Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını d... more Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını derinden etkileyen kurucu manzumelerinden biridir. Farklı dönemlerde hakkında şerh, hulâsa/muhtasar, hâşiye, nazire ve tahmisler yazılan bu kasidenin Osmanlı sahasında da büyük bir önemi vardır. Ulema ve üdeba sınıfına mensup olanlardan tutun din ve devlet adamlarına varıncaya kadar farklı konumlardaki birçok şahıs, Kaside-i Bürde ile ilgili eserler kaleme almıştır. Hakkında çoğunlukla şerhlerin yazıldığı Kaside-i Bürde için hulâsa/muhtasar ve hâşiye türünden müstakil eserler de yazılmıştır. Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hulâsa-i Hâşiye-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki Hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır. Eserdeki Hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen Hulâsa-i Hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada Hulâsa-i Hâşiye’nin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümleri transkripsiyon yoluyla verilmiş ve müellifler tanıtılarak eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.
Mektupların Yazımı, Tasnifi ve Mektuplarda Hitap Usûlüne Dair Bir Eser: Mehmed İhsan’ın Mektûbât-ı Etfâl’i, 2023
Öz: Eskiden önemli bir iletişim aracı olan mektup; edebî işlevinin yanı sıra kişi, kurum ya da de... more Öz: Eskiden önemli bir iletişim aracı olan mektup; edebî işlevinin yanı sıra kişi, kurum ya da devletlerarası haberleşmenin en etkili yöntemi olarak kullanılmıştır. Mektupların yazım ve tanziminde, daha önce belirlenmiş kurallar, Osmanlı Döneminde sistematik bir yapı olan okullarda öğretilmiştir. Çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan Mektûbât-ı Etfâl de mektup yazmayı öğretmek amacıyla kaleme alınan bir eserdir. Bu eser, II. Abdülhamid döneminde özel okul statüsünde hizmet veren Necm-i Terakkî Mektebi'nde iptidâî ve rüştiye düzeyindeki öğrencilere okutulan bir ders kitabıdır. Kitap, 19. yüzyıl yazarlarından Mehmed İhsan tarafından kaleme alınmıştır. Bu eser, 30 sayfa olup 1899 yılında İstanbul'da basılmıştır. Eserde, Osmanlı Türkçesini doğru öğrenmenin ehemmiyeti hakkında kısa bir bilgi verilmiş, "Usûl-i Tahrîr" başlığı altında yazım kurallarından söz edilmiş, "Envâ-ı Mektûbât" bölümünde ise mektup türleri ve tanımları üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada mektup türü, çocuk kavramı ve çocuk eğitiminin önemi hakkında bilgi verildikten sonra eserin müellifi tespit edilmeye çalışılmış, eser, Latinize edilerek muhteva özellikleri tahlil edilmiştir.
Mikdâd ve Miyâse hikâyesi, ilk kez Bekrî’nin 13. yüzyılda yazdığı el-Envâr adlı Arapça siyerinde ... more Mikdâd ve Miyâse hikâyesi, ilk kez Bekrî’nin 13. yüzyılda yazdığı el-Envâr adlı Arapça siyerinde görülmüş, daha sonraki yüzyıllarda ise tercüme yoluyla Türk edebiyatına girmiş bir aşk hikâyesidir. 14-16. yüzyıllarda çeşitli siyer kitaplarında bu hikâyenin manzum ve nazım-nesir karışık şekillerine rastlanmıştır. Bu konu, siyerlerin dışında 16. yüzyıl şairlerinden Abdî tarafından müstakil bir mesnevi olarak ortaya konulmuştur. Sonraki yüzyıllarda da müellifi belli olmayan mecmualarda Mikdâd ve Miyâse hikâyelerine rastlanmıştır. Tespit edilen hikâyelerin bir bütün halinde tasnif ve tahlil edileceği bu çalışmada, öncelikle Türk edebiyatında siyer türünün ortaya çıkışı ve gelişimi ile ilgili kısa bir bilgi verildikten sonra hikâye kahramanları olan Mikdâd ve Miyâse tanıtılacaktır. Özellikle, kaynaklarda hakkında bilgi verilen Mikdâd bin Esved’in tarihî, dinî şahsiyeti ve bu şahsiyetin efsanevî bir halk kahramanına dönüşümü üzerinde durulacaktır. Ardından ana hatlarıyla, Arap ve İran edebiyatında tespit edilen Mikdâd ve Miyâse konulu eserlerden söz edilecektir. Çalışmanın ana eksenini oluşturan Mikdâd ve Miyâse hakkında literatür taraması yapılacak, yazma eser kütüphanelerinde yapılan tarama sonucu elde edilen nüshalar tanıtılacak ve muhtevasında Mikdâd ve Miyâse hikâyesi bulunan Türkçe eserlere değinilecektir. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde sözlü geleneğe dönüşen Mikdâd ile ilgili menkabeler de ele alınacak, menkabelerin muhteva itibariyle benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konacak, bu eserler şekil ve tür bakımından değerlendirilecektir.
