“Yoksulluk” neoliberal uyum politikalariyla birlikte artan sosyal sorunu yonetmek uzere olusturul... more “Yoksulluk” neoliberal uyum politikalariyla birlikte artan sosyal sorunu yonetmek uzere olusturulan sosyal politika duzeyindeki yeni yonetimsellige isaret ederken; ayni zamanda sosyal bilimlerde yoksullugun nasil tanimlanacagina iliskin farkli tartismalari da beraberinde getirdi. Neoliberal surec ayni zamanda “emegin kadinsilasmasi”, “yoksullugun kadinsilasmasi” ve “yardimlarin kadinsilastirilmasi” gibi tartismalari da beraberinde getirmistir. Bu metinde yoksullukla ilgili tanimlar ve bu tanimlarin sosyal sorunu tanimlama kapasitesi “yoksullugun kadinsilasmasi” kavramsallastirmasini da ele alacak sekilde genisletilecektir. Baska bir deyisle literaturde yoksulluk kavraminin cinsiyetlenme bicimleri ele alinacaktir. Burada yoksullugun “cinsiyetlenme”sinden kastedilen kavramin cinsiyet koru olup olmadigi, tanimi itibariyle cinsiyetlenmeye dayanan farklilasmalari olcebilme kapasitesini icinde barindirip barindirmadigidir.
Kadın/Woman 2000, Journal for Womens Studies, 2019
Ondokuzuncu yüzyıldan bu yana kadın haklarının iyileştirilmesini hedefleyen Feminizm, felsefi ve ... more Ondokuzuncu yüzyıldan bu yana kadın haklarının iyileştirilmesini hedefleyen Feminizm, felsefi ve aktivist bir hareket olarak gelişti. İdeolojik bir hareket olduğundan tarihin farklı devrelerinde beden, cinsel eğilimler, sınıf/ırk farklılıkları konusunda iktidar ve kadın özne arasındaki çok boyutlu ilişkileri analiz etmeye çalıştı. Neo-liberal dönemin felsefi etkilerinden biri olan postmodernizm ise feminist teoriyi hem bilginin üretilmesinin normatif koşulları hem de bu bilgiyi üreten özne açısından tartışmaya açmıştır. Aydınlanma döneminin dayandığı rasyonalizm/ irrasyonalizm, akıl /beden, özne/ nesne gibi düalizmlerin eleştirisini sunan postmodern etki feminist teoride kadın özneyi yapıbozuma uğratan, sosyal inşacılık bağlamında yeni bir özne kategorisi yarattı. Çalışma postmodernist zamanlarda feminist teorideki “ özne”nin kaybına ve yeni performatif özne olasılıklarına yol açan tartışma hattını ele almaya çalışacaktır. Yeni özne tartışmaları neo-liberalleşen iktidarın neresinde ...
Bu çalışma Türkiye’de ve dünyada İslami feminizmin oluşması ve güncel politik bir akım
haline gel... more Bu çalışma Türkiye’de ve dünyada İslami feminizmin oluşması ve güncel politik bir akım haline gelmesinde dijital uzamın önemli etkenlerden biri olduğu iddiasına dayanmaktadır. Günümüzde geleneksel medya araçlarının ekonomi-politik düzeyde tekçi bir biçim alması ve okuryazarlık açısından oluşan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların başta blogculuk(bloggerlık) olmak üzere otobiyografik aktarımları anonim yapmasını mümkün kılan dijital araçlara ilgisini arttırmıştır. Ancak blogculuk başta olmak üzere sosyal medya araçları, yaygınlaşmış ahlaki otoritelerin gözetiminin kadınlar üzerinde yaygın olduğu İran ve benzer Ortadoğu ülkelerinde kadınların kendi öykülerini aktarabilmesi hususunda çok daha popüler olmuştur. Bu metinde İran’da blogculuğun İslami Feminizmi şekillendirme konusundaki ivme etkisi ortaya konulacak; ardından Türkiye’de kendisini Müslüman Feminist olarak adlandıran ve 2014’ de kurulan REÇEL bloğun gelişiminde benzer etkiler olup olmadığı sorgulanacaktır. Açıktır ki internet birçok açıdan, feminist mesajların “gerçek” (dijital olmayan) alanlara göre daha az gözetim ve müdahale ile yayınlanabileceği cinsiyetten nötr bir platform olarak görülmekte ve toplumsal cinsiyet farkındalığını artırmak için bu yeni teknolojinin olumlu ve güçlendirici yönleri vurgulanmaktadır. Bu minvalde Reçel Blog örneğinde görüldüğü gibi dijital uzamın, geleneksel ve muhafazakâr dindarlık görüşlerinin müzakeresinde Türkiye’de de serbestleştirici bir ortam sağladığı ve Müslüman feminizmin yaratılmasında olumlu anlamda etkisi olduğu ortaya konmaktadır
Türkiye’de Hidayet edebiyatı İslamcılığın kamusal alanda görünür olması ile ilk kez 1970ler... more Türkiye’de Hidayet edebiyatı İslamcılığın kamusal alanda görünür olması ile ilk kez 1970lerde ortaya çıkan bir türdür. Bu tür, hem şehirleşen İslamcılığa bir hayat ve beden yönergesi sağlamakta hem de batılı/modern olarak tanımladığı ötekilerin Müslüman dünyaya temasını sağlayan popüler edebi ürünler sunmaktaydı. Günümüzde hidayet romanları eski etkisini kaybetse de, ‘İslamcı romantizmi’ canlandıran yeni yazarlarla benzer popüler etkiyi sürdürmektedir. Dindar kadın edebiyatı ise, 1980’lerin sonunda şehirleşen ve eğitim hakkını tesettürleriyle sürdürmek isteyen dindar kadınların uğradıkları baskı sonucu laik ve İslamcı kamudan ve hatta “Müslüman ev”lerinden sürgün temasının merkezi olduğu otobiyografik hikâyelerin bir araya getirdiği kadın yazarları anlatır. Bu çalışmada dindar failliği kuran edebi müzakerede feminizmin nasıl temsil edildiği, türlerin feminizme bakış açısı da göz önüne alınarak betimleyici olarak ele alınacaktır.
