[go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
İ S T A N B U L M E C M U A S I 22 İstanbul Şehremaneti Mecmuası Sayı 22, Haziran 1926 Tıpkıbasım ve Çeviriyazı Yayına Hazırlayanlar Bülent Bilmez İrfan Çağatay İzzet Umut Çelik Serhat Bozkurt Tolga Karahan Çeviriyazı Serhat Bozkurt Tolga Karahan Zeynep Köten Redaksiyon/Son Okuma Abdurrahman Yiğitalp Gizem Demir Nare Buse Gürak Develioğlu Nihal Boztekin Tahir Baykuşak Grafik Tasarım Burak Şuşut, Fika Tasarım Uygulama İrfan Çağatay Baskı Öncesi Hazırlık Deniz Han Nalan Öztürk Takım ISBN: 978-605-9507-62-2 22. Cilt ISBN: 978-625-6788-45-9 İstanbul, Haziran 2024 © 2024. Bu yayının bütün hakları İBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü’ne aittir. İBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü Miralay Şefik Bey Sok. No: 6 Taksim, Beyoğlu, İstanbul 0 (212) 249 95 65 0 (212) 249 09 45 kutuphanemuzeler@ibb.gov.tr Kapak Görseli: İBB Atatürk Kitaplığı, Alb_000611. İ S T A N B U L M E C M U A S I Haziran 1926 22 Tıpkıbasım ve Çeviriyazı EKREM İMAMOĞLU Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Değerli İstanbullular; Türkiye’de yayınlanan ilk şehircilik ve yerel yönetim dergisi İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nı tıpkıbasımıyla yeniden İstanbullularla buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. Köklü bir belleği muhafaza eden derginin yaklaşık 100 yıllık anlatısını ve günümüzle kurduğu ilişkiyi tekrar görünür, bilinir kılıyoruz. Cumhuriyet’in hayatın hemen her alanında ortaya çıkardığı değişim ve dönüşümün gözlemlenebildiği yaşam alanlarının başında İstanbul geliyordu. Belediyeler ise kamu kurumları olarak bu dönüşümün en önemli araçlarından olacaktı. Yeni rejimin yerel ölçekte ikamesini sağlayan bir araç olarak tanımlayabileceğimiz belediyeler, ilk yıllarında birçok alanda olduğu gibi Osmanlı döneminden miras kalan bir kurumsal altyapıyı kullanmıştı. Cumhuriyet’in belediye algısı kentsel ve idari ihtiyaçların yanı sıra eğitim ve sanat politikalarını düzenleyen kurumlar olarak da hizmet veren bir tarif içeriyordu. Bu tarif içerisinde değerlendirilmesi gereken İstanbul Şehremaneti Mecmuası incelendiğinde, gerçekten de yaşamın her noktasına dokunan bir içerikle karşılaşıyoruz. Şehir belleğini muhafaza eden İstanbul Şehremaneti Mecmuası trafik yönetmeliklerinden mimariye ve sanat tarihine, iskân ve imardan gündelik konulara ve sağlık hizmetlerine kadar çok kapsayıcı bir içeriğe sahip. Eski harfli tüm sayılarını yayınlamaya başladığımız derginin, disiplinlerarası güncel çalışmalar için önemli bir kaynak olacağına inanıyorum. Özelde İstanbul Belediyesi kurum yayını gibi bir başlık taşımakla birlikte İstanbul Şehremaneti Mecmuası, 20. yüzyıl Türkiye’sinin anlatısını sunuyor. Günümüzde yayın hayatına devam eden İstanbul Bülteni ve İST dergilerinin de böyle bir geleneğin üzerine inşa edildiğini söyleyebiliriz. Bu çalışmanın geçtiğimiz yüzyılı daha anlaşılır kılmak ve yaşadığımız yüzyılla ilişkisini daha sağlıklı okuyabilmek adına büyük bir boşluğu dolduracağı umut ediyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyor, tüm hemşehrilerime iyi okumalar diliyorum. Saygılarımla. Sunuş MAHİR POLAT İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dergi çıkarmak bir ihtiyacın sonucudur. Bu dergilerin sayfalarında izlerini gördüğümüz yazarların ya da çizerlerin hayata dair bir derdi, insana dair bir sözü vardır. Farklı alanlarda toplumun hafızasını muhafaza eden dergiler, toplumsal, siyasal ve kültürel atmosfer başta olmak üzere birçok alanda insana ve topluma dair hemen her türlü sürecin seyrini takip etmemizi mümkün kılar. Bu anlamda Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e farklı dillerde ve içeriklerde yüzlerce dergiden oluşan bir görsel ve yazılı hafızadan söz edebiliyoruz. 19. yüzyıldan günümüze devam eden bu köklü dergicilik geleneği içinde en uzun soluklu olanlardan biri Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Şehremaneti Mecmuası’dır. Tanzimat ile hızlanan Osmanlı modernizasyonu dahilinde kimisi uzun kimisi de daha kısa soluklu birçok dergi yayınlanmıştır. 1 Eylül 1924 tarihinde, Şehremini Operatör Emin (Erkul) Bey’in İstanbul şehreminliği döneminde ve Osman Nuri (Ergin) yönetiminde yayın hayatına başlayan İstanbul Şehremaneti Mecmuası, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan ilk şehircilik ve yerel yönetim dergisi olması açısından ayrıca önemli bir yere sahiptir. Şehrin hafızasına dokunan önemli yazılı kaynaklardan biri olan mecmuanın ilk sayısında yer alan bazı içeriklerin güncel olanla kurduğu ilişki dikkat çekicidir. Bu anlamda, ekmek ve fırınlar ile ilgili “İstanbul’un İaşesi” başlıklı yazıda değerlendirilen iaşe planlaması, zirai program gibi başlıklar aslında günümüz Türkiye’sinde süregiden bir sorunun tarihselliğini bize gösterir. İstanbul'un güncel sorunlarının yanı sıra genel olarak Şehremaneti’nin idaresiyle ilgili güncel gelişmelerin ve mevzuatın duyurulduğu bu mecmua, İstanbul Belediyesi tarihi için merkezi bir kaynak oluşturmakla birlikte, özellikle disiplinlerarası çalışmalarda güçlü bir altlık oluşturacak, şehir belleği adına önemli bir boşluğu dolduracaktır. Gündelik hayattan ekonomi ve sağlığa uzanan zengin içeriği ve kapsayıcılığıyla kent araştırmacıları başta olmak üzere tüm İstanbullular için bu önemli kaynağı erişilebilir kılan ve bu çalışmaya emek veren tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim. Yayına Hazırlayanların Notu Türkiye’de genelde geçmiş ve tarihle ilişki konusunda yaşanan sorunlardan biri olan kurumların kendi tarihlerinin kaynaklarını muhafaza etme ve kamuoyunun hizmetine sunması konusundaki zafiyet, maalesef sadece önemli maddi kaynak ve uzman eksikliği yaşayan sivil toplum kuruluşları için değil, resmi kurumlar için de önemli oranda geçerlidir. Kurum arşivleri ve özellikle belgelerin muhafazası söz konusu olduğunda biraz daha olumlu bir tabloyla karşılaşmak mümkün olmaktadır, ama asıl kullanıcı dostu bir yöntemle ve paylaşımcı bir anlayışla kaynakların kamu kullanımına sunulması söz konusu olduğunda bu arşivler, daha çok kaynakların “saklandığı” mekânlardan ibaret olmaktadır. Üstelik, arşiv denince hemen akla gelen “belgeler” için geçerli olan bu sorun, matbu kaynaklar ve özellikle nadir eserler için başka bir şekilde kendini göstermektedir: 1928 öncesi döneme ait kaynaklarla ilgili dil/alfabe farkından kaynaklı engeller bir yana, bu kaynakları bulunduran kütüphanelerin sayısı oldukça azdır. Söz konusu kütüphaneler arasında müstesna yere sahip olan ve uzun yıllardan beri bu alanda verdiği hizmetlerini daha kullanıcı dostu bir yöntemle araştırmacılara sunma çalışmaları yürüten İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, ayrıca çeviriyazı basımlarını (çoğu zaman tıpkıbasımıyla birlikte) yayınlamak yoluyla bu kaynakları eski alfabeyi bilmeyen okurların da kullanımına sunmaktadır. Son yıllarda artan çeviriyazı faaliyetleri içerisinde değerlendirilebilecek bu anlamlı çabanın bir parçası olarak, bizzat belediye tarafından yayınlanmaya başlayan ilk süreli yayının tıpkıbasımı ve çeviriyazı basımının gerçekleştirilmesi, bu yöndeki çalışmaları yeni bir boyuta taşımaktadır: Yüz yıla yakın tarihine/belleğine sahip çıkma anlayışıyla, yeni yüzyılın eşiğinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın tıpkıbasımını ve çeviriyazı basımını matbu ve online olarak İstanbulluların hizmetine sunmaktadır. Böylece İstanbul Büyükşehir Belediyesi içinde kurumsal bellek konusunda farkındalık ve duyarlılığın artması için önemli bir adım atılırken, İstanbullulara da yüz yıl öncesinin dergisini ay ay okuma fırsatı verilmektedir. Yer yer oldukça ilginç popüler bilgiler barındıran ve zevkle okunan, ama araştırmacılar için her yönüyle eşsiz bir kaynak oluşturan bu süreli yayının okura sunulmasının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tarihine/belleğine sahip çıkması anlamında yakın zamanda atılacak adımların habercisi olarak görülmesini isteriz. Zafer Toprak, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdığı “Şehremaneti Mecmuası” maddesinde, büyük oranda mecmuanın birinci sayısındaki “Mecmuanın Programı” başlıklı yazıyı özetler ve bu yayının aslen Osman Nuri Ergin’in gayretleri sonucunda hayata geçirildiğini belirtir.1 Başka 1 Zafer Toprak, “Şehremaneti Mecmuası”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7 (İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı, 1994), s. 149. 10 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi bir ansiklopedide aynı başlıklı bir madde kaleme alan Semavi Eyice “dergide belediye ile ilgili mevzuat, istatistikler, iskân ve imara dair konular, şehir haberleri, belediye uygulamalarından doğan hukukî ihtilâflar, resmî yazışmalar, trafik yönetmelikleri hakkında bilgi ve yazılar yanında İstanbul’un tarihi ve şehrin eski eserlerine dair araştırmalara da yer” verildiğini belirtir.2 İstanbul Belediyesi tarihi için eşsiz bir öneme sahip Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın ilk sayısı 1 Eylül 1340 [1924] tarihinde yayınlanmıştır. On yedi yıl boyunca (Mart 1942 tarihine kadar) 199 sayı yayınlanan mecmuanın isminin altında, 1-51. sayılarda “Şehremaneti tarafından ayda bir neşrolunur”, 52-72. sayılarda “Şehremaneti tarafından ayda bir çıkarılır”, 73-86. sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından çıkarılır aylık mevkute”, 86-120. sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından her ay çıkarılır”, 121-148. sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından iki ayda bir çıkarılır”, 149-181. sayılarda “Belediye İstatistik ve Neşriyat Şubesi tarafından iki ayda bir çıkarılır”, 182-188. sayılarda “Belediye Neşriyat, İstatistik ve Turizm Müdürlüğü tarafından çıkarılır” ve 189199. sayılarda “Belediye Neşriyat ve İstatistik Müdürlüğü tarafından çıkarılır” ibaresi yer almaktadır. Her ne kadar ilk 120 sayısının başlığı altında ayda bir yayınlanacağı belirtilse de iki (54-55, 6465, 71-72, 99-100, 101-102, 104-105, 106-107, 109-110 sayıları) veya üç (112-113-114, 115-116-117, 118119-120 sayıları) sayının birlikte basıldığı olmuştur. 121-182. sayıların ise iki ayda bir yayınlanması planlanmış, fakat üç veya beş sayının birden basıldığı olmuştur (149-153, 160-162, 163-165, 166-168 sayıları). Buna ek olarak, Kasım 1938’de 169-170. sayı çıkmışken, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı üzerine hemen aynı ay içinde özel bir sayı çıkarılmıştır (171. sayı). Herhangi bir ibare olmamasına rağmen 182-199. sayılar arasında ayda bir yayınlanmaya çalışılmış, 183-184, 187-188, 189-190. sayıları hariç, ayda bir yayınlanmıştır. İlk zamanlarda mecmuanın Şehremaneti tarafından yayınlandığı belirtilmiştir, fakat bu işle hangi müdürlüğün ilgilendiği mecmuanın kapağına taşınmamıştır. İlk sayıda yer alan “Mecmuanın Programı” başlıklı yazının altındaki “Müdevvenat ve İhsaiyat Müdüriyeti” imzası ve buna dair açıklamalardan, yayın işiyle özel olarak bu müdüriyetin ilgilendiği anlaşılmaktadır. 149. sayıdan sonra Neşriyat ve İstatistik (bir ara buna Turizm de eklenmiş) şube veya müdürlüğü tarafından yayınlandığı, başlıkta belirtilmiştir. Mecmua 16 sayfa olarak yayın hayatına başlamıştır; fakat sayfa sayıları ilerleyen sayılarda değişkenlik göstermiş, tek sayı olarak basılanların 88 sayfaya kadar çıktığı olmuştur. İlk 51 sayı eski harflidir. Kasım 1928’de yeni harflerin kabul edilmesiyle Aralık 1928 tarihli 52. sayıdan itibaren yeni harflerle basıma başlanmıştır. Öte yandan yeni harflere geçmeden önce de mecmuada bu harflerin kullanıldığına şahit olmaktayız. Örneğin Eylül 1928 tarihli 49. sayının bazı başlıkları ve Ekim 1928 tarihli 50. sayının “Cumhuriyet Bayramı Programı” başlıklı yazısında yeni alfabe kullanılmıştır. 14 Nisan 1930 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 1580 sayılı Belediye Kanunu’yla “Şehremaneti” yerine “Belediye” tabirinin ikame edilmesi üzerine, Eylül 1930 tarihli 73/1 sayısından itibaren mecmua T.C. İstanbul Belediye Mecmuası adıyla yayınlanmıştır. İsim değişikliğine gidilen 73. sayı, yeni isimli mecmuanın birinci sayısı olarak kabul edilmiş ve 98. sayıya kadar eski sayı numarası ve yeni sayı numarası birlikte verilmiştir: 98/26 gibi. 99. sayıdan sonra ise sadece eski sayı numarası verilmeye başlanmıştır. 2 Semavi Eyice, “İstanbul Şehremâneti Mecmuası”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 23 (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001), s. 307. 11 İstanbul Şehremaneti Mecmuası, İstanbul şehri ve İstanbul Belediyesi’nin hafızası hakkında önemli bir kaynak mahiyetindedir. Bu projenin amacı eski harfli olan ilk 51 sayıyı yeni harflere aktararak, mecmuayı eski yazı bilmeyenler için de kullanılabilir kılmak, İstanbul şehri ve belediyesi tarihiyle ilgilenen tüm okurların engelsiz başvuracağı bir kaynak haline getirmektir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi belleğine/tarihine sahip çıkma anlayışıyla gerçekleştirilen yayınlara, ilk sayısı 1912 yılında yayınlanan İstanbul Beldesi İhsaiyat Mecmuası başta olmak üzere diğer eski harfli belediye yayınlarının da günümüz alfabesiyle yeniden basımı ile devam edilecektir. Çeviriyazı yayınlara, 1926-38 yıllarında şehremini/belediye başkanı olarak görev yapan Muhittin Üstündağ (1884-1953) ile başlamak üzere eski belediye başkanlarının biyografilerinin ve belediyecilik tarihinin farklı boyutlarıyla ilgili monografiler eşlik edecektir. Bu çalışmaların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi belleğine/tarihine ve genelde İstanbul’la ilgili çalışmalara katkı sunmasını temenni ederiz. Bu Sayıda Türkiye’de kamu yayıncılığının ilk örneklerinden biri olan İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın 22. sayısında yine birlikteyiz. Mecmua, ikinci yılına yaklaşırken istikrarlı çizgisi ve nitelikli içeriğiyle İstanbul’un kent kültürü ve tarihinde ne denli özel bir mecra olduğunu tekrar tekrar açığa çıkarıyor. Şehremaneti Mecmuası, kente odaklanan bir yayın olmasının yanı sıra, yeni inşa edilen cumhuriyet rejiminin anlatısının da önemli bir parçası. Bu anlamda cumhuriyetin hemen hemen tüm süreçlerini ve aktörlerini mecmuanın sayfalarından takip edebilmek mümkün. Mecmuanın ilgiyle okunacağını umduğumuz 1926 yılı haziran sayısı, giriş yazıları dışında yedi tematik başlıkta hazırlanmış. Mecmuanın sayfalarında ilk olarak Cumhuriyet İstanbul’u ve Mustafa Kemal’in yurt gezileri kendine yer buluyor. Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren yurt gezilerine çıkmayı ihmal etmeyen Mustafa Kemal tarafından yurt gezileri, yeni rejimin inşasında önemli ve gerekli birer araç olarak görülür. Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği illerden biri de Bursa’dır ve söz konusu yurt gezisine Şehremini Muhittin Bey’in başında olduğu bir heyet İstanbulluları temsilen dahil olmuştur. Ziyaret, derginin sayfalarında kendine yer bulurken işgal kuvvetleri kenti henüz terk etmeden İstanbul Şehremaneti Meclisi tarafından 28 Şubat 1923 günü verilen “hemşehri ünvanı” da dile getirilmiş ve Mustafa Kemal’in Şehremaneti Meclisi’ne teşekkür ettiği telgraf tam metin olarak yayınlanmıştır. Bu vesika Cumhuriyet’in İstanbul anlatısı açısından oldukça önemlidir. Bir sonraki yazı Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad tarafından hazırlanmış olup yazıya “Sıhhat-ı Umumiye ve Belediyeler” başlığı verilmiştir. Mecmuada İstanbul ile ilgili farklı sorunları kaleme alan Ali Suad, bu yazısında halk sağlığını temin konusunda belediyelere düşen görevlere işaret etmiştir. Oldukça detaylı olan bu yazı, Paris ve İstanbul örnekleri üzerinden bir hat çizmiş; temiz su, lağım suları ve çöp sorunu üzerinde yoğunlaşmıştır. Yayının bir diğer yazısı “Garp Belediyeleri” başlığındadır. Bu bölümde, Uluslararası Şehirler Birliği Cemiyeti ve bu cemiyetin düzenlediği kongrelerde alınan kararlar ve Avrupa kentlerindeki yerel yönetimlerle ilgili yazılar bulunmaktadır. Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü Daimi Şube Müdürü imzalı yazı, “Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi”nin nüfusu 250 binden fazla olan şehirlerin istatistik mecmuası hazırlamalarını istemesi ve İstanbul Şehremaneti’ne de bu isteğin iletilmesi üzerinedir. Şehremaneti idaresine sunulan ve 27 maddede sıralanan bu talepler, mecmuanın hem kurucularından hem de önemli kalemlerinden olan Osman Nuri (Ergin) tarafından madde madde yanıtlanmıştır. Osman Nuri, mevcut yasalar ve yetki alanları dahilinde belediyeden sözü edilen verileri talep etmenin gerçekçi olmadığını belirtmiştir. Oldukça ayrıntılı bir değerlendirme dahilinde İstanbul’dan alınamayan bu verilerin diğer büyük belediyelerden de temin edilemeyeceğini belirten Osman Nuri, sadece vefat sayılarına dair gerçekçi bir dökümden söz etmiştir. Yazı, modernleşen bir belediye kurumunun bir an önce görünür olması temennisiyle sonlanmaktadır. Şehremaneti Mecmuası’nın, yasal düzenlemeleri toplu bir şekilde okurlarına sunması konusunda üstlendiği görev son derece önemlidir. Belediye tarafından gerçekleştirilen işlerin ve hiyerarşik işleyişe ait bilgilerin mecmuada yer alması, şehirde yeni yeni oluşturulmaya çalışılan sosyal düzenin halka ilan edilmesi ve benimsettirilmesi konusunda hayati bir önem taşımıştır. Söz konusu düzenleme ve talimatlar “Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar” başlığı altında hazırlanmış olup 22. sayıda da bu anlamda kapsamlı bir bölüm karşımıza çıkmaktadır. Belediye sınırlarının tespitinden liman sahasının kullanımına ve “kantariye vergisine” uzanan bu geniş kulvarda, özellikle iki başlık bu sayının tematik içeriği bakımından da dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki olan “Sanayi-i Nefise 14 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Encümeni Talimatnamesi”, güzel sanatların eğitimden kültüre uzanan etki sahasını tarif ederken özellikle şehirlerin planlamasında ve mimarisinde yetki alacağından söz etmektedir. Bu bölümün hemen devamında ise şehirlerde temsil edilecek Mustafa Kemal heykellerine ve üretim sürecinde izlenecek yönteme dair bilgilere yer verilmiştir. Birincisi at üzerinde ve askeri kıyafette, ikincisi sivil ve ayakta, üçüncüsü de bir büst olmak üzere üç heykelin öngörüldüğü kurgu, ülkemizde sanat tarihi ve mimarlık tarihi araştırmaları adına önemli bir veri olarak mecmuanın sayfalarında yer almaktadır. Bir sonraki yazı ise İstanbul’da bir şehir kütüphanesinin kurulması gerekliliği üzerine olup Cemiyet-i Umumiye-i Belediye zabıt kâtiplerinden Mehmed Halid (Bayrı) tarafından hazırlanmıştır. Mehmed Halid, kütüphaneden yoksun bir şehri fikren kuvvetsiz, zayıf, hasta düşmekte olan bir insan olarak betimlemiş ve yeni inşa edilen Cumhuriyet İstanbulu’nda kültür ve sanat ortamının en dinamik unsurlarından biri olan kütüphanelerin gerekliliğini vurgulamıştır. Şehremaneti Mecmuası’nın kamu yayıncılığı vurgusunu somutlaştıran uygulamalarından bir tanesi de daha evvel yayınlanmış olan ve daha görünür kılmak istediği bazı çalışmalara kendi sayfalarında yer vermesidir. 6 Haziran 1926 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan makale, eşzamanlı olarak mecmuanın haziran sayısında yer alır. Falih Rıfkı (Atay) “İstanbul” başlıklı bu köşe yazısında şehir planlamasından müzelere, mimari tasarımdan eğlence yerlerine uzanan; İstanbul’u görülebilir ve keyif alınabilir kılacak bir politikaya ihtiyaçtan söz etmektedir. Falih Rıfkı’nın 1926’da yaptığı ve mecmuada tümüyle alıntılanan bu gözlem, bazı açılardan günümüz İstanbul’una dair kesişimler de içermektedir. Mecmuanın yayın programı dahilinde ele aldığı bölümlerden bir diğeri ise “Mali Kısım”dır. Bu sayıda Osman Nuri tarafından Beyazıt, Fatih, Beyoğlu, Yeniköy, Anadolu Hisarı, Üsküdar, Kadıköy, Adalar ve Bakırköy dairelerinin iki senelik tahsilat ve sarfiyatı değerlendirilmiştir. Müellifin mecmuada yer bulan diğer bir yazısında ise Le Régime Municipal Dans Les Divers Pays adlı eserin Emanet Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad Bey tarafından “Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller” başlığı altında Türkçeye çevrilme süreci ve metnin içeriği ele alınmıştır. Osman Nuri’nin takdiminden sonra söz edilen eserin çeviri metni okurla paylaşılmıştır. Yazı dizisi formatında düzenlenen metin, mecmuanın uluslararası güncel çalışmaları takip etmesinin ve belediyecilik alanındaki hassasiyetinin de bir göstergesidir. Mecmuanın 1926 yılı Haziran ayına ait 22. sayısı, “Tayyare Cemiyetine Yardım” daveti ve “Şehremaneti Mecmuası’na Yeniden Abone Olanlar ve Abonelerini Tecdit Edenler” listesi ile sayfalarını sonlandırmaktadır. İstanbul kent kültürü ve tarihi çalışmalarında temel başvuru kaynaklarından biri olan İstanbul Şehremaneti Mecmuası, 100 yıl öncesinden günümüze ses vermeye ve belleğimizi diri tutmaya devam ediyor. Kentin anlatısının en önemli tanıklarından İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın temmuz sayısında görüşmek umuduyla… İzzet Umut Çelik 16 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Nüshası: 5 kuruş Posta ücreti: 30 paradır Senelik abonesi: 50 kuruş Posta ücreti: 10 kuruştur Türkiye Cumhuriyeti İSTANBUL ŞEHREMANETİ MECMUASI Şehremaneti Tarafından Ayda Bir Neşr Olunur Sene 2 Sayı 22 Haziran 1926 Mündericat Büyük Gazi’miz ve İstanbul Müşahedeler, Fikirler Sıhhat-i Umumiye ve Belediyeler Şehir Kütüphanesi Garp Belediyeleri Umrani Kısım Beynelmilel İstatistik İdaresinin Talep Eylediği Malumat-ı İhsaiye İstanbul Türkiye Belediyeleri Niçin İlmi İstatistik Cetvelleri Tertip Edemiyorlar? İstanbul Belediyesi’nin İki Senelik Tahsilat ve Sarfiyatı, Umumi Mukayese ve Bazı Mütalaat, Varidat ve Masarifin Her Ay Gayesinde Tetkik ve Mukayesesi Lüzumu, İki Seneden Beri Emanet Varidatı Arttı mı, Eksildi mi? Masarifin Yüzde Nispeti, Memurin Teavün Sandığı Tesisi, Şehremaneti mi, Şehremanetleri mi? Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar Belediye Hudutlarının Suret-i Tespitine Dair Olan Kanun Belediyelere Satılabilecek Arazi ve Arsalar Hakkında Kanun Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi, Kabotaj Kanunu Emirler, Tebliğler, Kararlar Büyük Gazi’nin Heykeli, İstanbul’da Kantariye Resmi Mali Kısımlar Tetkik ve Tetebbu Kısmı Lağımlar Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller Merkez-i Tevzii: Şehremaneti Hazine-i Evrak binasında daire-i mahsusadır. İstanbul Şehremaneti Matbaası 1926 Nüshası: 5 kuruş Posta ücreti: 30 paradır Türkiye Cumhuriyeti Senelik abonesi: 50 kuruş Posta ücreti: 10 kuruştur İSTANBUL ŞEHREMANETİ MECMUASI Şehremaneti Tarafından Ayda Bir Neşr Olunur Sene 2 Sayı 22 Haziran 1926 Büyük Gazi’miz ve İstanbul Reisicumhurumuz Büyük Gazi Hazretlerinin Bursa’yı teşrifleri dolayısıyla İstanbul şehrinin hüsn-i şükran ve vecibe-i tazimatını arz ve takdim için teşekkül eden heyet, başlarında Şehremini Muhiddin Beyefendi oldukları halde suret-i mahsusada hazırlanmış vapur ve trenle Bursa’ya gitmiş ve münci-i azam hazretlerinin pek lutufkâr hüsn-i kabullerine mazhar olmuştur. Büyük Gazi Hazretleri heyet-i azasını ayakta ve her birinin ellerini sıkarak “Teşekkür ederim.” sözleriyle kabul buyurmuşlardır. Bu merasim hitam bulunca Şehremini Bey İstanbul şehri namına şu nutku irad etmişler: “Büyük ve mübeccel reislerini bağırlarına basmak için nihayetsiz bir iştiyak ile bikarar olan İstanbul halkı halaskârlarını pek yakınlarında görmekle müteheyyiç oldular. Hissiyat-ı tazimkâranelerini ve layezal minnet ve merbutiyetlerini hakipay-i devletlerine ref etmek şerefini naçiz heyetimize bahşettiler. Bu büyük ve şerefli vazifeden müftehir olan heyetimiz kendilerini lutfen kabul buyurmak suretiyle izhar buyurulan kıymetdar teveccühe arz-ı şükran eylerken sıhhat ve afiyet-i devletleri temenniyatını huzur-ı münciyanelerinde de izhare müsaade-i riyasetpenahilerini istirham eder. Yaşasın büyük Reis’imiz, yaşasın büyük Gazi’miz!” Badehu Reisicumhur Hazretleri de atideki nutk-ı cevabi ile mukabele buyurmuşlardır: “İstanbul’un muhterem halkını temsil eden güzide heyetinizi derin bir samimiyetle selamlarım. İstanbulluların hakkımda besledikleri muhabbeti her fırsatta olduğu gibi bu defa da heyet-i aliyenizi Bursa’ya kadar göndermek suretiyle izhar etmelerinden çok mütehassis ve müteşekkirim. Benim de muhterem İstanbul ahalisi hakkında kalbimde yerleşmiş olan muhabbet ve hürmetin çok büyük ve daimi olduğunu izaha hacet görmem. O muhterem halkın doğrudan doğruya içinde bulunarak onu bizzat selamlamakla bahtiyar olacağım günün uzak olmadığını beyan edebilirim. Şimdilik muhterem İstanbul ahalisine en har ve samimi selam ve hürmetlerimin iblağına delalet buyurmanızı hassaten rica ederim.” 20 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi İstanbul şehrinin büyük Gazi’sini bu defa ziyaretle arz-ı tazimatı, vatani bir vecibenin ifası ve mütehassis afakına yaklaşmış olan büyük müncisine kısmen bir heyetle olsun bu hissiyatını izharla kanaat etmeyerek reis-i azamının huzuruna kadar isalidir. Bundan evvel de İstanbul şehri, muazzez Türk vatanının ilk cumhur reisine tabii hemşehriliğini arz etmekle ruhen noksan hissedercesine medyun bulunduğu milli bir samimiyeti izhar eylemiş ve buna mukabil hiçbir zaman unutulmayacak bir fahr ve şeref demek olan hüsn-i kabule nail olmuştu. Bu ünvanı İstanbul şehri namına büyük Gazi’ye tevdi için o vakit giden heyet bir mazbatayı hamil bulunuyordu. Acı vekayile dolu müteaddit asırlar boyunca taliin vatandan esirgediği büyük Gazi’yi o yüksek ve milli medeniyetin en parlak ışığı olan hissiyat-ı merdane ve efkâr-ı ahraranesiyle kendine kudretli bir hami ve müstakbeli için azimkâr bir kefil-i manevi bilen İstanbul maşerinin en sıcak ve heyecanlı bir ruh ve şuur ile reis-i alişanına arz etmek istediği “tabii hemşehrilik” ünvanının takdimine muvaffak olundu. Onun içindir ki bu defaki ziyaret ve telakinin de İstanbul şehri tarihinde samimi olduğu kadar muazzam ve sadeliği kadar muhteşem bir kıymet ve ziyneti vardır. Bu münasebetle burada hemşehrilik ünvanının takdimi ve kabulü gibi mesut bir hatıradan da bahsetmiş olacağız. İstiklal mücahedesinin, afakı en derin manalı ümitlerle dolu duran İstanbul ruhu üzerindeki tesiri her vakit sakit ve vakur bir mesaiye tesadüf etmiş, büyük Gazi’mizin zirdeki sütunları tarsi eden beyanat-ı ulviyelerinde de bu şayan-ı perestiş hissiyatın hakim olduğu görülmüştür. İstanbul’u, bu ana kadar işitmediği en samimi ve vatani bir lisan-ı kalp ile sena etmiş olan muazzez büyük Gazi’nin bu tarihi hissi ve şehri nasıl bir nazar-ı hikmet ve irfan ile tavsif buyurduklarını okuyan bir hemşehrinin müteaddit kelimeler ve hisler üzerinde gayr-i ihtiyari tevakkuflarla yüreğini en ince ihtizazlara sararak büyük müncisine olduğu gibi takdim etmemesi mümkün değildir. Bu vicdani ve tarihi nokta-i nazardan İstanbul’un manevi bir abidesi olan cevabname-i riyasetpenahiyi şehir mecmuasında da saklamak için kemal-i fahr ve sürur ile derç ve neşrediyoruz: Şehremanet-i Celilesine Ankara, 18-6-339 “Bugün İstanbul’un necip halkının yeni bir eser-i itimat ve teveccühüne mazhar olmağla bahtiyar bulunuyorum. Azası ve rüesası İstanbul halkının intihapgerdesi olan Cemiyet-i Umumiye-i Belediye haiz olduğu salahiyet-i temsiliyeye istinaden 28 Şubat 339 tarihindeki içtimaında ittihaz edilmiş bir karar ile bana İstanbul’un tabii hemşehriliğini tevcih eylemiştir. Türk ve Müslüman İstanbul’un ruh, irfan ve nezahetine yaraşan tezhibatıyla da bir nefise-i sanat ve marifet olan cemiyet-i müşarünileyhanın mazbatasını, bu nişane-i teveccüh ve muhabbeti büyük bir hürmet ve tahassüsle heyet-i mahsusası elinden aldım. Bu vesile ile güzel İstanbul’u, onun temiz ve hassas halkının feyz ve faziletini bütün şümulüyle bir daha yâd ettim. İstanbul mücadele-i milliyemizin devamı müddetince milli ve vatani aşkımızın, kudsi ve yüksek bir mihrabı olmuştur. Bundan sonra da hiçbir hadise, hiçbir kuvvet ruhumuzu bu mihrab-ı mukaddesten çeviremeyecektir. Sayı: 22 Haziran 1926 Bugün her Türk ve Müslüman kalbi, İstanbul aşkının, İstanbul hasret ve iştiyakının bir harimidir. Dört beş asırlık mesai-i milliyemizin mahsulü, bu güzide medinemizde toplanmıştır. Kabiliyet-i milliyemizin müebbet ve beliğ birer nişanesi olan bunca abidat ve müessesat hep oradadır. Vaktiyle bu güzel beldede oturan ve mukadderat-ı millete tahakküm etmek isteyen hükümdarlar ve zimamdarlar daima millete karşı vefakâr ve hamiyetkâr davranmamışlardır. Bu bir hakikat-ı tarihiyedir ki kimse inkâr edemez. Vatanımıza bir silsile-i mesaib davet eylemiş bulunan dahiye-i istibdadın kahır ve istisali vücubuna, yine İstanbul’un bu faciaları yakından gören münevver ve hassas halkı herkesten ziyade kani bulunuyordu; bundan hiçbir zaman şüphe etmedim. 