Anıların lanetlenmesi veya hatıralardan intikam almak olarak bilinen fenomen, bânîlerin makamını,... more Anıların lanetlenmesi veya hatıralardan intikam almak olarak bilinen fenomen, bânîlerin makamını, mevkisini kaybettiğinde ya da öldüğünde ardılları veya karşıtları tarafından eserlerinde tahribatlar gerçekleştirilmesi olarak bilinmektedir. Bu fenomen, anıtlardan el sanatlarına, heykellerden resimlere, edebi eserlerden sikkelere kadar çok çeşitli alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Anıların lanetlenmesi kapsamında kişiyi hatırlatacak nesneler kasıtlı bir şekilde yok edilmiş, silinmiş veya değiştirilmiştir. Kimi zaman aynı devlet içerisindeki halef selef hükümdarlar arasında, kimi zaman ise aynı dini veya siyâsî görüşe sahip halef selef devletler arasında bu fenomenin yansımaları görülmektedir. Çalışmamızda anılardan intikam alma fenomenine Anadolu Selçuklu tarihi çerçevesinde bakılmıştır. Selçuklu döneminde intikam almak amacıyla bilinçli olarak insan eliyle tahrif edilen anıtlar veya anıtların kitabeleri üzerinde durulmuştur. Yapı ölçeğinde baktığımızda dönem kaynaklarının ve mimari eserlerin bizlere verdiği ipuçları ile Anadolu Selçuklularında altı bânînin eserlerindeki tahrifat belirtilmeye çalışılmıştır. Genelde Selçuklu dönemindeki tahrifat yapının kitabesinde geçen ismi ile sınırlı kalmıştır. İntikam alma fenomeninin görüldüğü bânîlerden biri Selçuklu sultanı İzzeddin Keykâvus diğeri ise Selçuklu hükümdarı ile kan bağı olan Rükneddin Cihanşah’tır. Diğer dört bânî ise Selçuklu devrinde çeşitli görevlerde bulunmuş emirlerdir. The phenomenon known as the damnatio memoriae or revenge on memories is known as the destruction of their works by their successors or opponents when the architectural patronages lose their office, position or die. This phenomenon occurs in a wide variety of fields, from monuments to handicrafts, from sculptures to paintings, from literary works to coins. Within the scope of the damnatio memoriae, objects that will remind the person have been deliberately destroyed, erased or changed. The reflections of this phenomenon can sometimes be seen among the successor predecessor rulers within the same state, and sometimes between the successor predecessor states with the same religious or political view. In some cases, revenge is not only taken from people, but they have succumbed to their ambitions by damaging their memories that will remind them. Architectural works built as religious, social, commercial or charitable structures have become works that reflect the power and propaganda of their patronages, in addition to these purposes. It has prevented the name of the person who left a work in the world, and has been instrumental in making its patrons people who are remembered with respect even after centuries. For this reason, every great person in history has signed works that will keep his name alive. While creating a work ensures that the name of its patron is remembered and not forgotten in the material world, it ensures that it is remembered and prayed for in the spiritual world. Therefore, every person who has financial power has made it his duty to create a work. Seljuk sultans, their wives, family members and relatives, as well as respected commanders, religious leaders and wealthy people undertook the patronage of the artifacts. People have conflicted with each other for various reasons during the process they have lived, and they wanted to make them pay the price by harming the person or persons they hold responsible for the harm that has happened to them. The phenomenon of taking revenge on the memories (damnatio memoriae) encountered in almost every period is also encountered in the Anatolian Seljuks. In our study, the phenomenon of the damnatio memoriae has been examined within the framework of Anatolian Seljuk history. The monuments or the inscriptions of the monuments that were deliberately destroyed by people themselves in order to take revenge during the period of Anatolian Seljuks were emphasized. When we look at the architectural perspective, it has been tried to point out the destruction in the works of six patrons in the Anatolian Seljuks with the clues given to us by the sources of the period and architectural works. In general, the destruction during the period of Anatolian Seljuks was limited to the name of the building in its inscription. One of the benefactors where the phenomenon of revenge is seen is Izzeddin Keykâvus, the Seljuk Sultan, and the other is Rükneddin Cihanşah, who is kin to the Seljuk ruler. The other four patrons were emirs who held various positions in the Seljuk period.
Türk-İslam mimarisinin şaheserlerinden biri olan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Anadolu Selçu... more Türk-İslam mimarisinin şaheserlerinden biri olan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklularının vasalı olan Mengücekli Beyliği tarafından inşa ettirilmiştir. Birbirine bitişik yapılan cami ve darüşşifanın cephe düzenleri genel itibariyle sade olsa da bilhassa taçkapıları ihtişamlı taş işçiliğine sahiptir. Külliyede toplam dört taçkapı yer almaktadır. Bunlardan üçü camiye biri darüşşifaya aittir. Her biri şahsına münhasır olan abidevi taçkapılar, süsleme özellikleri bakımından dönemine göre oldukça gelişmiş bezeme programına sahiptir. Baştan aşağı neredeyse boşluk bulunmadan yoğun bir şekilde bezeli taçkapılarda geometrik, bitkisel, yazılı ve figürlü süslemeleri bir arada görmekteyiz. Çalışmamızda cami ve darüşşifada yer alan figüratif süslemeler incelenecektir. Gerek camide gerekse darüşşifada doğrudan görülebilen figürlerin yanı sıra süslemelerin arasına istiflenmiş çeşitli figürler bulunmaktadır. Her iki yapıda tespit ettiğimiz figürler ağırlıklı olarak taçkapılarda yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapıların çeşitli yerlerinde de figürler karşımıza çıkmaktadır. Figürlü bezemelerde kartal, doğan, boğa, ejder, aslan gibi zoomorfik figürlerin dışında antropomorfik (insan) figürlere de rastlanmaktadır. Daha önceki çalışmalarda Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası özelinde figüratif süslemeler incelenmemiştir. Üstelik tespit ettiğimiz figürlerden biri literatürde de yer almamaktadır. Çalışmamızda her iki yapıdaki figürlü süslemeler toplu bir şekilde verilerek Anadolu Selçuklu mimarisindeki figürlü süslemelerin yeri irdelenecektir. Figürlerin mitolojik, astrolojik, kozmolojik, sembolik ve ikonografik anlamları ile plastik özellikleri üzerinde durularak bilim dünyasına bütün haliyle tanıtılması amaçlanmaktadır. Divriği Great Mosque and Hospital, one of the masterpieces of Turkish-Islamic architecture, was built by the Mengücekli Principality, a vassal of the Anatolian Seljuks. Although the facades of the mosque and hospital, which are built adjacent to each other, are generally simple, especially the portals have magnificent stonework. There are four portals in the complex. Three of them belong to the mosque and one to the hospital. The monumental portals, each unique to its own, have a highly developed decoration program compared to their period in terms of ornamental features. We see geometric, herbal, written and figured ornaments together on the densely decorated portals, almost without gaps from head to toe. In our study, figurative decorations in mosque and hospital will be examined. In addition to the figures that can be seen directly both in the mosque and in the hospital, there are various figures hidden among the ornaments. The figures we identified in both buildings are mainly located on the portals. On the other hand, figures appear in various parts of the buildings. In addition to zoomorphic figures such as eagles, falcons, bulls, dragons and lions, anthropomorphic (human) figures are also encountered in figured decorations. In previous studies, figurative decorations within the scope of Divriği Great Mosque and Hospital were not examined. Moreover, one of the figures we identified are not included in the literature. In our study, the figurative decorations in complex will be given collectively and the place of the figured decorations in the Anatolian Seljuk architecture will be examined. It is aimed to introduce the figures to the world of science as a whole by emphasizing their mythological, astrological, cosmological, symbolic and iconographic meanings and plastic properties.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 2022
Külliye, Nevşehir ili Ürgüp İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaynaklarda Damsa olarak ... more Külliye, Nevşehir ili Ürgüp İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaynaklarda Damsa olarak bilinen yerleşimin bugünkü adı Taşkınpaşa’dır. Emir Taşhun tarafından yaptırılan külliyenin kesin inşa tarihi bilinmese de tarihi kaynakların bize verdiği bilgiye göre 14. yüzyılda yapıldığı belirtilmektedir. Mimari yapıların tamamlayıcı unsuru olan süslemeler yapılarla bir bütünlük arz etmektedir. Bundan dolayı sadece yapılarımızı değil üzerindeki süsleme programını da korumamız, yaşatmamız ve gelecek kuşaklara aktarmamız gerekmektedir. Bu amaçla yapılan restorasyonlar eserlerimizi geleceğe taşımaktadır. Hatırı sayılır sayıda restorasyon uygulamasında eserlerin geleceğe taşımaktan çok eski halini arattığı belirtilebilir. Günümüze yakın tarihlerde yapılan cami ve hanigahın restorasyonunda da benzer hatalarla karşılaşılmaktadır. Çalışmamızda sadece külliye bünyesindeki hatalı restore edilen süslemeler irdelenecektir. Bu hataların nerede yapıldığı çizimler ve fotoğraflar eşliğinde incelenecek, eski fotoğraflarla özgün halinin nasıl olduğu ortaya konulacaktır.
