Romany bibliography: Latines
Bulletin of Kh. Dosmukhamedov Atyrau University, 2022
In this paper, the development of the sociological method is approached and discussed within the ... more In this paper, the development of the sociological method is approached and discussed within the framework
of the concept of paradigm. The concept of paradigm as a model of doing science, or the conventions upon which scientists
agree on how a problem should be approached, forms the basis of scientific inquiry. Because paradigms correspond to the
nature of scientific research and the methodology followed by the researcher. Quantitative research, known as the positivist
paradigm in the context of research design, precedes proving and defining, while qualitative research comes to the fore and
becomes evident in the axis of research open to exploration, understanding and interpretation. As a multi-paradigm science,
sociology is nourished and flexible by a positivist, interpretive, critical, and postmodern paradigm. Moreover, it is argued in
the study that multi-paradigmism affects the methodological structure and brings with it methodological differentiation. From
this point of view, the transformations and methodological differences in the theoretical modeling approach of sociology are
examined and evaluated in the context of periods.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Çingeneler Edebiyata Girince, 2021
Türkiye’deki Çingene ya da yaygın ve resmi kullanımda “Roman”
adıyla tanımlanan gruplara ilişkin... more Türkiye’deki Çingene ya da yaygın ve resmi kullanımda “Roman”
adıyla tanımlanan gruplara ilişkin çalışmaların tarihçesi oldukça
yeni olmasına rağmen farklı çalışmalara da ihtiyaç duyulmaktadır.
Nitekim söz konusu ihtiyaç çerçevesinde bu grubun kim olduğu
kadar hangi kültürel özellikler çerçevesinde ele alınıp değerlendirileceği hususu, oldukça önemli bir sorunsal ve tartışma alanıdır.
Tarihsel açıdan bakıldığında, Çingene olarak adlandırılan grupların Hindistan’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafya içerisinde
bulunduğu ve tarihi eserlerde yer aldığı görülmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Antalya Göç Kitabı, 2021
Göç olgusu günümüz dünyasının en önemli gerçekliği olarak kendisini
hissettirmekte ve gündem içe... more Göç olgusu günümüz dünyasının en önemli gerçekliği olarak kendisini
hissettirmekte ve gündem içerisindeki konumunu korumaktadır. Zira birçok
insan ve sosyal grup, farklı beklenti ve nedenlerle doğup büyüdüğü yerlerden başka şehir veya ülkelere doğru göç yolculuklarına çıkmakta ve yeni
arayışlar içerisinde bulunmaktadır. Göçe yol açan etkenlerin çeşitliliği bir
yana kendini gerçekleştirme ve arayış içinde bulunmanın ortaya çıkardığı
dinamizm hem yeni toplumsallıklar üretmekte hem de toplumsal değişimin
itici gücünü oluşturmaktadır. Bu manada göç hareketliliklerini yerel, ulusal
ve uluslararası ölçekte izlemek, ortaya çıkabilecek pek çok sosyal sorunun
çözümüne imkân sağlarken, politika geliştirilmesini de kolaylaştırmaktadır.
Elinizdeki bu kitapta, yoğun göç alan bir kent olarak Antalya'ya yapılan iç ve
dış göç süreçlerini okuyucusuyla ve kent yönetimiyle buluşturmayı hedeflemektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Zeitschrift für die Welt der Türken / Journal of World of Turks, 2020
Zaman ve mekanın sınırlarını ortadan kaldıran bilişim teknolojileri sunduğu imkanlar ve sağladığı... more Zaman ve mekanın sınırlarını ortadan kaldıran bilişim teknolojileri sunduğu imkanlar ve sağladığı olanaklarla toplumsal ve bireysel yaşamın her alanında etkili olmaktadır. Dijital dönüşümün yol açtığı yeni pratikler, bireysel ve toplumsal yeni görünümler ortaya çıkarmakta ve farklılaşmaktadır. Öyle ki gündelik pek çok eylemimiz gibi suç türleri de giderek dijitalleşmekte, kapsamı ve niteliği değişerek daha kolay gerçekleştirilebilir hale dönüşmektedir. Dijitalleşmeyle birlikte ön plana
çıkan suçlar ise doğrudan bilişim sistemini, verilerini ve bütünlüğünü hedef alan eylemlerle önemli bir güvenlik sorunu olarak kendisini hissettirmektedir. Bu perspektiften hareketle çalışmada, bilişim teknolojileriyle birlikte kapsamı ve niteliği değişen suç türleri irdelenerek artan teknolojik imkanların suç eylemleri üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. İnternet haberleri bağlamında dolandırıcılık yöntemleri örneklem alanı olarak belirlenmiş, 2008 ve 2019 yıllarında
dolandırıcılıkla ilgili en fazla içeriğe sahip olduğu belirlenen ve içinde dolandırıcılık kelimesi geçen hurriyet.com.tr’de yer alan toplam 464 haber değerlendirmeye alınmıştır. Çalışmada içerik analizi tekniği kullanılmış, gerçekleşme biçimlerine bağlı olarak, dolandırıcılık eylemini işleme biçimleri ve araçları kategorize edilerek sınıflandırılmıştır. Araştırmanın sonuçları bağlamında teknolojik ilerlemelerin
beraberinde geleneksel suç eylemlerini dönüştürdüğü ve dijitalleşmeyi
araçsallaştırdığı bulgulanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 2020
