Skip to main content
KARAYILAN Masalın ilk cümlesindeki "Evvel zaman içinde" ifadesi insanın faniliğinin simgesi olarak kullanılmıştır. "kalbur saman içinde" ise masal anlatma zamanını gösterir. "Cinler cirit oynar, eski hamam içinde!" cümlesinde... more
KARAYILAN Masalın ilk cümlesindeki "Evvel zaman içinde" ifadesi insanın faniliğinin simgesi olarak kullanılmıştır. "kalbur saman içinde" ise masal anlatma zamanını gösterir. "Cinler cirit oynar, eski hamam içinde!" cümlesinde anlatılanlar, eski uygarlıklardan eser kalmadığının göstergesidir. Bu dünyaya gelen her insan göçüp gitmiş, o eski insanlardan sadece tarihî kalıntılar-hamam, mimari yapı kalıntıları-içinde yaşanan döneme kadar gelebilmiş-tir. Ancak oralarda insanlar yaşamadığından oraları ıssız kalmıştır. Buradaki hamam, eski uygarlıkların sadece bir örneğidir. Başka tekerlemelerde kullanılan "harman" da aynı anlamı ifade etmek üzere kullanılır. "Hamamcının tası yok; oduncunun baltası yok." O eski uygarlıkların yaşayan insanları olmadığı gibi kullandıkları araçlar da zamana dayanamamış; birileri tarafından yağmalanmış, kaybolmuş veya çürümüştür. "Sokakta bir tazı gezer, boynunda halkası yok..." Uygarlığın, hükümdarlığın yıkılışından sonra ise kolluk kuvvetleri, askerleri başıboş kalmıştır. Rütbeleri, armaları, büyüklenecekleri herhangi bir alametifarikaları kalmamıştır. Yani siyasi, ekonomik, kültürel faaliyetini tümden yitirmiş o uygarlık, devlet bugün yerle yeksan olmuştur. "Ebeler, dedeler, kırklar, yediler;" Dönemin büyüklerinin, deneyimli insanlarının, hatta dinî olarak kut-sanan kişilerin, olağan dışı kişilerin-kırklar, yediler-sözlerine duyulan saygıyı, onlara verilen değeri ifade et-mektedir. "Parayla biter her iş dediler. Duydun mu Memiş, parasız yemiş, hiç bir dükkânda verilmezmiş." Bu cümleler, o yüce insanların da ekonomik yaşamın temel dolaşım aracı olan paranın önemini bildiklerini ve bu gerçekliği en yalın biçimde ifade ettiklerini göstermektedir. " Haydi öyleyse, haydi öyleyse." Bu sözün iki kez söylenmesi para kazanıp hayatı idame ettirmek için ekonomik faaliyete başlama gerekliliğinin ifadesidir. "Kambur Ese, Kara Köse" ifadesindeki Ese'nin kamburluğu, çalışma şartlarının ağırlığını, Köse'nin karalığı da güneş altında uzun süre çalışmış olmanın sonucunu gösterebi-lir. "Dereden siz gelin, tepeden ben; sandığa siz girin, sepete ben, haya huya bizim gemi çıksın yola!" Dereden ve tepeden aynı noktaya varma, hem farklı bakış açılarına sahip hem farklı topluluklardan hem farklı sosyal statü-den insanların bir arada, ortak değerlerde buluşmalarını; uzlaşma kültürü yaratmayı, millet olmak amacıyla birlik olabilmeyi anlatmaktadır. Sandığa girme, maddi değeri yüksek ürün üretmeyi simgelerken sepete girme tarımsal ürün üretmeyi simgelemektedir. "Cebimizde fındık, bu yola çıktık; gittik de gittik, gide gide gittik." ifa-desi, enerji veren az ama doyurucu azığını yanına alıp işe koyulmayı anlatmaktadır. Yapılmaya başlanan işin süreklilik arz ettiği ve uzun süreli bir iş olduğu da dile getirilmektedir. "Var varanın, sür sürenin" söz öbeği, eksil-tili anlatım olarak şöyle tamamlanabilir: "Var, varanın yanına; sür, sürenin uzağına." Yani sana yaklaşan kişiye yaklaş, insanlarla iyi ilişkiler kur ama senden uzaklaşan kişilerden de uzak dur. Çünkü senden uzaklaşan kişi sana değer