INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
OSMANLIDA HAT SANATINI ZİRVEYE ÇIKARAN EĞİTİM
YÖNTEMİ: MEŞK ve İCAZET GELENEĞİ1
Doç. Dr. Mehmet MEMİŞ2
ÖZET
Türk-Ġslam sanatları içinde önemli bir yere sahip olan „hat sanatı‟ Arap alfabesiyle yazılan güzel yazıları
ifade etmektedir. Sanatkârına da „hattat‟ denir. Bu sanat dalı tarihi geliĢimini Ġslam Dininin kutsal kitabı
Kur‟an-ı Kerim üzerinde göstermiĢtir. Ancak geçmiĢte olduğu gibi günümüzde yalnız Arapça değil
Türkçe, Farsça gibi bu alfabenin kullanıldığı baĢka lisanlarda da eserler verilmektedir. Dünyanın en
geliĢmiĢ müzelerinde çok değerli örnekleri bulunan hat sanatının Ġslam ülkeleri dıĢında da sevenleri ve
takipçileri gün geçtikçe çoğalmaktadır.
Hat sanatının geçmiĢten gelen köklü bir eğitim geleneği vardır. Günümüze ulaĢan belgeler Osmanlı
döneminde hat eğitiminin belli bir düzen ve disiplin içinde, titizlikle yürütüldüğünü göstermektedir. Bu
sanat dalında Osmanlının Ġslam ülkeleri arasında öne çıkmasında uygulanan bu eğitim yönteminin etkili
olduğu muhakkaktır. Temelde usta-çırak iliĢkisine dayanan bu yöntemde meĢk usulü takip edilmiĢtir.
Meşk, talebenin örnek alarak çalıĢması için hocasının ders olarak yazdığı numune anlamına gelir. Onu
örnek alarak yapılan çalıĢmaya da meşk etmek denir. Talebe verilen dersi çalıĢarak hocasına gösterir.
Hocası da hatalı bulduğu harf veya kelimelerin hemen altına, ölçülerini ve kaidelerini göstererek doğru
Ģekillerini yazar. Talebe hocasının tavsiyeleri doğrultusunda aynı bölümü tekrar çalıĢıp yazarak bir
sonraki derse getirir. Ġstenilen seviyeye gelene kadar bu böyle devam eder. Gereken aĢamaları baĢarıyla
tamamlayan talebe icazet almaya hak kazanır. Usule göre hocası tarafından kendisine icâzet verilir.
İcâzetnâme ise ilimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen yeterlilik belgesi anlamında kullanılan bir
tabirdir. Bu belgeyi alan bir hattat yazacağı yazılara „ketebe‟ (imza) koyma yetkisini kazanmıĢ olur.
Osmanlı geleneğinde icazeti olmayan hattatın yazılarının altına imza atması usule aykırı sayılmıĢtır.
Böylece icazet uygulaması, bir nevi hat sanatının kalite kontrol mekanizması iĢlevini görmüĢ, sanat
seviyesinin yükselmesinde etkili olmuĢtur.
Anahtar kelimeler: hat sanatı, Osmanlı hat sanatı, hat sanatı eğitimi, meĢk usulü, icazet.
OTTOMAN EDUCATION METHOD THAT BROUGHT CALLIGRAPHY TO
THE TOP: THE TRADITION OF MESHK AND RATIFICATION
ABSTRACT
Having an important place in Turkish-Islamic arts, „calligraphy‟ expresses beautiful writings written in
Arabic alphabet. The artist is also called „calligrapher‟. The historical development of this art has been
shown on the Holy Qur‟an of Islamic Religion. However, as in the past, today, not only Arabic, but also
other languages using Arabic alphabet such as Turkish and Farsi are used in artworks. Calligraphy, which
has many valuable examples in the world‟s most advanced museums, is increasing the number of its fans
and followers day by day also in the countries other than Islamic countries.
Calligraphy has a deep-rooted tradition of education coming from the past. Documents from the Ottoman
period indicate that the calligraphy education was carried out meticulously in a certain order and
discipline. It is certain that this method of education has an effect on Ottomans to become prominent
among the Islamic countries in this field of art. In this method, which is basically based on masterapprentice relation, the way of meshk has been pursued. Meshk means the sample written by the master as
a lecture for the study of the apprentice. It is called making meshk, the work done by taking it as an
example. The apprentice studies lessons given to him and shows his writings to his master. Then the
master writes the correct forms right under the letters or words he finds incorrect, showing their
measurements and bases. The apprentice re-writes the same section in the way of the master‟s corrections
and brings it to the next class. This goes on until the desired level. An apprentice who successfully
Bu makale, 10-13 Nisan 2018 tarihleri arasında Paris‟te gerçekleĢtirilen “Paris Uluslararası Sosyal Bilimler
Kongresi”nde aynı baĢlık altında sunulmuĢ olan bildirinin yeniden düzenlenmiĢ halidir.
2
Sakarya Üniversitesi, Ġlahiyat Fakültesi, Türk Ġslam Sanatları Tarihi Öğretim Üyesi, mmemis@sakarya.edu.tr
1
53
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
completes the necessary steps is entitled to receive a ratification (icazet). According to the procedure, the
apprentice will receive the ratification from his master. Certificate of ratification is a term used to mean
the certificate of proficiency given to those who have completed their studies in science and calligraphy.
A calligrapher who got this certificate gains the authority to add „ketebe‟ (signature) to his calligraphy.
Signing under the writings of calligraphers without the ratification is considered as nonprocedural in the
Ottoman tradition. Thus, the application of the ratification functioned as a quality control mechanism of
the calligraphy and had an effect on increasing the level of art.
Keywords: Calligraphy, Ottoman calligraphy, calligraphy education, method of meshk, ratification.