Uygur Türkü Sultan Alaeddin Eratna tarafından kurulan Eratna Beyliği 1327-1381 tarihleri arasında... more Uygur Türkü Sultan Alaeddin Eratna tarafından kurulan Eratna Beyliği 1327-1381 tarihleri arasında Orta Anadolu bölgesinde hüküm sürmüştür. Başta İlhanlılara bağlı olarak oluşum sürecine giren beylik, daha sonra bağımsızlığını ilan etmiştir. Eratna Beyliği; Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Çorum, Tokat, Kırşehir ve Amasya gibi egemenliği altındaki şehirlerde pek çok eser bırakmıştır. Günümüzde Eratna Beyliği’nden özgünlüğünü koruyan kırk yedi mimari eser kalmıştır. Ana cepheyi meydana getiren taçkapılar, Türk-İslam mimarisinin her döneminde en önemli mimari eleman olmuştur. Ekseriyetle cephelerin merkezinde karşımıza çıkan taçkapılar, cephe mimarisinin egemen unsurudur. Bundan dolayı yapıların taçkapıları ayrı değerlendirilmelidir. Eratna Beyliği yapılarının sadece yirmi bir adetinin giriş kapısı, taçkapı özelliği göstermektedir. Taçkapılar, diğer beyliklerdeki gibi Selçuklu mimarisi etkisi altında yapılmıştır. Ancak bir takım tezyini ve tasarım olarak yeniliğe girişmişlerdir. Taçkapılarda geometrik, bitkisel, figürlü, yazılı ve mukarnas süslemeler görülmektedir. Kırık ve düz çizgiler, yıldız, çokgen ve diğer formların bir araya gelmesiyle oluşan geometrik kompozisyon taçkapının çeşitli yerlerinin bezemesinde kullanılmıştır. Eratna taçkapılarında yer alan bu kompozisyonlar ve motifler tek tek değerlendirerek Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri tartışılacaktır. Selçuklu süsleme anlayışının devamı şeklinde görülse de kendine özgü motif ve kompozisyonlarının varlığı ortaya konmaya çalışılacaktır.
The Eratna dynasty, founded by Uighur Turks Sultan Alaeddin Eratna, had ruled in Central Anatolia between 1327-1381. The dynasty which entered into the process of formation depending on the Ilkhanids, had declared its independence later. Eratna Dynasty; had left many works in the cities under its sovereignty such as Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Corum, Tokat, Kırşehir and Amasya. Today, forty-seven architectural works from the Eratna Dynasty have remained originality. The portals that created the main facade have become the most important architectural element in every period of Turkish-Islamic architecture. Portals, mostly located at the center of the facades, are the dominant element of the facade architecture. Therefore, the portals of the constructions must be evaluated separately. The entrance gate of only twenty-one of the Eratna Dynasty constructions have shown the portal features. The portals were built under the influence of Seljuk architecture as in other dynasties. However, they had attempted to some of innovation in ornament and design. In portals, geometric, vegetal, figurative, inscription and muqarnas ornament are seen. The geometric composition formed by the combination of broken and straight lines, stars, polygons and other forms was used in the decoration of various places of portals. These compositions and motifs in Eratna portals will be evaluated one by one and the place in Turk-Islamic art will be discussed. Although decoration is seen as a continuation of the Seljuk ornamentation concept, but the existence of unique motifs and compositions will be tried to be revealed.
Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları XXIII, 2021
“Horror Vacui” (boşluk korkusu) kavramı, sanatta yüzeyleri tıka basa doldurma takıntısı olarak ta... more “Horror Vacui” (boşluk korkusu) kavramı, sanatta yüzeyleri tıka basa doldurma takıntısı olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram ilk defa İtalyan sanat eleştirmeni Mario Praz (1896-1982) tarafından Viktorya dönemi iç mimari anlayışını eleştirmek amacıyla ortaya atılmıştır. Praz, odaların karmaşık biçimde hınca hınç doldurulmasını eleştirmiştir. Daha sonra bu kavram Oryantalistler tarafından İslâm mimarisi ve sanatına dayandırılmış ve öyle ki neredeyse tamamen İslâm sanatı ile anılır hale gelmiştir. Bu çalışmada boşluk korkusu kavramını ortaya çıkaran Viktorya dönemi iç mimarisine kısaca değinilecektir. Daha sonra Viktorya iç mimarisindeki doluluğun sebepleri belirtilecektir. İslam sanatı ve mimarisinde boşluk korkusu var mıdır? Sorusu ile boşluk korkusuna yer verilip verilmediği üzerinde durulacaktır. Acaba bu korku sadece İslam Sanatına özgü bir korku mu? Yoksa bu korku diğer sanatlarda da görülüyor mu? Diğer dinlerdeki sanatsal örnekler irdelenip birbiri ile karşılaştırılacaktır. Son olarak bir eleştiri getirilecektir.
Kadim bir geçmişi olan çarkıfelek (fırıldak) sembolü dünyanın ve evrenin devinimini, kaderi, sons... more Kadim bir geçmişi olan çarkıfelek (fırıldak) sembolü dünyanın ve evrenin devinimini, kaderi, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü simgelemektedir. El sanatları ve mimari plastik süslemelerde görülen çarkıfelek motifi, kubbelerde de kullanılmıştır. Bu çalışmada Türk-İslam yapılarında karşımıza çıkan çarkıfelek süslemeli kubbeler ele alınmıştır. Çeşitli coğrafyalarda bulunan otuz dokuz adet çarkıfelek süslemeli kubbe, sanat tarihi açısından değerlendirilmiştir. Bizim saptayamadığımız veya günümüze gelememiş örneklerin olabileceği düşünülürse bu sayının daha da fazla olduğu belirtilebilir. Örneklerden on yedisi İran’da, ikisi Mısır’da, biri Özbekistan’da, biri Bulgaristan’da geriye kalan kısmı ise Türkiye sınırları içerisinde yer almaktadır. Bunlardan en erken tarihlisi 11-12. yüzyıla kadar gitmektedir. Tespit ettiğimiz ilk örnek İran coğrafyasında yer almaktadır. Çarkıfelek süslemeli kubbe Türklerle birlikte Mısır, Türkiye ve Balkan coğrafyasına taşınmıştır. Konu kapsamındaki çarkıfelek süslemeli kubbeler, yazılı ve görsel kaynaklar taranarak tespit edilmiş ve belirlenen örneklerin çizimleri fotoğraflar üzerinden yapılmıştır. Çarkıfelek formlu kubbeler kronolojik olarak katalog halinde tanıtılmıştır. Çarkıfelek sembolünün mekanı örten yarım küre biçimli üst örtülerde kullanılmasının ikonografik anlamları irdelenmiştir. Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri ve önemi üzerinde durularak genel bir değerlendirilmeye gidilmiştir. Çarkıfelek süslemeli kubbelerin başka mimarilerde görülen örneklerine değinilmiş, sadece geçmişteki yapılarda değil yakın dönemdeki yapılarda da kullanıldığı saptanmıştır.
Throughout the ages, people have given different meanings to material objects and spiritual conce... more Throughout the ages, people have given different meanings to material objects and spiritual concepts. These meanings, with positive or negative connotations, have been symbolized in various ways. Numbers and number systems have created their own number symbolism in every culture and belief. One of the numbers laden with special meanings is the number three. This is the first digit with the beginning, middle and end. This study examines the correspondence of three symbolisms in various religions and cultures. Its place in pre-Islamic Turkish faith is investigated and how it is associated with Hz. Ali in the Turkish-Islamic synthesis is interpreted. In the three-arm wheels on the Turkish-Islamic geometric ornaments are shown in the examples written in the form of Ali's name and their ornamental properties are emphasized. Three-armed wheel designed as "Ali" was identified in the geometric decoration of twelve works during the Turkish-Islamic period. Seven of these date from the Seljuk period, while one is the Anatolian Dynasties (Aydınoğulları) and three date from the Ottoman period. The name “Ali” is used in many building groups such as religious, commercial and educational buildings. Finally, the examples evaluated in their own inside with drawings and photographs are shown to have similar and different features. The place of this ornament in Turkish Art is explained.