Teknolojik gelişmelerin günümüz toplumundaki artan etkisiyle birlikte ortaya çıkan yenilikler ve ... more Teknolojik gelişmelerin günümüz toplumundaki artan etkisiyle birlikte ortaya çıkan yenilikler ve sağladığı kolaylıkların sosyal sistemin her alanını kuşatması, bireysel ve toplumsal ilişki biçimlerimizi değiştirmekte ve farklılaştırmaktadır. Öyle ki yüz yüze ve karşılıklı etkileşimler aracılığıyla sürdürülen birçok gündelik eylem, yoğun olarak teknolojik araçlarla gerçekleştirilmekte ve yaşantımızın sıradanlaşan bir parçası haline dönüşmüş bulunmaktadır. Gündelik sohbetlerden, eğlenme biçimine, boş zaman aktivitelerinden çalışma biçimlerine kadar çoğu davranışımız farklı biçim ve boyutlar kazanarak sanal ortamlara taşınmış ve dijitalleşmiştir. Dahası teknolojik gelişmeler ve tüketim toplumunun içerisine doğmuş olan yeni bir neslin varlığını da düşündüğümüzde kültürel pratiklerimiz her geçen gün dönüşüme uğramakta ve yaygınlık kazanmaktadır. Bu perspektif içerisinde çalışmamızda ‘online alışveriş’, ‘internetten alışveriş’, ‘sanal alışveriş’, ‘e-ticaret’, ya da ‘elektronik ticaret’ olarak adlandırılan dijital davranışın sosyolojik analizi, üniversite öğrencileri örnekleminde irdelenmeye çalışılmıştır. Araştırmada nicel yöntem tercih edilerek 17-20 Şubat 2020 tarihleri arasında Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji, Felsefe, Coğrafya ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinden toplam 240 öğrenci ile görüşülmüş ve anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Örneklem grubunun dijital alışveriş düzeyi, algısı, deneyimleri, beklentileri ve karşılaştıkları sorunlara ilişkin toplanan veriler numaralandırılmış ve SPSS programı aracılığıyla tablolaştırılarak değerlendirilmiştir. Katılımcıların dijital alışveriş davranışını; kolaylık, rahatlık, ucuzluk, erişebilirlik ve zamandan tasarruf olarak algıladığı ve %88,8 oranında dijital alışveriş deneyimine sahip olduğu bulgulanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi, 2020
Öz: Göç gruplarının etkilerini ve etkileşimini konu edinen akademik çalışmalarda göçün ortaya çık... more Öz: Göç gruplarının etkilerini ve etkileşimini konu edinen akademik çalışmalarda göçün ortaya çıkardığı toplumsal değişme biçimleri göç sürecini bir yönetim sorunu olarak görmekte ve tartışmaktadır. Zira göçle gelen nüfusun sosyal ve mekansal sorunları, sosyal içerme ve göç politikalarına ihtiyaç duymakta ve toplumsal sistemin geleceğini belirlemede başat bir rol oynamaktadır. Özellikle göç gruplarının kültürel farklılıklarıyla birlikte içinde yaşadığı yeni toplumun bir parçası oluşu ve sosyal sisteme katılımda eşit hak ve imkanlara ulaşabilme kabiliyeti göçün sonuçlarını belirleyen faktördür. Bu perspek-tiften hareketle çalışmada, düzensiz uluslararası göç örneği olarak Adana iline yerleşen Suriyeli göçmen nüfusun sosyal ve mekansal görünümü Suriyeliler Caddesi örnekleminde; bütünleşme, farklılaşma, mekansallaşma ve aidiyet kavramlarıyla irdelenmeye çalışılmış ve değerlendirilmiştir. Araştırmada karma yöntem tercih edilerek anket, mülakat ve gözlem teknikleri kullanılmış, elde edilen nicel ve nitel veriler çalışmanın sorgu alanı içerisinde tasnif edilmiş, tablolaştırılmış ve analiz edilmiştir. Veri toplama süreci 02-30 Aralık 2019 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş, toplam 354 Suriyeli göçmene anket uygulanmış ve görüşmelerde istisnasız anadili Arapça olan tercümanların katılımları ve destekleriyle sağlanmıştır. Suriyeli göç gruplarının mekansal dağılımında; sosyo-ekonomik durum, akrabalık, tanıdıklık, din, dil ve mekansal algı faktörlerinin belirleyici olduğu ve sosyal uyum sorunlarının devam ettiği bulgulanmıştır. Abstract: In the academic studies that treat the impacts of, and the interaction between immigration groups, the types of social change that result from immigration view and discuss immigration process as a management problem. The social and spatial issues of the population that emerge with immigration are in need of social inclusion and immigration policies, and they play a crucial role in determining the future of the social system. Immigration groups' ability to become a part of, along with their cultural differences, the new society they live in, and to gain equal rights and opportunities to participate in the social system is the factor that determines the results of immigration. From this perspective, in this study, the social and spatial view in the case of Syrians Street, the Syrian immigrant population that settled in Adana province as an example of irregular international immigration has been addressed and evaluated in the context of integration, differentiation, spatialization, and belonging. By using the mixed method, the study has been conducted using survey, interview, and observation techniques; obtained quantitative and qualitative data have been classified, tabulated, and analyzed within the scope of the study. The data collection process has been conducted between the dates of 02-30 December 2019; a total of 354 Syrian immigrants have been surveyed, and participation and support of interpreters, whose native language is Arabic, have been provided during the interviews with no exception. It has been discovered that in the spatial distribution of Syrian immigrationgroups; factors such as socioeconomic condition, affinity, acquaintance, religion, language, and spatial perception are determinants, and social adaptation issues keep continuing.