MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi
MANAS Journal of Social Studies
2022
Cilt: 11
Sayı: 2
2022
Volume: 11
No: 2
ISSN: 1694-7215
Research Paper / Araştırma Makalesi
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
Hakan BAKKAL1
Öz
Bu çalışmada Türkiye ekonomisindeki bütçe açığının sürdürülebilirliğini tespit etmek amacıyla bütçe gelir ve harcama
değişkenleri arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığı analiz edilmektedir. Dönemlerarası bütçe yaklaşımı altında, 24
Ocak 1980 kararları ile yapısal dönüşümün başladığı dönemden 2016 yılına kadar, değişkenlere ait yıllık veriler
kullanılarak birim kök ve eşbütünleşme testleri ile bu ilişki sınanmıştır. Çalışmada ADF ve PP birim kök testlerinin
yanı sıra tekli yapısal kırılmaya izin veren Zivot-Andrews birim kök testi ile Johansen eşbütünleşme testi ve tek
kırılmalı Gregory-Hansen eşbütünleşme testi kullanılmıştır. Johansen testine göre gelir ve harcama arasında uzun
dönemli bir ilişkinin olmadığı, bütçe açıklarının sürdürülemez olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte
Gregory-Hansen testi ile sürdürülebilirliğin olduğu belirlenmiştir. OLS yöntemiyle tahmin edilen uzun dönem
katsayısı zayıf formda bir sürdürülebilirliği göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Bütçe Açıkları, Kamu Harcamaları, Kamu Gelirleri, Türkiye Ekonomisi
The Sustainability of Budget Deficit in Turkey: 1982-2016 Period
Abstract
In this study, the existence of a long-term relationship between budget income and expenditure variables is analyzed
to determine the sustainability of the budget deficit in the Turkish economy. Under the intertemporal budget
approach, this relationship was tested with unit root and cointegration tests, using annual data of the variables from
the period when the structural transformation started with the decisions of January 24, 1980, to 2016. During the
study, we used different tests like ADF and PP unit root tests, Zivot-Andrews unit root test, which allows single
structural break, Johansen cointegration test, and Gregory-Hansen cointegration test with a single break. According
to the Johansen test, we concluded that there is no long-term relationship between income and expenditure, and
budget deficits are unsustainable. However, it was determined that there is sustainability through the GregoryHansen test. The long-term coefficient estimated by the OLS method shows a weak form of sustainability.
Key Words: Budget Deficits, Government Expenditures, Government Revenues, Turkish Economy
Atıf İçin / Please Cite As:
Bakkal, H. (2022). Türkiye’de bütçe açığının sürdürülebilirliği: 1982-2016 dönemi. Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi,
11(2), 588-599.
Geliş Tarihi / Received Date: 21.04.2021
1
Dr.-Yalova Üniversitesi Rektörlüğü, hakan.bakkal@yalova.edu.tr
ORCID: 0000-0002-0256-7065
Kabul Tarihi / Accepted Date: 05.10.2022
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
Giriş
Günümüz ekonomilerinde istikrarlı büyüme hedefine ulaşmada kamu sektörünün yatırım ihtiyacı,
sosyal devlet olmanın gerekliliklerini sağlama ve istihdam yaratma kapasitesini güçlendirme amacıyla daha
fazla harcamalarda bulunması, kriz dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak için mali teşvik ve kurtarma
politikaları bütçe açıklarına neden olabilmektedir. Bu durum Keynesyen anlayışın hâkim olduğu
günümüzde politika yapıcılar açısından bir problem olarak görülmemektedir. Ancak açıkların ileri
dönemlerde kontrol edilemeyen boyutlara ulaşması, yüksek faiz oranları, yüksek enflasyon ve cari işlemler
açığına, bazı durumlarda ise borç krizlerinin yaşanmasına yol açabilmektedir. 1980’li yılların başında Latin
Amerika krizi, 1998 Rusya krizi ve başta Yunanistan, İspanya ve İrlanda olmak üzere AB bölgesindeki
2008 Mortgage krizinin etkisi bu bağlamda en önemli örnekler arasında yer almaktadır. Özellikle son
küresel kriz sonrası, ABD, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde krizin derinleşmesini önlemek ve krizden
çıkmak için kamu sektörü öncülüğünde ekonomiyi kurtarma ve canlandırma politikalarının uygulamaya
konulması son yıllarda devam eden bütçe açıklarının temel nedeni olmuştur. Çin, Norveç ve İsviçre
dışındaki tüm OECD ülkelerinde 2009 yılından beri bütçelerin açık verdikleri görülmektedir. Avrupa
Birliği bölgesinde de benzer durum söz konusu olup, ilgili Maastricht kriteri birçok ülkece yakalanamamış,
Yunanistan, İrlanda, İtalya, İspanya ve Portekiz de bütçe açıklarının GSYİH içerisinde payı çift haneli
rakamlara ulaşmıştır (Organisation for Economic Co-operation and Development (OECD), 2017).
Türkiye’de ise uzun yıllar devam eden bütçe açıklarında, özellikle 2000’li yıllardan itibaren diğer ülkelerden
olumlu yönde bir ayrışma gerçekleşmiştir. 1990’lı yıllardan beri yüksek bütçe açığının ekonomi üzerinde
meydana getirmiş olduğu yüksek reel faiz-borç baskısı, kapsam dışındaki fonların bütçeye dâhil edilmesi,
özelleştirme gelirlerinde artış, gerçekçi bir döviz kuru politikası ve mali disiplinin sağlanması için atılan
önemli kurumsal düzenlemeler neticesinde belirgin biçimde azalmıştır. Uygulamaya konulan yapısal
reformlar, bütçe açığının önemli ölçüde azalmasına ve krizin diğer ülkelere oranla ekonomiyi daha az
etkilemesine sebep olmuştur. Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, bütçe dengesinin sağlanamaması ve
uzun zamandan beri açık veren bir yapı, özellikle kriz dönemlerinde toplumun birçok kesimi için acı reçete
sunan politikaların oluşturulmasını zorunlu kılabilmektedir. Bu nedenle bütçe açığının sürdürülebilirliğinin
sağlanması, hane halkları ve firmaların tüketim ve yatırım kararları için hayati derecede önem taşımaktadır.
Türkiye’de bütçe açıklarının sürdürülebilir olup olmadığının tespit edilmesi, sürdürülebilirliğin belirlenmesi
durumunda bu açıkların hangi formda olduğu çalışmanın amacını oluşturmaktadır.
Çalışma, Türkiye ekonomisinin mali görünümü, teorik altyapı ve literatür özeti, ampirik analiz ile
sonuç ve öneriler kısmından oluşmaktadır. Türkiye ekonomisinin mali görünümü, serbest piyasa
ekonomisine geçiş ile birlikte devletin ekonomideki rolünün yeniden düzenlendiği 1982 yılından 2016’ya
kadarki dönemde ele alınmakta, bütçe açıklarının sürdürülebilirliği bağlamında teorik altyapıya ve literatür
özetine yer verilmektedir. Ampirik analiz kısmında ilgili döneme ait yıllık merkezi yönetim bütçe gelir ve
harcama gerçekleşmeleri dikkate alınarak yapısal kırılmaya izin veren testler uygulanmaktadır. Bütçe
harcama ve gelirlerinin durağanlığı ADF ve PP birim kök testleri ile yapısal kırılmaya izin veren ZivotAndrews birim kök testi ile tespit edilmektedir. Değişkenlerin uzun dönemli bir ilişkiye sahip olup
olmadığı Johansen eşbütünleşik testi ve yapısal kırılmayı dikkate alan Gregory-Hansen eşbütünleşik testi ile
belirlenmekte, varsa bu ilişkinin formu OLS yöntemiyle araştırılmaktadır. Elde edilen bulguların literatüre
olan uyumluluğu, diğer çalışmalardaki bulgulara yer verilmek suretiyle sonuç ve öneriler kısmında
değerlendirilmekte ve öneriler sunulmaktadır.