Anıların lanetlenmesi veya hatıralardan intikam almak olarak bilinen fenomen, bânîlerin makamını,... more Anıların lanetlenmesi veya hatıralardan intikam almak olarak bilinen fenomen, bânîlerin makamını, mevkisini kaybettiğinde ya da öldüğünde ardılları veya karşıtları tarafından eserlerinde tahribatlar gerçekleştirilmesi olarak bilinmektedir. Bu fenomen, anıtlardan el sanatlarına, heykellerden resimlere, edebi eserlerden sikkelere kadar çok çeşitli alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Anıların lanetlenmesi kapsamında kişiyi hatırlatacak nesneler kasıtlı bir şekilde yok edilmiş, silinmiş veya değiştirilmiştir. Kimi zaman aynı devlet içerisindeki halef selef hükümdarlar arasında, kimi zaman ise aynı dini veya siyâsî görüşe sahip halef selef devletler arasında bu fenomenin yansımaları görülmektedir. Çalışmamızda anılardan intikam alma fenomenine Anadolu Selçuklu tarihi çerçevesinde bakılmıştır. Selçuklu döneminde intikam almak amacıyla bilinçli olarak insan eliyle tahrif edilen anıtlar veya anıtların kitabeleri üzerinde durulmuştur. Yapı ölçeğinde baktığımızda dönem kaynaklarının ve mimari eserlerin bizlere verdiği ipuçları ile Anadolu Selçuklularında altı bânînin eserlerindeki tahrifat belirtilmeye çalışılmıştır. Genelde Selçuklu dönemindeki tahrifat yapının kitabesinde geçen ismi ile sınırlı kalmıştır. İntikam alma fenomeninin görüldüğü bânîlerden biri Selçuklu sultanı İzzeddin Keykâvus diğeri ise Selçuklu hükümdarı ile kan bağı olan Rükneddin Cihanşah’tır. Diğer dört bânî ise Selçuklu devrinde çeşitli görevlerde bulunmuş emirlerdir. The phenomenon known as the damnatio memoriae or revenge on memories is known as the destruction of their works by their successors or opponents when the architectural patronages lose their office, position or die. This phenomenon occurs in a wide variety of fields, from monuments to handicrafts, from sculptures to paintings, from literary works to coins. Within the scope of the damnatio memoriae, objects that will remind the person have been deliberately destroyed, erased or changed. The reflections of this phenomenon can sometimes be seen among the successor predecessor rulers within the same state, and sometimes between the successor predecessor states with the same religious or political view. In some cases, revenge is not only taken from people, but they have succumbed to their ambitions by damaging their memories that will remind them. Architectural works built as religious, social, commercial or charitable structures have become works that reflect the power and propaganda of their patronages, in addition to these purposes. It has prevented the name of the person who left a work in the world, and has been instrumental in making its patrons people who are remembered with respect even after centuries. For this reason, every great person in history has signed works that will keep his name alive. While creating a work ensures that the name of its patron is remembered and not forgotten in the material world, it ensures that it is remembered and prayed for in the spiritual world. Therefore, every person who has financial power has made it his duty to create a work. Seljuk sultans, their wives, family members and relatives, as well as respected commanders, religious leaders and wealthy people undertook the patronage of the artifacts. People have conflicted with each other for various reasons during the process they have lived, and they wanted to make them pay the price by harming the person or persons they hold responsible for the harm that has happened to them. The phenomenon of taking revenge on the memories (damnatio memoriae) encountered in almost every period is also encountered in the Anatolian Seljuks. In our study, the phenomenon of the damnatio memoriae has been examined within the framework of Anatolian Seljuk history. The monuments or the inscriptions of the monuments that were deliberately destroyed by people themselves in order to take revenge during the period of Anatolian Seljuks were emphasized. When we look at the architectural perspective, it has been tried to point out the destruction in the works of six patrons in the Anatolian Seljuks with the clues given to us by the sources of the period and architectural works. In general, the destruction during the period of Anatolian Seljuks was limited to the name of the building in its inscription. One of the benefactors where the phenomenon of revenge is seen is Izzeddin Keykâvus, the Seljuk Sultan, and the other is Rükneddin Cihanşah, who is kin to the Seljuk ruler. The other four patrons were emirs who held various positions in the Seljuk period.
Türk-İslam mimarisinin şaheserlerinden biri olan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Anadolu Selçu... more Türk-İslam mimarisinin şaheserlerinden biri olan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Anadolu Selçuklularının vasalı olan Mengücekli Beyliği tarafından inşa ettirilmiştir. Birbirine bitişik yapılan cami ve darüşşifanın cephe düzenleri genel itibariyle sade olsa da bilhassa taçkapıları ihtişamlı taş işçiliğine sahiptir. Külliyede toplam dört taçkapı yer almaktadır. Bunlardan üçü camiye biri darüşşifaya aittir. Her biri şahsına münhasır olan abidevi taçkapılar, süsleme özellikleri bakımından dönemine göre oldukça gelişmiş bezeme programına sahiptir. Baştan aşağı neredeyse boşluk bulunmadan yoğun bir şekilde bezeli taçkapılarda geometrik, bitkisel, yazılı ve figürlü süslemeleri bir arada görmekteyiz. Çalışmamızda cami ve darüşşifada yer alan figüratif süslemeler incelenecektir. Gerek camide gerekse darüşşifada doğrudan görülebilen figürlerin yanı sıra süslemelerin arasına istiflenmiş çeşitli figürler bulunmaktadır. Her iki yapıda tespit ettiğimiz figürler ağırlıklı olarak taçkapılarda yer almaktadır. Bunun yanı sıra yapıların çeşitli yerlerinde de figürler karşımıza çıkmaktadır. Figürlü bezemelerde kartal, doğan, boğa, ejder, aslan gibi zoomorfik figürlerin dışında antropomorfik (insan) figürlere de rastlanmaktadır. Daha önceki çalışmalarda Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası özelinde figüratif süslemeler incelenmemiştir. Üstelik tespit ettiğimiz figürlerden biri literatürde de yer almamaktadır. Çalışmamızda her iki yapıdaki figürlü süslemeler toplu bir şekilde verilerek Anadolu Selçuklu mimarisindeki figürlü süslemelerin yeri irdelenecektir. Figürlerin mitolojik, astrolojik, kozmolojik, sembolik ve ikonografik anlamları ile plastik özellikleri üzerinde durularak bilim dünyasına bütün haliyle tanıtılması amaçlanmaktadır. Divriği Great Mosque and Hospital, one of the masterpieces of Turkish-Islamic architecture, was built by the Mengücekli Principality, a vassal of the Anatolian Seljuks. Although the facades of the mosque and hospital, which are built adjacent to each other, are generally simple, especially the portals have magnificent stonework. There are four portals in the complex. Three of them belong to the mosque and one to the hospital. The monumental portals, each unique to its own, have a highly developed decoration program compared to their period in terms of ornamental features. We see geometric, herbal, written and figured ornaments together on the densely decorated portals, almost without gaps from head to toe. In our study, figurative decorations in mosque and hospital will be examined. In addition to the figures that can be seen directly both in the mosque and in the hospital, there are various figures hidden among the ornaments. The figures we identified in both buildings are mainly located on the portals. On the other hand, figures appear in various parts of the buildings. In addition to zoomorphic figures such as eagles, falcons, bulls, dragons and lions, anthropomorphic (human) figures are also encountered in figured decorations. In previous studies, figurative decorations within the scope of Divriği Great Mosque and Hospital were not examined. Moreover, one of the figures we identified are not included in the literature. In our study, the figurative decorations in complex will be given collectively and the place of the figured decorations in the Anatolian Seljuk architecture will be examined. It is aimed to introduce the figures to the world of science as a whole by emphasizing their mythological, astrological, cosmological, symbolic and iconographic meanings and plastic properties.