GİRİŞ
Arap yazısı Ġslamiyet‟in geliĢiyle birlikte yepyeni bir geliĢme seyrine girmiĢ,
ilâhi vahyin yazım vasıtası olarak gittikçe önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Ġlhamını
Kur‟an-ı Kerim‟den ve Hz. Peygamber (a.s.) ın tavsiyelerinden alan kâtipler (hattatlar),
“Allah güzeldir güzelliği sever” hadisini de düstur edinerek, bir ibadet heyecanıyla
üzerine titredikleri güzel yazıyı gittikçe geliĢtirmiĢler ve baĢka kültürlerde benzeri
olmayan bir sanat dalı haline getirmiĢlerdir. Zamanla alanını geniĢleten hat sanatı yalnız
dînî metinlerle sınırlı kalmamıĢ, yazının kullanıldığı hemen her sahada kendini
göstererek mimarîde, tablolarda, kitaplarda, evrakta ve çeĢitli eĢya üzerinde bir güzellik
unsuru olarak asırlardır varlığını devam ettirmiĢtir.
Emeviler ve Abbasiler döneminde önemli merhalelerden geçerek uzun bir
olgunlaĢma devresi geçiren hat sanatı, asıl tekâmülünü Osmanlı döneminde
tamamlamıĢtır. II. Bayezid‟in hat hocalığını da yapmıĢ olan ġeyh Hamdullah önceleri
Abbasi döneminin ünlü hattatı Yâkut üslûbunda yazarken, II. Bayezid‟in de teĢvikiyle
Yâkut‟un saray hazinesinde muhafaza edilen eserleri üzerinde derin araĢtırma ve
incelemeler yaparak yeni bir üslup ortaya koymuĢtur. Osmanlı zevkine daha uygun
gelen bu tarz sonraki asırlarda Hafız Osman, Ġsmail Zühdî, Mustafa Rakım, Kazasker
Mustafa Ġzzet, Mehmet ġevki Efendi, Sami Efendi gibi ekol sahibi hattatlar ve daha nice
üstatlar eliyle, daima geliĢerek XX. Yüzyıla taĢınmıĢtır. Osmanlı‟dan yeni Türkiye
Cumhuriyeti‟nin doğduğu bu yüzyılda ekonomik, sosyal ve siyasi çalkantılar yanında
ciddi manada kültür erozyonu da yaĢanmıĢ, alfabe değiĢimi ile birlikte hat sanatı zor
dönemler geçirmiĢtir. 1912 yılında vefat eden ünlü hattat Sami Efendi'nin talebeleri
Hasan Rıza, Ömer Vasfi, Aziz Efendi, Ġsmail Hakkı Altunbezer, Kamil Akdik,
Necmeddin Okyay, Nazif Bey, Neyzen Emin ve Hulusi Yazgan gibi üstatlar yanında,
Nuri Korman, Kemal Batanay, Halim Özyazıcı, Hamid Aytaç ve Ali Alparslan gibi son
dönemin önde gelen hattatları sayesinde zamanımıza intikal etmiĢtir. Bu üstatların ve
bilhassa 1982‟de vefat eden merhum Hâmid Aytaç‟ın talebeleri ve onların yetiĢtirdiği
hattatlar eliyle bugün de baĢarıyla sürdürülmektedir.
1.
HAT SANATI EĞİTİMİ
1.1.
Osmanlı Öncesi
Osmanlı öncesi döneme ait bu sanat dalında takip edilen eğitim sistemi ve
uygulamaları hakkındaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Abbasi veziri, meĢhur hattat Ġbn-i
Mukle‟nin (ö. 328/940) Risâle fi‟l-Hat ve‟l-Kalem adlı eserinde, yazı çeĢidine göre
kalem kalınlıklarını, harflerin ölçü, oran ve kaidelerini tespit ettiği, örnekler verdiği, hat
sanatkarlarının da bu sisteme göre hat eğitim ve öğretimini sürdürdükleri ifade
54
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
edilmektedir (Serin, 2010: 430). Daha sonra gelen Ġbn-i Bevvâb (ö. 413/1022) Kasîde-i
Râiyye adlı eserinde, kullanılacak kalemin vasıfları, kalem açmanın usul ve incelikleri,
mürekkebin ıslahı, yazı çalıĢma Ģekli gibi konularda hüsn-i hat talebelerine yönelik
tavsiyeleriyle hattatlara rehberlik etmiĢtir (Yılmaz, 1999: 219-222). XIII. yüzyılın son
çeyreğinden itiberen hattatlar aklâm-ı sittenin (altı çeĢit yazı) estetik oranlarını
belirleyerek yeni bir çığır açan Yakut Musta‟sımî‟yi (ö. 698/1298) örnek aldılar. Yazı
çeĢitlerine göre kalem ağzı meylini yeniden düzenleyen 3 Yakut‟un Risâle fi‟l-Hat
adında, hat sanatıyla ilgili bir eser kaleme aldığı da bilinmektedir (Serin, 2010: 80).
Ġstanbul kütüphanelerinde farklı isimler altında kayıtlı, ancak muhtevaları benzer olan
yedi risalenin Yakut Musta‟sımiye ait olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan Arkeoloji
Müzesi Kütüphanesi nr. 472 de bulunan nüshanın zahriye sayfasında “Yakut‟un Ġlm-i
Hat Risalesidir” kaydının yer alması bu ihtimali güçlendirmektedir. En azından bu
nüshanın Türkçe olması, Yakut‟un risalesinin tercümesi olabileceğini göstermektedir.
Resim-1. Ġranlı Nasır Halîlî Koleksiyonunda Bulunan Yakut Musta‟sımî‟ye Ait 861/1282-83
Tarihli Hurûfat MeĢk Murakkaından Bir Bölüm, (Safvet, 2000:15)
Bir mukaddime, iki makale ve bir hatimeden oluĢan risalede mürekkep, kalem, kalemin
açılması, hattın özellikleri ve nevileri, Ġbn-i Mukle tarzı üzere harflerin ölçüleri,
harflerin tek tek ve terkipler halinde yazılıĢları anlatılmaktadır (Tüfekçioğlu, 1994:
10,11). Yakut‟un yaklaĢık iki asır takip edilen üslubunun, yetiĢtirdiği talebeleri
vasıtasıyla Ġslam ülkelerine yayılmasında hat sanatı eğitimi konusundaki baĢarısının
Bazı eserlerde kalem ucunu ilk defa eğimli kesen hattatın Yakut olduğu Ģeklinde bilgiler yer almaktadır. Ancak
Râiyye Kasîdesi‟nde “Katt-ı kalem ne çok eğri, ne de çok düz olmalıdır” (Yılmaz, 1999: 221) ifadesi geçtiğine göre
kasideyi kaleme alan Ġbn-i Bevvab‟ın da kalemi eğimli kestiği anlaĢılmakta, günümüze ulaĢan eserlerinde de kalem
eğimi fark edilmektedir. Bu durumda Yakut‟un yazı çeĢitlerine göre kalem ağzı meylini yeniden düzenlediğini
düĢünmek daha doğrudur.
