Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2023, Hakkı Uyar, "Boraltan Köprüsü Hadisesi" Atatürk Ansiklopedisi
Günümüzde Boraltan Köprüsü Hadisesi olarak bilinen konuyu ilk kez gündeme getiren isim DP Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan'dı. Şevket Mocan, Sovyetler Birliği'ne iade edilen Rus mültecilere ilişkin bir soru önergesini Mayıs 1951 tarihinde TBMM'ye verdi. Mocan, önergeyi eş zamanlı olarak DP Meclis Grubu'na da sundu. Ancak önerge bir türlü ele
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi
Boraltan Faciası: Türk Kökenli Sovyet Vatandaşı Mültecilerin Sovyetler Birliği’ne İadesi (1945)2016 •
Sovyet Rusya kuruluşundan itibaren dünyaya barış mesajları vermiş, buna karşın idaresindeki halkları baskı ile yönetirken, yakın çevresine Marksizm ihraç etmeye çalışmıştır. II. Dünya Savaşı’nda elde edilen galibiyet Sovyet Rusya’ya Çarlık benzeri yeni yayılmacı politikaları uygulamaya koyma fırsatı sağlamıştır. Bu fırsatı kazanca çevirmek yolunda Sovyet lideri Josef Stalin ve Dışişleri Komiseri V. Mihailoviç Molotov Türk Boğazları’nda egemenlik ve Doğu Avrupa ile Ortadoğu’da etkinlik kurmak için çalışmışlardır. Stalin ve Molotov savaş bittiğinde Türkiye’nin yalnız başına kalmasını istiyordu ve bu dileği Yalta Konferansı’nda (1945) dile getirmişlerdi. İlk başta İngiltere’nin Sovyet taleplerine direnmesi Türkiye’ye yönelik politikada farklı bir yöntem izlenmesine neden olmuştur. Savaşın son senesi olan 1945 yılı Mart ayında Moskova Büyükelçisi Selim Sarper’e 1925 yılında imzalanan Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık) Antlaşması’nın süresinin uzatılmayacağı, Haziran ayında ise Kars ve Ardahan’ın iadesi ile Boğazların statüsünün yeniden ele alınması gerektiği bildirildi. Bu esnada yaşanan diğer kriz Savaş başladıktan hemen sonra Türkiye’nin doğu sınırına kaydırılmış Sovyet Ordusu’ndan firar ederek Türkiye’ye sığınmış 243 Türk kökenli Müslüman Sovyet asker ve subayının iadesi sorunuydu. Türkiye söz konusu mültecilerin bir kısmını 1945 yılı Şubat ayında başlayan müttefiklik ilişkileri ve mütekabiliyet esasıyla zorla iade etmeye karar vermiş ve 195 kişi Kars sınırında Sovyet askerlerine teslim edilmiştir. Bu çalışmada, söz konusu iade hadisesiyle ilgili arşiv vesikaları incelenerek Sovyet vatandaşı Türk kökenli Müslüman asker mültecilerin iade süreci ve sonuçları irdelenecektir.
Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA TÜRKİYE'DE SİVİL VE ASKERİ MÜLTECİLER MESELESİ/The Issue of Civilian and Military Refugees in Turkey in World War II Years2019 •
Çatışmalar, etnik saldırılar ve soykırım korkusu İkinci Dünya Savaşı yıllarında milyonlarca insanın evlerini terk etmelerine neden oldu. Sayıları kesin olarak bilinmemekle birlikte 20 milyon insan savaş süresince göç etti. Türkiye Doğu Avrupa'dan gelen yoğun bir göçe maruz kaldı. Bu göçün temelinde Almanya ve Sovyet Rusya'nın uyguladığı iskân politikaları bulunuyordu. Savaş süresince mülteciler; esirler, siyasi mülteciler, siviller, Yahudiler ve casuslar olarak kendi aralarında kategorize edildi. Almanya'nın 1941'de Yunanistan'a saldırmasıyla birlikte Türkiye yoğun bir mülteci göçüyle karşı karşıya kaldı. Mültecilerin bir kısmı Türkiye'deki şehir, kasaba ve köylere, diğer bir kısmı ise kamplara yerleştirildi. Büyük bir kısmı ise Orta Doğu'daki İngiltere himayesindeki kamplara nakledildi. Savaş boyunca on binlerce mülteci Türkiye'ye sığındı. Avrupalı Yahudiler soykırımdan kaçmak için Türkiye'yi köprü olarak kullanarak Filistin'e ulaşmaya çalıştılar. Yabancı ordu mensubu askerlerde çeşitli sebeplerden ötürü Türkiye'ye iltica ettiler. Türkiye savaş boyunca din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın tüm mültecilere karşı kucaklayıcı bir tavır sergiledi. Conflicts, ethnic attacks, and fear of genocide caused millions of people to leave their homes during the years of World War II. While their exact number is not known, 20 million people immigrated during the war. Turkey was exposed to an intense immigration from Eastern Europe. The basic reason for this immigration was the settlement policies implemented by Germany and Soviet Russia. During warfare, refugees were categorised among themselves as captives, political refugees, civilians, Jews, and spies. When Germany attacked Greece in 1941, Turkey faced intense refugee immigration. Some of the refugees were settled in various cities, towns and villages in Turkey, and some in camps. An important part of them were transferred to camps under the auspices of England in the Middle East. During the war, tens of thousands of refugees took shelter in Turkey. European Jews who wanted to escape from genocide tried to reach Palestine using Turkey as a bridge. Throughout the war, Turkey showed a welcoming attitude towards all refugees without any religious, linguistic or racial discrimination.