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 2022
Külliye, Nevşehir ili Ürgüp İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaynaklarda Damsa olarak ... more Külliye, Nevşehir ili Ürgüp İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Kaynaklarda Damsa olarak bilinen yerleşimin bugünkü adı Taşkınpaşa’dır. Emir Taşhun tarafından yaptırılan külliyenin kesin inşa tarihi bilinmese de tarihi kaynakların bize verdiği bilgiye göre 14. yüzyılda yapıldığı belirtilmektedir. Mimari yapıların tamamlayıcı unsuru olan süslemeler yapılarla bir bütünlük arz etmektedir. Bundan dolayı sadece yapılarımızı değil üzerindeki süsleme programını da korumamız, yaşatmamız ve gelecek kuşaklara aktarmamız gerekmektedir. Bu amaçla yapılan restorasyonlar eserlerimizi geleceğe taşımaktadır. Hatırı sayılır sayıda restorasyon uygulamasında eserlerin geleceğe taşımaktan çok eski halini arattığı belirtilebilir. Günümüze yakın tarihlerde yapılan cami ve hanigahın restorasyonunda da benzer hatalarla karşılaşılmaktadır. Çalışmamızda sadece külliye bünyesindeki hatalı restore edilen süslemeler irdelenecektir. Bu hataların nerede yapıldığı çizimler ve fotoğraflar eşliğinde incelenecek, eski fotoğraflarla özgün halinin nasıl olduğu ortaya konulacaktır.
Uygur Türkü Sultan Alaeddin Eratna tarafından kurulan Eratna Beyliği 1327-1381 tarihleri arasında... more Uygur Türkü Sultan Alaeddin Eratna tarafından kurulan Eratna Beyliği 1327-1381 tarihleri arasında Orta Anadolu bölgesinde hüküm sürmüştür. Başta İlhanlılara bağlı olarak oluşum sürecine giren beylik, daha sonra bağımsızlığını ilan etmiştir. Eratna Beyliği; Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Çorum, Tokat, Kırşehir ve Amasya gibi egemenliği altındaki şehirlerde pek çok eser bırakmıştır. Günümüzde Eratna Beyliği’nden özgünlüğünü koruyan kırk yedi mimari eser kalmıştır. Ana cepheyi meydana getiren taçkapılar, Türk-İslam mimarisinin her döneminde en önemli mimari eleman olmuştur. Ekseriyetle cephelerin merkezinde karşımıza çıkan taçkapılar, cephe mimarisinin egemen unsurudur. Bundan dolayı yapıların taçkapıları ayrı değerlendirilmelidir. Eratna Beyliği yapılarının sadece yirmi bir adetinin giriş kapısı, taçkapı özelliği göstermektedir. Taçkapılar, diğer beyliklerdeki gibi Selçuklu mimarisi etkisi altında yapılmıştır. Ancak bir takım tezyini ve tasarım olarak yeniliğe girişmişlerdir. Taçkapılarda geometrik, bitkisel, figürlü, yazılı ve mukarnas süslemeler görülmektedir. Kırık ve düz çizgiler, yıldız, çokgen ve diğer formların bir araya gelmesiyle oluşan geometrik kompozisyon taçkapının çeşitli yerlerinin bezemesinde kullanılmıştır. Eratna taçkapılarında yer alan bu kompozisyonlar ve motifler tek tek değerlendirerek Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri tartışılacaktır. Selçuklu süsleme anlayışının devamı şeklinde görülse de kendine özgü motif ve kompozisyonlarının varlığı ortaya konmaya çalışılacaktır.
The Eratna dynasty, founded by Uighur Turks Sultan Alaeddin Eratna, had ruled in Central Anatolia between 1327-1381. The dynasty which entered into the process of formation depending on the Ilkhanids, had declared its independence later. Eratna Dynasty; had left many works in the cities under its sovereignty such as Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Corum, Tokat, Kırşehir and Amasya. Today, forty-seven architectural works from the Eratna Dynasty have remained originality. The portals that created the main facade have become the most important architectural element in every period of Turkish-Islamic architecture. Portals, mostly located at the center of the facades, are the dominant element of the facade architecture. Therefore, the portals of the constructions must be evaluated separately. The entrance gate of only twenty-one of the Eratna Dynasty constructions have shown the portal features. The portals were built under the influence of Seljuk architecture as in other dynasties. However, they had attempted to some of innovation in ornament and design. In portals, geometric, vegetal, figurative, inscription and muqarnas ornament are seen. The geometric composition formed by the combination of broken and straight lines, stars, polygons and other forms was used in the decoration of various places of portals. These compositions and motifs in Eratna portals will be evaluated one by one and the place in Turk-Islamic art will be discussed. Although decoration is seen as a continuation of the Seljuk ornamentation concept, but the existence of unique motifs and compositions will be tried to be revealed.
Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları XXIII, 2021
“Horror Vacui” (boşluk korkusu) kavramı, sanatta yüzeyleri tıka basa doldurma takıntısı olarak ta... more “Horror Vacui” (boşluk korkusu) kavramı, sanatta yüzeyleri tıka basa doldurma takıntısı olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram ilk defa İtalyan sanat eleştirmeni Mario Praz (1896-1982) tarafından Viktorya dönemi iç mimari anlayışını eleştirmek amacıyla ortaya atılmıştır. Praz, odaların karmaşık biçimde hınca hınç doldurulmasını eleştirmiştir. Daha sonra bu kavram Oryantalistler tarafından İslâm mimarisi ve sanatına dayandırılmış ve öyle ki neredeyse tamamen İslâm sanatı ile anılır hale gelmiştir. Bu çalışmada boşluk korkusu kavramını ortaya çıkaran Viktorya dönemi iç mimarisine kısaca değinilecektir. Daha sonra Viktorya iç mimarisindeki doluluğun sebepleri belirtilecektir. İslam sanatı ve mimarisinde boşluk korkusu var mıdır? Sorusu ile boşluk korkusuna yer verilip verilmediği üzerinde durulacaktır. Acaba bu korku sadece İslam Sanatına özgü bir korku mu? Yoksa bu korku diğer sanatlarda da görülüyor mu? Diğer dinlerdeki sanatsal örnekler irdelenip birbiri ile karşılaştırılacaktır. Son olarak bir eleştiri getirilecektir.
Kadim bir geçmişi olan çarkıfelek (fırıldak) sembolü dünyanın ve evrenin devinimini, kaderi, sons... more Kadim bir geçmişi olan çarkıfelek (fırıldak) sembolü dünyanın ve evrenin devinimini, kaderi, sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü simgelemektedir. El sanatları ve mimari plastik süslemelerde görülen çarkıfelek motifi, kubbelerde de kullanılmıştır. Bu çalışmada Türk-İslam yapılarında karşımıza çıkan çarkıfelek süslemeli kubbeler ele alınmıştır. Çeşitli coğrafyalarda bulunan otuz dokuz adet çarkıfelek süslemeli kubbe, sanat tarihi açısından değerlendirilmiştir. Bizim saptayamadığımız veya günümüze gelememiş örneklerin olabileceği düşünülürse bu sayının daha da fazla olduğu belirtilebilir. Örneklerden on yedisi İran’da, ikisi Mısır’da, biri Özbekistan’da, biri Bulgaristan’da geriye kalan kısmı ise Türkiye sınırları içerisinde yer almaktadır. Bunlardan en erken tarihlisi 11-12. yüzyıla kadar gitmektedir. Tespit ettiğimiz ilk örnek İran coğrafyasında yer almaktadır. Çarkıfelek süslemeli kubbe Türklerle birlikte Mısır, Türkiye ve Balkan coğrafyasına taşınmıştır. Konu kapsamındaki çarkıfelek süslemeli kubbeler, yazılı ve görsel kaynaklar taranarak tespit edilmiş ve belirlenen örneklerin çizimleri fotoğraflar üzerinden yapılmıştır. Çarkıfelek formlu kubbeler kronolojik olarak katalog halinde tanıtılmıştır. Çarkıfelek sembolünün mekanı örten yarım küre biçimli üst örtülerde kullanılmasının ikonografik anlamları irdelenmiştir. Türk-İslam sanatı içerisindeki yeri ve önemi üzerinde durularak genel bir değerlendirilmeye gidilmiştir. Çarkıfelek süslemeli kubbelerin başka mimarilerde görülen örneklerine değinilmiş, sadece geçmişteki yapılarda değil yakın dönemdeki yapılarda da kullanıldığı saptanmıştır.