23 Nisan 36 tarihinden itibaren mukadderat-ı millete fiilen vaz-ı yed etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Teşrinisani 338 tarihli kararıyla hakimiyet ve saltanatın bilakayd ve şart millete ait bulunduğunu bir daha tasrih ve ilan eylediği zaman İstanbul’un hamiyetkâr sinesinden ne büyük heyecan tasvip ve kabul kopmuştu. İstanbul halkı henüz mevani ve tazyikat-ı hariciyeden bilkülliye halas bulmamış olmasına rağmen hiçbir şey, o güne kadar kalbinde sakladığı hissiyat-ı necibanesini heyecan ve galeyan halinde izhar etmesine ve bu münasebetle milli istiklal ve hakimiyete olan alaka-i şedidesini göstermesine mâni olamamıştı. İstanbul vatanperverliğinin yeni ve yüksek bir eser-i tecellisine daha şahit bulunuyoruz: Hakimiyetimizin, milli itila ve istiklalimizin tarsini için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin verdiği tecdid-i intihap kararı üzerine bugün bütün hakayıkı müdrik olan münevver ve vatanperver İstanbul halkının yar ve ağyara karşı müttehit ve mütesanit bir kütle-i milliye halinde çalıştığı ve şayan-ı memnuniyet bir netice-i mesudeye vasıl olmak üzere bulunduğu kemal-i şükranla görülmektedir. Böyle bir halkın samimi ve vicdani bir delil-i muhabbeti olarak tevcih ettiği tabii hemşehriliği kendim için büyük bir sebeb-i mefharet ve şeref addederim. Milletimizin ruh-ı asilinde öteden beri gördüğüm feyz ve kabiliyetten kuvvet almak, milli mücadelemizin esasatını ihzar eylemek üzere bundan dört sene evvel İstanbul’u terk ettiğim gün, duyduğum yes ve hicranı asla unutamıyorum; halbuki bu ayrılık sair aksam-ı vatan ile beraber esir ve muztarip inleyen İstanbul’un halasına matuf bir çare idi. Cenab-ı Hakk’a çok şükür olsun ki, büyük milletimizin azim ve iradesi muvaffak oldu, amal-i milliyemiz tahakkuk ve tecelli etti, ediyor ve daha edecektir. Düne nispetle bugün daha hür bir hava teneffüs eden İstanbul’un halas-ı tam ve kâmili uzak değildi. İstanbul bu halasıyla yalnız işgal ve esaretten kurtulmuş olmakla kalmayacak, belki Türkiye camiasında artık anavatana ve millete avdet eylemek gibi yeni bir hayat ve saadete de kavuşacaktır. Müstebid sultanların ihtiras ve daratına makar olmak, İstanbul için şerefli bir vaziyet değildi. Hür ve mukadderatına kendisi hakim büyük Türkiye’nin münevver ve kıymetli bir medinesi olduğu zamandır ki İstanbul en tabii feyz ve faziletiyle en hakiki mevki-i bülendine yükselecektir. Bu muazzam neticeleri elde etmek için bütün millet ve memleketimizle beraber İstanbul’un da pek çok çektiğini biliyoruz, fakat şurası da inkâr edilemez ki musibetler, ıztıraplar bizim için azim ve kuvvet menbaı oldu. İstiklal ve hakimiyeti yed-i iktidar ve inhisarına almış olan milletin saye-i himmetinde kariben bu ıztırap ve mihnetlerin, bu tahribat ve hasaratın telafi edileceğine emin olabiliriz. Bu vesile ile tabii hemşehriliğinin müftehiri olduğum İstanbul’un artık hak edilmiş saadetli bir devre-i hayat içinde hür ve mesut yükselmesine intizaren büyük, küçük bütün halkına en har ve samimi iştiyaklarımın tebliğini rica ederim efendim.” Gazi M. Kemal 21 22 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Sıhhat-ı Umumiye ve Belediyeler Medeniyet cihanı epeyce zamandan beri, büyük ve izdihamlı kasabalar ve şehirlerden bed ile ufak köylere varıncaya kadar medeniyetin banisi ve müdürü olan insanların sıhhat-i umumiyesiyle meşgul olmayı en mühim bir vazife bilmiş ve son senelerde bu duygusunu ve vazifesini çok ileri götürmüştür: Sokakların, evlerin, kokulu yahut zehirli veya kirli ifrazatı birçok sanatlar müessesatının, sıhhate muzır yerlerde ikamet eden fakirlerin, sari hastalıklarla malul olanların her meselesi, her tehlikesi ile, her nevi muhafaza ve ıslah tedabiriyle uğraşmayı milli ve vatani vazifelerin en mühimmi ve en hayırlısı olarak tanımıştır. “Paris” şehri vakıa pek büyüktür, etraf ve civarı ile beraber şehrin nüfusu beş milyonu bulur ve belki de geçer. Bu kadar cesim ve daima içinde çoğu seyahat ve tenezzüh için gelmiş zengin ve müşkülpesend iki üç yüzünün ecnebiye istirahat teminine mecbur olan bir şehrin süs ve intizamından evvel sıhhat-ı umumiyesi düşünülmek ve hatta bu yolda fedakârlık edilmek kadar doğru ve makul bir hareket olamaz. Bunun için Paris şehrinin sair aksam-ı memleketten büsbütün başka bir idaresi ve teşkilatı vardır. Ezcümle bizim bu mevzumuza taalluk eden vezaife bir bakalım: Paris şehrinin dört senede bir tecdid olunan intihapla teşekkül eden 80 azalı Cemiyet-i Umumiye-i Belediyesi’nden başka, yalnız istişari mahiyeti haiz olmak üzere bir de “Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye Meclisi” vardır. Bu meclisi, hükûmet tarafından müntehap azadan maada meclis-i belediden, tıp fakültesinden; ve erkân-ı memurin meyanından turuk-ı umumiye müdürü, ordu sıhhiye meclisi reisi, meşhur mimarlar, sıfat-ı resmiyeyi haiz mühendisler gibi aza teşkil ediyorlar. Bunların pek mühim ve muazzam kararları daima nazar-ı itibara alınıyor. Hükûmet ve belediyeler bu gibi mütehassıslar ve âlimleri memleketin selamet-i umumiyesi için muntazaman ve muttariden çalıştırıyorlar. Bunun daha ufak nazirleri kazalarında bile vardır. * * * Şehirlerin en çok ve merakla, endişe ile meşgul oldukları mühim şeyler: Lağımlar, süprüntüler ve su tevziatıdır. Sıhhat-i umumiyeyi en çok tehdit ve ihlal eden unsurlar veya meseleler bunlar olduğu için en çok temin-i afiyet sigortası da bunların ıslah ve tanzimine mütevakkıf bulunmak lazım gelir. Vücud-ı beşerin tabii medfuatını erbab-ı fen dikkatle tetkik ve tahlil etmiş, bunun bütün safahat ve mazarratını meydana koymuştur. Şehrin büyüklüğü ve sekenesinin çokluğu nispetinde büyüyen ve ehemmiyet kespeden bu medfuat kütlesini şehirden daima tard ve def için birçok çareler düşünülmekle beraber bunda şehrin vaziyeti de icra-yı tesir etmiştir. Mesela nehir yahut deniz kenarında bulunan Avrupa şehirlerinde bilfarz “Marsilya, Lyon, Brüksel, Anvers” ve sair şehirler medfuatlarının ekserini nehir veya denize atarlar. “Londra, Paris, New York, Liverpool, Hamburg” gibi dünyanın en büyük beldeleri de son senelere kadar böyle yapıyorlardı. Fakat medfuatlarının miktarı o kadar çok ve mühimdir ki nehirler bundan dolayı ta uzun mesafelere kadar pek kirli ve murdar halde akıyorlar ve deniz ise medfuatın birçoğunu dalgaları ve akıntılarıyla geri getirerek sahilleri daima telvis ediyordu. Bu halin sıhhat-i umumiye üzerinde en vahim tehlikeleri vücuda getirdiği anlaşıldı. Ara sıra zuhur ederek birçok telefatı mucip olan veba, kolera ve tifüs gibi hastalıkların bundan ileri geldiği tamamıyla müşahede edildi. Sayı: 22 Haziran 1926 “Pastör” nazariyesinin intişarıyla tavazzuh eden netice üzerine ilk düşünülecek çare meskenlerde ıslahat yapmak, medfuat-ı bedeniyeyi ve süprüntüleri evler ve sokaklardan hemen uzaklaştırmak ve şehre içmeye salih bir su temin etmek oldu. Bütün idare kuvvetleri bu hayat-ı mühimmelerini bir tedbire bağlamak mecburiyetinde kaldılar. Diğer taraftan ekser mütemeddin milletler nehirler ve çaylara medfuat veya süprüntü dökmek hareketini kanunlar ve nizamnamelerle yasak etmeye kalkıştılar. Fakat bunu ifa için kabil-i tatbik vesait bulunmamasından dolayı düşünülebilen çare bu medfuatın gübre makamında tarlalarda kullanılması idi, halbuki bu da pek mahdud bir daire içinde kaldığından yapılan kanunlar ekseriyetle tesirsiz kaldılar. O halde başka daha umumi ve şümullü çareler bulmak zaruri idi. Bunun için lağım sularını fenni olarak tasfiye ile tehlikesiz hale getirmek usulü düşünüldü. Bilhassa İngiltere’de, Amerika’da ve Fransa’da belki yarım asırdan beri “mezru arazinin tathir vazifesi” nazariyesi ve sonra bugüne kadar, hıfz-ı sıhhat mütehassıslarıyla sıhhiye mühendislerini her memlekette meşgul eden “hayati tathirat-ı suniye” usulü çıkarıldı. * * * Fen diyor ki şehirlerin lağım sularında, pek tahallüf eden bir nispetle, iki madde-i uzviye vardır. Bunların birincisi: Müselles maddedir ki “karbon”, “oksijen”, “[h]idrojen”den yani fahm, müvellidülhumuza ve müvellidülmadan mürekkeptir. Bunların en mühim şekilleri kâğıt ve nebatatın sulb bakayası ile nişasta, “dekstrin”ler ve şekerler (mevadd-ı küuliye, asit-i laktik, asit-i malik, süksinik ilh.) ile şahmlardır. İkincisi: Murabba maddedir ki bu da “karbon”, “oksijen”, “[h]idrojen”den terekküp etmekle beraber fazla olarak “azot”u muhtevidir. Muhtelif nispetlerde “kükürt”, “fosfor”, “arsenik”, “demir”, “manganez”, gibi diğer anasır-ı basite-i madeniye ve “alkalen” -yahut- “turabi alkalen” yani zülkalevi mevad da vardır. Bunlar hayvanat bakayasıyla birçok nebatat bakiyelerinde bulunur. Başlıcaları “fibrin”, yani lifi mevad ile “albümin”ler, “kazein”, “lesitin”, “üre”, “gluten” ilh. maddelerdir. Birincisi olan müselles maddenin inhilali yani bozulmasından -tabii kimyevi bir ihtilal neticesi- müvellidülhumuzaya muhtaç mikroplar hasıl olarak bundan serbest yahut karbonlu müvellidülma (merzagi gazlar) ve hamız-ı karbon çıkar. Bilhassa mezbahalar, süthaneler ve debbağhaneler medfuat ve bakayasında çok bulunan ikinci yani murabba maddelerin bozulmasından birbirini takip eden müselsel safahat neticesi “pepton”lar, serbest amonyak ile amonyak mürekkebatı, sonra “nitrit” ve “nitrat”lar ve az çok nispetli intişarat ile serbest azot, serbest yahut kükürtlü veyahut karbonlu müvellidülma ve hamız-ı karbon hasıl olur. Umumi suretteki müşahedata nazaran “Paris” gibi büyük şehirler lağımlarının suları beher litrede “0,800” gramı mevadd-ı madeniyeden ve “0,450” gramı uzviyeden olmak üzere “1,250 gram” sulb mevaddı muhtevidirler. Bu miktar mühim derecede fazla da olabilir. Evlerinin muhtelif ihtiyaçlarda kullandıkları temiz suyu kâfi miktarda bulunan şehirlerin lağım suları mikdar-ı mutavassıtı her adam başına günde takriben “100” litre kadardır. Bu 100 23 24 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi litre su, kazuratın, idrarların el yüz yıkanan yalakların (lavabo), hamamların, matbahların.. ilh. suda münhal ve gayr-i münhal kâffe-i mevaddını sürükler götürür. Hesap edildiğine göre, tabii halde tagaddi etmiş, bir adamın bir günde hasıl ettiği sulb medfuat-ı uzviye “29,2 gram” ve idrar miktarı “37 gram” ki mecmuu “66,2 gram” imiş. Bilhassa buna münhasır lağım sularının her metre mikabında da bu mevadd-ı uzviyeden 750 ila 800 gram bulunuyormuş. Bu suların durulma ve süzülmesi için muhtelif usuller vardır. Mesela muhtelif mecralardan gelip toplananlarla, ayrı bulunanların muhteviyatı ve miktarı arasında pek mühim farklar görüleceği tabiidir. Bazı şehirlerde lağım mecralarına evlerin diğer sularıyla yağmur suları da karıştığından miktarı çoğa baliğ olan bu suyun terşihi güç olmaktadır. Çünkü bu tasfiye yani durultmak ve süzmek suretiyle kirli suların temizlenmesi, sathı geniş havuzlara alınarak sonra diğerlerine yavaşça aktarma edilmesi ve yayılması gibi ameliyata müsait tesisata ve süzgeçlerle pek geniş yerlere ihtiyaç vardır. Ayrı mecralar usulü daha kolay ve daha muktesidane neticeler vermiştir. Her suyun nevine göre muhteviyatı sabit surette malum ve her günkü miktarı oldukça muayyen bir halde bulunduğundan ameliyatı da ona göre daha muntazam ve kolay cereyan eder. Bunlara müteallik tafsilat mevzumuzun fevkindedir, buraya kadar verilen bazı inhilalat-ı kimyeviye tafsilatı da filvaki sadedimizin haricinde olmakla beraber bozulan ve muzırr-ı sıhhat hale gelen bir maddenin ne suretle ve nelere münkalip olarak mikroplar hasıl ettiği hakkında calib-i dikkat bu gibi malumat-ı mücmele verilmesinde herkes için az çok tenvir-i fikre hadim bir fayda tasavvur ettiğimizden dolayı zikrinden vazgeçemedik. * * * Kabil-i ziraat arazi vasıtasıyla lağım sularının tasfiyesi pek mühim bir nazariye olmuş ve tatbikatında çok ileri gidilmiştir. Bu bahiste evvela toprağın süzgeç veya tasfiyecilik vazife ve kabiliyetini bilelim: Lağım sularının toprak üzerinden tereşşuhunu ilk mütalaa edenler “Hayrem Mils” ismindeki zat ile bunun şürekâ-yı mesaisidir. Bunlar müteaddit tecrübeler yapmışlardır. Şu kadar ki böyle lağım sularıyla münbit ve mahsuldar hale gelen topraklar bazı yerlerde asırlardan beri malum idi. “Milan”da “Valans”ta [Valencia] yüzlerce hektar arazi bu sayede büyük şöhret almıştılar. Bunlar da güya senede altı defa çayır biçerlermiş! Toprağın tasfiye hizmeti, yani madde-i uzviyeyi muhtelif safahatta hallederek tamamen madenileştirmek hassa ve istidadı ancak kırk elli seneden beri tamamen bilinmiş ve bunu en iyi tecrübe eden “Şılozing” ile “Munç” olmuştur. Bunun safahat ve istihalat-ı fenniyesi uzun bir bahis teşkil ediyor. Bundaki kimyevi tahavvülatın “nitrifikasyon” yani amonyak tahallülatıyla emlah-ı azotiye husulü ve müvellidülma ve müvellidülhumuza tesiratı, toprağın sathındaki mikroplarla havaya ihtiyacı olmayan tahtelarz mikropların faaliyeti fennin tamamıyla keşif ve tatbik ettiği bir mütearife haline çoktan gelmiştir. Fakat bundan evvel lağım sularını ziraatte istimal edenler İtalya’nın “Lombardiya” kısmında altı asırdan beri 1500 hektar yeri senede birkaç mahsul alacak hale koyan çiftçilerdir. Sonra Sayı: 22 Haziran 1926 İspanya’nın “Valans” vilayetinde tatbik olunarak, başka yerlerin böyle sulanmayan arazi fiyatları bilfarz hektarı bin frank ise “Valans”taki yerlerin hektarı bunun on iki on üç defa fazlası etmiştir. Uzağa gitmeye ne hacet, bu esasın nakız tarz ve şekli İstanbul’da da vaktiyle tatbik edilmiş, fakat ağaçları “şerbetlemek” usulünden ileri gidememiş ve fen ile hiç alaka hasıl etmemiştir. Bu usul gayet mufassal ve mükemmel olarak “Paris” etraf ve nevahisinde tatbik edilmektedir. “Sen” eyaletinin “Jenevilye” [Gennevilliers] karyesinde ve hatta bundan evvel “Klışi”de [Clichy] lağım sularının neşir ve tevzii suretiyle mezruatın irvası tecrübe edilmiş ve mebadide havanın ciyadetini ihlal ettiği ve bazı sıtmalar zuhuru iddiasına maruz iken bunların hiçbiri tahakkuk edememiş; “Jenevilye”de arazi fiyatı evvelce hektarda ancak 90 ile 150 frank arasında iken sonra 400 ile 500 frank beyninde temevvüce başlamıştır. Arsa fiyatları da terakki ederek, köyün evvelce 4445 kişiden ibaret nüfusu on sene zarfında iki misli olmuştur. Daha sonra buna ait program tevsi olunarak o cihetteki 6000 hektarlık arazi-i milliye temellük edilmiş, bunun 1765 hektarı şehir namına belediyelere alınmıştır; bakisini serbest çiftçiler almıştır. “Reji” usulüyle idare olunan belediyeler arazisi, diğer çiftçilerden sonra fazla kalan suyu kullanır. “Jenevilye” arazisindeki tarlalara her dokuz günde bir su nöbeti düşer, her defaki suyun miktarı metre musattahında on santimetredir. Bu suretle senede kırk defa tekerrür eder. Fakat bu nöbetler ve miktarlar mezruatın nevine göre değişmek üzere çok muntazam tertip edilmişlerdir. Bu sayede hayvanat için pek bereketli çayırlar yetiştirilir. Şu kadar ki suyun mevsime ve mezruatın cinsine göre bazen çok ve bazen az gelmesi gibi mahzurlar görülmüşse de bunu dikkatli ve iklim ile suya muvafık bir ekin münavebesi (asulman) [assolement] ile tadil imkânı aranmış ve bulunmuştur. Almanya’da “Berlin” civarındaki kumsal arazide aynı tarz irva yapılmaktadır. Esas mesele her gün sevk edilecek suyun miktarını iyi hesap etmeye ve ara yerde bir “nazım-ı mıntıka” bulundurmağa tevakkuf ediyor. Paris şehrinin kabul ve ihtimam ettiği bu usul, bilhassa lağım sularının tasfiyesi, “Sen” Nehri’nin temin-i nezafeti gibi sıhhat-ı umumiyeye hizmet kastıyla tercih edilmiş olduğu için bundan maddi ve nakdi bir istifade ümit edilemez. Yalnız arazinin kıymeti artar. Bu sularla çalışan çiftçiler müstefit olur. İstanbul’un “kanalizasyon”u bittiği vakit denize sevk edilmeyen bir kısım lağımlar sularının Yeşilköy ve daha beri veya ilerisindeki arazide istimali pek mümkün ve kuvve-i inbatiyeden başka ilkbaharda ve yazın kuraklığa karşı büyük ve pek emin bir tedbir olur. * * * Şu kadar ki bu mevzuda cesameti itibarıyla İstanbul’ca en mühim ve kabil-i ıslah olan mesele, şehir süprüntülerinin sıhhi ve asri bir surette tasarrufudur. Çünkü bunun için yirmi yahut otuz sene sürecek ve bir o kadar milyon liraya mal olacak “kanalizasyon” inşaatı gibi memlekete kudret-i maliye itibarıyla tesir yapacak ve uzun müddet beklenecek muazzam inşaat ve müşkül hesabat yoktur. Varsa da şehrin her vakit vüs ve kudreti dahilindedir, elverir ki manen de yani nezafet usul ve talimatına riayet duygusu da en dakik ve medeni tarzda tesir ve tesirini göstersin. Çünkü dünyanın her beldesinde belediyenin işini kolaylaştıran ve hiç değilse müşkülata düşürmeyen ve semeresini beraber iktitaf ile onu mütekabil hizmet ve mesuliyet fikr-i adilanesiyle 25 26 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi yürüten amillerden biri ve en mühimmi ahalinin yeni zihniyet ve usullere riayetidir. Usule muhalif hareket etmek ve belediye memurunun gözünden o sırada kaçabilmek zihniyeti ile senede otuz defa ceza vermek neticesi arasındaki feci münasebetin türlü tecelliyat-ı garibesi, burada böyle bir kaydın tahatturuna sebep olabilir. Hakikat-i halde ev süprüntüleri meselesi çok düşünülecek bir mühimmedir. Vakıa lağımlarda bu ve belki bundan ziyade ehemmiyeti haiz olabilir, fakat koca şehrin altını yeniden bina etmek demek olan bu işin büyüklüğü ve bununla beraber inşaatına başlanmış olması bu hususta uzun söze hacet bırakmaz. Süprüntüler hakkında Avrupa âleminin efkâr ve icraatını bilmek ise faydasız değildir. Çünkü süprüntü demek, her evin, şehrin her köşesinin açıkta ve herkesin yattığı, gezdiği, oturduğu yerde kokusu ve manzarasıyla, tahammürleri ve taaffünleri ve bazen hastalıklı, sari hastalıklı ellere ve vücutlara taalluk eden yemek ve elbise bakayası ve hayvan naaşları velhasıl bin türlü tehlikeli ve kirli mevadd ve eşya-yı mütefessihanın, temasta bulunulması veya ortada kalması hiç caiz olmayan, kiri ve tortusu demektir. Halbuki ilim ve medeniyet, bunları sıhhat-ı umumiyeye mazarrat vermekten mene muktedir olduktan başka muhtevi bulundukları birçok mevaddı temiz olarak geri almakla kısmen bir fayda teminine kadar varmıştır. Belediyelerin en ziyade ehemmiyet verdiği süprüntü; evlerden, bazı dükkân veya sanat yerlerinden çıkan nevdir. Başlıca sokakların süprülmesinden hasıl olan şey kısm-ı azamı toz veya çamurla kâğıt parçası gibi basit ve mahdud maddelerden ibarettir. Fakat bilhassa evlerinki bunu çok geçer. Fransa şehirlerinden birinin bir senelik ev süprüntülerini ayırdıkları vakit şu mevaddı ve miktarları bulmuşlardır: Frank itibarıyla kıymeti Kilo ile miktarı [Mevadd] 10.603,23 206.765 Paçavra 4.127,31 197.040 Kâğıt parçaları 6.725,19 148.514 Cam parçaları 17.814,29 200.942 Kemik 473,70 4739 Ekmek 275,60 319 Tavşan derisi 1.590,70 23.633 Eski ayakkabı 2.005,04 34.016 Teneke kutu 1.760,84 30.906 Çinko, dökme ve demir, bakır, kurşun parçaları 913,54 ….. Küçük şişe 46.349,44 [Yekûn] 10.425,73 ….. Tefrik masrafı 25.913,71 ….. Temettü-i safi Süprüntü muhteviyatı az çok değişir, hatta aynı şehrin yaz mevsimiyle kış süprüntüleri beyninde bilhassa miktarca fark vardır. Sayı: 22 Haziran 1926 * * * İstanbul süprüntüleri hakkında ahiren iktisat heyet-i müşaveresi tarafından yapılan tetkik, süprüntülerden ihraç ve istihsal olunan bazı faydalı mevaddın satılmasından tanzifat masarifinin o nispette tenakusu dolayısıyla herhalde müstağni kalınamayacak bir menfaat olduğu neticesini bulmuştur. Bu netice elde edilememiş olsa bile denize atılan süprüntülerin kısmen sahillere avdet ve terakümü ve buna zamimeten birçok noktalarda lağımların da, Haliç gibi, liman dahili gibi etrafı mamur ve müzdahim kıyılara akması, vapurların ve bazı halkın yıkanması ve deniz hamamlarında banyolar yapılmasının sıhhat-i umumiye nokta-i nazarından ne dereceye kadar caiz olacağı münakaşa edilmeye değer bir meseledir. Dünya şehirlerinin en büyükleri tanzifat meselesinde de medeni ve zevki büyüklüklerini gösterir. Fakat bu husustaki intizamı muhafazaya dikkat eden belediyelerin işini teshil hususunda ahalinin saat gibi hareketi imrenilecek bir şeydir. Mesela Paris’te yazın sabahleyin saat beş, kışın altıda her evin süprüntü kabı kaldırımın üzerine çıkar. Bunu kapıcı yapamaz, fakat her beş yüz metre mesafeye müsadif evlere tayin edilmiş bir çöpçü eve girer, yerini her vakit bildiği kapları dışarı çıkarır. Çöp kamyonu hemen oradadır. Kap boşalır, kamyon dolar, fabrikaya yollanır. Bu iş bir saatte olur biter. Paris Şehremaneti bu işi götürü olarak vermiştir. İdare eden şirketin 900 kamyonu vardır, ihtiyat olarak da fazlası mevcuttur. Belediye bunlara muayyen bir mesafe için gün hesabıyla muayyen bir ücret verir ve daima kontrol de eder. Fabrikaya mümkün mertebe çok şey götürmek ve ondan çok şey istihsal etmek için süprüntüleri iyi toplamak ve ihmal etmemeye esasen mecburiyet vardır. Paris’in fabrikalarında süprüntülere bir kısım kireç ve kum yahut diğer bir madde karıştırılarak pek sağlam tuğla yapılmış ve bu tuğlalar hükûmetin emriyle Cihan Harbi’nde tahribe uğrayan cihetlerdeki inşaata ucuzca verilmiştir. Başka şeyler imali ve en iyi gübre olarak istimali her yerde caridir. İstanbul şehrinin bu meselede arz ettiği müşkülat vakıa müteaddittir. Evvela şehir öteden beri çok dağınıktır, araba giremeyecek dar sokakları az değildir. Saniyen o kadar çok viraneleri, harabeleri, geniş yangın yerleri vardır ki temiz tutulması imkân haricindedir. Buralara süprüntü vesaire atmanın sıhhate, temizliğe, akl-ı selime ve zevk-i selime muhalif, çirkin bir hareket olduğunu tabii o civar sekenesi idrak edecek ve kendi yerini, yurdunu telvis etmeyecektir. Avrupa şehirlerinde böyle şeye tesadüf edilmez. Bir şehir meğerki afet-i semaviye ile -mesela zelzeleden- yıkılmış olsun! Bilhassa İstanbul’un bu tanzifat-ı belediye meselesi hakkında ileride ayrıca beyan-ı mütalaa edilecek ve tafsilat verilecektir. * * * Yalnız temizlik ve hıfz-ı sıhhat için değil, idame-i hayat hususunda her gün ihtiyaç hissedilen tatlı yani içilecek su meselesi de şehirlerin büyük bir dikkatle ve bilhassa ilim esaslarıyla takip ettiği bir keyfiyettir. İstanbul’un her ihtiyacı gibi su meselesi de eskiden gayr-i kâfi ve gayr-i fenni bir tarzda güya halledilmişti. Fakat hakikatte sularımız ne temiz ve ne de fukara ve muhtacine muvafık şeraitte değildiler ve yine de kısmen öyledir. 27 28 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Bunun en fena ve hazin ciheti su kuyularıyla lağımsız hanelerdeki hela kuyuları veya kapalı çukurları arasında tahtelarz ihtilat ve tereşşuhat bulunmasıdır. Hela kuyularının derinliği su kuyularınınkinden daha az olduğu için tereşşuhat kirliden temize gider ve kuyuları hastalık itibarıyla tesmim eder. Şehrin kuyu suları acı oldukları için vakıa içilmezse de el yüz yıkamak, ağız çalkalamak suretiyle daima kullanıldıklarından sıhhat-ı umumiyeyi herhalde tehdit edebilir. Bu mesele memleketin etibbasınca malum bir keyfiyettir. Bentlerin suları önü sed ile kapalı bir vadi yahut dere başlangıcına sath-ı maillerden inen ve birçok mevadd-ı uzviyeyi de beraber getiren yağmur suları birikintisi oldukları için elbette şayan-ı itimat bir temizliğe malik değildirler. Bu suları fenni süzgeçlerden geçmedikçe doğrudan doğruya içmek caiz değildir. Bu sular birçok çeşmelere gider. Terkos ve Elmalı gibi göl ve açık hazne suları pek kapalı olarak demir borular yahut mazbut künkler içinde geldikleri için nispeten daha temizce iseler de suyun hal-i aslisi ve terekkübatı mutlaka fenni süzgeçten geçmesini icap ettirdiğindendir ki ahiren Terkos sularının bu lüzum-ı fennisi Emanet-i Celile’ce takdir ve icra ettirilmiştir. Suyun içimi hafif ve leziz olmayabilir, fakat temizliğinde şüphe edilmezse o su her vakit makbuldür. İstanbul bu hususta büyük bu mevki ve sıhhat-i umumiyesi mühim bir imtiyaz kazanmıştır. Eski itiyatlar neticesi, suyun nasıl bir su olduğuna, nereden gelip nereye gittiğine ehemmiyet vermemek hiç doğru ve kabule mütehammil bir fikir değildir. Memurlarımızdan biri Bağdat yolunu takip ederken “Fırat” Nehri kenarında konakladığı bir handa su istemiş. Bir bardak bulanık ve hatta içinde bir de saman çöpü yüzen suyu takdim etmişler. Pek bulanık olduğunu söyleyince getiren Arap, “İçindeki bir şey değil topraktır!” demiş. “Tortulu topraklı su içilir mi?” Sualine de şöyle cevap vermiş: “Biz de topraktan yaratılmadık mı? Sonra da toprak olmayacak mıyız? İşte bu da o! Bu idik yine bu olacağız! Yabancı bir şey değil!..” Bu zihniyet bize hiç şüphesiz merdud ve iptidai bir mantıksızlık ifham eder. Vakıa şehirlerde ve mevzumuz olan İstanbul’da böyle galiz bir vaziyete tesadüf edilmez. Fakat Anadolu’nun oldukça büyük kasabalarında su meselesi ilk düşünülecek bir sıhhat ve hayat endişesidir. Sular solucan ve şerit tohumlarıyla doludur. Ekseriya çocuklar ve bazen büyüklerde vefeyata sebep olur. İstanbul’un bu husustaki masuniyet-i tabiiyesini temin eden şey, yakın etraf ve civarında otuzu mütecaviz “iyi su” dediğimiz menba sularına malik olmasıdır. Bu vaziyet son derecede gıpta edilecek hulki bir imtiyazdır. Fakat bunda da derhal tedariki müşkül olması ve bir de pahalılığı gibi pek mühim mahzurlar vardır. Fıçılar içinde, arabalar veyahut kayıklar, sonra yine arabalar ve hamallarla naklolunan bu suları İstanbul sekenesinin ancak onda biri içebilir. Yazın bu ihtiyaç daha bariz ve musır bir şekil aldığından iş güç sahibi olanlar, yürüyen ve yorulanlar sabahtan akşama kadar bu ihtiyacı def için zayıf bütçelerine nispetle “yaza mahsus fevkalade masarif” faslında münakale yapmak vaziyetindedirler. Bu suların ucuzlaması ancak nakliyenin tehvinine mütevakkıftır. Ve öyle hatıra gelir ki bu menbalardan su ihracatı yed-i vahidle icra ettirilse, külliyetli miktarda sarf olunan böyle basit bir madde için müteahhidinin ihzar ve tertip edeceği vesaitin intizam ve iktisadı sayesinde sular daha çok ucuz ve daha fazla ve kolay tevzi edilir. O vakit eski çeşmeler ve sebillere süzülmüş Terkos suyu alınmak suretiyle halka meccani su içmek de temin olunabilir. Sayı: 22 Haziran 1926 Lokantalarda ağzı bandrollü şişelerle iyi su içmek âdeta sefahat nevinden bir şey oluyor ve maden suyu çeşnisi yahut suyun gayrı meşrubat-ı hususiyeden bir şey hissi veriyor. Halbuki su, harc-ı alem ve tabii bir maddedir. Çıktığı yani aktığı şehirde bu derece-i külfete mazhariyeti ancak ihzar ve naklindeki hatadan münbais olsa gerektir. Bunu ucuz bir şarapla mukayese edecek olanlar, bilfarz Fransa’da yarım litrelik bir şişe şaraba yetmiş beş santim verilirse bu para Türk lirası hesabıyla üç buçuk kuruş eder ki bu halde iyi su, tabii şaraptan daha pahalıdır. Bir fıçı iyi suyun otuz kuruşa satılması vesait-i nakliyedeki ihtikârın beliğ bir misalidir. İyi suların yüksek ve uzakça menbalarından borularla şehre, mahalle içlerine ve sahillere indirilmesi bu nakliye meselesinin ahali lehine hallini büyük bir fark ile kolaylatacaktır. Elverir ki sucuların istedikleri gibi fiyat koymalarına mahal verilmesin. * * * İstanbul’da şirket sularını müşkül ve pahalı hale getiren sebep, imtiyaz şeraitinin fenalığı olmak lazım gelir. Çünkü evlere yeniden su tesisatı yaptırmak suretiyle bunlardan su almaktaki külfetten sarf-ı nazar ücretleri başka memleketlere nispetle fahiştir. O tesisatı her ev sahibi herhangi bir ustaya müracaatla yaptırmakta ve yalnız şirketten suyu almakta serbest olmalı idi. Sonra, Avrupa’nın birçok yerlerinde ve hatta Afrika’nın Kahire şehrinde, hiç bahçesi yahut arabahanesi veya ahırı olmayan ufak ve orta derecedeki aile meskenlerine şirketler su saati koymazlar. Bunlar için asgari ve götürü bir ücret tarifesi vardır, onu tatbik ederler. Bu sühulet ve ucuzluk dahilinde su almayan ev pek nadir dereceye geleceğinden bir evin komşusuna gizli yani kaçak su vermesi ihtimali pek azalır. Ve bilahare abonman miktarının çok artmasından şirket müstefit olur. Saat depozitosu, saat ücreti, saate emniyetsizlik külfet ve suizanları birçok kişiler için aradan kalkar. Suların, her evde çok su kullanıldığı vakitler ve saatler esnasında tazyikin hiç kifayet etmemesi yüzünden, yahut bilmediğimiz başka -ve herhalde gayr-i makbul- sebeplerden dolayı suyun kesilmesi, Bayezid ve sair buna muadil yüksekçe mıntıkalarda nadir olmayan vukuat-ı yevmiyedendir. Bunu tevziatın fenalığında ve şirketin lakaydane yaptığı hesap ve tuttuğu yolun tetkik ve tahlili neticesinde aramak icap eder. Bunların hepsini sırasıyla nazar-ı dikkate alarak külfet veya mahzurlarını izaleyi bilen ve buna çalışan bir devir ve idarede bulunduğumuz için -ahaliye ait ve hatta üzerine vacip olan vezaif de iyice bilinmek şartıyla- mesele, bir müddet işinden ibaret kalır. Ali Suad 29 30 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Garp Belediyeleri Lahey: 1 Mayıs 1926 İstanbul Şehremaneti’ne Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi; nüfusu 250 binden fazla olan büyük şehirlerle bilumum payitahtlar hakkında bir salname tertip ve neşrini deruhde için muhtelif ve müteaddit teklifler karşısında kalmıştı. Bu teklifat; müessesemizce büyük bir masrafı mucip olacağı için evvelce nazar-ı itibara alınmamıştı. Fakat, geçen eylül ayında Roma’da inikad eden son içtimamızda; bu hususta vazifedar olan komisyon, böyle bir salname neşrininin faydalı olacağı hakkında ısrar ettiğinden; Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi teklif sahiplerinin arzu ettikleri şekilde bir salname neşredilebilmesi için hiç olmazsa ya alakadar şehirlerden bir kısmının kendisine muavenet-i nakdiyede bulunmaları veyahut salnamenin muayyen bir miktar nüshası için bervech-i peşin abone kaydolunmaları şartlarıyla bu işe teşebbüs etmeye muvafakat etti. Binaenaleyh işbu kararı nazar-ı âlilerine arz ederken aynı zamanda mezkûr salnamenin mevki-i intişara vazı için zir-i idare-i aliyelerinde bulunan şehirce abonman veya tahsisat-ı seneviye şeklinde ne dereceye kadar muavenet-i maliyede bulunulabileceğinin işarını suret-i mahsusada rica ederim. Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi daimi şubesi; seksenden fazla büyük şehir hakkındaki bu ilk eserini neşretmek için muktezi vesaiki şimdiden derç ve cem edecek ve gittikçe tevessü edecek olan bu neşriyat anasır-ı merkeziyenin mülahazat ve mütalaatını tetkik ile bir mukayese husule getirebilmek için çok faydalı olacaktır. Büyük şehirlerin bu ihsai salnamesi ilk sene için atideki malumatı ihtiva edebilir: A) Ahval-i cevviye ve toprak 1- Şehirlerin vaziyet-i coğrafiyesi ve malumat-ı cevviye. 1920-1924 2- Şehirlerin arazisi ve 1906, 1910, 1920 ve 1924 senelerinde araziden edilen istifade. B) Mebani ve haneler 3- 1905, 1910 ve 1920 senelerinde mebani ve haneler (meskûn ve gayr-i meskûn mebani, ikametgâh ve diğer binalar). 4- 1905, 1910 ve 1920 senelerinde irtifalarına nazaran binalar (Kati rakam ve yüzde nispeti). 5- 1910 ve 1920 senelerinde ahalinin miktarına nazaran hanelere taksimi (Kati rakam ve yüzde nispeti). C) İkametgâh ve inşaat 6- 1905, 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ikametgâh miktarı ve odalarının adedi (Kati rakam ve her odadaki nüfus miktarı). 7- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ikametgâh miktarı ve bu ikametgâhları işgal eden ahalinin adedi. Sayı: 22 Haziran 1926 8- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre katlarına nazaran ikametgâh miktarı (Kati rakam). 9- 1911-1924 senelerinde muvakkaten boş mesakin ve dükkânlar. 10- 1911-1924 senelerinde müceddeden inşaat ve tamirat. D) Ahval-i ahali 11- 1900-1924 senelerinde ahalinin fiilen inkişaf ve tevessüü. 12- 1900, 1910, 1920 ve 1924 seneleri tahrir ve tahminine göre ahalinin beher kilometre murabbaında kesafeti. 13- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin cins veya sin itibarıyla miktarı. a- Kati rakam ve revabıt-ı cinsiye. b- Her cinsin yaş gruplarının yüzde nispeti. 14- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin cinsiyeti ve sicill-i nüfusu (Kati rakam ve yüzde nispeti). 15- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre maarif nokta-i nazarından ahali (Kati rakam). 16- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin mahall-i tevellüdü, milliyeti (tabiiyeti). a- Kati rakam. b- Yüzde nispeti. 17- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ecnebilerin miktarı. 18- 1910 ve 1920 tahririne göre tekellüm olunan elsine-i milliye. 19- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre mezahip. a- Kati rakam. b- Yüzde nispeti. 20- 1920 senesi tahririne göre erbab-ı sanat. a- Kati rakam. b- Yüzde nispeti. E) Harekât-i ahali 21- 1911-1924 senelerinde mukaveleli izdivaçlar (Maryaj protogam ve maryaj dö konfesyon). (Kati rakam ve ahalinin 1000’de üzerinde nispeti). 22- 1911-1924 senelerinde vefat ve talak neticesi fesh-i nikâh ve mukaveleli izdivaçlarda tefavüt (Kati rakam ve ahalinin 1000’de üzerinde nispeti). 23- 1911-1924 senelerinde tevellüdat (kadın ve erkek) ve yeni doğan çocuklardan meşruiyete kabul olunanların miktarı (Kati rakam ve yüzde nispeti). 31 32 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi 24- Vefeyat (meyyiten tevellüt dahil değildir). Cinsiyet ve ikametgâh itibarıyla. 25- 1911-1924 senelerinde vefeyatın (meyyiten tevellüt dahil değildir) yaş itibarıyla taksimi. a- Kati rakam. b- Yüzde nispeti. 26- 1911-1924 senelerinde esbab-ı vefeyat. 27- 1911-1924 senelerinde muhaceret (Muhacir ve mülteci). Bilahare, hıfzıssıhha-i umumiye, içtimai istatistikler, maarif-i umumiye ve hususiye, emniyet-i umumiye, şehirlerin iaşesi, hayat pahalılığı vesaire gibi diğer mevad ve hususat da salnamede mevzubahis edilecektir. Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi sürat-ı mümkine ile cevabınızı alır almaz fiyatı tayin edecektir. Bu hususta tahsis edebileceğiniz aidat-ı seneviye veya abonmanın miktarını takdir etmek bittabi size aittir. Malumat kabilinden olarak şunu da arz ederim ki müessesemiz merkezinin bu memlekette bulunması dolayısıyla Hollanda şehirlerinden Amsterdam şehri tahsisat-ı seneviye olarak 500, Rotterdam şehri 250 Hollanda florini taahhüt etmişlerdir. Lahey’e gelince: Bu şehir zaten birçok senelerden beri Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü’nün daimi şubesi masarifine medar olmak üzere senevi beş bin florin itası suretiyle ibraz-ı semahat etmektedir. Teşebbüsümüzün muvaffakiyetiyle hayyizara-yı husul olabilmesini temin için tahsisat-ı seneviye olarak şimdilik atideki miktar tahsis edilmiştir: Nüfusu 250 binden dun olan şehirler için 60 florin, salnameden beş nüshaya malik olmak hakkını bahşeder. Nüfusu 250 binden 1 milyona kadar olan şehirler için 100-150 florin, salnameden 10-15 nüshaya; Nüfusu 1-2 milyon olan şehirler için 200 floriyle, salnameden 20 nüshaya; Nüfusu 2-3 milyon olan şehirler çin 250 florin, salnameden 25 nüshaya; Nüfusu 3-5 milyon olan şehirler için 300 florin, salnameden 30 nüshaya; Nüfusu 5 milyondan fazla olan şehirler için 400 florin, salnameden laakal 40 nüshaya malik olmak hakkını bahşeder. İhtiramat-ı faikamın kabulü ricasıyla… Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü Daimi Şube Müdürü Sayı: 22 Haziran 1926 Bir Mülahaza Türkiye Belediyeleri Niçin İlmi İstatistik Cetvelleri Tertip Edemiyorlar? -Beynelmilel İstatistik İdaresi’nin Talebi DolayısıylaBeynelmilel İstatistik İdaresi’nden umum belediyeler ve büyük şehirler sırasında İstanbul şehrine de gönderilen tamimin suretini aynen neşrediyoruz. Evvelce de bu meseleler hakkında Emanet’e müracaatlar vaki olmuş, İstanbul’un emlaki ve nüfusu hakkında malumat talep edilmiş, fakat istenilen malumat atide izah olunacak sebepler dolayısıyla verilememişti. Şimdi Beynelmilel İstatistik İdaresi fiiliyata geçerek yakın zamanda 250.000’den fazla nüfusa malik büyük şehirler için bir ihsaiyat mecmuası neşredeceği anlaşılıyor. İstanbul’un nüfusu 250.000’den ziyade olduğu için şehrimizin de emsali büyük şehirlerden ayrılmaması arzu edildiği görülmektedir. Bu arzuyu kuvveden fiile çıkarmak dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de belediyeye terettüp eder bir vazife olduğuna hükmedilerek o maksatla Emanet’e müracaat olunmuştur. Zaten bir Garplı belediye mefhumundan başka bir mana anlamaz. Filhakika bir memlekette belediye ya vardır, ya yoktur. Var ise bütün kuvvet ve salahiyetiyle vardır. Yok ise bittabi ondan bu gibi şeyler beklenmez. Türkiye’de Avrupa tarzında belediye olmadığı için onlardan bu gibi şeyler beklenmez. Fakat bunu Avrupalı bir müesseseye nasıl anlatmalı? Filhakika Beynelmilel İstatistik İdaresi’nin yukarıdaki tamimi okunduktan sonra istenilen malumatı İstanbul Belediyesi’nin vermesine imkân olacağını düşünecek acaba bir fert var mıdır? Talep olunan malumatın bir kayda istinat edeceğine göre ezber ve hayali olarak verilemeyeceği tabiidir. Bir belediye ki nüfus muamelatını takip ve idare kendisine ait değildir, bir belediye ki hududu dahilinde mevcut emlak ve arazi hakkında kayıt tutmaya, kadastrolarını tanzim etmeye salahiyet ve kudreti yoktur. Bittabi o belediyeden nüfus ve emlak hakkında ihsai malumat talep etmek muhali temenniden başka bir şey olamaz. İzaha hacet yoktur ki bugüne kadar bizde nüfus bir hükûmet işidir. Belediye bununla alakadar addolunmaz. Emlak hakkında sahih ve ilmi malumat istihsali ise evvel emirde o şehrin kadastrosunun tanzimine ve o kadastroya göre emlakin mutasarrıfları, cinsi, nevi ve hatta kaç kat ve her katta kaç oda olduğu hakkında malumat cemine mütevakkıftır. Kadastro da nüfus gibi elyevm hükûmet idaresinde ve Tapu Müdüriyet-i Umumiyesi’ne aittir. Emlakin yalnız adediyle envaı “tahrir” defterlerinde mukayyet olmak lazım gelir ise de memleketimizde tahrir-i emlak vazifesi ve vergi tahsili kezalik maliyeye ait bulunduğundan belediyenin bu vasıta ile de velev ki nakıs olsun, emlak hakkında malumat istihsaline kudreti taalluk etmez. Gerek maliye, gerek tapu memurları hin-i tahrirde ya merak saikası veyahut vazife hissiyle böyle istatistikler tertip ve neşretmemiş olduklarından Türkiye’de emlak hakkında sahih malumat istihsali kezalik muhali temenniden başka bir şey değildir. 