Klasik Türk şiirinde aşk, sevgili, şarap, tabiat, güzellik, sevinç, özlem, acı gibi farklı konu v... more Klasik Türk şiirinde aşk, sevgili, şarap, tabiat, güzellik, sevinç, özlem, acı gibi farklı konu ve temalı şiirler yazılmıştır. Bu konulardan biri de çocuk ve çocukla ilgili unsurlardır. Beyit ve müstakil şiirlerde, çocukla ilgili mazmunların tespitine ve pedagojik ilkelerin belirlenmesine imkân sağlayan önemli bilgilere yer verilmiştir. Bu çalışmada, çocuk konulu bilgilerin tespiti, tasnifi ve tahlili yapılmaya çalışılacaktır. Verilerin tespitinde 14-20. yüzyıllarda yaşamış bazı şairlerin divanları esas alınmıştır. Çocukla ilgili edebî tasvir ve tahlillerden önce çocuk kavramı, çocuğun farklı disiplinlere göre tanımları ve çocukluk döneminin sınırları üzerinde durulmuştur. Daha sonra çocuk kavramını karşılayan sözcükler belirlenmiş, geldikleri dillere göre Arapça, Farsça ve Türkçe başlıklara ayrılmış, şiirde kazandığı anlamlar incelenmiş ve hangi sözcüklerin şairler tarafından daha çok tercih edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Çocukla ilgili edebî yaklaşımların ele alındığı kısımda ise çocuğa has özelliklerin beyitlerde nasıl işlendiği, çocuk konulu atasözü ve deyimlerin kullanımı araştırılmıştır. Çocuğun teşbih unsuru olarak hangi kavramlarla ilişkilendirildiği ve bir telmih unsuru olarak çağrışımları üzerinde durulmuştur. Çalışmanın son kısmında ise çocuk konusu etrafında kaleme alınan müstakil manzumelere yer verilmiştir. Çocukların doğumu, ölümü ve sünneti gibi konularda yazılan bu manzumeler çeşitli başlıklar altında incelenmiş, karşılaşılan sonuçlar sayısal verilerle ortaya konularak birtakım değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Hac ibadeti, hac edebiyatının oluşmasına kaynaklık etmiş ve bu konuda birçok edebî eser/tür kalem... more Hac ibadeti, hac edebiyatının oluşmasına kaynaklık etmiş ve bu konuda birçok edebî eser/tür kaleme alınmıştır. Hac ibadetini konu alan türlerden biri de menâzil-i hac muhtevalı eserlerdir. Bu tür eserlerde hac yolları, hac kervanlarının konakladığı menziller, ziyaret edilecek dinî ve tarihî mekânlar, menzillerin coğrafî ve ticarî özellikleri ile şehir halkı hakkında bilgiler verilmiştir. Türk edebiyatında birçok manzum, mensur ve manzum-mensur menâzil-i hac kaleme alınmıştır. Bu mahiyette yazılanlardan biri de Menâzilü't-Tarîk ilâ Beytillâhi'l-Atîk isimli eserdir. Eserin müellifinin adının Abdülkadir Çelebi, mahlasının Kadrî olduğu ve XVII. yüzyılda yaşadığı anlaşılmıştır. Eserin üç nüshası tespit edilmiştir: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Ayasofya 01469, Millet Yazma Eser Kütüphanesi 34 Ae Tarih 892 ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y/0377. Çalışmada Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshası esas alınmıştır. Mensur olarak yazılan eserde yer yer nazım parçaları serpiştirilmiştir. Eser içerisindeki manzum kısımlar toplam 32 beyitten ibarettir. Manzum kısımlarda yer alan şiirlerin sadece üçünde mahlasını zikretmiştir. Bâb ve fasıllar hâlinde tertip edilen eserde hac yolculuğu güzergâhındaki 97 menzil yer almaktadır. Menziller suyunun olup olmaması, havası, coğrafî ve ticarî yönüyle ele alınmış, menzillerdeki dinî, tarihî mekânlar ve şahıslar zikredilmiş, menziller arası mesafeler saat cinsinden belirtilmiştir. Eser, hacı adaylarına faydalı bilgiler vermek amacıyla yazılmıştır. Bu sebeple eserde sade ve anlaşılır bir üslup hâkimdir. Anlatımda menzil isimleri ile ilgili hikâyeler anlatılmış, âyet ve hadislerden iktibas yapılmıştır. Ayrıca menziller hakkında bilgiler verilirken kalıplaşmış ifadeler ve cümle yapısı tercih edilmiştir. Bu çalışmada hac içerikli eserler ve özellikle menâzil-i hac sahasına dair literatür bilgisi verildikten sonra eserin müellifi, muhtevası, dil ve anlatım özellikleri, eserdeki hikâyeler üzerinde durulmuş ve eserden örnek metinler sunulmuştur.
The mawlid work Wasilat al-Najat by Süleyman Çelebi has an important place in the formation and e... more The mawlid work Wasilat al-Najat by Süleyman Çelebi has an important place in the formation and evolution of mawlid works in the Turkish literature and its transformation into a solid tradition that has survived to the present day. Many mawlids have been written since Wasilat al-Najat [Occasions of the Salvation], and although they show some differences in terms of narration, form, language, and style, the effects of Wasilat al-Najat are seen in all of these works, sometimes in terms of the text, sometimes in the form of imitation, sometimes in nazirah [a poem modeled after another poem], and other times in the similarity of motif and content. This study does not provide detailed information about the effect of Wasilat al-Najat on other mawlids but only briefly discusses this issue. The study then goes on to investigate the effect of Wasilat al-Najat on the Hac Davetiyesi [The Hajj Invitation], as well as on other non-mawlid species, examining the rate and reflection of these influences. Thus, the study attempts to reveal Süleyman Çelebi’s influence on other non-mawlid poets. The content of the research is limited to the genre known as the manasik [rites and ceremonies to be performed during and around the Hajj], which explains the methods and principles of the Hajj, the orders and prohibitions, sunnah, and mustahab [recommended things]. In this context, the study discusses the mathnawi [poem written in couplets] titled Hac Davetiyesi written by Indî in the 19th century. The work currently has only one known copy, which is registered at the Çorum Hasanpaşa Manuscripts Library under 19 Hk 1421. The study attempts to identify the poet of the Hac Davetiyesi, provides information about the poet by benefitting from information in it, and introduces it in terms of its form and content.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi - Cumhuriyet Theology Journal, 2018
Turkish-Islamic literature contains numerous religious literar writings. In the existing literatu... more Turkish-Islamic literature contains numerous religious literar writings. In the existing literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled as Fażāyī. Manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al- Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a free stsyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much and how to read is explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Among the works that were copyrighted or tran The Tradition of Transferring From Prose to Nazma a... more Among the works that were copyrighted or tran The Tradition of Transferring From Prose to Nazma and Abdi's Prophet. Prophet and Hz. Hatice's Masnavi Describing Her Marriage: Hikayet-i Tezvîc-i Sultan-ı Enbiyâslated in Turkish literature, there are works that were reconstructed in a later period. Although the originals of these works are in Turkish and in prose, there are examples that have been translated into Turkish but in verse. When this type of works are examined, it is understood that sometimes some parts of the source text were removed during the transfer process, and sometimes new parts that were not in the source text were added to the work. It is seen that the effort in transferring such works, most of which have a religious content, to verse is generally for pedagogical purposes. In this study, which is aimed to contribute to the field of translation studies as well as the field of literature, first of all, it was discussed which of the works transferred from prose to verse in Turkish-Islamic literature could be evaluated by making use of the studies done so far, and four more identified work was added to the list. The work, which is the subject of the study, is based on the important work of Qadi Darīr called Sīretü'n-nebī, which includes some firsts in the development process of Islamic literature. It was formed by transferring the part about the marriage of the Prophet to verse by Abdī, one of the 16th century poets. In this study, Abdī's work called Hikāyet-i Tezvīc-i Sultān-ı Enbiyā will be examined in detail and the transcripted text of the work will be revealed.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature, 2021
Mehmed Refik Efendi is one of the poets who continued the tradition of classical poetry in the 20... more Mehmed Refik Efendi is one of the poets who continued the tradition of classical poetry in the 20th century. The poet, famous as Refîk-i Tarsûsî, spent his life (as far as can be determined) in Tarsus, Kayseri, and Egypt. The only known work of the poet is Ezhâr Yâhud Mecmûʿa-i Eşʿar, which consists of 48 pages. His work was published in 1909. There are fifty-six poems in the work, which are arranged in ghazal, şarki, muhammas, murabba, masnavi, kit’a, müstazad, and mufrad verse forms. Using titles and punctuation marks in some of his poems, the poet wrote poems in accordance with the tradition of writing joint poems. Refîk wrote most of his poems in amorous style and wrote a few poems with a hikami content. Among these, the poet included clues about his own life with his four poems on the theme of homeland and couplets in this manner. Although not detailed in his poems, Refik pointed to the events of the period, scientific developments and changes, and the differences between the Western world and the Ottoman Empire. In this study, for the first time, the poems in Ezhâr Yâhud Mecmûʿa-i Eşʿâr were given through transcription, and a concise review was written based on the work.
