CUMHURiYET ÜNiVERSiTESi REKTÖRLÜGÜ
VE
iLAHiYAT FAKÜLTESi DEKANLIGI
Doğu-Bab
tliskisinin Entelektüel Boyutu
iBN RÜŞD'
YENiDEN DÜŞNMEK
1. ciLT
2009 - Sivas 1Türkiye
ibn Rüşd'n
Zihniyet Dünyası
lbn Rushd's Perspective
Hüseyin Sarıoğlu
ibn Rüşd'n
islam düşnce
tarihindeki konumunun oğrud
bir şekild
tespiti kadar ortaya koyduğ
açılmrn
bugünün insaı
için ne anlama
geldiğn
belidenebilmesinin de onun zihniyet dünyası
keşfin
bağlı
olduğ
açıktr.
sistemini
"AIIah-kainat-insan
bu itibarla da felsefenin işlevn
Düşnce
temellendirmeye çalışn,
ilşker"
zemininde
"varolan/an; Allah 'm
kudretini göstermeleri baktmmdan incelemek ve
varl!ğmt,
hikmet ve
yorum!amak"tan ibaret gören İbn
"insan"
Rüşd,
"hakikat"i insaı
varlık
gayesi,
"din" gerçğin
de varlık
okyanusunda gerçklşn
felsefe
seyir ve rotasın
tayinini sağlyn
bir pusula ve harita olarak
Hakikati arama ve ona ulaşmnı
bir "zihniyet" ve "yöntem"
inanan İbn
Rüşd'n
zihniyet dünyası
keşfi
ile günümüz
anlmı
belirleyebilmek için onun çeşitl
meselelere ilşkn
görüş
ve
yolcuğn
değrlnimşt.
iş
olduğna
açısnd
taşıdğ
ve yaklşımirn
kısac
değinmk
durmnayız.
Filozofumuzun düşnce
sistemine bir bütün olarak bakıldğn
onun
teşkil etiğ
görülür. Nitekim ibn Rüşd,
eksenini "insan" ve "hakikat" ilşksn
hakikati insaı
'varlık
gayesi" bağlmınd
ele alır.
Onun temel kabulü, her
varlığn
mahiyeti ni belirleyen ve onu başk
varlıkdn
ayırn
"özel işlev"
i ile
gaye sebebinin bulndğ
fikridir. Buna göre, insaı
mahiyetini oluştran
ve
onu diğer
varlıkdn
farklı
kılan
da kendisine özgü akli fiilleridir. Akıl
sahibi
oluş
insaı
yalnızc
diğer
varlıkdn
ayırmkl
kalmaz, ona ayrıclk
bir
Filozofun kendi ifadesiyle "insan özüyle (zat) değil,
ancak
konum da sağlr.
özüyle birlikte bulunan akti sebebiyle insan olup var/tk sahnesindeki her şeydn
daha değrli'
.1 İbn
Rüşd'n
"varolan nesnelerin düzen ve terfibini düşnp
kavramaktan (tarak) öte bir şey
değilr.
" 2 deiğ
aklın,
biri nazari/teorik, diğer
3
arneli/pratik olmak üzere iki şlevi
bulndğ
göz önüne alındğ,
insaı
varlık
gayesinin, sahip olduğ
kıla
gücünü yerli yerinde kullanarak nazari ve
arneli yetkinlğ
ulaşmk
olduğ
endilğk
anlşımktdr
ki ona göre insan
nazari yetkinlğ
"gerçk/doğu
bilgi" (el-ilmü'l-hakk), arneli yetkinlğ
de
'ibn Rüjd, Tc•bfifütü't-h•hJfüt, ı-
(thk. Süleyman Dünya), Kahirc 1980, ll/ 560-561
'A.g.e.. c. 11. s. 526.
1
lbn Rüjd, Telıisu
Kitabi'n-Nefs(thk. A. Fuad ei-Ehvani), ı<ahirc
1950, s. 60-70.
26 1 Doğu
Batı
ilşksn
Entelektüel Boyutu
4
"gerçek/iyi amel': (el-amelü'l-hakk) ile ulaşqir.
Bunun ise tesadüfen yahut
kendilğ
gerçklşc
bir şey
lmayıpo
tam tersine bir "zihniyet" ve
"yöntem" 'sorunu olduğ
açıktr.
ibn üşd'eR
göre insaı
nazari ve arneli
-· yetkinlğ
ulaşmsın
sağlyck
olan "zihniyet"in kurucu ilkeleri şöylec
5
'sıralybiz
:.
a)
Herhangi bir konuda bilgi edinmek isteyen ve zihinsel bir faaliyete
bunu yaparken yalnızc
"gerçğ
ulaşmk amcı"
nı
(ta/ebü '/yönelen kiş,
hak!() gütmelidir.
b) Hiçbir engel ve mazeret, gerçğ
ulaşm
çabsı
içinde olan kimseyi
görev ve serumluk bilinci ile gerçğin
peşind
yolundan alıkoym,
koşmalıdr.
insalığ
c)
koymuş
bulndğ
gerçğ
yöntem,
ulaşmk
adın
tecrübe
felsefe ve bilim lanıd
ve bilgi birikimi asla
ortaya
göz ardı
edilmemelidir.
d) Gerçği
bulma yolunda yöntem, tecrübe ve görüşleind
kimselerin sahip oldukarı
inançlar ile mensup oldukarı
din,
gerçğin
önüne geçirilmemelidir.