vermiyordur ya da san bir düşmanlık besliyordur. İnsanların izinsiz, rızalık almadan bir tarlaya, bağa, bah-çeye girmemesi gerektiği; girerse karşılığını bulacağı, cezalandırılacağı "destursuz bağa girenin hali budur hey!" sözüyle anlatılmaktadır. Burada sözü edilen "bağ" tarım (feodal) toplumlarının ekonomik faaliyet alanının en önemlilerinden bi-ridir. Bu tarımsal alanın büyüklüğü "Bağ ama ne bağ" sözüyle dile getirilmiştir. "Bağ üstünde bir dağ", üretim sırasında karşılaşılan zorlukları ifade edebileceği gibi tarımsal üretimin yanında hayvancılığın da yapıldığını anla-tabilir. "Dağ üstünde bir bağ" ise zorluklar içinde gerçekleştirilen üretimin verimliliği, güzelliği veya hayvancılıkla tarımın iç içe yürüdüğünü gösterme amaçlı olabilir. Bu üretimin yapıldığı toprakların genişliği de "daha daha bir dağ, daha daha bir bağ" sözüyle anlatılmaktadır. Bu büyük ve geniş topraklarda elde edilen ürünlerin işlenerek
"Bizim de bir masal dünyamız var; uçsuz bucaksız bir dünya bu! Keloğlan'ı da içine alır, Köroğlu'nu da; peri kızını da içine alır, dev anasını da; sizi de içine alır, bizi de gene de bir fındık kabuğuna sığar, yedi dünyaya sığmaz. Hani şu... more
"Bizim de bir masal dünyamız var; uçsuz bucaksız bir dünya bu! Keloğlan'ı da içine alır, Köroğlu'nu da; peri kızını da içine alır, dev anasını da; sizi de içine alır, bizi de gene de bir fındık kabuğuna sığar, yedi dünyaya sığmaz. Hani şu masal dünyasını bir dönüp dolanayım diye, demir çarık demir asa yola düşseniz; dere tepe düz, altı ayla bir güz gitseniz, bir arpa boyu yol gidersiniz ancak. İyisi mi gelin derelerden sel gibi tepelerden yel gibi geçerek lâle, sümbül derleyip soğuk sular içerek daha da yorulursanız Hızır'ın atına binerek bir tandır başına götüreyim sizi. Vay ne masallar, ne masallar var orada; makas kesmedik, iğne batmadık masallar! Oturup bun-ları dinlemekle kalkıp şu dünyayı dolaşmak bir bence... Öyle ya masal deyip geçmeyin; kökleri vardır geçmişte, dayanır durur dağ gibi. Dalları vardır üstümüz-de; yeşerir gider, bağ gibi. Ama asıl tadı anlatılışındadır bunların; hele masal ağzıyla iki tekerleyip bir yuvarla-masını bilen masal ustalarından dinlenirse tadına doyum olmaz doğrusu. Ha işte bu niyetle sizi bir tandır başına götüreyim dedim ama bir yer bulabilirsek ne mutlu! Allah'ın kışı, tandırın başı olur da kim gelmez ki? Çağrılan da gelir, çağrılmayan da haylanan da gelir, huylanan da aklanan da gelir, ohlanan da kambur Ese de gelir, Sarı köse de hâsılı; seyrek basandan sık dokuyan, bir taşla iki kuş vurandan her yumurtaya bir kulp takana kadar kim var kim yok, sırtı bütün karnı tok... Cümlesi gelir toplanır ama masalcı başını masala başlatmak, kolay mı? Mübarek, kendini naza çektikçe çeker; onu söyletmek için her biri bir dereden su getirmeye başlar. Kimi yukarıdan atıp aşağıdan tutar, kimi ağzını yumup dilini yutar; kimi ince eğirip sık dokur, kimi süt dökmüş kedi gibi oturur; kimi akıntıya kürek çeker, kiminin kırdığı ceviz kırkı geçer; daha daha bir yığın maval martaval derken, masalcımızın çenesi açılır, gayri öyle bir dizip koşar ki ağzından bal akar, dili de kaymak çalar balın üstüne! İmdi kalem benim söz onun, nokta benim harf onun, okuyun okuyabildiğiniz kadar! Okudukça gönlünüz gül olup açılacak; diliniz de bülbül olup şakıyacak..." Eflâtun Cem GÜNEY BİR BAKIŞ Çocukluğumda, ilkokula başlamadan önce amcamdan dinlediğim Türk masallarını ve ilkokul çağımda da Eflâtun Cem Güney'in Ağlayan Nar Gülen Ayva masalını okuduğumu ya da öğretmenimin okuduğunu anımsıyorum. Yıllarca zihnimin bir köşesinde kalan bu masalların anlatım tadını, öğretmenliğe başladığım yıllarda Kunos'un masal derlemeleriyle karşılaşıp ortaokul düzeyindeki öğrencilerime masal okuduğum dönemde yeniden anımsadım. O yıllar-dan sonra özellikle Batı masallarını değil Türk masallarını büyük bir tatla, heyecanla okudum, anlamaya, anlamlandırmaya, öğrencilerime de masallarımızdaki anlam ve anlatım zenginliği-ni sezdirmeye, kavratmaya çalıştım. Bu çalışmada Eflâtun Cem Güney'in ön söz yerine yazdığı bu olağanüstü girişin anlam-sal değeri, derinliği üzerinde durarak da genç kuşağın Türkçenin anlamsal değerinin farkına
Background:Anterior cruciate ligament (ACL) reinjury rates are high in adolescent patients. Knee braces are commonly used after ACL reconstruction to prevent reinjury during return to sports.Hypothesis:Adolescent patients following ACL... more
Background:Anterior cruciate ligament (ACL) reinjury rates are high in adolescent patients. Knee braces are commonly used after ACL reconstruction to prevent reinjury during return to sports.Hypothesis:Adolescent patients following ACL injury would demonstrate a decreased vertical ground-reaction force, knee extension moment, knee flexion angle, and knee flexion velocity on the surgical limb when compared with the nonsurgical limb during a side-cutting task. A functional knee extension–resistant brace would decrease the limb asymmetries.Study Design:Controlled laboratory study.Methods:Twenty-three adolescent patients 6 months after ACL reconstruction were recruited for this study. Three-dimensional kinematic and kinetic data were collected bilaterally (surgical, nonsurgical) during a 35° side-cutting task while the patient was wearing and not wearing a functional knee extension–resistant brace (nonbraced, braced) on the surgical limb.Results:The surgical limb demonstrated a signific...
Bu calismanin amaci, sicak soku proteini 72’nin (HSP72) diyabetik sicanlarda kas atrofisi uzerine etkisini arastirmaktir. Kirkiki erkek Sprague-Dawley sican (Yas = 4 hafta; Xvucut kutlesi=147±4g) rastgele yontemle 5 deney grubuna... more
Bu calismanin amaci, sicak soku proteini 72’nin (HSP72) diyabetik sicanlarda kas atrofisi uzerine etkisini arastirmaktir. Kirkiki erkek Sprague-Dawley sican (Yas = 4 hafta; Xvucut kutlesi=147±4g) rastgele yontemle 5 deney grubuna ayrilmistir. Gruplardan dordu kas atrofisininarastirilmasi icin olusturulan; Kontrol (KONT, n=6), Sicak Stresi (SS, n=6), Diyabetik (D, n=12)ve Sicak Stresi-Diyabetik (SS-D, n=13) gruplari olup, besinci grup olan Sicak Stresi-1 (SS1,n=5) sicak stresi uygulamasindan 24 saat sonra HSP72 induklenme duzeyinin belirlenmesiamaciyla olusturulmustur. HSP72, sicak su banyosu yontemi kullanilarak induklenmistir. Sicak su banyosu sirasinda, hayvanlarin rektal vucut sicakligi 15dk suresince 42°C’de sabit tutulmustur. Sicak stresi uygulamasindan 24 saat sonra SS-D ve D gruplarindaki hayvanlaratek doz streptozotosin (125mg kg-1) intraperitoneal olarak enjekte edilerek diyabet olusturulmustur. Streptozotosin enjeksiyonundan 5 gun sonra tum hayvanlara anestezi uygulanarak,...