Bir ibadet olarak hac, ilmi eserlerin yani sira edebi eserlerde de ele alinmistir. Hac vesilesiyl... more Bir ibadet olarak hac, ilmi eserlerin yani sira edebi eserlerde de ele alinmistir. Hac vesilesiyle yazilan edebi turlerden biri de “menâsik-i hac” olarak adlandirilan eserlerdir. Bu eserlerin yazilma amaci haccin emir ve yasaklari, haccin rukunlerinden Arafat, Muzdelife, Minâ, tavaf, sa’y gibi haccin usul ve esaslarini anlatarak haci adaylarini bilgilendirmektir. Bu maksatla 1110/1698-99 yilinda yazilan manzum eserlerden biri de Seyyid adinda bir zatin Menâsik-i Hacc’idir. Eserin muellifini tespit etmek amaciyla incelenen kaynaklarda Seyyid mahlasini kullanan bircok sair tespit edilmistir. Bu sairlerin yasadigi donemler, dogum yerleri ve hayatlarina dair diger bilgiler karsilastirildiginda Konyali Seyyid Mehmed Efendi’nin Menâsik-i Hacc’in muellifi oldugu kanaatine ulasilmistir. Eserde, haccin sartlari, farzlari, vacipleri, sunnetleri gibi Islami hukumler anlatilmistir. Bunlarin yani sira sair, zaman zaman asil konudan uzaklasarak idari, ilmi ve sosyal elestirilerde de bulunmustur. ...
Turkish-Islamic literature contains numerous religious literary writings. In the existing
litera... more Turkish-Islamic literature contains numerous religious literary writings. In the existing
literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled Fażāyī. The manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a freestyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much, and how to read are explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian, and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 2021
Hac yolculuklarında tutulan notlar, müelliflerin gözlem, izlenim ve tespitleri hac seyâhatnâmeler... more Hac yolculuklarında tutulan notlar, müelliflerin gözlem, izlenim ve tespitleri hac seyâhatnâmeleri olarak adlandırılan türün teşekkülünü sağlamıştır. Bu türün hem Anadolu sahasında hem de Anadolu sahası dışında birçok örneği kaleme alınmıştır. Anadolu dışında hac muhtevalı eser yazmanın edebî bir geleneğe dönüştüğü toplumlardan biri de Tatar Türkleridir. Bu çalışmada bir Tatar mütefekkiri olan Musa Carullah’ın Hac Seyâhatnâmesi ele alınacaktır. Yazma, Millî Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda 06 Mil Yz A 5924’te kayıtlıdır. Seyâhatnâme, tamamı 66 varak olan bir not defterinin, 1a-28a varaklarında bulunmaktadır. Deniz yoluyla yapılan seyâhatte, güzergâhtaki ülkeler ve olaylar dikkatli bir gözlemle sunulmuştur. Eserde başta Türkiye olmak üzere Suudî Arabistan, Yemen, Mısır, İngiltere, Rusya, Hindistan, Çin gibi birçok ülke; Atatürk, İbn Suud, Muhammed Esedullah, Karim Khakimov, Ferdinand de Lesseps gibi mühim simalar; Süveyş Kanalı, İstanbul Boğazı, Mağrib Boğazı ve Cenup Boğazı ile kutsal topraklar hakkında yapılan önemli tespitlere yer verilmiştir.
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature], 2021
İslâmiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra Türk edebiyatında tevhid, münâcât, na’t, esmâü’... more İslâmiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra Türk edebiyatında tevhid, münâcât, na’t, esmâü’l-hüsnâ, siyer, hilye, mevlid, mi’râciye, ramazâniye gibi dinî konuları ihtiva eden birçok tür ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında şairlerin en çok rağbet ettikleri türlerden biri de münâcâttır. Çoğu divan ve mesnevilerde birer bölüm hâlinde bulunan bu türün, nadir de olsa müstakil olarak tertip edilmiş olanları da vardır. Çalışmaya bahis konusu olan Risâle-i Münâcât, bu az rastlanan müstakil münâcâtlardan biridir. Eserin müellifi, 18. yüzyılda yaşamış Bosna Yenipazarlı Derviş Ahmed Gurbî’dir. Şairin Dîvân’ı ve kısa bir mesnevi özelliği taşıyan Eimmetü’l-Asliyye isimli eseri biliniyordu. Tespitlerimize göre Risâle-i Münâcât müellifin bilinmeyen bir eseridir. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’nde 19 Hk 2253/4’te kayıtlı olan bu yazma eser, bir mecmua içerisinde (77b-113b) bulunmuştur. Eser, biri Kur’an-ı Kerim’in, biri Hz. Peygamber ve Hz. Ali’nin övüldüğü; dokuzu ise münâcât özelliği taşıyan toplam on bir manzumeden oluşmuştur. Anahtar Kelimeler: Derviş Ahmed Gurbî, Risâle-i Münâcât, Münâcât, Dinî Türler. In Turkish literature came up many types of religious subjects like this, münâjât, na’t, asma al-husna, siyer, hilye, mawlid, mi’râciye, ramazâniye after the spread of Islam among Turks. Among these, one of the most popular genres by poets is münâjât. This type, which is found as a section in most of the divan and masnawis, has also rarely been arranged independently. Risâle-i Münâjât, which is the subject of the study, is one of these rare independent münâjâts. The author of the work is Darwish Ahmad Ghurbi from Bosnia Yenipazar, who lived in the 18th century. The poet’s Dîvân and her work named Eimmetü’l-Asliyye, which had a short mesnevi, were known. According to our findings, Risâle-i Münâjât is an unknown work of the author. This manuscript registered in the Manuscript Library of Hasan Pasha in Çorum on 19 Hk 2253/4, was found in a magazine (77b-113b). The work consists of eleven poems. One of them praises the prophet and Hz. Ali, another one praises The Quran. Nine of them have the characteristics of münâjât. Keywords: Darwish Ahmad Ghurbî, Risâle-i Münâjât, Münâjât, Religious Types
Yazıcı Murtaza 18. yüzyılda yaşamış Kayserili bir âşıktır. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi bulu... more Yazıcı Murtaza 18. yüzyılda yaşamış Kayserili bir âşıktır. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Müellifin Ankara Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz A 2428 ve 06 Mil Yz. A. 4277/2 demirbaş numarası ile kayıtlı iki eseri vardır. Şair hakkında tespit edilen bilgiler bu yazmalar üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Bir cizyedar kâtibi olan Yazıcı, vazifesi gereği Anadolu’dan Balkanlar’a Balkanlar’dan Basra’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyayı gezen bir seyyahtır. Kâtipliğinin yanı sıra bir dönem müezzin ve muallim olarak görev yapmıştır. Bu çalışmada Yazıcı’nın Milli Kütüphane’ de 06 Mil Yz A 2428 demirbaş numaralı eserindeki taşlamalar ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde Türk edebiyatında eleştiriye dayalı türler açıklanmış, ikinci bölümünde de Yazıcı Murtaza’nın hayatı ve eserleri ile ilgili bilgiler verilmiş, üçüncü bölümünde ise Yazıcı Murtaza’nın taşlamaları; dil, üslup ve muhteva açısından incelenmiştir. Üçüncü bölümde çalışmada kullanılan taşlamalar metin olarak verilmiştir. Şair bu taşlamalarda, toplumun genelinde ve memleketi Kayseri’de gördüğü olumsuzlukları anlatmıştır. Taşlamalarda dönemin siyasî, sosyal ve dinî atmosferi nükteli bazen de argoya varan söyleyişlerle dile getirilmiştir.