mezhep yahut toplum, hiçbir şekild
e) Karşıln
hiçbir fikir ve düşnce
körü körüne kabul edilmemeli,
ve "seçici" davrnılm.
tam tersine "elştirc
f) Her şey
rağmen
insan aklın
kavryıp
çözüme kavuştrmd
yetersiz kaldığ
metafizik sorunlar konusunda son söz "vahy" e bırakl
malı;
ancak uzmanlık
şartın
haiz olanrı
güçleri nispetinde yorum yapma hak ve
sorumlkaı
da teslim edilmelidir.
g) Özellikle metafizik sorunlara ili§kin bütün yorumlar, kesin doğru
yorum olarak değil,
başklrın
oranla daha tuarlı
ve başrıl
yorumlar şeklind
telakki edilmeli; daha tuarlı
ve daha güvenilir başk
yorumlaın
ortaya
konulması
da her zaman için mümkün olduğ
asla untlmaıdr
h) Herhangi bir arştım
yapılrken
izlenebilecek eh doğru
ve yarlı
yöntem, \do,ğfuan
doğruya
"sorun"u ele alıp
inceleyerek çözüme yönelik
"tez" in ortaya konulmasıdr.
i)
"Sorun" un çözümüne ilşkn
olarak ileri sürülen herhangi bir
göRüşden
(antitez) yola çıklar
yeni bir çözüm yahut yorum aryışn
gidilmesi halinde, hareket noktası
olarak alın
karşıt
görüş
(antitez), -sanki
görüşmçesinbütün dayanak ve gerekçeleri ile birlikte,
kendi savundğ
son derece tarfsız
ve önyargısz
bir yaklşım
ortaya konulmaı;
ilk bakışt
gerçek· dış
gibi görünen bu görüş
karşısnd,
onu ileri sürenin bakış
açış
ve
yarlnıbieck
' lbn Rüşd,
'Ayrıntl
ei-Kşf.:
e!-Kşf
an Menahici1-Edi//e fi Ak/Hdi1-Mille (thk. Mahmud Kasım),
Kahire 1964, s. 241; Faslu'IMakal..· Fas/u 'l-Mak/il fi ma beyne1-Hikme-ti ve'ş-Şriat
Minhaci1-ittisal (Türkçe çevirisiyle birlikte nşr.
Bekir
l<arığ),stnbu192
s. 99-100.
bilgi için bkz., H. Sarıoğlu,
ibn Rüşd
Felsefesi, Klasik, istanbul 2003, s. 26-28.
ibn Rüşd'
Yeniden Düşnmek
1 27
bu durumu ortadan kaldırc
sağlm
ve tuarlı
gerekçeleri doğrultsna
öncüller bulmaya çalışm,
konu tekrar tekrar gözden geçirilmelidir.
Böylece ilirnde bağnzlı
ve dogmatizme yer olmadığn
ortaya koyan
filozof, hakikati arama yolunda tarfsız,
objektif, her tür düşnce
ve görüşe
karşı
saygıl
olmanı,
ayrıc
ihtyaı
elden bırakmn
ilmi ve felsefi tavrın
vazgeçilmez şartı
olduğn
önemle vurgular. Diğer
yandan o, gerçğ
ulaşm
yolunda -yanılmş
bile olsa- ortaya koyduğ
yöntem, tecrübe, bilgi ve
görüşledn
yarlnı
herkese şükran
duylması
gerktiğn
söyleyerek, bir
bulnması
gereken "hak ve kadirbilirlik" vasfın
altın
çizmştr.
ilim admın
· Ulaşın
hakikatin diğer
insanlarla paylşıms
da ibn Rüşd
için en az
onun elde edilmesi kadar önemlidir ve bir yöntem işdr.
Ona göre, herhangi bir
konuda muhatpın
aydınltmk
isteyen kiş,
öncelikle onun zeka, bilgi ve kültür
düzeyi ile bu düzeyin gerktidğ
söylemi doğru
tespit etmek durmnaı;
aksi halde istenilen neticenin alınms
mümkün olmaz. Bu husus, özellikle nazari
ilimierin ilgi alnı
giren konular söz konusu olduğna
daha bir önem kaznır.
Çünkü nazari konular, özellikle de metafizik meseleler sıradn
insanlar için
gözle bakıldğn
bir pabuç büyklğnde
adeta rüya gibidir. Sözgelimi çıplak
gözüken Güneş'i
yerküreden yaklşı
yüz yetmiş
kere daha büyük olduğ
sıradn
bir kimseye anitılmk
istendğ
o, · bunun imkansız
olduğn
söylemekle kalmaz aynı
zamanda sizin rüya gördüğnz
düşnr.
Bu gibi incelikleri göz ardı
ederek herkesi ilgilendirmeyen sorunlar ile
bunlara ilşkn
yorumlaın,
uluorta tarışlmsn
çoğu
insan için faydadan çok
zarar getircğn
savunan ibn Rüşd,
bu hatyı
işledkrn
düşnğ
kelamcır
ve özellikle Gazall'yi elştirkn
bile yukarıd
sıraln
ilke ve
6
ölçüleri daima gözetmiş
; ayrıc
diğer
çalışmrnd
da aynı
duyarlığ
daima
göstermiş.
Nitekim o, Aristo'nun eserlerine yazdığ
orta ve büyük şerhld
onun görüşlein
kendi anldığ
ve istedğ
gibi değil,
Aristo ctoktrininin temel
ilkelerini belirledikten sonra onun anlatmak istediklerini bu ilkeler doğrultsna
açıklmy
çalışmtr.