3
55
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
etkili olduğu, bu konuda düzenli ve disiplinli bir yöntem izlediği açıktır. Günümüze
ulaĢan meĢk murakka‟larına bakılırsa, Yâkut‟un yönteminin Osmanlı hattatları
tarafından da benimsenerek izlendiği anlaĢılır (resim-1).
Ġbn-i Haldun, XIV. Asırda Mısır‟daki uygulamayı anlatırken; yazı sanatının
yerleĢmiĢ ve ilerlemiĢ bir sanat haline geldiğini, öğretim usullerinin de geliĢip
kolaylaĢtığını, Mısır‟da yazı öğretmek için ayrı öğretmenler tayin edildiğini, bunların
her harfin kağıt üzerine nasıl yazıldığını özel kanun ve kaidelere göre öğrettiklerini,
üstelik bu öğretmenlerin bizzat kendi elleriyle yazarak her harfin nasıl yazıldığını
göstermeleri sayesinde öğrencinin gözüyle görüp bilgi derecesinin yükseldiğini ve
mükemmel bir surette meleke kazandığını ifade etmektedir (Ġbn-i Haldun, 1996: 410).
Bu izahat yazının Mısır‟da da meĢk usulü ile, yani usta-çırak iliĢkisi içinde öğretildiğini
göstermektedir. Ancak XV. yüzyılın sonlarından itibaren hat sanatının merkezi haline
gelmiĢ olan Ġstanbul‟daki uygulamalar ve bu uygulamalara ait örnekler yazı öğretimi
konusunda takip edilen yöntemle ilgili olarak daha açık bilgiler vermektedir.
1.2.
Osmanlı Dönemi
Osmanlı döneminde hat sanatı sarayın da himayesiyle büyük ilgi görmüĢ, eğitim ve
öğretimi resmî kurum ve vakıflarla yaygınlaĢtırılmıĢtır. BaĢta Topkapı Sarayı Enderûn
Mektebi, Galata Sarayı, Muzıka-i Hümâyun gibi kurumlarda devrin en seçkin hattatları
ders vererek yeni hattatların yetiĢmesinde büyük rol oynamıĢlardır. Osmanlı Ģehzadeleri
de saray geleneğine uygun olarak disiplinli bir sanat eğitimi alır, ilgi duydukları Ģiir,
mûsiki ve hat gibi sanat dallarında yetiĢtirilirlerdi (Serin, 2010: 430).
Resim-2 ġeyh Hamdullah‟ın Amasya‟da Ġken (1481 den önce) Yakut Tarzında Yazdığı Sülüs
MeĢk Murakka‟ından Bir Sayfa. Abdul Rahman Al Owais Koleksiyonu (Derman, 2009: 134).
56
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Yetenekli çocuklara güzel yazı öğretmek maksadıyla, sıbyan mektepleri
programlarında yazı meĢki derslerinin bulunduğu bazı vakfiyelerden anlaĢılmaktadır.
Tanzimat devrinde ibtidâî, rüĢdî, idâdî mekteplerinin programlarında da hat meĢki
mevcuttu (Serin, 2004: 372). Bu ders bazen kıraat hocası tarafından bazen de belirli
günlerde ayrı bir hoca tarafından verilmekteydi. Kadrosunda hocası bulunmayan
mekteplerde hayırseverler tarafından ücreti ödenerek hat hocası görevlendirildiği de
olmuĢtur. Çoğunlukla amatör kiĢiler tarafından verilen bu derslerin amacı hattat
yetiĢtirmekten ziyade eli bir derece ölçülü yazmaya alıĢtırmaktı. Nitekim sıbyan
mektebinde baĢladığı hat dersini kabiliyeti ile devam ettirip ilerleten önemli hattatlar da
çıkmıĢtır. Sanat gayesiyle hat öğrenimine ise gençlik çağlarında baĢlamak adeti daha
yaygındır. Hat üstatları resmi daire veya medrese, mektep gibi eğitim kurumlarında hat
eğitim ve öğretimi yaptıkları gibi, evlerinde de her hangi bir maddi karĢılık beklemeden
dersler vermiĢlerdir. Ancak bir mektep veya vakıf kurumu bünyesinde ders veren
hocalara aylık veya günlük ücret ödenirdi. Varlıklı kimselerin çocukları ve aile fertleri
için bir hat hocasını haftanın belirli günlerinde konaklarına davet etmeleri yoluyla da hat
öğretimi yapılıyordu. Böyle durumlarda hocanın kararlaĢtırılan ücreti alması tabii
sayılırdı (Derman, 1997: 494).
Osmanlı döneminden günümüze intikal eden meĢk murakka‟ları 4 , hocaların
talebe çalıĢmalarına yaptıkları çıkartmalar, hattat silsileleri ve icazetnameler bu eğitimin
usta-çırak (hoca-talebe) iliĢkisi içinde, meĢk usulü ile, disiplinli ve sistemli bir Ģekilde
yürütüldüğünü göstermektedir. Meşk, öğrenmek için yapılan çalıĢma ve alıĢtırmayı
ifade ettiği gibi, talebenin örnek alması için hocasının ders olarak yazdığı numune
anlamına da gelir (resim-2). Hocadan bu numuneyi almaya meşk almak, onu örnek
alarak yapılan çalıĢmaya da meşk etmek denir (Devellioğlu, 1992: 492). Talebe verilen
dersi çalıĢarak yazısını hocasına gösterir. Hocası da hatalı bulduğu harf veya kelimelerin
Resim-3 Reîsülhattatin Kamil Akdik‟in Talebesi Suud Yavsî‟nin MeĢkine Yaptığı Sülüs-Nesih
Çıkartmaları (Derman, 2002: 37)
Murakka‟: YaklaĢık bir kitap sayfası boyutundaki kıt‟aların bir araya getirilmesiyle oluĢan yazı albümleridir
(Derman, 1992: 39).