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi
Ege Adaları Tartışması ve Türkiye: II. Dünya Savaşı Süreci2019 •
Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları / Recent Period Turkish Studies
İkinci Dünya Savaşı Sırasında Alman Denizaltılarının Karadeniz’de Batırılmaları ve Askerî Personelin Türkiye’de Zorunlu Misafirliği2021 •
VII. ULUSLARARASI KARADENİZ SEMPOZYUMU
II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA KARADENİZ'DE RUS DENİZ ARAÇLARI2017 •
Giriş II. Dünya Savaşı tarihteki en büyük yıkımlardan biri olup tüm Dünya'yı derinden sarsan ve günümüze kadar etkilerini hissettiren bir savaş olmuştur. Savaş başlamadan önce devletler, taraflarını belli ederken Türkiye, gelişmekte olan bir devlet olduğu için yeni bir savaşa girmeyi istemedi ve tarafsızlık politikasını ortaya koydu 1. Savaş öncesi Türkiye, yeni devrimler, örgütlenmeler devletin yapılanması oluşturulurken yeni başlayan bir savaşla Türkiye bu yapılanmaya, temkinli yaklaşmak ve tedbirler almak zorunda kaldı 2. Savaşa girmemekle birlikte savaşta bulunan devletlerle ilişkilerini iyi tutmak istedi. Savaşın başında İngiltere ve Fransa ile anlaşma yaparak aslında tarafını belli etti. Taraflı bir tarafsızlık söz konusuydu.
Hayatlarını genellikle doğdukları yerlerde devam ettirmek isteyen insanlar, çeşitli sebeplerden dolayı gerek kendi ülkeleri içerisinde gerekse ülkeler arasında, yer değiştirmek zorunda kalmaktadırlar. Bu göç, gönüllü olabildiği gibi zorunlu sebeplerden de kaynaklanabilmektedir. Her ne sebepten olursa olsun, başka ülkelere iltica eden kişi ve topluluklar değişik mağduriyetler ve problemlerle karşılaşmaktadırlar; karşılaşılan sorunlar arasında en önemlisi ise göçmenlerin, kendilerini kabul edebilecek ve bağırlarını açacak bir ülke bulabilmeleridir. Tarihte göç dalgalarından fazlasıyla etkilenen Türkiye, bölgesindeki ülkelere nazaran demokratik şartlarının elverişliliği, ekonomisi ve coğrafi olarak Batı dünyasına yakınlığı gibi nedenlerden, dış göçlerde sürekli, melce (hedef) ülke konumunda olmuştur. Özellikle Soğuk Savaş döneminde, Doğu Bloku ülkelerinin baskısından kaçarak sığınma talebinde bulunanlar ilk akla gelenlerdir. Bu çalışmada, çağımızda çok önemli bir sorun haline gelen mülteci sorununun neden ve sonuçları; mülteciler için izlenen çözüm yolları, hukuki süreçler, imzalanmış sözleşmeler; Türkiye tarafından mülteciler için uygulanan iskân ve istihdam politikaları ve bu politikaların, Türk asıllı Afganistan mültecilerine yansımaları ele alınmıştır. Büyük mülteci akımlarına sebep olamamak için uluslararası mülteci sözleşmelerine “şartlı destek” veren Türkiye’nin, ulus devlet yapısını korumaya yönelik oluşturulan yasalarına rağmen, zaman zaman, bazı gruplara karşı pozitif ayrımcılıklar yapmıştır. Bu tezi, yakın dönemde Türkiye’ye kabul edilen mülteci gruplarının kabulüne ilişkin uygulamaları ispatlamaktadır: Mesela Türk asıllı Afgan mültecilerinin kabulü ve iskânında bu ayrımcılık görülmektedir. Türk asıllı Afgan mülteciler, 1979 yılında SSCB’nin Afganistan’ı işgale başlaması ile Pakistan’a sığınmışlar, ardından iskan edilmek ve insanca yaşayabilmek için Türkiye’den iltica talebinde bulunmuşlardır. Yürürlükteki 2510 sayılı iskan yasası ve ekleri, göçmenlerin iskanlı olarak Türkiye’ye getirilmesine müsaade etmediği için, 1982 yılında özel bir yasa çıkarılmıştır; çıkarılan 2641 sayılı yasa, Türk asıllı Afgan göçmenlerinin iskanını ve istihdamını sağlamıştır.
Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, TR DİZİN
Avrupa Birliği'nin Mülteci Açmazı ve Türkiye-Avrupa Birliği Geri Kabul Anlaşması2016 •
Bulundukları topraklarda yaşamları zorlaşan toplulukların daha rahat ve güvenli bir yaşam süreceklerine inandıkları bölgelere göçmeleri beşeriyet tarihi ile yaşıt bir olgudur. II. Dünya Savaşı sonrasının en ciddi mülteci krizi AB’nin Doğu sınırlarında yer alan Türkiye’nin hemen güneyinde yaşanmakta ve kriz her geçen gün daha baş edilemez bir hal alarak ekonomik olduğu kadar insani sorunlara da sebebiyet vermektedir. Buna karşın AB ülkeleri, mültecileri topraklarına sokmadan mümkün olduğu oranda az maliyetle sınırlarının uzağında tutmak yönünde bir politika takip etmektedirler. Bu bağlamda AB tarafından Türkiye’ye biçilen rol mültecilerin depo ülkesi olmayı kabul etmesi ve AB Bölgesini hedefleyen düzensiz geçişleri engelleyerek özellikle Suriyeli mültecileri AB topraklarından uzak tutmasıdır. Türkiye ile AB arasında 2013 yılı sonunda imzalanan Geri Kabul Anlaşması, 2017 yılında Türkiye’ye kendi sınırlarından AB Bölgesine geçen Türk ya da üçüncü ülke vatandaşı bireylerin geri alınması yükümlülüğünü getirecektir. Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gerçekleştirdiği gelişme ve liberal idare sistemi, son yıllardaki kalkınma hamlesiyle göç veren değil göç alan, coğrafi konumu nedeniyle ise bir geçiş ülkesidir. Türkiye üzerinden yasadışı yollarla AB Bölgesine geçen mültecilerin sayısı her yıl artmaktadır, yasadışı/düzensiz göçmen akımında en aktif güzergâhlardan bir tanesidir ve AB’den geri kabul edilen mültecilerin kaynak ülkelerdeki istikrarsızlıklar nedeniyle geri gönderilmesi uygulamada çok sayıda soruna neden olacaktır.
Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Merkel Döneminde Türkiye-Almanya İlişkileri 2005-20202020 •
Kızılay Belgeleri Işığında Yunanistan'da Ölüm, Açlık, Sürgün 1939-1949
Kızılay Belgeleri Işığında Yunanistan'da Ölüm, Açlık, Sürgün 1939-1949İkinci Dünya Savaşı sürecinde Atina ve Selanik gibi büyük şehirlerde günde ortalama 3.000 kişi açlıktan ölürken, bu duruma bütün dünya seyirci kalmış ve tam da bu noktada harekete geçen, savaşın sonuna kadar yardım çabalarını sürdüren ve kendi kıt imkanları içinde dost ve komşu Yunanistan’a yardım elini uzatan tek bir ülke Türkiye olmuştu.. Üstelik Milli Mücadele’den sadece 18 yıl sonra... Yani acılarımız çok tazeyken henüz...
