YÖNETİM HASTALIKLARI
Editörler
Ramazan ERDEM, Muazez YELSİZ
1
Bu kitabın yayın hakkı SİYASAL KİTABEVİ’ne aittir. Yayınevinin ve yayınlayıcısının yazılı izni alınmaksızın
kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.
Yönetim Hastalıkları
Editörler: Ramazan Erdem, Muazzez Yelsiz
Kapak ve Sayfa Düzeni: Buse Dilara Dirim
©Siyasal Kitabevi Tüm Hakları Saklıdır.
2021 Kasım, Ankara
ISBN No: 978‐625‐7424‐18‐9
Siyasal Kitabevi‐Ünal Sevindik
Yayıncı Sertifika No: 14016
Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1Kızılay‐Ankara
Tel: 0(312) 419 97 81 pbx
Faks: 0(312) 419 16 11
Baskı:
Sonçağ Yayıncılık Matbaacılık Reklam San Tic. Ltd. Şti.
Sertifika No: 47865
İstanbul Cad. İstanbul Çarşısı 48/48
Tel: 0(312) 341 36 67
Dağıtım:
Siyasal Kitabevi
Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1
Kızılay/Ankara
Tel: 0(312) 419 97 81 pbx
Faks: 0(312) 419 16 11
e‐posta: info@siyasalkitap.com
http://www.siyasalkitap.com
2
YÖNETİM HASTALIKLARI
Editörler
Ramazan ERDEM, Muazez YELSİZ
3
YAZARLAR
Ahmet ALKAN
Ali Murat ALPARSLAN
Aliye Kübra ÜNAL
Aslı METİN
Aykut ŞEN
Aynur TORAMAN
Ayşe İSPİRLİ TURAN
Deniz GÜNEŞ, Dilruba İZGÜDEN
Durmuş GÖKKAYA, Elif KAYA
Erdal EKE, Fatma ATEŞ
Feyzanur ALKAN
Gizem KARADENİZ
Hasan Hüseyin UZUNBACAK
Hasan RENÇBER
Hülya AĞCASULU
Hüseyin ÇIRPAN
İbrahim TÜRKMEN
İzzet ERDEM
Kevser SEZER KORUCU
Merve KİŞİ, Merve PAÇACI
Muazez YELSİZ
Muhammet Hamdi MÜCEVHER
Necla YILMAZ
Nurullah Zafer KARTAL
Osman ŞENOL
Ramazan ERDEM
Ramazan KAYA
Ramazan Rüçhan KAYA
Seda CAN
Sedat BOSTAN
Seher YASTIOĞLU
Selin KALENDER
Selma DOĞANALP ÇOBAN
Seyhan ÖZDEMİR
Sümeyye ÖZMEN
Taşkın KILIÇ
Turan KAHREMAN
Ümit ARKLAN
Zeynep DEMİRGİL
5
ÖNSÖZ
Hastalık her ne kadar tıbbî bir terim olsa da birçok alanda olumsuzlukları
ifade etmek için kullanılmaktadır. Organizasyonun yapı ve işleyişinde ortaya
çıkan anormalliği örgütsel hastalık; yönetime dair iş ve işlemlerde ortaya çıkan
bozuklukları da yönetim hastalığı olarak düşünebiliriz. Hastalığın tedavisi için
öncelikle nedenlerinin bilinmesi ve teşhisinin konulması gerekir. Daha sonra
hastalıktan kurtulmak adına tedavi yöntemi belirlenir ve ona göre sorunlara
çözüm üretilmeye çalışılır.
Bu kitapta yönetim ve organizasyonlarla ilgili belli başlı hastalıklar ince‐
lenmektedir. Yönetim hastalıklarının tedavi edilmesinde, tıbbi hastalıklarda
olduğu gibi, hastalığın nedenleri ve sonuçlarıyla birlikte belirlenmesi ve adı‐
nın konması önemlidir. Kitapta da hastalık olarak incelenen problemler bu
çerçevede ele alınmıştır. Kitap; ilgili tema kapsamında konuların önerilmesi,
değerlendirme kurulu tarafından seçilmesi, yazarların konular üzerinde de‐
taylı çalışmalar yaparak çalıştay oturumunda sözlü olarak sunmaları, her ko‐
nunun ilgili kişilerce kritik edilmesi ve alınan geribildirimlere göre çalışmala‐
rın olgunlaştırılması aşamalarından geçerek elinizdeki hâlini almıştır.
Kitabın işin teorik tarafını derinleştirmek, yeni çalışmalar yapmak ve yö‐
netimle ilgili yeni hastalıklar tanımlayıp bunlara çözümler üretmek isteyen
bilim insanları için kavramsal bir bakış açısı kazandırma potansiyeli bulun‐
makta, özelikle yönetim ve organizasyon alanıyla ilgili lisansüstü eğitim ya‐
pan öğrencilere zengin bir kavram havuzu sunmaktadır. Aynı zamanda üst
kademe yöneticilerden başlayarak yönetim mekanizmalarının içerisinde yer
alanlara ya da yöneticilerle direkt iletişim halinde olan çalışanlara pratik an‐
lamda çözümler de sunmaktadır. Hâliyle kitap hem teorik hem de pratik an‐
lamda faydalı olma niyetiyle yazılmıştır.
Oldukça uzun ve zahmetli bir süreç sonunda ortaya çıkan bu kitaba yazar
olarak yer alan ya da almayan Isparta Okulu Çevresi akademisyenlerinin kat‐
kısı büyüktür. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Kitabın düşünce dünyamı‐
za faydalı olacağını ümit ediyoruz.
Ramazan ERDEM, Muazez YELSİZ
2021
7
İÇİNDEKİLER
Yazarlar .......................................................................................................................... 5
Önsöz ............................................................................................................................. 7
Giriş: Yönetim Hastalıklarına Dair Teorik Bir Çerçeve ............................................ 11
Sümeyye Özmen, Ramazan Erdem
İdeal Yönetici ve Gölgeler Perspektifinden Yönetim Hastalıkları ............................ 39
Hüseyin Çırpan, Aykut Şen
Yönetme Korkusu ................................................................................................. 61
Sedat Bostan, Deniz Güneş
Akademinin Yönetim Hastalıklarına Yaklaşımı Üzerine Bir Alegori ......................... 77
Ümit Arklan, Nurullah Zafer Kartal, Hasan Rençber
Yönetim Perspektifinden İkarus Sendromu ......................................................... 103
Gizem Karadeniz, Hasan Hüseyin Uzunbacak
Liderliğin Karanlık Yüzü ...................................................................................... 123
Aslı Metin, Muazez Yelsiz, Merve Kişi, Selin Kalender
Yöneticilerde Örgütsel Psikopati Eğilimi .............................................................. 145
Dilruba İzgüden, Kevser Sezer Korucu, Ramazan Erdem
Yönetsel Hastalıklar Bağlamında ‘Göz Yumulan Dalkavukluk’un İncelenmesi....... 167
Ahmet Alkan
Yöneticiler ve Çalışanlar Gözünden Yönetici Sosyotelizm
(Boss Phubbing) Davranışı .................................................................................. 191
Seyhan Özdemir
Yönetici Nezaketsizliği ........................................................................................ 207
İzzet Erdem
Yönetsel Şatafatın Türkiye Akademisindeki Görünümü: Beytülmâlın İstismarı..... 237
Merve Paçacı, Fatma Ateş, Turan Kahreman
9
Yönetici Bakış Açısıyla Ayrımcılık ........................................................................ 267
Aynur Toraman, Aliye Kübra Ünal
Sonradan Görme Yöneticiler ............................................................................... 293
Ramazan Erdem, Feyzanur Alkan
Yönetici Duygusuzluğu ....................................................................................... 315
Muhammet Hamdi Mücevher, Zeynep Demirgil
Örgütsel Körlüğün Neden ve Sonuçlarına Dair Kavramsal Bir Analiz .................... 339
Taşkın Kılıç
Yöneticiden Kaynaklanan Körlük: Adob Modeli................................................... 351
Ali Murat Alparslan, Seher Yastıoğlu
Bürokrasilerden Büropatolojilere ....................................................................... 371
Hülya Ağcasulu
Yönetimde Narsistlik ve Narsist Liderler/Yöneticiler ........................................... 399
Seda Can, Erdal Eke
Yönetimsel Yetkinlik Eksikliği Olarak Yönetim Hastalıkları ve Sendromları .......... 423
İbrahim Türkmen, Ramazan Rüçhan Kaya
Yöneticilerin Hubristik Davranışlarının Örgüt Sağlığına Yansımaları ..................... 449
Durmuş Gökkaya, Osman Şenol
Tarihten Örneklerle Hubris Sendromu ve Üstünlük Vehmi .................................. 479
Selma Doğanalp Çoban, Ayşe İspirli Turan
Yönetimde Yeni Bir Paradigma: Mantar Yönetim Yaklaşımı................................. 497
Taşkın Kılıç
Yönetimde Attan Düşme Sendromu.................................................................... 507
Ramazan Erdem, Necla Yılmaz
Post‐Truth Zamanlarda Liderlik........................................................................... 529
Ramazan Kaya, Elif Kaya
Kitaba Katkı Yapan Yazarlar ....................................................................................... 551
10
YÖNETİCİ DUYGUSUZLUĞU
Muhammet Hamdi MÜCEVHER*
Zeynep DEMİRGİL**
GİRİŞ
Bir örgüt, başında bir yönetici varsa organize ve koordine ediliyor, yönetiliyor
anlamına gelir. Ancak bir örgütün başarısı ya da amacına ulaşması için sadece
yönetiliyor olması yeterli değildir, iyi bir şekilde yönetiliyor olması da lazım
gelir. Yani, yöneticilerin insan unsurunu sağlıklı bir şekilde yönlendiriyor
olması gerekir. Bunu sağlamanın en önemli yollarından birisi, yöneticilerin
örgüt çalışanları ile duygudaşlığıdır. Çünkü yöneticilik yolu gönüllerden ge‐
çer. İşgörenlerin gönlünde taht kurmayan hiçbir yönetici, yöneticilik ve lider‐
lik vasıflarına sahip olsa bile, başarılı olamaz. Bu sebeple duygudaşlık, bir
örgütün, iyi mi yoksa kötü mü yönetiliyor olduğunun önemli göstergelerin‐
den birisi olarak kabul edilebilir.
Özellikle davranışsal (insani) yönetim anlayışı ile beraber örgüt yaşamın‐
da duyguların önemi anlaşılmaya başlanmıştır. Çünkü kavranmıştır ki, işgö‐
renlerin motivasyon ve verimliliklerini etkileyen en önemli unsurlardan birisi,
onların yaptıkları iş ve örgüt ile ilgili hissettikleri duygu durumlarıdır. Örne‐
ğin, işgörenler, kimi yöneticileri, “duygusuz yönetici” ya da “kötü yönetici”
olarak; kimilerini, “iyi yönetici” olarak nitelendirmektedir. Yöneticilerin iyi ya
da kötü sıfatlarından hangisini alacağının en kritik belirleyicilerinden birisi,
yöneticilerin işgörenlerin duygularına hitap edip etmemesidir. Yönetici duy‐
gudaşlığı olarak da ifade edebileceğimiz bu durumun tam tersi ise; yönetici
duygusuzluğudur. Örgütlerde, yönetici duygusuzluğunun, yöneticilerin işgö‐
renlere karşı duygusal zekâsız, empatisiz, duygusal emeksiz, duyarsız, anla‐
yışsız, saygısız, değersiz, farkındasız, duygusuz, güvensiz, katılımsız, baskıcı,
üslupsuz, nezaketsiz, katı ve bencil davranması gibi çeşitli tezahürleri olduğu
düşünülmektedir. Bu çalışmada, yönetici duygusuzluğu mefhumu ortaya
atılarak hangi davranışlardan oluşabileceği ve yansımalarının neler olabileceği
konusunda bir önerme sunulmaya çalışılmıştır.
*
**
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Uluborlu Selahattin Karasoy MYO, Pazarlama ve
Reklamcılık Bölümü, mhmucevher@gmail.com
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Isparta MYO, Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü,
ilhan.zeynep@gmail.com
315
YÖNETİMDE DUYGULAR ‐ DUYGULARI YÖNETEMEME ‐ DUYGUSUZLUK
Bireyin var olduğu ortamlarda duygudan bahsedilmemesi mümkün değildir.