Türkiye Ekonomisinin Mali Görünümü
Türkiye’de uygulamaya konulan 24 Ocak 1980 kararları, yapısal dönüşümün ve dışa açılma sürecinin
başlangıç noktasını oluşturmaktadır. İthal ikameci bir ekonomi politikasının terkedilerek serbest piyasa
ekonomisinin ve ihracata dayalı büyümenin benimsendiği bu dönemde, ekonomik büyüme ve refahın
sağlanması, özel sektörün desteklenerek daha fazla istihdamın yaratılması amacıyla para ve maliye
politikalarına yön verilmiştir. 1982 Anayasası ile devlet bütçe sistematiğinde çeşitli ilkelere yer verilmiş,
sosyal devlet harcamaları da dâhil kamu harcamalarında disiplin, fiyat istikrarı gibi temel kavramlar
üzerinde durulmaya başlanmış, mali denge ve enflasyonun önlenmesi gibi hedefler plan ve programlarda
yer almıştır. Ancak 2000’li yılların başına kadar, ekonomi ve istihdam politikaları verimlilik ve etkinlik
temelinde yürütülememiş, mali disiplinin sağlanamadığı bu yıllarda kronik bir hal alan bütçe açıkları borç
yükünün artmasını tetiklemiştir. 24 Ocak kararlarında, bütçe açıklarının azaltılmasının istikrar faktörü
olduğu belirtilmiş, bu yönde harcamalar sınırlanırken gelirler alanında yapılan düzenlemelerle yeterli mali
kaynak sağlanamamış ve harcamaları sınırlama politikası bütçe açıklarını önlemede yetersiz kalmıştır
589
BAKKAL
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
(Göktaş, 2008, s. 46). Arz yönlü iktisadi düşünceye bağlı olarak Özal Hükümeti zamanında uygulanan vergi
indirimleri sonucu 1984-1985 döneminden itibaren bütçe açıkları artmış, iç borçlanmada yeni bir dönem
başlamıştır. 1984 yılından başlayarak konsolide bütçe gelirlerinin önemli bir kısmı fonlara aktarılmıştır.
Bunun yanı sıra yerel yönetimlere genel bütçeden ayrılan pay, 1981-1984 döneminde %6 iken 1984 yılı
ortalarında %8,3’e yükselmiştir (Şen ve Sağbaş, 2004, s. 139). 1982-1990 arası harcamaların büyük bir kısmı
toplanan vergi gelirleri ile karşılanırken, 1990 sonrası vergi yükünün payının düşmesi sonucu bütçe
açığında artış meydana gelmiştir (Tüğen ve Güngör, 2013, s. 22). 1990‘lı yıllarda yüksek vergi oranlarına
rağmen vergi tabanı yeterince oluşturulamamış, artan kamu harcamalarına karşılık toplam vergi tahsilatı
yetersiz kalmıştır. Bu dönemde borç stokundaki artış, hükümetlerin daha fazla borçlanma-yüksek faizbütçe açığı kısıtı içerisinde kalmasına yol açmıştır. Kamu kesimi toplam net borç stokunun GSMH’ye oranı
1990 yılında yüzde 29 iken, 1999 yılı sonunda yüzde 61’e ulaşmış, %6 olan net iç borç stokunun GSMH’ye
oranı ise yüzde 42 düzeyinde gerçekleşmiştir. 2000’li yıllar ise, bir önceki yılların aksine bütçe
görünümünün büyük ölçüde mali disiplini başardığı bir dönem olmuş, harcamalar, bütçe gelirleri ve bütçe
açığının finanse edilmesinde çok önemli düzenlemeler yapılmıştır. 1999 yılında uluslararası Para Fonu
(IMF) ile imzalanan stand-by anlaşması ile kamu harcamalarının mümkün olabildiğince vergi gelirleri ile
karşılanması ve mali disiplinin sağlanması için faiz dışı bütçe dengesi uygulamasına geçilmiştir (Kesik, 2003,
s. 6). 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonrasında, bankacılık sistemi yeniden yapılandırılmış, uzun
yıllardır açık veren sosyal güvenlik sistemi yeniden düzenlenmiştir. 2001 yılında Merkez Bankası
kanununda getirilen değişiklikle fiyat istikrarının sağlanması temel amaç olmuş, aynı kanunla Hazine’ye
Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans yoluyla finansmanın sağlanması yoluna son verilmiştir. Bu
düzenlemelerle birlikte 2003 yılında birçok maddesi yürürlüğe konulan Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile bütçe dışındaki fon ve kurumların kapsama alınması sağlanmış, kamu harcamalarında etkinlik
ve verimlilik temelinde düzenlemeler getirilmiştir. Diğer taraftan, vergi yapısında ve gelir idaresinde yapılan
reformlar, kamu yatırım harcamalarında yeni ihale yapısı, orta vadeli plan ve programlama ve yatırım
ortamının iyileştirilmesi gibi kurumsal ekonomi politikalarında yeniliklere gidilmiştir. Bir diğer önemli
reform kamu borç yönetimi alanında yapılmıştır. Ayrıca Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun ile iç ve dış borçlanmanın ve nakit yönetiminin çerçevesi çizilmiş para ve
maliye politikalarının uygulanmasında etkin biçimde yönetilmesi amaçlanmıştır. Kanun ile iç ve dış
borçlanmada, hazine garantilerinin kullanılmasına ve limitine ilişkin kamu sektörüne sınırlayıcı hükümler
getirilmiş, piyasa yapıcılığı sistemi hayata geçirilmiştir. Piyasa yapıcılığı sistemi ile, daha likit ve derin bir
ikincil devlet borçlanma piyasası ve borç çevirme riskinin azaltıldığı bir birincil tahvil piyasası piyasa elde
edilmiştir (Hazine Müsteşarlığı, 2003, s. 55). 2008 yılında yaşanan ve AB ülkelerini derinden etkileyen kriz
karşısında Türkiye hayata geçirdiği yapısal reformlardan dolayı güçlü bir direnç göstermiş, bankacılık
sektöründe 2000 ve 2001 krizinin aksine ciddi bir bozulma görülmemiştir. Bununla birlikte, dış ticaret
hacmi içerisinde temel paya sahip olan AB ülkelerinin maruz kaldığı bu kriz neticesinde, ülkede ihracat
sektörünün gelirlerinde ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında azalma meydana gelmiş, artan işsizlik
ve ortalamanın altında büyüme gerçekleşmiştir. Bu dönemde merkez bankasının gevşek para politikası
uygulamaları ile birlikte, kredi garanti fonu ve kamu bankaları eliyle firmaların finansman ihtiyaçların
karşılanması, vergilerde indirime gidilmesi, vergi borçlarında yapılandırma gibi önlemlerle reel sektörün
desteklenmesine gidilmiş, ekonomide ek istihdam yaratma uygulamalarına başvurulmuştur. GSYİH
içerisindeki payını dikkate aldığımızda yükseliş eğiliminde olan bütçe açığı oranının 2001 yılından itibaren
ciddi düşüş göstermeye başladığı görülmektedir. On yıllık ortalamalara göre; bütçe açığının GSYİH’ye
oranı 1982-1990 döneminde %1,8; 1990-2000 döneminde %4,6 ve 2000-2010 döneminde %5,4 civarında
seyretmiştir. 1999 ve 2001 krizlerinin etkisiyle, 2001 ve 2002 yıllarında sırasıyla %11,6 ve %11,2 oranına
sahip olarak, ele alınan dönemde en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bu yıllardan itibaren, yapısal
düzenlemelerin uygulamaya konulması ve sağlanan mali disiplin nedeniyle yüksek düzeydeki açıklar 2008
yılına kadar önemli oranda gerilemiştir. 2008 küresel kriziyle tekrar yükselmeye başlayan bütçe açıkları sıkı
para politikalarının kararlı biçimde uygulanması sonucu kısa bir süre içerisinde kriz öncesi seviyelerine geri
dönmüştür (Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü (BUMKO), 2017). 2012-2016 dönemi verileri
dikkate alındığında, ülkedeki bütçe açığının, OECD ülkeleri ile EU19 ve EU28 alanındaki ortalamaların ve
%3 oranındaki bütçe açığı/GSYİH Maastricht kriterinin altında kaldığı bu gerçekleşme rakamları mali
politikalarda elde edilen başarıyı göstermektedir. 2014 verilerine göre OECD’ye üye ülke bütçe
açığı/GSYİH ortalamaları %2,79 Aynı yıl için 19 ülke EU alanında %2,6 ve EU28 ‘de %3’dür (OECD ve
BUMKO, 2017).