Aynı
şekild
Teh§fütü't-Tehiifüfün hemen başınd
"bu
kitabm ama ct, EbO Hiimid'in Tehiifütü '1-feliisife adlt kitabmda ileri sürdğ
görüşlein
doğrulk
ve doyuruculuk derecesini göstermek ve bunlarm büyük bir
ktsmmm kesinlik ve doğrulk
derecesinden uzak olduğn
ortaya koymaldtr'' 7
demiş
olması,
ibn Rüşd'n,
kendi zihniyet ve yöntem ilkelerine olan bağlın
gösterir niteliktedir. Bütün bunlar, insan ve hakikat ilşks
söz konusu
olduğna
ona ulaşmk
ve başklrıy
paylşmk
bir yana, hakikatin sadece
amçlnsı
bile ibn Rüşd
açısnd
ne kadar büyük bir önem taşıdğn
göstermektedir. Nitekim o, ünlü düşnr
Gazali'nin elştir
karşısnd
açık
'Sözgelimi bkz. Tehiifütü't-Tehafüt. ı. 150-151, 249, 348-349, 402, 412-413, 415; ll, 520. 61·1-615, 651, 732,
H., "ibn Rüjd'ün Bakıjyl
Gazali ve Felsefe", ilmi Araş/lfm.
istanbul
735, 828, 854, 874; ayr, bkz., Sarıoğlu,
1996, Sayı
3, s. 87-100.
7
Teh/ifütO't- Tehdfiif., ı, 59.
28 1 Doğu
Batı
ilşksn
Entelektüel Boyutu
savunurisen şöyle
der: "On/ann amact sadece hakikati bilmektir. Şayet
bu amaçlan dtşma
hiçbir sözleri bu/unmasaydt, tek basma bu bile on/ann
övü/me/eri için yeterdi. " 8
* * *
filozarı
Filozofun, varlığ
ifade etmek üzere kulandığ
"mevcud" teriminin birçok
"insan zihni tarfınd
tasavvur edilsin veya edilmesin zihin dışna
bir özü (zat) ve mahiyeti bulunan şey
olarak mevcud" ile "bu mevcudun dış
dünyadaki durumuna uygun olarak insan zihninde oluşan
tasavvuru anlmıd
mevcud"9 şeklind
ikisini özellikle vurglamış
olduğ
dikkate alındğ,
ona
varlık
(ontoloji), bilgi (epistemoloji) ve ahiakla (ethik) ilgili
göre "hakitın
rahtlık
olmak üzere birbirini tamamlayan üç boyutunun bulndğ
söylenebilir. 10
varlığ,
genellikle "hüviyyet", "zat", "şey
ve "bir" terimleriyle
ibn Rüşd
eşanlmı
saydığ
"mevcud/var/varolan" terimiyle ifade eder. Bu terimin
dünyada bir özü (zat) ve mahiyeti bulunan şeylri;
ikinci olarak da
öncelikle dış
bunlara uygun olarak zihinde oluşan
tasavvurlan (imaj/kavram) gösterdiğn
söyleyen filozof, ilkine "zat anlmıd
varlık",
diğern
de "sadık
anlmıd
varlık"
demektedir. Ona göre zat anlmıdki
varlık
"en genel cins" olup biri
cevher, dokuzu araz olmak üzere on kategoride ifadesini bulur. Varlığn
sürdürme konusunda kendi kendine yetmesi, daima konu olup hiçbir zaman
yüklem olması
bakımnd
varlık/mecud
özdeş
sayıln
cevher, dış
dünyada somut fertler olarak bulunan insan, bitki, yıldz,
taş
... v.b. varlık
ile
bunları
ilke ve unsrlaıd
ibarettir." Varolma ve varlığn
sürdürme
oJan arzlın,
varlık
sayılm
ise tam paylşım
ve
· konusunda cevhere bağıml
tam uygunlukla değil,
sadece bir isim veya cinsin aynı
şeyl
ilşk
olmakla
öncelik sonralık
farkı
bulunan şeylr
hakınd
kulanıms
beraber arlınd
anlmıd,
yani bir tür teşkil<
yoluadır.
Dış
dünyadaki varlık
birbirleriyle sebep-sebepli (illet-ma'lül) ilşks
1
içindedirler! Bu~
ilşkde
sebep olma etkinlğ
(fail), sebepli olma ise edilgnfğ
(munfail) gösterir. Bu iki nitelik birbirinin zıd
olduğ,
dolayıs
aynı
sebepten
kaynlıor
olamyckrı
için biri edilgnğ,
diğer
etkinlğ
kaynğı
olan
sebebin bulnması
gerekmektedir ki bunlar madde ile surettir. Madde ile
iki ayrı
suretin "birleşmsn
sebebi ne bunları
her biri ne de birleşmn
kendisi
olamycğı
için, bu ikisini birleştn
ve kendisi fiil halinde olan bir birleştc
sebep bulnmaıdr
ki o, ilk ilke yani Tann'dtr. Buna göre zihı:
dışna
esas
itibariyle biri zorunlu-sebepsiz var/tk, diğer
onun madde ve sureti
birleştmsy
varolan mümkin-sebep/i var/tk olmak üzere iki tür varlık
söz
anlmıd,
"A.ge., 11/547.
"ibn Rüjd, Te/his.: Te/hisu Maba' dettabf a (thk. Osman Emin). ı<ahire
1958, s. 8-9.
Ayrıntl
bilgi için bkz .• H. Sarıoğlu.