Bireyler, içinde bulundukları ortamdan ve yaşadıkları olaylardan etkilenerek
hayatlarını sürdürürler. Bu etkileri, bir duygu biçimi ve davranış olarak diğer
bireylere aktararak bir bakıma sosyalleşirler.
Bireylerin hem bireysel hayatlarına hem de örgütsel yaşama oldukça etki
eden duygu; Türk Dil Kurumu Sözlüğünde, “Belirli nesne, olay veya bireyle‐
rin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim” olarak tanımlanmaktadır1.
Farklı duygular, insanda farklı harekete geçiş sağlar. İnsan doğasını duygu‐
lardan bağımsız olarak anlamaya çalışmayı dar görüşlülük olarak değerlendi‐
ren Goleman2, duyguyu, “Bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolo‐
jik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi” olarak tanımlamaktadır.
Duygulardan yalıtılmış bir yer olarak değerlendirilemeyecek olan örgütsel
yaşamda, ilk yönetim dönemlerinde duyguyu ifade etmek ve paylaşmak za‐
yıflık olarak görülürken aynı zamanda muhakeme becerisini de etkilediği
düşünülmekteydi3. Çağımızda ise duygu paylaşımını içeren iletişim, yönetim
biliminin ve örgütsel yaşamın vazgeçilmez öğelerinden biri halini almıştır.
Hatta yöneticiye güvenin de temeli olarak düşünülür. Karar süreçlerinde dü‐
şünce, duygusal zekâ ile yönlendirilmediği takdirde güven sağlanmanın
mümkün olmadığı düşünülür4.
Duyguların kişileri harekete geçirme özelliği nedeni ile örgütlerde, çalı‐
şanların hem yönetici hem de işgören bağlamında duygu yönetimi yapması
gerekmektedir. Özellikle yöneticilerin duyguları anlaması, yorumlaması ve
bunu örgütün amaçları doğrultusunda harekete geçirmesi beklenir5. Duygu‐
lar; neşe, keyif, heves gibi pozitif ve kızgınlık, hayal kırıklığı gibi negatif ol‐
mak üzere ikiye ayrılır. Örgütlerde de çalışanların pozitif duygularının işe
yansıması olumlu sonuçlara, negatif duygularının yansıması ise olumsuz so‐
nuçlara neden olmaktadır6. Bu durumda çalışanların duygu yönetme becerisi‐
nin işe olan etkileri yadsınamaz hale gelmektedir.
1
2
3
4
5
6
Türk Dil Kurumu Sözlüğü (2020), Erişim Yeri: sozluk.gov.tr., Erişim Tarihi: 16.09.2020.
Goleman, D., (2011), Duygusal Zeka: EQ Neden IQ’dan Daha Önemlidir?, (Çev. B. Seçkin
Yüksel), 34. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınları, (Orijinal Baskı: 1995), s. 243.
Oyur, E., Mercan, N., Şaylan, O. ve Buran, A. Ç., (2012), “İş Ortamında Duyguları İfade Etme
ve İletişim Becerileri Üzerine Bir Araştırma”, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 4 (1):
97‐106.
Murray, K., (2017), Liderlik ve İletişim, (Çev. Ü. Şensoy), 2. Baskı, İstanbul: Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, s. 25.
Akçay, C. ve Çoruk, A., (2012), “Çalışma Yaşamında Duygular ve Yönetimi: Kavramsal Bir
İnceleme”, Eğitimde Politika Analizi Dergisi, 1 (1): 3‐15.
Usta, I., Akova, O., (2015), “Örgütlerde Duygusal Emek”, içinde D. Küçükaltan, Ş. Aydın
Tükeltürk vd. (Ed.), Örgütsel Davranışta Güncel Konular, 1. Baskı, Ankara: Detay Yayıncılık,
ss.33‐52, s. 35.
316
Duygular ile ilişkili temel kavramlar; duygusal zekâ, duygusal iklim, duygu‐
sal kimlik ve duygusal emektir. Özellikle duygusal zekâ kavramının yönetim
kademesindeki kişilerde bulunması gerekip gerekmediği konusu, örgütsel
davranış ve yönetim literatüründe tartışılmaktadır.
Duygusal zekâ, Thorndike’nin 1920’de tanımlamış olduğu sosyal zekâ
kavramına dayanmakta7 olup Goleman’ın 1995 yılında yazmış olduğu “Duy‐
gusal Zekâ” ve 1998 yılında yazmış olduğu “İş Başında Duygusal Zekâ” kitap‐
ları ile daha çok tartışılmaya başlamıştır8. “İnsanların duygularını bilme ve
yönetme, insanları güçlü duygularla güdüleme, başkalarının yerine kendini
koyma, duygusal ilişkileri yönetme” olarak duygusal zekâyı tanımlayan Har‐
rison, bu tanımıyla duygusal zekânın duygusal davranmayla bağlantısız ve
aslında duyguları yönetme ile ilişkili bir kavram olduğunu ortaya koymuştur9.
Yine “Duyguları doğru bir şekilde algılama, bunlara erişme ve üretme, duygu‐
ları yansıtıcı bir şekilde düzenleme yeteneği”10 tanımında da duygusal dav‐
ranma anlamına ulaşılmamaktadır. Son olarak duygusal zekâyı, “Duyguların
farkında olma, kişisel özellikler, azim, sebat, coşku, özdenetim ve kendi ken‐
dini harekete geçirebilme” olarak tanımlayan Goleman, geliştirmiş olduğu
çalışmalarla; öz farkındalık (bireyin kendi duygularından emin olması), sosyal
farkındalık/empati (olaylara ve durumlara karşıdakinin penceresinden baka‐
bilme), öz denetim (ruhsal fonksiyonları organize etme) ve iletişim/ilişki yöne‐
timi (ilişki ağlarını doğru algılamak, anlaşmazlıklarda uzlaşı) olmak üzere
dört temel boyut sunmuştur11,12,13.
Duygusal iklim, örgütteki çalışanların yaşanan olaylara bağlı olarak his‐
settikleri duyguların, çoğunluğunda aynı olmasıdır ve baskın ortak duygula‐
rından oluşur14. Örgütsel iklim/kültür kavramları ile benzerlik ve ayrışma
noktaları tartışılmaktadır. Ayrım olarak, örgütsel kültür; örgütte geçmişten
7
8
9
10
11
12
13
14
Akçay ve Çoruk, agm.
Kara, A., (2017), “Dijital Çağın Duygusal Zekâ Yöneticisini Oluşturmak”, 1. Uluslararası İleti‐
şimde Yeni Yönelimler Konferansı, 4‐5 Mayıs, İstanbul, s. 55‐369.
Harrison, 1999; Akt. Çoruk, A., (2012), Yönetim Süreçleri Açısından Yöneticilerin Duygu Yönetimi
Davranışları, Doktora Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Bilimleri Anabilim
Dalı, Çanakkale, s. 38
Mayer, J. D., Salovey, P. and Caruso, D. R., (2004), “Emotional Intelligence: Theory, Findings,
and Implications”, Psychological Inquiry, 15 (3): 197‐215.
Titrek, O., (2013), IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme, 4. Baskı, Ankara: Pegem Akademi, s.
3.
Fernandez‐Berrocal, P. and Extremera, N., (2006), “Emotional Intelligence: A Theoritical and
Empirical Review of its First 15 Years of History”, Psicothema, 18: 7‐12.
Doğan, S. ve Oğuzhan, Y. S., (2015). “Çalışanların Duygusal Zekâ Düzeylerinin İşten Ayrılma
Niyetlerine Etkisi Üzerine Bir Araştırma”, Niğde Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, 8 (2): 1‐12.
Rivera, J. and Paez, D., (2007), “Emotional Climate, Human Security, and Cultures of Peace”,
Journal of Social Issues, 63 (2): 233‐253.
317
süre gelen yaşanmış olayların oluşturduğu sosyal çevreyi kapsamaktadır.
Duygusal iklim ise değişime bağlıdır. Yani bir lider veya yönetici değişimi ile
onların benimsedikleri yaklaşımlara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır15. Örgüt‐
sel iklim, örgütün hedeflerine ulaşma yeteneği ile bağlantılıdır. Benzer bir
şekilde, örgüt çalışanlarının duygularını anlamakla birlikte, yine hedeflerine
ulaşmasına yardımcı olunması ile alakalıdır16. Örgütteki paylaşılan duygusal
iklim, olumsuz duygulardan olumsuz olarak etkilenerek hedeflere ulaşmayı
sekteye uğratabilecektir. Tersi bir durumda ise işbirliğine neden olarak başarı
getirebilecek ve performans için itici bir güç oluşturacaktır17. Herhangi bir
duygu içermeyen örgütler ise duygusu olmayan ilişkiler kadar cansızdır ve
örgütte bağlılık ve motivasyon beklenemez18.
Duygularla ilgili diğer bir kavram olan duygusal kimliği; Burgers ve di‐
19
ğeri ; bireyin hisleri bağlamında kendisini ve etrafı nasıl gördüğü ile ilgili bir
kavram olarak tanımlamış ve kimliğin; bilişsel, kültürel, fiziksel, ruhsal ve
duygusal kimlik olarak bileşenlerine ayrılarak incelenmesi gerektiğini vurgu‐
lamıştır. Duygusal kimlik, duygusal iklimin de oluşumunun bir parçası olarak
değerlendirilebilir.
Duygusal emek kavramı ilk olarak Hochschild’in 1983 yılında yazmış ol‐
duğu “The Managed Heart” (Yönetilen Kalp: İnsan Duygularının Ticarileşti‐
rilmesi) kitabında kullanılmıştır. Hochschild’e göre duygusal emek; “Herkes
tarafından görülebilen yüz ve beden hareketleri ile duyguların yönetilmesi‐
dir20,21. Duygusal emek kavramı daha sonra farklı bilim adamları tarafından
araştırma konusu olmuştur ve geliştirilmiştir. Temelinde duyguların yönetil‐
mesi olan kavram, işgörenlerin işlerini icra ederken örgütün çıkarlarını göze‐
terek kendilerinden beklenen duyguyu yansıtabilmeleri22 olarak açıklanabilir.
Bu durumda, her işin mahiyeti, hedef kitlesinin beklentisi ve yöneticilerin
yaklaşımlarına bağlı olarak beklenen duygu, değişim gösterecektir. Örneğin;
bir cenaze görevlisinden karşı tarafa aktarması beklenen duygu farklı iken bir
15
16
17
18
19
20
21
22
Çoruk, agt., s. 59.
Ruiz, J. I., (2007), “Emotional Climate in Organizations: Applications in Latin American Pri‐
sons”, Journal of Social Issues, 63 (2): 289‐306.
Murray, age., p. 14
Fisher, A. H. and Manstead, A. S. R., (2008), “Functions of Emotion from an Organizational
Perspective”, içinde N. Ashkanasy and G. Cooper (Ed.), Research Companion to Emotion in Or‐
ganizations, Chelenham, UK: Elgar, s. 605‐616.
Burgess, T., Pugh, K. and Sevigny, L., (2006), The Personal Vision Workbook, Erişim Yeri:
https://books.google.li/books?id=GY0FAAAAQBAJ&printsec=copyright&hl=de&pli=1#v=onep
age&q&f=false, Erişim Tarihi: 28.09.2020, s. 18‐22.
Hochschild, 2003: 7; Akt. Usta ve Akova, age., s. 36.
Kaya, U. ve Özhan, Ç. K., (2012), “Duygusal Emek ve Tükenmişlik İlişkisi: Turist Rehberleri
Üzerine Bir Araştırma”, Çalışma İlişkileri Dergisi, 3 (2): 109‐130.
Yeni, Z. ve Ergun Özler, N. D., (2015), “Duygusal Emek”, içinde N. D. Ergun Özler (Ed.),
Örgütsel Davranışta Yeni Konular, 3. Baskı, Bursa: Ekin Yayınevi, s. 331.