Throughout the ages, people have given different meanings to material objects and spiritual conce... more Throughout the ages, people have given different meanings to material objects and spiritual concepts. These meanings, with positive or negative connotations, have been symbolized in various ways. Numbers and number systems have created their own number symbolism in every culture and belief. One of the numbers laden with special meanings is the number three. This is the first digit with the beginning, middle and end. This study examines the correspondence of three symbolisms in various religions and cultures. Its place in pre-Islamic Turkish faith is investigated and how it is associated with Hz. Ali in the Turkish-Islamic synthesis is interpreted. In the three-arm wheels on the Turkish-Islamic geometric ornaments are shown in the examples written in the form of Ali's name and their ornamental properties are emphasized. Three-armed wheel designed as "Ali" was identified in the geometric decoration of twelve works during the Turkish-Islamic period. Seven of these date from the Seljuk period, while one is the Anatolian Dynasties (Aydınoğulları) and three date from the Ottoman period. The name “Ali” is used in many building groups such as religious, commercial and educational buildings. Finally, the examples evaluated in their own inside with drawings and photographs are shown to have similar and different features. The place of this ornament in Turkish Art is explained.
26. Orta Çağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Kitabı, 2024
Satrançlı kûfi olarak da bilinen ma’kılî yazı, hat sanatında önemli yazı çeşitlerinden biridir. M... more Satrançlı kûfi olarak da bilinen ma’kılî yazı, hat sanatında önemli yazı çeşitlerinden biridir. Ma’kılî yazı, geometrik süsleme ile yazılı süslemeyi ortak bir paydada buluşturan tek yazı tarzıdır. Bu açıdan ma’kılî yazı, hat sanatının konusu olduğu kadar geometrik süslemenin de konusu olmuştur. Sözlüklerde bu yazının tanımı genel itibariyle yuvarlak ve kavisli harflerin bulunmadığı, bütünüyle düz harflerden oluşan yazı çeşidi olarak açıklanmaktadır. Kısmen doğru olan bu tanımlamanın yeterli bir tanımlama olmadığı düşünülmektedir. Çeşitli biçimlerdeki geometrik ızgara ile ortaya konulan bu yazı çeşidinde ekseriyetle kullanılan ızgara, kare ve üçgen biçimli olduğu için böyle bir tanımlama yapılmıştır. Söz konusu yazı tarzında sadece düz hatlar kullanılması zorunlu değildir. Yuvarlak ya da eğri formların olduğu farklı ızgaralar da mevcuttur. Benzer biçimde kavisli hatlarla da aynı ifadenin yazılması mümkündür. Süsleme sanatlarındaki geçmiş ve yeni biçimlerle vereceğimiz örneklerle tanımlamanın yetersiz kaldığı delillendirilecek, yuvarlak ve kavisli harflerin de kullanılabildiği gösterilecektir. Hem düz hem de kavisli şekilleri içine alacak biçimde oluşturacağımız yeni tanımlama ile bu yazı tarzının doğru tanımlamasının yapılmasına çalışılacaktır. Bunun yanında daha önce hiç tipolojisi verilmemiş olan bu hat üslubunun üretiminde kullanılan ızgaralarla tipolojisinin yapılması sağlanacaktır. Oluşturduğumuz tipolojideki örnekler fotoğraflar ve çizimlerle desteklenecektir. Ma’qili calligraphy, also known as square kufic, is one of the important writing types of Islamic calligraphy. Ma’qili writing is the only calligraphy style that combines geometric ornament and written ornament on a common denominator. In this respect, Ma’qili writing has been the subject of geometric ornament as well as the subject of calligraphy. The definition of this script in the dictionaries is described as a type of writing consisting entirely of straight letters, without round and curved letters in general. It is thought that this definition, which is partially correct, is not an adequate definition. The grid, which is mostly used in this type of writing, created with a geometric grid of various shapes, is square and triangular. Therefore, such a definition has been made. It is not obligatory to use only straight lines in the writing style in question. There are also different grids consisting of round or curved forms. Similarly, it is possible to write the same expression with curved lines. It will be proved that the definition is insufficient with the examples we will give with the past examples and new forms in the ornamental arts, and it will be shown that the round and curved letters can also be used. With the new definition that we will create to include both straight and curved shapes, we will try to make the correct definition of this writing style. In addition, the typology of this calligraphy style, which has never been given a typology before, will be provided with the grids used in the creation. The examples in the typology we created will be supported by photographs and drawings.
25. Uluslararası Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları, 2022
Fıtri bir özellik olan estetik ve sanat duyusu ile insanlar, önce kendisini sonra çevresini ve ya... more Fıtri bir özellik olan estetik ve sanat duyusu ile insanlar, önce kendisini sonra çevresini ve yaĢadığı yeri güzelleĢtirme kaygısı gütmüĢlerdir. Bundan dolayı çeĢitli amaçlar için kullandıkları mimari yapılarını dört duvar halinde bırakmamıĢ gerek mimari düzeni ile gerekse yüzeylerini bezeyerek güzelleĢtirme çabası içinde olmuĢlardır. Mimari eserlerin kıyafeti olarak tahayyül edilen süslemeler yapılarla bütünleĢmiĢ, hatta kimi zaman yapının önüne bile geçmiĢtir. Mimari anıtlar bazen doğanın yıkıcı gücüyle bazen de insan eliyle günümüze gelememiĢtir. Bu yıkımlarda hem yapılar hem de süslemeler kaybolmuĢlardır. Bugün için yıkılan ve yok olanları geri getirme gibi bir Ģansımız olmasa da bazı tarihi veriler ıĢığında bunların nasıl bir yapıda olduğunu planlarını ve süsleme programlarını belirlemek mümkün olmaktadır. ÇalıĢmamız kapsamında çeĢitli sebeplerle günümüze gelemeyen Anadolu Selçuklu mimarisindeki geometrik bezeme modelleri ortaya çıkarılmaya çalıĢılacaktır. Bunlardan bazıları özgün yerinden koparılarak yapının belirli bölümlerinde kalıntı halinde sergilemekte, bazıları ise eski fotoğraflarda görülebilmektedir. Selçuklu yapılarındaki kalıntı halinde günümüze gelen geometrik süsleme programı gözden geçirilecek, önceki dönemlerde araĢtırmacıların çektikleri eski fotoğraflar kontrol edilecek ve bugünkü durumu ile karĢılaĢtırılıp yok olanlar tespitleri sağlanacaktır. Tespit edilen modellerin çizimleri yapılarak Anadolu Selçuklu geometrik süslemelerinde benzerlerinin olup olmadığı belirtilecektir. Yitik olan modeller eklenerek Anadolu Selçuklu mimarisinde geometrik süsleme kataloğuna katkı sağlanacaktır.
Türklerin Anadolu’daki mimari teşekküllerini meydana getiren Selçuklular hâkim olduğu Anadolu coğ... more Türklerin Anadolu’daki mimari teşekküllerini meydana getiren Selçuklular hâkim olduğu Anadolu coğrafyasının çeşitli bölgelerinde cami, mescit, medrese, şifahane, kale, kervansaray, köprü, hamam, türbe ve tarikat yapıları gibi mimari eserlerle şehirleri donatmışlardır. Bu eserler strüktürel açıdan ihtiyacı karşılamanın yanı sıra estetik açıdan çeşitli malzeme ve tekniklerle bezenmiştir. Özgün bir üslupta dönemin estetik zevkinin yansıtıldığı eserler gerek insan eliyle gerekse doğanın yıkıcı gücü ile zamanla tahrip olmuştur. Mimari eserlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için inşa edildiği dönemden günümüze kadar olan süreçte onarımlara ihtiyaç duyulmuştur. Onarımlar genel itibariyle yapısal açıdan binayı koruma için yapılsa da yapı ile bir bütün olan süslemelerin de onarıldığı görülmektedir. Bu eserlerin restorasyonları kimi zaman aslına uygun bir şekilde kimi zaman ise eski halini aratacak biçimde gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada sadece belirli bir dönem ve belirli bir motif grubu çerçevesindeki mimari eserlerde yapılan restorasyonların modelsel hataları ortaya konmaya çalışılmıştır. Diğer bezeme motiflerinden farklı olarak bilhassa geometrik süslemeler doğaçlamaya veya farklı yorumlara yer vermeyecek şekilde katı kurallarla yapılmalıdır. Geometrik süslemelerde ölçü, oran, orantı, düzen, ahenk, ritim, disiplin, denge, simetri, merkezilik, sonsuzluk, soyutluk ve matematik bütünlük içerisinde verilmelidir. Bunlardan herhangi birini göz ardı ettiğinizde tasarımda bozulmalar meydana gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında geometrik bezemelerin restorasyonu diğer bezemelere göre daha özen isteyen bir iştir. Konuyu Anadolu Selçuklu Mimarisi ve geometrik süsleme özelinde daraltmamıza rağmen yüzü aşkın Selçuklu eserinde hatalarla karşılaşmamız eserlerin onarımlarında gerekli hassasiyetin gösterilmediğini ortaya koymaktadır. Çalışmada tespit ettiğimiz eserlerin varsa eski durumlarını gösteren fotoğrafları konulmuş, modelin bütünü ortaya çıkarılarak çizimleri verilmiş ve günümüzdeki durumunun fotoğrafı ile hataların nerede ve nasıl yapıldığına dair görüş belirtilmiştir. Umarız çalışmamız bir farkındalık meydana getirir ve ileride yapılacak olan restorasyonlar uzman kişilerin kontrolünde doğru malzeme ve ekipman ile ehil kişilerin ellerine teslim edilmesine vesile olur. Süsleme restorasyonlarındaki amaç eksik kalan kısımların ne şekilde olursa olsun tamamlanmasından ziyade ilk günkü ihtişamına yaraşır bir şekilde ve doğru malzeme ile yapılması olmalıdır.
