[go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
A) SERMAYE PİYASASI Sermaye Piyasası Nedir? Basit ve geniş bir tanımla sermaye piyasası sermaye arz ve talebinin karşılaştığı bir piyasadır.O halde önce “sermaye”’nin tarifiyle söze başlayalım: Konumuza göre “sermaye, orta, uzun ve sonsuz vadeli fonlardır.” Buna bağlı olarak sermaye piyasası, orta, uzun ve sonsuz vadeli fonların arz ve talebinin aracı kuruluşlar aracılığıyla ve menkul kıymetlere bağlı olarak karşılaştığı piyasadır. Sermaye piyasasında arz ve talep bazı araçlar yardımı ile karşılaşır. Bu araçlara sermaye piyasası araçları ve menkul kıymetler diyoruz. O halde sermaye piyasasını menkul kıymetler piyasası ile birlikte düşünebiliriz. Ya da başka bir açıdan bakarak, asıl piyasanın sermaye piyasası olduğu, menkul kıymetlerin ayrı bir piyasa oluşturmayıp, sadece sermaye piyasasında fonların el değiştirmesinde kullanılan araçlar olduğu da ileri sürülebilir. B) SERMAYE PİYASASININ ÖNEMİ VE EKONOMİDEKİ YERİ Sermaye piyasasının ekonomideki yeri ve önemi, ülke ekonomisi bakımından, tek başına ekonomiye yararlı olamayan küçük tasarrufların menkul kıymetlere yatırılarak büyük yatırımlara dönüşmesindedir. Sermaye piyasası, az gelişmiş ülkelerdeki yurtiçi tasarruf açığının kapanmasına yardımcı olabilir. Fertler açısından ise, sermaye piyasası, tek başına gelir getiren bir yere yatırılamayacak kadar küçük fonların verimli yerlere yatırılmasına ve sahiplerine bir ek gelir getirmesine imkan sağlamaktadır. Ayrıca, küçük sermayelerle kişisel işler yapılabilse bile, kişisel yatırımlarda teşebbüs ve yönetim sorunu çıkacaktır ki, elinde küçük bir sermaye bulunan, fakat bununla kişisel bir yatırım yapmaya sağlığı, bilgi ve tecrübesi ve zamanı olmayan kimseler sermaye piyasasının sağladığı imkanlardan yararlanırlar. Sermaye piyasasının bu saydığımız fonksiyonları yalnzı menkul kıymetler yoluyla değil, daha geniş bir kavram olan mali piyasa içinde bankalar aracılığı ile de sağlanabilir. “ Mali piyasa içinde aynı fonksiyonları ifa eden bankacılık kesimi varken, ayrıca bir sermaye piyasasının ortaya çıkmasının sebepleri ve sermaye piyasasının farklı tarafları nelerdir?” Sermaye piyasası tasarruf sahipleriyle orta ve uzun vadeli fon talep eden kuruluşlar arasında direkt iletişim kurulmasına, sermaye hareketlerinde aracıların ortadan kalkmasına veya fonksiyonlarının azalmasına imkan hazırlar. Sermaye piyasası araçlarının bir bölümü şirketlere öz kaynak sağlarlar. Böylece iktisadi kalkınmanın hızlanmasına ve sağlıklı finansman kaynaklarına kavuşturulmasına yardımcı olurlar. Sermaye piyasasının etkin çalışması, şahısların tüketim eğilimlerini azaltarak ve tasarruf eğilimlerini yükselterek ekonomide sermaye birikimini arttırır. Sermaye piyasası, işletmelere, bankalar sektörünün sağladığı fonlara nazaran daha düşük maliyetli fonlar sağlayabilmektedir. C) SERMAYE PİYASASI FAALİYETLERİ Aracı kuruluşların, aracılık kapsamında olmak üzere her ayrı faaliyet için SPK’dan yetki belgesi almak suretiyle yapabilecekleri sermaye piyasası faaliyetleri;  SPK kaydına alınacak sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arz yoluyla satışına aracılık, Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının aracılık amacıyla alım-satımı, Portföy yöneticiliği, Yatırım danışmanlığı, Menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile alım-satımı, Her türlü türev araçlarının alım-satımının yapılmasına aracılıktır. C) SERMAYE PİYASASI KURUMLARI  Sermaye Piyasası Kanunu’na göre faaliyette bulunabilecek “Sermaye Piyasası Kurumları” şunlardır; Aracı Kurumlar Yatırım Ortaklıkları Yatırım Fonları Sermaye piyasasında faaliyet göstermesine izin verilen diğer kurumlardır. 1) ARACI KURUMLAR Sermaye piyasasında aracılık faaliyetleri, halka arza aracılık, alım satıma aracılık ve türev araçların alım satımının yapılmasına aracılıktan oluşur.Halka arza aracılık, alım satıma aracılık ve türev araçların alım satımının yapılmasına aracılık faaliyetleri Kanun'un 31 inci maddesi uyarınca Kurul'dan yetki belgesi almış aracı kuruluşlarca yapılabilir.Kanun'un 34 üncü maddesi uyarınca Kurul, her bir aracılık faaliyetinin ayrı kuruluşlar tarafından yapılmasına ilişkin düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bir ülke ekonomisinin sağlıklı ve düzgün bir biçimde işlemesinin temel ayaklarından biri, hatta belki de en önemlisi, sağlam bir finansal sistemin oluşmasına bağlıdır. Finansal sistemin sağlamlığı ise kendisinin bir parçası olan aracı kurumların ya da finansal aracıların düzgün işlemesine bağlıdır. Bir finansal sistemin en önemli işlevi; fon sahiplerinin ellerinde bulunan ve kullanılmayan, yani atıl olan, fonları belirli bir getiri karşılığında sistem içerisine çekip, yatırım fırsatı olan ancak yeteri kadar fonu olmayan  girişimcilere belirli bir bedel karşılığında kiralamaktır. Yukarıda anlatılan süreç ne kadar sağlıklı ve düzgün işlerse, genel ekonomik hayat da o kadar rahat işler. Bu önermenin ne kadar doğru olduğunun en büyük kanıtı 2000 Kasım ve 2001 Şubat, Türkiye ekonomik krizidir. Bu krizin önemli bir nedeni de, en büyük aracı kurum olan bankaların “yanlış” yönetilmeleri ve tam tabiriyle “içlerinin boşaltılması”dır.İşlevi ve önemi bu kadar büyük olan aracı kurumları tanımlamak gerekirse, aracı kurum; kişi ve kurumlardan fon toplayarak elde ettiği mevduatı, fon talebi içerisinde olan kişi ve kurumlara veren kurum olarak tanımlanabilir. SPK Kanunu’nda aracı kurum olarak tanımlanan kurumlar, bankalar, yatırım bankaları ve aracı kuruluşlardır. Bu iki yapının benzer özellikleri olduğu gibi farklı özellikleri de bulunmaktadır. İlk olarak bankalar, bankacılık faaliyetleri konusunda Banklar Kanununa tabiyken, aracı kuruluşlar da SPK hükümlerine bağlıdırlar. Ancak bankalar kendi çıkardıkları menkul değerler haricindeki işlemlerden dolayı SPK kanunlarına tabi olmak zorundadırlar. Ülkemizde aracı kurum olmak için gerekli olan şartlar aşağıda sıralanmıştır: Anonim ortaklık şeklinde kurulmuş olmaları, Hisse senetlerinin tamamının nama yazılı olması, Hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması, Esas sözleşmelerinin SPK Kanunu hükümlerine uygun olması, Kurucuların müflis olmadığının veya yüz kızartıcı bir suçtan dolayı hükümlülüklerinin bulunmadığının tespit edilmiş olması, Ödenmiş sermayelerinin Seri: V, No: 34 sayılı Tebliğ uyarınca alım satım aracılığı, halka arza aracılık, repo-ters repo, portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığı yetki belgelerinin tamamı için aranan asgari öz sermaye tutarından az olmamak kaydıyla Kurul’ca belirlenecek tutardan az olmaması ve Kurul’ca belirlenecek esaslar çerçevesinde blokajın yapılmış ve/veya teminatların yatırılmış olması, Kurucuların aracı kurum kurucusu ve ortağı olmanın gerektirdiği mali güç ve itibara sahip olmaları gerekmektedir. a) Aracı Kurumların İşlevleri Daha önce de belirtildiği gibi, aracı kurumların en önemli işlevi piyasadaki fon hareketlerini sağlıklı bir biçimde yönlendirmektedir. Neden aracı kurumlar? İlk neden karşılıklı güvenin oluşmasıdır. İkinci neden de, borç almanın bir bedeli ve borç vermenin de bir geliri olduğu için, aracı kurum bu iki olayı da kendisi halletmektedir. O halde aracı kurumların ilk işlevi sağlıklı bir fon hareketinin sağlanmasıdır. Yukarıda açıklanan ilk işlev daha çok kısa vadeli piyasalarda, para ve borç piyasalarında, karşımıza çıkan bir fonksiyondur. Aracı kurumların bir diğer önemli işlevi daha farklı bir önem taşımaktadır. Özellikle de sermaye piyasalarında uzun vadeli kaynak bulmak isteyen kurumlar, genellikle sermayelerini artırma yollarını benimsemişlerdir. Şirketlerde sermaye ortakların para vermesi ya da yeni ortak alınması ile arttırılabilir. Bu tip bir bedelli sermaye artışının yeni hisse senetlerinin halka satılması ile yapılması için aracı kurumlara ihtiyaç vardır. Çünkü halka açılmak isteyen ya da daha önceden halka açılmış olan ve yeniden bir bedelli sermaye artışına gitmek isteyen şirketler kendi başlarına hisse senedi satamazlar. Yani şirket binasının önüne insanları doldurup, parayı verene hisse senedi vermek ancak anaokulunda okutulan finans dersi kitaplarında görülecek bir olaydır. Bunun yerine şirketler, teklifini ve koşullarını kabul ettikleri bir aracı kurum ile anlaşarak, hisse senetlerini bu kurumlar aracılığı ile birincil piyasalarda satışa sunmaktadırlar. Ülkemizde yapılan uygulama incelendiğinde, halka açılacak kurum, hisse senetlerini satması için bir aracı kuruma gönderir, kurum satabildiğini satar, elinde kalanı da ya kendi alır ya şirkete iade eder ya da daha düşük bir fiyattan satar. Aracı kurumların bu satışı ile daha önceden, büyük bir şirkete ortak olma şansına sahip olmayan küçük yatırımcılar da, ikincil piyasalardaki işlemleri ile şirkete ortak olma şansına sahip olmaktadırlar. O halde aracı kurumların bir diğer işlevi de sermayenin tabana yayılması olmaktadır. Fon hareketleri ve birincil piyasaları anlattıktan sonra değineceğimiz bir diğer aracı kurum işlevi de, menkul kıymetlerin el değiştirmesini kolaylaştırması ve bu sayede de likiditelerini arttırmasıdır. Tabi ki bu işlevin yerine getirilmesi için menkul kıymet borsalarının da yardıma ihtiyacı vardır. Belirtilmesi gerekli olan son önemli işlev de, menkul kıymet piyasalarında yatırımcılarının işlem yapmalarının ve yatırım için gerekli doğru bilgi, yorum ve uzman görüşünün sağlanmasıdır. Birincil piyasada işlem yapamayan küçük yatırımcılar, ikincil piyasada yapacakları işlemlerde aracı kurumlara bağlı olarak işlemlerini gerçekleştirirler. Buda bizi aracı kurumların piyasayı genişlettikleri, çok fazla işlem gerçekleştirdikleri için işlem maliyetleri azalttıkları ve piyasa hakkında doğru bilgi ve yorum ürettikleri gibi fonksiyonlara götürmektedir.     