14’üncü yüzyılın ortalarında Anadolu coğrafyasına yayılmış beylikler arasında Osmanlı Beyliği, öz... more 14’üncü yüzyılın ortalarında Anadolu coğrafyasına yayılmış beylikler arasında Osmanlı Beyliği, özellikle Karesi Beyliği’ni kendi topraklarına kattıktan sonra Gelibolu Yarımadası ve Trakya’ya, doğal sınırların ötesine doğru hızlı bir şekilde büyüdü. Bu durumu hazırlayan tarihî adım ise Çimpe Kalesi’nin ele geçirilmesiydi. İlk Osmanlıların 1352 kışında gerçekleştirdiği bu önemli adım, 1-2 Mart 1354 depreminden sonra hız kazanarak Rumeli fetihlerinin başlangıcını teşkil etti. Bu bağlamda kale, günümüzde Rumeli’ye geçişin bir sembolü olarak hem araştırmacılar arasında hem de toplumsal hafıza içerisinde önemli bir yer edindi. Böylesine önemli bir sembol olmasına rağmen Cinbi Kalesi’nin yeri hakkında ne muhasır Bizans kroniklerinde ne de erken dönem Osmanlı kroniklerinde açık ve kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklardaki bu belirsizlik nedeniyle de kalenin konumu, bugün bile hâlâ tespit edilebilmiş değildir. Şimdiye kadar yapılan kapsamlı çalışmalarda kalenin konumu hakkında muhtelif pek çok görüş ileri sürülmüştür. Fakat ortaya atılan bu görüşler, sadece kaynaklara dayanarak yapılan tahminlerden müteşekkil olup bu tahminleri yapan araştırmacıların büyük çoğunluğu ya Gelibolu Sancağı Mufassal Tahrir Defterlerini ya da Gelibolu Yarımadası’nın genelini kapsayan bir saha araştırmasını göz ardı etmişlerdir. Özellikle tahrir defterlerinin Cinbi Nahiyesi olarak belirttiği bölge yani Şarköy-Evreşe ve çevresi dikkate alınmamış, burada herhangi bir arazi çalışması yapılmamıştır. Bu çalışma, her iki eksiği de dikkate alarak kalenin konumu ile ilgili yeni bir görüş öne sürmeyi amaçlamaktadır.
OSMANLI ARAŞTIRMALARI / THE JOURNAL OF OTTOMAN STUDIES, 2023
Abstract: For the early Ottomans, the conquest of the Gallipoli Peninsula constituted the most cr... more Abstract: For the early Ottomans, the conquest of the Gallipoli Peninsula constituted the most critical step in the process of transition and settlement to Rumelia. That process is related in early Ottoman chronicles with mystic narratives and conflicting plots. This reality is also reflected in the studies of researchers working on this subject; a clear conquest process cannot be followed in these studies. Along with the "Cinbi" captured on the way to the region's conquest, the inability to locate or identify many forts and sites on the Gallipoli Peninsula or their misidentification leads the researchers to misinterpret the context of the conquest route. This research aims to determine the early Ottomans route during the Gallipoli Peninsula's conquest. For this purpose, an attempt was made to specify the conquest route using toponymic-topographic (place names) evidence in chronicles; this is supported by the Tahrir Registers' data compared with the results of field research. First, the argument that the Rumelia conquests might have started after the earthquake on 1-2 March 1354, not in 1352, was strongly emphasized. In addition, the locations of the forts and sites captured in the peninsula and their roles in the conquest of the region, especially "Cinbi", were highlighted. At that point, it was determined that the chronicles did not actually present a mixed narrative but actually complemented each other. Based on that, it was concluded that the early Ottomans landed at two points of the Gallipoli Peninsula and besieged the city of Gallipoli.
Öz: İlk Osmanlılar için Gelibolu Yarımadası’nın fethi, Rumeli’ye geçiş ve yerleşme sürecinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Erken dönem Osmanlı kroniklerinde bu süreç, mistik anlatılarla ve birbirleriyle çelişen olay örgüleriyle aktarılmaktadır. Bu durum, konu üzerinde çalışan araştırmacıların çalışmalarına da yansımış olup, bu çalışmalarda sağlıklı bir fetih süreci takip edilememektedir. Özellikle bölgenin fethine giden yolda ele geçirilen “Cinbi” ile birlikte Gelibolu Yarımadası’ndaki birçok kale ve mevkinin yerinin tespit edilememesi veya yanlış tespiti, fetih güzergâhı bağlamında araştırmacıları hatalı yorumlamalara sevk etmektedir. Bu araştırma, ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nı fethi sürecinde nasıl bir güzergâh takip ettiklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda fetih güzergâhı, kroniklerde yer alan toponomik- topografik (yer adları) kanıtların Tahrir Defterleri verileriyle desteklenerek, saha araştırması sonuçları ile karşılaştırılması neticesinde belirlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle Rumeli fetihlerinin 1352’de değil de 1-2 Mart 1354 tarihinde gerçekleşen depremin ardından başlamış olabileceği görüşü kuvvetle vurgulanmıştır. Ayrıca başta “Cinbi” olmak üzere yarımadada ele geçirilen kale ve mevkilerin yerleri, bilhassa bölgenin fethindeki rolleri ön plana çıkarılmıştır. Bu noktada kroniklerin aslında karışık bir anlatım sunmadığı hatta birbirini tamamladığı tespit edilmiş, buna dayanarak ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nın iki noktasından çıkartma yaptıkları ve Gelibolu şehrini kuşatma altına aldıkları anlaşılmıştır.