"lbn Rüsd'ün Düsünce Sisteminde Hakikat-Felsefe-Din lıisker",
Araşflm,
istanbul2001/1. Sayı:
10, s. 173-186.
111
Divan-ilmi
ibn Rü~d'
Yeniden Düşnmek
1 29
asla ayrı
düşnlemy,
özü
konusudur. Zorunlu var/tk, mahiyeti varlığnd
gerği
zorunlu olan; sebebi, faili, cinsi ve faslı
söz konusu edilmğ
için
tanımly,
·mutlak anlamda "basit", kendi özü itibariyle yetkin, zorunlu,
her bakımdn
tek ve ezelfdir. Mümkin var/tk ise sebeplidir ve "yokluk" dışna
özünden kaynaklanan bir anlam ve değri
bulnmaktdır.
Bu itibarla onun
kaçınlmzdr,
çünkü sebep varsa o var, sebep
kendi özünde "yok" sayılm
yoksa o da yoktur; ayrıc
sebepten sonra gelmesinin, mantık!
bir zorunluluk
olması
bakımnd
onu sonrad/ytılmş
(hadis) saymak gerekir.
Bu açıklmr
ı~ğnda
bakıldğn,
ibn Rüşd'e
göre, zihin dış
varlık
bağlmınd
"haklkat"in (a) "bilfiil var olmak'; (b) var olma ve varlığn
sürdürme
açısnd
'1<endi kendine yeterli" (binefsihl kaim) bulunmak şeklind
iki temel
nitelğ
bulndğ;
ayrıc
bu niteliklere sahip mutlak var/tk ve mutlak hakikatin
de sadece Allah olduğ
açıkl
kaznmtdır.
Cevher ve zat durumundaki
mümkin varlık
ise, O'nun yaratma fiilinin eseri olmak ve O'na delalet etmek
bakımnd
ancak ikinci derecede hakikattir. Nitekim lbn Rüşd
Faslu1Makalin
hemen ba~ınd
"felsefenin işlevt;
varolanlan akti vastfastyla incelemekten (nazar)
ve on/an Yarattct'ya de/aletleri açtsmdan
bu anlyı~
ortaya koymuş
derken, aslınd,
değrlnimkt
olmaktdır.
öte bir şey
değil!'
* * *
"bir şeyin
gerçek anlamda bilinmesinin ancak o şeyin
ibn Rü~d'n
sebeplerinin bilinmesi" demek olduğ
~eklind
vurglamsınd
yola çıkar,
hem genel düşnce
sisteminin hem de bilgi felsefesinin temelini teşkil
eden
·sebepiili k anlyı~
kısac
göz atmak onun zihniyet dünyası
keşfin
önemli
katı
sağlycktır.
Yukarıd
işaret
edilğ
üzere ibn Rüşd'n
varlık
tasnifinin
sebep (illet) kavrmın
daynığ,
ona göre varlığn
biri sebepsiz diğer
sebepli
olmak üzere iki temel kategorisinin bulndğ,
gerek bu iki kategori arsınd
gerekse sebepli varlık
kategorisine giren varlıkn
kendi arlınd
yine sebepbulndğ
hatırlndğ
filozofumuz için "sebeplilik"
sebepli ilşksn!
meselesinin anlmı
ve önemi açık
ortaya çıkmatdr.
l<onumuz açısnd
meselenin bizi ilgilendiren yönü ise beşri
bilginin imkanı
ve zemini ile filozofun
i~lev
bağlmınd
tezahür etmektedir.
felsefeye atfeiğ
Bilndğ
gibi Gazaif ve diğer
kelamcır
Alah'ın
varlığn
ispatı
bakımnd
bazı
sakınclr
yol açcğı
endişsyl,
kendisi de bir failin eseri
yani edilgin olan varlıkn
bir bakım
fail sayıimlrn
kabul etmemektedirler.
Bu yakl~ım
duyu ve tecrübelere konu olan gerçekiere bile aykır
bulan ibn
Rüşd'e
göre kelamcırn
sandığ
tersine olarak, hem edilgin hem de etkin
edilgin olmayan bir failde sona ermesi
olan failler zincirinin hiçbir ~ekild
zorunlu olduğna,
bu tür failierin varlığn
kabul etmek her şeydn
önce
onları
maksdın
hizmet edecektir 11 •
" Te!ıafOtiJ'-hü,
ı,
370.
30 1 Doğu
Batı
ilşksn
Entelektüel Boyutu
Fiilini yeri_ne getirirken bunu bilgi ve iradeye daylı
olarak yapı
yapmama açısnd
biri "iradeli" diğer
"tabii" olmak üzere iki tür failden söz
eden ve ay-ltı
alemdeki sebep-sebepli ilşksn
daha ziyade "tabii fail"
,. · ba,ğlmınd
irdeleyen filozof umuz, problemi n esaın
şöyle
ce tespit eder: " Tek
tek her var/tktan çtkan fiillcr, acaba o nesneler için birtaktm zorunlu fiiller mt;
ortaya çtkan türden fiiller mi, yoksa bu konuda her iki durum da
geçerli midir?'
