Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Eğitim ve öğretim, insanın biyolojik oluşumuna ve vücudunun bütünlüğüne dokunmadan insanın doğasına doğrudan müdahale eden tek bilim alanıdır ve tek insan sanatıdır. Bu bilim ve sanat alanında malzeme de, malzemeyi işleyen de, sanatçı da, sanat eseri de, yaratan da yaratılan da insandır. Bu nedenle eğitim ve öğretim zorunlu olarak hep bir insan düşüncesine dayanmak zorundadır. İlginç ve bu yazıda bu nedenle üzerinde özellikle durmaya çalıştığım gözlem, eğitilmesine henüz başlamış olan insan açısından bakıldığında insanın doğasına olan bu müdahalede henüz olmamış bir insanın yaratılmak zorunda olmasıdır. Zira eğitimi daha yeni başlamış insan, henüz olmamış veya olacak olan insandır. Öyleyse, eğitim ve öğretimin konusu zorunlu olarak hep yeni tip insan yaratmaktır denebilir. Fakat çok daha ilginç olanı, bu çabanın eski bilgi, beceri ve deneyime dayalı olarak yapılmak zorunda olmasıdır; çünkü eğitilmek istenen kişinin eğitimi başladığı anda, ona dair edinilmiş herhangi bir bilgi, deneyim ve beceri bulunmamaktadır. Bu durumda, henüz eğitilmek istenen ve dolayısıyla yeni yaratılacak olan insana dair henüz doğrudan hemen hiçbir bilgi yokken, yeni insan nasıl eğitilecek ve yaratılacaktır? Bu gerçek, eğitim ve öğretim yöntemi, eğitim felsefesi ve politikaları açısından üstesinden gelinmesi gereken tahmin edilemeyecek kadar önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu en başta eğitim felsefesinin, eğitim yöntemi ve tekniklerinin ve eğitim psikolojisinin çözümlemesi ve çözmesi gereken en büyük soru ve problemlerden biridir.
Astana Yayınları
Çağdaş Sorunlar Karşısında İnsan ve Eğitim2020 •
Eğitim, insanlık tarihi ile birlikte var olan, gelişen ve değişim gösteren başat konulardan biridir. İnsanın var oluşundan beri eğitim üzerinde birtakım çalışmalar yapılmıştır. Eğitimin temelinde insanın kendisini daha iyi eğitmek ve çağın koşullarına göre profesyonel bir sistemle geleceğe hazırlanabilmektir. İnsan, biyopsişik bir özelliğe sahip olduğu için eğitim felsefesinin de önemi burada ortaya çıkmaktadır. Eğitim felsefesi; eğitimin anlamı, eğitim ile ilgili kuramları, eğitim alanında yapılacak çalışmaların hedefini ve yöntemini ele alan bir disiplindir. Eğiten ve eğitilebilen yönü gereği insan kendi başarılarıyla ele alındığında diğer canlı varlıklar arasında en mükemmelidir. Çünkü insanın en önemli özelliği, onun düşünen bir yetiye sahip olmasıdır. İnsan başarılarının ve doğaya karşı olan bilincinin temelinde onun somut varlık bütünlüğü yer alır. Bu doğrultuda kitaptaki çalışma dört temel başlık çerçevesinde ele alınmıştır. Bu çalışmanın birinci bölümünde; felsefi antropolojinin temel kavramları, insanın varoluş koşullarının metafizik, biyolojik ve semantik bütünlüğü konuları irdelenmiştir. İkinci bölümünde ise; eğitim-varoluş koşulları ilişkisi, eğiten ve eğitilebilen bir varlık olarak insan, eğitimde kültürün rolü, başka sevgisi ve eğitim, değerler eğitimi ile tarihsellik ve eğitim konuları genel bir çerçevede ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise çağdaş sorunlar karşısında insan ve eğitim, insan hakları eğitimi, felsefe eğitiminin yaygınlaştırılmasının önemi, Immanuel Kant’ta aydınlanmacı eğitim ve dünya barışı düşüncesi, Türkiye’de eğitim alanında yapılan çalışmalar ve Köy Enstitüleri konuları günümüz bağlamında değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde ise çağımızın önemli sorunlarından biri olan çevre kirliliğinin insan yaşamını ve ekolojik dengeyi ne kadar sarstığıdır. Bu önemli sorunlar; çevre bilinci, insan-doğa ilişkisi, çağımızın ekoloji sorunları, felsefi bağlamda çevre ve etik ve eğitim felsefesi çerçevesinde değer konuları üzerinde durarak daha yaşanılabilir bir dünyanın önemi vurgulanmıştır. Sonuç kısmında ise, bütün bu konuların gerek bireysel gerek toplumsal düşün hayatını etkileyen problemler alanını etkileyen argümanları ele alınmıştır. Ayrıca insanın somut varlık özellikleri, onun eğitimle olan ilişkisi çağımızın önemli sorunları olan çevre ve etik bağlamında gösterilmeye çalışılmıştır. Çevre ve etik konusu İlkçağ filozoflarından beri irdelenmiştir. O dönemde doğa felsefesi üzerinde çalışan filozoflar bu sorunları felsefi bağlamda açıklamaya çalışmışlar. Fakat çevre etiğinin bilincinin gündeme gelmesi ve dünya üzerinde yayılması İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllara rastlanmaktadır. Ancak 1970’lı yıllarda çevre etiğinin kurulduğu dönemden beri doğanın kendi içinde ahlaki bir değere sahip olduğunun önemi daha da vurgulanmakta. Çünkü insan hayatının tarihsel alanına bakıldığında eğitimin etik alanıyla iç içe olduğu rahatlıkla görülmektedir. Eğitimin temelinde; insanın düşünsel ve bedensel mükemmelliğini ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle eğitim, insanın yaşama ve çevreye uyumu sağlamasıdır. Yapılan çalışmanın temelinde çağdaş sorunlar karşısında; eğitim felsefesinin önemi, çevre bilinci, ekolojik dengenin korunması, insan ve insan dışındaki diğer bütün canlı ve cansız varlıklarının hakları vurgulanmıştır. Felsefi bağlamda da çevre bilinci ve etik ilişkisinin günümüzde aydınlanmacı eğitim ve doğanın korunması bütün yönleriyle, anlaşılır bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır. Buradaki temel amaç okuyucuya insanı; biyopsişik bir bütünlük içinde ele alarak yapılması gerekenler konusunda güncel ve anlaşılır bilgi sunulmasıdır. Ayrıca üzerinde yaşadığımız doğa ve çevre konusunda toplumsal alanda yerleşik bazı yanlış davranışların farkındalığını sağlayarak bu tutumların düzeltilmesi ve okuyucunun aydınlatılması gayesi taşımaktadır. Dr. Ahmet ALKAYIŞ Ekim 2020, Üsküdar
Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies
II.Meşrutiyet Dönemi Süreli Yayınlarında Yeni Eğitim Anlayışı ve Modern Birey Düşüncesi2022 •
The Idea of the Modern Individual and the Search for New Education in the Periodicals during the Second Constitutional Era Abstract This study intends to examine the educational understanding and designs of educators from the Second Constitutional Era, which forms the last link in the Ot- toman modernization/renewal process, as well as what kinds of thoughts they had on the modern individual. Within the scope of the study, 1,360 articles, news segments, and writings were scanned in the journals Tedrisât-ı İbtidâiye [Primary reasons for education], Terbiye ve Oyun [Discipline and Play], Terbiye [Discipline], Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası [Journal of National Education and Society of Discip- line], Muallim [Teachers], and Mir’at-i Maarif [Mirror of Education], the leading periodicals of the period; articles that were determined to be related to the main topic of the study were subjected to content analysis. Themes were first created as a result of the research questions and preliminary examination of the articles, then the views mentioned around these themes in the examined articles were analyzed. Educators from the Second Constitutional Era, who debated education under two dimensions (i.e., instruction and discipline), defined the international methods and practices of education as talim [instruction] and terbiye [discipline], the parts of education that belong to societies’ own unique socio-cultural accumulations such as religion, lan- guage, art, and aesthetics. Educators had positioned schools and teachers centrally in the upbringing of new individuals, addressing these two through the aspects of both modern teaching methods and discipline. Educators, who discussed the modern individual under three dimensions (i.e., feelings, knowledge, and body), considered the child as the prototype of the society they attempted to form and women as the main element that would build this new society. One important aspect of debates from the Second Constitutional Era is the rich intellectual legacy that was left to the educational policies and practices of the Republican Era. Öz