Tek parti döneminde
“›rkç›l›k” meselesi...
AYHAN AKTAR
N
azan Maksudyan’›n Türklü¤ü Ölçmek
adl› kitab› hakk›nda Radikal Kitap’›n
15 Temmuz 2005 tarihli say›s›nda bir elefltiri yay›nlam›flt›m. Bu yaz›da kitab› daha
çok “usul aç›s›ndan” elefltirerek, kaynaklar›n kullan›m› ve sosyal bilimler metodolojisi aç›s›ndan çal›flman›n eksikliklerini dile
getirmifltim. Kitab›n “esas aç›s›ndan” ele
al›nmas›n› da bu yaz›ya b›rakm›fl ve hatta
Radikal Kitap’ta yay›nlanan yaz›m›n sonuna “bu yaz›n›n geniflletilmifl biçimi Virgül
dergisinin eylül say›s›nda yer alacakt›r” türünden bir uyar› da koymufltum. Radikal
Kitap’ta ç›kan elefltirime Sn. Maksudyan
biraz aceleci davranarak ayn› derginin 29
Temmuz 2005 tarihli say›s›nda cevap verdi. Bu yaz›ya cevap verme lüzumunu hissetmedim. Fakat bir hafta sonra Doç. Dr.
Umut Özk›r›ml›, ayn› kitab› elefltiren ve
Sn. Maksudyan’›n bana yazd›¤› cevab› da
irdeleyen bir yaz› yazd›. (Radikal Kitap, 5
A¤ustos 2005) Ayn› günlerde de¤erli antropolog Doç. Dr. Suavi Ayd›n yine bu kitap hakk›nda yazd›¤› ve Tarih ve Toplum
dergisinde yay›nlanacak olan yaz›s›n› bana
yollamak inceli¤ini gösterdi. Anlafl›lan tart›flma büyüyordu ve bu nedenle kendi yaz›mda Özk›r›ml›’n›n ve Ayd›n’›n gayet yetkinlikle dile getirmifl olduklar› baz› meseleleri, tekrardan kaç›nmak amac›yla kesmek zorunda kald›m. Merakl› okuyucunun Sn. Maksudyan’›n kitab› üzerine farkl› kiflilerden gelen elefltirileri takip edece¤ini san›yorum. Ne de olsa konu önemli ve
Özk›r›ml›’n›n belirtti¤i gibi, “farkl› formasyonlara sahip, farkl› kuflaklardan bunca insan› bu kitaba karfl› tav›r almaya neyin
zorlad›¤›” meselesi üzerinde düflünmek
gerekiyor. fiimdi kitab›n “esas›na iliflkin”
tespitlerimi s›ralamak istiyorum.
Sn. Maksudyan’›n kitab›ndaki ilk dipnotta benden bahsediliyor. Ama benimle
ilgili dipnot ba¤lam›nda sergilenen “pervas›z” üslubun kitab›n geri kalan sayfalar›n-
Nazan Maksudyan
Türklü¤ü Ölçmek:
Bilimkurgusal Antropoloji ve
Türk Milliyetçili¤inin Irkç› Çehresi
1925-1939
Metis Yay›nlar›, 2005, 209 s.
da da devam etti¤ini gördüm. San›yorum
bu durum ilk sayfadan itibaren beni kitab›
daha dikkatli okumaya yöneltmifl oldu. Sn.
Maksudyan’›n kitab› flöyle bafll›yor:
Türk milliyetçili¤inin vatandafll›¤a dayal›
milliyetçiliklerden biri oldu¤unu, dolay›s›yla üstünde yaflanan toprak parças›n› temel ald›¤›n› ve bireylerin din, dil, ›rk gibi
farkl›l›klar›n› göz ard› eden ortak bir vatandafll›k ba¤›yla bir arada tutulduklar›n›
savunan güçlü bir tez vard›r. Konu üzerine yap›lm›fl çok say›da araflt›rmada, hukuki altyap›n›n vatandafll›¤a dayal› milliyetçili¤i kurumsallaflt›rmaya çal›flt›¤› ileri sürülür; ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflundan bugüne s›kl›kla yaflanm›fl aç›kça
ayr›mc› pratikler de “uygulama alan›ndaki
normdan sapmalar,” yani istisnalar olarak
yorumlan›r. Yine ayn› araflt›rmalar “kitapta yazan” resmi anlay›fl ile “yaflanan” gerçek aras›ndaki derin ayr›m›n alt›n› çizerler. (s. 7)
‹flte tam burada, benim 1996 y›l›nda yay›nlam›fl oldu¤um ve daha sonra Varl›k
Vergisi ve “Türklefltirme” Politikalar› adl›
kitab›m›n içinde tekrar yay›nlanan “1934
Trakya Yahudi Olaylar› ve Türk Milliyetçili¤i” ile “Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda
Uygulanan Türklefltirme Politikalar›”
isimli yaz›lar›ma at›fta bulunuluyor. (Ayn›
dipnot içinde Donald McDowall’›n A Modern History of the Kurds [I.B. Tauris,
Londra, 1996] isimli kitab› ile Kemal Kiriflçi’nin “Disaggregating Turkish Citizenship and Immigration Practices”
V‹RGÜL
73
EYLÜL’2005
[Middle Eastern Studies, cilt 36, say› 3,
Temmuz 2000] bafll›kl› makalesine de at›fta bulunulmufl.) fiimdi bu iki yaz›n›n temel
iddias›n› özetlemem gerekiyor, çünkü bu
yaz›lar tek parti döneminde ›rkç›l›k meselesi ile do¤rudan ilgili.