318
eğlence sektörü çalışanının aktarması beklenen duygu farklı olacaktır. Duygu‐
sal emek, bu beklentinin sürekli olarak karşılanmasını ifade eder23. Duygusal
emeğin; yüzeysel rol yapma, derinden rol yapma ve samimi davranışlar ol‐
mak üzere üç boyutu bulunmaktadır. Yüzeysel rol yapma, işgörenin hissetme‐
diği halde karşı tarafa jest ve mimikleri ile kendinden beklenen duyguyu ak‐
tarması; derinden rol yapma, işgörenin hissetmediği halde geçmişte yaşadığı
olayları düşünerek duyguyu içselleştirerek kendi duygularını değiştirmeye
çalışması ve son olarak samimi davranışlar ise işgörenin kendi hissettiği duygu‐
ları dışarıya aktarmasıdır24. İşgören açısından duygusal emeğin hedef kitle ile
sıcak bağ kurma gibi pozitif etkileri olması yanında hissedilen duygu ile ken‐
dinden beklenen duygu arasında olabilecek farklardan kaynaklı stres, baskı,
tükenmişlik, işe geç gitme, görevden kaçma gibi negatif etkileri de olması söz
konudur25.
Duygularla ilgili temel kavramlar bağlamında insanın var olduğu bir sis‐
temde, duyguların göz ardı edilmesinin sığ bir düşünceden ibaret olduğu
sonucuna varılmaktadır. İşgören, hedef kitle ve yönetici üçgeninde hedeflerin
gerçekleştirilebilmesi için duygu yönetiminin olması temel bir koşul olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yöneticilerin benimsemiş oldukları yaklaşımlar, nasıl
ki iş ortamında işgörenlerin çalışma saatleri ve şekillerini etkileyerek hedeflere
ulaşma noktasında belirleyici olmaktaysa aynı şekilde yöneticilerin duygu
yönetimi noktasındaki başarıları da, işgörenlerin performanslarını etkileyerek
hedeflere yönelme ve motivasyon konusunda oldukça etkili olacaktır. Ancak
negatif duyguların yoğunlukla yer aldığı örgütlerde işgörenlerin performans‐
ları da bu yönde etkilenecektir.
Örgütlerde duygular, yaşanacak yeni olayları anlamlandırmada da zemin
hazırlar. Örneğin, yanlış yapılmış bir hareket karşısında yönetime karşı duyu‐
lan bir öfke unutulmayacak ve yeni yaşanan olayları yorumlarken de aynı his
hatırlanacaktır26. Öfkeli yaklaşım, hor görme, sadece iş odaklı olarak sonuca
bağlı çalışma, verim dışında herhangi bir kriteri temel almama gibi yönetici
problemleri, negatif duygusal ortamları beraberinde getirecektir.
Yönetici örgütün hedeflerine ulaşmak için işgörenlerin sosyal birer varlık
olduklarını unutarak yalnızca örgütün hedefi ve kendi çıkarları doğrultusun‐
da hareket edebilir. Bu noktada örgüt yönetiminde bencillik ortaya çıkar27.
23
24
25
26
27
Güngör, M., (2009), “Duygusal Emek Kavramı: Süreci ve Sonuçları”, Kamu‐İş Dergisi, 11 (1):
167‐184.
Usta ve Akova, age., s. 39‐40.
Güngör, M., (2009), “Duygusal Emek Kavramı: Süreci ve Sonuçları”, Kamu‐İş Dergisi, 11 (1):
167‐184.
Fisher ve Manstead, age., s. 605‐616.
Aktaş, H., (2016), “Bencillik”, içinde P. Kanten ve S. Kanten (Ed.), Örgütlerde Davranışın Aydın‐
lık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayınları, s. 719.
319
Bencillik, güç mesafesinin yüksek olduğu toplumlarda daha meşru olarak
görülebilmektedir. Güç mesafesi yüksek olan toplumlarda, “gemisini kurtaran
kaptan” anlayışı daha yaygındır28. Bu da yönetimde duygusuzluğu getiren
nedenlerden biridir.
Hırs, öfke gibi olumsuz duygularla da beliren güç zehirlenmesi; yöneti‐
cinin aşırı kibirli ve kendini beğenmiş davranmasıdır ve yöneticinin başarılı
mı başarısız mı olduğuna bakılmaksızın gelişir29. Yönetim kademesinde lider
ve/veya yöneticiler için söylenen ileri görüşlülük, planlı yaşam, çalışkanlık,
yardımseverlik gibi olumlu özelliklerin yanında karşı tarafı dinlememe, önem‐
li görmeme, eleştiriye kapalılık ve empati yoksunluğu gibi negatif özellikler de
çoğu zaman dile getirilir. Güç zehirlenmesi, genel olarak başkalarını küçüm‐
seme ve aşırı kibir olarak karşımıza çıkar30. Güç zehirlenmesinin diğer başka
belirtileri arasında, konuşmalarında kendini yüceltme, aşırı özgüven, haklı
olduğuna dair yüksek inanç, gerçeklerle bağlantı eksikliği ve dünyayı sadece
kendini yücelteceği bir yer olarak görmek yer almaktadır31. Bu durum, elinde
bulundurulan yüksek güce bağlı olarak geçici de olabilir, kalıcı da olabilmek‐
tedir. Diktatörlerde, aldıkları birçok kararda engelleyici bir mekanizma olma‐
ması nedeniyle güç zehirlenmesine daha çok rastlanırken; demokratik bir se‐
çimle gelmiş bir liderin zaferinin büyük olması da bu sendroma yakalanması‐
na neden olabilmektedir32. Bu tür durumlarda yöneticiler, makamından aldığı
güce dayanarak, karşıdakilerin duygularını önemsemez ve sorunlarını çözüm‐
cül bir yaklaşımla dinlemez.
1970’li yıllarda Bsifneos tarafından geliştirilen, psikiyatrik bir hastalık
olarak görülen ve Türkçe kaynaklara duygu sağırlığı/körlüğü olarak da geçen
aleksitimi; “Kişinin kendi ve diğer insanların hislerini algılama yetisinden
yoksun” olmasıdır33. Aleksitimik olanlar, duygularını ayırt edemeyip tanımla‐
yamaz, ifade etmekte zorlanır ve somut düşünür. Modern zamanda özellikle
iletişimin yüz yüze olmaktan çok dijitalleşmesi ve iş yoğunluklu yaşamak,
bireylerin duygularının aktarımını engellemektedir. Ayrıca kültürel baskıların
da duygu sağırlığına neden olabileceği söz konusudur. “Erkekler ağlamaz.”
görüşü ile yetişmiş ve yönetimde etrafı tarafından “Duygusal davranma!”
28
29
30
31
32
33
Aktaş, age., s. 723.
Owen, D. and Davidson, J., (2009), “Hubris Syndrome: An Acquied Personality Disorder? A
Study of US Presidents and UK Prime Ministers over the last 100 Years”, Brain: A Journal of
Neuology, 132 (5): 1396‐1406.
Özgüzel, S. ve Taş, S., (2016), “Hubris Sendromuna Yakalanana Yöneticilerde Çocukluktaki
Aile İçi İletişimin Etkisinin İncelenmesi”, 21.Yüzyılda Eğitim ve Toplum, 5 (13): 119‐132.
Russell, G., (2011), “Psychiatry and Politicians: The “Hubris Syndrome””, The Psychiatrist, 35:
140‐145.
Owen ve Davidson, agm., s. 1396‐1406.
Sayar, K., (2020), “Kör oldum doktor! Duyamıyorum...”, Erişim Yeri: https://kemalsayar
.com/basinda/kor‐oldum‐doktor!‐duyamiyorum, Erişim Tarihi: 01.10.2020.
320
ikazı ile sürekli yüzleşmiş bir yöneticinin kendi duygularını çözümleyip akta‐
rabilmesi ve işgörenlerin duygularını anlayarak cevap verebilmesi çok müm‐
kün değildir.
Bir örgütün en temel hedefi, elbette amaçlarına ulaşabilmektir. Verimlilik
esas olandır. Ancak verimlilik için yönetimde duygulardan bağımsız ve payla‐
şımsız bir sistem oluşturmanın tersi bir sonuç doğuracağı aşikârdır. Disiplinli
olmak, karşı tarafa kayıtsız kalmak anlamında olmamalıdır. Yukarıda sayılan
nedenler başta olmak üzere rutin yapılan işlerle ilgili duyarsızlaşmaya bağlı
nedenler de yönetim de duygusuzluğun nedeni olarak görülebilmektedir.
Katılık ve sertliğin aksine yönetici ve lider tarafından hissettirilen şefkat
gibi olumlu duyguların çalışanlar arasında bağlılığı ve örgüte aidiyet duygu‐
sunu geliştirdiğine dair yapılan çalışmalar söz konusudur. Merhamet etmek
sadece başkalarını düşünmek değil aynı zamanda kendi iş önceliğine bağlı
kalmak yerine başkalarının duygusal ihtiyaçlarına önem vermektir. Bu duy‐
guyu sağlamak için büyük jestlere gerek kalmaksızın sadece bir doğum günü
kutlaması ya da geçmiş olsun dileği bile yeterli olabilmektedir34. Bu şekilde
merhamet gören çalışanların, iş bırakma eğilimi daha düşük olup örgüte olan
bağlılıkları yüksek olacaktır35. Aynı zamanda gün içerisinde yüksek streslere
maruz kalmanın ve sık, hızlı karar verme zorunluluğunun sebep olacağı risk‐
ler (hastalık, verimsizlik, işgören kaybı vs.) yöneticiler açısında da duygu pay‐
laşımı yapılarak en aza indirilebilecektir.
İLETİŞİM VE AKTARIM HATALARI
İki sistem bir araya geldiğinde başlayan iletişim süreci, örgüt içerisinde birçok
sistemin bir arada çalıştıkları düşünüldüğünde, vazgeçilmez bir unsur haline
gelmektedir. Çoğu zaman iletişimde iki veya daha fazla insanın bilgi, düşünce
veya bir his paylaşımından söz edilmekte olunsa da bir makine ile bir insanın
karşı karşıya geçmesi de, iletişimi başlatmaya yetmektedir. Kısaca, “Bilgi
üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci.”36 olarak tanımlanan iletişim, “Bir
mesaj alışverişi.”37, “Anlam aktarımı.”, “Hayatın paylaşımı.”38 ve örgüt tara‐
fından bakılacak olursa da “Örgütü meydana getiren tüm organlar arasındaki
bilgi, veri ve anlayış aktarımına hizmet eden yatay ve dikey kanalların oluştu‐
rulması.”39 olarak tanımlanabilir.
34
35
36
37
38
39
Fisher ve Manstead, age., s. 605‐616.
Frost, P. J., Dutton, J. E., Worline, M. J. and Wilson, A., (2000), “Emotion in Organizations”,
içinde S. Fineman (Ed.), Narratives of Compassion in Organization, London: Sage, s. 25‐46.
Dökmen, Ü., (2006), İletişim Çatışmaları ve Empati, 35. Baskı, Ankara: Sistem Yayıncılık, s. 19.
Koçel, T., (2014), İşletme Yöneticiliği, 15. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, s. 611.
Ülger, B., (2003), İletişim ve Halkla İlişkiler, İstanbul: Der Yayınları, s. 80.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., (2015), Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütsel Davranış,
Konya: Eğitim Yayınevi, s. 131.
