Tayyar ARI
Prof. Dr. Tayyar Arı, who is a Professor of International Relations, was born on March 15, 1960, in Mersin, graduated from Middle East Technical University in 1984, and received his PhD from Istanbul University in 1991. He has been serving as an instructor at Uludag University since 1984. He became an associate professor in 1996 and a professor in 2002. Since then, he has taught at the same and some private universities in Istanbul.Prof. Arı made his postgraduate study at Georgetown University, U.S., and has been in several countries for research and international conferences, particularly in the Middle Eastern, European, and Eurasian countries. He has several books and articles published in Turkish and English on the Middle East, Eurasia, Turkish-American Relations, and South Asia. Prof. Dr. Tayyar Arı is an exDean of the Faculty and Head of the Department of International Relations at Uludag University. His recently edited books Inter-state and Intra-state Conflicts in Global Politics: from Eurasia to China (New York: Rowman and Littlefield/Lexington Books 2021)
Phone: Ofis: 00902242941007- gsm: 00905323313618
Address: Bursa Uludağ Üniversitesi, İİBF Dekanlığı Görükle-Bursa TÜRKİYE
OR
Bursa Uludag University, Dean of The Faculty of Econ.& Adm. Sci. Görükle-Bursa, TURKEY
Phone: Ofis: 00902242941007- gsm: 00905323313618
Address: Bursa Uludağ Üniversitesi, İİBF Dekanlığı Görükle-Bursa TÜRKİYE
OR
Bursa Uludag University, Dean of The Faculty of Econ.& Adm. Sci. Görükle-Bursa, TURKEY
less
Uploads
Books by Tayyar ARI
foreign policy. It will analyze and answer how the Erdoğan administration could recalibrate the foreign policy that locked the EU process and the relations with the United States, which is hosting Fethullah Gulen, supporting PYD, and imposing sanctions on Turkey. Consequently, the vision of Turkish foreign policy will be set forth within the context of disengagement from or re-engagement to the West.
Kitap bu konudaki tüm sorunları cevap vermeye
odaklanmış ve alanında uzman arkadaşların katkılarıyla oluşmuştur.
Çalışmada hem bölgedeki enerji kaynakları ve bundan
kaynaklanan sorunlar hem de hukuki ve siyasi sorunlar
bütün boyutlarıyla tartışılmaktadır.
Nitekim Soğuk Savaş sonrası gelişmeler geleneksel/pozitivist teorilerin açıklama güçlerini zayıflatırken, post-modern teorilere olan gereksinimi arttırmıştır. Bu bağlamda eleştirel teoriler olarak da bilinen ve temel özellikleri sosyal, normatif, inşacı, reflektivist ve fikirsel olan bu teorilerin bir cazibe oluşturdukları ve son dönem olayları ve politikaları analiz ederken sıkça başvuruldukları görülmektedir. Modernist/pozitivist/rasyonalist teoriler maddi ve nesnel ontolojiye dayanırken bunlar maddi olmayan öznel ontolojiye dayanmaktadırlar. Bu yaklaşımların bir başka ortak özellikleri mevcut yapıları ve iktidar ilişkilerini sorgulamaları ve dönüştürmeye çalışmalarıdır
Editors Prof.Dr. Tayyar ARI Assoc.Prof.Dr. Elif TOPRAK
Editors Prof.Dr. Tayyar ARI Assoc.Prof.Dr. Elif TOPRAK
Bu durum, ortak çözümler aramayı da zorunlu kılmaktadır. Böyle karmaşıklaşan bir yapıda, giderek artan gündemi ile uluslararası ilişkilerin rastgele bir bilim dalı olmadığını ve olayların, olguların belli bir düzenlilik içinde cereyan ettiğini ifade etmek tek başına yeterli değildir. Doğa bilimlerinde ve diğer sosyal bilim alanlarında olduğu gibi Uluslararası ilişkilerin de bağımsız bir bilim dalı olarak dikkate alınabilmesi ancak bu alandaki gelişmelerin ve olgular arasındaki etkileşimlerin belli bir düzenlilik içinde ve genelleme yapmaya uygun olduğunu göstermekle mümkündür. Uluslararası ilişkiler ayrı bir disiplin ve bilim dalı olduğunu 1960’lı yıllarda teori alanındaki yoğun çalışmalarla kanıtlamış ve bu konudaki tartışmaları sonlandırmıştır.