b) Aracı Kurumların Faaliyet Türleri Para ve sermaye piyasalarda işlem yapan aracı kurumların çeşitlerine göre yaptıkları çeşitli faaliyetler bulunmaktadır. Aracı Kurumlar; hisse senetlerinin ilk defa halka arzı işlemleri, birinci piyasa işlemleri ile daha önceden halka arz edilmiş ve ikinci piyasada işlem gören hisse senetlerinin alım satımı, vadeli işlemler, opsiyon, açığa satış,  repo ve ters repo, yatırım danışmanlığı ve portföy yöneticiliği işlemelerini gerçekleştirebilirler. Bankalar; mevcut bankacılık faaliyetlerine ek olarak, hisse senedi dışındaki menkul kıymetlerin alım satımına aracılık, repo ve ters repo işlemleri ve vadeli işlemlerde bulunabilirler. Yatırım bankaları normal bankalardan farklı olarak mevduat toplamazlar, ancak bunun yerine bankaların yaptığı aracılık faaliyetlerine ek olarak, halka arz, ikincil piyasalarda alım satım işlemleri, yatırım danışmanlığı, açığa satış ve portföy yöneticiliği yapabilirler. c) Aracı Kurumların Faaliyete Geçme Süreçleri Gerekli kuruluş işlemlerini yerine getiren aracı kuruluşlar ile hali hazırda faaliyet gösteren banklar ile yatırım banklarının, aracı kurum olarak faaliyette bulunabilmeleri için gerekli olan bir dizi işlem ve izin gerekmektedir. Bunlardan ilki faaliyet izni alınmasıdır.Faaliyet izni  yetki beldesini almasının şartları; Kuruluş şartlarını kaybetmemiş olmaları, Kuruluş sermayelerinin asgari kısmının nakden ve tamamen ödenmiş olması, Aracı kurumların faaliyet konularına göre Seri: V, No: 34 sayılı Tebliğ ile öngörülen yükümlülükleri yerine getirmiş olmaları, Ortak, yönetici, ihtisas personeli ile müfettiş ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca atanan denetçilerinin, Sermaye piyasası mevzuatı, 4389 sayılı Bankalar Kanunu, 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun ile ödünç para verme işleri hakkında mevzuata aykırılıktan ve/veya taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar dahi ağır hapis veya 5 yıldan fazla hapis yahut zimmet, nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları; resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs suçlarından dolayı hüküm giymemiş olması, SPK Kanunu’nun 33 üncü maddesinin (f) bendinde kurucular için aranan şartı taşıması, Faaliyet yetki belgelerinden biri veya birden fazlası Kurul’ca iptal edilmiş yahut borsa üyeliğinden sürekli olarak çıkarılmış kuruluşlarda, bu müeyyideyi gerektiren olayda sorumluluğu bulunan kişilerden olmaması, Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bankerlerin İşlemleri Hakkında 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve eklerine göre kendileri veya ortağı olduğu kuruluşlar hakkında tasfiye kararı verilmemiş olması, SPKanunu’nun 46.ncı maddesinin (i) bendi uyarınca işlem yasaklı olmaması (Bu şart ortaklar için kuruluş ve pay devirlerinde aranır), Aracı kuruluşların sermayesinin % 10’una veya daha fazlasına sahip tüzel kişi ortaklarının sermayesinde % 10 veya daha fazlasına sahip olan ortaklarının da bu bendde belirtilen nitelikleri haiz olmaları gereklidir. d) Aracı Kurumların Yerine Getirmesi Gereken Yasal Görevler  Aracı kurumlar yaptıkları alım satım işlemleri için bazı yasal yükümlülüklerde bulunmak zorundadırlar. Bunlardan ilki blokaj yükümlülüğüdür. Blokaj yükümlülüğü ile yatırımcı adına alınan menkul kıymetin, yatırımcı izni dışında başkaca amaçlar için kullanılmasını önlemektedir. Özellikle ülkemizde son günlerde aracı kurumalar ile ilgili olarak ortaya çıkan skandallarda blokaj yükümlülüğünün yerine getirilmemesi ana nedendir.Aracı kurumların yerine getirmek zorunda oldukları bir diğer yasal görev ise, borsa işlemleri için işlem yaptıkları borsadan izin almak zorundadırlar. Yatırımcıların profilinin çıkarılması için müşteriyi tanıma kuralları ve yapılan her işlem için çerçeve sözleşmesi alınması da yasal yükümlülüklerin diğer unsurlarındandır. Aracı kurumların pay devirleri ile ilgili her değişim SPK’nın denetimine ve iznine bağlıdır. Özellikle de sermaye payının %10, % 20 ve %50’yi geçmesinde Kurul’un izni gerektirmektedir. e) Aracı Kurumların Yapamayacakları İşlemler Aracı kurumlar mevduat toplayamazlar. Ticari amaçla değerli maden, döviz, gayrimenkul alım satımı yapamazlar. Faiz karşılığı borç para veremezler. Menkul kıymet sertifikaları ihraç edemezler. Ticari, sınai ve zirai faaliyetlerde bulunamazlar. Menkul kıymetlerin getirileri hakkında kesin ifadeler içeren açıklamada bulunamazlar. Yatırımcılara ait menkul değerleri sadece müşteri emirleri ile yönlendirirler, kendi amaçları için (açık pozisyon) için kullanamazlar. Vekaletname ile işlem yapamazlar. f) Aracı Kurum Seçilirken Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Ülkemizde bir aracı kurum seçilirken dikkat edilmesi gereken noktalara gene hatlarıyla aşağıda sıralanmıştır: Yatırımcılar, öncelikle hesap açacağı aracı kurumun sermaye yeterliliğini, işlem hacmini ve piyasadaki yerini ciddi bir şekilde araştırmalıdır. Belirtilen aracı kurumun o güne kadar  müşterileri ile arasında bir sorun yaşayıp yaşamadığı, operasyonlar nedeniyle mağdur müşterisi olup olmadığı öğrenilmelidir. Aracı kurumun uzmanlarıyla sürekli temas halinde olunmalıdır. Emirlerin teyidi alınmalıdır. İşlem yapılmadığı zamanlarda, Takasbank kullanılarak, yatırımcı senetlerini bloke etmelidir. Hesap ekstreleri saklanmalıdır. Aracı kurumun teknolojik alt yapısı ve sunduğu imkanlar, uzaktan erişim, internet sayfasını özellikleri de tercih için dikkat edilmesi gereken konulardandır. İşlem ücretleri ya da komisyonlar da en çok dikkat edilmesi gereken konulardandır. Bazı aracı kurumlar emir miktarı arttıkça daha az komisyon almaktadırlar. Aracı Kurumların İşlem Limitleri Aracı Kurumlar’ın Hisse Senetleri Piyasası’nda;  Haftanın işgünleri üzerinden hesaplanacak haftalık ortalama işlem limiti öz sermayelerinin dört katını aşamaz. Verebilecekleri bir alım veya satım emri öz sermayelerinin %25’ini aşamaz. g) Aracı Kurumların Denetimi Aracı kurumların işlem ve hesapları Kurul’ca görevlendirilecek uzmanlar tarafından denetlenir. Uzmanların yaptıkları denetimler sonucunda aracı kurumların mali yapılarının ciddi şekilde zayıflamakta olduğunun tespiti halinde aracı kurumlara Kurul’ca uygun bir süre verilerek mali durumlarını güçlendirmeleri istenir. Verilen süre içinde gerekli tedbirleri alamayan ve mali durumları taahhütlerini karşılayamayacak kadar zayıflayan kurumların yetkileri Kurul’ca kaldırılır. h) Son Zamanlarda Türkiye’de Aracı Kurumlar İle İlgili Gelişmeler Son zamanlara ülkemizde aracı kurumlar ile ilgili en çok adı geçen olay, bazı aracı kurumların müşterilerine ait olan hisse senetlerini çeşitli finans kurumlarına virman yoluyla göndermeleri ve ardından da yöneticilerinin ortadan kaybolması olayıdır. Özellikle küçük yatırımcıların hisse senetleri üzerinde yapılan yolsuzluklar ile piyasada 10 – 15 trilyon TL arasında zarara yol açıldığı söylenmektedir. ARACI KURUMLARIN ARACILIK FAALİYETLERİ a) Halka Arza Aracılık Faaliyeti  Halka arza aracılık faaliyeti Kurul kaydına alınacak sermaye piyasası araçlarının halka arz yoluyla satışına aracılık yapılmasını ifade eder.         Halka arza aracılık,   En iyi gayret aracılığı, Aracılık yüklenimi,şeklinde yapılabilir. “En iyi gayret aracılığı” Kurul kaydına alınacak sermaye piyasası araçlarının, izahnamede gösterilen satış süresi içinde satılmasını, satılamayan kısmın ise satışı yapana iadesini veya bunları daha önce satın almayı taahhüt etmiş üçüncü kişilere satılmasını ifade eder.  “Aracılık yüklenimi” ise Kurul kaydına alınacak sermaye piyasası araçlarının, Halka arz yoluyla satılmasının ve satılamayan kısmının tamamının bedeli satış süresi sonunda tam ve nakden ödenerek satın alınmasının (Bakiyeyi Yüklenim), Bedeli, satışın başlamasından önce tam ve nakden ödenmek suretiyle tamamının satın alınarak halka satılmasının (Tümünü Yüklenim), Halka arz yoluyla satılmasının ve satılamayan kısmının bir kısmının bedeli satış süresi sonunda tam ve nakden ödenerek satın alınmasının (Kısmen Bakiyeyi Yüklenim) veya bedeli, satışın başlamasından önce tam ve nakden ödenmek suretiyle bir kısmının satın alınarak halka satılmasının (Kısmen Tümünü Yüklenim), satışını yapana karşı taahhüt edilmesidir. b) Halka arza aracılık faaliyetinin esasları Halka arza aracılık yetki belgesine sahip kuruluşlar, Halka arza aracılık işlemlerini, izahnamede, sirkülerde (duyuruda), ilan ve reklamlarda, aracılık sözleşmesinde belirlenen esaslar çerçevesinde yürütürler. Yapay piyasa yaratılması sonucunu verecek yahut aracılık komisyonu dışında, kendilerine veya üçüncü şahıslara menfaat sağlanmasına imkan tanıyacak tasarruflarda bulunamazlar. Sermaye piyasası araçlarının halka arzı ile ilgili olarak, ilgili mevzuat ile belirlenen yükümlülüklere aykırı işlem ve faaliyetlerde bulunamazlar. Sermaye piyasası aracının halka arzı ile ilgili olarak, ihraçcı ve/veya hissedar hakkında detaylı ve dikkatli inceleme yapma konusunda en iyi gayreti gösterirler. Halka arz fiyatının sermaye piyasası aracının gerçek değerini en doğru şekilde göstermesi yönünde azami özeni gösterirler. Halka arz sürecinde kamuya açıklanmamış bilgilerin kurum dışına ve kurum içinde farklı birimlere geçmesini engellerler. Aracı kurumların halka arza aracılık faaliyetleri esnasında yüklenebilecekleri taahhütlerin tutarı, Kurul'un sermaye yeterliliği düzenlemeleri uyarınca belirlenecek sınırı aşamaz.           c) Alım Satıma Aracılık Faaliyeti  Alım satıma aracılık, ilgili mevzuata uygun olarak daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının aracılık sıfatıyla ve ticari amaçla alım satımını ifade eder. Aracı kurumlar, ilgili çerçeve sözleşmeyi imzaladıktan sonra müşterilerinden sermaye piyasası araçlarının alım satımına ilişkin emirleri kabul edebilirler. Borsada işlem yapmayı gerektiren emirler, ilgili mevzuatta belirlenen esaslar çerçevesinde alınır ve yerine getirilir. Aracı kurumlar borsa dışında yapılacak işlemlerde, müşteri emirlerini, çerçeve sözleşmesinde belirlenen esaslara göre kabul ederler ve özen borcu çerçevesinde yerine getirirler. d) Borsa dışı piyasalardaki alım satım işlemleri Aracı kurumlar borsa dışında hisse senedi alım satım işlemleri kapsamında Kurul'dan izin almak kaydıyla, Borsada işlem görmeyen hisse senetleri için Kanun'un 40. maddesi uyarınca oluşturulacak piyasalarda, ilgili mevzuat çerçevesinde Kurul'ca belirlenen esaslar dahilinde borsada işlem gören hisse senetleri üzerinde, işlem yapabilirler. 