Bu yaz›larda, 1934 y›l›nda ç›kar›lan ‹skân Kanununun ›rkç› bir uygulama oldu¤unu iddia eden bir yazar› elefltirerek, Kemalistlerin esas olarak Türklefltirme politikalar› uygulad›klar›n›, bu nedenle ›rkç›
olamayacaklar›n› belirtmifltim. Türklefltirme politikalar›n› da flöyle tarif etmifltim:
Türklefltirme politikalar›ndan kas›t, sokakta konuflulan dilden okullarda ö¤retilecek tarihe; e¤itimden sanayi hayat›na; ticaretten devlet personel rejimine; özel hukuktan vatandafllar›n belli yörelerde iskân
edilmelerine kadar toplumsal hayat›n her
boyutunda, Türk etnik kimli¤inin her düzeyde ve tavizsiz bir biçimde egemenli¤ini
ve a¤›rl›¤›n› koymas›d›r. (Ayhan Aktar,
Varl›k Vergisi ve “Türklefltirme” Politikalar›, ‹letiflim Yay›nlar›, 2000, s. 101)
Bu politikalar› uygulayan Kemalistlerin,
Anadolu’da yaflayan gayri Müslimler d›fl›nda herkesin Türk oldu¤unu iddia etmeleri,
esas olarak Türk ulusal toplulu¤una ba¤l›l›¤›n kriterini Türk etnik grubuna dahil olmakla iliflkilendirir ve böylece Türklü¤ün
çap›n› geniflletir demifltim. Tüm milliyetçi
düflünce sistemlerinde var olan “biz” ve
“onlar” ayr›m›n›n iflin sonunda Müslüman
olan herkesi Türklük flemsiyesi alt›nda
toplad›¤›n› ve bunun d›fl›nda kalan gayri
Müslimleri de kaç›n›lmaz olarak “di¤er”
kategorisine dahil etti¤ini belirtmifltim. Bu
iki süreç, asl›nda madalyonun iki yüzüdür.
Dolay›s›yla Kemalistlerin milliyetçilik anlay›fl›na göre, “biz”in çap›n› geniflletmek
amac›yla ülkede yaflayan herkes bir yandan
Türk ilan edilmifl, di¤er yandan da bunun
imkâns›z oldu¤u noktada Türkiye’de yafla-
yan gayri Müslimler fiilen “az›nl›k” ve daha sonra da “yabanc›” olarak alg›lanm›flt›r.
Bu ba¤lamda CHP Genel Sekreteri Recep Peker, “Bugünkü Türk milleti siyasi ve
içtimai camias› içinde kendilerine Kürtlük,
Çerkeslik ve Lazl›k ve Pomakl›k gibi fikirler telkin edilmifl [afl›lanm›fl] olan vatandafllar›m›z› kendimizden sayar›z. Mazinin karanl›k istibdat devirlerinden kalma bir miras olan ve uzun tarihi tegallübat›n [çekiflmelerin] mahsulü bulunan bu yanl›fl telakkileri hulusla [iyilik] ve samimiyetle düzeltmek vazifedir,” derken asl›nda sadece
“biz”in çap›n› geniflletmeye çal›fl›yordu.
(Recep Peker’in 16 Ekim 1931 günü ‹stanbul Üniversitesinde verdi¤i konferans, daha sonra partinin resmi yay›n› olarak bas›lm›flt›r: CHF Program›n›n ‹zah›, Hâkimiyeti
Milliye Matbaas›, 1931, s. 6) Konuflmas›nda yüzlerce y›ld›r Anadolu’da kendini hissettiren farkl› etnik kimliklerin konumunu
bir tür “yanl›fl bilinç” olgusu ile aç›klayan
Peker, bu durumu “düzeltmekten” bahsederken yine asl›nda onlar›n Türk olduklar›n› –veya zaman içinde Türklüklerini unutmufl olduklar›n›– ima ediyordu.
Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda, tek parti
yönetimi taraf›ndan uygulanan Türklefltirme politikalar›, ülkede yaflayan gayri Türk
fakat Müslüman etnik gruplar aç›s›ndan k›sa vadede “kapsay›c›” olabilirken, ayn› anda gayri Müslim az›nl›klar bak›m›ndan da
“ayr›mc›/az›nl›k karfl›t›” özellik gösterirler.
Bu itibarla, ülkemizde uygulanan az›nl›k
karfl›t› politikalar›n, özellikle Yahudiler,
Rumlar ve Ermeniler gibi “belli bir etnik
veya dini gruba karfl›” olarak tan›mlaman›n
imkâns›z oldu¤unu görüyoruz. K›sacas› tek
parti yönetiminde, yap›sal nedenlerden
ötürü Türklefltirilemeyen her toplumsal
gruba “ayr›mc› muamele” yap›lm›flt›r.
Yukar›daki analiz ne Türk milliyetçili¤inin vatandafll›k esas› üzerinde yükseldi¤ini
iddia ediyor ne de Sn. Maksudyan’›n deyimi ile “ayr›mc› pratiklerin” normdan sapma olarak yorumlanmas› gerekti¤ini savunuyor. Tam tersine, Türk milliyetçili¤inin
Gökalp taraf›ndan gerçeklefltirilen ilk formülasyonundaki “kültürel” özelliklerinden 1923’te ulus devletin kurulmas› sürecinde ar›nm›fl oldu¤unu ve 1920’lerin ortas›ndan itibaren Kemalist milliyetçili¤in düpedüz bir “etnik” milliyetçilik olarak kurgulanm›fl oldu¤unu ortaya koymaktad›r.
Dolay›s›yla, Sn. Maksudyan’›n benim yazd›klar›ma at›fta bulunarak yapt›¤› yoruma
ad›yla san›yla çarp›tma denir.
Konu ile ilgisine binaen devam ediyorum: Bütün bunlar› anlatt›ktan sonra Kemalistlerin neden teknik anlamda, yani
sosyal bilimlerde kullan›lan teknik anlam›yla ›rkç› olamayacaklar›n› aç›klamaya giriflmifltim. Irkç›l›¤›n devletin resmi ideolojisi haline gelebilmesi ve bunun sistematik
bir biçimde hayata geçirilebilmesinin araçlar›n›n Türkiye’de oluflmad›¤›n› iddia et-
mifltim. Tek parti döneminde ›rkç›l›¤›n ortaya ç›kabilmesi için sosyolojik aç›dan gerekli ve yeterli flartlar Türkiye’de yoktu.