321
Bir iletişim sürecinin tamamlanabilmesi için mesajı gönderen bir kaynak
ve karşı tarafta mesajı alan bir alıcının olması gerekmektedir. Bu sürecin başa‐
rılı olması, büyük ölçüde kaynağa bağlıdır. Kaynağın, karşı tarafa aktarmak
istediği mesaj; fikir, düşünce ve isteklerin sembolize edilmiş halidir. Bu sem‐
boller, bir yazı, bir konuşma olabileceği gibi jest ve mimikler, giyim tarzı ve
ses tonu gibi anlam yüklenmiş her şey olabilmektedir40. Kaynak, aktarmak
istediği mesajı sembolize ederken alıcının mesajın mahiyetine ve alıcının özel‐
liklerine bağlı olarak karakterize etmelidir. Ayrıca mesajın gideceği yol olan
iletişim kanalı da, kaynak tarafından seçilmektedir. İletişim kanalı, yüz yüze
iletişimde hava olurken bir telefon görüşmesinde telefon kabloları olabilmek‐
tedir. İletinin ve alıcının özelliklerine bağlı olarak seçilmiş bir kanal, başarılı
bir iletişim sürecini gerçekleştirmede etkili olacaktır. Kaynak, alıcı, mesaj, ka‐
nal dışında çevre koşulları, alıcı ve kaynağın algısal farklılıkları ve geri bildi‐
rim de, iletişim sürecini etkileyen faktörlerdir. Çevre koşulları ve gürültü gibi
sesin karşıya aktarılmasını engelleyecek (mesajı bozacak) ya da iyi hazırlanmış
bir ışık sistemi gibi iletişim sürecini tamamlayacak şekilde fiziksel koşullar
olabilmektedir. Aynı zamanda sosyal ortam gibi algılamayı etkileyecek kültür,
deneyimler ve ön yargılar çevre koşulları arasında sayılabilmektedir. İletişi‐
min bu noktasında algı, ön plana çıkmaktadır. Alıcının ve kaynağın algısal
farklılıkları, iletişim sürecini etkilemektedir41,42,43. Algı; “Duyu verilerini örgüt‐
leyip, yorumlayarak çevremizdeki nesne ve olaylara anlam verme süre‐
ci.”dir44. Algılama sürecinde beyin, geçmiş yaşantıları, içinde bulunduğu du‐
rum içerisindeki beklentiyi, toplumsal ve kültürel etkileri hesaba katar45. Bu
durumda algısal farklılıkların hesaba katılmadığı bir iletişim sürecinde kişi,
aktarmak istediği her şeyin olduğu gibi karşı tarafa aktarıldığını düşünerek
yanılgıya kapılır. Alıcı ise iletişim sürecinin tamamlanması için geri bildirimde
bulunurken kendi algısal farklılıkları ile mesajı alır ve cevaplar. İletişim süre‐
cinin bu şekilde ilerlediği düşünülürse, örgütlerde yöneticilerin aldığı karar‐
lar, planlar ve aktarılması gereken her türlü bilgi, iletişim sürecinin iyi yöneti‐
lemediği ve karşı tarafa aktarılamadığı zaman bir işe yaramaz. Bu nedenle de
aslında iletişim, yönetim sürecindeki tüm faaliyetlerin en önemlisidir46.
İyi bir iletişim kurabilmek için alıcı ile aynı mesaj sembollerini kullanmak
gereklidir. Yöneticilerin işgörenlere istediklerini doğru bir şekilde aktarabil‐
mesi ve örgüt hedeflerine yönlendirebilmesi için iletişim şarttır. Bu noktada
40
41
42
43
44
45
46
Koçel, age., s. 613.
Koçel, age.
Şimşek vd., age.
Ülger, age.
Cüceloğlu, D., (2015), İnsan ve Davranışı, 31. Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi, s. 98.
Cüceloğlu, age., s. 118.
Koçel, age., s. 621.
322
karşımıza işgörenleri tanımak ve onlarla aynı sembolleri kullanma gerçeği
ortaya çıkmaktadır. Eğer bir yönetici, işgörenini tanımadan iletişim kurmaya
çalışıyorsa iletişim sürecinin doğru bir şekilde sonuçlanmasını bekleyemeyiz.
Yönetici, işgöreni merak etmiyor, geçmişini sorgulamıyor, aile hayatını bilmi‐
yor ve onları tanımaya zaman ayırmıyorsa47 doğru iletişim sürecinde yer alan
aynı sembolü kullanma koşulunu sağlayamayacaktır. İşgörenini tanıyan yöne‐
tici, onun hangi durumlarda nasıl tepki vereceğini ve neler hissedeceğini de
tahmin edebilir duruma gelecektir. Burada karşımıza çıkan bir kavram da
empatidir.
Carl Rogers ile özdeşleşmiş olan empati kavramı; “Bir kişinin kendisini
karşıdaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişi‐
nin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu
durumu ona iletmesi.” süreci olarak tanımlanabilmektedir48. Empatinin önem‐
li bir koşulu ise ‘iyi bir dinleyici’ olmaktır. İletişim çatışmalarına neden olan
sorunlardan biri, karşıdakini dinlemeden önce kişinin kendisinin anlaşılmasını
beklemesidir. Bu durum da karşımıza, ‘teşhis koymadan reçete yazmak’ soru‐
nunu doğurmaktadır49. İyi bir dinleyici, anlaşılmaktan ziyâde önce karşı tarafı
anlamaya çalışır ve doğru verilere ulaşmış olur. Yönetici işgöreni dinlerken
kendi geçmişi ve deneyimlerini ön planda tutarak dinlerse onun duygularını
yorumlayarak varsaymak zorunda kalır. Ancak empatiyle dinlerse, işgörenin
kafasındakilerle yani gerçeklerle ilgilenmiş olur. İyi dinleyen bir yönetici, kar‐
şıdakine saygı ve güven duygusu da verir50. Covey51, bu noktada otobiyografik
tepkilerden bahsetmektedir. Kişi karşı tarafı empatik dinleyemezse, “değerlen‐
dirme” (ya kabul ya red), “yoklama” (kendi değer yargılarına göre soru sorma),
“akıl verme” (kendi deneyimlerine göre tavsiyede bulunma” ve “yorumlama”
(kendi dürtü ve davranışlarına göre açıklama) olmak üzere dört otobiyografik
tepkiden birini verir. Ancak kişi kendi baktığı çerçeveyi bırakarak karşıdakini
dinlemeye başlarsa empati kurabilir, duygularını anlayabilir ve bu eksende
sorun çözmeye çalışır. Bir yönetici için bu; alçak gönüllü olmak ve saygılı dav‐
ranmaktır.
İletişimin tüm yönetim faaliyetlerinden önemli olması gereği, her yöneti‐
cinin bu noktada bilinçli olması gerektiği gerçeğini gösterir. Yöneticiler, örgüt
içerisindeki formal ve informal grupların iletişimlerinin farkında olarak süreci
yönetmelidir. Zaman zaman informal oluşumların içinde yer alan yöneticiler,
işgörenler hakkında daha fazla bilgiye sahip olacaktır. Yine informal iletişimin
47
48
49
50
51
Murray, age., s. 58.
Dökmen, age., s. 135.
Covey, S. R., (2015), Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, (Çev. O. Deniztekin ve F. Nayır Deniztekin),
53. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınları, (Orijinal Baskı: 1989), s. 278.
Murray, age., s. 167.
Covey, age., s. 280.
323
doğası gereği dedikodu ve söylentilerin her zaman örgütte var olacaklarını
bilerek bu durumun örgüt için pozitif çıktılar sağlayabilecek şekilde yönetil‐
meye çalışılması, uygun olacaktır52.
“Ne söylenildiğinden çok nasıl söylenildiği önemlidir.” anlayışı ile de üs‐
lup, iletişimi etkileyen bir başka boyut olarak karşımıza çıkar. Yönetici, ileti‐
şim sürecinde işgöreni ne kadar doğru anlamış olsa da takındığı yanlış bir
tavır ve kullandığı hatalı üslup, iletişimi bozmaya yetebilecektir. Bu örneklik
arz ederek, örgüt içerisinde “iş yeri nezaketsizliğine” de neden olabilecektir.
İş yeri nezaketsizliği; örgütte, doğrudan zarar vermese de üstü kapalı, amacı
belli olmayan davranışlara neden olarak yönetilmesi zor olan bir durum ola‐
rak sonuçlanabilmektedir53. Saygısız, hoşgörüsüz ve küçük düşürücü bir üslup
kullanan yöneticinin iletişim sürecini başarılı bir şekilde tamamlayabilmesi
mümkün olmayacaktır.
İletişim süreçlerini doğru yönetemeyen, sadece kendi düşünce, inanış ve
değer yargıları ile karşı tarafa dikteler veren yöneticinin, işgörenden beklediği
sonuçlara ulaşması mümkün değildir. Bu noktada, yönetici temelli olan örgüt
hedeflerine ulaşamaz. Yöneticilere yapılan; “Ekibinizin davranışlarını anlamı‐
yorsanız, mutlaka kendi davranışlarınızı gözden geçirmelisiniz.” önerisi54 ile
öncelikle yöneticinin, giyiminin, odasının ve eşyalarını yerleştirme biçiminin,
yürüyüşünün, hitap şeklinin kısaca tüm davranışlarının işgörenler açısından
bir iletişim şekli olarak algılandığı ve örnek alındığı unutulmamalıdır.
YÖNETİCİLİK TARZI (DAVRANIŞ, ÇALIŞMA, İŞ YAPMA BİÇİMİ)
SORUNLARI ‐ KÖTÜ YÖNETİCİLİK
Bir örgütün niteliği ve başarısı, pek çok faktör tarafından belirlenmesine kar‐
şın bunların en başında; yönetimin uygulanma biçimi gelir55. Amaç ve hedef‐
lere ulaşmak için, “Tutulan, izlenen yol, usul, sistem ya da metot” olarak ifade
edilebilecek yöneticilik tarzı56; yönetimin uygulanma biçimi, tercih edilen yö‐
netim yaklaşımı, davranışı, çalışma ve iş yapma biçimi, stili gibi değişik isim‐
lerle ele alınmaktadır.
Yöneticinin tarzı, bazen demokratik bazen otokratik bazen liberal; bazen
ilgili bazen ilgisiz; bazen duyarlı bazen duyarsız, bazen katı bazen yumuşak,
52
53
54
55
56
Erden, N. S., (2016), “Fısıltı Gazetesi: Örgütlerde Dedikodu ve Söylenti”, içinde P. Kanten ve S.
Kanten (Ed.), Örgütlerde Davranışın Aydınlık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayın‐
ları, s. 686.
Kanten, P., (2016), “İşyeri Nezaketsizliği”, içinde P. Kanten ve S. Kanten (Ed.), Örgütlerde
Davranışın Aydınlık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayınları, s. 530.
Murray, age., s. 178.
Weber, M., (2014), Bürokrasi ve Otorite, (Çev. H. B. Akın), 7. Baskı Ankara: Adres Yayınları, s.
41.
Demirkıran, M., (2016), Yönetsel Yetkinlikler ve Etkin Yönetim, İstanbul: Küre Yayınları, s. 59.
324
bazen aktif bazen pasif; bazen yakın davranan bazen soğuk davranan şeklinde
olabilmektedir. “Her yiğidin yoğurt yiyişinin farklı olması”ndan kabil, yöneti‐
ciden yöneticiye farklılık arz eden bu durum, yönetilenler ile kurulan duygu‐
sal bağ ve ilişkiler açısından oldukça önemlidir. Çünkü seçilen yönetim yakla‐
şımı, işgörenlerin duygu durumlarını etkilemektedir. Bu yönüyle yönetici
duygusuzluğunun bir belirleyicisi olarak kabul edilebilecek yöneticilik tarzı,
büyük ölçüde, güven, şeffaflık, katılım, serbestlik, iş ya da insan odaklı olma, güç ve
otoritenin nereden kazanıldığı ve nasıl kullanıldığına bağlıdır. Yani yöneticile‐
rin işgörenlere duydukları güven, tanıdıkları katılım, serbestlik oranı, insancıl
bir yönetim ve iş tarzı benimseyip benimsemedikleri, güçlerini otoriteden mi
yoksa kazanılmış otoriteden mi aldıkları gibi yönetim tarzına ilişkin faktörler,
işgörenlerin duygu durumlarının iyi ya da kötü olmasına neden olan unsur‐
lardır.
Herhalde başkaları tarafından kabul görme, onaylanma, güvenilme, ser‐
best bırakılma, değer verilme gibi anlar, bir işgörenin en mutlu olduğu; tam
tersi durumlar ise en mutsuz olduğu anlar arasındadır. Örneğin, işgörenlerin
fikirlerini ve kararlara katılımını önemsemeyen, onlara güvenmeyen, serbest‐
lik tanımayan, baskıcı, istismarcı, yıkıcı eleştirilerde bulunan, her fırsat ve
koşulda otoritesine başvuran, zorlayıcı bir yönetici, işgörenler tarafından “kö‐
tü‐duygusuz yönetici” olarak anılacaktır. Bunun tam tersi bir yönetici ise “iyi
yönetici” olarak nam salacaktır. Çünkü sosyal bir varlık olarak insanın, başka‐
ları tarafından kabul görmek, saygı duyulmak, güvenmek ve güvenilmek,
özerklik, takdir edilmek gibi sosyal ve psikolojik ihtiyaçları vardır57. İşgörenle‐
rin alınan kararlara dâhil olmaları, fikirlerini dile getirebilmeleri, kendilerine
güven duyulduğunu bilmeleri, serbest ve demokratik bir ortamda olduklarına
dair inançları, insani duygularına ve ihtiyaçlarına cevap veren bir yönetim
tarzı ile muhatap olmaları ve gücü zoraki olarak kabul etmek yerine gönüllü
kabulleri gibi durumlar; onların duygularına hitap edecek, iyi hissetmelerini
sağlayacak ve daha mutlu olmalarını mümkün kılacaktır.