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Examining the role of the participation of immigrant children in the education system on developi... more Examining the role of the participation of immigrant children in the education system on developing resilience and social adaptation, this study is based on the results of the field study conducted with Syrian immigrant children in the case of Darıca district. In this context, whether the inclusion of immigrant children within the education system has an impact on resilience development and the factors affecting the formation of personal resilience have been examined and discussed from a sociological perspective. Using quantitative and qualitative analyzes together, the 'mixed method' was preferred in this research; techniques such as Likert scale, focus group discussion and interview along with grounded theory analysis are included. The target group of the study consists of students between 13-18 age group and a total of 100 students were interviewed. The data collection process was completed between the dates of 13-24 May 2019, and interviews were made with school administrators, teachers and families, apart from the students forming the sample group. The data obtained were classified and evaluated as low level resilience, medium level resilience and high level resilience. In the context of the results of our research, it was discovered that the presence of immigrant children in the education system contributes to the development of resilience and facilitates social adaptation. Öz Göçmen çocukların eğitim sistemine katılımının dayanıklılık geliştirme ve sosyal uyumu sağlamadaki rolünü irdeleyen bu çalışma, Darıca ilçesi örnekleminde Suriyeli göçmen çocuklarla gerçekleştirilen saha araştırmasının sonuçlarına dayanmaktadır. Bu çerçevede göçmen çocukların, eğitim sistemi içerisinde bulunmalarının dayanıklılık geliştirmeleri üzerinde bir etkisinin olup olmadığı ve kişisel dayanıklılığın oluşmasına etki eden faktörlerin neler olduğu irdelenmiş ve sosyolojik bir perspektifle tartışılmıştır. Araştırmada nicel ve nitel analizlerin birlikte kullanıldığı 'karma yöntem' tercih edilmiş; likert ölçeği, odak grup görüşmesi ve mülakat teknikleri ile birlikte gömülü teori analizine yer verilmiştir. Araştırmanın hedef kitlesini 13-18 yaş grubundaki öğrenciler oluşturmuş ve toplam 100 öğrenci ile görüşme gerçekleştirilmiştir. Veri toplama işlemi 13-24 Mayıs 2019 tarihleri arasında tamamlanmış, örneklem grubunu oluşturan öğrenciler dışında, okul yöneticileri, öğretmenler ve ailelerle görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler düşük düzeyli dayanıklılık, orta düzeyli dayanıklılık ve yüksek düzeyli dayanıklılık olarak sınıflandırılmış ve değerlendirilmiştir. Araştırmamızın sonuçları bağlamında göçmen çocukların eğitim sistemi içerisinde yer almalarının dayanıklılık geliştirmelerine katkı sağladığı ve sosyal uyumu kolaylaştırdığı bulgulanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Göç Dergisi, 2019
Özet Suriye savaşından kuşkusuz en büyük oranda etkilenen ülke tarihi ve coğrafi yakınlığı nedeni... more Özet Suriye savaşından kuşkusuz en büyük oranda etkilenen ülke tarihi ve coğrafi yakınlığı nedeniyle Türkiye olmuş ve 4 milyona yakın bir Suriyeli nüfusa ev sahipliği yapmak zorunda kalmıştır. Suriye göçü beraberinde güvenlik merkezli pek çok tartışma alanını gündeme taşımış ancak aşırı genelleştirmeler konunun kültürel boyutlarıyla ve farklı görünümleriyle birlikte ele alınmasını engellemiştir. Özellikle Suriye göçünün sayısal büyüklüğü kadar; göç nüfusunun niteliği, göç gruplarının kültürel özellikleri ve sosyolojik birikimlerine ilişkin veriler uzun bir süre sınırlı bazı akademik çalışmada yer bulabilmiştir. Suriyeli göçmen gruplar arasındaki kültürel farklılıkların göz ardı edilmesi ve aşırı genelleştirmeler, kamusal manada sosyal uyumu engelleyen ve olumsuz haber ya da muhalif politik duruşların oluşmasına zemin hazırlayan bir etken olmuştur. Diğer bir ifadeyle göç gruplarının sahip olduğu sosyolojik özelliklere ilişkin sınırlı bilgiler, kimlik ve farklılık boyutlarıyla konunun değerlendirilmesini ötelemiş, spesifik ve insan merkezli kamusal politikaların üretimini ve uygulama pratiklerini geciktirmiştir. Bu perspektiften hareketle çalışmada, Suriye savaşı sonrasında Hatay'ın Payas ilçesine yerleşen Suriyeli göçmen nüfusun sosyolojik görünümü ve kültürel özellikleri, karma araştırma yöntemiyle, anket ve derinlemesine mülakat tekniklerinin birlikte kullanımıyla irdelenmiş; sosyal temsil ve farkındalık temelli yaklaşımların göç ve göçmen yönetimini kolaylaştırıcı bir rol üstlendiği bulgulanmıştır. ABSTRACT IN ENGLISH The Sociological Characteristics of Syrian Immigrants in Terms of Difference and Awareness: A Case Study in Payas Due to historical and geographical proximity, Turkey has undoubtedly been the country that is affected the most from the Syrian War and had to host almost 4 million of Syrian population. Syrian migration has brought up many security-based discussion fields to the agenda; however, overgeneralisations have prevented the consideration of the topic in terms of cultural aspects and different perspectives. For a long time, the data considering the magnitude of Syrian migration; the quality of the immigrant population; the cultural
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Middle Eastern Studies, 2007
There are now many Roma populations in various countries, predominantly on the
European continent... more There are now many Roma populations in various countries, predominantly on the
European continent. In accordance with this diversity in settlement places as well as
living, Roma people have taken different names in different regions and at different
times; hence they have been attributed with either pejorative or positive
characteristics. However, despite all these attributions as well as their being marked
as ‘alien’, the Roma have been successful in altering or reformulating these
configurations and stereotypes and, to a large extent, have preserved their cultures
and group characteristics.