28 şubat 1997 askeri müdahalesi iktidar ve İslamcılık ilişkisindeki dönüşümde “milli gör... more 28 şubat 1997 askeri müdahalesi iktidar ve İslamcılık ilişkisindeki dönüşümde “milli görüş" hareketinin ve temsil ettiği siyasal değer-ilkelerinin hem iktidardaki hem de kamusal alandaki geri çekilişinin miladı olarak tartışılır. 2000li yıllarda İslamcılığın iktidara gelişi ise siyasetbilimi alanında “muhafazakarlık” başlığı altında başka tartışmalara evrilmiştir. 1970lerden beri İslami kesime hitap eden ve bireysel dindarlıkların izdüşümünü veren hidayet edebiyatının yaygın popülerliği pek çok akademik çalışmanın konusu olmuştur. Bu minvalde edebiyat; ilgili siyaset çerçevesinde özneleşme projelerini gerçekliğiyle açık eden bu açıdan da her zaman çoğul siyasi ve sosyolojik analizlere kapı açan toplumsal bir okuma olanağı sağlar. Bu çalışmada ise 28 şubat darbesinin politika düzleminde yarattığı çatışma ve dönüşümün; dönemin dindar romanlarında karşılık bulan değer savunu ve ilkeleri üzerinden çözümlemesi, çeşitli yazarlar tarafından dönemin farklı özne ve mekanları içeren edebi metinlerinin okunmasıylayapılacaktır.Buçerçeveden28Şubatdöneminianlatanromanlarvehikayelerdeki “öteki” ler kimlerdir? Dindar yazarlar tarafından yazılmış 28 şubat roman ve hikayelerindeki “öteki” hangi değer ve temsillerle kendini göstermektedir? Hem erkek hem de kadın yazarları içeren 28 Şubat dönemi edebiyatı, siyasi ve edebi sürecin cinsiyetçi bir analizini mümkün kılarken; aynı zamanda bu çalışmanın daha yoğun bir şekilde toplumsal cinsiyet analizine odaklanmasına da izin vermektedir.
ürkiye İslâmcılığının gündelik hayattaki yansımalarını izlemek için edebiyat iyi bir analiz... more ürkiye İslâmcılığının gündelik hayattaki yansımalarını izlemek için edebiyat iyi bir analiz birimidir. Kamusal alanda özellikle tesettür tartışmalarıyla öne çıkan İslâmcılığın gündelik tezahürleri ve edebiyattaki karşılığı, aslında yeni dindar kadın bir öznenin doğuşunu ortaya koymaktadır. 1970’lerden beri karakterler ve fikirler arasın- daki çatışmalarla ortaya çıkan hidayet romanlarında kadınlar doğulu/batılı, açık/te- settürlü, ahlâklı/ahlâksız zıtlıkları içinde özcü bir şekilde Müslüman ideal kimliğe sa- bitlendiler. Bu kimlik sabitlenmesi aynı zamanda tesettürlü kadının doğasını ev ha- nımlığına da sabitliyordu. Kamusal alanda yer alan eğitimli tesettürlü kitlenin hem yazarı hem de öykü kahramanları olduğu 1980’lerden sonra ortaya çıkan dindar ka- dın edebiyatı ise kendi kimliğini oluşturmaya dönük olarak zıtlıkları yeniden değer- lendiren, zaman, mekân ve bedenin dinselleştirilmesine bağlı olarak kurulan dindar- lığının fıtri- yaratılmış biyolojik farklılıklarının bilincinde bir edebiyat yaratmakta- dır. Dindar kadın edebiyatındaki özneleşme süreci, deneyim çokluğu ve iç gerilimleri- ni aktarma samimiyeti bir yandan, bu deneyimleri dindar kadın öznesinde sabitleme eğilimiyle diğer yandan, hidayet romanlarıyla hem bir kopuş hem de süreklilik gösterir. Çalışmada dindar kadın edebiyatı kapsamında Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun öyküleri, Nazife Şişman’ın teorik yorumları eşliğinde değerlendirilecektir.