Bu çalışmada, Kayseri il, ilçe, kasaba ve köylerinde bulunan camilere ait, Anadolu
Selçuklularınd... more Bu çalışmada, Kayseri il, ilçe, kasaba ve köylerinde bulunan camilere ait, Anadolu Selçuklularından Cumhuriyet dönemine kadar olan Kayseri minberleri konu olarak seçilmiştir. Kayseri minberleri ile ilgili olarak daha önce detaylı ve bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Bir kısmı orijinal haliyle günümüze ulaşan minberlerin büyük bir bölümü, bilinçsizce yenilendiğinden ötürü günümüze ulaşamamıştır. Bu araştırma çerçevesinde tarihi öneme haiz il sınırları içerisinde tespit edilen minberlerin ölçüleri alınarak cepheleri ve planları çizilmiş, fotoğrafları çekilmiş, ayrıntılı tanımlamaları yapılmış, kitabesi olanların kitabeleri okunmuştur. Genelde Türkiye çapında dönem dönem incelenmiş olan minberler, bu çalışma ile il bazında tüm dönemleri içine alacak şekilde incelenmiştir. Böylelikle de eserlerin bir il düzeyinde kendi içerisindeki gelişimi ve değişimi ortaya koyularak belgelenmiştir. Sonuç olarak 26 adet sağlam, 1 adet parçalanmış minber günümüze ulaşmıştır. İncelediğimiz bu minberler, Kayseri’nin minber alanında önemli bir merkez olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kayseri’de yer alan XIII. yüzyıla tarihlenen Anadolu Selçuklu eserlerinden; Ulu Cami, Hunat Hatun Cami, Lala Muslihiddin Cami ve Develi Ulu Cami’lerinin minberleri ahşaptan yapılmıştır. XIV. yüzyıldan günümüze minber gelememiştir. XV. yüzyılın ortalarından XIX. yüzyılın başına kadar yapılan Kurşunlu Cami ve Erkilet Taşhan Köyü Büyük Cami dışında tüm camilerdeki minberlerde taş malzeme kullanılmıştır. Kurşunlu Cami’nin minberi Kayseri’deki tarihi öneme sahip tek mermer minberdir. XIX. yüzyılın ortalarından Cumhuriyet dönemine kadar olan Erkilet Taşhan Köyü Küçük Cami dışında tüm camilerdeki minberlerde ahşap malzeme kullanılmıştır. Erkilet’teki Taşhan Köyü Büyük ve Küçük Cami’lerinin minberleri kaya oyma olarak yapılmışlardır.
The topic of this dissertation is the minbars of the mosques having built in Kayseri and its vicinity (the towns and villages in Kayseri) from Anatolian Seljuks to Republic Period. So far, any scientific and elaborate study has not been made on the minbars in Kayseri. Though a small number of the minbars have managed to survive in their original characteristics, most of them could not reach at present due to careless efforts of restoration. Within this research, the minbars bearing a historic significance in Kayseri have been determined, their dimensions have been taken, their facade and general outline have been drawn. Also, the inscriptions found out on the related buildings, if there is, have been translated. The photographs of the works have been included into the content as visual elements along with their elaborate architectural identification. Having generally examined period by period in a national scale, the minbars in Kayseri have been assessed in a way that includes all the periods. Thus, it has been aimed to evaluate the development and alternation with such an approach. Consequently, 26 minbars have been determined survived, though one has been broken into pieces. These minbars highlight that Kayseri was then an important center of minbar production. In Kayseri, the minbars of the Anatolian Seljuks works Ulu Mosque, Hunat Hatun Mosue, Lala Muslihiddin Mosque and Develi Ulu Mosque, all of which have been dated to 13th century, have been made of wood. Any minbar from 14th century cannot reach at present. Except for Kursunlu Mosque and Buyuk Mosque in the vilage Tashan of Erkilet built between the mid-15th century and 19th century, stone materials have been preferred at all the mosques. The minbar at Kursunlu Mosque is the unique sample to have a marble minbar in Kayseri. Except for Buyuk Mosque in the vilage Tashan of Erkilet from the mid-19th century to the Republic Period, wooden materials have been used at the minbars of the whole moques. Buyuk and Kucuk Mosque in the village Tashan of Erkilet have been built as carved rock.
Uploads
Papers by Alper ALTIN
The phenomenon known as the damnatio memoriae or revenge on memories is known as the destruction of their works by their successors or opponents when the architectural patronages lose their office, position or die. This phenomenon occurs in a wide variety of fields, from monuments to handicrafts, from sculptures to paintings, from literary works to coins. Within the scope of the damnatio memoriae, objects that will remind the person have been deliberately destroyed, erased or changed. The reflections of this phenomenon can sometimes be seen among the successor predecessor rulers within the same state, and sometimes between the successor predecessor states with the same religious or political view. In some cases, revenge is not only taken from people, but they have succumbed to their ambitions by damaging their memories that will remind them. Architectural works built as religious, social, commercial or charitable structures have become works that reflect the power and propaganda of their patronages, in addition to these purposes. It has prevented the name of the person who left a work in the world, and has been instrumental in making its patrons people who are remembered with respect even after centuries. For this reason, every great person in history has signed works that will keep his name alive. While creating a work ensures that the name of its patron is remembered and not forgotten in the material world, it ensures that it is remembered and prayed for in the spiritual world. Therefore, every person who has financial power has made it his duty to create a work. Seljuk sultans, their wives, family members and relatives, as well as respected commanders, religious leaders and wealthy people undertook the patronage of the artifacts. People have conflicted with each other for various reasons during the process they have lived, and they wanted to make them pay the price by harming the person or persons they hold responsible for the harm that has happened to them. The phenomenon of taking revenge on the memories (damnatio memoriae) encountered in almost every period is also encountered in the Anatolian Seljuks. In our study, the phenomenon of the damnatio memoriae has been examined within the framework of Anatolian Seljuk history. The monuments or the inscriptions of the monuments that were deliberately destroyed by people themselves in order to take revenge during the period of Anatolian Seljuks were emphasized. When we look at the architectural perspective, it has been tried to point out the destruction in the works of six patrons in the Anatolian Seljuks with the clues given to us by the sources of the period and architectural works. In general, the destruction during the period of Anatolian Seljuks was limited to the name of the building in its inscription. One of the benefactors where the phenomenon of revenge is seen is Izzeddin Keykâvus, the Seljuk Sultan, and the other is Rükneddin Cihanşah, who is kin to the Seljuk ruler. The other four patrons were emirs who held various positions in the Seljuk period.