2) GENEL OLARAK YATIRIM ORTAKLIĞI Gerek doktrinde gerekse çeşitli hukuk düzenlerinde, yatırım ortaklığı kavramı üzerine çeşitli tanımlamalar yapılmıştır.Bu tanımlardaki ortak özellik, kolektif bir yatırım olgusunun var oluşudur.Bunun anlamı da çok sayıda sermaye sahibinin bir araya gelerek yatırımda bulunmasıdır. Daha genel perspektifte bu olguyu açacak olursak, yatırım ortaklıkları çok ortaklı bir sermaye şirketinin, kaynaklarını çok sayıda şirket pay senedine dağıtarak portföy oluşturması hali olarak tanımlanır. Yatırım ortaklıkları ya pay senedi çıkarmak, ya da diğer anonim şirketlerin pay senedini satın almak gibi iki biçimde uygulanabilmektedir. Yatırım ortaklığının çekici yönü, bu amaçla yaptığı işletmecilik harcamalarını kendi vergi esası olan gelirinden mahsup etmesi ve paydaşlarına da bu şekilde bir kâr garantisi sağlamasıdır. Günümüzde, tanım olarak tekrarlanırsa, yatırım ortaklıkları çeşitli küçük tasarruf sahibi insanların parasını toplayarak bir anonim şirket aracılığıyla çeşitli kuruluşların hisse senedine yatırmak için bir portföy oluşturulması halidir. Burada artık bir şirketin hisse senetlerinden değil, birkaç şirketin hisse senetlerinden oluşan bir portföy bulunmakta ve bu kuruluşa parasını yatırmış olan küçük tasarruf sahibi yurttaş bu portföyün sağladığı gelir ortalamasından yararlanmaktadır. a) TÜRK HUKUKUNDA YATIRIM ORTAKLIĞI 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SerPK) 35.maddesi’nin 1. fıkrasına göre; Yatırım ortaklıkları sermaye piyasası araçları, gayrimenkul, altın ve diğer kıymetli madenler portföylerini işletmek amacıyla kurulan anonim ortaklıklardır. Bu portföyler müstakilen bu unsurlardan oluşabileceği gibi, karma da olabilir. Tanımdan yatırım ortaklığının, en belirgin özelliğinin portföy işlemek olduğu ortaya çıkmaktadır.Kanundaki değişiklik ile yatırım ortaklıkları, yalnız menkul kıymetler portföyü işletmekten kurtarılmıştır. SerPK m.36, f. 1 uyarınca, yatırım ortaklıkları kayıtlı sermayeli olarak kurulmalıdır.Yine SerPK m.36 uyarınca, kurulacak olan yatırım ortaklığının başlangıç sermayelerini, kurulca belirlenen miktardan az olmamalı ve hisse senetleri nakit karşılığı çıkarılmalıdır. Buna göre yatırım ortaklıkları kısaca, “kanunda gösterilen kıymetlere ilişkin portföyleri işleten kayıtlı sermayeli anonim ortaklıklar” şeklinde tanımlanabilir. b) KAYITLI SERMAYE SİSTEMİ Anonim ortaklıklar kayıtlı sermaye sistemine girip girmemekte kural olarak özgürdürler. Bu husus SerPK m.12/1 maddesinde “Hisse senetlerini halka arz etmek üzere kurulan anonim ortaklıklar ile kurulmuş olup da sermaye artırmak suretiyle hisse senetlerini halka arz edecek olan anonim ortaklıklar, kuruldan izin almak şartı ile kayıtlı sermaye sistemini kabul edebilirler.” denilmek suretiyle belirtilmiştir.İstisnaen yatırım ortaklıklarının “kuruluş ve faaliyet izni alabilmeleri için” kayıtlı sermayeli anonim ortaklık şeklinde kurulmaları zorunludur. c) KAVRAM Kayıtlı Sermaye, SerPK m.3/d uyarınca, “Anonim ortaklıkların, esas sözleşmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla, yönetim kurulu kararı ile Türk Ticaret Kanununun sermayenin artırılmasına dair hükümlerine tabi olmaksızın hisse senedi çıkarabilecekleri azami miktarı gösteren, Ticaret Sicilinde tescil edilmiş sermayeleridir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Genel bir tanım vermek gerekirse; kayıtlı sermaye sistemi, anonim ortaklıklarda ana sözleşme ile belirlenmiş ve ticaret siciline tescil edilmiş azami bir miktara kadar, bazı formalitelere gerek kalmaksızın, yönetim kurulu tarafından sermayenin arttırabilmesine olanak sağlayan bir sistem olarak tanımlanabilir. d) UNSURLARI SerPK’nun kayıtlı sermayeye ilişkin hükümleri bu sistemin, üç temel kavram üzerine oturtulmuş olduğunu göstermektedir. Bunlar; kayıtlı sermaye, başlangıç sermaye ve çıkarılmış sermayedir. e) KAYITLI SERMAYE Kayıtlı sermaye, esas sermayeden farklı olarak, taahhüt edilen veya konulan (fiilen ortaklığa getirilen) gerçek anlamda sermaye olmayıp, ana sözleşme uyarınca yönetim kurulu tarafından sermaye arttırımı yetkisinin kullanılabileceği üst sınırı gösteren soyut bir rakamdır. Esas olarak da yönetim kurulunun yeni pay çıkarmak suretiyle ulaşabileceği bir tavandır. SerPK kayıtlı sermaye rakamı konusunda bir sınırlama getirmemektedir, bu miktar ortaklığın yeterlilikleri uyarınca serbestçe, SPK’nun izni doğrultusunda belirlenebilir. f) BAŞLANGIÇ SERMAYE Başlangıç sermayesi, SerPK m.3/e ‘de şu şekilde tanımlanmıştır: “Kayıtlı sermayeli anonim ortaklıkların sahip olmaları zorunlu olan asgari çıkarılmış sermayeleridir”.Kayıtlı sermayeli ortaklıkların başlangıç sermayesinin Kurulca belirlenecek miktardan az olmaması ve unvanlarının kullanıldığı belgelerde çıkarılmış sermaye miktarının gösterilmesi zorunludur. Kayıtlı Sermaye Sistemine ilişkin Esaslar tebliği’nin m.4/9 uyarınca, kayıtlı sermaye sistemine geçecek olan ortaklıkların sermayeleri, alt sınır olarak 3.500 YTL’den az olamamaktadır. Bunun yanında ortaklığın faaliyetleri doğrultusunda, kurulca belirlenen asgari miktardan daha yüksek bir başlangıç sermayesi de belirlenebilir. Başlangıç sermayesinin ortaklık için uygun bir değerde olup olmadığı, SPK tarafından, başvuru sırasında denetlenecektir. g) ÇIKARILMIŞ SERMAYE Çıkarılmış sermaye, SerPK m.3/f’de şu şekilde tanımlanmıştır. “Kayıtlı sermayeli anonim ortaklıkların satışı yapılmış hisse senetlerini temsil eden sermayeleridir.” Çıkarılmış sermaye, başlangıç sermayesi ile kayıtlı sermaye arasında kalan, yönetim kurulu tarafından her pay çıkartılmasından sonra yükselen, taahhüt edilen, değeri ortaklığa getirilmesi şart olan somut bir miktardır. Çıkarılmış sermaye, farklı periyotlarda yönetim kurulunca arttırılabilir istenirse de, bir defada kayıtlı sermaye miktarına ulaşabilir. Bu durumda da eğer gerek görülürse, genel kurul toplanarak tekrar farklı bir değerde kayıtlı sermaye rakamı belirleyebilmektedir. h) KAYITLI SERMAYE SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİ Sermaye Piyasası Kanunu’nun ilgili maddeleri dışında, kayıtlı sermaye sistemine ilişkin birçok husus da, Sermaye Piyasası Kurulu’nun çıkarmış olduğu tebliğlerle düzenlenmektedir. Kayıtlı sermaye’ye ilişkin en sık başvurulan tebliğlerden ikisi şunlardır: -Seri 1-26, “ Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği” ortakların kuruluş aşamasında veya faaliyetleri sırasında mevcut veya arttırılan sermayelerini temsil eden pay senetlerinin Kurul kaydına alınması ile satışında uyacakları esasları düzenlemektedir. -Seri IV-38, “Kayıtlı Sermaye Sistemine İlişkin Esaslar Tebliği” ortakların kayıtlı sermayeye geçiş ve sistem içinde uymaları gereken esaslar ile sistemden çıkma ve çıkarılmayı düzenlemektedir. Kayıtlı sermaye sistemine girecek olan anonim ortaklıkların sermayeleri, öncelikle SPK tarafından belirlenen asgari başlangıç sermayesinden az olmamalıdır. Daha sonra SPKurulun’dan, ortaklıkların kayıtlı sermaye sistemine giriş izni ve ana sözleşmenin kayıtlı sermayeye ilişkin onay alınmalıdır. Kayıtlı sermaye sistemine ise teknik olarak 2 şekilde girilebilmektedir.Bunlardan ilki, kuruluş sırasında kayıtlı sermaye sistemine giriştir. Diğeri ise, kuruluştan sonra kayıtlı sermaye sistemine geçiştir. Kuruluştan sonra kayıtlı sermaye sistemine giriş, ortaklık ana sözleşmesinin değiştirilmesini gerektiren bir işlemdir. Kayıtlı sermaye sistemi, şirket yönetim kurullarına sermaye artırımların da belli bir serbesiyet verir. Şöyle ki, genel kurullarından arttırabilecekleri sermaye için bir maksimum limit (sermaye tavanı) isteyen yönetim kurulu, bu tavanı aşmamak kaydıyla, en az beş yıl içerisinde de o tavana ulaşmak kaydı ile, istediği zamanda, ister bir kerede ister bir kaç sermaye artırımı yoluyla, tavan miktarına kadar sermayelerini yükseltebilmektedirler. Böylece daha serbest ve hızlı hareket edebilen şirket ve yönetim kurulu, sermaye gereksinimi duyduğunda en kısa zamanda bu ihtiyacını giderebilme imkanına kavuşmaktadır. Şirketler kayıtlı sermaye sistemine genel kurularının karar vermesi ve SPK'nın onaylaması durumunda geçebilmektedir; sisteme giriş ve çıkışlar SPK'nın tasarrufuna bırakılmıştır. Son yıllarda şirketler arasında gözlenen eğim kayıtlı sermaye sistemine geçiş yönündedir, bunun başlıca nedeni de şirket yönetim kurulların her sermaye artırımı için genel kurulun onayına ihtiyaç duymayacaklar olmalarıdır. Kayıtlı sermaye sisteminde, şirketlerin sermayesi için (finans literatüründe) çıkarılmış sermaye ve tavan miktarı için kayıtlı sermaye tavanı terimleri kullanılmaktadır. Çıkarılmış sermaye terimi türetildiği halde, uygulamada yerine ödenmiş sermaye veya sermaye terimleri kullanılabilmektedir. Esasında aynı şeyi belirten bu terimler, teorik açıdan sistemi doğru betimlemesi için yanlış kullanılmaması daha uygun olacaktır. ı) ORTAKLIĞIN KAYITLI SERMAYELİ OLMASI SerPK . m.35’te yatırım ortaklıklarının anonim ortaklık şeklinde belirtilmiş; m.36’da da bu ortaklıkların kayıtlı sermayeli anonim ortaklık olarak kurulabileceği düzenlenmiştir. Yatırım ortaklıklarının kayıtlı sermaye sisteminde olma zorunluluğunun dan dolayı, yatırım ortaklıkları halka açık anonim ortaklık olarak kurulmalıdır. Sabit sermayeli sistemin zorluklarından ötürü, SerPK’da halka açık anonim ortaklıkların sermaye artırımlarında kolaylık görmesi için, kayıtlı sermaye sisteminin benimsenmesi sağlanmıştır. Zira sabit sermaye sistemi bir çok formalite, masraf ve zahmeti beraberinde getirmekte ve her bir sermaye artırımında tüm bu sıkıntıların yeniden yaşanmasına sebep olmaktadır. Kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş HAAO’lar, ana sözleşmeleri ile belirlenmiş ve ticaret siciline tescil edilmiş üst sınıra kadar, belli formaliteleri yerine getirmeksizin, yönetim kurulu kararıyla sermayesini arttırabilmektedirler. i) TTK TASARISINDA KAYITLI SERMAYE Türk Ticaret Kanunu tasarısında, kayıtlı sermaye sistemine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Tasarının, 332. maddesi, anonim şirketlerde en az sermaye tutarına ilişkin madde ve 456, 459 ve 460’ıncı maddelerinde de, sermaye sistemine ilişkin hükümler bulunmaktadır. “Tasarı’nın kayıtlı sermaye sistemini düzenlemesi ve kapalı anonim ortaklıklara da bu olanaktan yararlanma olanağı sağlaması yerindedir. Ne var ki, ilgili hükümler birçok eksiklik ve aksaklık içermekte olup, bu haliyle kanunlaştırılmamalı, öğretideki görüşler, eleştiriler ve SerPK uygulamasından da yararlanılarak düzeltilmelidir.” Tasarının genel yapısındaki eksiklikleri ise şu şekilde sıralayabiliriz: - Esas sermaye sistemi ve kayıtlı sermaye sisteminin, aynı fıkrada yer alarak, bu iki sistemin iç içe geçmesi, - Başlangıç sermayesinin, esas sermaye sistemindeki asgari rakamdan yüksek tutulması, - Kayıtlı sermaye sisteminden çıkmak için Sanayi ve Ticaret Bakanlığından izin alınması gerekmesinin, bu sistemin isteğe bağlı (ihtiyari) niteliği ile bağdaşmaması, - Tasarının 456. maddesinin ilk fıkrasındaki, “ Sermayeye oranla önemli sayılmayan tutarlar” ifadesinin, yoruma açık ve uygulamada sıkıntı yaratacak nitelikte olması, - Tasarının 346. maddesinin üçüncü fıkrasında, “ artırım genel kurul kararı tarihinden itibaren üç ay içerisinde tescil edilmediği takdirde, genel kurul veya yönetim kurulu kararı ve alınmışsa izin geçersiz hale gelir ve 345 inci maddenin ikinci fıkrası uygulanır” denilmiş ise de, ikinci fıkra uyarıca kayıtlı sermaye sisteminde artırıma yönetim kurulu karar vereceğine göre, üç aylık sürenin başlangıcı açısından hükmün ifadesi eksiktir. Bu eksikliğin giderilmesi için, hükmüm “artırım, artırım kararı tarihinden itibaren…” biçiminde başlatılması gerekmesi, - Tasarının 460. maddesinin 2.fıkrasındaki sermaye artırımı için, bakanlık izninin gerekli olduğuna ilişkin hükümlerin, kanununun liberalleşme ve formaliteleri ortadan kaldırma ışığı çevresinde, değiştirilmesi gerekmektedir]. j) NAKDİ SERMEYE İLE KURULMASI Anonim ortaklıklarda paranın dışında, para ile ifade edilebilen her türlü değer, kural olarak sermaye konulabilir (TTK 279\4). Yatırım ortaklıkları bakımından da, SerPK’nın 36.maddesi “ yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması zorunludur” diyerek aynı amaca yönelik kesin ve SerPK. 7\3’teki tam ve nakden ödeme kuralının kapsamı konusunda tartışmaların bir benzerinin burada da yapılmasını önleyici bir hüküm getirmiştir.Sonuç olarak, yatırım ortaklıklarına nakit dışı sermeye getirilebilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kurala kanun sadece, gayrimenkul yatırım ortaklıkları için istisna tanımıştır. k) NAKDİ SERMAYE İLE KURULMANIN İSTİSNASI Öğretide, nakit dışındaki tüm değerlerin ayni sermayeye dahil olduğu savunulmaktadır. Ayni kavramı ise; genel olarak bir nesneyi, ayni hak kavramı ise; belirli bir eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyet sağlayan ve herkese karşı ileri sürülebilen bir hakkı temsil eder. Yatırım ortaklıkları bakımında nakdi sermaye getirilmesi kuralının istisnası, gayrimenkul yatırım ortaklıkları için geçerlidir. SerPK 36’nın son fıkrasına göre; ”Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kuruluşlarında ve sermaye artırımlarında, TTK hükümleri çerçevesinde ayni sermaye konulabilir” Bu hüküm çerçevesinde, gayrimenkul yatırım ortaklıklarına nakdi ve nakitle ifade edilebilen her türlü değerin(şahsi emek ve ticari itibar dışında nakitle ifade edilebilen her şeyin) sermaye olarak getirilebileceği anlaşılmaktadır. Seri VI, No: 11 sayılı tebliğin 9\A maddesine göre, gayrimenkul yatırım ortaklıklarına ayni sermaye olarak üzerinde ipotek bulunmayan veya gayrimenkulun değerini doğrudan ve önemli ölçüde etkileyecek nitelikte herhangi bir takyidat şerhi olmayan bina, arazi ve buna benzer nitelikteki gayrimenkuller konulabilmektedir ve bunlar dışında kalan maddi ve gayri maddi varlıklar ayni sermaye olarak konulamaz”. Kanımızca, yatırım ortaklıklarında ayni sermayeye ilişkin bu durumun, SPKurulu tebliğinde değil, SerPK’da düzenlemesi uygulama açısından daha faydalı olacağı görüşündeyiz.SPKurulu’nun pratik uygulamalarında, bu konuya ilişkin eksikliklerin ve uygulamaların oluşması ve mevzuata aykırı uygulamaların oluşması mümkündür ve aynı şekilde uygulamalarda da eksiklerin ortaya çıktığı bilinmektedir. SONUÇ Sermaye piyasası kanunu ve ilgili diğer mevzuatlarda düzenlenen, yatırım ortaklıkları ve yatırım ortaklıklarının sermaye sisteminde, 2 temel unsur göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, yatırım ortaklıklarının, kuruluş aşamasında zorunlu olarak kayıtlı sermaye sistemi ile kurulması ve nakdi sermayeli olarak kurulmasının zorunluluğudur. Kayıtlı sermaye sistemi, diğer anonim ortaklıklar için ihtiyari bir yapıda olsa da, yatırım ortaklıkları açısından bir zorunluluk teşkil etmektedir. Yine yatırım ortaklıkları açısından nakdi sermaye olarak kurulma zorunluluğu bulunmaktadır ve bunun tek istisnası,Gayrimenkul yatırım ortaklıklarıdır. Kayıtlı sermaye sisteminin esas sermaye sistemine göre, Genel kurul onayına gerek kalmaksızın, Bakanlık onayına ihtiyaç duyulmadan ve imtiyazlı pay sahiplerinin onayına gerek olmadan sermaye artırımın yapılabilmesi, bu sisteminin uygulamalar açısından faydasını ortaya koymaktadır. C) YATIRIM FONU NEDİR? Yatırım fonunun tanımını yapmadan önce portföyün ne olduğunun ortaya konmasında fayda vardır. Portföy geniş anlamıyla bir kişinin ya da kuruluşun sahip olduğu varlıkların tümünü ifade eder. Yatırım fonları halktan topladıkları paralar karşılığı, ortaklık payı, tahvil gibi sermaye piyasası araçlarından ve kıymetli madenlerden oluşan portföyleri yönetirler. Her bir yatırımcı fonun sahip olduğu portföyün bir kısmını temsil eden katılma payını alarak fon portföyüne ortak olurlar. Elinde bir miktar parası olan tasarruf sahibi, parasıyla yatırım yaparak sürekli ve emin bir gelir sağlamak ister. Ancak ilk düşüneceği husus, yatırımının verimli ve emniyetli olması ve piyasanın olası tehlikelerinden kendisini koruyabilmesidir. Fakat, küçük tasarrufçu, çoğu zaman bunları bir arada nasıl sağlayacağını bilemez. Çünkü, bu konuda gerekli bilgi ve tecrübesi yoktur. Bu sebeple, bilgili ve tecrübeli bir kişinin aracılığına ihtiyaç duyar. O halde, küçük tasarrufçuların elindeki bu paraları bir araya toplayıp onlarla verimli bir alana yatırım yapabilecek veya girişimcilerle tasarruf sahipleri arasında aracılık yapabilecek olanlara ihtiyaç vardır. Bu tür kişi veya kurumlar, bir taraftan toplanan sermaye üzerinde diledikleri surette tasarruf etme hak ve imkanına sahip olmalılar, diğer taraftan da, sermaye sahibinin hak ve menfaatlerini gereği kadar koruyabilmelidirler. İşte bu tür faaliyetler “yatırım fonu” kavramının özünü teşkil eder. Bankacılık sektörünün başını çektiği Türk finans sektörü oligopol bir piyasa yapısında faaliyetlerini sürdürmektedir. Banka ve aracı kurumların başlıca aktörleri olduğu Türk finans sektörünün bir alt sektörü olan Türk yatırım fonu sektörünün de ana sektöre paralel olarak bu yapı içinde faaliyet gösterdiği ileri sürülmektedir. FON NASIL GELİR GETİRİR? Üç yoldan fon yatırımından para kazanılabilir. •İlk olarak fon sahip olduğu menkul kıymetlerden kar payı ve/veya faiz geliri elde eder. Fon elde ettiği bütün gelirini fon portföy değerine yansıtır. •Fonun sahip olduğu menkul kıymetlerin fiyatı artabilir. Eğer fon fiyatı yükselen bu menkul kıymeti satarsa sermaye kazancı elde eder. Fon elde ettiği bu sermaye kazancını veya zararını fon portföy değerine yansıtır. •Eğer yatırım fonu fiyatı yükselen menkul kıymeti satmıyor elinde tutuyorsa katılma paylarının fiyatı artar. Yüksek fon toplam değeri yatırımın yüksek değerli olduğunu gösterir. Böylece yatırımcılar katılma paylarını sattıklarında, yatırım fonlarının portföyünde o ana kadar gerçekleşen değer artışlarından/azalışlarından paylarını alırlar. Yatırım fonları, halktan katılma belgeleri karşılığı toplanan paraları yatırımcı adına inançlı mülkiyet ve riskin dağıtılması ilkeleri doğrultusunda, portföy yönetimi yaparak değerlendiren finansal kurumlardır. Yatırım fonları, temelinde benzer finansal amaç ve hedefleri benimseyen kişiler için onlar adına yatırım yapan oluşumlar özelliği taşımaktadır. Çünkü, menkul kıymetler borsasında tasarruf sahibinin parasını en iyi gelir getiren menkul kıymetlerden birine yatırması ve gerektiğinde başkası ile değiştirmesi ihtisas gerektiren bir konudur. Ayrıca, bireysel birikimler genelde yeterli büyüklüğe ulaşamadıkları için oluşturulan portföyler de risklidir. Bu riskler hem anapara hem de portföy getirisi açısından söz konusudur. İşte tasarrufların bir arada toplanarak yönetilmesi gerekliliği sonucunda kolektif yatırım kuruluşları denen yatırımcı grubu ortaya çıkmıştır. Ülkemizde bu gruplardan, tüzel kişiliğe sahip olanlar yatırım ortaklıkları, olmayanlar ise yatırım fonlarıdır1. Yatırım fonları, emanet kurumundan yararlanılarak kurulan ve çeşitli menkul kıymetlerden oluşan bir potföyü yed-i emin sıfatıyla işleten kollektif yatırım kuruluşu türüdür. Tüzel kişiliği olmayan bu fonlar, tasarruf sahiplerinin, birikimlerini katılma belgesi satın alarak, inandıkları fon kurucularının yönetimine devretmelerine dayanan inançlı mülkiyet esasına göre kurulurlar. Kurucu, bir sözleşme türü olan fon iç tüzüğü çerçevesinde, fonu işletmektedir. Hukukumuzda, yatırım fonları, Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Sermaye Piyasası Faaliyetleri ve Sermaye Piyasası Kurumları” başlıklı Beşinci Bölümü’nde yer alan 37. ve 38. maddelerinde tanımlanmıştır B. Yatırım Fonunun Unsurları Ülkemizde, yatırım