*** https://www.researchgate.net/publication/332079314_Poststructuralism_in_IR***
The early development of the poststructuralist thought, based on tension between structuralism and phenomenology, was centred in France during the I960s and I970s. Michel Foucault and Jacques Derrida have made significant contributions to the foundation of this idea. This chapter details when and why poststructuralism that has interdisciplinary content was engaged with International Relations. The main purpose of this chapter is to explain the basic assumptions of the poststructuralist approaches by focusing on their conceptualisation of the main themes in International Relations such as state, sovereignty and identity. It details what the meanings of the critical attitudes of poststructuralism are, for International Relations discipline. This chapter shall help learners to explain the ontological and epistemological bases of poststructuralism that are grounded on “discourse”. Focusing on the works of Jacques Derrida and Michel Foucault, it shows the importance of constructive aspect of discourse and interrelations between power and knowledge in this approach. Another aim of this chapter is to define the analysis method of poststructuralism such as deconstruction, double reading, archaelogy and genealogy.
özelliktir. Müslümanlarca kutsal bir mekan olan Kâbe’nin bulunduğu Mekke, Medine gibi kutsal şehirler buradadır. Hz. Musa’ya peygamberlik Mısır’da gelmiş, Yahudilerce kutsal sayılan ağlama duvarı Kudüs’tedir. Hz. Peygamber’in miraca çıktığı yer olduğu için Mescid-i Aksa Müslümanlarca Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal mekan olarak bilinir. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer, Mescid-i Aksa’nın ve ağlama duvarının birkaç yüz metre yakınındadır. Bu özellikler ve kutsal
mekânlar bölgeyi tüm inananların kıblesi haline getirmiştir.
“REKABETTEN İŞBİRLİĞİNE”
Der: Prof. Dr. Tayyar Arı
aritayyar@hotmail.com
www.tayyarari.com
0532 331 36 18
Ekim 2010
ISBN: 978-605-5911-18-8
MKM Yayıncılık 2010, BURSA
11 Eylül 2001’den itibaren ABD’nin küresel ve bölgesel politika-sında meydana gelen farklılaşmalar ve buna bağlı olarak önce Afga-nistan’ın, arkasından Irak’ın işgali ile gerek bölgesel politikada ge-rekse global politikada meydana gelen köklü değişiklikler çalışmanın hazırlanmasında belirleyici motivasyon unsurları olmuştur.
Özellikle Soğuk Savaş sonrası Orta Doğu ve global politikada ya-şanan hızlı değişim, uluslararası ilişkiler ve dünya politikasını biraz daha anlaşılmaz ve grift hale getirmiştir. Çalışma okuyucuya geçmişi ve günümüzü anlamak ve geleceği yorumlamak konusunda derinlik kazandırmayı amaçlamaktadır. Çalışmada Orta Doğu’nun gerçeği ve Amerikan dış politikasının temel parametreleri ortaya konmuştur Bu bağlamda özellikle Irak işgali, İran’a yönelik Amerikan politikası ve olası gelişmeler tartışılmaktadır.
Çalışmada hem ABD’nin hem de geçmişten günümüze tüm glo-bal güçlerin bölgeye ilişkin politikalarında oldukça belirleyici bir rol oynayan petrol faktörü gerek Irak sürecini gerekse İran’a yönelik olası müdahaleyi açıklamada da temel alınması gereken bir unsur olarak dikkate alınmıştır. Bu çerçevede ABD’nin açıklanmayan enerji politikası, petrolün çok uluslu şirketler tarafından ele geçirilmesi, Amerikan şirketlerinin bölgedeki ayrıcalık kapma yarışında oynadık-ları rol, OPEC ve sonrasında petrolün dünya politikasında ve Ame-rikan askeri stratejisindeki yeri ve önemi tartışılmaktadır. Çalışma-da özellikle Irak ve İran’ın siyasal ve toplumsal yapıları, istikrarsız-lık unsurları, bölgesel güvenlik sorunları, geçmişten günümüze glo-bal güçlerle ilişkileri, ABD’nin bölgeye yönelik politikaları, bu politi-kalarda belirleyici olan dinamikler, İran Devrimi ve devrim sonrası İran’ın bölge ülkeleriyle ilişkileri, bu arada İran-Irak Savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgali ve sonrası, Irak’ın kitle imha silâhları ve ambargo, bölgedeki Amerikan askerî varlığı ve Amerikan politik ve ekonomik çıkarları ve Irak’ın işgali ve yeniden yapılandırma süreci, Kürt soru-nu ve temel dinamikleri ve bölge ülkelerinin soruna yaklaşımları çalışmanın kapsamı çerçevesinde irdelenmekte ve tartışılmaktadır.