590
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
Teorik Altyapı ve Literatür
Mali politikanın sürdürülebilirliğinin, hükümetin finansal yükümlülüklerini yerine getirme yeteneği,
ekonomik büyümeyi destekleyen mali politika, mevcut vergi yükü ile gelecek yükümlülüklerin karşılanması
veya gelecek nesillere maliyet yüklemeden yükümlülükleri ödeyebilme şartlarının bulunması durumunda
söz konusu olduğunu söylemek mümkündür (Schick, 2005, s. 110). Bütçe açığının sürdürülebilirliği ise
kamu harcamaları ile gelirlerinin uzun dönemli ilişkisine bağlı olmaktadır. Gelir-harcama bağlamındaki bu
ilişki, dönemler arası bütçe kısıtı yaklaşımı olarak bilinen Hakkio ve Rush’ın (1991) geliştirdiği yaklaşımla
analiz edilebilmektedir. Bu bütçe yaklaşımına göre, bütçe açığının sürdürülebilirliği iki durumdan birinin
sağlanması halinde gerçekleşmektedir. Borcun cari değerinin gelecek birincil (faiz dışı) bütçe fazlalarının
bugüne ıskonto edilmiş değerlerinin toplamına eşit olması halinde bütçe sürdürülebilirliği söz konusudur.
İkinci yaklaşıma göre, kamu gelir ve harcamalarının şimdiki ve gelecekteki değerlerinin toplamının
bugünkü değerine eşit olması ya da gelirlerin harcamalardan fazla olması halinde sürdürülebilirlikten söz
etmek mümkündür.
Bir dönemli bütçe kısıtı; Et +(1+it) Dt-1 = Rt + Dt
(1)
Dt, kamu borcunun mevcut değeri, Et Faiz ödemeleri hariç Hükümet harcamalarını, Rt hükümet
gelirlerini ve it faiz oranını göstermektedir. N dönemi için dönemlerarası bütçe kısıtı;
∞
B0= = ∑𝑛=1(𝑟𝑡 ( Rt − 𝐸𝑡) + lim rnbn ; ıskonto faktörü, ∏𝑡𝑠=1 П 𝜎s ve 𝜎s= 1/(1+ is)
(2)
Rt = α + βGe + ℇt ,
(3)
𝑛→∞
Burada, bütçe açığının sürdürülebilirliği için, borcun bugünkü değerinin, bütçe fazlalarıyla finanse
edilebilir hale gelmesi gerekmekte ve bu yüzden lim rnbn = 0 olmalıdır. Değişkenlerin durağan ve reel faiz
𝑛→∞
oranının sabit olduğu varsayımı altında, 1 no’lu denklem, Hakkio ve Rush (1991) yaklaşımına
dönüştürülebilir. Bu durumda yeni denklem,
(Ge= Faiz ödemelerini de kapsayan hükümet harcamaları olup, Get = Gt +itEt-1’dir. )
Bütçe açığının sürdürülebilirliğini ampirik olarak ortaya koymada genellikle hükümet harcamaları ile
bütçe gelirleri arasında eşbütünleşme ilişkileri aranmaktadır. İlgili değişkenler arasında uzun dönemli bir
ilişkinin varlığının belirlenebilmesi halinde bütçe açığının sürdürülebilir olduğu kabul edilmektedir.
Eşbütünleşme ilişkisinin varlığında böyle bir ilişkiyi belirten β katsayısının 1’ e eşit olması halinde (β=1)
güçlü sürdürülebilirlikten, 0<β<1 ise zayıf sürdürülebilirlikten söz edilmektedir (Quintos, 1995, s.409-417).
Konuya ilişkin literatüre bakıldığında; Hamilton ve Flavin (1986), Fukuda ve Teruyama (1994), Artis
ve Marcellino (1998), Bohn (1998, 2005), Castro ve Cos (2002), Neaime (2015) ve Sharma (2004)’nın
hükümet borçları ile bütçe açığı arasında birim köklerin varlığını araştırdığı; Trehan ve Walsh (1988),
Martin (2000), Makrydakis vd., (1999), Papadopoulus ve Sidiropoulos (1999), Afonso (2005), Bravo ve
Silvestre (2002), Quintos (1995), Feve ve Henin (2000) ve Payne (1997) ise hükümet gelirleri ile
harcamaları arasında eşbütünleşmenin varlığını belirleme yoluyla analizi gerçekleştirdiği görülmektedir.
Elde edilen sonuçlar incelendiğinde, ele alınan döneme, ülkeye ve kullanılan yönteme bağlı olarak farklı
bulgular bulunmaktadır. Türkiye üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde ise, bu çalışmalarda genellikle
eşbütünleşme yönteminin kullanıldığı ve elde edilen sonuçların zayıf formda bütçe açığı durumunu
yansıttığı görülmektedir (Tablo 1).