Evin dışarının tekinsizliğine karşı her zaman içeriyi, yuvayı ve "kadın" ı çağrıştıran metaforik ... more Evin dışarının tekinsizliğine karşı her zaman içeriyi, yuvayı ve "kadın" ı çağrıştıran metaforik kullanımı hangi ideolojik aksanla konuşursa konuşsun modernliğin semptomlarından biri olarak karşımıza çıkar.Kurucu iktidarın söz konusu olduğu büyük toplumsal dönüşüm zamanlarının en büyük işaretlerinden biri kamusal ve özel alanın birbirinden ayrılamaz bir şekilde denetlenip dönüştürülebilme erkinin kullanılıyor olmasıdır.
Halide Edip, İkinci Meşrutiyet’ten çok partili döneme uzanan batılılaşma projelerinin batını... more Halide Edip, İkinci Meşrutiyet’ten çok partili döneme uzanan batılılaşma projelerinin batının imgesinin durmadan değişmesine bağlı olarak yeniden-kurulduğu bir döneme ait, bireyselliği ve istikrarı bağdaştırmaya dönük çabalarıyla öne çıkan kendine özgü bir kişilik olarak değerlendirilmelidir.
Kavramlar: Neoliberalizm, Yeni sağ ve Yeni Cinsiyet Rejimi Neoliberalizm ve yeni-sağ ideolojisi, ... more Kavramlar: Neoliberalizm, Yeni sağ ve Yeni Cinsiyet Rejimi Neoliberalizm ve yeni-sağ ideolojisi, Avrupa " da ikinci dünya savaĢından sonra uygulanan Refah devletinin ve Türkiye gibi " refah devleti " tecrübesi yaĢamamıĢ çevre kapitalist ülkelerdeki sosyal devlet algısının 1980lerden itibaren devletin ve toplumun yeniden liberalleĢmesi yönündeki baskılar nedeniyle ortadan kaldırılmasını içeren ekonomik, siyasi, toplumsal ve felsefi büyük dönüĢümü içermektedir. Neoliberalizm kavramı serbest piyasanın oluĢturulması, devletin ekonomide küçülmesi ancak siyasi bazda " otoriter " olarak güçlenmesini içeren monetarist uygulamaları kapsayan ekonomi boyutunu içerirken; toplumsal değerlerin ve birey algısının da bu neoliberal sürece uyum gösterecek Ģekilde muhafazakar politikalarla desteklenecek Ģekilde ekonomikleĢmesini yani " piyasalaĢması " nı sağlayan toptan felsefi, toplumsal, bireysel dönüĢümü hedefleyen politikalara yeni sağ adı verilebilmektedir (Topa...
d Neo-liberal politikaların 2000'li yıllarda ağırlığının artmasıyla birlikte, serbest piyasa ... more d Neo-liberal politikaların 2000'li yıllarda ağırlığının artmasıyla birlikte, serbest piyasa ekonomisinin geliĢmesi ve rekabet edebilirlik için bir ivme olarak görülen " giriĢimcilik " kavramının önem kazanması söz konusu olmuĢtur. Bu politikalar, belediyelerin yapmıĢ olduğu faaliyetleri de dönüĢüme uğratarak, tekrar yorumlanmasını gerekli kılmıĢ ve klasik belediyecilik anlayıĢından uzaklaĢılarak, sosyal belediyecilik baĢlığı altında, giriĢimciliği özendirici politika ve faaliyetler ön plana çıkmıĢtır. Bahsi geçen dönüĢümlerde, en çok üzerinde durulan noktalardan biri " toplumsal cinsiyet " konusunda iddia edilen değiĢimlerdir. Bu çalıĢmada klasik belediyecilik anlayıĢında " kör alan " da kalan toplumsal cinsiyet algısıyla sosyal belediyecilikte değiĢtiği varsayılan toplumsal cinsiyet algısının karĢılaĢtırmalı bir analizi yapılacaktır. ÇalıĢmamızın temel amacı ise, bu karĢılaĢtırma sonucunda meydana gelen dönüĢümlerin, hedeflenenleri yerine getirip ...
“Yoksulluk” neoliberal uyum politikalariyla birlikte artan sosyal sorunu yonetmek uzere olusturul... more “Yoksulluk” neoliberal uyum politikalariyla birlikte artan sosyal sorunu yonetmek uzere olusturulan sosyal politika duzeyindeki yeni yonetimsellige isaret ederken; ayni zamanda sosyal bilimlerde yoksullugun nasil tanimlanacagina iliskin farkli tartismalari da beraberinde getirdi. Neoliberal surec ayni zamanda “emegin kadinsilasmasi”, “yoksullugun kadinsilasmasi” ve “yardimlarin kadinsilastirilmasi” gibi tartismalari da beraberinde getirmistir. Bu metinde yoksullukla ilgili tanimlar ve bu tanimlarin sosyal sorunu tanimlama kapasitesi “yoksullugun kadinsilasmasi” kavramsallastirmasini da ele alacak sekilde genisletilecektir. Baska bir deyisle literaturde yoksulluk kavraminin cinsiyetlenme bicimleri ele alinacaktir. Burada yoksullugun “cinsiyetlenme”sinden kastedilen kavramin cinsiyet koru olup olmadigi, tanimi itibariyle cinsiyetlenmeye dayanan farklilasmalari olcebilme kapasitesini icinde barindirip barindirmadigidir.