33 34 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi “Tahrir” Kanunu’nda defterlerin birer sureti belediyelere verileceği musarrah iken bu da yapılmamıştır. Yalnız Ankara’da 340 senesinde yapılmış olan tahrir defterleri ora şehremanetince “120” lira kadar masraf ihtiyarıyla istinsah ettirilmiş ve o defterlere göre bir ihsaiyat cetveli şu satırların muharriri tarafından tertip olunmuştu. İstanbul’un vüsati tahrir defterlerinin istinsahına müsait olmamakla beraber tahririn de on, on beş sene evvel yapılmış olması, bu müddet zarfında şehirde birçok büyük yangınlar, müteaddit istimlaklar, köhneliği ve mail-i inhidam oluşu dolayısıyla birçok hedmler vukuu hasebiyle on beş sene evvel yapılan tahrir kaydından da istifadeyi akim bırakacaktır. Binaenaleyh kudreti fevkinde ve salahiyeti haricindeki işlerden dolayı her zaman bu gibi taleplere maruz kalan belediyelerin ve bilhassa İstanbul Şehremaneti’nin çekmekte olduğu müşkülatın artık izalesine tevessül zamanı hulul etmiştir zannederiz. Şu halde beynelmilel ihsaiyat mecmuası, dünyada İstanbul’dan başka 250.000 nüfuslu bütün büyük şehirler hakkında malumatı cami olarak çıkacak, fakat sütunlar ve sayfalar arasında Türkiye’nin yegâne büyük büyük şehri olan İstanbul’un yeri boş kalacaktır. Bu ise Garb’ın izince gitmek isteyen Türkiye belediyeleri için iyi bir tesir bırakmayacaktır. İstenilen malumat arasında İstanbul Belediyesi’nin verebileceği yegâne kısım vefeyat istatistikleridir. Çünkü bu vazifeyi ancak on üç seneden biri Emanet yapmaktadır. Daha evvel beynelmilel bir idare mahiyetinde olan Karantina İdaresi bununla iştigal etmekte idi. Harb-i Umumi içinde bu idarenin vaziyeti tebeddül ettiğinden defn-i emvat ruhsatiyesi ve vefat edenlerin kaydıyla istatistik tertibi vazifeleri belediyeye verilmişti. Halbuki tevellüdat malum olmayınca vefeyat istatistiği tanziminden ne fayda beklenir? Karantina İdaresi’nin teşkilinden (1254) beri oraca idare olunan defn-i emvat ve vefeyat istatistiği işleri ancak memalik-i garbiyeye kıyasen 77 sene sonra sahib-i asli ve merci-i tabiisi olan belediyelere verilmiştir. Nüfus ve kadastro işlerinin de belediyeye devri için acaba daha kaç asır veya sene beklemek icap edecektir? Şüphe yoktur ki bu işler belediyeler için bir külfet ve aynı zamanda bir masraf menbaıdır. Fakat diğer mahalli ve idari fevaidinden sarf-ı nazar işte bu makalede teşrih olunan beynelmilel faydası ve binnetice Türk millet ve devletinin beynelmilel ihsaiyat sahasında mevki ve mevcudiyetinin temini itibarıyla tacil ve tesrii icap edeceği tabiidir. Evet, hükûmet-i cumhuriyemiz belediyelerin halen Evkaf uhdesinde bulunan bir kısım hak ve vazifelerini ezcümle suları devretmiştir. Kabristanları da vermek üzere bulunmuştur. İşte bu devirler ve tevdiler sırasında günün birinde ve pek yakında nüfusu ve badelikmal kadastroyu da acilen belediyelere terk edeceği şüphesizdir. Şurasını itiraf etmek lazımdır ki kuyud-ı kadime belediyelerin elinde bulunmadığı için kadastro tanzimi belediyelere ait denilmekle bir fayda temin edilmez. Nitekim 26 Şubat 340 tarihli kanunun bir maddesiyle bu hak esasen verilmiştir. Şu halde kadastrolar hükûmetçe tanzim ve ikmal edildikten sonra tatbikatı belediyelere bırakılmak iktiza eder. İşte o zaman belediyeler emlak ve arazinin ihsaiyat ilminin icap ettirdiği tarzda ve Beynelmilel İhsaiyat İdaresi’nin talep ettiği istatistikleri tanzim edebilir. Şimdiki şeklinde belediyelerden nüfus ve emlak istatistiği istemek, üçüncü defa olarak tekrar ediyorum ki muhali temenniden başka bir neticeye müncer olmaz. Sayı: 22 Haziran 1926 Beynelmilel idarelerin bu nevi malumat taleplerine karşı sükût etmek yahut talep olunan malumatın itası mümkün olmadığına dair sümmettedarik sebepler bularak cevap vermek gayet kolay. Fakat bu tarzı ihtiyar doğru mudur? Dahiliye Vekalet-i Celilesi’nce belediyenin metruk, mensi, hatta mağsub birçok haklarının ve vazifelerinin cumhuriyet prensibiyle mütenasip bir surette kendisine terk ve tevdiini ihtiva etmek üzere ahiren bir kanun layihası tertip olunmuş ise de bu meyanda nüfus ve kadastronun yine mevzubahis edilmemiş olduğu hayretle görülmektedir. Bir zühul yahut hüviyet cüzdanlarıyla kadastro haritaları harçlarından alınacak cüzi ve ehemmiyetsiz üç, beş kuruş varidatın belediyeye verilmemesi gibi ancak bir maliyeci zihniyetine matuf olması lazım gelen bu noksanın kanunun daha meclise sevk edilmeden evvel Vekâlet-i Celile’ce tashih ve ikmaline himmet buyurulacağı kaviyyen zannedilmektedir. Beynelmilel İhsâiyat İdaresi’nin tamiminde bunlardan başka mevzubahis edilen şehrin vaziyet-i coğrafiyesi ve malumat-ı cevviye keyfiyetleri de başkaca calib-i dikkattir. Şehrin vaziyet-i coğrafiyesi hakkında şimdiye kadar belli başlı bir tetkik yapılmış olduğunu hatırlamıyorum. Ahval-i cevviye ile Rasathane ve Ziraat Vekâleti’nin iştigal etmiş lazım gelir. Filhakika memalik-i garbiyede belediye bunlarla da iştigal etmekte ise de bunları Türkiye belediyeleri için şimdilik hayal kabilinden addetmek daha doğru olur. Şehrin arazisi ile iştigal de emlaki gibi belediyenin hududu ve salahiyeti haricindedir. Bilhassa arazi ekseriyetle belediye, tabir-i aharla şehir hududu haricinde kaldığından belediyeler böyle bir şeyle iştigali hiç düşünmemişlerdir. Bu ancak Türkiye’nin umumi kadastrosu yapıldıktan sonra anlaşılabilir bir keyfiyettir. Tamimde “E” paragrafında gösterilen malumat-ı ihsaiye, bilhassa “ahval-i medeniye” denilen “evlenme işlerine” taalluk etmektedir. İzaha hacet yoktur ki İsviçre Kanun-ı Medenisi Türk Kanun-ı Medenisi olarak aynen kabul edilinceye kadar memleketimizde belediyelerin bu hakkı da kendisine terk ve teslim olunmamıştı. Belediyeler bu yeni vazifeleriyle Teşrinievvel 1926 tarihinden itibaren meşgul olacaklardır. Nüfus muamelatı heyet-i umumiyesi itibarıyla belediyelere devir ve terk olunmadıkça yalnız evlenme işlerini nasıl tedvir edecekleri ve ne dereceye kadar muvaffak olacakları muhtac-ı teemmüldür. Mamafih bundaki sakim noktaları zaman ve tatbikat gösterecek ve bittabi nüfus muamelatı bir “kül” halinde belediyelere terk olunacaktır. Buna şüphe yoktur. “D” paragrafında gösterilen “ahval-i ahali” hakkında da belediyelerce resen ve kendi vesaik ve kuyudatına mutabık olarak malumat cem ve itasına imkân yoktur. Çünkü bu da esas itibarıyla nüfusa ve maarife taalluk etmektedir. Hülasa; Türkiye’de hıfzıssıhha-i umumiye, içtimai istatistikler, emniyet-i umumiye, şehirlerin iaşesi, hayat pahalılığı vesaire gibi hususat ile iştigal belediye mefhumuna yabancı şeylerdir. Bunların hepsinin mercii ayrıdır. Daha doğrusu hiçbirisi salahiyettar ve alakadar bir mercie merbut değildir. Hemen denilebilir ki kimse bunlarla iştigal etmez. Ortada bu işlerle iştigal eden bir müessese olmadığı için bazı müesseseler hususi tarzda meşgul olurlarsa da bunlar umumiyeti ve resmiyeti haiz olmadığı için kale alınmazlar. Mesela Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin 35 36 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi memurlarına ihtiyaçları nispetinde maaş ve muhassasat verebilmek için her üç ayda bir hayat pahalılığı hakkında istatistikler tertip ve tanzim etmesi gibi. Maarif-i hususiye memalik-i garbiyede belediyelere mevdudur. Bizde de böyle olmasını temenni edecek zaman hulul etmiş midir? Bilmem. Fakat İstanbul’da vilayet idare-i hususiyesinin ifa ettiği bir vazifeyi belediyenin ve meclis-i umumi-i vilayetin tetkik ve tasdik eylediği maarif bütçesini Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’nin yapmaması ve yapamaması için ortada hiçbir sebep yoktur. Türkiye’nin diğer şehirlerinde belediyeler İstanbul kadar inkişaf etmemiş olduğundan maarif-i hususiyenin şimdilik İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya ve Adana gibi büyük şehirlerde belediyelere devir ve terkinde esaslı bir mahzur mutasavver değildir. Yüzünü Garb'a çevirmiş ve bütün teşkilatını Garb'a benzetmeye azmetmiş olan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin belediye teşkilatını da tamamıyla Garplılaştıracağı zaman uzak değildir. İşte ancak o zamanın hululünde Türkiye belediyeleri de beynelmilel idarelerin istediği malumatı ilmi ve mevsuk bir tarzda tertip ve ita edebilirler. Şimdilik uzaktan müterakki milletlerin bu nevi mesai ve hidematına nazar-ı ibret ve hayretle bakmaktan başka yapacak bir şey yoktur. Osman Nuri Sayı: 22 Haziran 1926 Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar Belediye hudutlarının suret-i tespitine dair olan kanunun tebliğ olunduğu hakkında Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nin 3 Nisan 926 tarihli ve 45 sayılı tamimi sureti: 1- Kasaba ve şehirlerde belediye hudutlarının suret-i tespiti hakkında Vilayat-ı Belediye Kanunu’na müzeyyel 17 Şubat 926 tarihli ve 744 numaralı kanun karşıki sayfaya derç edilmiştir. 2- Bu kanun mucibince belediye Ankara ve İstanbul şehremanetlerinin hudutları şehir ve kasabalardaki en son ev ve binaların bittiği yerde kalmayıp bilakis kasaba veya şehre ait tarla, bağ, bahçe, otlak ve sayfiyeleri de ihtiva edecektir. 3- Ankara ve İstanbul şehremanetlerinin hudutları kanun-ı mahsusları mucibince tespit edilmiştir. Köy Kanunu’nun birinci maddesinde iki binden yirmi bine kadar nüfusu olan beldelere kasaba ve yirmi binden çok nüfusu olanlara şehir denildiğine nazaran aşağıda isimleri yazılan yirmi binden fazla nüfuslu şehirlerin belediye hudutları 744 numaralı kanunun ikinci maddesi hükmüne tevfikan Vekâlet’çe mütebaki diğer “603” kasabanın belediye hudutları merbut oldukları vilayetlerce tasdik olunarak kesb-i katiyet edecektir. Adana, Amasya, Ankara, Edirne, İzmir, Eskişehir, Urfa, Bursa, Diyarbekir, Sivas, Mağnisa [Manisa], Kasaba, Trabzon, Gaziayıntab, Kilis, Afyonkarahisar, Adapazarı, Konya, Kayseri, Uşak, Mardin, Tarsus, Maraş. 4- Belediye hudutlarının tespitine ait hazırlıklar nisan nihayetine kadar bitirilmelidir. 1 Mayıs 926’da belediye mühendis ve kalfaları veya mahalli idare-i umumiye ve hususiye fen memurları ve bunların bulunmadığı yerlerde mektep muallimleri marifetiyle şehir veya kasabanın hududunu gösterir bir harita tanzim ettirilir. Belediye meclisinin kendi azası içinden memur edeceği zevat bu haritanın tanziminde çalışanlara yol gösterir ve hududun geçtiği yerleri bir kâğıda sırasıyla yazar. Mayıs on beşe kadar harita ve tetkikata memur azanın raporu belediye meclisine verilir. Belediye meclis kararıyla haritada lazım gelen tadilat yaptırılır ve belediyenin hudut kâğıdı bu karara göre tanzim olunur. Komşu köyler ile ihtilaf varsa hudut kâğıdının altına yazılır. Hudut kâğıdı mazbata halinde aza tarafından imzalanır. Mahalli en büyük mülkiye memuru vasıtasıyla valiye gönderilir. 5- Vilayet idare heyeti kasabaların ihtilaflı sınırları hakkında karar vermek, şehirlerin ihtilaflı sınırları hakkında mütalaayı havi Vekâlet’e hitaben mazbata tanzim eylemek, ihtilafsız kasaba sınırlarını vilayetin tasdikinden evvel mütalaa etmek ve ihtilafsız şehir sınırları hakkında mütalaasını bamazbata Vekâlet’e bildirmek vazife-i kanuniyesiyle mükelleftir. Bu vazife azami 15 Haziran 926 tarihine kadar ikmal edilmelidir. 6- Vilayet idare heyetinin kararları üzerine valinin tasdiki ile katiyet kesbeden kasaba belediye hudutlarını gösterir mazbata ve haritaların birer nüshasının haziran nihayetine kadar beray-ı malumat Vekâlet’e irsali ve şehir hudutlarını gösterir belediye mazbatası ile vilayet idare heyeti mütalaanamesinin ve haritanın ikişer nüshasının beray-ı tasdik keza haziran nihayetine kadar Vekâlet’e gönderilmesi matluptur. 37 38 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi 7- Şehir hudutları Dahiliye Vekâleti’nce bittasdik iktisab-ı katiyet ettikten sonra musaddak nüshaları temmuz nihayetine kadar mahallerine gönderilecektir. 8- Kavanin-i belediyenin saha-i tatbikatı ve umur-ı belediyeye müteallik ahkâm-ı cezaiye itibarıyla belediye meclislerinin salahiyet-ı kazaiyelerinin daire-i şümulü ve belediye vezaifinin ve imar faaliyetlerinin mahall-i cereyanı, şehir ve kasaba hudutları ile taayyün ve teressüm edeceğinden gerek efradın hukuku ve mükellefiyetleri gerek memleketin inkişaf ve terakkisi ile alaka-i mühimmesi bulunan belediye hudutları işinin vakit ve zamanıyla ve her türlü ilişikten azade ve ihtiyaca en muvafık bir şekilde intaç ve ikmalini belediye meclislerinin himmetlerinden ve rüesa-yı memurin-i mülkiyemizin rüyetlerinden beklerim efendim. 9- Ona göre ifa-yı muamele olunmak üzere bu tamimden mikdar-ı kâfi nüshaların belediyesi müteşekkil her yere en acil vasıta ile gönderilmesi ehemmiyetle tebliğ olunur. 10- Bütün vilayetlere ve Vekâlet’e merbut makamata tebliğ edilmiş ve beray-ı malumat Ankara ve İstanbul şehremanetlerine ve Adliye, Nafia, Sıhhiye, Maarif, Ticaret ve Ziraat Vekâlet-i Celileri’ne yazılmıştır. 3 Nisan 1926 Dahiliye Vekili M. Cemil Ayn. B. Vilayat-ı Belediye Kanunu’na Müzeyyel 17 Şubat 926 Tarihli ve 744 Sayılı Kanun Madde 1- Her kasaba veya şehir toplu ve dağınık evleri bağ ve bahçe ve tarla ve meraları ile birlikte bir belediye dairesi teşkil eder. Madde 2- Her kasaba veya şehrin hududu uzak tarla, bağ ve bahçe ve otlakları içeride kalmak ve tepe veya dere gibi sabit noktalardan geçmek üzere belediye meclisi tarafından bir mazbata ile tespit olunur. Hududu gösteren bu mazbataya bir de harita ilave edilir. Hudut için kasaba ve şehir ile komşu köyler arasında ihtilaf varsa o da mazbataya yazılır. Hududu gösteren işbu mazbata kaza kaymakamına veya valiye verilir. Vilayet idare heyetinin kararı alınarak kasaba hudutları valinin ve şehrin hudutları Dahiliye Vekâleti’nin tasdiki ile kesb-i katiyet eder. Kesb-i katiyet eden hududu gösteren mazbata ve haritaların musaddak örneklerinden biri Dahiliye Vekâleti’nde veya vilayette hıfz edilir. Diğeri şehir veya kasaba belediyesine gönderilir. Madde 3- Belediye hudutlarının tespiti Köy Kanunu’nun 3, 4, 5 ve 6’ncı maddelerine göre icra olunur. Madde 4- İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 5- İşbu kanunun ahkâmını icraya Dahiliye vekili memurdur. Sayı: 22 Haziran 1926 Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalar hakkında kanun suretinin tebliğine dair Emanet’in 1 Nisan 926 tarihli ve 192 numaralı tamimi sureti: Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalara mütedair olan 748 numaralı kanunu havi Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nin İstanbul vilayetinden mevrud 8 Mart 926 tarihli ve 79 numaralı tahriratı sureti aşağıya naklen ve tamimen tebliğ olunur efendim. Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalar hakkında kanun. Birinci Madde- Menafi-i umumiyeye hadim müessesat ile belediyelere ve ticaret ve sanayi ve ziraat odalarıyla borsalara hükûmet veya sanayi ve maadin bankası tarafından gerek resen ve gerek iştirak suretiyle vücuda getirilecek fabrika ve müessesata, emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan lüzumu görülecek arazi ve arsalardan İcra Vekilleri Heyeti kararıyla, heyet-i idarelerce takdir olunacak bedel mukabilinde satılabilir. İkinci Madde- İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir. Üçüncü Madde- İşbu kanunun ahkâmını icraya Ticaret ve Maliye vekilleri memurdur. Büyük Millet Meclisi’nin 22 Şubat 1926 tarihinde münakid elli dokuzuncu içtimaının birinci celsesinde kabul ve tasdik-i âliye bil-iktiran 3 Mart 1926 tarihli ve 6/808 numaralı tezkire-i samiye ile Başvekâlet-i Celile’den iblağ buyurulan ve emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalara dair olan 22 Şubat 1926 tarihli ve 748 numaralı kanunun sureti balaya nakl ile tebliğ olunur efendim. Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin gönderildiğine dair Emanet’in 3 Haziran 926 tarihli ve 297 numaralı tamimi sureti: Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin encümen vezaifine ait mevaddı hakkında Maarif Vekâlet-i Celilesi’nden varid olup İstanbul vilayetinden gönderilen talimatnamenin nüshası leffen ve tamimen gönderilmiştir efendim. Ahiren Reisicumhur Hazretleri’nin tasdiklerine iktiran eden zirde sureti münderiç Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin encümen vezaifine ait mevaddı ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınmak ve icabınca hareket edilmek üzere tamimen tebliğ olunur efendim. Maarif Vekili Mustafa Necati 39 40 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi 1- Sanayi-i Nefise Encümeni, sanayi-i nefiseye taalluk eden umumi mesail ile uğraşır. Ve bu gibi mesailde Maarif Vekâleti’nin müşavir heyetidir. 2- Sanayi-i Nefise Encümeni, iki şubeden mürekkeptir. Birincisi, “resim, tezyini sanatlar, mimarlık, heykeltıraşlık ve hakkâklık” şubesi, ikincisi “musiki ve temaşa” şubesi. 3- Encümen alelumum, sanayi-i nefisede veyahut sanayi-i nefisenin bir şubesinde ilim, iktidar ve asarıyla şöhret kazanmış on iki zattan terekküp eder. Bunlardan ikisi ressam, ikisi mimar, biri heykeltıraş, biri tezyini sanatlar, ikisi musikişinas, ikisi piyes muharriri, tiyatro ve opera mütehassısı ve ikisi alelumum sanayi-i nefise müntesibidir. 4- Encümeni teşkil eden ilk aza, Maarif Vekâleti tarafından tayin edilir. Münhal vukuunda yeni aza mensup olduğu şubeden gönderilecek laakal iki namzet meyanından ve heyet-i umumiye tarafından rey-i hafi ve ekseriyetle intihap ve Vekâlet’in tasdikine arz olunur. 5- Bunlardan maada, fahri ve muhabir aza intihap edilebilir. 6- Maarif vekili Sanayi-i Nefise Encümeni’nin reis-i tabiisidir. 7- Reis vekili ve kâtib-i umumi encümen aza-yı asliye ve umumiyesi meyanından rey-i hafi ile ve bir sene müddetle intihap olunur. Reis vekilinin intihabı Maarif Vekâleti tarafından tasdik olunur. 8- Encümen reis vekili umumi celselere riyaset eder. Encümenin umur ve muamelatını kâtib-i umumi tedvir eden ve kâtib-i umuminin maiyetinde muvazzaf bir başkâtip ile lüzumu kadar kâtip bulunur. 9- Sanayi-i Nefise Encümeni’nin vezaifi bervech-i atidir: 1) Memlekette sanayi-i nefise tedrisatının ıslah ve inkişafını temine çalışır. 2) Şehirlerin tezyin ve imarına; abidelerin ve resmi binaların inşasına ve alelumum sanat ve güzelliğe taalluk eden hususatta rey ve mütalaa alınır. 3) Pul, para, arma gibi halkın zevki üzerine tesir edecek olan eserlerin müsabaka programlarını tanzim ve “hüküm”lerini intihap eder ve indelicap hüküm vazifesini görür. 4) Sanayi-i nefiseye müteallik Vekâlet’çe neşredilecek eserleri tetkik ve eser sahiplerine verilecek mükâfatları takdir eder. 5) Sanayi-i nefise erbabıyla efrad ve müessesat ve hükûmet arasında ihtilaf zuhurunda ve müracaat vukuu takdirinde meselenin cihet-i sanatkâranesi hakkında rey verir. 6) Sanayi-i nefise için verilecek mükâfatların ve madalyaların itası hakkında teklifatta bulunur ve rey verir. 7) Her sene açılan resmi Sanayi-i Nefise Sergisi’nde verilecek madalya ve mükâfatları tayin ve hükûmet namına satın alınacak eserleri mütehassıs heyet vasıtasıyla tefrik eder. 8) Resim Müzesi’ne kabul edilecek olan eserleri seçmek üzere bir jüri heyeti intihap eder. Sayı: 22 Haziran 1926 9) Temaşa, musiki ve inşad cereyanlarında fenni usullerin tatbiki esbabını izhar ve temin eder. 10) Milli musikinin fenni esasata muvafık olan inkişafı çarelerini temine hadim tedbir ittihaz eder. 11) Mekteplerde musiki tedrisatının tanzim ve tensikine müteallik mukarrerat ittihaz eder. 12) Memleketimizde temaşa ve musiki faaliyetlerinin ihdasına sarf-ı mesai eder. 13) Yeni musiki eserleriyle temaşaya müteallik asar ve bestelerin vücuda gelmesi için mükâfat-ı nakdiye ile teşvikatta bulunulmasına delalet eyler. 14) Heyet-i umumiye ile şubelerin ve kalem heyetinin şekl-i intihap ve tayini ve müteferrik vezaifi ayrı bir talimatname ile tayin edilecektir. 15) Sanayi-i Nefise Encümeni aza-yı asliyesine ücret-i maktua verilir. İcra Vekilleri Heyeti’nin 6 Nisan 926 tarihli içtimaında kabul olunmuştur. “Kabotaj” Kanunu’nun leffen gönderildiğine dair Emanet’in 3 Haziran 926 tarihli ve 301 numaralı tamimi sureti: Bu kere meclis-i millice kabul buyurulmuş olup İstanbul Ticaret-i Bahriye Müdüriyeti’nden gönderilmiş olan Türkiye sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) Kanunu’ndan nüshası leffen ve tamimen irsal kılınmıştır efendim. Kanun numarası: 815 Türkiye Sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcra-yı Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun Birinci madde- Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu alıp nakletmek ve sahillerde limanlar dahilinde veya beyninde cer ve kılavuzluk ve herhangi mahiyette olursa olsun bilcümle liman hidematını ifa etmek yalnız Türkiye sancağını hamil sefain ve merakibe münhasırdır. Ecnebi sefaini ancak memalik-i ecnebiyeden almış oldukları yolcu ve hamuleyi Türk liman ve limanlarına ihraç ederler. Ve Türk liman ve limanlarından ecnebi liman ve limanlarına gidecek yolcu ve hamuleyi de alırlar. İkinci madde- Nehirler ve göller ve marmara havzasıyla boğazlarda bilumum karasularıyla karasularına dahil bulunan körfez, liman, koy vesairede vapur, römorkör, [i]stimbot, motorbot, mavna, salapurya, sandal, kayık, velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik merakib-i kebire ve sagire ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limbo, sefain-i tahlisiye ve emsali ile şamandıra, sal gibi sabit ve sabih vesait bulundurmak ve bunlarla seyrüsefer ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına münhasırdır. Üçüncü madde- Karasuları dahilinde balık, istiridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef vesaire saydı, kum ve çakıl vesaire ihracı ve gerek sath-ı bahirde ve gerek kar-ı bahirde mevcut 41 42 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi kazazede sefain ve merakible enkaz-ı metrukenin ihraç ve tahlisi, dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk, deniz bakkallığı ve bilcümle Türk vesait ve merakib-i bahriyesi derununda kaptanlık, çarkçılık, kâtiplik, tayfalık ve amelelik vesaire icrası ve iskele, rıhtım hamallığı ve bilumum deniz esnaflığı icrası Türkiye tebaasına münhasırdır. Dördüncü madde- Hükûmet muvakkaten ve hiçbir hak temin etmemek şartıyla ecnebi tahlisiye gemilerinin icra-yı sanat etmelerine ve Türk tahlisiye gemilerinde ecnebi mütehassıs ve kaptan ve tayfa istihdamına müsaade edebilir. Beşinci madde- Birinci madde hükmüne muhalif olarak Türkiye limanları beyninde kabotaj yapan sefain ve merakib-i ecnebiyeden bin liradan on bin liraya kadar ceza-yı nakdi ahz ve o sefine ve merakib madde-i mezkûrenin ikinci fıkrası mucubince Türkiye limanları için hamule ve yolcu almak ve çıkarmaktan altı aydan bir seneye kadar men olunur. Mugayir-i kanun hareket eden sefine bir şirket-i bahriye veya müteaddit sefaine malik olan bir veya müteaddit eşhasa ait olursa işbu men keyfiyeti şirketin veya eşhas-ı mezkûrenin diğer sefainine de şamildir. İkinci ve üçüncü maddelerde zikrolunan tebaa-i mahalliyeye münhasır hukuk-ı bahriyeden birini icraya cüret eden ecnebiler yüz liradan bin liraya kadar ceza-yı nakdi ve bir aydan üç aya kadar hapis cezasıyla mücazat olunurlar. Bu cezalardan yalnız biri de hükmolunabilir. Mükerrerler hakkında iki kat olarak hükmedilir. Altıncı madde- İşbu kanun ahkâmı 1 Temmuz 1926 tarihinden muteberdir. Yedinci madde- İşbu kanunun icrasına Ticaret ve Adliye vekilleri memurdur. Sayı: 22 Haziran 1926 Emirler, Tebligatlar, Kararlar Büyük Gazi’nin heykeli hakkında Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nin 24 Mayıs 926 tarihli ve 61 sayılı tahrirat-ı umumiyesi sureti: Büyük müncimiz namına memleketin cihat-ı muhtelifesinde rekz edilecek heykellerin milli kahramanımızı ahlafa canlı bir surette göstermek için bu abidelerin görecekleri mühim hizmet ve halk üzerinde icra eyleyecekleri bedii ve terbiyevi tesir itibarıyla gayet sanatkârane yapılmış olmaları en mühim bir şart ve böyle bir abidenin vücuda getirilebilmesi ise dünyanın en maruf heykeltıraşını celp ve mebaliğ-i azime ihtiyarını istilzam etmekte olup bazı vilayetlerce tahsis edildiği gibi on, on beş, yirmi bin lira ile ne iyi bir sanatkâr getirebilmenin ne de Büyük Gazi’mize layık bir heykel rekz etmenin kabil olamayacağı Sanayi-i Nefise Encümeni’nce yapılan tetkikat neticesinde tezahür eylediğinden ve bundan maada heykelin imali için heykeli yapılacak zatın günlerce ve haftalarca sanatkârın önünde durması icap etmekte olup esasen ehliyetleri ve mesailerinin neticesi meşkûk olan her heykeltıraş için Reisicumhur Hazretleri’nin aylarca “poz” vermesi adimülimkân görüldüğünden bahs ile bu mehaziri bertaraf etmek ve müracaat eden her vilayete temin edebildikleri nispeten az meblağla dünyanın en maruf heykeltıraşının eserini verebilmek üzere Encümen’ce muvafık görülen aşağıda yazılı işbu: 1- “Büyük müncimizin birisi at üzerinde ve askeri kıyafette, ikinci sivil ve ayakta, üçüncüsü de bir büst olmak üzere üç heykeli yaptırılacaktır. Bunun için Vekâlet’imiz dünyanın en maruf sanatkârıyla muhabere etmektedir. Şeraiti henüz tespit edilmemiş ise de bu üç heykellerin tunç olarak imali elli ila yetmiş bin arasında bir meblağla mümkün olacaktır. 2- Vilayetlerin müştereken tesviye edecekleri bu meblağla heykeltıraşa yaptırılacak olan bu üç tip heykelden vilayetlerin intihap edecekleri bir modeli tekrar döktürmek için Vekâlet’imiz tavassutta bulunacaktır. Bu heykeller yalnız tunç ve döküm bedeli tesviye edilerek alınabileceğinden vilayetlere gayet ucuz olarak mal edilebilecektir. Heykeltıraşa verilecek meblağın miktarı ve suret-i taksiminin şekli sanatkârla şeraitin tamamıyla tespitinden sonra bildirilecektir. 3- Bu şekil her vilayete münferiden hareket ettikleri takdirde sarf etmeleri lazım gelen miktardan laakal dört, beş misli noksanını sarf etmelerini ve yapılabilecek heykellerin en iyisine malik olmalarını temin eyleyeceği gibi heykel yaptıracak vilayetlerin adedi çoğaldıkça sarf edilecek meblağın da miktarı azalacağından şimdiye kadar heykel rekzi teşebbüsünde bulunmamış olan vilayetlerin dahi bu fırsatla milli kahramanımızın heykelleriyle şehirlerini tezyin eylemeleri imkânını ihzar edecektir. 4- Vekalet’imizce yapılmakta olan teşebbüsatın salim tahminlere istinat edebilmesi için şimdiye kadar heykel rekzi teşebbüsatında bulunmuş olan vilayetlerin ianeleriyle miktarı değişmiş olması muhtemel olan tahsisatlarının bugünkü yekûnlarını Vekalet’imize süratle bildirmeleri icap etmektedir.” Dört maddenin tatbiki karargir olduğu Maarif Vekâlet-i Celilesi’nden varid olan tezkirede işar kılınmış ve mülahaza-i vakıanın nazar-ı dikkate alınması Başvekâlet-i Celile’den de izbar 43 44 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi buyurulmuş olmağla büyük müncimize minnettarlığını ifade için bütün bir milletin temiz kalple verdiği azim bir meblağın heder olmasına mahal kalmamak üzere Sanayi-i Nefise Encümeni’nce muvafık görülen ve Vekâlet-i müşarünileyhaca kabul edilen mukarrerat-ı mebhuse dairesinde muamele ifasıyla münferit teşebbüsata girişilmemesi ve elyevm bu husus için mevcut ianat ve tahsisat miktarının Maarif Vekâlet-i Celilesi’ne acilen işarı ve keyfiyetin umum belediyelere de tebliği tamimen temenni olunur efendim. Fi 24 Mayıs 926 Dahiliye Vekili M. Cemil İstanbul’da Kantariye Resmi Ahiren İstanbul’da Şehremaneti’nce bir mültezime ihale edilen kantariye resmi hakkında ve mültezim ile tüccarlar arasında tahaddüs etmekte olan ihtilaf ve müşkülattan dolayı tevali eden müracaatlar üzerine bu babda tahkikat ve tedkikat-ı lazıme ifa eden Ticaret Odası’nın mütalaası ve takarrür eden nokta-i nazarı, sureti zirde münderiç tezkire ile Ticaret Vekâlet-i Celilesi’ne arz edilmiştir. Ticaret Vekâlet-i Celilesi’ne 11 Temmuz 341 tarihinden itibaren İstanbul Şehremaneti’nce bir mültezime ihale edilen kantariye resminin gerek tarh ve tahsiline esas ittihaz edilen nikatta ve gerek teferruatta ve şekl-i cibayette tahaddüs etmekte ve her gün bir kat daha artmakta olan müşkülattan dolayı atideki izahat ve maruzatı serd ve Vekâlet-i Celilelerinin ahkâm-ı kanuniyenin hakkıyla tatbiki hususunda teşebbüsat-ı mahsusasını istirham ediyoruz. Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun kantariye resmine müteallik olan yirminci maddesinde “Belediye hududu dahilinde toptan satılan bilumum tartılacak ve ölçülecek eşya, belediye baskül, kantar, kile, terazisi ile tartılması ve ölçülmesi mecburidir. Buna mukabil eşyanın satışındaki kıymetin yüzde yarımını tecavüz etmemek üzere belediye meclislerince tanzim edilecek tarifeye göre resim alınır.” diye muharrerdir. Kantariye resmi, toptan yapılan her nevi alım ve satımlarda halkın aldanmaması ve muamelenin tarafeynce hilesiz olarak cereyanını temin gayesiyle vezin ve ölçünün belediye tarafından icra edilmekte olması külfetine mukabil, işbu bey ve şiradan belediyeye tefrik edilen bir resimden ibarettir. Kanunun buradaki ruhu belediyeye lalettayin bir menba-i varidat bulmak değil alım ve satımlarda hileye meydan vermemek olduğuna göre bayi ile müşteri arasında rıza-yı tarafeyn ile tartılıp ölçülmeye lüzum görülmeden yapılan bey ve şiralardan da bilaistisna kantariye resmi namıyla bir meblağ ve bir resim tefrik ve tarhının madde-i mezkûrenin sarahat ve sebeb-i vazına muhalif olduğu derkârdır. İstanbul Şehremaneti hududu dahilinde kantariye resmini yüz yirmi bin liraya deruhte eden mültezim işbu resmi cibayete ve Şehremaneti’nin bu babda malik olduğu bilcümle hukuk ve salahiyeti istimale kanunen kendinde hak görmekte ve fakat kendi hesabına en ziyade muvafık gelen şekil hangisi ise onu tatbike çalışmakta ve bu taahhütten pek yüksek bir meblağ kazanmak arzusuyla her cazip gördüğü madde ve fasıl üzerinde resim tarh ve istifasına tevessül etmekte ve Sayı: 22 Haziran 1926 bu hususta erbab-ı ticaret üzerinde tazyikat icrasına ve müşkülat ve ihtilafat ihdasına sebebiyet vermektedirler. Mültezim Kanunu indi ve kendi nokta-i nazarından daha hesabi bir tarzda tefsir ve teşmil ederek işbu tartılmak keyfiyetindeki mecburiyeti herhangi mal hakkında bir gûna muamele-i beyiye cereyanı halinde o malın taraf-ı belediyeden mutlaka veznedilmesinin mecburi olduğunu iddia veya (malı tartıp tartmasın) herhalde kantariye resminin lüzum-ı istifası tarzında telakki ve tatbikte ısrar etmektedir. Şurasını da ilave edelim ki kantar mülteziminin memurları tartmaksızın, ölçmeksizin de kantariye resmini ahz etmektedirler. Halbuki mültezimin veznetmediği bir maldan sırf “muamele-i beyiye vuku bulmuştur” iddiasıyla resim tahsiline salahiyeti olamayacağı aşikârdır. Aynı zamanda metn-i kanunda ancak tartılacak ve ölçülecek eşyanın tasrih edildiği, bu mecburiyetin tartılmayacak ve ölçülmeyecek yani tartılmaya ve ölçülmeye lüzum görülmeyecek eşyayı ihtiva edemeyeceği ve pek tabii olarak bundan alelumum satılan eşyadan kantariye resminin ahzı mecburi olduğu manasının çıkarılamayacağı bedihidir. Kanun “toptan satılan bilumum tartılacak ve ölçülecek” eşya kaydını koymakla erbab-ı ticareti muamelat-ı ticariyelerinde mallarını tartmak ve ölçmek istedikleri takdirde resmi kantarla vezne mecbur ediyor, yoksa toptan satılan bilumum eşya kıymeti yekûnu üzerinden yüzde yarımına kadar bir vergiye tabidir diye vezin vuku bulmadığı takdirde dahi resim itasına mecbur olduğunu söylemiyor, her memlekette olduğu gibi bizde de bu mecburiyet bayi ve müşterinin suret-i vezinde ihtilafları halinde belediye veznini kabule mecbur olduklarını tayin sadedinde ve halkın vezin hususunda aldanmamasını teminen vaz edilmiş olup yoksa tarafeyn keyfiyet-i vezin itibarıyla anlaşmış ve başkaca vezne lüzum görmemiş oldukları mevazıda dahi mültezimin iddiası vechile “mademki bir muamele-i beyiye vaki olmuştur. Emval resmen tartılmış olsun veya olmasın kantariye resmi verilecektir” denilecek olursa işbu resmin ismi “kantariye resmi” değil “satış resmi” olması lazım gelir. Halbuki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ticaretin serbestisini vaz ve kabul ettiğinden satış resmi diye bir vergi vaz edilemez ve kantariye resmi de hiçbir zaman satış vergisi tarzında tatbik olunamaz. Kanunun pek sarih olan bu maddesini tatbik hususunda mültezimin tarz ve telakkisi iddiası yüzünden her gün tahaddüs eden ihtilafat ve tüccarın maruz kaldığı müşkülattan bir an evvel kurtulması için bu babda Şehremaneti’ne evamir ve tebligat-ı katiyede bulunulması bilhassa müsterhamdır. Resmin tarhında ve tüccarla mültezim arasındaki ihtilafta esası teşkil eden kanunun işbu maddesi hakkında bervech-i bala kâfi ve kanaatbahş derecede arz ve izahatta bulunduktan sonra resmin şekl-i cibayetinde elyevm cari usule nazaran tüccarlarımızın maruz kaldığı diğer müşkülat ve arz ettikleri şikâyat da ayrıca atiye derç olunmuştur. 1- Doğrudan doğruya ithalatta bulunan tüccar muamele-i vakıası belediye hududu dahilinde olmadığı için ithal ettiği emtianın kantar resminden kanunen muaf olduğu halde, tüccarın alelekser aradaki bir komisyoncu ile kendi namlarına getirdikleri veya doğrudan doğruya kendi namlarına geldiği halde komisyoncu nezdinde hıfz ve komisyoncu yediyle füruht ettikleri emtiadan dolayı tüccarla komisyoncu arasında cereyan eden muameleyi belediye hududu dahilinde satış addederek mültezim bundan da kantariye resmi talebine kalkışmaktadır. Komisyoncu ile 45 46 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi tüccarın hukuki vaziyetlerine göre de burada cereyan eden muamelenin katiyen belediye hududu dahilinde yapılmış yeni bir muamele-i beyiye olmadığı kabil-i münakaşa olmayan bir hakikattir. 