The early literature on the Roma as an ‘alien’ category has primarily dealt with
their language, roots and immigration. The nineteenth century literature started to
focus on the ways to homogenize these populations. The literature in the twentieth
century on the Roma mainly follows the reinvention of the Roma as alien.1 It was
only within the last couple of decades that they have been identified as ‘Roma’ in
cultural studies. All this historical processing in the literature points at the same time
to the process leading from calling the Roma successively Athingoni (in the
Byzantine Empire), Gitan (in Spain), Chigan (in Hungary) and Zigeuner (in
Germany) to their renaming as Roma.
Studies of the Roma have come from various sources.2 Some of these studies
focused on the state and laws and dealt with the question of political authority.
Others were mainly academic in nature and used anthropological methods of
investigation. There were also studies that reflected the common knowledge or
stereotypes and values among the public. The common denominator of all these
studies, which are mainly of Western origin and are part of the Western literature, is
that they conclude with generalizations without acknowledging the diversity of the
Roma. There is very little research, for instance, on the Roma of the Ottoman
Empire or those in Anatolia.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Journal of Muslim Minority Affairs, 2009
Turkey, which is situated on the transit route to Europe for many refugees/asylum seekers from As... more Turkey, which is situated on the transit route to Europe for many refugees/asylum seekers from Asia and Africa, has recently been facing a gradually increasing refugee problem. In this study, a sociological analysis of refugees will be introduced through the example of the city of Isparta in Turkey which serves as a transit country for many international refugees. The study will attempt to discuss the demographic characteristics of refugees, such as their age, gender, education levels, occupations, marital status, number of children, job/occupation and employment status, social and economic status, survival ways, reasons why they became refugees, traumas they experienced, adaptation problems, expectations, and finally their points of view towards both themselves and the world. The source of data used in the study includes the refugees residing in Kafeler (Bug˘day) Street in the city centre, as well as the refugees residing in Yedis¸ehitler district of Isparta. The study was carried out between October 2007 and January 2008 using in-depth
interview technique.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2008
ÖZET Türkiye'de kimlik talepleri ve merkezde yer alma çabaları bağlamında yaşanan sorunlar demokr... more ÖZET Türkiye'de kimlik talepleri ve merkezde yer alma çabaları bağlamında yaşanan sorunlar demokratikleşme ve demokrasi kültürünü geliştirme sorunsalında düğümlenmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında sınırlı sayıdaki bir grubun ya da yönetici kesimin yönlendirmesinde olan modernleşme süreci, bugün daha farklı sosyal, siyasi ve kültürel aktörler tarafından benimsenmekte ve yönlendirilmektedir. Kendini merkez ya da çevre de görenler arasındaki yapılanma beraberinde yeni demokratik talepleri de ülkenin gündemine taşımaktadır. Bu çalışma Türk modernleşme sürecinde merkezin/iktidarın dönüşümünü yeni kimlik arayışları bağlamında irdelemektedir. Türk toplumunda değişen ve dönüşen toplumsal talepler ve demokratikleşme çabaları, farklı kimlik arayışları üzerinden değerlendirilmekte ve insan merkezli bir hukuk ve demokratikleşme modeli çerçevesinde analiz yapılmaya çalışılmaktadır. ABSTRACT The problems experienced in Turkey in the context of identity claims and efforts to move to the centre are tangled in the problematic of democratisation and developing a culture of democracy. The modernization process, which used to be oriented by a limited number of groups or directors in the first years of the Republic, is embraced and prompted today by several different social, political and cultural actors. This structuring between the ones who consider themselves at the centre or margins also brings along new democratic demands into the country's agenda. This study aims to scrutinize the transformation of the centre/power during the process of the Turkish modernization in the context of new identity quests. The changing social demands and democratisation efforts in the Turkish society will be evaluated in terms of different identity quests, and we will try to carry out an analysis within the framework of a people-centred model of law and democratisation. Giriş Türkiye'de modernleşmenin yaygınlaşması ve aktörlerinin farklılaşmasıyla birlikte yeni kimlik talepleri ve eğilimlerinin daha görünür hale gelmeye başladığı görülmektedir. Tek merkez kalıbını aşan yeni kimlik arayışları bulabildiği bütün araçları etkin bir şekilde kullanmakta; televizyon, internet, semboller ve yeni sloganlar aracılığıyla kendi varoluşuna imkan sağlamaya çalışmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında sınırlı sayıdaki * Yrd.Doç.Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, suat@fef.sdu.edu.tr