Kadın/Woman 2000, Journal for Womens Studies, 2019
Ondokuzuncu yüzyıldan bu yana kadın haklarının iyileştirilmesini hedefleyen Feminizm, felsefi ve ... more Ondokuzuncu yüzyıldan bu yana kadın haklarının iyileştirilmesini hedefleyen Feminizm, felsefi ve aktivist bir hareket olarak gelişti. İdeolojik bir hareket olduğundan tarihin farklı devrelerinde beden, cinsel eğilimler, sınıf/ırk farklılıkları konusunda iktidar ve kadın özne arasındaki çok boyutlu ilişkileri analiz etmeye çalıştı. Neo-liberal dönemin felsefi etkilerinden biri olan postmodernizm ise feminist teoriyi hem bilginin üretilmesinin normatif koşulları hem de bu bilgiyi üreten özne açısından tartışmaya açmıştır. Aydınlanma döneminin dayandığı rasyonalizm/ irrasyonalizm, akıl /beden, özne/ nesne gibi düalizmlerin eleştirisini sunan postmodern etki feminist teoride kadın özneyi yapıbozuma uğratan, sosyal inşacılık bağlamında yeni bir özne kategorisi yarattı. Çalışma postmodernist zamanlarda feminist teorideki “ özne”nin kaybına ve yeni performatif özne olasılıklarına yol açan tartışma hattını ele almaya çalışacaktır. Yeni özne tartışmaları neo-liberalleşen iktidarın neresinde ...
Bu çalışma Türkiye’de ve dünyada İslami feminizmin oluşması ve güncel politik bir akım
haline gel... more Bu çalışma Türkiye’de ve dünyada İslami feminizmin oluşması ve güncel politik bir akım haline gelmesinde dijital uzamın önemli etkenlerden biri olduğu iddiasına dayanmaktadır. Günümüzde geleneksel medya araçlarının ekonomi-politik düzeyde tekçi bir biçim alması ve okuryazarlık açısından oluşan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların başta blogculuk(bloggerlık) olmak üzere otobiyografik aktarımları anonim yapmasını mümkün kılan dijital araçlara ilgisini arttırmıştır. Ancak blogculuk başta olmak üzere sosyal medya araçları, yaygınlaşmış ahlaki otoritelerin gözetiminin kadınlar üzerinde yaygın olduğu İran ve benzer Ortadoğu ülkelerinde kadınların kendi öykülerini aktarabilmesi hususunda çok daha popüler olmuştur. Bu metinde İran’da blogculuğun İslami Feminizmi şekillendirme konusundaki ivme etkisi ortaya konulacak; ardından Türkiye’de kendisini Müslüman Feminist olarak adlandıran ve 2014’ de kurulan REÇEL bloğun gelişiminde benzer etkiler olup olmadığı sorgulanacaktır. Açıktır ki internet birçok açıdan, feminist mesajların “gerçek” (dijital olmayan) alanlara göre daha az gözetim ve müdahale ile yayınlanabileceği cinsiyetten nötr bir platform olarak görülmekte ve toplumsal cinsiyet farkındalığını artırmak için bu yeni teknolojinin olumlu ve güçlendirici yönleri vurgulanmaktadır. Bu minvalde Reçel Blog örneğinde görüldüğü gibi dijital uzamın, geleneksel ve muhafazakâr dindarlık görüşlerinin müzakeresinde Türkiye’de de serbestleştirici bir ortam sağladığı ve Müslüman feminizmin yaratılmasında olumlu anlamda etkisi olduğu ortaya konmaktadır
Türkiye’de Hidayet edebiyatı İslamcılığın kamusal alanda görünür olması ile ilk kez 1970ler... more Türkiye’de Hidayet edebiyatı İslamcılığın kamusal alanda görünür olması ile ilk kez 1970lerde ortaya çıkan bir türdür. Bu tür, hem şehirleşen İslamcılığa bir hayat ve beden yönergesi sağlamakta hem de batılı/modern olarak tanımladığı ötekilerin Müslüman dünyaya temasını sağlayan popüler edebi ürünler sunmaktaydı. Günümüzde hidayet romanları eski etkisini kaybetse de, ‘İslamcı romantizmi’ canlandıran yeni yazarlarla benzer popüler etkiyi sürdürmektedir. Dindar kadın edebiyatı ise, 1980’lerin sonunda şehirleşen ve eğitim hakkını tesettürleriyle sürdürmek isteyen dindar kadınların uğradıkları baskı sonucu laik ve İslamcı kamudan ve hatta “Müslüman ev”lerinden sürgün temasının merkezi olduğu otobiyografik hikâyelerin bir araya getirdiği kadın yazarları anlatır. Bu çalışmada dindar failliği kuran edebi müzakerede feminizmin nasıl temsil edildiği, türlerin feminizme bakış açısı da göz önüne alınarak betimleyici olarak ele alınacaktır.