Çalışmanın hazırlanması sırasında her zaman olduğu gibi bu defa da pek çok meslektaşımın ve arkadaşımın yardımlarını gördüm. Hep-sinin burada adını saymak belki mümkün olmayabilir. Ancak özellik-le asistan arkadaşlarım Dr. Veysel Ayhan ve Ferhat Pirinççi’nin katkı ve yardımlarını zikretmem gerekir. Tüm çalışmalarımda oldu-ğu gibi bu çalışmamda da beni sürekli teşvik eden ve gerekli çalışma ortamını hazırlayan eşime ve çocuklarıma da elbette şükran borçlu-yum. Ayrıca yaklaşık on beş yıldır tüm çalışmalarımı büyük bir titiz-likle baskıya hazırlayan ve yayınlayan değerli dostum Alfa Basım Yayım Dağıtım’ın sahibi M. Faruk Bayrak’a ve kardeşleri sevgili Vedat ve Ali Bayrak’a teşekkür etmek istiyorum . Doğal olarak ça-lışmanın bütün eksiklikleri ve kusurları bana aittir.
Prof. Dr. Tayyar ARI
Ocak 2007
foreign policy. It will analyze and answer how the Erdoğan administration could recalibrate the foreign policy that locked the EU process and the relations with the United States, which is hosting Fethullah Gulen, supporting PYD, and imposing sanctions on Turkey. Consequently, the vision of Turkish foreign policy will be set forth within the context of disengagement from or re-engagement to the West.
Kitap bu konudaki tüm sorunları cevap vermeye
odaklanmış ve alanında uzman arkadaşların katkılarıyla oluşmuştur.
Çalışmada hem bölgedeki enerji kaynakları ve bundan
kaynaklanan sorunlar hem de hukuki ve siyasi sorunlar
bütün boyutlarıyla tartışılmaktadır.
Nitekim Soğuk Savaş sonrası gelişmeler geleneksel/pozitivist teorilerin açıklama güçlerini zayıflatırken, post-modern teorilere olan gereksinimi arttırmıştır. Bu bağlamda eleştirel teoriler olarak da bilinen ve temel özellikleri sosyal, normatif, inşacı, reflektivist ve fikirsel olan bu teorilerin bir cazibe oluşturdukları ve son dönem olayları ve politikaları analiz ederken sıkça başvuruldukları görülmektedir. Modernist/pozitivist/rasyonalist teoriler maddi ve nesnel ontolojiye dayanırken bunlar maddi olmayan öznel ontolojiye dayanmaktadırlar. Bu yaklaşımların bir başka ortak özellikleri mevcut yapıları ve iktidar ilişkilerini sorgulamaları ve dönüştürmeye çalışmalarıdır
Editors Prof.Dr. Tayyar ARI Assoc.Prof.Dr. Elif TOPRAK
Editors Prof.Dr. Tayyar ARI Assoc.Prof.Dr. Elif TOPRAK
Bu durum, ortak çözümler aramayı da zorunlu kılmaktadır. Böyle karmaşıklaşan bir yapıda, giderek artan gündemi ile uluslararası ilişkilerin rastgele bir bilim dalı olmadığını ve olayların, olguların belli bir düzenlilik içinde cereyan ettiğini ifade etmek tek başına yeterli değildir. Doğa bilimlerinde ve diğer sosyal bilim alanlarında olduğu gibi Uluslararası ilişkilerin de bağımsız bir bilim dalı olarak dikkate alınabilmesi ancak bu alandaki gelişmelerin ve olgular arasındaki etkileşimlerin belli bir düzenlilik içinde ve genelleme yapmaya uygun olduğunu göstermekle mümkündür. Uluslararası ilişkiler ayrı bir disiplin ve bilim dalı olduğunu 1960’lı yıllarda teori alanındaki yoğun çalışmalarla kanıtlamış ve bu konudaki tartışmaları sonlandırmıştır.