2- Bir defa kantariye resmi alınan herhangi bir maldan müteaddit defalar işbu resim yine alınmaktadır. Herhangi bir malı bir elden diğerine devir ede ede nihayet toptan satış tabirinin hududundan çıkıncaya kadar her defasında kantariye resmine maruz bulunmaktadır. Bu ise binnetice o malın fiyatını yükseltmekte ve halka daha ağır bir bar tahmil etmektedir. Binaenaleyh herhangi bir malın duhuliye resmi gibi kantariye resminin de bir defada tarh ve tahsili daha adilane olacaktır. 3- Aynı zamanda bu resim kilo üzerinden değil kıymet üzerinden istifa edildiği için her alım satımı müteakip kantariye memurları tüccarın kaydını karıştırmakta ve faturalarını elden geçirmek istemekte, tüccarlar muamelat-ı ticariyelerinin mahremiyetine taalluk eden bu kısımlarda fazla hassas oldukları için bundan pek ziyade müteessir olmakta ve bu yüzden tüccarlar ile memurlar arasında ihtilaf çıkmaktadır. 4- Buğday kantariyesine yapılan tenzilat gibi arpa ve mısırdan da ve diğer hububattan da tenzilat yapılması pek ziyade muvafık-ı maslahat olacaktır. Arpa vesaireden de alınan yirmi para ücret çok görülmektedir. 5- Kantariye mültezimi “tütün”den de kantariye resmi istemekte ve buna sebep olarak işbu talebinin harice sevk olunan tütünlere değil şehremaneti hududu dahilinde satılan tütünlere taalluk ettiğini ileri sürerek bunda da ısrar etmektedir. Mültezimin bu fikrinde de isabet yoktur. Bu iddiası ne kanunidir ve ne de doğrudur. Tütün, istihlak-ı dahili itibarıyla ticareti memnu olan ve ancak Türkiye haricinde istihlak edilebilen bir mahsuldür. Tütün hakkında öteden beri mevzu nizamat ve kavaninde tütünlerden aşardan maada her ne nam ile olursa olsun habbe-i vahide resim alınmayacağı ve tütün ticareti serbest olup her türlü tekâlif ve rüsumdan ve hazine ve belediye vergi ve resminden mafüv bulunduğu musarrahtır. Bu muafiyetin Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’yla refi hakkında mezkûr kanunda bir gûna sarahat de yoktur. Yaprak tütün muamelatı idare-i inhisariyesinin mevzu bulunması dolayısıyla tahdidat ve takyidat-ı kanuniyeye tabidir. Hiçbir tütün tüccarı dahilde aldığı, sattığı veya kendi ihzar ettiği tütünden bir dirhem dahi istihlak etmek veya ettirmek hakkına malik değildir; kanun, tütüne her türlü tekâliften ve belediyelerce alınmakta olan kâffe-i rüsumdan istisnaiyet ve bu hususta tütün tüccarlarına sarih bir hak temin ederken münhasıran tüccarı teşvikten ve ihracat eşyamızın maliyet fiyatında tezayüdüne mümanaattan başka bir şey istihdaf etmemiştir. Buna mukabil elden ele eşkâl-i muhtelifede devir ve nakli işbu ticaretin muktezayatından olan bu ticaretten dolayı mültezime vergi itasına mecbur kalmak ise işbu ticareti müşkülata sevk ve ruh-ı kanuna tamamıyla mugayir ve zıt yolda yürümek memleketin ticaret ve iktisadiyat-ı âliyesine taalluk eden bu noktada vazı-ı kanunun kastettiği gayeyi çürütmek, baltalamak demektir. Bir tüccarın diğer bir tüccara devrettiği veya hariçten vaki olan herhangi bir sipariş dolayısıyla bir tüccarın diğer bir tüccardan devren aldığı veya tüccarın vaziyet-i maliyesi itibarıyla bir bankaya kredi mukabilinde tevdi ettiği tütünler ancak ve ancak yine bir ihracat hazırlığından ve ihtiyacından başka bir şey olmadığından her ne nam ile olursa olsun bu gibi muamelelerin bir vergiye tabi tutulması en mühim ihracat malımızın maliyet fiyatını vasati olarak kilo başında Sayı: 22 Haziran 1926 her defasında kırk para tezyit ve binnetice hariç piyasa üzerinde aks-i tesir icra etmekten başka iktisadi ne netice temin eder? Aynı zamanda evsaf-ı müteaddideye ve piyasaya göre tebeddülat-ı azimeye maruz bulunan bu mahsul hakkında belediye veya mültezimin keyfemayeşa fiyat vaz ve resim tarh etmeye ne yolda salahiyet-i kanuniyeleri olabilir? Evvelce de belediye ve Emanet’çe tütünün vaziyetinde mevcut işbu hususiyetin kabul edilmiş bulunmasına ve kantariye resmi ahz edilecek mevad listesinde tütün gelmesine tesadüf edilememekte olmasına rağmen mültezim, Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun kırk yedinci maddesinde muharrer “İşbu kanuna muhalif bilcümle ahkâm mülgadır” cümlesinden istifade etmek arzusuna düşmekte ve usul-ı taknin itibarıyla ve bizzarure kavanin-i cedide hitamına ilave edilen bu gibi maddelerin sarahaten vücuda getirilmiş olan müstesneyat-ı kanuniyenin biddelale ilgasını tazammun edemeyeceği bedahetinden limaksadin tegafül etmektedir. İstanbul, tütün şirketlerinin merkezi olmasına ve transferler merkez şirkette temerküz etmiş bulunmasına ve elden ele muamelat burada cereyan etmekte olmasına nazaran İstanbul’da asgari kırk milyon kıyye üzerinden muamelat-ı seneviye tevali etmektedir. Muamelatın eşkâl-ı muhtelifedeki tedavisi beher parti mal hakkında iki defa tekrar etmiş farz etsek, mültezim beher kıyyeyi iki yüz kuruş kıymetinde farz ederek kıyyede kırk para resim istifası arzusunu takip ettiği cihetle yalnız İstanbul’daki tütünden sekiz yüz bin lira resim alması lazım gelecektir ki umum kantariyenin yüz yirmi bin liraya ihalesiyle yalnız tütüne ait olan bu netice-i erkam arasındaki münasebet, meselenin tetkik-i mali ve idarisinde dahi şayan-ı tamik bir vaziyet irae eder. Şimdiye kadar belediyenin tütünden kantariye resmi alması cari olsaydı belediye bundan her sene yüz binlerce liralık temettü hasıl ederdi. Mültezime umum kantariyenin “120.000” liraya ihalesi zaman-ı ihalede tütün hakkında kantariye resminin mevzubahis bile olmadığının delil-i vazıhıdır. Kantariye resminin bu külfeti ve mültezim tarafından günden güne tevsi edilmekte olan daire-i şümulü karşısında taşra tüccarları muhteriz davranmakta ve İstanbul’dan mal almaktan ziyade transit olarak muamele icrasını tercih ettirmektedir ki keyfiyet şehir dahili ticaretini sektedar edecek mahiyettedir. Kantariyenin bu derece şümulü ve resmin taaddüt ve tekerrürü fakir halkın sırtına damlaya damlaya büyüyen bir bar tahmil etmekte ve her fakir keseden fuzuli olarak çıkan paralar hazineye değil mültezim keselerine girmektedir. Memlekete ithalinden itibaren istihlak edilinceye kadar ticari mecrada yürüyen her emtia ve geçirdiği her safhada bu vergi ile karşılaşmakta ve bu dikene takılmakta ve her muamele-i ticariyede ihtilaf ve sekte hudusuna zemin teşkil etmektedir. Mültezimin bu resmi ne şerait tahtında iltizam etmiş olduğu ve bu resmi hangi tarife ve hangi talimatname ile cibayet etmekte olduğunun evvel emirde tespit ve ilan etmesi lazımdır. Tüccarlarca ve mültezimlerce kabul edilecek olan bir tarife ve talimatnamenin tatbikatında ise hiçbir gûna ihtilaf tahaddüs edemeyeceği gibi bu halde tüccarın kantar memurlarının bazı indi muamelelerinden kurtulmasına imkân hasıl olabilecektir. Binaenaleyh; ruh-ı kanundan ayrılmayarak tartılmayan ve ölçülmeyen mallardan kantariye resmi alınmaması, kantariyeye tabi olan mallardan alınacak resmin de sahih ve adilane bir surette 47 48 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi ve bir defada istifasının ve bu suretle hepsi aynı seviye-i ictimaide olmayan kantariye memurlarının ve yabancı ellerin her muamele-i ticariyede evrak ve kuyudat-ı ticariyeye adem-i müdahalelerinin temini ve lasiyyema “tütün” kelimesiyle “kantariye resminin” hiçbir vechile bir arada istimal edilemeyeceği hakikatinin, harekât-ı müfritaya girişmekten çekinmeyen kantariye mültezimine layıkıyla tefhimi ve elyevm cari olan tatbikat-ı ifratkâraneye bir an evvel mümanaat hususunda delalet ve ticaret-i âliyemizi sahabet ve himayet hususundaki himmet-i aliyelerini ticaretin selameti ve kanunun kudsiyeti namına istirham ve bilvesile takdim-i ihtiramat eyleriz efendim. Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’ne Numara: 111 İnhisar-ı Duhan kanun-ı muvakkatının suver-i tatbikiyesini mübeyyin 2 Nisan 330 tarihli nizamnamenin yirmi beşinci maddesinde “tütün ihracatı her türlü rüsum ve tekâliften mafüvdür” diye sarahaten mezkûr bulunduğu cihetle Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun yirminci maddesindeki tartı mecburiyetinin ve kantariye mükellefiyetinin tütün alım ve satım muamelelerine şümulü olamayacağı şereftelakki olunan 24 Kânunuevvel 341 tarih ve 155/1252 numaralı emirname-i vekâletpenahileri iktizasından bulunmuş ise de işbu adem-i mükellefiyetin münhasıran harice sevk olunan tütünlere matuf ve kablelihraç tütün ticaretiyle iştigal edenler beyninde satılan tütünlere gayr-i şamil olması ihtimaline binaen bu suretle satılan tütünlerden resm-i mezkûrun ahzı lazım gelip gelmediğinde iştibah hasıl edilmiş olduğundan muktezasının tayin ve sürat-i işarına müsaade-i celileleri arz ve istirham olunur efendim hazretleri. 27 Nisan 926 İstanbul Şehremanet-i Aliyesine 96/11926 27 Nisan 926 tarihli ve 111 sayılı tahriratınıza cevaptır. Tartı mecburiyetinin ve kantariye mükellefiyetinin tütün alım ve satım muamelelerine teşmili lazım gelip gelmeyeceğinin tefsiri hakkında sebk eden işara cevaben Başvekâlet-i Celile’den varid olan tezkirede Tütün İnhisar Kanunu’nun yirmi sekizinci maddesi müeddasının pek sarih surette tütünlerin hin-i ihracında rüsum ve tekâliften muafiyetine münhasır olduğu ve bundan dahilde vuku bulan ahz ve ita esnasında belediyeler tarafından alınan kantariye resminin istisnasını icap ettirecek bir mana istihraç olunamadığı için mevzubahis maddenin tefsir ihtiyacından vareste bulunduğu heyet-i umumiyenin 7 Nisan 926 tarihinde münakit 84’üncü içtimaının birinci celsesinde takarrür eylediği Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesi’nden bildirildiği izbar buyurulmuş ve Büyük Millet Meclisi’nin işbu kararı 24-12-341 tarihli ve 155 sayılı tahrirat-ı umumiyenin hükmünü ref etmiş ve bu babdaki tahrirat-ı umumiye derdest-i tab ve tebliğ bulunmuş olmağla dahil-i memleketteki tütün alım satımlarında kantariye resminin istifası ve tartı mecburiyetinin tatbiki temenni olunur efendim. 6-5-1926 Dahiliye Vekili Namına Müsteşar Sayı: 22 Haziran 1926 Müşahedeler, Fikirler: Şehir Kütüphanesi “Mektebini ikmal ettikten sonra eline kitap alıp mütalaa etmeyen kimse münevverler arasında kendisine yer aramamalıdır. Ahlak ve maneviyatı, hissiyat ve efkârı yükseltmek için elzem olan kitaba su derecesinde muhtacız. Beşeriyetin menba-ı irfan ve nurundan ara sıra bir yudum içmeyen, manen ve maddeten kurumuş demektir.” Pol Gubaş-Tavis 1 İstanbul’un büyük ve müteaddit ihtiyaçlarından biri de kütüphane ihtiyacıdır. Bu ihtiyaç, şehrin diğer ihtiyaçları yanında zahiren ehemmiyetsiz ve gayr-ı müstacel görünürse de, vakide su, elektrik, yol ihtiyacı kadar esaslı, mübrem, zaruridir. Bu asırda insanların okumak ihtiyacı, yemek, içmek gibi yevmi ihtiyaçlar meyanına girmiş olduğu için, İstanbul; su, elektrik, yol kadar kütüphaneye de muhtaçtır derken mübalağa yapmadığımızı zannediyoruz. Filhakika şehrin sekenesi ve bunların içtimai vaziyetleri nazar-ı itibara alınırsa, teslim edilir ki, İstanbul her şeyden evvel ve memleketin her tarafından ziyade okuyan bir beldedir. Bugün İstanbul’da okumak, teneffüs etmek gibi hayatın sebep ve mesnedi addolunabilecek bir fiildir. Bunu bilmeyen varsa, içinde yaşadığı halde şehri tanımıyor demektir. Her vakit yapıldığı tarzda şimdi burada da İstanbul’u, memleketin dimağı, tefekkür cihazı diye tarif edebiliriz. Ve İstanbul bu tarife bihakkın layıktır. Buna rağmen şehirde kütüphane az ve mevcut olanlar gayr-ı kâfidir. Denilebilir ki şehir, lazım olduğu kadar gıda alamayan, yaşamaya müsait saha ve şerait bulamayan bir zihayat gibi kütüphanesizlik yüzünden günden güne fikren kuvvetsiz, zayıf, hasta düşmekte, “beşeriyetin menba-ı irfan ve nurundan ara sıra bir yudum tadamadığı” cihetle, manen her dakika biraz daha ölüme yaklaşmaktadır. Bir zamanlar koca bir imparatorluğun payitahtı ve elyevm Cumhuriyet Türkiyesi’nin en büyük, en medeni, en münevver bir köşesi olan İstanbul için bu vaziyet feci ve felaketlidir. İstanbul’u şerait-i hayatiyesi tam bir belde haline getirmek için, şehrin maddi umranı kadar, manevi umranına da çalışmak iktiza eder. Eğer manen yükselememiş ise, bir şehrin maddi umranının hemen hiçbir kıymeti yoktur. Esasen manen zayıf ve kuvvetsiz olan bir şehir, maddeten de öyledir. Bir şehrin maddi intizam ve tealisini sekenesinin manevi kudreti sevk ve idare eder. Bundan dolayı fikren ilerleyememiş şehirlerin maddi harabisi, perişanlığı hayretle telakki edilecek bir hadise teşkil etmez. Şu halde İstanbul’un, her tarafı mamur, muntazam, medeni bir belde olmasını isterken, aynı zamanda İstanbulluların da fikriyat ve maneviyatının yükselmesini istemelidir. Bizce bu iki emel, İstanbul’a hizmet edeceklerin kalbinde birlikte ve bir kül halinde yaşamalıdır. İstanbul’u manen yükseltmek ancak mektepler, umumi kütüphaneler tesisiyle kabildir. Mektep ve kütüphane tesisi, İstanbul’un umranına matuf faaliyetlerin ilk hedefi olmadıkça, bu faaliyetler bize, heder olacak gibi geliyor. Fikrimizce şehri kurtaracak vasıtaların başında mekteple kütüphaneden başka bir şey yoktur. Bu hakikat senelerce evvel görülmüş, söylenmiş, münakaşa edilmiştir. Hatta bununla da kalmayarak şehir idaresi bin dokuz yüz yirmi üç senesinde 49 50 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi İstanbul’un imarı kadar irfanını da düşünmüştür. Bin dokuz yüz yirmi üç senesinde “Cemiyet-i Umumiye-i Belediye Teşkilat Encümeni” hazırladığı Belediye Kanunu layihasının esbab-ı mucibe mazbatasında: “Derece-i ibtidaiye tedrisatı, muhtariyet-i mahalliye esasına müstenit olan nevahi kanunu mucibince şahsiyet-i hükmiyeyi haiz olan nevahiye aittir. Belediye hududu dahilinde nevahi teşkilatı zaittir. Çünkü belediye teşkilatı hem daha vasi hem de vesaiti mükemmeldir. Maarif-i ibtidaiyeyi fuzuli olarak belde dahilinde deruhte eden idare-i hususiyeden alarak memalik-i sairede olduğu gibi ehli ve mahalli olan belediyeye vermek maslahata muvafık ve mutabık olur.” Diyor ki bu, bir zamanlar İstanbul şehir idaresine vazıülyed olan bir heyetin, beldenin irfanı için de çalışmayı vazifeleri meyanında gördüğünü ispat eder. Bundan maada, şehirde bir belediye kütüphanesi tesisi için teşebbüslere de girişilmiş, mamafih ne tedrisat-ı ibtidaiye umurunun belediyelerce deruhte edilmesi keyfiyeti, ne de şehir kütüphanesi tesisi teşebbüsü intaç edilmemiştir. Tedrisat-ı ibtidaiye umurunun, hükûmetin siyasetine telakki cihetiyle, belediyelere terk ve tevdii mümkün görülemese bile, şehir kütüphanesinin senelerden beri bir türlü tesis edilememesine sebep bulunamaz; parasızlık gibi en evvel akla gelen vesile, nokta-i nazarımıza göre, şehir kütüphanesinin tesisine mâni-i mücbir değildir. * * * İstanbul’da umumi bir şehir kütüphanesi tesis edilememekle beraber bunun nüvesi olmak üzere bin dokuz yüz yirmi dört senesinde Şehremaneti Dairesi’nde bir belediye kütüphanesinin temeli atılmış, o sene bütçeye konulan tahsisat ile küçük mikyasta bir kütüphane vücuda getirilmiştir. Bu kütüphane elyevm istifade edilebilir bir halde ise de, şüphesiz ki, nakıs, faydası mahdut ve Şehremaneti’ne münhasırdır. Aynı zamanda -böyle addedilmesine rağmen- bu, bizim istediğimiz asıl şehir kütüphanesinin nüvesi de olamaz. Şehir kütüphanesi, yahut şehir halkına mahsus belediye kütüphanesi, mahiyet itibarıyla, belediye vezaifinin ifasını teshil edecek kütüphane demek değildir. Şehir kütüphanesi, istisnasız herkesin fikrini tenvir, malumatını tevsi gayesiyle açılır; binaenaleyh mesleki kütüphanelerden ayrıldığı gibi, umumi devlet kütüphanelerinden de ayrılır. Mesleki kütüphaneler -isminden de anlaşılacağı vechile- daha ziyade mesleki zümrelerin işine yarar, umumi devlet kütüphaneleri ise, ancak bir ilim şubesine mensup ve onunla müştagil olanların istifade edilebilecekleri kütüphanelerdir. Şehir kütüphaneleri, bütün şehir sekenesinin ihtiyacı temin için teşkil edildikleri cihetle meslek ve ilim müntesiplerinin tetebbu yeri olamaz; ihtisasa hizmet etmez, eğlendirir, öğretir, rüyeti genişletir, idrak ve muhakemeye kuvvet ve revnak verir. Şehir kütüphaneleri, daha fazla ansiklopedik mahiyeti haiz ve şu halde her nevi eseri muhtevidir. Bunlar, meslek ve hizmet farkı haricinde, henüz maddeten ve manen teşekkül ve inkişaf devrinde bulunan gençleri cezbedebildiği kadar, hayata girmiş, hayat mücadelesine dalmış yaşlıları da celp edebilmeli, yekdiğerinden ayrı olan bu iki sınıfın ikisini de behemehal çatısı altında toplamalıdır. Şehir kütüphanesi mektep değil, fakat mürebbidir, halkın zihninde yerleşmiş batıl itikatları, fena fikirleri tashih, yanlış nazariyeleri ıslah, eskiyen, işe yaramayan, hayata uymayan malumatı yenileriyle tebdil eder. Buna binaen şehir kütüphanesinde aranacak ilk hassa, terbiyevi kıymettir. Şehir kütüphanesinde hemen hiç tedrisi meziyet aranmaz ve esasen bir şehir halkının tenviri, tedrisatla mümkün değildir. Umumi halk seviyesini yükseltmek vazifesini deruhte edenler, Sayı: 22 Haziran 1926 eğer tedris tarikine saparlarsa, yanlış bir yol tutmuş, çıkmaz bir sokağa girmiş olurlar ki, neticede vasıl olacakları inkisar-ı hayalden ibarettir. Bu esasa istinat ederek diyebiliriz ki, umumi terbiye üzerinde müessir olmayan, manevi nüfuz ve kudretiyle efkâr ve itikadatın istikamet ve hedefini sıhhat ve isabetle tayin edemeyen bir şehir kütüphanesi, mükellefiyetini ifa edecek tarzda tanzim ve teşkil edilememiştir. Bundan dolayı şehir kütüphanelerine dünyanın her tarafında ehemmiyet verilmiş, itina gösterilmiştir. Bir şehir idaresi, şehrin herhangi bir cihetinde, herhangi bir binada, herhangi bir şekilde bir kütüphane tesis edemez. Şehir kütüphanesinin idaresi, lalettayin herhangi bir memurun eline bırakılamaz, müşkülpesend bir müdekkikin intihabına, hatta imtihanına tabi tutulmaksızın herhangi bir küttap şehir kütüphanesine kabul olunamaz. Şehir kütüphanesinin yeri, binası, eşyası, kitapları, idaresi birer münakaşa mevzuudur ki, senelerden beri Avrupa ve Amerika’da bunların her biri üzerinde ayrı ayrı tevakkuf edilmiş, her biri ayrı ayrı tetkik olunarak haklarında hükümler ısdar, mütalaalar irat olunmuştur. Kütüphane tesis edecek her şehir idaresi, bütün bu hükümleri, bütün bu mütalaaları göz önünde bulundurmak, mesaisini bunlara göre tedvir ve sevk etmek ıztırarındadır. Aksi takdirde vücuda getireceği eser, bir tecrübe mahiyetinde kalmaya mahkûm olup hiçbir ihtiyaca tekabül etmez. Mütemeddin memleketlerde kütüphaneciler, kitap meraklıları, kitap muhipleri, tabiler ve kitapçılar ittihadı gibi muhtelif ünvanlarla cemiyetler tesis edilir, beynelmilel kütüphanecilik kongreleri içtima ederken, her şehir ve kasaba belediyesi, hatta köyler kanunlarla, nizamlarla kütüphane tesisine icbar olunurken, hasılı medeniyet âleminin her noktasında hummalı ve daimi bir surette türlü türlü vasıtalara müracaat edilerek halkın irfanına, fikri inkişaf ve tealisine çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin güzel ve münevver şehri İstanbul’un daha uzun müddet umumi belediye kütüphanesinden mahrumiyeti tecviz edilemez zannederiz. Kuvvetle tahmin ediyoruz ki, bugün İstanbul Belediyesi’ni salahiyet ve muvaffakiyetle idare edenler, herhalde şehrin diğer ihtiyaçları kadar, pek büyük ve acil olan kütüphane ihtiyacını da düşünerek, bunun tatmin ve temini çarelerini de arıyorlar. Yakın bir atide İstanbul şehir kütüphanesinin tesisini ümit etmek, artık bize boş bir hayale aldanmak gibi görünmüyor. Onun için burada şehir kütüphanelerinin tesis ve teşkil tarzıyla idare ve faaliyet usulünden -dilimizin döndüğü kadar- bahsetmeyi faydasız bulmuyoruz. Cemiyet-i Umumiye-i Belediye Zabıt Kâtiblerinden Mehmed Halid 51 52 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Umrani Kısım - 10 İstanbul… -Milliyet gazetesinin 6 Haziran 1926 tarihli ve 114 numaralı nüshasındanMuharriri: Falih Rıfkı Bahar geçti, sıcak yaz günleri geliyor. Ne Boğaziçi sırtlarında, ne Anadolu sayfiyelerinin güzel tabiatında kimse var. Bütün İstanbul, terk olunmuş bir ahşap konak gibi, her gün bir köşesi koparak göçüyor. Boğaziçi’nin serin kıyılarını ve Çamlıca sırtlarının münzevi korularını bekleyen saraylar, yalılar ve köşkler bomboş; Kavaklar’dan ta Çanakkale’ye kadar, bu emsalsiz deniz parçası üzerinde bir tek tenezzüh teknesi, bir beyaz yelken bile yok. İstanbul’da bu inhitat yeni başlamamıştır. Rumeli büsbütün kaybolduktan sonra, fakir devlet hazinesinin sadakasında başka maişet ve kazanç menbaı kalmayan, bir serhad şehrinin mamur ve kalabalık kalmasına imkân yoktu. İstanbul Türkleri, Meşrutiyet gelinceye kadar sanayi, ticaret, piyasa ve iş âlemine tamamıyla bigâne idiler. Saray ihsanları üstünde tutunan suni ve köksüz Beşiktaş aristokrasisi bir günde sönüp yıkıldı; Ramazan ve bayram atiyeleriyle, yahut maliye istikrazlarıyla azim bir şehrin cemiyet hayatını inkişaf ettirmek bittabi mümkün değildi. Üst üste bir iki harpten sonra, Osmanlı saltanatı inkıraz bulduğu zaman İstanbul Türkleri, ellerinde birer liralık, beşer liralık maaş cüzdanlarıyla meydanda kaldılar; çıplak ve acı hakikati o zaman gözümüzle gördük. Anadolu zaferinin İstanbul şehrine hemen refah ve rahat getireceğini düşünmek de beyhude bir teselli idi. Hatta bazı iddialar hilafına, İstanbul’un devlet merkezi olmaması dahi mukadderatına büyük bir tesir yapmamıştır. İstanbul şimdi değil, daha birçok sene evvel, başını elleri içine alıp kendine şu suali soracaktı: -Yaşamak için ne yapmalıyım ve ne olmalıyım? Şehir ve hemşehriler kendilerine âdeta yeni bir hayat istikameti arayıp bulmak, mazinin bütün ananelerine veda ederek yeni bir mücadeleye atılmak zaruretinde idiler. Galiba böyle ânide bir karar vermekten ve intikal devrinin mahrumiyet ve tehlikelerine katlanmaktan korktuk, mütemadiyen eski hatıralarımıza, eski hükûmetçilik hayalatına kapılarak zalim talie gözümüz bağlı teslim olduk. İstanbul şehrinin ve İstanbul halkının hayatta yeni bir vazifesi, yeni bir mevkii, yeni bir tarzda inkişafı olmak lazımdır. İstanbul gibi bir şehir, yeryüzünde eseri kalmamış mamureler gibi, inkıraz bulup gidemez. Fakat İstanbul tarihi mukadderatın cebrettiği bu kararı ne kadar erken verirse, sefalet ve perişanlıktan o kadar çabuk kurtulur ve evvela şuna kani olmalıyız, ki İstanbul’u hayatta yeni bir vazife ve mefkûre bulmasından, yeni yetişen nesli bu vazife ve mefkûreye göre terbiye etmekten başka bir şey kurtaramaz. Sayı: 22 Haziran 1926 * * * Bugünkü siyasi ve coğrafi vaziyetinde acaba İstanbul için yaşamak ve inkişaf etmek mefkûresi ne olabilir? Bu sual üstünde beyin yormuş olanlar, ticaret, küçük sanayi ve bilhassa eğlence şehri gibi birtakım esaslarda hemen hemen ittifak ediyorlar. İktisadi ve ticari meselelerin münakaşasını ehline bırakalım; fakat İstanbul’a her sene milyonlar akıtacağına şüphe olmayan eğlence ve seyyah şehirciliği namına ne düşünüyor ve ne yapıyoruz? Bu sefer İstanbul’a geldiğim zaman, kendimi bir ecnebi yerine koyarak İstanbul’da neler aradığımı düşündüm; içimde, buraya geldiğim rahat vapurla Boğaziçi ve Marmara’da bir iki cevelan yapıp dönmekten başka hiçbir arzu hissetmedim. Bir şehir, ki birkaç yüz metrelik düz ve kusursuz caddesi yok, bir kilometrelik düz şosesi yok, mükemmel koruları var, çıkamazsınız; nefis sayfiyeleri var, dolaşamazsınız; emsalsiz plajları var; ne gidebilir ne yüzebilirsiniz; ne bir tek güzel oteli ne bir tek gazinosu var. Dünyanın hiçbir köşesinde bulunmayan müstesna hususiyetleri bir araya toplayan bu şehir, civarımızda oturanlar için bile şu Sofya ve Köstence kadar cazip değildir. Yalova ve Bursa yanı başımızda iken, İstanbul ecnebileri yakın Yunan Adalarına gidiyorlar, Türk aileler arasında Köstence plajına ve Sofya hamamlarına gitmekten bahsedenler var. Demek ki, İstanbul medeni bir şehir olmadıkça, bu güzellikler tamamıyla nafiledir. Müşkülat içinde uğraşmak asar-ı atika ulemasına mahsus bir şeydir; hiçbir seyyah gurub seyretmek için dar Şirket-i Hayriye vapuruna binerek, pis Üsküdar sokaklarından mülevves bir araba ile geçerek Çamlıca’ya çıkmak zahmetine katlanmaz. En nefis bir tabiat köşesini göstermek için bile bütün dünya gazetelerini davet reklamlarıyla, şehrimizin mutena yerlerini oteller, gazinolar ve her nevi sühuletlerle doldurmak mecburiyetindeyiz. İstanbul’u pek az zamanda, hiç olmazsa Mısırlıları, Balkan ve civarı zenginlerini, Karadeniz ve yakın Akdeniz memleketleri seyyahlarını cezbedecek hale getirmemek günahtır. Roma asar-ı atikası İtalya’nın payitahtında daimi olarak elli bin seyyah bulunduruyormuş. Hem tabiat, hem tarih nokta-i nazarından bunca kıymeti olan, Marmara Havzası gibi bir cenneti burnu dibinde bulunduran bir şehir, seyyah getirmek hususunda Roma’dan daha müsait şeraite malik demektir. Mesele burada kendiliğinden İstanbul’un imarı davasına temas ediyor. Asıl karışıklık ve anarşi de buradadır. Boğaziçi, Adalar, Makriköy ve Topkapı noktalarıyla nihayet bulan bu vasi ülkeyi baştan başa imar etmek asırlarca kabil değildir. Ve bu hayal-i muhal uğruna emek ve paralarımızı dağıtmaktır, ki bizi en kolay muvaffakiyetleri elde etmekten bile mahrum bırakıyor. Para sarf ettiğimiz işlerin birçoğu tamamıyla lüzumsuzdur; Haliç’i Marmara’ya bağlamak için yapılan ve yangın yerlerinden geçen cadde, Kadıköyü’nde bir park, Heybeli’de bir rıhtım, şurada bir güzergâh, bunların hiçbir ameli kıymeti yoktur. Hele güya İstanbul, Türklerden evvel olduğu gibi başka başka devletlere aitmiş gibi, mütemadiyen İstanbul ciheti davası çıkarmak, boş, tenha ve iskânı gayr-i kabil yangın yerleriyle uğraşmak gülünçtür. Paramız her tarafa serpilip ziyan olurken, Eminönü parkesi bir köy yolundan 53 54 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi daha berbat bir halde kalıyor. Bu sene, İstanbul’un otomobille yegâne tenezzüh yolu olan Tarabya şosesi geçilemez bir haldedir. Kendi varidatımız ve bulabileceğimiz para nispetinde muhtasar, kanun gibi vazıh ve sağlam bir program yapmak: işte hakiki ihtiyacımız… İstanbul’u şehir ve sayfiye olarak yalnız birer muayyen mıntıkasında tam bir Avrupa parçasına benzetmek ve bu iş hiçbir kusursuz nihayet bulduktan sonra diğer bir mıntıkaya başlamak! Fikrimizi izah edebilmek için -bittabi çok şayan-ı münakaşa- fakat müspet bir program müsveddesi yapalım: Şehre giriyorsunuz, evvela bir medhal ihtiyacı göze çarpıyor. Galata’da bir medhal yapmak lazım. Şehirde ikamet edecek muntazam otelleri, gazinoları ve tiyatroları olan bir mıntıka yok. İşte Taksim; bir iki yeni otel, bir tiyatro binası, gazinolar, geniş bir meydan. Sayfiye olarak ilk programa yukarı Boğaziçi’nin bir köşesini, mesela Büyükdere’den Yeniköy’ e kadar olan kısmı koyalım; bu mıntıka senelere taksim edilerek adım adım binalarıyla, gazinolarıyla, eğlence yerleriyle, insanı muhtelif yerlere götüren yollarıyla imar olunacaktır. Bu programa bir de uzun bir yol, Şişli’den Kilyos’a kadar giden, otomobili olanca hızıyla koşturabilen mükemmel bir şose, Kilyos’ta otelleriyle ve her türlü tertibatıyla bir Frenk plajı ilave ediniz. Bu program tatbik edildikten sonra, vakıa İstanbul’un diğer tarafları böyle kalır; fakat burada binlerce ecnebiyi dinlendirecek, istirahat ettirecek, eğlendirecek her türlü ihtiyaçlara kâfi gelecek bir mıntıka, âdeta Asya’yı şehir içinde Avrupai bir şehir parçası vücut bulur. Böyle bir program münakaşa ve tespit edildikten sonra, muayyen seneler içinde şehrin alelade hidemat-ı belediyeden artan tekmil parası ancak bu uğurda sarf olunmalıdır. Yoksa birkaç yüz bin kâğıt lira ile İstanbul’un her köşesini mehmaemken imar etmeye, her köşesinden gelen seslere cevap vermeye kalkışırsak İstanbul seyyah şehri değil, yavaş yavaş kendi sekenesine yeşil ve tenha bir mezarlıktan başka bir şey olamaz. İstanbul’u baştan başa Avrupai bir şehir yapmaya değil Şehremaneti’nin, değil Türk devletinin, azim dünya sermayelerinin kudreti yoktur. Fakat İstanbul içinde bir Avrupa İstanbul’u, Boğaziçi’nin bir köşesinde bir Avrupa sayfiye parçası vücuda getirmeye, birkaç sene içinde Şehremaneti’nin fakir bütçesi bile kifayet eder. Belediyelerin Nazar-ı Dikkatine Lapseki kazasına tabi Çardak nahiyesinde Ağustos’un yirmi ikinci gününden bed ile sekiz gün devam etmek üzere her sene küşadı mutad olan her nevi hayvan ve emtia-ı ticariye panayırı bu sene de küşat ve himaye-i etfal namına pehlivan müsabakası da icra edileceği Çardak nahiyesi belediye riyasetinden varid olan tahriratta bildirilmektedir. Sayı: 22 Haziran 1926 Mali Kısım İstanbul Belediyesi’nin varidat ve sarfiyatı[nı] mukayeseli bir tarzda her sene neşretmek birçok cihetlerle faydayı muciptir. Her ne kadar Cemiyet-i Umumiye-i Belediye Tetkik-i Hesabat Encümeni bu vazifeyi her sene mayıs içtimaında ifa etmekte ve netice-i tetkikatını bir raporla heyet-i umumiyeye bildirmekte ise de bu ameliye yeknesak bir usule tabi ve resmi bir mahiyeti haizdir. Tabir-i aharla Tetkik-i Hesabat Encümeni Emanet’in bir senelik hesabatını rüyet ederek geçen sene içinde muamelatın; tasdik ettikleri bütçeye, muvazene talimatnamesine ve ahkâm-ı umumiyeye Emanet’çe tevfik edilip edilmediğini tetkik eder. Mecmuanın bu defa yapmak istediği tetkikat ise sırf hususi ve ihsai bir mahiyettedir. Bu gibi tetkikata her zaman lüzum ve ihtiyaç vardır. Her sene bir sene evvelki varidat ve masarif yekdiğeriyle mukayese ve muvazene olunarak hangi nevi varidat ve sarfiyatta tezayüt ve tenakus vardır, bunların sebepleri nedir? Ve müsebbipleri kimledir? Bu sebepler ve müsebbipler karşısında tezyid-i varidat ve tenkis-i masarif için ne gibi tedbirler ittihaz olunmalıdır? Geçen bir sene içinde hangi daire diğerlerine ve bir sene evveline nispetle çok veya az çalışmıştır? Tahsil olunan varidatın ne miktarı maaşa, ne miktarı masrafa, tabir-i aharla imarata, sıhhat-i umumiyeye ve diğer halefe nafi hususat-ı belediyeye sarf edilmiştir? Bütün bu suallerin cevabını iki senelik tahsilat ve sarfiyat cetvellerinde bulmak ve neticesini muhterem İstanbul ahalisine bildirmek mecmua heyet-i tahririyesince arzu edilerek bu maksatla şu tetkiknameyi neşrediyoruz. Bu tetkikat neticesinde İstanbul’un belediye teşkilatı ve dolayısıyla İstanbul’da kaç şehremaneti bulunması icap edeceği meselesine de ister istemez temas edilmiştir. Bu son neticeyi “rakamın belagati” vermiş ve şehrin tabii teşkilatı ile topografi vaziyeti ve idaresinin asırlardan beri geçirmiş olduğu tarihi safahat dahi teyit etmiş olduğundan bu üç kuvvetli delil badema belediye teşkilatında takip olunacak hatt-ı hareketi göstermek icap eder. Bu gibi tetkikatın bir ehemmiyeti daha olabilir ki o da her sene belediye varidatı heyet-i umumiyesi ile artıyor mu, eksiliyor mu? Onu anlamaktır. Nitekim bu son on, on iki sene içinde ahval-i iktisadiye ve siyasiyede sık sık vuku bulan tebeddüller ve hükûmetçe her sene değiştirilen mali kanunlar belediye varidatında istikrar bırakmadığından hal-i tabiinin avdetine ve inkişaf-ı ticarinin husulüne kadar belediyenin varidatı envaında ve senelik tahsilat yekûnunda seneden seneye mühim farklar husule geleceği tabiidir. Ezcümle 26 Şubat 330’da [11 Mart 1915] bütün belediye varidatını mübeyyin ve muhtevi olmak üzere neşrolunan Rüsum-ı Belediye Kanunu henüz tatbik olunacağı sırada Harb-ı Umumi ilan edilmiş ve dört sene harbi yine dört sene Mütareke takip etmiş ve iki sene de Milli Mücadele ile geçerek 26 Şubat 340’ta [1924] yani Rüsum-ı Belediye Kanunu’nun henüz esaslı surette tatbikine imkân kalmadan yeni Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu neşredilmiştir. Bu son kanun belediyelere duhuliye resmi gibi nispeten mühim varidat getiren salahiyetler vermekle beraber esasen belediyenin olan ve olması lazım gelen tarik bedelini idare-i hususiyeye vermiş ve diğer vergi ve resimlerde de gâh belediyenin lehine gâh aleyhine bazı ahkâmı ihtiva etmiştir. Hülasa 340 senesine gelinceye kadar belediye vergi ve resimleri envaıyla tahsilat miktarı hiçbir sene diğerine benzememiştir. 55 56 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Ezcümle Mütareke senesi olan 335’te mecmu varidat 952.974, 336’da 1.657.537, 337’de 1.921.802 olmuştur. Görülüyor ki 339 senesine gelinceye kadar varidat-ı belediye sülüs ve rub nispetinde tedricen artmış ise de sene-i mezkûrede hemen nısf derecede çoğalmış ve 340’dan sonraki tezayüt ise yeni kanunun neşrinden ileri gelmiştir. Mecmuanın 21 sayılı nüshasında umum Türkiye belediyelerinin 16 milyon lira varidatı bulunduğu izah edilmişti. Bu varidatın altı milyonunun tabir-i aharla sülüsünden fazlasının İstanbul’a aidiyeti İstanbul’un Türkiye belediyeleri arasında mevkiini mali nokta-i nazardan da ispat etmek itibarıyla şayan-ı dikkattir. Binaenaleyh her sene bu sütunlarda bir sene evvelki varidat bu suretle mukayese edilecek ve netice-i mukayeseye göre bazı mütalaat yürütülecektir. Maksat ihsai olduğu için tenkit ve muahezenin hedefi şahıs değil şahsiyet-i maneviye ve takip olunan usullerdir. Dokuz Daire-i Belediyenin İki Senelik Tahsilat ve Sarfiyatı Bayezid Dairesi 340 [1924] senesi varidatı; 288.338 ve 341 [1925] senesi varidatı 220.756 liradır. Bazı kalemlerde zuhura gelen fazla-i varidat 58.048 ve yine bazı kalemlerde hasıl olan noksan 134.569 liradır. Her iki senenin umum tahsilatı arasında 67.582 lira noksan vardır. Noksanın başlıca sebebi duhuliye (dahili oktruva) ve kantar resimlerinin 340 senesinde dairece tahsil edilmesinden ve 341 senesinde ise duhuliyenin, Duhuliye Müdüriyeti’nce ve kantariyenin mültezim tarafından tahsil olunmasından neşet etmektedir. Bu iki kalem varidattan yalnız duhuliyenin farkı 67.452, kantariyenin farkı 15.890 küsur lira olmasına ve bu kalemlerde noksan husulü tabii görülmesine binaen heyet-i mecmuası itibarıyla dairenin varidatında bir sene evveline nispetle yine fazlalık var demek olur. Tanzifat ve tenviriyede 28.318, kontorato resminden 5778, oyun ve temaşa resminde 2318 ve hasılat-ı müteferrikada meşhud olan 8592 lira raddesindeki fark-ı tezayüd dairenin mesaisini göstermektedir. Ancak 1340 senesinde süs ve av köpeklerinden “14” lira tahsil edilmiş olduğu halde bir sene sonra yine aynı daire dahilinde 422 lira tahakkuk ve cibayet edilmiş olması şayan-ı dikkattir. Demek ki iyi takip edilirse arada bu kadar fark olmamak lazım gelir. Bir de 1340 senesinde 1056 lira raddesinde inşaat ve tamirat ruhsatiyesi tahsil edildiği halde 1341’de bir rakam gösterilmemiş olması o sene zarfında Bayezid Dairesi’nde velev ki bir liralık olsun hiçbir inşaat ve tamirat yapılmamış olmasına delalet eder ki bu muhaldir. 