28 şubat 1997 askeri müdahalesi iktidar ve İslamcılık ilişkisindeki dönüşümde “milli gör... more 28 şubat 1997 askeri müdahalesi iktidar ve İslamcılık ilişkisindeki dönüşümde “milli görüş" hareketinin ve temsil ettiği siyasal değer-ilkelerinin hem iktidardaki hem de kamusal alandaki geri çekilişinin miladı olarak tartışılır. 2000li yıllarda İslamcılığın iktidara gelişi ise siyasetbilimi alanında “muhafazakarlık” başlığı altında başka tartışmalara evrilmiştir. 1970lerden beri İslami kesime hitap eden ve bireysel dindarlıkların izdüşümünü veren hidayet edebiyatının yaygın popülerliği pek çok akademik çalışmanın konusu olmuştur. Bu minvalde edebiyat; ilgili siyaset çerçevesinde özneleşme projelerini gerçekliğiyle açık eden bu açıdan da her zaman çoğul siyasi ve sosyolojik analizlere kapı açan toplumsal bir okuma olanağı sağlar. Bu çalışmada ise 28 şubat darbesinin politika düzleminde yarattığı çatışma ve dönüşümün; dönemin dindar romanlarında karşılık bulan değer savunu ve ilkeleri üzerinden çözümlemesi, çeşitli yazarlar tarafından dönemin farklı özne ve mekanları içeren edebi metinlerinin okunmasıylayapılacaktır.Buçerçeveden28Şubatdöneminianlatanromanlarvehikayelerdeki “öteki” ler kimlerdir? Dindar yazarlar tarafından yazılmış 28 şubat roman ve hikayelerindeki “öteki” hangi değer ve temsillerle kendini göstermektedir? Hem erkek hem de kadın yazarları içeren 28 Şubat dönemi edebiyatı, siyasi ve edebi sürecin cinsiyetçi bir analizini mümkün kılarken; aynı zamanda bu çalışmanın daha yoğun bir şekilde toplumsal cinsiyet analizine odaklanmasına da izin vermektedir.
ürkiye İslâmcılığının gündelik hayattaki yansımalarını izlemek için edebiyat iyi bir analiz... more ürkiye İslâmcılığının gündelik hayattaki yansımalarını izlemek için edebiyat iyi bir analiz birimidir. Kamusal alanda özellikle tesettür tartışmalarıyla öne çıkan İslâmcılığın gündelik tezahürleri ve edebiyattaki karşılığı, aslında yeni dindar kadın bir öznenin doğuşunu ortaya koymaktadır. 1970’lerden beri karakterler ve fikirler arasın- daki çatışmalarla ortaya çıkan hidayet romanlarında kadınlar doğulu/batılı, açık/te- settürlü, ahlâklı/ahlâksız zıtlıkları içinde özcü bir şekilde Müslüman ideal kimliğe sa- bitlendiler. Bu kimlik sabitlenmesi aynı zamanda tesettürlü kadının doğasını ev ha- nımlığına da sabitliyordu. Kamusal alanda yer alan eğitimli tesettürlü kitlenin hem yazarı hem de öykü kahramanları olduğu 1980’lerden sonra ortaya çıkan dindar ka- dın edebiyatı ise kendi kimliğini oluşturmaya dönük olarak zıtlıkları yeniden değer- lendiren, zaman, mekân ve bedenin dinselleştirilmesine bağlı olarak kurulan dindar- lığının fıtri- yaratılmış biyolojik farklılıklarının bilincinde bir edebiyat yaratmakta- dır. Dindar kadın edebiyatındaki özneleşme süreci, deneyim çokluğu ve iç gerilimleri- ni aktarma samimiyeti bir yandan, bu deneyimleri dindar kadın öznesinde sabitleme eğilimiyle diğer yandan, hidayet romanlarıyla hem bir kopuş hem de süreklilik gösterir. Çalışmada dindar kadın edebiyatı kapsamında Cihan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun öyküleri, Nazife Şişman’ın teorik yorumları eşliğinde değerlendirilecektir.
Evin dışarının tekinsizliğine karşı her zaman içeriyi, yuvayı ve "kadın" ı çağrıştıran metaforik ... more Evin dışarının tekinsizliğine karşı her zaman içeriyi, yuvayı ve "kadın" ı çağrıştıran metaforik kullanımı hangi ideolojik aksanla konuşursa konuşsun modernliğin semptomlarından biri olarak karşımıza çıkar.Kurucu iktidarın söz konusu olduğu büyük toplumsal dönüşüm zamanlarının en büyük işaretlerinden biri kamusal ve özel alanın birbirinden ayrılamaz bir şekilde denetlenip dönüştürülebilme erkinin kullanılıyor olmasıdır.