591
BAKKAL
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
Tablo 1. Türkiye Üzerine Literatür Özeti
Çalışma
Günaydın (2003)
Kuştepeli ve Önel
(2005)
Kalyoncu (2005)
Ehrhart ve Llorca
(2008)
Göktaş (2008)
Yıldırım ve Özcan
(2011)
Aslan (2019)
Dalgıç vd. (2014)
Akar (2014)
Akkuş ve Durmaz
(2019)
Kasal (2019)
Dönem
1987-2003
Test Yöntemi
Eangle-Granger ve Johansen
Eşbütünleşme
Sonuç
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
1970-2003
Gregory-Hansen Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
1970-2001
Johansen Eşbütünleşme
Panel Birim Kök ve Panel
Eşbütünleşme
Stock-Watson ve Shin DOLS
Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
1970-2005
Johansen Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
1982-2005
2006:1-2013:3
1950-2012
FMOLS ve DOLS
ARDL sınır testi
Gregory-Hansen Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
1930-2016
Saklı Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda
2000:1-2018:4
Gregory-Hansen Eşbütünleşme
Johansen-Juselius ve Gregory-Hansen
Eşbütünleşme
Johansen Eşbütünleşme
Hansen ve Johansen Eşbütünleşme
Sürdürülebilir, Zayıf formda
1975-1999
1987:1-2007:3
Payne vd., (2008)
1968-2004
Ucal ve Alıcı (2010)
Şen vd. (2010)
1989-2008
1975-2007
Peker ve Göçer
(2012)
1987-2010
ARDL Sınır Testi
Altun (2017)
1950-2017
ADF ve PP, Lee ve Strazicich, Fourier
KSS Birim Kök Testleri
Sürdürülebilir
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
Sürdürülebilir, Zayıf formda,
Sürdürülebilir Değil
Sürdürülebilir Değil
2001’e kadar zayıf formda ve 20012010 dönemi için güçlü formda
sürdürülebilir
Sürdürülebilir
Veri Seti ve Yöntem
Çalışmada, Türkiye’de bütçe açıklarının sürdürülebilirliğini belirlemek amacıyla, 1982-2016 dönemine
ilişkin merkezi yönetim bütçe gerçekleşmelerine göre yıllık veriler kullanılmaktadır. Analizde kullanılan
kamu gelirleri ve kamu harcamalarına ilişkin veriler Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünden elde
edilmiştir. Tüm seriler TEFE endeksi ile reelleştirilmiş ve logaritmik değerlere dönüştürülmüştür. Analizde,
ilk olarak serilerin durağanlığı test edilmiş daha sonra Johansen ve Gregory-Hansen eşbütünleşme testleri
uygulanmıştır. Verilerin analizi ve testler eviews programı yoluyla gerçekleştirilmiştir.
Birim Kök Testleri
Serilerin durağan hale getirilmeksizin analize tabi tutulması, seriler arasındaki ilişkinin sahte olabilme
ihtimalini doğurmakta, bu durum elde edilen sonuçların gerçeği yansıtmaması problemine yol
açabilmektedir. Bu amaçla, değişkenlerin durağanlığının araştırılması ve birim kök varsa, durağanlığın
sağlanması amacıyla ADF ve PP testleri uygulanmıştır.
ADF testinin genel haliyle model yapısı;
Yalın Model:
∆Yt = μYt-1 + ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-1 + 𝑢t
Kesmeli Model: ∆Yt = α0+ μYt-1 + ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-1 + 𝑢t
Kesmeli ve Trendli Model: ∆Yt = α0+ α1t + μYt-1 + ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-1 + 𝑢t
(4)
(5)
(6)
Modellerde belirtilen ∆ serilerin farkını, k gecikme uzunluğunu göstermektedir.
Philips ve Perron (1988) tarafından Dickey-Fuller testinin geliştirilmesiyle bir başka durağanlık testi
elde edilmiştir. Hata teriminde boyut çarpıklığının giderilmesi amacıyla Dickey-Fuller testine hareketli
ortalama dâhil edilmiş, böylelikle durağanlık testinin daha güçlü hale gelmesi sağlanmıştır (Perron, 1990).
𝑇
PP testi modeli; ∆Yt = β0 + ØYt-1 + β1(t- ) + 𝑢t Burada, T gözlem sayısını göstermektedir.
2
Perron (1989), bütçe açıklarının sürdürülebilirliğinin analizinde, yapısal değişimlerin hesaba
katılmaması durumunda, değişkenlerin doğru sonuçlar üretmeyeceğini ileri sürmektedir. Bu nedenle,
yapısal bir kırılma olup olmadığının tespit edilmesi sağlıklı bir analiz için önem taşımaktadır. Zivot ve
Andrews (1992) tarafından geliştirilen ve kırılma noktasının içsel olduğuna dayanan yapısal kırılmalı birim
kök testi üç modele sahiptir (Zivot ve Andrews, 1992, s. 254):
592
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
Yt= μ + βt + αYt-1 +Ø1D(φ)+ ci ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-i + 𝑢t
(Model 1)
(7)
(Model 2)
(8)
Yt= μ + βt + αYt-1 +Ø2DT (φ)+ Ø1D (φ)ci ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-i + 𝑢t
(Model 3)
(9)
Yt= μ + βt + αYt-1 +Ø2DT (φ)+ ci ∑𝑘𝑖−1 ∆Yt-i + 𝑢t
Model 1, düzeyde tek kırılmaya izin veren, model 2, eğimde tek kırılmaya izin veren ve model 3 hem
eğimde hem de düzeyde tek kırılmaya izin veren modeldir. Burada t= 1,2,..., T zamanı, TB kırılma tarihi
olmak üzere TB/ T kırılma noktasını göstermektedir. D,t >TB durumunda 1, diğer durumlarda sıfır
değerini alan ve sabit terimde meydana gelen yapısal değişimi gösteren DT ise t> TB iken t-TB, diğer
durumlarda sıfır değerini alan ve trendde meydana gelen yapısal değişimi gösteren gölge değişkenlerdir.
Hata terimlerindeki olası otokorelasyonu engellemek için denklemlerin sağ taraflarına y t-i terimleri
eklenmektedir.
ZA birim kök testinde, kırılma noktasını tespit etmek amacıyla, her olası kırılma tarihi için farklı bir
gölge değişken kullanılarak t = 2,…., (T-1) için En Küçük Kareler (EKK) yöntemiyle ardışık olarak T-2)
sayıda regresyon kurulur ve Yt-1 değişkeninin katsayısı olan ’nın en küçük t istatistiğine sahip olduğu
modeldeki tarih uygun kırılma noktası olarak seçilir. Burada, Ho hipotezi, zaman serisinin yapısal ve
kırılmasız birim köke sahip olduğunu ve kayan rassal yürüyüş sürecinde olduğunu ifade etmektedir (Zivot
ve Andrews, 1992, s. 251-255). Kırılma tarihi tespit edildikten sonra, hesaplanan değer ile kritik değer
karşılaştırılmakta, hesaplanan t istatistiğinin mutlak değer olarak ZA kritik değerinden büyük olması
halinde yapısal kırılma olmadan birim kökün varlığını gösteren temel hipotez reddedilmekte ve trend
fonksiyonunda meydana gelen bir yapısal kırılmayla birlikte serinin trend durağan olduğu kabul
edilmektedir. Aksi takdirde, temel hipotez reddedilememektedir.
Eşbütünleşme Testleri
Johansen Eşbütünleşme Testi
Birim kök testleri uygulanarak serilerin durağanlığının sağlanması, serinin geçmiş dönem maruz
kaldığı şokların etkisinin yok edilmesine ve aynı zamanda serinin karakteristik özelliklerinin ortadan
kalmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, eşbütünleşme analizlerini kullanarak seriler arasındaki gerçek
bir uzun dönem ilişki ortaya konulabilir. Burada serilerin I(1) düzeyinde durağan olmalarından dolayı
Johansen eşbütünleşme testi kullanılmaktadır. Bu test, iz (trace) ve maksimum özdeğer (maximum
eingenvalue) istatistiğini kapsamaktadır. İz istatistiği, r sayıda eşbütünleşik vektörden daha fazla olduğu
alternatif hipotezine karşı en fazla r eşbütünleşik vektör olduğu temel hipotezine dayanmaktadır ve
aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır (Yavuz, 2014, s. 276).
𝑝
λcarte= − 𝑇 ∑𝑖=𝑟+1 ln(1 − 𝜆ˆ i)
(10)
Maksimum özdeğer istatistiği ise, eşbütünleşik vektör olduğu alternatif hipotezine karşı r sayıda
eşbütünleşik vektör olduğu hipotezini test etmektedir: λntgiExcm =−𝑇 ln(1 − 𝜆ˆ r+1)
(11)
Gregory-Hansen Eşbütünleşme Testi
Gregory-Hansen eşbütünleşme testi, yapısal kırılma zamanının içsel olarak belirlenmesine olanak
veren, tekli yapısal kırılmalı testtir.