fonlarında Kurucu, Portföy Yönetim Şirketi, Saklayıcı (Yedd-i Emin) ve Tasarruf sahiplerinden oluşan dörtlü bir ilişki söz konusudur. Kurucu, yatırım fonu kurarak katılımı sağlayan, katılım belgelerini halka arz eden ve fon ile ilgili her türlü işlemlerden üçüncü kişilere, kamu kurum ve kuruluşlarına karşı sorumlu olan kuruluştur. Portföy yönetim şirketi, yatırım fonunun portföyünü yönetmek için kurucu tarafından atanan bağımsız yetkili bir kuruluştur. Bu kuruluşun, fon ile ilgili yaptığı faaliyetlerinin kanundaki fonun amaç ve ilkelerine uygunluğundan, Kurucu sorumludur. Saklayıcı, fonun portföydeki varlıklarını elinde bulundurmanın yanında portföy yöneticisinin emri altında portföydeki menkul kıymet hareketlerini yürütür ve bu menkul kıymetlerin faiz ve temettü gelirlerini tahsil ederek tasarruf sahiplerine aktarır. Tasarruf sahipleri ise katılım belgeleri satın almak koşulyla fona katılımı gerçekleştiren gerçek veya tüzel kişilerdir3. C. Portföy Oluşumu 1. Portföy Kavramı Menkul Kıymet yatırımlarının sağladığı kazançlara getiri, bu kazançların beklenen düzeyden farklı olması olasılığına da risk denir. Yüksek düzeyde getiri isteyen bir yatırımcı, yüksek riski göze alarak getiri ve risk arasında doğru orantı kurmalıdır. Mevcut yatırım araçları arasında en iyi bileşimi sağlayarak, en yüksek getiri elde edebilmek amacıyla oluşturulan finansal varlıkların tümüne portföy denir. Portföy oluşturmakla, değerlendirilebilir fonları değişik menkul kıymetlere tahsis ederek çeşitlendirerek riski azaltmak amaçlanır4. Portföy yönetimi, yatırımcı tarafından sağlanacak belli bir tutarın, piyasaya ilişkin bilgiler ışığında yatırımcının tercih ve kısıtlarının belirlenerek yatırım stratejilerinin hazırlandığı, bu girdilerle varlık dağılımının yapıldığı, sürekli portföyün izlenerek güncelleştirildiği bir süreçtir. Portföy yönetimi beş aşamada gerçekleşir. İlk aşamada her yatırımcıya göre değişen yatırım amaçları belirlenmelidir5. Yatırımın amacına ulaşmasını sağlayacak politika belirlenmesinde, yasal sınırlamalar ve aracıların faaliyetlerinden yaralanacak kişilerin beklentileri önemli etkenlerdir. Portföy stratejisi belirlenirken, portföy yöneticisi aldığı yatırım kararları çerçevesinde, portföy yapısının sürekli olarak değiştiği aktif strateji veya tahmin girdilerinin az tutulduğu pasif stratejiyi benimseyebilir. Bu stratejiye göre portföye konulacak varlıklar belirlenirken, portföy yöneticisi optimal ya da etkin portföyü6 oluşturmaya çalışacaktır. Son olarak performans ölçüm ve değerlemesi aşamasında uygulanan politikaların ne ölçüde başarılı olduğu ve yapılması gereken değişiklikler konuları tartışılacaktır. 2. Portföy Çeşitlendirmesi Portföy yönetim şirketi, yatırımcıların değişik tercihlerine cevap vermek için karma stratejiler kullanarak farklı menkul kıymetlere yatırım yaparak portföylerini oluştururlar. Yapılan araştırmalarda yatırım portföylerinin ortalama %90 oranında çeşitlendirildiği sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, portföyün bu oranda çeşitlendirilebilmesi için 48 menkul kıymete ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır7. Bu şekilde çeşitlendirilen portföy, bazı varlıklardan doğan kayıpların diğer varlıklardan elde edilen kazançlarla telafi edilmesini sağlayarak riskin azaltılmasına imkan sağlamaktadır. Küçük yatırımcıların kendi başlarına böyle çeşitlendirilmiş bir portföy oluşturması çok zor ve pahalıdır. Fon yöneticileri profesyonelce bu hizmeti sağlarlar. D. Yatırım Fonlarının Yatırım Ortaklıklarından Farkları ve Türleri 1. Yatırım Fonları ile Yatırım Ortaklıkları Arasındaki Farklar Kollektif yatırım kurumları tarafından yönetilen iki türlü fon’dan bahsetmek mümkündür. Bunlardan birincisi yatırım fonları (mutual funds veya open-ended funds) ve ikincisi ise yatırım ortaklıklarıdır (investment trust veya closed-ended funds). Yatırım ortaklıklarında, sermaye, ihraç edilmiş olan hisse senetleriyle sınırlıdır ve sermayelerinden fazla hisse senedi ihraç edemezler. Artık fon kapalıdır. Bu yüzden Amerika’da bu tür fonlara kapalı uçlu tröst denir. Hisse senedini elinden çıkarmak isteyen hamil onu borsa veya bankada satmalıdır. Hisse senetleri borsaya kayıtlıdır. Genel olarak bu fonlar daha kolay yönetilir çünkü yatırımcılar, paylarını ortaklığa iade ederek nakde çeviremediklerinden dolayı fon için belli bir likidite bulundurma zorunluluğu yoktur. Yatırım fonlarında ise, sermaye ihtiyaçlara uygun olarak değişebilir. Fon katılımcısı elindeki katılma belgesini borsaya satmak zorunda kalmadan, onun karşılığını bizzat ilgili fondan isteyebilir. Ayrıca, fon idaresi devamlı olarak yeni katılma belgesi ihraç edebilir. Bu yüzden, katılma belgesi miktarını arz-talep belirler. Fon katılımcısı fonun karşılığını fondan alabileceği gibi, fon idaresi de, yenilerini ihraç ederek muhtaç olduğu parayı tedarik edebilir8. 2. Yatırım Fonlarının Türleri Menkul kıymetler yatırım fonlarını, değişik kriterleri esas alarak 4 ayrı biçimde gruplandırabiliriz. a) Katılım Belgelerinin Değişebilirliğine Göre Yatırım Fonları Bu tip yatırım fonları açık veya kapalı uçlu olarak kurulabilmektedir. Açık uçlu yatırım fonları, sermayesi sabit olmayan malvarlığı olarak tanımlanabilir. Talebin seviyesine göre belge sayısı arttırılabilen veya azaltılabilen bu fonlar istenildiği an paraya çevrilebilme özelliğinden dolayı küçük ve deneyimsiz yatırımcıların tercihidir. Yatırımcı istediği an katılma belgesi satın alarak bu fona katılabilir veya fona geri satabilir. Açık uçlu yatırım fonlarının fiyatları portföylerinin içerdiği menkul kıymetlerin piyasadaki değerlenmesi ve katılma belgesi sayısına bağlıdır. Kapalı uçlu fonlar ise ihraç ettikleri katılma belgelerini geri satın almayan ve sabit sermayeli olarak kurulan fonlardır. Katılım payı bellidir ve payların ihraççı tarafından geri satın alınıp itfa edilmesi söz konusu olmadığı için talep doğrultusunda belge sayısında arttırma veya azaltma yapılmamaktadır. Bu yüzden, katılma belgesi satmak isteyen yatırımcının, borsada ya da tezgah üstü piyasalarda alıcı bulması gerekmektedir9. b) Portföyün Niteliğine Göre Yatırım Fonları Portföy değerinin aylık ortalama bazda en az %25’ini Türkiye’de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fonlar A tipi, diğerleri B tipi olarak adlandırılır ve vergisel farklılık anlamında Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi 6/a bendine göre10 portföy işletmeciliği kazançları üzerinden A tipi fonları %0, B tipi yatırım fonları %10 oranında gelir vergisine tabidirler11. Bundan başka, fonları portföylerine aldıkları menkul kıymet türlerine göre ayırarak 3 grupta toplayabiliriz. aa. Hisse Senedi Fonları Türkiye’de kurulmuş ortaklıkların, fon portföyünün en az %51’i devamlı olmak üzere, özelleştirme kapsamındakiler dahil, hisse senetlerine yatırmış oldukları fonlar “hisse senedi fonu” olarak isimlendirilir. Bunlar arasında en çok kullanılanlar; Tamamı hisse senedinden oluşan yatırım fonları, Melez fonlar, Özel fonlar ve Sektör fonlarıdır12. bb. Tahvil Fonları Tahviller, geri ödeme süresi bir yıldan uzun olan borç senetleridir. İşletim hususunda, genellikle tahvil maliyetinin az olması ve faiz olarak yapılan ödemenin vergi matrahından düşülmesi, ortalama fon maliyetinin düşmesine yol açar. Hisse senetleri gibi piyasadaki gelişmelere göre değer kazanır veya kaybederler. Bu yüzden vade tercihi ve alım-satım hususları çok önemlidir. Sabit getirili kıymetlere yatırım yaptıklarından dolayı gelir fonları da denir. Bunlar; Kredi dereceleri yüksek olan güvenilir tahvillere yatırım yapan fonlar, Yabancı hükümet ve şirketlerin tahvillerine yatırım yapan fonlar vb. gibidirler13. cc. Para Piyasası Fonları Sürekli portföyünde vadesine en fazla 180 gün kalmış, likiditesi yüksek para ve sermaye piyasası araçları yer alan ve portföyünün ağırlıklı ortalama vadesi 45 gün olan fonlardır. Yatırım fonlarının en güvenlisi olan bu fonlar, yüksek kaliteli, kısa vadeli menkul kıymetlere yatırım yaparlar. Fon portföyünün tamamı vadesine 3 ay veya daha az kalmış likiditesi yüksek varlıklardan oluşur. Para Piyasası fonlarında fon portföyünü, kısa süreli olarak elde tutulacak ters repo, hazine bonosu, özel sektör borçlanma araçları ve paraya çevrilmesi kolay olan varlıklar oluşturur14. c) Kâr Dağıtımına Göre Yatırım Fonları Kâr dağıtımına göre yatırım fonları, kâr dağıtan fonlar ve kâr dağıtmayan fonlar, olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Kar dağıtan yatırım fonlarını yöneten kuruluş yıl sonlarında değer artışı ve tahsil edilen temettü ve faiz tutarı olarak fonun kârını hesaplar. İç tüzüğe göre, belli bir miktarı katılma belgesi sahiplerine kâr payı olarak öder. Bu ödeme sonucunda katılma belgelerinin değeri de hisse senedi ve tahvillerde olduğu gibi, yapılan ödeme kadar düşer. Bu durumda, katılma belgelerinin temettü kuponu taşıması gerekir. Bu tür yatırım fonları, katılma belgelerinin değer artışından belirli bir süre sonunda yararlanılmasından dolayı, katılma belgelerinin likiditesini büyük şekilde etkilediğinden dolayı tasarruf sahipleri tarafından tercih edilen bir fon türü değildir15. Kâr dağıtmayan fonların portföyündeki menkul kıymetlerin kupon ödeme zamanı geldiğinde tahsil edilen kupon bedelleri, dağıtılmayıp fona eklenir ve bunlarla yeniden menkul değer satın alınması suretiyle fon portföyünün büyütülmesi ve katılma belgelerinin değerinin arttırılması yolu izlenir. Hisse senetlerine yatırım yapılan şirketlerin reel gelişiminin sağlandığı nominal değer artışı, gerek iyi bir portföy yonetiminin ve gerekse portföy gelirinin değerini devamlı olarak yükseltir. Aynı zamanda, gelir ihtiyacının bir bölümünün satılması zorunluluğu getirir16. d) Yatırım Hedeflerine Göre Yatırım Fonları Para piyasası fonları, portföylerinin tamamı veya büyük bir kısmı para piyasası araçlarından oluşan fonlardır. Bu fonlar daha çok hükümetler, belediyeler ve şirketler tarafından ihraç edilen kısa