340 senesinde 7596 lira rüsum-ı mütenevviaya mukabil 341 senesinde bir şey tahsil edilmemiş olması da başkaca calib-i dikkattir. Mamafih tahsilatın başka bir fasıl ve maddeye yazılmış olması melhuzdur. Bunlardan başka diğer kalemlerde görülen fazla ve noksan belediye işlerini bilenler için tabii görüleceği cihetle tadad ve izaha hacet görülmemiştir. Binaenaleyh heyet-i umumiyesi itibarıyla Bayezid Şube-i İdariyesi bir sene evveline nispetle fazla çalışmıştır diyebiliriz. Sayı: 22 Haziran 1926 Hülasa 340 senesinde 288.338 lira varidata mukabil 198.224 lira ve 341 senesinde 220.756 lira varidata mukabil 224.482 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde vaki olmamış ise de 341 senesinde 3.762 lira raddesinde merkezden daireye cüzi bir muavenet vaki olmuştur. Dairenin bir senelik maaş, ücret ve tahsilat-ı fevkaladesi 164.248 lira olmasına göre varidat-ı hazıra maaşa kifayet ettikten maada bir kısmı da artmaktadır. Fatih Dairesi 340 senesi varidatı; 161.437 ve 341 senesi varidatı 150.116 liradır. Bazı kalemlerde görülen tezayüt 30.470 ve yine bazı kalemlerde görülen tenakus 39.362 liradır. Her iki sene tahsilatı arasında 11.320 lira noksan vardır. Noksan itibarıyla en büyük fark: 27.865 lira kantariye, 5.448 lira duhuliye, 41.882 lira rüsum-ı mütenevvia ki ceman 85.195 küsur liradır. Fazlalık itibarıyla en büyük fark ise: 21.803 lira tanzifat ve tenviriyede, 41.874 lira kontorato resminde, 6401 lira hasılat-ı müteferrikadadır. Noksan kalemlerde daire heyetinin sunu olmadığı halde fazla kalemlerdeki mesaisi barizdir. Diğer kalemlerdeki eksikler ve fazlalar tabii görüldüğünden tadad ve izaha değmez. Kontorato pulu sarfında ve resmin tezyidi hususlarında bu daire muhasebecisi Halil Bey’in mesaisi cidden şayan-ı takdir ve rüfekası için şayeste-i taklittir. Hülasa 340 senesinde 161.437 lira varidata mukabil 187.150 lira ve 341 senesinde 150.116 lira varidata mukabil 238.472 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 25.713 lira ve 341 senesinde 88.356 lira raddesinde merkezden daireye muavenet edilmiştir. Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 125.569 lira tutmasına nazaran varidatı maaşa kifayet ettikten sonra bir miktar da artmaktadır. Beyoğlu Dairesi 340 senesi varidatı 352.159 ve 341 senesi varidatı 340.750 liradır. Bir sene evveline nispetle bazı varidatta 82.826 lira fazla ve bazı varidatta 57.088 lira noksan vardır. Her iki senenin tahsilatı ledelmuvazene aralarında 11.409 lira noksan görülmektedir. Noksan bilhassa 30.633 lira kantariyede, 10.736 lira merakib-i bahriyede, 28.861 lira duhuliyede, 7855 lira işgal ruhsatiyelerinde, 7851 lira rüsum-ı mütenevviadadır. Bu meyanda diğer kalemlerde meşhut olan noksan tabii ve zaruri ise de merakib-i bahriye ile işgal ruhsastiyelerindeki noksan şayan-ı tetkiktir. Bu noksanlara mukabil 25.181 lira tanzifat ve tenviriyede, 11.766 lira oyun ve eğlence resimlerinde, 6680 lira kontorato harcında, 1548 lira menba suları resminde, 1746 lira müessesat-ı belediye icaratında, 14.040 lira hasılat-ı müteferrikada fazlalık görülmektedir. Yer bedelinde 57 58 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi görülen fazlalık her zaman olamayacağı ve zuhurata tabi bulunacağı için mukayeseye şayan değildir. Diğer kalemlerdeki eksiklik ve fazlalık haiz-i ehemmiyet değildir. Hülasa 340 senesinde 352.159 lira varidata mukabil 304.185 lira ve 341 senesinde 340.750 lira varidata mukabil 364.070 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde merkezden daireye bir gûna muavenet-i nakdiyede bulunulmamış ise de 341 senesinde 23.320 lira raddesinde muavenet edilmiştir. Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 235.980 lira tutmasına göre varidat-i hazıra maaşa kifayet etmekte ve bir miktar da artmaktadır. Yeniköy Dairesi 340 senesi mecmu varidatı; 28.109 ve 341 senesi varidatı 40.852 liradır. 341 senesinde bazı varidatta 340 senesine nispetle 19.619 lira fazlalık ve bir kısım varidatta da 6917 lira noksan husule gelmiştir. Her iki sene tahsilatı ledelmuvazene aralarındaki fark 12.743 lira fazla olduğu anlaşılır. Bu dairenin de sabıkına nispetle noksan görülen başlıca varidatı kantar ve duhuliyededir. Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesindeki tenakus 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun bu nevi ruhsatiyeyi men etmesinden ileri gelmekte ise de sokak ve meydanlarda hatt-ı istikamet haricinde kalan bazı mahaller için ruhsatiyeye müsaade edilmiş ve bittabi dairece bu müsaadeden istifade tabii bulunmuş olduğu halde 1341 senesinde bu resimden hiç tahakkukat ve tahsilat vaki olmsasının sebebi anlaşılamamıştır. Rüsum-ı mütenevviadan da 1341 senesinde tahsilat olmamasının sebebi meçhuldür. Başka bir yere kaydedilmiş olması melhuzdur. Bunlara mukabil diğer kalem varidatın heyet-i mecmuasında görülen fazlalık bilhassa nazar-ı dikkati caliptir. Denilebilir ki velev ki miktar itibarıyla az olsun tahsil ve tezyid-i rüsum cihetiyle küçük daireler içinde en fazla çalışan daire Yeniköy’dür. Hülasa 340 senesinde 28.109 lira varidata mukabil 90.895 lira ve 341 senesinde 40.852 lira varidata mukabil 172.944 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 62.786 lira ve 341 senesinde 132.092 lira raddesinde merkezden daireye muavenet vaki olmuştur. Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 64.456 lira olmasına binaen varidat-ı hazıra ile ancak, yedi sekiz ay maaş verebilir. Sayı: 22 Haziran 1926 Anadoluhisarı Dairesi 340 senesi mecmu varidatı; 24.762 ve 341 senesi mecmu varidatı 33.102 liradır. Bir sene evveline nispetle bazı kalemlerde husule gelen tezayüt yekûnu 12.960 ve tenakus yekûnu da 4200 liradır. Heyet-i umumiye itibarıyla iki senelik varidat arasındaki fark 8340 lira fazla vardır. Fazlalık en ziyade tanzifat ve tenviriye, menba suları resminde, hasılat-ı müteferrikada görülmektedir. Menba sularındaki tezayüt; Göztepe suyunun demir yollarıyla sahile indirilmiş ve istihsalatın çoğaltılmış olmasından ve bittabi o nispette varidat alınmasından ileri gelmektedir. Köhne eşya ve enkaz bedelinde de fazlalık var ise de bu, açılmakta olan Üsküdar-Beykoz Caddesi istimlakâtı enkazından tahassul etmesine göre bir sene evvelki varidatla mukayesesi imkânsızdır. Esasen hüsn-i istimal ve idare edilse idi bu varidat şimdikinin dört beş misli ziyade olurdu. Numara resmindeki fazlalık bu sene müceddeden numara tevzi edilmesinden ileri gelmektedir. Tenakus eden varidatın da en mühimmi duhuliye resmindedir ki bunun sebebi evvelce izah edilmişti. 341 senesinde inşaat ve tamirat ruhsatiyesi olarak 657 küsur lira tahsil edilmiş olduğu halde 340 senesinde 8 küsur lira gösterilmiş olması anlaşılmaz bir hesaptır. 340 senesi zarfında daire hududu dahilinde hiçbir inşaat, hatta tamirat yapılmamış olmasına ihtimal verilemez. Bu, şayan-ı tetkik ve tahkik bir meseledir. Bir de bir sene evvel süs ve av köpeklerinden 135 lira tahsil edilmiş olduğu halde bir sene sonra bu resmin 32 liraya tenezzül etmiş olması velev ki ehemmiyetsiz bir varidat olsun bu gibi rüsumun vakit ve zamanıyla tahakkuk, takip ve tahsil edilmemiş olmasına delalet etmek itibarıyla haiz-i ehemmiyet görülmelidir. Hülasa 340 senesinde 24.762 lira varidata mukabil 64.214 lira ve 341 senesinde 33.102 lira varidata mukabil 243.935 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu izahata göre 340 senesinde 39.452 lira ve 341 senesinde 210.833 lira raddesinde merkezden daireye muavenet edilmiştir. Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 60.251 lira olmasına nazaran kendi varidatıyla memurlarına senede ancak dört, beş ay maaş verebilir. 59 60 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Üsküdar Dairesi 340 senesi varidatı; 28.268 lira ve 341 senesi varidatı 33.118 liradır. Bazı kalemlerde husule gelen fazla-i varidat yekûnu 10.089 ve yine bazı kalemlerde zuhur eden noksan 5247 liradır. Heyet-i umumiyesi itibarıyla iki senelik tahsilat arasındaki fark; 4850 lira fazladır. Fazla görülen kalemlerin başlıcası tanzifat ve tenviriye, menba suları ve hasılat-ı müteferrika maddelerindedir. Noksanın da esaslıları ihtisap, duhuliye ve kantar maddelerindedir. İşgal ruhsatiyesinde tenakus tabii ise de sokak ve meydanlarda hatt-ı istikamet haricinde kalan yerlerle tarik ve tesviye fazlalarının işgaline müsaade edildiğinden 341 senesinde de bu kalem varidat meyanında bir miktar-ı tahsilat olmak icap ederdi. Bir de bu dairede süs ve av köpekleri resmi tahsilatında o kadar fark olmamak iktiza eylerdi. Heyet-i umumiye itibarıyla Üsküdar Dairesi Hisar’dan daha fazla varidat yapmak iktiza ederken hemen hemen onunla müsavi olması daire heyetinin ve bilhassa muhasebesinin iyi çalışmadığına delalet eder. Hülasa 340 senesinde 28.268 lira varidata mukabil 135.918 lira ve 341 senesinde 33.118 lira varidata mukabil 176.903 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu mukayeseye göre 340 senesinde 107.650 ve 341 senesinde 143.785 lira raddesinde merkezden daireye muavenet edilmiştir. Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 83.864 lira olduğuna göre varidat-ı hazira ile memurlarına senede ancak dört, beş ay maaş verilebilir. Kadıköy Dairesi 340 senesi varidatı; 61.308 ve 341 senesi varidatı; 58.054 liradır. Bazı kalemlerde görülen fazlalık yekûnu 73.940 ve noksan ise 28.199 liradır. Her iki senenin tahsilatı arasındaki fark; 3254 lira noksandır. Gerçi Bayezid, Fatih ve Beyoğlu gibi büyük dairelerde de noksan husule gelmiş ise de o dairelerdeki noksan başlıca duhuliye ve kantariye varidatlarında olmasına ve bu da zaruri bulunmasına mebni heyet-i umumiyesi itibarıyla mezkûr dairelerin tahsilatı noksan addedilemez. Bunlardan maada küçük dairelerde bile fazla-i varidat mevcut iken sahası mamur ve sekenesi müreffeh olmak itibarıyla Kadıköy Dairesi’nde hepsinden ziyade fazlalık zuhur etmemesi nazar-ı dikkati celp edecek hususattandır. Daire muhasebesinde vukuu işiltilmekte olan suistimalin derecesini gösterecek delailden birisi de işte bu suretle tezahür ediyor. Denildiği gibi defterleri tahrif etmek suretiyle ihtilas edilen 30.000 lira raddesindeki varidatın 341 senesi varidatına ilavesi halinde Kadıköy Dairesi’nde de fazla-i varidat husule gelmiş addolunabilir. Binaenaleyh daire muhasebesi namuskâr ve faal memurlar elinde olarak biraz da tahsilat ve takibata ehemmiyet verilmiş olsa idi bu dairede zannedildiğinden fazla varidat elde edilmiş olacağına şüphe edilemezdi. Mamafihbu dairede en çok fazlalık tanzifat ve tenviriyede, müessesat-ı belediye icaratında ve hasılat- müteferrikadadır. En çok tenakus da duhuliye ve kantar resimlerindedir. Diğer kalemlerde görülen fazlalık ve eksiklik şayan-ı kayıt ve tezkâr değildir. Ancak 341 senesinde 1298 Sayı: 22 Haziran 1926 liralık kontorato resmi tahsil edilmiş olduğu halde 340 senesinde bu resimden hiç tahsilat vukua gelmemiş olması dairenin bu işi o sene takip etmemiş olmasına delalet etmektedir. Numaralar 341 senesinde tevzi edilmeye başlandığı için 340 senesinde bu kalemde tahsilat vukua gelmemiş olması tabiidir. Hülasa 340 senesinde 61.338 lira varidata mukabil 112.894 lira ve 341 senesinde 58.054 lira varidata mukabil lira 155.693 masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 51.586 ve 341 senesinde 97.639 lira raddesinde merkezden daireye muavenet olunmuştur. Bu yekûnlara Yoğurtçu Parkı ile rıhtımda inşa edilmekte olan “hal” masrafının da ilavesi halinde merkezden vaki olan muavenetin ehemmiyet ve derecesi meydana çıkar. Dairenin tahsisatıyla beraber bir senelik maaşı 74.774 lira olmasına göre varidat-ı hazıra ile memurlarına ancak senede sekiz, dokuz ay maaş verilebilir. Adalar Dairesi 340 senesi varidatı 24.230 ve 341 senesi varidatı 27.160 liradır. Bazı kalemlerde görülen fazla-i varidat yekûnu 7268 ve noksan-ı varidat yekûnu 4338 liradır. Heyet-i umumiyesi itibarıyla her iki sene varidatı arasındaki fark; 2930 lira fazladır. Fazla görülen varidatın başlıcası; oyun ve temaşa mahalleri resmiyle hasılat-ı müteferrikadadır. En çok noksan da tanzifat ve tenviriye resmindedir. Diğer dairelerin hemen kâffesinde tanzifat ve tenviriye resmi tahakkukat ve tahsilatında fazlalık meşhut olduğu halde Adalar Dairesi’nde bilakis noksan vukuu iki sebepten neşet edebilir. Birisi 340 senesinde bu resim tamamen tahakkuk ettirilerek senesi içinde tahsil edilip bakaya bırakılmaması, diğeri 341 senesinde bu resmin tahsiline itina edilmemiş olması. Mamafih birinci sebep daha muvafıktır. Diğer kalemlerde görülen eksiklik ve fazlalık umur-ı tabiiyedendir. Duhuliye ile kantariyedeki tenakus sebebi evvelce defaatle izah edilmiş olduğu gibi yaya kaldırımlarıyla işgal ruhsatiyelerindeki tenakus da kanunun bu resmi men edişine matuftur. Kontorato resminden 340 senesinde hiç tahsilat ve tahakkukat vukua gelmemiş olması ve rüsum-ı mütenevviada da bir şey gösterilmemiş bulunması sebepleri anlaşılamıyor. Hülasa 340 senesinde 24.230 lira varidata mukabil 66.554 lira ve 341 senesinde 27.160 lira varidata mukabil 140.041 lira masraf ihtiyar edilmiştir. Şu halde 340 senesinde 42.324 lira ve 341 senesinde 112.881 lira merkezden muavenet edilmiştir. Buna Heybeli rıhtımı için ihtiyar olunan masrafların da -eğer dahil değil ise- ilavesi takdirinde merkezin Adalar’a muavenetinin derecesi tezahür eder. Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 43.421 lira tutmasına göre varidatı memurlarının maaşlarının nısfına bile kifayet etmemektedir. 61 62 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Bakırköy Dairesi 340 senesi varidatı; 16.303 ve 341 senesi varidatı 18.368 liradır. Bazı kalemlerinde görülen fazla varidat 6963 ve noksan varidat 4899 liradır. Heyet-i umumiyesi itibarıyla her iki sene varidatı arasındaki fark; 2065 lira fazladır. Fazla-i varidat husule gelen kalemler; en ziyade müceddeden yaptırılan lağım ve kaldırım nısf-ı masarif-i inşaiyesiyle hasılat-ı müteferrikadadır. 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun 41’inci maddesi: Belediyece bir sokakta müceddeden inşa edilecek kaldırım veya lağım masarif-i inşaiyeisinin nısfının o sokakta bulunan ebniye cephelerine göre dairece ashabına bittevzi taksite rabt olunarak rüsum-ı belediye gibi tahsil salahiyetini vermiş olduğu için Bakırköy şube-i idariyesince bundan istifade olunduğu anlaşılıyor. Diğer dairelerde de bu gibi inşaat olması tabii bulunduğu halde oralarda bu varidattan ehemmiyetli tahsilat görülmemesi şayan-ı dikkattir. Noksanlara gelince: Birçok kalemlerde görülmekle beraber bunun da en çoğu tanzifat ve tenviriye resmindedir. Bu tenakus da 340 senesinde bakaya bırakılmamış olmasına atfedilir. Zira sahası pek dar, emlaki mahdud ve madud olan bu dairede tanzifat ve tenviriye resminin vakit ve zamanıyla tahakkuk ettirilmemiş olmasına ihtimal verilemez. Duhuliye ve kantar resimlerindeki noksan bu daire için haiz-i ehemmiyet değildir. İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi olarak 341 senesi zarfında ancak 4 lira gibi bir meblağ tahakkuk ve tahsil edilmiş olması o sene içinde Bakırköy Dairesi’nde halkın inşaat ve tamirat namına hiçbir teşebbüste bulunmamış olmasına delalet eder ki bu, müstebattır. Hisar’la bu daire dahilindeki inşaat noksanlığı nazar-ı dikkati caliptir. Hülasa 340 senesinde 16.303 lira varidata mukabil 66.184 lira ve 341 senesinde 18.368 lira varidata mukabil 73.047 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 49.881 ve 341 senesinde 54.679 lira merkezden muavenet vaki olmuştur. Dairenin bir senelik maaş ve ücreti -tahsisatıyla beraber- 37.551 lira olmasına göre dairenin bir senelik varidatı memurları maaşının nısfına bile kifayet etmemektedir. Umumi Mukayese ve Bazı Mütalaat 340-341 senelerinde doğrudan doğruya Merkez Emanet’çe tahsil ve cibayet edilmiş olan varidatta esas itibarıyla fazlalık vardır. Bazı kalemlerde husule gelen fazla-i varidat 1.182.013 ve noksan-ı varidat 270.916 liradır. Noksan gelen varidatın başlıcası: 182.142 lira müessesat-ı belediye icaratında, 30.106 lira tarik bedel-i nakdisinde, 47.316 lira mevadd-ı müştaile istihlak resmindedir. Diğerleri cüziyeti hasebiyle haiz-i ehemmiyet değildir. Bunlardan müessesat-ı belediye icaratında tenakus husulü ruhsatiye ve barakaların ve ilgasından, tarik bedel-i nakdisinde tenakus husulü 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’yla bu resmin idare-i hususiyeye verilmiş olmasından ileri gelmektedir. 340’ta görülen tahsilat ise daha evvelki seneye ait bakayadır. Mevadd-ı müştaileistihlak resmindeki tenakusun sebebi 26 Şubat 340 tarihli kanun, duhuliye Sayı: 22 Haziran 1926 alınan bir maldan istihlak resminin cibayetini men etmesinden neşet etmektedir. Kule-i zemin bedelinde görülen tenakus haiz-i ehemmiyet değildir. Çünkü kule-i zemine tesadüf eden bir yer satıldıkça bu resim tahakkuk eder, satılmazsa alınmaz. Bu ise tesadüfe ve zuhurata tabidir. Miktarı cüzi olmakla beraber haiz-i ehemmiyet görülen bir varidat var ise o da telefon ve elektrik şirketlerinin hutut-ı mevcude icaresidir. Telefon ve elektrik şirketleri mukavelenameleri mucibince telefon ve elektrik hattı geçen sokak ve caddelerde işgal masrafı olarak şirketler Emanet’e kilometre başına bir aidat tediyesine mecburdurlar. Telefon şirketinden 340’ta alındığı halde 341’de bir şey tahsil edilmemiş, elektrik şirketinden ise iki seneden beri bir şey alınmamıştır. Daha evvelki senelerden de bir şey alınıp alınmadığı meçhuldur. Gerçi bu resimlerin bugünkü para rayicine göre kıymeti yoktur. Fakat asıl mevzubahis edilmek istenilen cihet; her sene varidat bütçesi bütçe encümeninde tetkik ve cemiyet-i umumiyede müzakere edilirken bu meseleye temas edilir, cüziyetinden bahsolunup şehirde tahtelarz kaç kilometre telefon ve kaç kilometre elektrik kablosu mefruştur? Bunlar sorulmak, anlaşılmak istenir. Fakat ne heyet-i fenniye, ne komiserlik bir şey yapmaz yahut yapamaz. Evet; bugün bu şirketlerin İstanbul sokaklarında kaç kilometre tulünde kabloları vardır? Bu malum değildir. İhtimal ki bu adem-i malumat dolayısıyla senelerden beri resim de tahsil edilememektedir. Edilen ise mevhum bir miktarda müstenittir. 1927 senesi bütçesi müzakere edilirken yahut Cemiyet-i Umumiye’ye teklif edilmeden evvel bu ehemmiyetsiz, fakat her zaman münakaşa edilen miktar meselesinin de bu sene olsun heyet-i fenniye ve komiserlikçe halledileceği ümit olunabilir. 340 bütçesinde 174 lira müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere hasılatı vardır. 341’de böyle varidat görülemiyor. Halbuki gerek Taksim gerek Tepebaşı Bahçeleri, mukavelenameleri mucibince senede birer gün bahçeden ve tiyatrodan istifadeyi Emanet’in emrine bırakmıştır. Emanet bu hakkını istimal etmezse mukabilinde bir meblağ almaya da cevaz verilmiştir. Bu hak ve menfaat şuna buna bahşedileceğine muhtac-ı muavenet olan Darülaceze menfaatine her sene bir müsamereye tahsis olunsa çok iyi ve çok faydalı bir iş olur. Bunlardan başka varidatta hemen umumiyetle tezayüt vardır. Onları burada birer birer izah etmekten ise cetvelin tetkikini rica edeceğim. Maahaza devair-i belediye varidatıyla beraber iki senelik tahsilatın umumi bir mukayesesini yürütmek de faydadan hali değildir: 340 senesinde merkezle merkeze merbut şuabat ve müessesatın ve dairelerin mecmu varidatı 5.101.238 ve 341 senesininki 5.949.696 liradır. (1) numaralı cetvelin tetkikinden anlaşılacağı üzere 58 kalem enva-ı varidatın bir kısmında 1.304.031 lira tezyid ve bir kısmında da 340.195 lira tenakus görülmektedir. Şu halde bir sene evveline nispetle umum varidatta 848.458 lira fazlalık vardır. Görülüyor ki umum varidatta bir sene evveline nispetle hayli terakki vardır.Bazı kalemlerdeki tenakus o kadar haiz-i ehemmiyet değildir. Bir kısım varidattaki tenakus ise zaruridir. Yaya kaldırımları işgal ruhsatiyesinde 28.047 lira raddesindeki tenakus yeni kanunun bu ruhsatiyeye cevaz vermemesinden ileri gelmiştir. 63 64 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Kantariye resmindeki tenakusun sebepleri, bu ocağın ananevi suistimaline matuftur. Mamafih bu cihet nazar-ı dikkate alınarak bu resim 12 Temmuz 341 tarihinden itibaren 120.000 lira mukabilinde mültezime verilmiştir. Bedel-i iltizam o ana kadar vukua gelen tahsilattan az ise de memur maaşının tasarrufu Emanet’in kârını teşkil eder. Temettüde 214.029 lira raddesinde tezayüt husulü 340 senesinde defterdarlığın -açıkça söyleyeceğim- bir haksızlığı üzerine belediye resm-i munzammının 26 Şubat 340 tarihli kanunun mevki-i meriyette bulunduğu zaman misillü yüzde on tahakkuk etmesinden ve 341’de ise bu miktarın yeni kanun mucibince yüzde yirmiye çıkarılmasından ileri gelmiştir.1 Tanzifat ve tenviriyedeki fazlalık ise 340’da bu vergilerin esas kayıtlarının ve bittabi tahakkuklarının ikmal edilemeyerek 340 bakayasının da 341’de tahsilinden neşet etmiştir. Birçok daireler bu resmin kayıtlarını hala ikmal edememiş olduklarından 1926 senesinde daha ziyade fazla husulü memuldür. Esasen tahakkukat beş senelik olarak icra edilmekte olduğundan bu resimden bakayanın adem-i tahsili ve zarar vukuu varid değildir. Emlak vergisindeki 100.457 lira ve duhuliyedeki 173.223 ve hasılat-ı müteferrikada 209.668, kontorato resminde 56.728 ve rüsum-ı mütenevviada 63.088 lira raddesinde tezayüt şayan-ı kayıt ve tezkârdır. Köprü müruriyesinde görülen 34 bin küsur lira raddesindeki tezayüt; memurların ve tahsildarların maaşları tezyit ve murakabe teşdid edildiği takdirde bunun dört beş misline baliğ olacağı şüphesizdir. Nazar-ı dikkati calib varidattan birisi de imtiyazlı şirketler hisse-i menafiinde 113.785 lira tezayüttür. İstanbul’da hidemat-ı umumiyeyi ifa etmek için teşekkül ve teessüs etmiş olan anonim şirketlerin imtiyaz mukavele ve şartnameleri belediye asla işe karıştırılmaksızın Nafia Vekâleti’nce verilir ve bittabi bu meyanda şehrin hukuk ve menafii asla gözetilmezdi. Hatta birçok şirketlerin şartname ve mukavelenamelerinde şehrin lehinde bir tek cümleye ve bir kuruş maddi menfaate tesadüf edilmez. Tünel ve Terkos bu nevi şirketlerdendir. Türkiye’de şekl-i hükûmetin cumhuriyete inkılabından sonra bilumum şirketlerin imtiyaz mukavele ve şartnamelerinde bazı tadilat yapıldığı sırada 339 senesinde hükûmet-i cumhuriyemizce Emanet’ten Ankara’ya iki mütehassıs memur istenilerek o zaman bazı maddi menafi temin edilmiş ve ezcümle her şirketin hasılat-ı gayr-i safiyesinden yüzde itibarıyla şehre bazı menfaatler temin edilmişti. İşte bu varidat odur ve gittikçe çoğalması icap eder. Mevcut şirketlerden yalnız Şirket-i Hayriye’nin Emanet’e vereceği aidat tezyit edilmeyerek kemakân yüzde ikide bırakılmıştır. Seyr-i Sefain vaziyet ve hizmet itibarıyla Şirket-i Hayriye’den, Haliç İdaresi’nden, tramvay, tünel ve emsali vesait-i nakliye şirketlerinden asla farklı olmadığı halde bu idare şehre Şirket-i Hayriye derecesinde olsun maddi hiçbir menfaat temin etmez. Hatta köprüye yanaşma ücreti bile vermez. Anadolu ve Rumeli şimendiferleri de böyledir. Evvela Şirket-i Hayriye’nin hasılat-ı safiyeden vermekte olduğu 1 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun dördüncü maddesi belediye vergi ve resimlerini tahsil ettiği halde vermeyen mal memurlarının eli işten çektirilip bir sene müddetle devlet, vilayet ve belediye hizmetlerinde istihdam edilmemek üzere tecziyesine lüzum göstermektedir. İstanbul Defterdarlığı keşke tahsil etse de vermeseydi. Hiç olmazsa hazineye kalmış olurdu. Halbuki senesi içinde tahakkuk ve tahsil ettirmedi. Tahsil ettiği halde vermeyenlere bu tarzda ceza verilirse acaba hiç tahsil etmeyenlere ne ceza terettüp eder? Cezada kıyas yoktur derler. Olsa idi, laakal on sene memuriyetten mahrum olması icap ederdi. Sayı: 22 Haziran 1926 aidatın bir miktar tezyidiyle diğerleri gibi hasılat-ı gayr-i safiyeye tahvili ve şimendifelerden de -banliyo münakalatı dolayısıyla- şehre bir hisse tefrikinin temini halinde bu varidatın çok tezayüt edeceği şüphesizdir. Diğer kalemlerdeki tezayüt ve tenakus o kadar haiz-i ehemmiyet değildir. Yalnız inşaat ve tamirat ruhsatiyesinde tenakus husulü şehirde inşaat ve tamiratın azlığına ve bu da İstanbul’un iktisaden sukutuna delalet etmek itibarıyla hükûmet ve Emanet’çe ehemmiyetle düşünülecek bir meseledir. 340 senesinin 5.101.238 lira raddesindeki tahsilatına mukabil 5.181.444 lira ve 341 senesinin 5.949.296 lira tahsilatına mukabil 6.049.987 lira sarfiyat vukua gelmesine nazaran 340 senesinde 87.206 ve 341 senesinde 101.291 lira varidattan fazla masraf ihtiyar olunmuştur. Esasen tahakkuk ettiği halde tesviye edilmeyerek gelecek senelere bırakılmış olan borçlar da başkadır. Masarifin müfredatını zikir ve tadada hacet ve mahal görülememiştir. Arzu ve merak edenler (2) numaralı tabloda tetkik edebilirler. Varidat ve Masarifin Her Ay Gayesinde Tetkik ve Mukayesesi Lüzumu Gerek (1) numaralı cetvelin tetkiki, gerek şimdiye kadar serd edilmiş olan izahat ve mütalaat gösteriyor ki dairelerin varidat ve sarfiyatı her ay gayesinde şehriye cetvelleri üzerinde tetkik edilerek bir ay evveline ve geçen senenin aynı ayına göre artıp artmadığı ve eksildiği takdirde sebepleri araştırılırsa tezyid-i varidat hususunda çok faydalı bir iş görülmüş olacaktır. Şu kadar var ki bu tetkikat ve mukayesat neticesinde tezyid-i varidat hususunda faaliyet ve hüsn-i hizmeti ve emsaline numune addolunacak usul ve tarz-ı mesaisi görülen memurlar terfi ve bilhassa ikramiye ile taltif ve aks-i hali sabit olanlar da kat-ı maaş, tenzil veya tahvil-i sınıf ve memuriyet suretiyle cezalandırılırsa tetkikat ve mukayesattan matlup ve muntazar olan fayda tezauf eder. (1) numaralı cetvelin hane-i mahsusları mukayese için kâfi derecede vuzuh ve belagati haiz olduğu için evvelce bilmünasebe mevzubahis edilenlerden başka daha birçok misaller zikrine teşebbüs cetvel mündericatını tekrar olacaktır ki buna da lüzum ve mahal yoktur. Burada yalnız bir iki meseleyi mevzubahis etmekle iktifa edeceğim. Mesela Fatih Dairesi’nin varidatı meyanında 41.874 lira kontorato resmi tahsilatı görüldüğü halde Fatih’e nispetle daha çok olması lazım gelen Bayezid’in ancak 6680 ve Beyoğlu’nun 5778 lira tahsilat yapmış olduğu ve diğer dairelerin tahsilatı ise bu sonrakilerden çok aşağı bulunduğu görülmektedir. Şu halde Fatih muhasebecisi Halil Bey’in bu resmin tezyidinde büyük hizmeti sebk etmiştir ve etmektedir. Acaba bu hizmetine mukabil Fatih muhasebecisi geçen sene kaç lira ikramiye ile taltif ve teşvik edilmiştir? Yine bu meyanda köprü müruriyesinde 34.000 küsur lira raddesinde bir fazlalık olduğu görülüyor. Bu fazlalık dolayısıyla daha senesi içinde köprü müdürüne defaatle ikramiye verilmişti. Fakat asıl tahsil ve tezyid-i varidatta mühim birer amil olan tahsildar ve kontrol memurlarına bir şey verilmiş miydi hiç zannetmiyorum. 65 66 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Halbuki yazın ve kışın şedaidine tahammül ederek ve halkın bilüzum tahkiratına hedef olarak her sene şehre yarım milyon lira varidat tahsil eden köprü tahsildar ve memurlarına bir değil beş hatta on maaş nispetinde ikramiye verilmiş yahut varidatın tezayüdü nispetinde muayyen bir meblağ vaat ve tediye edilmiş olsa köprü müruriyesinin böyle 34.000 lira değil herhalde bunun birkaç misli raddesinde tezayüt edeceği şüphesizdir. Duhuliyede tezayüt; İstanbul’a çok eşya gelmesinden, mezbaha resminde tezayüt; halkın fazla istihlakâtından ileri geleceğinden bunlardan dolayı mezbaha ve duhuliye memurlarına bir hisse-i iftihar ve binnetice mükâfat-ı nakdiye isabet etmemek icap eder. Emlak, temettü ve imtiyazlı şirketler aidatındaki tezayüdün sebepleri malum ve kısmen de izah edilmiş olduğundan gerek bunlardan gerek varidatın heyet-i umumiyesinden mütevellit tezayütten dolayı merkez ve şuabat-ı idariye heyat-ı hesabiyeleri lehine kaydolunacak bir cihet görülemiyor. Noksanlar için de kimsenin muaheze ve tecziye edildiği işitilmemiştir. Hülasa ya varidat şubesince yahut vize heyetince veyahut heyet-i teftişiyenin maliye müfettişleri tarafından her ay gayesinde dairelerden vürut eden şehriye cetvelleri tetkik ve mukayese ettirilerek hizmeti görülenlerin taltif ve teşvik ve lakayd olanların tecziyesi usulünun ihdas ve idamesine lüzum-ı kati vardır. Böyle bir usul mevcut olsa idi Kadıköy Dairesi’ndeki tenakus daha bidayette nazar-ı dikkati celp ederek mervi olan suistimale meydan ve mahal bırakılmamış olurdu. Her ne kadar Cemiyet-i Umumiye Tetkik-i Hesabat Encümeni iki seneden yalnız masrafı değil tahsil edilmiş olan varidatı da tetkik ve mukayese ederek netice-i tetkikatını Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’ye bildirmekte ise de bu muamele senenin hitamından beş altı ay sonra yapılmakta olduğundan faydası tenkit ve muaheze derecesinden ileri geçmemektedir. Ve şimdiye kadar kimsenin mesul ve muaheze edildiği de görülmemiştir. Burada arz etmek istediğim tetkik ve mukayese usulü ise hemen her ay gayesinde olacağına göre faydası aşikârdır. Bu usulün ihdas ve idamesinde ve bu vazife ile iştigal etmek üzere Emanet’te bir varidat müdüriyeti teşkilindeki lüzum şu suretle bir kere daha tezahür eder. İki Seneden Beri Emanet Varidatı Arttı mı, Eksildi mi? 1340 senesi bütçesinde muhammenat 4.066.819 ve tahsilat 5.101.238 lira olmasına göre ledelmuvazene 1.034.418 lira fazla varidat husule gelmiştir. 1341 senesinde kezalik muhammenat 5.469.320 ve tahsilat 5.949.296 lira olup aralarındaki fark 439.976 lira olması itibarıyla sene-i mezkûrede dahi varidatta tezayüt vuku bulmuştur. Fakat varidatta bu suretle tezayüt husulü Emanet’in ve bittabi tahsil ve tezyid-i varidatla alakadar heyet-i hesabiyenin himmet ve faaliyeti eseri midir yoksa iki sene evvel yani 339 senesine nispetle varidat envaı mı artmıştır da tezayüt ondan ileri gelmiştir? İşte mevzubahis etmek istediğim mesele budur. Meseleyi bu safhadan tetkik edecek olursak şu neticeye vasıl oluruz: 339 senesinde 26 Şubat 330 tarihli Rüsum-ı Belediye Kanunu mevki-i meriyette idi. 340’tan sonra ise 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu tatbik edilmeye başlanmıştır. Sayı: 22 Haziran 1926 Her iki kanun arasında varidatın envaı miktarı ve nispeti itibarıyla fark vardır. Bu farkı biraz aşağıda izah edeceğiz. Eski kanunun meri olduğu 339 senesi muhammenatı 2.348.000 lira ve tahsilatı 3.485.343 liradır. Ledelmuvazene muhammenatla tahsilat arasında 1.137.343 lira fazlalık vardır. Bunu 338 senesi tahsilatı ile de mukayese edecek olursak yine bir fazlalık görürüz. Ezcümle 338 senesinde 1.918.548 lira raddesinde bulunan tahsilat 339 senesinde 1.566.795 lira fazlasıyla 3.485.343 liraya baliğ olduğu anlaşılıyor. 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu Emanet’e duhuliye, emlak vergisinin rubu gibi yeni ve mühim varidatlar tahsis ettiği gibi o zamana kadar âdeta maktu gibi ancak yüz küsur bin lira raddesinde bir şey temin eden tanzifat ve tenviriye resmi miktarını tezyit etmiş ve yine bu sene içinde imtiyazlı şirketler hisse-i menafiinin tahsiline başlanmış ve 339 senesi Temmuz’undan sonra açılan mezbahanın hakiki varidatı ve yine o sene içinde münakalata küşade bulundurulan Unkapanı Köprüsü’nün hasılatı ancak 340’tan sonra taayyün eylemiş ve bir de yeni kanun evvelce ihtiyari olan kantariyeyi mecburi kılmış olduğundan 340 ve 341 senelerinde bu son varidatlardan vuku bulan tahsilat yekûnu nazar-ı dikkate alınmak icap eder. Şu halde 341 senesinde şu: Lira [Tahsilatın Nevi] 514.066 Emlak vergisi rub hissesi 334.029 Temettü kesr-i munzammı 273.801 Tanzifat ve tenviriye resmi 895.254 Mezbaha ücreti 1.713.979 Duhuliye resmi 295.399 İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii 24.000 Sigortacılar taahhüdatı 4.050.528 [Yekûn] Nev-i varidattan tahsil edilmiş olan ceman “4” milyon küsur lira sene-i mezkûre tahsilat-ı umumiyesi bulunan 5.949.294 liradan tenzil edilirse 340 senesine ait mütebaki tahsilat 1.898.766 lira kalmış olur. Bu miktar eski kanunun tahsile cevaz gösterdiği varidata isabet eden miktardır. Halbuki 339 senesinde yine eski kanun mevki-i meriyette iken vuku bulan tahsilat yekûnu 3.485.343 lira olmasına göre 341 senesi tahsilat[ı] bundan tenzil edilirse aralarında 1.585.565 lira noksan husule gelir. Mamafih 339 senesi Temmuz’undan sonra mezbahadan alınan varidat ile rüsum-ı tanzifiye ve tenviriye karşılığı bulunan yüz küsur bin liranın ve yine sene-i mezkûrede eski kanun mucibince cibayet edilmiş olan sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesinin temin-i mukayese ve muvazene için dahil-i hesap edilmesi icap ettiğinden geniş bir hesap ile baladaki 1.585.565 liranın küsuratı bunlara mukabil tutulsa yine 339 senesiyle 341 senesi tahsilatı arasında 1.000.000 lira eksiklik müşahede edilmiş olur. Demek oluyor ki 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu neşredilerek Emanet’e yeni birtakım menabi-i varidat temin edilmemiş, mezbaha açılmamış ve imtiyazlı şirketler yola getirilmemiş olsa idi 341 senesinde daha evvelki senelere nispetle ancak bir milyon küsur lira raddesinde varidat tahsil edilmiş olacaktı. 