Divriği Great Mosque and Hospital, one of the masterpieces of Turkish-Islamic architecture, was built by the Mengücekli Principality, a vassal of the Anatolian Seljuks. Although the facades of the mosque and hospital, which are built adjacent to each other, are generally simple, especially the portals have magnificent stonework. There are four portals in the complex. Three of them belong to the mosque and one to the hospital. The monumental portals, each unique to its own, have a highly developed decoration program compared to their period in terms of ornamental features. We see geometric, herbal, written and figured ornaments together on the densely decorated portals, almost without gaps from head to toe. In our study, figurative decorations in mosque and hospital will be examined. In addition to the figures that can be seen directly both in the mosque and in the hospital, there are various figures hidden among the ornaments. The figures we identified in both buildings are mainly located on the portals. On the other hand, figures appear in various parts of the buildings. In addition to zoomorphic figures such as eagles, falcons, bulls, dragons and lions, anthropomorphic (human) figures are also encountered in figured decorations. In previous studies, figurative decorations within the scope of Divriği Great Mosque and Hospital were not examined. Moreover, one of the figures we identified are not included in the literature. In our study, the figurative decorations in complex will be given collectively and the place of the figured decorations in the Anatolian Seljuk architecture will be examined. It is aimed to introduce the figures to the world of science as a whole by emphasizing their mythological, astrological, cosmological, symbolic and iconographic meanings and plastic properties.
The Eratna dynasty, founded by Uighur Turks Sultan Alaeddin Eratna, had ruled in Central Anatolia between 1327-1381. The dynasty which entered into the process of formation depending on the Ilkhanids, had declared its independence later. Eratna Dynasty; had left many works in the cities under its sovereignty such as Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Corum, Tokat, Kırşehir and Amasya. Today, forty-seven architectural works from the Eratna Dynasty have remained originality. The portals that created the main facade have become the most important architectural element in every period of Turkish-Islamic architecture. Portals, mostly located at the center of the facades, are the dominant element of the facade architecture. Therefore, the portals of the constructions must be evaluated separately. The entrance gate of only twenty-one of the Eratna Dynasty constructions have shown the portal features. The portals were built under the influence of Seljuk architecture as in other dynasties. However, they had attempted to some of innovation in ornament and design. In portals, geometric, vegetal, figurative, inscription and muqarnas ornament are seen. The geometric composition formed by the combination of broken and straight lines, stars, polygons and other forms was used in the decoration of various places of portals. These compositions and motifs in Eratna portals will be evaluated one by one and the place in Turk-Islamic art will be discussed. Although decoration is seen as a continuation of the Seljuk ornamentation concept, but the existence of unique motifs and compositions will be tried to be revealed.
kavram ilk defa İtalyan sanat eleştirmeni Mario Praz (1896-1982) tarafından Viktorya dönemi iç mimari anlayışını eleştirmek
amacıyla ortaya atılmıştır. Praz, odaların karmaşık biçimde hınca hınç doldurulmasını eleştirmiştir. Daha sonra bu kavram
Oryantalistler tarafından İslâm mimarisi ve sanatına dayandırılmış ve öyle ki neredeyse tamamen İslâm sanatı ile anılır hale
gelmiştir.
Bu çalışmada boşluk korkusu kavramını ortaya çıkaran Viktorya dönemi iç mimarisine kısaca değinilecektir. Daha sonra
Viktorya iç mimarisindeki doluluğun sebepleri belirtilecektir. İslam sanatı ve mimarisinde boşluk korkusu var mıdır? Sorusu ile
boşluk korkusuna yer verilip verilmediği üzerinde durulacaktır. Acaba bu korku sadece İslam Sanatına özgü bir korku mu? Yoksa
bu korku diğer sanatlarda da görülüyor mu? Diğer dinlerdeki sanatsal örnekler irdelenip birbiri ile karşılaştırılacaktır. Son olarak
bir eleştiri getirilecektir.
The phenomenon known as the damnatio memoriae or revenge on memories is known as the destruction of their works by their successors or opponents when the architectural patronages lose their office, position or die. This phenomenon occurs in a wide variety of fields, from monuments to handicrafts, from sculptures to paintings, from literary works to coins. Within the scope of the damnatio memoriae, objects that will remind the person have been deliberately destroyed, erased or changed. The reflections of this phenomenon can sometimes be seen among the successor predecessor rulers within the same state, and sometimes between the successor predecessor states with the same religious or political view. In some cases, revenge is not only taken from people, but they have succumbed to their ambitions by damaging their memories that will remind them. Architectural works built as religious, social, commercial or charitable structures have become works that reflect the power and propaganda of their patronages, in addition to these purposes. It has prevented the name of the person who left a work in the world, and has been instrumental in making its patrons people who are remembered with respect even after centuries. For this reason, every great person in history has signed works that will keep his name alive. While creating a work ensures that the name of its patron is remembered and not forgotten in the material world, it ensures that it is remembered and prayed for in the spiritual world. Therefore, every person who has financial power has made it his duty to create a work. Seljuk sultans, their wives, family members and relatives, as well as respected commanders, religious leaders and wealthy people undertook the patronage of the artifacts. People have conflicted with each other for various reasons during the process they have lived, and they wanted to make them pay the price by harming the person or persons they hold responsible for the harm that has happened to them. The phenomenon of taking revenge on the memories (damnatio memoriae) encountered in almost every period is also encountered in the Anatolian Seljuks. In our study, the phenomenon of the damnatio memoriae has been examined within the framework of Anatolian Seljuk history. The monuments or the inscriptions of the monuments that were deliberately destroyed by people themselves in order to take revenge during the period of Anatolian Seljuks were emphasized. When we look at the architectural perspective, it has been tried to point out the destruction in the works of six patrons in the Anatolian Seljuks with the clues given to us by the sources of the period and architectural works. In general, the destruction during the period of Anatolian Seljuks was limited to the name of the building in its inscription. One of the benefactors where the phenomenon of revenge is seen is Izzeddin Keykâvus, the Seljuk Sultan, and the other is Rükneddin Cihanşah, who is kin to the Seljuk ruler. The other four patrons were emirs who held various positions in the Seljuk period.
Divriği Great Mosque and Hospital, one of the masterpieces of Turkish-Islamic architecture, was built by the Mengücekli Principality, a vassal of the Anatolian Seljuks. Although the facades of the mosque and hospital, which are built adjacent to each other, are generally simple, especially the portals have magnificent stonework. There are four portals in the complex. Three of them belong to the mosque and one to the hospital. The monumental portals, each unique to its own, have a highly developed decoration program compared to their period in terms of ornamental features. We see geometric, herbal, written and figured ornaments together on the densely decorated portals, almost without gaps from head to toe. In our study, figurative decorations in mosque and hospital will be examined. In addition to the figures that can be seen directly both in the mosque and in the hospital, there are various figures hidden among the ornaments. The figures we identified in both buildings are mainly located on the portals. On the other hand, figures appear in various parts of the buildings. In addition to zoomorphic figures such as eagles, falcons, bulls, dragons and lions, anthropomorphic (human) figures are also encountered in figured decorations. In previous studies, figurative decorations within the scope of Divriği Great Mosque and Hospital were not examined. Moreover, one of the figures we identified are not included in the literature. In our study, the figurative decorations in complex will be given collectively and the place of the figured decorations in the Anatolian Seljuk architecture will be examined. It is aimed to introduce the figures to the world of science as a whole by emphasizing their mythological, astrological, cosmological, symbolic and iconographic meanings and plastic properties.
The Eratna dynasty, founded by Uighur Turks Sultan Alaeddin Eratna, had ruled in Central Anatolia between 1327-1381. The dynasty which entered into the process of formation depending on the Ilkhanids, had declared its independence later. Eratna Dynasty; had left many works in the cities under its sovereignty such as Sivas, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Corum, Tokat, Kırşehir and Amasya. Today, forty-seven architectural works from the Eratna Dynasty have remained originality. The portals that created the main facade have become the most important architectural element in every period of Turkish-Islamic architecture. Portals, mostly located at the center of the facades, are the dominant element of the facade architecture. Therefore, the portals of the constructions must be evaluated separately. The entrance gate of only twenty-one of the Eratna Dynasty constructions have shown the portal features. The portals were built under the influence of Seljuk architecture as in other dynasties. However, they had attempted to some of innovation in ornament and design. In portals, geometric, vegetal, figurative, inscription and muqarnas ornament are seen. The geometric composition formed by the combination of broken and straight lines, stars, polygons and other forms was used in the decoration of various places of portals. These compositions and motifs in Eratna portals will be evaluated one by one and the place in Turk-Islamic art will be discussed. Although decoration is seen as a continuation of the Seljuk ornamentation concept, but the existence of unique motifs and compositions will be tried to be revealed.
kavram ilk defa İtalyan sanat eleştirmeni Mario Praz (1896-1982) tarafından Viktorya dönemi iç mimari anlayışını eleştirmek
amacıyla ortaya atılmıştır. Praz, odaların karmaşık biçimde hınca hınç doldurulmasını eleştirmiştir. Daha sonra bu kavram
Oryantalistler tarafından İslâm mimarisi ve sanatına dayandırılmış ve öyle ki neredeyse tamamen İslâm sanatı ile anılır hale
gelmiştir.