4
57
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
hemen altına, nokta ölçülerini ve kaidelerini göstererek doğru Ģekillerini yazar. Hattın
estetik ölçüsü noktadır. Her yazı çeĢidinin, yazıldığı kamıĢ kalemden çıkan, kendine
mahsus bir noktası vardır. Harflerin boyları, kavisleri, meyilleri ve aralarındaki
mesafeler nokta ölçüsüyle tespit edilir. Hocanın doğrusunu göstermek için talebenin
meĢkinin altına yaptığı Ģekillere çıkartma denir (resim-3). Talebe hocasının tarif ve
tavsiyeleri doğrultusunda aynı bölümü tekrar çalıĢıp yazarak bir sonraki derse getirir.
Ġstenilen seviyeye gelene kadar bu böyle devam eder.
Resim-4 Nazif Bey‟nin Abdul Rahman Al Owais Koleksiyonunda Bulunan Sülüs-Nesih
„Rabbiyessir‟ ve „Hurufat‟ MeĢki (Derman, 2009: 215)
Genellikle hat derslerinin haftada bir defa olmak üzere belirlenen günde
yapılması adettendir. Talebeye verilen meĢkler tek satır olarak çalıĢılır ve bu esasa göre
hazırlanır. Ancak sülüs ve nesih çoğunlukla birlikte çalıĢıldığı için, her ikisinden birer
satır yazılır. Satırların altına konulan ve „çalıĢma‟ anlamına gelen, sin, ayn, yâ
harflerinin bitiĢik halde üsluplaĢtırılmıĢ hali olan „sa‟y‟ iĢareti (resim-6,10,13), yazan
üstadlara göre farklılık arzeder. Hatta bu iĢaretlerden meĢkin kime ait olduğunu anlamak
mümkün olabilmektedir (Derman, 1997: 495).
Bu usûlde yapılan dersler, müfredât ve mürekkebât olmak üzere iki aĢamadan
oluĢmaktadır. Müfredat meĢki ayrı ayrı harflerin ve ikili olarak birbirleriyle birleĢik
Ģekillerinin çalıĢıldığı merhaledir. Sülüs-nesih dallarında müfredat meĢkine harflerden
58
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
önce “Rabbi yessir ve lâ tuassir rabbi temmim bi‟l-hayr” duâsı ile baĢlamak adet
olmuĢtur (resim-4). Böylece uzun ve zahmetli bir çalıĢmaya “Rabbim kolaylaştır,
zorlaştırma, hayırla tamamına erdir” niyazı ile Allah‟tan yardım dileyerek baĢlanmıĢ
olur. Bu duâ satırı aynı zamanda hat öğretiminde aĢılması gereken ilk baraj
mahiyetindedir. Yani meĢke baĢlayan talebenin sabrı, istidat ve kabiliyeti müsait ise bu
barajı geçip meĢke devam edebilecek, değilse hem kendisinin hem de hocasının emeğini
zayi etmemek için burada bırakacaktır. Nesih meĢklerinde “Rabbi yessir…” duası
yerine “Besmele” ile veya direk harflerle baĢlanıldığı da görülmektedir.
Resim-5 Mehmed ġevki Efendi‟nin Sülüs-Nesih MeĢk Murakkaından (IRCICA, 2010)
Sülüs ve nesih yazıları her ikisinden birer satır yazılmak suretiyle, genellikle
birlikte çalıĢılır ve aynı hoca tarafından öğretilir. Farklı zamanlarda ayrı hocalardan
meĢkedildiği de olur. Bazen de önce biriyle baĢlayıp daha sonra ikincisi eklenerek
devam edilir. Rabbi yessir duasından sonra her iki yazı türüyle de, alt alta ayrı satırlar
halinde elifbâdaki harfler teker teker yazılır. Nokta ile değiĢen harflerden yalnız biri, bir
harfin baĢka Ģekillerde yazılıĢları varsa o Ģekilleri de ayrıca gösterilir. Bundan sonra
yine elifbâdaki sıraya göre her harfin diğer harflerle birleĢik Ģekilleri çalıĢılır (resim-5).
Ancak elif, dal, re, vav gibi baĢta birleĢmeyen bazı harfler yazılmadığı gibi, Ģekilleri
aynı olup nokta ile değiĢen harflerden de yalnızca ilk gelenle diğer harflerin bitiĢik
Ģekilleri yazılır.
Ta‟lik (nesta‟lik) hattı ayrıca ve çoğunlukla da ayrı bir hocadan ders alarak
öğrenilir. Çünkü birçok dalda aynı kudrette yazmak ve ders vermek mümkün değildir.
Nitekim meĢhur Osmanlı hattatlarının kimi sülüs-nesihte, kimi ta‟lîkte, kimi de celî
yazılarda üstünlük göstermiĢlerdir. GeçmiĢte ta‟lîk öğretiminde de müfredât aĢamasında
59
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
hemen hemen aynı yol takip edilmiĢtir. Yalnız meĢke harflerle baĢlamak adet olmuĢtur
(resim-6).
Resim- 6 Mehmed Hulûsi Efendi‟nin Ta‟lik “Hurûfat” MeĢki (Serin, 1999: 7)
Dîvânî, celî dîvânî ve tuğra dıĢarıda kullanılmadığından Dîvân-ı Hümâyûn‟da
öğretilen yazılardır. Rik‟a ise sanat yazısı mahiyetinde değildir. El yazısı olarak önce
mekteplerde, daha sonra da resmî dâirelerde daha kısa zamanda öğrenilmiĢtir (Derman,
2002: 38). Dîvânî, celî dîvânî ve rik‟a yazılarının müfredat meĢklerinde de önce
harflerle baĢlayıp, aynı yolun izlendiği görülmektedir (resim-7,8). Diğer yazılara
nazaran öğrenilmesi daha kolay olması bakımından, rik‟a yazısı günümüzde de yeni
baĢlayanlar için tercih edilen yazı türüdür.