Burada gerekli flarttan kas›t, önce ›rkç›l›¤›n
antropolojik ve felsefi gelene¤inin oluflmas› sonucunda ortaya ç›kar. Bu da tek bir
›rkç› düflünürün ömrüne s›¤acak bir ifl de¤ildir. Yani, önce dünyadaki ve kendi ülkenizdeki ›rklar› sözde “bilimsel” bir biçimde ölçüp biçerek tasnif edeceksiniz;
ondan sonra da kendi ›rk›n›z›n üstün meziyetlerini bu iflin felsefesini de yaparak ispat edeceksiniz. (Avrupa’da, özellikle de
Almanya’da ›rkç›l›¤›n geliflmesi hakk›nda
bkz. George L. Mosse, The Culture of
Western Europe, Westview Press, Boulder, 1988) Bu çok zor ve ciddi bir ifltir. Sn.
Maksudyan’›n Türk Antropoloji Mecmuas›’nda yay›nlanan yaz›lar› analiz etti¤i IV.
bölümde de belirtti¤i gibi, dönemin ›rkç›lar› bir miktar yabanc› yay›n› tercüme ederek kendilerine müktesebat yaratmakta,
di¤er yandan da yapt›klar› sözde “bilimsel” ölçümlerle bir literatür oluflturmaktad›rlar. Bu faaliyete Sn. Maksudyan, “bilimkurgusal antropoloji” ad›n› takmaktad›r.
Benim görebildi¤im kadar›yla, ne son
dönem Osmanl› Türkçülerinin ne de Kemalistlerin böylesine güç bir ifli baflaracak,
yani ›rkç› ideolojiyi gelifltirecek entelektüel
donan›mlar› yoktur. Biliyorum, Sn. Maksudyan “hesaplaflma” sözünden hofllanm›yor. Hesaplaflmay› bir tür “düelloya davet
etme”, “birinin defterini dürme” veya “kifliye haddini bildirme” olarak al›yor. Ama
Balkan Harbi y›llar›nda Türk milliyetçili¤inin ilk formülasyonunu gerçeklefltiren Ziya Gökalp’in görüflleri ile Kemalistlerin
gelifltirdi¤i milliyetçilik anlay›fl› aras›ndaki
farklar üzerinde biraz kafa yormas›n› ve
Gökalp ile hesaplaflmas›n› beklerdim. Örne¤in, en az›ndan Gökalp’in ulusal toplulu¤un oluflumunda ›rk›n hiç de önemli olmad›¤› konusundaki tespitlerini tart›flmaya
açmas› laz›md›. 1923 y›l›nda flöyle diyordu
Gökalp:
Memleketimizde, vaktiyle dedeleri Arnavutluk’tan yahut Arabistan’dan gelmifl
milletdafllar›m›z vard›r. Bunlar› Türk terbiyesi ile büyümüfl ve Türk mefkûresine
çal›flmay› itiyat etmifl görürsek, di¤er milletdafllar›m›zdan hiç ay›rmamal›y›z. Yanl›z
V‹RGÜL
74
EYLÜL’2005
saadet zaman›nda de¤il, felâket zaman›nda da bizden ayr›lmayanlar› nas›l milliyetimizin d›fl›nda sayabiliriz? (...) Gerçi, atlarda flecere aramak lâz›md›r; çünkü, bütün
meziyetleri içgüdüye dayand›¤› ve bunlar
›rsî oldu¤u için, hayvanlarda ›rk›n büyük
ehemmiyeti vard›r. ‹nsanlarda ise, ›rk›n
sosyal vas›flara hiçbir tesiri olmad›¤› için,
flecere aramak do¤ru de¤ildir. Bunun aksi
bir yol tutulacak olursak memleketimizdeki ayd›nlar›n ve fikir savaflç›lar›n›n birço¤unu fedâ etmek gerekecektir. (Ziya Gökalp, Türkçülü¤ün Esaslar›, yay. haz. Mehmet Kaplan, Devlet Kitaplar›, 1970, s. 23)
Ziya Gökalp’in bu tespitlerinden birkaç
y›l sonra Türk Antropoloji Mecmuas› çevresinde toplanm›fl olan ayd›nlar, Sn. Maksudyan’›n iddias›na göre ›rkç› bir projeyi
gelifltirmeye çal›fl›yorlard›. Acaba, bu arada ne olmufltu? Ne de¤iflmiflti? Sn. Maksudyan bu dönüflümü bizlere aç›klamak
için hiçbir çaba sarf etmiyor.
Irkç›l›k gibi ciddi bir entelektüel ak›m›n, toplumda yüzy›llardan beri zaten var
olan dini çat›flmalar›n üzerine oturtulmas›
gerekir. Bilindi¤i gibi Müslümanlar ile di¤er dinlerin mensuplar› aras›nda, örne¤in
H›ristiyanlar ile Museviler aras›nda oldu¤u
gibi, kökleri dinler tarihinden gelen derin
çat›flmalar pek görülmez. ‹slamiyetin Osmanl› yorumunda baflka dinlerin mensuplar›na karfl› kan davas› güdüldü¤üne de
pek rastlanmaz. Asl›nda Türkiye’deki samimi ›rkç›lar›n, örne¤in Nihal Ats›z ve arkadafllar›n›n en ciddi elefltirisini yapanlar
da ‹slamc›lar olmufltur.
Gelelim yeterli flartlara... Irkç›l›¤›n hayata geçirilmesi için yeterli flartlar› daha iyi
anlamak için, yukar›da s›ralad›¤›m›z gerekli flartlar›n olufltu¤unu; Kemalistlerin ‹skân
Kanunlar› ç›kartarak ve herkesin kafatas›n›
ölçerek toplumu ›rkç› esaslara göre yeniden düzenleme niyetinde olduklar›n› düflünelim. Bunu hangi araçlarla yapacaklard›? Tek parti döneminde Kemalistlerin ellerindeki devlet yap›s› bunu gerçeklefltirmekten âcizdi. Teknik anlam›yla ›rkç›l›k
uygulamalar› ancak modern sanayi toplumundaki devletin gerçeklefltirebilece¤i bir
fleydir. Weber’ci tan›m›yla, akl›n egemenli¤indeki yasalarla yönetilen bir devlet (legal
rational state) bu ifllere giriflebilir ancak.