vadeli ve yüksek kaliteli menkul kıymetleri portföylerine almaktadırlar. Dolayısıyla, bu fonlar diğer fonlarla karşılaştırıldığında, en düşük riske sahip fonlardır17. Karma fonlar ise hisse senetleri, sabit getirili menkul kıymetler, para piyasası araçları ve türev araçlardan oluşan portföylere yatırım yapan fonlardır. Bu fonlar söz konusu araçlardan birkaçına ya da tamamına yatırım yapabilmektedirler. Bu fonlar, fon portföylerini oluştururken, belirli amaçları göz önünde tutarak bunlara uygun varlıkları portföylerine alırlar. Herhangi bir fonun temel amacı üç temel gruptan birisine uymalıdır: Gelir elde etmek, Sermaye kazancı elde etmek, Gelir ve sermaye kazancı elde etmek18. e. Türk Hukukunda Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Yapılan Ayrım Seri:VII No:10’lu tebliğ’in 5. maddesinde yatırım fonları, içtüzüklerinde belirtilmek koşuluyla aşağıdaki türlerde kurulabilir. i) Fon portföyünün en az %51’ini devamlı olarak; a) Kamu ve/veya özel sektör borçlanma araçlarına yatırmış fonlar “TAHVİL VE BONO FONU”, b) Özelleştirme kapsamına dahil Türkiye’de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fonlar “HİSSE SENEDİ FONU”, c) Belirli bir sektörü oluşturan ortaklıkların menkul kıymetlerine yatırmış fonlar “SEKTÖR FONU”, d) (Değişik bent: Seri: VII, No: 11 sayılı Tebliğ ile) Kurul'un Seri: XI, No: 1 Tebliği'nin 3 nolu ekinde tanımlanan iştiraklerce çıkarılmış menkul kıymetlere yatırmış fonlar "İŞTİRAK FONU", e) Seri: XI, No: 10 Tebliği'nin 2'inci maddesinde tanımlanan belli bir topluluğun menkul kıymetlerine yatıran fonlar "GRUP FONU" f) Yabancı özel ve kamu sektörü menkul kıymetlerine yatırmış fonlar "YABANCI MENKUL KIYMETLER FONU", g) (Değişik: Seri: VII, No: 19 sayılı Tebliğ ile) Ulusal ve uluslararası borsalarda işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile bu madenlere dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fonlar "KIYMETLİ MADENLER FONU", ulusal ve uluslararası borsalarda işlem gören altın ile altına dayalı sermaye piyasası araçlarına yatırmış fonlar "ALTIN FONU", ii) Portföyünün tamamı; h) Hisse senetleri, borçlanma senetleri, altın ve diğer kıymetli madenler ile bunlara dayalı sermaye piyasası araçlarından en az ikisinden oluşan ve her birinin değeri fon portföy değerinin %20'sinden az olmayan fonlar "KARMA FON", i) (Değişik: Seri: VII, No: 22 sayılı Tebliğ ile) Devamlı olarak, portföyünde vadesine en fazla 180 gün kalmış likiditesi yüksek sermaye piyasası araçları yer alan ve portföyünün ağırlıklı ortalama vadesi en fazla 45 gün olan fonlar “LİKİT FON", Portföyün ağırlıklı ortalama vadesi sermaye piyasası araçlarının ayrı ayrı ortalama vadeleri dikkate alınarak bulunur. j) Portföy sınırlamaları itibariyle yukarıdaki türlerden herhangi birine girmeyen fonlar "DEĞİŞKEN FON", iii) (Ek : Seri: VII, No: 13 sayılı Tebliğ ile) Portföyünün en az %80'i devamlı olarak; k) (Değişik: Seri: VII, No: 13 sayılı Tebliğ ile) Bu Tebliğ'in 3 numaralı ekinde yer alan formüle uygun olarak yapılan hesaplama çerçevesinde, baz alınan ve Kurul tarafından uygun görülen bir endeksin değeri ile fonun birim pay değeri arasındaki korelasyon katsayısı en az %90 olacak şekilde, endeks kapsamındaki menkul kıymetlerin tümünden ya da örnekleme yoluyla seçilen bir kısmından oluşan fonlar "ENDEKS FON", l) (Ek : Seri: VII, No:30 sayılı Tebliğ ile) Diğer yatırım fonlarının ve borsa yatırım fonlarının katılma paylarından oluşan fonlar "FON SEPETİ", iv) (Ek: Seri: VII, No: 33 sayılı Tebliğ ile) Asgari olarak altı ay vadeli kurulmak kaydıyla; m) Yatırımcının başlangıç yatırımının belirli bir bölümünün, tamamının ya da başlangıç yatırımının üzerinde belirli bir getirinin içtüzükte ve izahnamede belirlenen esaslar çerçevesinde belirli vade ya da vadelerde yatırımcıya geri ödenmesinin, uygun bir yatırım stratejisine ve Kurucu ile Garantör arasında imzalanan bir garanti sözleşmesine dayanılarak taahhüt edildiği fonlar "GARANTİLİ FON", n) Yatırımcının başlangıç yatırımının belirli bir bölümünün, tamamının ya da başlangıç yatırımının üzerinde belirli bir getirinin içtüzükte ve izahnamede belirlenen esaslar çerçevesinde belirli vade ya da vadelerde yatırımcıya geri ödenmesinin, uygun bir yatırım stratejisine dayanılarak en iyi gayret esası çerçevesinde amaçlandığı fonlar "KORUMA AMAÇLI FON" olarak adlandırılır. (Ek ikinci fıkra: Seri: VII, No: 33 sayılı Tebliğ ile) Garantili yatırım fonlarının ve koruma amaçlı yatırım fonlarının unvanlarının garantinin veya korumanın başlangıç yatırımına oranını ya da garantili yatırım fonlarında garantör tarafından sağlanan garanti kapsamındaki getiri oranını açık olarak gösterecek şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Koruma amaçlı yatırım fonunun unvanında başlangıç yatırımının üzerinde hedeflenen getiriye ilişkin ifadelere yer verilemez. Yukarıda sayılanlar dışında da, içtüzüklerde belirtilmek suretiyle, oluşturulacak portföy yönetim stratejilerine uygun fon türleri, Kurul'ca uygun görülmesi koşuluyla belirlenebilir. Fon içtüzüklerinde belirtilmek suretiyle, portföy değerinin aylık ağırlıklı ortalama bazda en az %25'ini, devamlı olarak mevzuata göre özelleştirme kapsamına alınan Kamu İktisadi Teşebbüsleri dahil Türkiye'de kurulmuş ortaklıkların hisse senetlerine yatırmış fonlar A tipi, diğerleri B tipi olarak adlandırılır ve bu tipler fon türleri ile birlikte belirtilir. Katılma belgeleri önceden belirlenmiş kişi veya kuruluşlara tahsis edilmiş fonlar "ÖZEL FON" olarak adlandırılır. (Ek fıkra: Seri: VII, No: 29 sayılı Tebliğ ile) Katılma payları sadece nitelikli yatırımcılara satılmak üzere kurulmuş olan fonlar ise "SERBEST YATIRIM FONLARI" (HEDGE FUNDS) olarak adlandırılır. YATIRIM FONLARININ HUKUKİ NİTELİĞİ VE KURULUŞU A. Yatırım Fonunun Hukuki Niteliği 1. İnançlı Mülkiyet Kavramı Fonun başarılı olması için Kurucu, toplanan paralarla, ya kendisi yada saklayıcı banka aracılığıyla, piyasadan, fon için, kıymetli senet satın alır ve saklaması için saklayıcı bankaya teslim eder; gerekli olduğu zaman, bunları satar ve daha emin ve verimli olan yeni kıymetli senetler alır; fonda biriken paralar onun sorumluluğuna bırakılmıştır. Kurucu, bu hususlarda talimat verirken kendi adına, yatırımcı hesabına hareket eder. Yani, talimatlar üzerine yapılan bütün hukuki işlemlerde taraf olan, hak iktisap eden ve borç altına giren, kurucudur. Kurucunun bütün halinde yatırımcıları temsil etme yetkisi olmadığından, onların adına hareket edemez. Ayrıca, fonun kendisinin tüzel kişiliği bulunmadığından, kurucu, onun bir mümessil veya organı değildir. Bu yüzden, Kurucu, fon adına da hareket edememektedir. Kurucu, fona ait cismani şeyler üzerinde hakimiyet ve ayni tasarruf yetkisine sahiptir. Bu sıfatla, kurucu, fona ait değerleri temlik edebilir, başkaları lehine sınırlı ayni haklar kurabilir. O halde, kurucu, fonun portföyündeki senetlerin malikidir. Kurucu, bu hukuki yetkilerin yanında, portföydeki senetler üzerinde fiili hakimiyet imkanına sahip olduğundan, dilediği tasarruflarda da bulunabilir. Bu sebeple, hukuken mülkiyeti kendisine, ancak iktisaden başkasına ait olan bu kıymetli senetler üzerinde sadece yatırımcının yararına olan işlemleri yapmalıdır. O halde, kurucu, fona ait değerler bakımından, üçüncü kişilere karşı sınırsız yetkilere sahip olduğu halde, iç ilişkide yatırımcılara karşı hakları sınırlıdır ve sözleşmeden doğan sorumlulukları vardır. Bu durumda, fona ait kıymetli senetlerin maliki gözüken kurucunun bu mülkiyet hakkı, inançlı mülkiyettir19. SPKn m.37 yatırım fonlarında inançlı mülkiyet ilkesini kabul etmiştir. Buna göre yatırım fonlarının sahip olduğu malvarlığı, kurucuya aittir. Ancak, kurucu, buradaki mülkiyet hakkını, kanun, sözleşme ve ilgili mevzuatça saptanan ilke ve amaçlar çevresinde kullanmalıdır. Türk pozitif hukukunda inançlı mülkiyet, inançlı işlem veya inanç sözleşmesi şeklinde düzenlenen kurumlar SPKn dışında düzenlenmemekle birlikte gerek yargı kararlarından gerekse doktrinden, hukukumuzda inançlı işlem kurumunun incelendiği ve fiilen uygulama alanı bulduğu görülür. İnançlı işlemde, iç içe geçmiş iki işlem bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, kazandırıcı işlem (hakkın devri) ile inanılan işlem konusunun mülkiyeti kazanılmaktadır. İkinci olarak, inanç sözleşmesi (taahhüt işlemi), bu kazanmanın hukuki nedenini oluşturmakta ve taraflar arası doğan hak ve borçların içeriğini belirlemektedir. a. Devir İşlemi Devir işlemi ile inanç konusu şey, inananın malvarlığından çıkıp, inanılanın malvarlığına girmektedir. Devir işlemi sonucunda inanç işlemi konusu şeyin, hak sahipliği inanılana geçmekte olup, böylelikle şey üzerinde inanılan her türlü hukuki tasarrufta bulunma yetkisini kazanmaktadır. İnanılan, devir ile devir konusunun maliki olur ve mülkiyet hakkının sağladığı tüm hakları kullanabilir. Artık, inananın devir konusu üzerinde mülkiyet hakkı sona ermiş olur ve ancak inanç sözleşmesi dolayısıyla inanılana karşı şahsi talep hakkı bulunmaktadır. İnanç sözleşmesi, bu devir işleminin hukuki sebebini teşkil etmektedir. Buna göre devir işlemi sebebe bağlıdır. Yatırım fonları açısından, yatırımcı, parası üzerindeki hakkını akdetmiş olduğu Kolektif Yatırım Sözleşmesi ile Kurucuya devrettiğinden, Kolektif Yatırım sözleşmesi, devir işleminin hukuki sebebini oluşturmakta olup böyle bir sözleşmenin bulunmaması, devir işleminin de dayanaksız kalmasına yol açar. İnançlı işlemlerde konunun inanılana devri, kural olarak konu hakkın devrinin tabi olduğu hukuki rejime tabidir. Dolayısıyla, şeyin taşınır veya taşınmaz olmasına göre devir şekli de değişecektir.Yatırım fonları açısından, taşınır devrindeki usuller geçerli olacaktır20. b. İnanç Sözleşmesi İnanç sözleşmesinin, temel olarak üç fonksiyonu bulunur; devrin hukuki nedenini oluşturması, inanç konusu şeyin idare ve kullanma şartlarının tespiti ile inanç ilişkisinin sona ermesi, ve son olarak şeyin iade şartları ile şeyin devrinin hukuki sebebini göstermesidir. Takip edilen amaç bakımından, inançlı işlemler, saf inançlı işlemler ve karma inançlı işlemler olarak ikiye ayrılmaktadır. Saf inançlı işlemlerde, inanılan, şeyi yalnızca inananın veya inanan tarafından belirlenen bir yararlananın talimatı doğrultusunda kullanır. Bu tür işlemlerde inanılan, şeyi, anlaşma koşullarına uygun olarak, inanan yararına saklar, kullanır, idare eder, başkasına satar. Doktrinde yatırım fonlarındaki sistemi, saf inançlı işlemlere örnek olarak saymıştır. Önemli diğer bir husus da, inanç sözleşmesinin, inanç konusu şeyi inanılanın kullanım şeklini belirliyor ve sınırlarını çiziyor olmasıdır. İnançlı işlem ile inanç konusu şeyin mülkiyeti tam olarak inanılana geçtiğinden, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, inanılan şey üzerinde her türlü hukuki tasarrufta bulunabilecektir. Yatırım fonlarında, kolektif yatırım sözleşmesi inanç sözleşmesi niteliğindedir21. c. Yatırım Fonlarında Kurucunun Malik Olması Yatırım fonlarında inançlı mülkiyet sistemi geçerli olduğundan Kolektif Yatırım Sözleşmesinin inikadı ile mülkiyet Kurucuya geçer. Kurucu, malvarlığını inanç sözleşmesi doğrultusundayönetmek zorunda olmakla birlikte yatırımcının bu sözleşme dolayısıyla ancak şahsi hakkı vardır. Yoksa kurucunun malvarlığını üçüncü bir kişiye devri hukuken mümkündür. 