Bu çalışma, Osmanlıların eğitimdeki modernleşme veya yenileşme sürecinin son halkasını oluşturan II. Meşrutiyet dönemi eğitimcilerinin eğitim anlayış ve tasarılarını ve nasıl bir modern birey düşüncesine sahip olduklarını incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında dönemin önde gelen süreli yayınlarından Tedrisât-ı İbtidâiye [Tedrisât], Terbiye ve Oyun, Terbiye, Millî Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası, Mual- lim, Mir’at-i Maarif dergilerindeki 1360 makale, haber ve yazı taranmış, çalışmanın ana konusuyla ilgili belirlenen makaleler seçilerek içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma soruları ve makalelerin ön incelemesi neticesinde öncelikle temalar oluştu- rulmuş ardından incelenen makalelerde bu temalar çerçevesinde dile getirilen görüşler analiz edilmiştir. Eğitimi, talim ve terbiye şeklinde iki boyutuyla tartışan II. Meşru- tiyet dönemi eğitimcileri, eğitimin uluslararası yöntem ve uygulamalarını talim; top- lumların kendine özgü sosyo-kültürel birikimlerine ait olan din, dil, sanat, estetik gibi kısmını ise terbiye olarak tanımlamışlardır. Eğitimciler, yeni bireyin yetiştirilmesinde merkezi konuma yerleştirdikleri okul ve öğretmeni hem modern öğretim yöntemleri hem de terbiyevi yönüyle ele almışlardır. Modern bireyi duygu, bilgi ve beden olmak üzere üç boyutuyla tartışan eğitimciler çocuğu, şekillendirmeye çalıştıkları toplumun prototipi, kadını ise yeni toplumu yetiştirecek ana unsur olarak düşünmüşlerdir. Ni- hayet II. Meşrutiyet dönemi eğitim tartışmalarının önemli bir yönü de Cumhuriyet dönemi eğitim politika ve uygulamalarına zengin bir fikri miras bırakmış olmasıdır.
Sosyoloji Divanı
Yeni İnsan Biçimleri ve Yeni Eğitim Modellerinin Krizi: Bir İnsan mı Yaratmak, Yoksa Yaratık mı?2022 •
Tanrısal donanımlara yaslanır, ancak beşeri yazılımlarla işlev bulur. Özet: Küresel ve postmodern dönem birçok kadim yapının alışkanlık ve sistematiğini yeniden yapılanmaya zorluyor. Bunlardan birisi de modern döneme ait katı ideolojik ve sistematik gönderilerin pragma ve konjonktür merkezli esnetilmesi sorunudur. Eğitim kurumları da doğal olarak bu gelişmelerden etkilenmektedir. Buna bağlı olarak da eğitim kurumlarında daha çok mevcut gelişen teknolojilere uyum esaslı yenilenme yoluna gidilmektedir. Oysaki eğitim ve öğretim faaliyetinin bu rolünün dışında insana dair tüm kazanımlarının titizlikle korunduğu geliştirdiği ve yüceltildiği bir rolü de vardır. Modern dönemin katı paradigmalarının sürdürülmez olduğu aşikârdır. Ancak yeni dönem paradigmasız teknoloji ve fabrik ürünlerin gerçekte kendine özgü subliminal (bilinçdışı) değerler ve sistematikler içerdiği de ıskalanmaktadır. Hızla yayılan ve bütün eğitim kurumlarını rehin alan tekno-eğitim materyal ve müfredatları, modellenmeye çalışılan öğretim programları vb. birçok üretim ve teklif alanı gerçekte katı birtakım kabullerin yan ürünleridir. Bu bağlamda da bu ürünlerin, çıktılarının gerçekte hedef ettiği öğrenciyi de belli bazı duygusal, ideolojik ve ahlaki yargı ve alışkanlıklara yönelttiği yeterince fark edilememektedir. Bu bağlamda yeni eğitim modellerinin yücelttiği araçsal aklın ne türden ideolojik referanslara sahip olduğu, tasavvur ettiği toplumsal gerçekliğin yönü ve hikayesi bakımından esaslı tespitlere ihtiyaç duyulmaktadır. Buna bağlı olarak ne tür bir insan meydana getirmek istediği ya da ne türden insanın üretimlerine kaynaklık ettiği anlaşılması gerekmektedir. Belki de en önemli sorun, kabuller ve süreçler arasında doğan büyük kırılmanın da ne türden krizlere yol açtığının tespit edilmesidir. Nitekim son dönemde öne çıkarılan kimi değerlerin eğitime yansıtılmak istenmesi, buna bağlı olarak yerel değerlerin öneminin özellikle vurgulanması, eğitimde insanileştirme faktörleri, eğitimde ferdi özgünlüğü öne çıkarma gibi, yapısal etmenlerle eğitimin kurgulandığı teknolojik aklın beslediği hikâye arasında uzlaşmaz bir çatışmanın olduğu dikkate değer biçimde göze çarpmaktadır.
