Yaşar Nuri Öztürk, Türk ilahiyat profesörü, hukukçu, yazar ve eski milletvekili.
Sözleri
Ne dediğini anlamadan Kur'an okumak, Kur'an'ın istediği okuyuş değildir. Kısacası, Kur'an hatmi bir sayı tutturma ve sayfa devirme olayı değildir!
Türkiye'de siyaset, sürekli zulüm kusan dev bir dinazora dönüştü. Kustuğu zulümlerin harcamasını, mağdur ettiği halka yaptıran mitolojik bir yaratıktır bu dinazor.
Türkiye'de zalimler gerçek zalim ama mazlumlar gerçek mazlum değil. Her mağdur, mazlum değildir. Türkiye; zalimleri, mazlumların besleyip özendirdiği bir "acaip" coğrafya manzarası arz ediyor.
Gerçek şu ki, Kur'an mesajını Arapça'nın üstünlüğü şekline dönüştürmek ve Allah'a kulluğu Arapça bilmeye bağlamak, akla ve dine temelden aykırı olduğu gibi, Müslümanlara da ihanettir. Dilin kutsallığı gibi faşist bir saplantıyı aşamayanlar, mesajın kutsallığını bir türlü gelemediler; bunun sonucu ise mesajın hayata girmesi yerine "Arapçılık" tutkusunun dinleşmesi oldu.
Her insan istediği dilde ibadet edebilir, bildiği dilde namazını kılabilir. Bunu engelleyen ne Kur'an'i ne Muhammedi ne akli ne fıkhi ne de tarihi bir gerekçe vardır.
Namaz kılmak, oruç tutmak İslam'ın şartıdır da; yalan söylememek, çalışmak, yetim hakkı yememek, kamunun haklarına tecavüzde bulunmamak, cana kıymamak, zina etmemek, gıybetten uzak durmak... Bunlar da İslam'ın şartları değil midir?
Kur'an'da insanın anlayamayacağı hiçbir söz yoktur. Sadece vakti gelmediği için anlayamayacağı şeyler vardır.
Kur'an'ın abdestsiz elle tutularak okunmasını mekruh veya haram gören anlayışların tümü Yahudi geleneğinin kutsal kitapların okunmasına ilişkin tutumunun etkisi altında kalmıştır.
Dinin içeriğini, çerçevesini Kur'an çizer. Bunun dışında hüküm kaynağı aramak aldanış, kabullenmekse şirktir. Bunun aksini söylemek, Yaratıcı dışında din sahibi ve koruyucu icat etmek olur ki, bunun Kur'an'dan onay alması mümkün değildir.
Bir toplum bünyesinde dinleştirilen her adet, karşılığında, adetleşen bir din buyruğunu rehin alır. Bu bozuk gidiş bir süre daha devam ederse dinle adet birbirine girer, sıradan alim böyle bir devrede din anlatma şansını yitirir, örflerin nakledicisi bir rivayet hamalına döner.
Kadını hayatın dışına iten ve onu zihinsel ve ruhsal bunalımların tutsağı haline getiren haremlik-selamlık uygulaması, İslam ile alakası olmayan eski bir Arap örfüdür.
Bu millet, Atatürk'e yaptığı nankörlüğü çok kötü ödeyecek..
İngilizler, İslam'ı İslam'la vurma siyasetinde en çok hilafeti kullandılar.
Türk halkının en büyük zaafı, dinini, uyanma ve sorgulama aracı olarak değil de uyuma ve susma aracı olarak kullanmasıdır.[1]
Allah ile aldatanların gerçek Tanrısı paradır, maldır, dünyalıktır.[2]
Gerçek Müslüman şuuru Prof. Dr. Haydar Baş'tadır.[3]
Hiç kimseyi filancanın torunu olmak ne mertebe sahibi eder hatta ne de adam eder. Adam olmak için bizatihi adam olmak lazım.
Yobazın olmadığı her yer cennettir.Kandil geceleri: mevlit, regaip, miraç, berat gibi kandil geceleri Kur'an'da ve sünnette yer almaz. Bu geceler Hz. Peygamberimiz zamanında ve dört halife döneminde kutlanmamıştır. Kur'an'da ve sünnette yer almayan uygulamalar din dışıdır. Kandiller, kutlu doğum haftaları ve mevlit. İslam dininde böyle uyduruk şeyler yok. Kur'an'da bunlar yok. Bunlar bidattır!
