüşmelerden elde edilen veriler ışığında, dijital kimliklerin kullanımının yaygınlaşacağı ve gelecek toplumsal düzende öncelikli olarak yer alacağı öngörülmektedir.