Uşak Üniversitesi Eğitim Araştırmaları Dergisi
Eğitimde Yeni Bir Yön Arayışı Bağlamında “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitim Felsefesi”2020 •
Eğitim, içinde bulunduğu toplumsal koşullar, çağın ihtiyaç ve beklentilerinden bağımsız değildir. Tarihsel süreçte yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi değişimler yanında, çağın düşünce, inanç ve felsefi düşünce biçimleri, eğitim üzerinde etkili olmaktadır. 21. yüzyılda yaşanan değişimler eğitim anlayışında önemli bir değişim yaratmaktadır. 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanan eğitim anlayışının, yüzyılın ihtiyaçları doğrultusunda geliştiği düşünülmektedir. Amacımız yüzyılın eğitim anlayışı olarak geliştirilen ve standartları uluslararası boyutta meşruiyet kazanan 21. yüzyıl becerilerinin incelenmesidir. 21. yüzyıl becerilerinin şekillenmesinde, küreselleşme, Endüstri 4.0 Devrimi ve bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan değişimin etkili olduğu düşünülmektedir. 21. yüzyılda yetiştirilmek istenen insana özgü niteliklerin belirlenmesinde yaşanan değişimlerin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Yüzyılın ihtiyaçlarına cevap verilmesi ve piyasa taleplerinin karşılanması için yeni düzenin st...
Eğitim Felsefesi, Pegem Akademi
Türkiye'de Modernleşme Sürecinde Etkili Olan Düşünce Akımları ve Eğitim2018 •
Giriş: Türkiye' de modernleşme sürecinin karakterini ortaya koyabilmek için eğitim sisteminin sekülerleşmesini ve Osmanlı'nın son dönem entelektüellerinin Batılılaşmaya karşı tutumlarını gözden geçirmek gerekmektedir. Osmanlı modernleşmesi pozitivist Batılılaşma kavramına bakılarak anlaşılabilir. Modernleşme döneminde eğitim alanındaki reformlarda da bu özellik gözlenmektedir. 19. Yüzyılda eğitim alanındaki modernleşmeyi, devletin genel modernleşme hareketinin bir parçası olarak görmek yanlış olmaz. Nitekim Osmanlı' dan Cumhuriyet' e uzanan süreçte devletin eğitime olan ilgisi giderek artmıştır. Tanzimat döneminde Osmanlıcılık, II. Abdülhamit döneminde İslâmcılık, II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük, Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise Cumhuriyet ideolojisi eğitim aracılığı ile aktarılmaya çalışıldığından Türkiye'nin siyasal tarihi ile eğitim alanında meydana gelen değişimler arasında önemli paralellikler bulunmaktadır. " Kültürel batılılaşmanın en önemli aracı olagelen eğitim, her zaman ideolojik kamplaşmaların mücadelelerine sahne olan bir alan olmuştur " (Uyanık, 2006, s.8). Bu çerçevede öncelikle modernleşme sürecinin tarihsel arka planına bakmak gerekir. Dönemsel olarak hem siyasal alanda hem de eğitim alanında gerçekleşen değişmeleri sadece dönemin felsefi akımlarıyla analiz etmek yetersiz kalacaktır, bundan dolayı, Osmanlı'nın modernleşmesi ve eğitim reformları, tercihen siyasal yönü ağır basan bir sınıflandırmayla Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük düşünce akımları çerçevesinde değerlendirilmelidir. Böylece eğitim alanında gerçekleşen reformların düşünsel niteliğinin daha iyi anlaşılması mümkün kılınmaktadır. Gerçekten de başlangıçta devletin çöküşünü durdurmak gibi pragmatist bir amaçla yola çıkan bu düşünce akımlarının Cumhuriyet döneminde siyasal, felsefi, sosyolojik ve sosyo-psikolojik izdüşümleri daha da belirgin hale gelmiştir.