Halide Edip, İkinci Meşrutiyet’ten çok partili döneme uzanan batılılaşma projelerinin batını... more Halide Edip, İkinci Meşrutiyet’ten çok partili döneme uzanan batılılaşma projelerinin batının imgesinin durmadan değişmesine bağlı olarak yeniden-kurulduğu bir döneme ait, bireyselliği ve istikrarı bağdaştırmaya dönük çabalarıyla öne çıkan kendine özgü bir kişilik olarak değerlendirilmelidir.
Kavramlar: Neoliberalizm, Yeni sağ ve Yeni Cinsiyet Rejimi Neoliberalizm ve yeni-sağ ideolojisi, ... more Kavramlar: Neoliberalizm, Yeni sağ ve Yeni Cinsiyet Rejimi Neoliberalizm ve yeni-sağ ideolojisi, Avrupa " da ikinci dünya savaĢından sonra uygulanan Refah devletinin ve Türkiye gibi " refah devleti " tecrübesi yaĢamamıĢ çevre kapitalist ülkelerdeki sosyal devlet algısının 1980lerden itibaren devletin ve toplumun yeniden liberalleĢmesi yönündeki baskılar nedeniyle ortadan kaldırılmasını içeren ekonomik, siyasi, toplumsal ve felsefi büyük dönüĢümü içermektedir. Neoliberalizm kavramı serbest piyasanın oluĢturulması, devletin ekonomide küçülmesi ancak siyasi bazda " otoriter " olarak güçlenmesini içeren monetarist uygulamaları kapsayan ekonomi boyutunu içerirken; toplumsal değerlerin ve birey algısının da bu neoliberal sürece uyum gösterecek Ģekilde muhafazakar politikalarla desteklenecek Ģekilde ekonomikleĢmesini yani " piyasalaĢması " nı sağlayan toptan felsefi, toplumsal, bireysel dönüĢümü hedefleyen politikalara yeni sağ adı verilebilmektedir (Topa...
d Neo-liberal politikaların 2000'li yıllarda ağırlığının artmasıyla birlikte, serbest piyasa ... more d Neo-liberal politikaların 2000'li yıllarda ağırlığının artmasıyla birlikte, serbest piyasa ekonomisinin geliĢmesi ve rekabet edebilirlik için bir ivme olarak görülen " giriĢimcilik " kavramının önem kazanması söz konusu olmuĢtur. Bu politikalar, belediyelerin yapmıĢ olduğu faaliyetleri de dönüĢüme uğratarak, tekrar yorumlanmasını gerekli kılmıĢ ve klasik belediyecilik anlayıĢından uzaklaĢılarak, sosyal belediyecilik baĢlığı altında, giriĢimciliği özendirici politika ve faaliyetler ön plana çıkmıĢtır. Bahsi geçen dönüĢümlerde, en çok üzerinde durulan noktalardan biri " toplumsal cinsiyet " konusunda iddia edilen değiĢimlerdir. Bu çalıĢmada klasik belediyecilik anlayıĢında " kör alan " da kalan toplumsal cinsiyet algısıyla sosyal belediyecilikte değiĢtiği varsayılan toplumsal cinsiyet algısının karĢılaĢtırmalı bir analizi yapılacaktır. ÇalıĢmamızın temel amacı ise, bu karĢılaĢtırma sonucunda meydana gelen dönüĢümlerin, hedeflenenleri yerine getirip ...