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Kimlikler Lütfen: Türkiye Cumhuriyetinde Kültürel Kimlik Arayışı ve Temsili, Ankara: Odtü Yayınları. S. 244-255, 2008
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Hacettepe Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2008
Anadolu’daki varlığı uzun bir geçmişe dayanan Çingenelerin, Hindistan’dan ayrıldıktan sonra Anado... more Anadolu’daki varlığı uzun bir geçmişe dayanan Çingenelerin, Hindistan’dan ayrıldıktan sonra Anadolu’yu bir geçiş noktası ve yaşam alanı olarak seçtikleri bilinmektedir. Günümüzde ise Rom, Dom ve Lom gruplar olarak Türkiye coğrafyasının farklı bölgelerinde yaşayan Çingene gruplarına rastlanabilir. Bununla birlikte Türkiye’de kamusal söylemde “Roman” ya da “esmer vatandaş” olarak tanımlanan ve batı bölgesinde yaşayan Rom grupları en fazla bilinen Çingene grubunu oluşturmaktadır. Buna karşın yoğun olarak Doğu Karadeniz Bölgesinde yaşayan Lom ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan Dom gruplarına ilişkin veriler oldukça yetersiz görünmektedir. Bu perspektiften hareketle çalışmada Türkiye’deki Çingene gruplarının (Rom, Dom ve Lom) görünümleri yaşadıkları bölgelerden elde edilen veriler aracılığıyla irdelenecek ve kültür ve kimlik bağlamında sunulacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Akademik Araştırmalar Dergisi, 2006
Kültür ve kimliğe ilişkin olarak yapılan çalışmalarda dil, kimliğin göstergesi ve tanımlayıcıları... more Kültür ve kimliğe ilişkin olarak yapılan çalışmalarda dil, kimliğin göstergesi ve tanımlayıcılarından biridir. Özellikle Çingene kültürü ve kimliği bağlamında değerlendirildiğinde; uzun göç yolculukları ve yaşanan olumsuzluklara rağmen Çingene dilinin varlığını devam ettirmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Zira geçmiş dönemlerde yazı diline sahip olmayan Çingenelerin, hangi şartlar altında dillerini nasıl korudukları ve kullandıkları, konuyu kavrama ve anlama bağlamında önemli bir noktayı oluşturmaktadır. Bu perspektif içerisinde, Çingene dilinin Çingene topluluklarındaki sosyal işlevi ve anlamı; İzmir Tarlabaşında ikamet eden Çingenelerle yapılan söylem analizi çalışmasının sonuçları bağlamında analiz edilecektir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Sosyoloji Dergisi, 2018
Yalova kenti özelinde Körfez Geçiş Projesinin sosyal etkilerini ele alan
bu makale kentleşme, san... more Yalova kenti özelinde Körfez Geçiş Projesinin sosyal etkilerini ele alan
bu makale kentleşme, sanayileşme, mekânsallaşma ve toplumsal değişme
ilişkisi üzerine kurgulanmış bir çalışmaya karşılık gelmektedir. Kent dokusunda
muhtemel önemli değişimleri kaçınılmaz kılacak olan Körfez Geçiş Projesinin
insan, kültür ve mekan ilişkileri bağlamında değerlendirilmesi çalışmanın sorgu
alanlarını oluşturmaktadır. Zira kente ilişkin projelerin kent yaşayanları
tarafından nasıl algılandığının bilinmesi kent yönetimi ve olası politikaları
bağlamında kıymetlidir. Bu çerçevede projenin nasıl algılandığı ve
değerlendirildiği kentleşme, kimlik, aidiyet, göç, farkındalık, çevre, üretim
ilişkileri, bölgesel kalkınma gibi farklı sosyal parametreler üzerinden irdelenip söylem analizi tekniğiyle analiz edilmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Hacettepe Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar E-Dergisi, 2006
Selanik’ten göç eden Çingenelerin göç deneyimi ve hatıraları üzerine kurgulanmış bu çalışma, İzmi... more Selanik’ten göç eden Çingenelerin göç deneyimi ve hatıraları üzerine kurgulanmış bu çalışma, İzmir Tarlabaşı mahallesinde ikamet eden Çingenelerle yapılan sözlü tarih çalışmasının sonuçlarını içermektedir. Tarlabaşı Çingeneleri Yunanistan’la 1923 yılında yapılan Lozan Antlaşması sonucuna göre Türkiye’ye gelen Çingenelerdir. Bornova’ya göç eden Çingeneler, tütüncülükle uğraşan Çingenelerdir ve Selanik’te de tütüncülük yapmışlardır. Çalışmada, geçmişi anlamlandırma sürecine ilişkin olarak ‘sözlü tarih’ tekniği kullanılmıştır. Araştırma alanından elde edilen veriler, oluşturulan ‘tanıklık çözümleme modeli’ çerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışmada yer alan tanıklıklar, çalışmanın izlediği paradigma içerisinde geçmişin anlamlandırılmasına bir katkı ve geçmişle gelecek arasında bir köprü olarak değerlendirilebilir. Görüşülenlerin geçmişe ilişkin anlatıları; Göç ve Göç’e İlişkin Tasavvur, Geçmiş ve Gelecek Arasında Tarlabaşı, Çalışma Yaşamı ve Tütün İşçiliği, Göçmenlik ve Çingenelik Algısı başlıkları etrafında ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
http://joimar.com/archives.aspx, 2016