Teknolojik Gelişmeler Işığında Ulusal ve Uluslararası Öğretmen Yeterlilikleri ve Teknopedagojik Alan Bilgisi
Eğitimde Güncel Konular ve Yeni Yaklaşımlar2019 •
Günümüzde teknoloji ile birlikte hayatın her alanında büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanmakta, yeni bilgiler ortaya çıkmakta, bilgiye erişim ve yayılım hızı gün geçtikçe artmaktadır. Ülkeler teknolojinin etkisi ile yaşanan bu değişim sürecine uyum sağlayacak 21.yy becerilerine sahip bireyler yetiştirme çabaları içerisine girmiştir. Dijital çağın ihtiyaçlarını karşılayacak, 21.yy becerilerine sahip bireyleri yetiştirilmesinde en büyük görev ve sorumluluk öğretmenlere düşmektedir. Yakın zaman içerisinde günümüz çocuklarının teknolojik gelişmelere bağlı olarak şu anda isimlerini dahi bilmedikleri meslekler ile karşı karşıya kalacakları, var olan mesleklerin de pek mesleğin ortadan kalkacağı tahmin edilmektedir. Ortaya çıkması muhtemel bu durum karşısında ülkeler eğitim sistemlerini ve öğretmen yeterliliklerini gözden geçirip eğitimde teknoloji tabanlı çözüm arayışı içerisine girmektedirler. Eğitim sistemlerinde gerçekleştirilmesi gereken teknoloji destekli iyileştirme ve reform çabalarının amacına ulaşmasında öğretmenlerin mesleki yeterlilikleri, teknolojiye karşı tutumları büyük önem kazanmaktadır. Ülkemizde öğretmen yeterlilikleri 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu esas alınarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yürütülmektedir. MEB öğretmen yeterliliklerinin geliştirilmesi amacıyla Milli Eğitim Şuraları, Öğretmen Strateji Belgesi ve stratejik plan çalışmalarında öğretmen yeterlilikleri yer vermiştir. MEB 1999 yılında çeşitli üniversitelerin temsilcilerinden oluşan “Öğretmen Yeterlilikleri Komisyonu” oluşturularak yeterlilik belirleme çalışmalarına başlamıştır. MEB 2002 yılında yürütmüş olduğu Temel Eğitime Destek Projesi kapsamında öğretmenlik mesleği genel alan yeterliliklerini 6 ana yeterlilik alanı, bu alanlara ait 31 alt yeterlilik ve 233 performans göstergesinden oluşan “Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlilikleri” başlığı altında belirlemiştir. Genel alan yeterliliklerinin belirlenmesi çalışmalarından sonra MEB 2008 yılında ilköğretim kademesine yönelik olarak 14 alanda özel alan yeterliliklerini belirlemiştir. 2011 yılında ise MEB ortaöğretim kademesinde 8 alana ait özel alan yeterliliklerini belirleyerek uygulamaya koymuştur. MEB, ulusal ve uluslararası gelişmeler ve eğitim sistemimizdeki yeniliklere uyum sağlanabilmesi amacıyla daha önceden yayınlamış olduğu öğretmen yeterliliklerini gözden geçirerek, çok sayıda paydaşın görüşü de alınarak 2017 yılında güncellemeler yapmıştır. Bu çalışmalar neticesinde her bir öğretmenlik alanı için ayrı bir özel alan yeterliği belirlemek yerine, genel yeterliklere alan bilgisi ve alan eğitimi bilgisi yeterlikleri eklenerek, her bir öğretmenin kendi alanına ilişkin yeterliklerini de kapsayacak şekilde güncellenmiştir. Güncellenen Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri; “Mesleki Bilgi”, “Mesleki Beceri”, “Tutum ve Değerler” olmak üzere birbirini tamamlayan 3 yeterlik alanı ile bunlar altında yer alan 11 yeterlik ve bu yeterliklere ilişkin 65 alt göstergeden oluşturulmuştur. MEB Milli Eğitim Temel Kanunu’nu esas alarak öğretmen adaylarının nitelikleri belirlenirken; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon olarak belirlemiştir. MEB’in belirlemiş olduğu ana çerçeveye göre öğretmen yetiştiren kurumlar da müfredatlarını genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon olarak ele alarak her alan için bağımsız müfredat oluşturmaktadır. Oysa ki dünyada öğretmenlik mesleği sadece alan bilgisi ve pedagojik bilginin kullanıldığı bir meslek olmaktan