Güven, oldukça zor kazanılan ancak bir anlık hata ya da bencillikle anın‐
da kaybedilen bir duygudur. Çalışma yaşamının ve örgütsel işleyişin temel
yapı taşı olan, kişiler arası ve toplumsal ilişkilerin devamında kilit ve vazge‐
çilmez bir rol oynayan, bir ilişkinin süresini belirleyen58, dürüstlük, doğruluk,
adalet gibi ahlaki temellere dayanan güven duygusunun yokluğu, yönetici
duygusuzluğunun kaynaklarından birisi olarak belirtilebilir. Güven ile birlikte
şeffaflık da yönetici duygusuzluğunda, belirleyici bir unsur olarak öne sürü‐
lebilir. Hatta şeffaflığın, güvenin; güvenin ise katılımcı yönetimin kaynağı
olduğu söylenebilir. Çünkü yöneticiler, işgörenlerine güvendikleri ölçüde
57
58
Maslow, A. H., (1943), “A Theory of Human Motivation”, Psychological Review, 50.
Demirkıran, age., s. 115‐117.
325
şeffaf olacaklar, onlara iş, inisiyatif ve sorumluluk verecekler, fikirlerini önem‐
seyecekler, alınan kararlara dâhil edecekler, yetkilerini paylaşacaklar ve onları
yetkinleştireceklerdir. Dolayısıyla yöneticilerin yönettikleri kişilere duydukları
güven(sizlik), yönetici duygusuzluğunun belirleyicileri arasındadır. Yönetici‐
ler, yönettikleri bireyler ile duygu sekansı yakalamak istiyorlar ise Rosen59
tarafından önerilen (1) kendinizi ve yaptığınız işleri paylaşın, (2) özen ve
önem göstererek dinleyin, (3) davranışlarınızı kestirilebilir sergileyin, (4) açık
ve şeffaf olun taktiklerini kullanabilir.
İtimat ve güven, sırtını diğerinin sırtına dayayabilme rahatlığıdır60. Bir
örgütte, güven olmadan ilişkilerin yürütülmesi ve sağlıklı bir iletişim ve işle‐
yişin kurulması, muhafazası mümkün değildir. Çünkü güven, ilişkileri bir
arada tutan tutkal gibidir61. Güven olmadan hiçbir amaç gerçekleştirilemez ve
örgütler uzun ömürlü olamazlar. Zaten yapılan araştırmalarda, güven duygu‐
sunun yokluğunun; çalışanların duygu durumlarını etkilediği, performans ve
verimliliklerinde düşüşe sebebiyet verdiği, örgütsel bağlılık ve aidiyet duygu‐
larına zarar verdiği görülmektedir. Güven duygusunun tesisi için karar alma
süreçlerine katılımın teşvik edilmesi, olumlu geri bildirim, yetkilendirme62,
yönetici desteği sağlama, ilgili davranma, işgörenleri ilgilendiren konularda
şeffaf ve açık olma gibi uygulamalar tercih edilebilir.
Katılımcı yönetim anlayışının olmaması da yönetici duygusuzluğunun
bir yansımasıdır. Katılımcı yönetim ya da çalışan katılımı, işgörenlerin işlere
dair alınan kararları etkileme derecesi63, karar ve yönetim sürecine dâhil olma‐
ları anlamına gelmekte ve aynı zamanda örgütte demokratikliğin de bir gös‐
tergesi niteliği taşımaktadır64. İşgörenlerin alınan kararlara ve yönetime katı‐
lımının işgörenlerin bağlılık65, verimlilik ve etkinliğini arttırdığı, bilinen bir
gerçektir. Bunun yanında katılımcı yönetim anlayışının uygulanması duru‐
munda işgörenler, sorunları daha çabuk kavrayacak, daha isabetli karar alacak
ve alternatif çözümlerin sayısını arttıracaklardır. Çünkü yapılan iş ya da mey‐
dana gelen sorunla yüz yüze gelen kişiler; işgörenlerdir. Dolayısı ile hataları
ve çözüm yollarını da ilk elden ve ilk fark eden onlar olacaktır.
Katılımcı yönetim anlayışının, zamanı etkin kullanmak, rutin işleri azalt‐
mak, isabetli karar vermeyi sağlamak ve verimliliği arttırmak gibi yöneticilere
sağladığı yararlar olduğu gibi karar alma becerisi kazanmak, muhalefeti
59
60
61
62
63
64
65
Rosen, R. H., (1998), İnsan Yönetimi (Çev. G. Bulut, Haz. Z. Dicleli), İstanbul: MESS Yayınları.
Özel, M., (2016), Yöneticilik Dersleri, 3. Baskı, İstanbul: Küre Yayınları, s. 69.
Rosen, age.
Şenturan, Şermin, (2014), Örnek Olaylarla Örgütsel Davranış, İstanbul: Beta Yayınları, s. 181‐182.
McShane, Steven L. and Von Glinow, Many Ann, (2016), Örgütsel Davranış, (Çev. Ed. A. Gün‐
sel ve S. Bozkurt), Nobel Yayınları: İstanbul, (Orijinal Baskı: 2016), s. 127.
Ergun Özler, N. D., (2013), “Liderlik”, içinde C. Koparal ve İ. Özalp (Ed.), Yönetim ve Organi‐
zasyon, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, s. 139.
MsShane and Glinow, age., s. 127.
326
azaltmak, motivasyonu arttırmak, aidiyet duygusu oluşturmak, kendini de‐
ğerli hissetmek ve kendine güvenmek gibi yönetilenlere sağladığı yararlar da
vardır66.
Düşük katılım ya da katılımsız yönetim anlayışı ise işgörenlerden görev
başarımı konusunda ciddi bir gayret talep edilmesine karşın vazifeleri ya da
çözümü için uğraştıkları sorunlar ile ilgili bilgi gizlendiği ya da verilmediği
şartlarda yeşerir67. Oysa işgörenlere sorun açıklanmaya çalışılsa, işgörenlerden
sorunun çözümüne dair fikir alınsa, katılım artacaktır. Katılımın olmadığı
durumlarda işgörenler, alınan kararlara muhalif davranabilecek, kararlara
daha düşük bağlılık göstereceklerdir. Çünkü günümüz örgütleri, bilgi yoğun
örgütlerdir. Böyle örgütler, eşitlerin örgütüdür ve demokratik olmak zorun‐
dadır. Böyle örgütlerde patron ve ast yoktur, adem‐i merkeziyet vardır68. Artık
işgörenler, kendilerini başkaları tarafından alınan kararların uygulayıcıları
olarak görmek istememektedirler. Bunun yerine yaptıkları iş ve görevler ile
ilgili bizzat karar verici olmayı talep etmektedir. Bu talepler gerçekleştirilirse
karar verme sürecine bizzat dâhil olan işgörenler, görevin ve alınan kararın
başarısı için sorumluluk hissedecek ve bunun için kendilerini adayacaklardır.
Katılımının olmamasının duygusal ve psikolojik yansımaları arasında,
örgütsel aidiyetin azalmasının yanı sıra çalışan motivasyonu, iş tatmini ve
sadakatin azalması, stresin artması da vardır69. Yönetime ve alınan kararlara
müdahil olmayan işgörenler, söz sahibi olmadıkları kararları uygulama konu‐
sunda isteksiz ve motivesiz olurlar, hatta alınan kararlar sonrası meydana
gelen değişiklere direnç bile gösterebilirler. Dolayısıyla katılımcı yönetim an‐
layışının, işgörenlerin sosyal ve psikolojik sahiplik hissini kuvvetlendirici,
duygusal bağlılıklarını arttırıcı bir etkisi vardır. İşgörenlerin, dâhil oldukları
kararlar ile örgütün geleceğini tayin ettikleri inancı, onların aidiyet duyguları‐
nı arttıracak, örgütün bir parçasıymış gibi hissetmelerini sağlayacaktır. İşgö‐
renlere bu imkânın tanınması, onlara güvendiklerinin bir göstergesi olacağın‐
dan, sadakatlerini de arttıracaktır. Bu olanağın sağlanması, aynı zamanda
yönetici duygudaşlığının göstergesi, tanınmaması ise yönetici duygusuzluğu‐
nun bir nişanesi olarak sonuçlar verecektir.
Yönetici duygusuzluğunun bir yansıması olarak katılımsızlığın ortaya
çıkmasında yöneticilerin oynadıkları roller arasında70,71;
66
67
68
69
70
71
Şakar, N., (2013), “Yetki‐Güç ve Yetki Devri”, içinde C. Koparal ve İ. Özalp (Ed.), Yönetim ve
Organizasyon, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, s. 85.
MsShane and Glinow, age., s. 127.
Özel, age., s. 36.
MsShane and Glinow, age., s. 128.
Eren, E., (2016), Yönetim ve Organizasyon: Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar, 12. Baskı, İstanbul: Beta
Yayıncılık, s. 277.
Şakar, age., s. 85.
327
“İşi en iyi ben bilirim ve en iyi ben yaparım.” anlayışına sahip olmala‐
rı,
Katılım, yetki devri ve personel güçlendirmeyi, önemlerini azaltan,
güç ve otoritelerini sarsan bir durum olarak görmeleri,
Katılım, yetki devri ve personel güçlendirme yaparlarsa kontrollerini
kaybedecekleri korkusu,
Astlarını tanımama ve onlara güvenmemeleri,
Astları, kendilerine rakip olarak görmeleri ve kıskanmaları ve
Riske girmekten korkmaları, öne çıkanlar olarak sayılabilir.
Katılımın ve karar verme sürecinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili, beyin
fırtınası, balık kılçığı, nominal grup, delphi, altı şapkalı düşünme, kalite çemberi, pare‐
to analizi, ringişo, PUKÖ döngüsü, yuvarlak masa, 5N+1K gibi çeşitli tekniklerin
kullanımı önerilmektedir. Örneğin Japon yönetim tarzında katılım ve karar verme
süreci; (1) bu kararı alırken düşüncelerimi önemseyip anladığınızı düşünüyo‐
rum, (2) bu kararı alırken düşüncelerinizi anladığımı düşünüyorum ve (3) adil
ve şeffaf bir şekilde bu kararı aldığımız için, alınan karara muhalif olsam bile
onu destekleyeceğim, ilkelerine dayandırılarak yapılmaktadır72. Bunun yanın‐
da örgütte bir karar alınırken üyelerinin fikir ve talepleri dikkate alınmalı,
bunlardan yararlanmak amaçlanmalıdır. Böyle yapılırsa birlikte çalışma hava‐
sı oluşacağından, ortak görüşlerin uygulanması kolaylaşacak, oluşan ‘biz’
duygusu ciddi bir motivasyon aracı olacaktır73.
Katılımın temeli, işbirliği, paylaşma ve dayanışmadır. Paylaşmayan, işbirli‐
ği yapmayan, dayanışmayan yönetemez. Dayanışma ve işbirliğinin nasıl olması
gerektiğiyle ilgili ‘ben’ yerine ‘biz’i koyan, Afrika felsefesinin bir ürünü olan
ubuntu güzel bir örnektir. Ubuntu’ya göre bir kişi, başkaları sayesinde ve onlarla
birlikte kişi olur74. Sinerji ve karşılıklı bağlılık duygusuna vurgu yapan bu anla‐
yışa göre kişi, toplumun bir üyesidir ve topluma aittir, dolayısıyla kişi onun
parçasıdır ve ona katkıda bulunur75. Sosyal dayanışma, işbirliği ve dürüstlüğü
birbirine berkiten ahilik ve fedakârlık, yiğitlik, cömertlikte yarışma üzerine kuru‐
lu fütüvvet anlayışları da, yönetici duygusuzluğunu yok etme ve katılımı arttır‐
ma konusunda başvurabileceğimiz kendi öz kaynaklarımızdandır.