Kandil geceleri denen Emevi adetini dinimize ilave etmeye çalışarak kutlayanlar, sevap kazanmak veya günahlarından arınmak bir yana günah işlemektedirler.
Bugün de Türkiye'nin en hayati meselesi “namuslu adam“ meselesidir. Türkiye'nin bütün badirelerinin başında namussuzluk belası vardır.
Hocasının kitaplarını, Allah'ın kitabından daha fazla okutan her cemaat; Allah'a kul değil, kendilerine köle yetiştirir.
Atatürk de deisttir. Hem namuslu hem de Allah’a imanı olan adam başka bir yere gidemez.[4]
Atatürk'e saldırmak; “daha kaliteli bir dindar olduğunuz“ değil, “daha kaliteli bir şerefsiz“ olduğunuz anlamına gelir.
Ne diyor: "Mustafa Kemal rakı içerdi kaldırıp atalım!" Fatih Sultan Mehmet de "şarap" içerdi... Orda ses yok. Bugünkü hesaplarına dokunmuyor çünkü. Ona "Hazreti Fatih" diyor; Mustafa Kemal'in içtiği rakıların, kadehlerin sayılarını sayarak onu cehennemlik ilan ediyor. Böyle haysiyet paydası düşük bir anlayış olur mu?
Mustafa Kemal'in devrimleri bir tek cümleye indirgenebilir: Aklın prangalarını kırmak.
Mustafa Kemal'i anlamadan ne bu ülkenin kurtulması mümkündür; ne de İslam aleminin.
Atatürk'e sayın demek yetmez. Onu da ben umursamazlık gibi anlarım. Büyük Atatürk, Aziz Atatürk, Ölümsüz Atatürk, Eşsiz Atatürk onlar bile az!
Ben, bir namussuz ateist görmedim. Namussuz dinci gördüm. Türkiye'nin en büyük açığı “namuslu adam“ açığıdır.
Ölülerden ve ruhlardan dilekte bulunmak, onları Allah ile araya aracı koymak “her hal ve şartta“ sonsuza kadar şirktir.
Dabbe'tül Ar'z denince, bizim aklımıza, mesela, insanlığı, kıyametin yaklaştığı yolunda sürekli uyaran ve nitelikleri Kur’an’daki tanıtıma uyan ünlü dahi fizikçi Stephen Hawking gelmektedir.[5]
Darwin, evrim tezini ünlü müslüman filozof İbn Miskeveyh’ten çaldı. Evrim teorisi Batı’nın değil, Müslümanlarındır.[6]
Deistler bilmişlerdir ki, [[Tanrı] dışında insanüstü tanıdığınızda bunun arkasından sadece peygamberler değil; evliya, ermişler ve daha bilmem neler insanüstü varlıklara dönüştürülecek birer yedek ilâh halinde insan hayatına musallat edilecektir, edilmiştir. Akıl dışında kutsal tanımanın sonucu ise aklın hayatın dışına itilmesi, onun yerini kutsallaştırılmış birtakım adamların ilhamlarının, rüyalarının alması olacaktır. Tarih, özellikle dinlertarihi deistlerin bu iddialarını (veya öngörülerini) tamamen doğrulamıştır. Ve doğrulamaya devam etmektedir.[7]
Dindar sahip olduklarını paylaşır, dinci ise başkalarının elindekileri kendininkine katmak üzere uğraşır.
Dindar sahip olduklarını paylaşır, dinci ise başkalarının elindekileri kendininkine katmak üzere uğraşır.[8]
Dinci çıkarına ters düşen hiçbir şeye ve hiçbir kişiye vefa göstermez. Bunun içindir ki; dinciyi dost edinmek, kobra yılanıyla yatağa girmeye benzer.[9]
Halk arasında sünnet veya sünnet olmak denen cerrahi operasyonun Kur'an'da hiçbir şekilde yeri yoktur. Sünnet, bir Ortadoğu örfüdür.
İçtihat, Kuran dininin ruhu, beyni, hayat kaynağıdır.[10]
Peygamberimiz, beni Hıristiyanların Hz. İsa'yı övdükleri gibi övmeyin, bana Allah'ın kulu ve elçisi demeniz yeterli demiştir. Elçi olmaktan daha büyük bir paye varmı? Şimdi bazıları bunu beğenmiyorlar da 'kainatın efendisi' diyerek Allah'ın sıfatını peygamberimize yakıştırıyorlar. Tövbe deyin... Siz Allah'ın vermiş olduğu sıfatları beğenmiyorsunuz da başka sıfatlar mi veriyorsunuz. Siz kimsiniz? Siz peygambere yakışır bir ümmet olmayı beceremediniz de şirk ile onu yücelterek mi Müslüman olmaya çalışıyorsunuz?