Sermaye birikim sürecinin çok bafl›ndaki
geri kapitalist bir ülke olan Türkiye’deki
milliyetçiler ve ellerindeki devlet yap›s›
böylesine büyük ve ciddi bir projeyi hayata geçirecek donan›ma sahip de¤ildir. Nazi
Almanya’s›nda oldu¤u gibi, teknik olarak
›rkç› kayg›larla bir ulusal toplulu¤u yeniden kurmak, ayn› zamanda o ulusal toplulu¤u sadece varl›¤› ile kirleten yabanc› (alien) unsurlar›n ay›klanmas› ve yok edilmesi
(extermination) demektir. Örne¤in, Nazi
Almanya’s›nda Yahudilere ait flirket ve iflyerlerinin Aryan ›rk›ndan olan Alman vatandafllar›n›n eline geçebilmesi için son derece sistematik olarak bilgi toplanm›fl ve
Alman vergi daireleri, ticaret odalar› ve
Nazi partisinin iflbirli¤i ile birkaç y›l içinde
bu firmalar Aryan kökenli Almanlar›n eline geçmifltir. (Avraham Barkai, From Boycott to Annihilation: The Economic Struggle of German Jews, 1933-1943, Un. Press of
New England, 1989, s. 54-109) Böylesine
iddial› bir projeye sahip olabilmek için elde toplumun en ufak hücresine bile nüfuz
edebilme becerisine sahip, son derece geliflkin bir devlet ayg›t› olmas› gerekir. (Hitler Almanya’s›nda ›rkç› devlet ayg›t›n›n nas›l iflledi¤ini ve nelere kadir oldu¤unu çok
iyi anlatan bir çal›flmada, Nazilerin ›rk›n
safl›¤›n› koruma ad›na uygulam›fl olduklar›
sosyal politikan›n ayn› anda hem çok modern hem de esasl› bir biçimde modernlik
karfl›t› oldu¤u vurgulan›yor: Michael Burleigh, Wolfgang Wippermann, The Racial
State: Germany 1933-1945, CUP, Cambridge, 1991, s. 4) Bu da Türkiye’de yoktu.
Anadolu’nun etnik ve dini yap›s›n› iyi
bilen Kemalistler de böyle bir projenin alt›ndan kalkamayacaklar›n›n fark›ndayd›lar. Ayr›ca gerçekten ›rkç› olsalard›, neden
herkesin Türk oldu¤unu iddia ederek bütün nüfusu Türklefltirmeye çal›fls›nlar ki?
Gerçek ›rkç› en ince ayr›nt›lar üzerinde çal›flarak kendini di¤erlerinden farkl›laflt›rmaya çal›fl›r. Bu itibarla “Türklefltirme” ve
“›rkç›l›k” içerik olarak ayn› anda bir araya
gelemeyecek olan, hatta birbirlerini reddeden kavramlard›r. Türklefltirme yapanlar
›rkç› olamaz; gerçekten ›rkç› olanlar›n baflkalar›n› “Türklefltirme”yi düflünmeleri
mümkün de¤ildir. Nazi döneminde bir Alman ›rkç›s›na Yahudilerin veya Çingenelerin “Almanlaflt›r›lmas›” gerekti¤ini söyleV‹RGÜL
75
EYLÜL’2005
sek, acaba bize ne cevap verirdi?
Dikkat edilirse, 1996 y›l›nda yay›nlanm›fl olan bu iki yaz›mda Sn. Maksudyan’›n
genel yaklafl›m›n›n tamamen tersini söylüyor, Türklefltirme politikalar› uygulayarak
herkesin Türk oldu¤unu iddia eden Kemalist yönetimin ›rkç› olamayaca¤›n› anlatmaya çal›fl›yordum. “Türklefltirme” ile
“›rkç›l›¤›n” su ile zeytinya¤› gibi birbiri ile
kar›flmayan iki ayr› madde oldu¤unu belirtiyordum. Dolay›s›yla bu yaz›lar›m, ne Kemalist milliyetçilik anlay›fl›n›n vatandafll›k
üzerine dayand›¤›n› savunur; ne de yaflanm›fl ayr›mc› pratiklerin “uygulama alan›ndaki normdan sapmalar,” yani istisnalar
olarak yorumlanmas› gerekti¤ini iddia
eder. Tam tersine, Kemalistlerin kullanm›fl
oldu¤u “›rk” teriminin ço¤unlukla “etnik
grup” olarak alg›lanmas› gerekti¤ini savunmaktayd›m. Bu iddiam› da kan›tlamak
amac›yla ayn› yaz›larda 1934 y›l›nda yürürlü¤e giren ‹skân Kanununun TBMM’deki
tart›flmalar›n› analiz etmifltim.
‹skân Kanunu tasar›s›n› haz›rlayan encümen baflta “›rk” kelimesi yerine “soy”
kelimesi kullanm›flt›r. Ancak tasar›n›n
TBMM’de tart›fl›lmas› s›ras›nda baz› itirazlar üzerine bunun de¤ifltirildi¤ini görüyoruz. Meclis zab›tlar›n›n bu bölümü hayli ilginçtir:
Rasih Bey (Antalya):
– Soy, insan›n kendi ailesine münhas›r
olur. E¤er burada soy kelimesi ona delâlet ediyorsa burada yerinde kullan›lmam›flt›r.
‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya (Mu¤la):
– Efendim, hükümetten de soruyorlar.
Burada soydan maksat, ›rkt›r. Binaenaleyh
soy tabiri yerine Türk ›rk› olarak kullanmak faideli olacakt›r. Soy aile manas›na da
kullan›l›yor.
Hasan Reflit [Tankut] (Mufl):
– Efendim, Türk dili ve kültürü tabirinin
burada soy kelimesi yerine kullan›lmas›
daha do¤rudur.
Reis:
– Efendim, elimde müsbet bir teklif yoktur. Maddeyi aynen reyinize arz edece¤im.
‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya (Mu¤la):
– Efendim, ›rk diyelim; sonra iltibas [flafl›rma] olur. (14 Haziran 1934 günü
TBMM’de yap›lan tart›flmadan al›nm›flt›r: TBMM Zab›t Ceridesi, devre 4, cilt 23,
s. 145)
Tahmin edilece¤i gibi, ‹skân Kanunu
‹çiflleri Bakan›’n›n istedi¤i do¤rultuda ç›km›flt›r. Burada dikkat edilirse fiükrü Kaya,
“Türk soyu” teriminin günümüzün terminolojisinde “Türk etnik kimli¤i”ni vurgulamak için çok güdük kalmas›ndan ötürü,
“Türk ›rk›” gibi kendince daha genifl kapsaml› oldu¤unu düflündü¤ü bir kavrama
müracaat etmektedir. Ama ‹çiflleri Bakan›
fiükrü Kaya’n›n kafas›nda genifl olarak düflündü¤ü “soy” yerine “›rk” terimi üzerine
›srar etmesinin sebebi de onun ›rkç›l›¤›ndan de¤il, “soy”un yanl›fll›kla “aile” gibi
dar anlamda yorumlanmas›ndan kaç›nmaya çal›flmas›ndand›r. Burada ilginç olan,
Mufl milletvekili ve daha sonra TDK genel
yazman› olan Hasan Reflit Tankut’un gayet
Gökalpçi bir yaklafl›mla ›rk yerine “Türk
dili ve kültürü tabirinin” kullan›lmas›n›
gündeme getirmesidir. Tankut, “Türk dili
ve kültürü” flemsiyesinin “›rk” flemsiyesinden çok daha genifl oldu¤unun fark›ndad›r. ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya ise “soy”
teriminin ortaya ç›kartabilece¤i kafa kar›fl›kl›¤›ndan endifle ederek “›rk” terimine
yönelmektedir. Ama asl›nda kafas›ndaki
kavram›n tamamen “etnik kimlik” tan›m›na uygun oldu¤unu görmek gerekiyor.
Bu tart›flmadan da izlenebilece¤i gibi
Kemalistlerin kavramsal da¤arc›¤› son derece fakirdir. Bu ba¤lamda Sn. Maksudyan’›n tek parti döneminin siyasi metinlerinde gördü¤ü her “›rk” terimini, sosyal
bilimlerde kullan›ld›¤› anlamda “biyolojik
›rk” olarak yorumlarken dikkatli olmas›
gerekirdi. Ama araflt›rmac›n›n derdi, ne
olup bitti¤ini anlamak yerine ›rkç›l›k “denizinin taflma noktas›na geldi¤ini” anlatarak bizi ikna etmek oldu¤u için, sosyal bilim aç›klamas›n›n temelini oluflturan bütün nüanslar maalesef kayboluyor. (Kitab›n girifl bölümünde Sn. Maksudyan tez
dan›flman› Prof. Taha Parla’n›n kendisine
flu soruyu yöneltti¤ini anlat›yor: “Sence
milliyetçi ideolojinin içine akacak bir yol
bulmufl bu ›rkç› kanal (diyelim ki Mecmua), söz konusu ideolojinin özünü de¤ifltirecek kadar güçlü mü?” Taha Parla’n›n
bu do¤ru ve son derece meflru sorusuna
V‹RGÜL
76
EYLÜL’2005
Sn. Maksudyan’›n cevab› flöyle: “Soruda
Türk milliyetçili¤i bir deniz, ›rkç› yaklafl›mlar da denize akan çok say›da nehirden
biri gibiydi. Ben nedense metaforu tersten
kurmak istedim. Bence ideolojiye içkin
›rkç› unsurlar zaten çokça vard›, ama öyle
bir an geldi ki deniz taflma noktas›na ulaflt› ve kendine bir kanal açt›.” s. 13)
Sn. Maksudyan 29 Temmuz 2005 tarihli
Radikal Kitap’ta bana verdi¤i cevab›nda
flunlar› söylüyor:
Ayhan Aktar, Varl›k Vergisi ve “Türklefltirme” Politikalar› adl› kitab›nda, “Türk
ulusal toplulu¤una veya Türk milletine
üyelik ölçütünü, ‘Türk etnik grubuna dahil olma’ düzeyinde tan›mlayan Kemalist
milliyetçilik anlay›fl›” fleklinde bir ifade
kullan›r. (s. 131) Kendimce, ben de bundan farkl› bir fley söylemiyorum. Etnik
grup ve ›rk aras›nda ciddi bir uçurum olmad›¤› ve her ikisinin de milliyetçi ideolojileri ayr›mc›l›¤a do¤ru sürükledi¤i vurgulanmal›d›r. Irk yerine etnik grup demek
rahatlat›yor mu? (...) Modern devlet yoksa, istihdam politikalar›na yans›t›lm›yorsa,
en vahimi de kan ve fliddet olmadan ›rkç›l›k olmayaca¤› fikri çok hâkim. Alt›n› çizmek gerek: Sadece fikirsel düzlemde cereyan etse de –kaba bir deyiflle toplama
kamplar›nda milyonlarca insan öldürülmese de– ›rkç›l›ktan bahsedilebilir. Irk diye bir kavram›n do¤rulu¤u (varl›¤›) kabul
ediliyor ve bunun da ötesinde baz› ›rklar›n
üstün baz›lar›n›n afla¤› oldu¤u varsay›larak (sadece hayali de olsa) bir hiyerarfli kuruluyorsa buna ›rkç›l›k denir.
Sn. Maksudyan’›n hiç anlamad›¤› veya
ak›l erdiremedi¤i meseleleri flöyle özetlemek mümkün:
1) Milliyetçilik teorisinde ulusal toplulu¤a ba¤l›l›k kriterini “etnisite” üzerinden
kurgulayan milliyetçilik anlay›fllar› ile bilimkurgusal olsa bile “›rk” üzerinden kurgulayan milliyetçilik anlay›fllar› aras›nda
büyük farklar vard›r. Bu konuda, “Aman
efendim, n’olmufl yani! Ha etnik grup ha
›rk. Bunlar›n hepsi ayr›mc› de¤il mi zaten?” türünde bir savunman›n iler tutar ve
ciddiye al›n›r bir taraf› yoktur. Sadece yazar›n cehaletini ortaya koymaktad›r. Sn.
Maksudyan’›n bu konularda kalem oynatan biri olarak bu ayr›mlar›n fark›nda ol-
mas› gerekirdi.
2) Tabii ki sadece fikir düzeyinde cereyan etse de ›rkç›l›ktan bahsedilebilir.