*** https://www.researchgate.net/publication/332079314_Poststructuralism_in_IR***
The early development of the poststructuralist thought, based on tension between structuralism and phenomenology, was centred in France during the I960s and I970s. Michel Foucault and Jacques Derrida have made significant contributions to the foundation of this idea. This chapter details when and why poststructuralism that has interdisciplinary content was engaged with International Relations. The main purpose of this chapter is to explain the basic assumptions of the poststructuralist approaches by focusing on their conceptualisation of the main themes in International Relations such as state, sovereignty and identity. It details what the meanings of the critical attitudes of poststructuralism are, for International Relations discipline. This chapter shall help learners to explain the ontological and epistemological bases of poststructuralism that are grounded on “discourse”. Focusing on the works of Jacques Derrida and Michel Foucault, it shows the importance of constructive aspect of discourse and interrelations between power and knowledge in this approach. Another aim of this chapter is to define the analysis method of poststructuralism such as deconstruction, double reading, archaelogy and genealogy.
özelliktir. Müslümanlarca kutsal bir mekan olan Kâbe’nin bulunduğu Mekke, Medine gibi kutsal şehirler buradadır. Hz. Musa’ya peygamberlik Mısır’da gelmiş, Yahudilerce kutsal sayılan ağlama duvarı Kudüs’tedir. Hz. Peygamber’in miraca çıktığı yer olduğu için Mescid-i Aksa Müslümanlarca Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal mekan olarak bilinir. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yer, Mescid-i Aksa’nın ve ağlama duvarının birkaç yüz metre yakınındadır. Bu özellikler ve kutsal
mekânlar bölgeyi tüm inananların kıblesi haline getirmiştir.
“REKABETTEN İŞBİRLİĞİNE”
Der: Prof. Dr. Tayyar Arı
aritayyar@hotmail.com
www.tayyarari.com
0532 331 36 18
Ekim 2010
ISBN: 978-605-5911-18-8
MKM Yayıncılık 2010, BURSA
11 Eylül 2001’den itibaren ABD’nin küresel ve bölgesel politika-sında meydana gelen farklılaşmalar ve buna bağlı olarak önce Afga-nistan’ın, arkasından Irak’ın işgali ile gerek bölgesel politikada ge-rekse global politikada meydana gelen köklü değişiklikler çalışmanın hazırlanmasında belirleyici motivasyon unsurları olmuştur.
Özellikle Soğuk Savaş sonrası Orta Doğu ve global politikada ya-şanan hızlı değişim, uluslararası ilişkiler ve dünya politikasını biraz daha anlaşılmaz ve grift hale getirmiştir. Çalışma okuyucuya geçmişi ve günümüzü anlamak ve geleceği yorumlamak konusunda derinlik kazandırmayı amaçlamaktadır. Çalışmada Orta Doğu’nun gerçeği ve Amerikan dış politikasının temel parametreleri ortaya konmuştur Bu bağlamda özellikle Irak işgali, İran’a yönelik Amerikan politikası ve olası gelişmeler tartışılmaktadır.