ÖZET Toplumsal kalkınma ve gelişme tartışmaları günümüz dünyasının önemli sorunlarından birisidir... more ÖZET Toplumsal kalkınma ve gelişme tartışmaları günümüz dünyasının önemli sorunlarından birisidir. Ekonomik büyümeye paralel olarak insan kaynağının gelişmişliği ve sürdürülebilir yaşam kalitesi, ülkelerarası rekabete açık bir alan ve sosyal politika gerektiren konulardır. Zira toplumu oluşturan insan kaynağının yaşam kalitesi, bireylerin sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşılayabilme kapasitesiyle değerlendirilmektedir. Değişen yaşam koşulları ve bireysel tercihler, kentsel mekanlarda ilişkileri yeniden sorgulamakta, bireylerin yaşamlarından ne derece hoşnut oldukları, nelerden şikayet ettikleri ve kaliteli bir yaşamın bileşenlerinin ne olduğu sıklıkla tartışılmaktadır. Özel politika gerektiren grupların istihdamı ve bütünleşik sosyal politika üretimini Roman nüfus üzerinden ele alan bu makale de ise istihdam ve aktif içerme imkanları tartışılmakta, uygulanabilir çözüm ve politika önerileri değerlendirilmektedir. Anahtar kelimeler: Özel politika gerektiren gruplar, sürdürülebilir yaşam kalitesi, istihdam, aktif içerme, romanlar ABSTRACT Social development and improvement discussions are one of the important issues of modern-day. In parallel with economic growth, development of human resources, sustainable quality of life are open to competition internationally and require social policy. Then, the quality of human resources generating society is qualified with the capacity to afford individuals' social and economic necessities. Changing life conditions and individual preferences, relations in rural places are questioned again; how satisfied from the individual life, what the complain about and components of life og good quality are argued. In this article employment of groups requiring special policy and creation of integrated social policy for Roma citizens are handled and oppurtunities of employment, active inclusion are discussed, practicable solution and policy proposals are evaluated.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Papers
Afet ve Risk Dergisi
Afetler, geçmişten beri yaratabileceği derin hasarlar dolayısıyla insanlığın tedirginlik duyduğu ... more Afetler, geçmişten beri yaratabileceği derin hasarlar dolayısıyla insanlığın tedirginlik duyduğu olaylar arasında yer almaktadır. Özellikle yangın gibi tüm doğayı tehdit eden bir afetin telafi edilmesi aylar hatta yıllar sürebilmektedir. Afetlerin sonucunda bireylerin maddi ve manevi hasarlar almasının yanında toplumsal yaşam kesintiye uğramakta ve önemli dönüşümler yaşanmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda teknolojinin gelişmesi ve gündelik hayatımızın merkezinde yer almasıyla kriz anlarında ortaya çıkan sorunlar daha çabuk onarılmaya çalışılmakta ve haberdarlık sağlanmaktadır. Yaşanan afetler sonrasında beliren toplumsal çözüm arayışları yeniden inşa süreçlerini gerekli kılmakta, dirençlilik ve kırılganlık düzeylerinin anlaşılması önem kazanmaktadır. Bu perspektiften hareketle çalışmada 2021 yılında gerçekleşen Antalya Manavgat yangının medyadaki görünümü ve toplumsal algısı incelenmeye çalışılmış ve analiz edilmiştir. Çalışmanın örneklem alanı olarak yangınla ilgili en fazla i...
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Gaziantep University Journal of Social Sciences, Jun 1, 2009
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Apr 30, 2020
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
of the concept of paradigm. The concept of paradigm as a model of doing science, or the conventions upon which scientists
agree on how a problem should be approached, forms the basis of scientific inquiry. Because paradigms correspond to the
nature of scientific research and the methodology followed by the researcher. Quantitative research, known as the positivist
paradigm in the context of research design, precedes proving and defining, while qualitative research comes to the fore and
becomes evident in the axis of research open to exploration, understanding and interpretation. As a multi-paradigm science,
sociology is nourished and flexible by a positivist, interpretive, critical, and postmodern paradigm. Moreover, it is argued in
the study that multi-paradigmism affects the methodological structure and brings with it methodological differentiation. From
this point of view, the transformations and methodological differences in the theoretical modeling approach of sociology are
examined and evaluated in the context of periods.
adıyla tanımlanan gruplara ilişkin çalışmaların tarihçesi oldukça
yeni olmasına rağmen farklı çalışmalara da ihtiyaç duyulmaktadır.
Nitekim söz konusu ihtiyaç çerçevesinde bu grubun kim olduğu
kadar hangi kültürel özellikler çerçevesinde ele alınıp değerlendirileceği hususu, oldukça önemli bir sorunsal ve tartışma alanıdır.
Tarihsel açıdan bakıldığında, Çingene olarak adlandırılan grupların Hindistan’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafya içerisinde
bulunduğu ve tarihi eserlerde yer aldığı görülmektedir.
hissettirmekte ve gündem içerisindeki konumunu korumaktadır. Zira birçok
insan ve sosyal grup, farklı beklenti ve nedenlerle doğup büyüdüğü yerlerden başka şehir veya ülkelere doğru göç yolculuklarına çıkmakta ve yeni
arayışlar içerisinde bulunmaktadır. Göçe yol açan etkenlerin çeşitliliği bir
yana kendini gerçekleştirme ve arayış içinde bulunmanın ortaya çıkardığı
dinamizm hem yeni toplumsallıklar üretmekte hem de toplumsal değişimin
itici gücünü oluşturmaktadır. Bu manada göç hareketliliklerini yerel, ulusal
ve uluslararası ölçekte izlemek, ortaya çıkabilecek pek çok sosyal sorunun
çözümüne imkân sağlarken, politika geliştirilmesini de kolaylaştırmaktadır.
Elinizdeki bu kitapta, yoğun göç alan bir kent olarak Antalya'ya yapılan iç ve
dış göç süreçlerini okuyucusuyla ve kent yönetimiyle buluşturmayı hedeflemektedir.