çıkıp teknolojinin de sürece dahil edildiği teknoloji, pedagoji ve alan bilgisinin bir arada kullanıldığı Teknopedagojik alan bilgisi yaklaşımına yönelmiştir. Bu yaklaşım ilk olarak Shulman tarafından ortaya konulan Pedagojik Alan Bilgisi kavramına Mishra ve Kohler’in teknoloji boyutunu eklemesi ile Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB) modeli ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın temelinde öğretmenlerin alan bilgilerini öğretim amaçlı kullanırken uyguladıkları pedagojik yöntemlere teknolojiyi dahil etmeleri üzerine geliştirilmiştir. Teknopedagojik alan bilgisi öğretmenlere teknoloji, pedagoji ve alan bilgisinin bir arada kullanıldığı esnek bir yapı sunmaktadır. Tüm dünyada ülkeler öğretmen yeterliliklerinin geliştirilmesinde belli standartlar belirlenmeye çalışılmakta, bunu yaparken de teknoloji tabanlı uluslararası standartlardan faydalanılmaktadır. Eğitimin bütün paydaşlarına yönelik standart belirleme çalışmalarına merkezi Amerika’da bulunan, kar amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü olan International Society for Technology in Education (ISTE)-Uluslararası Eğitimde Teknolojiler Topluluğu öncülük etmektedir. ISTE bu güne kadar öğrenciler için ISTE-S, öğretmenler için ISTE-E, yöneticiler için ISTE-A, teknoloji koçları için ISTE-C ve bilgisayar öğretmenleri için ISTE-CSE standartlarını yayınladığı görülmektedir. ISTE’nin yapmış olduğu standart belirleme çalışmalarını bu güne kadar 40’dan fazla ülke kendi eğitim sistemlerine entegrasyonunu gerçekleştirmiştir. Anahtar Kelimeler: Öğretmen Yeterlilikleri; Teknopedagojik Yeterlilikler, Uluslararası ISTE Standartları
2018 •
Modern Dönemde Edebiyat, Eğitim, İktisat ve Mühendislik
2020 •
Oz Bu calismada Ikbal’in egitim felsefesi ve insan konusundaki gorusleri ele alinacaktir. Ikbal, benlik felsefesi yaklasimini butun felsefi dusuncelerinin merkezine koyar. Bu nedenle onun egitim felsefesi ve insan konusundaki gorusleri benlik felsefesi merkezli bir yaklasimla ele alinir. Benlik felsefesi baglaminda; parcalanmis, kendinden vazgecmis, Allah ile irtibatini kesmis insanlarin ve toplumlarin biran once uyandirilmasi gerekmektedir. Bu sekildeki acmazlari ve cikmazlari saglayacak olan, yeni, ihyaci ve insaci bir egitim felsefesidir. Bu felsefenin temeli ise benligin yeniden insa edilmesine dayanir. Boylelikle kisiden, topluma, insanliga kadar butun mercilerde bir hareketlilik, dinamizm, gelisme ve inkisaf gerceklesir. Ikbal’in egitim felsefesi isiginda bunlar, bir yandan Kur’ân’a ote yandan ise cagdas dunyanin gelismelerine ve bilimsel verilerine dayanir. Bu anlayis baglaminda birey olma, kisiligin gelisimi, birey-toplum iliskisi ve egitimin yaratici vizyonu ele alinacak. I...
Irish Marxist Review
A ‘Carnival of Reaction’: Partition and the Defeat of Ireland’s Revolutionary Wave2015 •
2010 •
2019 •
Intereses de Colombia en el Mar: Reflexiones para la construcción del país marítimo
La educación marítima: paso trascendental para el desarrollo sostenible oceánico2015 •
EPJ Web of Conferences
Analysis of in-line check valve with respect to the pipeline dynamics2017 •
Proceedings of the 21th LACCEI International Multi-Conference for Engineering, Education and Technology (LACCEI 2023): “Leadership in Education and Innovation in Engineering in the Framework of Global Transformations: Integration and Alliances for Integral Development”
Relation of the research indicators of the university rankings and the measurement of scientific production in Open AccessEnvironmental Monitoring and Assessment
Sampling for silver nanoparticles in aqueous media using a rotating disk electrode: evidence for selective sampling of silver nanoparticles in the presence of ionic silver2017 •
2019 •