Prof. Dr. Zeki Tastan
Yeni Türk edebiyatı alanında, tarihî roman, roman, şiir, tiyatro, öykü, deneme gibi türler üzerinde çalışmalar ve halihazırda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğretim üyesi (prof. dr.) olarak görev yapmaktayım.
Address: Van
Address: Van
less
InterestsView All (22)
Uploads
Elinizdeki kitap aracılığıyla toplumumuzun büyük dönüşümler yaşadığı bir dönemde sosyal hayatımızın önemli bir alanı olan mahalleyi ve mahalle yaşantısını, Hüseyin Rahmi Gürpınarın realist ve samimi üslubundan alıntılar ve önemli tespitler eşliğinde bir arada bulma fırsatı elde edeceksiniz.
Yazar bu oyunu; çocukluk arkadaşı Asaf Güven Aksel’in “Yirmi Yıllık Vesikalık” başlıklı yazısının peşine düşerek kaleme alır. Yazı, 12 Eylül öncesinde öldürülen 16 yaşındaki bir gencin öyküsüdür. Irmak bu yazıdan hareket ederek 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmasını gençler üzerinden yansıtır
olarak da anılan bir dönemde görev yapan İbrahim Paşa, renkli kişiliğiyle romancılarımızın da ilgisini çekmiştir.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Cumhuriyet devrinde neşredilen üç
romana konu olur: Ayşim (1934), Patronalılar (1943) ve Esirci Başı (1944). Bu romanlarda onun tarihi kişiliği yanında ruhsal cephesinde de vurgu yapılır. Devlet Adamlığı, icraatları, reformcu yönü, yaşadığı aşkları, eğlence dünyası ve birçok yönü roman kişiliği çerçevesinde yeniden hayat bulur. Biz bu bildiride Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı Türk romanındaki yansımalarıyla ele almaya çalışacağız.
epistemolojiyi dayanak noktası yaparak araştırmayı, sorgulamayı ve eleştirel yaklaşımı benimsetmektir.
Düşünsel yapıtlara ve eleştirel metinlere kaynaklık eden Edebiyat Fakültelerinin bir diğer işlevi de düşüncelerin özgür bir biçimde tartışılmasını sağlayacak ortamlara zemin hazırlamak ve farklı alanlarda çalışma yapan disiplinler arasında eşgüdümü sağlamaktır. Nitekim Edebiyat Fakülteleri, Dil’den İletişim’e, Sanat’tan Tarih’e, Arkeoloji’den Antropoloji’ye, Sosyoloji’den Psikoloji’ye ve Felsefeye varan bir dizi farklı anabilim dallarını kapsamaktadır. Aslında bu disiplinler, kendi alanlarında özgül oldukları kadar birbirleriyle de doğrudan ilişkilidirler. Ancak bugüne kadar söz konusu
alanlar arasında yeterli düzeyde bir işbirliğinin gerçekleştiğini ya da ortak
çalışmaların yapıldığını söylemek pek mümkün değildir.
Bu gerçekten hareketle hazırlanmış olan bu çalışma, Edebiyat Fakültesi
bünyesindeki öğretim elemanlarının yazmış oldukları değerli bildiri ve makalelerden oluşmaktadır. Elinizdeki “Edebiyat Panelleri” Kitabı, kendi alanında bir ilki oluşturmaktadır. Zira bu çalışmayla ilk kez bir Edebiyat Fakültesi, Türkiye’deki Edebiyat Fakültelerinin farklı disiplinlerinde görev yapan öğretim üyelerini bir araya getirmek suretiyle gerçekleştirdiği bilimsel panellerin neticesinde bir eser ortaya çıkarmıştır. Bu eserin, hem üniversiteler ve disiplinler arası işbirliğinin hem de Türkiye’de entelektüel birikimin ve düşünsel üretimin gelişmesine yapacağı katkı açısından önemli bir boşluğu gideceği düşünülmektedir.