14’üncü yüzyılın ortalarında Anadolu coğrafyasına yayılmış beylikler arasında Osmanlı Beyliği, öz... more 14’üncü yüzyılın ortalarında Anadolu coğrafyasına yayılmış beylikler arasında Osmanlı Beyliği, özellikle Karesi Beyliği’ni kendi topraklarına kattıktan sonra Gelibolu Yarımadası ve Trakya’ya, doğal sınırların ötesine doğru hızlı bir şekilde büyüdü. Bu durumu hazırlayan tarihî adım ise Çimpe Kalesi’nin ele geçirilmesiydi. İlk Osmanlıların 1352 kışında gerçekleştirdiği bu önemli adım, 1-2 Mart 1354 depreminden sonra hız kazanarak Rumeli fetihlerinin başlangıcını teşkil etti. Bu bağlamda kale, günümüzde Rumeli’ye geçişin bir sembolü olarak hem araştırmacılar arasında hem de toplumsal hafıza içerisinde önemli bir yer edindi. Böylesine önemli bir sembol olmasına rağmen Cinbi Kalesi’nin yeri hakkında ne muhasır Bizans kroniklerinde ne de erken dönem Osmanlı kroniklerinde açık ve kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklardaki bu belirsizlik nedeniyle de kalenin konumu, bugün bile hâlâ tespit edilebilmiş değildir. Şimdiye kadar yapılan kapsamlı çalışmalarda kalenin konumu hakkında muhtelif pek çok görüş ileri sürülmüştür. Fakat ortaya atılan bu görüşler, sadece kaynaklara dayanarak yapılan tahminlerden müteşekkil olup bu tahminleri yapan araştırmacıların büyük çoğunluğu ya Gelibolu Sancağı Mufassal Tahrir Defterlerini ya da Gelibolu Yarımadası’nın genelini kapsayan bir saha araştırmasını göz ardı etmişlerdir. Özellikle tahrir defterlerinin Cinbi Nahiyesi olarak belirttiği bölge yani Şarköy-Evreşe ve çevresi dikkate alınmamış, burada herhangi bir arazi çalışması yapılmamıştır. Bu çalışma, her iki eksiği de dikkate alarak kalenin konumu ile ilgili yeni bir görüş öne sürmeyi amaçlamaktadır.
OSMANLI ARAŞTIRMALARI / THE JOURNAL OF OTTOMAN STUDIES, 2023
Abstract: For the early Ottomans, the conquest of the Gallipoli Peninsula constituted the most cr... more Abstract: For the early Ottomans, the conquest of the Gallipoli Peninsula constituted the most critical step in the process of transition and settlement to Rumelia. That process is related in early Ottoman chronicles with mystic narratives and conflicting plots. This reality is also reflected in the studies of researchers working on this subject; a clear conquest process cannot be followed in these studies. Along with the "Cinbi" captured on the way to the region's conquest, the inability to locate or identify many forts and sites on the Gallipoli Peninsula or their misidentification leads the researchers to misinterpret the context of the conquest route. This research aims to determine the early Ottomans route during the Gallipoli Peninsula's conquest. For this purpose, an attempt was made to specify the conquest route using toponymic-topographic (place names) evidence in chronicles; this is supported by the Tahrir Registers' data compared with the results of field research. First, the argument that the Rumelia conquests might have started after the earthquake on 1-2 March 1354, not in 1352, was strongly emphasized. In addition, the locations of the forts and sites captured in the peninsula and their roles in the conquest of the region, especially "Cinbi", were highlighted. At that point, it was determined that the chronicles did not actually present a mixed narrative but actually complemented each other. Based on that, it was concluded that the early Ottomans landed at two points of the Gallipoli Peninsula and besieged the city of Gallipoli.