Çalışmada hem ABD’nin hem de geçmişten günümüze tüm glo-bal güçlerin bölgeye ilişkin politikalarında oldukça belirleyici bir rol oynayan petrol faktörü gerek Irak sürecini gerekse İran’a yönelik olası müdahaleyi açıklamada da temel alınması gereken bir unsur olarak dikkate alınmıştır. Bu çerçevede ABD’nin açıklanmayan enerji politikası, petrolün çok uluslu şirketler tarafından ele geçirilmesi, Amerikan şirketlerinin bölgedeki ayrıcalık kapma yarışında oynadık-ları rol, OPEC ve sonrasında petrolün dünya politikasında ve Ame-rikan askeri stratejisindeki yeri ve önemi tartışılmaktadır. Çalışma-da özellikle Irak ve İran’ın siyasal ve toplumsal yapıları, istikrarsız-lık unsurları, bölgesel güvenlik sorunları, geçmişten günümüze glo-bal güçlerle ilişkileri, ABD’nin bölgeye yönelik politikaları, bu politi-kalarda belirleyici olan dinamikler, İran Devrimi ve devrim sonrası İran’ın bölge ülkeleriyle ilişkileri, bu arada İran-Irak Savaşı, Irak’ın Kuveyt’i işgali ve sonrası, Irak’ın kitle imha silâhları ve ambargo, bölgedeki Amerikan askerî varlığı ve Amerikan politik ve ekonomik çıkarları ve Irak’ın işgali ve yeniden yapılandırma süreci, Kürt soru-nu ve temel dinamikleri ve bölge ülkelerinin soruna yaklaşımları çalışmanın kapsamı çerçevesinde irdelenmekte ve tartışılmaktadır.
Çalışmanın hazırlanması sırasında her zaman olduğu gibi bu defa da pek çok meslektaşımın ve arkadaşımın yardımlarını gördüm. Hep-sinin burada adını saymak belki mümkün olmayabilir. Ancak özellik-le asistan arkadaşlarım Dr. Veysel Ayhan ve Ferhat Pirinççi’nin katkı ve yardımlarını zikretmem gerekir. Tüm çalışmalarımda oldu-ğu gibi bu çalışmamda da beni sürekli teşvik eden ve gerekli çalışma ortamını hazırlayan eşime ve çocuklarıma da elbette şükran borçlu-yum. Ayrıca yaklaşık on beş yıldır tüm çalışmalarımı büyük bir titiz-likle baskıya hazırlayan ve yayınlayan değerli dostum Alfa Basım Yayım Dağıtım’ın sahibi M. Faruk Bayrak’a ve kardeşleri sevgili Vedat ve Ali Bayrak’a teşekkür etmek istiyorum . Doğal olarak ça-lışmanın bütün eksiklikleri ve kusurları bana aittir.
Prof. Dr. Tayyar ARI
Ocak 2007
With revolutionary changes in the system, Turkey's strategic position has started to being evaluated. ln this context some observers in Turkey and the West have been examining how Turkey to be affected by these developments and how to continue to be potentially importanı actor in Europe, the Middle East and Asia politically, economically and strategically. They try to answer to a critical question is that whether Turkey will continue to be a bridge between the Wesı and the Middle East or not. In other words, it would be continue to be an important question is that wheıher Turkey accepts itself a European country or an Eastern country. So, the purpose of this assay is to examine threats and problems which Turkey face to face by evaluating last developments and how Turkey's political and strategic role and status in the Western Block being affected by these developmets. By doing so, policy options which Turkey may adopt will be trying to be explored.
2002 yılından bu yana Türkiye, tarihsel miras ve liberal tecrübe iddiası temelinde bölgesellik rolünü vurgulayarak Orta Doğu'da bölgesel güç statüsü elde etmeye çalışmaktadır. Bu çalışma, teorik çerçevede rol teorisi ile statü arayışı (status-seeking) teorisini bir araya getirerek ve bunlar arasındaki ilişkiyi ele alarak bölgesel güç literatürüne katkı yapmayı hedeflemektedir. Bu bütünleşik yaklaşım, bölgesel güç olmaya çalışan aktörlerin rol eğilimleri ve bölgesel karşı-rollerin, bölgesel bir gücün belli bir bölgedeki hiyerarşi içerisindeki statüsünü tanımladığını ileri sürmektedir. Çalışma, bu yaklaşımdan yararlanarak Arap Baharı öncesi ve sonrası dönemde, Türkiye'nin Orta Doğu'daki bölgesel güç olma arayışındaki dalgalanmaları incelemektedir. Türkiye, 2002-2011 yılları arasındaki ilk aşamada bölgesel işbirliği rolünü oynayabilmiştir ve bölgesel güç statüsünü geliştirmiştir ancak Arap Baharı sonrasında bu rolü oynama konusunda zorluklar yaşamıştır.