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile yakından ilişkili olan yoksul-luk, hem az gelişmiş hem de gelişm... more Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile yakından ilişkili olan yoksul-luk, hem az gelişmiş hem de gelişmiş ülkelerin karşılaştığı bir durumdur. Bu bağlamda yoksulluk sadece Türkiye’de değil dünya çapında ekonomik, sosyo-kültürel ve psikolojik etkileri olan önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Yoksulluk Birleşmiş Milletler Örgütünün 1995 raporunda dünyadaki en önemli sorunlardan biri olarak ifade edilmiştir. Bu kapsamda 1996 yılı Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “Uluslararası Yoksulluğun Yok Edilmesi Yılı” olarak ilan etmiş-tir (UNDP, 1995). Son yıllarda, dünya nüfusunun büyük bir bölümünün hızla yoksullaştığı ve dünya gelirinin dağılımındaki adaletsizliğin arttığı dikkat çekmektedir. Türkiye açısından da benzer durum-lar söz konusu olmaktadır. Gelir dağılımı bozulmakta, işsizlik artmakta, göç rakamları yükselmektedir (Alada vd., 2002:235). Söz konusu problemler bazı olumsuz sosyal sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu kapsamda dünyada sosyal patla-malara, terör ve şiddetin artmasına, suç oranlarının artmasına yol açacak, arzu edilen huzur ve barış ortamını ortadan kaldıra-caktır. Son dönemdeki en büyük sorunlardan biri kabul edilen yok-sulluğa çeşitli faktörler neden olmaktadır. Yoksulluğun neden-leri ülkeler ve ülkelerin içinde bulundukları bölgelerin gelişmiş-lik düzeylerine göre değişmektedir. Yoksulluğun genel nedeni olarak; üretim yetersizliği ve bu yetersiz üretim sonucu elde edilen artı değerin bölgeler, sektörler ve bireyler arasında adil bir şekilde dağıtılamaması gösterilmektedir. İşsizlik, vergi sis-teminin adaletsiz olması, doğal afetler, çalışamayacak durumda olan özürlü sayısının yüksek olması, miras yoluyla elde edilen gelirler, devlet teşvikleri, enflasyon, piyasada monopolleşme gibi faktörler yoksulluğun nedenleri arasında yer almaktadır ( Demiral vd., 2007). Birleşmiş Milletlerin “Binyıl Kalkınma Hedefleri” arasında ilk sırayı, “Aşırı yoksulluğun ve açlığın azaltılması” hedefi al-mıştır. Birleşmiş Milletlerin 189 üye devleti New York’ta 6-8 Eylül 2000 tarihinde yapılan Liderler Zirvesinde aşağıda yer alan hedeflerin 2015 yılına kadar elde edilmesi konusunda an-laşmışlardır (UNDP, 2000):
HHdayet romanlarının lmmhalcc ddllnden farklı olarak ddndar kadın edebbyatı, 'lardan ber İslamcı... more HHdayet romanlarının lmmhalcc ddllnden farklı olarak ddndar kadın edebbyatı, 'lardan ber İslamcılığı gündelk yaşama tercüme etmek yolunda beden ter-bbyess yöntemlerrnn etkkll olarak kullandı. Çalışmada mettnlerrnn nceleyeceğğm dndar kadınlar, 'l yılların ünverstelernde hdayet romanları okuyucuları olarak başörtüsü mücadeles vermş, İslamcılık hareket çersnde yer aldığı anlaşılan, bugünse muhafazakâr veya alternattf medya ve STK'lar yoluyla ffkkr üretmlern sürdüren Chan Aktaş, Yıldız Ramazanoğlu, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, Nazfe Şşman, Halme Toros ve Hdayet Şefkatl Tuksal gb ssmlerden oluşur. 'll yıllardan sonra güçlenen İslamcı-muhafazakâr polltt-kalara bağlı olarak orta sınıf ddndar kadınlığın yaratılması, tesettürün, hem orta sınıf seküler ve geleneksel Müslüman kadınlıktan hem de Müslüman erkeklkten ayırt eddlmek üzere ddndar kadınlar tarafından yennden anlamlandırılmasıyla mümkün oldu. DDndar kadın yazınında radd bbr seççme dayanılarak, özgürce tercch eddlddğğ bellrttlen tesettürün 'll yıllardakk karşılığı, kendd bedennne hâkkm, ataerkkl llşkklerden bağımsızlaşmış, kendd kenddnnn temssll hallne gelen " başörtülü kkmllk " ttr. KKmllğğn bütüncül, total yapısı hem kadını kamusalda özneleşttrmekte, hem de kttdar llşkklerrnden bağımsız bbr özneleşme süreccnnn yaşanabbleceğğ sanısı yaratmaktadır. Çalışmada tesettür, " başörtülü kkmllk " " n oluşturulması çn özellkle dğer kadın kategorlern ötekleştrlen ve detaylı br beden terbyesne dayalı br tür özneleşme stratejs olarak okunmaya çalışılacaktır. Tesettür İslamyette tesettürün şlevn anlayablmek çn özellkle cennetten kovuluş hkâyes le Tanrı'ya taatszlk, çıplaklığın blgsne ulaşma ve utanç duyma arasında kurulan llşkkye ddkkat etmek gerekkr. Yeryüzünün lk ççftt olan Adem
Uploads
Papers by Elifhan KOSE
haline gelmesinde dijital uzamın önemli etkenlerden biri olduğu iddiasına dayanmaktadır. Günümüzde geleneksel medya araçlarının ekonomi-politik düzeyde tekçi bir biçim
alması ve okuryazarlık açısından oluşan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların başta