Bu çalışmada boşluk korkusu kavramını ortaya çıkaran Viktorya dönemi iç mimarisine kısaca değinilecektir. Daha sonra
Viktorya iç mimarisindeki doluluğun sebepleri belirtilecektir. İslam sanatı ve mimarisinde boşluk korkusu var mıdır? Sorusu ile
boşluk korkusuna yer verilip verilmediği üzerinde durulacaktır. Acaba bu korku sadece İslam Sanatına özgü bir korku mu? Yoksa
bu korku diğer sanatlarda da görülüyor mu? Diğer dinlerdeki sanatsal örnekler irdelenip birbiri ile karşılaştırılacaktır. Son olarak
bir eleştiri getirilecektir.
Ma’qili calligraphy, also known as square kufic, is one of the important writing types of Islamic calligraphy. Ma’qili writing is the only calligraphy style that combines geometric ornament and written ornament on a common denominator. In this respect, Ma’qili writing has been the subject of geometric ornament as well as the subject of calligraphy. The definition of this script in the dictionaries is described as a type of writing consisting entirely of straight letters, without round and curved letters in general. It is thought that this definition, which is partially correct, is not an adequate definition. The grid, which is mostly used in this type of writing, created with a geometric grid of various shapes, is square and triangular. Therefore, such a definition has been made. It is not obligatory to use only straight lines in the writing style in question. There are also different grids consisting of round or curved forms. Similarly, it is possible to write the same expression with curved lines. It will be proved that the definition is insufficient with the examples we will give with the past examples and new forms in the ornamental arts, and it will be shown that the round and curved letters can also be used. With the new definition that we will create to include both straight and curved shapes, we will try to make the correct definition of this writing style. In addition, the typology of this calligraphy style, which has never been given a typology before, will be provided with the grids used in the creation. The examples in the typology we created will be supported by photographs and drawings.
Bu çalışmada sadece belirli bir dönem ve belirli bir motif grubu çerçevesindeki mimari eserlerde yapılan restorasyonların modelsel hataları ortaya konmaya çalışılmıştır. Diğer bezeme motiflerinden farklı olarak bilhassa geometrik süslemeler doğaçlamaya veya farklı yorumlara yer vermeyecek şekilde katı kurallarla yapılmalıdır. Geometrik süslemelerde ölçü, oran, orantı, düzen, ahenk, ritim, disiplin, denge, simetri, merkezilik, sonsuzluk, soyutluk ve matematik bütünlük içerisinde verilmelidir. Bunlardan herhangi birini göz ardı ettiğinizde tasarımda bozulmalar meydana gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında geometrik bezemelerin restorasyonu diğer bezemelere göre daha özen isteyen bir iştir. Konuyu Anadolu Selçuklu Mimarisi ve geometrik süsleme özelinde daraltmamıza rağmen yüzü aşkın Selçuklu eserinde hatalarla karşılaşmamız eserlerin onarımlarında gerekli hassasiyetin gösterilmediğini ortaya koymaktadır. Çalışmada tespit ettiğimiz eserlerin varsa eski durumlarını gösteren fotoğrafları konulmuş, modelin bütünü ortaya çıkarılarak çizimleri verilmiş ve günümüzdeki durumunun fotoğrafı ile hataların nerede ve nasıl yapıldığına dair görüş belirtilmiştir. Umarız çalışmamız bir farkındalık meydana getirir ve ileride yapılacak olan restorasyonlar uzman kişilerin kontrolünde doğru malzeme ve ekipman ile ehil kişilerin ellerine teslim edilmesine vesile olur. Süsleme restorasyonlarındaki amaç eksik kalan kısımların ne şekilde olursa olsun tamamlanmasından ziyade ilk günkü ihtişamına yaraşır bir şekilde ve doğru malzeme ile yapılması olmalıdır.
Selçuklularından Cumhuriyet dönemine kadar olan Kayseri minberleri konu olarak seçilmiştir.
Kayseri minberleri ile ilgili olarak daha önce detaylı ve bilimsel bir çalışma
yapılmamıştır. Bir kısmı orijinal haliyle günümüze ulaşan minberlerin büyük bir bölümü,
bilinçsizce yenilendiğinden ötürü günümüze ulaşamamıştır.
Bu araştırma çerçevesinde tarihi öneme haiz il sınırları içerisinde tespit edilen minberlerin
ölçüleri alınarak cepheleri ve planları çizilmiş, fotoğrafları çekilmiş, ayrıntılı tanımlamaları
yapılmış, kitabesi olanların kitabeleri okunmuştur.
Genelde Türkiye çapında dönem dönem incelenmiş olan minberler, bu çalışma ile il
bazında tüm dönemleri içine alacak şekilde incelenmiştir. Böylelikle de eserlerin bir il
düzeyinde kendi içerisindeki gelişimi ve değişimi ortaya koyularak belgelenmiştir.
Sonuç olarak 26 adet sağlam, 1 adet parçalanmış minber günümüze ulaşmıştır.
İncelediğimiz bu minberler, Kayseri’nin minber alanında önemli bir merkez olduğunu ortaya
çıkarmıştır. Kayseri’de yer alan XIII. yüzyıla tarihlenen Anadolu Selçuklu eserlerinden; Ulu
Cami, Hunat Hatun Cami, Lala Muslihiddin Cami ve Develi Ulu Cami’lerinin minberleri
ahşaptan yapılmıştır. XIV. yüzyıldan günümüze minber gelememiştir. XV. yüzyılın
ortalarından XIX. yüzyılın başına kadar yapılan Kurşunlu Cami ve Erkilet Taşhan Köyü Büyük
Cami dışında tüm camilerdeki minberlerde taş malzeme kullanılmıştır. Kurşunlu Cami’nin
minberi Kayseri’deki tarihi öneme sahip tek mermer minberdir. XIX. yüzyılın ortalarından
Cumhuriyet dönemine kadar olan Erkilet Taşhan Köyü Küçük Cami dışında tüm camilerdeki
minberlerde ahşap malzeme kullanılmıştır. Erkilet’teki Taşhan Köyü Büyük ve Küçük
Cami’lerinin minberleri kaya oyma olarak yapılmışlardır.
The topic of this dissertation is the minbars of the mosques having built in Kayseri and
its vicinity (the towns and villages in Kayseri) from Anatolian Seljuks to Republic Period.
So far, any scientific and elaborate study has not been made on the minbars in Kayseri.
Though a small number of the minbars have managed to survive in their original characteristics,
most of them could not reach at present due to careless efforts of restoration.
Within this research, the minbars bearing a historic significance in Kayseri have been
determined, their dimensions have been taken, their facade and general outline have been
drawn. Also, the inscriptions found out on the related buildings, if there is, have been translated.
The photographs of the works have been included into the content as visual elements along with
their elaborate architectural identification.
Having generally examined period by period in a national scale, the minbars in Kayseri
have been assessed in a way that includes all the periods. Thus, it has been aimed to evaluate
the development and alternation with such an approach.
Consequently, 26 minbars have been determined survived, though one has been broken
into pieces. These minbars highlight that Kayseri was then an important center of minbar
production. In Kayseri, the minbars of the Anatolian Seljuks works Ulu Mosque, Hunat Hatun
Mosue, Lala Muslihiddin Mosque and Develi Ulu Mosque, all of which have been dated to 13th
century, have been made of wood. Any minbar from 14th century cannot reach at present.
Except for Kursunlu Mosque and Buyuk Mosque in the vilage Tashan of Erkilet built between
the mid-15th century and 19th century, stone materials have been preferred at all the mosques.
The minbar at Kursunlu Mosque is the unique sample to have a marble minbar in Kayseri.
Except for Buyuk Mosque in the vilage Tashan of Erkilet from the mid-19th century to the
Republic Period, wooden materials have been used at the minbars of the whole moques. Buyuk
and Kucuk Mosque in the village Tashan of Erkilet have been built as carved rock.