60
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-7 Halim Efendi‟nin Dîvâni Hurûfat MeĢki (Serin,2000: 29)
Resim-8, Ahmed Süreyya Bey‟in Rik‟a Hurûfat MeĢki (Ünver, Hasan Rıza Efendi Dosyası,
nr.27)
61
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Hat meĢki alanlar içinden sebat edemeyenler ve yeterli kabiliyeti bulunmayanlar,
müfredat çalıĢmaları sırasında kendiliğinden elenirler. Bu merhaleyi aĢanlar ise
mürekkebât meĢkleriyle yollarına devam ederler. Mürekkebât meĢklerinde harf ve
kelimelerin satır nizamına göre aldığı Ģekiller, kompozisyon kuralları, hareke ve tezyîni
Resim-9 ġevki Efendi‟nin Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonunda Bulunan Sülüs-Nesih
MeĢk Murakkaından (Derman, 2002: 179)
62
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
iĢaretlerin satır içinde yerleĢtirilmeleri öğretilir. Sülüs-nesihte Arapça “Temmeti‟l-hurûf
bi avnillâhi‟l-meliki‟r-raûf” (Allahın yardımıyla harfler tamamlandı) ibaresi (resim-9),
ta‟likte ise Farsça “Çün halâsî zi-müfredât âmed / Vakt-i meşk-ı mürekkebât âmed”
(Müfredât tamamlanınca mürekkebât meşkinin vakti geldi.) beyti (resim-10) ilk
mürekkebât meĢki olarak yazılır. Bundan sonra bazı duâ ve hadisler, yazı hakkında
hikmetli sözler, tarih düĢürmede kullanılan „Ebced hurûfâtı‟ ve kasîdeler yazılarak
hattat adayının satır nizamında yazı yazma becerisi geliĢtirilir. Hz. Ali‟ye atfedilen
“Güzel yazı, hocanın öğretiminde gizlidir, kemâle ermesi çok yazmakla, devamı da
İslâm Dini üzere bulunmakla olur” ifadesi, „Sübhâneke Duâsı‟ (resim-9) ve „EûzüBesmele‟ sıklıkla yazılan ibarelerdir.
Resim-10 Mehmed Es‟ad Yesârî‟nin Ta‟lik MeĢk Murakkaından (Derman, 2002: 125)
Bilahare satır çalıĢmalarında melekeyi artırmak için daha uzun metinler de
yazılır. Bunlar daha ziyade Hz. Muhammed (a.s) e övgü olarak yazılmıĢ hilye ve
kasidelerdir. Sülüs-nesih mürekkebât meĢklerinde yazılan metinlerden biri Ka‟b bin
Züheyr‟in Kasîdetü‟l-Bürde adlı eseridir. Ġslamiyet‟i henüz kabul etmiĢ olan Arap Ģâiri
Ka‟b, 9/630 yılında Hz. Peygamber‟e karĢı bizzat bir Ģiir okumuĢ, bundan memnun
kalan Hz. Peygamber (a.s.) da sırtındaki hırkasını çıkarıp Ka‟b bin Züheyr‟e hediye
etmiĢtir (Demirayak, 2001: 567). Bu sebeple Kasîdetü‟l-Bürde (hırka kasidesi) adıyla
tanınan bu metin kitap yada murakka‟ Ģeklinde bir çok defa yazılmıĢtır (resim-11). Hırka
halen Topkapı Sarayı Müzesi‟nde, ismini kendisinden alan Hırka-i Saâdet Dâiresinde
bulunmaktadır.
63
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-11, Sakıp Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonunda Bulunan, Kazasker Mustafa Ġzzet
Efendiye Ait Sülüs-Nesih “Kaside-i Bürde” murakka‟sının Son Kıt‟ası (Derman, 2002: 153)
Osmanlı hattatlarının, seçme beyitlerini ve Türkçe manzum tercümelerini
mürekkebat meĢklerinde yazdıkları diğer bir kaside Mısırlı Ģâir Muhammed b. Saîd elBûsîrî‟nin (ö.695/1296)(?) Hz. Peygamber için yazdığı el-Kevâkibü‟d-dürriyye fî medhi
hayri‟l-beriyye adlı manzûmesidir. Bu eser Kasîdetü‟l-Bürde ismiyle meĢhur olmuĢ
ancak Ka‟b bin Züheyr‟in kasidesi ile karıĢtırılmaması için Osmanlı kültür muhîtinde
Kasîdetü‟l-Bür‟e Ģeklinde anılmıĢtır (Kaya, 2001: 568) (resim-12).
Sülüs-nesih mürekkebâtında yazılan metinlerden biri de “Elif Kasidesi” olarak
bilinen manzûmedir. Arap alfabesindeki sırasıyla, her mısraı “elif” ten baĢlayıp “ye” ye
kadar devam eden harflerle baĢlayan kaside, bir satır sülüs, iki satır nesih, tekrar bir satır
sülüs tertibiyle yazılmıĢtır. IRCICA tarafından baskısı da yapılmıĢ olan Mehmet ġevki
Efendi‟nin bu tarzdaki meĢk murakkaı günümüzde sülüs-nesih çalıĢanların temel
baĢvuru kaynakları arasındadır (resim-13).
Ġranlı büyük mutasavvıf ve Ģair Abdurrahman Molla Câmî‟nin Besmele
Kasîdesi, besmelenin her harfi için bir beyit olmak üzere 19 beyitten oluĢmuĢtur. Bu
Farsca Ģiir de Osmanlı ta‟lik hattatları tarafından talebelerine örnek olarak birçok defa
yazılmıĢtır (resim-14).