67 68 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Binaenaleyh 339 senesinde eski kanun mevki-i meriyette bulunduğu sırada bir sene evveline yani 338 senesine nispetle varidat 1.566.795 lira fazlasıyla 3.485.313 liraya iblağ edilmiş iken 340 ve 341 senelerinde “4” milyon küsur liralık yeni menba-i varidat bulunmuş olduğu halde varidat-ı belediyenin heyet-i mecmuasıyla 5 ila 6 milyon arasında bocalayıp kalması 339 senesine nispetle 340 ve 341 senelerinde tezyid-i varidat için hiç himmet ve gayret sarf edilmemiş olduğuna delalet eder. Mamafih burada bir noktayı ehemmiyetle nazar-ı dikkate vaz etmek icap eder. Usul ve kavaid-i hesabiyece varidat tahsilatı bütçedeki muhammenatı tutar ve geçerse tahsil-i varidat ile muvazzaf olanların muvaffak olduğuna hükmedilir. 340 ve 341 seneleri tahsilatı muhammenatı geçmiş olduğundan heyet-i hesabiye bu nokta-i nazardan kendisine tevdi olunan vazifeyi bihakkın ifa etmiş addedilir. Fakat Şehremaneti şahsiyet-i maneviyesi iki sene içinde tabir-i aharla 339 senesine nispetle varidatın tezyidinde muvaffakiyet gösterememiş bilakis bir milyon küsur lira raddesinde tenkisine sebebiyet vermiştir. Bu mevzu üzerinde daha fazla durmayarak istedikleri gibi etraflıca mukayese yürütmeyi kariin-i kirama terk ediyorum. Müsmir Masarif, Gayr-i Müsmir Masarif! Varidatın yüzde kaçı maaşa verilmektedir? Ancak varidatın ne miktarının maaşa ve ne miktarının masrafa tahsis edilmiş olduğunun herhalde tefriki ve bilinmesi icap eder. Çünkü varidatın yarısı veya yarısına yakın bir miktarı memur maaşına verilerek şehrin imarına, tezyinine, sıhhat ve istirahat-i umumiyenin muhafaza ve teminine daha az para tefrik edildiği her zaman işitilmekte ve bu meyanda Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesindeki kayıt -ki maaşat varidatın humsunu tecavüz etmeyecektir- daima ileri sürülmektedir. Bittertip atiye derç edilmiş olan şucetvel gösterir ki: Masarifin Yüzde Nispeti Maaşat ve Ücurat Lira Kuruş Yüzde Nispeti 72.694 07 İdare-i umumiye maaşatı 1,20 33.038 57 Heyet-i fenniye maaşatı 0,54 120.072 51 Heyet-i sıhhiye maaşat ve ücuratı 1,98 120.395 22 Heyet-i hesabiye maaşat ve ücuratı 1,99 79.495 01 Heyet-i tahririye maaşat ve ücuratı (idare-i umumiye de dahildir) 1,31 115.872 19 Umur-ı iktisadiye maaşat ve ücuratı 1,91 31.444 51 Mevkufat-ı umumiye 0,51 573.012 08 551.669 24 1.124.681 32 Yekûn Maaşat ve ücurat tahsisat-ı fevkaladesi Yekûn 9,44 9,11 18,55 Sayı: 22 Haziran 1926 Masarif Lira Kuruş Yüzde Nispeti 672.056 41 (Heyet-i fenniye, su idaresi, tamirat-ı mütemadiye amelesi, şuabat-ı idariye heyet-i fenniyeleri, Bahçeler Müdüriyeti, nezafet-i fenniye amelesi ve itfaiye müstahdemini) 11,10 95.781 50 İdare-i umumiye levazımı 1,58 309.129 88 İdare-i umumiye masarif-i mütenevviasıyla müteferrika 5,11 189.901 78 Umur-ı sıhhiye masarifi 3,13 62.734 00 İtfaiye masarifi 1,03 2.568.147 09 İnşaat-ı umumiye ve istimlakât masarifi 42,44 218.253 65 İmarat, tezyinat ve tenvirat masrafı 3,60 72.579 14 Menba suları masrafı 1,19 238.561 83 Tanzifat ve tathirat masrafı 3,94 52.033 51 Aidat-ı tahsiliye 0,86 28.840 00 Darülaceze bütçe açığı 0,47 417.287 08 Düyunat 6,89 4.925.305 96 Yekûn 81,34 6.049.987 28 Yekûn-ı umumi 99,89 341 senesinde maaşata 573.012 lira tediye edilmiştir. Bu miktar o seneye ait tahsilatın yüzde 9,44’üdür. Tahsisat-ı fevkalade olarak da 551.669 lira tediye olunmuştur. Bu da sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 9,11’ini teşkil eder. Görülüyor ki birçok müessesatta ezcümle Reji’de, Düyun-ı Umumiye’de ve sair müessesat-ı maliye ve ticariyede memurin ve müstahdemine maaş veya ücretlerinin dört beş misli tahsisat verildiği halde Emanet’te ancak bir misli verilmektedir. Esasen tahsisat-ı fevkalade ahval-i fevkaladeye mebni muvakkat bir zaman için memurine vuku bulan bir muavenetten ibaret olmak itibarıyla maaş addedilerek bunun da Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesi hükmüne ithal edilmesi doğru değildir. Mamafih öyle de olsa her ikisinin yekûnu ancak yüzde 18,55 eder ki henüz humsunu bile teşkil etmez. Yine doğru ve mantıki olmayan ikinci bir mütalaa da heyet-i fenniyece alelumum inşaatta çalıştırılan amele, kaldırımcı, lağımcı, su yolcu gibi imar ile meşgul ve muvazzaf olanlar ile yine şehrin imar, tezyin ve tanzifiyle muvazzaf bulunan nezafet amelesine, umumi bahçeler müstahdeminine ve bilhassa idame-i umrana hadim bulunan itfaiye neferatına hizmet mukabili verilen tahsisatın da maaş addedilmesidir. Bilmeyiz ki bu da ne dereceye kadar doğru olabilir! Nezafet hayvanlarına yedirilen arpa, itfaiye kamyonlarında yaktırılan benzinler müsmir addedilip de amele ve neferlere verilen paranın maaş ve maaşın da gayr-i müsmir addedilişini havsala kabul etmez. Emanet’in 341 senesinde bu uğurda sarf ettiği meblağ 672.056 liradır. Bu ise sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 11,10’unu teşkil eder. Mamafih bunun da maaşat ve ücurata zammı halinde umumiyetle memur ve amele maaş ve ücreti sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 29,65’ini teşkil eder ve bu suretle humsu biraz tecavüz eder. Hükûmetin 341 ve 1926 seneleri varidatının ne miktarının maaşa ve ne miktarının masrafa verildiğine dair bir kayıt ve malumata destres olamadım. Ancak 69 70 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi geçen 340 senesi bütçesi Millet Meclisi’nde müzakere edilirken Muvazene-i Maliye Encümeni Reisi Şakir Bey varidat-ı umumiyenin nısfının maaşa verildiğini söylemişti. Şimdi de aşağı yukarı böyle olmak lazım gelir. Bu takdirde yani amele ücreti de gayr-i müsmir addedildiği halde de Emanet de yine maaşat ve ücuratın sarfiyat-ı umumiyenin nısfına baliğ olmadığı tezahür eder. Hülasa bu masraflar maaş ve maaş da gayr-i müsmir addedilirse: Nezafeti kaldırmak, itfaiyeyi lağv etmek, parkları kapıcısız, muhafızsız bırakarak onları hudayinabit bir orman halinde terk etmek, inşaat ve imarattan vazgeçmek herhalde tezyid-i varidat için iyi bir tedbir olacak ise de 48 sene evvel neşredilmiş olan Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesinde bir kayıt vardır diye 1926 senesinde buna cevaz gösterecek kimse bulunamayacaktır sanırım. Tahsisat-ı fevkaladelerin hele amele ücret ve muhassasatının maaş addedilmemesine dair mezkûr maddeyi tefsiren Şura-yı Devlet’çe ittihaz edilmiş olan kararlardan hiç bahsetmek istemiyorum. Bu hususta mantığı daha kuvvetli buluyorum. Yine bu cetvele göre 341 senesi içinde en çok para inşaat-ı umumiye ve istimlakâta verilmiştir. Bu para 2.568.147 liradır ki sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 42,44’üdür. Diğer sarfiyat miktarı cetvelde murakkamdır. Temin-i mukayese ve muavezene için birer birer tetkik olunabilir. Bu vesile ile şurasını hatırlatmak icap eder ki Şehremaneti’nde memur maaşı değil memur adedi çoktur. Ve memur azil ve nasbını kanuna tevfik ederek terfi ve tayinde ehliyet ve meziyet aranabilse, daha doğrusu Emanet bu hususta kudret ve salahiyet sahibi edilse, o zaman Şehremaneti’nde herkese iş ve maişet bulmaktan ziyade işlere ehil ve muktedir memurlar alınarak ve o memurlar vazifelerinin ehemmiyeti ve ehliyet ve kifayetlerinin icabı vechile doyurularak hem belediye işleri şimdikinden laakal yirmi misli daha iyi idare olunur, hem de memur adedi yarı yarıya tenezzül eder. Bu tarzın kabul ve ihtiyarı halinde bütçeye bir fazlalık da tahmil edilmiş olmayacak ve tasarruf edilecek memurların maaş ve ücretleri hizmette kalacak ehil ve muktedir memurlara verilecektir. 340 devlet bütçesi müzakere olunur iken Muvazene-i Maliye Encümeni Reisi Çatalca Mebusu Şakir Bey, “Encümen; memur maaşını keyfiyeten takviye ve miktarı kemiyeten tasarruf kanaatindedir.” demişti. 1926 senesi Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun on birinci maddesinde: “Her daire 1926 sene-i maliyesi nihayetine kadar kadrosundaki memurin ve müstahdemin aded-i mecmuunu vuku bulacak münhallatı tedricen mevkuf tutmak suretiyle laakal yüzde üç nispetinde tenzile mecburdur. Bu suretle yapılacak tenzilat yüzde üçten fazla olursa fazlaya ait münhallat tasarrufatından sene nihayetinde o dairenin memurin ve müstahdemin-i mevcudesine İcra Vekilleri Heyeti’nce tayin edilecek miktarda ikramiye ita olunur.” denilmektedir. Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’den de böyle bir kanaatin izharı ve bir kararın ittihazı beklenir.2 Bir de bu gibi mukayeseler hatıra gelirken yalnız Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesiyle belediyenin bugünkü varidatından ziyade İstanbul gibi -rivayete göre- 1.000.000 nüfuslu ve 204 kilometre murabbaı sahaya yapılmış, dağınık ve büyük fakat dünyanın en güzel bir şehrinin varidatı ne olmak lazımdır? Emsali bilad-ı mütemeddine ve müterakkiyenin varidatı ne kadardır? Bunlar 2 Emanet’te memur tayin ve terfiinde bahis olan şu satırlar Memurin Kanunu’nun neşrinden evvelki zamanlara aittir. Şimdi Memurin Kanunu memur tayininde laakal orta tedrisat mezunlarını ve olmadığı takdirde imtihanı esas ittihaz etmiş, terfide ise kıdemi ve kıdemde müsavat husulünde ehliyeti sebeb-i tercih addeylemiş olduğundan badema yukarıda izah olunan nabeca ahvalin Emanet’te cereyan etmeyeceği şüphesizdir. Sayı: 22 Haziran 1926 bilhassa nazar-ı dikkate alınmak icap eder. Eğer İstanbul’da Garp'taki mefhum ve manasıyla bir belediye teşkil edilecek olur ise memurları herhalde şimdikinden daha fazla olacak ve maaşları da şimdikinden beş on misli yüksek bulunacaktır. Bu memurları istihdam ve yüksek maaşları temin ederek belediye makinesini daha iyi işletebilmek için evvelemirde belediye varidatını arttırmak, belediyenin olması lazım gelen birçok hakları ve salahiyetleri ve binnetice mebani varidatı olmak icap eder. Yoksa bugünkü hale ve bugünkü varidata bakıp da varidatın yarısı maaşata veriliyor demek bilatetkik söylenmiş bir sözden başka bir şey olamaz. Bunun böyle olduğunu işte bu cetvel mündericatı da ispat eder. Ancak fuzuli olduğu için bihakkın hatta bir an evvel tasarruf edilecek bir kısım var ise o da kadro hariçleriyle mazullere verilen maaşlardır. (2) numaralı cetvelde münderiç olduğu üzere 341 senesinde kadro hariçleriyle mazullere Emanet’çe 23.209 lira verilmiştir. Kadro hariçleri kâmilen, mazuller ise sülüsan nispetinde mağdur memurlardır. Bunlara memuriyet teklif edilerek hem kendileri ikdar edilmek hem de Emanet fuzuli bir masraftan kurtarılmak lazımdır. Mazuliyet maaşı 341 senesine gelinceye kadar Emanet hesabına Hazine-i Maliye’ce tesviye olunmakta idi. 340 Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun bir maddesiyle Emanet’in mazul memurlarının maaşlarının yine Emanet’çe tesviyesi takarrür etmiştir. 341 senesinde halen müstahdem olan memurların maaşından kesilen %2 mazuliyet aidatı (1) numaralı cetvelde muharrer olduğu üzere ancak 7510 liradır. Şu halde varidatla sarfiyat arasında husule gelen 15.799 lira raddesindeki fark Emanet’çe varidat-ı saireden tesviye olunmuştur. Binaenaleyh bu sene olsun imkân derecesinde hariçten memur alınmayarak münhallata kadro hariçleriyle mazulin tayin edilip ancak memuriyet bulunamayanlara verilecek olan tahsisatın bu maksatla memurlardan kesilen aidat miktarını tecavüz etmemesine itina icap eder. Badema Memurin Kanunu icabı olarak idareten azil mülga olduğundan gayret edilirse salifülbeyan 15.000 küsur liranın mühim miktarının tasarrufu mümkündür. Memurin Teavün Sandığı Tesisi Şu vesile ile çok muvafık ve icrası pek mümkün addettiğim bir noktayı hatırlatmayı vicdani bir vazife addederim. Şöyle ki: Memurin Kanunu; devletçe bir “Memurin Muavenet Sandığı” teşkiline lüzum göstermektedir. Emanet’çe de böyle bir sandığa ihtiyaç derkârdır. Fakat şehrin binbir ihtiyacı arasında bu sandığa mühim miktarda sermaye tefrik edilemeyeceği emsali delaletiyle zannolunmaktadır. Halbuki kadro hariçleriyle mazul memurlar kâmilen münhallata yerleştirilirse memurinin hakkı olan mazulin aidatının badema mahall-i sarfı kalmayacığından bunun sandık sermayesi olarak tahsisi çok münasip olur. Bir de 341 senesinde maaşat ve ücurattan “mevkufat-ı umumiye” olarak 31.444 lira teraküm etmiş olduğu (2) numaralı cetvelden anlaşılıyor. Bu para da memurlardan kesilmiş olmak itibarıyla teavün sandığı sermayesine zammolunabilir. İşte görülüyor ki Emanet’in teklifi ve Cemiyet-i 71 72 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Umumiye-i Belediye’nin bir kararı üzerine bütçeye bar olmadan senede 40-50 bin lira temini mümkündür. Bu hayırkâr adımın bu seneden itibaren atılması cidden arzu olur. Yalnız Emanet’ten bir arzu cemiyetten de bir karar bunun husulüne kâfi ve kâfildir. Şehremaneti mi, Şehremanetleri mi? Eski tabiriyle Dersaadet topografi vaziyet itibarıyla İstanbul (sur harici ve Eyüp dahil), Beyoğlu (Boğaz’ın Rumeli cihetiyle beraber) ve Anadolu (Kadıköy-Üsküdar, Boğaz’ın Anadolu ciheti ve Anadolu demiryolu güzergâhıyla beraber) olmak üzere üç mıntıka addedilerek mevcut dairelerin üçe tenzil edilmesi tabir-i aharla üç müstakil belediye veya şehremaneti teşkil olunması hemen bidayet-i Meşrutiyet’ten beri defaatle Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’de ve sahaif-i matbuatta mevzubahis edilmiştir. İstanbul’un kaç daireye taksim edilmesi lazım geleceği hakkındaki nokta-i nazar Mecelle-i Umur-ı Belediye’nin birinci cildinde mufassalan izah edilmiş olduğundan burada tekrarına lüzum görmüyorum. Şu kadar var ki evvelce nazari olarak dermeyan edilmiş olan nokta-i nazarın bu defa maddi olarak varidat itibarıyla da tetkiki icap ettiğinden bu bahse istitraden bu husus hakkında da erkama müstenit bazı izahat itasına zaruret hasıl olmuştur. Esasa girişmeden evvel şurasını izah mecburidir ki Adalar’la Bakırköy’ün İstanbul’dan idaresi doğru değildir. Nitekim bu daireler Meşrutiyet’in ilanına kadar kaza belediyesi halinde idare olunmakta idi. Badelmeşrutiye 93 [1877] Belediye Kanunu mucibince buraları İstanbul’a merbut birer daire-i belediyeye inkılap etmiş ise de 1329 tarihinde Emanet’çe dairelerin tenzil adedi için hükûmete bir layiha-i kanuniye teklif edildiği zaman bu iki daire İstanbul şehri ve belediyesi hududu haricinde bırakılmıştı. O zaman Emanet’çe İstanbul’un yedi şube-i idariyeye taksimi dermeyan edilmiş iken hükûmetçe bunlara Adalar’la Bakırköy ilave olunarak şuabat-ı idariye adedi dokuza iblağ olunmuştu. Binaenaleyh Adalar’la Bakırköy’ün İstanbul’dan rabıtasının fekkiyle kaza belediyeleri halinde idareleri hem eski tarz-ı idarelerine hem de tabiat-ı maslahata tevafuk eder. Yukarıda bu dairelerin bir senelik varidatlarının memurlarının altı aylık maaşlarına bile kifayet edemediği erkam ile gösterilmişti. Kaza belediyeleri halinde idaresi takdirinde varidata göre masraf ihtiyar edeceği cihetle memur kadrosunda yapacağı tasarruf sayesinde bütçesinde tevazün husule gelir. Fakat imarat namına da bir şey yapamaz. Mamafih bu cihet İstanbul’u alakadar etmez. Şu halde evvel emirde İstanbul cihetindeki Bayezid ve Fatih dairelerinin iki senelik varidatıyla masarifini mukayese edelim: Sayı: 22 Haziran 1926 İstanbul Ciheti -BayezidSenesi Varidat Masraf Farkı 340 288.338 198.224 341 220.756 224.482 [Yekûn] 509.094 422.706 +86.388 Farkı -FatihSenesi Varidat Masraf 340 161.437 187.150 341 150.116 238.472 [Yekûn] 311.553 425.622 -114.069 Her ne kadar Fatih Dairesi’nde bütçe açığı görülüyor ise de Eyüp de dahil olduğu halde İstanbul yani Bayezid ve Fatih daireleri bir belediye addedildiği takdirde heyet-i umumiyesinin varidatı masarifine tekabül edeceği şüphesizdir. Bir de İstanbul’un Bayezid Dairesi’ne isabet eden kısmı Fatih’e nispetle ufak fakat esasen mamurdur. En büyük caddelerinden tramvay geçer. Kaldırım inşa ve tamiri tramvaya aittir. Fatih muhiti ise böyle değildir. İki dairenin tevhidi halinde artacak para ile İstanbul’un Fatih Dairesi’ne isabet eden kısmı da imar edilecektir. Rumeli Ciheti -BeyoğluSenesi Varidat Masraf Farkı 340 352.159 304.185 341 340.750 364.070 [Yekûn] 692.909 668.255 +24.654 Farkı -YeniköySenesi Varidat Masraf 340 28.109 90.895 341 40.852 172.944 [Yekûn] 68.961 263.839 -194.878 73 74 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Yeniköy Dairesi’nde masrafın varidata nispetle bu kadar fazla oluşu Boğaz’ın Rumeli sahilinde açılmakta olan caddenin tevsi ve istimlak bedelinden ileri gelmektedir. Binaenaleyh bu masraf her zaman ihtiyar edilmeyecektir. Şu halde Beyoğlu ile Yeniköy daireleri tevhiden idare olunursa her ikisinin varidatının masraflarını koruyacağı şüphesizdir. Anadolu Ciheti -HisarSenesi Varidat Masraf Farkı 340 24.762 64.214 341 33.102 243.935 [Yekûn] 57.864 308.149 -25.285 Farkı -ÜsküdarSenesi Varidat Masraf 340 28.268 135.918 341 33.118 176.903 [Yekûn] 61.386 312.821 -251.435 Farkı -KadıköySenesi Varidat Masraf 340 61.308 112.894 341 58.054 155.693 [Yekûn] 119.362 268.587 -149.225 Şu erkama göre Anadolu cihetindeki üç dairede iki sene içinde tahsil edilen ceman 238.112 lira varidata mukabil yine iki sene zarfında 990.577 lira sarfiyat vaki olmuş ve aralarında husule gelen 751.265 lira bütçe açığı merkezden muavenet suretiyle kapatılmıştır. Bu yekûna yine merkezden tesviye olunan Kadıköy “hal”i ve Yoğurtçu Parkı masarifinin de ilavesi halinde iki sene zarfında Anadolu cihetindeki üç daireye 1.000.000 liraya karip muavenet edilmiş olduğu tezahür eder. Bir de Üsküdar tramvayının Emanet’çe mübayaası takarrür etmişti. Bedeli yarım milyon liradır. Gerçi bu para henüz tesviye olunmamıştır ve yakın zamanlarda da verilemeyecektir. Fakat Anadolu ciheti için kabul edilmiş bir masraf olmasına göre bunun da yekûna ilavesi iktiza eder. Mamafih dairelerin sarfiyatı yalnız bu kadar değildir. Bir kısım masarif vardır ki toptan merkezden idare ve sarf olunur. Bunlar da: Sayı: 22 Haziran 1926 Tenvirat-ı umumiye, tenvir ve teshin, nezafet (hayvan yem bedeli, levazım-ı tanzifiye), su masrafı, telefon ücreti, kırtasiye ve tabiye (matbaa), melbusat (zabıta-i belediye memurları, odacı, tebhir memuru vesaire gibi resmi elbise giyen memurlara), itfaiye, ilanat, umumi bahçeler, hastahaneler, kimyahane, tebhirhane, sigorta ücreti, istikraz taksitleri, emlak-ı belediye vergisi gibi şeylerdir. Bunlara isabet eden masarif (2) numaralı cetvelde muharrer olduğundan burada uzun uzadıya tadada lüzum görülmemiştir. Fakat bunlara bir kısım varidat da vardır ki münhasıran merkezce cibayet olunur: Ezcümle emlak vergisi, temettü (kazanç) resm-i munzammı, duhuliye, kantariye ve ihtisap resimleri, mezbaha ücreti ve buz hasılatı, gaz depoları ardiyesi ve mevadd-ı müştaile istihlak resmi, köprü müruriyesi, imtiyazlı şirketler hisse-i menafii, müessesat-ı belediye icareleri bu nevi varidatın başlıcasını teşkil eder. İstanbul üç mıntıkaya tabir-i aharla üç şehremanetine tefrik olunduğu takdirde bu varidattan her şehremanetine ait olanı oraca cibayet olunacağı ne kadar tabii ise yukarıda merkezce idare olunduğu gösterilen masrafların da ait olduğu yerler devir ve taksim edileceği de şüphesizdir. Bu taksim ve tevzide en çok kazanacak mıntıka nüfusça, binaca zengin ve ticaretgâh olan İstanbul ile Beyoğlu cihetleri olduğunu izaha hacet yoktur. Yeni şehremanetleri gaz depoları ve mezbaha açmak suretiyle bütçelerini tevzin edeceklerini hesap ederlerse de bu müesseseler zannedildiği kadar çok kârlı şeyler değildir. Maziye ait vakayii zapteden tarih, ibret ve istifade için okunur, halde ve istikbalde takip edilen ve edilecek olan hatt-ı hareketlerde ondan ilham alınır derler. İşte, İstanbul’un belediye ve hükûmet teşkilatının da bir tarihi vardır. Bu tarihin esas noktaları Mecelle-i Umur-ı Belediye’de gösterilmişti. Tekrara lüzum görmüyorum. Arzu edenler o sayfalara tenezzülen bir defa bakabilirler. İstanbul’da maziye ait bu teşkilat tarihinden ahiren Dahiliye Vekâlet-i Celilesi teşkilat-ı mülkiye tetkik heyeti istifade ederek İstanbul’da tıpkı müstakil üç şehremaneti gibi teşkil edilmiş olan üç vilayetin ahiren lağvı ile İstanbul’un yine bir vilayet halinde idaresi için serd edilmiş ve hükûmetle Millet Meclisi’nce aynen kabul edilmiş olan şu esbab-ı mucibe ve mukniayı bu bahse hatime olmak üzere atiye derç ile iktifa ediyorum: “İşbu iki vilayet öteden beri İstanbul vilayetiyle bir kül olarak mütalaa olunur, üçüne birden bilad-ı selase tesmiye edilir. İşbu bilad-ı selase hakkında öteden beri birçok tarz-ı idareler tatbik ve tecrübe olunduktan sonra Beyoğlu ile Üsküdar, vilayet ünvanı altında İstanbul vilayetine tabi tutulmuştur. Elyevm bu şekl-i idare caridir. Binaenaleyh hangi devr-i idarede olursa olsun bunların yekdiğerinden ayrı olarak müstakillen idareleri kabil olamamış ve üçünün bir merkezden temin-i emr-i idaresi mecburiyeti hissedilmiştir. Bilad-ı selaseden Beyoğlu ile Üsküdar’a şimdiki halde vilayet denilmesi sadece bir ünvan tevcihinden ibaret kalmıştır. Bu itibarla bunlar da vilayet ünvanının kaza ünvanına tebdili halinde şekil ve suret-i idarelerinde hiçbir tebeddül ve tagayyüre meydan verilmiş olmayacaktır. Esasen elyevm Üsküdar ve Beyoğlu valilerinin maaşları da birinci sınıf kaymakam maaşı miktarından yukarı değildir. Bilad-ı selasenin bir merkezden idaresi mümkün olabileceği hıtta-ı mezkûrenin tarihçe-i idaresiyle mütehakkık bir hakikat ise de iknaiyat-ı mütemmimeden olmak üzere mesrudat-ı atiyeye lüzum görüldü. Şöyle ki: 75 76 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Umur-ı maliye: Bilad-ı selasenin hal-i hazır itibarıyla muamelat-ı maliyesi için merci, İstanbul vilayeti defterdarlığıdır. Bilumum münakasat, müzayedat muamelatıyla emlak-ı milliye ve umur-ı nafiaya müteallik hususat ve hükûmetçe cereyan eden mali muhaberat İstanbul vilayeti defterdarlığı marifetiyle icra edilmektedir. Her ne kadar, Beyoğlu ve Üsküdar merkezlerinde birer muhasebeci mevcut ise de bunlar tahakkuk ve tahsil işleriyle ihtiyacat-ı mahalliyenin cüzi bir kısmını kaza mertebesindeki meclis idareleri marifetiyle rüyet ederler. 1926 bütçesinde Beyoğlu’nda muhasebecilik ilga ve muamelatı defterdarlığa raptedildiğinden kaza teşkilatına da lüzum kalmamıştır. Bilad-ı selasenin umur-ı belediyesi İstanbul Şehremaneti makamından idare edilmekte ve bu cihetten de bilad-ı selase bir kül halinde bulunmaktadır. Beyoğlu ve Üsküdar vilayetlerinin idare-i hususiyeleri İstanbul vilayetiyle memzucen cereyan etmekte ve bilad-ı selaseye ait hidemat-ı mahalliye de umur-ı belediye gibi bir kül teşkil etmektedir. Bilad-ı selasenin emniyet ve asayişi bir merkezden temin olunabilir. İstanbul, Beyoğlu ve Üsküdar arasındaki münasebat minküllilvücuh bir kül teşkil etmiştir. İçtimai, ticari ve iktisadi hayatta bilad-ı selase yekdiğerinin mütemmimi ve mükemmelidir. Bunlar beynindeki münasebat bir günün hiçbir vaktinde duçar-ı inkıta olmaz. Ve bunların birinden diğerine gidip gelenler, hiçbir vakit ve halde tam bir teftiş ve nezarete tabi tutulamaz. Velhasıl bunlardan her biri hayat-ı umumiye itibarıyla diğerleri demektir. Bu esbaba mebni bilad-ı selasenin münküllilvücuh temin-i emir ve inzibatı bir merkezden ve bir baştan rüyet ve idare olunabilir. Bunların vezaif-i inzibatiyesini yekdiğerinden ayırmak, bilad-ı selase dahilinde ahval-i isaet-i endişaneye her cihetten meydan ve yol vermektir. Emniyet ve asayiş her yerde umur-ı idarenin en başında bulunur ise de bu keyfiyet İstanbul için her şeydir. Bilad-ı selase emr-i maarifte de birbirinin mütemmimidir. Bunlardan biri, temin-i emr-i tahsil hususunda diğerlerine muhtaç olmaktan vareste kalamaz. Çünkü hiçbiri mektep ihtiyacını kendi başına temin edemez. Bu sebeple Üsküdar ve Beyoğlu cihetleri İstanbul maarifine, mekteplerine vücuh ile muhtaçtır. Yoklama, celp ve cem-i efrad cihetlerinde bilad-ı selase yekdiğerinden ayrılamaz. Ayrıldığı halde hususat-ı mezkûre-i askeriye sekte ve teahhurlara duçar olarak ordunun o mıntıkanın menabi-i askeriyesinden iktisab-ı kuvvet etmesi meselesi haleldar olur. Velhasıl bilad-ı selasede hayat-ı medeniye bir küldür. Böyle olduğuna mebni bu hayat-ı medeniyenin nâzım ve nigehbanı olan hükûmet-i mahalliyede bilad-ı selasede bir merkezden müttehiden âm ve şamil olmalıdır. Esbab-ı mesrudeye mebni Beyoğlu ve Üsküdar vilayetlerinin kaza halinde ve nahiyeleriyle birlikte İstanbul vilayetine ilhakı mıntıka-i mezkûre tetkik heyetinin mütalaası ve heyet-i acizanemizin tetkikatı üzerine tensip olundu.” Şu halde İstanbul, namı ister şehremaneti, ister belediye olsun ancak bir daire veya idaredir. Tecezzi ve inkısam kabul etmez. Bugünkü dokuz şube az veya çok olabilir. Salahiyetleri tevsi veya tenkis edilebilir. Bu cihetler başkaca münakaşaya değer. Fakat İstanbul ancak bir şehremaneti veya bir daire-i belediyedir. Ötekileri şubeleridir. Yapılacak teşkilat şehremaneti adedini çoğaltmaktan ziyade emsali büyük şehirlerde olduğu gibi sahası 204 kilometre murabbaına baliğ olan bu büyük ve dağınık şehri Mecelle-i Umur-ı Sayı: 22 Haziran 1926 Belediye’nin beşinci cildinin elli beşinci3 sayfasındaki esbab-ı mucibe nazar-ı dikkate alınarak biri “asıl şehir”, diğeri “civar şehir” namıyla ikiye ayırmaktır. Üsküdar ve Kadıköyü’nü İstanbul’dan ayırmak ne kadar gayr-i tabii bir keyfiyet olacak ise mesela Akbaba’yı, Küçükköy’ü ve Bulgurlu’yu…. Eminönü, Galata ve Beyoğlu mahallatı hukuk ve vezaifiyle bir tutmak ve binnetice oralarının da aynı derecede imarını, tanzifini, tenvirini istemek o nispette mantıksız ve haksız bir talep olacaktır. Nimetin külfete göre olacağını bilhassa bu meselede hatırlamak ve hatırlatmak pek münasip olur. Osman Nuri 3 İtalik kısım baskıdan sonra el yazısıyla eklenmiştir (Yayına hazırlayanların notu). 77 Cetvel 1 Emanet’le Dairelerin İki Senelik Tahsilatı Vergi veya Resmin Nevi 340 Senesi 341 Senesi Merkez Emanet Fazlası Eksiği Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Müsakkafat vergisi resm-i munzammı 413.608 60 514.066 37 100.457 Temettü vergisi resm-i munzammı 120.000 0 334.029 55 Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi 184.409 85 273.801 Lira 340 Senesi Kuruş 341 Senesi Fazlası Eksiği Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş 77 413.608 60 514.066 37 100.457 77 0 0 214.029 55 120.000 0 334.029 55 214.029 55 0 0 65 89.391 80 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi 7.721 96 4.514 63 0 0 Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi 74.191 46 95.595 75 21.404 29 0 0 0 0 0 0 0 0 Numara resmi 1.949 60 9.430 92 7.481 32 0 0 24 0 24 0 0 0 Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi 6.482 29 9.643 84 3.161 0 6.478 94 9.642 64 3.123 70 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3.207 33 Tente, siper ve saçak resmi 11.500 61 10.794 72 0 0 Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele mahallerinin işgal resmi 49.833 90 53.610 70 3.776 80 24.285 29 22.687 93 0 0 1.597 36 Levha ve ilan resmi 45.350 84 49.423 75 4.072 91 0 0 907 52 907 52 0 0 Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve işgal ruhsatiyesi 5.101 22 8.173 78 3.072 56 0 0 0 0 0 0 0 0 Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından belediye hissesi 0 0 2 68 2 86 0 0 0 0 0 0 0 0 6.287 32 6.278 86 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 56.728 17 56.728 17 0 0 0 0 0 0 0 0 Kantar resmi 152.392 75 132.465 55 0 0 13.130 76 77.001 23 63.870 47 0 0 İhtisap resmi 25.085 23 45.369 22 20.283 99 21.608 38 45.254 29 23.645 91 0 0 Dellaliye resmi 71.427 26 91.938 15 10.510 89 81.417 58 91.934 6 10.516 48 0 0 Vesait-i nakliye resmi 54.600 77 53.786 38 0 0 277 3 512 0 434 97 0 0 Merakib-i bahriye resmi 12.826 54 14.319 23 1.492 69 15 95 12.222 97 12.207 2 0 0 Süs ve av köpekleri resmi 2.528 43 3.998 60 1.480 17 0 0 0 0 0 0 0 0 558.142 89 592.424 70 34.281 81 558.142 89 592.388 25 34.245 36 0 0 420 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 210 92 Gaz depoları ardiyesi 34.328 9 45.477 68 11.149 59 34.328 9 45.477 68 11.149 59 0 0 Mezbaha resmi 861.368 3 895.254 97 33.886 94 861.354 28 895.254 97 33.900 69 0 0 Menba suları resmi 12.227 22 15.365 73 3.138 51 210 97 0 0 0 0 0 0 Duhuliye resmi 1.540.755 23 1.713.979 1 173.223 78 1.414.860 73 1.707.324 83 292.464 10 0 0 Şerefiye resmi 8.137 68 16.196 93 8.059 26 0 0 0 0 0 0 0 0 Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım nısf masarif-i inşaiyesi 1.990 12 9.032 79 7.042 67 0 0 0 0 0 0 0 0 Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve muayene resmi Konturato resmi Köprüler müruriyesi Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye hissesi 705 3 19.927 814 420 79 46 20 39 İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii 181.614 24 295.399 52 113.785 28 181.614 24 295.399 52 113.785 28 0 0 3.500 0 3.500 0 0 0 3.500 0 3.500 0 0 0 0 0 306.394 78 109.845 21 0 0 247.186 89 65.044 5 0 0 182.142 84 Hastahaneler hasılatı 6.816 32 9.429 38 2.613 6 6.816 32 9.429 38 2.613 6 0 0 Kule-i Zemin bedeli 8.551 65 843 44 0 0 8.471 65 781 44 0 0 7.690 21 Köhne eşya ve enkaz bedeli 6.717 75 10.172 87 3.455 12 1.597 80 3.981 1 2.383 21 0 0 Şirketler komiserliği aidatı 1.590 0 1.745 84 155 84 1.590 0 1.745 84 155 84 0 0 Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 402 33 0 0 0 0 402 33 0 0 0 0 402 33 Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Yer bedeli 0 0 13.583 43 13.583 43 0 0 130 6 130 6 0 0 Hasılat-ı müteferrika 108.825 28 318.494 8 209.668 80 20.085 76 181.661 81 161.576 5 0 0 Satılacak arsa bedeli 4.157 44 47.497 17 43.339 73 3.965 91 47.497 17 43.531 26 0 0 0 0 32.455 64 32.455 64 0 0 32.455 65 32.455 65 0 0 12.195 75 7.733 82 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Mezbaha resmi bakayası 8 43 478 80 470 37 8 43 478 80 470 37 0 0 Müskirat resmi bakayası 970 43 607 21 0 0 363 22 0 0 0 0 0 0 0 0 Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesi bakayası 33.658 57 5.610 75 0 0 28.047 82 0 0 0 0 0 0 0 0 Tarik bedel-i nakdisi bakayası 30.476 30 382 10 0 0 30.094 20 30.276 30 369 70 0 0 30.106 60 Rüsum-ı mütenevvia 63.088 92 0 0 63.088 92 1.276 84 0 0 0 0 1.276 84 Mevadd-ı müştaile istihlak resmi 47.314 58 0 0 0 0 47.314 58 0 0 0 0 47.314 58 İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar kulübü taahhüdatı 12.000 0 24.000 0 12.000 0 12.000 0 24.000 0 12.000 0 0 0 0 0 3.545 55 3.545 55 0 0 3.545 55 3.545 55 0 0 117 85 200 0 82 15 117 85 200 0 82 15 0 0 Mazuliyet aidatı 0 0 7.510 25 7.510 25 0 0 7.510 25 7.510 25 0 0 Hafta Kanunu’na muhalif herekette bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi 0 0 957 50 957 50 0 0 957 50 957 50 0 0 174 98 0 0 0 0 174 98 0 0 0 0 174 98 Hazine-i hükûmetten matlubat ve tebhirhaneler tahsisatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İaşe umurunun ifası için Hazine-i Maliye’den 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga Harbiye Hezareti’nden 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 5.101.238 49 5.949.692 97 1.304.031 34 4.116.319 32 5.027.416 2 1.182.013 36 270.916 66 Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye yanaşma ücreti Müessesat-ı belediye icaratı Tesisat-ı cedide varidatı Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası Teberruat Miyah-ı vakfiye hasılatı Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere hasılatı [Yekûn] 196.549 7.708 402 47.314 174 340.195 57 21 33 58 98 1 Bayezid Şube-i İdariyesi Vergi veya Resmin Nevi 340 Senesi 341 Senesi Fatih Şube-i İdariyesi Fazlası Eksiği 340 Senesi 341 Senesi Fazlası Eksiği Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Müsakkafat vergisi resm-i munzammı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Temettü vergisi resm-i munzammı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi 39.046 94 67.365 62 28.318 68 0 0 19.531 66 41.334 92 21.803 26 0 0 İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi 1.056 32 0 0 0 0 1.056 32 813 42 822 55 9 13 0 0 Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi 7.379 7 9.697 37 2.318 30 0 0 569 86 424 35 0 0 145 51 656 50 1.532 25 875 75 0 0 0 0 1.657 75 1.657 75 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tente, siper ve saçak resmi 5.240 93 5.233 4 0 0 7 89 1.076 14 1.217 94 141 80 0 0 Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele mahallerinin işgal resmi 4.891 14 6.511 14 1.620 0 0 0 7.420 36 7.329 24 0 0 91 13 Numara resmi Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi Levha ve ilan resmi 17.597 93 19.341 99 