çoğunlka
Bir çırpda
mahiyetieki bu sorunun incelenmesi
ortaya çıkan
"etki" ve "edilgi"nin, birbiri ardın
gerçklşn
ilşkern
sadece birinden kaynldığ,
bazen bu dizi içinde yer
alan ilşkern
birbirini engellemelerinin söz konusu olabiecğn
söyleyen ibn
Rüşd'e
göre, böyle bir engelleme olmadığ
ve uygun şartl
bulndğ
sürece,
her nesne, tabiınd
kaynaklanan fiili mutlaka yerine getirir. Sözgelimi ateş
ile
yanma özeliğ
olan bir cisim yan yana geldiğn,
yakma veya yanmı
engelleyici bir faktör sebebiyle yakma ve yanma gerçklşmybi.
Fakat bu
durum hiçbir zaman, ateş
adın
ve nitelğ
sahip bulndğ
sürece ateşn
yakma nitelğ
kaltığ
anlmı
gelmeyecektir 12 • Öte yandan .da sözgelimi
. p~rnkta.
gerçklşn
yanmı
ateşin
fiili (et!<J) . sGnu_cLıd~,gerçklşmi
. olm'ası,
a~eşin
mutlak fail oıri'as
demek değilr;
çünkü gerek pamuğn,
gerek
ateşin
ve gerekse onlardaki edilgin ve etkin tabiın
varlığ
onları
kendilerinden
değil,
bir başk
Fail'den yani Allah'tan kaynlmıştr;
dolayıs
da mutlak
istisnai durumlar olan mucizeleri esas
anlamda yegane fail O'dur 13 • Dolayıs
alarak duyulur nesnelerin dile getirilen çerçevede fail sebep olabilecekleri
14
gerçğin
inkar edilmesi, ibn Rüşd'e
göre, safsatadan başk
bir şey
değilr
:
Nesnelerin varlığ
ile onları
özel fiillerini, alemin birlik ve bütnlğ
teşkül
ve devamlığn
hizmet edecek bir sebep-sebepli ilşks
içerisinde
Alah'tır.
Dolayıs
sebep-sebepli
ilşksnde
düzenleyip
yöneten
zorunlğ
i~karı,
Alah'ın
alemle ilgili bu fiilinin mutlak belirsizlik taşıdğ
anlmı
gele.cel<tir. Bu ise O'nun, esas alcğı
bir kural ve tertip tanımy,
ne
zaman ne yapcğı
belli olmayan despot bir hükümdar ·gibi görülmesi demektir.
Bütün bunları,
göz açıp
kapayacak · kadar bile olsa, hiçbir şeyin
kesin
bilgisinden söz edilrnycğ
sonucunu da doğuracın
dikkat çeken ibn
Rüşd'n
bu tespiti, onun hem bilgi felsefesinin hem de din-felsefe
uzlaştırmshd
izledğ
yöntemin temelini oluştrmakdı.
Ona göre antik
kabul edilmemesi, nesnelerin
düzende sebeplilik ilkesinin geçerli olduğn
varlığn
ve onları
özel fiillerini, alemin bir ve bütün olarak var olmasın
sebepsağlyn
Alah'ın
bu. fiilinin belirszğn
savunmak anlmı
sebepli ilşksye
gelir. Bu ise O'nu, esas alcğı
bir kural ve tertip tanımy,
rıe
zaman ne
gerktiğn;
cevaplndırmyk
iki nesne
"A.g.e., ll, 782·784, 806-807.
"A.g.e., ll, 793.
14
A.g.e.. 11. 781.
arsınd
ibn Rü~d'
Yeniden Dü~nmek
1 31
yapcğı
belli olmayan despot bir hükümdardan farksız
görmek demektir.
böyle bir yakl~ım,
göz açıp
kapayacak kadar bile olsa hiçbir ~eyin
kesin
bilgisinden söz edilrnycğ
sonucunu doğur.
Çünkü kesin bilgi (el-ilmü'lyakin), bir şeyi
olduğ
gibi bilmektir. insan bilgisi, nesnelerin tabiatma bağlı
olarak gerçkl~i.
Eğer
insan zihninde mümkün varlık
il~kn
bir bilgi
bulunuyarsa bu, o varlıkd
bilginin kendisiyle il~k
olduğ
bir "özel yapı"n
(emr) bulnması
demektir. "Tabiat" denen ~ey
de i~te
bu "özel yapı"dn
ibarettir. Be~ri
bilginin konusu ve daynğı
durumundaki bu "özel yapı"lrn
·sebebi, ilahi bilgi ve hikmetten ba~ksı
değilr.
Bir başk
söyleiş
Alah'ın
bilgisi bu özel yapılrn,
bunlar da beşri
bilginin sebebi olmaktdır.
Bu yakl~ım
ibn Rü~d,
insan aklın
bu özel yapılr
kavramakla
aslınd
ilahi hikmeti kavr:nı~
olacğın,
ancak bu suretle bilgiyle
1
aydınlcğ
ve gerçek anlamda akıl
sayılbiecğn
vurglamktdı.
'' Zira
~ayet
biz dı~
dünyada var olan herhangi bir ~eyi
biliyorsak, bu bizim o ~eyin
var
veya yok olmasın
gerektiren özel yapı
(tabiat) bilmemiz demektir. 16 !<ısac
söylemek gerekirse ibn Rüşd'e
göre insan bilgisinin kesinlğd
ve değrin
söz edilecekse, varlık
arsınd
insaı
kavrybilecğ
nitelikte bir zorunluluk
veya en azınd
süreklik gösteren. bir sebp~li
il~ksn
varlığn
kabul
Aksi halde ortada ne akıl,
ne bilgi ve ne de hakikat kalır.
etmek kaçınlmzdr.