2. Fon İçtüzüğü a. Genel Olarak Fon ile katılma belgelerine ilişkin bilgi ve esasları içeren yatırım fonu içtüzüğü kurucu tarafından hazırlanır, varsa saklayıcı da katılabilir. Tüzüğün kontrol organı tarafından onaylanması gerekir. Kanuna aykırı bir hüküm ihtiva edemez, eğer bu tür bir hüküm içeriyorsa geçersizdir. Tüzük, bir sigorta sözleşmesinde sigorta şartnamesine benzer22 Tüzük tarafların hak ve yükümlülüklerini tam olarak hükme bağlamalıdır. Bu sebeple, tüzükte bazı hususlar açıkça hükme bağlanmalıdır: * Elde edilen safi gelirlerle fon mallarının satışından elde edilen karlar hakkında ne işlem yapılacağı, * Fon Kurucusu, portföy yöneticisi ile saklayıcıya ödenecek her türlü ücretler, * Yatırım politikasının ana hatları mümkün olduğu kadar açıkça belli edilmelidir23. İçtüzük yatırım fonunun hukuki temelini oluşturmakta olup genel işlem şartları24 niteliğindedir. SPKn’nin 38/1 ve 38/4a. maddelerinde fon içtüzüğünden bahsedilmiş ancak içtüzüğün hukuki niteliğine dair bir hükme yer vermemiştir. Ancak SPKn’nin 38/4a. maddesinde içtüzüğün düzenlenmesinin, kapsamını, değiştirilmesini SPK’nın belirleyeceğine hükmedilmiştir. Tebliğin 19.maddesine göre, “Fon içtüzüğü, katılma belgesi sahipleri ile kurucu, saklayıcı ve yönetici arasında, fon portföyünün inançlı mülkiyet esaslarına göre saklanmasını ve vekalet akdi hükümlerine göre yönetimini konu alan genel işlem şartlarını içeren iltihaki bir sözleşmedir.” Bu maddede içtüzüğün aynı zamanda iltihaki bir sözleşme olduğu belirtilmiştir. İltihaki sözleşmeler, özel sözleşme türlerinden olup, taraflar sözleşmenin içeriği veya şartları üzerinde görüşüp tartışmazlar, sözleşme içeriği bir taraf tarafından belirlenmiştir, müzakere yoktur, diğer taraf için tek bir seçim imkanı vardır. Gnel işlem sartları nitelik bakımından iltihaki sözleşmelerle aynı sözleşmelerdir. Tebliğ m.18’e göre içtüzük için hem iltihaki sözleşme hem de genel işlem şartı demektedir. 25 Kolektif yatırım sözleşmesi ile yatırım fonu içtüzüğü farklı kavramlar olup, içtüzükte karşılıklı iradelerin uyuşması söz konusu olmadığından sözleşme niteliği taşımaz, bu cümleden Tebliğ’deki iltihaki sözleşme ile esasında Kolektif Yatırım sözleşmesinin kastedildiği görüşü hakimdir. Yatırım fonu içtüzüğü, kurucu ile yatırımcı ilişkilerini düzenleyen Kolektif yatırım sözleşmesi, kurucu ile portföy yöneticisi arasındaki yatırım fonu portföy yönetim sözleşmesi ve kurucu ile saklayıcı arasındaki yatırım fonu saklama sözleşmesine ilişkin hükümler taşımaktadır. b. Fon İçtüzüğünün Tescili ve Değiştirilmesi Kurul tarafından uygun görülen fon içtüzüğü, notere onaylatılmasını müteakip Kurul’ca verilen izin belgesi tarihinden itibaren 6 işgünü içinde kurucunun merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve Türk Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan olunur. İçtüzük değişikliğinde tescile mesnet belgenin verilmesinden itibaren 6 işgünü içinde içtüzük değişikliği ticaret siciline tescil ve Türk Ticaret Sicil Gazetesi'nde ilan olunur. Yatırımcıların yatırım yapma kararını etkileyebilecek ve önceden bilgi sahibi olunmasının gerekli olduğu içtüzük değişiklikleri, ayrıca Türkiye çapında yayın yapan günlük en az iki gazetenin Türkiye baskısında ilan ettirilir ve yeni hususların yürürlüğe giriş tarihi 10 işgününden az olmamak üzere ilanlarda belirtilir. Türkiye çapındaki gazete ilanları hükmü özel fonlar ve serbest yatırım fonları için uygulanmaz. Değişikliklerin yayımlandığı gazetelerin yayımını izleyen 6 işgünü içinde Kurul'a gönderilmesi zorunludur26. 3. Kolektif Yatırım Sözleşmesi Kolektif yatırım sözleşmesinin konusu, yatırımcıların tasarrufları ile kurucunun yatırım yapması, çok sayıda yatırımcının tasarrufu ile oluşan portföyün riskin dağıtılması ilkesi doğrultusunda işletilmesidir. Bu sözleşme, tam iki tarafa borç yükleyen, isimsiz, sürekli, iltihaki, inançlı sözleşme niteliğindedir. Vekalet sözleşmesine büyük ölçüde benzemesine rağmen, sözleşmeyi feshetme hakkının tek tarafa (yatırımcıya) tanınmıs olması ve yatırımcının kurucuya talimat verememesi hususları açısından ondan ayrılmaktadır. Yatırımcıların icap niteliği taşıyan yatırım fonuna katılma yönündeki talimatlarının kabulü ile kurucular Kolektif yatırım sözleşmesine taraf olurlar. Yatırım fonuna katılmış bulunan yatırımcılar yatırım fonu belge alım satımlarını sadece kurucu ile yapmaktadır. Yatırımcı sahibi bulunduğu yatırım fonu belgelerini bir başka kişiye devredebilir, ancak bu halde kurucu ile devralan arasında herhangi bir hukuki ilişki kurulmamaktadır. Burda sözleşmenin devri değil, yatırım fonu katılma belgesinden kaynaklanan hakların devri söz konusudur. Bu sözleşmeye portföy yöneticisi ve saklayıcı taraf değildir. Portföy yöneticisi ve saklayıcı vekalet akdi hükümleri çerçevesinde BK m.390 ve 391 hükümlerine göre alt vekil olarak nitelenebilir27. B. Yatırım Fonu Kurulması Tüzüğün 9. maddesine göre Kurul’ca aranacak nitelikleri taşıyan bankalar, aracı kurumlar, sigorta şirketleri ve kanunlarında engel bulunmayan emekli ve yardım sandıkları ile 506 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesi uyarınca kurulmuş olan sandıklar Kurul’dan izin almak koşuluyla fon kurabilirler. 1. Kurucunun Nitelikleri Fon kurmak isteyenlerin Tebliğ’in onuncu maddesinde sayılan aşağıdaki şu koşulları sağlaması gerekir: a) Aracı kurumların, sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık faaliyetlerinde bulunmak üzere Kurul'dan izin almış olmaları, b) Aracı kurumların özsermayelerinin Seri:V, No:34 sayılı “Aracı Kurumların Sermayelerine ve Sermaye Yeterliliğine İlişkin Esaslar Tebliği”nin 7. Maddesi kapsamında hesaplanan tutardan az olmaması, c) Banka ve sigorta şirketlerinin kendi mevzuatlarına göre sahip olmaları gereken asgari ödenmiş sermayeye sahip olmaları, d) Kurucuların kendi özel mevzuatları ve sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde faaliyetlerinin tamamen veya belirli faaliyet alanları itibariyle sürekli veya son bir yıl içinde 1 ay veya daha fazla süreyle geçici olarak durdurulması kararı verilmemiş olması, e) Kurucuların yetkilileri hakkında, yüzkızartıcı suçlardan veya kendi özel mevzuatları ve sermaye piyasası mevzuatına aykırılıktan dolayı mahkumiyet kararının bulunmamış olması gerekir . 2. Fon Kurma Limiti ve Asgari Tutarı Tebliğin onbirinci maddesinde fon kurma limitinin, bankalar, aracı kurumlar ve sigorta şirketlerinin kurabilecekleri fonların, içtüzüklerinde belirtilen fon tutarlarının toplamı, Kurul'a gönderilen bağımsız denetimden geçmiş son mali tabloda yer alan çıkarılmış veya ödenmiş sermaye ile Genel kurulca onaylanan son mali tabloda görülen yedek akçelerin ve yeniden değerleme değer artış fonunun toplamından, varsa zararların indirilmesinden sonra kalan tutarın on katını, diğer kuruluşlarda genel kurulca onaylanan son mali tabloda yeralan özkaynaklar toplamını aşamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu madde finansal olarak aşağıdaki şekilde formüle edilir28; [(Çıkarılmış/Ödenmiş Sermaye + Yedek Akçeler + Yeniden Değerleme Değer Artış Fonu)- Zararlar] x 10 Asgari fon tutarı, Tebliğin yirminci maddesine göre 100.000 (yüzbin) YTL’den az olamaz. Bu tutar her yıl ilan edilen yeniden değerleme katsayısı oranına göre belirlenir. 