1.744 6 0 0 2.130 56 2.219 2 88 46 0 0 Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve işgal ruhsatiyesi 1.265 0 2.095 0 830 0 0 0 455 0 1.680 0 1.225 0 0 0 Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından belediye hissesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 2.052 99 2.895 80 842 84 0 0 1.518 21 652 0 0 0 866 21 0 0 5.778 39 5.778 39 0 0 0 0 41.874 57 41.874 57 0 0 Kantar resmi 29.495 27 13.605 2 0 0 15.790 25 50.950 72 23.094 39 0 0 27.865 33 İhtisap resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 2.208 19 0 0 0 0 2.208 19 Dellaliye resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 3 28 0 0 0 0 3 28 7.623 84 9.497 9 1.873 25 0 0 3.564 20 3.594 80 30 60 0 0 Merakib-i bahriye resmi 276 0 249 40 0 0 26 60 287 90 256 45 0 0 31 45 Süs ve av köpekleri resmi 14 0 422 0 408 0 0 0 387 3 816 0 428 97 0 0 Köprüler müruriyesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 420 0 0 0 0 0 420 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Gaz depoları ardiyesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Mezbaha resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Menba suları resmi 3.470 79 170 75 0 0 3.300 4 157 0 326 76 196 76 0 0 Duhuliye resmi 71.663 2 4.211 31 0 0 67.451 71 0 0 0 0 0 0 0 50 Şerefiye resmi 2.167 88 2.685 34 517 46 0 0 5.743 40 294 90 0 0 5.448 16 0 0 0 0 0 0 0 0 441 16 20 0 0 0 421 0 Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve muayene resmi Konturato resmi Vesait-i nakliye resmi Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye hissesi Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım nısf masarif-i inşaiyesi İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii 0 0 0 0 0 0 0 0 677 95 849 81 171 86 0 0 Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye yanaşma ücreti 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 39.274 44 26.196 52 0 0 23.077 88 0 0 0 0 0 0 0 0 Hastahaneler hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 2.023 28 1.740 51 0 0 282 77 Kule-i Zemin bedeli 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Köhne eşya ve enkaz bedeli 0 0 2.000 0 2.000 0 0 0 3.923 0 270 0 0 0 3.653 0 Şirketler komiserliği aidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 27.175 0 2.329 39 2.329 39 0 0 0 0 1.731 23 1.731 23 0 0 Hasılat-ı müteferrika 0 46 35.767 52 8.592 6 0 0 10.603 80 17.005 41 6.401 61 0 0 Satılacak arsa bedeli 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 4.718 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası 0 39 2.672 38 0 0 2.046 1 1.460 99 953 51 0 0 557 48 Mezbaha resmi bakayası 36 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Müskirat resmi bakayası 5.319 63 0 0 0 0 36 63 3 60 0 0 0 0 3 60 0 0 499 48 0 0 4.719 52 3.595 29 0 0 0 0 3.595 29 7.596 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Rüsum-ı mütenevvia 0 93 0 0 0 0 7.596 93 41.882 47 0 0 0 0 41.882 47 Mevadd-ı müştaile istihlak resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar kulübü taahhüdatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Teberruat 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Miyah-ı vakfiye hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Mazuliyet aidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Hafta Kanunu’na muhalif herekette bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Hazine-i hükûmetten matlubat ve tebhirhaneler tahsisatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İaşe umurunun ifası için Hazine-i Maliye’den 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga Harbiye Hezareti’nden 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 288.338 47 220.756 87 58.048 18 134.529 78 161.437 47 150.116 11 30.470 48 39.362 53 Müessesat-ı belediye icaratı Yer bedeli Tesisat-ı cedide varidatı Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesi bakayası Tarik bedel-i nakdisi bakayası [Yekûn] Beyoğlu Şube-i İdariyesi Vergi veya Resmin Nevi 340 Senesi 341 Senesi Yeniköy Şube-i İdariyesi Fazlası Eksiği 340 Senesi 341 Senesi Fazlası Eksiği Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Lira Kuruş Müsakkafat vergisi resm-i munzammı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Temettü vergisi resm-i munzammı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi 64.511 46 89.692 88 25.181 44 0 0 11.282 52 14.582 57 3.300 8 0 0 İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi 3.308 28 1.166 91 0 0 2.141 37 612 28 533 13 0 0 79 15 Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi 58.355 32 70.101 69 11.766 27 0 0 1.616 38 3.900 29 2.283 91 0 0 Numara resmi 1.256 10 4.385 95 2.229 85 0 0 0 0 1.214 32 1.214 32 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tente, siper ve saçak resmi 3.409 87 2.631 6 0 0 778 81 269 9 216 20 0 0 52 89 Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele mahallerinin işgal resmi 10.078 55 10.593 93 485 38 0 0 155 52 2.775 63 2.620 13 0 0 Levha ve ilan resmi 21.230 7 21.613 17 383 10 0 0 742 82 1.612 58 869 86 0 0 Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve işgal ruhsatiyesi 2.956 72 2.511 74 0 0 444 38 0 0 1.362 50 1.362 50 0 0 Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından belediye hissesi 0 0 2 68 2 68 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 1.610 89 1.625 6 14 17 0 0 217 19 214 53 0 0 1 66 0 0 6.680 71 6.680 71 0 0 0 0 278 57 278 57 0 0 Kantar resmi 43.096 67 12.462 95 0 0 30.633 72 1.136 53 784 50 0 0 352 3 İhtisap resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 35 88 0 0 0 0 36 88 Dellaliye resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Vesait-i nakliye resmi 35.184 21 32.026 88 0 0 3.157 33 1.118 24 1.192 7 73 83 0 0 Merakib-i bahriye resmi 11.360 26 628 52 0 0 10.736 74 333 73 349 35 15 62 0 0 Süs ve av köpekleri resmi 1.090 40 1.794 0 703 60 0 0 339 0 367 0 28 0 0 0 Köprüler müruriyesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye hissesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Gaz depoları ardiyesi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Mezbaha resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Menba suları resmi 2.374 57 3.922 95 1.548 38 0 0 449 46 390 48 0 0 2.587 98 Duhuliye resmi 29.103 8 241 14 0 0 28.861 0 2.786 72 199 58 0 0 187 14 Şerefiye resmi 4.695 36 13.452 42 8.707 6 0 0 187 17 0 0 0 0 58 18 Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım nısf masarif-i inşaiyesi 1.261 33 2.026 12 764 0 0 0 0 0 898 44 898 44 0 0 Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve muayene resmi Konturato resmi İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye yanaşma ücreti 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 3.027 24 4.503 33 1.474 9 0 0 205 0 2.708 50 2.503 50 0 0 Hastahaneler hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Kule-i Zemin bedeli 0 0 62 0 62 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Köhne eşya ve enkaz bedeli 80 0 0 0 0 0 80 0 200 0 72 85 0 0 127 15 Şirketler komiserliği aidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 191 0 Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Yer bedeli 0 0 8.780 92 8.780 92 0 0 0 0 204 24 204 24 0 0 Hasılat-ı müteferrika 28.237 26 42.288 58 14.040 32 0 0 2.902 15 6.760 24 3.858 9 0 0 Satılacak arsa bedeli 0 0 0 0 0 0 0 0 191 53 0 0 0 0 191 53 Tesisat-ı cedide varidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 4.775 66 3.328 94 0 0 1.446 72 192 80 63 32 0 0 129 58 Mezbaha resmi bakayası 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Müskirat resmi bakayası 352 5 95 47 0 0 256 58 62 56 171 29 108 73 0 0 12.947 6 5.091 27 0 0 7.855 79 2.657 94 0 0 0 0 2.657 94 Tarik bedel-i nakdisi bakayası 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Rüsum-ı mütenevvia 73 7.851 0 0 0 0 7.851 73 415 0 0 0 0 0 0 0 Mevadd-ı müştaile istihlak resmi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 415 0 İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar kulübü taahhüdatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Teberruat 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Miyah-ı vakfiye hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Mazuliyet aidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Hafta Kanunu’na muhalif herekette bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere hasılatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Hazine-i hükûmetten matlubat ve tebhirhaneler tahsisatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 İaşe umurunun ifası için Hazine-i Maliye’den 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga Harbiye Hezareti’nden 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 352.159 24 340.750 27 82.824 76 57.088 56 28.109 72 40.852 18 19.619 75 6.917 26 Müessesat-ı belediye icaratı Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesi bakayası [Yekûn] Cetvel 2 Yekûn Merkez Emanet Bayezid Dairesi Fatih Dairesi Beyoğlu Dairesi Yeniköy Dairesi Anadolu Hisarı Dairesi Üsküdar Dairesi Kadıköy Dairesi Adalar Dairesi Bakırköy Dairesi Fasıl Madde Esami-i Hesabat 1 1 Şehremini Maaşı 2 Şehremini Muavini Maaşı 84 3 Müfettiş-i Umumilik Maaşı 15 4 Umur-ı Hukukiye Müdüriyeti Maaşı 5 Şuabat-ı İdariye Müdiranı Maaşı 70 6 Vize Heyeti Müdüriyeti 1.079 65 7 Cemiyet-i Umumiye Kalemi 28 2.683 46 8 Zabıta-ı Belediye Memuruni 13.604 36 13.604 36 1 Heyet-i Fenniye Müdüriyeti 10.760 68 2 Şuabat-ı İdariye Heyet-i Fenniyeleri 1.842 51 1.842 51 3 Bahçeler Müdüriyeti 2.270 93 2.270 93 4 Şirketler Komiserliği 3.756 72 5 Nezafet-i Fenniye Memurini 803 37 803 37 1.992 75 1.992 75 12.657 15 9.730 61 9.730 61 2.158 32 2.158 1.885 18 6.622 1.177 Lira Kuruş Lira Kuruş 1.765 14 1.765 14 855 46 855 46 5.832 84 5.832 4.902 15 4.902 4.958 85 1.961 70 1.961 1.079 65 50.538 Lira 599 11.252 Kuruş 99 93 Lira 597 7.348 Kuruş 73 62 Lira Kuruş 600 14.169 Lira 536 39 3.212 Kuruş 60 36 Lira Kuruş 540 2.886 Lira 467 68 2.552 Kuruş 46 98 Lira Kuruş 540 3.498 Lira 599 33 1.522 Kuruş 99 32 Lira 477 1.421 Kuruş 8 21 2 1.446 627 96 48 1.477 656 12 34 1.754 616 39 12 1.096 327 55 72 993 295 48 48 1.221 224 68 34 1.154 297 88 18 729 384 886 34 327 62 72 6 İtafiye Müdüriyeti 1 Heyet-i Sıhhiye Müdüriyeti 2 Şuabat-ı İdariye Heyet-i Sıhhiyeleri 3 Hastahaneler 32 4 Dispanserler 1.885 18 5 Tahlilat Şubesi 21 6.622 21 6 Tathirat ve Tebhirat-ı Fenniye Şubesi 99 1.177 99 7 Umur-ı Baytariye Şubesi 1 Heyet-i Hesabiye Müdüriyeti 2 Merkez Heyet-i Hesabiye ve Müessesat-ı Tahsiliyesi 3 Şuabat-ı İdariye Heyet-i Hesabiyeleri 4 Levazım Müdüriyteti 1 Heyet-i Tahririye Müdüriyeti 1.175 3 1.400 82 3.047 45 1.796 87 486 93 1.217 37 2.049 59 1.169 3 932 49 556 40 1.175 4 36.814 66 36.792 75 21 95 20.672 53 4 51 3.966 36 2.363 8 2.363 8 3.597 94 3.597 94 5.239 89 3.301 45 779 87 1.720 33 1.720 3.138 88 3.138 3.446 14 4.141 93 1.619 4 1.190 39 1.916 15 1.802 13 1.528 62 1.257 26 5 427 71 2 Şuabat-ı İdariye Heyet-i Tahririyeleri 269 32 3 İdare-i Umumiye Müstahdemini Ücuratı 33 4 Müdevvenat ve İhasiyat Müdüriyeti 88 5 Memurin Müdüriyeti 773 119 17 752 19 885 23 508 1 477 23 474 34 462 18 470 826 26 596 36 118 18 118 18 118 21 236 36 119 54 3.985 16 3.985 16 1 Umur-ı İktisadiye Müdüriyeti 7.519 18 7.519 58 2 Mezbaha Müdüriyeti 1.017 70 1.017 70 3 Haller İdaresi 672.056 41 232.727 81 76.304 62 52.034 17 136.428 5 27.880 56 28.542 41 44.575 1 Heyet-i Fenniye Müstahdemini Ücuratı 83.848 30 65.295 15 2.634 89 1.989 12 3.598 47 3.535 77 1.511 28 1.200 59.169 95 45.016 49 3.326 42 1.853 34 2.618 17 863 25 1.540 88 2.497 62.496 52 41.206 22 4.665 88 2.735 63 2.858 87 1.825 90 1.661 96 2.680 103.349 75 103.349 75 551.669 24 262.825 83 6 57.816 94 48.904 28 65.915 70 22.343 78 19.275 71 23.883 94 36.145 89 20.885 96 16.531 1.780 63 833 50 1.469 48 2 Heyet-i Sıhhiye Müstahdemini Ücuratı 33 1.097 75 119 8 337 20 3 Heyet-i Hesabiye Müstahdemini Ücuratı 62 2.738 93 1.407 3 715 48 4 Heyet-i Tahririye Müstahdemini Ücuratı 5 Umur-ı İktisadiye Müstahdemini Ücuratı 95 23.851 42 13.877 62 12.974 7 1 8 Maaşat ve Ücurat Tahsisat-ı Fevkaladesi 21.170 69 19.348 20 314 25 256 28.668 8 23.382 96 725 64 60 20.155 53 20.155 53 3.737 53 3.397 15 3.250 99 3.250 99 18.798 68 18.179 71 6.564 37 6.564 37 3.253 11 62 45 75 205 5 197 39 158 877 50 1.402 27 878 73 49 38 98 29 89 25 277 43 0 20 49 42 167 23 89 121 70 243 45 48 244 20 497 51 600 67 123 70 42 58 80 81 35 9 49 42 79 10 3.253 51 1.141 21 814 37 128 23 136 76 156 85 238 97 105 40 79 50 424 41 49 60 40 85 104 91 87 83 14 5 Tenvir ve Teshin Masrafı 2 İcarat 3 Melbusat 4 Mefruşat ve Tamirat 5 Matbaa Masrafı 6 Kırtasiye Masrafı 1 Sigorta 2 Emlak Vergisi ve Mukataa Bedeli 3 Aceze ve Tevemler Maaşı 4 Şehrayin, Ziyafet ve Resm-i Küşad Masrafı 5 Kurşun, Mühür ve Kıymetli Evrak-ı Tabiyesi 6 Reddiyat 7 Masarif-i Muhakeme ve Resm-i Tahsil 8 Pul Beyiyesi 9 Müessesat ve Umumi Çeşmelere İsale Edilen Su Bedeli 2.994 90 17.538 4 16.481 64 11.065 73 11.365 73 16.525 36 15.521 48 9.506 4 9.477 69 2.852 62 9.792 37 9.673 12.631 67 12.631 67 10 Otomobil Masrafı 2.752 34 2.752 34 11 Aceze ve Muhtacinin Taşraya Masarif-i Sevkiyesi 680 21 680 21 12 Müsadere Edilen Lühum ve Mevadd-ı Müştaile İkramiyesi 13 Müessesat-ı Hayriyeye Muavenet 14 Telefon Masrafı 15 İlanat Masrafı 16 Techiz-i Tedfin ve Fukara Mualecesi 17 Fukaraya Tevzi Edilecek Kömür, Sakatat veya Ekmek Bedeli 1 Masarif-i Müteferrika 2 Cemiyet-i Umumiye Masrafı 1 Alat ve Edevat-ı Tahliliye ve Tıbbiye Masrafı 2 Ecza-yı Tıbbiye ve Kimyeviye 40.000 379 1 610 368 59 150 87 161 94 11 84 27 51 1 45 336 63 22 87 7 70 14 25 24 28 119 16 52 30 60 20 75 96 44 4 48 43 40.000 19.931 12 19.843 82 8.242 17 8.242 17 7.172 21 3.486 94 45.568 62 45.568 62 62.643 54.101 40 20.140 20.140 77 514 792 76 60 1.446 729 24 431 1.395 10 32 4 289 879 75 77 150 6 635 258 842 36 242 928 62 30 146 1.807 18 204 532 38 69 17.168 51 17.136 71 100.156 96 100.156 96 3 Müessesat-ı Sıhhiye Erzak ve Mekûlatı 3.232 18 3.232 18 4 Hastahaneler Cenaze Arabalarıyla Hayvan ve Yem Bedeli 9.375 74 9.375 74 5 Müessesat-ı Sıhhiye Melbusat ve Yatak Takımları 2.924 6 2.924 6 6 Müessesat-ı İnşaat ve Tamirat Cüziyesi 18.803 14 18.803 14 7 Müessesat-ı Tenviriye ve Teshin Masrafı 981 31 981 31 8 Müessesat-ı Matbah Levazımı 7.870 24 7.620 62 9 Tebhirhaneler Hayvan ve Yem Bedeli Araba Malzemesiyle Levazım-ı Tathiriye ve Ecza-yı Tıbbiye Masrafı 7.394 95 7.274 95 10 Müessesat-ı Sıhhiye Masarif-i Müteferrika Kırtasiye ve Mefruşatı 8.476 67 8.476 67 11 Hastahanelerin Techizat ve Tesisat-ı Sabite-i Fenniye ve Alat-ı Cerrahiyesi 12 Dispanserler Masrafı 3.214 93 36.705 11 1.034.863 8 413.539 48 31 91 11 36 84 16 80 5.714 93 10 5 52 3.274 25 85 50 5.758 38.623 17 95 80 12 80 249 62 120 60 43.133 35 87.935 65 1.693 93 98.162 64 88.979 25 104.188 6 49.592 68 51.934 58 224 80 67.682 68 İtfaiye Masrafı 13 29.714 71 14 1 İnşaat-ı Umumiye 2 İstimlakât 3 Mebani ve Müessesat-ı Belediye İnşaat ve Tamiratı 53 4 Mezbaha Masarif-i Tamiriye vesairesi 310.343 69 5 Mecari-i Umumiye İnşaatı 26.522 75 6 Tamirat-ı Mütemadiye Masrafı 7 Harita-i Umumiyenin Boğaziçi Kısmının İtmamı Masrafı 2 Bahçeler Masrafı 403.825 55 333.390 64 78.102 40 71.280 53 112.687 53 112.687 310.343 69 35.514 73 31.330 937 739 1.497 83 89 67 852 69.341 25 10 935 1.773 4 19 1.529 1.173 57 25 40 500 254 70 1.369 17 98 2.150 285 3 29 156 34 680 10 1.300 33 219 484 20 19 31.330 11.287 26 11.095 31 2.363 13 273 70 263 75 50 204.603 26 190.677 95 31 20 12.417 4 12.417 4 10.559 15 10.559 15 18.126 9 18.126 9 6.629 53 3.293 45 24.847 33 24.842 5 85.101 16 81.791 70 379 49 250 962 49 549 35 176 50 296 60 177 40 517 63 1 Nezafet-i Hayvan ve Yem Bedeli 87.899 17 81.982 62 749 62 898 77 910 20 371 89 503 98 463 46 466 1 1.179 34 373 28 2 Levazım-ı Tanzifiye Masrafı 37.222 27 34.013 90 125 55 412 49 160 86 48 69 49 42 74 38 128 55 2.205 68 2 75 3 Muzahrafatın İmhası 5.942 3 737 83 13 50 17 15 61 50 2 30 4.580 5 469 70 4 Nezafet Ahırları ve İmalathaneler İnşaat ve Tamiratı 22.397 20 22.397 20 5 Nezafet Amele Melbusatı 13.683 64 13.683 64 1 Müzayedat ve Münakasat Münadileri İkramiyesi 38.349 87 22.850 8 2 Aidat-ı Tahsiliye 250 33 75 1.691 43 2.627 6 200 50 141 95 1.325 76 9.341 37 15 250 16 3.336 5 28 16 60 17 18 2.846 99 2.355 26 5.186 75 1.169 41 333 87 892 63 1.731 55 769 94 213 39 28.840 28.840 19 252.000 252.000 20 23.309 3 2.309 3 141.978 5 134.442 44 192 75 5.304 57 35 90 434 55 90 85 48 30 1.303 8 75 90 49 71 465.255 92 367.516 85 3.667 43 7.572 37 13.327 23 9.652 54 4.000 93 33.960 1 20.459 83 3.014 16 2.084 57 1.500 1.500 8 73 Tenvirat-ı Umumiye Masrafı 1 Kâğıthane Menba Suları İşletme Tamirat ve Tesisat-ı Cedide Masrafı 2 Kayışdağı ve Kanlıkavak Suyunun Boru ile Şehre İsalesi Masrafı 3 Bakırköyü’ne Su İsalesi Masrafı 4 Çamlıca Suyu’nun Üsküdar’a İsalesi Masrafı 5 İstanbul Sularının Kavaid-i Sıhhiye Dairesinde Şehre İsalesi Masrafı Darülaceze Bütçe Açığı 2 Emval-i Eytam İdaresi Resülmal Bakiyesiyle Faizi 3 Mazulin ve Kadro Hariçleri Maaşatı 4 Sinin-i Sabıka Düyunu Fasl-ı Mahsus İnşaat Bakiyesi Fasl-ı Mahsus Muavinlik Maaşı Fasl-ı Mahsus Mevkufat-ı Umumiye Fasl-ı Mahsus Şark Teşebbüsat-ı Nafia Şirketi’nin Bermucib-i Mukavele Tesviyesini Taahhüt Eylediği Haseki Nisa Hastahanesi’ne Röntgen Mübayaası 51 31.348 28 51.063 82 50.783 82 4.484 66 4.484 66 Fasl-ı Mahsus 3.657 70 3.657 70 Fasl-ı Mahsus Zabıta-ı Belediye Mektebi Masarifi 1.031 74 1.031 74 Fasl-ı Mahsus Taksim Ahırları Masarifi 8.908 1 8.908 1 Fasl-ı Mahsus Heykel Masrafı 2.994 55 2.994 55 Fasl-ı Mahsus Memurin İkramiyesi 30.965 85 30.965 85 Fasl-ı Mahsus Buz Fabrikası Tahsisatı 24.110 16 24.110 16 Fasl-ı Mahsus İtfaiye Masrafı 4.254 77 4.254 77 Fasl-ı Mahsus Pay Mahalli Fasl-ı Mahsus İntihab-ı Mebusan Masrafı 6.049.987 50 Teşcir Masrafı 4 31.444 2.323 87 3 280 2.323 28 4.262.397 30 222.482 30 238.472 1 364.082 4 172.944 1 243.935 51 176.903 45 155.693 56 140.041 89 73.047 21 Cümle-i Yekûn Sayı: 22 Haziran 1926 Tetkik ve Tetebbu Kısmı -21’inci nüshadan mabadLağımlar4 Lağım suları pek çok miktarda su ile karışarak gayet sulu geldiklerinden mazarratı nispeten az olur. Binaenaleyh fazla yağmurdan mütehassıl tuğyan zamanlarında lağımların Sen Nehri’ne karışmasına karşı henüz bir tedbir bulunamamıştır. Çünkü sular birdenbire lağımları doldurur. Ve o kadar çok su gelir ki tuğyan zamanlarında kazaların vukuunu men için mecralar içinde bulunan lağım amelesinin kaçmasını teminen borular çalınır ve amele en yakın bacalardan harice çıkarlar. Peşte şehri lağımları: Bu şehrin lağımları Paris şehrinde olduğu gibi su, elektrik vesairenin dahi geçmesine mahsus olmayıp sırf lağım sularının sevk ve isalesine tahsis olunduklarından ufak maktada inşa edilmişlerdir. Şehrin mebni bulunduğu arazi nehre doğru bir meyl-i muntazama malik olduğundan yukarıdan itibaren 0,25 metre kutrunda mecralardan bed ile tedricen cesamet kesp etmek üzere lağımlar nehir kenarına kadar vasıl olurlar. Tuna Nehri’nin her iki sahilinde tesis edilmiş olan esas lağımlara karışırlar. Esas lağımlarının maktaları iktisada riayeten eyyam-ı adiyede şehrin çirkâb sularını sevk edecek kadar bir cesamette intihap edildiklerinden yağmur ve seyl suları lağımlar derununda çirkâb sularına karışarak kesafeti tenkis ve binaenaleyh bu suların mevadd-ı müteaffine ve muzırrasını nispeten tahfif eylediğinden mesafebemesafe savaklar (déversoirs) vasıtasıyla nehre verilmekte bir mazarrat görülmemiş olmağla bu vechile fazla gelen sular nehre dökülür. Çirkâbları havi olan asıl esas lağımlar şehirden beş kilometre kadar uzakta Tuna Nehri’ne munsab oluyorsa da on iki kilometre kadar uzaklara sevk edildikten sonra nehre vermeyi tasavvur etmektedirler. Peşte’nin esas mecraları müdevver maktada olup derununda amelenin müruruna mahsus yol olmadığından Paris şehrinde olduğu gibi “su havuzları” -chasse d’eau- inşasına lüzum görülmemiştir. Ancak savak mahallerinde takriben 2,5 metre arzında ve mevkiine göre 20 ila 40 metre tulünde çifte kum havuzları inşa etmişlerdir. Bu havuzlardan birisi doldukça lağım sularını diğerine çevirerek havuzların kumlarını kovalar vasıtasıyla ve tavanda bulunan bacalar ianesiyle harice nakil suretiyle tathir etmektedirler. Viyana şehri: Viyana şehrinin vasatından Tuna Nehri, mürur eylediği cihetle bu şehirde dahi lağımların Peşte’den hiç farkı yoktur. Ancak sokaklarda ahalinin mürur ve uburunu işkâl etmemek için mümkün olduğu kadar lağımları derin bir umktan geçirmişler ve binaenaleyh 4 Bu metin 1330’da [1914-1915] kitap olarak yayınlanmıştır. Buradaki bazı yanlış ve eksiklikler adı geçen kitaptan yararlanılarak düzeltilmiştir. Bkz. Ahmed Cevdet ve Celal Esad, Şehremanet-i Celilesine: 329 Senesinde Avrupa’ya Vuku Bulan Seyahatimiz Esnasındaki Tedkikat-ı Fenniyeye Ait Rapor (İstanbul: Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi, 1330), 66 s. (Yayına hazırlayanların notu). 87 88 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi tahtelarz tünel şeklinde hafreyledikten sonra 0,30 metre sihanında beton kemerler ile lağımları tesis ve ekseriya içerisine bir kat da dikine olarak tuğla iksa etmişlerdir. Münih ve Zürih lağımları: Münih ve Zürih şehirleri dahi birer nehrin tarafeyninde mebni olduklarından umumen lağımları Peşte şehri lağımları gibi tesis edilmiştir. Çirkâb suları derununda bulunan hamızat tuğla ve çimentoyu tahrip eylediğinden bu şehirlerin lağımlarının suya daimi mağtus olan kısm-ı tahtanileri sırlı greden inşa edilmiştir. 0,25 ila 0,80 kutrunda olan küçük şube mecralarıyla hane sularını lağımlara isal eden kulaklar kâmilen sırlı gre borulardan inşa edilmiştir. Şimdiye kadar edilen tecrübelerde mezkûr greden mamul sırlı maddeler hamızat ile katiyen müteessir olmadıkları gibi satıhları mücella olduğundan çirkâb sularının cereyanını dahi teshil eylediği cihetle pek iyi neticeler verdiği tahakkuk etmiştir. Berlin şehirleri lağımları: Berlin lağımları fennin en son terakkiyatına tevfikan inşa edilmiş olmağla numune ittihazına şayandırlar. Hele iktisat nokta-i nazarından pek güzel tetkik ve intihap edilmiştir. Sair şehirlerde olduğu gibi Berlin şehri derunundan dahi bir nehir cereyan etmekte ise de lağım sularını nehre vermeyip tarlalara sevk etmek daha muvafık olduğundan bu cihet tercih edilmiştir. Ancak cüzi bir miktarı badettasfiye nehre sevk edilmektedir. Şehrin muhtelif noktasında 12 adet tulumba istasyonu mevcuttur. Mezkûr istasyonların her birinde 350 ila 400 beygir kuvvetinde onar adet tulumba vasıtasıyla her istasyondan 60 ila 70 bin metre mikabı su yirmi metre irtifaına terfi olunarak birisinden 30 kilometre mesafede bulunan tarlalara sevk olunur. Binaenaleyh yağmur zamanlarında fazla gelen suları beyhude yere terfi etmemek ve mecraları tehlikeye ilka eylememek için fazla suları nehre sevk etmek üzere Peşte, Viyana, Münih şehirlerindeki usul üzere savak kanalları (déversoirs) tesis edilmiştir. Bu savaklar için beş milyon mark sarf edilmiştir. Lağım maktaları 0,25 metre ebadından bed ile hadd-ı azami 2 metre kutra kadar müdevverüşşekil olarak tuğladan inşa edilmiştir. Çırçır harik mahalli lağımlarında olduğu gibi, ızgaralar tahtında kum kovaları mevzu olup bu vasıta ile lağımlar içerisine kum, çamur vesaire nüfuzu hasebiyle Viyana, Cenevre, Peşte, Münih şehirleri gibi kum havuzları inşası ve bunların tathiri için icap eden daimi masraftan azadedirler. Marsilya lağımları: Marsilya şehri sahil-i bahirde oldukça arızalı tepeler üzerine müesses olduğundan lağımlarının heyet-i umumiyesi diğerlerinden o[ldu]kça farklıdır. Marsilya şehrinin sahilinde gayet büyük ve işlek bir limanı olup mütebaki sahili dahi tenezzüh mahalli olduğundan lağımları şehir civarında denize vermek mümkün olamamıştır. Binaenaleyh yüksek mahallerin lağımları diğer şehirlerinki misillü şube mecralarıyla esas lağımına toplanır. Ve sahil cihetinde münhat olan mahallat suları dahi müteaddit nikattan tulumbalar ianesiyle işbu esas mecraya terfi ve isal olunur. İşbu esas mecra şehrin şark-ı cenubisinde bulunan bir vadiyi takip ederek şehirden on iki kilometre uzakta denize sevk edilmektedir. Sayı: 22 Haziran 1926 Milan şehri lağımları: Milan şehri arazisi sırasıyla nebati toprak, kum, çakıl ve onun altında kil tabakasından teşekkül etmiş olmağla âdeta tabii bir filtre olup kil ile çakıl tabakası arasında bir su tabakası mevcuttur. Bunun altında yine kum ve onun altında ikinci bir su tabakasına daha tesadüf edilir. İşte bu hususiyet Milan şehrini eski zamanlarda pek çok hastalıklara maruz bırakmış idi. Çünkü lağım ve çirkâb suları pek yakında olan su tabakasına kadar karışarak koyulardan alınan sular vasıtasıyla sari hastalıkları neşretmekte idi. Bu sebeple Milan şehri belediyesi lağımlara pek ziyade ehemmiyet vermiş ve elan Milan Belediyesi’nde bulunan Mösyö Puçi namındaki muktedir bir mühendisin himmetiyle bütün lağımlar ikmal edilerek şehir hastalıktan kurtulmuştur. Fakat arazinin vaziyeti müşkül olduğundan pek dikkatli tetebbuat neticesinde yapılan projenin raporu 700 sayfalık bir kitap teşkil etmiştir. Esas lağımı su sathının altından geçer ve şehirden uzaktaki çayırlarda Paris’te olduğu gibi maslak vasıtasıyla tevzi olunur. Lağım sularının yapıldığı arazi 11.000 hektardır. Lağım suları 14 derece-i hararette olduğundan soğukta dahi donmaz. Bu arazide bostan ve sebze yetiştirilmesi memnu olup yalnız çayır yetiştirilir. Bu çayır senede sekiz on defa biçilir ve ineklere yedirilir. Bu arazi bundan bin sene evvel dahi rahipler tarafından ihzar edilerek sath-ı mailleri tanzim edilmiş ve bir bostan sulanır gibi bir tarladan diğerine geçmek suretiyle sular tekmil çayırları iska etmekte bulunmuştur. Milan yağının meşhur olmasının bir sebebi de bu otlarla beslenilen ineklerin fazla ve iyi süt vermeleri imiş. Milan şehrinde istimal olunan su, lağımların tesviyesinden pek derindeki ikinci su tabakasından borular ve tulumbalar vasıtasıyla alınarak şehre tevzi edilen sudur. Lağımların seviyesi yukarısında bulunan diğer su tabakası ise lağımlarla bazı noktalarda borular vasıtasıyla ittisal ettirilmiştir. Fakat bu boruların ağzı yalnız mezkûr suyun lağıma akmasını ve fakat lağım sularının “taşkın zamanlarda” oradan içeriye geçmemesini mucip olacak surette supaplı olarak yapılmıştır. Hususi manivelalar vasıtasıyla bu delikler açıldığı zaman lağım içine gayet bol su akarak lağımı yıkar. Binaenaleyh fevkani su tabakası lağımın “şas du” [chasse d’eau] yani savağı makamındadır. Meyli çok olan bazı şehirlerin lağımları dahi biri yağmur ve sokak sularına diğeri yalnız kazurata mahsus olmak üzere gayet dar olmak üzere çift olarak inşa edilmiştir. Bundan maksat küçük kuturda yapılan lağımların masrafı ikisi nispetinde büyük ve binaenaleyh o derece mukavemete muhtaç lağımlar inşasına mecburiyetten kurtulmak ve bu vechile inşaatta tasarruf temin edilmekten ibaret olduğu anlaşılmaktadır. İstanbul lağımları: İstanbul, denizle birbirinden ayrılan başlıca üç münferit kıta-ı araziden ibaret olmağla bunların her birisinin taahhüdü için ayrı ayrı tetkikatta bulunmak icap eder. İstanbul ciheti: İstanbul ciheti birçok tepeleri muhtevi olduğu gibi bu tepelerin teşkil eyledikleri hatt-ı içtima miyahlarda biri Haliç ve diğeri Marmara olmak üzere iki havzaya dökülür. Bunlardan Haliç ciheti bir dere halinde olup yukarıdaki Avrupa şehirlerinde görüldüğü vechile bu dereye lağım verilmesi sıhhat-ı umumiye nokta-i nazarından caiz olmamakla bu tarafın lağımları tedkikat-ı fenniyenin göstereceği surette Marmara’ya kadar isal edilmek icap eder. 89 90 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Fakat bu meselenin tatbikinde birçok müşkülat baş gösterecektir. Bunları tetkike girişmeden evvel lağım sularının Marmara’ya hangi noktadan dökülmesi icap edeceğini tedkikat-ı mühimme ile tayin etmek lazım gelir. Bunun için akıntıların suret-i cereyanları ve anaforlar, arazinin vaziyet-i topografiyesi gibi birçok mevaddın tetkik ve mütalaası icap eder. Olabilir ki lağım ağızlarının evvelce düşünüldüğü gibi Sarayburnu akıntısına verilmesi kabil olamaz. Olabilir ki şehirden beş on hatta yirmi kilometre uzaklara götürülmek icap eder. Beyoğlu ciheti: Arazi vaziyetince daha güç bir mevkide bulunan Beyoğlu ve Galata cihetinde lağımlar ya Boğaziçi akıntılarına veyahut İstanbul lağımları gibi daha uzaklara verilmesi veyahut İstanbul lağımlarıyla birleşerek aynı yolu takip etmesi icap eder. Bu mütalaat, tedkikat-ı fenniyeye muhtaç olup bu hususta şimdiden kati bir fikir beyanı mümkün olamaz. Kadıköy ciheti: İstanbul’dan büsbütün başka bir şekl-i mahsusta bulunan mezkûr arazide dahi lağımların şekil ve suret-i cereyanları gayet mühim tedkikat-ı fenniyeye muhtaçtır. Bunların hepsi için de birkaç türlü suret-i hal bulunabilir. Her tarafı ayrı ayrı yüksek olan ve bir kısmı epeyce uzun bir tulde deniz seviyesini takip eden İstanbul gibi bir şehrin lağımlarının inşasında birçok münakaşat-ı fenniyeyi bihakkın mucib-i nikat-ı mühimmeye tesadüf edileceği tabiidir. Mesela: 1: Esas kolektörlerin güzergâhının tayini. 2: Hangi noktalarda denize insıbab edeceği ve insıbab noktalarında ne gibi tertibat-ı inşaiye yapılacağı. 3: Mecra-yı aslinin tahtında kalan mahallat lağım sularının hangi mevkilerde ve kaç noktadan terfi edileceği ve bunlar için icap eden terfi makinelerinin sistemleri. 4: Terfi edilecek suların hangi mevkide ve ne şekilde teressübattan azade kılınacağı. 5: “Şas du” su arklarının mevkileri 6: Lağımları yıkamak için deniz suyu kullanılamayacağı ve çünkü deniz suyu çimentoyu bozacağı ve binaenaleyh bugünkü su miktarı kâfi gelemeyeceğinden aynı zamanda şehrin sularını arttırmak hususunda ne gibi çareler bulunabileceği. 7: Beyoğlu ve Boğaziçi cihetlerinde her iki sahile muvazi teşkil edilecek esas mecranın güzergâhı ve hangi noktalardan denize döküleceği. 8: Kadıköy cihetlerinde cereyanların lağım sularını açığa götürüp götüremeyeceği. Götüremediği takdirde lağım sularının ancak tasfiye edildikten sonra saf suyun dereye sevki icap edip etmeyeceği. Elhasıl bu gibi daha birçok mesail-i mühimme vardır ki bunların tayini ancak arazinin tetkikiyle tetebbuat-ı ibtidaiyelerinin icrasından sonra mukayese ve münakaşa edilebilir. Bundan başka bu mesailden her biri birkaç suretle daha hallolunacak bir mahiyettedir ki bu suret-i hallerde her birinin projesinin ancak kâğıt üzerine tersiminden sonra rüçhaniyetleri tayin edilebilir. Sayı: 22 Haziran 1926 Binaenaleyh şu fikirdeyiz ki: İstanbul lağımlarının projesine başlanılmazdan evvel baladaki mesail ve buna ait nikatın tetebbuat-ı ibtidaiyeleri icra edilmek ve ondan sonra projeye başlanılmak icap eder. Bunlar için ilk yapılacak şey lağım inşası hususunda gayet muktedir ve sahib-i eser iki veya üç ecnebi mütehassısına bir meblağ mukabilinde işbu etüdü yaptırmak ve bunlardan bütün teferruatı üzerine âdeta kitap şeklinde bazı haritaları dahi cami olmak üzere bir rapor talep eylemek lazımdır. Bu raporda mütehassısların müttefik olmadıkları meseleler var ise onları da her biri kendi imzası altında ayrıca derç etmek ve bu gibi münazaunfih olan mesaili Avrupa mühendis heyetlerine müracaatla hal ve fasletmek suretiyle raporun her noktasını katileştirmek lazımdır. 