Bunun nedeni yalnız felsefenin edebiyat üzerindeki yönlendirici ve belirleyici etkisi değil,
edebiyatın da giderek felsefe içinde bir söylem biçimi olarak görülmesidir. Varoluşçulukta filozof ve romancı, filozof ve şair, filozof ve denemecinin aynı kişilikte bütünleştiğine tanık oluruz. Bu durum, yeni bir söylem biçimi oluşturma çabası olarak görülebileceği gibi, farklı sorunları ele alma konusunda felsefenin yetersizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Edebiyat geleneği güçlü bir toplum olmamıza karşın felsefe dili ve kültürü açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Felsefe ve edebiyat arasında bir yol oluşturmak, bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla yeniden tesis etmek
önemlidir. Zira köylerinde bile divan sahibi şairlerin bulunduğu bir kültür coğrafyasının
insanları olarak edebiyat eserlerinin içindeki felsefeyi ve felsefe eserlerinin içindeki edebiyatı keşfettiğimizde sadece felsefe ve edebiyat arasında bir ilişki kurmuş olmakla kalmaz, aynı zamanda kendimize ait düşünme yollarını da tanımış oluruz.
kültür ve edebiyatının zengin kaynaklarına yönelen Berfe, yeni bir şiir dili yaratmaya çalışır. Genç bir şairin ilk kitabı olmasına rağmen Gün Ola devrinde akisler uyandırır.
Bu bildiride, Türk şiirinde halk edebiyatının etkisi ve kitabın devrinde uyandırdığı akislere de bağlı olarak Süreyya Berfe’nin Gün Ola adlı şiir kitabında halk kültür ve edebiyatına ait unsurların nasıl işlediği incelenecektir.
hazırlanan doktora tezlerini incelemeyi esas alan bu çabayla söz konusu boşluğu gidermek hedeflenmiştir.
Türk Dili ve Edebiyatı alanında yapılan doktora çalışmalarının başlangıcından
2017 yılına kadarki tarihi seyrini ele alan bu kitap, nihayetinde sorgulayıcı
bir rapor mahiyeti taşımaktadır. Öyle ki çalışmayı gerekli kılan, Türk Dili ve
Edebiyatı bölümlerinde yapılmış doktora çalışmalarının geçmişini tespit etmek, şu anki gidişata belki yön vermek ve eksik bırakılmış ya da çokça yoğrulmuş konuları göz önüne sermek isteği ve gerekliliği oldu. Bu çerçevede ele alınan doktora tezleriyle ilgili danışmanlar, konular, üniversiteler, yıllara göre verilen istatiksel verilerden hareketle genel değerlendirmeler yapıldı; gelecekte bu sahada çalışacak araştırmacılar için genel bir perspektif sunulmaya çalışıldı. Ayrıca sahadaki tüm doktora tezlerinin bibliyografyasını da içeren bu çalışmayla Türkiye’de Türk Dili ve Edebiyatı camiasının tarihsel süreç içerisinde ortaya koyduğu birikimin dikkatlere sunulması hedeflendi.
yayımlanmıştır. Sepetçioğlu’nun kaleme aldığı fakat bugüne kadar yayımlanmamış on tiyatrosu da bulunmaktadır. Bu oyunlardan biri de olayları, on dördüncü yüzyılın sonlarında ve on beşinci yüzyılın başlarında geçen Meragalı Abdülkadir’dir. Üç perdeden oluşan oyun, Meragalı Abdülkadir adlı bir musikişinası konu almaktadır. Oyunda ayrıca Emir
Timur, Şebek, Tandu Hatun, Miranşah, Gülendam öne çıkan diğer kişilerdir. Bu bildiride Meragalı Abdülkadir adlı oyun, “dramatik örgü (olay örgüsü)”, “zaman”, “dekor-mekân”, “kişi kadrosu”, “dil ve anlatım” yönleriyle incelenmeye çalışılmıştır.
tezlerin tespiti ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Makale, iki bölümden meydana
gelmektedir. Birinci bölümü Türk edebiyatında tarihî romanlar üzerine yapılmış müstakil çalışmalar teşkil edecektir. İkinci bölüm ise tarihî romanlardan hareketle farklı konuları ele alan çalışmalara ve Türk edebiyatında tarihî romancı olarak tanınmış yazarlar ve onlarla ilgili hazırlanan tezlere ayrılmıştır. Sonda ise yazımıza konu olan tezlerin listesi verilecektir.