Türkiye'de; siyasal İslamcılığın devreye girdiği günden beri namaz artık bir meydan malzemesine döndürülmüş, bütün ruhaniyeti, erdiriciliği, saffet ve güzelliği yok edilmiştir. İslam tarihinin en kahırlı aldatma tabloları, namaz kullanılarak yaratılmıştır.
İslamın resim ve heykele tapma yasağını, resim ve heykel yapma yasağına dönüştürerek sürdürmenin anlamı kalmamıştır. Resim de serbesttir, heykel de.[10]
Kur'an; deizmi teşvik eden, terviç eden bir kitap değil ama ona kapı aralayan bir kitaptır.[4]
Cumhuriyet tarihinde talanın en büyüğü bu dönem yaşanmıştır. Diğerlerinin hepsini toplasan buna denk gelmez.
(Haziran 2008.)
Ben Kur'an'ın müminiyim. Ilımlı İslam'ın mümini değilim.
İki rekat namaz kılıyor diye, kimsenin yavşaklığı mazur görülmez.
Bir insanın namaz kılıp kılmadığına, besmele çekip çekmediğine bakmayacaksınız! O insanın yediğinin haram olup olmadığına bakacaksınız.
Kurandemokrasiyi çağırmaktadır. Kim ki İslami diktatörlükleri savunursa Tanrı'nın sözünü tahrif eder.[11]
Laiklik, sadece devletin dinden, dinin de devletten elini çekmesini sağlamıyor, din sınıfının dini yaşamak isteyen kitlelere tasallutunu da önlüyor. Bu açıdan bakıldığında laiklik dine en büyük hizmetin kurumudur. Ve laiklik, dindarların âdeta huzur ve mutluluk gemisidir. Dinci sömürücüler laikliğe, esas bu ikinci anlamı yüzünden düşmandırlar. Çünkü onların kitleler üzerindeki şeytani hegemonyalarını kıran, laikliğin bu ikinci anlamıdır. Bu anlam, din bezigânlarının korkulu rüyalarının ve saltanatlarını yitirme kaygılarının esas sebebidir.[7]
1500 yıla yakın bir geçmişin sahibi olan İslam dünyası, son birkaç yüzyıldır ölümsüzlük dosyasına girecek hemen hemen hiçbir şey üretmedi. Yıllar ve yıllar boyunca "dua" adı altında gırtlak şovu yapıldı. O bağırıp çağırmalar gerçekten "dua" olsaydı, İslam dünyası bugün bu halde olur muydu? Bugün İslam'ı 3 yıllık gecekondu semtinde 30 camii inşa eden ama tek bir okuma salonu inşa etmeyen veya edemeyen yığınlar temsil ediyor. Bedava bulanlar kıymetini bilmeseler de Cumhuriyet bu yüzyılda islam dünyasına verilmiş en büyük nimettir.
Müzik düşmalığının bizatihi kendisi bir nasipsizliktir.[10]
Ölü için 7'inci, 40'ıncı, 52'inci gecelerden tutun helva pişirmemize kadar hepsi bize "şamanizm" den geçmiş ritüellerdir. İslam cilası ile bunlar halkımıza yutturuluyor. Peygamberimizin öğrettiği ise ölü evine yemek götürülür, çünkü kederli oldukları için yapamazlar diye. Şimdi ise millet ölü evine kavurma yemeye gidiyor, ruhuna dua okuyor, ölü için Kur'an okuyor. Bunların hepsi "şamanizmin" etkileridir.
Müslümanlık, "namaz"sız olur ama, "ahlak"sız olmaz!