91 92 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller Beynelmilel Şehirler İttihadı tarafından 1925 senesinde tertip ve tab ettirilmiş olan Les divers pays le régime municipal dans adındaki eser Şehremini Muhittin Beyefendi’nin emir ve tensibiyle Emanet Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad Bey tarafından “Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller” namı altında tercüme olunarak mecmua ile müteferrikan neşre başlanmıştır. Ayrıca kitap şeklinde de basılacaktır. Şimdiye kadar lisanımızda bu tarzda yazılmış müstakil bir eser mevcut değildi. Her ne kadar Mecelle-i Umur-ı Belediye’nin birinci cildinin 144 ila 192’nci sayfalarında mukayeseli tarzda bazı malumat ve izahat münderiç ise de bütün bu izahat nihayet bir hukuk-ı idare müellifinin belediyelerin hükûmet teşkilatı arasındaki mevkiini göstermek için yapmış olduğu bir tetkik sahasından ileri geçemez. Bu eser daha vasi mikyasta tetkikat ve tetebbuatı ihtiva etmekte ve hükûmet, belediye, idare-i mahalliye, maarif-i ibtidaiye, zabıta-i belediye, rüsum-ı belediye … ilh. gibi şehirleri alakadar eden bilumum hususatı cami bulunmaktadır. Şurasını itiraf etmeliyiz ki garbın muhtelif memleketlerinde tatbik edilmekte olan belediye usullerini, belediyelerin hak ve vazifelerini, hükûmetle münasebet ve rabıtalarını tahkik ederek ona göre Türkiye belediyelerine de asri ve medeni bir şekil verebilmek için birçok Türk memur ve mütehassıs senelerce Garp'ta şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak tetkikat yapmış olsa bu eser müellifinin yalnız başına yapmış olduğu tetkikat derecesinde muvaffakiyet gösteremezdi. Çünkü bir Garplı kendi muhitini, tabi bulunduğu şekl-i idarenin en ince noktalarını bir şarklıdan herhalde daha iyi bilir. Binaenaleyh beledi usuller hakkında böyle mukayeseli ve etraflı bir eser ancak Garplılardan birisinden beklenirdi. Böyle hazır yapılmış bir tetkik ve tetebbuu Türkiye belediyelerinin büyük bir nimet ve mazhariyet telakki edecekleri şüphesizdir. Hükûmet-i cumhuriyemizce; idare-i umumiye-i vilayat ve idare-i hususiye ve mahalliye kanunlarının esaslı surette tadili, polis ve jandarma teşkilatının tevhidi, maarif-i mahalliye ve ibtidaiyenin asrın lüzum ve ihtiyacatıyla münasip bir şekle ifrağı teemmül edildiği şu sırada belediyenin asri mevkiinin de tayin ve tespit edileceği bedihidir. Nitekim bunun için bir kanun layihası ihzar olunup meclise takdim edilmiştir. Teşkilat ve teceddüdat hususunda yüzünü garba çevirmiş ve en mütekâmil usul, en iyi kanun nerede, hangi millet ve memlekette ise onu bilatereddüt aynen ahz ve kabulü şiar ittihaz etmiş olan rical-i idaremiz belediyelerimize teşkilat-ı mülkiye ve mahalliye arasında asri bir istikamet verecekleri sırada onların acz-i idarisini izale, menabi-i maliyesini teksir edecek tedabiri ancak bu eserde bulabileceklerdir. Bu eserden bir şey daha anlaşılıyor ki o da memalik-i mütemeddine-i garbiyenin -bir ikisi istisna edilirse- hemen kâffesinde belediyeden maada Evkaf gibi, idare-i hususiye gibi mahalli ve hususi teşkilata hakk-ı hayat bırakılmamış olmasıdır. Bugün Türkiye’de idare-i hususiyelerin yegâne saha-i faaliyetini teşkil eden maarif-i ibtidaiye ile yollar ve bazı müessesat-ı mahalliyenin idaresi Garp'ta kâmilen belediyelere mevdudur. Evkaf namı altındaki kurun-ı vustai müessese ise mevkiini çoktan tarihe terk etmiştir. Sayı: 22 Haziran 1926 Gerçi Evkaf’ın mevkii ahiren anlaşılarak hükûmet-i cumhuriyemizce buna layık olduğu şekl-i katinin bir, iki sene içinde verilmesi mukarrer ise de idare-i hususiye ve mahalliyeye hâlâ seneden seneye kuvvet ve salahiyet bahş ve tevdi edilmekte bulunması taklit etmekte olduğumuz garbın teşkilat-ı mülkiye ve belediye usulleriyle bir tezat teşkil etmektedir. Binaenaleyh Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nce bittanzim meclise takdim edilmiş olan Belediye Kanunu layihasının Dahiliye Encümeni’nde ve heyet-i umumiyede müzakeresi sırasında bu eser mündericatının ve balada arz olunan cihetlerin ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınarak yeni kanunun emsali bilad-ı mütemeddine belediye kanunları derecesinde belediyelerin şimdiye kadar Evkaf ve idare-i hususiye uhdelerinde kalmış olan bilumum hukuk ve salahiyetlerini ahz ve cami bir tarzda tedvin olunacağı ümit edilmektedir. Beynelmilel Şehirler İttihadı’nın bu tetebbunamesine muttali olduktan sonra “muhtelif memleketler belediyelerinin mali usulleri” hakkında da mukayeseli bir eser mevcut veya tertibi mutasavver olup olmadığı Belçika Sefaretimiz vasıtasıyla sordurularak bu tarzda bir tetebbunamenin 1927 senesinde neşri musammem olduğu cevabı alınmıştır. Şu halde Beynelmilel Şehirler İttihadı’nın neşretmiş ve edecek olduğu bu iki eserin birincisinden Türkiye belediyelerine en son ve en asri şekli vermek, diğerinden de o şekli idame ve tatbik ettirecek varidat menbalarını bulmak hususlarında pek çok istifade olunacağı şüphesizdir. En mükemmel ve en iyi teşkilat evvela salahiyet, saniyen varidat ile idame-i mevcudiyet edeceğine göre en asri ve en mütekâmil bir şekli tatbik için belediyelere kudret ve salahiyet verilmekle beraber kuvve-i maliyece de ikdarları cihetine gidilmezse verilen kudret ve yapılan teşkilat nazariyat sahasından ileri geçemez. Bu nokta-i nazardan acilen tadil edilecek kanunlardan birisi de Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’dur. Neşri musammem eserin vürudunda tercüme edilerek bunun mündericatından da Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun tadil ve tecdidinde istifade olunacaktır. Belediyeler için bu gibi nafi eserleri neşir ve ilmi teşebbüsleri himaye ve teşvik buyurduklarından dolayı Şehremini Muhittin Beyefendi’ye teşekkür ve mütercim-i fazılına muvaffakiyet temenni olunur. 1 Temmuz 926 Osman Nuri 93 94 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi İlk Söz5 1923 senesinde Büyük Britanya’nın “müstemlekât”, “Hindistan” ve “Hariciye” nezaretleri, Lord “Onslow”un reisi bulunduğu “hükûmet-i mahalliye komisyon-ı kralisi”nin gerek Britanya İmparatorluğu ve gerek bazı ecnebi memleketlerinin hal-i hazırda tatbik etmekte oldukları hükûmet-i mahalliye yani idare-i mahalliye usullerinin evsaf-ı resmiyeleri hakkında malumat toplamak için takdim ettiği talepnameyi nazar-ı itibara aldılar. İngiltere’nin “Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye Nezareti”nde memur bulunmak dolayısıyla, bilhassa balada zikrolunan komisyon için toplanmış olan, vesaike müstenit, bazı muhtıraların suret-i ihzarını murakabe etmek vazifesi de bana düştü. Bu suretle, İngiltere’nin asıl İngiltere, Gal, İrlanda Serbest Hükûmeti ve Şimali İrlanda kıtaları mahalli idareleri için de ayrıca bir faslı muhtevi olan bu kitabın ecza-yı asliyesini iktibas için “Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye” Nezareti’nde cem olunarak mezkûr komisyona mal edilmiş olan her ne malumat var ise bunları mucib-i fayda hale koymaya da memur edildim. Bu eserin Fransızca intişarını talep etmiş olan “Şehirler Beynelmilel İttihadı” Cemiyeti, kitabın tabı için kendi vesait ve menabiini istimal etmeme müsaade lutufkârlığında bulunduğu gibi Belçika Hariciye Nezareti’nde müdür Mösyö “Devojel”in [Devogel] de esas vesaikin tercümesi için mesaisini teşriki gibi muaveneti sebkat etti. Bu işe alakadar olan kâffe-i makamatın, mevadd-ı esasiye ve vesaik-i asliyeyi tedarik ve istimal hususunda mazhar olduğum müsaadelerine mukabil minnet ve şükran borcumu burada itiraf ve ifa ediyorum. Kitabın mevzuuna ait, resmi veya gayr-i resmi, en son neşriyat kısmı ayrıca istişare edilmek suretiyle içlerinden ancak en şayan-ı tercih olanı her faslın nihayetinde gösterilmiş ve böyle bir iş için fazla yer tutacağı muhakkak bulunan, resmi raporların kâffesinin müfredatını mübeyyin tam bir cetvelinin derci cihetine gidilmemiştir. Bir de, kendileri için hiç vazife ve aks-i halde muahezeyi mucip bir ciheti olmadığı halde her biri kendi memleketine ait kısmın mütalaa ve tetkiki lütfunda bulunan müteaddit muhabirlere teşekküratımı takdim ve bunlar meyanında Mösyö A. Bruggeman (Fransa), H. O. Frind (Kanada), Profesör Ciusti [Giusti] (İtalya), E. H. Grayfit [Griffith] (Müttehide-i Amerika), Major J. A. Heris [Harris] (Şimali İrlanda), Lindolt [Lindhult] (İsveç), E. P. Makaron [McCarron] (Serbest İrlanda), Profesör Doktor Norden (Almanya), Doktor Çoltes [Schulthess] (İsviçre), Van Polç [Poelje] (Hollanda), Senatör Ving [Vinck] (Belçika) ve E. Vayt [Whyte] (İskoçya) Efendilerin namlarını suret-i mahsusada zikrederim. Hülasa, Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye Nezareti’nin istihbarat şubesi memurları ve ezcümle Mösyö E. A. Çarls [Charles] Vort’a karşı da azim minnetlerimi beyan ve muavenetlerinin pek kıymettar olduğunu zikreylerim. Ağustos 1925 J. Montakü Heris [G. Montagu Harris] 5 Metinde geçen yabancı isimlerin orijinal halleri kitabın Fransızca ve İngilizce baskılarından eklenmiştir. G. Montagu Harris, Le Régime Municipal Dans Les Divers Pays: III Congrès International des Villes (Bruxelles: Union Internationale Des Villes, 1925); G. Montagu Harris, Local Government in Many Lands, a Comparative Study (London: P.S. King and Son, 1926). Henri Sellier’in yazısı İngilizce baskısında yoktur. Sellier’in yazısına erişimimizi sağlayan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kütüphanesi çalışanı Yavuz Karayel’e teşekkür ederiz (Yayına hazırlayanların notu). Sayı: 22 Haziran 1926 Mukaddime Daha 1914 senesinde Belçika’nın “Gan” [Gand] şehrinde, cihanın başlıca beldeleri, “Şehirler Beynelmilel Birliği”nin temellerini atarken bunların tezekkürüne arz olunan muhaberatın adet ve miktarı, muhtelif memleketlerdeki belediye usulleri için iptidai bir nevi ceyb muhtırası yapılmasına lüzum gösteriyordu. Cihan Harbi tahribatının tamir ve yeniden ihya-yı umran teşebbüsünden biri bu “Şehirler Beynelmilel Birliği” belediyeler beynindeki muhaberat işinde iade-i faaliyete muvaffak olabildi ve dahil-i dairesi olan idarelerin vesaik ve müstenidat edinmek ihtiyacını tatmin için, hususen kendi mikdaratını idarede ağır vazife yükü ve mesuliyeti altına girmiş olanlara her şeyden evvel bu “Şehirler Beynelmilel Birliği”nin çalışmak için davet eylediği madde ve mesele ne ise onun açık olarak tarif ve beyanı lazımdı. Hakikat-i halde, beynelmilel mesaide tesadüf edilen en büyük müşkülat tarif ve tabirlerdeki ihtilaf yüzünden tahaddüs eder. Hususen adli ve fenni mesailde unsurlar nazari noktadan manaya yabancı ve fakat daimi inkılabat sahasında faal ve canlı halde idare harekâtının esaslarını teşkil eden tabirler ve kelimeler pek doğru olarak tam manasıyla tercüme edildikleri halde manası bir memleketten diğerine büsbütün farklı bir tagayyüre duçar oluyor. Bizzat mütehassıslar, kendi milletlerine yabancı gelen tabirat ve manayı, ekseriya esna-yı tedkik ve tetebbularında kendileriyle daha menus ve mütekarrip bulunan düsturlar ve tabirlere ifrağ ediyorlar. Mesela “mahalli hükûmet” maddesinde resmi yahut hususi raporlar ve vesaikçe daima görülen yanlışlık, menşei her yerde aynı mebde ve cevherden olup hem teşrii hem içtimai aynı şekilde evsaf arz eden idari hadisat ve mesailin tercüme ve izahında bu “mahalli hükûmet” tabiriyle Fransızların buna müradif “komün-commune”yani nahiye tabirinin manasındadır. Buna binaen hakikat-i halde “komün” kelimesi, asıl Fransızcadaki manası ve medlulü itibarıyla bu zamanın teşrii ve içtimai bir şeklin hemen büsbütün Fransızlara mahsusiyetini ve mukayeseli mesail ve hadisat-ı idariye müfessirlerinden ekserinin beynelmilel telakki ettikleri evsaf ve alamat-ı asliyesi bulunmayıp ancak Fransa Büyük İhtilali’nin mevzuat-ı kanuniyesinden doğrudan doğruya az veya çok müteessir olmuş olan memleketlere ait bir manayı ifade eder. Fransız yahut Belçikalı “komün” [comune] Hollanda’nın “gement”i [gemeente], İtalyanların “komün”ü [comune] gibi aynı esastan istinsah edilmiş ve aynı tarihi haiz olanlar, İspanyolların “münisipiyo”su [municipio], Almanların “landgemayende”si [landgemeinde], “stad”ı [stadt], yahut “guçbezirke”sinin [gutsbezirke] gösterdiği evsaf-ı teşriiye ve kanuniyeden hiçbirini haiz değildirler; ve yine bu saydığımız ikinciler, İsviçrelilerin “zivil [zivil] yahut orç [orts] yahut virtelskemayenden”i [viertelsgemeinden], Danimarkalıların “sugni komün” [sogne kommune] yahut “kobstad”ı [kobstad], İsveçlilerin “fögderier”i ve Norveç’in “bay” [by] yahut “ladesteder”i ve Çekoslovakların “zupas” ilh. ile de aynı evsafı haiz olmayıp bunlardan herhalde farklı bir bünye ve mizaç arz ederler. İngilizlere gelince, bunların “sivil periç” [civil parish], “zirai yahut şehri distrik [district]”, “münisipal” [municipal] yahut kontri [county] buruk/borough” , “siti” [city], “kontri”leriyle bunların üstüne suret-i hususiyede konmuş olan “cunit bords/joint boards”lardan dolayı karışık ve dolaşık bir teşkilat esası izhar eden idarelerini hatta teşrii mevcudiyetleri noktasından da Orta Avrupa’nın hiçbir şekl-i esasında toplamak kabil değildir. İşte bu şerait dahilinde, bazı mahalli hükûmetler usulleri üzerine mukayeseli tetkikat yapıldığı vakit ne suretle hareket edileceği ve idari salahiyetlerin bazı ahval ve tezahüratını muayenede evvela menşe ve esaslarına, teşekküllerine ve bünyelerinin tabayiine nüfuz etmek arzusunu temin için ne kadar ihtiyatkâr olmak lazım geldiği anlaşılır. Bu takayyüt ve ihtimam, aslı 95 96 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Fransız menşelerinden çıkma teşrii meslek ve müesseselerin sinesinde yetişmiş bulunan ve meyil ve maksadı beynelmilel hükûmat-ı mahalliye usullerinin eşkâl-ı muhtelifesini zahiren insicamlı ve ahenktar basit bir tarza irca etmek olan mütehassıslar da daha fazla ve şedid olmak lazım gelir. Bununla beraber, mahalli idareler teşkilatına müteallik mesail, başka yerlerden ziyade Fransız usul-ı teşriiyesini almış olan memleketlerde büsbütün hususi bir incelik arz eder. Latin medeniyetinden yahut Cerman tesiratından yetişme olan başka milletlerdeki mahalli idare teşkilatı, iktisadi ve içtimai şeraite tabi olarak tedricen müterakki surette tahavvül eden tarihi ananeler neticesidir. Bunların mahalli idare usullerinde bilainkıta vaz olunan tarz tertipleri şöyle sathi bir muayeneden geçirilince harice karşı tezahürleri âdeta eski bir usul ifham eder, halbuki hakikatte kendi kaide ve inkılapları noktasından onlarca pek asridir. Fransa’da ise ihtilal hukuk ve kavanini, teşkilat-ı mahalliye nokta-i nazarından bilakis hemen kati bir inkıta gösterir. Bunun sebebi ihtilalin, tarz-ı kadimin devamınca tedrici ve yavaş tahavvülat ile hasıl olan teşkilat tarzını kâmilen kesmiş, yıkmış olmasıdır. Başka emsalinde de olduğu gibi Fransız İhtilali’nin faal mucitleri felsefi düsturlarını teşkil eden vahdet, müsavat ve kudret-i hakime müselles hissiyatıyla hareket ederek eski tarz ve tertibi birden ve kati surette kesip bitirerek onun yerine bir mevzii ve mahalli hukuk-ı umumiye usulü vücuda getirmek istediler. Bu usul o vakitten beri, en son vaz olunan kanunlarında bile mahsus olduğu vechile, hemen hiç değişmeyerek kaldı. Mahalli hususiyetlerin hepsini kesip atmak, cihet ve mıntıka muhtariyeti gibi fikirleri son dereceye kadar kaldırmak ve bu suretle memleketin heyet-i mecmuasında milli kuvvet ve hakimiyette yeknesak bir vahdet temin etmek isteyen bu ihtilalciler, “komün”lerin serbestisi ve teşebbüsat-ı şahsiyesini hadd-ı asgariye indirmek arzusuyla mücehhez ve mütemezzic edilir. Bunların bu düsturları bu noktada birinci imparatorluğun diktatörlük temayülleri ile takviye ve tahkim edilmişti. Müsavat arzusu onları, “komün”lere ayrılmış ve ehemmiyetleri, iktisadi irtibatları, derece-i inkişafları ne olursa olsun yeknesak bir idare kanunu ile çevrilmiş bir millet fikir ve tasavvuruna sevk etti. Sinelerinde artık eski vilayet ananelerinin yaşayamaması mefkûresini gösterir bir dikkatle tahdid edilmiş “departman” yani eyaletler teşkili neticesinde memleket, hükûmetin memurları olan valiler elinde toplanmış oldu. Çünkü valiler vekâletnamelerini, nezdinde cümleten mesul oldukları hükûmet-i merkeziyeden alıyorlardı. Bir nevi hakk-ı vesayetin istimali olan bu “komün”ler yani nevahi tarz-ı teşriisi ancak son zamanlarda tahfif-i şiddet etmiştir. Belçika ve Hollanda’ya Fransız İhtilali’nin usul-ı idariyesi ithal olunarak sunuf ve mesleklerin ananat-ı kadimesiyle mezc ve terkip edilmişse de ihtilal hukuk-ı idariyesinin esasat-ı umumiyesi ve ezcümle bunun kâffe-i ahvalde bütün memlekete seyyan ve yeknesak olarak tatbiki hükûmet-ı mahalliye esaslarında sabit kalmıştır. Bu memleketlerde nevahi birliği, mahalli hüküm ve kuvvetlerin mecmuunu bir merkeze toplar. Hükûmet-ı merkeziyenin Fransa’da çok ve ehemmiyetli, Belçika’da hafif, Hollanda’da pek mahrem ve ihtiyatlı olan teftiş ve murakabesi kayd-ı ihtirazıyla usul-ı idare, memleketin kıvam ve kararı ve ehemmiyeti ne olursa olsun hep aynı halde kalır. Fransa İhtilali’nin vücuda getirdiği tebeddül ve inkıtaa uğramayarak mahalli idareler teşkilatı ananelerinin tesiri altında kalmış olan başka memleketlerin ekserinde nahiye yani “komün” idaresi Fransa, Belçika zihniyet ve fehmiyetinden farklı başka türlü bir manzara-i kanuni arz eder. Bunlarda evvela teşkilat ve muamelat tarzları ahvale; muhite ve menşeen [menşe-i] tarihisinin ehemmiyetine göre değişir, sonra bazı kere salahiyet ve vazifesi bir mecburiyetle aynı coğrafi daireyi aşmadığı halde mahalli kuvvetler başka mahalli hükûmetler vasıtasıyla idare Sayı: 22 Haziran 1926 olunurlar ve o vakit nahiye memleketin asıl unsur-ı ibtidaisini gösteren idari bir cüz ferdliğinden çıkarak herhangi bir idare veya hizmetin yegâne merkezi olur. Bazı ahvalde yabancılara içinden çıkılmaz bir ihtilat arz eden bu tarz, mahalli idarelerin oranın asri şehir halkına ihtiyacat-ı asliyeleri noktasından bambaşka bir sühulet-i hareket ve itidal-i mesai ile tevafuku ve ona müsaadesi gibi faydayı haizdir. “Şehirler Beynelmilel Birliği” Cihan Harbi’nden beri tertip ettiği ilk büyük kongresinde bu tetkiklerin menşe ve mebadisine muhtelif memleketlerdeki belediye usullerinin tahkik ve tahlilini vaz etmekten daha iyi bir yol bulamıyordu. İftihara şayan olan bu mesaiyi ifa için ise Mösyö “Montagu Harris”ten daha münasip kimse olamazdı. Bu zat birkaç sene evvel, İngiliz usul-ı idaresinin yeniden tensiki mesailini tetkik vazifesiyle “mahalli hükûmet komisyon-ı kralisi”nin erkânından olmak üzere çalışmış; ve bu münasebetle bilahare başlıca memleketlerdeki mahalli muamelat usullerine müteallik bir teftişi yapmış; ve aynı zamanda da İngiliz şehircilik mütehassıslarından en meşhurlarının komisyona takdim ettikleri raporları nizam ve tertibine koymuştur. Nizam ve tertip itibarıyla idari ve beledi muhtelif ahval ve tezahüratın beynelmilel tanınması için Mösyö Montagu Harris’e mesai şerikleri çağırılmış ve mumaileyh muntazaman tertip edilmiş mücmel ve mükemmel bir hüccet olan eserde beynelmilel belediye usullerinin evsaf-ı asliyelerini ayan ve zahir hale koymayı iyi bilmiştir. Belçika Dahiliye Nezareti Umur-ı İdariye Müdir-i Umumisi Mösyö “Bone” [Bonnet], İspanya hükûmeti müdir-i umumilerinden Mösyö “Jozef Kalvo Sotelo” [Joseph Calvo Sotelo], İspanya profesörlerinden “Lui Jordana Pozas” [Louis Jardona Pozas], “Jozef Jil Rubels” [Joseph Gil Robles]; Estonya hükûmeti Reval İstatistik Kalemi Müdürü “V. Semetanin”lerle Filander [Finlande], Hollanda, Macaristan, Fransa, Lehistan, Romanya birliklerinin tedkikat-ı mahsusalarıyla ikmal edilmiş olan Mösyö Montagu Harris’in bu say ve eseri, bütün müderris ve muallimler, mektep talebesi ve beledi idare memurları, hülasa: Asri heyet-i içtimaiyelerin “komün” ismiyle gitgide daha mühim bir inkılap ve inkişafına bais olan bu amil ile alakadar herkes için kıymettar bir vesika teşkil eder. Mösyö “Dö Tokovil”in [Alexis de Tocqueville] tabiri vechile: “Nahiye tamamıyla tabiatta mevcut olan yegâne cemiyettir, her nerede toplu insanlar var ise orada kendiliğinden bir nahiye heyeti teşekkül eder. O halda nahiye cemiyeti, adetleri ve kanunları ne olursa olsun her millette vardır.” Lakin nahiye umumi olursa mevcudiyetini pek muhtelif eşkâl ve menazırla izhar eder; bundan dolayı, muhteviyatı bugüne kadarki bu nevi asarın hepsine faik bir teferrüt telkin ve mezkûr muhtelif menazırın temaşası fırsat ve imkânını hasıl eden Mösyö Montagu Harris’e teşekküre ve beyan-ı tebriğe borçluyuz. Zaten “Şehirler Beynelmilel Birliği” bu noktalarda kalmayarak, netayici gelecek kongrede anlaşılmak üzere usul-ı maliye ve büyük hidemat-ı umumiye teşkilatı hakkında şimdiden suret-i mahsusada tahkikat icra etmektedir. Bu vechile “Şehirler Beynelmilel Birliği”nin sinesinden gelen feyizli mesai-i müşterekenin en kıymetli netayicinden biri de, birbirine en muhalif siyasi ufuklardan doğru umumun menfaatine olarak gelen hüsn-i niyet sahibi insanlarda tezahür edecek olan şu, dünyanın her yerinde maddi ve manevi terakkiyat-ı müessesat-ı belediyenin inkişaf ve tekâmülüne bağlıdır hakikatidir. “Sören” [Suresnes] Belediye Reisi Fransa Şehirleri ve Komünleri Birliği Kâtib-i Umumisi Hanri Selye [Henri Sellier] 97 98 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Birinci Fasıl Medhal Bu kitapta kullanılan “mahalli hükûmet” tabirinin mana-yı medlulü, hakimiyeti haiz bir devlet toprağının münkasım bulunduğu cüzlerin gerek o kısım sekenesi tarafından müntehap heyetler ve gerek hükûmet memurları vasıtasıyla olsun, idare-i umumiyesindeki suver ve eşkâlin kâffesini ifade eder. Müttehit hükûmetler ve vilayetler vesaire eczası beyninde kuvvetlerin tevzii meselesi, bu hükûmetlerin müttehit bir teşkilat-ı esasiyesi olduğundan baladaki tarif vechile “mahalli hükûmet”ten bahseden bir kitabın çerçevesinden hariçte kalacağı için mevzua dahil edilmemiştir. Bundan dolayı Almanya, Hükûmet-i Müttehide-i Amerika, İsviçre, Kanada ve Avustralya’ya müteallik mebahiste “mahalli hükûmet” tabiri ancak devletin, vilayetlerin veyahut “kanton” denilen eczasının tabii ve maiyeti olan kuvvetler tatbiki şeklinde tasavvur edilmemelidir. Cenubi Afrika ve İngiliz Hindistan’ı vilayetleri de, ileride görüleceği vechile, bu tarif olunan şekilden az farklıdırlar. Kitabın vüsat-i sahası müsaade ettiği derecede her memleketin elyevm takip etmekte olduğu usul mücmelen tarif edilecek ve aynı zamanda bu usullerin her birinden çıkan mahalli imtiyazların vüsat-i hakikiyesi hakkında az çok bir hüküm vermeye cehd olunacaktır. “Mahalli hükûmet”, “mahalli hükûmet-i muhtariye”, “mahalli muhtariyet” ve buna mümasil diğer ıstılah ve tabirat-ı mahsusa manaları arasındaki farklar ekseriya mevki-i münakaşaya konulmuşlardır. Burada böyle bir bahse avdeti teklif etmemekle beraber bu kitapta geçecek olan “mahalli hükûmet-i muhtariye” tabirinden murad edilen mana, iki cevher-i asliden mürekkep olup da bunlardan birincisinin kendi haricinde her nevi teftişten azade bir mahalli hükûmet içinde mündemiç bulunmasıdır. Bu manada alınan tamamen muhtariyeti haiz bir “mahalli hükûmet” ile kullanılan tabir arasında tenakuz hasıl olur; çünkü böyle bir muhtariyete malik olan her hükûmet müstakil bir mevcudiyet teşkil edeceğinden artık onun “mahalli”liği kalmamak icap eder. O halde buradaki muhtariyetten maksat mahalli bir hükûmetin diğer emsali olan mahalli hükûmetlere veyahut hükûmet-i merkeziyeye nispetle haiz olduğu istiklalin derecesidir. Bununla beraber, haricin teftişi olmaması da tamamen muhtariyet esasını ifade etmez, meğerki bu istiklal nahiyenin mecmuundan idare-i umumiyece taksim edilmiş bir cüz-i tam eşi olmasın. Burada da mesele yine kaide-i umumiye itibarıyla bir derece meselesidir. Umum ahali tarafından doğrudan doğruya tedvir-i umur edilen bir hükûmet numunesi ve misali bulunmak imkânıyla beraber şuna kail olmalıdır ki büyük milletlerin asri hükûmetlerine böyle bir usul-i idare umumiyetle gayr-i kabil-i tatbik olduğundan bunun hadd-i marufu ancak “rey-i âm usulüreferendum” gibi bir usulden ileriye geçememektedir. Bir memleketteki usulün diğer memleketteki ile mukayesesi esnasında nazar-ı dikkate alınacak olan başlıca mesele bu iki noktadır, fakat bunlarda bir usulün muvafakat ve kıymetini onun haiz olduğu muhtariyetle doğrudan doğruya münasebeti derecesinde farz ve taharri etmeye mahal yoktur. Küre-i arzı işgal eden beşeriyet ırklarının mizaç ve bünyeleri, tarihleri, örf ve âdetleri nikat-ı nazarından aralarındaki pek derin farklar aynı hükûmet usulünün mütesaviyen bunların her birine tatbikine mânidir. Hatta yalnız bir memleket içinde bile idare umurunun tenevvüü ve elastikiyeti büyük bir ehemmiyet ve kıymeti haiz bir amildir. “Birine gıda olan şey diğeri için Sayı: 22 Haziran 1926 zehirdir.” diyen bir halk meseli bize bu hususta bazı hakayık telkin eder, bu münasebetle burada “Pop”un [Pope] bir beytini zikretmekten vazgeçemeyeceğiz: “Şaşkınlar hükûmet şekillerini münakaşa ededursunlar; iyi idare edilen bir memleketin şekli de iyidir.” Burada mahalli muhtariyetin kıymeti olduğuna itikat edenlerin bunu terbiye ve idare kabiliyeti nikat-ı nazarından da zikrettiğimiz beyti harfi harfine alamayacaklarından, “Pop”un bu sözlerle ifade etmek istediği mana asıl madde-i cevheriyenin şekil ve kalıptan daha çok mühim olduğu fikr-i sahihidir. Bununla beraber, bu mülahazatın hilafına olarak, hükûmet şekillerini tetkik etmek faydasız bir iş değildir. Çünkü şekil hem cevher-i asliyi, hem de aynı zamanda onun üzerine icra etmekte olduğu bazı tesiratı ifade eder. O halde bir millet için diğer bir memleketin hükûmet mevzuat ve esasatını olduğu gibi toptan alıvermek makul değildir, burada tarih, tıpkı ırk ve millet gibi kendisininkinden başka bir yol takip etmiş olur; diğer cihetten pek az memleket vardır ki kendi hükûmet makinesinin şu veya bu kısmını ıslah için bazı vesait aramasın ve pek muhtemeldir ki böyle vesait-ı ıslahiye taharrisiyle başka memlekette müstamel olan bir tarz ve usulü kabul mevkiinde bulunmasın. Kitabın fasılları düşünülmüş bir tertip ile yekdiğerini takip eder. Bu tertipte Fransa en başta gösterilmiş ve bu kısım diğerlerinden ziyade tafsil edilmiştir, çünkü Fransız usulleri muhtelif memleketler tarafından suret-i mahsusada alınmış ve bu usuller diğer bazı memleketlere de tesir yapmışlardır. Bundan sonra Belçika’nın, Hollanda’nın, İtalya’nın usulleri gelir, çünkü bunlar Fransa’nınkilere en ziyade merbut olanlardır. Bunları müteakip derhal İspanya’nın gelmesine sebep mahalli hükûmet kanunlarının oldukça hususi bazı lehçeleri olması ve diğerlerinden ziyade Fransız usulüne benzemesidir. İskandinavya memleketlerinin usullerinin de kısm-ı azamı keza Fransız esaslarına müstenittirler. Alman teşkilatına gelince bu, başka esasattan sudur eder. Kitabımızda Alman usullerinin temelleri, karışık mekanizmasının müsaadesi derecesinde, mücmelen zikredilmiş ve muhtelif idare şubeleri ise muhtelif hükûmetlerinin kendi bahislerinde misal olarak yeni mahalli hükûmet tesisatına ait malumat-ı hususiyeleriyle beyan olunmuştur. Fakat bu malumat-ı hususiye dediğimiz şeyler o kadar az sabit bir halde bulunuyor ki kitabın enzar-ı ammeye vazı esnasında bu malumattan birçoğunun hakikat-i hale tevafuk etmeyeceğinden korkulur. İsviçre’nin mahalli hükûmet sistemi, “kanton”larının menşeine göre Fransız yahut Alman usullerinin evsafını arz ettiği için kitapta bunun bahsi bütün berri Avrupa mebahisinin nihayetine bırakılmıştır. Balkan devletlerindeki mahalli hükûmet usullerinin tarifi bu eser için pek de faydalı olmamakla beraber Rusya’da tatbik olunan yeni usullerin mukayese nokta-i nazarından ehemmiyeti düşünülmüş ise de “Sovyet” idaresi altındaki memleketlerin hal-i hazırda kabul ve tatbik ettikleri usuller hakkında esaslı malumat elde etmenin fevkalhad müşkül olması bu memlekete müteallik bahisten büsbütün vazgeçmeyi tercih ettirmiştir. Büyük Britanya’da, buraya kadar zikrettiğimiz bütün memleketler usullerinden tamamen farklı ve ayrı bir mahalli idare mefkûresine tesadüf ediyoruz. “İngiltere”, “İskoçya” ve serbest kısmı da dahil olduğu halde “İrlanda” elyevm cari olan usullerin tarifinden sonra, diğer bir fasılda da Büyük Britanya’nın mavera-yı ebhardaki “Dominyon” [Dominions] müstemlekâtından bahsedilmiştir. Bunların usulleri Britanya usulü esasatına pek yakın ise de bu hal muhalif ve inkişaf ve tekâmüle doğru mühim bir cihet takip eder. Bu kıtaattaki 99 100 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi muhtelif devlet veya vilayetlerin kabul etmiş oldukları mahalli hükûmetler eşkâlindeki tenevvüden dolayı bu mevzuu umumi bir nazarla tetkik lazım gelmiş ve bu tarz da daha ziyade tevafukundan ötürü Amerika Hükûmat-ı Müttehidesi’nin tetkiki bunlardan sonraya bırakılmıştır. Kâfi yer bulunamaması hasebiyle Cenubi Amerika memleketlerinden bahsedilmemiş ve diğer cihetten Afrika (Cenubi Afrika İttihadı müstesna) ve Asya memleketleri hakkında kolayca malumat-ı kâfiye alınabilse de kitabın takip ettiği maksat ve gayeye umumiyeti itibarıyla tevafuk etmemesinden naşi bırakılmışlardır. Yalnız Japonya’da elyevm tatbik edilen usul ile İngiltere’nin “Dominyon”larına dahil bulunan Hindistan İngiliz’i için bir fasıl tahsis edilmiştir. İkinci Fasıl Fransa Tarihi Malumat Romalıların “Galya”6 İmparatorluğu devrinde, diğer vilayetlerinde olduğu gibi, belediyelere geniş bir muhtariyet bırakılmıştı. Bunun zaman-ı hazıra kadar izlerini bırakmış olan eşkâli, bilahare aklam elinde bir merkeziyete münkalip oldu. “Frank” hükûmet-ı mutlakasının bazı mevaddını muhafaza ettiği bu usul, imparatorluğun sukutuyla ortadan kalktı. Derebeylik teşekkülatı hükûmet-i merkeziye nüfuzunu büsbütün azalttı. Bu milli hercümerç devrinin sonunda şehirler cemaatleri, “şart” [charte] yani fermanlarla mahfuz ve müeyyed beledi hürriyetler elde etmeye tedricen vasıl oldular. Bazen basit bir uzlaşma ve bazen de silah kuvvetiyle alınmış olan bu fermanlar hakikat-i halde beylikler rüesasıyla yapılan muahede yahut bir suret-i tesviyeden ibaret olup, evvelce zihne lahik esaslara yahut mahalli hükûmetin umumi bir planı üzerine müesses şeyler değildi. Kral, büyük tabileri üzerine hükmetmeye başlayınca merkeziyete temayül tarzı bütün kuvvetiyle yeniden zahir oldu ve 14’üncü karn-ı miladiden itibaren o fermanlarla meşrut şehir muhtariyetleri ve hatta temellük imtiyazatı tedricen söndü gitti. Bu tarz-ı siyaset “Rişliyo” [Richelieu] ve On Dördüncü Lui” [Louis] devirlerinde son haddine erişti, fakat Fransa’yı tecezzi kabul etmez bir vahid-i küll yapmak gayesi, memleketin eski vilayet zihniyetini yıkmak arzularına muvafık “departman” yani eyaletlere taksimini yapan ihtilal hükûmeti ricaliyle “Birinci Napoleon” taraflarından takip edildi. Bundan sonraki devirlerde de bu siyasetten vazgeçilmedi. Ve krallık, imparatorluk, yahut cumhuriyet olsun teakup eden hükûmetlerin hepsi Fransa’nın vahdetini sıyanetle meşgul olarak bunun için de bütün idare-i memleketi Paris hükûmet-i merkeziyesinin tamamen tabi ve maiyeti yapmak çare-i yegânesini buldular. Millet, hükûmeti ile bu noktada sarahaten müttefiktir. Zamanımızda mahalli idarelerle tedvir-i umur için şimdikinden daha geniş sahalara lüzum olduğundan istişhad ederek bu hususta müsadif oldukları en büyük mânilerin bu merkeziyet siyasetinden çıktığı mülahazasında bulunan mustatraf-ı idare yahut “mıntıka idaresi-regionalisme” usulünün müdafileri için muvafık gelecek hiçbir hareket vaki olmamış ve olmamaktadır. 6 Şimdiki Fransa’nın büyük bir kısmı. Sayı: 22 Haziran 1926 Nahiye “Komün” Nahiyelerin Menşei Fransa’da mahalli idarenin cüz-i ferdi nahiyedir. Nahiyeler eski zamanlardan beri mevcut idiler, fakat şimdiki şekilleri “Büyük İhtilal”in ve “meşruti meclis-i umumi”nin 1789’da her “kasaba, şehir, piskopos dairesi, yahut çiftçi cemaati”nin bir nahiyesi olması kararından bed eder. Bunların mecmuu 44.000’dir. Mahalli idarelere eşhas beyninde olduğu gibi müsavat esası tatbik olunmuştur; bu suretle pazar yerini havi büyük köyler, çarşılı şehir veya karye arasındaki eski derece ve farklar kaldırılarak hep nahiyeler aynı seviyeye ifrağ edilmişlerdir. Bu esas bugüne kadar muhafaza edilmektedir. Paris şehri hariç kalmak üzere, sanayii münkeşif ve müterakki bir şehir veya ufak bir kasaba veyahut büsbütün zirai bir mevki olsun, her nahiye aynı şekl-i esasiyi, aynı hukuku ve aynı vezaifi haizdir. Nahiyelerin İhsaiyatı 1921’de Fransa nahiyelerinin adedi 37.963 idi. Bunlardan 22.000’in her birinde 500 veya bundan az ve 374’ün beherinde ancak 50 nüfus var idi. Bu derecatın öbür nihayetinde ise 12 nahiyenin her biri 100.000’den 400.000 ve iki nahiyenin beheri 400.000’den 1.000.000 nüfusa kadar sekeneyi muhtevi idi. Nahiyelerin mesaha-i sathiyeleri 4 hektardan 1.000 kilometre murabbaına kadar değişir; mutavassıtı 1458 hektardır. Beledi Meclis Her nahiyenin, dört sene için müntehap ve nüfusunun adedine göre on kişiden otuz altı kişiye kadar azalı bir meclis-i beledisi vardır. İntihap Yaşı yirmi biri geçmiş her Fransız, altı ay ikamet etmekle bulunduğu nahiyede intihap reyi vermek hakkını haiz olur. Nüfusu on binden fazla olan nahiyeler intihap daireleri olmak üzere mahallelere taksim olunabilirler, böyle olunca her mahalle alelekall dört aza intihap etmelidir. Meclise İntihap Olunabilmek Muavenet-i umumiyeden bir şey almayan mahkûm yahut takibat-ı adliye tahtında olmayan; o kaza dahilinde resmi memuriyeti, nahiyede ücretli vazifesi, mektep müdürlüğü yahut muallimliği bulunmayan, 25 yaşına gelmiş her müntehip veya mükellef Fransız meclis azalığına intihap edilebilir. -Mabadı var- 101 102 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi Tayyare Cemiyeti’ne Yardım Ediniz! Bir milletin terakki ve inkişafı, idame-i mevcudiyeti istiklal ve satvetiyle kaimdir. İşte bu hakikati bilen Türk millet-i necibesi duçar-ı tezelzül olan istiklalini pek büyük fedakârlıklarla bütün cihanı hayretlerde bırakacak icaznüma bir kudretle elde etmiş ve satvetini de o millet-i necibeye layık bir derecede temin ve tevsik eylemiştir. Aziz vatanın muhterislere karşı muhafazasında en mühim amil olan vesait-i müdafaadan biri de tayyarelerdir. Son zamanlarda teşekkül eden ve hummalı bir faaliyetle fevkalade asar-ı muvaffakiyet gösteren Tayyare Cemiyeti’ne; teşekkülünden istihdaf olunan gayeye bir an evvel vusul için büyük Türk milletinin bütün kuvvetiyle müzahir olacağına hiç şüphe yoktur. Şehremaneti Mecmuası’na Yeniden Abone Olanlar ve Abonelerini Tecdit Edenler Abone Numarası 271 İstanbul Elektrik Şirketi 272 Çakmakçılar’da Agopyan Hanı’nda Salih Cevdet Bey 273 Tramvay ve Elektrik Şirketleri Umur-ı Hukukiye Dairesi 274 Bor Belediyesi 275 Büyükçekmece Belediyesi 276 Çankırı Valisi Bekir Sami Bey 277 İnebolu Belediyesi 278 Bozüyük Nahiyesinde Hacı Selamizade Rıza Efendi 279 Kağızman Belediyesi 280 Iğdır Belediyesi 281 Buz Fabrikasında Elektrik Mühendisi Süleyman Oktay Bey 282 Bahr-ı Siyah Sahilinde Ulus Belediyesi 283 Adalar Kazası Kaymakam-ı Sabıkı Sedad Aziz Bey 284 Sürmene Kazasının Humurgân Belediyesi 285 Büyükada’da Doktor Celal Muhtar Bey 286 Erenköy Kız Lisesi Müdüriyeti 287 Lapseki-Çardak Nahiyesi Belediyesi 288 Söke Belediyesi 289 Mersin Belediyesi Zabıta-i Belediye Memuru Nedim Efendi 290 Uşak-Ulubey Nahiyesi Belediye Reisi Osman Oğuz Bey 291 İstanbul Balıkpazarı’nda Nafia Hanı’nda Hüsnü Bey -Mabadı var- Sayı: 22 Haziran 1926 103 104 İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi