Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Özellikleriyle Of İlçesi (1923-2010) Of District with its Social, Cultural and Economic Features (1923-2010), 2023
Zehra ASLAN * Öz Trabzon'un ilçeleri arasında önemli bir yeri olan Of, Cumhuriyetle birlikte idar... more Zehra ASLAN * Öz Trabzon'un ilçeleri arasında önemli bir yeri olan Of, Cumhuriyetle birlikte idari, sosyal, kültürel ve ekonomik yönlerden birçok gelişmeye ve değişime sahne olmuştur. Sosyal yönden; imar planları, yeni yollar, altyapı çalışmaları gibi düzenlemelerin yapıldığı ilçede, toplumsal bir sorun olarak başta asayiş olmak üzere problemler yaşanmıştır. İki defa idari taksimatta yapılan değişikliklerle alanı daraltılan Of'ta, kültürel olarak gelişme sağlanmış bu çerçevede eğitim kurumları başta olmak üzere halk eğitimi çalışmaları yapılmış ve bir kütüphane kurulmuştur. İlçenin ekonomisi tarıma dayalı olup, bilhassa çay tarımının ilçede desteklenmesi ile birlikte etkileri görülmüştür. Ziraat dışında hayvancılık ve sahil kesimlerinde kıyı balıkçılığı önemli yer tutmaktadır. Ayrıca sosyal, kültürel ve ekonomik yapıyı desteklemek amaçlı ilçede dernekler açılmıştır. Of ilçesinin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını 1923-2010 arasında genel hatları ile incelemeyi amaçlayan çalışma, Of Belediye Arşivi, TÜİK kayıtları, basın başta olmak üzere telif ve tetkik eserlerden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by zehra aslan
zamanki adıyla Şarlı bucağında) doğdu. Babası Bahriye Kolağası Reiszâde Hafız Ahmet Efendi, annesi Sadbek
Hanım’dır. İlköğrenimini Trabzon’da tamamladıktan sonra 1898’de Heybeliada Bahriye mektebine girdi. 1902’de
Harbiye sınıfına geçti. 1903 yılında eğitim için İngiltere’ye gönderildi. Başarılı bir öğrenci olan Ali Şükrü Bey, kurmay
sınıfına ayrıldı. 26 Şubat 1904 tarihinde de Mekteb-i Fünun-ı Bahriye’nin güverte bölümünden, Bahriye Erkan-ı Harbiye
Mülazımı (Bahriye Kurmay Teğmeni) olarak sınıf üçüncülüğü derecesiyle mezun oldu. 1904’te teğmen rütbesiyle Deniz
Kuvvetlerine katıldı. Heybetnüma okul gemisindeki güverte mühendisliğinden sonra çeşitli gemilerde seyir subayı
yardımcısı olarak görevlendirildi. 29 Ekim 1905’te rütbesi, Bahriye Kurmay Üsteğmenliğine yükseltildi. 3 Eylül 1907’de
Mesudiye Zırhlısı seyir subayı yardımcılığına atandı....
zamanki adıyla Şarlı bucağında) doğdu. Babası Bahriye Kolağası Reiszâde Hafız Ahmet Efendi, annesi Sadbek
Hanım’dır. İlköğrenimini Trabzon’da tamamladıktan sonra 1898’de Heybeliada Bahriye mektebine girdi. 1902’de
Harbiye sınıfına geçti. 1903 yılında eğitim için İngiltere’ye gönderildi. Başarılı bir öğrenci olan Ali Şükrü Bey, kurmay
sınıfına ayrıldı. 26 Şubat 1904 tarihinde de Mekteb-i Fünun-ı Bahriye’nin güverte bölümünden, Bahriye Erkan-ı Harbiye
Mülazımı (Bahriye Kurmay Teğmeni) olarak sınıf üçüncülüğü derecesiyle mezun oldu. 1904’te teğmen rütbesiyle Deniz
Kuvvetlerine katıldı. Heybetnüma okul gemisindeki güverte mühendisliğinden sonra çeşitli gemilerde seyir subayı
yardımcısı olarak görevlendirildi. 29 Ekim 1905’te rütbesi, Bahriye Kurmay Üsteğmenliğine yükseltildi. 3 Eylül 1907’de
Mesudiye Zırhlısı seyir subayı yardımcılığına atandı....
dominate the Cyprus since Britain settled in the island since 1878. During
the following period, Cyprus could not find a primary place for itself in
Turkish foreign policy until the first half of 1950s. However, this did not
mean that Turkey was completely indifferent to the developments taking
place on the island or Turkish people living there. Inaccordance with the
orders given by Turkish governments, reports were kept in relation to the
situation of Turkish people living there, the developments taking place on the
island, the connection of ecumenic presidency of Eastern Orthodoxes as well
as the protests and meetings. Also, the news regarding the activities of Said
Molla, representatives of old regime, and probable settlement of Vahdettin in
Cyprus were transferred to Turkish authorities. In accordance with the data
derived from reports, the developments taking place in Cyprus were followed
with interest. The calls for help from Turkish people were generally
welcomed. In this sense, they were provided with certain facilities like
accomodation for those who wanted to migrate to Turkey, granting of
citizenship right, if requested, and free boarding and education right in
Turkey for Cypriot students. The purpose of the study is to probe into the
perception of Cyprus and related issues since Treaty of Lausenne until 1950s
when the aforementioned issue gained a priorityon Turkey's agenda. The
study is mainly based on Republican archive of Prime Ministry. Minutes of
GNAT (Grand National Assembly of Turkey), media of that period,
observation and copyrighted works were also referred.
benefit from the services of Turkish State Theatre. The idea, which was originally owned by Muhsin Ertuğrul as a
dream, was realised during the Democratic Party era and the first regional theatres were established in that period in
Turkey. Despite the open expressions coming from the government and State Theatre’s management during 1960-
1980 period about their objective for making regional theatres widespread, there were regional theatres only in Bursa
and İzmir theaters including the Istanbul Culture Hall operational in the 1968-1969 season by 1970. A set of
activities, namely organising open forums and forming an advisory board, were conducted to improve regional
theatres since 1970, especially when Talat Halman was acting as the minister of culture. The opening of theaters in
Erzurum, Kayseri and Trabzon in line with Adana State Theatre was made since 1976. However, despite the
operationalisation of the new theaters, the regional theatres couldn’t have reached the defined objectives in a process
of 25 years. This study aims to analyse the founding and development of the regional theatres planned for making
theatre in the regions away from the centre widespread in the process of 25 years covering the period of 1955-1980.
1949 yılında çıkartılan kanunla kuruluşu resmi olarak gerçekleşen Türk Devlet Tiyatrosu'ndan merkez dışındaki
bölgelerin yararlandırılması amacı ile daimi kadrolu tiyatrolarının oluşturulması düşünülmüştür. Aynı zamanda Muhsin
Ertuğrul'un bir hayali olan bu düşünce, Demokrat Parti döneminde hayata geçirilmeye başlanmış ve Türkiye'de ilk
bölge tiyatroları bu dönemde kurulmuştur. 1960-1980 döneminde bölge tiyatrolarının yaygınlaştırılması, hem
hükümetlerin hem de Devlet Tiyatrosu yönetiminin görünürde yine hedefi olarak dillendirilmekle birlikte 1970
gelindiğinde, 1968-69 sezonunda faaliyete geçirilen İstanbul Kültür Sarayı ile birlikte Devlet Tiyatrosu sadece Bursa
ve İzmir sahnelerinde faaliyet göstermiştir. 1970 yılından itibaren bölge tiyatrolarının geliştirilmesi için bilhassa Talat
Halman'ın Kültür Bakanlığı döneminde açıkoturumlar düzenlemek, danışma kurulu oluşturmak gibi bir dizi çalışmalar
yapılmıştır. 1976 yılından itibaren Adana Devlet Tiyatrosu dışında, Erzurum, Kayseri ve Trabzon sahnelerinin açılışı
gerçekleşmiş fakat yeni sahnelerin faaliyete geçirilmesine rağmen bölge tiyatroları ile ilgili belirlenen hedeflere, 25 yıllık
süreçte ulaşılamamıştır. Bu çalışmada 1955-1980 arasındaki 25 yıllık süreçte tiyatronun merkezden uzak bölgelerde
yaygınlaştırılması amacı ile oluşturulması planlanan bölge tiyatrolarının kuruluşu ve gelişiminin incelenmesi
amaçlanmıştır.
“Chester” projesi gündeme gelmiştir. Gerçekleşmeyen bu projeden sonra 1930’lu yıllarda
Trabzon-Erzurum ve Tebriz arasında bir demiryolu yapımı söz konusu olmuştur.
II. Dünya Savaşı yıllarında İran Transit ticaret yolunun tamamlanması ile Trabzon Limanı’nın
yapımı önem kazanmıştır. Bu süreçte Trabzon Limanı ve Trabzon-Erzurum
demiryolunun birlikte yapılacağına dair adımlar atılmışsa da savaş şartlarının ülke
ekonomisine olumsuz etkileri liman yapımını ertelemiştir. II. Dünya Savaşı’nın sona
ermesi ile Trabzon Limanı’nın, inşaat çalışmaları 1945 yılında başlamış ve hem ulaşım
hem de ekonomik oluşu gibi sebeplerle proje dâhilinde Liman’ı, Erzurum’a bağlayacak
bir demiryolu yapılması için 1948 yılında incelemeler yapılmasına karar verilmiştir.
1949 yılında başlatılan Trabzon Limanı’nın inşaatı ise 1953 yılında tamamlanmış
ve 1954 yılında işletmeye açılmıştır. Trabzon Liman Tüzüğü’nün hazırlandığı yıl olan
1970 yılının başından itibaren İran’ın, transit taşımacılığını Trabzon Limanı’ndan
yapmaya başlaması ile Liman’ın önemi ve işlerliği tekrar artmıştır. 1978 yılına gelindiğinde
Liman’ın mevcut durumunun yetersizliği ortaya çıkmış ve bu çerçevede Trabzon
Valiliği, Liman’ın genişletilmesi için çalışmalara başlamıştır. Trabzon Limanı’nı iç
bölgelere bağlayacak demiryolu yapımına ilişkin bir başka proje 1980’den sonra tekrar
gündeme gelmiş ve etüt çalışmaları için 1983 bütçesinden 46 milyon liralık ödenek
ayrılmıştır. 1990’lı yılların ortalarında Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliği tarafından
Trabzon-Erzurum-Erzincan demiryolunun yapılması ile ilgili alınan Yönetim Kurulu
kararı, Ulaştırma Bakanlığı’na gönderilmiştir. Bunun sonucunda Trabzon-TireboluErzincan arasında yapılması planlanan demiryolu hattı Ulaştırma Bakanlığı’nın 1996
yılı programına alınmış fakat bu hat ekonomik olarak uygun görülmediği için proje
işlemleri başlatılamamıştır. Bu süreçte özelleştirme kapsamına alınan Trabzon Limanı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına devredilmiş ve 20.11.2003 tarihinde de özelleştirilmiştir.
Hazırlayacağımız bu çalışmada, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar
olan süreçte Trabzon Limanı’nın gelişimi ile buna bağlı olarak gündeme gelen Trabzon’a
demiryolu yapma girişimlerinin araştırılması amaçlanmıştır.
One of the most interesting examples of ordinary citizens in the trial was HasanPolat and his wife FerdanePolat, who pointed out that they were self-employed in their defense. The couple who was arrested on 27 June 1960 as a result of a complaint was put in the Sultanahmet Jail. HasanPolat was not able to all of attend the trials due to his illness and was treated in the Garrison Hospital. The emotional expressions and style in the defense of the couple were striking.They emphasized in their defense that they were innocent and their children at the ages of 5, 9, 11, and 17 were in a miserable situation as their parents were under arrest. They stated that they had been slandered during the Topkapı incidents and demanded to be released from prison. However, Hasan and FerdanePolat were sentenced to heavy imprisonment for seven years and six months by the Supreme Court of Justice.
The study to be prepared by using the documents of the Republican Archive of the Prime Ministry will be about the trial of a couple with four children, who was not a member of parliament and who had financial problems. It will provide some pieces of information on the judicial process, examine the couple’s written defense petitions prepared without a lawyer as well as their condition in prison, and reveal a reflection of this process on an ordinary family’s life.
Çekoslovakya’dan olmak üzere, Türkiye'ye Yahudi göçü olmuştur. Türk Hükümeti, 1942 yılında
yasalaşan Varlık vergisi nedeniyle birçok eleştiriye maruz kalmış olsa da daha erken bir tarihte (1940
yılının Şubat ayında), işgale uğrayan ülkelerde Türk vatandaşı olup kanunen durumlarında bir sakınca
bulunmayan Yahudilerin Türkiye'ye gelmelerinin engellenmemesi yönünde karar almıştır. Bununla
birlikte savaşın başında kitlesel Yahudi göçünü engellemek amacıyla, uygulamasına 25 Haziran 1947
tarihinde son verilen, 30 Ocak 1941 tarihli ve 2/15132 sayılı bir karar çıkartılmıştır. 1938-1950 arası
dönemde sığınma, seyahat, ticaret, çalışma gibi amaçlarla Romanyalı Yahudiler Türkiye'ye gelmiştir.
Belgelere göre değerlendirildiğinde Türk Hükümeti’ne iletilen bu yönde taleplerin, genellikle olumlu
karşılandığı görülmüştür. II. Dünya Savaşı döneminde Türkiye'de ikamet eden Romanyalı Yahudiler
de vardır. Bunlardan, oturma sürelerinin uzatılması yönünde talepte bulunanlara genellikle olumlu
cevaplar verilmiştir. Savaş yıllarında Yahudilerin göç için tercihlerinin başında Filistin gelmekte ve
buraya giden yolda Türkiye, önemli bir köprü görevi görmekteydi.Çünkü Bulgaristan üzerinden
karayolu, Tuna veya Romanya Köstence Limanı'ndan Karadeniz’e açılan denizyolu Türkiye’den
geçmekteydi. Bu bağlamda Romanyalı Yahudiler, başta Filistin olmak üzere başka memleketlere
gitmek için Türkiye'den transit vize talebinde bulunmuşlardır. Avrupa'dan gelen mültecilere karşı
tutumundan dolayı Filistin Yahudi Azınlığı ve Filistin Yahudi Ajansı tarafından Türk Hükümeti’ne
1944 ve 1945 yıllarında teşekkür yazıları gönderilmiştir.
Ağırlıklı olarak Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgelerinden yararlanılarak hazırlanan bu
çalışmada, özellikle II. Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'nin Yahudilere yönelik politikası çerçevesinde
Romanya'dan Türkiye'ye gelen ve Türkiye'de ikamet eden Romanya kökenli Yahudilerin durumu ve
hükümetin onlara yönelik uygulamalarının sonuçları araştırılmıştır.
appointments during his Trade Ministry after 27 May 1960 military coup. The
claim puts forth that Aker misconducted by appointing Adil Kamil Gulcur the counselor
of Foreign Trade Department, illegally, as the manager of Istanbul Fresh Fruits
and Vegetables Agriculture Sales Cooperatives through bringing him out of the scope
of law numbered 3656. The file escrowed to the Higher Board of Inquiry by the Central
Board of Inquiry with a document dated 12.09.1960 and numbered 2320 was examined
and it was decided to open an impeachment against Aker. In his defense dated
24.10.1960, Aker stressed that he knows the staff in the trade ministry very well, since
his working as the head of audit board and vice undersecretary before 1954 elections.
Aker mentioned that Adil Kemal Gulcur, as a staff having a good educational background
and successful work life, was appointed the relevant directorate due to the
trust in his goodness and his own request. He also added that there wasn’t any unjust treatment on behalf of Gulcur. Aker completed his defense by asking for the testimony
of Gulcur by expressing that the appointment of Gulcur, who knew the materials
and had well reasoning skills, wasn’t a misconduct or unjust treatment of someone.
Celalettin Abanozoglu and Orhan İnan were also put on trial together with Aker according
to article 240 of Turkish Penal Code in the public prosecution opened on
21.03.1962 by the Higher Board of Inquiry. The case was dismissed and the accused
were acquitted on 20.03.1963, since the action was considered within the scope of
Amnesty Law numbered 218 in terms of the way the case was opened and the article
applied. The study will elaborate on the trial process of Abdullah Aker due to the
claims related to illegal appointment of Adil Kemal Gulcur during Aker’s trade ministry
to a position in addition to his serving as the undersecretary of foreign trade by utilising
from the Yassiada minutes. The study will provide the details of the investigation
of the Board of Inquiry, defenses of the accused, the decisions of Higher Justice
Council and related documents.
Keywords: Apointment, accusation, Yassıada, investigation, case