ABD’de toplama kamplar› yoktu ama
özellikle güney eyaletlerinde ›rkç›l›ktan ve
bunun 1960’lara kadar hayata geçmifl pratik uygulamalar›ndan bahsetmek mümkün. Yani, bir lokantada masalar›n siyah
derililer ile beyazlar aras›nda ayr›flt›r›lm›fl
olmas›ndan, baz› e¤itim kurumlar›na s›rf
derilerinin rengi yüzünden bir kesimin
al›nmamas›ndan hareket ederek ›rkç›l›ktan bahsediyoruz. Bir dergi etraf›nda toplanm›fl bir ayd›n grubunun ›rkç› olduklar›n› Sn. Maksudyan’›n ortaya koymufl olmas› yeteri kadar anlaml›. Fakat Sn. Maksudyan’›n derdi burada bitmiyor. Bir dergiden kalk›larak bir sürü toptanc› yarg›ya
ulafl›ld›¤›n› görüyoruz. Kitab›nda flöyle diyor:
Alt› çizilmesi gereken nokta, Türkiye’de
›rk kavram›n›n öneminin Türklere imtiyaz
tan›mak veya Türk olmayanlar› ayr›mc›
politikalara maruz b›rakmak gibi sadece
uygulama safhas›nda ortaya ç›km›fl olmad›¤›d›r. Irk kavram›, bilimsel çevrelerde,
kuramsal temellerinin at›lmas› s›ras›nda
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsurlar›ndan biri olarak sürekli tekrarlanmaktad›r. (s. 182)
Yani bir dergi ve bunun etraf›na kümelenmifl ayd›n grubunun ›rkç› oldu¤unun
ispat edilmifl olmas› Sn. Maksudyan’› tatmin etmiyor. Kemalist milliyetçilik anlay›fl›n›n kendisinin ve nihayet tek parti rejiminin belli bir kesime karfl› uygulam›fl oldu¤u tüm ayr›mc› politikalarda “›rkç›l›k”
oldu¤u iddia ediliyor. Bu yaz› fazla uzad›¤› için, asl›nda Sn. Maksudyan’›n elindeki
malzemeyi ne flekilde de¤erlendirmesi gerekti¤i, Kemalistlerin ›rk konusunda yapt›klar› yorumlar›n Türk milliyetçili¤inin
infla sürecinde neye tekabül etti¤i konular›nda fazla bir yorum yapmad›¤›m›n fark›nday›m. Ayr›ca, Sn. Maksudyan’›n, çal›flmas›nda antropoloji ile arkeoloji aras›ndaki iliflkileri do¤ru bir biçimde temellendirmekten uzak oldu¤unu da belirtmeliyim. Doç. Dr. Suavi Ayd›n, Sn. Maksudyan’a adeta “akademik dan›flmanl›k hizmeti” verir gibi kaleme alm›fl oldu¤u elefltiri yaz›s›nda, bu konular› ayr›nt›l› olarak
irdeliyor. Merakl› okuyucu, Tarih ve Toplum dergisinin yak›nda yay›nlanacak olan
say›s›nda Ayd›n’›n makalesine göz atabilir.
3) Sn. Maksudyan’›n iddas›na göre, tek
parti döneminde uygulanm›fl olan tüm ayr›mc› politikalar›n kökeninde “›rk kriterine
dayal›” bir ayr›mc›l›k vard›r. Yani bu tespitten kalk›larak seçkin Türk ›rk›n›n mensubu olan brakisefaller veya Alpin ›rk mensuplar› lehine baz› uygulamalar›n yap›lm›fl
ve böylece dolikosefallerin ma¤dur edilmifl
oldu¤unu
ç›karsayabiliriz.
Malum,
“Türk”lerden bahsetti¤imiz zaman bir etnik gruptan bahsetmifl oluruz. Bu ifli tam
anlam›yla kafatas› ölçerek yapt›¤›m›z ve ancak dolikosefaller ile brakisefaller aras›nda
net bir ayr›m yapt›¤›m›z zaman teknik anlamda “›rkç›” olabiliriz. Türk Antropoloji
Mecmuas› etraf›nda kümelenmifl olan baz›
üniversite ö¤retim üyelerinin ideolojik olarak bu noktada bulunmalar› onlar›n “›rkç›” olarak adland›r›lmas› için yeter. Ama ifl
“Türk olmayanlar› ayr›mc› politikalara maruz b›rakmak” meselesine geldi¤i zaman,
burada merkezi otoritenin ç›kartm›fl oldu¤u kanun ve kararnameler veya de facto hayata geçirilen baz› uygulamalardan ayr›nt›l› olarak bahsetmek gerekir. Örne¤in, benim “Cumhuriyetin ‹lk Y›llar›nda Uygulanan Türklefltirme Politikalar›” isimli yaz›mda ele ald›¤›m konulardan hukukun
Türklefltirilmesi (yani gayri Müslim az›nl›klar›n kendilerine ait geleneksel cemaat hukukunun ortadan kald›r›lmas› ve onlar›n
1926 y›l›nda ç›kan Medeni Kanun içine
hapsedilmeleri), sermayenin ve emek piyasas›n›n Türklefltirilmesi, kamu hizmetinde
çal›flacak memurlar›n seçiminde “Türk olmak” flart›n›n aranmas›, 2007 say›l› yasa ile
baz› mesleklerin Türkiye’de Türk vatandafllar›na tahsis edilmesi ve nihayet Varl›k
Vergisi gibi ayr›mc› uygulamalar›n “›rkç›”
oldu¤unu iddia ediyor iseniz, bütün bu uygulamalarda “Türkler” lehine ayr›mc›l›k
yap›ld›¤›n› söylemek yetmez. (Örne¤in,
Varl›k Vergisi s›ras›nda “Türk” kategorisinin kullan›lmad›¤›n›, bunun yerine dini kategorilerin kullan›ld›¤›n› biliyoruz. Varl›k
Vergisini uygulayan dönemin ‹stanbul
Defterdar› Faik Ökte’nin an›lar›nda vergi
mükelleflerinin grupland›r›lmas› flöyle anlat›l›yor: “Cetveller M ve G diye ikiye ayr›lV‹RGÜL
77
EYLÜL’2005
d›. M Müslüman grubu, G gayri Müslim
ekalliyetleri temsil ediyordu. Bilahare bu
harflere dönmeler için D, ecnebiler için E
harfleri kat›lacakt›r.” Zikreden Aktar, agy,
s. 144. Ayr›ca nüfusun Türklefltirilmesinin
en önemli aflamas› olan 1923 Türk-Yunan
Nüfus Mübadelesi Antlaflmas›nda taraflar
mübadele edilen nüfusu yine dini ayr›ma
tabi tutarak “Müslüman” ve “Rum Ortodoks” olarak kategorize etmifllerdir.) Bütün bu ayr›mc› uygulamalar›n ard›ndaki
Kemalistlerin ve onlar›n kulland›¤› devlet
ayg›t›n›n bu iflleri yaparken biraz da ›rk terminolojisi (Brakisefal, Dolikosefal, Alpin
vs) kullanm›fl olmas›n› beklememiz gerekmez miydi? Her “Türk” diyeni “›rkç›” veya “Türk etnik grubu” lehine yap›lan her
uygulamay› “›rkç› politika” olarak nitelendirmek bu kadar kolay m›?