The disputes of the First World War that couldn’t be solved brought Europe again on the brink of a great war shortly after. Turkey made every effort not to take part in the war spreading fast all around the World. Especially the President of the time İsmet İnönü, argued that Turkey should absolutely stay out of the war. Therefore, despite of being obliged to make an agreement with the Allies at the beginning of the war and of all their insistence from the beginning till the end of the war, the country didn’t go into war with a brilliant policy. Although insisting on remaining out of the war, Turkey didn’t keep quiet about the humanitarian aid demands from the Allies. Turkey mediated that humanitarian aid was sent to the soldiers and civilians in the territories invaded by Germany. These humanitarian aids were made through the Red Crescent in Turkey. Furthermore, thousands of refugees ,civilian and soldier, took refuge in Turkey, and plenty of prisoners of war were exchanged also in the Turkish territories and territorial waters. The Allies spoke of the efforts of Turkey in this matter with praise.
Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi
Soğuk Savaş Dönemi’nde Türkiye Dışında Yaşayan Türklere Bakış: ‘Esir Milletler/Türkler Haftası’ Etkinlikleri (1959-1980)2019 •
3. Türkistan Kurultayı Kafkasya ve Türkistanda 1938 Sovyet Katliamı ve Etkileri Göç, Sürgün ve Kimlik
Soguk Savas Dönemi’nde Türkiye Dısında Yasayan Türklere Bakıs ‘Esir Milletler/Türkler Haftası’ Etkinlikleri(1959-1991)2018 •
Neredesin Prometheus? Kafkasya aydınlık günlerini arıyor
NEREDESİN PROMETHEUS2004 •
Mondros Mütarekesi'nin 100. Yılı: I.Dünya Savaşı'nın Sonu : Mütarekeler ve Barış Anlaşmaları
Çöken Bir Tahtın Varisi Olmak: Sultan Vahdettin ve Osmanlı Devletinin Sonu2019 •
Soğuk Savaş Sonrası Türk-Rus İlişkilerindeki Çatışma ve İşbirliği Alanları / Areas Of Conflict and Cooperation in Turkish-Russian Relations After Cold War
Soğuk Savaş Sonrası Türk-Rus İlişkilerindeki Çatışma ve İşbirliği Alanları Yüksek Lisans Tezi2019 •
Sovyet Azerbaycan'da Kadın Hareketi ve Ali Bayramov Kadın Kulübü
UTRAK 2019 (Kitap)2019 •
"TÜRKİYE VE SOVYETLER BİRLİĞİ ARASINDA NORMALLEŞME DÖNEMİNDEKİ DİPLOMATİK İLİŞKİLERİN İKİ ÜLKE BASININDA YANSIMALARI"
TÜRKİYE VE RUSYA-3 Siyasi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle2019 •
TOBB ETÜ Sosyal Bilimleri Enstitüsü
Güvenlik yönetişimi ve insan güvenliği ilişkisi : Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar örneği2018 •
1950-1951 YILLARINDA BULGARİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE GÖÇLER VE KIRKLARELİ VİLAYETİNE ETKİLERİ
1950-1951 YILLARINDA BULGARİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE GÖÇLER VE KIRKLARELİ VİLAYETİNE ETKİLERİ2019 •
Karadeniz İncelemeleri Dergisi
Yalta Ve Potsdam Konferanslari: Sovyetler Bi̇rli̇ği̇’Ni̇n Türk Boğazlarinda Egemenli̇k Paylaşim Talepleri̇2015 •
Intertextuality in the novel “Angels and Demons” and the character Robert Langdon
II. ULUSLARARASI TÜRK - RUS DÜNYASI AKADEMİK ARAŞTIRMALAR KONGRESİ2019 •
2020 SoutheastCon
Predicting Farms’ Donations to Food Banks using the Analytic Hierarchical Process and Dempster Shafer Theory2020 •
TRANSİT ÜLKEDEN HEDEF ÜLKEYE ; 2000 SONRASINDA TÜRKİYE’YE YÖNELİK AFGAN GÖÇÜNDEKİ DÖNÜŞÜM VE TÜRKİYE’YE ETKİLERİ
Transit ülkeden hedef ülkeye; 2000 sonrası Türkiye'ye yönelik Afgan göçündeki dönüşüm ve Türkiye'ye etkileri. / From transi̇t country to target country; transformation of Afghan Migration to Turkey after 2000 and its effects on Turkey2021 •
Turkish Journal of History
FİLİSTİN UZLAŞTIRMA KOMİSYONU VE TÜRKİYE/PALESTINE CONCILIATION COMMISSION AND TURKEY2019 •