ESTAD Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches, 2021
Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in H. 10 Muharrem 61/M. 10 Ekim 680 tarihinde katledilmesi he... more Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in H. 10 Muharrem 61/M. 10 Ekim 680 tarihinde katledilmesi her Müslüman'ın kalbinde derin yaralar açmıştır. Bu hadise, İslâm ümmeti içinde, etkileri bugüne değin uzanan kimi ayrılıklar oluşturmuş lakin katliamdan duyulan derin üzüntü İslâm'ın bütün yorumlarında ortak bir duygu olarak varlığını korumuştur. Her büyük tarihî hadisede olduğu gibi Kerbelâ vakası da çeşitli boyutlarıyla edebî eserlere yansımış, İslâm milletlerinin edebiyatlarında Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin şehadetini konu alan çok sayıda edebî eser ortaya çıkmıştır. Bu ortak acı, Türk edebiyatında “Maktel, Muharremiyye, Kerbelâ Mersiyesi” gibi farklı isimlerle anılan manzumelere konu olmuş; muhtevası Kerbelâ hadisesi olan şiirler yazmak yüzyıllar içinde bir geleneğe dönüşmüştür. Bu geleneğin 19. yüzyıldaki temsilcilerinden biri de Encümen-i Şuarâ üyelerinden Mehmed Lebîb Efendi‟dir (ö. 1867). O, her yıl muharrem ayı geldiğinde Kerbelâ konulu mâtemnâmeler yazmayı ve bunları neşretmeyi âdet hâline getirmiş bir şairdir. Şairin samimi duygularla kaleme aldığı bu uzun manzumelerde, asıl amaç sanat yapmaktan ziyade Kerbelâ hadisesini yâd etmektir. Bu çalışmada ilk olarak tür ve müellifle ilgili genel bilgiler verilmiş, ardından Mehmed Lebîb Efendi‟nin H.1 Muharrem 1280/M.18 Haziran 1863 tarihinde neşrettiği Kerbelâ mersiyeleri biçim, muhteva ve dil özellikleri bakımından incelenmiştir. Çalışmanın sonunda metin, çeviri yazı hâlinde takdim edilmiştir.
Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını d... more Ka‘b b. Züheyr tarafından yazılan Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd), İslâm milletlerinin edebiyatını derinden etkileyen kurucu manzumelerinden biridir. Farklı dönemlerde hakkında şerh, hulâsa/muhtasar, hâşiye, nazire ve tahmisler yazılan bu kasidenin Osmanlı sahasında da büyük bir önemi vardır. Ulema ve üdeba sınıfına mensup olanlardan tutun din ve devlet adamlarına varıncaya kadar farklı konumlardaki birçok şahıs, Kaside-i Bürde ile ilgili eserler kaleme almıştır. Hakkında çoğunlukla şerhlerin yazıldığı Kaside-i Bürde için hulâsa/muhtasar ve hâşiye türünden müstakil eserler de yazılmıştır. Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hulâsa-i Hâşiye-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki Hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır. Eserdeki Hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen Hulâsa-i Hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada Hulâsa-i Hâşiye’nin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümleri transkripsiyon yoluyla verilmiş ve müellifler tanıtılarak eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.
Mektupların Yazımı, Tasnifi ve Mektuplarda Hitap Usûlüne Dair Bir Eser: Mehmed İhsan’ın Mektûbât-ı Etfâl’i, 2023
Öz: Eskiden önemli bir iletişim aracı olan mektup; edebî işlevinin yanı sıra kişi, kurum ya da de... more Öz: Eskiden önemli bir iletişim aracı olan mektup; edebî işlevinin yanı sıra kişi, kurum ya da devletlerarası haberleşmenin en etkili yöntemi olarak kullanılmıştır. Mektupların yazım ve tanziminde, daha önce belirlenmiş kurallar, Osmanlı Döneminde sistematik bir yapı olan okullarda öğretilmiştir. Çalışmanın ortaya çıkmasını sağlayan Mektûbât-ı Etfâl de mektup yazmayı öğretmek amacıyla kaleme alınan bir eserdir. Bu eser, II. Abdülhamid döneminde özel okul statüsünde hizmet veren Necm-i Terakkî Mektebi'nde iptidâî ve rüştiye düzeyindeki öğrencilere okutulan bir ders kitabıdır. Kitap, 19. yüzyıl yazarlarından Mehmed İhsan tarafından kaleme alınmıştır. Bu eser, 30 sayfa olup 1899 yılında İstanbul'da basılmıştır. Eserde, Osmanlı Türkçesini doğru öğrenmenin ehemmiyeti hakkında kısa bir bilgi verilmiş, "Usûl-i Tahrîr" başlığı altında yazım kurallarından söz edilmiş, "Envâ-ı Mektûbât" bölümünde ise mektup türleri ve tanımları üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada mektup türü, çocuk kavramı ve çocuk eğitiminin önemi hakkında bilgi verildikten sonra eserin müellifi tespit edilmeye çalışılmış, eser, Latinize edilerek muhteva özellikleri tahlil edilmiştir.