Derdimi biraz daha net ifade etmek için
de¤er yarg›s› içeren baz› cümleler verece¤im. Bunlar gündelik hayatta karfl›m›za ç›kabilir:
1) “Manavlara dikkat etmek laz›m, hepsi sahtekârd›r. Çürük domatesleri sokufltururlar.”
2) “Ecnebiler memleketimizde gayri
menkul sat›n almas›nlar. Sonra vatan elden
gidiverir!”
3) “Yunanl›lara katiyen güvenilmez. Arkadan vururlar hep!”
4) “Türbanl› k›zlar› görünce çok fena
oluyorum. Bunlar› acilen ‹ran’a yollamak
laz›m!”
Dikkat edilirse, birinci cümle bir meslek
grubuna karfl› belli bir önyarg› içeren ve o
meslek grubuna dahil olan insanlar› belli
bir stereotipi içine koyan bir yarg› içermektedir. ‹kinci cümle ise tipik bir yabanc› düflmanl›¤› (xenophobia) ve korku (paranoya) içermektedir. Üçüncü cümle ise,
belli bir ulusa karfl› önyarg› ve düflmanl›k
ifade eden bir cümledir. Son cümle ise,
türbanl› k›zlar› kendisi için bir tehdit olarak alg›layan ve bu duruma kendince çözüm aray›fl› içinde olan ve ›rkç› özellikleri
a¤›r basan bir yarg›d›r. Dikkat ederseniz,
bütün bu yarg›lar belli bir düzeyde “ayr›mc›l›k” ifade ederler. Ama Sn. Maksudyan’›n bir sosyal bilimci olarak fark›nda olmas› gereken fley fludur: Her ayr›mc›l›k
›rkç›l›k de¤ildir. Sosyal bilimcinin görevi
bu nüans› do¤ru yakalamakt›r.
V‹RGÜL
78
EYLÜL’2005
Radikal Kitap’ta yay›nlad›¤›m yaz›da Sn.
Maksudyan’›n Prof. Dr. Günay Göksu
Özdo¤an’›n “Turan”dan “Bozkurt”a: Tek
Parti Döneminde Türkçülük (1931-1946)
bafll›kl› kitab›ndan yapt›¤› al›nt›n›n yerinde bulunamad›¤›n› belirtmifltim. Sn. Maksudyan cevab›nda, o al›nt›n›n Prof. Dr.
Günay Göksu Özdo¤an’›n doktora tezinden yap›lm›fl oldu¤unu belirterek, ayn›
al›nt›y› yazar›n kitab›ndan bulup benim
dikkatime sunuyor. Al›nt› flöyle:
Bu ak›m [Pan-Türkçü ve ›rkç› söylemi olan
Türkçülük], Türkiye Cumhuriyeti halk›
aras›nda ›rk ayr›m› yaparak safkan Türk
soyundan gelenlere üstünlük tan›yordu.
(Günay Göksu Özdo¤an, s. 14 – vurgular
A.A.)
Sn. Maksudyan böylece meselenin halloldu¤una inanarak “aktar›m da sorunsuz!” diyerek meseleyi kapat›yor. fiimdi
ayn› al›nt›n›n Sn. Maksudyan’›n kitab›ndaki biçimini dikkatinize sunuyorum:
Böylelikle Türk milliyetçili¤i ›rk kimli¤ine
dayal› baz› siyasi görüfllerin yay›lmas›na ön
ayak olmufl ve Cumhuriyet’in farkl› halklar› aras›nda “saf Türk kan›na sahip soylar” lehine ›rkç› bir ayr›m yap›lm›flt›r.
(Maksudyan, s. 53 – vurgular A.A.)
Dikkat edilirse, yukar›daki al›nt›da
Prof. Dr. Günay Göksu Özdo¤an’›n kurdu¤u cümlenin öznesi “Pan-Türkçü ve
›rkç› söylemi olan Türkçülük” olarak tan›mlanm›fl iken, Sn. Maksudyan’›n metninde bu özne “Türk Milliyetçili¤i” haline
geliveriyor! Sn. Maksudyan aç›s›ndan tam
anlam›yla “ifl üzerinde yakalanma” durumu var karfl›m›zda. Yavuz h›rs›z rolünü
benimseyip, “aktar›m da sorunsuz!” demifl olmas› da iflin cabas›. Peki, bunu nas›l
aç›klayaca¤›z? Bence bu durumu izah etmek ancak iki flekilde mümkün.
Birinci izaha göre, Sn. Maksudyan okudu¤u kitaplardan baz› cümleleri ifline geldi¤i gibi evirip çevirerek tek parti dönemindeki Kemalist milliyetçilik anlay›fl›n›n,
rejimin yapt›¤› bütün ayr›mc› uygulamalar›n ›rkç› esaslara dayal› oldu¤unu anlatabilmek için çarp›t›yor. Sn. Maksudyan için
›rkç›l›¤›n “Türkiye Cumhuriyetinin kurucu unsurlar›ndan biri olarak” ortaya konulabilmesi amac›yla kendinden önce bu ko-
nular üzerine yaz›p çizenlerin makalelerinden yap›lan her türlü çarp›tma mubah.