Bu arada 'ibn Rü~d'n
varlık
arsındki
sebep-sebepli il~ksn
zorunlğda
söz ederken konuya asla katı
bir determinist olarak
bakmdığn
önemle belirtmek durmnayız.
Nitekim filozof sebep-sebepli
il~ksn
doğal
sonucunu verebilmesi için bunu önleyecek herhangi bir "engel"in
bulnması
gerktiğn
söyleyerek bunu ortaya koymuş;
ayrıc
bu görüşn
temellendirirken Alah'ın
bilgi, irade ve hikmet sahibi ilk ilke, alemin de O'nun
eseri olduğ
gerçğind
yola
bilgi, hikmet ve iradesiyle var edip yönetiğ
çıkm~tr.
·
Dahsı,
* * *
bilginin imkanı
ve zemın
il~kn
yaklşımn
sebeplilik ilkesi
bağlmınd
böylece temeliendiren fi!qzof, dü~nce
tarihinin hep güncel kalan
problemlerinden. biri olan din-felsefe yahut nakil-ı
ilşksn
de yine bu
bağlmd
değrlni.
ibn RüŞd
problemi ele alırken
din ile felsefeyi "amaç",
"konu·~.
"y9ntem/söylem" ve "kaynlrı
açısnd
karşıltdğ
halde,
Farabi ve ibn Sina'ı
yaptığ
gibi vahiy olgusunun nasıl
gerçkl~tiğ
hususuna
rasyonel bir izah getirmeye gir~m
değilr.
Filozofumuza göre dinin, insanlara
davrnı~"
öğretmk
~eklind
iki amaç ve i~levn
"gerçek bilgi''yi ve "doğru
kar~ıl,
daha önce dile getirldğ
gibi, felsefenin "varolnı
(mevcudat),
Alah'ın
varlığn,
hikmet ve kudretine delil teşkil
etmesi bakımnd
incelemek
Be~ri
"A.g.e., 11/812.
" A.g.·e., 11/795-797.
32
1 Doğu
Batı
ilşksn
Entelektüel Boyutu
ve yorumlamal(tan ibaret olan tek bir işlev
bulnmaktdır.
Bu, bir bakım
din
ile felsefenin epistemoloji açısnd
"amaç birlğ"
içinde oldukarı
anlmı
geliyorsa da bu ortak amcın
gerçklştims
konusunda din ile felsefe farklı
,arz eder. Bu ise insalrı
bilgi edinme bakımnd
aynı
düzeyde olmadıkr
gerçği
kadar, din ile felsefenin yöntem ve söylemiyle de ilgilidir. Şöyle
ki;
insanlar, bilginin teşkül
için gerekli olan aşmlrı
bir bir geçerek gerçek
imkan ve yetnği
bakımnd
farklı
seviyededirler.
bilgiye/hakikate ulaşm
17
-burada ayrıntl
giremycğz
- heyülan7 akıl,
meleke
Onlardan bazılr
müktesep akıl
ve fa'al akıl
aşmlrın
hepsini geçebilecek
halindeki akıl,
yetenek ve kapasiteye sahip bulunurken (burhan ehli yahut havass), bir kısm
insan bazı
sebepler dolayıs
yalnızc
duyu ve hayal gücü düzeyinde kalmakta
ve bu düzeyde elde edilbğ
kadrıyl
bilgi sahibi olmaktdır
(cumhur yahut
hatabet ve cedel ehli). Ne var ki bu hiçbir zaman bazı
kimselerin kendi yetenek
ve çablrıy
ulaşmdıkr
bilgilerden ebediyyen mahrum kalcrı
anlmı
gelmemektedir. ibn Rüşd'e
göre işte
bu noktada "vahiy" ve "din"
bilmesi gerktiğ
halde kendi
olgusu devreye girmekte ve her seviyedeki insaı
imkanlrıy
elde edmiğ
bilgileri en kolay ve en kısa
yoldan onlara
öğretmkdi.
Filozof, vahiy ve dinin yalnızc
bu yönüyle değil,
fa'al akıl
mertebesindeki insan aklın
dahi kavryıp
izah edrnycği
bazı
metafizik,
edecek bilgiler içermesi ve
psikolojik, ethik ve eskatolojik sorulara cevap teşkil
daha pek çok konuda insalrı
ufkunu açmsı
bakımnd
da ilahi bir lütuf
olduğ
görüşndei.
18
Bu durumda din, gerek hedef aldığ
insan kitlesi, gerekse kulandığ
yöntem ve söylemler itibariyle, yalnızc
b·urhan (akıl
yürütme-ispat) metodunu
kullanan, bu yüzden de az sayıd
insana hitap edebilen felsefeye nispetle çok
daha kapsmlıdr.
Bundan dolayı
ibn Rüşd,
"felsefe açısnd
dinin değil,
din
açısnd
felsefenin konumunun belirlenmesi gerktiğ"
sonucuna ulaşmı
ve
Fas/u '1-Makf!/ adlı
eserinde bunu yapmaya çalışmtr.
!<ısac
belirtmek gerekirse
filozofurhuza:' göre din, kendisiyle birebir olmasa da amaç, konu ve yöntem
birlğ
içinde bulunan felsefeyi gerekli (vacib) görüp teşvik
eder.
Farabi ve ibn Sina gibi ibn Rüşd
de din ile felsefenin aynı
kaynaktan
beslndiğ
kabul ederek, bunu "süt kardeş"
benzetmesiyle dile getirmş,
fakat
bamşk
bir yaklşım
temellendirmeye çalışmtr.