Otokratik, baskıcı, serbestlik ve esneklik tanımayan, yıkıcı eleştirilerde
bulunan, istismarcı gibi yönetici davranışları da, yönetici duygusuzluğunun
yansımaları olarak değerlendirilebilir. Duygusuz yöneticiler, demokratik bir
yönetim tarzı yerine otokratik bir yönetim tarzı benimserler. Otokratik ve istis‐
marcı bir yönetici, astlarına güvenmez, onları karar sürecine nadiren dâhil
72
73
74
75
Özel, M., (2016), Stratejik Liderlik, 3. Baskı, İstanbul: Küre Yayınları, s. 193.
Eren, E., (2011), Yönetim ve Organizasyon: Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar, İstanbul: Beta Yayıncı‐
lık, s. 553.
Taffinder, P., (1995), The New Leaders, London: Kogan Page, s. 97.
Langa, P., (2007), “Meydan Okuyan Medeniyetler”, Anayasa Yargısı Dergisi, 24.
328
eder76, soru sormalarını ve fikir sunmalarını istemez77, katılımcı değildir ve
tüm yetkiyi elinde bulundurmak ister. Hatta bu tip yöneticilerde güven anla‐
yışı o kadar azdır ki, Koçel’in78 aktardığına göre; “Hizmetçi ile efendi arasın‐
daki gibi bir güven anlayışı.” vardır. Bu tip yöneticiler, astlarını emir, korku,
tehdit ve ceza ile motive ederler, hatalarını yıkıcı bir şekilde eleştirirler79,80.
Otokratik yöneticiler karşısında işgörenler, iş ile ilgili konuları konuşmakta
kendilerini hiç serbest hissetmezler81,82. İstismar ve yaptırımın olduğu bu yöne‐
tim şekli, bir nevi takipçilere güven eksikliği üzerine inşa edilir.
Korku ve ceza ile motive etme, kararları üst kademeye bırakma, dikey
haberleşme ve takipçilere karşı şüphe duyma, otokratik ve istismarcı yönetim
anlayışının en bariz özellikleridir. Otokratik yönetim tarzı, baskı, istismar, sö‐
mürü ve gaddarlığı beraberinde getirir. Ki duygusuz yöneticilerde, bu tür dav‐
ranışlar görülmektedir. Konfüçyüs, emri altındakilere haberdar etmeden ani
olarak iş yüklemeyi, yani baskıyı ve acele olmayan emirler vererek hemen
uygulanmasını istemeyi, yani gaddarlığı, iyi yönetim anlayışında olmaması
gereken davranışlar arasında belirtmiştir83.
Otokratik ve baskıcı yaklaşımın en önemli sakıncası, işgörenlerin inanç ve
duygularının dikkate alınmamasıdır. Şöyle ki bu tip yöneticiler, görev ve işe dair
sorunların çözümünde astların görüşlerini nadiren sorar84,85. Bunun sonucu
olarak örgüt ve yönetimine karşı nefret, moral düşüklüğü, çatışma ve anlaş‐
mazlık doğmakta, yenilik ve yaratıcılık azalmaktadır86,87. Bunların yanında
aşırı bencil davranan, astlarına söz hakkı tanımayan, inanç ve duygularını
önemsemeyen otokratik yöneticiler, işgörenlerin iş yapma arzularını törpüle‐
mekte, örgütte yabancılaşmalarına neden olmakta, yaratıcılıklarını azaltmakta
ve tatminsizlik yaratmaktadır88,89. Oysa demokratik ve katılımcı bir davranış
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
Ergun Özler, age., s. 111.
Smith, N. and Vigor, H., (1991), People in Organizations, Oxford: Oxford University Press, s. 83.
Koçel, T., (2011), İşletme Yöneticiliği, 13. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları, s. 582.
Saruhan, Ş. C. ve Yıldız, M. L., (2009), Çağdaş Yönetim Bilimi, İstanbul: Beta Yayınları, s. 247.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., (2015), Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütsel Davranış,
Konya: Eğitim Yayınevi, s. 199.
Koçel, age., s. 582.
Gonos, J. and Gollo, P., (2013), “Model for Leadership Style Evaluation”, Management, 18 (2):
157‐168.
Dinçer, Ö., (2017), Bilgi ve Hikmet Sahiplerinden Yönetim Dersleri, İstanbul: Alfa Yayınları, s. 40‐
41.
Koçel, age., s. 582.
Gonos and Gallo, age., s. 157‐168.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 199.
Çetin, G. N. ve Beceren, E., (2007), “Lider Kişilik: Gandhi”, SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Der‐
gisi, 3 (5): 110‐132, s. 121‐122.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 199.
Sabuncuoğlu, Z. ve Vergiliel Tüz, M., (2008), Örgütsel Psikoloji, Bursa: Alfa Aktüel Yayınları, s.
211.
329
sergileyen yöneticiler, astlarına güvenir, görüşlerine başvurur, karar sürecine
dâhil eder, serbest hissetmelerini sağlar90,91,92,93.
Baskı altında olmak, emir almak, işgörenleri işten soğutmakta ve verim‐
liklerini düşürmektedir94. İşgörenler, çalışırken bağımsız olmayı, işlerine çok
fazla karışılmamasını ve inisiyatif kullanmayı istemelerine95,96 rağmen duygu‐
suz yöneticilerin belirgin bir özelliği de çalışmada serbestlik tanımamaktır. Oysa
çalışmada bağımsızlık öne çıkan psikolojik ihtiyaçlardandır. Çünkü insan,
kendini özgür hissettiği ölçüde psikolojik olarak iyi hissedecek, rahatlayacak
ve bu durum işine olumlu katkı sunacaktır.
Peters97, özgür işletmecilik kavramını ortaya atarak, örgütlerde işgörenle‐
rin ya da birimlerin özgür ve özerk oldukları ölçüde örgüte faydalı olabilecek‐
lerini ve ancak bunu sağlayabilen örgütlerin sürdürülebilir olacağını savun‐
muştur. Rekabetin dünya çapında kızıştığı bugünlerde, esnek işgörenler, ör‐
gütlerin rekabetçi bir konum elde edebilmelerinin anahtarı olarak karşımıza
çıkmaktadır. İşgörenlerin özerkliği sayesinde çok fazla orta kademe yöneticiye
de ihtiyaç kalmayacak98, böylece örgütler sadeleşerek yalınlaşacak ve daha
düz, yatay örgütlenme meydana gelecektir. Bu da, örgütlerin daha esnek ve
hızlı davranmalarına, uyumcu olmalarına ve rekabetçi avantaj kazanmalarına
katkı yapacaktır.
İşgörenlere tanınan özerklik, işgörene rahatlama ve huzur sağladığı için
psikolojik bir tatmin oluşturmakta ve sonucunda, işgören performansının,
örgüte duyulan güvenin, bağlılığın ve iş tatminin artmasını da sağlamakta‐
dır99. Bunun yanında işgörenlerin örgütün amaç, hedef, plan ve politikalarına dair
öneriler getirmelerine imkân vermek de, daha isabetli kararlar alınmasını sağladı‐
ğı gibi görüş ve isteklerine önem verilen işgörenlerin iş yapma arzularını, iş
tatminlerini, moral ve motivasyonlarını arttıran bir yol olarak karşımıza çık‐
maktadır.
İnsan yerine iş ve üretim odaklı olma, insancıl yerine insanımsı bir yö‐
netim anlayışı benimseme, istek ve ihtiyaçları önemsememe, değer verme‐
me, yöneticiler açısından diğer duygusuzluk belirtilerindendir. Bu tür yöneti‐
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
Koçel, age., s. 582.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 199.
Ergun Özler, age., s. 111.
Gonos and Gallo, agm., s. 157‐168.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 132.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 132.
Ergun Özler, age., s. 134.
Peter, T. J., (1992), Liberation Management: Necessary Disorganization For The Nanosecond Nineties,
New York: A. A. Knopf.
Özel, age., s. 216.
Gagne, M. and Deci, E., (2005), “Self‐Determinition Theory and Work Motivation”, Journal of
Organizational Behavior, 26 (4): 331‐362, s. 332.
330
ciler, beşeri‐kişiler arası ilişkilere önem vermek, işgörenlerin motivasyonlarını
yükseltmek100, destekleyici çalışma ortamı yaratmak, astların ihtiyaçlarını
önemsemek101, astlarına güvenmek, saygı duymak ve uyandırmak, dostça
davranmak yerine üretimi ve kaliteyi arttırma102, iş ve göreve ilişkin talimatlar
verme, plan ve programlar uygulatma, çalışanları görev başarımına yönelik
organize etme gibi davranışlar sergilerler. Ancak işgörenler için en önemli
gereksinimlerden birisi, bir insan olarak kıymet ve değer görmek, önem ve‐
rilmek, istek ve ihtiyaçlarının önemsenmesidir. Psikolojik bir gereksinim olan
önem ve değer görme; işgören için en büyük ödüldür, hatta maddi ödüllerden
bile daha değerli olabilmektedir103,104. Zaten yapılan araştırmalar göstermekte‐
dir ki iş ve görev odaklı yönetim yaklaşımı, üretimde performansı arttırmasına
karşın; insan odaklı yönetim anlayışı, iş tatminsizliği, işe devamsızlık, işten
şikâyet etme ve işten ayrılma niyetini azaltmaktadır105. Likert106 de, başarılı
yöneticilerin işgörenlerin ihtiyaçlarını önemseyen ve karşılamaya çalışan, on‐
lara değer vererek benlik saygılarını ve değerlerini arttıran duygular açığa
çıkaran davranışları ve ilişkileri tercih ettiğini ifade etmektedir.
Örgütlerde, “yönetici ama insan” diyebileceğimiz yönetenlere ihtiyaç
vardır. “İnsanımsı değil, insancıl yönetim” anlayışı olarak ifade edebileceğimiz
bu tarz, yöneticilerin yönetilenlerle kuracağı duygusal bağ için oldukça önem‐
lidir. Çünkü insanın tek bir özü vardır, o da ‘insan olmak’tır. Bu nedenle insa‐
nı dikkate almayan, rencide eden, hiçbir çözüm; çözüm olmadığı, hatta çö‐
zümsüzlük anlamına geldiği107 gibi insan odaklı olmayan hiçbir yönetim tarzı
da; örgütler ve çalışanların meselelerinin çözümü için bir tarz ya da yaklaşım
olamaz. Çünkü insanı yok sayan, zarar veren, inciten hiçbir yaklaşım, yakla‐
şım olarak değerlendirilemez. Hiç şüphesiz ki, kişilerarası ilişkileri, öteleyerek;
iş ve görev başarımını, önceleyen yöneticilerin, işgörenlerle bir duygudaşlık
yakalaması mümkün değildir. Bu tarz yöneticiler, çalışanlar tarafından duy‐
gusuz, neşesiz, renksiz, sönük, soğuk, mekanik, yani ruhsuz yönetici olarak
nitelendireceklerdir.
Ne kadar yetkin, üstün, becerikli, donanımlı ve uzman olurlarsa olsunlar,
insan odaklı bir yönetim tarzı benimsemeyen, insanı duygulardan uzaklaşıp
işgörenleri insan dışı (bir nesne/makine gibi) gören yabani (dehümanist) yöne‐
ticiler, başarıyı yakalayamazlar ve amaçlarını gerçekleştiremezler. Çünkü yö‐
100
101
102
103
104
105
106
107
Ergun Özler, age., s. 108‐109.
Sakallı, N., (2016), Sosyal Etkiler: Kim Kimi Nasıl Etkiler?, Ankara: İmge Kitabevi, s. 93.
Ergun Özler, age., s. 109.
Genç, N., (2004), Yönetim ve Organizasyon, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 238.
Ergun Özler, age., s. 135.
MsShane and. Glinow, age., s. 219.
Likert, R., (1967), Human Organization, New York: McGraw‐Hill.
Fazlıoğlu, İ., (2016), Sözün Eşiğinde, İstanbul: Papersense Yayınları, s. 186.