Burada “kötü niyet” ve bilimsel çal›flman›n
gerektirdi¤i anlamda lonca ahlak› ve sorumluluk duygusundan uzak olma durumu son derece aç›k. Bu yeterince tats›z bir
durum.
‹kinci izah ise flu: Sn. Maksudyan yukar›da sundu¤um iki al›nt› aras›ndaki fark›
görmekten âciz! Çünkü benim yapt›¤›m
elefltiriye karfl›l›k bu al›nt› Özdo¤an’›n kitab›ndan bulunup benim gözüme sokuldu¤una ve köfleli parantez ile “Pan-Türkçü ve ›rkç› söylemi olan Türkçülük” saptamas› kendisi taraf›ndan yap›ld›¤›na göre,
Sn. Maksudyan’a bu iki cümle ayn› görünüyor! Sn. Maksudyan’a göre aradaki
farklar önemsiz. Buna inanmas› gerçekten
zor, ama maalesef öyle!
Burada art›k bir “alg›lama sorunu” ile
karfl› karfl›ya bulundu¤umuzu düflünüyorum. fiu an geldi¤imiz noktada koydu¤umuz teflhis, “nüanslar› ortaya koyamayan
genç sosyal bilimci haml›¤›” olarak adland›rabilece¤imiz bir çocukluk hastal›¤›ndan
öteye geçmifl vaziyette. Aç›kças›, bu durumun tedavisinin mümkün olmad›¤›n› düflünüyorum. Bu meslekte “alg›lama sorunu” ile malul olanlar›n ifli çok zordur.
Son olarak flunu söylemek istiyorum.
Radikal Kitap’ta yazd›¤›m elefltiride Sn.
Maksudyan’›n metninde 1940’lardan sonra ›rkç›l›¤›n neden ortadan kalkt›¤› konusundaki aç›klamalar› tatminkâr bulmad›¤›m› belirtmifl ve meselenin Radikal okurlar›
taraf›ndan daha net anlafl›lmas›n› sa¤lamak
için ilk anda “absürd” say›labilecek, fakat
s›rf o nedenle aç›klama gücü yüksek olan
iki örnek vermifltim. Sn. Maksudyan’›n cevab› daha önce Anglosakson akademik
çevrelerinde çok rastlad›¤›m›z türden bir
cevap olmufl:
Ayhan Aktar “ölçümlerde ‘dolikosefal’
ç›kt›¤› için haks›zl›¤a u¤rayan bir vatandafl›m›z (...) hüzünlü bir türkü yakmaz m›?”
ya da neden “Mazlum Dolikosefaller Cemiyeti kurulmad›” gibi aç›kça dalga geçen
sorular soruyor. Gerçekte yaflanan ayr›mc›l›klar ve ma¤durlar›n bafl›na gelenler düflünüldü¤ünde tats›z ifadeler.
Bafltan flunu ifade edeyim: Anglosakson
akademik çevrelerinde political correctness
olarak an›lan ve dilimize “siyaseten do¤ru
olma” olarak tercüme edilebilecek tav›r,
bana hiçbir zaman cazip gelmedi. Anglosakson akademik çevrelerinde biraz vakit
geçirdi¤im için bu tavr› zorlama ve hatta
aç›kças› “riyakârl›k” olarak görüyorum.
S›rf kibarl›k olsun diye kimseye “tarama
özürlü” demedim; “kel” demeyi tercih ettim. Ayn› flekilde, gündelik hayatta bir kifli
için “anlama özürlü” demek yerine, düpedüz “aptal” demeyi daha uygun ve oturakl› buldum. Bu benim flahsi tercihimdir,
elefltirmek isteyenler buyursunlar.
Ama benim Sn. Maksudyan’›n akademik çaps›zl›¤›n› ortaya koymak için verdi¤im iki absürd örne¤in, kendisi taraf›ndan
“yaflanan ayr›mc›l›klar ve ma¤durlar›n bafl›na gelenler düflünüldü¤ünde tats›z ifadeler” veya “k›r›c› boyuttaki duyars›zl›k” gibi cümlelerle “siyaseten do¤ru olma” alan›na müracaat edilerek savuflturulmaya
kalk›fl›lmas› veya karfl› hücuma geçilmifl olmas›, bana çok “ucuz” geldi. Akademik
çaps›zl›¤›n “siyaseten do¤ru olma” kalkan›
arkas›na saklanarak örtülmeye çal›fl›lmas›
memleketimizde yeni bir fley. Anglosakson
akademik çevrelerde çok yayg›n olan bu
tavr›n cennet vatan›m›za ithalat›n› da Sn.
Maksudyan gerçeklefltirmifl gibi görünüyor. Ne diyeyim, vatana millete hay›rl› olsun!
Bu güne kadar, TC devleti ile gayri
Müslim az›nl›klar aras›ndaki iliflkiler konusunda akademik alanda yaz›p çizdiklerim
ortadad›r. Bu konularla ilgili güncel meselelerdeki politik tavr›m›n da ne oldu¤u internette basit bir arama sonucunda gazetelerin arflivlerinden izlenebilir. Ben bu konularla ilgili bir akademisyen ve entelektüel olarak, kendi çap›mda iflin gere¤ini yerine getirdi¤ime inan›yorum. fiuna kesinlikle inan›yorum ki bir akademisyenin birinci
vazifesi hakikati “do¤ru olarak” araflt›r›p
anlamak ve baflkalar›na “do¤ru olarak” anlatmakt›r. Bu sürecin hilesiz, hurdas›z ve
baflkalar›n›n yaz›p çizdiklerini çarp›tmadan gerçekleflmesi de bu mesle¤in “olmazsa olmaz” flart›d›r. Daha bu mesle¤in temel
gereklerini yerine getirmekten âciz olanlar,
“siyaseten do¤ru” olsalar ne yazar? Bu sorunun cevab›n› Sn. Maksudyan’›n beni flikâyet etti¤i “ayd›n ve bilimsel çevrelerin”
takdirine b›rak›yorum. u
V‹RGÜL
79
EYLÜL’2005