Mikdâd ve Miyâse hikâyesi, ilk kez Bekrî’nin 13. yüzyılda yazdığı el-Envâr adlı Arapça siyerinde ... more Mikdâd ve Miyâse hikâyesi, ilk kez Bekrî’nin 13. yüzyılda yazdığı el-Envâr adlı Arapça siyerinde görülmüş, daha sonraki yüzyıllarda ise tercüme yoluyla Türk edebiyatına girmiş bir aşk hikâyesidir. 14-16. yüzyıllarda çeşitli siyer kitaplarında bu hikâyenin manzum ve nazım-nesir karışık şekillerine rastlanmıştır. Bu konu, siyerlerin dışında 16. yüzyıl şairlerinden Abdî tarafından müstakil bir mesnevi olarak ortaya konulmuştur. Sonraki yüzyıllarda da müellifi belli olmayan mecmualarda Mikdâd ve Miyâse hikâyelerine rastlanmıştır. Tespit edilen hikâyelerin bir bütün halinde tasnif ve tahlil edileceği bu çalışmada, öncelikle Türk edebiyatında siyer türünün ortaya çıkışı ve gelişimi ile ilgili kısa bir bilgi verildikten sonra hikâye kahramanları olan Mikdâd ve Miyâse tanıtılacaktır. Özellikle, kaynaklarda hakkında bilgi verilen Mikdâd bin Esved’in tarihî, dinî şahsiyeti ve bu şahsiyetin efsanevî bir halk kahramanına dönüşümü üzerinde durulacaktır. Ardından ana hatlarıyla, Arap ve İran edebiyatında tespit edilen Mikdâd ve Miyâse konulu eserlerden söz edilecektir. Çalışmanın ana eksenini oluşturan Mikdâd ve Miyâse hakkında literatür taraması yapılacak, yazma eser kütüphanelerinde yapılan tarama sonucu elde edilen nüshalar tanıtılacak ve muhtevasında Mikdâd ve Miyâse hikâyesi bulunan Türkçe eserlere değinilecektir. Ayrıca Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde sözlü geleneğe dönüşen Mikdâd ile ilgili menkabeler de ele alınacak, menkabelerin muhteva itibariyle benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konacak, bu eserler şekil ve tür bakımından değerlendirilecektir.
Klasik Türk şiirinde aşk, sevgili, şarap, tabiat, güzellik, sevinç, özlem, acı gibi farklı konu v... more Klasik Türk şiirinde aşk, sevgili, şarap, tabiat, güzellik, sevinç, özlem, acı gibi farklı konu ve temalı şiirler yazılmıştır. Bu konulardan biri de çocuk ve çocukla ilgili unsurlardır. Beyit ve müstakil şiirlerde, çocukla ilgili mazmunların tespitine ve pedagojik ilkelerin belirlenmesine imkân sağlayan önemli bilgilere yer verilmiştir. Bu çalışmada, çocuk konulu bilgilerin tespiti, tasnifi ve tahlili yapılmaya çalışılacaktır. Verilerin tespitinde 14-20. yüzyıllarda yaşamış bazı şairlerin divanları esas alınmıştır. Çocukla ilgili edebî tasvir ve tahlillerden önce çocuk kavramı, çocuğun farklı disiplinlere göre tanımları ve çocukluk döneminin sınırları üzerinde durulmuştur. Daha sonra çocuk kavramını karşılayan sözcükler belirlenmiş, geldikleri dillere göre Arapça, Farsça ve Türkçe başlıklara ayrılmış, şiirde kazandığı anlamlar incelenmiş ve hangi sözcüklerin şairler tarafından daha çok tercih edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Çocukla ilgili edebî yaklaşımların ele alındığı kısımda ise çocuğa has özelliklerin beyitlerde nasıl işlendiği, çocuk konulu atasözü ve deyimlerin kullanımı araştırılmıştır. Çocuğun teşbih unsuru olarak hangi kavramlarla ilişkilendirildiği ve bir telmih unsuru olarak çağrışımları üzerinde durulmuştur. Çalışmanın son kısmında ise çocuk konusu etrafında kaleme alınan müstakil manzumelere yer verilmiştir. Çocukların doğumu, ölümü ve sünneti gibi konularda yazılan bu manzumeler çeşitli başlıklar altında incelenmiş, karşılaşılan sonuçlar sayısal verilerle ortaya konularak birtakım değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Hac ibadeti, hac edebiyatının oluşmasına kaynaklık etmiş ve bu konuda birçok edebî eser/tür kalem... more Hac ibadeti, hac edebiyatının oluşmasına kaynaklık etmiş ve bu konuda birçok edebî eser/tür kaleme alınmıştır. Hac ibadetini konu alan türlerden biri de menâzil-i hac muhtevalı eserlerdir. Bu tür eserlerde hac yolları, hac kervanlarının konakladığı menziller, ziyaret edilecek dinî ve tarihî mekânlar, menzillerin coğrafî ve ticarî özellikleri ile şehir halkı hakkında bilgiler verilmiştir. Türk edebiyatında birçok manzum, mensur ve manzum-mensur menâzil-i hac kaleme alınmıştır. Bu mahiyette yazılanlardan biri de Menâzilü't-Tarîk ilâ Beytillâhi'l-Atîk isimli eserdir. Eserin müellifinin adının Abdülkadir Çelebi, mahlasının Kadrî olduğu ve XVII. yüzyılda yaşadığı anlaşılmıştır. Eserin üç nüshası tespit edilmiştir: Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Ayasofya 01469, Millet Yazma Eser Kütüphanesi 34 Ae Tarih 892 ve Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi Y/0377. Çalışmada Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi nüshası esas alınmıştır. Mensur olarak yazılan eserde yer yer nazım parçaları serpiştirilmiştir. Eser içerisindeki manzum kısımlar toplam 32 beyitten ibarettir. Manzum kısımlarda yer alan şiirlerin sadece üçünde mahlasını zikretmiştir. Bâb ve fasıllar hâlinde tertip edilen eserde hac yolculuğu güzergâhındaki 97 menzil yer almaktadır. Menziller suyunun olup olmaması, havası, coğrafî ve ticarî yönüyle ele alınmış, menzillerdeki dinî, tarihî mekânlar ve şahıslar zikredilmiş, menziller arası mesafeler saat cinsinden belirtilmiştir. Eser, hacı adaylarına faydalı bilgiler vermek amacıyla yazılmıştır. Bu sebeple eserde sade ve anlaşılır bir üslup hâkimdir. Anlatımda menzil isimleri ile ilgili hikâyeler anlatılmış, âyet ve hadislerden iktibas yapılmıştır. Ayrıca menziller hakkında bilgiler verilirken kalıplaşmış ifadeler ve cümle yapısı tercih edilmiştir. Bu çalışmada hac içerikli eserler ve özellikle menâzil-i hac sahasına dair literatür bilgisi verildikten sonra eserin müellifi, muhtevası, dil ve anlatım özellikleri, eserdeki hikâyeler üzerinde durulmuş ve eserden örnek metinler sunulmuştur.