64
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-12 Hasan Rıza Efendi‟nin Sülüs-Nesih Hattıyla Yazdığı Kaside-i Bür‟e (Bürde)‟nin Son
Kıt‟ası (MemiĢ, 2017: 180)
Resim-13 Mehmet ġevki Efendi‟nin Sülüs-Nesih “Elif Kasidesi” (IRCICA, 1999: 37)
65
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-14 Mehmed Hulûsi Efendi‟nin Ta‟lik Hattıyla Yazdığı „Besmele Kasidesi‟nin BaĢ Kısmı
(Serin, 1999: 15)
Hâkânî Mehmet Bey‟in 1007/1598-99 yılında yazdığı Hilye adlı eseri, Türk
edebiyatında hilye türünün ilk ve en önemli örneğidir. Hilye kelimesi bu eserden sonra
özellikle Hz. Peygamber‟in vücut yapısı ve sıfatları hakkında meydana getirilen
eserlerin genel adı olmuĢtur. Besmele hakkında bir manzume ile baĢlayan eser, ardından
yirmi iki beyitte söze besmele ile baĢlamanın gereğinden ve besmelenin sırlarından söz
66
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
eder. Daha sonra Hz. Ali‟nin hilye ile ilgili rivayetinden, hilyenin faziletlerinden
bahseder. Eserde Hz. Peygamberin vücut yapısına dair özelliklerini açıklayan beyitlere
de yer verilmiĢtir (Uzun, 1997: 167). Bu mesnevînin seçme beyitleri, Osmanlı ta‟lik
hattatları tarafından mürekkebât meĢklerinde çoğunlukla tercih edilen metinlerdendir
(resim-15).
Resim-15 Mehmet Sadullah Efendi‟nin Ta‟lik “Hilye-Ġ Hâkânî” Murakkaı (Derman, 2002:
148,149)
Ġslam Peygamberinin vasıflarıyla ilgili olarak muteber kaynaklardan nakledilen
rivayetlerden biri XVII. Asrın sonlarında, ilk defa ünlü hattat Hafız Osman tarafından
duvara asılmak üzere levha haline getirilmiĢtir (Derman, 1992: 40). KlasikleĢen hilye
formu dıĢında bu metnin de mürekkebat meĢklerinde sülüs ve nesih satırlar halinde
çalıĢıldığı görülmektedir (resim-16).
67
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-16 ġevki Efendi‟nin Sülüs-Nesih „Hilye-i ġerife‟ Kıt‟ası (IRCICA, 2010: 44)
2.
İCÂZET GELENEĞİ
Osmanlı geleneğinde hat sanatını icra edebilmek bazı kayıtlara tabi idi. Bir hattat
adayı hocasının yazılı izni, yani icâzetnâmesi olmadan yazılarının altına imza
koyamazdı (Derman, 2014: 41). Günümüz hattatları da klasik hat üslubunun sağlıklı bir
Ģekilde varlığını ve geliĢimini devam ettirmesi açısından büyük önem arz eden bu
geleneği aynı usullerle sürdürmek için gayret göstermektedirler.
Yukarıda zikredilen meĢk silsilesini baĢarıyla tamamlayan talebe bu alanda
önemli bir merhale kazanmıĢ demektir. Ancak hattat adayının bir örneğe bağlı
kalmadan, kendi beceri ve gayreti ile daha önce taklit ettiklerine benzer numuneler
meydana getirebilmesi gerekir. Bu maksatla yine hocasının denetiminde, genel kaideler
çerçevesinde daha önce yazılmamıĢ metinlerden satır düzenlemeleri, farklı formlarda
istif ve kompozisyon çalıĢmaları yaparak ustalığını ortaya koyar. Bu süreç düzenli bir
devamlılık kaydıyla, talebenin kabiliyet ve çalıĢma temposuna bağlı olarak dört beĢ yılı
alır.
Artık aday icazet almayı hak etmiĢtir. Usule göre hocası tarafından kendisine
icâzet verilir. 5 Ġcâzetnâme ilimde ve yazıda tahsilini bitirenlere verilen Ģehâdetnâme
Bazı yayınlarda münferit örneklerden yola çıkarak hat sanatında icazetnamenin, talebenin isteği üzerine hocası
tarafından verildiği Ģeklinde bir genelleme yapıldığı görülmektedir (Kaya, 2014: 16,17). Medrese usulü eğitimde
böyle uygulamalara rastlanabilirse de, usta çırak iliĢkisi içinde klasik usulde yapılan hat eğitiminde talebenin hocadan
5
68
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
anlamında kullanılan bir tabirdir. Arapça mezuniyet, ruhsat manalarına gelen icâzet ile,
Farsça mektup, kitap demek olan nâme'nin birleĢmesinden meydana gelir ve izin belgesi
demektir (Pakalın, 1993: 19-20). Yazıların altına imza konurken „ketebehû‟ (bunu
yazdı) tabiri kullanıldığı için hattat icazetnamelerine „ketebe kıt‟ası‟ adı da verilmiĢtir.
Bu belgeyi alan bir hattat yazacağı yazılara „ketebe‟ (imza) koyma yetkisini kazanmıĢ
olur.
Resim-17 Eyüplü RaĢid Efendi Tarafından Mehmed Ali Vasfi Efendiye 1291/1874 Tarihinde
Verilen Kıt‟a Formunda Bir Ġcâzetnâme Örneği (Derman, 2014: 291).
Ġcazet levhası olarak talebe çoğunlukla eski üstatlardan birinin eserini itina ile
taklit ederek yazar. Hocası beğeninceye kadar onu tekrar eder. Bazı hocaların bu
çalıĢmayı kırk kez tekrarlattığı da olmuĢtur (Özkafa, 2013: 30). Talebe hocasının bir
yazısını taklit edebileceği gibi kendi tertibi olan yeni bir yazı da yazabilir. Bu metinler
genellikle sülüs-nesihte kıt‟a veya (resim-17) hilyedir. Kur‟an-ı Kerîm‟in bir cüzünü
veya tamamını yazarak alınmıĢ veya hattat Ģeceresini gösteren bir mecmua Ģeklinde
hazırlanmıĢ icâzetnâmeler de vardır (Derman, 1997: 496; Serin, 2004: 374). (resim-18).
Ta‟lik hattında ise icazetnameler daha çok mâil kıt‟a Ģeklinde hazırlanmıĢtır (resim-19).
böyle bir istekte bulunması bu iĢin ruhuna aykırıdır. Talebeye icazet verilmesi onun sanatında belli bir olgunluğa
eriĢmesine bağlıdır. Bu seviyeyi de talebe değil ancak hocası takdir eder.
69
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-18 Hasan Rıza Efendi‟nin Mûsikayı Hümâyûn‟da Hocası ġefik Bey‟den 1283/1867
Tarihinde Aldığı Hattat ġeceresini de Ġçeren Mecmua ġeklindeki Ġcâzetnâmesi (DEMSA Koleksiyonu).