çıkan suçlar ise doğrudan bilişim sistemini, verilerini ve bütünlüğünü hedef alan eylemlerle önemli bir güvenlik sorunu olarak kendisini hissettirmektedir. Bu perspektiften hareketle çalışmada, bilişim teknolojileriyle birlikte kapsamı ve niteliği değişen suç türleri irdelenerek artan teknolojik imkanların suç eylemleri üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. İnternet haberleri bağlamında dolandırıcılık yöntemleri örneklem alanı olarak belirlenmiş, 2008 ve 2019 yıllarında
dolandırıcılıkla ilgili en fazla içeriğe sahip olduğu belirlenen ve içinde dolandırıcılık kelimesi geçen hurriyet.com.tr’de yer alan toplam 464 haber değerlendirmeye alınmıştır. Çalışmada içerik analizi tekniği kullanılmış, gerçekleşme biçimlerine bağlı olarak, dolandırıcılık eylemini işleme biçimleri ve araçları kategorize edilerek sınıflandırılmıştır. Araştırmanın sonuçları bağlamında teknolojik ilerlemelerin
beraberinde geleneksel suç eylemlerini dönüştürdüğü ve dijitalleşmeyi
araçsallaştırdığı bulgulanmıştır.
European continent. In accordance with this diversity in settlement places as well as
living, Roma people have taken different names in different regions and at different
times; hence they have been attributed with either pejorative or positive
characteristics. However, despite all these attributions as well as their being marked
as ‘alien’, the Roma have been successful in altering or reformulating these
configurations and stereotypes and, to a large extent, have preserved their cultures
and group characteristics.
The early literature on the Roma as an ‘alien’ category has primarily dealt with
their language, roots and immigration. The nineteenth century literature started to
focus on the ways to homogenize these populations. The literature in the twentieth
century on the Roma mainly follows the reinvention of the Roma as alien.1 It was
only within the last couple of decades that they have been identified as ‘Roma’ in
cultural studies. All this historical processing in the literature points at the same time
to the process leading from calling the Roma successively Athingoni (in the
Byzantine Empire), Gitan (in Spain), Chigan (in Hungary) and Zigeuner (in
Germany) to their renaming as Roma.
Studies of the Roma have come from various sources.2 Some of these studies
focused on the state and laws and dealt with the question of political authority.
Others were mainly academic in nature and used anthropological methods of
investigation. There were also studies that reflected the common knowledge or
stereotypes and values among the public. The common denominator of all these
studies, which are mainly of Western origin and are part of the Western literature, is
that they conclude with generalizations without acknowledging the diversity of the
Roma. There is very little research, for instance, on the Roma of the Ottoman
Empire or those in Anatolia.
interview technique.
bu makale kentleşme, sanayileşme, mekânsallaşma ve toplumsal değişme
ilişkisi üzerine kurgulanmış bir çalışmaya karşılık gelmektedir. Kent dokusunda
muhtemel önemli değişimleri kaçınılmaz kılacak olan Körfez Geçiş Projesinin
insan, kültür ve mekan ilişkileri bağlamında değerlendirilmesi çalışmanın sorgu
alanlarını oluşturmaktadır. Zira kente ilişkin projelerin kent yaşayanları
tarafından nasıl algılandığının bilinmesi kent yönetimi ve olası politikaları
bağlamında kıymetlidir. Bu çerçevede projenin nasıl algılandığı ve
değerlendirildiği kentleşme, kimlik, aidiyet, göç, farkındalık, çevre, üretim
ilişkileri, bölgesel kalkınma gibi farklı sosyal parametreler üzerinden irdelenip söylem analizi tekniğiyle analiz edilmektedir.
of the concept of paradigm. The concept of paradigm as a model of doing science, or the conventions upon which scientists
agree on how a problem should be approached, forms the basis of scientific inquiry. Because paradigms correspond to the
nature of scientific research and the methodology followed by the researcher. Quantitative research, known as the positivist
paradigm in the context of research design, precedes proving and defining, while qualitative research comes to the fore and
becomes evident in the axis of research open to exploration, understanding and interpretation. As a multi-paradigm science,
sociology is nourished and flexible by a positivist, interpretive, critical, and postmodern paradigm. Moreover, it is argued in
the study that multi-paradigmism affects the methodological structure and brings with it methodological differentiation. From
this point of view, the transformations and methodological differences in the theoretical modeling approach of sociology are
examined and evaluated in the context of periods.
adıyla tanımlanan gruplara ilişkin çalışmaların tarihçesi oldukça
yeni olmasına rağmen farklı çalışmalara da ihtiyaç duyulmaktadır.
Nitekim söz konusu ihtiyaç çerçevesinde bu grubun kim olduğu
kadar hangi kültürel özellikler çerçevesinde ele alınıp değerlendirileceği hususu, oldukça önemli bir sorunsal ve tartışma alanıdır.