blogculuk(bloggerlık) olmak üzere otobiyografik aktarımları anonim yapmasını mümkün kılan dijital araçlara ilgisini arttırmıştır. Ancak blogculuk başta olmak üzere sosyal
medya araçları, yaygınlaşmış ahlaki otoritelerin gözetiminin kadınlar üzerinde yaygın olduğu İran ve benzer Ortadoğu ülkelerinde kadınların kendi öykülerini aktarabilmesi hususunda çok daha popüler olmuştur. Bu metinde İran’da blogculuğun İslami Feminizmi
şekillendirme konusundaki ivme etkisi ortaya konulacak; ardından Türkiye’de kendisini
Müslüman Feminist olarak adlandıran ve 2014’ de kurulan REÇEL bloğun gelişiminde
benzer etkiler olup olmadığı sorgulanacaktır. Açıktır ki internet birçok açıdan, feminist
mesajların “gerçek” (dijital olmayan) alanlara göre daha az gözetim ve müdahale ile
yayınlanabileceği cinsiyetten nötr bir platform olarak görülmekte ve toplumsal cinsiyet
farkındalığını artırmak için bu yeni teknolojinin olumlu ve güçlendirici yönleri vurgulanmaktadır. Bu minvalde Reçel Blog örneğinde görüldüğü gibi dijital uzamın, geleneksel
ve muhafazakâr dindarlık görüşlerinin müzakeresinde Türkiye’de de serbestleştirici bir
ortam sağladığı ve Müslüman feminizmin yaratılmasında olumlu anlamda etkisi olduğu
ortaya konmaktadır
haline gelmesinde dijital uzamın önemli etkenlerden biri olduğu iddiasına dayanmaktadır. Günümüzde geleneksel medya araçlarının ekonomi-politik düzeyde tekçi bir biçim
alması ve okuryazarlık açısından oluşan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların başta
blogculuk(bloggerlık) olmak üzere otobiyografik aktarımları anonim yapmasını mümkün kılan dijital araçlara ilgisini arttırmıştır. Ancak blogculuk başta olmak üzere sosyal
medya araçları, yaygınlaşmış ahlaki otoritelerin gözetiminin kadınlar üzerinde yaygın olduğu İran ve benzer Ortadoğu ülkelerinde kadınların kendi öykülerini aktarabilmesi hususunda çok daha popüler olmuştur. Bu metinde İran’da blogculuğun İslami Feminizmi
şekillendirme konusundaki ivme etkisi ortaya konulacak; ardından Türkiye’de kendisini
Müslüman Feminist olarak adlandıran ve 2014’ de kurulan REÇEL bloğun gelişiminde
benzer etkiler olup olmadığı sorgulanacaktır. Açıktır ki internet birçok açıdan, feminist
mesajların “gerçek” (dijital olmayan) alanlara göre daha az gözetim ve müdahale ile
yayınlanabileceği cinsiyetten nötr bir platform olarak görülmekte ve toplumsal cinsiyet
farkındalığını artırmak için bu yeni teknolojinin olumlu ve güçlendirici yönleri vurgulanmaktadır. Bu minvalde Reçel Blog örneğinde görüldüğü gibi dijital uzamın, geleneksel
ve muhafazakâr dindarlık görüşlerinin müzakeresinde Türkiye’de de serbestleştirici bir
ortam sağladığı ve Müslüman feminizmin yaratılmasında olumlu anlamda etkisi olduğu
ortaya konmaktadır
Yoksulluk Birleşmiş Milletler Örgütünün 1995 raporunda dünyadaki en önemli sorunlardan biri olarak ifade edilmiştir. Bu kapsamda 1996 yılı Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “Uluslararası Yoksulluğun Yok Edilmesi Yılı” olarak ilan etmiş-tir (UNDP, 1995).
Son yıllarda, dünya nüfusunun büyük bir bölümünün hızla yoksullaştığı ve dünya gelirinin dağılımındaki adaletsizliğin arttığı dikkat çekmektedir. Türkiye açısından da benzer durum-lar söz konusu olmaktadır. Gelir dağılımı bozulmakta, işsizlik artmakta, göç rakamları yükselmektedir (Alada vd., 2002:235). Söz konusu problemler bazı olumsuz sosyal sonuçların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bu kapsamda dünyada sosyal patla-malara, terör ve şiddetin artmasına, suç oranlarının artmasına yol açacak, arzu edilen huzur ve barış ortamını ortadan kaldıra-caktır.
Son dönemdeki en büyük sorunlardan biri kabul edilen yok-sulluğa çeşitli faktörler neden olmaktadır. Yoksulluğun neden-leri ülkeler ve ülkelerin içinde bulundukları bölgelerin gelişmiş-lik düzeylerine göre değişmektedir. Yoksulluğun genel nedeni olarak; üretim yetersizliği ve bu yetersiz üretim sonucu elde edilen artı değerin bölgeler, sektörler ve bireyler arasında adil bir şekilde dağıtılamaması gösterilmektedir. İşsizlik, vergi sis-teminin adaletsiz olması, doğal afetler, çalışamayacak durumda olan özürlü sayısının yüksek olması, miras yoluyla elde edilen gelirler, devlet teşvikleri, enflasyon, piyasada monopolleşme gibi faktörler yoksulluğun nedenleri arasında yer almaktadır ( Demiral vd., 2007).
Birleşmiş Milletlerin “Binyıl Kalkınma Hedefleri” arasında ilk sırayı, “Aşırı yoksulluğun ve açlığın azaltılması” hedefi al-mıştır. Birleşmiş Milletlerin 189 üye devleti New York’ta 6-8 Eylül 2000 tarihinde yapılan Liderler Zirvesinde aşağıda yer alan hedeflerin 2015 yılına kadar elde edilmesi konusunda an-laşmışlardır (UNDP, 2000):