2008 yılı için bu tutar 3.500.000 (üç milyon beşyüz bin) YTL olarak belirlenmiştir.29 3. Fonun Kuruluşu Kurucu, fon kurmak için hazırlayacağı fon iç tüzüğü taslağı ve Seri VII No:10 md.16’da belirtilen bilgi ve belgelerle Kurul’a başvurarak kuruluş izni alır. Banka ve sigorta şirketlerinin fon kurmak veya fon tutarını arttırmak üzere Kurul'a başvurmaları halinde Hazine Müsteşarlığı’nın görüşü alınır . Kurucu, kendi adına fonla ilgili işlemleri yürütmek üzere her bir fon için en az üç kişiden oluşan bir fon kurulu ve en az bir denetçi atar. Fon kurulu üyeliklerine ve denetçiliğe dışardan atama yapılabilir. İç kontrol sistemi; fonun faaliyetlerinin verimliliğinin ve etkinliğinin, finansal ve idari konulara ait bilgilerin güvenilirliğinin ve zamanında elde edilebilirliğinin sağlanmasını; fon faaliyetlerinin ilgili mevzuata, fon içtüzüğüne, izahnameye uygun yürütülmesini; hata, hile ve usulsüzlüklerin önlenmesini ve tespitini; muhasebe kayıtlarının doğru ve eksiksiz olmasını ve finansal bilgilerin doğru ve güvenilir olarak zamanında hazırlanmasını temin etmek amacıyla uygulanan esas ve usullerdir. Fonun faaliyetlerinin iç kontrol esas ve usullerine uygun olarak işleyişi, fon denetçileri tarafından denetlenir . Fon portföyünün yönetilmesi amacıyla portföy yöneticisinden portföy yönetim hizmeti alınır. Yönetici, fon portföyünü Kanun, Tebliğ ve fon içtüzük hükümlerine göre yönetmekle yükümlüdür. SONUÇ Türkiye’de 2007 yıl sonu itibariyle toplam 297 adet fon bulunmaktadır. Bunlar arasında 113 adet ile Değişken ve 48 adet ile Likit fonlar en yaygın fonlardır. Bu iki fon grubu toplam fonların %54’ünü oluşturmaktadır. Bunları %15 pay ile tahvil ve bono fonları, %7’şer pay ile karma ve hisse fonlar ve %6 pay ile endeks fonlar izlemektedir. İlki 1987 yılında kurulan yatırım fonlarının toplam portföy değerleri 2007 yılında bir önceki yıla göre %20 oranında artarak 22 milyar YTL’den 26 milyar YTL’ye (22.4 milyar ABD Dolarına) yükselmiştir. Ayrıca 60 adet de yabancı yatırım fonu bulunmaktadır ve bunların Türkiye’de dolaşımda bulunan paylarının toplam değeri 2007 sonu itibariyle 77 milyon ABD Dolarıdır. Yatırım fonları, 1970’li yılların sonlarına doğru Türkiye’de konuşulmaya başlanmış ve fon kurulması konusunda girişimler olmuştur. Ancak yasal zemin 1980’li yılların başlarında oluşturulabilmiştir. İlk yatırım fonları da 1980’li yılların ikinci yarısında kurulmuştur. SPKn ve çıkarılan Tebliğ’lerle ülkemizde yatırım fonlarına ilişkin düzenlemeler yapılmış ve boşluklar giderilmeye çalışılmıştır. Bu noktada, Yeni SPKn tasarısıyla yapılacak birkaç değişikliğe yer vermekte yarar vardır. Tasarıda halihazırdaki kurucu kavramının yatırım fonlarında kaldırılması, bundan böyle yatırım fonlarının portföy yönetim şirketlerince kurulması öngörülmektedir. Tasarının, bu haliyle yasalaşması durumunda, kurucu kavramının yerini yönetici almaktadır. Bu halde dahi, fon yöneticisi ayrıca bir portföy yöneticisi görevlendirebilecektir. Tasarıda ayrıca, yatırım fonlarının portföy yönetim şirketleri tarafından iltihaki bir sözleşme ile kurulan malvarlığı olduğunu belirtmektedir. D) SERMAYE PİYASASINDA FAALİYET GÖSTERMESİNE İZİN VERİLEN DİĞER KURUMLAR Bunlar 4 tanedir ; 1-Portföy Yönetim Şirketleri Portföy yönetim şirketleri; portföy yöneticiliği faaliyetinde bulunmak üzere Sermaye Piyasası Kanununda (SPK) ve bu tebliğde belirlenen şartları yerine getirerek SPK’dan yetki belgesi almış şirketlerdir. Risk,verim ve değer artış faktörü politikasıyla yürütülür. Politika portföyün sahibi olan yatırımcı tarafından belirlenir ve portföy yöneticisine bildirilir. Portföy yöneticisi, yatırımcının amacını belirlenmesinde ve yatırımcının risk karşısındaki durumunu da ortaya koyarak yatırım kararlarının alınmasında yardımcı olabilir. -- Portföy yöneticiliği kavramı ile portföy işletmeciliği kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerekir. Portföy yöneticiliğinde portföy yönetimi tek bir yatırımcı için yapılırken, portföy işletmeciliğinde ise katılım belgesi almış bütün yatırımcılar için yapılır. 2- Bağımsız Denetim Kuruluşları Ekonomik yaşamın giderek karmaşıklaşan hal almasıyla güvenilir, tarafsız bilgi ihtiyacını beraberinde getirmesiyle kurulmuş olan kuruluşlardır. Bu bilgilerden yararlanacak kişiler bu bilgilerin tarafsız ve doğru bir şekilde hazırlandığına güvenmek zorundadırlar. Bağımsız denetimin geniş ve dar olmak üzere iki tanımı vardır. Geniş anlamda; denetlenen işletme hakkında diğer kişi ya da gruplara bilgi vermek için işletmeyi kontrolüdür. Bağımsız dış denetçi belli bir kanıya varmak için her türlü incelemeyi yapar. Dar anlamda; işletmelerin yalnızca mali kayıtlarının kontrolüdür. Bağımsız denetim kuruluşunda faaliyet gösteren ortak ve kuruluşlar; Aracılık faaliyetine münhasır olmak üzere Bankalar, Aracı Kurumlar Menkul Kıymet Yatırım Fonları, Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıkları, Hisse Senetleri Borsa’da işlem gören Anonim Şirketler, Hisse Senetleri halka arz edilmiş olan ve arz edilmiş sayılan ortaklıklardır. 3-Gayrimenkul Değerleme Şirketleri Bir gayrimenkulun , gayrimenkul projesinin veya bir gayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerlemesini yapan kuruluşlardır.Bu faaliyetler “Değerleme Uzmanları” tarafından yapılır. Değerleme Uzmanları; sözleşme imzalamak suretiyle değerleme hizmeti veren, 4 yıllık üniversite mezunu , gayrimenkul değerlemesi alanında en az 3 yıl tecrübesi olan ve kendilerine ‘‘Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı lisansı ’’ verilen kişilerdir. Şirketler değerleme hizmeti verebilmek için kurul listesine alınmak üzere aşağıdaki koşulları yerine getirir: 1. Anonim şirket olmaları 2. Sözleşmelerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olması 3. Ticaret ünvanlarında “ gayrimenkul değerleme” veya “taşınmaz değerleme” ibaresinin bulunması 4. Ödenmiş sermayelerinin en az 200.000 TL olması 5.Asgari ödenmiş sermayelerini temsil eden hisse senetlerinin tamamının nakit karşılığı çıkarılmış olması, 6.Hisse senetlerinin tamamının nama yazılı olması gerekir. Gayrimenkul değerleme şirketlerinin faaliyetleri sırasında uyacakları esaslar ; Şirketlere ve uzmanların çalışmalarına ilişkin yasaklar, Sır saklama yükümlülüğü , Müşteriler ile sözleşme yapma zorunluluğu ve sözleşmelerde yer alması gereken unsurlar, Değerleme sonucunda yapılan raporlamaya ilişkin standartlar ve raporlarda bulunması gereken bilgiler. Sermaye piyasası mevzuatınca yapılan gayrimenkul yatırım ortaklarının işlemleri ; Portföyde yer alan gayrimenkullerin, hakların ve gayrimenkule dayalı projelerin alım veya satımı, Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması, Portföyde yer alan gayrimenkullerden kiraya verilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veya uzatılması, Gayrimenkul ipoteği kabul edilmesi, Ortaklığa ayni sermaye konulması. 4- Derecelendirme Kuruluşları Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kuruluşun Özellikleri; 1-İşletmelerce derecelendirme yapılması ihtiyaridir. Ancak kurul tarafından gerekli görüldüğünde zorunlu tutulur. 2- İşletmelerin talepleri olmaksızın derecelendirme yapılır fakat çalışma sonuçları kamuya duyrulmadan önce işletmeye bilgi verilmek zorundadır. 3- Talebe bağlı olmayan derecelendirmelerde,öngörülen ücret derecelendirme kuruluşları tarafından derecelendirme notu ile kamuya açıklanması zorunludur. NOT !!! Portföy yöneticiliği kavramı ile portföy işletmeciliğikavramlarının birbirine karıştırılmaması gerekir.Portföy yöneticiliğinde portföy yönetimi tek biryatırımcı için yapılırken, portföy işletmeciliğinde isekatılım belgesi almış bütün yatırımcılar için yapılır.         2- BAĞıMSıZ DENETIM KURULUŞLARı  Ekonomik yaşamın giderek karmaşıklaşan halalmasıyla güvenilir, tarafsız bilgi ihtiyacınıberaberinde getirmesiyle kurulmuş olankuruluşlardır.  Bu bilgilerden yararlanacakkişiler bu bilgilerin tarafsız ve doğru bir şekildehazırlandığına güvenmek zorundadırlar.    Bağımsız denetimin geniş ve dar olmak üzereiki tanımı vardır.    Geniş anlamda;  denetlenen işletme hakkında     diğer kişi ya da gruplara bilgi vermek içinişletmeyi kontrolüdür. Bağımsız dış denetçibelli bir kanıya varmak için her türlüincelemeyi yapar.     Dar anlamda;  işletmelerin yalnızca malikayıtlarının kontrolüdür. BAĞıMSıZ DENETIM KURULUŞUNDA FAALIYETGÖSTEREN ORTAK VE KURULUŞLAR Aracılık faaliyetine münhasır olmak üzereBankalar, Aracı Kurumlar Menkul Kıymet Yatırım Fonları, Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıkları, Hisse Senetleri Borsa’da işlem gören AnonimŞirketler, Hisse Senetleri halka arz edilmiş olan ve arzedilmiş sayılan ortaklıklardır.     3-GAYRIMENKUL DEĞERLEME ŞIRKETLERI  Bir gayrimenkulun , gayrimenkul projesinin veya birgayrimenkule bağlı hak ve faydaların değerlemesiniyapan kuruluşlardır.Bu faaliyetler  “DeğerlemeUzmanları” tarafından yapılır.   Değerleme Uzmanları; sözleşme imzalamak suretiyledeğerleme hizmeti veren, 4 yıllık üniversite mezunu ,     gayrimenkul değerlemesi alanında  en az 3 yıl tecrübesiolan ve kendilerine ‘‘Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığılisansı ’’ verilen kişilerdir.      Şirketler değerleme hizmeti verebilmek için kurullistesine alınmak üzere aşağıdaki koşulları yerine getirir:      1.   Anonim şirket olmaları      2.   Sözleşmelerin Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygunolması       3.   Ticaret  ünvanlarında  “ gayrimenkul değerleme” veya“taşınmaz değerleme” ibaresinin bulunması       4. Ödenmiş sermayelerinin en az 200.000 TL olması       5.Asgari ödenmiş sermayelerini temsil eden hisse senetlerinintamamının nakit karşılığı çıkarılmış olması,6.Hisse senetlerinin tamamının nama yazılı olması gerekir. 5.  6.          Gayrimenkul değerleme şirketlerinin faaliyetlerisırasında uyacakları esaslar ; Şirketlere ve uzmanların çalışmalarına ilişkin yasaklar, Sır saklama yükümlülüğü , Müşteriler ile sözleşme yapma zorunluluğu vesözleşmelerde yer alması gereken unsurlar, Değerleme sonucunda yapılan raporlamaya ilişkinstandartlar ve raporlarda bulunması gereken bilgiler. Sermaye piyasası mevzuatınca yapılangayrimenkul yatırım ortaklarının işlemleri ;  Portföyde yer alan gayrimenkullerin, hakların vegayrimenkule dayalı projelerin alım veya satımı, Kiraya verilmek üzere gayrimenkul kiralanması, Portföyde yer alan gayrimenkullerden kirayaverilenlerin kira sözleşmelerinin yenilenmesi veyauzatılması, Gayrimenkul ipoteği kabul edilmesi, Ortaklığa ayni sermaye konulması.     4-  DERECELENDIRME KURULUŞLARı      Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.    Kuruluşun Özellikleri;    1-İşletmelerce derecelendirme yapılması ihtiyaridir.Ancak kurul tarafından gerekli görüldüğünde zorunlututulur.    2- İşletmelerin talepleri olmaksızın derecelendirmeyapılır fakat çalışma sonuçları kamuya duyrulmadanönce işletmeye bilgi verilmek zorundadır.     3- Talebe bağlı olmayan derecelendirmelerde,öngörülenücret derecelendirme kuruluşları tarafındanderecelendirme notu ile kamuya açıklanması zorunludur.   SORU: Sermaye piyasasında faaliyet göstermesine izinverilen kurumları  yazınız ve portföy yönetim şirketleri vebağımsız denetim şirketleri  hakkında bilgi veriniz.     TUĞÇE DALKIRAN     1136507044     DIŞ TİCARET 2