1915 yılında açılan Medresetül Hattatin‟de verilen icâzetnâmeler klasik usulden
farklıdır. Etrafını bir tezyinatın çevrelediği icazetnamenin en üstünde, 1918 deki ilk
mezunların icazetnamelerinde Sultan Vahideddin Tuğrası, 1923 mezunlarınınkinde ise
„Türkiye Cumhuriyeti‟ ibaresi bulunmaktadır. Onun altında sülüs hattıyla „Medresetül
Hattatin‟ yazısı yer alır. Matbu olarak hazırlanmıĢ bu formun ortasındaki yazı alanına,
hangi daldan mezun olursa olsun ekseriya TuğrakeĢ Ġsmail Hakkı Bey tarafından, divani
hattıyla kliĢe bir izin cümlesi yazılmıĢtır. Altında ise ilgili hocaların, Müze Ġdare
Meclisi üyelerinin, Medresetül Hattatin Müdüriyetinin ve Evkâfı Hümayun Nezareti‟nin
mühürleri bulunmaktadır (Derman, 2015: 39-45) (resim-20).
Hattat unvanını alacak aday için bir icazet cemiyeti tertip edilir. Bu merasimi
varlıklı olanlar konaklarında, diğerleri ise yakınlarındaki büyük camilerden birinde
yapar. Gelecek misafirler için konakta yemekler piĢirilir, çeĢitli hazırlıklar yapılır
(Bilen, 2010: 129). Merasim sırasında icazetname yazısı asıl hocasının yanı sıra orada
hazır bulunan ve zamanın diğer üstadlarından oluĢan jüriye arzedilir. Bu hattatlardan bir
kaçı kendilerine ayrılan yerlere tasdik cümlelerini yazarlar. Asıl hocası genellikle
isminin önüne „ene muallimuhû‟ (ben onun hocası) ibaresini koyarak tasdik eden diğer
hattatlardan ayırt edilmesini sağlamıĢ olur. Osmanlı kaynaklarına göre ilk defa
Zeynüddin Abdurrahman ibnü‟s-Sâiğ (ö. 845/1442) tarafından konulan (Derman, 1997:
70
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
497). ve çoğunlukla bir yemek ziyafeti ile biten icazetname geleneği asırlarca titizlikle
uygulanmıĢtır.
Resim-19 Seyyid Mehmed Esad‟ın Seyyid Mehmed Sıddık Efendi‟den Aldığı 1238/1823 Tarihli
Ta‟lik Ġcazetnâme Kıt‟ası (Derman, 2009: 330)
71
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Resim-20 Mustafa Halim Özyazıcı‟nın 1918 de Medresetül Hattatin‟den Aldığı Ġcazetname
(Derman, 2015: 41)
72
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
Ġcâzetnâmelerde kullanılan dil Arapça'dır. Nadiren Türkçe yazılanlara da
rastlanır. Yazı sülüs-nesih ise; tasdik cümleleri rikâ‟ (hatt-ı icâze) ile, ta'lîk ise, hurde
ta'lîk ile yazılır. Medresetü‟l-Hattâtîn mezunlarına verilen resmî icâzetnâmeler ise talebe
hangi tür yazıyı öğrenmiĢ olursa olsun daima dîvânî yazı ile yazılmıĢtır (Derman, 1997:
496,497). Tasdik iĢlemi tamamlanan icâzetnâme bir müzehhip tarafından tezhip edilerek
levha haline getirilir ve yukarıda bahsedildiği gibi düzenlenen bir merasimle talebeye
takdim edilir. Ġcâzet merasiminden sonra hoca-talebe münasebeti bitmez. Ta ki
ikisinden biri hayata veda edinceye kadar. Hatta geride kalan eserler ve hatıralar ile
bundan sonra da devam eder.
SONUÇ
Hat sanatı geçmiĢte usta-çırak iliĢkisi içinde, meĢk usulü ile öğretile gelmiĢ,
icazet müessesesi ise bu sanatın seviyesini korumak, usül ve esaslarını muhafaza ederek
tekamülünü sağlamak hususunda bir tür kontrol mekanizması iĢlevi görmüĢtür. Klasik
hat eğitiminde zamanımızda da aynı usul geçerliliğini sürdürmektedir. Bu sanat dalında,
Ġslam ülkeleri arasında Ġstanbul‟un ve Osmanlı hattatlarının öne çıkmasında uygulanan
bu eğitim yönteminin önemli payı olduğu aĢikardır. Daha çok hocayı ve geçmiĢ
üstatların çalıĢmalarını taklide dayanan bu usulün hat sanatında bir standartlaĢmaya yol
açtığı ve yaratıcılığa engel olduğu Ģeklindeki eleĢtiriler haklı görülemez.6 Zira hat sanatı
tarihinde çığır açan, önemli yenilikler yapan hattatlarda aynı sistem içinde yetiĢmiĢ
sanatkarlardır.
Bu usulde yalnız hat sanatı değil, doğal olarak hattatlığın ahlaki ve hukuki
yükümlülükleri de öğrenilmiĢ olur. Bunu da hoca ile talebe arasında karĢılıklı fedakarlık
temelinde oluĢan ve ekseriya bir ömür devam eden saygı sevgi atmosferi sağlamaktadır.
Bu iliĢki hat sanatının ruhuna aykırı düĢmeyecek hiçbir yeniliğe mani değildir.
Talebenin baĢarısı aynı zamanda hocasının baĢarısı anlamına geleceği için, talebesinin
kendisinden daha ileri eserler ortaya koyması hocasını da mutlu eder.
En güzel uygulama Ģeklini Osmanlı toplumunda gördüğümüz meĢk ve icazet
geleneği ya da eğitim disiplini sanatın fakirleĢmesine yol açmıĢ olsaydı, hat sanatının
dünya çapında liderliği Osmanlı‟da değilde, bu disiplinin yerleĢmediği bir baĢka
coğrafyada olması gerekirdi. GeçmiĢte bazı üstadların, mesela Mustafa Rakım‟ın kendi
tarzını hocası ve ağabeyi Ġsmail Zühdî‟nin vefatından sonra ortaya koyması gibi
örnekler bahsedilen hususta yeterli delil teĢkil etmez. Bu gecikmenin sebebi, hocasına
hürmetinden veya ondan çekinmesinden ziyade, sanatının o dönemde olgunlaĢmasıyla
izah edilebilir. Diğer taraftan meĢk ve icazet geleneğinin hat sanatına en önemli katkısı
bu sanatın baĢka akımların etkisinde kalmadan, sürekli bir geliĢme seyri izlemesinde
görülmektedir.