Tarihsel açıdan bakıldığında, Çingene olarak adlandırılan grupların Hindistan’dan Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafya içerisinde
bulunduğu ve tarihi eserlerde yer aldığı görülmektedir.
hissettirmekte ve gündem içerisindeki konumunu korumaktadır. Zira birçok
insan ve sosyal grup, farklı beklenti ve nedenlerle doğup büyüdüğü yerlerden başka şehir veya ülkelere doğru göç yolculuklarına çıkmakta ve yeni
arayışlar içerisinde bulunmaktadır. Göçe yol açan etkenlerin çeşitliliği bir
yana kendini gerçekleştirme ve arayış içinde bulunmanın ortaya çıkardığı
dinamizm hem yeni toplumsallıklar üretmekte hem de toplumsal değişimin
itici gücünü oluşturmaktadır. Bu manada göç hareketliliklerini yerel, ulusal
ve uluslararası ölçekte izlemek, ortaya çıkabilecek pek çok sosyal sorunun
çözümüne imkân sağlarken, politika geliştirilmesini de kolaylaştırmaktadır.
Elinizdeki bu kitapta, yoğun göç alan bir kent olarak Antalya'ya yapılan iç ve
dış göç süreçlerini okuyucusuyla ve kent yönetimiyle buluşturmayı hedeflemektedir.
çıkan suçlar ise doğrudan bilişim sistemini, verilerini ve bütünlüğünü hedef alan eylemlerle önemli bir güvenlik sorunu olarak kendisini hissettirmektedir. Bu perspektiften hareketle çalışmada, bilişim teknolojileriyle birlikte kapsamı ve niteliği değişen suç türleri irdelenerek artan teknolojik imkanların suç eylemleri üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. İnternet haberleri bağlamında dolandırıcılık yöntemleri örneklem alanı olarak belirlenmiş, 2008 ve 2019 yıllarında
dolandırıcılıkla ilgili en fazla içeriğe sahip olduğu belirlenen ve içinde dolandırıcılık kelimesi geçen hurriyet.com.tr’de yer alan toplam 464 haber değerlendirmeye alınmıştır. Çalışmada içerik analizi tekniği kullanılmış, gerçekleşme biçimlerine bağlı olarak, dolandırıcılık eylemini işleme biçimleri ve araçları kategorize edilerek sınıflandırılmıştır. Araştırmanın sonuçları bağlamında teknolojik ilerlemelerin
beraberinde geleneksel suç eylemlerini dönüştürdüğü ve dijitalleşmeyi
araçsallaştırdığı bulgulanmıştır.
European continent. In accordance with this diversity in settlement places as well as
living, Roma people have taken different names in different regions and at different
times; hence they have been attributed with either pejorative or positive
characteristics. However, despite all these attributions as well as their being marked
as ‘alien’, the Roma have been successful in altering or reformulating these
configurations and stereotypes and, to a large extent, have preserved their cultures
and group characteristics.
The early literature on the Roma as an ‘alien’ category has primarily dealt with
their language, roots and immigration. The nineteenth century literature started to
focus on the ways to homogenize these populations. The literature in the twentieth
century on the Roma mainly follows the reinvention of the Roma as alien.1 It was
only within the last couple of decades that they have been identified as ‘Roma’ in
cultural studies. All this historical processing in the literature points at the same time
to the process leading from calling the Roma successively Athingoni (in the
Byzantine Empire), Gitan (in Spain), Chigan (in Hungary) and Zigeuner (in
Germany) to their renaming as Roma.
Studies of the Roma have come from various sources.2 Some of these studies
focused on the state and laws and dealt with the question of political authority.
Others were mainly academic in nature and used anthropological methods of
investigation. There were also studies that reflected the common knowledge or
stereotypes and values among the public. The common denominator of all these
studies, which are mainly of Western origin and are part of the Western literature, is
that they conclude with generalizations without acknowledging the diversity of the
Roma. There is very little research, for instance, on the Roma of the Ottoman
Empire or those in Anatolia.
interview technique.
bu makale kentleşme, sanayileşme, mekânsallaşma ve toplumsal değişme
ilişkisi üzerine kurgulanmış bir çalışmaya karşılık gelmektedir. Kent dokusunda
muhtemel önemli değişimleri kaçınılmaz kılacak olan Körfez Geçiş Projesinin
insan, kültür ve mekan ilişkileri bağlamında değerlendirilmesi çalışmanın sorgu
alanlarını oluşturmaktadır. Zira kente ilişkin projelerin kent yaşayanları
tarafından nasıl algılandığının bilinmesi kent yönetimi ve olası politikaları
bağlamında kıymetlidir. Bu çerçevede projenin nasıl algılandığı ve
değerlendirildiği kentleşme, kimlik, aidiyet, göç, farkındalık, çevre, üretim
ilişkileri, bölgesel kalkınma gibi farklı sosyal parametreler üzerinden irdelenip söylem analizi tekniğiyle analiz edilmektedir.
ABSTRACT
Turkey’s Roma are one of the major minority groups in the country without the status of an officially recognized minority. Around one million Roma are estimated to live in Turkey with distinct cultural characteristics, primarily of language. They also compose one of the constituents of the lower class in Turkey who face problems of lower levels of education, income, and housing and of a higher level of criminality. In accordance with the Europeanization of the human rights and protection of minority standards in Turkey due to the process of accession to the EU, the Roma became focal in EU-Turkish relations, as recent European Commission regular reports on Turkey made assessments of the situation that the Roma are in. It is in this context that the integration of the Roma to Turkish society and their participation in the public sphere as a group become important. This study has taken the task of understanding the Roma community with its level of political participation and organisation. In light of field research conducted in Tarlabaşı, a neighbourhood in the Bornova district of Izmir mostly populated by the Roma, the questions of how the Roma develop identity, organise collectively, get access to public services and perceive membership to the EU are traced. The study discusses the research results obtained in the research and makes an evaluation of the main problems that the Roma experience in today’s Turkey.