Bilndğ
üzere fa'al aklı,
heyOlankı
son yetkinlğ
ve mertebesi olarak gören, dolayıs
onun ayrı
bir
olduğ
şeklind
görüş
benimsemeyen ibn Rüşd'n,
birçok
ontik değr
konuda olduğ
gibi, din ile felsefeyi uzlaştırmd
da temel aldığ
şey
"sebeplilik
ve tekraren belirtmek gerekirse kesin bilgi (el-ilmü'l-yakln), bir
ilkesi" dir. !<ısac
şeyi
olduğ
gibi bilmektir. insan bilgisi, nesnelerin tabiatma bağlı
olarak
"Bu konuda bkz., H. Sarıoğu,
ibn Rüşd
Felsefesi, s. 123-133.
"lbn Rü§d, Tehafütü't-rehafüt. 1/415.
·
ibn Rüşd'
Yeniden Düşnmek
1 33
gerçklşi.
Beşri
bilginin konusu ve daynğı
durumundaki bu tabilrın
yahut "özel yapı"lrn
sebebi, ilahi bilgi ve hikmetten başksı
değilr.
Dolayıs
insan aklı
bu özel yapılr
kavramakla, aslınd
ilahi hikmeti kavrmı~
olmakta, ancak bu suretle bilgiyle aydınlrk
gerçek anlamda akıl
düzeyine
çıkmatdr.
ibn Rüşd'n
bu temeliendirmesi ışğnda
bakıldğn
din ile felsefenin
birbiriyle elişnç
sonuçlara götürmeleri söz konusu değilr.
Çünkü ona
göre insan aklın
ürünü olan felsefenin temelinde yatan ve ontik düzende
de, vahiy ürünü olan dinin de kaynğı,
Alah'ın
ezeiT ilim
geçerli olan sebpilğn
ve hikmetidir; dolayıs
aynı
kaynaktan beslenen din ile felsefe içiçedir19 ,
"felsefe dinin arkadap ve süt kardeşi'ıo
ve "hakikat hakikata ters dL'işmez,
21
aksine onu destk/r'~
Buna rağmen
arızl
birtakım
sebeplerle kimi insanlara
ve burhan yani aklın
verileri ile dini nasslar ilk bakışt
uyum
felsefi arştım
gibi gözükebilir. Bu durumda yapılms
gereken ~ey
ise din ile
içinde değilmş
2
felsefenin uzlaştırmsd
ki filozofumuza göre bunun yolu da dini naslrı
tev'ilinden geçer. Böylesine önemli bir işev
sahip olan tevilin belli bir birikim ve
beceri gerktidğ,
sıradn
herhangi bir kimsenin rasgele yapbilecğ
bir iş
olmadığ
ise ortadı.
ibn Rüşd,
din ile felsefenin uzlaştırms
konusunda
önerdiğ
yöntemi, din felsefesinin en temel problemleri üzerinde başrıyl
uygulayarak din ile felsefenin uzlaş/tırmsn
en güzel örneklerini
sergilmşt.
O, bir yandan Alah'ın
varlığ,
birlğ,
sıfatlr
ve fiilieri konusunda
gerekse dini naslrı
aynı
sonuca nasıl
gerek felsefenin yöntemi olan burhanı,
· ulaştırdğn
ortaya koyarken, diğer
taraftan da metafizikten din felsefesine,
bakış
fizikten psikoloji ve epistemolojiye kadar bütün felsefe disiplinlerinin aynı
insalrı
açısyl
nasıl
kuşatılbiecğn
göstermiş.
23
Bu noktada ibn Rüşd'n
şu ilgi çekici değrlnims
altın
çizmelde
l<erim'de, ilk bakışt
birbiriyle çelişyormu
gibi
yarar var: Ona göre Kur'an-ı
dıa
verilen ayetleri n bulnması,
bir ilahi üslup ve
gözüken ve. müteşabih
yöntem olarak özellikle kulanımştr.
Bununla amaçlanan, ilimde derinlş
(er-rasihune fi'l-ilm) bu gibi naslrı
tevil ve te'lif etmek için akılrn
kullanm.aya zorlayarak, adeta tevilin gerkliğn
ve nasıl
yapılcğn
öğrenmli
sağlmktır.
Bu sayede bir yandan tevil konusunda uzmanlş,
diğer
yandan da ilk bakışt
burhani/akli bilgilerle uyumlu gözükmeyen naslrı
tevil ederek gerçği
bulma hususunda insanlar teşvik
edilmş
olmaktdır
Aslında
bu ilahi yöntemin dini tefekkür haytın
kendi iç dinamğ
teşkil
etiğ
de ortadı.
Ne var ki düşnrmz
isabetle belirtğ
üzere her nası
açık
24
"A.g.e.,
ıl/869.
"Fas/u'I-MakaL, s. 115.
21
A.g.e., s. 75.
"A.g.e., s. 76.
lbn Rilşd
"Bkz., H. Sarıoğlu,
" Faslu'I-Makal., s. 78-80.
Felsefesi, s. 221 vd.
34 1 Doğu
Batı
il~ksn
Entelektüel Boyutu
kabul edilmesi kadar, yine her nası
tevil edilerek dinin adeta herkes
tarfınd
anl~ıimy
gizli. bilgiler bütünü olarak algınms
yol açacak bir
yakl~ım
da doğru
değilr.