Abstract
Since 2002, Turkey has actively been seeking a regional power status in the Middle East through the articulation of regional roles based on historical legacy and liberal experience. Theoretically, the paper seeks to contribute to regional power literature by integrating role theory with status-seeking theory and examining the interactions between them. This integrated approach suggests that the role orientations of aspiring regional power and regional counter-roles determine the level of status recognition of that regional power in a given regional power hierarchy. Using this approach, the paper examines the fluctuations in Turkey's pursuit of regional power status in the Middle East over two uneven stages before and after the Arab Spring. It shows that Turkey was able to play regional cooperative roles and improve its regional power status during the first stage (2002-2011) while has stumbled over the period since the Arab Spring.
theoretical discussions.
Uluslararası ilişkiler alanında yaşanan değişim bu alandaki teorik tartışmaları da dinamik hale getirmektedir. Uluslararası ilişkilerde, toplum bilimlerinin diğer alanlarında olduğu gibi tek bir teori ile tüm dış politika ve uluslararası ilişkileri analiz etmek mümkün değildir. Bu durum uluslararası ilişkilerin kendine özgü nedenleri kadar toplum bilimlerinin genel niteliğinden de kaynaklanmaktadır. Temelinde insan olgusuna dayanan toplum bilimi, incelediği alanın ve ögenin değişkenliğine ayak uydurmak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle siyasal bilimlerde ve uluslararası ilişkilerde teorik tartışmaların geçmişini devlet olgusunun ortaya çıkışına kadar geri götürmek mümkündür. Bu durum insanın ve onu etkileyen olguların sürekli değişmesinden ve bu alana uygulanabilecek genel teorilerin geliştirilmesinin doğa bilimleri kadar kolay olmamasından kaynaklanmaktadır.
XI. Uluslararası Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi Tam Metin Kitabı
Editör: PROF. DR. TAYYAR ARI, Editör: PROF. DR. MUZAFFER ERCAN YILMAZ
However, as known, Bush’s foreign policy style was different from President Obama’s foreign policy. As Bush didn’t give much importance to the concern of international society and allies, and his policy was called as unilateral, not multilateral. But, this self-oriented and so-called egoist foreign policy increased the anti-Americanism in the world not only in allied countries. And this caused the speculation of all American legitimate engagements in other countries. As a result of this “mismanagement” of the foreign policy of Bush administration, American existence and vital interests were questioned by all states and their societies.
In this paper, it is emphasized a new problem-solving approach which both neighboring country, at the last point, will choose. It is suggested to develop a new model to change the character of relations from the model of a zero-sum game to a positive-sum game. In other words, I am discussing in my study how to change the present situation of relations between both countries and/or whether the context of relations could be changed. This only can be achieved by accepting or regarding the world conditions as a realistic view but not by a realist theory which assumes international politics as a power struggle.
However, Turkey at the last stage, by comparing with other regional models would be taken as a real alternative with internal peace process, democratic development, economic stability, modernization, engagement with the world, parliamentarian democracy, civil society, good neighbor policy with neighbors excluding Syria and Iraq as well as it is the biggest economy among the Muslim world, has historical state experience and diplomatic skill.
In this paper we would like to highlight the lobbies which have been a significant part of American political system due to their influences on the decision making process, both executive and legislative branch and in this context to underscore the relations between Turkey and the United States.
In this paper, we would analyze the Turkish-American relation in the context of alliance formation. And we research why both sides couldn’t harmonize the interests and coordinate the policies during the crisis, as they have been a very good ally during long standing Cold War years.
ÖĞRENCİLERİMİZ DIŞ TİCARET, HALKLA İLİŞKİLER VE İNSAN KAYNAKLARI DEPARTMANLARINDA STAJ YAPABİLİRLER
BU FİRMALARIN DIŞ TİCARET, HALKLA İLİŞKİLER VE İNSAN KAYNAKLARI BÖLÜMLERİNDE STAJ YAPILABİLİR