Rt= μ0 + μ1Dt + 𝛼Et + et
(12)
Kesme ve/veya trendde meydana gelen yapısal değişim dikkate alınıp, üç alternatif model
geliştirilmiştir. Bu modeller yoluyla değişkenler arasındaki uzun dönem ilişkinin varlığı test edilmektedir.
Dt ґ=
0, 𝑡 ≤ [𝑛 ґ]
1, 𝑡 > [𝑛 ґ]
(13)
ґ değişim zamanını temsil etmektedir.
Düzey Değişim modeli; (CC)
593
BAKKAL
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
y1t = μ0 + μ1Dt ґ + 𝛼y2t +et,
t= 1,…..,n
(14)
Modelde μ0 değişimden önceki kesmeli terimi ve μ1 yapısal değişim anında kesmeli terimdeki
değişimi göstermektedir.
Trendli Düzey Değişim modeli, (C/T)
y1t = μ0 + μ1Dt ґ + βt+ αy2t +et,
t= 1,…..,n
(15)
t= 1,…..,n
(16)
Tam Kırılma Modeli; (C/S)
y1t = μ0 + μ1Dt + + α1y2t + α2y2tDtґ + et ,
Modelde, eğim ve sabit parametrelerde değişimi içselleştirecek kukla değişkenler bulunmakta, α1
yapısal değişimden önceki eğim katsayısını ve α2 değişimden sonra eğim katsayısındaki değişimi
göstermektedir (Gregory-Hansen, 1996, s.102- 103). İncelenen dönem boyunca olası kırılma tarihleri için
üç model EKK yöntemiyle hesaplanmakta ve elde edilen kalıntılardan hesaplanan ADF ve PP test
istatistiklerinin en küçük olduğu tarih uygun kırılma tarihini vermektedir (Gregory-Hansen, 1996, s.106).
Z*α = inf Zα (ґ)
Z*t = inf Zt (ґ)
ґeͲ
ADF*= inf ADF (ґ)
Bulgular
Çalışmada Akaike Bilgi Kriteri (AIC) tercih edilmiştir. Hiyerarşik süreç yaklaşımı ve iktisat teorisi
gözönünde bulundurularak serilerin kesmeli ve trendli modeli uygun bulunmuştur (Tablo 2). Tablo 2’de
gelir serisine bakıldığında, ADF testi sonucunda seri düzeyde birim kök içermekte, ancak 1. farkında
durağan hale gelmektedir. Aynı model yapısında PP testine tabi tutulduğunda, değişkenin düzey değerde
sıfır hipotezi reddedilememekte, birinci farkı alındığında durağanlığı sağlanmaktadır. Harcama değişkeni
için ADF testi sonucunda, bu değişkenin de düzeyde durağan olmadığı anlaşılmaktadır. Birinci farkı
alındığında ise durağanlığı sağlanmaktadır. Ayrıca PP testinde de, değişkenin düzey değerinde sıfır hipotezi
reddedilememekte, ilk farkı alındığında durağanlığı sağlanmaktadır. Dolayısıyla, PP testinde gelir
değişkeninin I(1) olduğu görülmektedir. Sonuç olarak gelir ve harcama değişkenlerinin her ikisi de
I(1,1)’dir.
Tablo 2. ADF ve PP Birim Kök Testi
ADF Birim Kök Testi
PP Birim Kök Testi
Değişken
Seviye Değeri
Birinci Fark
Seviye Değeri
Birinci Fark
Gelir
-2,9612
-4,0020**
-2,9671
-7,7371*
Harcama
-1,8357
-6,9657*
-1.8184
-6.9352*
Kritik Test Değerleri
%1 önem düzeyinde
%5 önem düzeyinde
%10 önem düzeyinde
-4,25
-3.55
-3,20
* %1 önem düzeyinde, ** %5 önem düzeyinde.
Yapısal kırılma ile ilgili tablo 3’de yer alan sonuçlar incelendiğinde, LOGGELIR serisinde, model 1 ve
model 3’de test istatistiğinin, ZA kritik değerinden mutlak değerce küçük olduğu görülmektedir. Bu sonuç,
her iki modelde de LOGGELIR serisinin yapısal kırılma olmadan birim köklü olduğunu gösteren temel
hipotezin reddedilemediğini göstermektedir. LOGHARCAMA serisine bakıldığında da aynı sonucun
olduğu görülmektedir. Bu seride de 1 ve 3. modele göre test istatistiğinin mutlak değeri ZA kritik
değerlerinden küçüktür. Dolayısıyla, LOGHARCAMA serisinde de temel hipotez reddedilememekte, her
iki serinin de yapısal kırılmalı birim kök içermediği anlaşılmaktadır.
Tablo 3. ZA (Zivot ve Andrews) Yapısal Kırılmalı Birim Kök Testi
Model
LOGGELIR
LOGHARCAMA
Model 1
-3,9689 (-4,58)
-3,3411 (-4,58)
Model 3
-4,7910 (-4,82)
-4,2345 (-4,82)
Not: Parantez içindeki değerler %10 önem düzeyindeki kritik değerleri göstermektedir (Andrews, 1992).
Çalışmada eşbütünleşme ilişkisi incelenmeden önce uygun gecikme uzunluğu tespit edilmiştir.
Gözlem sayısına bağlı olarak maksimum gecikme uzunluğu dikkate alınarak hesaplanan gecikme
uzunlukları tabloda yer almaktadır (Tablo 4).
594
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
Tablo 4. Gecikme Uzunlukları
Gecikme
Uzunluğu
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
LogL
LR
FPE
AIC
SC
HQ
10,46102
70,68163
71,34437
74,61464
78,76141
83,56040
85,49155
93,46517
100,0586
112,3354
NA
106,5442*
1,070585
4,779621
5,422703
5,537297
1,931148
6,746909
4,564671
6,610594
0,001788
2.37e-05*
3,093-05
3,33e-05
3,40e-05
3,37e-05
4,30e-05
3,59e-05
3,55e-05
2,50e-05
-0,650848
-4,975510
-4,718798
-4,662665
-4,673955
-4,735416
-4,576273
-4,881936
-5,081430
-5,718108*
-0,554071
-4,685180*
-4,234915
-3,985228
-3,802965
-3,670873
-3,318177
-3,430286
-3,436226
-3,879351
-0,622979
-4,891905
-4,579457
-4,467587
-4,423141
-4,428866
-4,213987
-4,463914
-4,607671
-5,188613*
En düşük değere sahip ve en fazla sayıdaki bilgi kriterinin olduğu en uygun gecikme uzunluğunun 1
olduğu tespit edilmiştir. Beş deterministik trend durumunun hangisi ile tahmin yapılacağını belirlemek için
pantula ilkesi uygulanmıştır. Uygun spesifikasyonun model 3 olduğuna karar verilmiştir. Johansen testi
analiz sonuçlarına tablo 5 ve tablo 6’de yer verilmiştir.
