Türkiye'nin son on yıllık bir zaman diliminde üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi " hukukun üstünlüğü " oldu. AKP iktidarında hukuk alanında çok sayıda cerrahi operasyon gerçekleştirildi. Erkler arası ilişkiler...
moreTürkiye'nin son on yıllık bir zaman diliminde üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi " hukukun üstünlüğü " oldu. AKP iktidarında hukuk alanında çok sayıda cerrahi operasyon gerçekleştirildi. Erkler arası ilişkiler biçimlendirilirken, piyasa ilişkileri yeniden düzenlendi. Anayasa değişiklikleri ve yasalar dışında yüksek yargı kurumsal düzeyde şekillendirilerek iktidarın siyasal ve sınıfsal karakteri için tahkim edildi. 2010 Referandumuyla başlatılan siyasal alanın inşası sürecinin taşıyıcı kolonları 2017 Referandumu ve Olağanüstü Hal kararnameleri oldu. İki referandum arasındaki süre zarfında siyasal iktidar hem partiyi hem de hakim sınıf ilişkilerini korumaya dönük kimi adımlar attı. 12 Eylül Referandumu 12 Eylül Anayasa Değişikliği Referandumu, iktidar partisini ve sermaye sınıfının mevcut iktidarla ilişkilerini korumaya dönük hazırlık sürecinde bir referans noktası olarak ele alınabilir. Hatırlanacak olursa, 12 Eylül Anayasa Değişikliği Referandumuna " vesayetle mücadele " , " demokratikleşme " , " statüko karşıtlığı " nın yoğun biçimde propaganda edildiği bir atmosferde gidildi. Sol-liberallerden cemaate, sermaye çevrelerinden uluslararası kurum temsilcilerine varana kadar çok geniş bir blok Referandum'da " evet " oyu verdi. Bu desteğe rağmen yine bu dönemde Türkiye'nin en büyük sermaye fraksiyonu olan TÜSİAD ile bir gerilim yaşandı. AKP iktidarı en büyük sermaye örgütünden partizan bir tavır beklerken, dönemin TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı anayasa değişikliğini gerekli ama yetersiz bulduklarını açıkladı, Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı ise referandumda iki kere " evet " diyeceğini deklare etti. Tarihsel blok o günkü (üst)yapısı itibariyle hukukun yeniden düzenlenmesi yoluyla siyasal alanın inşasına böylece yeşil ışık yaktı. Referandumla birlikte eşzamanlı olarak Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısı da değiştirildi ve yürütme erkinin yargı üzerindeki kontrolü ve denetimi arttırıldı. Böylelikle 2010 yılından önce başlatılan Ergenekon, Balyoz gibi büyük davaların seyrinde yargıya operasyonel bir güç kazandırıldı. 2010 yılında başlayan siyasal alanın inşası sürecinde söz konusu büyük davalar AKP'ye siyasi rakiplerini altetmek ve rakiplerinin devlet aygıtlarındaki temsiliyetini tasfiye etmek adına operasyonel fırsatlar sunmuş oldu.