The mawlid work Wasilat al-Najat by Süleyman Çelebi has an important place in the formation and e... more The mawlid work Wasilat al-Najat by Süleyman Çelebi has an important place in the formation and evolution of mawlid works in the Turkish literature and its transformation into a solid tradition that has survived to the present day. Many mawlids have been written since Wasilat al-Najat [Occasions of the Salvation], and although they show some differences in terms of narration, form, language, and style, the effects of Wasilat al-Najat are seen in all of these works, sometimes in terms of the text, sometimes in the form of imitation, sometimes in nazirah [a poem modeled after another poem], and other times in the similarity of motif and content. This study does not provide detailed information about the effect of Wasilat al-Najat on other mawlids but only briefly discusses this issue. The study then goes on to investigate the effect of Wasilat al-Najat on the Hac Davetiyesi [The Hajj Invitation], as well as on other non-mawlid species, examining the rate and reflection of these influences. Thus, the study attempts to reveal Süleyman Çelebi’s influence on other non-mawlid poets. The content of the research is limited to the genre known as the manasik [rites and ceremonies to be performed during and around the Hajj], which explains the methods and principles of the Hajj, the orders and prohibitions, sunnah, and mustahab [recommended things]. In this context, the study discusses the mathnawi [poem written in couplets] titled Hac Davetiyesi written by Indî in the 19th century. The work currently has only one known copy, which is registered at the Çorum Hasanpaşa Manuscripts Library under 19 Hk 1421. The study attempts to identify the poet of the Hac Davetiyesi, provides information about the poet by benefitting from information in it, and introduces it in terms of its form and content.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi - Cumhuriyet Theology Journal, 2018
Turkish-Islamic literature contains numerous religious literar writings. In the existing literatu... more Turkish-Islamic literature contains numerous religious literar writings. In the existing literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled as Fażāyī. Manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al- Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a free stsyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much and how to read is explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Among the works that were copyrighted or tran The Tradition of Transferring From Prose to Nazma a... more Among the works that were copyrighted or tran The Tradition of Transferring From Prose to Nazma and Abdi's Prophet. Prophet and Hz. Hatice's Masnavi Describing Her Marriage: Hikayet-i Tezvîc-i Sultan-ı Enbiyâslated in Turkish literature, there are works that were reconstructed in a later period. Although the originals of these works are in Turkish and in prose, there are examples that have been translated into Turkish but in verse. When this type of works are examined, it is understood that sometimes some parts of the source text were removed during the transfer process, and sometimes new parts that were not in the source text were added to the work. It is seen that the effort in transferring such works, most of which have a religious content, to verse is generally for pedagogical purposes. In this study, which is aimed to contribute to the field of translation studies as well as the field of literature, first of all, it was discussed which of the works transferred from prose to verse in Turkish-Islamic literature could be evaluated by making use of the studies done so far, and four more identified work was added to the list. The work, which is the subject of the study, is based on the important work of Qadi Darīr called Sīretü'n-nebī, which includes some firsts in the development process of Islamic literature. It was formed by transferring the part about the marriage of the Prophet to verse by Abdī, one of the 16th century poets. In this study, Abdī's work called Hikāyet-i Tezvīc-i Sultān-ı Enbiyā will be examined in detail and the transcripted text of the work will be revealed.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi Journal of Academic Language and Literature, 2021
Mehmed Refik Efendi is one of the poets who continued the tradition of classical poetry in the 20... more Mehmed Refik Efendi is one of the poets who continued the tradition of classical poetry in the 20th century. The poet, famous as Refîk-i Tarsûsî, spent his life (as far as can be determined) in Tarsus, Kayseri, and Egypt. The only known work of the poet is Ezhâr Yâhud Mecmûʿa-i Eşʿar, which consists of 48 pages. His work was published in 1909. There are fifty-six poems in the work, which are arranged in ghazal, şarki, muhammas, murabba, masnavi, kit’a, müstazad, and mufrad verse forms. Using titles and punctuation marks in some of his poems, the poet wrote poems in accordance with the tradition of writing joint poems. Refîk wrote most of his poems in amorous style and wrote a few poems with a hikami content. Among these, the poet included clues about his own life with his four poems on the theme of homeland and couplets in this manner. Although not detailed in his poems, Refik pointed to the events of the period, scientific developments and changes, and the differences between the Western world and the Ottoman Empire. In this study, for the first time, the poems in Ezhâr Yâhud Mecmûʿa-i Eşʿâr were given through transcription, and a concise review was written based on the work.
Bir ibadet olarak hac, ilmi eserlerin yani sira edebi eserlerde de ele alinmistir. Hac vesilesiyl... more Bir ibadet olarak hac, ilmi eserlerin yani sira edebi eserlerde de ele alinmistir. Hac vesilesiyle yazilan edebi turlerden biri de “menâsik-i hac” olarak adlandirilan eserlerdir. Bu eserlerin yazilma amaci haccin emir ve yasaklari, haccin rukunlerinden Arafat, Muzdelife, Minâ, tavaf, sa’y gibi haccin usul ve esaslarini anlatarak haci adaylarini bilgilendirmektir. Bu maksatla 1110/1698-99 yilinda yazilan manzum eserlerden biri de Seyyid adinda bir zatin Menâsik-i Hacc’idir. Eserin muellifini tespit etmek amaciyla incelenen kaynaklarda Seyyid mahlasini kullanan bircok sair tespit edilmistir. Bu sairlerin yasadigi donemler, dogum yerleri ve hayatlarina dair diger bilgiler karsilastirildiginda Konyali Seyyid Mehmed Efendi’nin Menâsik-i Hacc’in muellifi oldugu kanaatine ulasilmistir. Eserde, haccin sartlari, farzlari, vacipleri, sunnetleri gibi Islami hukumler anlatilmistir. Bunlarin yani sira sair, zaman zaman asil konudan uzaklasarak idari, ilmi ve sosyal elestirilerde de bulunmustur. ...
Turkish-Islamic literature contains numerous religious literary writings. In the existing
litera... more Turkish-Islamic literature contains numerous religious literary writings. In the existing
literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled Fażāyī. The manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a freestyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much, and how to read are explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian, and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi, 2021
Hac yolculuklarında tutulan notlar, müelliflerin gözlem, izlenim ve tespitleri hac seyâhatnâmeler... more Hac yolculuklarında tutulan notlar, müelliflerin gözlem, izlenim ve tespitleri hac seyâhatnâmeleri olarak adlandırılan türün teşekkülünü sağlamıştır. Bu türün hem Anadolu sahasında hem de Anadolu sahası dışında birçok örneği kaleme alınmıştır. Anadolu dışında hac muhtevalı eser yazmanın edebî bir geleneğe dönüştüğü toplumlardan biri de Tatar Türkleridir. Bu çalışmada bir Tatar mütefekkiri olan Musa Carullah’ın Hac Seyâhatnâmesi ele alınacaktır. Yazma, Millî Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda 06 Mil Yz A 5924’te kayıtlıdır. Seyâhatnâme, tamamı 66 varak olan bir not defterinin, 1a-28a varaklarında bulunmaktadır. Deniz yoluyla yapılan seyâhatte, güzergâhtaki ülkeler ve olaylar dikkatli bir gözlemle sunulmuştur. Eserde başta Türkiye olmak üzere Suudî Arabistan, Yemen, Mısır, İngiltere, Rusya, Hindistan, Çin gibi birçok ülke; Atatürk, İbn Suud, Muhammed Esedullah, Karim Khakimov, Ferdinand de Lesseps gibi mühim simalar; Süveyş Kanalı, İstanbul Boğazı, Mağrib Boğazı ve Cenup Boğazı ile kutsal topraklar hakkında yapılan önemli tespitlere yer verilmiştir.