Tablo 5. Trace (İz) Testi
Hipotez
Yok
En Fazla 1
Eigen Değeri (Özdeğer)
Trace (İz) İstatistiği
%5 Kritik Değer
0,152496
0,007551
5,710294
0,250123
15,49471
3,841466
Sonuç
Eşbütünleşme Yok
Tablo 6. Maksimum Eigen (Maksimum Özdeğer) Testi
Hipotez
Yok
En Fazla 1
Eigen Değer (Özdeğer)
Maksimum Eigen
(Öz) İstatistiği
%5 Kritik Değer
0,152496
0,007551
5,460172
0,250123
14,26460
3,841466
Sonuç
Eşbütünleşme Yok
Johansen eşbütünleşme testi sonucunda, iz ve maksimum özdeğer testlerinde aynı yönde sonuçlar
elde edilmiştir. Her iki test değerinin %5 önem düzeyinde kritik değerden büyük olmadığı görülmektedir.
Bu nedenle Ho hipotezi reddedilememekte, dolayısıyla seriler arasında bir eşbütünleşme ilişkisinin
bulunmadığı kabul edilmektedir. Bu teste göre değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin olmadığı,
Ucal ve Alıcı’nın (2010) çalışmasında da ortaya konulmuştur. Bununla birlikte, Kalyoncu (2005) ile
Yıldırım ve Özcan (2011) zayıf formda bir sürdürülebilirlikten sözetmektedir.
Elde edilen sonuçlara göre, her iki serinin de birinci farkında durağanlığın sağlanması yani I (1) olması
nedeniyle, yapısal kırılma altında uzun dönemli bir ilişkinin tespiti Gregory-Hansen eş bütünleşme testi
uygulanmıştır (Tablo 7).
Tablo 7. Gregory-Hansen Eşbütünleşme Testi
Model 4 : Rejimde Değişim
Test
Kritik Değerler*
Test Değeri
Kırılma Tarihi
ADF
-5.921718
Zt
-6.010771
2003
Zα
-36.06814
*Kritik Değerler m=1 için, %5 önem düzeyinde kritik değerleri göstermektedir.
CC
C/T
C/S
-4,61
-4,61
-40,48
-4,99
-4,99
-47,96
-4,95
-4,95
-47,04
Model CC dikkate alındığında, %5 anlamlılık düzeyinde ADF * ve * Zt, test istatistikleri mutlak
değerce kritik değerlerden büyük olması sonucu Ho hipotezi reddedilmekte, değişkenler arasında
eşbütünleşme ilişkisinin olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte %5 anlamlılık seviyesinde Zα test
istatistiği kritik değerden küçük olduğu için Ho hipotezi reddedilememektedir. C/T ve C/S modellerin de
de hesaplanan test istatistikleri ilgili kritik değerlerden küçük olduğu için aynı durum söz konusudur. Bu
nedenle iki değişken arasında uzun dönemli bir ilişkinin bulunmadığı söylenebilir. Burada, kırılma
zamanının 2003 yılı olduğu tespit edilmiştir (Tablo 7.) Kırılma tarihi, Akar (2009) ve Göktaş (2008)
çalışmalarındaki kırılma tarihiyle aynıdır.
595
BAKKAL
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
ADF ve Zt testine dayanarak Gregory Hansen testine göre yapısal kırılmanın 2003 yılı olduğu ve
seriler arasında eşbütünleşme olduğu sonucu çıktığı için değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin
büyüklüğü araştırılmıştır (Tablo 8). Bağımlı değişkenin gelir olarak dikkate alındığı EKK yöntemine göre,
her iki değişken arasındaki uzun dönemli ilişkinin katsayısı (X) 0,9187 olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla
bütçenin harcamaları ile gelirleri arasında zayıf formda bir uzun dönemli ilişkinin varlığı kabul edilmektedir
{0<β<1}.
Tablo 8. Bütçe Açığı Sürdürülebilirliği
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
Prob.
C
@TREND>30-2
X
(@TREND>30-2)*X
0.941346
-2.229438
0.918747
0.163267
0.561474
8.916689
0.039343
0.594222
1.676562
-0.250030
23.35239
0.274757
0.1037
0.8042
0.0000
0.7853
R-squared
Adjusted R-squared
S.E. of regression
Sum squared resid
Log likelihood
F-statistic
Prob(F-statistic)
0.967313
0.964150
0.105233
0.343294
31.26620
305.7959
0.000000
Mean dependent var
S.D. dependent var
Akaike info criterion
Schwarz criterion
Hannan-Quinn criter.
Durbin-Watson stat
14.20052
0.555783
-1.558069
-1.380315
-1.496708
0.546591
Gregory-Hansen eşbütünleşme testine dayanan bu sonuç, Kuştepeli ve Önel (2005), Akar (2014) ve
Kasal (2019)’ın bulgularıyla örtüşmektedir.
Sonuç ve Öneriler
Bir taraftan sonuncusu 2008 mortgage krizi olmak üzere krizler sonrası birçok ülke ekonomisinde
yaşanan durgunluk, diğer taraftan yüksek bütçe açıkları ve borç yönetiminde yaşanan zorluklar, uygulanan
mali politikaların gözden geçirilmesi zorunluluğuna yol açmış, birçok ekonomide mali disiplinin sağlanması
en öncelikli reform alanlarından biri olmuştur. Türkiye’de 1990’lı yıllarda tecrübe ettiği gelirlerden daha
fazla harcama, daha fazla borçlanma, yüksek faiz, artan bütçe açığı kısır döngüsünden kurtulmak için 2002
yılında Kamu mali yönetimi ve kamu mal ve hizmet alımları alanında, ardından kamu finansmanı ve borç
yönetiminde önemli düzenlemeleri hayata geçirmiştir. Bütçe hazırlık ve uygulama süreçleri yeniden
düzenlenmiş, aynı zamanda başta gelir politikasının etkin biçimde uygulanması olmak üzere ilgili
kurumların kurumsal kapasitelerini güçlendirmiştir. Faiz dışı bütçe fazlası verme stratejisi içerisinde çok
önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bununla birlikte, ekonominin ancak ithalata dayalı üretimde bulunabilmesi
ve şoklar karşısındaki kırılgan özelliğinden dolayı bütçe açığı hassas durumunu korumaya devam etmiştir.