331
netsel yetkinliklerden öte, yöneticilerin başarısını etkileyen en temel, belki de
birincil öğe; yöneticinin tarzıdır. Bir yöneticinin yönetim stili, işgörenlere yak‐
laşım tarzı, genel tavrı ve duruşu, çoğu zaman yönetsel yetkinliklerinin önüne
geçerek hedeflerine ulaşmasında daha mühim bir rol oynar. Dolayısıyla, üre‐
tim, iş ve görev başarımını önceleyen, insanın istek ve ihtiyaçlarını önemse‐
meyip ikinci plana atan, insancıl olmayan ama insanımsı görünen hiçbir yak‐
laşım, işgörenlerin mutlu olmasını temin edemez.
Otorite‐güç kullanımı ve kültür, işgörenlerin duygu durumlarını etkile‐
diği için yönetici duygusuzluğunu ortaya çıkaran unsurlar arasında değerlen‐
dirilebilir. Sahip olunan mevki‐makam, yasalar, kurallar gibi rasyonel ve yasal
temeller ya da geleneksel anlayıştan elde edilen güç ve otorite yerine bilgi,
tecrübe, donanım, uzmanlık ve karizmatik temellere dayanan güç ve otori‐
te108,109, işgörenler tarafından kabul görmekte ve benimsenmektedir. Onun için
örgütler, bundan böyle mevki, otorite ve güce değil, karşılıklı anlayış ve so‐
rumluluğa dayanmak zorundadır110.
Güç, bir yöneticiyi kendi iradesini zorla kabul ettirme konumuna getirebi‐
lir111. Özellikle güç mesafesinin yüksek olduğu, unvan, statü, biçimselliğin
önemli olduğu112, otoriteye itaat ve boyun eğme kültürüyle yetişen Doğu kül‐
türlerinde bu durum, kendini daha bir belirgin hissettirmektedir. Güce değer
veren, karşıdakinin itaatini bekler. En ufak bir eleştiri ve direnç olmaksızın
topyekûn bir itaati113 talep eden her yönetici, bu durumu kültürel kodlarından
dolayı “disiplin” olarak sunmaya çalışır. Güç mesafesinin yüksek olduğu,
karşısındakinden kesin bir itaat bekleyen bir kültürle beslenen ve yoğrulan,
gücünü karizma ya da kazanılmış otorite yerine rasyonel ya da geleneksel
temellere dayandıran bir yöneticiden duygudaşlık beklemek beyhude bir uğ‐
raştan öte bir şey değildir. Buna karşılık yöneticilerin güç yerine sorumluluğu
koyarak, katılım, yetki devri ve personel güçlendirme uygulamalarına baş‐
vurmaları daha doğru olacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey,
gücün hiyerarşik olarak yukarıdan aşağıya kaydırılması değildir. Çünkü bu
şekilde yapılırsa güç, yine güç olarak kullanılmaya devam edecektir. Yapılma‐
sı gereken gücün yerine tam olarak sorumluluk ve anlayışın yerleştirilmesi‐
dir114.
108
109
110
111
112
113
114
Weber, M., (2014), Bürokrasi ve Otorite, (Çev. H. B. Akın), 7. Baskı Ankara: Adres Yayınları, s.
52‐53;
Şeyzeri, A. b. N., (2013), Yöneticilik Nitelikleri, (Çev. O. Arpaçukuru), 3. Baskı, İstanbul: İlke
Yayıncılık, s. 39‐41.
Özel, age., s. 149.
Weber, age., s. 40.
Sargut, A. S., (2010), Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, Ankara: İmge Kitabevi, s. 229‐230.
Weber, age., s. 40.
Özel, age., s. 149.
332
Diğer taraftan toplumsal bir varlık olarak bireyin algı, tutum ve davranış‐
larının şekillenmesinde ve yönlendirilmesinde temel unsurlardan birisi olan
kültür, insan davranışlarını, değer ve inanışlarını etkiler, kapsar, kuşatır ve
anlamlandırmada bir çerçeve sunar115,116. Çünkü insanlar, kültürel varlıklardır;
öğrenir ve paylaşırlar. Bu yönü ile tutum ve davranışların belirleyicisi olan
kültür, bir yöneticinin iyi ya da kötü olarak nitelenmesinde etkili olabilir.
Toplulukçu kültürlerde kişiler arası ilişkilere önem verildiği için sosyal
ilişkileri ve insanı odağına alan yönetici ve liderlere ihtiyaç duyulur117. Örne‐
ğin, Türk kültüründe tercih edilen yönetim yaklaşımı ve yönetici özellikleri
olarak; çalışanların sevinç ve sorunlarına ortak olan, çıkarlarını koruyan, katı‐
lımcı, örgütte aile ortamı oluşturan118, diğerkâm, babacan eğilimleri yük‐
sek119,120 gibi özellikler sayılabilir. Bu özelliklere sahip yöneticiler ve yaklaşım‐
ları, işgörenler tarafından kabul göreceği, beğenileceği ve onların daha tatmin
ve mutlu olmalarını sağlayacağı için “iyi” olarak nitelendirilecektir.
Görüldüğü gibi toplumların kültürel kodları, yöneticilik ve liderlik tarzı‐
nın nasıl olacağında etkilidir. Otokratik, bürokratik ve geleneksel olarak ye‐
tişmiş, büyüğüne saygılı, son kararı büyüğünden bekleme alışkanlığına sahip
kültürlerde, otokratik bir yönetim anlayışı talep edilmektedir121. Yine yönetici‐
lik tarzının bir göstergesi olan katılım, rekabetçi bir kültür yerine işbirliğine
dayalı kültürlerde yeşeren bir olgudur. Bu durumlar da yönetici duygusuzlu‐
ğunu beslemektedir. Türk toplumunda aile yapılarının genel olarak otokratik
olması ve disiplini önemseyen yetiştirme tarzları122, adeta otokratik yönetim
anlayışını, dolayısıyla yönetici duygusuzluğunu teşvik eder niteliktedir.
SONUÇ
Nasıl ki iyi bir filmin ya da kitabın ölçüsü, izleyiciler ya da okuyucular üze‐
rinde bıraktığı izli değişiklikler ve etkiler ise; yönetim alanında bulunan işgö‐
renler, takipçiler ve paydaşlar üzerinde bıraktığı olumlu duygu, iz ve tutumlar
da, iyi bir yöneticinin başarı ölçütü olarak değerlendirilebilir. Yöneticiler, bu
115
116
117
118
119
120
121
122
Tutar, H., (2013), Davranış Bilimleri: Kavramlar ve Kuramlar, Ankara: Seçkin Yayıncılık, s. 381.
Plotnik, R., (2009), Psikolojiye Giriş, (Çev. T. Geniş), İstanbul: Kaknüs Yayınları, (Orijinal Baskı:
2007), s. 136.
Sakallı, age., s. 102‐103.
Aycan, Z. and Kanungo, R. N., (2000), “Toplumsal Kültürün Kurumsal Kültür ve İnsan Kay‐
nakları Uygulamaları Üzerine Etkileri, Akademisyenler ve Profesyoneller Bakış Açısıyla Tür‐
kiye’de Yönetim” içinde Z. Aycan (Ed.), Liderlik ve İnsan Kaynakları Uygulamaları, Ankara: Türk
Psikologlar Derneği Yayınları.
Aslantekin, F., Erdem, R., Aslan, G. ve Göktaş, B., (2005), “Hastane Çalışanlarının Toplumsal
Kültürel Özellikleri”, Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 8 (2): 149‐164.
Aycan ve Kanungo, age.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., age., s. 199.
Ergun Özler, age., s. 101.
333
duygu, iz ve tutumları, yönetsel becerilerinden çok davranış tarzları ile bıra‐
kır. İşte yönetici duygudaşlığı ya da tam tersi olan yönetici duygusuzluğu,
yöneticilerin astları üzerinde bıraktığı izlerden (davranışlardan) bir tanesidir.
Anlama, anlaşma, istek ve ihtiyaçları önemseme, değer verme, güvenme,
güler yüzlü, tatlı sözlü, nezaketli, duyarlı ve anlayışlı olma, kendisinin ve baş‐
kalarının duygularının farkına varma, duygularını yönetebilme, duygu konu‐
sunda esnek davranabilme gibi becerileri kapsayan duygu yönetimi ya da
yönetici duygudaşlığı becerisi, yöneticilerin sahip olması gereken beşeri ilişki‐
ler becerisi içerisinde değerlendiriliyor olsa da, artık başarılı, etkin ve yetkin
yöneticilerde aranan özellikler arasında, ayrıca zikredilmektedir123,124,125,126.
Çünkü işgören insanların, anlaşılması ve fark edilmesi lazım gelen duyguları,
fikirleri, öngörüleri vardır ve yöneticiler başarılı olmak istiyorlar ise çalışanla‐
rın bu yönlerini açığa çıkaran ve onları motive eden roller üstlenmelidir127.
Yine yöneticiler, astlarını yenilikçi fikirler ve risk alma konularında teşvik
etmeli, onlara güven vermeli, karşı fikirlere müsamahakâr olmalıdır128.
Bu bakış açısından hareketle yapılan çalışmada, yöneticilerin, dolayısıyla
örgütlerin başarısı için önemli olan “yönetici duygusuzluğu” mefhumu ortaya
atılarak etraflıca incelenmeye çalışılmıştır. Yönetici duygusuzluğu mefhumu‐
nun işgörenlere yansımalarının; (1) duyguları yönetmeme, duygusuzluk (2) ileti‐
şim ve aktarım hataları ve (3) yöneticilik tarzı sorunları, kötü yöneticilik olmak üze‐
re üç ana temada olduğu görülmüştür. Duyguları yönetmeme; duygusal zekâ,
duygusal emek, duygu sağırlığı, duygusal kimlik, duygusal iklim, bencillik,
güç zehirlenmesi, duyarlılık, farkındalık ve anlayış ile ilgilidir. İletişim ve akta‐
rım hataları, empati, üslup ve nezaket ile alakalıdır. Yöneticilik tarzı sorunları ise
güven, şeffaflık, katılım, baskı, otokratik yönetim anlayışı, istismar, insan değil
iş‐üretim odaklı olma, değer verme, güç‐otorite kullanımı ve kültür ile ilgili‐
dir. Yönetici duygusuzluğunun zararları değerlendirildiğinde ise iş tatmini, gü‐
ven, bağlılık, verimlilik, performans ve sadakatin azalması; muhalefet, çatış‐
ma, stres ve tükenmişliğin artması gibi hem işgörenlere hem de örgüte verdiği
123
124
125
126
127
128
Goleman, D., (2013), “Lideri Lider Yapan Nedir?”, içinde HBRʹs 10 Must Reads Serisinde Duy‐
gusal Zekâ Kitabı, Harvard Business Review Press.
Tett, R. P., Guterman, H. A., Bleier, A. and Murphy, P. J., (2000), “Development and Content
Validation of a ‘Hyperdimensional’ Taxonomy of Managerial Competence”, Human Perfor‐
mance, 13 (3): 205‐251.
Bakan, İ., (2011), Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri, İstanbul: Beta Yayıncılık.
Antalyalı, Ö. L. ve Bolat, Ö., (2016), “Etkili Yöneticilerin Dört Temel Özelliği”, Harvard Busi‐
ness Review Türkiye, Ağustos‐Eylül Özel Sayısı.
Özel, age., s. 216.
Labich, K., (1988), “The Seven Keys To Business Leadership”, Fortune Magazine, October, 24,
Erişim
Yeri:
http://archive.fortune.com/magazines/fortune/fortune_archive/1988/10/24/71165/index.htm,
Erişim Tarihi: 13.09.2020.
334
olumsuz sonuçları olduğu gözlemlenmiştir. Yönetici duygusuzluğu mefhumu,
Şekil 1’deki kavramsal harita ile özetlenmeye çalışılmıştır.
Şekil 1. Yönetici Duygusuzluğu Kavramı
335
KAYNAKÇA
Akçay, C. ve Çoruk, A., (2012), “Çalışma Yaşamında Duygular ve Yönetimi: Kavramsal
Bir İnceleme”, Eğitimde Politika Analizi Dergisi, 1 (1): 3‐15.
Aktaş, H., (2016), “Bencillik”, içinde P. Kanten ve S. Kanten (Ed.), Örgütlerde Davranışın
Aydınlık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayınları.