Filozofun bu hassasiyetinin gerisinde yatan
,. · etkenlerden biri de onun hakikatin ahlaki boyutu olarak gördüğ
"gerçek/iyi
işlevn
dine atfetmesidir. "Doğru
davrnış"
şeklind
de
· am el" i öğretm
adlnırbiecğmz
"gerçek am el" insaı
mutsuz olmaktan koruyp/taı,
mutlu kılac
olan fiil ve uyglamrdı.
Bu fiilierin bir kısm
insaı
maddi
varlığ
ve sosyal ilşkery,
diğer
bir kısm
ise onun manevi/metafizik boyutu ve
ruhu ile alkıdr.
Birinci kısma
giren fiilieri "fıkh,
ikinci kısma
giren fiilieri de
"zühd" ve "ahiret ilimleri" yani ahlak ilmi konu edinir. 25 Görülüyor ki ibn Rüşd
açısnd
haldkatin ahlaki boyutu felsefeden ziyade dinin ilgi alnıdr.
Zira
mutlğn
sağlyck
olan
vahiy mahsulü olan din, bir yandan insalrı
ikna ve te~vik
(terğlb)
ederken,
amell/pratik erdemleri tesbit ve tarif edip onları
diğer
taraftan da reziletieri meneder. Bununla da kalmayan din, bütün insalrı
mutlğ
için gerekli ilmi/teorik temeli oluştrmak
bakımnd,
Allah,
i~len
rez71etlerin eza, erdemierin ise
melekler, mutluluk, nefsin ölümszğ,
ebedi mutluluk sebebi olacğı
hakınd
bilgiler de verir. 26
anlmıy
* * *
dile getirilen
yaklşımr
topluca
bir sonuç ortaya çıkmatdr:
Farabi ve ibn Sina ile
içinde bulndkarı
fikrini
birlikte din ile felsefenin amaç ve konu birlğ
vahyi psikolojik açıdn
ve rasyonel olarak açıklmy
benimseyen ibn Rüşd'n,
girşen
bu filozoflardan farklı
olarak l<indi ile birlikte vahiy olgusunun ilahi bir
özellikle vurglayıp
rasyonel bir izah yoluna gitme
lütuf ve gerçek olduğn
ihtyacı
duyması,
ayrıc
l<indl gibi onun da kapsam, yöntem ve üslup
itibariyle dinin üstnlğ
açık
ifade etmişolası
onun zihniyet dünyası
önemli bir unsurudur.
islam meşaı
gelnği
iki büyük filozofu Farabi Vf! ibn Sina
tarfınd
cı9tik
bir değr
olarak kabul edip kozmolojik, epistemolojik ve ethik
işlevrn
'yanı·
sıra
din-felsefe uzlaştırms
bağlmınd
bir de teolojik işlev
yükledikleri fa'al aklı,
din ile felsefenin ortak kaynğı
şeklind
değrlni;
bunun da "hakikatin birlğ"
ilkesini temellendirmek üzere savunulan "Philosophia
Perennis" (Halid! Hikmet) anlyı~
bir izdüşmne
ibaret olduğ
ve idealist,
yarı-mistk
ve işrak
bir nitelik taşıdğ;
bu özeliğ
ile de epistemoloji açısnd
insaı
pasif/edilgin bir konuma yerlştidğ
dikkate alındğ:
ibn Rüşd'n
bazı
yönlerini kısac
ifade etmeye çalıştğmz
yaklşımrn
insaı
epistemoloji
bakımnd
aktif, etkin ve sorumlu bir konumda değrlni;
insaı
varlığ
tanım,
anlama, yorumlama ve üzerinde tasarrufta bulunma yetenek ve
Yukarıd
değrlnimz
ana
hatlrıy
şöyle
"A.ge., s. 99·101.
'" e/-Kesf., s. 241·242; Tehfifütü't·Tehfifüt, ll/ 865-866, 869·870.
ibn Rüşd'
Yeniden Düşnmek
1 35
yetkisine sahip olduğ
gerçğin
merkeze aldığ
açık
görülmektedir. Bu arada
felsefenin yanı
sıra
tıp
ve hukuk alnıd
sahip olduğ
teorik ve pratik birikimin
de katısyl
olsa gerek insan gerçğin
çok iyi kavrmış
olan ibn Rüşd,
her şey
rağmen
özellikle bir kısm
metafizik konu ve problemleri kavryıp
çözüme
kavuştrmd
insan aklın
yetersiz kaldığn;
bu gibi durumlarda son sözü
"vahy"e bırakmn
kaçınlmz
olduğn
da belirtmekten çekinmştr.
Bununla beraber insan, gücü nispetinde arştım
ve yorum yapma hakın
sahiptir, hatta bununla yükümlüdür. 27 Ancak bütün bu yorumlar hiçbir zaman
kesin sonuç ve son söz olarak değil,
başk
yorumlara göre daha tuarlı
ve
başrıl
yorumlar şeklind
görülmeli, daha tuarlı
ve güvenilir yorumlaın
ortaya
28
konulması
daima mümkün olduğ
gerçği
asla hatırdn
çıkarlmd
Çünkü "... yüce Allah 'm insan-üstü ilah/ bir yolla yanl;şt
korudğ
peygamberler d;şma
bir görüş
ortaya koymuş
hiç kimse, metafizik (ilahi) ilimler alamnda kesin güvenilir
29
ve hata yapmaktan kurtlmş
deği/r'~
"Fas/u 1-Makal., s. 64; e/-Kşf.,
s. 132.
"TehJfütü't-TehJfüt. 1/383-384, 415; ıl/649,758
"A.g.e.,
ıl/547.
791-792.