Türkiye’nin 1982-2016 dönemi merkezi yönetim kamu gelirleri ve harcamaları arasındaki uzun
dönemli ilişkinin analiz edildiği bu çalışmada, sözkonusu dönem için bütçe açığının sürdürülebilirliği
belirlenmeye çalışılmıştır. Ekonometrik analiz ile, ADF ve PP birim kök testleri uygulanmış, her iki testte
merkezi yönetim gelir ve harcama değişkenlerinin I(1,1) olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca kırılmalı birim kök
testi sonucunda durağanlığın bulunmadığı belirlenmiştir. Değişkenler arasındaki ilişkinin varlığı Johansen
testi ve Gregory-Hansen eşbütünleşme testi kullanılarak analize tabi tutulmuştur. Johansen eşbütünleşme
testi yoluyla, bütçe harcamaları ve gelirlerinin eşbütünleşik bir ilişki içinde bulunmadığı belirlenmiştir. Buna
karşın, Gregory-Hansen testine göre yapısal kırılmanın 2003 yılı olduğu ve seriler arasında eşbütünleşme
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuç, Kuştepeli ve Önel (2005), Akar (2014) ve Kasal (2019)’ın
bulgularıyla örtüşmektedir. Sonuç olarak ele alınan dönemde, bütçe harcama ve gelir değişkenleri arasında
Johansen testi sürdürülemez bir ilişkinin bulunduğunu, Gregory-Hansen testi ise zayıf formda bir
sürdürebilirliğin olduğunu göstermektedir. Buradan hareketle, değişkenler arasındaki uzun dönemli
ilişkinin büyüklüğü araştırılmış, her iki değişken arasındaki zayıf formda bir uzun dönemli ilişkinin (X=
0,9187) olduğu tespit edilmiştir. Gregory-Hansen eşbütünleşme test sonuçları dikkate alındığında, Hakkio
ve Rush (1991) dönemlerarası bütçe yaklaşımına göre, Türk ekonomisinin bütçe açıklarının zayıf formda
(0<β=X=0,9187<1) bir sürdürülebilirliğe sahip olduğu görülmektedir. Literatürde yapılan çalışmalar
incelendiğinde, Ucal ve Alıcı (2010) ve Şen vd. (2010) hariç, ele alınan çalışmalarda büyük ölçüde zayıf
formda sürdürülebilirlik sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. Ucal ve Alıcı (2010) ve Şen vd. (2010) ise bütçe
açıklarının sürdürülebilir olmadığını ileri sürmektedir. Dolayısıyla yapılan bu çalışma değişik dönemleri ele
alan ve birçok çalışmayı içeren literatürle uyumluluk göstermektedir. Bulgulardan elde edilen sonuçların
bütünü dikkate alındığında, Türkiye’de bütçe harcamalarının bütçe gelirlerinden daha fazla olmasına
596
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
rağmen açığın finanse etme yeteneğinin olduğunu, mevcut harcama ve gelir politikalarının sürdürülebilmesi
ve negatif ekonomik şokların olmaması durumunda bu açıkların sürdürülebilir durumda kalabileceğini
söylemek mümkündür. Bu bağlamda, 2002 yılı sonrası uygulamaya konulan düzenlemelerin ruhunu
oluşturan kamu kaynaklarının etkili ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması ve kamu kaynaklarının
elde edilmesi ve kullanılmasında yetkililerin şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde görevlerini icra
etmeleri kritik önem taşımaktadır. Politik düzeyde ise, kanun yapıcıların ve karar vericilerin bütçe
disiplinden taviz verilmemesi, faiz dışı bütçe fazlası uygulanmasına devam edilmesi ve kaynakların,
kurumsal amaçlara göre, yerinde ve mümkün olabilecek en düşük maliyetle harcamalarda kullanılmasını
temin etmesi gerekmektedir.
Etik Beyan
“Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi” başlıklı çalışmanın yazım sürecinde bilimsel
kurallara, etik ve alıntı kurallarına uyulmuş; toplanan veriler üzerinde herhangi bir tahrifat yapılmamış ve
bu çalışma herhangi başka bir akademik yayın ortamına değerlendirme için gönderilmemiştir. Bu
araştırmada hazır veri seti kullanıldığı için etik kurul kararı zorunluluğu taşımamaktadır.
Kaynakça
Afonso, A. (2005). Fiscal sustainability: The unpleasant European case. Finanzarchiv, 61(1), 19-44.
Akar, S. (2014). Türkiye’de bütçe gelir ve harcamalarının ampirik analizi. BDDK Bankacılık ve Finansal Piyasalar, 8(1),
141-159.
Akkuş, Ö. ve Durmaz, A. (2019). Türkiye’de bütçe açığının sürdürülebilirliği: Saklı eşbütünleşme ilişkisi. Maliye
Dergisi, 176, 52-71, Erişim Adresi: https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2019/09/176-03.pdf.
Altun, N. (2017). Türkiye’de bütçe açıklarının sürdürülebilirliğinin ampirik olarak analizi: 1950-2015 dönemi.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 13(1), 13-22.
Aslan, A. (2009). Bütçe Açığı Sürdürülebilirliğinin Dinamik Analizi: Türkiye Örneği. Maliye Dergisi, 157, 227-234.
Bravo A. B. S. ve Silvestre, A. L. (2002). Intertemporal sustainability of fiscal policies: Some tests for European
countries. European Journal of Political Economy, 18(3), 517-528. doi:10.1016/S0176-2680(02)00103-9
Bohn, H. (2005). The Sustainability of Fiscal Policy in the United States. Cesifo Working Paper, 1446.
Bohn, H. (1998). The behavior of U. S. public debt and deficits. The Quarterly Journal Of Economics, 113(3), 949-963.
BUMKO (2017). Bütçe büyüklükleri ve bütçe gerçekleşmeleri. Erişim Adresi: https://www.hmb.gov.tr/bumkobutce-buyuklukleri-ve-butce-gerceklesmeleri.
Castro, F. D. ve Cos, P.H. (2002). On the sustainability of the Spanish public budget performance. Revista De
Economía Pública, 160, 9-27.
Dalgıç, B., İyidoğan, P. V. ve Balıkçıoğlu, E. (2014). Sustainability of fiscal policy: An empirical examination for
Turkish economy. Journal of Business, Economics & Finance 3(2), 133-137.
Ehrhart, C. ve Llorca, M. (2008). The sustainability of fiscal policy: Evidence from a panel of six south
Mediterranean countries. Applied Economic Letters, 15(10), 797-803. DOI:10.1080/13504850600749156.
Fève, P. ve Henin, P. (2000). Assessing effective sustainability of fiscal policy within the G7. Oxford Bulletin of
Economics and Statistics, 62(2), 175-195. doi:10.1111/1468-0084.00167.
Fukuda, S. ve Teruyama, H. (1994). The sustainability of budget deficits in Japan. Hitotsubashi Journal of Economics,
35(2), 109-119.
Göktaş Ö. (2008). Türkiye ekonomisinde bütçe açığının sürdürülebilirliğinin Analizi. İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, 8, 45-64.
Gregory, A. W. ve Hansen, B. E. (1996). Residual-based tests for cointegration in models with regime shifts. Journal
of Econometrics, 70(1), 99-126.
Günaydın, E. (2003).Analysing The sustainability of fiscal deficits in Turkey. Hazine Dergisi, 16, 1-14.
Hakkio, C. ve Rush, M. (1991). Is the budget deficit "too large? Economic Inquiry, 29(3), 429-45.
Hamilton, J. D. ve Flavin, M. A. (1986). On the limitations of government borrowing: A framework for empirical
testing. American Economic Review, 76(4), 808-819.
Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansman Genel Müdürlüğü (2003). Cumhuriyet döneminde iç borçlanma alanındaki
gelişmeler. Hazine Dergisi, Cumhuriyetin 80. Yılı Özel Sayısı: 43-55.
Jha, R. ve Sharma, A. (2004). Structural breaks, unit roots, and Cointegration: A further test of the sustainability of
the Indian fiscal deficit. Public Finance Review, 32(2), 196-219. doi:10.1177/1091142103260858.
Kalyoncu, H. (2005). Bütçe açıklarının sürdürülebilirliği: Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Türkiye üzerine bir uygulama. (Doktora
Tezi). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Kasal, S. (2019). Zamanlararası bütçe kısıtı ve Türkiye’de bütçe açıklarının sürdürülebilirliği. Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 19(4), 207-220. DOI: 10.18037/ausbd.668645.
Kesik, A. (2003). Bütçe yönetimi ile borç yönetiminin ayrılmasının konsolide bütçeye yansımaları. Maliye Dergisi, 143,
1-13.
597
BAKKAL
Türkiye’de Bütçe Açığının Sürdürülebilirliği: 1982-2016 Dönemi
Kuştepeli, Y. ve Önel, G. (2005). Fiscal deficit sustainability with a structural break: An application to Turkey.
Eastern Mediterranean University Review of Social, Economic and Business Studies, 5(6), 189-208.
Makrydakis, S., Tzavalis, E. ve Balfoussias A. (1999). Policy regime changes and the long-run sustainability of fiscal
policy: An application to Greece. Economic Modelling, 16, 71-86.