Bu konudaki görüĢ ve değerlendirmeler için bkz: “Ġrvin Cemil Schick, Ġslamî Kitap San‟atlarında StandartlaĢma:
Usta-Çırak ĠliĢkisi ve Ġcazet Geleneği”, Osmanlı Araştırmaları/The Journal of Ottoman Studies, XLIX, 2017, s. 287322.
6
73
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
KAYNAKÇA
BĠLEN, Yusuf (2010). “Hat Sanatı Eğitim ve Öğretiminde Hoca-Talebe Münasebeti”,
EKEV Akademi Dergisi, sayı: 44, s. 127-136.
DEMĠRAYAK, Kenan (2001). “Kasîdetü‟l-Bürde”, DİA. c. XXIV, s. 566-568.
DERMAN, M. Uğur (1992). İslam Kültür Mirasında Hat Sanatı, Ġstanbul: IRCICA.
DERMAN, M. Uğur (1997). “Hattat”, DİA. c. XVI, s. 493-499.
DERMAN, M. Uğur (2002). S. Sabancı Müzesi Hat Koleksiyonundan Seçmeler,
Ġstanbul: Akbank Yayınları.
DERMAN, M. Uğur (Trans. Irvin Cemil Schick) (2009). Eternal Letters From the
Abdul Rahman Al Owais Collection of Islamic Calligraphy, Sharjah-UAE.
DERMAN, M. Uğur (2014). Harflerin Aşk - Kerem Kıyak ve Mustafa Balcı
Koleksiyonlarından, Ġstanbul: Korpus Yayıncılık.
DERMAN, M. Uğur (2015). Medresetül Hattatin Yüz Yaşında, Ġstanbul: Kubbealtı
Yayınları.
DEVELLĠOĞLU, Ferit (1992). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara: Aydın
Kitabevi.
IRCICA, (1999). Mehmet ġevki Efendi‟nin Sülüs-Nesih Hat MeĢkleri, Ġstanbul.
IRCICA, (2010). Mehmed ġevki Efendi‟nin Sülüs-Nesih Hat MeĢkleri, Ġstanbul.
ĠBN-Ġ HALDUN (1996). Mukaddime, (çev. Zakir Kadiri Ugan), c. II, Ġstanbul: MEB.
Yayınları.
KAYA, Ali (2014). “Kur‟ân-I Kerîm‟in Kitabeti Bağlamında Hat Sanatında Ġcâzet ve
Bir Hat Ġcâzetnâmesi Örneği” e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.esarkiyat.com-. sy: XXII, s. 1-20.
KAYA, Mahmut (2001). “Kasîdetü‟l-Bürde”, DİA. c. XXIV, s. 568-569.
MEMĠġ, Mehmet (2017). Son Dönem Osmanlı Hattatlarından Hasan Rıza Efendi ve
Oğlu Ahmed Süreyya Bey. (Ed) M. B. Aydın- R. Aydın, Osmanlı‟da Mimari,
Sanat ve Yemek Kültürü: 171-201. Ġstanbul: Mahya.
ÖZKAFA, Fatih (2013). “Kuran Sanatını Koruyan Gelenek: MeĢk ve Ġcazet Usulü”,
1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi, sayı: 18, s. 27-31, Ġstanbul.
PAKALIN, Mehmet Zeki (1993). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,
Ġstanbul: MEB. Yayınları.
SAFVET, Nabil F. (1379/2000). Hüner-i Kalem, c.5, Tahran: NeĢr-i Kareng.
SCHĠCK, Ġrvin Cemil (2017). “Ġslamî Kitap San‟atlarında StandartlaĢma: Usta-Çırak
ĠliĢkisi ve Ġcazet Geleneği”, Osmanlı Araştırmaları/The Journal of Ottoman
Studies, XLIX, s. 287-322.
SERĠN, Muhittin (haz.) (1996). Kazasker Mustafa Ġzzet Efendi‟nin Sülüs ve Nesih
MeĢk Murakkaı, Ġstanbul: Kubbealtı NeĢriyatı.
SERĠN, Muhittin (haz.) (1999). Hulûsî Efendi‟nin Ta‟lik MeĢk Murakkaı, Ġstanbul:
Kubbealtı NeĢriyatı.
SERĠN, Muhittin (haz.) (2000). Halim Efendi‟nin Nesih, Dîvânî, Celî Dîvânî, Rik‟a
MeĢk Murakkaı, Kubbealtı NeĢriyatı.
SERĠN, Muhittin (2004). “MeĢk”, DİA. c. XXIX, s. 372-374.
SERĠN, Muhittin (2010). Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar, Kubbealtı Yayını, Ġstanbul.
TÜFEKÇĠOĞLU, Abdülhamit (1994). Ġstanbul Kütüphanelerinde Hat Sanatı Ġle Ġlgili
Yazma Eserler ve Seyyid Ahmed el-Vehbî‟nin Risâle-i Esrâr-ı Hatt‟ı. Marmara Ü.
SBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ġstanbul.
74
INJOSOS AL-FARABI INTERNATIONAL JOURNAL ON SOCIAL SCIENCES/ AL-FARABİ ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ
ISSN - 2564-7946
2018 Vol. 2/3
UZUN, Mustafa (1997). “Hâkâni Mehmed Bey”, DİA. c. XV, s.166-168.
ÜNVER, A. Süheyl, Süleymaniye Kütüphanesi, Dr. A. Süheyl Ünver ArĢivi, Hasan
Rıza Efendi Dosyası, nr.27.
YILMAZ, Abdülkadir (1999). “Ġbn Bevvâb‟ın Kaside-i Raiyye Tercümesi”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 14, ss. 219-223, Erzurum.
75