Öz: İlk Osmanlılar için Gelibolu Yarımadası’nın fethi, Rumeli’ye geçiş ve yerleşme sürecinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Erken dönem Osmanlı kroniklerinde bu süreç, mistik anlatılarla ve birbirleriyle çelişen olay örgüleriyle aktarılmaktadır. Bu durum, konu üzerinde çalışan araştırmacıların çalışmalarına da yansımış olup, bu çalışmalarda sağlıklı bir fetih süreci takip edilememektedir. Özellikle bölgenin fethine giden yolda ele geçirilen “Cinbi” ile birlikte Gelibolu Yarımadası’ndaki birçok kale ve mevkinin yerinin tespit edilememesi veya yanlış tespiti, fetih güzergâhı bağlamında araştırmacıları hatalı yorumlamalara sevk etmektedir. Bu araştırma, ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nı fethi sürecinde nasıl bir güzergâh takip ettiklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda fetih güzergâhı, kroniklerde yer alan toponomik- topografik (yer adları) kanıtların Tahrir Defterleri verileriyle desteklenerek, saha araştırması sonuçları ile karşılaştırılması neticesinde belirlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle Rumeli fetihlerinin 1352’de değil de 1-2 Mart 1354 tarihinde gerçekleşen depremin ardından başlamış olabileceği görüşü kuvvetle vurgulanmıştır. Ayrıca başta “Cinbi” olmak üzere yarımadada ele geçirilen kale ve mevkilerin yerleri, bilhassa bölgenin fethindeki rolleri ön plana çıkarılmıştır. Bu noktada kroniklerin aslında karışık bir anlatım sunmadığı hatta birbirini tamamladığı tespit edilmiş, buna dayanarak ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nın iki noktasından çıkartma yaptıkları ve Gelibolu şehrini kuşatma altına aldıkları anlaşılmıştır.
Uploads
Papers
kattıktan sonra Gelibolu Yarımadası ve Trakya’ya, doğal sınırların ötesine
doğru hızlı bir şekilde büyüdü. Bu durumu hazırlayan tarihî adım ise Çimpe
Kalesi’nin ele geçirilmesiydi. İlk Osmanlıların 1352 kışında gerçekleştirdiği
bu önemli adım, 1-2 Mart 1354 depreminden sonra hız kazanarak Rumeli fetihlerinin başlangıcını teşkil etti. Bu bağlamda kale, günümüzde Rumeli’ye geçişin bir sembolü olarak hem araştırmacılar arasında hem de toplumsal hafıza içerisinde önemli bir yer edindi. Böylesine önemli bir sembol olmasına rağmen Cinbi Kalesi’nin yeri hakkında ne muhasır Bizans kroniklerinde ne de erken dönem Osmanlı kroniklerinde açık ve kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklardaki bu belirsizlik nedeniyle de kalenin konumu, bugün bile hâlâ tespit edilebilmiş değildir. Şimdiye kadar yapılan kapsamlı çalışmalarda kalenin konumu hakkında muhtelif pek çok görüş ileri sürülmüştür. Fakat ortaya atılan bu görüşler, sadece kaynaklara dayanarak yapılan tahminlerden müteşekkil olup bu tahminleri yapan araştırmacıların büyük çoğunluğu ya Gelibolu Sancağı Mufassal Tahrir Defterlerini ya da Gelibolu Yarımadası’nın genelini kapsayan bir saha araştırmasını göz ardı etmişlerdir. Özellikle tahrir defterlerinin Cinbi Nahiyesi olarak belirttiği bölge yani Şarköy-Evreşe ve çevresi dikkate alınmamış, burada herhangi bir arazi çalışması yapılmamıştır. Bu çalışma, her iki eksiği de dikkate alarak kalenin konumu ile ilgili yeni bir görüş öne sürmeyi amaçlamaktadır.
Öz: İlk Osmanlılar için Gelibolu Yarımadası’nın fethi, Rumeli’ye geçiş ve yerleşme sürecinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Erken dönem Osmanlı kroniklerinde bu süreç, mistik anlatılarla ve birbirleriyle çelişen olay örgüleriyle aktarılmaktadır. Bu durum, konu üzerinde çalışan araştırmacıların çalışmalarına da yansımış olup, bu çalışmalarda sağlıklı bir fetih süreci takip edilememektedir. Özellikle bölgenin fethine
giden yolda ele geçirilen “Cinbi” ile birlikte Gelibolu Yarımadası’ndaki birçok kale ve mevkinin yerinin tespit edilememesi veya yanlış tespiti, fetih güzergâhı bağlamında araştırmacıları hatalı yorumlamalara sevk etmektedir. Bu araştırma, ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nı fethi sürecinde nasıl bir güzergâh takip ettiklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda fetih güzergâhı, kroniklerde yer alan toponomik- topografik (yer adları) kanıtların Tahrir Defterleri verileriyle desteklenerek, saha araştırması sonuçları ile karşılaştırılması neticesinde belirlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle Rumeli fetihlerinin 1352’de değil de 1-2 Mart 1354 tarihinde gerçekleşen depremin ardından başlamış olabileceği görüşü kuvvetle vurgulanmıştır. Ayrıca başta “Cinbi” olmak üzere yarımadada ele geçirilen kale ve mevkilerin yerleri, bilhassa bölgenin fethindeki rolleri ön plana çıkarılmıştır. Bu noktada kroniklerin aslında karışık bir anlatım sunmadığı hatta birbirini tamamladığı tespit edilmiş, buna dayanarak ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nın iki noktasından çıkartma yaptıkları ve Gelibolu şehrini kuşatma altına aldıkları anlaşılmıştır.