Martin, G. M. (2000) US deficit sustainability: A new approach based 0n multiple endogenous breaks. Journal of
Applied Econometrics, 15, 83-105.
Neaime, S. (2015) Sustainability of budget deficits and public debts in selected European Union countries. The Journal
of Economic Asymmetries, 12(1), 1-21. DOI: 10.1016/j.jeca.2014.10.002.
OECD (2018). General government deficit (Indicator). Erişim Adresi: https://Data.Oecd.Org/Gga/GeneralGovernment-Deficit.Htm,.
Papadopoulus, A. P. ve Sidiropoulos, M. G. (1999). The sustainability of fiscal policies in the European Union.
IAER, 5(3), 289-307.
Payne, J. E. (1997). International evidence on the sustainability of budget deficits. Applied Economic Letters, 4, 775-779
Payne, J. E., Mohammadi, H. ve Cak, M. (2008). Turkish budget deficit sustainability and the revenue-expenditure
nexus. Applied Economics, 40, 823–830.
Peker, O. ve Göçer, İ. (2012). Bütçe açıklarının ampirik analizi. Yönetim ve Ekonomi, 19(1), 163-178.
Perron, P. (1989). The Great crash, the oil price shock, and the unit root hypothesis. Econometrica, 57(6), 1361-1401
Perron. P. (1990). Testing for a unit root in a time series with a changing mean. Journal of Business and Economic
Statistics, 8, 153-162.
Phillips, P. ve Perron, P. (1988). Testing for a unit root in time series regression. Biometrika, 75(2), 335-346.
Quintos, C.E. (1995). Sustainability of the deficit process with structural shifts. Journal of Business and Economic
Statistics, 13(4), 409-417.
Schick A. (2005). Sustainable budget policy: Concepts and approaches. OECD Journal on Budgeting, 5(1), 107-126.
Şen, H., Sağbaş, İ. ve Keskin A. (2010). Türkiye’de mali sürdürülebilirliğin analizi: 1975-2007. Maliye Dergisi, 158, 103123.
Trehan, B. ve Walsh, C. (1988). Common trends, the government budget constraint, and revenue smoothing. Journal
of Economic Dynamics and Control, 12, 425-444.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası-TCMB (2001). Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı. Erişim Adresi:
https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/26640b7b-9641-4c35-99eccd10a9d4e51b/program.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-26640b7b-9641-4c3599ec-cd10a9d4e51b-m3fB7oF.
Tüğen, K. ve Güngör, G. (2013). Türkiye’de 1982-2011 döneminde bütçe açıkları ve açıkların finansmanında
vergilerin rolü. Finans Politik ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, 50(575), 19-30.
Yavuz, N, Ç. (2014). Finansal ekonometri. İstanbul: Der Yayınları.
Yıldırım K. ve Özcan S. (2011). Bütçe açıklarının sürdürülebilirliği: 1970-2005 Türkiye örneği. Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 30, 39-50.
EXTENDED ABSTRACT
The budget deficit is an essential issue for policymakers, firms, and individuals with economic
literacy, as it can cause serious economic and social destruction if the deficit reaches unsustainable
dimensions. The effects of the 1973 and 1979 oil crises, Latin America, Southeast Asia, Russia, and the
2008 global crisis, which the economies of the country have had to deal with since the post-war years of
the World War, caused the governments to spend more to reach the economic stability of the country. In
addition, social state understanding has found its response in social life, which has also increased the
expenditures in this direction. For the above-mentioned reasons, the public sector budgets of the
countries gave short positions for most of the period. Where these deficits reached unsustainable
dimensions and even the revenues in the next period could not meet the expenditures, the economies of
the country experienced devastating consequences such as high-interest rates, high inflation, and failure to
fulfill their debt obligations. The impact of the 2008 crisis in the EU region in the recent period is among
the most important examples in this context. After the last global crisis, implementing economic recovery
and stimulation policies led by the public sector to prevent the deepening of the crisis and getting out of it
in the USA, European Union, and other countries has been the main reason for the ongoing budget
deficits in recent years. When handle with regarding Turkey, it is notoriously referred some features:
deficiency in using resources of the public expenditure framework, irrational investment decisions of
politicians, the funds removed outside of the budget. Besides the private sector has not progressed
sufficiently in economic development and growth, macroeconomic targets such as reducing the share of
the public sector in the economy, controlling inflation rates, reducing unemployment, and ensuring budget
stability in the financial field have not been achieved. Until 2003, when reforms in public financial
management were implemented, budget revenue and expenditure projections were far from the targets of
development plans and policies, and high-level deficits became chronic in the economy. According to a
598
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi-MANAS Journal of Social Studies
ten-year average, the ratio of budget deficit to GDP is 1.8%in the period 1982-1990; 4.6%in the 19902000 period, and around 5.4%in the 2000-2010 period. With the effect of the 1999 and 2001 crises, it
reached its highest level in the period under review, having a rate of 11.6%and 11.2%in 2001 and 2002,
respectively. In 2002, reforms in public administration were implemented. Legal arrangements by
corporate and good governance principles have been made in four areas: public financial management,
public expenditure management, asset management, and finance management. In the financial
management, with the public financial management and control law numbered 5018, institutions and
organizations out of budgetary scope were included, and resource utilization planning was imposed to
keep up with the strategic plan and performance program of public administrations.
The same regulation has provided that it can make no expenditure without allocating resources. In
the procurement and construction of goods and services to the public sector, the state procurement law
numbered 2886 was abolished, and regulated in line with public financial management. Its regulations
contribute to the economics and efficient use of the resources. The management of chattel and real estate
and the management of financial assets in public finance has also been complementary to the regulation in
the other two areas to ensure the economical and effective use of resources. The strategy of primary
budget balance ensures high budget deficits are taken under control. The ratio of budget deficit to GDP
has decreased significantly since 2004 and become below 2%except for the 5.3%in 2009. As of 2016, this
positive portrait has remained. Maintaining a sustainable budget deficit continues to be of critical
importance to assure price stability and economic prosperity. At a glance at the studies on the
sustainability of the budget deficit, we find out that most of them have reached a sustainability result in a
weak form. However, few studies speak of unsustainability and sustainability with strong form. During
this study whether the budget deficits are sustainable in the period considered by considering the central
government budget. The study covers the period 1982-2016, the existence of a long-term relationship
between budget expenditures and budget revenues was tested and so the sustainability of budget deficits
was examined. It is used central government annual budget revenue and expenditure data, excluding
transfer expenditures, transformed into logarithmic values. All series were realized with the WPI index.
ADF and PP unit root tests were applied, and it was observed that income and expenditure variables were
stationary at the first level. While unit root tests provide the stability of the series, they may also cause the
loss of their characteristic features. For this reason, the availability of cointegrated has been investigated by
the Johansen and Gregory-Hansen cointegration tests. According to the results of the Johansen method, it
was concluded that there was no expected relationship. In the Gregory-Hansen test, on the other hand,
there was only a cointegration relationship according to the CC model, and there was no such relationship
in other models. Considering the form of sustainability, according to the OLS method, where the
dependent variable is considered as income. It has been determined that the sustainability relationship is 0
<β <1 (X = 0.9187). Therefore, budget deficits are considered to be weakly sustainable in the period.
According to the result, to maintain at least the current form of the budget deficit, the financial and
administrative authorities in the public scope must carry out by the regulations introduced in the new
governance principles. If it is applied, the state resources will use economical and effective ways and the
sustainability of this form in budget deficits may continue.
599