Elinizdeki kitap aracılığıyla toplumumuzun büyük dönüşümler yaşadığı bir dönemde sosyal hayatımızın önemli bir alanı olan mahalleyi ve mahalle yaşantısını, Hüseyin Rahmi Gürpınarın realist ve samimi üslubundan alıntılar ve önemli tespitler eşliğinde bir arada bulma fırsatı elde edeceksiniz.
Yazar bu oyunu; çocukluk arkadaşı Asaf Güven Aksel’in “Yirmi Yıllık Vesikalık” başlıklı yazısının peşine düşerek kaleme alır. Yazı, 12 Eylül öncesinde öldürülen 16 yaşındaki bir gencin öyküsüdür. Irmak bu yazıdan hareket ederek 12 Eylül öncesi sağ-sol çatışmasını gençler üzerinden yansıtır
olarak da anılan bir dönemde görev yapan İbrahim Paşa, renkli kişiliğiyle romancılarımızın da ilgisini çekmiştir.
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Cumhuriyet devrinde neşredilen üç
romana konu olur: Ayşim (1934), Patronalılar (1943) ve Esirci Başı (1944). Bu romanlarda onun tarihi kişiliği yanında ruhsal cephesinde de vurgu yapılır. Devlet Adamlığı, icraatları, reformcu yönü, yaşadığı aşkları, eğlence dünyası ve birçok yönü roman kişiliği çerçevesinde yeniden hayat bulur. Biz bu bildiride Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı Türk romanındaki yansımalarıyla ele almaya çalışacağız.
epistemolojiyi dayanak noktası yaparak araştırmayı, sorgulamayı ve eleştirel yaklaşımı benimsetmektir.
Düşünsel yapıtlara ve eleştirel metinlere kaynaklık eden Edebiyat Fakültelerinin bir diğer işlevi de düşüncelerin özgür bir biçimde tartışılmasını sağlayacak ortamlara zemin hazırlamak ve farklı alanlarda çalışma yapan disiplinler arasında eşgüdümü sağlamaktır. Nitekim Edebiyat Fakülteleri, Dil’den İletişim’e, Sanat’tan Tarih’e, Arkeoloji’den Antropoloji’ye, Sosyoloji’den Psikoloji’ye ve Felsefeye varan bir dizi farklı anabilim dallarını kapsamaktadır. Aslında bu disiplinler, kendi alanlarında özgül oldukları kadar birbirleriyle de doğrudan ilişkilidirler. Ancak bugüne kadar söz konusu
alanlar arasında yeterli düzeyde bir işbirliğinin gerçekleştiğini ya da ortak
çalışmaların yapıldığını söylemek pek mümkün değildir.
Bu gerçekten hareketle hazırlanmış olan bu çalışma, Edebiyat Fakültesi
bünyesindeki öğretim elemanlarının yazmış oldukları değerli bildiri ve makalelerden oluşmaktadır. Elinizdeki “Edebiyat Panelleri” Kitabı, kendi alanında bir ilki oluşturmaktadır. Zira bu çalışmayla ilk kez bir Edebiyat Fakültesi, Türkiye’deki Edebiyat Fakültelerinin farklı disiplinlerinde görev yapan öğretim üyelerini bir araya getirmek suretiyle gerçekleştirdiği bilimsel panellerin neticesinde bir eser ortaya çıkarmıştır. Bu eserin, hem üniversiteler ve disiplinler arası işbirliğinin hem de Türkiye’de entelektüel birikimin ve düşünsel üretimin gelişmesine yapacağı katkı açısından önemli bir boşluğu gideceği düşünülmektedir.