Müslümanların "perişan" olduğu ülkeler: Filistin, Afganistan, Libya, Irak, Yemen, Suriye. Müslümanların "mutsuz" olduğu ülkeler: Cezayir, Mısır, Fas, Tunus, İran, Pakistan, Özbekistan, Türkistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Lübnan, Suudi Arabistan. Müslümanların "mutlu" olduğu ülkeler: Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, İsviçre, Amerika, Norveç, Hollanda, Danimarka. Yani Müslümanlar, Müslüman ülkelerin tümünde "perişan" veya "mutsuz" , Müslüman olmayan ülkelerin tümünde mutlu ve keyifli. Türkiye, Müslüman dünyada bir istisna idi. Neden? Petrolü, parası olduğundan mı? Hayır! Tam aksine, petrol ve para o mutsuz Müslüman ülkelerin elinde. Türkiye, Atatürk'ün ışığı ve Cumhuriyet devrimlerinin getirdiği aydınlık ve akılcılık sayesinde farklı idi. Batı bunu gördü ve Atatürk'e düşmanlığı din sanan alçak ve aptalları yanına alıp Cumhuriyet'in ve Atatürk devrimlerinin altını oyarak Türkiye'yi bir istisna olmaktan çıkardı. Şimdi Türkiye'yi de en azından "mutsuz" ülkeler arasına koymamız gerekiyor. Böyle giderse bir süre sonra Türkiye "perişan" ülkeler listesine girecektir.
Türkiye'nin son otuz yılına bakın. Milyar dolarlık vurgunların arkasında besmeleyi, namazı ağzından düşürmeyen adamlar var!
Şark meselesinin hedefine varmasında batının bütün sinirlerini tepesine çıkaran, batıyı rahatsız eden, batının pişmiş aşına su katan bir fenomen var; bu Mustafa Kemal fenomeni. Bugünkü batının bir yandan radikal İslam’dan, bir yandan İslami şiddet üretmesinden, bir yandan İslam’ın çağı rahatsız etmesinden –bakın tabirler; bunlar kendilerinin tabirleridir- bir yandan şikayetçi olarak İslam meselesinin bu sıkıntılı noktalarını, uygulamaları, fikriyatı; kurduğu devlet ve geliştirdiği aydınlanma hareketiyle, hepsiyle birden ortadan kaldırmış ve bu sıkıntıyı bertaraf etmiş bir adamın mirasını ortadan kaldırmaya uğraşıyorlar.[12]
İyi bir insan olmak için Müslüman olmaya gerek yoktur. Ancak Müslüman olmak için iyi bir insan olmak şarttır.
Vahdettin Milli Mücadele kahramanlarını aforoz ederek onlar hakkında ölüm fetvası verdi, Ankara'da Rifat Börekçi de hutbeleri O'nun adına değil, millet adına okutarak onu millet adına aforoz etti.[13]
Şeriat, Kur'an'ın getirdiği dinin adı değildir. Kur'an'ın getirdiği dinin adı İslam'dır. Sadece İslam. Başka adı yok.
Müslüman dünyası, İslam adı altında Cahiliye şirki yaşamayı hoş görecek bir yozlaşmaya boyun eğdirilmiştir.[14]
Sahte dinin sömürüsü pahasına dindar olmaktansa, dinsiz kalmayı tercih edin! Çünkü bu takdirde hiç değilse gerçek dini bulma ümidiniz canlı kalır.[15]
Niçin İslam'ın düşmanları Atatürk'ten rahatsızdır? Kim diyor bize Atatürk'ü yıkın diye? Batı kurmayları Atatürk'e deccal dedi, ilk defa İngiliz Gizli Servisi üretmiştir bu tabiri. Bizim bu İngiliz oyununa teslim olan namussuzlarımız da bunu almışlar ve kullanmışlardır Atatürk için. Hepsinin kaynağı, laboratuvarı, üretim yeri İngiliz gizli servisidir.
Bizi mahvedenler; militan din düşmanları değil, içimizdeki din sömürücüsü, din rantı yiyen işbirlikçi hain alçaklardır![16]
Dini, Allah'ın iradesinin dışına çekerek insanı sömürme ve kahır altına alma kurumuna dönüştürenler, ilk iş olarak Allah'ın kullarını köleleştirirler. "Bize köle olun, sizi cennete götüreceğiz" diyerek.[17]
Kur’an’ın tanıttığı Allah; susup pusmayı değil, konuşup düşünmeyi, ardından da eyleme geçmeyi ibadet saymaktadır.[18]
Hakkında söylenenler
Yaşar Nuri Öztürk, günümüz Türkiye'sinin en ünlü ilahiyatçısı ve laik-reformist bir İslam'ın öncü teorisyenidir.[19]
Vikipedi maddesi
Vikiveri öğesi