Antalyalı, Ö. L. ve Bolat, Ö., (2016), “Etkili Yöneticilerin Dört Temel Özelliği”, Harvard
Business Review Türkiye, Ağustos‐Eylül Özel Sayısı.
Aslantekin, F., Erdem, R., Aslan, G. ve Göktaş, B., (2005), “Hastane Çalışanlarının Top‐
lumsal Kültürel Özellikleri”, Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 8 (2): 149‐164.
Aycan, Z. and Kanungo, R. N., (2000), “Toplumsal Kültürün Kurumsal Kültür ve İnsan
Kaynakları Uygulamaları Üzerine Etkileri, Akademisyenler ve Profesyoneller Ba‐
kış Açısıyla Türkiye’de Yönetim” içinde Z. Aycan (Ed.), Liderlik ve İnsan Kaynakları
Uygulamaları, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Bakan, İ., (2011), Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri, İstanbul: Beta Yayıncılık.
Burgess, T., Pugh, K. and Sevigny, L., (2006), The Personal Vision Workbook, Erişim Yeri:
https://books.google.li/books?id=GY0FAAAAQBAJ&printsec=copyright&hl=de&
pli=1#v=onepage&q&f=false, Erişim Tarihi: 28.09.2020.
Covey, S. R., (2015), Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, (Çev. O. Deniztekin ve F. Nayır Deniz‐
tekin), 53. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınları, (Orijinal Baskı: 1989).
Cüceloğlu, D., (2015), İnsan ve Davranışı, 31. Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Çetin, G. N. ve Beceren, E., (2007), “Lider Kişilik: Gandhi”, SDÜ Sosyal Bilimler Enstitü‐
sü Dergisi, 3 (5): 110‐132.
Çoruk, A., (2012), Yönetim Süreçleri Açısından Yöneticilerin Duygu Yönetimi Davranışları,
Doktora Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Bilimleri Anabilim Da‐
lı, Çanakkale.
Demirkıran, M., (2016), Yönetsel Yetkinlikler ve Etkin Yönetim, İstanbul: Küre Yayınları.
Dinçer, Ö., (2017), Bilgi ve Hikmet Sahiplerinden Yönetim Dersleri, İstanbul: Alfa Yayınları.
Doğan, S. ve Oğuzhan, Y. S., (2015). “Çalışanların Duygusal Zekâ Düzeylerinin İşten
Ayrılma Niyetlerine Etkisi Üzerine Bir Araştırma”, Niğde Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8 (2): 1‐12.
Dökmen, Ü., (2006), İletişim Çatışmaları ve Empati, 35. Baskı, Ankara: Sistem Yayıncılık.
Erden, N. S., (2016), “Fısıltı Gazetesi: Örgütlerde Dedikodu ve Söylenti”, içinde P. Kan‐
ten ve S. Kanten (Ed.), Örgütlerde Davranışın Aydınlık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım,
Ankara: Nobel Yayınları.
Eren, E., (2011), Yönetim ve Organizasyon: Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar, İstanbul: Beta
Yayıncılık.
Eren, E., (2016), Yönetim ve Organizasyon: Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar, 12. Baskı, İstan‐
bul: Beta Yayıncılık.
Ergun Özler, N. D., (2013), “Liderlik”, içinde C. Koparal ve İ. Özalp (Ed.), Yönetim ve
Organizasyon, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Fazlıoğlu, İ., (2016), Sözün Eşiğinde, İstanbul: Papersense Yayınları.
Fernandez‐Berrocal, P. and Extremera, N., (2006), “Emotional Intelligence: A Theoriti‐
cal and Empirical Review of its First 15 Years of History”, Psicothema, 18: 7‐12.
Fisher, A. H. and Manstead, A. S. R., (2008), “Functions of Emotion from an Organiza‐
tional Perspective”, içinde N. Ashkanasy and G. Cooper (Ed.), Research Companion
to Emotion in Organizations, Chelenham, UK: Elgar, p. 605‐616.
336
Frost, P. J., Dutton, J. E., Worline, M. J. and Wilson, A., (2000), “Emotion in Organizati‐
ons”, içinde S. Fineman (Ed.), Narratives of Compassion in Organization, London:
Sage, p. 25‐46.
Gagne, M. and Deci, E., (2005), “Self‐Determinition Theory and Work Motivation”,
Journal of Organizational Behavior, 26 (4): 331‐362.
Genç, N., (2004), Yönetim ve Organizasyon, Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Goleman, D., (2011), Duygusal Zeka: EQ Neden IQ’dan Daha Önemlidir?, (Çev. B. Seçkin
Yüksel), 34. Baskı, İstanbul: Varlık Yayınları, (Orijinal Baskı: 1995).
Goleman, D., (2013), “Lideri Lider Yapan Nedir?”, içinde HBRʹs 10 Must Reads Serisinde
Duygusal Zekâ Kitabı, Harvard Business Review Press.
Gonos, J. and Gollo, P., (2013), “Model for Leadership Style Evaluation”, Management,
18 (2): 157‐168.
Güngör, M., (2009), “Duygusal Emek Kavramı: Süreci ve Sonuçları”, Kamu‐İş Dergisi, 11
(1): 167‐184.
Kanten, P., (2016), “İşyeri Nezaketsizliği”, içinde P. Kanten ve S. Kanten (Ed.), Örgüt‐
lerde Davranışın Aydınlık ve Karanlık Yüzü, 1. Basım, Ankara: Nobel Yayınları.
Kara, A., (2017), “Dijital Çağın Duygusal Zekâ Yöneticisini Oluşturmak”, 1. Uluslararası
İletişimde Yeni Yönelimler Konferansı, 4‐5 Mayıs, İstanbul, s. 55‐369.
Kaya, U. ve Özhan, Ç. K., (2012), “Duygusal Emek ve Tükenmişlik İlişkisi: Turist Reh‐
berleri Üzerine Bir Araştırma”, Çalışma İlişkileri Dergisi, 3 (2): 109‐130.
Koçel, T., (2011), İşletme Yöneticiliği, 13. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları.
Koçel, T., (2014), İşletme Yöneticiliği, 15. Baskı, İstanbul: Beta Yayınları.
Labich, K., (1988), “The Seven Keys To Business Leadership”, Fortune Magazine, Octo‐
ber, 24, Erişim Yeri: http://archive.fortune.com/magazines/fortune/fortune_ archi‐
ve/1988/10/24/71165/index.htm, Erişim Tarihi: 13.09.2020.
Langa, P., (2007), “Meydan Okuyan Medeniyetler”, Anayasa Yargısı Dergisi, 24.
Likert, R., (1967), Human Organization, New York: McGraw‐Hill.
Maslow, A. H., (1943), “A Theory of Human Motivation”, Psychological Review, 50.
Mayer, J. D., Salovey, P. and Caruso, D. R., (2004), “Emotional Intelligence: Theory,
Findings, and Implications”, Psychological Inquiry, 15 (3): 197‐215.
McShane, Steven L. and Von Glinow, Many Ann, (2016), Örgütsel Davranış, (Çev. Ed. A.
Günsel ve S. Bozkurt), Nobel Yayınları: İstanbul, (Orijinal Baskı: 2016).
Murray, K., (2017), Liderlik ve İletişim, (Çev. Ü. Şensoy), 2. Baskı, İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
Oyur, E., Mercan, N., Şaylan, O. ve Buran, A. Ç., (2012), “İş Ortamında Duyguları İfade
Etme ve İletişim Becerileri Üzerine Bir Araştırma”, Organizasyon ve Yönetim Bilim‐
leri Dergisi, 4 (1): 97‐106.
Owen, D. and Davidson, J., (2009), “Hubris Syndrome: An Acquied Personality Disor‐
der? A Study of US Presidents and UK Prime Ministers over the last 100 Years”,
Brain: A Journal of Neuology, 132 (5): 1396‐1406.
Özel, M., (2016), Stratejik Liderlik, 3. Baskı, İstanbul: Küre Yayınları.
Özel, M., (2016), Yöneticilik Dersleri, 3. Baskı, İstanbul: Küre Yayınları.
Özgüzel, S. ve Taş, S., (2016), “Hubris Sendromuna Yakalanana Yöneticilerde Çocuk‐
luktaki Aile İçi İletişimin Etkisinin İncelenmesi”, 21.Yüzyılda Eğitim ve Toplum, 5
(13): 119‐132.
Peter, T. J., (1992), Liberation Management: Necessary Disorganization For The Nanosecond
Nineties, New York: A. A. Knopf.
337
Plotnik, R., (2009), Psikolojiye Giriş, (Çev. T. Geniş), İstanbul: Kaknüs Yayınları, (Orijinal
Baskı: 2007).
Rivera, J. and Paez, D., (2007), “Emotional Climate, Human Security, and Cultures of
Peace”, Journal of Social Issues, 63 (2): 233‐253.
Rosen, R. H., (1998), İnsan Yönetimi (Çev. G. Bulut, Haz. Z. Dicleli), İstanbul: MESS
Yayınları.
Ruiz, J. I., (2007), “Emotional Climate in Organizations: Applications in Latin American
Prisons”, Journal of Social Issues, 63 (2): 289‐306.
Russell, G., (2011), “Psychiatry and Politicians: The “Hubris Syndrome””, The Psychiat‐
rist, 35: 140‐145.
Sabuncuoğlu, Z. ve Vergiliel Tüz, M., (2008), Örgütsel Psikoloji, Bursa: Alfa Aktüel Ya‐
yınları.
Sakallı, N., (2016), Sosyal Etkiler: Kim Kimi Nasıl Etkiler?, Ankara: İmge Kitabevi.
Sargut, A. S., (2010), Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, Ankara: İmge Kitabevi.
Saruhan, Ş. C. ve Yıldız, M. L., (2009), Çağdaş Yönetim Bilimi, İstanbul: Beta Yayınları.
Sayar, K., (2020), “Kör oldum doktor! Duyamıyorum...”, Erişim Yeri:
https://kemalsayar.com/basinda/kor‐oldum‐doktor!‐duyamiyorum, Erişim Tarihi:
01.10.2020.
Smith, N. and Vigor, H., (1991), People in Organizations, Oxford: Oxford University
Press.
Şakar, N., (2013), “Yetki‐Güç ve Yetki Devri”, içinde C. Koparal ve İ. Özalp (Ed.), Yöne‐
tim ve Organizasyon, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Şenturan, Şermin, (2014), Örnek Olaylarla Örgütsel Davranış, İstanbul: Beta Yayınları.
Şeyzeri, A. b. N., (2013), Yöneticilik Nitelikleri, (Çev. O. Arpaçukuru), 3. Baskı, İstanbul:
İlke Yayıncılık.
Şimşek, Ş., Çelik, A. ve Akgemici, T., (2015), Davranış Bilimlerine Giriş ve Örgütsel Dav‐
ranış, Konya: Eğitim Yayınevi.
Taffinder, P., (1995), The New Leaders, London: Kogan Page.
Tett, R. P., Guterman, H. A., Bleier, A. and Murphy, P. J., (2000), “Development and
Content Validation of a ‘Hyperdimensional’ Taxonomy of Managerial Competen‐
ce”, Human Performance, 13 (3): 205‐251.
Titrek, O., (2013), IQ’dan EQ’ya: Duyguları Zekice Yönetme, 4. Baskı, Ankara: Pegem
Akademi.
Tutar, H., (2013), Davranış Bilimleri: Kavramlar ve Kuramlar, Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü (2020), Erişim Yeri: sozluk.gov.tr., Erişim Tarihi: 16.09.2020.
Usta, I., Akova, O., (2015), “Örgütlerde Duygusal Emek”, içinde D. Küçükaltan, Ş.
Aydın Tükeltürk vd. (Ed.), Örgütsel Davranışta Güncel Konular, 1. Baskı, Ankara:
Detay Yayıncılık, ss.33‐52.
Ülger, B., (2003), İletişim ve Halkla İlişkiler, İstanbul: Der Yayınları.
Weber, M., (2014), Bürokrasi ve Otorite, (Çev. H. B. Akın), 7. Baskı Ankara: Adres Yayın‐
ları.
Yeni, Z. ve Ergun Özler, N. D., (2015), “Duygusal Emek”, içinde N. D. Ergun Özler
(Ed.), Örgütsel Davranışta Yeni Konular, 3. Baskı, Bursa: Ekin Yayınevi.
338