Bunun nedeni yalnız felsefenin edebiyat üzerindeki yönlendirici ve belirleyici etkisi değil,
edebiyatın da giderek felsefe içinde bir söylem biçimi olarak görülmesidir. Varoluşçulukta filozof ve romancı, filozof ve şair, filozof ve denemecinin aynı kişilikte bütünleştiğine tanık oluruz. Bu durum, yeni bir söylem biçimi oluşturma çabası olarak görülebileceği gibi, farklı sorunları ele alma konusunda felsefenin yetersizliğinden de kaynaklanıyor olabilir. Edebiyat geleneği güçlü bir toplum olmamıza karşın felsefe dili ve kültürü açısından aynı şeyi söyleyemeyiz. Felsefe ve edebiyat arasında bir yol oluşturmak, bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı bir bakış açısıyla yeniden tesis etmek
önemlidir. Zira köylerinde bile divan sahibi şairlerin bulunduğu bir kültür coğrafyasının
insanları olarak edebiyat eserlerinin içindeki felsefeyi ve felsefe eserlerinin içindeki edebiyatı keşfettiğimizde sadece felsefe ve edebiyat arasında bir ilişki kurmuş olmakla kalmaz, aynı zamanda kendimize ait düşünme yollarını da tanımış oluruz.
kültür ve edebiyatının zengin kaynaklarına yönelen Berfe, yeni bir şiir dili yaratmaya çalışır. Genç bir şairin ilk kitabı olmasına rağmen Gün Ola devrinde akisler uyandırır.
Bu bildiride, Türk şiirinde halk edebiyatının etkisi ve kitabın devrinde uyandırdığı akislere de bağlı olarak Süreyya Berfe’nin Gün Ola adlı şiir kitabında halk kültür ve edebiyatına ait unsurların nasıl işlediği incelenecektir.
hazırlanan doktora tezlerini incelemeyi esas alan bu çabayla söz konusu boşluğu gidermek hedeflenmiştir.
Türk Dili ve Edebiyatı alanında yapılan doktora çalışmalarının başlangıcından
2017 yılına kadarki tarihi seyrini ele alan bu kitap, nihayetinde sorgulayıcı
bir rapor mahiyeti taşımaktadır. Öyle ki çalışmayı gerekli kılan, Türk Dili ve
Edebiyatı bölümlerinde yapılmış doktora çalışmalarının geçmişini tespit etmek, şu anki gidişata belki yön vermek ve eksik bırakılmış ya da çokça yoğrulmuş konuları göz önüne sermek isteği ve gerekliliği oldu. Bu çerçevede ele alınan doktora tezleriyle ilgili danışmanlar, konular, üniversiteler, yıllara göre verilen istatiksel verilerden hareketle genel değerlendirmeler yapıldı; gelecekte bu sahada çalışacak araştırmacılar için genel bir perspektif sunulmaya çalışıldı. Ayrıca sahadaki tüm doktora tezlerinin bibliyografyasını da içeren bu çalışmayla Türkiye’de Türk Dili ve Edebiyatı camiasının tarihsel süreç içerisinde ortaya koyduğu birikimin dikkatlere sunulması hedeflendi.
yayımlanmıştır. Sepetçioğlu’nun kaleme aldığı fakat bugüne kadar yayımlanmamış on tiyatrosu da bulunmaktadır. Bu oyunlardan biri de olayları, on dördüncü yüzyılın sonlarında ve on beşinci yüzyılın başlarında geçen Meragalı Abdülkadir’dir. Üç perdeden oluşan oyun, Meragalı Abdülkadir adlı bir musikişinası konu almaktadır. Oyunda ayrıca Emir
Timur, Şebek, Tandu Hatun, Miranşah, Gülendam öne çıkan diğer kişilerdir. Bu bildiride Meragalı Abdülkadir adlı oyun, “dramatik örgü (olay örgüsü)”, “zaman”, “dekor-mekân”, “kişi kadrosu”, “dil ve anlatım” yönleriyle incelenmeye çalışılmıştır.
tezlerin tespiti ve değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Makale, iki bölümden meydana
gelmektedir. Birinci bölümü Türk edebiyatında tarihî romanlar üzerine yapılmış müstakil çalışmalar teşkil edecektir. İkinci bölüm ise tarihî romanlardan hareketle farklı konuları ele alan çalışmalara ve Türk edebiyatında tarihî romancı olarak tanınmış yazarlar ve onlarla ilgili hazırlanan tezlere ayrılmıştır. Sonda ise yazımıza konu olan tezlerin listesi verilecektir.