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature], 2021
İslâmiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra Türk edebiyatında tevhid, münâcât, na’t, esmâü’... more İslâmiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra Türk edebiyatında tevhid, münâcât, na’t, esmâü’l-hüsnâ, siyer, hilye, mevlid, mi’râciye, ramazâniye gibi dinî konuları ihtiva eden birçok tür ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında şairlerin en çok rağbet ettikleri türlerden biri de münâcâttır. Çoğu divan ve mesnevilerde birer bölüm hâlinde bulunan bu türün, nadir de olsa müstakil olarak tertip edilmiş olanları da vardır. Çalışmaya bahis konusu olan Risâle-i Münâcât, bu az rastlanan müstakil münâcâtlardan biridir. Eserin müellifi, 18. yüzyılda yaşamış Bosna Yenipazarlı Derviş Ahmed Gurbî’dir. Şairin Dîvân’ı ve kısa bir mesnevi özelliği taşıyan Eimmetü’l-Asliyye isimli eseri biliniyordu. Tespitlerimize göre Risâle-i Münâcât müellifin bilinmeyen bir eseridir. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’nde 19 Hk 2253/4’te kayıtlı olan bu yazma eser, bir mecmua içerisinde (77b-113b) bulunmuştur. Eser, biri Kur’an-ı Kerim’in, biri Hz. Peygamber ve Hz. Ali’nin övüldüğü; dokuzu ise münâcât özelliği taşıyan toplam on bir manzumeden oluşmuştur. Anahtar Kelimeler: Derviş Ahmed Gurbî, Risâle-i Münâcât, Münâcât, Dinî Türler. In Turkish literature came up many types of religious subjects like this, münâjât, na’t, asma al-husna, siyer, hilye, mawlid, mi’râciye, ramazâniye after the spread of Islam among Turks. Among these, one of the most popular genres by poets is münâjât. This type, which is found as a section in most of the divan and masnawis, has also rarely been arranged independently. Risâle-i Münâjât, which is the subject of the study, is one of these rare independent münâjâts. The author of the work is Darwish Ahmad Ghurbi from Bosnia Yenipazar, who lived in the 18th century. The poet’s Dîvân and her work named Eimmetü’l-Asliyye, which had a short mesnevi, were known. According to our findings, Risâle-i Münâjât is an unknown work of the author. This manuscript registered in the Manuscript Library of Hasan Pasha in Çorum on 19 Hk 2253/4, was found in a magazine (77b-113b). The work consists of eleven poems. One of them praises the prophet and Hz. Ali, another one praises The Quran. Nine of them have the characteristics of münâjât. Keywords: Darwish Ahmad Ghurbî, Risâle-i Münâjât, Münâjât, Religious Types
Yazıcı Murtaza 18. yüzyılda yaşamış Kayserili bir âşıktır. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi bulu... more Yazıcı Murtaza 18. yüzyılda yaşamış Kayserili bir âşıktır. Hayatı hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Müellifin Ankara Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz A 2428 ve 06 Mil Yz. A. 4277/2 demirbaş numarası ile kayıtlı iki eseri vardır. Şair hakkında tespit edilen bilgiler bu yazmalar üzerinde yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Bir cizyedar kâtibi olan Yazıcı, vazifesi gereği Anadolu’dan Balkanlar’a Balkanlar’dan Basra’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyayı gezen bir seyyahtır. Kâtipliğinin yanı sıra bir dönem müezzin ve muallim olarak görev yapmıştır. Bu çalışmada Yazıcı’nın Milli Kütüphane’ de 06 Mil Yz A 2428 demirbaş numaralı eserindeki taşlamalar ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde Türk edebiyatında eleştiriye dayalı türler açıklanmış, ikinci bölümünde de Yazıcı Murtaza’nın hayatı ve eserleri ile ilgili bilgiler verilmiş, üçüncü bölümünde ise Yazıcı Murtaza’nın taşlamaları; dil, üslup ve muhteva açısından incelenmiştir. Üçüncü bölümde çalışmada kullanılan taşlamalar metin olarak verilmiştir. Şair bu taşlamalarda, toplumun genelinde ve memleketi Kayseri’de gördüğü olumsuzlukları anlatmıştır. Taşlamalarda dönemin siyasî, sosyal ve dinî atmosferi nükteli bazen de argoya varan söyleyişlerle dile getirilmiştir.
ESTAD Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches, 2021
Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in H. 10 Muharrem 61/M. 10 Ekim 680 tarihinde katledilmesi he... more Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in H. 10 Muharrem 61/M. 10 Ekim 680 tarihinde katledilmesi her Müslüman'ın kalbinde derin yaralar açmıştır. Bu hadise, İslâm ümmeti içinde, etkileri bugüne değin uzanan kimi ayrılıklar oluşturmuş lakin katliamdan duyulan derin üzüntü İslâm'ın bütün yorumlarında ortak bir duygu olarak varlığını korumuştur. Her büyük tarihî hadisede olduğu gibi Kerbelâ vakası da çeşitli boyutlarıyla edebî eserlere yansımış, İslâm milletlerinin edebiyatlarında Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin şehadetini konu alan çok sayıda edebî eser ortaya çıkmıştır. Bu ortak acı, Türk edebiyatında “Maktel, Muharremiyye, Kerbelâ Mersiyesi” gibi farklı isimlerle anılan manzumelere konu olmuş; muhtevası Kerbelâ hadisesi olan şiirler yazmak yüzyıllar içinde bir geleneğe dönüşmüştür. Bu geleneğin 19. yüzyıldaki temsilcilerinden biri de Encümen-i Şuarâ üyelerinden Mehmed Lebîb Efendi‟dir (ö. 1867). O, her yıl muharrem ayı geldiğinde Kerbelâ konulu mâtemnâmeler yazmayı ve bunları neşretmeyi âdet hâline getirmiş bir şairdir. Şairin samimi duygularla kaleme aldığı bu uzun manzumelerde, asıl amaç sanat yapmaktan ziyade Kerbelâ hadisesini yâd etmektir. Bu çalışmada ilk olarak tür ve müellifle ilgili genel bilgiler verilmiş, ardından Mehmed Lebîb Efendi‟nin H.1 Muharrem 1280/M.18 Haziran 1863 tarihinde neşrettiği Kerbelâ mersiyeleri biçim, muhteva ve dil özellikleri bakımından incelenmiştir. Çalışmanın sonunda metin, çeviri yazı hâlinde takdim edilmiştir.
Uploads
Papers by Seydi Kiraz
Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hulâsa-i Hâşiye-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki Hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır.
Eserdeki Hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen Hulâsa-i Hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada Hulâsa-i Hâşiye’nin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümleri transkripsiyon yoluyla verilmiş ve müellifler tanıtılarak eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.
works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-
Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a free stsyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much and how to read is explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled Fażāyī. The manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a freestyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much, and how to read are explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian, and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Eserin müellifi, 18. yüzyılda yaşamış Bosna Yenipazarlı Derviş Ahmed Gurbî’dir. Şairin Dîvân’ı ve kısa bir mesnevi özelliği taşıyan Eimmetü’l-Asliyye isimli eseri biliniyordu. Tespitlerimize göre Risâle-i Münâcât müellifin bilinmeyen bir eseridir. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’nde 19 Hk 2253/4’te kayıtlı olan bu yazma eser, bir mecmua içerisinde (77b-113b) bulunmuştur. Eser, biri Kur’an-ı Kerim’in, biri Hz. Peygamber ve Hz. Ali’nin övüldüğü; dokuzu ise münâcât özelliği taşıyan toplam on bir manzumeden oluşmuştur.