kattıktan sonra Gelibolu Yarımadası ve Trakya’ya, doğal sınırların ötesine
doğru hızlı bir şekilde büyüdü. Bu durumu hazırlayan tarihî adım ise Çimpe
Kalesi’nin ele geçirilmesiydi. İlk Osmanlıların 1352 kışında gerçekleştirdiği
bu önemli adım, 1-2 Mart 1354 depreminden sonra hız kazanarak Rumeli fetihlerinin başlangıcını teşkil etti. Bu bağlamda kale, günümüzde Rumeli’ye geçişin bir sembolü olarak hem araştırmacılar arasında hem de toplumsal hafıza içerisinde önemli bir yer edindi. Böylesine önemli bir sembol olmasına rağmen Cinbi Kalesi’nin yeri hakkında ne muhasır Bizans kroniklerinde ne de erken dönem Osmanlı kroniklerinde açık ve kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklardaki bu belirsizlik nedeniyle de kalenin konumu, bugün bile hâlâ tespit edilebilmiş değildir. Şimdiye kadar yapılan kapsamlı çalışmalarda kalenin konumu hakkında muhtelif pek çok görüş ileri sürülmüştür. Fakat ortaya atılan bu görüşler, sadece kaynaklara dayanarak yapılan tahminlerden müteşekkil olup bu tahminleri yapan araştırmacıların büyük çoğunluğu ya Gelibolu Sancağı Mufassal Tahrir Defterlerini ya da Gelibolu Yarımadası’nın genelini kapsayan bir saha araştırmasını göz ardı etmişlerdir. Özellikle tahrir defterlerinin Cinbi Nahiyesi olarak belirttiği bölge yani Şarköy-Evreşe ve çevresi dikkate alınmamış, burada herhangi bir arazi çalışması yapılmamıştır. Bu çalışma, her iki eksiği de dikkate alarak kalenin konumu ile ilgili yeni bir görüş öne sürmeyi amaçlamaktadır.
Öz: İlk Osmanlılar için Gelibolu Yarımadası’nın fethi, Rumeli’ye geçiş ve yerleşme sürecinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. Erken dönem Osmanlı kroniklerinde bu süreç, mistik anlatılarla ve birbirleriyle çelişen olay örgüleriyle aktarılmaktadır. Bu durum, konu üzerinde çalışan araştırmacıların çalışmalarına da yansımış olup, bu çalışmalarda sağlıklı bir fetih süreci takip edilememektedir. Özellikle bölgenin fethine
giden yolda ele geçirilen “Cinbi” ile birlikte Gelibolu Yarımadası’ndaki birçok kale ve mevkinin yerinin tespit edilememesi veya yanlış tespiti, fetih güzergâhı bağlamında araştırmacıları hatalı yorumlamalara sevk etmektedir. Bu araştırma, ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nı fethi sürecinde nasıl bir güzergâh takip ettiklerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda fetih güzergâhı, kroniklerde yer alan toponomik- topografik (yer adları) kanıtların Tahrir Defterleri verileriyle desteklenerek, saha araştırması sonuçları ile karşılaştırılması neticesinde belirlenmeye çalışılmıştır. Öncelikle Rumeli fetihlerinin 1352’de değil de 1-2 Mart 1354 tarihinde gerçekleşen depremin ardından başlamış olabileceği görüşü kuvvetle vurgulanmıştır. Ayrıca başta “Cinbi” olmak üzere yarımadada ele geçirilen kale ve mevkilerin yerleri, bilhassa bölgenin fethindeki rolleri ön plana çıkarılmıştır. Bu noktada kroniklerin aslında karışık bir anlatım sunmadığı hatta birbirini tamamladığı tespit edilmiş, buna dayanarak ilk Osmanlıların Gelibolu Yarımadası’nın iki noktasından çıkartma yaptıkları ve Gelibolu şehrini kuşatma altına aldıkları anlaşılmıştır.