Anahtar Kelimeler: Derviş Ahmed Gurbî, Risâle-i Münâcât, Münâcât, Dinî Türler.
In Turkish literature came up many types of religious subjects like this, münâjât, na’t, asma al-husna, siyer, hilye, mawlid, mi’râciye, ramazâniye after the spread of Islam among Turks. Among these, one of the most popular genres by poets is münâjât. This type, which is found as a section in most of the divan and masnawis, has also rarely been arranged independently. Risâle-i Münâjât, which is the subject of the study, is one of these rare independent münâjâts.
The author of the work is Darwish Ahmad Ghurbi from Bosnia Yenipazar, who lived in the 18th century. The poet’s Dîvân and her work named Eimmetü’l-Asliyye, which had a short mesnevi, were known. According to our findings, Risâle-i Münâjât is an unknown work of the author. This manuscript registered in the Manuscript Library of Hasan Pasha in Çorum on 19 Hk 2253/4, was found in a magazine (77b-113b). The work consists of eleven poems. One of them praises the prophet and Hz. Ali, another one praises The Quran. Nine of them have the characteristics of münâjât.
Keywords: Darwish Ahmad Ghurbî, Risâle-i Münâjât, Münâjât, Religious Types
Hulâsa/muhtasar ve hâşiye mahiyetinde telif edilen eserlerden biri de Hulâsa-i Hâşiye-i Bâcûrî adıyla kaydedilen eserdir. Bu eserdeki Hâşiye, Bâcûrî’ye/Beycûrî’ye (1277/1860) aittir. Ezher şeyhlerinden olan Bâcûrî, farklı ilimler hakkında yazdığı şerhleriyle meşhur olmuş bir fıkıh ve kelâm âlimidir. Müellifin ilmî derinliği daha çok şerhlerinde tezahür etmiştir. Bâcûrî, şerh özelliği taşıyan birçok eser kaleme almıştır.
Eserdeki Hulâsa ise Abdulkadir Bilgiç’e (1880-1957) aittir. Yekgûş mahlasıyla şiirler yazan Abdulkadir Bilgiç’in bir Dîvân’ına ve tertip ettiği bir Mecmûa’sına ulaşılmıştır. Mecmûa’da tespit edilen Hulâsa-i Hâşiye, toplam 30 sayfa olup iki bölüm olarak tertip edilmiştir. İlk 27 sayfada Kaside-i Bürde’nin 58 beytinin tahlili yapılmış, 28-30. sayfalarda ise Ka‘b b. Züheyr’in kıssası anlatılmıştır. Bu çalışmada Hulâsa-i Hâşiye’nin metni günyüzüne çıkarılmış, Arapça yazılan kısımlar tercüme edilmiş, Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınan bölümleri transkripsiyon yoluyla verilmiş ve müellifler tanıtılarak eser hakkında bir inceleme yapılmıştır.
works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-
Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a free stsyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much and how to read is explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
literature, it can be seen that many kinds such as tawhīd, munājāt, nʿat, mawlid, hilya, hijrahnāma, shafāʿat-nāma, miʿrāj, qisas al-anbiya, ramaḍāniyya, and al-asmā al-ḥusnā were written. Al-Asmā al-ḥusnā, written in the form of poetry and prose, were mostly sharḥ or their khawaṣṣ were explained. Çihil-nām al-Manẓūm, which is mentioned in the study, was written as khawaṣṣ alasmā al-ḥusnā. The work is a poet entitled Fażāyī. The manuscript was written in the last quarter of the fifteenth century, and thus, it is presumed that the poet lived in the same century. This work has been identified in a manuscript. In addition, the poet’s Hadiyyat al-aḥbāb, der-Bayān almaqāmāt al-darwīshān, Kitāb al-sharʿiyyat al-arbāb, and Ghazaliyyāt al-Darwīsh Fażāyī four other works have been identified. In the writings of the asmā al-ḥusnās, the names of ninety-nine were emphasized. In this study, the forty names of God are expressed. The text presented is a continuation of the tradition of writing some prose works written in Arabic and Persian. Çihil-nām al-Manẓūm, written in Arabic prose and known as Asmā al-Idrīsiyya it can be seen as a freestyle translation of the prophet Idrīs. Forty names in the content of the work, their properties, when, how much, and how to read are explained. In this study, firstly the information about the subject of Qurʾān, hadith, Arabic, Persian, and Turkish literature in the beautiful names of God is provided. Then, the information about the poet Fażāyī was given. Çihil-nām al-Manẓūm was introduced and the transcriptional form of the text was given.
Eserin müellifi, 18. yüzyılda yaşamış Bosna Yenipazarlı Derviş Ahmed Gurbî’dir. Şairin Dîvân’ı ve kısa bir mesnevi özelliği taşıyan Eimmetü’l-Asliyye isimli eseri biliniyordu. Tespitlerimize göre Risâle-i Münâcât müellifin bilinmeyen bir eseridir. Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’nde 19 Hk 2253/4’te kayıtlı olan bu yazma eser, bir mecmua içerisinde (77b-113b) bulunmuştur. Eser, biri Kur’an-ı Kerim’in, biri Hz. Peygamber ve Hz. Ali’nin övüldüğü; dokuzu ise münâcât özelliği taşıyan toplam on bir manzumeden oluşmuştur.
Anahtar Kelimeler: Derviş Ahmed Gurbî, Risâle-i Münâcât, Münâcât, Dinî Türler.
In Turkish literature came up many types of religious subjects like this, münâjât, na’t, asma al-husna, siyer, hilye, mawlid, mi’râciye, ramazâniye after the spread of Islam among Turks. Among these, one of the most popular genres by poets is münâjât. This type, which is found as a section in most of the divan and masnawis, has also rarely been arranged independently. Risâle-i Münâjât, which is the subject of the study, is one of these rare independent münâjâts.
The author of the work is Darwish Ahmad Ghurbi from Bosnia Yenipazar, who lived in the 18th century. The poet’s Dîvân and her work named Eimmetü’l-Asliyye, which had a short mesnevi, were known. According to our findings, Risâle-i Münâjât is an unknown work of the author. This manuscript registered in the Manuscript Library of Hasan Pasha in Çorum on 19 Hk 2253/4, was found in a magazine (77b-113b). The work consists of eleven poems. One of them praises the prophet and Hz. Ali, another one praises The Quran. Nine of them have the characteristics of münâjât.
Keywords: Darwish Ahmad Ghurbî, Risâle-i Münâjât, Münâjât, Religious Types